Augustinus ya da Aurelius Augustinus, (, Numidya, d. 13 Kasım 354 - Hippo, ö. 28 Ağustos 430) Aziz Augustinus ya da Hippo'lu Augustinus olarak da bilinen Hristiyan filozof ve tanrıbilimci.
Aurelius Augustinus | |
---|---|
Kilise Babası - Kilise Doktoru | |
Doğum | 13 Kasım 354 Thagaste, Numidya |
Ölüm | 28 Ağustos 430 Hippo |
Kutsayanlar | Katolik Kilisesi, Doğu Ortodoks Kilisesi, Lüteryan Kilisesi, Anglikan Komünyonu |
Türbe | Bazilika San Pietro in Ciel d'Oro - Pavia - Lombardia - İtalya |
Yortu | 28 Ağustos (Batı Kilisesi); 15 Haziran (Doğu Kilisesi) |
Çağı | Antik Çağ felsefesi |
---|---|
Bölgesi | Batı felsefesi |
Okulu | Augustinizm |
İlgi alanları | Metafizik Antropoloji Kitâb-ı Mukaddes'in eleştirisi Epistemoloji Etik Pedagoji Din felsefesi Teodise İlahiyat |
Önemli fikirleri | Filioque Aslî günah Özgür irade Adil savaş teorisi Şehvet Gizem Limbo Solvitur ambulando |
Etkiledikleri
|
Temel eserleri arasında De Civitate Dei ("Tanrı Devleti" veya "Tanrı'nın Şehri" diye çevrilebilir; yıl 430), Confessiones ("İtiraflar"diye çevrilebilir; yıllar 397-401), ("İç Dialog" diye çevrilebilir), De Libero Arbitrio ("Özgür İrade Üzerine" diye çevrilebilir; yıl 427), ("Gerçek Din Üzerine" diye çevrilebilir; 390), De Trinitate ("Üçlü-birlik Üzerine" diye çevrilebilir; yıllar 401-416), ("Mani Dinine İnananlara Karşı İki Tin Üzerine" diye çevrilebilir), ve Epistolae (Mektuplar), Vaazlar yer alır.
Augustinus, bir tanrıbilimci olmasının yanı sıra, Batı düşüncesi içinde ünlü ve etkili filozoflarındandır. Onun yapıtları tanrıbilimsel olmakla birlikte, felsefi sorunları da içeren nitelikler göstermesi bakımından ayrıca önem taşımaktadır. Sonradan modern felsefe de tartışılacak olan pek çok tartışmayı Augustinus'un yürüttüğü görülür.
Augustinus 1295 yılında Papa Bonifacius VIII tarafından Kilise Doktoru ilan edilmiştir. Katolik Kilisesi'nce yortusu 28 Ağustosdur. Doğu Ortodoks kilisesi ise 15 Hazirandır.
Hayatı
354'te Roma İmparatorluğu’nun kuzey batı Afrika eyaleti ’de doğdu. Pagan bir baba olan Patricius ve Hristiyan bir anne olan ’nın çocuğudur. Yaşadığı zamanlar Roma'nın çöküşüne ve Hristiyanlığın kabulunün hemen ertesine denk gelir. Ataları muhtemelen Kartacalı Berberiler olan Augustinus, Roma kültürü içinde eğitilir ve Latince dışında hiçbir dil öğrenmez.
17 yaşında Kartaca’ya gider. Bir yandan Roma Afrikası’nın başkentinde yaşayan öğrencilerin çalkantılı yaşamına katılırken bir yandan da Latin tarihçileri ve şairleri inceleyerek retorik konusunda kendini yetiştirir. Akıl dışı masallardan ibaret gördüğü Kitab-ı Mukaddes’in karşısına koyduğu felsefeyi, ’nda keşfeder. Aynı dönemde kendine 15 yıl bağlı kalacağı bir eş seçer.
372’de Mani felsefesini keşfeden Augustinus, dokuz yıl Mani felsefesine bağlı kalır. Bu felsefeye göre dünya “iyi ile kötü arasında paylaşılmıştır ve maddenin koyu karanlığı ruhun ışığını karartmaktadır.” Böylece bu felsefeye bağlılık onda ruhunu tenin esaretinden kurtarma umudunu doğurur. ’la tanışmasının yarattığı düşkırıklığı, irade yetisini kabul etmeyen ve insanın sorumluluğunu ve özgürlüğünü inkar edici düşünceden kopuşunu hızlandırır. Augustinus 384’te Milano’da retorik hocalığına atanır. Bu arada arayışı sürmektedir. Yeni Platoncuların eserleri onda yeni bir değişikliğe sebep olur. Bu dönemde okuduğu başka bir kaynak da Pavlus’un mektuplarıdır. Bu eserle birlikte Augustinus Hristiyanlara yaklaşır. Belli bir süre bu kendi içinde çalkantılara sebep olduktan sonra 386 yılında Hristiyan olmaya karar verir. 386’da Akademisyenlere karşı, Mutlu yaşam, Düzen adlı üç eserini kaleme alır. 387 yılında Afrika'ya döner.
395’te Piskopos olan Augustinus, 396’da Hippo Regius’ta ’un yerine geçer. Bu dönemde Afrika kilisesinde bölünmeler yaşanmaktadır. Berberi çiftçilerin Romalılara karşı yürüttükleri mücadeleye katılan piskopos Donatus Magnus'un mirasçıları bir arınmışlar kilisesini savunmaktadırlar. Augustinus, Donatusçuluğa ve şiddet yoluyla Katoliklerin denetimine karşı direnenlere karşı yürütülen mücadelede ve öğreti tartışmalarında çok önemli bir rol oynar. Donatusçuların, dini sapkınları cezalandıran bir yasaya tabi tutulmalarını öngören bir imparatorluk fermanının yayınlandığı 405’te, Afrika’daki Donatusçu Kilise’nin dağıtılmasına etkin olarak katkıda bulunur. 410’da Roma’nın Gotlar tarafından işgal edilmesi üzerine Tanrı Devleti eserini kaleme alır. Augustinus, Donatusçu kilise karşısında zaferden sonra Pelagius’la mücadeleye girişir. Pelagius, verdiği vaazlarla Afrika’dan Britanyaya kadar etkisi olan bir Piskopostur. İnsan iradesine büyük bir önem atfeden Pelagius, ilk günahı reddetmektedir. Augustinus Pelagius karşısında kendi “Tanrısal bağışlayıcılık” anlayışını geliştirir. Roma piskoposluk makamı ve nezdindeki birçok girişimden sonra, hasımlarını aforoz ettirmeyi başarır (418). 429-430’da Vandallar Kuzey Afrika’yı istila eder ve Hippo Regius’u kuşatırlar. Telaşa kapılan Augustinus, son günlerini ibadet etmekle geçirir ve 28 Ağustos 430’da ölür.
Felsefesi
Augustinus "İtiraflar" adlı kitabında, Tanrıyla konuşma ve günah çıkarma formlarında anlatmıştır. En çok önem verdiği konu, insanın kendini araştırmasıdır. Hakikatin insanın içinde olduğunu savunur. Hakikat ise, bizzat Tanrının kendidir. Yani Tanrı insandadır. Öte yandan insanın kendi de tanrıdadır. Bunu anlamaya çalışmak felsefedir. Felsefe insanın kendiyle uğraşmasıdır.
‘Anlayabilmek için, inanıyorum’ anlayışıyla felsefeyi dine tabi kılmış olan Augustinus, Hristiyan dininin temel öğretilerini temellendirebilmek için, Yeni Platoncu felsefeden ve Platoncu kavramlardan yararlanmıştır. İnancı temel alan Augustinus’a göre, aklın görevi, Tanrısal vahiy temeli üzerinde, inanç yoluyla bilinen şeylerin açıklanması ve aydınlığa kavuşturulmasıdır.
