Bu maddede bulunmasına karşın yetersizliği nedeniyle bazı bilgilerin hangi kaynaktan alındığı belirsizdir.Ağustos 2020) () ( |
Mani dini veya Maniheizm, 3. yüzyılda Pers İmparatorluğu içinde, "Peygamberlerin Mührü" yani "son peygamber" olduğuna inanılmışMani tarafından kurulmuş ve kısa sürede hızla geniş bir coğrafyaya yayılmış büyük bir dindi. Bu dinin önemli kutsal metinlerinden biri Arzhang'dı. Mani dini en parlak dönemini 8. yüzyılda Uygur Devleti'nin millî dini olarak ilan edilmesi ile yaşadı. Mani kelimesi eski Türkçe "Mengü" ve Çağatay Türkçesinde "Tanrı" demektir.
Mani dininin dünyayı görüşünde tanrısal aydınlık ile karanlık iki rakip olarak karşı karşıya durur. Bu ikisinin birbirleri ile mücadelesinde aydınlığın bir kısmı karanlığın içinde (dünyanın içinde) tutsak kalmıştır. Herhangi bir canı söndürmek, hatta bir meyveyi dalından koparmak bile tanrısal maddeye zarar verip aydınlığın tutsaklığını daha da uzatır. Işığın (aydınlığın) tutsaklığına ancak "seçilmişler"in yardımı ile son verilebilir. Seçilmişler hiçbir canlıyı incitmezler ve asla cinsel ilişkide bulunmazlar. Bu yüzden kendi başlarına geçimlerini sağlayamazlar ve "dinleyenler" onların ihtiyaçlarını temin ederler. Seçilmişlerin sindiriminde ışık ile karanlığın birbirinden ayrıldığına, dua ve şarkı yardımı ile bu elde edilen ışığın tekrar Tanrı'ya geri döndüğüne inanılır. Ancak dinleyenler de günahlarını temizlemek için birçok enkarnasyonlardan geçmeleri gerekir. İnanca göre dünyanın sonunda ışık ile karanlık ebediyen ayrılacaklardır.
O güne dek bilinen tüm dinsel sistemlerin gerçek sentezi olduğu ileri sürülmüştür. Manicilik aslında Zerdüşt düalizmi, Babilonya folkloru, Budist ahlâk ilkeleri ve Hristiyan unsurların bir karışımından oluşmaktadır. Bu bileşimde önde gelen anlayış iki ezelî ilkenin, iyi ve kötünün, çatışmasıdır. Bu bakımdan din tarihi araştırmaları, Maniciliği bir tür dinsel düalizm (ikicilik) olarak sınıflandırmışlardır. Bu din hem Doğu'ya, hem de Batı'ya doğru olağanüstü bir hızla yayılmış; Kuzey Afrika, İspanya, Fransa, Kuzey İtalya ve Balkanlar'da bin yıl süre ile dağınık ve süreksiz biçimde varlığını devam ettirmiştir. Oysa, asıl gelişimini doğduğu topraklar olan Mezopotamya, Babilonya ile İran'da gerçekleştirmiş ve Doğu'da etkisini X. yüzyıldan sonralara kadar sürdürdüğü Türkistan, Kuzey Hindistan, Batı Çin ve Tibet'e kadar yayılmayı başarmıştır.
Tarih
Mani, 14 Nisan 216[] tarihinde Arşaklılar'a ait Tizpon kentinde dünyaya geldi. Fâtâk güçlü dinsel eğilimlere sahip bir kişi olmalıydı, zira bir süre sonra Ecbatana'yı terk ederek, Güney Babilonya'da bulunan "Menakkede" (Arapça Mugtasıla) adlı bir Mandeen tarîkatine katıldı ve küçük oğlunu bu inançlara göre yetiştirdi. Mani'nin babası da, din reformu taraftarı olarak önemli etkinliklerde bulunmuş ve adeta oğluna öncülük etmiştir. Mani dinsel eğitiminin yanı sıra gençlik yıllarını nakkaşlık öğrenerek geçirmiştir.
Mani'nin içinde büyüdüğü bu tarîkat hakkında pek ayrıntılı bir bilgi mevcut değildir. Bir tür su ile arınma yani "vaftiz" uygulamasına sadık oldukları biliniyor. Tarîkat üyeleri, günahlarından arınmak için her gün abdest alıyorlar ve yiyeceklerini de su ile temizliyorlardı. Ayrıca, et yemiyorlar ve şarap içmiyorlardı. Her üye kendine ayrılmış bulunan tarlada çalışmak zorundaydı. Tarîkat'in yerleşik ve tarımsal görünümü bir Yahudi tarîkati olan Esseneler'i andırıyor. Bu benzeşimi güçlendiren diğer bir öğe de, kendi dinsel inançlarını tıpkı Esseneler gibi "Yasa" (Nomos) olarak adlandırmalarıdır. Diğer önemli bir unsur da, bu tarîkatin, bir Yahudi uygulaması olan "Sabbat" gününe riayet etmesidir.
Mani Pers İmparatorluğunun I. Şapur (242–273) egemenliği altındaki döneminde, öğretilerini çok başarılı olarak halk arasında yayabilmiştir. Ancak I. Şapur'in ardından tahta çıkan hükümdar I. Behram (ya da II. Behram) onu bir şikayeti üzerine tutuklatıp idam ettirmiştir. Maniciler, Mani'nin bir haça çakılarak (İsa'daki gibi) idam edildiğini kayıt etmiş olsalar da, bunda bazı şüpheler vardır. Mani dini Antik Çağın sonlarında, 3. ve 4. yüzyıllarda Sasani İmparatorluğu ve çevresinde yayılmıştır. Kral I. Şapur'in bir kardeşi Mani dini'ni kabul etmiş; ancak Şapur'dan sonra gelen Fars kralları Manicilerin düşmanı olmuşlardır. 4. yüzyılda Roma İmparatorluğuna kadar yayılmış olan Mani dini, etkili misyoner uygulamaları sayesinde daha da ilerleyip Çin'e ve İspanya'ya kadar yayılmıştır. Mani dini en parlak dönemini Uygur hükümdarı Bögü Kağan'ın hüküm sürdüğü 762 yılında devlet dini olarak ilan etmesi ile yaşamıştır. Mani dini'nin misyoner uygulamalarının nasıl bu kadar başarılı olduğu sorusu günümüzün birçok tarihçilerini meşgul etmiştir: Dini yaymak için kullanılan dini ifadelerin doğuda Budizm'e ve batıda Hristiyanlığa yaklaştırılmış olması; ama buna rağmen dinin yöresel olarak ana hatlarından sapmaması buna neden olarak görülmektedir. Mani dini 5. yüzyılda özellikle Roma İmparatorluğunda hızla yayılan Hristiyanlığa ciddi bir rakip olmuş, bu yüzden Romalılar bu dinin yayılmasını önlemek için çaba göstermişlerdir. Mani dini Çin'de 14. yüzyılda ortadan kaybolmuş, ama Çin'in Ming döneminin kuruluşunda önemli bir rol oynamıştır (Ming aydınlık ya da ışık anlamına gelir). Mani dini sonunda Avrasyada birçok dinin içine işlenmiş ve böylece başka dinlerin yeni kollarının ve tarikatlarının doğmasını sağlamıştır.
Mâniler (Mani-chéens)
İran’ın Ortodoks dininin Mazdeizm olmasına rağmen “heterodoks” bütün inançlar İslâm’dan önce de sonra da mücadele etmekteydiler. Sasânîler’den sonra çok daha müsamahakâr olan İslâmîyet yönetimi altında Mâniler bir nebze özgürlük kazanmışlardı. Mâni dini vâsi bir edebiyâta sahiptir. Bizzât Mâni, eserlerinin büyük bir kısmını Süryanî dilinde yazmış ve hemen âkabinde bu eserler Pehlevî diline tercüme edilmişti. İkinci Hicrî asırda bu eserlerin Arapça’ya tercüme edilmeleriyse Mâniliğin yayılmasına büyük ölçüde hizmet etti.
“Yezdân-ı Baht” mezhebinin kurulması
“Hişam İbn-i Abd’ûl-Melik” devrinde Mâniler’in önderlerine Mihr adı verilmekteydi. Mâni reislerinden olan Zâd Hürmüzd ise ayrı bir Mâni tarikâtı kurmak amacıyla “Medain” şehrine gitti. Orada karşılaştığı Haccac’ın kâtibi Miklas’ı “Danaveryan” adı verilen tarikâtın başına geçirdi. Miklas’ın ölümünden sonra ise yerine Afrika’dan gelen “Ebû Hilâl’ûd-Deyhûrî” geçti. Me’mûn ve Mu’tâsım devirlerindeki reisleri “Ebû Ali Sâid” ve sonra da “Nâsır bin Hürmüz’ûs-Semerkandî” idi. Me’mûn devrinde Rey şehrinde ikâmet etmekte olan “Yezdân-ı Baht” Mâniler’den ayrılarak kendi mezhebini oluşturdu.
Zandikler (Zenâdike)
Mâniler’e Sasânîler Devri’nde “Zandik” adı veriliyordu. “Mes’ûdî”, Zandikler’i Zerdüşt’ün kitabı Avesta’dan ayrılarak onun tefsiri olan “Zend” kitabına bağlanan topluluk olarak tanımlamaktadır. Yani tefsiri kabul ederek asıl metni reddedenler anlamında kendilerine “Zandik” adı verilmişti. İslâm devirlerinde önce Mâniler, daha sonra da Mezdekîler ayni şekilde “Zandik” (Zindik) olarak adlandırılmışlardı. Emevîler devrinde Zindik olarak adlandırılanlar nispeten azınlıktaydı. Me’mûn Horasan’a ilk geldiğinde “Mübid Mûbidân” halifenin veziri Fazl İbn-i Sehl’in yanında bulunmaktaydı. Me’mûn Zındıklar’a ve Mübidler’e karşı son derece müsamahakâr davranan bir halife olarak tanınmaktaydı.
Dünya görüşü
Mani, insanlığın dinsel kurtuluşunun tarihsel bir akış içinde en önemli aşamalarını sıralarken, kendi öncülleri arasında Enoch'u, Nuh'un oğlu Sam'ı, Buda'yı, Zerdüşt'ü ve İsa'yı saymıştır. Mani, bu yazılarda, İsa'nın yaşamının belli başlı olaylarını özetlemiş, Havariler'in çabalarını, Paul'un misyonunu, Hristiyan Kilisesi'nin yaşadığı krizi ve dünyayı düzeltmek için uğraş vermiş olan Markion ve Bardesanes gibi gnostikleri anlatmıştır Nihayet, İsa'nın müjdelemiş olduğu "Paracletos"un, yani bizzat Mani'nin döneminin geldiğini ilân etmiştir.
