Vampir, günbatımı ile şafak arasında dirilerek mezarından çıktığına, insanlara saldırıp kanlarını emdiğine inanılan mitolojik bir varlıktır.
Tarihçe
Vampir kültürü Babil'den kalan örneklere dayanır ve yüzyıllar boyunca değişimini inceleyen kapsamlı folklorik tarihsel araştırmalara konu teşkil eder. Kan emme ve öldükten sonra dirilme efsaneleri Orta Çağ'da yayıldı. İngiltere'de Galli bir din adamı olan Walter Map bir vampirin bütün bir köy ahalisinin kanlarını emmek suretiyle öldürdüğünü iddia etti. Map'ın iddiasına göre köyde sağ kalan son kişi kılıcını çekip kana susamış cehennem yaratığının kafasını ensesine kadar ikiye bölmüş ve tehlikeyi sona erdirmişti.
Vampir varlığına inanan bilim insanları vampirlerin kendilerince belirlenen özelliklerini şöyle özetlemişlerdir: Acıyı en az düzeyde hissederler, vücutlarında özellikle de yüzlerinde çürüğe dayalı hafif çukurluklar ve izler bulunur, göz renkleri sürekli değişim içindedir ve iki göz asla aynı renkte bulunmaz. Beklenmedik zamanda, fark edemeyeceğiniz kadar hızlı ve bir o kadar da güçlü tepkiler verebilirler. Ten ısıları sürekli değişiklik içindedir. Gün ışığından etkilenmezler (Vampirlerin güneş ışığında yok olduğu fikri 'nun Nosferatu, Bir Dehşet Senfonisi filminde ortaya atılmış, Popüler kültür'e ait modern bir düşüncedir). Düşünce okuyabilirler, bu nedenle onlara karşı koymak imkânsız gibidir. Zekalarını ve güçlerini asla bir kitlenin anlayacağı bir şekilde dışarıya vurmazlar. Bahsedildiği gibi köpek dişleri ilgi çekici büyüklükte değildir.
Sadece Hristiyan Avrupa'da değil, çeşitli toplumlarda vampir efsaneleri yaratıldı. Hindistan'da kimi kadınlar, uyurken kana susamış cinlerin saldırısına uğradıklarına inanırlar. M.Ö. 700 yılları civarında yazıldığı tahmin edilen, orijinali Sanskritçe'den pek çok dile ve yerel lehçeye çevrilen bir öykü ve efsane koleksiyonu olan Vikram ve Vampir bu inanışa örnektir. 1001 Gece Masalları'nda dişi vampirlerle ilgili öyküler yer almaktadır. Yeni Gine'nin Camma kabilesinde Ovengua cini ya da Borneo adasındaki Dayak kabilesinde Buau adlı varlık da benzer inanışlara dayanan yaratıklardır.
Tarihçiler vampir kelimesinin Sırpça, Lehçe ya da Türkçe'den türetildiğini öne sürer. Bu efsanenin ayyuka çıktığı ve vampir avlarının düzenlendiği yıllarda Aydınlanmanın ünlü filozofu Voltaire konuya şöyle bir yorum getirir: “Gerçek kan emiciler mezarlarda değil, aramızda. Borsa spekülatörleri, tüccarlar ve işadamları halkın kanını her gün emmekteler. Bunlar kesinlikle ölmüyor ama yaşarken çürüyor.” Karl Marx'ın konuya yaklaşımı ise şu şekildedir: “Sermaye ölü emektir. Ancak canlı emeğin emilmesi ile vampirlere özgü biçimde hayat bulur. Ne kadar emerse o kadar hayat bulur.”
1820'lerde bir eleştirmen “Vampiri olmayan tiyatro yok“ diye veryansın etmiştir. Yazar Sheridan Lefanu'nun 1872'de yazdığı “Carmilla” adlı öyküyle vampirler, aralarına ilk kez bir kadını almışlar buradan da vamp sözcüğünü türetmişlerdir.
İrlandalı yazar Bram Stoker, 1897'de yazdığı “Drakula” adlı eserinde türün bütün mitlerini toparladı ve bu konudaki en iyi klasiği meydana getirdi. Bu kitap vampir efsanesinin sinemaya da sıçramasına neden oldu. Alman dışavurumcu yönetmen Murnau, 1922'deki ünlü klasiği “Nosferatu” ile sinema tarihindeki ilk vampir filmini çevirdi. 1930'lu yıllarda Hollywood'un en gözde konularından biri vampirlerdi. Sinemanın en tanınmış vampir oyuncusu ise Christopher Lee'ydi. Zaman içinde vampirler pusuya yatmış canavar görünümünden kurtulup şık, baştan çıkartıcı, güzel yaratıklar haline geldi. Francis Ford Coppola ise Bram Stoker'ın romanından yaptığı özgün uyarlama ile vampirlerin hayatını bir trajedi olarak yorumladı. Stephenie Meyer'ın 2005 yılında yazmaya başladığı Alacakaranlık roman serisi (ve 2008'de başlayan film uyarlamalarıyla) vampirler canavarlıktan kahramanlığa terfi ettiler.
Bilim açısından Vampirlik
Kaliforniya Üniversitesi araştırmacılarından kimya profesörü Wayne Tikkanen'in yaptığı araştırmaya göre vampirliğin asıl sebebinin Porfiria hastalığı olduğu tespit edilmiştir. 1700'lü yıllarda hastalık hakkında bilgisi olmayan Avrupalılar, hastaları vampir olarak niteleyerek lanetlemekteydiler. Bir çeşit kan zehirlenmesi olan Porfirya hastalığının ilerlemesiyle derinin kızılötesi ışınlara karşı zayıfladığı ve bu nedenle karardığını açıklayan Tikkanen, “Hastada anormal kıllanma görülür. Dudaklar kuruyup çekildiği için dişler ortaya çıkar. Hasta çok acı çeker. Sonunda çıldırır.” diyerek hastalığı açıklamıştır. Bu hastaların derilerinin hassaslığı nedeniyle sadece geceleri çıkabildiklerini ve tedavi amacıylada hayvan kanı içtiklerini belirten Tikkanen “Hikayelerde vampirlerin neden gece dışarı çıkıp kan içtiklerinin yanıtı işte bu.” demiştir.
Ancak diğer bilimsel kaynaklar, porfiria hastalığının vampir efsanesini doğurduğu iddiasına şüpheyle yaklaşmaktadır.
Hastalıkla anlatılan efsaneler arasındaki bazı uyuşmazlıklar vardır. Öncelikle portifianın birçok çeşidi bulunmaktadır va bunlardan sadece en az rastlananı deri bozukluklarına yol açmaktadır. Ki bu bozukluklar sadece diş etinin çekilmesi değildir, yüz derisinde çatlamalar, burnun veya parmakların düşmesi gibi belirtiler de vardır. Orta Çağ'da mezarlıklarından çıkarılan kişilerin bu kadar aşırı görüntü bozukluklarına sahip olduklarından bahsedilmemiştir. Ayrıca bu güne kadar kayıtlı olan 200 hastalık vakası vardır, ki bu da böylesine büyük bir efsaneye yol açabilecek büyüklükte bir sayı değildir.
Vampirlerin gün ışığına çıkamadıkları ilk defa roman yazarları tarafından söylenmiştir. Oysa 18 ve 19 yüzyıl vampirlerine gündüzleri de rastlandığına dair söylentiler vardır. Ayrıca Drakula her ne kadar bembeyaz bir cilde sahipse de, balkanlarda "al yanaklı" tasvir edilen vampir efsaneleri vardır. Queen Of The Damned 18 Nisan 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde . filmindeki Akasha esmerdir.
İnsan vücudu, sindirim sistemine giren her besini en küçük yapı taşına ayırıp, bundan kendi moleküllerini yapar. Portifia hastalarının ihtiyaç duyulan o karmaşık molekülü kan içerek sağlayamaz. Ayrıca sarımsakta portifinın etkilerini arttıracak maddelerin varlığı kesin olarak kanıtlanamamıştır.
Orta Çağ'da daha yaygın olan bir hastalığın daha bu inanışların kaynağı olabileceği düşünülmektedir. Bu hastalıkta kişi uzun bir süreliğine bayılır. Bilinci yerindedir ancak vücudunu kontrol edememektedir. Bir süre sonra hasta, büyük ihtimalle bir tabutta, ayılır/uyanır. Bu hastalık nadir de olsa günümüzde de görülmektedir. Discovery Channel'da bir kadın, üç defa morgda uyandığını anlatmıştır.
Belki de bu mitin açıklamasını bu kadar uzakta aramaya gerek yoktur. Anahtarın efsanelerin ana kahramanları ölüler olma olasılığı da vardır. Ölülerin cildi zaten daha soluk olur. Basınçtan dolayı genelde ağzın kenarlarında patlayan damarlar, insanlara ölünün kan emdiği izlenimini verir. Ölümden sonra derinin çekilmesiyle saçlar ve tırnaklar uzamaya devam edermiş gibi görünür, bu da kişinin hala yaşıyor sanılmasına neden olur.
Türklerdeki vampir inanışları
Vampir figürü Türklerde uzun yıllardır olan bir figürdür. Ubır ismiyle geçer. Açgözlü, büyük dişli, ateş gözlü yaratıklardır. Günahkarlar mezarda bir hayvan şekline bürünür ve Ubır haline gelir. İri başlı, uzun kuyruklu bir varlıktır. Genellikle ölen büyücüler Ubıra dönüşür. Ağzından ateş püskürür. Günlerce hatta aylarca hareketsiz kalabileceği gibi istediğinde uçabilir de. Hiç kimseden korkmaz. Etrafına bulaşıcı hastalık yayar. Ne bulursa yer. O kadar doyumsuzdur ki, susuzluğunu dindirmek için bazen gökyüzündeki bulutları bile emebilir. Obur olduğu anlaşılan bir ölünün mezarı açılıp çivi çakılır. İstediği şekle girebilir. Kurt veya yaban köpeği kılığına girip koyunları parçalar. Bir dağın başında toplanıp, kaçırdıkları insanları yerler. Bir ölünün Ubır olmaması için ateşin altından geçirilmesi gerekir.Ubır (Tatarca: Убыр) - Rus ve Türk mitolojisi ve halk inancında Vampir anlamına gelir. Obur, Hobur, Vupar, Opkur, Opkan olarak da bilinir. Ayrıca Rusçaya ve Slav dillerine Убыр (Ubır), Упир (Upir) ve Вубар (Vubar); Çekçe ve Slovakçaya Upír olarak geçmiştir. Çekoslavak (Çek ve Slovak) kültüründe tam olarak vampir anlamını verir. Ubır inanışının ilk olarak Volga-İdil nehri ve Pontus bozkırlarında ortaya çıktığı Kıpçak-Kuman göçleri ile çeşitli coğrafyalara ve Slavlar arasında yayıldığı düşünülmektedir. Modern "Vampir" kelimesi Eski Slav dilinden ve Türkçe "онпыр (onpyr)" biçiminden türemiştir; geleneksel Bulgarca впир (vpir) biçiminin de gösterdiği gibi, Eski Bulgarcaya özgü büyük nazal sesli harften önce "v" sesi eklenir. (diğer isimler: onpyr, vopir, vupir, upir, upierz.)