Siyaset felsefesi
Aşkın, yalnız bireyin değil, fakat bireylerden meydana gelen bir toplumun da itici gücü olduğunu öne süren filozof, yine aşk öğretisinden hareketle ünlü yeryüzü ya da dünya devleti ve gökyüzü ya da Tanrı devleti ayrımına ulaşmıştır. Buna göre, nasıl ki biri iyi ve uygun aşk, diğeri de kötü ve düzensiz aşk olmak üzere, iki tür aşk varsa, bu ayrımın iki ucuna karşılık gelecek şekilde, biri yeryüzü devleti, diğeri de Tanrı devleti olmak üzere, iki devlet anlayışı vardır. Augustinus, işte bu çerçeve içinde, Tanrı’ya yönelmek yerine maddeye yönelen, Tanrı’dan çok yeryüzünü ve kendini sevenlerin, ruhları tensel yönlerinin, duyusal isteklerinin hizmetine girmiş olanların bir araya gelerek yeryüzü devletini, buna karşın iyi ve gerçek aşk içinde olup, ruhsal yönlerini temele alarak yaşayan ve Tanrı’yı sevenlerin de gökyüzü devletinde birleştiklerini söylemiştir.
Augustinus bu bakış açısını siyaset felsefesinden başka, insanlık tarihine de uygulamıştır. İnsanlık tarihini gökyüzü devletiyle yeryüzü devletinin, başka bir deyişle, insanın bedensel ya da duyusal yanıyla ruhsal ya da tinsel yanının çatışmasının bir tarihi olarak gören Augustinus’a göre, yeryüzü devleti, iblisin ayaklanmasıyla başlayıp, Asur ve Roma imparatorluklarıyla gelişen. şeytanın krallığıdır. Buna karşın, gökyüzü devleti, Yahudi halkında ortaya çıkan, kendini Hristiyanlık inancı ve kilisenin dogmalarıyla sürdüren İsa’nın krallığıdır. Yeryüzü devletlerinin örneklerini oluşturan Asur ve Roma imparatorluklarının yıkılıp gittiğini, zira bu devletlerin geçici olduğunu, gökyüzü devletinin son çözümlemede zafer kazanacağını söyler. Onun gözünde, Hristiyanlık ve kilise, gökyüzü devletinin etkisini duyurmaya başladığını gösteren yapı taşlarıdır.
Augustinus’un hafıza felsefesi
İtiraflar adlı Kitabında, 10. bölümünün ilk parağrafında, 8’den 27. kısma kadar, Augustinus hafıza (bellek) üzerine bir çalışma yürütmüştür. Kendi kanaati hakkında duyduğu ilginin nedeni ise; hafızanın incelenmesinin bizzat Tanrı’yı bulmaya olanak sağlamasından kaynaklanmaktaydı.
Bellek; zihin ya da ruhu oluşturan üç temel kısımdan biridir. Zihin; hafıza, zeka ve iradeden oluşmaktadır. Bellek üzerine yapılan konuşmalar ise bizzat zihnin nasıl çalıştığı üzerine yapılmış konuşmalar olarak kabul edilmelidir. Bellek söz konusu olduğunda Augustinus’un cevap bulmak istediği ilk soru: Platon’un da diyebileceği gibi, Tanrı’nın bir anımsama eylemi aracılığıyla görülebileceği ya da keşfedilebileceğinin mümkün olup olmamasıyla alakalıydı. Bu oldukça platonvari anımsama kavramının arkasında ise esasen bellek aracılığıyla ruhun fiziki dünya üzerindeki varoluşundan önceki varoluşunun izlerinin elde edebileceği varsayımı bulunmaktaydı. Augustinus ise ruhun öncül varoluşuna dair bir inancı ima edecek bu tarz bir ize ulaşılabileceği fikrine katılmamıştır. Buna rağmen her insanın hafızasının derin bir köşesinde Tanrı’nın ve cennetin hatırasının izlerinin bulunabileceği fikrine inanma isteğine de sahip olmuştur. Bundan dolayı belki de belleğin ufak bir çabası esasen Tanrı’yı bulabilmek için yeterli olmalıydı. Daha sonraları ise Augustinus Tanrı hakkında bu tarz öncül bir bilginin ya da hafızadaki izlerin olmadığını tekrar onaylayacaktı. Bunun yerine zeka ve iradenin Tanrı’nın varlığı ve eylemlerini keşfetmek için gereken çabayı göstereceğini belirtmiştir. Hafıza ise keşfedilen ve Tanrı’nın varlığına dair olan hatırayı saklamakla mükellef olacaktı. Bundan dolayı sadece kendi Tanrı’nın izlerini saklayabileceği için bellek, Tanrı ile tanışma hususunda oldukça önemli bir yer tutmaktaydı. Tüm bunlardan dolayıdır ki Augustinus kendi zihnine/kanaatine yönelik bir ilgi edinmiştir. Öyle ki, kişinin kendi hafızasına yönelik yapacağı ziyaret kısmen Tanrı’ya yönelik yapılan bir ziyaret niteliği taşımaktaydı.
Augustinus'ta Zaman tartışması
Augustinus Zaman üzerine yapilan tartışmalarda sıklıkla anılan bir isimdir. İtiraflar adlı kitabının en çarpıcı bölümlerinden birisidir bu konu.Ona göre, kavradığımız ve bildiğimiz Zaman ile gerçek Zaman birbirinden ayrı şeylerdir.
İnsan kavrayışı Zamanın gerçekliğine ulaşamaz bir niteliktedir.İnsan yalnızca zamanın geçişini algılayabilir. Geçmiş zaman, gelecek zaman ve şimdiki zaman bölümlemeleri, gerçekliği olmayan, zihnimizin tasarımları olan zaman birimleridir.
Augustinus'un etkileyici bir akıl yürütmeyle Geçmiş zamanın artık var olmadığını, Gelecek zamanın ise henüz var olmadığını, elimizde kalan tek zaman olarak Şimdiki zamanında boyutlarını belirleyemediğimiz için bilemeyeceğimizi belirtir. Ölçüp birimlere ayırdığımız Zaman, geçişini algıladığımız Zaman'dır, oysa zamanın geçip geçmediğini ya da kendinde zamanın ne olduğunu bilmiyoruz. Zaman bizim için öncesiz ve sonrasız bir akıştır ve bu nedenle biz bu akışın niteliğini, yönelimini, yayılımını, boyutlarını bilmeyiz; gerçek zaman her zaman dışımızda kalır.
Böylece Zaman kavramı üzerinden gerçeklik ile bilgi temel olarak ayrılmış olmaktadır, ki modern felsefeye gelindiğinde bu ayrım Kant örneğinde olduğu gibi, temel bir felsefi eğilim olacaktır.
Ahlak felsefesi
Mutluluk hakkındaki düşünceleri
Augustinus’a göre tüm beşeri faaliyetler esasen mutluluk arayışından kaynaklanmaktadır (İtiraflar 10.20). Ona göre insanlara hakiki mutluluğu yalnızca Tanrı sağlayabilirdi. Varlık felsefesi açısından incelenecek olduğunda, insanların iyi olabilmesi yalnızca bizzat iyiliğin kendi olan Tanrı aracılığıyla mümkündü. Buna göre insanların dünyada mutluluğu bulabilmesinin bir yolu bulunuyordu: Tanrı’nın buyruklarına itaat etmek.