"Paracletos" sözcüğü, Ruhulkudüs'e verilen bir isim olarak Yuhanna İncili'nde geçmektedir. "Paracletos"un din dışı anlamı "şefaat eden, aracı, arabulucu" biçimindedir. Özellikle, İsa'nın veda konuşmalarında "Avutucu, Gerçek Ruh ve Kutsal Ruh" adı altında sıkça yer almaktadır. (Yuhanna XIV/16,26 - XV/26 - XVI/7)
Manicilik'te gerçek gizem, köktenci ve evrensel düalizmdir. Manici inanca göre bu gizem, Mani'nin ruhsal ikizi olan Paracletos tarafından Mani'ye aktarılmış ve Mani de bu gizemi öğretmekle görevlendirilmiştir. Mani, on iki yaşındayken ilk kez göksel bir ziyarete tanık olduğunu ve ilk ilâhi açıklamaları aldığını ileri sürer. Arap tarihçisi en-Nedîm'e göre bu ziyareti yapan "et-Taum" (ikiz anlamına gelen Nebatîce bir sözcük) adlı bir melektir. Bu melek Mani'nin ikizi ya da ruhsal eşi olup, onu eğitip görevine hazırlayacak olan Paracletos'tur.
Mani'ye göre Zerdüşt, Buddha ve hatta İsa'nın başarılı olamamalarının nedeni, kendi öğretilerini yazıya geçirmemiş olmalarında aranmalıdır. Bu düşünce ile Mani, herkesçe anlaşılabilen basit bir dil kullanarak kendi öğretisini yazıya dökmüştür. Manici yazıların halktan gördüğü yoğun ilgi, Maniciliğin karşısında olanların ve özellikle Hristiyan Kilisesi'nin neden bu yazıları yok etmeye çalıştıklarını açıklamaktadır. 279 Yılında, Roma İmparatoru Diocletianus, İskenderiye kentinde tüm Manici yazıların yakılmasını buyurmuştur. Buna benzer yok etme çabaları yüzyıllarca sürdürülmüştür. Halbuki, İsa'dan sonra II. yüzyılın ortalarında İran'da doğan Manicilik inancı, henüz ilk yüzyılını tamamlamadan Doğu ve Batı'ya yayılmayı başarmıştı ve doğal olarak karşısındaki en büyük rakip Hristiyanlıktı. Manicilik ile Hristiyanlık arasında uzun ve sert bir kavga cereyan etti. Hristiyanlık bu kez karşısında, akılcı yöntemleri ve başarılı diyalektik çözümlemeleri olan, Hristiyan Kilisesi modeline uygun örgütlenen ciddi bir hasım bulmuştu. Her geçen gün, Manicilik karşıtı kilise kuralları, devlet buyrukları ve düalist öğretileri kötüleyen yapıtlar çoğalıyordu. Hristiyan Kilisesi, Manicilik karşısında geçirdiği korkuyu bir daha asla unutamayacak, yüzyıllar boyunca karşılaştığı her düalist hareketi Maniciliğin bir devamı ya da hortlaması olarak kabul edecekti. Aradan uzun yıllar geçmiş olmasına karşın Vaudoislar, Katharlar, Tampliyeler Manicilik ile suçlanacaktı. Artık, Hristiyan Kilisesi'nin gözünde her sapkın inanç Manicilik olarak yaftalanacaktır. Bu suçlamadan ne Luther, ne de Calvin kendini kurtaramayacaktır. Oysa, Luther kendi yandaşları tarafından Kilise'nin Maniciliğe karşı son savunucusu olarak gösterilmiştir.
Batı'daki reformasyon hareketinden sonra, her ne kadar Kilise'nin dogmatik tutumunda önemli bir değişim olmadıysa da, Maniciliğin araştırılması ve daha iyi anlaşılması çabaları başladı. Manici belgelerinin incelenmesi, Doğu ile Batı'yı Zerdüşt ile İsa'yı birleştirmeye uğraşmış bir bilgenin varlığını gösteriyordu. Zamanla, eski İran ve Hint inançlarının daha iyi anlaşılmasıyla, Maniciliğin kaynaklarına dair yeni açıklamalar elde edildi. Maniciliğin temel öğretisi olan gnostik düalizmin eski Zerdüşt inançlarının yanı sıra, Hint öğretilerinde kök bulduğu ortaya çıkarıldı. Böylece Manicilik; köktenci düalizm, Doğu pagan inançları ve doğacı dinlerden kaynaklanan, Zerdüşt'ten yola çıkarak düzenlenmiş ve İncil kalıbına dökülmüş bir gnostik Asya inancı olarak tanımlandı.
Assyrioloji'nin gelişimi Manicilikte yeni nitelikler bulunmasını sağladı. Böylece, Maniciliğin en eski köklerinin Kalde ve Babilonya'nın eski inançlarında yer aldığı anlaşıldı. Sonuçta Mani dininin, Mezopotamya-İran düalizmi üzerine temellenen ve evrensel bir din niteliğine ulaşabilmek amacıyla Buddhizm ve Hristiyanlıktan aktarmalar yapan bir "syncretist" (bağdaştırmacı) inanç olarak Doğu'ya ve Batı'ya doğru genişlediği belirlendi. Bu genişleme, Hristiyanlığın ilk yüzyıllarında tam anlamıyla etkindi ve ancak İslâm tarafından kesin olarak durdurulacaktı. Kısacası Mani, Zerdüşt inancının da kaynağı olan Kalde-Babilonya potasında, Buddhist ahlâk ilkelerini ve Hristiyan öğretisini harmanlayan bir bilgeydi.
Ortaya çıkarılan son bulguların ışığında, Manicilik bir büyük din olarak değerlendirilebilir. Üstelik "kitaplı" bir din, bir misyoner dini, örgütlenmiş bir din, tüm büyük dinleri kendinde eritmek isteyen evrensel ve nihaî bir din. Ancak tüm bu niteliklerden daha önemlisi, her şeyin başına iki ezelî ve karşıt iki ilkeyi, Işık ve Karanlığı yerleştirmiş olan ve İsa'nın gelişini müjdelediği "Paracletos" tarafından gizemleri açıklanan köktenci bir "gnosis"tir Manicilik. Tüm yaşamı ve tüm bilgileri içerdiğini ileri süren bir toptancı gizem dinidir. İsa başarısız olmuş, Aziz Paul ile Marcion'un çabaları boşa gitmiştir. Gerçek Kilise'yi yeniden düzenlemekle görevlendirilmiş olan Paracletos-Mani zuhur etmiştir.
Maniheizmin Şî’îlik üzerine olan tesirleri, Mu'tezile ve Mazdeizm ile mücadelesi
Emevîler devrinde ve Abbâsî Halifeliği’nin başlangıcında Mâniler’e gösterilmekte olan hoşgörü zamanla Zerdüşt Mûbidleri’nin de tesirleri neticesinde şiddete dönüşmeye başlamıştı. Emevîler’in dinî tesamühünü terk eden Abbâsîler eski İran hükümdarlarının tahtlarına oturmak suretiyle onların rolünü üstlenerek öteki mezheplere karşı eski Zerdüştîliğin uygulamış olduğu şiddetin aynını göstermeye başlamışlardı.
Maniheizmin Abbâsîler Devri’nde İslâm ile giriştiği mücadele
Abbâsîliğin en önemli niteliklerinden biri, Arap unsurlardan ziyâde İranlılar’ın rolüyle Devlet ile Eglise’nin “Ehl-i Sünnet vel Cemaat” adını alan tam bir İslâm Ortadoksluğu çatısı altında birleştirilmesi olmuştu. Zenâdika’nın ittihamı rejim aleyhtarlarına karşı devletin en mükemmel silahını oluşturmaktaydı. Örneğin, İbn’ûl-Mukaffa’ “Süfyan bin Muaviye” tarafından Zindiklik bahanesiyle i’dam edilmişti. “Şair Beşşar İbn-i Bürd” Hâlife Mehdî’nin sarayında uzun yıllar geçirdikten sonra veziri Yakup İbn-i Davud’un aleyhinde hicviyeler yazması nedeniyle kırbaçlanarak, şair “Ebû Nüvâs” ise Halife Emîn’e telmihan yazdığı şiirler nedeniyle zehirletilerek öldürülmüşlerdi. Her ikisi de Zindiklik ile itham edilmişlerdi.
Abbâsî Hâlifesi devrinde “Mâniler” iyi muamele gördü. Hâlifenin tâbibi “Hasib” kendisinin Hristiyan olduğunu açıkça söyleyen bir “Zindik” idi. Ayni halifenin kâtibi “Yezid bin El-Feyz” de Mâni idi. “Mâniler” ve kendilerine “Dehrîler” adı verilen hür düşünceli ve materyalist feylesoflar, Hâlife Muhammed "el-Mehdî bi’l-Lâh" zamanında ise Zindiklik töhmetiyle i’dama, hapse ve i’tisafa uğradılar. “İbn-i Râvendî” yandaşı olan “Salih bin Abd’ûl-Kuddus” de H. 166 / M. 783 yılında Hâlife Mehdî tarafından i’dam ettirilmişti.
Maniheizmin Mu'tezile ile mücadelesi ve Şî’îlik üzerine tesirleri
Mâniler’in dinî eğitimlerinin İslâmiyet’in dinî âkideleri üzerine de bir hâyli tesirleri olmuştu. Bazı İslâm mezhepleri Mâniler ile mücadelelerini sürdürürlerken onlarla kaynaşarak, ya doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak Maniheizmin tesirine tâbi oldular. İslâm âleminde Maniheizmnin gelişme devri tam olarak öncelikle Mu'tezile’nin en güçlendiği zamana ve ikinci derecede de Şî’îliğin en kudretli olduğu döneme tekabül etmektedir. Mu'tezile reislerinin birçoğu Mâniler ile dinî ve metafizik mes’elelerle alâkalı münazaralar yapmak suretiyle mücadele ediyorlardı. Bu karşılıklı yapılan münazaralar esnasında Mâni i’tikadlarının Şî’îlik üzerine önemli tesirleri olmuştu. Hâlife Mehdî zamanında, “Ebû Muhammed Hişâm bin El-Hakem”, “Ebû Ali Muhammed İbn-i Abd’ûl-Vahhab El-Cübbaî”, Yahya bin Halid’in kâtibi ve Zindiklik ile de itham edilmiş olan “Ebû Muhammed Hasan bin Mûsâ El-Nevbahtî”, “Ahmed bin Muhammed bin Hanbel”, “Ebû Muhammed bin Zekeriya Er-Râzî” ve İbrahim’ün-Nazzam’ın tilmizlerinden “Ebû Affan Er-Rakî” gibi İslâm âlim ve kelâmcılarının "Maniheizm" ve onun âkideleri aleyhine yazmış oldukları kitaplarda heterodoks nitelik taşıyan ve hususiyle de Mâniliğe ait bilumum mezhepleri reddetmeğe başlamışlardı. Diğer taraftan ise “İbn-i Tâlut”, “Ebû Şâkir’ûd-Deysânî”, İbn’il-A’da El-Harizî”, “Abd’ûl-Kerîm bin Ebî’l-Evcâ”, “Salih bin Abd’ûl-Kuddus”, “Hammad-ı Acered”, “Yahya bin Ziyâd” ve “Muti bin İlyâs” gibi müellifler "Maniheizm" âkidelerini müdaafa eden eserler yazmışlardı.