Etimoloji
(Ub/Ob) kökünden türemiştir. Açgözlülük anlamı içerir. Obruk sözü de aynı kökten gelir ve girdap demektir.
Özellikleri
Günahkar kimseler mezarda bir hayvan şekline bürünür ve Ubır haline gelir. İri başlı, uzun kuyruklu bir varlıktır. Genellikle ölen büyücüler Ubıra dönüşür. Ağzından ateş püskürür. Günlerce hatta aylarca hareketsiz kalabileceği gibi istediğinde uçabilir de. Hiç kimseden korkmaz. Etrafına bulaşıcı hastalık yayar. Ne bulursa yer. Obur olduğu anlaşılan bir ölünün mezarı açılıp çivi çakılır. İstediğinde istediği şekle girebilir. Kurt veya yaban köpeği kılığına girip koyunları parçalar. Bir dağın başında toplanıp, kaçırdıkları insanları yerler. Bir ölünün obur olmaması için ateşin altından geçirilmesi gerekir. Daha çok Romanya ve Moldova’da yaşayan Türk topluluklarınca Vampir anlamında kullanılır. Fin Ugor kavimlerinde de benzer söyleyişlerle yer alır. Ele geçirdiği insanın içinde yaşayan korkunç bir yaratıktır. İçinde Ubır bulunan kimse ona benzemeye başlar, yemeye doymaz. Ama yese de zayıf kalır. Çünkü onun yediği yemek kendi vücuduna değil, Ubır’a sinermiş. Tatar halkında “Ubır kendisi doysa da gözü doymaz” gibi bir deyim de vardır. Ubırlı insanlar gece kalkıp yemek ararlar, bulamayınca da alev yumağına dönüşüp bacadan çıkarlar ve başka insanların yemeğini çalarlar. Ubır da tıpkı alev gibi doymak bilmez, azgın, açgözlü, her şeyi yutan bir yaratıktır. Ayrıca leşle beslenir. İstediği an kedi, köpek veya güzel bir kız kılığına girebilir. Ubır kadınları ve hayvanları emmeyi de sever.
1884’te Budapeşte Üniversitesi öğretim üyelerinden ve şarkiyat akademisinin kurucusu Profesör Arminius Vambery, özyaşamsal kitabı “Arminius Vambery : Yaşamı ve Maceraları”nda Türkler'deki bazı vampir inanışlarına da değinmektedir. Macar dilinin köklerini araştırmak amacı ile Orta Asya’ya kadar derviş kılığında yolculuk eden Vambery’e göre: “ Osmanlılar’da yaygın bir inanışa göre vampirler ağaç kovuklarında gizlenirler ve oralarda avlanırlarmış. Ele geçirilen vampirler kelleleri kesildikten sonra bir çuvala konup denize atılırmış.”
“Cadılar hortlayan ölülerdir” diye açıklar Prof. Pertev Naili Boratav ve ekler “Çokluk kadınların cadı olduğuna inanılır, ama erkeklerden de cadılaşanların bulunduğuna kanıt belgeler vardır. Türk geleneğindeki cadı aşağı yukarı Batı inanışlarındaki vampiri karşılar . Cadılar mezardaki taze ölüleri çıkartıp ciğerlerini yerlermiş. Bir Rumeli anlatmasından öğrendiğimize göre eskiden cadıları zararsız hale sokan uzman cadıcılar olurmuş.”
Borotav’ın vurguladığı cadı vampir ilişkisini ve cadıcıları kanıtlayan ilginç bir belgeyi Mehmet Seyda sunmaktadır: Aşağıdaki yazı 1833 yılında Tırnova kadısı Ahmet Şükrü Efendi tarafından hükûmet merkezine gönderilmiş ve Takvim-i Vekayi gazetesinin 68. sayısında yayınlanmıştır:
- “Tırnovada cadılar türedi. Gün battıktan sonra evlere dadanmaya başladı. Zahir'e dair un, yağ, bal gibi şeyleri birbirine katar ve bazen içlerine toprak karıştırır. Yüklüklerde bulduğu yastık, yorgan, şilte ve bohçaları didikler, açar, dağıtır insanların üzerine taş, toprak, çanak ve çömlek atar, hiç kimse bir şey göremez. Birkaç kadın ve erkeğin üzerine saldırmış. Bunlar çağrıldı, soruldu: “Üzerimize sanki manda çökmüş sandık“ dediler. Bu yüzden mahalle halkı evlerini başka yana taşımışlardır. Kasaba halkı bunların cadı denilen habis ruhların eseri olduğunda ittifak etti. İslimye kasabasında cadıcılık ile tanınmış Nikola adındaki adam getirildi ve kendisiyle 800 kuruşa pazarlık edildi. Bu adamın elinde resimli bir tahta vardı. Mezarlığa gider, tahtayı parmağının üzerinde çevirir resim hangi mezara bakarsa cadı o mezardaki habis ruh imiş. Büyük bir kalabalıkla mezarlığa gidildi. Resimli tahtayı parmağında çevirmeye başlayınca resim sağlıklarında yeniçeri ocağının kanlı zorbalarından Tekinoğlu Ali Alemdar ile Apti Alemdar denilen iki şakinin mezarına karşı durdu. Mezarlar açıldı. Cesetler yarım misli büyümüş, kılları ve tırnakları da üçer dörder uzamış bulundu. Gözlerini kan bürümüş, gayet korkunç idi. Mezarlıktaki bütün kalabalık bunu gördü. Bu adamlar sağlıklarında her türlü pis çirkin işi yapmış, ırza, namusa, mala saldırmış, adam öldürmüş Yeniçeri ocakları kaldırıldığı zaman her nasılsa yaşlarına bakılarak cellada verilmemiş ecelleri ile ölmüş kişilerdi. Sağlıklarında yaptıkları yetmezmiş gibi şimdi de halka habis ruh olarak tebelleş olmuşlardı. Cadıcı Nikola’nın tanımına göre , bu gibi habis ruhları defetmek için cesetlerin göbeğine birer ağaç kazık çakılır ve yürekleri kaynar su ile haşlanırmış. Ali Alemdar ile Apti Alemdar’ın cesetleri mezardan çıkarıldı. Göbeklerine birer ağaç kazık çakıldı ve yürekleri bir kazan kaynar su ile haşlandı. Fakat hiç tesir etmedi. Cadıcı “bu cesetleri yakmak gerek” dedi. Bu hususda şer’an da izin verildi ve iki yeniçerinin mezardan çıkarılan cesetleri mezarlıkta yakıldı. Çok şükür kasabamız da cadı şerrinden kurtuldu.”
Tırnova kadısının naklettiği olay türün literatürüne uygun bir vampir olayıdır. Arada küçük farkları olsa da klasik cadıcılık yöntemlerini izlemektedir. Örneğin kazık göbeğe değil de kalbin hizasına çakılır yürekleri kaynatmak kadar cesetlerin kellelerini uçurmak da geleneğe göre etkin bir çaredir. Bu tür asılsız söylentilerin halkı disiplinsiz yeniçerilere karşı harekete geçirmek için ortaya atıldığı sanılmaktadır.
Benzer ve bağlantılı varlıklar
Obot
Obot; Türk ve Altay halk inancında doyumsuzluk cinidir. Ubot olarak da söylenir. Ubır'ın bir türüdür. Görünüşleri son derece çirkindir. Dişleri çok büyük ve korkunçtur. İri kemikleri vardır. Sürekli yer ama doymazlar çünkü, yediklerini anında geri çıkarırlar. Ateşli gözleri vardır. Aileleri ve evleri bulunur. İnsanların içine girerek veya musallat olarak tüm servetini harcamasına neden olurlar. Sözcük anlamı olarak ele alındığında kelime kökünde yemek, yutmak, yok etmek anlamları bulunur. Obur sözcüğüyle kökteştir.
Opkan
Opkan (veya Vupkan, Çuvaşça: Вупкăн, Vupkăn - "sefalet getiren, hasar veren"); Çuvaş mitolojisinde kötü bir ruh.
Çuvaşlar salgın hastalıklar ve ruhsal hastalıklar dahil olmak üzere birçok korkunç hastalıkların nedeni olarak onu düşünürler. Vupkan hızlı bir rüzgar şeklinde insanlara gelir ve düşüncelerinin bozulmasına yol açar. Vupkan kendini görünmez kılar. Onu yatıştırmak için vupkana üç siyah koyun kurban edilir. Birincisi baba vupkana ("vupkăn aşşĕ"), ikinci anne vupkana ("vupkan amăşĕ") ve son koyun vupkan tanrısına (vupkăn turro) armağan edilir. Vupkan bir köpek olarak temsil edilir ve yıkıcı bir varlıktır. Ondan sadece kurnazlık sayesinde kurtulmak mümkündür.
Vupar
Vubar (Vopar, Vapar, Vubar Çuvaşça: Вупăр, Vupăr); Çuvaş mitolojisinde kötü bir ruh. Vubar geceleri görünür ve hayvanların ve insanların havasız kalarak boğulmasına neden olur. Ateş saçan bir yılan şeklinde görünür. Kadın veya erkek kılığına bürünebilir. Uyuyan insanlara saldırır, onu elle yakalamak imkânsızdır. Hristiyan Çuvaşlar ondan korunmak için kollarını yatarken çapraz olarak koyarlar (haçı andırdığı için).
Meçkey
Meçkey - Türk, Anadolu ve Altay halk inanışında, batı dillerindeki karşılığı ile birebir örtüşen bir anlamla vampir demektir. Meçik de denir. Türk halk kültüründe ve halk inancında kendine özgü bir vampir türüdür. Bazı yönleri bütünüyle Türk kültürüne özgü olsa da Batı toplumlarının inanışlarına çok benzeyen bazı özellikleri de mevcuttur. Örneğin tıpkı Nosferatu'da olduğu gibi, "tağun" (yani veba) hastalığı taşıdığına inanılır. İnsanların kanını emer, içlerinde büyür. Ölüm saçan kambur bir yaşlı kadın (veya bazen yaşlı bir erkek) şeklinde düşünülür. Sözcük, biçmek (kesmek) fiili ile alakalıdır. Meç Moğolcada maymun, Mes ise silah demektir. Türklerde masal ve söylencelerde maymuna benzer varlıklara sıklıkla rastlanır.
