Fermi paradoksu, dünya dışı uygarlıkların var olma olasılığının gayet yüksek olduğuna dair tahminlerin varlığı ile bunu doğrulayacak herhangi bir kanıtın ya da temasın yokluğu arasındaki çelişkiyi ifade eder.
Evrenin yaşının büyüklüğü ve muazzam sayıda yıldızın varlığı ile birlikte, hayat için Dünya'nın tipik bir gezegen örneği olduğu varsayımı da göz önüne alındığında, dünya dışı yaşamın yaygın olması gerekir. Bu önermeyi 1950'de bir öğle yemeği sırasında tartışan fizikçi Enrico Fermi şu soruyu sormuştu: "Eğer Samanyolu dahilinde yüksek sayıda ileri dünya dışı uygarlık mevcutsa, neden uzaylılara ait uzay araçları ya da gibi kanıtlara rastlamıyoruz?" Konunun daha detaylı incelendiği tartışmalar, Michael H. Hart'ın 1975 tarihli bir makalesiyle başladı. Bu sebeple paradoks, zaman zaman Fermi-Hart paradoksu olarak da adlandırıldı. Konuyla ilişkili bir başka soru da Büyük Sessizlik olarak bilinir:"Uzayda yolculuk zor olsa bile, eğer dünya dışı yaşam yaygınsa, en azından bu uygarlıklara ait radyo sinyallerini duymamız gerekmez mi?"
Fermi paradoksunu, dünya dışı yaşamın var olduğuna ilişkin kanıtları bulmaya çalışarak ya da böyle bir uygarlığın insan algısının dışında var olabileceğini savunarak çözmeyi deneyenler oldu. Bu çalışmalara karşı çıkanlar ise, zeki dünya dışı yaşamın var olmadığını ya da insanların asla temas kuramayacağı kadar nadir olduğunu savundu.
Hart'ın makalesi ile birlikte, dünya dışı yaşam hakkında bilimsel teoriler ve olası modeller üretmeye yönelik çalışmalar için büyük çaba harcanmaya başladı. Bu çalışmaların çoğundaki teorik referans noktası Fermi paradoksu oldu. Bu problemi doğrudan ele alan pek çok bilimsel çalışma yapıldığı gibi, problemle ilgili çeşitli soruların cevapları da astronomi, biyoloji, ekoloji ve felsefe gibi disiplinlerde arandı. Astrobiyoloji alanının ortaya çıkmasıyla birlikte, Fermi paradoksu ve dünya dışı yaşamın varlığı sorusu disiplinler arası bir yaklaşımla ele alınmaya başladı.
Paradoksun temeli
Fermi paradoksu, yeterli büyüklük ve olasılığa rağmen, gerekli kanıtların bulunamamasından kaynaklanan tutarsızlıktır. Paradoksun temel bir tanımı şöyle yapılabilir:
Evrenin bilinen büyüklüğü ve yaşı, teknolojik açıdan gelişmiş durumda olan birçok dünya dışı uygarlığın var olmasını gerektirir. Ancak bu hipotez, destekleyci herhangi bir kanıtın henüz gözlenememiş olması sebebiyle, çelişkili gözükmektedir.
Paradoksun "ölçek argümanı" olarak adlandırılabilecek ilk görüşü, aslında temel olarak sayılardan oluşur: Samanyolu'da tahmini olarak 250 milyar (2.5 x 1011), gözlemlenebilir evrende ise 70 trilyon milyar (7 x 1022) yıldız vardır. Zeki yaşamın, bu yıldızların etrafındaki gezegenlerin çok küçük bir kısmında ortaya çıktığı varsayılsa bile, sadece Samanyolu galaksisi dahilinde dahi hâlâ varlığını koruyan birçok uygarlık bulunması gerekir. Bu argümanda sıradanlık ilkesi de kullanılır. Buna göre Dünya, özel bir gezegen değil, diğer gezegenlerle aynı doğa yasalarına ve etkilerine maruz kalan ve aynı sonuçların elde edildiği, tipik bir gezegendir. Bu argümanı desteklemek için Drake denkleminin kullanıldığı bazı tahmini hesaplamalar da yapılmıştır, ancak bu hesaplamaların ardındaki varsayımların doğruluğu da tartışmalıdır.
Fermi paradoksunun ikinci temel taşı, ölçek argümanında sorulan soruyu yanıtlar: Zeki yaşamın kıt kaynaklarla başa çıkabilme özelliği ve yeni habitatları kolonize etmeye eğilimli olması dikkate alınırsa, gelişmiş uygarlıkların yeni kaynaklar aramaya başlamaları, böylece önce kendi gezegen sistemlerini sonra da çevrelerindeki sistemleri kolonize etmeleri beklenir. Evrenin 13,7 milyar yıllık geçmişinde, Dünya'da ya da bilinen uzayın başka bir yerinde, kolonileşmeye dair kesin veya doğrulanabilir herhangi bir kanıt bulunmadığına göre, ya zeki yaşam oldukça nadirdir ya da zeki türlerin genel davranışına ilişkin yukarıdaki varsayım yanlıştır.
Fermi paradoksu iki şekilde sorulabilir: İlki "Neden uzaylılara ya da onlar tarafından yapılmış nesnelere burada fiziken rastlamıyoruz?" sorusudur. Eğer yıldızlar arası yolculuk mümkünse, "yavaş" bir yolculuk Dünya'daki mevcut teknolojiyle neredeyse elde edilebilir olduğuna göre, tüm galaksiyi kolonize etmek 5 ila 50 milyon yıl sürecektir.Jeolojik zaman ölçeğinde bile kısa bir zaman dilimi olan bu süre, kozmolojik ölçekte çok daha kısadır. Güneş'ten daha yaşlı yıldızların mevcut olduğu ve zeki yaşamın evrenin başka bir köşesinde daha önce ortaya çıkmış olabileceği düşünüldüğünde, bu soru, galaksinin neden hâlâ kolonileştirilmemiş olduğu şeklinde de sorulabilir. Kolonileştirme uzaylı uygarlıklar için gereksiz ya da istenmeyen bir durum olabilir, ancak yine de galaksinin keşfine yönelik geniş çaplı araştırmaların var olması gerekir (teorik keşif araçları olarak kullanılabilecek sondalar hakkında detaylı bilgi aşağıdadır). Ancak ne kolonileşmenin ne de keşif araştırmalarının izine rastlanabilmiştir.
Yukarıdaki argüman tüm evren için geçerli olmayabilir, çünkü uzak galaksilere ait zeki uygarlıkların varlığına dair Dünya üzerinde fiziksel kanıtların bulunmayışı, uzayda yolculuk için çok uzun sürelerin gerekli olmasıyla açıklanabilir. Böyle olsa bile paradoks, "Neden zeki yaşamın işaretlerini görmüyoruz?" şeklinde ifade edilebilir, zira yeterince gelişmiş bir uygarlık, gözlemlenebilir evrenin oldukça büyük bir bölümünden görülebilir. Bu tür uygarlıklar çok nadir olsalar bile, ortaya çıkmaları muhtemel çoğu bölge Dünya'dan gözlenebilir olduğu için, keşfedilmiş olmaları gerekirdi. Ancak şimdiye kadar bu tür bir uygarlığın izine rastlanmadı.
Paradoksun bu iki versiyonundan şu anda hangisinin daha kuvvetli olduğu belirsizdir.[a]
İsim
1950'de Los Alamos Ulusal Laboratuvarı'nda çalışan fizikçi Enrico Fermi, öğle yemeğine giderken iş arkadaşları Emil Konopinski, Edward Teller ve Herbert York ile günlük konular hakkında sohbet ediyordu. Biliminsanları, o günlerde artan UFO raporları ile kaybolan çöp kutularını yağmacı uzaylıların çaldığını gösteren bir karikatür hakkında konuşuyorlardı. Konu daha sonra, insanların gelecek on yıl içinde herhangi bir maddenin ışık ötesi hıza ulaştığını görme ihtimaline geldi. Teller'a göre milyonda bir olan bu ihtimal, Fermi için neredeyse onda birdi. Sonra sohbet başka konularla devam etti ama yemek sırasında Fermi birdenbire "Neredeler?" (ya da alternatif anlatımlara göre "Herkes nerede?") diye sordu. Bunun ardından Fermi, bazı tahmini rakamlara dayanan hızlı hesaplamalar yaptı (Fermi, temel ilkeleri ve az miktarda veriyi kullanarak yaptığı doğru tahminlerle bilinirdi. Bkz. Fermi problemi). Bu hesaplamalar sonucunda Fermi'ye göre, Dünya çok uzun zamandan beri ve defalarca uzaylılar tarafından ziyaret edilmiş olmalıydı.
Drake denklemi
Fermi paradoksuna eşlik eden pek çok teori ve ilke vardır ancak bunlardan teoremle en ilişkili olanı Drake denklemidir.
Denklem 1960'ta, Enrico Fermi'nin sorularını sormasından on yıl sonra, uzayda yaşam ihtimaline ilişkin birçok olasılığı sistematik bir şekilde değerlendirebilmek amacıyla, Frank Drake tarafından formüle edildi. Denklemin spekülatif faktörleri şunlardır: Bir galaksideki yıldız oluşum hızı, etrafında gezegenlerin bulunduğu yıldız sayısı, bu gezegenlerden yaşama uygun olanların sayısı, yaşama uygun gezegenlerde yaşamın ortaya çıkma oranı, yaşamın ortaya çıktığı gezegenlerde iletişim kurulabilecek bir medeniyet seviyesine ulaşılma ihtimali ve bu türde uygarlıkların muhtemel ömrü. Buradaki temel sorun, son dört faktörün tam anlamıyla bilinmiyor oluşudur. Dünya üzerindeki insan uygarlığı, bu konudaki tek örnek olması sebebiyle istatistiksel tahminlerde kullanılamamaktadır. Ayrıca bu örneğin kullanılması antropik sapmaya sebep olacaktır.
Daha önemli bir itiraz ise, Drake denkleminin, uygarlıkların kendi güneş sistemleri içinde ortaya çıkıp, yok olana kadar bu sistemde kaldıkları yönündeki varsayımına karşı öne sürülmektedir. Eğer yıldızlararası sömürgeleştirme mümkünse, bu varsayım geçersiz olur ve bu durumda popülasyon dinamiği denklemlerinin kullanılması gerekir.
Drake denklemi hem iyimser hem de kötümser görüşe sahip kişiler tarafından, birbirinden oldukça farklı sonuçlar çıkaracak şekilde kullanıldı. İyimser tahminleri kullanan Dr. Carl Sagan 1966'da, Samanyolu dahilinde iletişim kurulabilecek derecede uygarlaşmış bir milyon medeniyetin var olduğunu öne sürdü, ancak daha sonraki bir tahmininde bu sayının çok daha düşük olduğunu açıkladı. Konuya daha şüpheci yaklaşan Frank Tipler ise denklemde kötümser rakamlar kullanarak herhangi bir galaksideki ortalama medeniyet sayısının birden çok daha küçük olduğu sonucuna vardı.[b]
Frank Drake denklemle ilgili olarak, Drake denkleminin Fermi paradoksunu çözmeye yaramadığını, bunun yerine, konu hakkındaki bilgisizliğimizi organize etmenin bir yolu olduğunu söylemişti.
Paradoksun deneysel çözümü
Fermi paradoksunu çözümlemenin yollarından biri, dünya dışı zekaya dair kesin kanıtların bulunmasıdır. 1960'tan bu yana bu tür kanıtların bulunmasına yönelik çalışmalar yapılmış ve yapılmaktadır. İnsanların henüz yıldızlar arası yolculuk yapacak derecede gelişmiş bir teknolojileri bulunmadığı için bu çalışmalar, çok büyük uzaklıklarda ve ufak kanıtlar üzerinde yapılan dikkatli analizlerle yürütülmektedir. Bu durum sadece, çevrelerini fark edilir derecede değiştirebilen ya da radyo yayınları gibi çok uzaklardan tespit edilebilecek etkiler ortaya çıkarabilen uygarlıkların keşfedilebilmesini olası kılmaktadır. Teknolojik açıdan gelişmemiş uygarlıkların ise, Dünya tarafından yakın gelecekte keşfedilmeleri pek olası değildir.
Bu araştırmalardaki zorlayıcı bir konu da insanmerkezci bir bakış açısına sahip olmamanın gerekmesidir. Dünya dışı zeka arayışında bulunmaya çalışılan kanıtlarla ilgili konjektür, genelde insanların yapmakta oldukları ya da daha yüksek bir teknolojiye sahip olsalar muhtemelen yapacak oldukları faaliyetleri içerir. Zeki uzaylılar bu "beklenen" davranışları göstermeyebilir veya insanlar için tamamıyla yeni bazı faaliyetlerde bulunabilir.
Radyo yayımı
Radyo teknolojisinin ve bir radyo teleskop inşa edebilme kapasitesinin, yıldızlar arası uzaklıklardan tespit edilebilecek etkiler yaratabilecek teknolojiye sahip uygarlıklar için doğal bir gelişme olduğu varsayılır. Örneğin, yeterince duyarlı gözlemciler Güneş Sistemi'ni izleseler, Dünya'daki televizyon ve telekomünikasyon yayınları sebebiyle, (G2) sınıfındaki bir yıldız için olağan dışı yoğunlukta radyo dalgalarıyla karşılaşacaklardır. Böyle bir durumda, doğal bir sebebin var olmadığı açıkça ortaya çıktığında, uzaylı gözlemciler Dünya uygarlığını keşfetmiş olacaklardır.
Dolayısıyla, uzaydaki doğal olmayan radyo yayımlarının dikkatlice incelenmesi uzaylı uygarlıkların tespit edilmesini sağlayabilir. Bu sinyaller bir uygarlığın "kazara" yaydığı yan etkiler olabileceği gibi, CETI () tarafından gönderilen Arecibo mesajı gibi iletişim kurma amaçlı bilinçli denemeler de olabilir. Birçok astronom ve gözlemevi genelde SETI yoluyla veya (optical SETI) gibi diğer yaklaşımları kullanarak, bu tür kanıtları bulmaya çalışmış ve çalışmaktadır.
SETI analizinde onlarca yıl boyunca, birçok aday sinyal yakalanmasına rağmen, anakol yıldızlarından hiçbirinde olağan dışı yoğunlukta ya da anlamlı şekilde tekrar eden radyo yayını bulunamadı. 15 Ağustos 1977'de Wow! sinyali, radyo teleskobu tarafından tespit edildi. Ancak Big Ear uzaydaki her noktayı sadece 72 saniye boyunca incelemekteydi ve aynı nokta yeniden incelendiğinde hiçbir şey bulunamadı. 2003'te , SETI@home analizi ile izole edildi ancak sonraki çalışmalarda bu kaynak büyük ölçüde önemsiz bulundu. SETI'ye ilişkin pek çok teknik varsayım, radyo yayımının mevcut arama teknolojileriyle tespit edilememesine sebep olabilir. Bu varsayımlar aşağıda anlatılmıştır.
Doğrudan gezegen gözlemi
Güneş dışı gezegenlerin tespit edilmesi ve sınıflandırılması, temel astronomik araçlarda ve analiz yöntemlerinde son zamanlarda elde edilen iyileştirmelerin sonucudur. Astronominin yeni bir alanı olsa da - Güneş dışı bir gezegenin bulunduğunu öne süren ilk makale 1989'da yayınlandı - yaşamı destekleyecek şartlara sahip olması muhtemel bir gezegenin, yakın gelecekte bulunabilmesi olasıdır.
Bir Güneş dışı gezegenin atmosferindeki biyotik gazların (örneğin metan ve oksijen) - hatta teknolojik olarak ileri bir medeniyetin yarattığını endüstriyel hava kirliliğinin - spektroskopik analiz yoluyla tespit edilmesi, Dünya dışı yaşamın nihai kanıtı olabilir. Gözlem olanaklarının daha da gelişmesi halinde, insan uygarlığının ürettiği (yanda görülen) etkilere benzer kanıtlar da doğrudan gözlenebilir.
Yine de, Güneş dışı gezegenler nadiren doğrudan gözlenebilir (bir gezegenin gözlendiğine dair ilk iddia 2004'te ortaya atılmıştır). Bunun yerine, bu tür gezegenlerin varlığı genelde, etrafında döndükleri yıldız ya da yıldızlar üzerindeki etkilerinin incelenmesiyle tespit edilir. Bu yüzden çoğunlukla gezegenin sadece kütlesi ve yörüngesi bilinebilir. Bu bilgilerle birlikte, gezegenin yıldızının ait olduğu sınıf bilgisi ve eğitimli tahminlerin (genelde gezegenin kütlesi ve yıldızına olan uzaklığı kullanılır) sonuçları, gezegendeki koşullar hakkında kaba tahminler yapılmasına imkân verir.
Mevcut ile, yaşam barındıran Dünya benzeri gezegenlerin tespiti mümkün görünmemektedir. Kütleçekimsel mikromercekleme gibi yöntemler Dünya'dan daha küçük boyuttaki gezegenlerin varlığını tespit edebilir. Ancak bu yöntemde gezegen bir an için tespit edilir ve gezegenin takip edilmesi mümkün değildir. ve gökölçüm gibi yöntemlerde Güneş dışı gezegenlerin etkileri uzun süre gözlenebilir, ancak bu yöntemler Dünya'nın birkaç katı kütleye sahip gezegenlerde kullanılabilir. Bu tür gezegenler, Dünya benzeri yaşamın ortaya çıkmasının olası olmadığı gezegenlerdir. Yine de Güneş dışı gezegen tespiti ve sınıflaması, astronominin en aktif alt dallarından biridir. 1988 ile 2007 yılları arasında 241 gezegen tespit edilmiş, bir yıldızın yaşanabilir bölgesi dahilinde keşfedilen ilk karasal gezegen 2007'de bulunmuştur. iyileştirmeler sayesinde daha fazla karasal gezegenin tespit edilebileceği ve daha uzun süreyle gözlemlenebileceği düşünülmektedir. Bu tür gözlem iyileştirmeleri ile, potansiyel olarak yaşam barındıran gezegenlerin genel özellikleri daha iyi anlaşılacak, evrendeki yaşamın nasıl olması gerektiği konusunda daha iyi tahminler yapılabilecek ve Fermi paradoksunun temelinde yer alan varsayımlar daha iyi anlaşılabilecektir.