Maniheizmin Abbâsîler Devri’nde Zerdüştlük ile mücadelesi
Mâniler, Zerdüştîler ile de münazara ve mücadelelerini sürdürmektelerdi. Bu konuda yazılmış “Chikand Guomânîgu Vîgıâr” adındaki Zedüştî eser, Maniheizmi ret ve cerh etmektedir.
Gnosis
Hristiyanlığın ilk yüzyıllarında, Kilise Babaları çoğu zaman pek dikkatli ve titiz olmalarına karşın, temel teolojik konularda kararsız duruma düşmüşlerdi. Çabalarını "Günahtan Arınma" konusuna yöneltmişler, ancak Günahın asıl nedeni konusunda yetersiz kalmışlardı.
Oysa, o çağlarda Hristiyanlar için en önemli sorun günahtı. İçinde yaşadıkları, Roma İmparatorluğu'nun acımasız, sefih ve belirsiz dünyası, hiç kuşkusuz günah dolu bir dünyaydı. Öyleyse, her şeye kadir olan, iyi Tanrı tüm bu kötülüklere ve günahlara nasıl oluyor da izin veriyordu?
Gnostisizm'in temelinde bu kötülük ve günah sorununu çözme arzusu yatar. Kilise bu konuda tatmin edici yanıtlar üretemeyince, düşünürler kendi öz çözümlerini aramak zorunda kaldılar ve bu arayışın sonunda Hristiyan Düalizmi oluştu. II. yüzyılın ortalarında, Gnostik düşünce, birbirinden alabildiğine farklı ancak özde birleşen Marcion, Valentinus ve Basilides gibi düşünürlerin önderliğinde Roma dünyasını sarstı.
Gnostiklerin çözümü, görünen ve bilinen, zalim ve günah dolu evreni yaratmış olma sorumluluğunu Tanrı'dan almak biçiminde ortaya çıktı. Marcion'a göre evreni yaratan Ahd-i Atik'teki merhametsiz Jehova (Demiurgos) idi. Platon, Timaeus isimli diyaloğunda evreni Demiurgos'un yarattığını söyler. Bu Yunanca sözcük "zanaatkâr" anlamını taşımaktadır. Gnostikler, Demiurgos'u evreni tüm kusurları ile yaratan, kötü, cahil ve kıskanç, ikincil bir tanrı olarak değerlendirmişlerdir. Gnostizmin ilkelerine göre, sıradan insanlar, yalnızca Gnostiklerin kavrayıp taptığı gerçek Tanrı'ya değil, bilinçsizce Demiurgos'a tapmaktadırlar.
Çeşitli Gnostik tarîkatlerin birbirinden ne ölçüde farklı olduklarını bugün tam olarak bilemiyoruz. Ancak, bunların tümünde bir inisiyasyon töreninin, bir "gizeme ulaşma" ritüelinin uygulandığı biliniyor. Tüm bu tarîkatler, insanları içlerinde bulunan "Tanrısal Öz"ün ölçüsüne göre üç sınıfa ayırmışlar. Valentinus'a göre bu sınıflar şu biçimde sıralanıyor: önce "Pneumatikoi" (Ruhanîler) geliyor; bu kişiler Tanrı ateşi ile dolu olup kurtuluşları için yalnızca gnosis'in açıklanmasına gereksinim duyarlar. İkinci kategoride "Psikhikoi" (Psişikler) bulunur; bu kişilerin ruhlarında Tanrısal öz az da olsa bulunur ama kurtuluşları kesin değildir; kurtulmak için iyilikler yapmaları gereklidir. Sonuncu kategoriyi "Glikoi" (Maddîler) oluşturur; bunlar içlerinde hiç Tanrı kıvılcımı olmayan kişilerdir ve kaçınılmaz olarak geldikleri toza geri dönecekler.
Gnostik düşünce böylesine kesin çizgilerle belirlenmiş bir Düalizmi içerdiği için, yalnızca iyilik ile kötülüğü değil, tüm erdemlerin karşıtını da içeriyordu. Mademki, yaratılmış evren günah doluydu, o zaman ondan kaçınmak gerekliydi. Öncelikle, her şeyden elini eteğini çekmek gerekliydi. Dünya zevk ve nimetlerinde aşırıya kaçmak acınacak bir durumdu, evlenmek ve çocuk yapmaktan uzak durulmalıydı.
Ancak, Gnostik Düalizm giderek daha keskinleşecek, Işık ve Karanlık, İyi Tanrı ile Demiurgos arasındaki karşıtlık daha sertleşecekti. Demiurgos artık açıkça şeytanın ta kendisi olarak düşünülüyor ve evreni yaratanın doğrudan şeytan olduğu kabul ediliyordu.
Marcion'un temellerini attığı bu inanç zamanla ilk büyük Hristiyan Düalist kilisesini oluşturdu. Marcion'un düşünceleri o denli etkili olmuştu ki, daha sonraları ortodoks Hristiyanlık, karşısında bulduğu her türlü sapkın inanca "Marcionist" ya da "Manihaeist" sıfatını yapıştırdı.
Ancak, Marcion'un temelde Hristiyan olmasına karşın, Mani Hristiyanlık sınırlarının dışında kabul ediliyordu. Mani, bilinen yaşam öyküsüne göre, bir sapkın Hristiyandan çok, bir Zerdüştî olmalıdır. Mani'nin kendi yazdıklarına göre, tüm din önderleri; Hermes, Buddha, Zerdüşt, İsa ve hatta Platon onun öncülleridir, ancak İsa'nın yeri hepsinin üzerindedir ve panteistik bir konuma ulaşmıştır. Mani'nin inancına göre, İsa bedenleşmiş bir tanrısal varlıktır, yalnızca yayılan bir ışık değildir, o her yerde vardır; İsa, insanlık için acı çekerek insanların kurtuluşunu sağlamıştır.
Örgüt ve ritüel
Maniciliğin örgütlenmesinde de Marcion örnek olarak alınmıştır. Maniciler iki sınıfa ayrılmışlardır: gizeme ulaşmış olanlar ile sıradan inananlar ya da Mani'nin adlandırdığı gibi "Seçkinler" (ya da Yetkinler) ile "Dinleyenler". Manicilik'te kadınlar da seçkinlerin arasına kabul edilirdi. Bir tür ruhban sınıfı olan seçkinler, çok zorlu hazırlık dönemlerinden ve çetin inisiyasyon törenlerinden geçirilirlerdi. "Consolamentum" (Teselli) adı verilen inisiyasyon törenine pek önem verilirdi. Bu aşamadan sonra, seçkinler "Tanrısal Işık" ile dolarlar ve artık bu ışığı dünyevî nesnelerle kirletecek eylemlerden kaçınırlardı. Evlenmezler, mülk sahibi olamazlar, et yemezler, şarap içmezlerdi. Tarım işlerinde çalışmamalı, hatta ekmeği bile doğramamalıydılar. Günlük yiyecekleri ve yalın giysileri ile gezgin bir yaşam sürmeliydi seçkinler.
Seçkinlerin ilkeleri, Buddhist keşişlerin disiplinine şaşırtıcı ölçüde yakındı. Arada bulunan tek fark, Manici seçkinlere yerleşik yaşamın yasak olmasıydı. Seçkinlerin yaşamı oldukça zordu. Yaşamları üç mühürle bağlıydı: ağız, el ve gönül mühürleri...İlk mühür, tüm kötü yiyecekleri ve kötü sözleri yasaklardı. İkinci mühür, canlı varlıkların içinde saklı bulunan ışığa verilebilecek her türlü zararı engellemek içindi; adam öldürmek, hayvan öldürmek, hatta meyve koparmak bile yasaktı. Üçüncü mühür, Manicilik inancına ve temizliğine karşı çıkan her türlü düşünceyi yasaklamaktaydı.
Doğal olarak, seçkinlerin sayısı pek azdı. Tarihte ün kazanmış seçkinlerin son derece az sayıda olması da garipsenebilir. Maniciliğe bağlı olanların büyük çoğunluğu "Dinleyiciler"den oluşuyordu. Bunlar yalnızca Mani'nin "On Emri" ile bağlıydılar. Bu on emir sırasıyla puta tapmayı, namussuzluğu, cimriliği, her türlü öldürme eylemini, zina yapmayı, hırsızlığı, yalancılığı, büyücülüğü, ikiyüzlülüğü ve Maniciliğe ihaneti yasaklıyordu. Sıradan inananların ilk görevi seçkinlere neredeyse tapınma derecesine varan bir saygı beslemekti. Dinleyiciler sık sık seçkinlerin önünde diz çökerek kutsanma talep ederler, buna karşılık sebze ve meyve verirlerdi. Herkes için geçerli olan diğer dinsel görevler dua ve oruçtu.
Dua öğle, akşamüstü, gün batımında ve güneş battıktan üç saat sonra olmak üzere günde dört kez zorunluydu. Gündüz duaları güneşe dönerek yapılır, geceleri ise aya bakarak dua edilirdi. Ne güneşin, ne de ayın görünmediği günlerde dua yönü kuzeydi. Dua etmeden önce uygulanması kesin koşul olan bir arınma riti vardı. Arınma işlemi su ile ya da su bulunmazsa toprak ile yapılırdı. Oruç zamanlaması da tıpkı dua gibi doğrudan astronomik olgulara bağlıydı. Haftanın ilk günü güneşin onuruna (Sunday?) herkes oruç tutardı. Seçkinler, haftanın ikinci günü de ay onuruna oruç tutmakla sorumluydular. Ayrıca her yeni ayda, herkes ik gün oruç tutardı.
Maniciliğin diğer rit ve törenleri hakkında bilinenler pek az. Mani'nin ölüm yıl dönümünde gerçekleştirilen "Bema" töreni Maniciliğin en büyük kutlaması olarak biliniyor. Bu törende sürekli dua edilir ve kutsal yazılar okunurdu. Beş basamakla çıkılan bir platformun üzerine boş bir taht yerleştirilirdi. "Bema" töreninin diğer ayrıntıları ise bilinmiyor.
Ayrıca, Manicilikte vaftiz uygulamasının da bulunduğu,[] fakat bu konuyu içeren kutsal yazılar kayıp olduğundan, Manici vaftiz töreninin hiçbir ayrıntısı bugün bilinememektedir.
Doğu'daki etkileri
Hem Roma İmparatorluğu'nun, hem de İran'da Sasanîler'in baskısına karşın, Manicilik hızla yayıldı. İran'ın Doğusunda bulunan ülkelerde çok başarılı oldu. X. yüzyılın başlarında Arap tarihçi Bîrûnî; "Doğu Türklerinin büyük çoğunluğu, Çin ve Tibet'te yaşayanlar ve Hindistan'ın bir bölümü Mani dinine bağlıdırlar." diye yazmıştı.[] Son zamanlarda Turfan kazılarında ortaya çıkarılan Manici resim ve edebiyat bulguları bu açıklamayı kanıtlamıştır. Mani'nin ölümünden bir yüzyıl sonra, Manicilik Malabar kıyılarına kadar yerleşti. Karabalgasun'da bulunan ve bir zamanlar Nesturîler'e ait olduğu zannedilen Çince yazıtların, aslında Manici oldukları kuşku duyulmayacak biçimde belirlenmiştir.