Uzak Doğu Vampir inanışları
Asya'nın güney doğusunda genellikle hortlak benzeri yaratıklara ait inanışlar bulunuyor. Bunların da ani ve korkunç ölümler sonucu ölenlere ait ruhlar oldukları söyleniyor. Uzak doğu kaynaklı korku filmlerinde bunlar gibi bir travma sonucu ölen, ölümlerini kabul etmek istemeyen ve yaşayanlardan intikam almaya çalışan hortlaklar konu ediliyor. Bali, Malezya, Endonezya, Filipinler ve Kamboçya'da dişi vampir benzeri (Türk folklorundaki lohusa kadınlara musallat olduğu söylenen "al karısı" benzeri) bazı yaratıklara inanılıyor ama bunlar bilinen vampir stereotipinin epeyce dışında kalıyorlar. Daha çok hortlak ve cadı benzeri yaratıklar olarak tanınıyorlar. Sadece kan içmiyor, iç organlarla da besleniyorlar. Vücutlarını parçalayarak bölünebilme, yarasa kanatlarıyla uçabilme, uzun dilleriyle kan emebilme vb. özellikleri var. Genellikle de genç ve güzel kadınların intihar ya da doğum sırasında ölümleri nedeniyle ortaya çıktıkları söyleniyor. Özellikle Japon kültüründe hiçbir vampir inanışı bulunmuyor. Japon kökenli vampirler sadece mangalar ve sinemada bulunuyor. Çin'de ise zombi benzeri kara büyüyle yeniden diriltilen cesetler olduğuna inanılıyor ama bunların da yaşayan ölüler olmaları, uzun saç ve tırnakları dışında vampirlikle pek bir alakaları bulunmuyor.
Vampire: The Masquerade
tarafından kurgulanmış popüler RYO'lardan biridir. Oyun vampir faaliyetlerini insanlara belli etmeden yaşamanızı gerektiren bir dünyada geçer. İnsanların vampirlerin varlığını bilmesi gizlenmelidir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Vampire: The Masquerade.
Delphi Yazıtları: Ayışığı Tanrıçası Selene
Gizemcilikle ilgilenenler arasında “Vampir İncili” olarak da bilinen “Delphi Yazıtları”nın Yunan mitolojisinin efsanevi Delphi kahinine ait olup olmadığı ya da tarihsel bir değer taşıyıp taşımadığı bilinmiyor. Yazıtların içinde yer alan bir bölüm, özellikle vampirlerin mitolojik kökenine ve nasıl ortaya çıktıklarına ışık tutan bir aşk hikâyesinden oluşuyor. Tanrıça Selene’nin antik Yunan mitolojisindeki hikâyesinden farklı bir çizgide ilerleyen bu hikâyeye göre, ilk vampir ay ve av tanrıçası Artemis tarafından yaratılıyor. Metnin tamamına ulaşmak için bknz.Delphi Yazıtları: Ayışığı tanrıçası Selene
Carl Gustav Jung ve vampirlerin kaynağı
Psikiyatrinin babası Carl Gustav Jung, kuramında insanlığın ortak bir ruh alanında veya frekansında bir bütün olduğunu veya iletişimde olduğunu savunur. Kolektif bilinçaltı zamanın başlangıcından beri insanlık tarafından paylaşılmakta, ilkel anıları ve örnek tavırları yani arketipleri içermektedir. İşte bu örnekler, insanları çeşitli biçimde etkiler: Hayallerde, rüyalarda, dini inançlarda, mitlerde, sanatta ve belirir. Jung'un bu kuramına göre, vampirler de kolektif bilinçaltındaki arketiplerden biri olarak yorumlanabilir. []
Efsane : Âdem ile Havva'nın çocuğu Kain
Vikikaynak'ta Caine ile ilgili metin bulabilirsiniz. |
Ve Tanrının kendisi, Uriel'ın ağzından Kain'e son ve en büyük lanetini verdi:
"Sen ve senin çocukların, bu diyarda gezdiği sürece karanlığa tutunacaklar. Sadece kan içecekler. Sadece kül yiyecekler. Bir ölü gibi yaşayacaklar, fakat ölmeyecekler. Son günlere kadar dokunduğunuz her şey yok olacak!"
Bu lanetle Kain acı bir çığlık attı, gözlerinden kan geliyordu. Kanı bir kabın içine doldurdu ve içti.
Kafasını kaldırdığında Cebrail karşısında duruyordu. Fırtına sonrası sessizliğinin verdiği yankıyla: "Âdem'in oğlu, Havva'nın oğlu; babamın bağışlayıcılığı sandığından çok daha büyük. Şimdi bile affedilmeye bir yol açıldı. Bu yola "Golconda" diyeceksin. Çocuklarına ondan bahset, çünkü sadece bu yolla yeniden ışıkta yürüyebileceksiniz."
Sümer mitolojisinde yer alan Emeş-Enten ve Lahar-Aştan hikâyesinin bir benzeri olarak, Adem ve Havva’nın ilk oğulları olan Habil (Abel) ve Kabil’in (Cain) hikâyesi İncil’in ilk bölümünü oluşturan Eski Ahit’te yer alıyor. Hikâyeye göre Tanrıya adak adayan iki kardeşten yalnızca Habil’in adağı kabul görür, bunun üzerine Kabil duyduğu kıskançlıkla kardeşi Habil’i öldürerek lanetlenir ve kıyamet gününe dek durmadan yeryüzünü dolaşmak zorunda kalır. Kabil kardeşini öldürdüğünü anlayan insanların onu da öldüreceğini söyleyince Tanrı onun bedeninde lanetli olduğunu gösteren bir iz bırakarak şöyle buyurur: "Her kim Kabil'i öldürürse, intikam yedi kat fazlasıyla onun üzerine olsun". Böylece Kabil ilk katil ve ilk ölümsüz olarak dünyayı dolaşır. İncil’de bahsedildiğine göre Kabil’in çocukları da olur, bir şehir kurarak ona oğlu Hanok’un adını verir. Günümüzde bu şehrin Urfa olduğuna inanılıyor. Kuran’da da ayrıca Maide suresi içinde isimleri belirtilmeksizin Adem’in ilk oğulları arasında geçen bu hikâyeye yer verilmiştir.
Kabil’in hikâyesinin geri kalanına kutsal kitaplarda değil ama Lilith ya da Enoch’un kitabı gibi doğruluğu kilise tarafından kabul edilmeyen kimi eski kitaplarda yer verilmiş. Bu kaynaklara göre, Kabil’in yaptıklarının cezasını çekmesi için taşıdığı ölümlü ruhundan mahrum bırakıldığı ve diğer ölümlüler gibi dünya nimetlerinden yiyemediği anlatılıyor. Kabil’in daha sonra Adem’in ona boyun eğmeyi reddettiği için sürgün edilen ilk karısı Lilith ile birleştiği ve Kızıldeniz civarında Nod adında bir kente yerleştiği belirtiliyor. İbrani mitolojisinde kabusların kraliçesi ve tüm iblislerin anası olan Lilith’in hiçbir şey yiyemeyen Kabil’i hayatta tutmak için ona kendi kanından verdiği ve böylece kendi soylarının ilk vampirleri oluşturduğuna inanılıyor. Günümüzde de pek çok vampir öyküsünün temelinde Kabil veya Lilith’e göndermeler yapılmaktadır.
Dini Metinlerde Vampirlik: Yehuda'nın ihaneti
Judas İscariot, (İscariot latince katil anlamına gelmektedir) olarak bilinen Yehuda’nın da İncil’de adı geçen ilk vampir olabileceğine inanılıyor. Geleneksel vampir inanışına göre vampirlerin haç ve gümüşe karşı hassasiyet göstermelerinin nedeninin de bu hikâyeye dayandığı düşünülüyor. Yehuda, geleneksel Hristiyan inancına göre İsa peygambere ihanet ederek onu otuz gümüş sikke karşılığında ele veren bir havarisidir. Yehuda’nın nasıl öldüğüne dair çok farklı inanışlar bulunmakla birlikte, bunlar içinde en bilineni Yehuda’nın İsa’yı çarmıhta görerek duyduğu vicdan azabı ve korkuyla kendini asarak intihar etmesidir. Öte yandan İncil’de ya da diğer kutsal kitaplarda “vampir” sözcüğü hiç kullanılmamıştır.
Farklı kültür ve inanışlardaki vampir inanışları için bknz.Vampir Tanrıları
Vlad Tepes
III. Vlad namı diğer Kont Drakula, 1444'te, 13 yaşındayken kardeşi Radu ile beraber, devşirme olması amacıyla Edirne'ye getirilmiştir. 1447'de babası II. Vlad Dracul ve ağabeyi Mircea'nın Macarlar'la savaş sırasında ölmesinin ardından; Macarlar tarafından Eflak'ın başına getirilen II. Vladislav'ı devirmesi için 1448'de yanına bir de ordu verilerek salıverilir. Kardeşi Radu Osmanlılarla kalmayı tercih eder. Vlad, kraliyet ailesinin düşman kolundan olan II. Vladislav'ı devirir ama tahttaki ikinci ayında yine Macarlar tarafından Boğdan'a sürülür, II. Vladislav tekrar başa geçer. Üç sene sonra, 1451'de Boğdan prensi Bogdan'ın öldürülmesini fırsat bilerek Eflak'a döner. Geçen süre zarfında II. Vladislav Macar komutan János Hunyadi'ye ihanet ederek Osmanlı tarafına geçmiştir. Dracula'ya da Macarlar'ın tarafına geçmek düşer. 1456'da János Hunyadi ikinci Sırbistan seferine çıkarken Vlad da ikinci Eflak seferine çıkar, II. Vladislav'ı öldürür ve başa geçer. Bu olaydan sonra meşhur işkenceleri başlar. Tahta geçer geçmez ilk yaptığı işlerden birinin ülkesinde yoksul insan kalmasın diye dilencileri ve yoksulları toplayıp bir yemek vermek, ardından da hepsini diri diri yakmak olduğu söylenir. 1456'dan 1462'ye kadar süren altı senelik hükümdarlığı sırasında kadın, çocuk demeden; kimi kaynaklara göre 40 binden kimilerine göreyse 100 binden fazla insanı öldürtmüştür. 1462'de Osmanlı İmparatorluğu'nun Eflak'ı topraklarına katması üzerine kaçmak zorunda kalır, yardım beklediği Macar Kralı kendisini zindana atar. Osmanlılar, Eflak'ın başına Vlad Tepes'in kardeşi Radu'yu getirir. Radu 1473'e kadar tahtta kalır. 1475'teki ölümüne kadar geçen iki senelik sürede ise, rakip aile Danestiler'den yaşlı Başarab ile Radu arasında tam altı kere el değiştirir . Radu'nun ölümünden sonra bir buçuk sene kadar aralıksız tahtta kalan Basarab'ın saltanatı, Macar krallığının desteğini almayı basarıp 3. Eflak seferine çıkmış olan Vlad Tepes tarafından bozulur. Kazıklı, Moldova ve Transilvanya ordularının da desteğiyle 3. kez, ancak ilki gibi yine yalnızca iki aylığına tahta çıkar. Orduların Transilvanya'ya hareketini fırsat bilen Osmanlılar, Kazıklı'yı devirir. Rivayete göre öldürülüp başı İstanbul'a getirilmiş, vücudu Snagov'da bir manastıra gömülmüştür. Ancak manastırda 1931'de yapılan kazılarda mezarın boş olduğu görülmüştür. 1897 yılında Bram Stoker ölümsüz eseri Dracula'da Kazıklı'yı Kont Drakula adıyla diriltmiştir.