Uzaylılara ait yapılar
Sondalar, koloniler ve diğer yapılar
Evrenin yaşı ve büyüklüğü ile birlikte zeki yaşamın yayılma hızı dikkate alındığında, uzaylıların kolonileşme denemelerine dair kanıtların keşfedilmesi ihtimali akla yatkındır. Ayrıca, Dünya dışı canlıları taşımayan keşif amaçlı sondaların ve diğer bilgi toplama araçlarının da varlığına ilişkin deliller aranabilir.
gibi bazı teorik tarama araçları ile Samanyolu büyüklüğündeki bir galaksinin neredeyse tamamı yarım milyon yıl gibi kısa bir sürede, nispeten düşük maliyetler ve enerji miktarıyla taranabilir. Samanyolu dahilinde bir tek uygarlık bile bunu yapmış olsa, tüm galaksiye birçok sonda yayılmış olurdu. Bu tür sondaların varlığına ilişkin kanıtlar, Güneş Sistemi dahilinde - muhtemelen hammaddenin çok fazla ve kolay erişilebilir olduğu asteroit kuşağında - bulunabilir.
Uzaylılara ait bir sondayla temasa geçmek için bir başka olasılık da, insanları aramakta olan bir rastlamaktır. Bağımsız çalışan böyle bir sondanın amacı, sadece keşif amaçlı olan Von Neumann sondalarının aksine, uzaylı uygarlıkları bulmak ve onlarla iletişime geçmek olacaktır. Bu tür sondalar, birbirinden çok uzakta olan iki medeniyet arasında ışık hızıyla kurulacak nispeten yavaş iletişime bir alternatif olarak öne sürülmüştür. Radyo dalgaları yoluyla kurulacak olan iletişimdeki gecikmelere katlanmak yerine, yapay zekâya sahip böyle bir sonda, yakın çevresinde keşfedeceği medeniyetlerle daha kısa sürede temasa geçebilecektir. Böyle bir sondanın bulgularını kendi medeniyetine göndermesi için en hızlı yol hâlâ ışık hızı olacaktır, ancak bulunan medeniyetle yapılacak bilgi toplamaya yönelik diyalog gerçek zamanlı yürütülebilecektir.
1950'lerden bu yana Güneş Sistemi'nin küçük bir bölümünde keşif çalışmaları gerçekleştirildi ancak sistemin uzaylı koloniciler ya da sondalar tarafından ziyaret edilmiş olduğuna dair hiçbir kanıt bulunamadı. Güneş Sistemi'nin, enerji kaynaklarının fazlaca bulunduğu asteroitler, Kuiper kuşağı, Oort bulutu ve çeşitli gezegen halkaları gibi bölgelerinde yapılacak detaylı çalışmalar, uzaylıların yaptıkları keşif faaliyetlerinin kanıtlarını ortaya çıkarabilir. Ancak çok büyük olan bu bölgelerin araştırılması zordur. Uzaylılar tarafından Güneş Sistemi'ne yapılan ziyaretlerin kanıtlarının ya da bahsi geçen uzaylı yapıların izlerinin bulunmasına yönelik olarak SATE ve SETV gibi ön çalışmalar yapıldı. Ayrıca Dünya'nın yakınlarında bulunması olası Bracewell sondalarını sinyaller göndererek aktive etmeye yönelik olarak, ve Francisco Valdes gibi bilim adamlarının katıldığı denemeler yapıldı. Astronomların önemsiz bulduğu bu tür birçok çalışmanın sonucunda, herhangi bir uzaylı yapıya rastlanamadı.
Bu tür uzaylı yapılarının Dünya dışı oldukları, Dünya üzerinde keşfedilseler bile, anlaşılamayabilir. Uzaylıların farklı zekâ ve teknoloji seviyesi ile ürettiği bu yapılar algılanamayabilir ya da yapay oldukları fark edilemeyebilir. Örneğin biyomühendislik teknikleriyle ve yoluyla oluşturulmuş keşif araçları bir süre sonra parçalanarak geride iz bırakmadan yok olacaktır. Moleküler nanoteknolojiye dayalı bilgi toplama cihazları sürekli çevremizde olsalar bile tespit edilemeyecektir. Clarke'ın üçüncü yasasına göre, insan medeniyetine oranla oldukça gelişmiş durumdaki uzaylı bir medeniyetin keşif teknikleri, insanların henüz algılayamayacağı seviyede olabilir.
Gelişmiş yıldız-boyutlu yapılar
1959'da Dr. Freeman Dyson, tüm gelişmiş insan uygarlıklarında enerji tüketiminin sürekli arttığını gözlemledi ve yeterli yaşa ulaşmış bir uygarlığın, kendi güneşi tarafından üretilen tüm enerjiye ihtiyaç duyacak hale geleceğini öne sürdü. Buna bir çözüm bulmak için gerçekleştirdiği düşünce deneyinin sonucu olarak Dyson küresi fikri ortaya çıktı. Bu yapı, bir yıldızın etrafını kabuk ya da bulut gibi sararak, yıldızın yaydığı enerjinin mümkün olan en büyük kısmını toplamaya çalışan nesnelerden oluşur. Bu tür bir başarısı, Güneş'in gözle görülebilir tayfını değiştirecek, doğal yıldız gazyuvarının normal tayf çizgilerinin en azından bir kısmını, muhtemelen kızılötesinin en fazla görüleceği bir tür kara cisim ışınımına dönüştürecektir. Dyson bu fikirden yola çıkarak, yıldızların tayflarında bu şekilde bir değişikliğin olup olmadığının araştırılması yoluyla, gelişmiş uzaylı uygarlıkların tespit edilebileceğini öne sürdü.
O zamandan bu yana, birçok teorik yıldız-boyutlu megayapı türü öne sürüldü ancak temel fikir aynı kaldı. Bu fikre göre, yeterince gelişmiş durumdaki medeniyetler - Kardaşev ölçeğine göre II. tip ve daha gelişmiş olanlar - çevrelerini, yıldızlar arası uzaklıktan fark edilecek ölçüde değiştirebilirler.
Ancak bu tür yapıların tespit edilmesi, düşünüldüğünden daha zor olabilir. Dyson küreleri düşünüldüğünden farklı yayılım tayflarının da oluşmasına sebep olabilir. Örneğin çok yüksek sıcaklığa ihtiyaç duyan bir yaşam formunun oluşturacağı Dyson küresindeki "artık ışınımın", önerildiği gibi kızılötesi değil, görülebilir tayf dahilinde olacaktır. Ek olarak, Dyson küresinin olarak adlandırılan ve çok uzaktan tespit edilmesi oldukça zor olan bir türünün de inşa edilebileceği öne sürülmüştür. Matruşka beyni, her biri birim alan başına bir içtekine göre daha az enerji yayan eş merkezli kürelerden oluşur. Böyle bir durumda en dıştaki kürenin sıcaklığı yıldızlar arası arka plan ışımasına yakın olabilir. Dolayısıyla bu yapı büyük uzaklıklardan tespit edilemez.
Dyson kürelerini veya Kardaşev ölçeğinde II. ya da III. tipteki medeniyetlerin yapmış olabileceği, merkez yıldızlarının tayfını değiştirecek büyüklükteki diğer yapıları tespit etmeye yönelik bazı ön çalışmalar yapıldı ancak henüz bir sonuç elde edilemedi. Fermilab'da Dyson kürelerinin bulunmasına yönelik bir program sürmektedir ancak program dahilindeki taramalar ön çalışma niteliğindedir ve henüz tamamlanmamıştır.
Paradoksun teorik açıklaması
Bazı teorisyenler, kanıt yokluğunun dünya dışı yaşamın var olmadığını kanıtladığı kabul ederler ve bunun sebeplerini açıklamaya çalışırlar. Diğer bazı teorisyenler ise bu "büyük sessizliğin", bu tür bir yaşamın varlığını yok saymaksızın nasıl açıklanabileceğine dair, dünyadışı yaşamın davranış şekli ve teknolojik seviyesi hakkında fikirler öne sürerler. Aslında bu açıklama hipotezlerinin her biri, Drake denkleminin bir ya da birkaç faktörünün değerini değiştirmek anlamına gelir. Bu teoriler genel olarak birbirlerini dışlamaz. Örneğin, yaşamın nadir olduğu hipotezi ile teknolojik olarak gelişmiş uygarlıkların kendilerini yok etmeye meyilli oldukları savı aynı anda doğru olabilir. Aşağıda söz edilen başka teorileri içeren benzer kombinasyonlar da düşünülebilir.
Şu anda mevcut olan başka uygarlık yok
Açıklamalardan biri, insan uygarlığının galakside tek olduğu yönündedir. Bu fikre paralel olarak, akıllı yaşamın neden oldukça nadir ya da çok kısa ömürlü olması gerektiğine dair birçok teori öne sürülmüştür. Bu hipotezlerin sonuçları Büyük Filtre başlığı altında değerlendirilir.
Başka bir uygarlık hiç ortaya çıkmadı
Dünya dışı yaşamın var olmadığına inananlara göre, hayatın - ya da en azından karmaşık hayat formlarının - gelişmesi için gerekli olan şartlar çok nadir ortaya çıkar, hatta bu durum sadece Dünya'ya özeldir. Bu görüş, Nadir Dünya hipotezi olarak adlandırılır. Bu hipotezi savunanlar, sıradanlık ilkesini kabul etmeyip Dünya'nın tipik bir gezegen değil, sıra dışı ve hatta benzersiz bir gezegen olduğunu öne sürerek Fermi paradoksuna bir çözüm getirmeye çalışırlar. Eşsiz Dünya düşüncesi geçmişte felsefe ve din kökenli destekler almıştır. Ancak Nadir Dünya hipotezi, çok hücreli hayatın evrende oldukça nadir olduğunu, çünkü zaten Dünya benzeri gezegenlerin oldukça nadir olduğunu ve/veya olağandışı bir dizi rastlantının birleşerek Dünya'da karmaşık yaşama imkân verdiğini öne süren ölçülebilir ve istatistiki argümanlar ortaya koyar. Bazı görüşler, karmaşık yaşamın Dünya'ya özel şartlar haricindeki bazı mekanizmalar sonucu ortaya çıkabileceği yönündedir. Ancak Dünya'daki yaşamın oldukça uzun süredir var olduğu dikkate alındığında, uzay yolculuğu yapabilecek ve radyo dalgalarıyla iletişim kurabilecek kadar ileri bir uygarlığın sadece bir tek tür tarafından geliştirilebilmiş olması, teknolojik açıdan ileri toplumların evrende nadir olduğu savını destekler.
Örneğin, zekânın ortaya çıkışı evrimsel bir rastlantı olabilir. insan zekâsının, tahmin edilemez yönlerde ilerleyebilen cinsel seçilimin kontrolden çıkmasının bir sonucu olduğunu ileri sürer. Steven Pinker How the Mind Works (Akıl Nasıl Çalışır) isimli kitabında, yeterli karmaşıklık seviyesine ulaşmış olan bir yaşam formunda evrim sürecinin sonucunda zeki canlıların ortaya çıkacağına dair fikrin, temelinde "evrim merdiveni" düşüncesinin yer alması sebebiyle hatalı olduğunu savunur: Evrim belirli bir amaca ulaşmaya çalışmaz, sadece rastgele gerçekleşir. Belirli bir ekolojik niş için en kullanışlı adaptasyonu seçer. Dünya üzerinde, bu seçimin sonucunda konuşabilen bilinçli bir canlıya sadece bir defa ulaşılabilmiş olması, bu adaptasyonun sadece nadir durumlarda en iyi adaptasyon olduğunu gösteriyor olabilir. Öyleyse, elde edilmiş olan sonuç, mutlaka varacağı son nokta değildir.
Bu görüşlere paralel bir başka teoriye göre, yaşam için gerekli koşullar tüm kâinatta ortak olsa bile, hem yeniden üreyebilme, hem temel bileşenlerini çevresindeki ortamdan temin edebilme, hem de yaşamsal reaksiyonları için (ya da en azından, potansiyel olarak yaşamı destekleyebilecek bir gezegendeki ilk abiyogenez için) gerek duyulan enerjiyi herhangi bir formda elde edebilme kapasitesine sahip olan karmaşık bir molekül dizisinin ortaya çıkarak yaşamı oluşturması, oldukça seyrek bir durum olmalıdır.
Ek olarak, ilk yaşam formlarından insana ulaşan, doğrusal olmayan ve çeşitli yönlere budaklanan gelişim dikkate alındığında, prokaryot hücrelerden ökaryot hücrelere ya da tek hücreli organizmalardan çok hücreli organizmalara geçiş ("kambriyum patlaması") gibi bazı önemli olayların da gerçekleşme ihtimali düşüktür.
Bir başka olasılık da, zeki yaşamın yaygın, ancak endüstriyel uygarlıkların nadir olmasıdır. Örneğin Dünya'da endüstrileşmenin ortaya çıkışı, temelde fosil yakıtlar gibi uygun enerji kaynaklarının varlığı sayesindedir. Evrenin başka bölgelerinde bu tür enerji kaynaklarının nadir olması ya da mevcut olmaması durumunda, oralarda ortaya çıkmış olabilecek zeki uygarlıklar, iletişime geçilebilecek teknolojik ilerlemeyi hiçbir zaman sağlayamayacaklardır.
Nadir Dünya hipotezi, Dünya üzerindeki yaşama ve onun oluşma sürecine özel bir önem verdiği ölçüde, antropik sapmanın bir türevi haline gelir. Antropik sapmanın bu versiyonunda, evrenin sadece insan zekâsının gelişimine uygun olduğu öne sürülür. Bu felsefi tutum, hem sıradanlık ilkesinin, hem de evrendeki herhangi bir yerin diğerine göre daha ayrıcalıklı olmadığını savunan aksini savunur. Ayrıca, Dünya üzerindeki zeki, dil ya da alet icat eden veya kullanan tek türün insanlar olmadığına dair artan sayıdaki kanıtlar, bu fikir ile çelişir.
Bu görüşün karşıtları, hipotezin bir totoloji olduğunu - evrende insan yaşamının gelişmesi için bir koşul gerekliyse, bu koşul zaten mevcut olmalıdır, çünkü insan yaşamı mevcuttur - ve argumentum ad ignorantiama örnek teşkil ettiğini savunur. Buna göre, Nadir Dünya hipotezi, Dünya üzerinde yaşamın nasıl ortaya çıktığı ile nasıl ortaya çıkmış olabileceği sorusuna verilebilecek yanıtlardan birini birbirine karıştırmaktadır. Dünya'daki belirli koşulların tekrarlanabilmesi ihtimali çok düşük olabilir; ancak karmaşık yaşam türlerinin gelişmesi için gerekli olan koşulların neler olduğu tam anlamıyla bilinmemektedir.
Zeki yaşam, doğası gereği kendini yok eder
Teknolojik uygarlıklar genelde ya da her zaman, radyo veya uzay yolculuğu teknolojisini geliştirmeden hemen önce ya da geliştirdikten hemen sonra kendini yok etmesi olasıdır. Yok oluş sebebi nükleer savaş, biyolojik savaş ya da kaza sonucu bulaşan hastalıklar, , kötü yönetilen fizik deneyleri[c], kötü programlanmış bir yapay süper-zekâ ya da gezegenin kötüleşmenin sonucu ortaya çıkan olabilir. Bu ihtimal, kurgu eserlerde sıklıkla ele alındığı gibi, ana akım bilimsel teorilere de konu edilmiştir. Dünya için, insanlığın sonunun uzak gelecekte değil de yakın gelecekte gerçekleşeceğine ilişkin olasılıklı görüşler mevcuttur. Örneğin, 1966'da Sagan ve , teknolojik olarak gelişmiş uygarlıkların ya yıldızlar arası iletişim yeteneğine eriştikten sonraki yüz yıl içinde kendilerini yok edeceklerini ya da kendilerini yok etmeye yönelik bu eğilimi baskılayarak milyarlarca yıl boyunca hayatta kalacaklarını öne sürmüştü. Öte yandan, kendini yok etme durumu termodinamik kapsamında da ele alınabilir: yaşamın, düzensizlik eğilimine karşın kendini devam ettirmeye çalışan düzenli bir sistem olduğu düşünülürse; "dış iletişim" safhası, sistemin kararsız hâle gelerek kendini yok edeceği nokta olabilir.
Darwinci bakış açısına göre, bir toplumun kendini yok etmesi, başarılı evrimin mantığa aykırı sonucu olacaktır. İnsan evrimi süresince kıt kaynaklar için verilen mücadele sırasında gelişen evrimsel psikoloji, insanları saldırgan ve içgüdüsel davranışlara maruz bırakmıştır. Bunun sonucunda, insanlar kaynakları kullanmaya, yaşam süresini uzatmaya ve üremeye yönelmiştir, ki bunlar teknolojik bir toplum geliştirmenin ardında yatan güdülerin bir kısmıdır. Zeki bir dünya dışı uygarlığın da aynı şekilde gelişmesi ve dolayısıyla kendini yok etme ihtimaline ulaşması beklenebilir. Kendini yok etme durumunun Fermi paradoksuna genel bir cevap olabilmesi için, evrensel olarak geçerli olması gerekir. Ayrıca, başarılı bir uzaylı türün, tıpkı Homo sapiens gibi, bir süper avcı olması gerektiği öne sürülmüştür.
Kendini yok etme görüşünde, uygarlıkların tamamen yok olmaları gerekmez. Teknolojik bir uygarlık, teknoloji öncesi döneme geri dönebilir. Yaşamın bu yolla devam etmesi, hatta gelişmesi evrimsel açıdan mantıklı olabilir. Çünkü evrim teknolojik ya da zekaya ilişkin "gelişmeyi" değil, hayatta kalmayı yaşamın asıl amacı olarak dayatır.
Zeki yaşam, doğası gereği başkalarını yok eder
Belirli bir teknolojik kapasitenin üzerindeki zeki türlerin, diğer zeki uygarlıkları buldukları anda yok etmeleri de bir başka olasılıktır. Evrendeki tüm zeki yaşamı yok eden birilerine ya da bir şeye ilişkin temalar bilimkurguda olduğu kadar bilimsel literatürde de sıklıkla işlenmiştir. Bir tür böyle bir yok edişi; yayılmacı amaçlarla, paranoya sonucu ya da saldırgan doğası gereği yapmaya kalkışabilir. Kozmolojist Edward Robert Harrison'ın 1981'de öne sürdüğü üzere bu tutumun sebebi ihtiyatlılık da olabilir: Kendi yok edici güdülerini baskılamış olan zeki bir uygarlık, bunu başaramamış diğer akıllı yaşam formlarını tüm galaksiyi etkileyecek bir virüs gibi görebilir.