Doğu'da Manicilik, IV. yüzyılın sonlarından başlayarak, Doğu İran'da sağlam bir sıçrama tahtası edinmiş ve buradan hareketle İpek Yolu boyunca Afganistan'dan Tarım Havzasına kadar yayılabilmişti. Manicilik 762 yılında Uygurlar'da devlet dini olarak kabul edilmiş ve böylelikle Çin'e doğru genişleme olanağına da kavuşmuştu. IX. yüzyılda Uygur devletinin yok olmasından sonra, Cengiz Han'a kadar Tarım havzasında varlığını sürdürmüştü. Çin içinde ise, Güney kıyılarına kadar inerek, buralarda varlığını gizli bir din olarak devam ettirmeyi başarmıştı. Çin'in Fukyen eyaletinde XVI. yüzyılda bile Maniciliğe rastlanmıştı.
Manicilik İran ve Babil'de hiçbir zaman egemen din düzeyine yükselemedi, ancak Emevîlerin yönetimi altında geniş bir hoşgörü ve refaha ulaşabildi. Maniciler kimi Emevî halifelerinden müsamaha gördüler, başkent Bağdat'ta az sayıda olmalarına karşın, Irak'ın birçok köyüne yayıldılar. Ancak, Emevîlere oranla çok daha az dinsel hoşgörü sahibi olan Abbasîler döneminde, Maniciler "zındık" olarak değerlendirilip baskı görmüşler, çeşitli suçlamalar nedeniyle cezalandırılmışlardır. Bu suçlamalar arasında düalizm, zina, aile-akraba arası cinsel ilişki ve homoseksüellik önde geliyordu. Uygulanan baskılara karşın, özellikle Irak'ta bulunan Manici topluluk etkinliğini IX. yüzyıla kadar sürdürmüştü. Ancak, devam eden Abbasî zulmü, Maniciler'in toplu halde önce Horasan'a ve daha sonra, Maniciliğin bir devlet dini olduğu Uygur ülkesine göç etmelerine yol açmıştı.
Maniciliğin, Tomas İncili, "Addas Öğretileri" ve Hermas'ın Çobanı gibi Hristiyan apokriflerini benimsemesinden dolayı, Tomas, Addas ve Hermas'ın Mani dininin ilk büyük havarileri oldukları söylentisi doğdu. Addas'ın Doğu'da, Thomas'ın Suriye'de ve Hermas'ın da Mısır'da havarilik ettikleri varsayıldı.
Manicilik, Mani'nin ölümünden önce bile, Filistin'de biliniyordu. Efrem 378 yılında, hiçbir başka ülkenin Mezopotamya kadar Manicilik'ten etkilenmediğinden yakınmaktaydı. Edessa'da (Urfa) 450 yılında güçlü bir Manici cemaat mevcuttu. Emesuslu Eusebius'un, Laodikyalı Georgios'un, Tarsuslu Diodorus'un, Antakyalı Chrysostomus'un, Salamisli Epifanus'un ve Bostralı Titus'un Maniciliğe karşı mücadele ettikleri biliniyor. Tüm bunlar, Maniciliğin Batı Asya'da Hristiyanlık için ne denli büyük bir tehlike olduğunu göstermektedir. Ancak, Maniciliğin Hristiyanlığa en fazla zarar verdiği ülke Mısır oldu. İmparator Konstantin zamanında, Maniciliği benimsemiş olan İskenderiye valisi tüm Hristiyan rahiplere görülmemiş bir sertlikle davrandı.
Doğu Roma toprakları üzerinde, Manicilik en etkin olduğu düzeye 375-400 yılları arasında ulaştı ve sonra hızla geriledi. VI. yüzyılda bir süre için yeniden önem kazandı ve toplumun yüksek sınıfları arasında kabul gördü. Bu dönemde İmparator Justinianus Manicilikle ciddi bir mücadeleye girdi ve kısa sürede Maniciliğin bu canlanma çabası da bastırıldı. Ancak, bu çabalar Maniciliği tümüyle yok edemedi. Bir süre sonra Manicilik, yeniden canlanarak, Paulisyenler ve Bogomiller adı altında Bizans İmparatorluğu'nu istilâ etti.
Batı'daki etkileri
Batı'da Maniciliğin esas yurdu Kuzey Afrika'ydı. Mani'den sonra gelen ve ikinci Paracletos olarak adlandırılan Adimantus da Afrika'da etkin olmuştu. Maniliğin Afrika'daki en büyük önderlerinden biri de, IV. yüzyılın sonlarında yaşayan Mileveli Faustus'tur. Mileve'de yoksul bir ailenin oğlu olarak doğan Faustus, gençliğinde Roma'ya yerleşmiş ve orada Maniciliğe girmişti. Derin bilgi sahibi değildi, ama etkileyici bir konuşmacıydı. Manici çevrelerde ünü çok yaygındı. 383 Yılında Kartaca'ya göç ettikten kısa süre sonra Hristiyanlar tarafından tutuklandı, fakat herhangi bir ceza görmeden salıverildi. 400 Yılında, Maniciliği öven ve Hristiyanlığı, özellikle Eski Ahid'i yeren bir kitap yazdı. Hristiyan Pederlerinden ve Maniciliğin en önemli düşmanı olan Augustinus bu kitaba tam otuz üç ciltlik bir yapıtla yanıt verdi. Faustus'un daha sonraki yaşamı hakkında bilgi mevcut değil. Ancak, Augustinus'un yirmi yıl boyunca kaleme aldığı sonraki yapıtlarında Manicilik'ten hiç söz etmemesi, bu süre içinde Maniciliğin etkisini giderek yitirdiğini gösteren bir kanıttır. Vandallar'ın Afrika'yı ele geçirmesi üzerine, Maniciler son bir girişimle, Arius mezhebine bağlı Vandallar'ı Maniciliğe çekmeye çalıştılar. 477-484 yılları arasında hüküm süren Vandalların Kralı Hunerik'in bu girişime karşı tepkisi çok sert oldu ve Kuzey Afrika'daki tüm Maniciler ya sürgüne gönderildiler ya da yakıldılar.
Maniciliğin Batı'daki merkezlerinden biri de Roma kentiydi. 311-314 yılları arasında Papalık yapan Miltiades, "Liber Pontificalis" isimli eserinde, Roma'daki Manicilerden söz etmekteydi. İmparator Valentianus'un 372 yılında çıkardığı bir ferman, Roma'daki Manicilerin kovuşturulmasını buyurmaktaydı. 384-388 yılları arasında da, Roma'da "Martari" adında yeni bir Manici tarîkat ortaya çıktı. Bu tarîkat, özgün Mani öğretisini değiştirmeyi amaçlayarak, seçkinlerin gezgin yaşamı terk etmesini ve bir tür manastır düzenine girmesini öngörmekteydi. Martariler en büyük direnci Maniciler'den gördüler.
VI. yüzyıldan başlayarak, Manicilik Batı'da neredeyse tümüyle yok oldu. Her ne kadar sağda solda, kimi gizli topluluklar ve düalist tarîkatlar varlığını sürdürdüyse de, bunların Babilonyalı peygamber Mani ile doğrudan ya da bilinçli bir ilintisi mevcut değildi. Ancak tam beş yüzyıl sonra, XI. yüzyılda Doğu'dan, Bizans ve Bulgaristan yolu ile gelen Paulisyenler ve Bogomiller Batı'yı etkilediler. Bunların düalist öğretileri, Kuzey İtalya ve Güney Fransa'da tohumlanabilecek verimli alanlar buldular ve böylece tarihte ilk kez Hristiyan topraklarına yönelik Haçlı Seferlerine yol açmış olan Kathar hareketinin temellerini attılar. Et yemezler ve savaşmak yasaktır.Bu nedenle savaşma yetenekleri azalır.
Sonuç
Bu denli sıra dışı bir teoloji ve insanın yazgısından çok "Işık" için ilgi besleyen bir dinsel inancın, böylesine hızla yayılıp itibar görmesi oldukça yadırgatıcı bulunabilir. Ancak, gnostik efsanelerin bolluğu, ne denli akıldışı olursa olsun, bu tür yaratılış öykülerine inanmaya hazır geniş halk kitlelerinin varlığını göstermektedir. Ayrıca, III. yüzyılda Roma'nın baskıcı ve mutsuz dünyasında, tıpkı Hristiyanlık gibi, herkese kurtuluş vadeden bir inancın yayılma olasılığının ne ölçüde yüksek olduğu Manicilik örneğinden açıkça anlaşılmaktadır.
Maniciliğin kısa sürede yayılması, ne ondan önceki, ne de sonraki dinsel inançların yayılmasına benzemez. Zira Manicilik, diğer dinlerin aksine, kabul edildiği ülke ve topluluklarda hiçbir temel politik ve sosyal değişim yaratmayı öngörmemiştir. Bu durum Manici misyonerlerin görevlerini zorlaştırmış, zaten bir bileşim olarak doğan dinlerini, diğer ulusların kültürel ve toplumsal koşullarına adaptasyon gereğini yaratmıştır.
Maniciliğin tümüyle entelektüel düzeyde kalması ve toplumsal-politik değişimler yaratmakta iddiasız olması en zayıf özelliğiydi. Kısacası Manicilik anti-sosyal olması yüzünden başarısızlığa uğradı. Bu sert ve savaşçı çağlarda, uygarlıklarını barbar saldırılarına karşı koruma endişesindeki yöneticiler, bu denli edilgen bir inancı onaylayamazlardı. Toplum kurallarını hiçe sayan, başıboş dolaşmayı yüceltip çalışmayı reddeden, sadaka ile geçinmeyi buyuran, çoğunluğun kabulüne ve süregelen dinamik toplum nizamına uymayan böyle miskin bir hayat tarzı emreden Mani inancının; her ne kadar hayvanların öldürülmesine karşı çıksa da hayat bulamayacağı, bu yöndeki çabalarınınsa baskı ve zulüm göreceği kaçınılmazdı. Zaten örgütlenme yapısı da hayatını sürdüremeyecek kadar dayanıksız ve edilgendi.
Kaynakça
- ^ Eschatology ii. Manichean Eschatology 20 Ağustos 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Encyclopædia Iranica
- ^ el-Birûni, Muhammed bin Ahmed; ed.; The Chronology of Ancient Nations; s. 190; W. H. Allen & Co.; Londra: 1879
- ^ R. van den Broek, Wouter J. Hanegraaff Gnosis and Hermeticism from Antiquity to Modern TimesSUNY Press, 1998 p. 37
Konuyla ilgili yayınlar
- A. Adam: Das Fortwirken des Manichäismus bei Augustin. In: ZKG (69) 1958, S. 1–25.
- A. Adam: Der manichäische Ursprung der Lehre von den zwei Reichen bei Augustin. In: ThLZ 77 (1952), S. 385–390.