Augustinus’a göre yeryüzündeki haz veren şeylerin kabul edilebilirliği yalnızca Tanrı ile alakasının olup olmadığıyla ilgiliydi. Mutluluk, Tanrı ve onda var olanın her imanlı ile paydaş bir biçimde tadına varılması olarak tanımlanmalıydı. De Civitate Dei 19 (Tanrı’nın Şehri 19)
Sevgi hakkındaki teorisi
Augustinus’a göre sevgi, (unutulmamalıdır ki bu sevgi ya da aşk; hedef, arzu ya da planlara yönelik olan ‘eros’tan ziyade beklentisiz, ani ve plansız bir sevgiyi ima eden ‘agapé’ kavramıdır) iradeye fiiliyat kabiliyeti sağlayan insanın yüreğindeki dinamizm olarak algılanmalıdır. Sevginin hakiki ve sahih olduğunun kanıtı ise tüm iyi işleri aracılığı ile sevginin kendini göstermesi ile olacaktı. Buna bağlı olarak Augustinus’a göre bir davranışın motivasyon kaynağı yalnızca sevgi (dilectio: iyi niyet) olduğu sürece ahlaken uygunluğundan söz edilebilirdi. Bunun sonucunda erdem, sevgi ile uyum içinde gerçekleştirilmiş her şey olarak tanımlanmalıydı. Augustinus’a göre bir kişi sevginin tüm prensiplerini eksiksizce yerine getirdiği sürece o kişinin ahlaken kötü bir davranış sergilemesi mümkün değildi. Birinci Yuhanna Mektubu üzerine yapacağı tefsir çalışmasında da belirteceği üzere: İnsan sevdiği sürece dilediği her şeyi yapabilirdi.
Evlilik hakkındaki teorisi
Augustinus’un evlilik anlayışı oldukça geniş kapsamlıdır. Ona göre evlilik iki amaca hizmet etmektedir:
- Neslin devam etmesi
- Eşlerin kutsanması
Ancak daha da önemlisi, Augustinus’a göre, Mesih’in, kilisesi ile olan birliğinin bir yansımasını temsil etmesinden dolayı evliliğin mistik bir boyutu da bulunmaktaydı.
Teolojisi
Augustinus’a göre bilgiden söz edebilmek için kişinin, her şeyden önce Tanrı’nın varlığını kabul etmesi gerekirdi. Buna bağlı olarak, yalnızca ilahi aydınlanma aracılığıyla Tanrı ile iletişime geçebilen insanın hakikate erişimi olabilirdi.
Üçlü Birlik üzerine
Augustinus’un Üçlü Birlik hakkındaki doktrinine dair çoğu bilgi Latince yazdığı De Trinitate isimli tezinde bulunmaktadır. Tezinin en başında açıkça ifade ettiğine göre: Üçlü Birlik, Katolik imanının bir parçasıdır (De Trinitate 1:4). Buna ek olarak Augustinus üç kişi arasındaki aynı ilahi doğaya (Comsubstantial/Homoousion) sahip olmaktan kaynaklanan eşitliğe (birbirleri arasında hiçbir hiyerarşik yapı bulunmaması) de dikkat çekmiştir. Mükemmel denecek düzeyde eşit ve aynı ilahi özden olmasına rağmen Augustinus için, “kutsallığın kaynağı’’ Baba’dır. (De Trinitate 4:20) Buna göre Oğul Baba aracılığıyla var olurken Kutsal Ruh’un varlığı ise hem Baba hem de Oğul’a dayanmaktadır.
Kutsal Üçlü Birlik’in (Teslis) her bir üyesi birbirinden farklı olmakla birlikte üç üye de tüm eylemlerini bir bütün olarak birlikte gerçekleştirmektedir. Bundan dolayı üçlü birlik esasen yalnızca özde birlik olarak değil aynı zamanda eylemde de birlik olarak anlaşılmalıdır. Üç kişi de spesifik rollerine göre aynı görevi yani insanlığın kurtuluşunu sağlamak için birbirleriyle mükemmel bir koordinasyon içerisinde çalışmaktadır.
İsa üzerine
Augustinus için Mesih’in (İsa) ikili bir doğası bulunmaktadır. Buna rağmen, İsa’da biri ilahi diğeri ise beşeri olmak üzere iki tür öz bulunması onun tek bir kişi olduğu gerçeğini değiştirmemektedir (Vaaz 130:30). Mesih’in insani ve ilahi özü ise hiçbir zaman birbirine karışmamaktadır. Onun durumunda, Tanrı’nın özüne hiçbir etki söz konusu olmamakla ve Tanrı olduğu gibi Tanrı olarak kalmakla birlikte insan da Tanrı’yla bir olmuştur ancak Tanrı’nın kendi olmamıştır. Nasıl ki insan olabilmek için beden ve ruh arasında bir birlik gereklidir, İsa da Mesih olabilmek için, Tanrı ve insan arasındaki kusursuz birliğin bizzat kendi olmalıydı. Buna göre o Tanrı aracılığıyla Tanrı’yı yaratan bir insan değildir. Mesih bizzat Tanrı-insan’dır.
Buna göre Maniciler gibi Mesih’in yalnızca Tanrı ya da Fotinusçular gibi yalnızca insan doğasına sahip olduğu savunulmamakla birlikte Apollinarisciler gibi insan olmasına rağmen biyolojik anne baba aracılığıyla doğmamış olması nedeniyle; ya ruhen ya da bedenen insan doğasına ait bir şeylerden mahrum olduğu da savunulmamaktadır. Savunulan durum ise: Mesih’in gerçek Tanrı olduğu ve Baba olan Tanrı’dan doğmuş olduğudur. Aynı zamanda aynı Mesih biyolojik bir süreç ile bir kadından doğmuş olması dolayısıyla da gerçek bir insandır. Bu durum ise onun insan doğasını tarif etmektedir. Öyle ki bu doğa; hem Baba ile eşit, hem de Baba’dan bir şekilde daha eksik ve onun ilahiliğinden hiçbir şey alıp da koparmayan bir insani doğadır. Bu ontolojik anlatıda: İkili bir doğa (öz) ancak tek bir Mesih’e işaret edilmektedir. (De praed s. 24:67)
Tanrı-insan olarak Mesih’in insanlık için bir arabuluculuk görevi üstlendiği söylenebilir. Arabulucu olması ile kasıt ölümlü insan ile ölümsüz Tanrı’nın arasında, tamamen kendine has bir konumda olmasıyla açıklanabilir. Mesih, insana kurtuluşunu yani; özgürlük, yaşam ve Tanrı ile birlikteliği sağlayabilecek olan kişidir (De Trinitate 4). Mesih’in insan olmasının tek nedeni tüm insanların özgürleştirilmeleri, üzerlerindeki ölü toprağının atılarak yeniden hayata döndürülmeleri ve günahlarının bağışlanması içindir.
Kutsal Ruh üzerine
İnsanın kusursuz olmaya ve ruhunun kurtuluşuna salt insani çaba aracılığıyla erişebileceğini öngören Pelajyan tez ile tamamen zıt bir biçimde Augustinus insanın kusurlu doğasını ve insanın, Tanrı tarafından sağlanan Kutsal Ruh’unun yardımına daimi bir şekilde duyduğu ihtiyacı hatırlatmıştır. Augustinus’a göre, Kutsal Ruh ve Lütuf birbiri ile özdeştir. İkisi de insan ruhunun ebedi ölümden kurtuluşu için Tanrı tarafından bahşedilmiş mucizevi hediyelerdir.