Bu teori doğru ise, ulaşılabilir uygarlıkların azlığının buna bağlı iki sebebi olacaktır: çoğu uygarlık yok edilmiş olacaktır ve birçok başka uygarlık da yok edilme tehlikesinden korunmak için sessiz kalmayı tercih edecektir (bkz. #Bizimle iletişime geçmemeyi tercih ediyorlar).
İnsanlar yalnız yaratıldı
Dünya dışı yaşama ilişkin dinî ya da felsefi tartışmalar, bilimsel sorguların çok daha öncesine dayanır. Yahudi rasyonalist haham (yak. 1340–1410/1411) ve Hristiyan filozof (1401–1464) gibi bazı din düşünürleri, dünya dışı zeki yaşam ihtimalinden söz etmiştir. Öte yandan, Batı din dünyasındaki birçok geleneksel görüşe göre, insanlık ilahi yaratının tek zeki varlığıdır. Bu görüşleri savunanlar, diğer dünyalarda zeki yaşam olabileceği fikrine karşı çıkarlar.
Dünya dışı zeki yaşamın varlığı hakkındaki şüphenin dinsel sebepleri, Nadir Dünya hipotezinin bazı türlerini andırır. Burada öne sürülen görüş, antropik sapmanın teleolojik bir çeşididir: evren, insanın (ve sadece insanın) varlığı için tasarlanmıştır
Varlar, ancak kanıtları bulamıyoruz
Teknolojik dünya dışı uygarlıklar varsa bile, çeşitli kısıtlardan dolayı insanlar bu uygarlıklarla iletişime geçemeyebilir. Ölçek ya da teknoloji sorunları, uzaylıların doğaları gereği anlayamayacağımız şekilde iletişim kurmaya çalışmaları ya da insanlığın var olan kanıtlarını görmeyi reddediyor oluşu, bu sebeplerden bazıları olabilir.
Ölçek sorunları sebebiyle iletişim imkânsızdır
Zeki uygarlıklar yer ya da zaman açısından birbirine çok uzaklar
Teknolojik açıdan gelişmiş ancak kolonileşme amacı gütmeyen uzaylı uygarlıklar var olsa bile, anlamlı bir çift yönlü iletişimi gerçekleştiremeyecek kadar uzakta olabilirler. İki uygarlık arasında birçok ışık yılı uzaklık bulunması hâlinde, karşılıklı iletişim kurulana kadar, uygarlıkların biri ya da her ikisi ortadan kalkabilir. Araştırmalar sonucunda bu tür uygarlıkların varlıkları tespit edilebilirse de, uzaklık sebebiyle iletişim imkânsız olacaktır. İletişimin yardımıyla kurulması hâlinde, bu sorun kısmen çözülebilir. Bu durumda, en azından bir taraf diğeri hakkında anlamlı bilgiler edinebilecektir. Bunun dışında, herhangi bir uygarlık kendine ait çeşitli bilgileri yayınlayıp, bunları yorumlama konusunu alıcıya bırakabilir. Böyle bir bilgi aktarımı, antik uygarlıkların kaydettikleri çeşitli bilgilerin çağdaş uygarlıklar tarafından yorumlanmasına benzeyecektir.
Uzaklık problemi, bir uygarlığı belirlemek ya da onunla iletişime geçmek için gerekli olan zaman dilimini ifade eden "fırsat penceresinin" çok dar olmasıyla da ilişkilidir. Galaksimiz dahilinde gelişmiş uygarlıklar belirli aralıklarla doğuyor ve yok oluyor olabilir; ancak bu olay nadiren gerçekleşiyorsa, bu tür iki uygarlığın aynı anda var olma olasılığı oldukça düşüktür. Dünya'daki zeki uygarlığın ortaya çıkışından önce ya da yok olmasının ardından, galaksimizde başka zeki uygarlıklar var olmuş ya da olacak olabilir. Ancak büyük ihtimalle "şu anki" tek zeki uygarlık Dünya üzerindedir. Görelilik çerçevesinde uzayzamanın doğası ve ışık hızının sonlu olması, "şu anda" terimini karmaşıklaştırır. Işıktan daha hızlı yolculuk ederek Dünya yakınlarına gelecek teknolojiye sahip olmayan bir uygarlığın 1.000 ışık yılı uzakta olduğu varsayıldığında, bu uygarlığın tespit edilebilmesi için, 1.000 yıl önce de aktif olması gerekir. Dolayısıyla araştırmalar, uzayın Dünya'nın geçmiş içinde kalan kısmında yapılmalıdır, çünkü bunun dışındaki uygarlıkların tespiti mümkün değildir.
Derin uzay araştırmaları sırasında, geçmiş uygarlıklara ait Dyson küresi benzeri yapılar gibi çeşitli arkeolojik kanıtlar bulunabilir. Ancak halen gelişmekte olan bir uygarlığa ait izlerin bulunması daha muhtemeldir.
Bu konuyla ilişkili bir görüşe göre şu anda mesaj gönderen ve uzayı araştıran başka uygarlıklar da mevcuttur; ancak bunlara ait mesajlar ve sondalar henüz Dünya'ya ulaşmamıştır. Bu görüşe getirilen eleştirilere göre, bu durumun gerçek olması için, boş galaksinin dolmaya başladığı çok özel bir zaman diliminde bulunuyor olmamız gerekir. Galaksinin yaşı dikkate alındığında, bu özel zaman diliminde yaşıyor olma ihtimalimiz çok düşüktür.
Tüm galaksiye fiziksel yayılım çok pahalı
Uzaylı bir kültürün diğer yıldızları kolonileştirebilme yetkinliğine dair varsayımların büyük bölümü, yıldızlararası yolculuğun teknolojik bakımdan mümkün olduğu fikrine dayanır. Fizik kuralları hakkındaki mevcut bilgiler ışık ötesi hızın mümkün olmadığını gösterir, ancak daha "yavaş" yıldızlararası gemiler inşa edilmesinin önünde teorik açıdan bir engel yoktur. Bu fikre göre, ve gibi yapılar, dünya dışı zekanın kanıtları olabilir.
Yıldızlararası kolonileşmenin mümkünlüğünün ve maliyetinin, mevcut bilimsel bilgiler dahilinde tam olarak hesaplanamaması olasıdır. Böyle bir girişimde, anlaşılamamış teorik engeller sonradan ortaya çıkabilir veya malzeme ve enerji maliyeti hiçbir uygarlığın karşılayamacağı kadar yüksek olabilir. Yıldızlararası yolculuk ve kolonileşme mümkün olsa dahi, göre bir kolonileşme modelinin ortaya çıkması çok zor olabilir. Kolonileşme çabaları, durdurulamaz bir hücum şeklinde değil de, dışa doğru her yönde dengeli olmayan bir "süzülme" şeklinde gerçekleşebilir. Bu durumda, yüksek maliyet göz önüne alındığında, bu yayılım zamanla yavaşlayacak ve bir noktadan sonra duracaktır. Ayrıca kolonilerde de oralara özgü kültürler ve uygarlıklar ortaya çıkmaya başlayacaktır. Öyleyse kolonileşme, kümeler halinde gerçekleşecek ve belirli bir anda, kolonileşmemiş büyük alanlar mevcut olacaktır.
Benzer bir görüşe göre, yıldızlararası yolculuk mümkün olabilir ama yıldızlararası iletişime kıyasla çok daha maliyetlidir. Dahası, gelişmiş bir uygarlık için, ve benzeri teknikler sayesinde, yolculuğun yerini iletişim almış olabilir. Dolayısıyla, ilk uygarlık galaksisini fiziki yollarla dolaşmış ve kolonileştirmiş olsa da, sonraki uygarlıklar diğerleriyle iletişime geçerek bilgi toplamayı daha ucuz, hızlı ve kolay bulabilirler. Bu senaryoya göre, fiziki yolculuk çok nadir olacağı ya da hiç olmayacağı için, bu yollarla iletişim kuran ya da bilgi toplayan uygarlıkların varlığına dair yıldızlararası uzaklıklardan tespit edilebilir kanıtlar çok az sayıda olacaktır.
İnsanlık, dünya dışı yaşamı yeterince uzun zamandır aramıyor
İnsanlık, başkaları tarafından bulunmasına yetecek kadar uzun zamandır mevcut değil
İnsanlığın dünya dışı zeki yaşamı bulma ve onlarla anlaşma yeterliliği kısa bir süredir — eğer keşfi bu konuda milat olarak kabul edilirse, 1937'den bu yana — mevcuttur. Ayrıca Homo sapiens jeolojik ölçekte çok yeni bir türdür. İnsanın var olduğu zaman diliminin tamamı (yaklaşık 200.000 yıl), kozmolojik ölçekte oldukça kısa bir süre iken, radyo yayınları ise sadece 1895'ten beri yapılabilmektedir. Dolayısıyla insanlık, ne başka bir uygarlığı keşfetmek için yeterli süre boyunca araştırma yapmıştır, ne de diğer uygarlıklar tarafından keşfedilecek denli uzun süre var olmuştur.
Bir milyon yıl önce araştırma yapan varsayımsal dün dışı kaşifler, Dünya üzerinde insana rastlamamış olacaklardır. Zaman içinde daha da geriye gidildiğinde Dünya, zeki yaşamın ortaya çıkacağına dair gittikçe daha az ipucu verecektir. Hâlen oldukça büyük ve yaşlı olan evrende, zeki uzaylı türlerin kaşifleri, zeki yaşamın ortaya çıkması için Dünya'ya kıyasla çok daha elverişli birçok başka gezegeni ziyaret etmeyi tercih etmiş olabilirler. Dahası, "bir yerin, sonsuz zaman dilimi içinde bile hiç ziyaret edilmemesi ihtimali, sıfırdan büyüktür." dolayısıyla, evrenin bir yerinde zeki yaşam yayılıyor olsa dahi, hiçbir zaman keşfedilmemesi istatistiksel olarak mümkündür.
Teknik sebeplerden dolayı iletişim imkânsız
İnsanlar gerekli şekilde dinlemiyor
SETI arama programının temellerindeki bazı varsayımlar, araştırmacıların mevcut sinyalleri fark edememelerine sebep olabilir. Örneğin, radyo araştırmacıları bugüne kadarki araştırma yöntemleri sebebiyle, yüksek oranda sıkıştırılmış bazı veri akışlarını fark edemeyecektir, çünkü sıkıştırma algoritmasını çözümleyemeyenler için bu mesajların farkı olmayacaktır. Uzaylılar ayrıca, Dünya atmosferini aşamayan ya da bilim adamlarının sinyal taşımayacağını düşündükleri frekanslarda yayın yapıyor olabilirler. Veya, Dünya'daki araştırmacılar tarafından incelenmeyen kipleme stratejileri kullanabilirler. Sinyallerin veri hızı elektronik sistemlerimiz tarafından işlenemeyecek kadar hızlı ya da bir mesaj oldukları anlaşılamayacak kadar yavaş olabilir. Basit yayın teknikleri kullanılsa dahi mesajlar, araştırmalarda düşük öncelikli olan anakol dışı yıldızlardan geldiği için fark edilmeyebilir; çünkü mevcut arama programları, uzaydaki yaşamın çoğunun etrafındaki gezegenlerde olduğunu varsaymaktadır.
En büyük sorun, sinyal aramak için yapılması gereken araştırmanın büyüklüğü karşısında, SETI'ye ayrılan kaynakların sınırlı olması ve mevcut cihazların hassaslık seviyesidir. Örneğin SETI'nin tahminlerine göre, Arecibo Gözlemevi hassaslığında bir radyo teleskobu kullanıldığında, Dünya'nın televizyon ve radyo yayınları en fazla 0,3 ışık yılı uzaklıktan tespit edilebilir. Dolayısıyla Dünya benzeri bir uygarlığı uzaktan açıkça tespit edebilmek zordur. Bir sinyal, enerjisi dar bir frekans aralığına yoğunlaştırıldıysa (dar bantlı iletişim) ve/veya uzayın belirli bir bölgesine yönlendirildiyse daha kolay tespit edilebilir. Bu tür sinyallerin milyonlarca ışık yılı öteden bile tespit edilmesi mümkündür. Ancak yine de alıcıların, gerekli frekans aralığını ve sinyalin yönlendirildiği uzay bölgesini dinliyor olmaları gerekir. Oysa, ilk projelerden biri olan 'nden itibaren birçok SETI araştırması, uzaylı uygarlıkların, fark edilmek amacıyla belirli bir tür mesaj (örn. Arecibo mesajı benzeri) göndermeleri gerektiği varsayımıyla çalışır.
Dolayısıyla uzaylı bir uygarlığı tespit edebilmek için, Dünyalı gözlemcilerin ya daha hassas cihazlara sahip olmaları ya da bazı tesadüfi durumların gerçekleşmesini umut etmeleri gerekmektedir: uzaylıların radyo teknolojisinin Dünya'daki teknolojiye göre çok daha güçlü olması, SETI programlarından birinin uzayın doğru bir parçasında doğru bir frekans aralığını dinliyor olması veya uzaylıların Arecibo mesajı benzeri bir mesajı Dünya yönüne odaklayarak gönderiyor olmaları gibi.
Uygarlıklar tespit edilebilir radyo sinyallerini kısa bir süre boyunca yayımlar
Uzaylı uygarlıkların, radyo sinyallerini sadece kısıtlı bir süre boyunca gönderiyor olmaları durumunda, bu uygarlıkların radyo sinyalleri aracılığıyla tespiti zor olacaktır. Bu konuda iki olasılık vardır: uzaylı uygarlıklar teknolojik gelişmenin devam etmesi sonucunda radyo teknlojosininden daha ileri teknolojilere geçerler ya da tersine, kaynakların tükenmesi bu uygarlıkların radyo yayınlarını sürdürmelerini engeller.
İlk olasılık, yani uygarlıkların radyo teknolojisinin ötesine geçmeleri, "fiberoptik itiraz" denilen durumun sonucudur: yüksek güçte radyo yayınını, orta ve düşük kazançlı antenler (yönsel olmayan antenler) kullanarak uzak mesafelere yaymaya çalışmak, spektrum israfına yol açar, ancak bu tür dalgaların yıldızlar arası uzaklıklardan tespitini sağlayan şey, tam olarak bu "israftır." İnsanlar, elektrik kabloları, fiberoptik, dar ışınlı mikrodalgalar ve lazerler gibi yönsel veya güdümlü yayın kanallarına yönelmekte, yönsel olmayan antenlerle yapılan radyo yayınları ise cep telefonları ve Wi-Fi ağları gibi düşük güçlü ve kısa erimli uygulamalarda kullanılmaktadır. Yönsel yayın yoluyla gönderilen sinyallerin ise uzaydan tespiti daha zordur. Yirminci yüzyıl ortalarında geliştirilen analog televizyonlar, alıcılara yardımcı olmak ve daha kolay kip çözümü sağlamak amacıyla, güçlü taşıyıcı dalgalar kullanır. Bu tür taşıyıcılar, çok kolay tespit edilebilen ve yapay olmaları dışında hiçbir bilgi taşımayan spektral çizgilerdir. Dünya'dan yayılan ve yıldızlar arası uzaklıktan tespit edilebilen en yapay ve belirgin sinyaller UHF televizyon sinyalleridir. Bu sebeple, neredeyse tüm SETI projeleri, bu tür taşıyıcı sinyalleri arar. Ancak teknolojik gelişmeler sonucunda analog televizyonlar yerine, spektrumu daha verimli kullanan, taşıyıcılar gibi sinyallerin belirgin olmasını sağlayan çeşitli unsurları yok eden dijital televizyon teknolojisi kullanılmaya başlamıştır. Dünya üzerindeki deneyim bir örnek olarak alınırsa, gezegenin "radyo görünürlüğü" 12 Aralık 1901 tarihinde Guglielmo Marconi'nin Cornwall, İngiltere'den Newfoundland, Kanada'ya ilk radyo sinyallerini göndermesiyle başlamış, dijital televizyonun analog yayının yerini almasıyla da sona ermiş ya da en azından ciddi oranda azalmıştır. Bu deneyimin tipik olduğu varsayılırsa, bir uygarlığın radyo görünürlüğü yaklaşık yüz yıl sürmektedir. Dolayısıyla uzaylı bir uygarlık, örneğin 1325 ile 1483 yılları arasında radyo yayını yapmış ancak Dünya'da bu tespit edilmemiş olabilir. Bu durum, paradoksun "herkes yayın yapıyor ancak kimse dinlemiyor" şeklinde ifade edilen çözümünü oluşturur.
Varsayımsal olarak, gelişmiş uzaylı uygarlıklar, elektromanyetik tayf dahilindeki yayınlardan tamamıyla vazgeçip, henüz anlayamadığımız fizik prensiplerine dayalı yeni iletişim yöntemleri geliştirmiş olabilir. Bazı bilim adamlarının hipotezlerine göre uzaylılar, nötrino sinyalleri gönderebilirler. Bu tür sinyaller mevcutsa, ancak henüz yapım aşamasında olan nötrino dedektörleri aracılığıyla tespit edilebilecektir. Kararlı solucandelikleri oluşturulup iletişim için kullanılabilirse, yıldızlar arası yayınlar büyük oranda gereksizleşecektir. Dolayısıyla Dünya'nın mevcut radyo sinyali tabanlı arama yöntemleri ile diğer uygarlıkların tespiti, radyo yayınlarını keşfetmeleri ile daha ileri teknolojilere geçiş yapmaları arasındaki kısa süre boyunca mümkün olacaktır.
Bu konudaki bir başka argüman ise, kaynak kısıtlarının bir süre sonra teknolojik yetkinlikte azalmaya sebep olacağıdır. İnsan uygarlığı yıldızlar arası radyo iletişimini birkaç on yıldır sürdürmektedir ve daha şimdiden fosil yakıtları hızla tüketmeye başlamıştır. Birkaç on yıl içinde enerji çok daha pahalı hâle gelebilir. Böylece, iletişim için gerekli elektronik cihazları ve bilgisayarları üretmek ve işletmek zor olmaya başlayabilir. Enerji kaynaklarına ilişkin bu tür bir sıkıntı diğer uygarlıklar için de geçerli ise, radyo teknolojisi kısa ömürlü bir fenomen olabilir. İki uygarlığın, birbirine çok yakın olmaları ve aynı anda iletişim yeteneği geliştirmeleri durumu haricinde, birbirleriyle "konuşmaları" neredeyse imkânsız olacaktır.