- : Die Gnosis: Der Manichäismus. Neuauflage, Düsseldorf und Zürich 2002, .
- Alexander Böhlig: Manichäismus. In: 22 (1992), S. 25–45 (hervorragender Überblick mit umfangreichen Literaturhinweisen).
- Iain Gardner und Samuel N. C. Lieu: Manichaean Texts from the Roman Empire. Cambridge 2004.
- Wassilios Klein: Die Argumentation in den griechisch-christlichen Antimanichaica. Wiesbaden 1991 (= Studies in Oriental Religions 19).
- Hans-Joachim Klimkeit: Mani, Manichäismus. In: , 3. Aufl., Bd. 6, S. 1265–1269.
- Ludwig Koenen, Cornelia Römer: Mani. Auf der Spur einer verschollenen Religion. Herder, Freiburg 1993, (enthält die Übersetzung des Kölner-Mani-Kodex’).
- Johannes von Oort: Mani, Manichäismus. In: , Bd. 5, S. 731–741.
- Nahal Tajadod : Mani le bouddha de lumière, catéchisme manichéen chinois, , 1991,
- : Mani und der Manichäismus. Kohlhammer, Stuttgart 1961.
- Manichaica Iranica. Ausgewählte Schriften von Werner Sundermann. Hrsg. von Christiane Reck, Dieter Weber, Claudia Leurini, Antonio Panaino. 2 Bde., Rom 2001 (Serie Orientale Roma LXXXIX, 1/2).
Dış bağlantılar
- Tod, Wiedergeburt und Erlösung im Manichäismus 21 Temmuz 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Manikodex 11 Mart 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Manichäismus 30 Eylül 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Aktuelle Literatur zum Manichäismus 12 Mart 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Le manichéisme en détail 10 Nisan 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Eintrag 12 Mart 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde . in der Catholic Encyclopedia (engl.)
- Eintrag 25 Mart 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde . in der Encyclopædia Britannica (11. Aufl., 1911)
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Bu maddede kaynak listesi bulunmasina karsin metin ici kaynaklarin yetersizligi nedeniyle bazi bilgilerin hangi kaynaktan alindigi belirsizdir Lutfen kaynaklari uygun bicimde metin icine yerlestirerek maddenin gelistirilmesine yardimci olun Agustos 2020 Bu sablonun nasil ve ne zaman kaldirilmasi gerektigini ogrenin Mani dini veya Maniheizm 3 yuzyilda Pers Imparatorlugu icinde Peygamberlerin Muhru yani son peygamber olduguna inanilmisMani tarafindan kurulmus ve kisa surede hizla genis bir cografyaya yayilmis buyuk bir dindi Bu dinin onemli kutsal metinlerinden biri Arzhang di Mani dini en parlak donemini 8 yuzyilda Uygur Devleti nin milli dini olarak ilan edilmesi ile yasadi Mani kelimesi eski Turkce Mengu ve Cagatay Turkcesinde Tanri demektir Manici rahipler Karahoca Tarim Havzasi Mani dininin dunyayi gorusunde tanrisal aydinlik ile karanlik iki rakip olarak karsi karsiya durur Bu ikisinin birbirleri ile mucadelesinde aydinligin bir kismi karanligin icinde dunyanin icinde tutsak kalmistir Herhangi bir cani sondurmek hatta bir meyveyi dalindan koparmak bile tanrisal maddeye zarar verip aydinligin tutsakligini daha da uzatir Isigin aydinligin tutsakligina ancak secilmisler in yardimi ile son verilebilir Secilmisler hicbir canliyi incitmezler ve asla cinsel iliskide bulunmazlar Bu yuzden kendi baslarina gecimlerini saglayamazlar ve dinleyenler onlarin ihtiyaclarini temin ederler Secilmislerin sindiriminde isik ile karanligin birbirinden ayrildigina dua ve sarki yardimi ile bu elde edilen isigin tekrar Tanri ya geri dondugune inanilir Ancak dinleyenler de gunahlarini temizlemek icin bircok enkarnasyonlardan gecmeleri gerekir Inanca gore dunyanin sonunda isik ile karanlik ebediyen ayrilacaklardir O gune dek bilinen tum dinsel sistemlerin gercek sentezi oldugu ileri surulmustur Manicilik aslinda Zerdust dualizmi Babilonya folkloru Budist ahlak ilkeleri ve Hristiyan unsurlarin bir karisimindan olusmaktadir Bu bilesimde onde gelen anlayis iki ezeli ilkenin iyi ve kotunun catismasidir Bu bakimdan din tarihi arastirmalari Maniciligi bir tur dinsel dualizm ikicilik olarak siniflandirmislardir Bu din hem Dogu ya hem de Bati ya dogru olaganustu bir hizla yayilmis Kuzey Afrika Ispanya Fransa Kuzey Italya ve Balkanlar da bin yil sure ile daginik ve sureksiz bicimde varligini devam ettirmistir Oysa asil gelisimini dogdugu topraklar olan Mezopotamya Babilonya ile Iran da gerceklestirmis ve Dogu da etkisini X yuzyildan sonralara kadar surdurdugu Turkistan Kuzey Hindistan Bati Cin ve Tibet e kadar yayilmayi basarmistir TarihMani 14 Nisan 216 kaynak belirtilmeli tarihinde Arsaklilar a ait Tizpon kentinde dunyaya geldi Fatak guclu dinsel egilimlere sahip bir kisi olmaliydi zira bir sure sonra Ecbatana yi terk ederek Guney Babilonya da bulunan Menakkede Arapca Mugtasila adli bir Mandeen tarikatine katildi ve kucuk oglunu bu inanclara gore yetistirdi Mani nin babasi da din reformu taraftari olarak onemli etkinliklerde bulunmus ve adeta ogluna onculuk etmistir Mani dinsel egitiminin yani sira genclik yillarini nakkaslik ogrenerek gecirmistir Mani nin icinde buyudugu bu tarikat hakkinda pek ayrintili bir bilgi mevcut degildir Bir tur su ile arinma yani vaftiz uygulamasina sadik olduklari biliniyor Tarikat uyeleri gunahlarindan arinmak icin her gun abdest aliyorlar ve yiyeceklerini de su ile temizliyorlardi Ayrica et yemiyorlar ve sarap icmiyorlardi Her uye kendine ayrilmis bulunan tarlada calismak zorundaydi Tarikat in yerlesik ve tarimsal gorunumu bir Yahudi tarikati olan Esseneler i andiriyor Bu benzesimi guclendiren diger bir oge de kendi dinsel inanclarini tipki Esseneler gibi Yasa Nomos olarak adlandirmalaridir Diger onemli bir unsur da bu tarikatin bir Yahudi uygulamasi olan Sabbat gunune riayet etmesidir Mani Pers Imparatorlugunun I Sapur 242 273 egemenligi altindaki doneminde ogretilerini cok basarili olarak halk arasinda yayabilmistir Ancak I Sapur in ardindan tahta cikan hukumdar I Behram ya da II Behram onu bir sikayeti uzerine tutuklatip idam ettirmistir Maniciler Mani nin bir haca cakilarak Isa daki gibi idam edildigini kayit etmis olsalar da bunda bazi supheler vardir Mani dini Antik Cagin sonlarinda 3 ve 4 yuzyillarda Sasani Imparatorlugu ve cevresinde yayilmistir Kral I Sapur in bir kardesi Mani dini ni kabul etmis ancak Sapur dan sonra gelen Fars krallari Manicilerin dusmani olmuslardir 4 yuzyilda Roma Imparatorluguna kadar yayilmis olan Mani dini etkili misyoner uygulamalari sayesinde daha da ilerleyip Cin e ve Ispanya ya kadar yayilmistir Mani dini en parlak donemini Uygur hukumdari Bogu Kagan in hukum surdugu 762 yilinda devlet dini olarak ilan etmesi ile yasamistir Mani dini nin misyoner uygulamalarinin nasil bu kadar basarili oldugu sorusu gunumuzun bircok tarihcilerini mesgul etmistir Dini yaymak icin kullanilan dini ifadelerin doguda Budizm e ve batida Hristiyanliga yaklastirilmis olmasi ama buna ragmen dinin yoresel olarak ana hatlarindan sapmamasi buna neden olarak gorulmektedir Mani dini 5 yuzyilda ozellikle Roma Imparatorlugunda hizla yayilan Hristiyanliga ciddi bir rakip olmus bu yuzden Romalilar bu dinin yayilmasini onlemek icin caba gostermislerdir Mani dini Cin de 14 yuzyilda ortadan kaybolmus ama Cin in Ming doneminin kurulusunda onemli bir rol oynamistir Ming aydinlik ya da isik anlamina gelir Mani dini sonunda Avrasyada bircok dinin icine islenmis ve boylece baska dinlerin yeni kollarinin ve tarikatlarinin dogmasini saglamistir Maniler Mani cheens Iran in Ortodoks dininin Mazdeizm olmasina ragmen heterodoks butun inanclar Islam dan once de sonra da mucadele etmekteydiler Sasaniler den sonra cok daha musamahakar olan Islamiyet yonetimi altinda Maniler bir nebze ozgurluk kazanmislardi Mani dini vasi bir edebiyata sahiptir Bizzat Mani eserlerinin buyuk bir kismini Suryani dilinde yazmis ve hemen akabinde bu eserler Pehlevi diline tercume edilmisti Ikinci Hicri asirda bu eserlerin Arapca ya tercume edilmeleriyse Maniligin yayilmasina buyuk olcude hizmet etti Yezdan i Baht mezhebinin kurulmasi Hisam Ibn i Abd ul Melik devrinde Maniler in onderlerine Mihr adi verilmekteydi Mani reislerinden olan Zad Hurmuzd ise ayri bir Mani tarikati kurmak amaciyla Medain sehrine gitti Orada karsilastigi Haccac in katibi Miklas i Danaveryan adi verilen tarikatin basina gecirdi Miklas in olumunden sonra ise yerine Afrika dan gelen Ebu Hilal ud Deyhuri gecti Me mun ve Mu tasim devirlerindeki reisleri Ebu Ali Said ve sonra da Nasir bin Hurmuz us Semerkandi idi Me mun devrinde Rey sehrinde ikamet etmekte olan Yezdan i Baht Maniler den ayrilarak kendi mezhebini olusturdu Zandikler Zenadike Maniler e Sasaniler Devri nde Zandik adi veriliyordu Mes udi Zandikler i Zerdust un kitabi Avesta dan ayrilarak onun tefsiri olan Zend kitabina baglanan topluluk olarak tanimlamaktadir Yani tefsiri kabul ederek asil metni reddedenler anlaminda kendilerine Zandik adi verilmisti Islam devirlerinde once Maniler daha sonra da Mezdekiler ayni sekilde Zandik Zindik olarak adlandirilmislardi Emeviler devrinde Zindik olarak