Günah üzerine
Augustinus ayrıca, kötülüğün varlığı problemine ve bu çelişkiden kurtuluşun nasıl mümkün olduğuna dair çok fazla kafa yormuştur. Sonuç olarak bu soruna yönelik oldukça rafine bir çalışma olan lütuf ve kader teolojisini geliştirdi. Eski bir Mâni dini mensubu olmasının da etkisi ile dünya ve insanlık hakkında oldukça kötümser fikirlere sahip olan Augustinus’a göre insanlık adeta bir günah yığını olarak görünmekteydi. İnsanın günümüz yaşantısı ise Âdem ile Havva’nın günaha düşüşünün bir ürünüydü. Buna bağlı olarak, yalnızca Tanrı’nın lütfu insanı günahkâr doğasından kurtarabilirdi ve bu kurtuluş Tanrı’nın seçtiği kişilere sağlanacaktı.
Lütuf üzerine
Augustinus’a göre günahtan kaçınmak ve Tanrı’ya dönerek kurtuluşa kavuşabilmek için lütuf kesinlikle elzemdi. Lütuf ona göre, iradenin iyiliği sırtlanarak kötülükten kaçınmasında ortaya çıkan engelleri def etme görevine sahip ilahi bir yardımdı. Bu engeller temel olarak cehalet ve zayıflıktır (De pecc. Mer. Et rem. 2:17:26). Lütfun edinimi ise dua aracılığıyla olmakla birlikte, bu lütuf ilahi emirlerin yerine getirilmesini mümkün kılmaktaydı.
Lütuf Tanrı’dan gelen karşılıksız bir hediye olmakla beraber herhangi bir esasa göre bağışlanmaz. Tanrı’nın lütfunu edinenler kati suretle özgür kılınmış (ya da kurtarılmıştır). Bu katiyet, Tanrı’nın lütfundan nasiplenenler için saklı kılınmış olmakla birlikte Augustinus’un mukadderat ya da gelecek hakkındaki ön bilgi (kehanet) teorisinin temelini oluşturmaktadır. Lütuf Tanrı tarafından, karşılık olmaksızın Tanrı’nın seçtiği kişilere bahşedilmektedir. Kehanet söz konusu olduğunda Augustinus, mukadderat fikrinin bizzat kendini hiçe sayan Tanrı’nın tüm insanlara yönelik gösterdiği evrensel sevgisini açıklamada zorluk çekmiştir. Aynı şekilde; kendinin anladığı üzere, seçilmişlik söz konusu olduğunda, Tanrı tarafından lütuf aracılığıyla kurtarılacak bazılarının yanı sıra birçok insanın bu ebedi kurtuluştan mahrum kalacağı durumunu da açıklama konusunda zorlanmıştır. Bu gizemi bizzat kendi alçakgönüllülükle işaret ederken şunu da eklemeyi unutmamıştır: “Lütuf adaletsiz olamayacağı gibi adalet de canice olamaz’’ (De civ. Dei. 12:27).
Özgürlük üzerine
Augustinus’a göre özgürlüğün 4 düzeyi bulunmaktadır:
- Günahtan özgürlük,
- Kötülüğe karşı eğilimden özgürlük,
- Ölümden özgürlük,
- Zamandan özgürlük.
Özgürlük yalnızca lütuf ve iradenin iyi kullanımı arasındaki ustaca kurulmuş işbirliği sayesinde erişilebilir. “Eğer insan kendi işbirliği olmaksızın yaratılmışsa yalnızca kendi işbirliği aracılığıyla kurtuluşa erişebilir.’’ Buna göre insan mademki kendi yaratılışı hususunda söz sahibi değildir, Kurtarılmak istemeden kurtarılamaz.
Özgür irade üzerine
İnsanda özgür iradenin var olup olmadığı konusunda Augustinus’un ne düşündüğü üzerine araştırmacılar kendi aralarında bir anlaşmazlık içerisindedir. De liberto arbitrio isimli eserinde, Augustinus insanın iradesinin onu günah işlemekten alıkoyma konusunda yetersiz kaldığını açıkça ifade etmiştir. Augustinus’a göre yalnızca lütuf insanı günah işlemekten alıkoyabilirdi. Bu yüzden insan iradesinin iyi yönde güçlü kılınması için Tanrı’dan dualarında medet umabilirdi. Böyle bir durumda Tanrı’nın insana ihtiyaç duyduğu ve dilediği iradi gücü sağlayacağını belirtmiştir. Nihayetinde, insanda günah işlememek için bir irade olabilir. O zaman, Tanrı’nın gerçekten imanla iradelerinin iyi kılınmasını dileyenlere inayet gösterdiği düşünülürse, insanın iyiye yönelik bir iradeye sahip olabilmek için Tanrı’nın yardımını dilememesi esasen bir günahtır.
Augustinus’a göre, insanın iyi amel sahibi olabilmesi için iradesinin güçlü kılınması konusunda Tanrı’nın inayetini eylemesi gerekli ise insanda gerçek anlamda özgür ve bağımsız bir iradenin varlığından söz etmek mümkün değildir. Burada söz edilen durum ise özgür iradenin, kendi dışında herhangi bir etki ya da baskı olmaksızın eylemde bulunabilme yetisi olarak anlaşıldığı durumlar için belirtilmiştir. Buna rağmen Augustinus’a göre: Her insan her an Tanrı’nın hoşuna gitmeyecek seçimler yapabileceğinden dolayı irade insan tarafından Tanrı’nın müdahalesi olmaksızın yine de özgürce deneyimlenebilir. Bununla alakalı olarak ise, insanın özgürce yapması gereken ilk seçim: iradesini iyi eyleyecek olan Tanrı’nın inayetini reddetmek ya da kabul etmek aracılığıyla iman edip etmemek olmuştur.
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- ^ Siecienski 2010.
- ^ Bonaiuti, Ernesto, and Giorgio La Piana. “The Genesis of St. Augustine’s Idea of Original Sin.” The Harvard Theological Review, vol. 10, no. 2, 1917, pp. 159–75. JSTOR, http://www.jstor.org/stable/1507550 20 Haziran 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde .. Accessed 20 Jun. 2022.
- ^ Augustine. "What Is Called Evil in the Universe Is But the Absence of Good". Enchridion. 12 Kasım 2012 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 17 Kasım 2012.
- ^ Greenblatt 2017.
- ^ Ryan 1908.
- ^ "CHURCH FATHERS: On Merit and the Forgiveness of Sins, and the Baptism of Infants, Book I (Augustine)". www.newadvent.org. 26 Nisan 2021 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 1 Ekim 2022.
- ^ Huffington 2013.
- ^ Confessions – Book VIII Chapters 1–6
- ^ On Christian Doctrine – Preface Section 4
- ^ – 8
- ^ Quintilian 1939, X.1.126.
- ^ Schaff 1887, s. 146.
- ^ Cary, Phillip (17 Haziran 2019). . IDOCPUB (İngilizce). Baker Publishing Group. 1 Ekim 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Nisan 2022.
The drama of Protestant theology begins on a stage set in large part by Augustinian spirituality,
- ^ Felsefe Sözlüğü. Sarp erk ulaş. Bilim ve Sanat Yayınları. 2002. ss. 129-133 .
- ^ Hristiyan İlahiyatının Hikayesi. Roger E. Olson. Haberci Basın Yayın Dağıtım Turizm Şan. ve Tic. Ltd. Şti. 2020. ss. 261-284 17. Bölüm. ISBN .
- ^ Marmion, Declan (2010). An Introduction to the Trinity (İngilizce). Rik Van Nieuwenhove. Cambridge: Cambridge University Press. s. 83. ISBN . OCLC 818817542.
- ^ Tanrı Şehri - Aurelius Augustinus. Kadir Canatan. EskiYeni. 2021. ss. 12-15. ISBN .
- ^ "Aziz Augustinus ve Hristiyanlığa Giden Karmaşık Yolu | Nereye". 25 Kasım 2016. 27 Eylül 2019 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 6 Temmuz 2022.