Kaynak yetersizliği görüşüne karşı çıkanlara göre, enerji tüketen bir uygarlık sadece fosil yakıtlara bağımlı kalmayacaktır. Yenilenebilir olan ve teknolojik sınırları zorlayacak potansiyele sahip güneş enerjisi gibi alternatif enerji kaynakları mevcuttur. Fosil yakıtların tükenmesi sebebiyle teknolojinin yok olabilmesi için, uygarlığın yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanamamasına sebep olacak bir teknolojik gerileme de aynı anda ortaya çıkmalıdır.
Uzaylılar teknolojik tekilliğe ulaştı
Bir başka olasılık da, teknolojik uygarlıkların değişmez biçimde teknolojik tekillik durumunda olmaları ve bir karakter sergilemeleridir. Bu tür teorik uygarlıklar, insanların iletişme geçemeyeceği derece değişmiş bireylerden oluşur. Tekillik ötesine geçmiş bu uygarlıklarla iletişim için, yıldızlar arası mesafelerde gerçekleştirilebilenden çok daha fazla bilgi alış verişi gerekli olacaktır. Belki de insanlığın vereceği her türlü bilgiyi o kadar basit bulacaklardır ki, iletişime değer olmadığına karar vereceklerdir. Bu durum, insanların karıncalarla iletişime geçmeyi denemeleri gibidir.
Tekillik sonrası yaşam formları için çok daha uç örneklere edebiyatta yer verilmiştir: kendilerini fiziksel ortamdan soyutlayan varlıklar, büyük ve yapay bir sanal çevre oluştururlar ve kendileri bu çevreye yoluyla taşıyarak, fiziksel dünyayı umursamadıkları sanal bir dünya içinde yaşamaya başlarlar. Bilimkurgu edebiyatının oldukça erken dönemlerinde bu yönde çeşitli eserler görülür. Örneğin Lewis Padgett'ın 1943 tarihli öyküsü , gelişmiş varlıkların bilinen fiziksel evreni terk edip daha kabul edilebilir alternatif bir evrene geçişini anlatır.
Bu bakış açısının bir başka versiyonu ise, tekillik uzmanı 'ın öne sürdüğü ve aşağıdaki hayvanat bahçesi hipotezinin bir çeşitlemesi olan, SETI'nin bu türden geçişlere ait "fosiller" bulacağına dair tahminlerdir.
Bizimle iletişime geçmemeyi tercih ediyorlar
Dünya özellikle izole edilmiş durumda (Hayvanat bahçesi hipotezi)
Uzaylı ırkların insan türüyle iletişime geçmek isteyeceği inancı bir safsata olabilir; yani uzaylılar, iletişime geçebilecek teknik yetkinlikte olsalar bile insanlarla iletişim kurmamayı tercih edebilirler. Bu yöndeki bir tercihin muhtemel sebeplerinden biri, hayvanat bahçesi hipotezi olarak adlandırılır: Dünya uzaylılar tarafından sürekli kontrol altında tutulan izole edilmiş bir "hayvanat bahçesi ya da vahşi ortamdır".
Uzaylı bir ırkın insanlarla iletişime geçmemeyi tercih etmesi için birçok başka neden de öne sürülmüştür. Uzaylılar iletişime geçmek için, insanların belirli etik, politik ya da teknolojik standartlara ulaşmalarını, örneğin yoksulluğu ya da savaşları sona erdirmelerini veya yıldızlar arası yolculuk yapabilecek teknik yeterliğe ulaşmalarını bekliyor olabilirler. İnsanların doğal bağımsız gelişimlerine müdahil olmak istemeyebilirler ya da Dünya iletişimin zarar vereceği bir deneyin yapılması için oluşturulmuş bir ortam olabilir.
Bu fikirler ancak, erişilebilecek uzaklıkta bir tek uzaylı uygarlık varsa ya da Dünya'nın iletişimden yalıtılması için uzaylı uygarlıklar arasında kabul edilmiş bir yasa mevcutsa geçerli olacaktır. Aksi durumda bu teoriler "güdünün tekliği" kusuruna sahip olacaktır: Tüm zeki uygarlıkların, gelişimleri boyunca aynı evrelerden geçerek benzer bir yere varmaları beklenemez. Dolayısıyla, Dünya'nın içinde bulunduğu bölgede ne kadar fazla uygarlık varsa, Dünya ile iletişime geçilmemesi yönündeki kuralın bozulma ihtimali de o kadar yüksek olacaktır. Bu teori ancak, galaksimizde oldukça düşük sayıda uygarlık bulunduğuna dair tahminler dahilinde ya da her uygarlığın benzer kültürel değerleri paylaşmakta olduğu varsayımıyla geçerlilik kazanacaktır.
İlişkili bir başka fikir de algılanan evrenin olduğudur. Gökevi hipotezi'ne göre uzaylı uygarlıklar, başka hayat formlarının mevcut olmadığı bir evren görüntüsünü bizim için simüle etmiş olabilirler. Bostrom'un simülasyon argümanı'na göre, böyle bir simülasyonda başka uygarlıklar var olsa dahi bizimle aynı seviyede olmaları gerekir, çünkü daha ileri bir uygarlığı simüle etmek çok daha zor olacaktır.
Düşündüğümüzden çok daha farklılar
Bir başka olasılık da, insanların uzaylı yaşam formlarının Dünya'daki canlılardan ne derece farklı olabileceğini yeterince dikkate almamış olmalarıdır. Uzaylı psikolojisi insanlara göre çok farklı olabilir. Bu sebeple iletişim kurmuyor ya da kurmak istemiyor olabilirler. İnsanlığa ait matematik, lisan, araç kullanımı, iletişim yeteneği ve benzeri kavramlar Dünya'ya özgü ve dünya dışı canlılar için anlamsız olabilir.
Teknolojik değiller
Zeki bir uygarlığın mutlaka teknolojik olarak gelişmiş olması gerekip gerekmediği açık değildir. Uzaylı bir tür, kendi çevresinde uygun şartlar olmadığı için, geliştirmemeyi tercih ettiği için ya da başka bir sebepten dolayı teknoloji geliştirmemiş olabilir. Bu durumdaki bir uygarlığın insanlık tarafından keşfi çok zor olacaktır. Zekâ, yaşamın tersine, tek başına yıldızlar arası uzaklıklardan fark edilebilecek bir unsur değildir. Yaşam barındırabilecek gezegenlerin uzaktan tespitine yönelik çeşitli teknikler geliştirilmiştir. Ancak bunların hiçbiri, teknolojik olmayan zeki bir uygarlığı, zeki olmayan bir uygarlıktan ayırt edemez. Bu tespitin, bir astronotun ya da sondanın ziyareti olmaksızın yapılabilieceğine ilişkin teorik yöntemler dahi önerilememiştir. Bu durum zaman zaman, "algae vs. alumnae (suyosunu mu, üniversite mezunları mı?) problemi" olarak adlandırılır.
Buradalar ancak fark edilmiyorlar
Uzaylı zeki yaşam formları mevcut olmakla kalmayıp, Dünya üzerinde bulunuyor da olabilirler. Ancak; fark edilmek istememeleri, insan teknolojisinin yeterli olmaması ya da varlıklarına dair kanıtlarının insanlar tarafından kabul edilmek istenmemesi sebebiyle, varlıkları tespit edilemiyor olabilir.
Dünya'ya kadar yolculuk edebilecek derecede üstün teknolojiye sahip bir yaşam formunun, Dünya'da fark edilmeden varlığını sürdürebilmesi de muhtemeldir. Bu görüşe göre uzaylılar, Dünya'ya ya da Güneş Sistemi'ne ulaşmışlar ve varlıklarını açığa vurmaksızın gezegeni gözlemlemeye başlamışlardır. Bu gözlemleri, fark edilmesi oldukça zor olan birçok farklı yöntemle gerçekleştiriyor olabilirler. Örneğin, moleküler nanoteknoloji ile geliştirilmiş karmaşık bir mikroskobik izleme sistemi Dünya'ya gönderilmiş ve fark edilmeden çalışmaya başlamış olabilir. Karmaşık cihazların yardımıyla, Dünya dışından pasif izleme de gerçekleştirilebilir.
Birçok UFO araştırmacısı ve gözlemcisine göre toplum, uzaylılarca kaçırılma, UFO gözlemleri ve uzaylılarla karşılaşma gibi iddialara karşı haksız bir önyargıya sahiptir. Bu sebeple, uzaylıların Dünya'yı ziyaret ediyor oluşuna ilişkin kanıtlar görmezden gelinmektedir. Karmaşık komplo teorilerini öne süren diğer kişilere göre, uzaylılar ile insanlar arasındaki temasın boyutunu saklamak isteyen politik güçler, uzaylıların Dünya'yı ziyaretlerine ilişkin kanıtları gizlemektedir. Bu tür senaryolar on yıllardır popüler kültürün bir parçası olarak ortaya çıkarılmaktadır.
Ayrıca bakınız
Notlar
a. ^ yarıçaplı alanda (birim hacme düşen) görülebilecek uygarlık sayısı olsun. Galaksinin yarıçapının ise olduğu varsayılırsa, görülebilecek uygarlık sayısı şu formülle hesaplanabilir:
Burada ilk integral galaksi içindeki, ikincisi ise galaksi dışındaki uygarlık sayısını verir. Hangi integralin sonucunun daha büyük olduğu değerinin hangi hızla küçüldüğüne bağlıdır, ki bu bilinmemektedir. Bu gözlem, Kardaşev'e aitttir.
b. ^ Galaksimiz dahilinde en azından bir medeniyet var olsa dahi, bu denklemin sonuçlarına göre galaksimizdeki "ortalama" ya da "muhtemel" medeniyet sayısı birden küçük olabilir. Diğer bir deyişle, bu galakside en azından bir medeniyetin var olması, bu durumun en olası durum olduğunu göstermez. Bu, antropik sapmanın en güzel örneklerinden biridir. Hiçbir medeniyet, kendi varlığını bir galakside medeniyetin var olma ihtimalini hesaplamakta kullanamaz, çünkü en azından bir medeniyet var olmasaydı, böyle bir soru da ortaya çıkmazdı.
c. ^ CERN'deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'nda ya da New York'taki Göreceli Ağır İyon Çarpıştırıcısı'nda gerçekleştirilen deneyler hakkındaki çekinceler, bu duruma örnektir. Bu deneylerde, çarpışma sonucunda kara deliklerin oluşabileceği gibi fikirler öne sürülmüştü; ancak bunlar bilimadamları tarafından dikkate alınmadı, çünkü her gün Dünya'ya ve Ay'a çok daha yüksek enerjili kozmik ışınlar çarpmaktadır (NYT makalesi 22 Eylül 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Teknik rapor14 Nisan 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde .). Yine de genel kaygı geçerlidir.
Kaynakça
- ^ Sagan, Carl. Cosmos, Ballantine Books 1985
- ^ Wesson, Paul (Haziran 1992). "Cosmology, extraterrestrial intelligence, and a resolution of the Fermi-Hart paradox" (PDF). Royal Astronomical Society, Quarterly Journal. Cilt 31. ss. 161-170. ISSN 0035-8738. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2007.
- ^ a b Brin, Glen David (1983). "The 'Great Silence': The Controversy Concerning Extraterrestial Intelligent Life" (PDF). Quarterly Journal of Royal Astronomical Society. Cilt 24. ss. pp. 283-309. 20 Mart 2015 tarihinde kaynağından (PDF). Erişim tarihi: 6 Şubat 2021.
- ^ Craig, Andrew (2003). ""Astronomers count the stars"". BBC News. BBC. 19 Şubat 2009 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 8 Nisan 2006.
- ^ Crawford, I.A., "Where are They? Maybe we are alone in the galaxy after all" 26 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Scientific American, Temmuz 2000, s. 38-43, (2000).
- ^ Sovyet gökbilimci Nikolay Kardaşev'e göre, Kardaşev ölçeğinde 3 değerine sahip bir dünya dışı uygarlık, 10 milyar ışık yılı uzağa sinyaller gönderebilir.
- ^ Shklovskii, I. S. ve Sagan, Carl. Intelligent Life in the Universe, s. 394
- ^ a b Eric Jones, "Where is everybody?", Fermi'nin sorusunun öyküsü 29 Haziran 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Los Alamos Technical report LA-10311-MS, March, 1985.
- ^ Shostak, Seth (25 Ekim 2001). . Space.com. Space.com. 10 Aralık 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Nisan 2006.
|yayımcı=
dış bağlantı () - ^ , ve Tipler, F. J. (1986). The Anthropic Cosmological Principle. Oxford Univ. Press. ss. s. 588. .
- ^ Mullen, Leslie (2002). . Astrobiology Magazine. Space.com. 14 Kasım 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ Habitable Planet Signposts 29 Eylül 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Astrobiology magazine.
- ^ G. Chauvin; A.M. Lagrange; C. Dumas; B. Zuckerman; D. Mouillet; I. Song; J.-L. Beuzit; P. Lowrance (2004). . Astronomy & Astrophysics. Cilt 425. ss. L29 - L32. doi:10.1051/0004-6361:200400056. 8 Eylül 2006 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Eylül 2008.
- ^ Schneider, Jean (25 Nisan 2007). "Interactive Extra-solar Planets Catalog". The Extrasolar Planets Encyclopedia. 19 Aralık 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 25 Nisan 2007.
- ^ Udry et al. (2007). "The HARPS search for southern extra-solar planets, XI. An habitable super-Earth (5 M⊕) in a 3-planet system". Astronomy and Astrophysics preprint: preprint.
- ^ Papagiannis, M. D. (1978). "Are We Alone or Could They be in the Asteroid Belt?" (PDF). Quarterly Journal of the Royal Astronomical Society. Cilt 19. ss. 277-281.
- ^ Bracewell, R. N. "Communications from Superior Galactic Communities," Nature, 186, 670–671 (1960). Yeniden basım: A.G. Cameron (editör), Interstellar Communication, W. A. Benjamin, Inc., New York, sayfa 243–248, 1963.
- ^ . 26 Haziran 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Eylül 2008.
- ^ Freitas Jr., Robert A. and Valdes, Francisco. "The Search for Extraterrestrial Artifacts," Acta Astronautica, 12, Sayı 12, 1027–1034 (1985).
- ^ Dyson, Freeman, "Search for Artificial Stellar Sources of Infra-Red Radiation", Science, Haziran 1960.
- ^ Niven, Larry, "Bigger than Worlds", Analog, Mart 1974.
- ^ . Fermi National Accelerator Laboratory. 17 Kasım 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Şubat 2008.
|yayımcı=
dış bağlantı () - ^ Hanson, Robin (1998). "The Great Filter — Are We Almost Past It?". 12 Ocak 2015 tarihinde kaynağından .
- ^ Peter Ward ve Donald Brownlee. Rare Earth: Why Complex Life is Uncommon in the Universe. Copernicus Books. Ocak 2000. .
- ^ Inside Animal Minds, National Geographic, March 2008
- ^ Athena Andreadis. "E. T., Call Springer-Verlag!" 16 Nisan 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde . SETI League Publications, 2000.
- ^ Nick Bostrom. "Existential Risks Analyzing Human Extinction Scenarios and Related Hazards" (DOC). 1 Şubat 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 29 Temmuz 2008.
- ^ Darling, David. . The Encyclopedia of Astrobiology, Astronomy, and Spaceflight. Worlds of David Darling. 21 Eylül 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Mayıs 2006.
|iş=
dış bağlantı () - ^ Hawking, Stephen. . Public Lectures. University of Cambridge. 1 Şubat 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Mayıs 2006.
- ^ Archer, Michael. "Slime Monsters Will Be Human Too," Nature Australia, cilt 22, 1989.
- ^ Soter, Steven (2005). . Astrobiology Magazine. Space.com. 29 Eylül 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Mayıs 2006.
|yayımcı=
dış bağlantı () - ^ Or Hashem 4:2
- ^ Wiker, Benjamin D. "Christianity and the Search for Extraterrestrial Life". crisismagazine.com. 22 Mayıs 2014 tarihinde kaynağından .
- ^ Örneğin: Gonzalez, Guillermo ve Richards, Jay W. The Privileged Planet, Regnery, 2004.
- ^ Webb, Stephen. If the Universe Is Teeming With Aliens...Where Is Everybody?, Springer, 2002, pp. 62–71
- ^ Douglas Vakoch, Decoding E.T.: Ancient Tongues Point Way To Learning Alien Languages 27 Eylül 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., SETI Institute, 15 Kasım 2001
- ^ Newman, W.T. ve Sagan, C. (1981). "Galactic civilizations: Population, dynamics and interstellar diffusion". Icarus. Cilt 46. ss. 293-327.
- ^ Brin, sayfa 287 ve 298.
- ^ . "The Fermi Paradox: An Approach Based on Percolation Theory" 27 Eylül 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Journal of the British Interplanetary Society, Londra, cilt 51, sayfa 163–166, 1998.
- ^ Scheffer, L.K. (1994). "Machine Intelligence, the Cost of Interstellar Travel and Fermi's Paradox" (PDF). Quarterly Journal of the Royal Astronomical Society. Cilt 35. s. 157.
- ^ Kinouchi, Osame. "Persistence solves Fermi Paradox but challenges SETI projects," 31 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde . Condensed Matter, 0112137 v1, Aralık 2001.
- ^ Margaret C. Turnbull ve Jill C. Tarter. "Target selection for SETI: A catalog of nearby habitable stellar systems," The Astrophysical Journal Supplement Series, 145: 181–198, Mart 2003.
- ^ . 27 Kasım 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Eylül 2008.
- ^ . 27 Kasım 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Eylül 2008.
- ^ "BBC - Cornwall - Marconi 100". 20 Mayıs 2009 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 7 Eylül 2008.
- ^ . 27 Ekim 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Eylül 2008.
- ^ "Galactic Neutrino Communication". 12 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 7 Eylül 2008.
- ^ History of Solar Energy 13 Ağustos 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., www.solarenergy.com
- ^ Smart, John, "Answering the Fermi Paradox: Exploring the Mechanisms of Universal Transcension" 31 Aralık 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Journal of Evolution and Technology, Haziran 2002.
- ^ John A. Ball. "The Zoo Hypothesis," Icarus, cilt 19, sayı 3, sayfa 347–349, Temmuz 1973.
- ^ Laura Knight-Jadczyk (2006), "The High Strangeness"
- ^ Crawford, Temmuz 2000.
- ^ Baxter, Stephen, 2001, The Planetarium Hypothesis: A Resolution of the Fermi Paradox 27 Eylül 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Journal of the British Interplanetary Society, Cilt 54, sayı 5/6, sayfa 210-216.
- ^ Nick Bostrom, 2003, Are You Living In a Computer Simulation? Philosophical Quarterly, 2003, cilt 53, sayı 211, sayfa 243-255. Ayrıca: simülasyon argmanı hakkında bir web sitesi 4 Aralık 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ..