adlandirilanlar nispeten azinliktaydi Me mun Horasan a ilk geldiginde Mubid Mubidan halifenin veziri Fazl Ibn i Sehl in yaninda bulunmaktaydi Me mun Zindiklar a ve Mubidler e karsi son derece musamahakar davranan bir halife olarak taninmaktaydi Dunya gorusuMani insanligin dinsel kurtulusunun tarihsel bir akis icinde en onemli asamalarini siralarken kendi onculleri arasinda Enoch u Nuh un oglu Sam i Buda yi Zerdust u ve Isa yi saymistir Mani bu yazilarda Isa nin yasaminin belli basli olaylarini ozetlemis Havariler in cabalarini Paul un misyonunu Hristiyan Kilisesi nin yasadigi krizi ve dunyayi duzeltmek icin ugras vermis olan Markion ve Bardesanes gibi gnostikleri anlatmistir Nihayet Isa nin mujdelemis oldugu Paracletos un yani bizzat Mani nin doneminin geldigini ilan etmistir Paracletos sozcugu Ruhulkudus e verilen bir isim olarak Yuhanna Incili nde gecmektedir Paracletos un din disi anlami sefaat eden araci arabulucu bicimindedir Ozellikle Isa nin veda konusmalarinda Avutucu Gercek Ruh ve Kutsal Ruh adi altinda sikca yer almaktadir Yuhanna XIV 16 26 XV 26 XVI 7 Manicilik te gercek gizem koktenci ve evrensel dualizmdir Manici inanca gore bu gizem Mani nin ruhsal ikizi olan Paracletos tarafindan Mani ye aktarilmis ve Mani de bu gizemi ogretmekle gorevlendirilmistir Mani on iki yasindayken ilk kez goksel bir ziyarete tanik oldugunu ve ilk ilahi aciklamalari aldigini ileri surer Arap tarihcisi en Nedim e gore bu ziyareti yapan et Taum ikiz anlamina gelen Nebatice bir sozcuk adli bir melektir Bu melek Mani nin ikizi ya da ruhsal esi olup onu egitip gorevine hazirlayacak olan Paracletos tur Mani ye gore Zerdust Buddha ve hatta Isa nin basarili olamamalarinin nedeni kendi ogretilerini yaziya gecirmemis olmalarinda aranmalidir Bu dusunce ile Mani herkesce anlasilabilen basit bir dil kullanarak kendi ogretisini yaziya dokmustur Manici yazilarin halktan gordugu yogun ilgi Maniciligin karsisinda olanlarin ve ozellikle Hristiyan Kilisesi nin neden bu yazilari yok etmeye calistiklarini aciklamaktadir 279 Yilinda Roma Imparatoru Diocletianus Iskenderiye kentinde tum Manici yazilarin yakilmasini buyurmustur Buna benzer yok etme cabalari yuzyillarca surdurulmustur Halbuki Isa dan sonra II yuzyilin ortalarinda Iran da dogan Manicilik inanci henuz ilk yuzyilini tamamlamadan Dogu ve Bati ya yayilmayi basarmisti ve dogal olarak karsisindaki en buyuk rakip Hristiyanlikti Manicilik ile Hristiyanlik arasinda uzun ve sert bir kavga cereyan etti Hristiyanlik bu kez karsisinda akilci yontemleri ve basarili diyalektik cozumlemeleri olan Hristiyan Kilisesi modeline uygun orgutlenen ciddi bir hasim bulmustu Her gecen gun Manicilik karsiti kilise kurallari devlet buyruklari ve dualist ogretileri kotuleyen yapitlar cogaliyordu Hristiyan Kilisesi Manicilik karsisinda gecirdigi korkuyu bir daha asla unutamayacak yuzyillar boyunca karsilastigi her dualist hareketi Maniciligin bir devami ya da hortlamasi olarak kabul edecekti Aradan uzun yillar gecmis olmasina karsin Vaudoislar Katharlar Tampliyeler Manicilik ile suclanacakti Artik Hristiyan Kilisesi nin gozunde her sapkin inanc Manicilik olarak yaftalanacaktir Bu suclamadan ne Luther ne de Calvin kendini kurtaramayacaktir Oysa Luther kendi yandaslari tarafindan Kilise nin Manicilige karsi son savunucusu olarak gosterilmistir Bati daki reformasyon hareketinden sonra her ne kadar Kilise nin dogmatik tutumunda onemli bir degisim olmadiysa da Maniciligin arastirilmasi ve daha iyi anlasilmasi cabalari basladi Manici belgelerinin incelenmesi Dogu ile Bati yi Zerdust ile Isa yi birlestirmeye ugrasmis bir bilgenin varligini gosteriyordu Zamanla eski Iran ve Hint inanclarinin daha iyi anlasilmasiyla Maniciligin kaynaklarina dair yeni aciklamalar elde edildi Maniciligin temel ogretisi olan gnostik dualizmin eski Zerdust inanclarinin yani sira Hint ogretilerinde kok buldugu ortaya cikarildi Boylece Manicilik koktenci dualizm Dogu pagan inanclari ve dogaci dinlerden kaynaklanan Zerdust ten yola cikarak duzenlenmis ve Incil kalibina dokulmus bir gnostik Asya inanci olarak tanimlandi Onuncu yuzyilda Mani cheens Assyrioloji nin gelisimi Manicilikte yeni nitelikler bulunmasini sagladi Boylece Maniciligin en eski koklerinin Kalde ve Babilonya nin eski inanclarinda yer aldigi anlasildi Sonucta Mani dininin Mezopotamya Iran dualizmi uzerine temellenen ve evrensel bir din niteligine ulasabilmek amaciyla Buddhizm ve Hristiyanliktan aktarmalar yapan bir syncretist bagdastirmaci inanc olarak Dogu ya ve Bati ya dogru genisledigi belirlendi Bu genisleme Hristiyanligin ilk yuzyillarinda tam anlamiyla etkindi ve ancak Islam tarafindan kesin olarak durdurulacakti Kisacasi Mani Zerdust inancinin da kaynagi olan Kalde Babilonya potasinda Buddhist ahlak ilkelerini ve Hristiyan ogretisini harmanlayan bir bilgeydi Ortaya cikarilan son bulgularin isiginda Manicilik bir buyuk din olarak degerlendirilebilir Ustelik kitapli bir din bir misyoner dini orgutlenmis bir din tum buyuk dinleri kendinde eritmek isteyen evrensel ve nihai bir din Ancak tum bu niteliklerden daha onemlisi her seyin basina iki ezeli ve karsit iki ilkeyi Isik ve Karanligi yerlestirmis olan ve Isa nin gelisini mujdeledigi Paracletos tarafindan gizemleri aciklanan koktenci bir gnosis tir Manicilik Tum yasami ve tum bilgileri icerdigini ileri suren bir toptanci gizem dinidir Isa basarisiz olmus Aziz Paul ile Marcion un cabalari bosa gitmistir Gercek Kilise yi yeniden duzenlemekle gorevlendirilmis olan Paracletos Mani zuhur etmistir Maniheizmin Si ilik uzerine olan tesirleri Mu tezile ve Mazdeizm ile mucadelesi Emeviler devrinde ve Abbasi Halifeligi nin baslangicinda Maniler e gosterilmekte olan hosgoru zamanla Zerdust Mubidleri nin de tesirleri neticesinde siddete donusmeye baslamisti Emeviler in dini tesamuhunu terk eden Abbasiler eski Iran hukumdarlarinin tahtlarina oturmak suretiyle onlarin rolunu ustlenerek oteki mezheplere karsi eski Zerdustiligin uygulamis oldugu siddetin aynini gostermeye baslamislardi Maniheizmin Abbasiler Devri nde Islam ile giristigi mucadele Abbasiligin en onemli niteliklerinden biri Arap unsurlardan ziyade Iranlilar in roluyle Devlet ile Eglise nin Ehl i Sunnet vel Cemaat adini alan tam bir Islam Ortadokslugu catisi altinda birlestirilmesi olmustu Zenadika nin ittihami rejim aleyhtarlarina karsi devletin en mukemmel silahini olusturmaktaydi Ornegin Ibn ul Mukaffa Sufyan bin Muaviye tarafindan Zindiklik bahanesiyle i dam edilmisti Sair Bessar Ibn i Burd Halife Mehdi nin sarayinda uzun yillar gecirdikten sonra veziri Yakup Ibn i Davud un aleyhinde hicviyeler yazmasi nedeniyle kirbaclanarak sair Ebu Nuvas ise Halife Emin e telmihan yazdigi siirler nedeniyle zehirletilerek oldurulmuslerdi Her ikisi de Zindiklik ile itham edilmislerdi Abbasi Halifesi Ebu Caʿfer el Mansur devrinde Maniler iyi muamele gordu Halifenin tabibi Hasib kendisinin Hristiyan oldugunu acikca soyleyen bir Zindik idi Ayni halifenin katibi Yezid bin El Feyz de Mani idi Maniler ve kendilerine Dehriler adi verilen hur dusunceli ve materyalist feylesoflar Halife Muhammed el Mehdi bi l Lah zamaninda ise Zindiklik tohmetiyle i dama hapse ve i tisafa ugradilar Ibn i Ravendi yandasi olan Salih bin Abd ul Kuddus de H 166 M 783 yilinda Halife Mehdi tarafindan i dam ettirilmisti Maniheizmin Mu tezile ile mucadelesi ve Si ilik uzerine tesirleri Uyghur Mani cheens Onuncu On Birinci yuzyillara ait duvar boyamasi Museum fur Indische Kunst Berlin Dahlem Muzesi Maniler in dini egitimlerinin Islamiyet in dini akideleri uzerine de bir hayli tesirleri olmustu Bazi Islam mezhepleri Maniler ile mucadelelerini surdururlerken onlarla kaynasarak ya dogrudan dogruya ya da dolayli olarak Maniheizmin tesirine tabi oldular Islam aleminde Maniheizmnin gelisme devri tam olarak oncelikle Mu tezile nin en guclendigi zamana ve ikinci derecede de Si iligin en kudretli oldugu doneme tekabul etmektedir Mu tezile reislerinin bircogu Maniler ile dini ve metafizik mes elelerle alakali munazaralar yapmak suretiyle mucadele ediyorlardi Bu karsilikli yapilan munazaralar esnasinda Mani i tikadlarinin Si ilik uzerine onemli tesirleri olmustu Halife Mehdi zamaninda Ebu Muhammed Hisam bin El Hakem Ebu Ali Muhammed Ibn i Abd ul Vahhab El Cubbai Yahya bin Halid in katibi ve Zindiklik ile de itham edilmis olan Ebu Muhammed Hasan bin Musa El Nevbahti Ahmed bin Muhammed bin Hanbel Ebu Muhammed bin Zekeriya Er Razi ve Ibrahim un Nazzam in tilmizlerinden Ebu Affan Er Raki gibi Islam alim ve kelamcilarinin Maniheizm ve onun akideleri aleyhine yazmis olduklari kitaplarda heterodoks nitelik tasiyan ve hususiyle de Manilige ait bilumum mezhepleri reddetmege baslamislardi Diger taraftan ise Ibn i Talut Ebu Sakir ud Deysani Ibn il A da El Harizi Abd ul Kerim bin Ebi l Evca Salih bin Abd ul Kuddus Hammad i Acered Yahya bin Ziyad ve Muti bin Ilyas gibi muellifler Maniheizm akidelerini mudaafa eden