- ^ Paradigma Felsefe Sözlüğü, 1. Baskı. Ahmet Cevizci. Paradigma Yayıncılık. 2013. ss. .
- ^ The Cambridge companion to Augustine. Roland Teske (İngilizce). Cambridge University Press. 2001. ss. 148-158 .
- ^ A New Dictionary of Christian Ethics. James F. Childress and John Macquarries (İngilizce). SCM Press LTD. 1986. ss. 46-48 .
- ^ A New Dictionary of Christian Theology. Alan Richardson and John Bowden (İngilizce). SCM Press LTD. 1983. ss. 55-58.
- ^ Patrology Volume 4. Angelo Di Berardino (İngilizce). Christian Classics INC. 1986. ss. 427-445 .
- ^ The Cambridge companion to Augustine. Eleonore Stump (İngilizce). Cambridge University Press. 2001. ss. 124-147 .
Vikisöz'de Augustinus ile ilgili sözleri bulabilirsiniz. |
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Augustinus ya da Aurelius Augustinus Numidya d 13 Kasim 354 Hippo o 28 Agustos 430 Aziz Augustinus ya da Hippo lu Augustinus olarak da bilinen Hristiyan filozof ve tanribilimci Aurelius AugustinusKilise Babasi Kilise DoktoruDogum13 Kasim 354 Thagaste NumidyaOlum28 Agustos 430 HippoKutsayanlarKatolik Kilisesi Dogu Ortodoks Kilisesi Luteryan Kilisesi Anglikan KomunyonuTurbeBazilika San Pietro in Ciel d Oro Pavia Lombardia ItalyaYortu28 Agustos Bati Kilisesi 15 Haziran Dogu Kilisesi CagiAntik Cag felsefesiBolgesiBati felsefesiOkuluAugustinizmIlgi alanlariMetafizik Antropoloji Kitab i Mukaddes in elestirisi Epistemoloji Etik Pedagoji Din felsefesi Teodise IlahiyatOnemli fikirleriFilioque Asli gunah Ozgur irade Adil savas teorisi Sehvet Gizem Limbo Solvitur ambulandoEtkilendikleri Ambrosius Anaximander Antonios Aristoteles Cicero Kartacali Siprianus Poitiersli Hilaire Horace Lactantius Lucan Monica Pavlus Persius Plato Plotinus Quintilian Sallust Lucius Annaeus Seneca Socrates Stoacilik Terentius Varro Victorinus VirgilEtkiledikleri Hemen hemen tum sonraki Bati felsefesi ve Katolik teolojisi ve onemli miktarda Temel eserleri arasinda De Civitate Dei Tanri Devleti veya Tanri nin Sehri diye cevrilebilir yil 430 Confessiones Itiraflar diye cevrilebilir yillar 397 401 Ic Dialog diye cevrilebilir De Libero Arbitrio Ozgur Irade Uzerine diye cevrilebilir yil 427 Gercek Din Uzerine diye cevrilebilir 390 De Trinitate Uclu birlik Uzerine diye cevrilebilir yillar 401 416 Mani Dinine Inananlara Karsi Iki Tin Uzerine diye cevrilebilir ve Epistolae Mektuplar Vaazlar yer alir Augustinus bir tanribilimci olmasinin yani sira Bati dusuncesi icinde unlu ve etkili filozoflarindandir Onun yapitlari tanribilimsel olmakla birlikte felsefi sorunlari da iceren nitelikler gostermesi bakimindan ayrica onem tasimaktadir Sonradan modern felsefe de tartisilacak olan pek cok tartismayi Augustinus un yuruttugu gorulur Augustinus 1295 yilinda Papa Bonifacius VIII tarafindan Kilise Doktoru ilan edilmistir Katolik Kilisesi nce yortusu 28 Agustosdur Dogu Ortodoks kilisesi ise 15 Hazirandir Hayati354 te Roma Imparatorlugu nun kuzey bati Afrika eyaleti de dogdu Pagan bir baba olan Patricius ve Hristiyan bir anne olan nin cocugudur Yasadigi zamanlar Roma nin cokusune ve Hristiyanligin kabulunun hemen ertesine denk gelir Atalari muhtemelen Kartacali Berberiler olan Augustinus Roma kulturu icinde egitilir ve Latince disinda hicbir dil ogrenmez 17 yasinda Kartaca ya gider Bir yandan Roma Afrikasi nin baskentinde yasayan ogrencilerin calkantili yasamina katilirken bir yandan da Latin tarihcileri ve sairleri inceleyerek retorik konusunda kendini yetistirir Akil disi masallardan ibaret gordugu Kitab i Mukaddes in karsisina koydugu felsefeyi nda kesfeder Ayni donemde kendine 15 yil bagli kalacagi bir es secer 372 de Mani felsefesini kesfeden Augustinus dokuz yil Mani felsefesine bagli kalir Bu felsefeye gore dunya iyi ile kotu arasinda paylasilmistir ve maddenin koyu karanligi ruhun isigini karartmaktadir Boylece bu felsefeye baglilik onda ruhunu tenin esaretinden kurtarma umudunu dogurur la tanismasinin yarattigi duskirikligi irade yetisini kabul etmeyen ve insanin sorumlulugunu ve ozgurlugunu inkar edici dusunceden kopusunu hizlandirir Augustinus 384 te Milano da retorik hocaligina atanir Bu arada arayisi surmektedir Yeni Platoncularin eserleri onda yeni bir degisiklige sebep olur Bu donemde okudugu baska bir kaynak da Pavlus un mektuplaridir Bu eserle birlikte Augustinus Hristiyanlara yaklasir Belli bir sure bu kendi icinde calkantilara sebep olduktan sonra 386 yilinda Hristiyan olmaya karar verir 386 da Akademisyenlere karsi Mutlu yasam Duzen adli uc eserini kaleme alir 387 yilinda Afrika ya doner Aziz Augustinus un kutsal emanetleri Annaba Cezayir 395 te Piskopos olan Augustinus 396 da Hippo Regius ta un yerine gecer Bu donemde Afrika kilisesinde bolunmeler yasanmaktadir Berberi ciftcilerin Romalilara karsi yuruttukleri mucadeleye katilan piskopos Donatus Magnus un mirascilari bir arinmislar kilisesini savunmaktadirlar Augustinus Donatusculuga ve siddet yoluyla Katoliklerin denetimine karsi direnenlere karsi yurutulen mucadelede ve ogreti tartismalarinda cok onemli bir rol oynar Donatuscularin dini sapkinlari cezalandiran bir yasaya tabi tutulmalarini ongoren bir imparatorluk fermaninin yayinlandigi 405 te Afrika daki Donatuscu Kilise nin dagitilmasina etkin olarak katkida bulunur 410 da Roma nin Gotlar tarafindan isgal edilmesi uzerine Tanri Devleti eserini kaleme alir Augustinus Donatuscu kilise karsisinda zaferden sonra Pelagius la mucadeleye girisir Pelagius verdigi vaazlarla Afrika dan Britanyaya kadar etkisi olan bir Piskopostur Insan iradesine buyuk bir onem atfeden Pelagius ilk gunahi reddetmektedir Augustinus Pelagius karsisinda kendi Tanrisal bagislayicilik anlayisini gelistirir Roma piskoposluk makami ve nezdindeki bircok girisimden sonra hasimlarini aforoz ettirmeyi basarir 418 429 430 da Vandallar Kuzey Afrika yi istila eder ve Hippo Regius u kusatirlar Telasa kapilan Augustinus son gunlerini ibadet etmekle gecirir ve 28 Agustos 430 da olur FelsefesiConfessiones Itiraflar 1432 deki basim Augustinus Itiraflar adli kitabinda Tanriyla konusma ve gunah cikarma formlarinda anlatmistir En cok onem verdigi konu insanin kendini