Elizabeth Bathory
Macaristan Krallığı’nın en ünlü soylu ailelerinden biri olan Bathory ailesinden gelen Kontes Elizabeth Bathory ve kızı Celile, tarihin en kötü şöhretli kadınları listesinde kuşkusuz ilk sıralarda yer alıyorlar. Bathory, 54 yıllık yaşamı boyunca işlediği korkunç cinayetler nedeniyle de dünyanın en ünlü kadın seri katili unvanını taşıyor. 15 yaşındayken evlendirildiği kocası Ferenc Nádasdy’nin ölümünden sonra suç ortağı hizmetçileriyle birlikte yüzlerce (söylentiye göre 650) genç kızın işkence edilerek öldürülmesinden sorumlu tutulan Bathory, ömrünün kalan 4 yılını kendi şatosu olan Csejte’de küçük bir odaya hapsolmuş bir şekilde geçirdi. Cinayetleri bizzat işlettiği yardımcıları korkunç cezalar alırken Bathory bir soylu olduğu için ne yargı önüne çıkartılmış ne de söz konusu suçlardan hüküm giymiştir. Öte yandan Csejte şatosunda kapısı tuğlalara örülen bir odada unutulmaya terk edilen kontesin adını anmak bile yasaklanmıştır. Bathory’nin gençliğini koruyabilmek amacıyla bakire kızların kanlarıyla banyo yaptığı söylentileri onun uzak bir akrabası sayılabilecek Wallachia prensi Vlad Tepeş gibi bir vampir olduğuna inanılmasına yol açmıştır.
Macarca ismiyle Erzsébeth Báthory, 1560 yılında doğdu ve çocukluğunu Ecsed şatosunda geçirdi. Macaristan’ın Osmanlılar ve Avusturyalılarla gerçekleştirdiği savaşların yaşandığı bu dönemde Bathory Latince, Almanca ve Yunanca dillerini iyi derecede bilen bir Protestan genç kız olarak yetiştirilmişti. Acımasızlığıyla şöhret kazanan kuzeni Transilvanya prensi Stephen gibi Elizabeth de çocukluğundan itibaren ani öfke nöbetleri geçirmekteydi. Araştırmacılar bunun aileden gelen genetik bir bozukluk olduğuna ve Bathory’nin epilepsi hastası olma ihtimaline inanıyor. Günümüzdeki tarih uzmanları ve psikiyatrlar Bathory’nin aynı zamanda cinsel kimlik bozukluğuna da sahip olduğunu belirtiyorlar. Henüz 14 yaşındayken hamile kalan Elizabeth, söylenene göre kadın ya da erkek istediği herkesle birlikte olabilmekteydi. Öte yandan Bathory’nin kimi akrabalarının da sicili pek parlak değildi. Halasının lezbiyen bir cadı, amcasının şeytana tapan bir simyacı ve erkek kardeşinin ise birlikte yalnız kalınmaktan korkulan bir cinsi sapık olarak tanınması Bathory’nin çevresinde öyküneceği yeterince kötü örnek olduğunu gösteriyor. Öte yandan çocukluğundan beri Elizabeth’le ilgilenen bakıcısının da kara büyüyle uğraşan ve ayinlerinde küçük çocukları kurban etmekten çekinmeyen biri olduğunu da eklersek Bathory’nin bu durumda bir seri katile dönüşmemesi neredeyse imkânsızdı. Elizabeth, evlendikten sonra kocasının evlilik hediyesi olan Csejte şatosuna yerleşti. Şato etrafındaki birbirine bitişik 17 köy ve tarım arazileriyle çevriliydi ve Küçük Karpat dağlarının kayalıkları üzerinde yükseliyordu. Kocasının sürekli savaşta ve evden uzakta oluşu Bathory’i ticari ve politik konularla ilgilenmek zorunda bırakmıştı. Tarihçilere göre Bathory bu konuda da oldukça başarılıydı. Öte yandan Bathory güzelliğiyle övünmek, aynalar karşısında zaman geçirmek ve günde neredeyse beş defa kıyafet değiştirmekten de geri kalmıyordu. Bathory’nin babasından ve kocasından öğrendiği acımasızlığı sarayındaki hizmetçilere göstermesi ise en sıradan uğraşıydı. Yaşlanmaya başladığını düşündüğü andan itibaren cildini yenileyebilmek için kendini farklı büyülerle uğraşmaya verdiği de biliniyor.
Öte yandan Bathory’nin bölgedeki savaşta çaresiz kadınların koruyuculuğunu üstelendiği söylentileri de var. Örneğin Bathory, kocası Osmanlıların elinde esir olan bir kadın ya da kızı tecavüze uğrayıp hamile bırakılan bir kadın için politik hünerlerini sergilemekten çekinmemişti. Diğer yandan şatosunun bir bölümünde istemeden hamile kadınların çocuklarının düşürüldüğü de biliniyor. Bathory bunları kuşkusuz daha fazla genç kızı öldürebilmek için yaptığı düşünülüyor. Önceleri sadece köylü kızlarını katlederken kocasının ölümünden sonra artan kan arzusu bu seri katilin soyluların kızlarına da göz dikmesini sağlıyor. Böylece görgü ve terbiye öğrenmeleri için sarayına kabul ettiği kızların tamamı sırra kadem basıyor. Öte yandan bölgedeki kız kaçırma olayları da artıyor. Saray çevresindeki dedikodular ayyuka çıktığında kralın emriyle görevlendirilen György Thurzó şatoya incelemeye geliyor ve yaklaşık 300 kişilik bir tanık ordusu dinlendikten sonra korkunç gerçekle yüzleşiyor. Kralın Bathroy’nin kocasına olan borcu nedeniyle eyleme geçtiği ve böylece Bathory’den kurtulmak istediği de bir başka korkunç gerçekti. Bugüne dek Elizabeth’in suçsuzluğunu savunanlar krallık tarafından gerçekleştirilen bir komploya kurban gittiği ve bir Protestan olmanın cezasını çektiğini öne sürüyor. Elizabeth Bathory, özellikle kocasının ölümünün ardından işkence yöntemlerini giderek artırmıştı. Psikologlar Bathory’nin yaşlandıkça artan akıl hastalığının bu dönemde iyice kötüleştiğini iddia ediyorlar. İyi ödeme vaatleriyle kandırılan ya da kaçırılan genç kızlar mahzene kapatılıyor ve bedenleri tanınmaz hale gelene dek dövülüyor, sonra da yakılıyor ya da parçalanıyordu. Kurbanların ölesiye dövüldüğü, açlığa terk edildiği, canlı olarak yakıldığı, iğnelerle işkenceye uğradığı, kışın dışarıda üzerlerine su dökülerek donmaya bırakıldığı, yüzlerinin, kollarının ve cinsel organlarının ısırıldığı ve cinsel anlamda tacize uğradıkları da biliniyor. Bathory’nin bu korkunç işkencelerini 1585 yılından 1610’a kadar sahip olduğu tüm şatolarda gerçekleştirdiği ortaya çıkmıştır. 650 kişilik kurban sayısına Bathory’nin hala hükûmet arşivlerinde saklı olduğuna inanılan günlük ve mektuplarından ulaşılmıştır. Bathory, bir seri katil olarak çok da becerikli sayılmazdı, bir asil olmasının avantajlarını sonuna kadar kullanmış fakat işlediği cinayetlerin üzerini örtmek konusunda da yeterince titiz davranmamıştır. Tüm bu imtiyaz ona sadece mahkeme aşamasında yaramıştır, yargılanmadan doğruca kendi şatosunda müebbet hapse konulmuştur. Öte yandan kralın Bathory'e borcunu ödemesine gerek kalmadığı hükmüne de varılmıştır.
Bathory, Csejte şatosunda ölü bulunduğunda odasında el sürülmemiş pek çok kap yemek bulunuyordu, bu nedenle tam ölüm tarihi bilinemiyor. Önce Csejte kilisesinin bahçesine gömülen cesedi Csejte’li köylülerin ayaklanması sonucu Ecsed’deki Bathory aile kabristanına defnedilmek üzere buradan taşınmıştır. Kontes Bathory denince aklımıza gelen kan banyosunun bu efsaneye sonradan eklendiğini de belirtelim. Bathory aleyhine ifade veren tanıklardan hiçbiri bir kan banyosundan söz etmediği ve bunun sadece Transilvanya vampir inanışıyla alakalı olarak uydurulmuş olduğu bilinmektedir. Bathory’nin hikâyesi farklı perspektifler ya da kurgusal olaylar içeren pek çok filme de konu olmasının yanı sıra sulandırılarak “Kontes Dracula” ve benzeri filmlerin yapılmasına da esin kaynağı olmuştur.
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- İstanbul Gizemleri, Giovanni Scognamillo, Mart 1993 baskısı Altın Kitaplar yayınevi
- Fenomen, Ekim 1996, 7. sayısı
- Focus, Ekim 1998 sayısı
- StreetPoet.Stories, vampir temalı blog.
- Film kapağı: Bram Stoker'dan Dracula 1992 Columbia Industries Inc, 1993 Columbia Tristar Home video, Türkiye'deki dağıtım hakkı Palermo filmcilik
Dipnotlar
- ^ a b (PDF). Kayıp Dünya. 3 Mart 2016 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi.
- ^ "UBIR: Türk Mitolojisinde Vampir Benzeri Bir Yaratık". ULUKAYIN Türkçe. Erişim tarihi: 26 Ocak 2024.
- ^ Zaripova Çetin, Çulpan. (PDF). turkoloji.cu.edu.tr. 24 Ocak 2011 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi.