eserler yazmislardi Maniheizmin Abbasiler Devri nde Zerdustluk ile mucadelesi Maniler Zerdustiler ile de munazara ve mucadelelerini surdurmektelerdi Bu konuda yazilmis Chikand Guomanigu Vigiar adindaki Zedusti eser Maniheizmi ret ve cerh etmektedir GnosisHristiyanligin ilk yuzyillarinda Kilise Babalari cogu zaman pek dikkatli ve titiz olmalarina karsin temel teolojik konularda kararsiz duruma dusmuslerdi Cabalarini Gunahtan Arinma konusuna yoneltmisler ancak Gunahin asil nedeni konusunda yetersiz kalmislardi Oysa o caglarda Hristiyanlar icin en onemli sorun gunahti Icinde yasadiklari Roma Imparatorlugu nun acimasiz sefih ve belirsiz dunyasi hic kuskusuz gunah dolu bir dunyaydi Oyleyse her seye kadir olan iyi Tanri tum bu kotuluklere ve gunahlara nasil oluyor da izin veriyordu Gnostisizm in temelinde bu kotuluk ve gunah sorununu cozme arzusu yatar Kilise bu konuda tatmin edici yanitlar uretemeyince dusunurler kendi oz cozumlerini aramak zorunda kaldilar ve bu arayisin sonunda Hristiyan Dualizmi olustu II yuzyilin ortalarinda Gnostik dusunce birbirinden alabildigine farkli ancak ozde birlesen Marcion Valentinus ve Basilides gibi dusunurlerin onderliginde Roma dunyasini sarsti Gnostiklerin cozumu gorunen ve bilinen zalim ve gunah dolu evreni yaratmis olma sorumlulugunu Tanri dan almak biciminde ortaya cikti Marcion a gore evreni yaratan Ahd i Atik teki merhametsiz Jehova Demiurgos idi Platon Timaeus isimli diyalogunda evreni Demiurgos un yarattigini soyler Bu Yunanca sozcuk zanaatkar anlamini tasimaktadir Gnostikler Demiurgos u evreni tum kusurlari ile yaratan kotu cahil ve kiskanc ikincil bir tanri olarak degerlendirmislerdir Gnostizmin ilkelerine gore siradan insanlar yalnizca Gnostiklerin kavrayip taptigi gercek Tanri ya degil bilincsizce Demiurgos a tapmaktadirlar Cesitli Gnostik tarikatlerin birbirinden ne olcude farkli olduklarini bugun tam olarak bilemiyoruz Ancak bunlarin tumunde bir inisiyasyon toreninin bir gizeme ulasma rituelinin uygulandigi biliniyor Tum bu tarikatler insanlari iclerinde bulunan Tanrisal Oz un olcusune gore uc sinifa ayirmislar Valentinus a gore bu siniflar su bicimde siralaniyor once Pneumatikoi Ruhaniler geliyor bu kisiler Tanri atesi ile dolu olup kurtuluslari icin yalnizca gnosis in aciklanmasina gereksinim duyarlar Ikinci kategoride Psikhikoi Psisikler bulunur bu kisilerin ruhlarinda Tanrisal oz az da olsa bulunur ama kurtuluslari kesin degildir kurtulmak icin iyilikler yapmalari gereklidir Sonuncu kategoriyi Glikoi Maddiler olusturur bunlar iclerinde hic Tanri kivilcimi olmayan kisilerdir ve kacinilmaz olarak geldikleri toza geri donecekler Gnostik dusunce boylesine kesin cizgilerle belirlenmis bir Dualizmi icerdigi icin yalnizca iyilik ile kotulugu degil tum erdemlerin karsitini da iceriyordu Mademki yaratilmis evren gunah doluydu o zaman ondan kacinmak gerekliydi Oncelikle her seyden elini etegini cekmek gerekliydi Dunya zevk ve nimetlerinde asiriya kacmak acinacak bir durumdu evlenmek ve cocuk yapmaktan uzak durulmaliydi Ancak Gnostik Dualizm giderek daha keskinlesecek Isik ve Karanlik Iyi Tanri ile Demiurgos arasindaki karsitlik daha sertlesecekti Demiurgos artik acikca seytanin ta kendisi olarak dusunuluyor ve evreni yaratanin dogrudan seytan oldugu kabul ediliyordu Marcion un temellerini attigi bu inanc zamanla ilk buyuk Hristiyan Dualist kilisesini olusturdu Marcion un dusunceleri o denli etkili olmustu ki daha sonralari ortodoks Hristiyanlik karsisinda buldugu her turlu sapkin inanca Marcionist ya da Manihaeist sifatini yapistirdi Ancak Marcion un temelde Hristiyan olmasina karsin Mani Hristiyanlik sinirlarinin disinda kabul ediliyordu Mani bilinen yasam oykusune gore bir sapkin Hristiyandan cok bir Zerdusti olmalidir Mani nin kendi yazdiklarina gore tum din onderleri Hermes Buddha Zerdust Isa ve hatta Platon onun onculleridir ancak Isa nin yeri hepsinin uzerindedir ve panteistik bir konuma ulasmistir Mani nin inancina gore Isa bedenlesmis bir tanrisal varliktir yalnizca yayilan bir isik degildir o her yerde vardir Isa insanlik icin aci cekerek insanlarin kurtulusunu saglamistir Orgut ve rituelManiciligin orgutlenmesinde de Marcion ornek olarak alinmistir Maniciler iki sinifa ayrilmislardir gizeme ulasmis olanlar ile siradan inananlar ya da Mani nin adlandirdigi gibi Seckinler ya da Yetkinler ile Dinleyenler Manicilik te kadinlar da seckinlerin arasina kabul edilirdi Bir tur ruhban sinifi olan seckinler cok zorlu hazirlik donemlerinden ve cetin inisiyasyon torenlerinden gecirilirlerdi Consolamentum Teselli adi verilen inisiyasyon torenine pek onem verilirdi Bu asamadan sonra seckinler Tanrisal Isik ile dolarlar ve artik bu isigi dunyevi nesnelerle kirletecek eylemlerden kacinirlardi Evlenmezler mulk sahibi olamazlar et yemezler sarap icmezlerdi Tarim islerinde calismamali hatta ekmegi bile dogramamaliydilar Gunluk yiyecekleri ve yalin giysileri ile gezgin bir yasam surmeliydi seckinler Seckinlerin ilkeleri Buddhist kesislerin disiplinine sasirtici olcude yakindi Arada bulunan tek fark Manici seckinlere yerlesik yasamin yasak olmasiydi Seckinlerin yasami oldukca zordu Yasamlari uc muhurle bagliydi agiz el ve gonul muhurleri Ilk muhur tum kotu yiyecekleri ve kotu sozleri yasaklardi Ikinci muhur canli varliklarin icinde sakli bulunan isiga verilebilecek her turlu zarari engellemek icindi adam oldurmek hayvan oldurmek hatta meyve koparmak bile yasakti Ucuncu muhur Manicilik inancina ve temizligine karsi cikan her turlu dusunceyi yasaklamaktaydi Dogal olarak seckinlerin sayisi pek azdi Tarihte un kazanmis seckinlerin son derece az sayida olmasi da garipsenebilir Manicilige bagli olanlarin buyuk cogunlugu Dinleyiciler den olusuyordu Bunlar yalnizca Mani nin On Emri ile bagliydilar Bu on emir sirasiyla puta tapmayi namussuzlugu cimriligi her turlu oldurme eylemini zina yapmayi hirsizligi yalanciligi buyuculugu ikiyuzlulugu ve Manicilige ihaneti yasakliyordu Siradan inananlarin ilk gorevi seckinlere neredeyse tapinma derecesine varan bir saygi beslemekti Dinleyiciler sik sik seckinlerin onunde diz cokerek kutsanma talep ederler buna karsilik sebze ve meyve verirlerdi Herkes icin gecerli olan diger dinsel gorevler dua ve oructu Dua ogle aksamustu gun batiminda ve gunes battiktan uc saat sonra olmak uzere gunde dort kez zorunluydu Gunduz dualari gunese donerek yapilir geceleri ise aya bakarak dua edilirdi Ne gunesin ne de ayin gorunmedigi gunlerde dua yonu kuzeydi Dua etmeden once uygulanmasi kesin kosul olan bir arinma riti vardi Arinma islemi su ile ya da su bulunmazsa toprak ile yapilirdi Oruc zamanlamasi da tipki dua gibi dogrudan astronomik olgulara bagliydi Haftanin ilk gunu gunesin onuruna Sunday herkes oruc tutardi Seckinler haftanin ikinci gunu de ay onuruna oruc tutmakla sorumluydular Ayrica her yeni ayda herkes ik gun oruc tutardi Maniciligin diger rit ve torenleri hakkinda bilinenler pek az Mani nin olum yil donumunde gerceklestirilen Bema toreni Maniciligin en buyuk kutlamasi olarak biliniyor Bu torende surekli dua edilir ve kutsal yazilar okunurdu Bes basamakla cikilan bir platformun uzerine bos bir taht yerlestirilirdi Bema toreninin diger ayrintilari ise bilinmiyor Ayrica Manicilikte vaftiz uygulamasinin da bulundugu kaynak belirtilmeli fakat bu konuyu iceren kutsal yazilar kayip oldugundan Manici vaftiz toreninin hicbir ayrintisi bugun bilinememektedir Dogu daki etkileriHem Roma Imparatorlugu nun hem de Iran da Sasaniler in baskisina karsin Manicilik hizla yayildi Iran in Dogusunda bulunan ulkelerde cok basarili oldu X yuzyilin baslarinda Arap tarihci Biruni Dogu Turklerinin buyuk cogunlugu Cin ve Tibet te yasayanlar ve Hindistan in bir bolumu Mani dinine baglidirlar diye yazmisti kaynak belirtilmeli Son zamanlarda Turfan kazilarinda ortaya cikarilan Manici resim ve edebiyat bulgulari bu aciklamayi kanitlamistir Mani nin olumunden bir yuzyil sonra Manicilik Malabar kiyilarina kadar yerlesti Karabalgasun da bulunan ve bir zamanlar Nesturiler e ait oldugu zannedilen Cince yazitlarin aslinda Manici olduklari kusku duyulmayacak bicimde belirlenmistir Dogu da Manicilik IV yuzyilin sonlarindan baslayarak Dogu Iran da saglam bir sicrama tahtasi edinmis ve buradan hareketle Ipek Yolu boyunca Afganistan dan Tarim Havzasina kadar yayilabilmisti Manicilik 762 yilinda Uygurlar da devlet dini olarak kabul edilmis ve boylelikle Cin e dogru genisleme olanagina da kavusmustu IX yuzyilda Uygur devletinin yok olmasindan sonra Cengiz Han a kadar Tarim havzasinda varligini surdurmustu Cin icinde ise Guney kiyilarina kadar inerek buralarda varligini gizli bir din olarak devam ettirmeyi basarmisti Cin in Fukyen eyaletinde XVI yuzyilda bile Manicilige rastlanmisti Manicilik Iran ve Babil de hicbir zaman egemen din duzeyine yukselemedi ancak Emevilerin yonetimi altinda genis bir hosgoru ve refaha ulasabildi Maniciler kimi Emevi halifelerinden musamaha