arastirmasidir Hakikatin insanin icinde oldugunu savunur Hakikat ise bizzat Tanrinin kendidir Yani Tanri insandadir Ote yandan insanin kendi de tanridadir Bunu anlamaya calismak felsefedir Felsefe insanin kendiyle ugrasmasidir Anlayabilmek icin inaniyorum anlayisiyla felsefeyi dine tabi kilmis olan Augustinus Hristiyan dininin temel ogretilerini temellendirebilmek icin Yeni Platoncu felsefeden ve Platoncu kavramlardan yararlanmistir Inanci temel alan Augustinus a gore aklin gorevi Tanrisal vahiy temeli uzerinde inanc yoluyla bilinen seylerin aciklanmasi ve aydinliga kavusturulmasidir Siyaset felsefesi Askin yalniz bireyin degil fakat bireylerden meydana gelen bir toplumun da itici gucu oldugunu one suren filozof yine ask ogretisinden hareketle unlu yeryuzu ya da dunya devleti ve gokyuzu ya da Tanri devleti ayrimina ulasmistir Buna gore nasil ki biri iyi ve uygun ask digeri de kotu ve duzensiz ask olmak uzere iki tur ask varsa bu ayrimin iki ucuna karsilik gelecek sekilde biri yeryuzu devleti digeri de Tanri devleti olmak uzere iki devlet anlayisi vardir Augustinus iste bu cerceve icinde Tanri ya yonelmek yerine maddeye yonelen Tanri dan cok yeryuzunu ve kendini sevenlerin ruhlari tensel yonlerinin duyusal isteklerinin hizmetine girmis olanlarin bir araya gelerek yeryuzu devletini buna karsin iyi ve gercek ask icinde olup ruhsal yonlerini temele alarak yasayan ve Tanri yi sevenlerin de gokyuzu devletinde birlestiklerini soylemistir Augustinus bu bakis acisini siyaset felsefesinden baska insanlik tarihine de uygulamistir Insanlik tarihini gokyuzu devletiyle yeryuzu devletinin baska bir deyisle insanin bedensel ya da duyusal yaniyla ruhsal ya da tinsel yaninin catismasinin bir tarihi olarak goren Augustinus a gore yeryuzu devleti iblisin ayaklanmasiyla baslayip Asur ve Roma imparatorluklariyla gelisen seytanin kralligidir Buna karsin gokyuzu devleti Yahudi halkinda ortaya cikan kendini Hristiyanlik inanci ve kilisenin dogmalariyla surduren Isa nin kralligidir Yeryuzu devletlerinin orneklerini olusturan Asur ve Roma imparatorluklarinin yikilip gittigini zira bu devletlerin gecici oldugunu gokyuzu devletinin son cozumlemede zafer kazanacagini soyler Onun gozunde Hristiyanlik ve kilise gokyuzu devletinin etkisini duyurmaya basladigini gosteren yapi taslaridir Augustinus un hafiza felsefesi Itiraflar adli Kitabinda 10 bolumunun ilk paragrafinda 8 den 27 kisma kadar Augustinus hafiza bellek uzerine bir calisma yurutmustur Kendi kanaati hakkinda duydugu ilginin nedeni ise hafizanin incelenmesinin bizzat Tanri yi bulmaya olanak saglamasindan kaynaklanmaktaydi Bellek zihin ya da ruhu olusturan uc temel kisimdan biridir Zihin hafiza zeka ve iradeden olusmaktadir Bellek uzerine yapilan konusmalar ise bizzat zihnin nasil calistigi uzerine yapilmis konusmalar olarak kabul edilmelidir Bellek soz konusu oldugunda Augustinus un cevap bulmak istedigi ilk soru Platon un da diyebilecegi gibi Tanri nin bir animsama eylemi araciligiyla gorulebilecegi ya da kesfedilebileceginin mumkun olup olmamasiyla alakaliydi Bu oldukca platonvari animsama kavraminin arkasinda ise esasen bellek araciligiyla ruhun fiziki dunya uzerindeki varolusundan onceki varolusunun izlerinin elde edebilecegi varsayimi bulunmaktaydi Augustinus ise ruhun oncul varolusuna dair bir inanci ima edecek bu tarz bir ize ulasilabilecegi fikrine katilmamistir Buna ragmen her insanin hafizasinin derin bir kosesinde Tanri nin ve cennetin hatirasinin izlerinin bulunabilecegi fikrine inanma istegine de sahip olmustur Bundan dolayi belki de bellegin ufak bir cabasi esasen Tanri yi bulabilmek icin yeterli olmaliydi Daha sonralari ise Augustinus Tanri hakkinda bu tarz oncul bir bilginin ya da hafizadaki izlerin olmadigini tekrar onaylayacakti Bunun yerine zeka ve iradenin Tanri nin varligi ve eylemlerini kesfetmek icin gereken cabayi gosterecegini belirtmistir Hafiza ise kesfedilen ve Tanri nin varligina dair olan hatirayi saklamakla mukellef olacakti Bundan dolayi sadece kendi Tanri nin izlerini saklayabilecegi icin bellek Tanri ile tanisma hususunda oldukca onemli bir yer tutmaktaydi Tum bunlardan dolayidir ki Augustinus kendi zihnine kanaatine yonelik bir ilgi edinmistir Oyle ki kisinin kendi hafizasina yonelik yapacagi ziyaret kismen Tanri ya yonelik yapilan bir ziyaret niteligi tasimaktaydi Augustinus ta Zaman tartismasi Augustinus Zaman uzerine yapilan tartismalarda siklikla anilan bir isimdir Itiraflar adli kitabinin en carpici bolumlerinden birisidir bu konu Ona gore kavradigimiz ve bildigimiz Zaman ile gercek Zaman birbirinden ayri seylerdir Insan kavrayisi Zamanin gercekligine ulasamaz bir niteliktedir Insan yalnizca zamanin gecisini algilayabilir Gecmis zaman gelecek zaman ve simdiki zaman bolumlemeleri gercekligi olmayan zihnimizin tasarimlari olan zaman birimleridir Augustinus un etkileyici bir akil yurutmeyle Gecmis zamanin artik var olmadigini Gelecek zamanin ise henuz var olmadigini elimizde kalan tek zaman olarak Simdiki zamaninda boyutlarini belirleyemedigimiz icin bilemeyecegimizi belirtir Olcup birimlere ayirdigimiz Zaman gecisini algiladigimiz Zaman dir oysa zamanin gecip gecmedigini ya da kendinde zamanin ne oldugunu bilmiyoruz Zaman bizim icin oncesiz ve sonrasiz bir akistir ve bu nedenle biz bu akisin niteligini yonelimini yayilimini boyutlarini bilmeyiz gercek zaman her zaman disimizda kalir Boylece Zaman kavrami uzerinden gerceklik ile bilgi temel olarak ayrilmis olmaktadir ki modern felsefeye gelindiginde bu ayrim Kant orneginde oldugu gibi temel bir felsefi egilim olacaktir Ahlak felsefesi Mutluluk hakkindaki dusunceleri De Civitate Dei 1485 Augustinus a gore tum beseri faaliyetler esasen mutluluk arayisindan kaynaklanmaktadir Itiraflar 10 20 Ona gore insanlara hakiki mutlulugu yalnizca Tanri saglayabilirdi Varlik felsefesi acisindan incelenecek oldugunda insanlarin iyi olabilmesi yalnizca bizzat iyiligin kendi olan Tanri araciligiyla mumkundu Buna gore insanlarin dunyada mutlulugu bulabilmesinin bir yolu bulunuyordu Tanri nin buyruklarina itaat etmek Augustinus a gore yeryuzundeki haz veren seylerin kabul