- ^ Türk Kültüründe Vampirler, Mehmet Berk Yaltırık, Seçkin Sarpkaya. Karakum Yayınevi. ss. 43-49.
- ^ Türk Söylence Sözlüğü, Deniz Karakurt, Türkiye, 2011 (OTRS: CC BY-SA 3.0) "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 27 Aralık 2019 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ağustos 2023.
- ^ Türk Mitolojisi Ansiklopedik Sözlük, Celal Beydili, Yurt Yayınevi (Sayfa - 435)
- ^ İlber Ortaylı, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, 25. Baskı, Sayfa 38
- ^ "Türk Söylence Sözlüğü, Deniz Karakurt" (PDF). 13 Aralık 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 27 Ocak 2012.
Dış bağlantılar
- Vikisözlük'te Vampir ile ilgili tanım bulabilirsiniz.
- Wikimedia Commons'ta Vampir ile ilgili çoklu ortam belgeleri bulunur.
- Vikisöz'de Vampir ile ilgili sözler mevcuttur.
- Vikikaynak'ta Vampir ile ilgili metin bulabilirsiniz.
- http://www.vampirokbalja.com 26 Ocak 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde . Jim Steinman-Michael Kunze: "Dance of the Vampires" musical (2007 Budapest)
- http://www.bathory.org/ 17 Mart 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Yukarıdaki yazıların bir kısmı İngilizce orijinalinden alınıp Türkçeye Çevrilmiştir. Yazan : Adrian Nicholas McGrath Çeviren : Kristin Demirci
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Vampir gunbatimi ile safak arasinda dirilerek mezarindan ciktigina insanlara saldirip kanlarini emdigine inanilan mitolojik bir varliktir Vampir Philip Burne Jones tablosu 1897Vampir Aleksander Promet 1922 TarihceVampir kulturu Babil den kalan orneklere dayanir ve yuzyillar boyunca degisimini inceleyen kapsamli folklorik tarihsel arastirmalara konu teskil eder Kan emme ve oldukten sonra dirilme efsaneleri Orta Cag da yayildi Ingiltere de Galli bir din adami olan Walter Map bir vampirin butun bir koy ahalisinin kanlarini emmek suretiyle oldurdugunu iddia etti Map in iddiasina gore koyde sag kalan son kisi kilicini cekip kana susamis cehennem yaratiginin kafasini ensesine kadar ikiye bolmus ve tehlikeyi sona erdirmisti Vampir varligina inanan bilim insanlari vampirlerin kendilerince belirlenen ozelliklerini soyle ozetlemislerdir Aciyi en az duzeyde hissederler vucutlarinda ozellikle de yuzlerinde curuge dayali hafif cukurluklar ve izler bulunur goz renkleri surekli degisim icindedir ve iki goz asla ayni renkte bulunmaz Beklenmedik zamanda fark edemeyeceginiz kadar hizli ve bir o kadar da guclu tepkiler verebilirler Ten isilari surekli degisiklik icindedir Gun isigindan etkilenmezler Vampirlerin gunes isiginda yok oldugu fikri nun Nosferatu Bir Dehset Senfonisi filminde ortaya atilmis Populer kultur e ait modern bir dusuncedir Dusunce okuyabilirler bu nedenle onlara karsi koymak imkansiz gibidir Zekalarini ve guclerini asla bir kitlenin anlayacagi bir sekilde disariya vurmazlar Bahsedildigi gibi kopek disleri ilgi cekici buyuklukte degildir Sadece Hristiyan Avrupa da degil cesitli toplumlarda vampir efsaneleri yaratildi Hindistan da kimi kadinlar uyurken kana susamis cinlerin saldirisina ugradiklarina inanirlar M O 700 yillari civarinda yazildigi tahmin edilen orijinali Sanskritce den pek cok dile ve yerel lehceye cevrilen bir oyku ve efsane koleksiyonu olan Vikram ve Vampir bu inanisa ornektir 1001 Gece Masallari nda disi vampirlerle ilgili oykuler yer almaktadir Yeni Gine nin Camma kabilesinde Ovengua cini ya da Borneo adasindaki Dayak kabilesinde Buau adli varlik da benzer inanislara dayanan yaratiklardir Tarihciler vampir kelimesinin Sirpca Lehce ya da Turkce den turetildigini one surer Bu efsanenin ayyuka ciktigi ve vampir avlarinin duzenlendigi yillarda Aydinlanmanin unlu filozofu Voltaire konuya soyle bir yorum getirir Gercek kan emiciler mezarlarda degil aramizda Borsa spekulatorleri tuccarlar ve isadamlari halkin kanini her gun emmekteler Bunlar kesinlikle olmuyor ama yasarken curuyor Karl Marx in konuya yaklasimi ise su sekildedir Sermaye olu emektir Ancak canli emegin emilmesi ile vampirlere ozgu bicimde hayat bulur Ne kadar emerse o kadar hayat bulur 1820 lerde bir elestirmen Vampiri olmayan tiyatro yok diye veryansin etmistir Yazar Sheridan Lefanu nun 1872 de yazdigi Carmilla adli oykuyle vampirler aralarina ilk kez bir kadini almislar buradan da vamp sozcugunu turetmislerdir Irlandali yazar Bram Stoker 1897 de yazdigi Drakula adli eserinde turun butun mitlerini toparladi ve bu konudaki en iyi klasigi meydana getirdi Bu kitap vampir efsanesinin sinemaya da sicramasina neden oldu Alman disavurumcu yonetmen Murnau 1922 deki unlu klasigi Nosferatu ile sinema tarihindeki ilk vampir filmini cevirdi 1930 lu yillarda Hollywood un en gozde konularindan biri vampirlerdi Sinemanin en taninmis vampir oyuncusu ise Christopher Lee ydi Zaman icinde vampirler pusuya yatmis canavar gorunumunden kurtulup sik bastan cikartici guzel yaratiklar haline geldi Francis Ford Coppola ise Bram Stoker in romanindan yaptigi ozgun uyarlama ile vampirlerin hayatini bir trajedi olarak yorumladi Stephenie Meyer in 2005 yilinda yazmaya basladigi Alacakaranlik roman serisi ve 2008 de baslayan film uyarlamalariyla vampirler canavarliktan kahramanliga terfi ettiler Bilim acisindan VampirlikBram Stoker Kaliforniya Universitesi arastirmacilarindan kimya profesoru Wayne Tikkanen in yaptigi arastirmaya gore vampirligin asil sebebinin Porfiria hastaligi oldugu tespit edilmistir 1700 lu yillarda hastalik hakkinda bilgisi olmayan Avrupalilar hastalari vampir olarak niteleyerek lanetlemekteydiler Bir cesit kan zehirlenmesi olan Porfirya hastaliginin ilerlemesiyle derinin kizilotesi isinlara karsi zayifladigi ve bu nedenle karardigini aciklayan Tikkanen Hastada anormal killanma gorulur Dudaklar kuruyup cekildigi icin disler ortaya cikar Hasta cok aci ceker Sonunda cildirir diyerek hastaligi aciklamistir Bu hastalarin derilerinin hassasligi nedeniyle sadece geceleri cikabildiklerini ve tedavi amaciylada hayvan kani ictiklerini belirten Tikkanen Hikayelerde vampirlerin neden gece disari cikip kan ictiklerinin yaniti iste bu demistir Ancak diger bilimsel kaynaklar porfiria hastaliginin vampir efsanesini dogurdugu iddiasina supheyle yaklasmaktadir Hastalikla anlatilan efsaneler arasindaki bazi uyusmazliklar vardir Oncelikle portifianin bircok cesidi bulunmaktadir va bunlardan sadece en az rastlanani deri bozukluklarina yol acmaktadir Ki bu bozukluklar sadece dis etinin cekilmesi degildir yuz derisinde catlamalar burnun veya parmaklarin dusmesi gibi belirtiler de vardir Orta Cag da mezarliklarindan cikarilan kisilerin bu kadar asiri goruntu bozukluklarina sahip olduklarindan bahsedilmemistir Ayrica bu gune kadar kayitli olan 200 hastalik vakasi vardir ki bu da boylesine buyuk bir efsaneye yol acabilecek buyuklukte bir sayi degildir Vampirlerin gun isigina cikamadiklari ilk defa roman yazarlari tarafindan soylenmistir Oysa 18 ve 19 yuzyil vampirlerine gunduzleri de rastlandigina dair soylentiler vardir Ayrica Drakula her ne kadar bembeyaz bir cilde sahipse de balkanlarda al yanakli tasvir edilen vampir efsaneleri vardir Queen Of The Damned 18 Nisan 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde filmindeki Akasha esmerdir Insan vucudu sindirim sistemine giren her besini en kucuk yapi tasina ayirip bundan kendi molekullerini yapar Portifia hastalarinin ihtiyac duyulan o karmasik molekulu kan icerek saglayamaz Ayrica sarimsakta portifinin etkilerini arttiracak maddelerin varligi kesin olarak kanitlanamamistir Orta Cag da daha yaygin olan bir hastaligin daha bu inanislarin kaynagi olabilecegi dusunulmektedir Bu hastalikta kisi uzun bir sureligine bayilir Bilinci yerindedir ancak vucudunu kontrol edememektedir Bir sure sonra hasta buyuk ihtimalle bir tabutta ayilir uyanir Bu hastalik nadir de olsa gunumuzde de gorulmektedir Discovery Channel da bir kadin uc defa morgda uyandigini anlatmistir Belki de bu mitin aciklamasini bu kadar uzakta aramaya gerek yoktur Anahtarin efsanelerin ana kahramanlari oluler olma olasiligi da vardir Olulerin cildi zaten daha soluk olur Basinctan dolayi genelde agzin kenarlarinda patlayan damarlar insanlara olunun kan emdigi izlenimini verir Olumden sonra derinin cekilmesiyle saclar ve tirnaklar uzamaya devam edermis gibi gorunur bu da kisinin hala yasiyor sanilmasina neden olur Turklerdeki vampir inanislariVampir figuru Turklerde uzun yillardir olan bir figurdur Ubir ismiyle gecer Acgozlu buyuk disli ates gozlu yaratiklardir Gunahkarlar mezarda bir hayvan sekline burunur ve Ubir haline gelir Iri basli uzun kuyruklu bir varliktir Genellikle olen buyuculer Ubira donusur Agzindan ates puskurur Gunlerce hatta aylarca hareketsiz kalabilecegi gibi istediginde ucabilir de Hic kimseden