- ^ Schombert, James. "Fermi's paradox (i.e. Where are they?)" 17 Nisan 2004 tarihinde Wayback Machine sitesinde . Ders notları, University of Oregon.
- ^ a b J. Tarter, (2001)What is SETI 27 Eylül 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Annals of the New York Academy of Sciences 950, sayfa. 269–275 (2001)
- ^ Webb, sayfa 27–60
- ^ Swords, Michael D. "The Extraterrestrial Hypothesis and Science", sayfa 368-373
'ın The UFO Encyclopedia: The Phenomenon from the Beginning'i içinde, 2. baskı, 1998, Omingraphics.
Konuyla ilgili yayınlar
- Ben Zuckerman ve Michael H. Hart, Extraterrestrials: Where Are They? Amazon 5 Kasım 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Savage, Marshall T. (1992). The Millennial Project: Colonizing the Galaxy in 8 Easy Steps. Denver: Empyrean Publishing. .
- Webb, Stephen (2002). If the Universe Is Teeming with Aliens... Where Is Everybody?. Copernicus Books. .
- Michaud, Michael (2006). Contact with Alien Civilizations: Our Hopes and Fears about Encountering Extraterrestrials. Copernicus Books. .
- Gold, Thomas (1998). The Deep Hot Biosphere. Springer. .
- Evolving the Alien: The Science of Extraterrestrial Life
Dış bağlantılar
- So much space, so little time: why aliens haven't found us yet 7 Temmuz 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde . by Ian Sample,The Guardian , 2007
- The Possibilities of FTL: Or Fermi's Paradox Reconsidered 20 Ağustos 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde . by F.E. Freiheit IV
- by
- , by , Magazine (May/June to November/December 2000)
- by
- Extraterrestrial Intelligence in the Solar System: Resolving the Fermi Paradox8 Aralık 2004 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., which argues that our observations are incomplete, and There Is No Fermi Paradox 23 Temmuz 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., arguing that the paradox is based on a logical flaw, both by
- by Paul Hughes
- Astrobiology Magazine July 2002. Michael Meyer, Frank Drake, Christopher McKay, Donald Brownlee, & David Grinspoon.
- Introduction and Drake equations for the Fermi paradox 29 Ekim 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- The Fermi Paradox: Back With a Vengeance 19 Ekim 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde . by .
- Virtual Reality Could Explain the Fermi Paradox 14 Mayıs 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde . by Michael Graham Richard
- Songs about Fermi's Paradox13 Nisan 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Fermi paradoksu dunya disi uygarliklarin var olma olasiliginin gayet yuksek olduguna dair tahminlerin varligi ile bunu dogrulayacak herhangi bir kanitin ya da temasin yoklugu arasindaki celiskiyi ifade eder Arecibo mesajinin grafik gosterimi Insanligin varligini uzayli uygarliklara duyurmak icin radyo dalgalarini ilk kullanisi Evrenin yasinin buyuklugu ve muazzam sayida yildizin varligi ile birlikte hayat icin Dunya nin tipik bir gezegen ornegi oldugu varsayimi da goz onune alindiginda dunya disi yasamin yaygin olmasi gerekir Bu onermeyi 1950 de bir ogle yemegi sirasinda tartisan fizikci Enrico Fermi su soruyu sormustu Eger Samanyolu dahilinde yuksek sayida ileri dunya disi uygarlik mevcutsa neden uzaylilara ait uzay araclari ya da gibi kanitlara rastlamiyoruz Konunun daha detayli incelendigi tartismalar Michael H Hart in 1975 tarihli bir makalesiyle basladi Bu sebeple paradoks zaman zaman Fermi Hart paradoksu olarak da adlandirildi Konuyla iliskili bir baska soru da Buyuk Sessizlik olarak bilinir Uzayda yolculuk zor olsa bile eger dunya disi yasam yayginsa en azindan bu uygarliklara ait radyo sinyallerini duymamiz gerekmez mi Fermi paradoksunu dunya disi yasamin var olduguna iliskin kanitlari bulmaya calisarak ya da boyle bir uygarligin insan algisinin disinda var olabilecegini savunarak cozmeyi deneyenler oldu Bu calismalara karsi cikanlar ise zeki dunya disi yasamin var olmadigini ya da insanlarin asla temas kuramayacagi kadar nadir oldugunu savundu Hart in makalesi ile birlikte dunya disi yasam hakkinda bilimsel teoriler ve olasi modeller uretmeye yonelik calismalar icin buyuk caba harcanmaya basladi Bu calismalarin cogundaki teorik referans noktasi Fermi paradoksu oldu Bu problemi dogrudan ele alan pek cok bilimsel calisma yapildigi gibi problemle ilgili cesitli sorularin cevaplari da astronomi biyoloji ekoloji ve felsefe gibi disiplinlerde arandi Astrobiyoloji alaninin ortaya cikmasiyla birlikte Fermi paradoksu ve dunya disi yasamin varligi sorusu disiplinler arasi bir yaklasimla ele alinmaya basladi Paradoksun temeliFermi paradoksu yeterli buyukluk ve olasiliga ragmen gerekli kanitlarin bulunamamasindan kaynaklanan tutarsizliktir Paradoksun temel bir tanimi soyle yapilabilir Evrenin bilinen buyuklugu ve yasi teknolojik acidan gelismis durumda olan bircok dunya disi uygarligin var olmasini gerektirir Ancak bu hipotez destekleyci herhangi bir kanitin henuz gozlenememis olmasi sebebiyle celiskili gozukmektedir Paradoksun olcek argumani olarak adlandirilabilecek ilk gorusu aslinda temel olarak sayilardan olusur Samanyolu da tahmini olarak 250 milyar 2 5 x 1011 gozlemlenebilir evrende ise 70 trilyon milyar 7 x 1022 yildiz vardir Zeki yasamin bu yildizlarin etrafindaki gezegenlerin cok kucuk bir kisminda ortaya ciktigi varsayilsa bile sadece Samanyolu galaksisi dahilinde dahi hala varligini koruyan bircok uygarlik bulunmasi gerekir Bu argumanda siradanlik ilkesi de kullanilir Buna gore Dunya ozel bir gezegen degil diger gezegenlerle ayni doga yasalarina ve etkilerine maruz kalan ve ayni sonuclarin elde edildigi tipik bir gezegendir Bu argumani desteklemek icin Drake denkleminin kullanildigi bazi tahmini hesaplamalar da yapilmistir ancak bu hesaplamalarin ardindaki varsayimlarin dogrulugu da tartismalidir Fermi paradoksunun ikinci temel tasi olcek argumaninda sorulan soruyu yanitlar Zeki yasamin kit kaynaklarla basa cikabilme ozelligi ve yeni habitatlari kolonize etmeye egilimli olmasi dikkate alinirsa gelismis uygarliklarin yeni kaynaklar aramaya baslamalari boylece once kendi gezegen sistemlerini sonra da cevrelerindeki sistemleri kolonize etmeleri beklenir Evrenin 13 7 milyar yillik gecmisinde Dunya da ya da bilinen uzayin baska bir yerinde kolonilesmeye dair kesin veya dogrulanabilir herhangi bir kanit bulunmadigina gore ya zeki yasam oldukca nadirdir ya da zeki turlerin genel davranisina iliskin yukaridaki varsayim yanlistir Fermi paradoksu iki sekilde sorulabilir Ilki Neden uzaylilara ya da onlar tarafindan yapilmis nesnelere burada fiziken rastlamiyoruz sorusudur Eger yildizlar arasi yolculuk mumkunse yavas bir yolculuk Dunya daki mevcut teknolojiyle neredeyse elde edilebilir olduguna gore tum galaksiyi kolonize etmek 5 ila 50 milyon yil surecektir Jeolojik zaman olceginde bile kisa bir zaman dilimi olan bu sure kozmolojik olcekte cok daha kisadir Gunes ten daha yasli yildizlarin mevcut oldugu ve zeki yasamin evrenin baska bir kosesinde daha once ortaya cikmis olabilecegi dusunuldugunde bu soru galaksinin neden hala kolonilestirilmemis oldugu seklinde de sorulabilir Kolonilestirme uzayli uygarliklar icin gereksiz ya da istenmeyen bir durum olabilir ancak yine de galaksinin kesfine yonelik genis capli arastirmalarin var olmasi gerekir teorik kesif araclari olarak kullanilabilecek sondalar hakkinda detayli bilgi asagidadir Ancak ne kolonilesmenin ne de kesif arastirmalarinin izine rastlanabilmistir Yukaridaki arguman tum evren icin gecerli olmayabilir cunku uzak galaksilere ait zeki uygarliklarin varligina dair Dunya uzerinde fiziksel kanitlarin bulunmayisi uzayda yolculuk icin cok uzun surelerin gerekli olmasiyla aciklanabilir Boyle olsa bile paradoks Neden zeki yasamin isaretlerini gormuyoruz seklinde ifade edilebilir zira yeterince gelismis bir uygarlik gozlemlenebilir evrenin oldukca buyuk bir bolumunden gorulebilir Bu tur uygarliklar cok nadir olsalar bile ortaya cikmalari muhtemel cogu bolge Dunya dan gozlenebilir oldugu icin kesfedilmis olmalari gerekirdi Ancak simdiye kadar bu tur bir uygarligin izine rastlanmadi Paradoksun bu iki versiyonundan su anda hangisinin daha kuvvetli oldugu belirsizdir a Isim1950 de Los Alamos Ulusal Laboratuvari nda calisan fizikci Enrico Fermi ogle yemegine giderken is arkadaslari Emil Konopinski Edward Teller ve Herbert York ile gunluk konular hakkinda sohbet ediyordu Biliminsanlari o gunlerde artan UFO raporlari ile kaybolan cop kutularini yagmaci uzaylilarin caldigini gosteren bir karikatur hakkinda konusuyorlardi Konu daha sonra insanlarin gelecek on yil icinde herhangi bir maddenin isik otesi hiza ulastigini gorme ihtimaline geldi Teller a gore milyonda bir olan bu ihtimal Fermi icin neredeyse onda birdi Sonra sohbet baska konularla devam etti ama yemek sirasinda Fermi birdenbire Neredeler ya da alternatif anlatimlara gore Herkes nerede diye sordu Bunun ardindan Fermi bazi tahmini rakamlara dayanan hizli hesaplamalar yapti Fermi temel ilkeleri ve az miktarda veriyi kullanarak yaptigi dogru tahminlerle bilinirdi Bkz Fermi problemi Bu hesaplamalar sonucunda Fermi ye gore Dunya cok uzun zamandan beri ve defalarca uzaylilar tarafindan ziyaret edilmis olmaliydi Drake denklemiFermi paradoksuna eslik eden pek cok teori ve ilke vardir ancak bunlardan teoremle en iliskili olani Drake denklemidir Denklem 1960 ta Enrico Fermi nin sorularini sormasindan on yil sonra uzayda yasam ihtimaline iliskin bircok olasiligi sistematik bir sekilde degerlendirebilmek amaciyla Frank Drake tarafindan formule edildi Denklemin spekulatif faktorleri sunlardir Bir galaksideki yildiz olusum hizi etrafinda gezegenlerin bulundugu yildiz sayisi bu gezegenlerden yasama uygun olanlarin sayisi yasama uygun gezegenlerde yasamin ortaya cikma orani yasamin ortaya ciktigi gezegenlerde iletisim kurulabilecek bir medeniyet seviyesine ulasilma ihtimali ve bu turde uygarliklarin muhtemel omru Buradaki temel sorun son dort faktorun tam anlamiyla bilinmiyor olusudur Dunya uzerindeki insan uygarligi bu konudaki tek ornek olmasi sebebiyle istatistiksel tahminlerde kullanilamamaktadir Ayrica bu ornegin kullanilmasi antropik sapmaya sebep olacaktir Daha onemli bir itiraz ise Drake denkleminin uygarliklarin kendi gunes sistemleri icinde ortaya cikip yok olana kadar bu sistemde kaldiklari yonundeki varsayimina karsi one surulmektedir Eger yildizlararasi somurgelestirme mumkunse bu varsayim gecersiz olur ve bu durumda populasyon dinamigi denklemlerinin kullanilmasi gerekir Drake denklemi hem iyimser hem de kotumser goruse sahip kisiler tarafindan birbirinden oldukca farkli sonuclar cikaracak sekilde kullanildi Iyimser tahminleri kullanan Dr Carl Sagan 1966 da Samanyolu dahilinde iletisim kurulabilecek derecede uygarlasmis bir milyon medeniyetin var oldugunu one surdu ancak daha sonraki bir tahmininde bu sayinin cok daha dusuk oldugunu acikladi Konuya daha supheci yaklasan Frank Tipler ise denklemde kotumser rakamlar kullanarak herhangi bir galaksideki ortalama medeniyet sayisinin birden cok daha kucuk oldugu sonucuna vardi b Frank Drake denklemle ilgili olarak Drake denkleminin Fermi paradoksunu cozmeye yaramadigini bunun yerine konu hakkindaki bilgisizligimizi organize etmenin bir yolu oldugunu soylemisti Paradoksun deneysel cozumuFermi paradoksunu cozumlemenin yollarindan biri dunya disi zekaya dair kesin kanitlarin bulunmasidir 1960 tan bu yana bu tur kanitlarin bulunmasina yonelik calismalar yapilmis ve yapilmaktadir Insanlarin henuz yildizlar arasi yolculuk yapacak derecede gelismis bir teknolojileri bulunmadigi icin bu calismalar cok buyuk uzakliklarda ve ufak kanitlar uzerinde yapilan dikkatli analizlerle yurutulmektedir Bu durum sadece cevrelerini fark edilir derecede degistirebilen ya da radyo yayinlari gibi cok uzaklardan tespit edilebilecek etkiler ortaya cikarabilen uygarliklarin kesfedilebilmesini olasi kilmaktadir Teknolojik acidan gelismemis uygarliklarin ise Dunya tarafindan yakin gelecekte kesfedilmeleri pek olasi degildir Bu arastirmalardaki zorlayici bir konu da insanmerkezci bir bakis acisina sahip olmamanin gerekmesidir Dunya disi zeka arayisinda bulunmaya calisilan kanitlarla ilgili konjektur genelde insanlarin yapmakta olduklari ya da daha yuksek bir teknolojiye sahip olsalar muhtemelen yapacak olduklari faaliyetleri icerir Zeki uzaylilar bu beklenen davranislari gostermeyebilir veya insanlar icin tamamiyla yeni bazi faaliyetlerde bulunabilir Radyo yayimi Radyo teknolojisinin ve bir radyo teleskop insa edebilme kapasitesinin yildizlar arasi uzakliklardan tespit edilebilecek etkiler yaratabilecek teknolojiye sahip uygarliklar icin dogal bir gelisme oldugu varsayilir Ornegin yeterince duyarli gozlemciler Gunes Sistemi ni izleseler Dunya daki televizyon ve telekomunikasyon yayinlari sebebiyle G2 sinifindaki bir yildiz icin olagan disi yogunlukta radyo dalgalariyla karsilasacaklardir Boyle bir durumda dogal bir sebebin var olmadigi acikca ortaya ciktiginda uzayli gozlemciler Dunya uygarligini kesfetmis olacaklardir Dolayisiyla uzaydaki dogal olmayan radyo yayimlarinin dikkatlice incelenmesi uzayli uygarliklarin tespit edilmesini saglayabilir Bu sinyaller bir uygarligin kazara yaydigi yan etkiler olabilecegi gibi CETI tarafindan gonderilen Arecibo mesaji gibi iletisim kurma amacli bilincli denemeler de olabilir Bircok astronom ve gozlemevi genelde SETI yoluyla veya optical SETI gibi diger yaklasimlari kullanarak bu tur kanitlari bulmaya calismis ve calismaktadir SETI analizinde onlarca yil boyunca bircok aday sinyal yakalanmasina ragmen anakol yildizlarindan hicbirinde olagan disi yogunlukta ya da anlamli sekilde tekrar eden radyo yayini bulunamadi 15 Agustos 1977 de Wow sinyali radyo teleskobu tarafindan tespit edildi Ancak Big Ear uzaydaki her noktayi sadece 72 saniye boyunca incelemekteydi ve ayni nokta yeniden incelendiginde hicbir sey bulunamadi 2003 te Radio kaynagi SHGb02 14a SETI home analizi ile izole edildi ancak sonraki calismalarda bu kaynak buyuk olcude onemsiz bulundu SETI ye iliskin pek cok teknik varsayim radyo yayiminin mevcut arama teknolojileriyle tespit edilememesine sebep olabilir Bu varsayimlar asagida anlatilmistir Dogrudan gezegen gozlemi Dunya nin bilesik gece goruntusu Insan uygarligi uzaydan tespit edilebilir Gunes disi gezegenlerin tespit edilmesi ve siniflandirilmasi temel astronomik araclarda ve analiz yontemlerinde son zamanlarda elde edilen iyilestirmelerin sonucudur Astronominin yeni bir alani olsa da Gunes disi bir gezegenin bulundugunu one suren ilk makale 1989 da yayinlandi yasami destekleyecek sartlara sahip olmasi muhtemel bir gezegenin yakin gelecekte bulunabilmesi olasidir Bir Gunes disi gezegenin atmosferindeki biyotik gazlarin ornegin metan ve oksijen hatta teknolojik olarak ileri bir medeniyetin yarattigini endustriyel hava kirliliginin spektroskopik analiz yoluyla tespit edilmesi Dunya disi yasamin nihai kaniti olabilir Gozlem olanaklarinin daha da gelismesi halinde insan uygarliginin urettigi yanda gorulen etkilere benzer kanitlar da dogrudan gozlenebilir Yine de Gunes disi gezegenler nadiren dogrudan gozlenebilir bir gezegenin gozlendigine dair ilk iddia 2004 te ortaya atilmistir Bunun yerine bu tur gezegenlerin varligi genelde etrafinda dondukleri yildiz ya da yildizlar uzerindeki etkilerinin incelenmesiyle tespit edilir Bu yuzden cogunlukla gezegenin sadece kutlesi ve yorungesi bilinebilir Bu bilgilerle birlikte gezegenin yildizinin ait oldugu sinif bilgisi ve egitimli tahminlerin genelde gezegenin kutlesi ve yildizina olan uzakligi kullanilir sonuclari gezegendeki kosullar hakkinda kaba tahminler yapilmasina imkan verir Mevcut ile yasam barindiran Dunya benzeri gezegenlerin tespiti mumkun gorunmemektedir Kutlecekimsel mikromercekleme gibi yontemler Dunya dan daha kucuk boyuttaki gezegenlerin varligini tespit edebilir Ancak bu yontemde gezegen bir an icin tespit edilir ve gezegenin takip edilmesi mumkun degildir ve gokolcum gibi yontemlerde Gunes disi gezegenlerin