edilebilirligi yalnizca Tanri ile alakasinin olup olmadigiyla ilgiliydi Mutluluk Tanri ve onda var olanin her imanli ile paydas bir bicimde tadina varilmasi olarak tanimlanmaliydi De Civitate Dei 19 Tanri nin Sehri 19 Sevgi hakkindaki teorisi Augustinus a gore sevgi unutulmamalidir ki bu sevgi ya da ask hedef arzu ya da planlara yonelik olan eros tan ziyade beklentisiz ani ve plansiz bir sevgiyi ima eden agape kavramidir iradeye fiiliyat kabiliyeti saglayan insanin yuregindeki dinamizm olarak algilanmalidir Sevginin hakiki ve sahih oldugunun kaniti ise tum iyi isleri araciligi ile sevginin kendini gostermesi ile olacakti Buna bagli olarak Augustinus a gore bir davranisin motivasyon kaynagi yalnizca sevgi dilectio iyi niyet oldugu surece ahlaken uygunlugundan soz edilebilirdi Bunun sonucunda erdem sevgi ile uyum icinde gerceklestirilmis her sey olarak tanimlanmaliydi Augustinus a gore bir kisi sevginin tum prensiplerini eksiksizce yerine getirdigi surece o kisinin ahlaken kotu bir davranis sergilemesi mumkun degildi Birinci Yuhanna Mektubu uzerine yapacagi tefsir calismasinda da belirtecegi uzere Insan sevdigi surece diledigi her seyi yapabilirdi Evlilik hakkindaki teorisi Augustinus un evlilik anlayisi oldukca genis kapsamlidir Ona gore evlilik iki amaca hizmet etmektedir Neslin devam etmesi Eslerin kutsanmasi Ancak daha da onemlisi Augustinus a gore Mesih in kilisesi ile olan birliginin bir yansimasini temsil etmesinden dolayi evliligin mistik bir boyutu da bulunmaktaydi TeolojisiPelajya a karsi mektup V yuzyil Augustinus a gore bilgiden soz edebilmek icin kisinin her seyden once Tanri nin varligini kabul etmesi gerekirdi Buna bagli olarak yalnizca ilahi aydinlanma araciligiyla Tanri ile iletisime gecebilen insanin hakikate erisimi olabilirdi Uclu Birlik uzerine Augustinus un Uclu Birlik hakkindaki doktrinine dair cogu bilgi Latince yazdigi De Trinitate isimli tezinde bulunmaktadir Tezinin en basinda acikca ifade ettigine gore Uclu Birlik Katolik imaninin bir parcasidir De Trinitate 1 4 Buna ek olarak Augustinus uc kisi arasindaki ayni ilahi dogaya Comsubstantial Homoousion sahip olmaktan kaynaklanan esitlige birbirleri arasinda hicbir hiyerarsik yapi bulunmamasi de dikkat cekmistir Mukemmel denecek duzeyde esit ve ayni ilahi ozden olmasina ragmen Augustinus icin kutsalligin kaynagi Baba dir De Trinitate 4 20 Buna gore Ogul Baba araciligiyla var olurken Kutsal Ruh un varligi ise hem Baba hem de Ogul a dayanmaktadir Kutsal Uclu Birlik in Teslis her bir uyesi birbirinden farkli olmakla birlikte uc uye de tum eylemlerini bir butun olarak birlikte gerceklestirmektedir Bundan dolayi uclu birlik esasen yalnizca ozde birlik olarak degil ayni zamanda eylemde de birlik olarak anlasilmalidir Uc kisi de spesifik rollerine gore ayni gorevi yani insanligin kurtulusunu saglamak icin birbirleriyle mukemmel bir koordinasyon icerisinde calismaktadir Isa uzerine Augustinus icin Mesih in Isa ikili bir dogasi bulunmaktadir Buna ragmen Isa da biri ilahi digeri ise beseri olmak uzere iki tur oz bulunmasi onun tek bir kisi oldugu gercegini degistirmemektedir Vaaz 130 30 Mesih in insani ve ilahi ozu ise hicbir zaman birbirine karismamaktadir Onun durumunda Tanri nin ozune hicbir etki soz konusu olmamakla ve Tanri oldugu gibi Tanri olarak kalmakla birlikte insan da Tanri yla bir olmustur ancak Tanri nin kendi olmamistir Nasil ki insan olabilmek icin beden ve ruh arasinda bir birlik gereklidir Isa da Mesih olabilmek icin Tanri ve insan arasindaki kusursuz birligin bizzat kendi olmaliydi Buna gore o Tanri araciligiyla Tanri yi yaratan bir insan degildir Mesih bizzat Tanri insan dir Buna gore Maniciler gibi Mesih in yalnizca Tanri ya da Fotinuscular gibi yalnizca insan dogasina sahip oldugu savunulmamakla birlikte Apollinarisciler gibi insan olmasina ragmen biyolojik anne baba araciligiyla dogmamis olmasi nedeniyle ya ruhen ya da bedenen insan dogasina ait bir seylerden mahrum oldugu da savunulmamaktadir Savunulan durum ise Mesih in gercek Tanri oldugu ve Baba olan Tanri dan dogmus oldugudur Ayni zamanda ayni Mesih biyolojik bir surec ile bir kadindan dogmus olmasi dolayisiyla da gercek bir insandir Bu durum ise onun insan dogasini tarif etmektedir Oyle ki bu doga hem Baba ile esit hem de Baba dan bir sekilde daha eksik ve onun ilahiliginden hicbir sey alip da koparmayan bir insani dogadir Bu ontolojik anlatida Ikili bir doga oz ancak tek bir Mesih e isaret edilmektedir De praed s 24 67 Tanri insan olarak Mesih in insanlik icin bir arabuluculuk gorevi ustlendigi soylenebilir Arabulucu olmasi ile kasit olumlu insan ile olumsuz Tanri nin arasinda tamamen kendine has bir konumda olmasiyla aciklanabilir Mesih insana kurtulusunu yani ozgurluk yasam ve Tanri ile birlikteligi saglayabilecek olan kisidir De Trinitate 4 Mesih in insan olmasinin tek nedeni tum insanlarin ozgurlestirilmeleri uzerlerindeki olu topraginin atilarak yeniden hayata dondurulmeleri ve gunahlarinin bagislanmasi icindir Kutsal Ruh uzerine Insanin kusursuz olmaya ve ruhunun kurtulusuna salt insani caba araciligiyla erisebilecegini ongoren Pelajyan tez ile tamamen zit bir bicimde Augustinus insanin kusurlu dogasini ve insanin Tanri tarafindan saglanan Kutsal Ruh unun yardimina daimi bir sekilde duydugu ihtiyaci hatirlatmistir Augustinus a gore Kutsal Ruh ve Lutuf birbiri ile ozdestir Ikisi de insan ruhunun ebedi olumden kurtulusu icin Tanri tarafindan bahsedilmis mucizevi hediyelerdir Gunah uzerine Augustinus ayrica kotulugun varligi problemine ve bu celiskiden kurtulusun nasil mumkun olduguna dair cok fazla kafa yormustur Sonuc olarak bu soruna yonelik oldukca rafine bir calisma olan lutuf ve kader teolojisini gelistirdi Eski bir Mani dini mensubu olmasinin da etkisi ile dunya ve insanlik hakkinda oldukca kotumser fikirlere sahip olan Augustinus a gore insanlik adeta bir gunah yigini olarak gorunmekteydi Insanin gunumuz yasantisi ise Adem ile Havva nin gunaha dususunun bir urunuydu Buna bagli olarak yalnizca Tanri nin lutfu insani gunahkar dogasindan kurtarabilirdi ve bu kurtulus Tanri nin sectigi kisilere saglanacakti Lutuf uzerine