korkmaz Etrafina bulasici hastalik yayar Ne bulursa yer O kadar doyumsuzdur ki susuzlugunu dindirmek icin bazen gokyuzundeki bulutlari bile emebilir Obur oldugu anlasilan bir olunun mezari acilip civi cakilir Istedigi sekle girebilir Kurt veya yaban kopegi kiligina girip koyunlari parcalar Bir dagin basinda toplanip kacirdiklari insanlari yerler Bir olunun Ubir olmamasi icin atesin altindan gecirilmesi gerekir Ubir Tatarca Ubyr Rus ve Turk mitolojisi ve halk inancinda Vampir anlamina gelir Obur Hobur Vupar Opkur Opkan olarak da bilinir Ayrica Ruscaya ve Slav dillerine Ubyr Ubir Upir Upir ve Vubar Vubar Cekce ve Slovakcaya Upir olarak gecmistir Cekoslavak Cek ve Slovak kulturunde tam olarak vampir anlamini verir Ubir inanisinin ilk olarak Volga Idil nehri ve Pontus bozkirlarinda ortaya ciktigi Kipcak Kuman gocleri ile cesitli cografyalara ve Slavlar arasinda yayildigi dusunulmektedir Modern Vampir kelimesi Eski Slav dilinden ve Turkce onpyr onpyr biciminden turemistir geleneksel Bulgarca vpir vpir biciminin de gosterdigi gibi Eski Bulgarcaya ozgu buyuk nazal sesli harften once v sesi eklenir diger isimler onpyr vopir vupir upir upierz Etimoloji Ub Ob kokunden turemistir Acgozluluk anlami icerir Obruk sozu de ayni kokten gelir ve girdap demektir Ozellikleri Gunahkar kimseler mezarda bir hayvan sekline burunur ve Ubir haline gelir Iri basli uzun kuyruklu bir varliktir Genellikle olen buyuculer Ubira donusur Agzindan ates puskurur Gunlerce hatta aylarca hareketsiz kalabilecegi gibi istediginde ucabilir de Hic kimseden korkmaz Etrafina bulasici hastalik yayar Ne bulursa yer Obur oldugu anlasilan bir olunun mezari acilip civi cakilir Istediginde istedigi sekle girebilir Kurt veya yaban kopegi kiligina girip koyunlari parcalar Bir dagin basinda toplanip kacirdiklari insanlari yerler Bir olunun obur olmamasi icin atesin altindan gecirilmesi gerekir Daha cok Romanya ve Moldova da yasayan Turk topluluklarinca Vampir anlaminda kullanilir Fin Ugor kavimlerinde de benzer soyleyislerle yer alir Ele gecirdigi insanin icinde yasayan korkunc bir yaratiktir Icinde Ubir bulunan kimse ona benzemeye baslar yemeye doymaz Ama yese de zayif kalir Cunku onun yedigi yemek kendi vucuduna degil Ubir a sinermis Tatar halkinda Ubir kendisi doysa da gozu doymaz gibi bir deyim de vardir Ubirli insanlar gece kalkip yemek ararlar bulamayinca da alev yumagina donusup bacadan cikarlar ve baska insanlarin yemegini calarlar Ubir da tipki alev gibi doymak bilmez azgin acgozlu her seyi yutan bir yaratiktir Ayrica lesle beslenir Istedigi an kedi kopek veya guzel bir kiz kiligina girebilir Ubir kadinlari ve hayvanlari emmeyi de sever 1884 te Budapeste Universitesi ogretim uyelerinden ve sarkiyat akademisinin kurucusu Profesor Arminius Vambery ozyasamsal kitabi Arminius Vambery Yasami ve Maceralari nda Turkler deki bazi vampir inanislarina da deginmektedir Macar dilinin koklerini arastirmak amaci ile Orta Asya ya kadar dervis kiliginda yolculuk eden Vambery e gore Osmanlilar da yaygin bir inanisa gore vampirler agac kovuklarinda gizlenirler ve oralarda avlanirlarmis Ele gecirilen vampirler kelleleri kesildikten sonra bir cuvala konup denize atilirmis Cadilar hortlayan olulerdir diye aciklar Prof Pertev Naili Boratav ve ekler Cokluk kadinlarin cadi olduguna inanilir ama erkeklerden de cadilasanlarin bulunduguna kanit belgeler vardir Turk gelenegindeki cadi asagi yukari Bati inanislarindaki vampiri karsilar Cadilar mezardaki taze oluleri cikartip cigerlerini yerlermis Bir Rumeli anlatmasindan ogrendigimize gore eskiden cadilari zararsiz hale sokan uzman cadicilar olurmus Borotav in vurguladigi cadi vampir iliskisini ve cadicilari kanitlayan ilginc bir belgeyi Mehmet Seyda sunmaktadir Asagidaki yazi 1833 yilinda Tirnova kadisi Ahmet Sukru Efendi tarafindan hukumet merkezine gonderilmis ve Takvim i Vekayi gazetesinin 68 sayisinda yayinlanmistir Tirnovada cadilar turedi Gun battiktan sonra evlere dadanmaya basladi Zahir e dair un yag bal gibi seyleri birbirine katar ve bazen iclerine toprak karistirir Yukluklerde buldugu yastik yorgan silte ve bohcalari didikler acar dagitir insanlarin uzerine tas toprak canak ve comlek atar hic kimse bir sey goremez Birkac kadin ve erkegin uzerine saldirmis Bunlar cagrildi soruldu Uzerimize sanki manda cokmus sandik dediler Bu yuzden mahalle halki evlerini baska yana tasimislardir Kasaba halki bunlarin cadi denilen habis ruhlarin eseri oldugunda ittifak etti Islimye kasabasinda cadicilik ile taninmis Nikola adindaki adam getirildi ve kendisiyle 800 kurusa pazarlik edildi Bu adamin elinde resimli bir tahta vardi Mezarliga gider tahtayi parmaginin uzerinde cevirir resim hangi mezara bakarsa cadi o mezardaki habis ruh imis Buyuk bir kalabalikla mezarliga gidildi Resimli tahtayi parmaginda cevirmeye baslayinca resim sagliklarinda yeniceri ocaginin kanli zorbalarindan Tekinoglu Ali Alemdar ile Apti Alemdar denilen iki sakinin mezarina karsi durdu Mezarlar acildi Cesetler yarim misli buyumus killari ve tirnaklari da ucer dorder uzamis bulundu Gozlerini kan burumus gayet korkunc idi Mezarliktaki butun kalabalik bunu gordu Bu adamlar sagliklarinda her turlu pis cirkin isi yapmis irza namusa mala saldirmis adam oldurmus Yeniceri ocaklari kaldirildigi zaman her nasilsa yaslarina bakilarak cellada verilmemis ecelleri ile olmus kisilerdi Sagliklarinda yaptiklari yetmezmis gibi simdi de halka habis ruh olarak tebelles olmuslardi Cadici Nikola nin tanimina gore bu gibi habis ruhlari defetmek icin cesetlerin gobegine birer agac kazik cakilir ve yurekleri kaynar su ile haslanirmis Ali Alemdar ile Apti Alemdar in cesetleri mezardan cikarildi Gobeklerine birer agac kazik cakildi ve yurekleri bir kazan kaynar su ile haslandi Fakat hic tesir etmedi Cadici bu cesetleri yakmak gerek dedi Bu hususda ser an da izin verildi ve iki yenicerinin mezardan cikarilan cesetleri mezarlikta yakildi Cok sukur kasabamiz da cadi serrinden kurtuldu dd Tirnova kadisinin naklettigi olay turun literaturune uygun bir vampir olayidir Arada kucuk farklari olsa da klasik cadicilik yontemlerini izlemektedir Ornegin kazik gobege degil de kalbin hizasina cakilir yurekleri kaynatmak kadar cesetlerin kellelerini ucurmak da gelenege gore etkin bir caredir Bu tur asilsiz soylentilerin halki disiplinsiz yenicerilere karsi harekete gecirmek icin ortaya atildigi sanilmaktadir Benzer ve baglantili varliklar Obot Obot Turk ve Altay halk inancinda doyumsuzluk cinidir Ubot olarak da soylenir Ubir in bir turudur Gorunusleri son derece cirkindir Disleri cok buyuk ve korkunctur Iri kemikleri vardir Surekli yer ama doymazlar cunku yediklerini aninda geri cikarirlar Atesli gozleri vardir Aileleri ve evleri bulunur Insanlarin icine girerek veya musallat olarak tum servetini harcamasina neden olurlar Sozcuk anlami olarak ele alindiginda kelime kokunde yemek yutmak yok etmek anlamlari bulunur Obur sozcuguyle koktestir Opkan Opkan veya Vupkan Cuvasca Vupkăn Vupkăn sefalet getiren hasar veren Cuvas mitolojisinde kotu bir ruh Cuvaslar salgin hastaliklar ve ruhsal hastaliklar dahil olmak uzere bircok korkunc hastaliklarin nedeni olarak onu dusunurler Vupkan hizli bir ruzgar seklinde insanlara gelir ve dusuncelerinin bozulmasina yol acar Vupkan kendini gorunmez kilar Onu yatistirmak icin vupkana uc siyah koyun kurban edilir Birincisi baba vupkana vupkăn assĕ ikinci anne vupkana vupkan amăsĕ ve son koyun vupkan tanrisina vupkăn turro armagan edilir Vupkan bir kopek olarak temsil edilir ve yikici bir varliktir Ondan sadece kurnazlik sayesinde kurtulmak mumkundur Vupar Vubar Vopar Vapar Vubar Cuvasca Vupăr Vupăr Cuvas mitolojisinde kotu bir ruh Vubar geceleri gorunur ve hayvanlarin ve insanlarin havasiz kalarak bogulmasina neden olur Ates sacan bir yilan seklinde gorunur Kadin veya erkek kiligina burunebilir Uyuyan insanlara saldirir onu elle yakalamak imkansizdir Hristiyan Cuvaslar ondan korunmak icin kollarini yatarken capraz olarak koyarlar haci andirdigi icin Meckey Meckey Turk Anadolu ve Altay halk inanisinda bati dillerindeki karsiligi ile birebir ortusen bir anlamla vampir demektir Mecik de denir Turk halk kulturunde ve halk inancinda kendine ozgu bir vampir turudur Bazi yonleri butunuyle Turk kulturune ozgu olsa da Bati toplumlarinin inanislarina cok benzeyen bazi ozellikleri de mevcuttur Ornegin tipki Nosferatu da oldugu gibi tagun yani veba hastaligi tasidigina inanilir Insanlarin kanini emer iclerinde buyur Olum sacan kambur bir yasli kadin veya bazen yasli bir erkek seklinde dusunulur Sozcuk bicmek kesmek fiili ile alakalidir Mec Mogolcada maymun Mes ise silah demektir Turklerde masal ve soylencelerde maymuna benzer varliklara siklikla