gorduler baskent Bagdat ta az sayida olmalarina karsin Irak in bircok koyune yayildilar Ancak Emevilere oranla cok daha az dinsel hosgoru sahibi olan Abbasiler doneminde Maniciler zindik olarak degerlendirilip baski gormusler cesitli suclamalar nedeniyle cezalandirilmislardir Bu suclamalar arasinda dualizm zina aile akraba arasi cinsel iliski ve homoseksuellik onde geliyordu Uygulanan baskilara karsin ozellikle Irak ta bulunan Manici topluluk etkinligini IX yuzyila kadar surdurmustu Ancak devam eden Abbasi zulmu Maniciler in toplu halde once Horasan a ve daha sonra Maniciligin bir devlet dini oldugu Uygur ulkesine goc etmelerine yol acmisti Maniciligin Tomas Incili Addas Ogretileri ve Hermas in Cobani gibi Hristiyan apokriflerini benimsemesinden dolayi Tomas Addas ve Hermas in Mani dininin ilk buyuk havarileri olduklari soylentisi dogdu Addas in Dogu da Thomas in Suriye de ve Hermas in da Misir da havarilik ettikleri varsayildi Manicilik Mani nin olumunden once bile Filistin de biliniyordu Efrem 378 yilinda hicbir baska ulkenin Mezopotamya kadar Manicilik ten etkilenmediginden yakinmaktaydi Edessa da Urfa 450 yilinda guclu bir Manici cemaat mevcuttu Emesuslu Eusebius un Laodikyali Georgios un Tarsuslu Diodorus un Antakyali Chrysostomus un Salamisli Epifanus un ve Bostrali Titus un Manicilige karsi mucadele ettikleri biliniyor Tum bunlar Maniciligin Bati Asya da Hristiyanlik icin ne denli buyuk bir tehlike oldugunu gostermektedir Ancak Maniciligin Hristiyanliga en fazla zarar verdigi ulke Misir oldu Imparator Konstantin zamaninda Maniciligi benimsemis olan Iskenderiye valisi tum Hristiyan rahiplere gorulmemis bir sertlikle davrandi Dogu Roma topraklari uzerinde Manicilik en etkin oldugu duzeye 375 400 yillari arasinda ulasti ve sonra hizla geriledi VI yuzyilda bir sure icin yeniden onem kazandi ve toplumun yuksek siniflari arasinda kabul gordu Bu donemde Imparator Justinianus Manicilikle ciddi bir mucadeleye girdi ve kisa surede Maniciligin bu canlanma cabasi da bastirildi Ancak bu cabalar Maniciligi tumuyle yok edemedi Bir sure sonra Manicilik yeniden canlanarak Paulisyenler ve Bogomiller adi altinda Bizans Imparatorlugu nu istila etti Bati daki etkileriBati da Maniciligin esas yurdu Kuzey Afrika ydi Mani den sonra gelen ve ikinci Paracletos olarak adlandirilan Adimantus da Afrika da etkin olmustu Maniligin Afrika daki en buyuk onderlerinden biri de IV yuzyilin sonlarinda yasayan Mileveli Faustus tur Mileve de yoksul bir ailenin oglu olarak dogan Faustus gencliginde Roma ya yerlesmis ve orada Manicilige girmisti Derin bilgi sahibi degildi ama etkileyici bir konusmaciydi Manici cevrelerde unu cok yaygindi 383 Yilinda Kartaca ya goc ettikten kisa sure sonra Hristiyanlar tarafindan tutuklandi fakat herhangi bir ceza gormeden saliverildi 400 Yilinda Maniciligi oven ve Hristiyanligi ozellikle Eski Ahid i yeren bir kitap yazdi Hristiyan Pederlerinden ve Maniciligin en onemli dusmani olan Augustinus bu kitaba tam otuz uc ciltlik bir yapitla yanit verdi Faustus un daha sonraki yasami hakkinda bilgi mevcut degil Ancak Augustinus un yirmi yil boyunca kaleme aldigi sonraki yapitlarinda Manicilik ten hic soz etmemesi bu sure icinde Maniciligin etkisini giderek yitirdigini gosteren bir kanittir Vandallar in Afrika yi ele gecirmesi uzerine Maniciler son bir girisimle Arius mezhebine bagli Vandallar i Manicilige cekmeye calistilar 477 484 yillari arasinda hukum suren Vandallarin Krali Hunerik in bu girisime karsi tepkisi cok sert oldu ve Kuzey Afrika daki tum Maniciler ya surgune gonderildiler ya da yakildilar Maniciligin Bati daki merkezlerinden biri de Roma kentiydi 311 314 yillari arasinda Papalik yapan Miltiades Liber Pontificalis isimli eserinde Roma daki Manicilerden soz etmekteydi Imparator Valentianus un 372 yilinda cikardigi bir ferman Roma daki Manicilerin kovusturulmasini buyurmaktaydi 384 388 yillari arasinda da Roma da Martari adinda yeni bir Manici tarikat ortaya cikti Bu tarikat ozgun Mani ogretisini degistirmeyi amaclayarak seckinlerin gezgin yasami terk etmesini ve bir tur manastir duzenine girmesini ongormekteydi Martariler en buyuk direnci Maniciler den gorduler VI yuzyildan baslayarak Manicilik Bati da neredeyse tumuyle yok oldu Her ne kadar sagda solda kimi gizli topluluklar ve dualist tarikatlar varligini surdurduyse de bunlarin Babilonyali peygamber Mani ile dogrudan ya da bilincli bir ilintisi mevcut degildi Ancak tam bes yuzyil sonra XI yuzyilda Dogu dan Bizans ve Bulgaristan yolu ile gelen Paulisyenler ve Bogomiller Bati yi etkilediler Bunlarin dualist ogretileri Kuzey Italya ve Guney Fransa da tohumlanabilecek verimli alanlar buldular ve boylece tarihte ilk kez Hristiyan topraklarina yonelik Hacli Seferlerine yol acmis olan Kathar hareketinin temellerini attilar Et yemezler ve savasmak yasaktir Bu nedenle savasma yetenekleri azalir SonucBu denli sira disi bir teoloji ve insanin yazgisindan cok Isik icin ilgi besleyen bir dinsel inancin boylesine hizla yayilip itibar gormesi oldukca yadirgatici bulunabilir Ancak gnostik efsanelerin bollugu ne denli akildisi olursa olsun bu tur yaratilis oykulerine inanmaya hazir genis halk kitlelerinin varligini gostermektedir Ayrica III yuzyilda Roma nin baskici ve mutsuz dunyasinda tipki Hristiyanlik gibi herkese kurtulus vadeden bir inancin yayilma olasiliginin ne olcude yuksek oldugu Manicilik orneginden acikca anlasilmaktadir Maniciligin kisa surede yayilmasi ne ondan onceki ne de sonraki dinsel inanclarin yayilmasina benzemez Zira Manicilik diger dinlerin aksine kabul edildigi ulke ve topluluklarda hicbir temel politik ve sosyal degisim yaratmayi ongormemistir Bu durum Manici misyonerlerin gorevlerini zorlastirmis zaten bir bilesim olarak dogan dinlerini diger uluslarin kulturel ve toplumsal kosullarina adaptasyon geregini yaratmistir Maniciligin tumuyle entelektuel duzeyde kalmasi ve toplumsal politik degisimler yaratmakta iddiasiz olmasi en zayif ozelligiydi Kisacasi Manicilik anti sosyal olmasi yuzunden basarisizliga ugradi Bu sert ve savasci caglarda uygarliklarini barbar saldirilarina karsi koruma endisesindeki yoneticiler bu denli edilgen bir inanci onaylayamazlardi Toplum kurallarini hice sayan basibos dolasmayi yuceltip calismayi reddeden sadaka ile gecinmeyi buyuran cogunlugun kabulune ve suregelen dinamik toplum nizamina uymayan boyle miskin bir hayat tarzi emreden Mani inancinin her ne kadar hayvanlarin oldurulmesine karsi ciksa da hayat bulamayacagi bu yondeki cabalarininsa baski ve zulum gorecegi kacinilmazdi Zaten orgutlenme yapisi da hayatini surduremeyecek kadar dayaniksiz ve edilgendi Kaynakca Eschatology ii Manichean Eschatology 20 Agustos 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde Encyclopaedia Iranica el Biruni Muhammed bin Ahmed ed The Chronology of Ancient Nations s 190 W H Allen amp Co Londra 1879 R van den Broek Wouter J Hanegraaff Gnosis and Hermeticism from Antiquity to Modern TimesSUNY Press 1998 9780791436110 p 37Konuyla ilgili yayinlarA Adam Das Fortwirken des Manichaismus bei Augustin In ZKG 69 1958 S 1 25 A Adam Der manichaische Ursprung der Lehre von den zwei Reichen bei Augustin In ThLZ 77 1952 S 385 390 Die Gnosis Der Manichaismus Neuauflage Dusseldorf und Zurich 2002 ISBN 3 7608 1150 7 Alexander Bohlig Manichaismus In 22 1992 S 25 45 hervorragender Uberblick mit umfangreichen Literaturhinweisen Iain Gardner und Samuel N C Lieu Manichaean Texts from the Roman Empire Cambridge 2004 Wassilios Klein Die Argumentation in den griechisch christlichen Antimanichaica Wiesbaden 1991 Studies in Oriental Religions 19 Hans Joachim Klimkeit Mani Manichaismus In 3 Aufl Bd 6 S 1265 1269 Ludwig Koenen Cornelia Romer Mani Auf der Spur einer verschollenen Religion Herder Freiburg 1993 ISBN 3 451 23090 9 enthalt die Ubersetzung des Kolner Mani Kodex Johannes von Oort Mani Manichaismus In Bd 5 S 731 741 Nahal Tajadod Mani le bouddha de lumiere catechisme manicheen chinois 1991 ISBN 2 204 04064 9 Mani und der Manichaismus Kohlhammer Stuttgart 1961 Manichaica Iranica Ausgewahlte Schriften von Werner Sundermann Hrsg von Christiane Reck Dieter Weber Claudia Leurini Antonio Panaino 2 Bde Rom 2001 Serie Orientale Roma LXXXIX 1 2 Dis baglantilarTod Wiedergeburt und Erlosung im Manichaismus 21 Temmuz 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde Manikodex 11 Mart 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde Manichaismus 30 Eylul 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde Aktuelle Literatur zum Manichaismus 12 Mart 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde Le manicheisme en detail 10 Nisan 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde Eintrag 12 Mart 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde in der Catholic Encyclopedia engl Eintrag 25 Mart 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde in der Encyclopaedia Britannica 11 Aufl 1911