Augustinus a gore gunahtan kacinmak ve Tanri ya donerek kurtulusa kavusabilmek icin lutuf kesinlikle elzemdi Lutuf ona gore iradenin iyiligi sirtlanarak kotulukten kacinmasinda ortaya cikan engelleri def etme gorevine sahip ilahi bir yardimdi Bu engeller temel olarak cehalet ve zayifliktir De pecc Mer Et rem 2 17 26 Lutfun edinimi ise dua araciligiyla olmakla birlikte bu lutuf ilahi emirlerin yerine getirilmesini mumkun kilmaktaydi Lutuf Tanri dan gelen karsiliksiz bir hediye olmakla beraber herhangi bir esasa gore bagislanmaz Tanri nin lutfunu edinenler kati suretle ozgur kilinmis ya da kurtarilmistir Bu katiyet Tanri nin lutfundan nasiplenenler icin sakli kilinmis olmakla birlikte Augustinus un mukadderat ya da gelecek hakkindaki on bilgi kehanet teorisinin temelini olusturmaktadir Lutuf Tanri tarafindan karsilik olmaksizin Tanri nin sectigi kisilere bahsedilmektedir Kehanet soz konusu oldugunda Augustinus mukadderat fikrinin bizzat kendini hice sayan Tanri nin tum insanlara yonelik gosterdigi evrensel sevgisini aciklamada zorluk cekmistir Ayni sekilde kendinin anladigi uzere secilmislik soz konusu oldugunda Tanri tarafindan lutuf araciligiyla kurtarilacak bazilarinin yani sira bircok insanin bu ebedi kurtulustan mahrum kalacagi durumunu da aciklama konusunda zorlanmistir Bu gizemi bizzat kendi alcakgonullulukle isaret ederken sunu da eklemeyi unutmamistir Lutuf adaletsiz olamayacagi gibi adalet de canice olamaz De civ Dei 12 27 Ozgurluk uzerine Augustinus a gore ozgurlugun 4 duzeyi bulunmaktadir Gunahtan ozgurluk Kotuluge karsi egilimden ozgurluk Olumden ozgurluk Zamandan ozgurluk Ozgurluk yalnizca lutuf ve iradenin iyi kullanimi arasindaki ustaca kurulmus isbirligi sayesinde erisilebilir Eger insan kendi isbirligi olmaksizin yaratilmissa yalnizca kendi isbirligi araciligiyla kurtulusa erisebilir Buna gore insan mademki kendi yaratilisi hususunda soz sahibi degildir Kurtarilmak istemeden kurtarilamaz Ozgur irade uzerine Insanda ozgur iradenin var olup olmadigi konusunda Augustinus un ne dusundugu uzerine arastirmacilar kendi aralarinda bir anlasmazlik icerisindedir De liberto arbitrio isimli eserinde Augustinus insanin iradesinin onu gunah islemekten alikoyma konusunda yetersiz kaldigini acikca ifade etmistir Augustinus a gore yalnizca lutuf insani gunah islemekten alikoyabilirdi Bu yuzden insan iradesinin iyi yonde guclu kilinmasi icin Tanri dan dualarinda medet umabilirdi Boyle bir durumda Tanri nin insana ihtiyac duydugu ve diledigi iradi gucu saglayacagini belirtmistir Nihayetinde insanda gunah islememek icin bir irade olabilir O zaman Tanri nin gercekten imanla iradelerinin iyi kilinmasini dileyenlere inayet gosterdigi dusunulurse insanin iyiye yonelik bir iradeye sahip olabilmek icin Tanri nin yardimini dilememesi esasen bir gunahtir Augustinus a gore insanin iyi amel sahibi olabilmesi icin iradesinin guclu kilinmasi konusunda Tanri nin inayetini eylemesi gerekli ise insanda gercek anlamda ozgur ve bagimsiz bir iradenin varligindan soz etmek mumkun degildir Burada soz edilen durum ise ozgur iradenin kendi disinda herhangi bir etki ya da baski olmaksizin eylemde bulunabilme yetisi olarak anlasildigi durumlar icin belirtilmistir Buna ragmen Augustinus a gore Her insan her an Tanri nin hosuna gitmeyecek secimler yapabileceginden dolayi irade insan tarafindan Tanri nin mudahalesi olmaksizin yine de ozgurce deneyimlenebilir Bununla alakali olarak ise insanin ozgurce yapmasi gereken ilk secim iradesini iyi eyleyecek olan Tanri nin inayetini reddetmek ya da kabul etmek araciligiyla iman edip etmemek olmustur Ayrica bakinizAugustinizm Augustinus eserleriKaynakca Siecienski 2010 Bonaiuti Ernesto and Giorgio La Piana The Genesis of St Augustine s Idea of Original Sin The Harvard Theological Review vol 10 no 2 1917 pp 159 75 JSTOR http www jstor org stable 1507550 20 Haziran 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde Accessed 20 Jun 2022 Augustine What Is Called Evil in the Universe Is But the Absence of Good Enchridion 12 Kasim 2012 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 17 Kasim 2012 Greenblatt 2017 Ryan 1908 CHURCH FATHERS On Merit and the Forgiveness of Sins and the Baptism of Infants Book I Augustine www newadvent org 26 Nisan 2021 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 1 Ekim 2022 Huffington 2013 Confessions Book VIII Chapters 1 6 On Christian Doctrine Preface Section 4 8 Quintilian 1939 X 1 126 Schaff 1887 s 146 Cary Phillip 17 Haziran 2019 IDOCPUB Ingilizce Baker Publishing Group 1 Ekim 2022 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 15 Nisan 2022 The drama of Protestant theology begins on a stage set in large part by Augustinian spirituality Felsefe Sozlugu Sarp erk ulas Bilim ve Sanat Yayinlari 2002 ss 129 133 ISBN 975 7298 45 X Hristiyan Ilahiyatinin Hikayesi Roger E Olson Haberci Basin Yayin Dagitim Turizm San ve Tic Ltd Sti 2020 ss 261 284 17 Bolum ISBN 978 605 4707 62 1 Marmion Declan 2010 An Introduction to the Trinity Ingilizce Rik Van Nieuwenhove Cambridge Cambridge University Press s 83 ISBN 978 1 139 77917 3 OCLC 818817542 Tanri Sehri Aurelius Augustinus Kadir Canatan EskiYeni 2021 ss 12 15 ISBN 978 625 7673 07 5 Aziz Augustinus ve Hristiyanliga Giden Karmasik Yolu Nereye 25 Kasim 2016 27 Eylul 2019 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 6 Temmuz 2022 Paradigma Felsefe Sozlugu 1 Baski Ahmet Cevizci Paradigma Yayincilik 2013 ss ISBN 9789759821746 The Cambridge companion to Augustine Roland Teske Ingilizce Cambridge University Press 2001 ss 148 158 ISBN 0 521 65018 6 A New Dictionary of Christian Ethics James F Childress and John Macquarries Ingilizce SCM Press LTD 1986 ss 46 48 ISBN 0 334 02205 3 A New Dictionary of Christian Theology Alan Richardson and John Bowden Ingilizce SCM Press LTD 1983 ss 55 58 Patrology Volume 4 Angelo Di Berardino Ingilizce Christian Classics INC 1986 ss 427 445 ISBN 0 87061 127 6 The Cambridge companion to Augustine Eleonore Stump Ingilizce Cambridge University Press 2001 ss 124 147 ISBN 0 521 65018 6 Vikisoz de Augustinus ile ilgili sozleri bulabilirsiniz