rastlanir Uzak Dogu Vampir inanislariAsya nin guney dogusunda genellikle hortlak benzeri yaratiklara ait inanislar bulunuyor Bunlarin da ani ve korkunc olumler sonucu olenlere ait ruhlar olduklari soyleniyor Uzak dogu kaynakli korku filmlerinde bunlar gibi bir travma sonucu olen olumlerini kabul etmek istemeyen ve yasayanlardan intikam almaya calisan hortlaklar konu ediliyor Bali Malezya Endonezya Filipinler ve Kambocya da disi vampir benzeri Turk folklorundaki lohusa kadinlara musallat oldugu soylenen al karisi benzeri bazi yaratiklara inaniliyor ama bunlar bilinen vampir stereotipinin epeyce disinda kaliyorlar Daha cok hortlak ve cadi benzeri yaratiklar olarak taniniyorlar Sadece kan icmiyor ic organlarla da besleniyorlar Vucutlarini parcalayarak bolunebilme yarasa kanatlariyla ucabilme uzun dilleriyle kan emebilme vb ozellikleri var Genellikle de genc ve guzel kadinlarin intihar ya da dogum sirasinda olumleri nedeniyle ortaya ciktiklari soyleniyor Ozellikle Japon kulturunde hicbir vampir inanisi bulunmuyor Japon kokenli vampirler sadece mangalar ve sinemada bulunuyor Cin de ise zombi benzeri kara buyuyle yeniden diriltilen cesetler olduguna inaniliyor ama bunlarin da yasayan oluler olmalari uzun sac ve tirnaklari disinda vampirlikle pek bir alakalari bulunmuyor Vampire The Masqueradetarafindan kurgulanmis populer RYO lardan biridir Oyun vampir faaliyetlerini insanlara belli etmeden yasamanizi gerektiren bir dunyada gecer Insanlarin vampirlerin varligini bilmesi gizlenmelidir Ayrintili bilgi icin bkz Vampire The Masquerade Delphi Yazitlari Ayisigi Tanricasi SeleneGizemcilikle ilgilenenler arasinda Vampir Incili olarak da bilinen Delphi Yazitlari nin Yunan mitolojisinin efsanevi Delphi kahinine ait olup olmadigi ya da tarihsel bir deger tasiyip tasimadigi bilinmiyor Yazitlarin icinde yer alan bir bolum ozellikle vampirlerin mitolojik kokenine ve nasil ortaya ciktiklarina isik tutan bir ask hikayesinden olusuyor Tanrica Selene nin antik Yunan mitolojisindeki hikayesinden farkli bir cizgide ilerleyen bu hikayeye gore ilk vampir ay ve av tanricasi Artemis tarafindan yaratiliyor Metnin tamamina ulasmak icin bknz Delphi Yazitlari Ayisigi tanricasi SeleneCarl Gustav Jung ve vampirlerin kaynagiPsikiyatrinin babasi Carl Gustav Jung kuraminda insanligin ortak bir ruh alaninda veya frekansinda bir butun oldugunu veya iletisimde oldugunu savunur Kolektif bilincalti zamanin baslangicindan beri insanlik tarafindan paylasilmakta ilkel anilari ve ornek tavirlari yani arketipleri icermektedir Iste bu ornekler insanlari cesitli bicimde etkiler Hayallerde ruyalarda dini inanclarda mitlerde sanatta ve belirir Jung un bu kuramina gore vampirler de kolektif bilincaltindaki arketiplerden biri olarak yorumlanabilir kaynak belirtilmeli Efsane Adem ile Havva nin cocugu KainLilithVikikaynak ta Caine ile ilgili metin bulabilirsiniz Ve Tanrinin kendisi Uriel in agzindan Kain e son ve en buyuk lanetini verdi Sen ve senin cocuklarin bu diyarda gezdigi surece karanliga tutunacaklar Sadece kan icecekler Sadece kul yiyecekler Bir olu gibi yasayacaklar fakat olmeyecekler Son gunlere kadar dokundugunuz her sey yok olacak Bu lanetle Kain aci bir ciglik atti gozlerinden kan geliyordu Kani bir kabin icine doldurdu ve icti Kafasini kaldirdiginda Cebrail karsisinda duruyordu Firtina sonrasi sessizliginin verdigi yankiyla Adem in oglu Havva nin oglu babamin bagislayiciligi sandigindan cok daha buyuk Simdi bile affedilmeye bir yol acildi Bu yola Golconda diyeceksin Cocuklarina ondan bahset cunku sadece bu yolla yeniden isikta yuruyebileceksiniz Sumer mitolojisinde yer alan Emes Enten ve Lahar Astan hikayesinin bir benzeri olarak Adem ve Havva nin ilk ogullari olan Habil Abel ve Kabil in Cain hikayesi Incil in ilk bolumunu olusturan Eski Ahit te yer aliyor Hikayeye gore Tanriya adak adayan iki kardesten yalnizca Habil in adagi kabul gorur bunun uzerine Kabil duydugu kiskanclikla kardesi Habil i oldurerek lanetlenir ve kiyamet gunune dek durmadan yeryuzunu dolasmak zorunda kalir Kabil kardesini oldurdugunu anlayan insanlarin onu da oldurecegini soyleyince Tanri onun bedeninde lanetli oldugunu gosteren bir iz birakarak soyle buyurur Her kim Kabil i oldururse intikam yedi kat fazlasiyla onun uzerine olsun Boylece Kabil ilk katil ve ilk olumsuz olarak dunyayi dolasir Incil de bahsedildigine gore Kabil in cocuklari da olur bir sehir kurarak ona oglu Hanok un adini verir Gunumuzde bu sehrin Urfa olduguna inaniliyor Kuran da da ayrica Maide suresi icinde isimleri belirtilmeksizin Adem in ilk ogullari arasinda gecen bu hikayeye yer verilmistir Kabil in hikayesinin geri kalanina kutsal kitaplarda degil ama Lilith ya da Enoch un kitabi gibi dogrulugu kilise tarafindan kabul edilmeyen kimi eski kitaplarda yer verilmis Bu kaynaklara gore Kabil in yaptiklarinin cezasini cekmesi icin tasidigi olumlu ruhundan mahrum birakildigi ve diger olumluler gibi dunya nimetlerinden yiyemedigi anlatiliyor Kabil in daha sonra Adem in ona boyun egmeyi reddettigi icin surgun edilen ilk karisi Lilith ile birlestigi ve Kizildeniz civarinda Nod adinda bir kente yerlestigi belirtiliyor Ibrani mitolojisinde kabuslarin kralicesi ve tum iblislerin anasi olan Lilith in hicbir sey yiyemeyen Kabil i hayatta tutmak icin ona kendi kanindan verdigi ve boylece kendi soylarinin ilk vampirleri olusturduguna inaniliyor Gunumuzde de pek cok vampir oykusunun temelinde Kabil veya Lilith e gondermeler yapilmaktadir Dini Metinlerde Vampirlik Yehuda nin ihanetiJudas Iscariot Iscariot latince katil anlamina gelmektedir olarak bilinen Yehuda nin da Incil de adi gecen ilk vampir olabilecegine inaniliyor Geleneksel vampir inanisina gore vampirlerin hac ve gumuse karsi hassasiyet gostermelerinin nedeninin de bu hikayeye dayandigi dusunuluyor Yehuda geleneksel Hristiyan inancina gore Isa peygambere ihanet ederek onu otuz gumus sikke karsiliginda ele veren bir havarisidir Yehuda nin nasil oldugune dair cok farkli inanislar bulunmakla birlikte bunlar icinde en bilineni Yehuda nin Isa yi carmihta gorerek duydugu vicdan azabi ve korkuyla kendini asarak intihar etmesidir Ote yandan Incil de ya da diger kutsal kitaplarda vampir sozcugu hic kullanilmamistir Farkli kultur ve inanislardaki vampir inanislari icin bknz Vampir TanrilariVlad TepesVlad Tepes PortresiKaziga oturtulan insanlar III Vlad nami diger Kont Drakula 1444 te 13 yasindayken kardesi Radu ile beraber devsirme olmasi amaciyla Edirne ye getirilmistir 1447 de babasi II Vlad Dracul ve agabeyi Mircea nin Macarlar la savas sirasinda olmesinin ardindan Macarlar tarafindan Eflak in basina getirilen II Vladislav i devirmesi icin 1448 de yanina bir de ordu verilerek saliverilir Kardesi Radu Osmanlilarla kalmayi tercih eder Vlad kraliyet ailesinin dusman kolundan olan II Vladislav i devirir ama tahttaki ikinci ayinda yine Macarlar tarafindan Bogdan a surulur II Vladislav tekrar basa gecer Uc sene sonra 1451 de Bogdan prensi Bogdan in oldurulmesini firsat bilerek Eflak a doner Gecen sure zarfinda II Vladislav Macar komutan Janos Hunyadi ye ihanet ederek Osmanli tarafina gecmistir Dracula ya da Macarlar in tarafina gecmek duser 1456 da Janos Hunyadi ikinci Sirbistan seferine cikarken Vlad da ikinci Eflak seferine cikar II Vladislav i oldurur ve basa gecer Bu olaydan sonra meshur iskenceleri baslar Tahta gecer gecmez ilk yaptigi islerden birinin ulkesinde yoksul insan kalmasin diye dilencileri ve yoksullari toplayip bir yemek vermek ardindan da hepsini diri diri yakmak oldugu soylenir 1456 dan 1462 ye kadar suren alti senelik hukumdarligi sirasinda kadin cocuk demeden kimi kaynaklara gore 40 binden kimilerine goreyse 100 binden fazla insani oldurtmustur 1462 de Osmanli Imparatorlugu nun Eflak i topraklarina katmasi uzerine kacmak zorunda kalir yardim bekledigi Macar Krali kendisini zindana atar Osmanlilar Eflak in basina Vlad Tepes in kardesi Radu yu getirir Radu 1473 e kadar tahtta kalir 1475 teki olumune kadar gecen iki senelik surede ise rakip aile Danestiler den yasli Basarab ile Radu arasinda tam alti kere el degistirir Radu nun olumunden sonra bir bucuk sene kadar araliksiz tahtta kalan Basarab in saltanati Macar kralliginin destegini almayi basarip 3 Eflak seferine cikmis olan Vlad Tepes tarafindan bozulur Kazikli Moldova ve Transilvanya ordularinin da destegiyle 3 kez ancak ilki gibi yine yalnizca iki ayligina tahta cikar Ordularin Transilvanya ya hareketini firsat bilen Osmanlilar Kazikli yi devirir Rivayete gore oldurulup basi Istanbul a getirilmis vucudu Snagov da bir manastira gomulmustur Ancak manastirda 1931 de yapilan kazilarda mezarin bos oldugu gorulmustur 1897 yilinda Bram Stoker olumsuz eseri Dracula da Kazikli yi Kont Drakula adiyla diriltmistir Elizabeth BathoryElisabeth Bathory Macaristan Kralligi nin en unlu soylu ailelerinden biri olan Bathory ailesinden gelen Kontes Elizabeth Bathory ve kizi Celile tarihin en kotu sohretli kadinlari listesinde kuskusuz ilk siralarda yer aliyorlar Bathory 54 yillik yasami boyunca isledigi korkunc cinayetler nedeniyle de dunyanin en unlu kadin seri katili unvanini tasiyor 15 yasindayken evlendirildigi kocasi Ferenc Nadasdy nin olumunden sonra suc ortagi hizmetcileriyle birlikte yuzlerce soylentiye gore 650 genc kizin iskence edilerek oldurulmesinden sorumlu tutulan Bathory omrunun kalan 4 yilini kendi satosu olan Csejte de kucuk bir odaya hapsolmus bir sekilde gecirdi Cinayetleri bizzat islettigi yardimcilari korkunc cezalar alirken Bathory bir soylu oldugu icin ne yargi onune cikartilmis ne de soz konusu suclardan hukum giymistir Ote yandan Csejte satosunda kapisi tuglalara orulen bir odada unutulmaya terk edilen kontesin adini anmak bile yasaklanmistir Bathory nin gencligini koruyabilmek amaciyla bakire kizlarin kanlariyla banyo yaptigi soylentileri onun uzak bir akrabasi sayilabilecek Wallachia prensi Vlad Tepes gibi bir vampir olduguna inanilmasina yol acmistir Macarca ismiyle Erzsebeth Bathory 1560 yilinda dogdu ve cocuklugunu Ecsed satosunda gecirdi Macaristan in Osmanlilar ve Avusturyalilarla gerceklestirdigi savaslarin yasandigi bu donemde Bathory Latince Almanca ve Yunanca dillerini iyi derecede bilen bir Protestan genc kiz olarak yetistirilmisti Acimasizligiyla sohret kazanan kuzeni Transilvanya prensi Stephen gibi Elizabeth de cocuklugundan itibaren ani ofke nobetleri gecirmekteydi Arastirmacilar bunun aileden gelen genetik bir bozukluk olduguna ve Bathory nin epilepsi hastasi olma ihtimaline inaniyor Gunumuzdeki tarih uzmanlari ve psikiyatrlar Bathory nin ayni zamanda cinsel kimlik bozukluguna da sahip oldugunu belirtiyorlar Henuz 14 yasindayken hamile kalan Elizabeth soylenene gore kadin ya da erkek istedigi herkesle birlikte olabilmekteydi Ote yandan Bathory nin kimi akrabalarinin da sicili pek parlak degildi Halasinin lezbiyen bir cadi amcasinin seytana tapan bir simyaci ve erkek kardesinin ise birlikte yalniz kalinmaktan korkulan bir cinsi sapik olarak taninmasi Bathory nin cevresinde oykunecegi yeterince kotu ornek oldugunu gosteriyor Ote yandan cocuklugundan beri Elizabeth le ilgilenen bakicisinin da kara buyuyle ugrasan ve ayinlerinde kucuk cocuklari kurban etmekten cekinmeyen biri oldugunu da eklersek Bathory nin bu durumda bir seri katile donusmemesi neredeyse imkansizdi Elizabeth evlendikten sonra kocasinin evlilik hediyesi olan Csejte satosuna yerlesti Sato etrafindaki birbirine bitisik 17 koy ve tarim arazileriyle cevriliydi ve Kucuk Karpat daglarinin kayaliklari uzerinde yukseliyordu Kocasinin surekli savasta ve evden uzakta olusu Bathory i ticari ve politik konularla ilgilenmek zorunda birakmisti Tarihcilere gore Bathory bu konuda da oldukca basariliydi Ote yandan Bathory guzelligiyle ovunmek aynalar karsisinda zaman gecirmek ve gunde neredeyse bes defa kiyafet degistirmekten de geri kalmiyordu Bathory nin babasindan ve kocasindan ogrendigi acimasizligi sarayindaki hizmetcilere gostermesi ise en siradan ugrasiydi Yaslanmaya basladigini dusundugu andan itibaren cildini yenileyebilmek icin kendini farkli buyulerle ugrasmaya verdigi de biliniyor Ote yandan Bathory nin bolgedeki savasta caresiz kadinlarin koruyuculugunu ustelendigi soylentileri de var Ornegin Bathory kocasi Osmanlilarin elinde esir olan bir kadin ya da kizi tecavuze ugrayip hamile birakilan bir kadin icin politik hunerlerini sergilemekten cekinmemisti Diger yandan satosunun bir bolumunde istemeden hamile kadinlarin cocuklarinin dusuruldugu de biliniyor Bathory bunlari kuskusuz daha fazla genc kizi oldurebilmek icin yaptigi dusunuluyor Onceleri sadece koylu kizlarini katlederken kocasinin olumunden sonra artan kan arzusu bu seri katilin soylularin kizlarina da goz dikmesini sagliyor Boylece gorgu ve terbiye ogrenmeleri icin sarayina kabul ettigi kizlarin tamami sirra kadem basiyor Ote yandan bolgedeki kiz kacirma olaylari da artiyor Saray cevresindeki dedikodular ayyuka ciktiginda kralin emriyle gorevlendirilen Gyorgy Thurzo satoya incelemeye geliyor ve yaklasik 300 kisilik bir tanik ordusu dinlendikten sonra korkunc gercekle yuzlesiyor Kralin Bathroy nin kocasina olan borcu nedeniyle eyleme gectigi ve boylece Bathory den kurtulmak istedigi de bir baska korkunc gercekti Bugune dek Elizabeth in sucsuzlugunu savunanlar krallik tarafindan gerceklestirilen bir komploya kurban gittigi ve bir Protestan olmanin cezasini cektigini one suruyor Elizabeth Bathory ozellikle kocasinin olumunun ardindan iskence yontemlerini giderek artirmisti Psikologlar Bathory nin yaslandikca artan akil hastaliginin bu donemde iyice kotulestigini iddia ediyorlar Iyi odeme vaatleriyle kandirilan ya da kacirilan genc kizlar mahzene kapatiliyor ve bedenleri taninmaz hale gelene dek dovuluyor sonra da yakiliyor ya da parcalaniyordu Kurbanlarin olesiye dovuldugu acliga terk edildigi canli olarak yakildigi ignelerle iskenceye ugradigi kisin disarida uzerlerine su dokulerek donmaya birakildigi yuzlerinin kollarinin ve cinsel organlarinin isirildigi ve cinsel anlamda tacize ugradiklari da biliniyor Bathory nin bu korkunc iskencelerini 1585 yilindan 1610 a kadar sahip oldugu tum satolarda gerceklestirdigi ortaya cikmistir 650 kisilik kurban sayisina Bathory nin hala hukumet arsivlerinde sakli olduguna inanilan gunluk ve mektuplarindan ulasilmistir Bathory bir seri katil olarak cok da becerikli sayilmazdi bir asil olmasinin avantajlarini sonuna kadar kullanmis fakat isledigi cinayetlerin uzerini ortmek konusunda da yeterince titiz davranmamistir Tum bu imtiyaz ona sadece mahkeme asamasinda yaramistir yargilanmadan dogruca kendi satosunda muebbet hapse konulmustur Ote yandan kralin Bathory e borcunu odemesine gerek kalmadigi hukmune de varilmistir Bathory Csejte satosunda olu bulundugunda odasinda el surulmemis pek cok kap yemek bulunuyordu bu nedenle tam olum tarihi bilinemiyor Once Csejte kilisesinin bahcesine gomulen cesedi Csejte li koylulerin ayaklanmasi sonucu Ecsed deki Bathory aile kabristanina defnedilmek uzere buradan tasinmistir Kontes Bathory denince aklimiza gelen kan banyosunun bu efsaneye sonradan eklendigini de belirtelim Bathory aleyhine ifade veren taniklardan hicbiri bir kan banyosundan soz etmedigi ve bunun sadece Transilvanya vampir inanisiyla alakali olarak uydurulmus oldugu bilinmektedir Bathory nin hikayesi farkli perspektifler ya da kurgusal olaylar iceren pek cok filme de konu olmasinin yani sira sulandirilarak Kontes Dracula ve benzeri filmlerin yapilmasina da esin kaynagi olmustur Ayrica bakinizVampir Gunceleri Anne Rice Kont Orlok Korku edebiyatiKaynakcaIstanbul Gizemleri Giovanni Scognamillo Mart 1993 baskisi Altin Kitaplar yayinevi Fenomen Ekim 1996 7 sayisi Focus Ekim 1998 sayisi StreetPoet Stories vampir temali blog Film kapagi Bram Stoker dan Dracula 1992 Columbia Industries Inc 1993 Columbia Tristar Home video Turkiye deki dagitim hakki Palermo filmcilikDipnotlar a b PDF Kayip Dunya 3 Mart 2016 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi UBIR Turk Mitolojisinde Vampir Benzeri Bir Yaratik ULUKAYIN Turkce Erisim tarihi 26 Ocak 2024 Arsivlenmesi gereken baglantiya sahip kaynak sablonu iceren maddeler link Zaripova Cetin Culpan PDF turkoloji cu edu tr 24 Ocak 2011 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Turk Kulturunde Vampirler Mehmet Berk Yaltirik Seckin Sarpkaya Karakum Yayinevi ss 43 49 Turk Soylence Sozlugu Deniz Karakurt Turkiye 2011 OTRS CC BY SA 3 0 Arsivlenmis kopya PDF 27 Aralik 2019 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 24 Agustos 2023 Turk Mitolojisi Ansiklopedik Sozluk Celal Beydili Yurt Yayinevi Sayfa 435 Ilber Ortayli Imparatorlugun En Uzun Yuzyili 25 Baski Sayfa 38 Turk Soylence Sozlugu Deniz Karakurt PDF 13 Aralik 2011 tarihinde kaynagindan arsivlendi PDF Erisim tarihi 27 Ocak 2012 Dis baglantilarVikisozluk te Vampir ile ilgili tanim bulabilirsiniz Wikimedia Commons ta Vampir ile ilgili coklu ortam belgeleri bulunur Vikisoz de Vampir ile ilgili sozler mevcuttur Vikikaynak ta Vampir ile ilgili metin bulabilirsiniz http www vampirokbalja com 26 Ocak 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde Jim Steinman Michael Kunze Dance of the Vampires musical 2007 Budapest http www bathory org 17 Mart 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde Yukaridaki yazilarin bir kismi Ingilizce orijinalinden alinip Turkceye Cevrilmistir Yazan Adrian Nicholas McGrath Ceviren Kristin Demirci