etkileri uzun sure gozlenebilir ancak bu yontemler Dunya nin birkac kati kutleye sahip gezegenlerde kullanilabilir Bu tur gezegenler Dunya benzeri yasamin ortaya cikmasinin olasi olmadigi gezegenlerdir Yine de Gunes disi gezegen tespiti ve siniflamasi astronominin en aktif alt dallarindan biridir 1988 ile 2007 yillari arasinda 241 gezegen tespit edilmis bir yildizin yasanabilir bolgesi dahilinde kesfedilen ilk karasal gezegen 2007 de bulunmustur iyilestirmeler sayesinde daha fazla karasal gezegenin tespit edilebilecegi ve daha uzun sureyle gozlemlenebilecegi dusunulmektedir Bu tur gozlem iyilestirmeleri ile potansiyel olarak yasam barindiran gezegenlerin genel ozellikleri daha iyi anlasilacak evrendeki yasamin nasil olmasi gerektigi konusunda daha iyi tahminler yapilabilecek ve Fermi paradoksunun temelinde yer alan varsayimlar daha iyi anlasilabilecektir Uzaylilara ait yapilar Sondalar koloniler ve diger yapilar Evrenin yasi ve buyuklugu ile birlikte zeki yasamin yayilma hizi dikkate alindiginda uzaylilarin kolonilesme denemelerine dair kanitlarin kesfedilmesi ihtimali akla yatkindir Ayrica Dunya disi canlilari tasimayan kesif amacli sondalarin ve diger bilgi toplama araclarinin da varligina iliskin deliller aranabilir gibi bazi teorik tarama araclari ile Samanyolu buyuklugundeki bir galaksinin neredeyse tamami yarim milyon yil gibi kisa bir surede nispeten dusuk maliyetler ve enerji miktariyla taranabilir Samanyolu dahilinde bir tek uygarlik bile bunu yapmis olsa tum galaksiye bircok sonda yayilmis olurdu Bu tur sondalarin varligina iliskin kanitlar Gunes Sistemi dahilinde muhtemelen hammaddenin cok fazla ve kolay erisilebilir oldugu asteroit kusaginda bulunabilir Uzaylilara ait bir sondayla temasa gecmek icin bir baska olasilik da insanlari aramakta olan bir rastlamaktir Bagimsiz calisan boyle bir sondanin amaci sadece kesif amacli olan Von Neumann sondalarinin aksine uzayli uygarliklari bulmak ve onlarla iletisime gecmek olacaktir Bu tur sondalar birbirinden cok uzakta olan iki medeniyet arasinda isik hiziyla kurulacak nispeten yavas iletisime bir alternatif olarak one surulmustur Radyo dalgalari yoluyla kurulacak olan iletisimdeki gecikmelere katlanmak yerine yapay zekaya sahip boyle bir sonda yakin cevresinde kesfedecegi medeniyetlerle daha kisa surede temasa gecebilecektir Boyle bir sondanin bulgularini kendi medeniyetine gondermesi icin en hizli yol hala isik hizi olacaktir ancak bulunan medeniyetle yapilacak bilgi toplamaya yonelik diyalog gercek zamanli yurutulebilecektir 1950 lerden bu yana Gunes Sistemi nin kucuk bir bolumunde kesif calismalari gerceklestirildi ancak sistemin uzayli koloniciler ya da sondalar tarafindan ziyaret edilmis olduguna dair hicbir kanit bulunamadi Gunes Sistemi nin enerji kaynaklarinin fazlaca bulundugu asteroitler Kuiper kusagi Oort bulutu ve cesitli gezegen halkalari gibi bolgelerinde yapilacak detayli calismalar uzaylilarin yaptiklari kesif faaliyetlerinin kanitlarini ortaya cikarabilir Ancak cok buyuk olan bu bolgelerin arastirilmasi zordur Uzaylilar tarafindan Gunes Sistemi ne yapilan ziyaretlerin kanitlarinin ya da bahsi gecen uzayli yapilarin izlerinin bulunmasina yonelik olarak SATE ve SETV gibi on calismalar yapildi Ayrica Dunya nin yakinlarinda bulunmasi olasi Bracewell sondalarini sinyaller gondererek aktive etmeye yonelik olarak ve Francisco Valdes gibi bilim adamlarinin katildigi denemeler yapildi Astronomlarin onemsiz buldugu bu tur bircok calismanin sonucunda herhangi bir uzayli yapiya rastlanamadi Bu tur uzayli yapilarinin Dunya disi olduklari Dunya uzerinde kesfedilseler bile anlasilamayabilir Uzaylilarin farkli zeka ve teknoloji seviyesi ile urettigi bu yapilar algilanamayabilir ya da yapay olduklari fark edilemeyebilir Ornegin biyomuhendislik teknikleriyle ve yoluyla olusturulmus kesif araclari bir sure sonra parcalanarak geride iz birakmadan yok olacaktir Molekuler nanoteknolojiye dayali bilgi toplama cihazlari surekli cevremizde olsalar bile tespit edilemeyecektir Clarke in ucuncu yasasina gore insan medeniyetine oranla oldukca gelismis durumdaki uzayli bir medeniyetin kesif teknikleri insanlarin henuz algilayamayacagi seviyede olabilir Gelismis yildiz boyutlu yapilar Kuramsal Dyson kuresinin bir turu Boylesine buyuk olcekli yapilar bir yildizin tayfini ciddi oranda degistirecektir 1959 da Dr Freeman Dyson tum gelismis insan uygarliklarinda enerji tuketiminin surekli arttigini gozlemledi ve yeterli yasa ulasmis bir uygarligin kendi gunesi tarafindan uretilen tum enerjiye ihtiyac duyacak hale gelecegini one surdu Buna bir cozum bulmak icin gerceklestirdigi dusunce deneyinin sonucu olarak Dyson kuresi fikri ortaya cikti Bu yapi bir yildizin etrafini kabuk ya da bulut gibi sararak yildizin yaydigi enerjinin mumkun olan en buyuk kismini toplamaya calisan nesnelerden olusur Bu tur bir basarisi Gunes in gozle gorulebilir tayfini degistirecek dogal yildiz gazyuvarinin normal tayf cizgilerinin en azindan bir kismini muhtemelen kizilotesinin en fazla gorulecegi bir tur kara cisim isinimina donusturecektir Dyson bu fikirden yola cikarak yildizlarin tayflarinda bu sekilde bir degisikligin olup olmadiginin arastirilmasi yoluyla gelismis uzayli uygarliklarin tespit edilebilecegini one surdu O zamandan bu yana bircok teorik yildiz boyutlu megayapi turu one suruldu ancak temel fikir ayni kaldi Bu fikre gore yeterince gelismis durumdaki medeniyetler Kardasev olcegine gore II tip ve daha gelismis olanlar cevrelerini yildizlar arasi uzakliktan fark edilecek olcude degistirebilirler Ancak bu tur yapilarin tespit edilmesi dusunuldugunden daha zor olabilir Dyson kureleri dusunuldugunden farkli yayilim tayflarinin da olusmasina sebep olabilir Ornegin cok yuksek sicakliga ihtiyac duyan bir yasam formunun olusturacagi Dyson kuresindeki artik isinimin onerildigi gibi kizilotesi degil gorulebilir tayf dahilinde olacaktir Ek olarak Dyson kuresinin olarak adlandirilan ve cok uzaktan tespit edilmesi oldukca zor olan bir turunun de insa edilebilecegi one surulmustur Matruska beyni her biri birim alan basina bir ictekine gore daha az enerji yayan es merkezli kurelerden olusur Boyle bir durumda en distaki kurenin sicakligi yildizlar arasi arka plan isimasina yakin olabilir Dolayisiyla bu yapi buyuk uzakliklardan tespit edilemez Dyson kurelerini veya Kardasev olceginde II ya da III tipteki medeniyetlerin yapmis olabilecegi merkez yildizlarinin tayfini degistirecek buyuklukteki diger yapilari tespit etmeye yonelik bazi on calismalar yapildi ancak henuz bir sonuc elde edilemedi Fermilab da Dyson kurelerinin bulunmasina yonelik bir program surmektedir ancak program dahilindeki taramalar on calisma niteligindedir ve henuz tamamlanmamistir Paradoksun teorik aciklamasiBazi teorisyenler kanit yoklugunun dunya disi yasamin var olmadigini kanitladigi kabul ederler ve bunun sebeplerini aciklamaya calisirlar Diger bazi teorisyenler ise bu buyuk sessizligin bu tur bir yasamin varligini yok saymaksizin nasil aciklanabilecegine dair dunyadisi yasamin davranis sekli ve teknolojik seviyesi hakkinda fikirler one surerler Aslinda bu aciklama hipotezlerinin her biri Drake denkleminin bir ya da birkac faktorunun degerini degistirmek anlamina gelir Bu teoriler genel olarak birbirlerini dislamaz Ornegin yasamin nadir oldugu hipotezi ile teknolojik olarak gelismis uygarliklarin kendilerini yok etmeye meyilli olduklari savi ayni anda dogru olabilir Asagida soz edilen baska teorileri iceren benzer kombinasyonlar da dusunulebilir Su anda mevcut olan baska uygarlik yok Aciklamalardan biri insan uygarliginin galakside tek oldugu yonundedir Bu fikre paralel olarak akilli yasamin neden oldukca nadir ya da cok kisa omurlu olmasi gerektigine dair bircok teori one surulmustur Bu hipotezlerin sonuclari Buyuk Filtre basligi altinda degerlendirilir Baska bir uygarlik hic ortaya cikmadi Dunya disi yasamin var olmadigina inananlara gore hayatin ya da en azindan karmasik hayat formlarinin gelismesi icin gerekli olan sartlar cok nadir ortaya cikar hatta bu durum sadece Dunya ya ozeldir Bu gorus Nadir Dunya hipotezi olarak adlandirilir Bu hipotezi savunanlar siradanlik ilkesini kabul etmeyip Dunya nin tipik bir gezegen degil sira disi ve hatta benzersiz bir gezegen oldugunu one surerek Fermi paradoksuna bir cozum getirmeye calisirlar Essiz Dunya dusuncesi gecmiste felsefe ve din kokenli destekler almistir Ancak Nadir Dunya hipotezi cok hucreli hayatin evrende oldukca nadir oldugunu cunku zaten Dunya benzeri gezegenlerin oldukca nadir oldugunu ve veya olagandisi bir dizi rastlantinin birleserek Dunya da karmasik yasama imkan verdigini one suren olculebilir ve istatistiki argumanlar ortaya koyar Bazi gorusler karmasik yasamin Dunya ya ozel sartlar haricindeki bazi mekanizmalar sonucu ortaya cikabilecegi yonundedir Ancak Dunya daki yasamin oldukca uzun suredir var oldugu dikkate alindiginda uzay yolculugu yapabilecek ve radyo dalgalariyla iletisim kurabilecek kadar ileri bir uygarligin sadece bir tek tur tarafindan gelistirilebilmis olmasi teknolojik acidan ileri toplumlarin evrende nadir oldugu savini destekler Ornegin zekanin ortaya cikisi evrimsel bir rastlanti olabilir insan zekasinin tahmin edilemez yonlerde ilerleyebilen cinsel secilimin kontrolden cikmasinin bir sonucu oldugunu ileri surer Steven Pinker How the Mind Works Akil Nasil Calisir isimli kitabinda yeterli karmasiklik seviyesine ulasmis olan bir yasam formunda evrim surecinin sonucunda zeki canlilarin ortaya cikacagina dair fikrin temelinde evrim merdiveni dusuncesinin yer almasi sebebiyle hatali oldugunu savunur Evrim belirli bir amaca ulasmaya calismaz sadece rastgele gerceklesir Belirli bir ekolojik nis icin en kullanisli adaptasyonu secer Dunya uzerinde bu secimin sonucunda konusabilen bilincli bir canliya sadece bir defa ulasilabilmis olmasi bu adaptasyonun sadece nadir durumlarda en iyi adaptasyon oldugunu gosteriyor olabilir Oyleyse elde edilmis olan sonuc mutlaka varacagi son nokta degildir Bu goruslere paralel bir baska teoriye gore yasam icin gerekli kosullar tum kainatta ortak olsa bile hem yeniden ureyebilme hem temel bilesenlerini cevresindeki ortamdan temin edebilme hem de yasamsal reaksiyonlari icin ya da en azindan potansiyel olarak yasami destekleyebilecek bir gezegendeki ilk abiyogenez icin gerek duyulan enerjiyi herhangi bir formda elde edebilme kapasitesine sahip olan karmasik bir molekul dizisinin ortaya cikarak yasami olusturmasi oldukca seyrek bir durum olmalidir Ek olarak ilk yasam formlarindan insana ulasan dogrusal olmayan ve cesitli yonlere budaklanan gelisim dikkate alindiginda prokaryot hucrelerden okaryot hucrelere ya da tek hucreli organizmalardan cok hucreli organizmalara gecis kambriyum patlamasi gibi bazi onemli olaylarin da gerceklesme ihtimali dusuktur Bir baska olasilik da zeki yasamin yaygin ancak endustriyel uygarliklarin nadir olmasidir Ornegin Dunya da endustrilesmenin ortaya cikisi temelde fosil yakitlar gibi uygun enerji kaynaklarinin varligi sayesindedir Evrenin baska bolgelerinde bu tur enerji kaynaklarinin nadir olmasi ya da mevcut olmamasi durumunda oralarda ortaya cikmis olabilecek zeki uygarliklar iletisime gecilebilecek teknolojik ilerlemeyi hicbir zaman saglayamayacaklardir Nadir Dunya hipotezi Dunya uzerindeki yasama ve onun olusma surecine ozel bir onem verdigi olcude antropik sapmanin bir turevi haline gelir Antropik sapmanin bu versiyonunda evrenin sadece insan zekasinin gelisimine uygun oldugu one surulur Bu felsefi tutum hem siradanlik ilkesinin hem de evrendeki herhangi bir yerin digerine gore daha ayricalikli olmadigini savunan aksini savunur Ayrica Dunya uzerindeki zeki dil ya da alet icat eden veya kullanan tek turun insanlar olmadigina dair artan sayidaki kanitlar bu fikir ile celisir Bu gorusun karsitlari hipotezin bir totoloji oldugunu evrende insan yasaminin gelismesi icin bir kosul gerekliyse bu kosul zaten mevcut olmalidir cunku insan yasami mevcuttur ve argumentum ad ignorantiama ornek teskil ettigini savunur Buna gore Nadir Dunya hipotezi Dunya uzerinde yasamin nasil ortaya ciktigi ile nasil ortaya cikmis olabilecegi sorusuna verilebilecek yanitlardan birini birbirine karistirmaktadir Dunya daki belirli kosullarin tekrarlanabilmesi ihtimali cok dusuk olabilir ancak karmasik yasam turlerinin gelismesi icin gerekli olan kosullarin neler oldugu tam anlamiyla bilinmemektedir Zeki yasam dogasi geregi kendini yok eder Teknolojik uygarliklar genelde ya da her zaman radyo veya uzay yolculugu teknolojisini gelistirmeden hemen once ya da gelistirdikten hemen sonra kendini yok etmesi olasidir Yok olus sebebi nukleer savas biyolojik savas ya da kaza sonucu bulasan hastaliklar kotu yonetilen fizik deneyleri c kotu programlanmis bir yapay super zeka ya da gezegenin kotulesmenin sonucu ortaya cikan olabilir Bu ihtimal kurgu eserlerde siklikla ele alindigi gibi ana akim bilimsel teorilere de konu edilmistir Dunya icin insanligin sonunun uzak gelecekte degil de yakin gelecekte gerceklesecegine iliskin olasilikli gorusler mevcuttur Ornegin 1966 da Sagan ve teknolojik olarak gelismis uygarliklarin ya yildizlar arasi iletisim yetenegine eristikten sonraki yuz yil icinde kendilerini yok edeceklerini ya da kendilerini yok etmeye yonelik bu egilimi baskilayarak milyarlarca yil boyunca hayatta kalacaklarini one surmustu Ote yandan kendini yok etme durumu termodinamik kapsaminda da ele alinabilir yasamin duzensizlik egilimine karsin kendini devam ettirmeye calisan duzenli bir sistem oldugu dusunulurse dis iletisim safhasi sistemin kararsiz hale gelerek kendini yok edecegi nokta olabilir Darwinci bakis acisina gore bir toplumun kendini yok etmesi basarili evrimin mantiga aykiri sonucu olacaktir Insan evrimi suresince kit kaynaklar icin verilen mucadele sirasinda gelisen evrimsel psikoloji insanlari saldirgan ve icgudusel davranislara maruz birakmistir Bunun sonucunda insanlar kaynaklari kullanmaya yasam suresini uzatmaya ve uremeye yonelmistir ki bunlar teknolojik bir toplum gelistirmenin ardinda yatan gudulerin bir kismidir Zeki bir dunya disi uygarligin da ayni sekilde gelismesi ve dolayisiyla kendini yok etme ihtimaline ulasmasi beklenebilir Kendini yok etme durumunun Fermi paradoksuna genel bir cevap olabilmesi icin evrensel olarak gecerli olmasi gerekir Ayrica basarili bir uzayli turun tipki Homo sapiens gibi bir super avci olmasi gerektigi one surulmustur Kendini yok etme gorusunde uygarliklarin tamamen yok olmalari gerekmez Teknolojik bir uygarlik teknoloji oncesi doneme geri donebilir Yasamin bu yolla devam etmesi hatta gelismesi evrimsel acidan mantikli olabilir Cunku evrim teknolojik ya da zekaya iliskin gelismeyi degil hayatta kalmayi yasamin asil amaci olarak dayatir Zeki yasam dogasi geregi baskalarini yok eder Belirli bir teknolojik kapasitenin uzerindeki zeki turlerin diger zeki uygarliklari bulduklari anda yok etmeleri de bir baska olasiliktir Evrendeki tum zeki yasami yok eden birilerine ya da bir seye iliskin temalar bilimkurguda oldugu kadar bilimsel literaturde de siklikla islenmistir Bir tur boyle bir yok edisi yayilmaci amaclarla paranoya sonucu ya da saldirgan dogasi geregi yapmaya kalkisabilir Kozmolojist Edward Robert Harrison in 1981 de one surdugu uzere bu tutumun sebebi ihtiyatlilik da olabilir Kendi yok edici gudulerini baskilamis olan zeki bir uygarlik bunu basaramamis diger akilli yasam formlarini tum galaksiyi etkileyecek bir virus gibi gorebilir Bu teori dogru ise ulasilabilir uygarliklarin azliginin buna bagli iki sebebi olacaktir cogu uygarlik yok edilmis olacaktir ve bircok baska uygarlik da yok edilme tehlikesinden korunmak icin sessiz kalmayi tercih edecektir bkz Bizimle iletisime gecmemeyi tercih ediyorlar Insanlar yalniz yaratildi Dunya disi yasama iliskin dini ya da felsefi tartismalar bilimsel sorgularin cok daha oncesine dayanir Yahudi rasyonalist haham yak 1340 1410 1411 ve Hristiyan filozof 1401 1464 gibi bazi din dusunurleri dunya disi zeki yasam ihtimalinden soz etmistir Ote yandan Bati din dunyasindaki bircok geleneksel goruse gore insanlik ilahi yaratinin tek zeki varligidir Bu gorusleri savunanlar diger dunyalarda zeki yasam olabilecegi fikrine karsi cikarlar Dunya disi zeki yasamin varligi hakkindaki suphenin dinsel sebepleri Nadir Dunya hipotezinin bazi turlerini andirir Burada one surulen gorus antropik sapmanin teleolojik bir cesididir evren insanin ve sadece insanin varligi icin tasarlanmistir Varlar ancak kanitlari bulamiyoruz Teknolojik dunya disi uygarliklar varsa bile cesitli kisitlardan dolayi insanlar bu uygarliklarla iletisime gecemeyebilir Olcek ya da teknoloji sorunlari uzaylilarin dogalari geregi anlayamayacagimiz sekilde iletisim kurmaya calismalari ya da insanligin var olan kanitlarini gormeyi reddediyor olusu bu sebeplerden bazilari olabilir Olcek sorunlari sebebiyle iletisim imkansizdir Zeki uygarliklar yer ya da zaman acisindan birbirine cok uzaklar NASA projesi olan TPF Karasal Gezegen Kasifi icin onerilen sistemlerden biri Teknolojik acidan gelismis ancak kolonilesme amaci gutmeyen uzayli uygarliklar var olsa bile anlamli bir cift yonlu iletisimi gerceklestiremeyecek kadar uzakta olabilirler Iki uygarlik arasinda bircok isik yili uzaklik bulunmasi halinde karsilikli iletisim kurulana kadar uygarliklarin biri ya da her ikisi ortadan kalkabilir Arastirmalar sonucunda bu tur uygarliklarin varliklari tespit edilebilirse de uzaklik sebebiyle iletisim imkansiz olacaktir Iletisimin yardimiyla kurulmasi halinde bu sorun kismen cozulebilir Bu durumda en azindan bir taraf digeri hakkinda anlamli bilgiler edinebilecektir Bunun disinda herhangi bir uygarlik kendine ait cesitli bilgileri yayinlayip bunlari yorumlama konusunu aliciya birakabilir Boyle bir bilgi aktarimi antik uygarliklarin kaydettikleri cesitli bilgilerin cagdas uygarliklar tarafindan yorumlanmasina benzeyecektir Uzaklik problemi bir uygarligi belirlemek ya da onunla iletisime gecmek icin gerekli olan zaman dilimini ifade eden firsat penceresinin cok dar olmasiyla da iliskilidir Galaksimiz dahilinde gelismis uygarliklar belirli araliklarla doguyor ve yok oluyor olabilir ancak bu olay nadiren gerceklesiyorsa bu tur iki uygarligin ayni anda var olma olasiligi oldukca dusuktur Dunya daki zeki uygarligin ortaya cikisindan once ya da yok olmasinin ardindan galaksimizde baska zeki uygarliklar var olmus ya da olacak olabilir Ancak buyuk ihtimalle su anki tek zeki uygarlik Dunya uzerindedir Gorelilik cercevesinde uzayzamanin dogasi ve isik hizinin sonlu olmasi su anda terimini karmasiklastirir Isiktan daha hizli yolculuk ederek Dunya yakinlarina gelecek teknolojiye sahip olmayan bir uygarligin 1 000 isik yili uzakta oldugu varsayildiginda bu uygarligin tespit edilebilmesi icin 1 000 yil once de aktif olmasi gerekir Dolayisiyla arastirmalar uzayin Dunya nin gecmis icinde kalan kisminda yapilmalidir cunku bunun disindaki uygarliklarin tespiti mumkun degildir Derin uzay arastirmalari sirasinda gecmis uygarliklara ait Dyson kuresi benzeri yapilar gibi cesitli arkeolojik kanitlar bulunabilir Ancak halen gelismekte olan bir uygarliga ait izlerin bulunmasi daha muhtemeldir Bu konuyla iliskili bir goruse gore su anda mesaj gonderen ve uzayi arastiran baska uygarliklar da mevcuttur ancak bunlara ait mesajlar ve sondalar henuz Dunya ya ulasmamistir Bu goruse getirilen elestirilere gore bu durumun gercek olmasi icin bos galaksinin dolmaya basladigi cok ozel bir zaman diliminde bulunuyor olmamiz gerekir Galaksinin yasi dikkate alindiginda bu ozel zaman diliminde yasiyor olma ihtimalimiz cok dusuktur Tum galaksiye fiziksel yayilim cok pahali Uzayli bir kulturun diger yildizlari kolonilestirebilme yetkinligine dair varsayimlarin buyuk bolumu yildizlararasi yolculugun teknolojik bakimdan mumkun oldugu fikrine dayanir Fizik kurallari hakkindaki mevcut bilgiler isik otesi hizin mumkun olmadigini gosterir ancak daha yavas yildizlararasi gemiler insa edilmesinin onunde teorik acidan bir engel yoktur Bu fikre gore ve gibi yapilar dunya disi zekanin kanitlari olabilir Yildizlararasi kolonilesmenin mumkunlugunun ve maliyetinin mevcut bilimsel bilgiler dahilinde tam olarak hesaplanamamasi olasidir Boyle bir girisimde anlasilamamis teorik engeller sonradan ortaya cikabilir veya malzeme ve enerji maliyeti hicbir uygarligin karsilayamacagi kadar yuksek olabilir Yildizlararasi yolculuk ve kolonilesme mumkun olsa dahi gore bir kolonilesme modelinin ortaya cikmasi cok zor olabilir Kolonilesme cabalari durdurulamaz bir hucum seklinde degil de disa dogru her yonde dengeli olmayan bir suzulme seklinde gerceklesebilir Bu durumda yuksek maliyet goz onune alindiginda bu yayilim zamanla yavaslayacak ve bir noktadan sonra duracaktir Ayrica kolonilerde de oralara ozgu kulturler ve uygarliklar ortaya cikmaya baslayacaktir Oyleyse kolonilesme kumeler halinde gerceklesecek ve belirli bir anda kolonilesmemis buyuk alanlar mevcut olacaktir Benzer bir goruse gore yildizlararasi yolculuk mumkun olabilir ama yildizlararasi iletisime kiyasla cok daha maliyetlidir Dahasi gelismis bir uygarlik icin ve benzeri teknikler sayesinde yolculugun yerini iletisim almis olabilir Dolayisiyla ilk uygarlik galaksisini fiziki yollarla dolasmis ve kolonilestirmis olsa da sonraki uygarliklar digerleriyle iletisime gecerek bilgi toplamayi daha ucuz hizli ve kolay bulabilirler Bu senaryoya gore fiziki yolculuk cok nadir olacagi ya da hic olmayacagi icin bu yollarla iletisim kuran ya da bilgi toplayan uygarliklarin varligina dair yildizlararasi uzakliklardan tespit edilebilir kanitlar cok az sayida olacaktir Insanlik dunya disi yasami yeterince uzun zamandir aramiyor Insanlik baskalari tarafindan bulunmasina yetecek kadar uzun zamandir mevcut degil Insanligin dunya disi zeki yasami bulma ve onlarla anlasma yeterliligi kisa bir suredir eger kesfi bu konuda milat olarak kabul edilirse 1937 den bu yana mevcuttur Ayrica Homo sapiens jeolojik olcekte cok yeni bir turdur Insanin var oldugu zaman diliminin tamami yaklasik 200 000 yil kozmolojik olcekte oldukca kisa bir sure iken radyo yayinlari ise sadece 1895 ten beri yapilabilmektedir Dolayisiyla insanlik ne baska bir uygarligi kesfetmek icin yeterli sure boyunca arastirma yapmistir ne de diger uygarliklar tarafindan kesfedilecek denli uzun sure var olmustur Bir milyon yil once arastirma yapan varsayimsal dun disi kasifler Dunya uzerinde insana rastlamamis olacaklardir Zaman icinde daha da geriye gidildiginde Dunya zeki yasamin ortaya cikacagina dair gittikce daha az ipucu verecektir Halen oldukca buyuk ve yasli olan evrende zeki uzayli turlerin kasifleri zeki yasamin ortaya cikmasi icin Dunya ya kiyasla cok daha elverisli bircok baska gezegeni ziyaret etmeyi tercih etmis olabilirler Dahasi bir yerin sonsuz zaman dilimi icinde bile hic ziyaret edilmemesi ihtimali sifirdan buyuktur dolayisiyla evrenin bir yerinde zeki yasam yayiliyor olsa dahi hicbir zaman kesfedilmemesi istatistiksel olarak mumkundur Teknik sebeplerden dolayi iletisim imkansiz Insanlar gerekli sekilde dinlemiyor SETI arama programinin temellerindeki bazi varsayimlar arastirmacilarin mevcut sinyalleri fark edememelerine sebep olabilir Ornegin radyo arastirmacilari bugune kadarki arastirma yontemleri sebebiyle yuksek oranda sikistirilmis bazi veri akislarini fark edemeyecektir cunku sikistirma algoritmasini cozumleyemeyenler icin bu mesajlarin farki olmayacaktir Uzaylilar ayrica Dunya atmosferini asamayan ya da bilim adamlarinin sinyal tasimayacagini dusundukleri frekanslarda yayin yapiyor olabilirler Veya Dunya daki arastirmacilar tarafindan incelenmeyen kipleme stratejileri kullanabilirler Sinyallerin veri hizi elektronik sistemlerimiz tarafindan islenemeyecek kadar hizli ya da bir mesaj olduklari anlasilamayacak kadar yavas olabilir Basit yayin teknikleri kullanilsa dahi mesajlar arastirmalarda dusuk oncelikli olan anakol disi yildizlardan geldigi icin fark edilmeyebilir cunku mevcut arama programlari uzaydaki yasamin cogunun etrafindaki gezegenlerde oldugunu varsaymaktadir En buyuk sorun sinyal aramak icin yapilmasi gereken arastirmanin buyuklugu karsisinda SETI ye ayrilan kaynaklarin sinirli olmasi ve mevcut cihazlarin hassaslik seviyesidir Ornegin SETI nin tahminlerine gore Arecibo Gozlemevi hassasliginda bir radyo teleskobu kullanildiginda Dunya nin televizyon ve radyo yayinlari en fazla 0 3 isik yili uzakliktan tespit edilebilir Dolayisiyla Dunya benzeri bir uygarligi uzaktan acikca tespit edebilmek zordur Bir sinyal enerjisi dar bir frekans araligina yogunlastirildiysa dar bantli iletisim ve veya uzayin belirli bir bolgesine yonlendirildiyse daha kolay tespit edilebilir Bu tur sinyallerin milyonlarca isik yili oteden bile tespit edilmesi mumkundur Ancak yine de alicilarin gerekli frekans araligini ve sinyalin yonlendirildigi uzay bolgesini dinliyor olmalari gerekir Oysa ilk projelerden biri olan nden itibaren bircok SETI arastirmasi uzayli uygarliklarin fark edilmek amaciyla belirli bir tur mesaj orn Arecibo mesaji benzeri gondermeleri gerektigi varsayimiyla calisir Dolayisiyla uzayli bir uygarligi tespit edebilmek icin Dunyali gozlemcilerin ya daha hassas cihazlara sahip olmalari ya da bazi tesadufi durumlarin gerceklesmesini umut etmeleri gerekmektedir uzaylilarin radyo teknolojisinin Dunya daki teknolojiye gore cok daha guclu olmasi SETI programlarindan birinin uzayin dogru bir parcasinda dogru bir frekans araligini dinliyor olmasi veya uzaylilarin Arecibo mesaji benzeri bir mesaji Dunya yonune odaklayarak gonderiyor olmalari gibi Uygarliklar tespit edilebilir radyo sinyallerini kisa bir sure boyunca yayimlar Uzayli uygarliklarin radyo sinyallerini sadece kisitli bir sure boyunca gonderiyor olmalari durumunda bu uygarliklarin radyo sinyalleri araciligiyla tespiti zor olacaktir Bu konuda iki olasilik vardir uzayli uygarliklar teknolojik gelismenin devam etmesi sonucunda radyo teknlojosininden daha ileri teknolojilere gecerler ya da tersine kaynaklarin tukenmesi bu uygarliklarin radyo yayinlarini surdurmelerini engeller Ilk olasilik yani uygarliklarin radyo teknolojisinin otesine gecmeleri fiberoptik itiraz denilen durumun sonucudur yuksek gucte radyo yayinini orta ve dusuk kazancli antenler yonsel olmayan antenler kullanarak uzak mesafelere yaymaya calismak spektrum israfina yol acar ancak bu tur dalgalarin yildizlar arasi uzakliklardan tespitini saglayan sey tam olarak bu israftir Insanlar elektrik kablolari fiberoptik dar isinli mikrodalgalar ve lazerler gibi yonsel veya gudumlu yayin kanallarina yonelmekte yonsel olmayan antenlerle yapilan radyo yayinlari ise cep telefonlari ve Wi Fi aglari gibi dusuk guclu ve kisa erimli uygulamalarda kullanilmaktadir Yonsel yayin yoluyla gonderilen sinyallerin ise uzaydan tespiti daha zordur Yirminci yuzyil ortalarinda gelistirilen analog televizyonlar alicilara yardimci olmak ve daha kolay kip cozumu saglamak amaciyla guclu tasiyici dalgalar kullanir Bu tur tasiyicilar cok kolay tespit edilebilen ve yapay olmalari disinda hicbir bilgi tasimayan spektral cizgilerdir Dunya dan yayilan ve yildizlar arasi uzakliktan tespit edilebilen en yapay ve belirgin sinyaller UHF televizyon sinyalleridir Bu sebeple neredeyse tum SETI projeleri bu tur tasiyici sinyalleri arar Ancak teknolojik gelismeler sonucunda analog televizyonlar yerine spektrumu daha verimli kullanan tasiyicilar gibi sinyallerin belirgin olmasini saglayan cesitli unsurlari yok eden dijital televizyon teknolojisi kullanilmaya baslamistir Dunya uzerindeki deneyim bir ornek olarak alinirsa gezegenin radyo gorunurlugu 12 Aralik 1901 tarihinde Guglielmo Marconi nin Cornwall Ingiltere den Newfoundland Kanada ya ilk radyo sinyallerini gondermesiyle baslamis dijital televizyonun analog yayinin yerini almasiyla da sona ermis ya da en azindan ciddi oranda azalmistir Bu deneyimin tipik oldugu varsayilirsa bir uygarligin radyo gorunurlugu yaklasik yuz yil surmektedir Dolayisiyla uzayli bir uygarlik ornegin 1325 ile 1483 yillari arasinda radyo yayini yapmis ancak Dunya da bu tespit edilmemis olabilir Bu durum paradoksun herkes yayin yapiyor ancak kimse dinlemiyor seklinde ifade edilen cozumunu olusturur Varsayimsal olarak gelismis uzayli uygarliklar elektromanyetik tayf dahilindeki yayinlardan tamamiyla vazgecip henuz anlayamadigimiz fizik prensiplerine dayali yeni iletisim yontemleri gelistirmis olabilir Bazi bilim adamlarinin hipotezlerine gore uzaylilar notrino sinyalleri gonderebilirler Bu tur sinyaller mevcutsa ancak henuz yapim asamasinda olan notrino dedektorleri araciligiyla tespit edilebilecektir Kararli solucandelikleri olusturulup iletisim icin kullanilabilirse yildizlar arasi yayinlar buyuk oranda gereksizlesecektir Dolayisiyla Dunya nin mevcut radyo sinyali tabanli arama yontemleri ile diger uygarliklarin tespiti radyo yayinlarini kesfetmeleri ile daha ileri teknolojilere gecis yapmalari arasindaki kisa sure boyunca mumkun olacaktir Bu konudaki bir baska arguman ise kaynak kisitlarinin bir sure sonra teknolojik yetkinlikte azalmaya sebep olacagidir Insan uygarligi yildizlar arasi radyo iletisimini birkac on yildir surdurmektedir ve daha simdiden fosil yakitlari hizla tuketmeye baslamistir Birkac on yil icinde enerji cok daha pahali hale gelebilir Boylece iletisim icin gerekli elektronik cihazlari ve bilgisayarlari uretmek ve isletmek zor olmaya baslayabilir Enerji kaynaklarina iliskin bu tur bir sikinti diger uygarliklar icin de gecerli ise radyo teknolojisi kisa omurlu bir fenomen olabilir Iki uygarligin birbirine cok yakin olmalari ve ayni anda iletisim yetenegi gelistirmeleri durumu haricinde birbirleriyle konusmalari neredeyse imkansiz olacaktir Kaynak yetersizligi gorusune karsi cikanlara gore enerji tuketen bir uygarlik sadece fosil yakitlara bagimli kalmayacaktir Yenilenebilir olan ve teknolojik sinirlari zorlayacak potansiyele sahip gunes enerjisi gibi alternatif enerji kaynaklari mevcuttur Fosil yakitlarin tukenmesi sebebiyle teknolojinin yok olabilmesi icin uygarligin yenilenebilir enerji kaynaklarini kullanamamasina sebep olacak bir teknolojik gerileme de ayni anda ortaya cikmalidir Uzaylilar teknolojik tekillige ulasti Bir baska olasilik da teknolojik uygarliklarin degismez bicimde teknolojik tekillik durumunda olmalari ve bir karakter sergilemeleridir Bu tur teorik uygarliklar insanlarin iletisme gecemeyecegi derece degismis bireylerden olusur Tekillik otesine gecmis bu uygarliklarla iletisim icin yildizlar arasi mesafelerde gerceklestirilebilenden cok daha fazla bilgi alis verisi gerekli olacaktir Belki de insanligin verecegi her turlu bilgiyi o kadar basit bulacaklardir ki iletisime deger olmadigina karar vereceklerdir Bu durum insanlarin karincalarla iletisime gecmeyi denemeleri gibidir Tekillik sonrasi yasam formlari icin cok daha uc orneklere edebiyatta yer verilmistir kendilerini fiziksel ortamdan soyutlayan varliklar buyuk ve yapay bir sanal cevre olustururlar ve kendileri bu cevreye yoluyla tasiyarak fiziksel dunyayi umursamadiklari sanal bir dunya icinde yasamaya baslarlar Bilimkurgu edebiyatinin oldukca erken donemlerinde bu yonde cesitli eserler gorulur Ornegin Lewis Padgett in 1943 tarihli oykusu gelismis varliklarin bilinen fiziksel evreni terk edip daha kabul edilebilir alternatif bir evrene gecisini anlatir Bu bakis acisinin bir baska versiyonu ise tekillik uzmani in one surdugu ve asagidaki hayvanat bahcesi hipotezinin bir cesitlemesi olan SETI nin bu turden gecislere ait fosiller bulacagina dair tahminlerdir Bizimle iletisime gecmemeyi tercih ediyorlar Dunya ozellikle izole edilmis durumda Hayvanat bahcesi hipotezi Uzayli irklarin insan turuyle iletisime gecmek isteyecegi inanci bir safsata olabilir yani uzaylilar iletisime gecebilecek teknik yetkinlikte olsalar bile insanlarla iletisim kurmamayi tercih edebilirler Bu yondeki bir tercihin muhtemel sebeplerinden biri hayvanat bahcesi hipotezi olarak adlandirilir Dunya uzaylilar tarafindan surekli kontrol altinda tutulan izole edilmis bir hayvanat bahcesi ya da vahsi ortamdir Uzayli bir irkin insanlarla iletisime gecmemeyi tercih etmesi icin bircok baska neden de one surulmustur Uzaylilar iletisime gecmek icin insanlarin belirli etik politik ya da teknolojik standartlara ulasmalarini ornegin yoksullugu ya da savaslari sona erdirmelerini veya yildizlar arasi yolculuk yapabilecek teknik yeterlige ulasmalarini bekliyor olabilirler Insanlarin dogal bagimsiz gelisimlerine mudahil olmak istemeyebilirler ya da Dunya iletisimin zarar verecegi bir deneyin yapilmasi icin olusturulmus bir ortam olabilir Bu fikirler ancak erisilebilecek uzaklikta bir tek uzayli uygarlik varsa ya da Dunya nin iletisimden yalitilmasi icin uzayli uygarliklar arasinda kabul edilmis bir yasa mevcutsa gecerli olacaktir Aksi durumda bu teoriler gudunun tekligi kusuruna sahip olacaktir Tum zeki uygarliklarin gelisimleri boyunca ayni evrelerden gecerek benzer bir yere varmalari beklenemez Dolayisiyla Dunya nin icinde bulundugu bolgede ne kadar fazla uygarlik varsa Dunya ile iletisime gecilmemesi yonundeki kuralin bozulma ihtimali de o kadar yuksek olacaktir Bu teori ancak galaksimizde oldukca dusuk sayida uygarlik bulunduguna dair tahminler dahilinde ya da her uygarligin benzer kulturel degerleri paylasmakta oldugu varsayimiyla gecerlilik kazanacaktir Iliskili bir baska fikir de algilanan evrenin oldugudur Gokevi hipotezi ne gore uzayli uygarliklar baska hayat formlarinin mevcut olmadigi bir evren goruntusunu bizim icin simule etmis olabilirler Bostrom un simulasyon argumani na gore boyle bir simulasyonda baska uygarliklar var olsa dahi bizimle ayni seviyede olmalari gerekir cunku daha ileri bir uygarligi simule etmek cok daha zor olacaktir Dusundugumuzden cok daha farklilar Bir baska olasilik da insanlarin uzayli yasam formlarinin Dunya daki canlilardan ne derece farkli olabilecegini yeterince dikkate almamis olmalaridir Uzayli psikolojisi insanlara gore cok farkli olabilir Bu sebeple iletisim kurmuyor ya da kurmak istemiyor olabilirler Insanliga ait matematik lisan arac kullanimi iletisim yetenegi ve benzeri kavramlar Dunya ya ozgu ve dunya disi canlilar icin anlamsiz olabilir Teknolojik degiller Zeki bir uygarligin mutlaka teknolojik olarak gelismis olmasi gerekip gerekmedigi acik degildir Uzayli bir tur kendi cevresinde uygun sartlar olmadigi icin gelistirmemeyi tercih ettigi icin ya da baska bir sebepten dolayi teknoloji gelistirmemis olabilir Bu durumdaki bir uygarligin insanlik tarafindan kesfi cok zor olacaktir Zeka yasamin tersine tek basina yildizlar arasi uzakliklardan fark edilebilecek bir unsur degildir Yasam barindirabilecek gezegenlerin uzaktan tespitine yonelik cesitli teknikler gelistirilmistir Ancak bunlarin hicbiri teknolojik olmayan zeki bir uygarligi zeki olmayan bir uygarliktan ayirt edemez Bu tespitin bir astronotun ya da sondanin ziyareti olmaksizin yapilabiliecegine iliskin teorik yontemler dahi onerilememistir Bu durum zaman zaman algae vs alumnae suyosunu mu universite mezunlari mi problemi olarak adlandirilir Buradalar ancak fark edilmiyorlar Uzayli zeki yasam formlari mevcut olmakla kalmayip Dunya uzerinde bulunuyor da olabilirler Ancak fark edilmek istememeleri insan teknolojisinin yeterli olmamasi ya da varliklarina dair kanitlarinin insanlar tarafindan kabul edilmek istenmemesi sebebiyle varliklari tespit edilemiyor olabilir Dunya ya kadar yolculuk edebilecek derecede ustun teknolojiye sahip bir yasam formunun Dunya da fark edilmeden varligini surdurebilmesi de muhtemeldir Bu goruse gore uzaylilar Dunya ya ya da Gunes Sistemi ne ulasmislar ve varliklarini aciga vurmaksizin gezegeni gozlemlemeye baslamislardir Bu gozlemleri fark edilmesi oldukca zor olan bircok farkli yontemle gerceklestiriyor olabilirler Ornegin molekuler nanoteknoloji ile gelistirilmis karmasik bir mikroskobik izleme sistemi Dunya ya gonderilmis ve fark edilmeden calismaya baslamis olabilir Karmasik cihazlarin yardimiyla Dunya disindan pasif izleme de gerceklestirilebilir Bircok UFO arastirmacisi ve gozlemcisine gore toplum uzaylilarca kacirilma UFO gozlemleri ve uzaylilarla karsilasma gibi iddialara karsi haksiz bir onyargiya sahiptir Bu sebeple uzaylilarin Dunya yi ziyaret ediyor olusuna iliskin kanitlar gormezden gelinmektedir Karmasik komplo teorilerini one suren diger kisilere gore uzaylilar ile insanlar arasindaki temasin boyutunu saklamak isteyen politik gucler uzaylilarin Dunya yi ziyaretlerine iliskin kanitlari gizlemektedir Bu tur senaryolar on yillardir populer kulturun bir parcasi olarak ortaya cikarilmaktadir Ayrica bakinizFermi problemi Antropik ilke Yildizlar arasi yolculukNotlara r displaystyle r yaricapli alanda birim hacme dusen gorulebilecek uygarlik sayisi N r displaystyle N r olsun Galaksinin yaricapinin ise Rg displaystyle R g oldugu varsayilirsa gorulebilecek uygarlik sayisi su formulle hesaplanabilir 0RgN r 4pr2dr Rg N r 4pr2dr displaystyle int 0 R g N r 4 pi r 2 dr int R g infty N r 4 pi r 2 dr Burada ilk integral galaksi icindeki ikincisi ise galaksi disindaki uygarlik sayisini verir Hangi integralin sonucunun daha buyuk oldugu N r displaystyle N r degerinin hangi hizla kuculdugune baglidir ki bu bilinmemektedir Bu gozlem Kardasev e aitttir b Galaksimiz dahilinde en azindan bir medeniyet var olsa dahi bu denklemin sonuclarina gore galaksimizdeki ortalama ya da muhtemel medeniyet sayisi birden kucuk olabilir Diger bir deyisle bu galakside en azindan bir medeniyetin var olmasi bu durumun en olasi durum oldugunu gostermez Bu antropik sapmanin en guzel orneklerinden biridir Hicbir medeniyet kendi varligini bir galakside medeniyetin var olma ihtimalini hesaplamakta kullanamaz cunku en azindan bir medeniyet var olmasaydi boyle bir soru da ortaya cikmazdi c CERN deki Buyuk Hadron Carpistiricisi nda ya da New York taki Goreceli Agir Iyon Carpistiricisi nda gerceklestirilen deneyler hakkindaki cekinceler bu duruma ornektir Bu deneylerde carpisma sonucunda kara deliklerin olusabilecegi gibi fikirler one surulmustu ancak bunlar bilimadamlari tarafindan dikkate alinmadi cunku her gun Dunya ya ve Ay a cok daha yuksek enerjili kozmik isinlar carpmaktadir NYT makalesi 22 Eylul 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde Teknik rapor14 Nisan 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde Yine de genel kaygi gecerlidir Kaynakca Sagan Carl Cosmos Ballantine Books 1985 Wesson Paul Haziran 1992 Cosmology extraterrestrial intelligence and a resolution of the Fermi Hart paradox PDF Royal Astronomical Society Quarterly Journal Cilt 31 ss 161 170 ISSN 0035 8738 Erisim tarihi 6 Mayis 2007 a b Brin Glen David 1983 The Great Silence The Controversy Concerning Extraterrestial Intelligent Life PDF Quarterly Journal of Royal Astronomical Society Cilt 24 ss pp 283 309 20 Mart 2015 tarihinde kaynagindan PDF Erisim tarihi 6 Subat 2021 KB1 bakim Fazladan yazi link Craig Andrew 2003 Astronomers count the stars BBC News BBC 19 Subat 2009 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 8 Nisan 2006 Crawford I A Where are They Maybe we are alone in the galaxy after all 26 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde Scientific American Temmuz 2000 s 38 43 2000 Sovyet gokbilimci Nikolay Kardasev e gore Kardasev olceginde 3 degerine sahip bir dunya disi uygarlik 10 milyar isik yili uzaga sinyaller gonderebilir Shklovskii I S ve Sagan Carl Intelligent Life in the Universe s 394 a b Eric Jones Where is everybody Fermi nin sorusunun oykusu 29 Haziran 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde Los Alamos Technical report LA 10311 MS March 1985 Shostak Seth 25 Ekim 2001 Space com Space com 10 Aralik 2010 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 8 Nisan 2006 yayimci dis baglanti yardim ve Tipler F J 1986 The Anthropic Cosmological Principle Oxford Univ Press ss s 588 ISBN 0 19 282147 4 Mullen Leslie 2002 Astrobiology Magazine Space com 14 Kasim 2010 tarihinde kaynagindan arsivlendi Habitable Planet Signposts 29 Eylul 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde Astrobiology magazine G Chauvin A M Lagrange C Dumas B Zuckerman D Mouillet I Song J L Beuzit P Lowrance 2004 Astronomy amp Astrophysics Cilt 425 ss L29 L32 doi 10 1051 0004 6361 200400056 8 Eylul 2006 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 7 Eylul 2008 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Schneider Jean 25 Nisan 2007 Interactive Extra solar Planets Catalog The Extrasolar Planets Encyclopedia 19 Aralik 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 25 Nisan 2007 Udry et al 2007 The HARPS search for southern extra solar planets XI An habitable super Earth 5 M in a 3 planet system Astronomy and Astrophysics preprint preprint Papagiannis M D 1978 Are We Alone or Could They be in the Asteroid Belt PDF Quarterly Journal of the Royal Astronomical Society Cilt 19 ss 277 281 Bracewell R N Communications from Superior Galactic Communities Nature 186 670 671 1960 Yeniden basim A G Cameron editor Interstellar Communication W A Benjamin Inc New York sayfa 243 248 1963 26 Haziran 2007 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 7 Eylul 2008 Freitas Jr Robert A and Valdes Francisco The Search for Extraterrestrial Artifacts Acta Astronautica 12 Sayi 12 1027 1034 1985 Dyson Freeman Search for Artificial Stellar Sources of Infra Red Radiation Science Haziran 1960 Niven Larry Bigger than Worlds Analog Mart 1974 Fermi National Accelerator Laboratory 17 Kasim 2015 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 10 Subat 2008 yayimci dis baglanti yardim Hanson Robin 1998 The Great Filter Are We Almost Past It 12 Ocak 2015 tarihinde kaynagindan Peter Ward ve Donald Brownlee Rare Earth Why Complex Life is Uncommon in the Universe Copernicus Books Ocak 2000 ISBN 0 387 98701 0 Inside Animal Minds National Geographic March 2008 Athena Andreadis E T Call Springer Verlag 16 Nisan 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde SETI League Publications 2000 Nick Bostrom Existential Risks Analyzing Human Extinction Scenarios and Related Hazards DOC 1 Subat 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 29 Temmuz 2008 Darling David The Encyclopedia of Astrobiology Astronomy and Spaceflight Worlds of David Darling 21 Eylul 2013 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 11 Mayis 2006 is dis baglanti yardim Hawking Stephen Public Lectures University of Cambridge 1 Subat 2009 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 11 Mayis 2006 Archer Michael Slime Monsters Will Be Human Too Nature Australia cilt 22 1989 Soter Steven 2005 Astrobiology Magazine Space com 29 Eylul 2007 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 3 Mayis 2006 yayimci dis baglanti yardim Or Hashem 4 2 Wiker Benjamin D Christianity and the Search for Extraterrestrial Life crisismagazine com 22 Mayis 2014 tarihinde kaynagindan Ornegin Gonzalez Guillermo ve Richards Jay W The Privileged Planet Regnery 2004 Webb Stephen If the Universe Is Teeming With Aliens Where Is Everybody Springer 2002 pp 62 71 Douglas Vakoch Decoding E T Ancient Tongues Point Way To Learning Alien Languages 27 Eylul 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde SETI Institute 15 Kasim 2001 Newman W T ve Sagan C 1981 Galactic civilizations Population dynamics and interstellar diffusion Icarus Cilt 46 ss 293 327 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Brin sayfa 287 ve 298 The Fermi Paradox An Approach Based on Percolation Theory 27 Eylul 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde Journal of the British Interplanetary Society Londra cilt 51 sayfa 163 166 1998 Scheffer L K 1994 Machine Intelligence the Cost of Interstellar Travel and Fermi s Paradox PDF Quarterly Journal of the Royal Astronomical Society Cilt 35 s 157 Kinouchi Osame Persistence solves Fermi Paradox but challenges SETI projects 31 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde Condensed Matter 0112137 v1 Aralik 2001 Margaret C Turnbull ve Jill C Tarter Target selection for SETI A catalog of nearby habitable stellar systems The Astrophysical Journal Supplement Series 145 181 198 Mart 2003 27 Kasim 2010 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 7 Eylul 2008 27 Kasim 2010 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 7 Eylul 2008 BBC Cornwall Marconi 100 20 Mayis 2009 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 7 Eylul 2008 27 Ekim 2010 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 7 Eylul 2008 Galactic Neutrino Communication 12 Temmuz 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 7 Eylul 2008 History of Solar Energy 13 Agustos 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde www solarenergy com Smart John Answering the Fermi Paradox Exploring the Mechanisms of Universal Transcension 31 Aralik 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde Journal of Evolution and Technology Haziran 2002 John A Ball The Zoo Hypothesis Icarus cilt 19 sayi 3 sayfa 347 349 Temmuz 1973 Laura Knight Jadczyk 2006 The High Strangeness Crawford Temmuz 2000 Baxter Stephen 2001 The Planetarium Hypothesis A Resolution of the Fermi Paradox 27 Eylul 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde Journal of the British Interplanetary Society Cilt 54 sayi 5 6 sayfa 210 216 Nick Bostrom 2003 Are You Living In a Computer Simulation Philosophical Quarterly 2003 cilt 53 sayi 211 sayfa 243 255 Ayrica simulasyon argmani hakkinda bir web sitesi 4 Aralik 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde Schombert James Fermi s paradox i e Where are they 17 Nisan 2004 tarihinde Wayback Machine sitesinde Ders notlari University of Oregon a b J Tarter 2001 What is SETI 27 Eylul 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde Annals of the New York Academy of Sciences 950 sayfa 269 275 2001 Webb sayfa 27 60 Swords Michael D The Extraterrestrial Hypothesis and Science sayfa 368 373 in The UFO Encyclopedia The Phenomenon from the Beginning i icinde 2 baski 1998 Omingraphics ISBN 0 7808 0097 4Konuyla ilgili yayinlarBen Zuckerman ve Michael H Hart Extraterrestrials Where Are They ISBN 0 521 44803 4 Amazon 5 Kasim 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde Savage Marshall T 1992 The Millennial Project Colonizing the Galaxy in 8 Easy Steps Denver Empyrean Publishing ISBN 0 9633914 8 8 Webb Stephen 2002 If the Universe Is Teeming with Aliens Where Is Everybody Copernicus Books ISBN 0 387 95501 1 Michaud Michael 2006 Contact with Alien Civilizations Our Hopes and Fears about Encountering Extraterrestrials Copernicus Books ISBN 978 0 387 28598 6 Gold Thomas 1998 The Deep Hot Biosphere Springer ISBN 978 0 387 95253 6 Evolving the Alien The Science of Extraterrestrial LifeDis baglantilarSo much space so little time why aliens haven t found us yet 7 Temmuz 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde by Ian Sample The Guardian 2007 The Possibilities of FTL Or Fermi s Paradox Reconsidered 20 Agustos 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde by F E Freiheit IV by by Magazine May June to November December 2000 by Extraterrestrial Intelligence in the Solar System Resolving the Fermi Paradox8 Aralik 2004 tarihinde Wayback Machine sitesinde which argues that our observations are incomplete and There Is No Fermi Paradox 23 Temmuz 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arguing that the paradox is based on a logical flaw both by by Paul Hughes Astrobiology Magazine July 2002 Michael Meyer Frank Drake Christopher McKay Donald Brownlee amp David Grinspoon Introduction and Drake equations for the Fermi paradox 29 Ekim 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde The Fermi Paradox Back With a Vengeance 19 Ekim 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde by Virtual Reality Could Explain the Fermi Paradox 14 Mayis 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde by Michael Graham Richard Songs about Fermi s Paradox13 Nisan 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde