Bu madde, uygun değildir.Eylül 2018) ( |
Antakya Kuşatması, Antakya kalesinin 20 Ekim 1097 - 28 Haziran 1098 Birinci Haçlı Seferi için Kudüs'e gidip o şehri tekrar Hristiyanlar eline geçirmeye hedefi ile Batı Avrupa'dan toplanan ordu ile Antakya'yı elinde tutmaya çalışan Büyük Selçuklu Devleti ve ona destek veren Müslümanlar orduları arasında arka arkaya yapılmış iki defa aynı kalenin kuşatılmasını içeren askeri mücadeledir.
Antakya Kuşatması | |||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Birinci Haçlı Seferi | |||||||||
Birinci Haçlı Seferi'nde Haçlıların Antakya Kuşatması "Passages d'outremer kitabında Jean Colombe'un çizdiği minyatür resim | |||||||||
| |||||||||
Taraflar | |||||||||
: | Müslümanlar: Antakya Emirliği | ||||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||||
Taranto Kontu Boemondo Toulouse Kontu Raymond de Saint-Gilles | Büyük Selçuklu Devleti Antakya Emiri Yağı-Sayan Suriye Selçuklu Halep Meliği Rıdvan |
21 Ekim 1097-2 Haziran 1098 arasında birinci kuşatmada kuşatmacılar Haçlılar ordusu ve onlara karşı şehri savunan Büyük Selçuklu Devleti'ne tabi Antakya Emiri Emir Yağı-Sayan olmuştur.
İkinci kuşatma ise 7 Haziran-28 Haziran 1098 arasında olup kuşatmacı kuvvetler Müslüman savunucuları desteklemek için Musul Atabeyi Gürboğa tarafından Cezire ve güney-doğu Anadolu'dan toplanıp getirilen Müslüman ordusu, kaleyi savunucular ise Haçlılar ordusu komutanlarıdır.
Arka plan
Antakya kalesi Asi Nehri vadisinde denizden yaklaşık 22 km uzakta kurulmuştu. Kuruluşu MÖ 300 civarında I. Selevkos tarafındandı ve şehrin ismi babası Antiochus'un ismine atıfla 'Antiocheia' olarak konulmuş idi. Stratejik mevki dolayısıyla bu şehri hemen büyümüş ve antik Roma İmparatorluğu döneminde Batı Asya'da en büyük şehir olmuştu. Hristiyanlar tarafından kutsal sayılmakta idi. "Hristiyan" ismi ilk defa bu şehirde kullanılmış ve Aziz Petrus ilk Hristiyan piskoposluğunu bu şehirde kurmuştu.
Antakya kalesi Bizans İmparatorluğu'dan Anadolu Selçuklu Devleti Sultanı olarak bağımsızlığını ilan eden Kutalmışoğlu Süleyman Şah'in devletini genişletme politikasına uyarak 1082'de tüm Çukurova'yı ele geçirmesinden sonra Antakya'da 1084'te fethedilmişti. Selçuklular da gayet tahkimli surları olan bu şehri, şehrin içinde yapılan bir ihanet ile alabilmişlerdi. 1086 yılında Süleyman Şah Suriye Selçuklu Meliği olan Tutuş'la yaptığı Ayn Seylem Savaşı'ında mağlup olup öldü ve Antakya Tutuş eline geçti. Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah 1086-1087 kışında yaptığı Gürcistan seferi sonlarında Selçuklu devletinin Suriye'deki yerel kuruluşunu yeniden organize etti. 1094'te Melikșah ordusunda Türkmen asıllı "gulam" emiri olan Yağı-Sayan'a "ikta" (üst sahiplilik) arazisi olarak Antakya'yı vererek ve Yağı-Sayan'ı Antakya Emiri yaptı.
Antakya kalesi surları 9 km2 şehir alanının etrafını çevirmekte idi. Gayet iyi tahkimli taş ve tuğladan yapılmış yaklaşık 12.000 metre uzunlukta olan surları vardı ve bu surlar üzerinde 3 kademede 360 kule bulunmaktaydı. Kalenin doğu kısmında, Asi Nehri vadisinden yaklaşık 300 m daha yüksekte, Sılpius Dağı (günümüzde ) üzerinde de bir "iç kale" bulunmaktaydı. Asi Nehri şehrin kuzey surlarının hemen dibinden surlar dışında aktıktan sonra kuzeybatıdan surlar içine girip şehrin kuzey yarısından doğudan surlar içinden çıkmakta idi.
Şehir surları içinde bahçeler, bostanlar, tarlalar hatta hayvanlar otlaması için meralar bulunmaktaydı. Ayrıca sür kulelerinde ve şehirde çok yiyecek ve levazım saklamak için büyük alan kapsayan ambarlar bulunuyordu. Şehrin surları 6. yüzyılda Bizans İmparatoru II. Justinianos tarafından yaptırılmıştı. Şehir birkaç kuşatmaya dayanmış, ama Selçuklular eline geçmeden önce de, Sasaniler tarafından iki defa fethedilmişti. Bu fetihler de surların yetersizliğinden değil şehir içinde bazı hainlerin şehir kapılarını düşmana açmaları nedeni ile olmuştu. 969'da Bizans İmparatorluğu tarafından son olarak tekrar alındığı zaman bu surlar daha da pekiştirilmişti ve bu sırada iç kale yaptırılmıştı. Selçuklular şehri aldıktan sonra da kale surları tekrar yenileştirilmiş; onarılmış ve gayet tahkimli bir şekle sokulmuştu.
Kalenin üç tanesi kuzey surlarda diğerleri birer tane olarak batı, güney, doğu surlara bulunan 6 kapısı bulunmaktaydı. Hristiyanlar tarafından verilen isimleri bu kale kapıları şunlardı: Kalenin kuzey-doğu köşesinden bulunan "San Pavlus Kapısı", Demir Köprü ve Halep'ten gelen yol üzerinde idi. Kuzey-batı köşesinde "San Jorj Kapısı" Lazkiye ve Lübnan'dan gelen yol başındaydı. Asi Nehri kenarında ve bir tahkimli köprü önünde bulunan "Büyük Kapı" İskenderun ve Symeon (modern Samandağı) limanına giden yol başında idi. Daha doğuda nehrin biraz ilerisinde iki küçük kapı "Dük Kapısı" ve "Köpekler Kapısı" bulunmaktaydı. Kuzeye gayet derin bir vadi içinde gayet hızlı akan bir dere kenarında "Demir Kapı" bulunmakta idi. Kale vadinin yamacında olduğu için güney, doğu veya batı surlarına erişmek güç olmakta ve daha düzlükte olan arazide bulunan kuzeyden herkes için daha kolaylıkla giriş-çıkış sağlamakta idi.
Antakya kalesi yönetimi Müslüman Selçukluların elinde olmakla beraber şehirde Hristiyan olanlar çoğunlukta idi ve bunların çoğunluğu Ortodoks mezhebinden olmakla beraber çok sayıda Ermeni, Süryani, Suriyeli ve diğer Ortadoğu Hristiyan mezhebinden olanlar bulunmaktaydı. Antakya Ortodoks Patriği bir zamanlar Ortodoks Kilisesi içinde gayet yüksek mevkilerde olmak beraber Müslümanların bu arazileri fethetmelerinden beri önemini kaybetmişti. Yine "Aziz Petrus Katedrali" merkezli Antakya Ortodoks Patriği İoannes Oksite Ortodoks kilisesi hiyerarşisinde önemli bir rolde idi. Süryani Hristiyanlar Ortodoks ve Ermeni Hristiyanlarla iyi geçinmekte ve araları devamlı olarak bozuk idi. Emir Yağı-Sayan ve idaresi Hristiyan dinde olan halka gayet müsamahalı davranmıştı. Ortodoks Hristiyan Antakya Patriği olan İoannis'in şehirde yaşamasına izin verilmiş ve patriklik merkezi olan St Petrus Katedrali ve diğer Ortodoks kiliselerinde papazlar ve Hristiyan halk ayın ve ibadetlerine devam etmişlerdi.
1097'de Antakya emiri Yağı-Sayan Birinci Haçlı Seferi Frank Haçlılar ordularının Anadolu'da ilerlemekte oldukları ve hedeflerinin batı Suriye, Filistin ve Kudüs oldukları öğrendi. Yağı-Sayan Antakya kalesinin Anadolu ile Suriye arasında stratejik bir mevkide bulduğunu bu Haçlılar ordusunu hedefi olan Filistin ve Kudüs yolu üzerinde olduğunu bilmekteydi. Fakat Haçlılar ordusunun yaklaştığı öğrenince Yağı-Sayan sadık olacaklarına inanmadığı şehir Hristiyanları hakkında tedbirler alması gerekti. Emir Yağı-Sayan daha önceki Antakya kuşatmalarından kaleyi kuşatanların ancak kale içinde bir kişi veya grubun ihaneti ile kaleyi ellerine geçirdiklerini bilmekte idi. Bunun için kaledeki Hristiyanların kendine ihanet etmesinden korkmakta idi. Buna çare olarak Hristiyan erkeklerin kale dışına çıkmalarını sağladı ve onların kale içine geri gelmesini yasaklayarak kale kapılarını bu Hristiyan erkeklere kapattı. Hristiyanlara karşı bu tutumundan sonra birçok Hristiyan Antakya'dan kaçtılar. Fakat kale içinde kalan Hristiyan aileler için Yağı-Sayan yiyecek ve koruma sağlamaya devam edeceğini bildirdi. Kale dışında bulunan bazı Hristiyanlar kale içinde kalan aileleri ile gizlice görüşmeye devam ettiler. Ortodoks Hristiyan Antakya Patriği İoannes Oksite de hapse atıldı. Şehrin içinde büyük bir bina olan "Aziz Petrus Katedrali" kuşatma altına alınacak şehirdeki atlı birliklerin ve diğer atların hep birlikte bakılmasını sağlamak için ahır olarak kullanılmaya başlandı. Diğer taraftan etrafta bulunan bazı kasaba ve köylerde bulunan Selçuklu garnizonları ve onların aileleri, yerleşkedeki Hristiyanların hücumuna hedef oldular. Bu Selçuklu askerlerin ve ailelerinin bir kısmı kaçtı ama bazıları katliama kurban gidip öldürüldüler.
Bundan sonra Emir Yağı-Sayan yakınlarında bulunan Büyük Selçuklulara bağlı olan melik ve emirlere haberler göndererek askeri yardım istedi. Bunlar da Haçlılar ordusunun Suriye'ye doğru yolda oldukları haberini almışlar ve daha önceki kendi aralarında mücadeleler için kurmuş oldukları bütün müttefiklikleri bir kenara bırakıp ayrı ayrı kendi şehirlerine çekilmişlerdi. Suriye Selçuklular Halep Meliği olan Rıdvan ile Yağı-Sayan'ın arası açıktı. Hukuki olarak Antakya Emiri Yağı-Sayan Halep Meliği'ne bağlı olmakla beraber, Yağı-Sayan gayet özerk hareket etmekte idi. Hatta bir önceki sene Yağı-Sayan Rıdvan'ın kardeşi ve Şam Meliği olan Dukak ile müttefiklik yaparak Rıdvan'a karşı saldırılarda bulunmuştu. Bunu bir ihanet olarak gören Halep Meliği Rıdvan bunun için Yağı-Sayan'a destekte bulunmamaya karar vermişti. Diğer Selçuklu eyalet yöneticileri Haçlılar tehlikesini gayet ciddiye alarak Yağı-Sayan'ın askeri destek talebine pozitif yanıt verdiler. Yağı-Sayan'ın destek istemesini oğlu Şems ad-Devle tarafından Şam'a şahsen getirilmişti ve Suriye Selçuklular Şam Meliği Dükak ve Şam Atabeyi Tuğtekin bunu hemen kabul ettiler. Hums emiri olan Emir Canah ad-Devle ve Elcezire idarecisi ve Musul Atabeyi olan Gürboğa da bu isteğe müspet yanıt verdiler.
Modern tarihçiler bu ayrı ayrı olma eğilimini büyük bir tarihsel hata olarak kabul etmektedirler; bu tarihçilere göre Müslüman emirler eğer bütün iç düşmanlıklarını ortadan kaldırıp büyük bir dış düşman olan Haçlılara karşı birleşip birlikte savaşlardı, Birinci Haçlı Seferi'nin sonucu çok daha değişik olabilecekti.
Haçlılar ordusu Anadolu'da Augustapolis (modern Niğde'ye geldiğinde ikiye ayrılmıştı). Genellikle Güney İtalya'da yerleşmiş Normanlar ve Güney İtalyanlardan oluşan bir kısmı Boemondo ve Tancred komutası altında Gülek Boğazı'na yönelerek Çukurova'ya ve Tarsus'a girdiler. Bu yolun Toros Dağlarında ve özellikle Gülek Boğazı'nda pusuya uygun olduğu görüşü ile Haçlı ordusunun büyük ikinci kısmı Mazacha (modern Kayseri ve Marash (modern Kahramanmaraş) yoluyla küçük geçitlerden Torosları geçerek Çukurova'ya indi. İki Haçlılar ordusu grubu Çukurova'da birleştiler tek kol halinde Kudüs yolundan en önemli stratejik kale olan Antakya üzerine yürüyüşe başladılar.
Haçlılar Antakya Kuşatması için birinci elden zamanına ait bilgiler Hristiyan kaynaklardan bulunmaktadır. Bunlardan 4 tanesi kronikçi-tarih şeklinde yazılardır. Latince olarak kronik-tarih yazarları Le Puy Piskoposu Adhemar yanında bulunan Foucher de Chartres; Poitiersli bir papaz olan "Pierre Tubedobe", yanında bulunan "Raymond Aguilers" ve yazarı bilinmeyen ama Beomondo'ya yakınlığı ile bilinen "Gesta Francorum" tarihidir. Ayrıca 9 tane şahsi mektup da günümüzde elimizde bulunmaktadır. Bunlardan beş tanesi Antakya kuşatması devam ederken yazılmıştır. Biri ise Haziran'da kuşatma sona erip şehir Haçlılar eline geçmesinden hemen sonra hazırlanmıştır.
Arapça olarak o günler tarihi hiçbir belge veya yazı elimizde bulunmaktadır. Arapça coğrafya ve bütün ansiklopedi yazarları tek bir istisna hariç bu olaydan bahsetmemektedirler. O günlerde yazılmış olan Arapça kronik-tarihçilerin eserleri kaybolmuştur ve bunların bulunduğundan ancak sonraki tarihçilerin verdikleri gayet kısa referanslardan haberimiz olmaktadır. Üç önemli Arap kronik-tarihçi bu konuya biraz detaylı değinmişlerdir. Şamlı İbn Kalanısı 1140-1160 yazdığı kronik-tarih Birinci ve İkinci Haçlı seferleri için öneme haizdir. Bu tarih Hilal es-Sabi'nin büyük kronik-tarihine ek olmak hedefiyle yazıldığı bildirilmiş olmakla beraber Suriye'deki olayları da ele almıştır. Tarihçi Ali İbnü'l-Esîr'in 1230-1231 tarihinde yazdığı "El-kāmil fīt-taʾrīh" konuyu gayet kısa ve özlü olarak işlemiş ve kullandığı ve günümüzde kaybolmuş olan kaynakları açıklamıştır. Kronikçi-tarihçi Halepli Kemaleddin olaydan bir yüzyıl sonra hazırladığı ansiklopedide bu konuyu yine kısaca ele almıştır. Kemaleddin de kullandığı ve günümüzde kaybolmuş olan Arapça kaynakları açıkça vermiştir. Bu kayıp ama referans olarak verilen günün Arapça kronik-tarihçilerinin isimleri Maarat an-Numan'lı "İbn Zubaik" ve 1090 doğumlu "Halepli El-Azimi" olarak bilinmektedir.
Antakya'yı kuşatmaya alan Haçlılar ordusunun mevcudu hakkında hiç belge veya kaynak bulunmamaktadır. Bu ordu kaçmalar, ölümler ve savaş zayiat ile devamlı olarak mevcut kaybetmekte ama batı Avrupa'dan devamlı Haçlılık ruhuna bağlı kişileri çekmekte olduğu için ordunun mevcudu değişken olmakta idi. Bu ordu hakkında bilgi verebilmek için bir modern tarihçinin Haçlı ordusu mevcudu konusuna verdiği yanıt ele alınabilir. Bu tarihçiye göre Haziran 1097 İznik Kuşatması sırasında Haçlı ordusu 43,000 kişi idi ve Temmuz 1099'da Haçlı ordusu mevcudu 15,000 kadardı.
Haçlılar ordusunun Antakya önüne gelmesi
Haçlılar Yağı-Sayan'ın idaresi altında bulunan arazilere "Marat" adlı bir küçük kasabadan girdiler. Bu kasabadaki Hristiyan ahali bu kasabada bulunan Selçuklu garnizonundaki askerleri kovup kasabadan çıkartmışlar ve kasaba Hristiyanlar eline geçmişti. Buradan Robert Flandaralı komutasındaki bir Haçlılar birliği güney-doğuda bulunan "Atrah" kasabasına gitti. Bu kasabada bulunan Selçuklu garnizonu ise kasaba Hristiyanları tarafından öldürülmüşlerdi.
20 Ekim'de esas Haçlılar ordusu Asi Nehri üzerinde "Demir Köprü" mevkine geldi. Burası Maraş'tan ve Halep'ten gelen iki yolun birleşip Asi Nehri'ni bir köprüden geçtiği bir mevkii idi. Burada nehir üzerinde bulunan köprünün iki yakasına savunma kuleleri yapılmış olup böylece iyi tahkim edilmişti. Haçlılar köprüye gelir gelmez Le Puy Piskoposu Adhemar ve Robert Flandralı komutasında hiç beklemeden hemen hücuma geçtiler. Gayet çetin bir çarpışmadan sonra Haçlılar köprüyü ele geçirdiler. Bu sırada Antakya'ya Yağı-Sayan'a şehirde depolanmak üzere götürülmekte olan koyun sürüsü ve zahire Haçlılar eline geçti. Ertesi gün Beomondo Güney İtalya'dan toplamış olduğu ordu ile bu mevkiye ulaştı. Buradan Boemondo'nun komutasındaki Güney İtalyalılar Haçlılar birliği öncülüğünde Haçlılar ordusu nehrin güney kıyısını takiben Antakya kalesi önüne erişti.
21 Ekim'de Haçlılar ordusu şehrin surları önüne geldi ve şehri kuşatmak için hazırlıklara girişti. Haçlılar ordusu şehrin tüm surlarını kuşatmadı. Buna bir neden bazı surların gayet sarp olan bir arazide kurulmuş olması ve bu sarp kayalık sur kısımlarına onlara erişmenin gayet zor hatta imkânsız olması idi. Bu türlü surlara erişilebilse bile bir askerî birlikle buralarda savaşa girişmenin imkânsız olduğu aşikardı. Ayrıca surlar o kadar uzundu ki bu surları çevreleyecek kadar sayıda asker Haçlılar elinde bulunmamaktaydı. Surların ilk defa önlerine geldikleri zaman Haçlılar surların kuzey-batı köşesinde yerleştiler.
Haçlılar soylu komutanları Antakya'yı ellerine geçirmek için hangi strateji uygulayacakları hakkında görüşmelere başladılar. Şu alternatifler görüşüldü:
Haçlılara Anadolu'da refakata etmiş ve onlara danışmanlık yapmış olan Bizanslı general Tatikios Bizanslıların 968'de Antakya'yı Sasanilerden geri almak için uyguladıkları stratejinin uygun olacağının belirtmişti. Bu strateji şehir kalesinin uzaktan blokaj yapılmasını ve şehre giriş ve çıkışların tamamıyla kesilmesini öngörmekte idi. Bizanslılar şehre 19 km uzakta Bagras'ta karargahlarını kurmuşlar ve şehrin nakliye ve iletişim yollarını tamamıyla kesme blokajını uzaktan koordine ve kontrol etmişlerdi. Haçlılar da kışın şehre blokaj uygulandıktan sonra ta ilkbahar da kış fırtınaları dinmiş olan Akdeniz üzerinden Avrupa'dan ve hatta Bizans'tan yeni askeri takviyelerin gelmesi için bekleyebilirlerdi. Eğer o zaman Antakya açlıktan dolayı teslim olmazsa taze güçlerle doğrudan doğruya kale duvarlarına saldırının Anadolu'yu geçmiş olan yorgun ordu ile saldırıdan daha başarılı olacağı kabul edilmekte idi.
Raymond de Saint-Gilles Haçlı ordusunun hemen beklediği takviyelerin ve surlara hücum etme aletlerinin hazırlanmasından hemen sonra biran evvel surlara ve şehre hücum etmeyi tercih etmekte idi. Surlar önünde beklemenin Haçlılar ordusunun erzak ve iaşe tedarik sistemlerini zorlayacağını ve orduda salgın ve hastalık çıkması imkânı arttığını iddia etmekte idi. Bu doğrudan doğruya surlara saldırmanın uygunsuz ve etkisiz olacağı inancı genellikle Haçlılar ordusuna hakimdi. Günün kronik-tarihçilerinden Raymond Aguilers, Raymond de Saint-Gilles'in şahsi papazının şu sözlerine eserinde yer vermiştir:
Antioch şehri, kalesi o kadar tahkimlidir ki, o surlara doğrudan doğruya insanlarla ve kuşatma makineleri ile saldırma hücumlarından hiç korkmamaktadır; bütün insanlık birlikte bir saldırıya geçseler bile böyle tahkimli surları ellerine geçiremezler.
Beomondo ise yeni asker takviyeleri ve kuşatma aletlerinin orduya gelmesi üzerinde durdu. Tancred İskenderun'dan gelmekte idi. Ceneviz Cumhuriyeti'nin donanmasının St Symeon (modern Samandağı) limanına hemen gelmesinin beklendiği söylentileri yaygındı. Kutsal Roma İmparatoru'nun denizden yeni kuşatma mancınıkları göndermekte olduğu öğrenilmişti. Ayrıca beklenirse şehrin direnme komutanına içeriden ihanet edebilecek kişileri, casuslar göndererek, bulup kullanmak imkânı olacaktı. Bunun için Beomondo uzunca sürecek bir kuşatma ön görmekte idi. Bazı tarihçiler Beomondo'nun bu teklifinin altında Antakya'yı fetihten sonra bu şehre kendinin hükümdar olmayı beklediğini ve hükümdarı olacağı şehrin bir büyük hücumla talan edilip, yakılıp yıkılıp zenginliklerinin boşa gitmesini istemediğine yormaktadırlar.
Birinci Kuşatma (21 Ekim 1097 - 2 Haziran 1098)
Kușatmanın başlaması
Haçlı orduları aç perişan arka arkaya Ekim 1097'de Antakya kalesi önüne gelmeye başladılar. O zaman kale komutanı Türk asıllı, 1085'te Antakya'yı fetheden Büyük Selçuklu Devleti sultanı Melikşah'ın bir gulam emiri olan ve onun tarafından yaklaşık 1090'de Antakya Emiri olarak tayin edilen Emir Yağı-Sayan'dı. Arap tarihçi Ali ibn el-Esir'in çok ayrıntılı olarak verdiği gibi, Haçlı ordularının gelişini önceden haber alan Emir Yağı-Sayan şehirde yaşayan Hristiyanların dindaşlarına yardım etmesinden korktuğu için bütün Hristiyan erkekleri ufak bir hile ile kale dışına çıkarttı. Tüm Hristiyan erkekleri bir gün kale dışında yapılacak siper kazmaya çağrıldılar. Fakat bu siperler kazılıp bitirildikten sonra bu Hristiyan erkekler geri dönünce kale kapılarının kendilerine kapalı olduğunu gördüler. Bu şehirden sürgün edilmiş olanların bir kısmı başka yerlere gittiler. Fakat önemli bir kısmı eşleri, çocukları ve yakın akrabalarından ayrılmak istemedikleri için kale dışında kamplarda kaldılar. Bunlardan zaman zaman bir iki kişi kale surlarının görülmez bilinmez yerlerinden şehre girip çıkmaya başladılar. Kuşatma ilerledikçe bunları her iki taraf da diğer taraf hakkında bilgi toplamak ve casusluk yapmak için kullandılar.
Haçlılar ordusu birkaç gruba bölünüp surların önünde değişik ordugahlar kurdular. Beomondo kendi birlikleri ile "San Pavlus Kapısı" önündeki sektörün komutasını aldı. Raymond de Saint-Gilles ordusu ile "Köpekler Kapısı" önünde yer aldı. Raymond'un sağında Godfrey de Bouillon birlikleri ile "Dük Kapısı" önünde idi. Ordunun geri kalan birlikleri Beomondo'nun gerisinde konumlandılar ve komutanların kararından sonra sevk edilecekleri mevkilere yerleşmek için beklemeye koyuldular. İki kale kapısı ("Köprü Kapısı" ve "San Jorj Kapısı") önlerinde geçici olarak Haçlılar birlikleri mevzi almadılar. Haçlılar istihkamcıları hemen Asi Nehri üzerinde Godfrey de Boouliion'un kampından surlar altında bulunan mevkilere tahta botlardan bir köprü yapmaya koyuldular. Bu köprü hazırlanınca Haçlılar nehrin üzerinden geçerek nehrin güneyindeki surlar ile nehir arasında mevziler kurdular ve İskenderun ve Samandağı yönünden şehre gelen yolu kestiler.
Şehrin batısında ise Asi Nehri üzerindeki köprünün dışında kalan ve şehir surları dışında bulunan araziler önce Yağı-Sayan'ın elinde kalmıştı. Bu yerleşimden sonra, tarihçilerin dünya o çağın en önemli kuşatması olduğunu iddia ettikleri 9 ay sürecek olan ilk Antakya Kuşatması başladı.
Kaç kişinin bu kuşatmaya iştirak ettiği gayet tahminidir. Modern tarihçilerden olan Runciman'a göre
Kalede emrinde 6.000 veya 7.000 askeri bulunuyordu;
Günün kronik-tarihçilerinden olan Raymond Aguilres'in eserinde şehri savunan ordu şöyle nitelendirmektedir.
Bundan başka şehir içinde iki bin iyi eğitimli asil şövalye ve dört bin veya beş bin alelade şövalye ve on binden daha fazla piyade asker bulunmaktaydı.
Buna karşılık modern bir tarih yazarına göre Haçlı ordusu yaklaşık 30.000 kişi idi.
Haçlılar Antakya önlerine geldikleri zaman bu şehir etrafındaki kırsal alanlar her türlü insan ve hayvan iaşesi için gayet verimli tarlalar halinde idi. Haçlılar ordusu geleceği hiç düşünmeden bu tarlalardan toplanan yiyecek ve iaşeyi yiyip bitirmeye koyulmuştu. Fakat bu kaynaklar kullanılıp bitirildikten sonra şehir yakınlarında yiyecek ve iaşe toplamak gittikçe güçleşmişti. Toplama grupları daha büyük alanlara yayılmaya başladılar. Haçlı ordusu devamlı yiyecek ve hayvan yemi sıkıntısı çekmeye başladı. Mevsim ilerledikçe, bir kış olmamakla beraber, insan ve hayvan yiyecek ve iaşe maddeleri gayet zorlukla bulunmaya başladı ve çok geçmeden hiç bulunmaz oldu. Aralık 1097 başında Haçlılar ordusunun elinde hiçbir yiyecek ve iaşe stoku kalmamıştı. Buna karşılamak için iaşe toplama birlikleri kurulup etrafa, hatta Halep civarlarına kadar, yayıldılar.
Haçlılar beklemedikleri durumlarla karşılaşmışlardı: Geç mevsim dolayısıyla hava devamlı yağışlıydı; şehrin etrafı çamur deryasına dönmüş; şehir batı duvarı kenarından geçen Asi Nehri yükselmişti; ve sanki doğanın bu aksilikleri yeterli değilmiş gibi Haçlıların hiç alışmadığı ve buna alışmayanları çok korkutan bir doğal olay zaman zaman hissedilmekteydi. Antakya bir deprem hattı üzerinde olup hiç beklenmedik anlarda hafif depremler olmaktaydı.
Emir Yağı-Sayan, resmen Suriye Selçuklu Halep Meliği Rıdvan'a tabi idi. Fakat Yağı-Sayan Haçlılar gelmeden önce Şam'daki (Suriye Selçuklu Șam Meliği) Dukak'a gayet yakındı. Haçlıların gelmekte olduğu haberi Antakya'ya ulaşınca, önce ona oğlu Şems-ül Devle'yi göndererek ondan askeri yardım istedi. Şam Meliki Dukak ona destek vereceğini bildirdi. Atabeyi olan Tuğtekin ve Hums emiri Canah ad-Devle de Antakya'ya askeri yardıma katılacaklarını açıkladılar.
Birinci Haçlı seferinin kronik-tarihçileri Haçlıların önce doğrudan doğruya kale duvarlarına hücum etme taktiğini uyguladıklarını ve ne güçlerin teksif edilip ufak bir kale sur kısmına ağır saldırılar yapılması ve ne de geniş bir cepheden surların büyük bir kısmına saldırıp savunanlarının zayıf noktaları bulmaya çalışma şekilde direkt saldırıların sonuçsuz kaldığını bildirmektedirler. Günün kronik-tarihçisi olan Raymond Aguilers önemli Haçlı komutanlardan olan Raymond de Saint-Gilles'in bu türlü direkt saldırıların başarısız olmasını şöyle açıkladığını belirtmektedir.
Antiok o kadar iyi tahkim edilmiştir ki ne kuşatma makinelerinin surları delmesinden ne de tüm insan oğullarının hep birlikte tek bir insan gibi surlara karşı yaptıkları saldırılardan korkmamaktadır.
Bu başarısızlığa rağmen Haçlılar komutanları direkt hücum şeklindeki saldırılardan vazgeçmemeye kararlıydılar. Komutanlar bu direkt saldırılar yeterli sayıda tekrarlanırsa düşmanın moralinin kırılabileceğine ve surlarda nispeten zayıf bir mevkinin bulunup buradan şehre girilebileceğine hemfikirdiler.
Haçlılar ordularının ordugahlarını surların nispeten dibinde kurmaya karar vermeleri de sorunlar doğurdu. Antakya'ya Haçlılar ile birlikte gelen ve Haçlılara Bizans ordusunun tecrübelerini öğretmek için İmparator Aleksios tarafından danışman olarak sağlanan Bizanslı general Tatikios kuşatmanın başlangıcında bu çeşit ordugah mevkilendirmesi aleyhine çıkmış ve ordugahların surlardan uzakta kurulmasını tavsiye etmişti. Ordugahların surların hemen yakınlarına kurulması bu ordugahların kale içinden huruç yapıp çıkacak büyük orduların veya küçük baskıncı birliklerin devamlı hücumlarına hedef olma imkânını doğurmaktaydı. Gerçekten de ilk bir iki hafta içinde Antakya kalesi savunucuları, bir savunma stratejisi uygulayarak büyük veya küçük hiçbir huruç hareketi yapmadılar. Fakat sonradan kale komutanı Yağı-Sayan daha aktif bir strateji uygulamaya koyuldu. Kale surları içinde bulunan birlikler baskın birlikleri olarak organize edildiler ve değişik zamanlarda değişik kale kapılarından hiç tahmin edilmeyen bir anda hemen beklemeyen bir güçle çıkıp o kapının en yakında bulunan Haçlılar ordugahına hücumlar tertip etmeye ve böylece kuşatmacı güçlerin ordugahlarını savunan mevzilerine yüklenip bu ordugahı taciz etmeye başladılar. Özellikle Puy Piskoposu Adhemar ve Raymond de Saint-Gilles'in surlara çok yakın olan ordugahları birkaç kez "Köpekler Kapısı"ndan çıkıp "Köpekler Köprüsü"nü geçip saldırmasına hedef oldu. Bu ordugahta bulunan askeri birlikler ellerinde çekiç, kama, kürek "Köpekler Köprüsü"nü yıkmaya girişti ama bu gayet uzun almakta idi ve bu köprüyü yıkmaya çalışan Haçlılar kaleden mancınıkla taş atımlarından büyükçe ziyan gördü ve Haçlıların köprüye pek zarar vermesi önlendi. Bir diğer böyle hücum sırasında köprüyü yıkmaya çalışan Haçlı askerlerini üstten mancınık atışlarından korumak niyetiyle üzeri epeyce dayanıklı bir çatı ile kaplandı bu çatının yeri istenirse değiştirilebilir şekilde idi. Ama bu sefer de savunucular kale içinden küçük bir baskın birliği çıkartıp bunlarla bu üstü kapalı mevzilere hücum etmeye başladılar. En sonunda Haçlılar "Köpekler Köprüsü" başına yeni yapılmış üç yeni mancınık yerleştirip "Köpekler Kapısı"ndan yapılacak huruçları ve baskınları durdurmayı ve Müslüman savunucu güçleri bloke etmeyi başardılar.
Kuşatmanın bu ilk kısmında Akdeniz üzerinden getirilen silah ve ek asker takviyelerinin gelmesi sırasında bunların savunması bir sorun olmuştu. Raymond Aguilers St Symeon (modern Samandağı) Limanı'nın daha Haçlılar Antakya'ya erişmeden denizden gelen İngiliz Haçlılar tarafından Haçlılar ellerine geçirildiğini ve İngilizlerin burada gayet etkin bir deniz nakliye merkezi kurduklarını yazmıştır. Antakya'daki Haçlılara takviye askerleri ve tedarik eşyaları Ceneviz Cumhuriyeti'nin sağladığı gemilerle bu St Symeon Limanı'na getirilip sahile boşaltılmakta ve oradan da at, katır ve arabalar gibi kara yük vasıtaları ile Antakya önüne yine Cenevizli koruma birlikleri refakatinde Antakya kalesi önüne getirilmekte idi. Fakat bu limandan Antakya'ya gelen yol surların yakından geçtiği için kaleyi savunucuların kullandığı oklara ve mancınıklara hedef olmakta hatta huruç ile kaleden çıkan savunucuların baskın şeklinde yaptıkları saldırılara maruz kalmakta idi.
Cenovalı kronik-tarihçi "Caffaro di Rustico da Caschifellone" 17 Kasım'da St Symon Limanı'na gelen 13 Ceneviz gemisinin limana yanaşıp asker ve eşya, silah ile tedarik mallarını liman kıyısına boşaltıldığını ve bunların kara nakliye konvoyları halinde grup grup Antakya'ya doğru yürümeye başladıklarını bildirir. Bu kara nakliye konvoyu Cenevizlilerinin koruması altında kara surlarının yakınından geçmekte iken surlardan atılan oklar ve diğer silahlardan büyükçe insan zayiatı verdiklerini bildirmektedir. Bunu üzerine Beomondo'ya bağlı birlikler kaleden atılan ok ve diğer silahlardan zayiatı önlemek için kalenin kuzeydoğusu surları önünde bulunan yolun kale tarafında ve San Pavlus Kapısı yakınında toprak yığınlarından yapılmış koruyucu mevziler ve oradaki küçük bir tepe üzerine topraktan bir kale yapmaya başladılar. Bu yeni yapılan mevziler ile kaleye "Malregard" adı verildi ve bu mevziler ve kale Ceneviz güçlerinin getirdikleri takviye güçlerinin ve tedarik mallarının bundan böyle daha emniyetle kuşatmacı ordulara zayiatsız eriştirilmesine neden oldu.
Avrupa'dan Cenevizlilerin getirdikleri asker takviyelerin başında Güney İtalya ve Sicilya'dan yeni askerlerle birlikte 'in gelmesi oldu. Tancred birlikte getirdiği yeni ordusu için amcası olan Boemondo'nun ordugahının hemen batısında bir yeni ordugah kuruldu.
Kış
Haçlıların yiyecek tedariki Aralık'ta kritik seviyelere düşmüştü. Tam bu sırada Godfrey de Bouıllion hastalandı. 28 Aralık'ta Boemondo ve Robert Flandralı yaklaşık 20,000 kişilik bir büyük ordu ile talan ve gasp ile erzak tedariki toplamak amacı ile Asi Nehri'nin yukarı vadisinden Hama yönünde bir sefere çıktılar.
Yağı-Sayan Haçlılar ordusunun bu şekilde bölündüğünden haberdar olmuştu ve bir huruç hareketi yapıp kampata kalan Haçlılar ordusuna saldırıda bulunmak istemekteydi. Tedarik birliğinin iyice uzaklaşmasını bekledi ve huruç hareketine ancak 29 Aralık akşamında başladı.
Kale kapısından çıktıktan sonra Yağı-Sayan ordusu ile nehrin karşında bulunan Raymond de Saint-Gilles ordugahına saldırdı. Haçlılara büyük zayiat vermeye başladı. Haçlıların Papa Temsilcisinin sancaktarı da bu zayiata arasında idi. Haçlılar komutanı Raymond de Saint-Gilles bu sürpriz baskını beklemiyordu. Ama ordusunu nispeten çabukça toparladı. Yağı-Sayan'ın baskını karşılamak için alelacele bir şövalyeler birliği organize etti ve hemen Yağı-Sayan üzerine bir ağır süvari taarruzu düzenledi. Bu gece ağır süvari taarruzunu hiç beklemeyen Yağı-Sayan'ın kale savunucusu piyade birliği kaleye düzenli şekilde geri çekilmek zorunda kaldı.
Raymond de Saint-Gilles'in bu ağır süvari taarruzu Yağı-Sayan'ın sürpriz baskınının sonucunu nerede ise Haçlılar lehine değiştirecekti. Raymond de Saint-Gilles'in süvari birliği köprüyü geçip şehir kapısından içeri girip şehir kapısının hemen içinde bir mevkiye ellerine geçirmişti. Şehir kapısının yeniden kapatılmasını önlemekteydiler. Eğer bunu takip edebilselerdi kalenin Haçlılar eline geçmesi mümkün olabilecekti. Fakat tam bu sırada bir süvari atından düştü ve süvarisiz at sağa sola saldırmaya başladı. Gecenin karanlığında çıkan bu karmaşık durum Haçlı süvarilerini önce şaşırttı; sonra da bu süvariler paniğe kapıldılar ve ellerine geçirdikleri kale içi mevkiinden çekilmeye başladılar ve köprü üzerinden geri geçerek taarruzun başlangıç mevkine dönmeye çalıştılar. Kale savunucuları bu kaçan süvarilerinin arkasını bırakmayıp onları gayet yakından takip ettiler. Bu nedenle kaçan Haçlı süvariler kendilerini toparlama imkânı bulamadılar. Bu kaçma kovalamaca muharebesinden sonra önceki duruma dönüş oldu ve hiç neticesiz hiç yenişememe sonucu ortaya çıktı. Buna rağmen iki taraf da büyük zayiat verdiler.
Yağı-Sayan kaleden huruç harekâtı yapmakta ve Raymond de Saint-Gilles'le yakın savaşa girişmiş iken Şam Meliki Dukak komutasındaki bir Şamlı ordu birliği başlarında Melik Dukak olarak Antakya kalesi kuşatmasını kırmak ve şehirde sarılmış kalan orduyu kurtarmak hedefiyle Şam'dan Antakya'ya yürüyüşte bulunmakta idi. Boemondo ve Robert Flandralı'nın büyük tedarik toplama ordusu da hiç haberdar olmadan bir büyük Şam Meliği ordusuna karşı gitmekteydi.
30 Aralık'ta Dukak Şam ordusuyla Şayzar'a vardığı zaman bir keşif birliği yakında bir büyük Haçlılar ordusu bulunduğu haberini getirdi. 31 Aralık'ta Dukak düşmanlarının yolun ilerisinde olduğunu bilerek; Boemonda ve Robert Flandralı da hala kendilerine karşı ne geldiğinden habersiz birbirlerine doğru yürüyüşe devam ettiler. İki ordu "Albara" adli bir köyde karşı karşıya geldiler. Haçlı ordusu Robert Flandaralı'nın ordusu önde ve Beomondo'nun güney İtalyalı ordusu arkada olarak ilerlemekteydi. Robert Flandaralı ordu ile Dukak'ın ordusu ile karşılaşır karşılaşmaz hemen yakın çatışmaya giriştiler. Arkadan gelen Beomondo da hemen bu yakın muharebeye katıldı. Bu çatışmada Duksk'in ordusu epeyce zayiat verdi, Haçlılar ordusu Dukak'ın ordusuna karşı üstün savaşmakla beraber Hama'ya çekildiler. Haçlılara tedarik toplama ordusu verdiği zayiat yüzünden tedarik toplama hedeflerine varamadan geri çekilip Antakya etrafında bulunan ordugahlara döndüler. Bu beklenmedik çatışma ve geri çekilme yüzünden çapulculukla ellerine geçirdikleri et ve süt hayvanları sürüsünü bu çatışmalarda kaybettiler. Böylelikle talan ve zorbalıkla tedarik toplama çabaları boşa gitti. Topladıkları tedarik maddelerini ve hayvanları çarpışmalar dolayısıyla ordugahlarına getiremediler. Bu tedarik toplama seferine başlamadan önce yanlarında taşıdıkları erzak iaşe ve tedarik stoklarını da yolda kullanıp dönerken bu stokları yenileyememişlerdi.
Bu çatışmalardan sonraki bir ay da her iki taraf için de gayet fena geçti. 30 Aralık'ta bir büyükçe deprem oldu. Sonraki haftalarda da güneşsiz, soğuk ve hiç alışılabilmiş mevsimlik yağışlara hiç benzemeyen yağmurlu hava devam etti. Dukak ordusu ile bu kötü hava durumu altında savaş yapılamayacağına karar vererek Haçlılarla daha fazla çatışmalara girmekten sakındıktan sonra Şam'a geri döndü.
Haçlılar bu beklenmedik depremi ve devamlı yağmuru havayı dinsel olarak yorumladılar ve deprem ve devamlı yağmurun kendilerinin tanrının gözünden düştüklerine birer nişane olarak görmeye başladılar.
Haçlı savaşçılar köyü dindardılar ve talancılık gibi günahlardan tövbekar olarak kendilerini kurtulmak istemekteydiler. Papalık Temsilcisi Puy Baspiskoposu Aghemar tam bu sırada bir dinsel emir çıkararak bir Haçlı askeri bu günahları işlerse ve bu günahlardan tövbe ettiğini göstermesi için savaşçısının üç gün süren tam bir oruç yapması gerektiğini açıkladılar. Böylece bir Haçlı askerin işlemiş olduğu günahlar günah çıkaran bir papaza görünüp dinsel itiraf yapmadan çıkartılmış olmaktaydı. Haçlılar arasında yiyecek ve erzak kıtlığı hala devam etmekte idi ve bu üç gün süren bir tövbe orucunun yapılması azalan erzak ve iaşe üzerine olan tüketim baskısını azaltacağı de düşünülmekte olduğunu açığa çıkartmaktaydı.
Bu açlığın ortaya çıkarttığı önemli bir gelişme ise Haçlıların ordusunda bulunan erzak ve iaşe sti=oklarının o kadar azalmış olduğu görülmekte ve kadar az yiyecek stok seviyelerin Haçlılara da yedi kişisinden ve birinin açlık tehlikesi geçirmekte ve çok geçmeden açlıktan ölme tehlikesinin daha da artacağı sanılmaktaydı.
İlkbahar
Şubatın gelmesi ile Antakya'da başlayan ilkbahar Haçlılar ordusu için erzak ve iaşe durumunu biraz iyileştirdi. Haçlılara refakat eden Bizans generali Tatikios Haçlılar ordusuna daha önce verdiği nasihatleri yenileyerek kaleyi yakından kuşatıp saldırı ile alma planı yerine uzaktan kaleyi tecrit edip bloke etme stratejisinin uygun olacağı hakkındaki tavsiyelerini yeniledi. Fakat Haçlılar ordusu komutanları yine de Bizans generalinin tavsiyelerini bir kenara ittiler. Bunun üzerine Tatikios Haçlılar ordudaki görevinden ayrıldı ve Konstantinopolis'e geri döndü.
Konstantinopolis'te Tatikios imparator Alaksius huzuruna çıkıp onunla yaptığı konuşmada Beomondo'nun kendisine Haçlılar ordusu ileri gelenleri arasında Bizans imparatorunun gizlice Türkleri Haçlılar aleyhine teşvik edip Haçlılara ihanet ettiği inancı bulunduğunu ve bunun dolayısıyla Haçlılar komutanlarının kendi aralarında imparatorun öldürülmesi hakkında bir suikast komplo planının hazırladıklarını söylediğini imparatora bildirdi. Haçlılar arasında Beomondo taraftarlarının da bu namertçe fikirlere inanan ve haince planları yapanların Haçlıların kazandıkları eski Bizans arazilerinin tekrar Bizaslılara geri vereceklerine dair verdikleri yeminleri tutmamak isteyenler tarafından yapıldığını imparatora anlattı.
Tam o sıralarda Haçlılar ordugahına bir büyük Türk ordusunun toplanmakta olduğu ve bu ordunun hedefinin Haçlılar ordusunun Antakya Kuşatması'nı kırmak olduğu haberleri ulaştı. Beomondo bu haberi kendini Antakya hükümdarı seçtirme fikirlerini pekiştirmek için kullandı. Eğer Haçlılar komutanları şehri ele geçirdiklerinde Antakya hükümdarlığını kendine vermeyi kabul etmezlerse kuşatmayı bırakıp kendi Norman ve güney İtalyalı Haçlılar askerî birlikleri ile birlikte İtalya'ya geri döneceğini açıkladı. Diğer önemli Haçlılar komutanları olan Godferoy de Bouillion ve Raymond de Saint-Gilles özelikle Beomondo'nun Tatiakos'a ifşaatını ve daha sonra da seferi bırakıp geri dönme tehdidinin, Beomondo'nun Antakya hükümdarlığına uzun zamandır gözlerini dikmiş olduğunu iyi bildikleri için bunların Beomondo'nun yaptığı blöfler olarak nitelendirdiler ve onun isteklerini hiçbir şekilde kabul etmediler. Fakat alelade Haçlıları askerleri ve aşağı rütbede asıl olan Haçlılar şövalyeler arasında Beomondo büyük bir taraftar topladı.
Haçlıların haberlerini aldığı ordu Suriye Selçuklular Halep meliği Rıdvan'ın hazırlamış ve yola çıkartmış olduğu ordu idi. Suriye Selçuklular Halep meliği Rıdvan, Ocak 1098'de Yağı-Sayan'ın asker desteği isteğine karşı bir şartla bu Yağı-Sayan'ın bu isteğini yerine getirebileceğini ona bildirmişti. Bu şart Yağı-Sayan'ın kendine Halep Meliği'ne tabi bir emir olarak kabul ettiğini bildirmesi idi. Yağı-Sayan bu şartı kabul edip kendini Rıdvana tabı olduğunu ilan etmişti. Bundan sonra Halep Meliği Rıdvan Diyarbakır emiri olan kuzeni Artuklu Sökmen Bey ve kayınpederi olan Hama emrinden askeri destek alarak birkaç bin süvariden oluşan büyükçe bir ordu hazırladı.
Bu ordu Şubat'ta yürüyüşe başlayarak Antakya yakınlarında Halep'ten 55 km batıda olan Harem şehrine geldi. Burada Haçlılar askeri kampına taarruza hazırlandılar. Haçlılar ordusu bu gücün gelişi haberini alır almaz Beomondo'nun tekliflerine göre bir savunma planı hazırladılar. Haçlılar piyade güçlerinin ordugahı korumasını ve 700 kadar şövalyeden oluşan ağır süvari birliğinin bir gece baskısı yapmasını planladılar.
8 Şubat akşamı şövalyeler ağır süvari birliği Asi Nehri üzerine kurulan sallardan oluşan köprüden geçerek "Demir Köprü Kavşağı"na yönelik Müslüman destek birliğinin arkasından müslüman okçuların saf tutması önleyecek şekilde gayet süratle bir süvari akşam baskını yaptılar. Sonra şövalyeler geri çekilip Halep ordusunu gayet dar ve Müslümanların asker sayısı üstünlüğünü kullanıp iki yandan saldırı yapmalarına imkân vermeyen küçük bir düzlüğe girmesine izin verdiler. Bu dar araziye giren Halep hafif suvari birliğine Haçlılar tekrar cepheden dörtnala bir ağır süvari taarruzuna geçtiler. Helep Meliği'nin hafif süvari ordusu buna karşılık vermeyerek dağıldı ve düzensiz bir şekilde Halep'e doğru geri çekilmeye başladı. Halep ordusunun düzensiz geri çekilmesi sırasında Harem şehri kalesinde bulunan Halep askerleri de paniğe kapıldılar ve kaleyi boşaltıp diğer geri çekilenlerle Halep'e döndüler. Haçlılar ordusu birlikleri böylece Harem kalesini de ellerine geçirdiler
Yağı-Sayan ise kaledeki askeri gücünün hemen hepsi ile kaleden huruç hareketi yaptı ve Haçlılar piyadelerinin savundukları ordugahlarına saldırıya geçti. Bu saldırıya karşı kendilerini güç savunan Haçlılar piyadeleri öğleden sonra geri çekilmeye başladıkları sırada ordugaha Haçlılar Şövalyelerinin Rıdvan'ın destek gücünü dağıttığı haberi ulaştı. Bu haberin ne olduğunu hemen anlayan Yağı-Sayan ordusunu düzenli olarak tekrar surlar gerisine çekmeyi başardı. Böylece komutanlarının yeteneksizliği dolayısıyla Rıdvan'ın gönderdiği hafif süvari ordusu Haçlılar ordusu ile yaptığı muharebede Haçlılar ordusu tarafından mağlup edildi.
4 Mart'ta Antakya kuşatmacılarına liman görevi yapan St. Symeon (modern Samandağı)'na Bizanslılar gönderdiği erzak ve malzeme taşıyan bir büyükçe Hristiyan filosu yanaştı. "Orderic Vitalis" adlı bir tarihçiye göre bu filo sürgüne gönderilmiş olan İngiltere Sakson kralı Edgar Atheling'nin Haçlı seferidir. Diğer tarihçiler Bu filonun Edgar'ın komutasında olmadığını iddia etmekteydiler. Kimin komutası altında olursa olsun bu filonun getirdiği malzeme ile, örneğin mancınık inşa etmek için gerekli kereste, bu kuşatma için gayet önemli idi.
Bu malzemeler Antakya önüne nakledilmekte iken Yağı-Sayan'ın kaleden bir huruç hareketine başladı. Bu elzem malzemeyi kaybetmemek için Boemondo ve Raymond Saint-Gilles kendi askerlerini refakat ve koruma gücü olarak kullandılar. Bu güç 100 kişi kadar zayiat verdi ve bazı malzeme de kaybedildi. Bunun üzerine Boemondo ve Raymond Saint-Gilles askerleri ile Antakya kalesi dışındaki kendi ordugahlarına çekilmeye zorlandılar. Bu refakat görevi yapılmakta iken ortaya çıkan kaleden huruç hareketi saldırısı sırasında Boemondo ve Raymond Saint-Gilles'in öldürüldüğü söylentileri çıktı. Tam bu ilk huruç hareketi devam etmekte iken Haçlılar üzerine baskıyı artırmak ve kaleye dönecek olan ilk huruç hareketinden Haçlıların dikkatini dönüştürmek için aleden ikinci bir huruç hareketi başlatıldı ve bu kale dışındaki ordugaha yöneltildi. Bunları karşılamak için Godfrey de Bouillion kendine bağlı birlikleri harekâta soktu ve refakatçi güçleri destekten vazgeçmeleri gerekti. Boemondo ve Raymond Saint-Gilles askerleri ile ordugaha geri çekilmesi ile Haçlılar ordusu huruç hareketi yapanları kaleye geri püskürttü. Böylece Haçlılar tarafından yapılan bu karşı taarruzlar sonucunda kaleden çıkan güçler 1200-1500 kadar ölü zayiat verdiler.
Bundan sonra Haçlılar, getirilen malzemeleri kullanarak, "Mahomarie" adını verdikleri tahtadan bir savunucu kule ve birçok mancınık inşa etmeye koyuldular. Toulouse Kontu Raymond Saint-Gilles inşa edilen "Mahomarie" adlı tahtadan savunucu kulenin idare ve komutasını yüklendi. Bu hazırlanan askeri kuşatma makineleri ve tahta kule vasıtasıyla Haçlılar ordusu Yağı-Sayan'ın kale savunucularının kale kapılarından sürpriz yaratan huruç hareketlerinin Haçlılara lojistik destek için Samandağ ve İskenderun limanlarından erzak ve levazım getirme nakliyatına köstek vuran şiddetini ve sürpriz değerini kaybetmelerini sağladılar.
Aynı zamanda şehrin Sen George Kapısı batısında bulunan ve o zaman kadar kale savunucuları tarafından bir erzak deposu olarak kullanılan ve kronik-tarihçilerce "Tancred'in Kalesi" adı verilen metruk manastırı da ele geçirip bunu tamir ettiler. Bu tamir için Haçlılarca 400 gümüş mark kullanıldığı bildirilmiştir.
Alınan bu tedbirler dolayısıyla ilkbahar ilerledikçe Haçlılar bir kuşatmaya karşı gayet iyi hazırlıklı olan Antakya şehrini kuşatmaların etkinliğini artırıp şehrin kale surlarının dışarısı ile ilişkilerini daha da kısıtlamayı başardılar.
Fatımiler diplomatik girişimi
Nisan ayında Mısır'da bulunan Fatımiler devletinden bir elçilik heyeti Antakya kuşatmasını yapan Haçlılar ordusu ordugahına geldi. Bu elçilik heyeti Fatımiler devletinden çocuk Fatimi halife Mustali'nin naipliğini yapan ve Fatimiler devletinin gerçek yöneticisi olan Vezir El-Efdâl Şehinşâh tarafından gönderilmişti. Fatimiler elçiler heyeti ile müzakereleri yürütmek Haçlılar temsilcisi Arapça bilen (Pierre L'Hermit)" seçilmişti. Fakat bu müzakereler her iki tarafında değişik ve birbirine çatışan prensiplere dayanmaları nedeni ile sonuç vermedi.
Fatimiler, Selçukluları kendilerine düşman saymaktaydılar, Haçlılar da Selçuklulara düşmandılar. Vezir El-Efdâl Şehinşâh "düşmanıma düşman olan benim dostumdur" prensibinin geçerli olacağını kabul etmişti. Fatımiler Haçlılar ordusu ile bir müttefiklik ve saldırmazlık antlaşması yapmayı mümkün bulmaktaydılar. Fatımiler veziri ve ileri gelen yöneticilerinin bu politik sonuca varmaları, Haçlılar hakkında bilgilerinin eksik, yanlış ve hatalı önverilere dayandırılmasından ortaya çıkmıştı. Fatimiler Veziri ve ileri gelenleri, hatalı olarak, Haçlıları dışişlerinde tüccar tutumunda olan Bizanslıların bir temsilcisi, hatta Akdeniz'de ticaret yapan İtalyan denizci devletlerin bir benzeri olarak görmekteydiler. Selçukluların Filistin ve Kudüs'ü istilasının başlamasından önce Suriye ve Filistin (bu arada Kudüs) hakkında Fatımiler, Bizanslılar ve tüccar Hristiyanlar arasındaki gayet dostane ilişkiler bulunmaktaydı. Filistin ve Kudüs'ün yeniden Fatimiler eline geçmiş olması ile Haçlıların tatmin olacaklarını ve ilişkilerin eskisi gibi dostane olarak yeniden başlayacağını ummaktaydılar. Fatimiler bu dostane ilişkilere geri dönmenin Haçlıları tatmin edebileceğini düşünmekteydiler. Bu nedenle Antakya'ya Haçlılara gönderilen elçilerin Haçlılar ve Fatimiler arasında bir saldırmazlık anlaşma yapmalarını ve Haçlıların Fatimiler'in kuzey sınırı olan Lübnan'da bulunan "Kelp Nehri"nden güneye geçmeyeceklerini beklemekte idiler.
Fakat Haçlılar ordusu ne Bizanslıların bir kolu ve ne de diğer tacir Avrupalılardı. Çoğunluğu koyu Katolik ve Haçlı olarak savaşmakla dinsel hac görevini yerine getirdikleri ve Tanrı tarafından böylelikle tüm günahlardan affedildikleri prensibine bağlı fanatik inançlı kişilerdi. Kudüs şehrinin kendileri için kutsal olduğunu ve müzakerelere açık olmayan bir prensip olarak Hristiyan olmayan bir devletin yönetimi altında kalamayacağında ısrar etmekteydiler.
Bu birbirine tamamıyla zıt ve ile çatışan iki prensip üzerinde anlaşma imkânsızlığına rağmen Haçlılar Fatımiler elçi heyetine gayet iyi ve dostane davrandılar. Onlar Antakya civarından ayrılmakta iken onlara Türklerden ganimet olarak ellerine geçirdikleri hediyeleri sundular.
Antakya kalesinin Haçlılar ordusu tarafından ele geçirilmesi
Haçlıların Antakya kalesi kuşatması devam etmekte idi. Mayıs 1098'de Musul'dan Musul Atabeyi Gürboğa komutasında yürüyüşe başlayan ve diğer müslüman hükümdar ve emirlerin orduları ile takviyeler alıp gittikçe büyüyen ordu Antakya'ya destek vermek için yolda bulunmaktaydı. Bu daha önce Antakya'aya destek sağlamak için harekâta geçmiş olan ordulardan kat kat büyüktü. Suriye Selçukluları Halep Meliği Rıdvan, Şam Atabeyi olan Tuğtekin ve Şam Meliği Dukak aralarındaki anlaşmazlıkları geçici olarak bir kenara atarak bu orduya katılmışlardı. Bunlarla birlikte Artuklular, diğer küçük Güney Anadolu ve kuzey Suriye emirleri ve İran'da bulunan tabi Selçuklu devletleri orduları da katılmış ve Gürboğa ordusu büyümüştü. Gürboğa bir stratejik hata yaparak bu harekâtının geciktirip üç hafta süren bir askerî harekâtla ordun Antakya yolundan ayrılmasına karar verdi. Bu ordu ile Haçlılar Urfa Kontluğu elinde bulunan Urfa kalesine saldırdı ve bu kaleyi kuşatma altına aldı. Bu kale Urfa Kontu Boulognelu Baudouin tarafından gayet başarılı olarak direniş gösterdi ve Gürboğa kaleyi eline geçiremeden kuşatmayı kaldırıp Antakya üzerine yürüyüşe yeniden başladı.
Antakya'yı kuşatan Haçlılar ordusu komutanları kaleyi, Gürboğa erişmeden bile, ellerine geçirmenin elzem olduğunu anladılar. Yoksa ön cenahtan Gürboğa'nın yeni ordusu ve diğer arka cenahtan kaleden huruç yapacağı gayet muhtemel olan Antakya Emiri ve kale komutanı Yağı-Sayan'ın ordusu arasında kalıp imha edilmelerinin mümkün olduğunu anladılar. Bu komutanlardan Beomondo, Antakya kalesinin daha önceki kuşatmalarda fethini de göz önüne alarak, bu kalenin ancak kale içinde ortaya çıkan bir ihanetle kale kapılarının açılması ile olacağını düşünmekteydi. Bunun için Yağı-Sayan tarafından şehir dışına sürülmüş olan Hristiyan erkeklerden şehir içinde ailesi olup bunlarla surların kıyısından köşesinden geçerek şehre girip şahsi ilişkilerini devem ettiren Hristiyan erkekler aradı. Bunlar her iki tarafça bazen bilinmekteydi ve her iki tarafta bunları kendi casusları olarak kullanmaktaydı. Beomondo bunlarla konuşmalar yaptı. Bunlar aracılığı ile şehirde bulunan savunucu askerlerden şehre ihanet edecek kişilerin olup olmadığını araştırttı. Çok geçmeden bu niteliklere uyan Ermeni asıllı Müslüman dönmesi adında bir kişi bulundu. Firuz Ermeni asıllı bir askerdi ve özellikle metal işlerinde de usta olup Antakya'daki orduda zırh yapımı ve tamiri üzerinde çalışmalar yapmaktaydı. Bu nedenle Antakya Emiri Yağı-Sayan ile kişisel olarak tanışmıştı. Bu kuşatma sırasında kale surlarında bulunan "İki Kızkardeş Kulesi"nin komutanlığı verilmiş idi. Fakat Yağı-Sayan Firuz'un gereğinden fazla miktarda zahire sakladığını ve bu zahireyi yüksek fiyatla gizli kara borsadan sattığını duymuştu ve ona bunu yapmaması için onu ihtar etmiş ve bir para cezası kestirmişti. Firuz bundan dolayı gayet hoşnutsuz olmuştu. Boemondo hemen Firuz ile şahsi görüşmelere geçmişti. Bunlar gayet gizli yapılmakta Firuz ve Beomondo dışında kimse tarafından bilinmemekteydi. Firuz'un Yağı-Sayan'a olan şahsi garezinin yanında Boemondo'nun Firuz'a para ve unvan vermeyi kabul ettiği sanılmaktadır. Tam bu sırada Beomondo diğer Haçlılara Gürboğa'nın getirdiği ordunun Haçlılar için büyük bir tehlike olduğu propagandasına başladı ve böylece eğer şehre girmeye muvaffak olursa bu başarısı daha da büyük görülebilecekti.
Sonunda Firuz ile Beomondo anlaştılar. Firuz Beomondo ve onun komutasındaki birliğin güya Gürboğa'nın gelmesini karşılamak üzere dağlara doğru bir yürüyüşe geçecekti. Akşam olunca Beomondo ve küçük bir Haçlılar birliği geri gelip Firuz'un komutasında olan "İki Kızkardeş Kulesi"ne tırmanıp orada Firuz'un açık bıraktığı pencereden sur kulesi içine gireceklerdi. Buradan kulenin iki kenarındaki surları ele geçireceklerdi. Bu surlar üzerindeki birlikler surların biraz ilerisinde olan kayalıklarda saklı olan birlik askerinin surlara tırmanmalarını sağlayacaklardi. Sonra da surlardan ilerleyip şehir kapılarini açacaklardı. Bu anlaşamayı Beomondo son dakikada Haçlılar komutanlarını askerlerini hazır etmelerine uyarmak için yaptığı toplantıda ifşa etti. Bu toplantıda eğer böylece Antakya Haçlılar eline geçirilirse şehrin ve etrafının hükümdarlık idaresinin kalıtsal olarak kendine verilmesini de istedi. Bu komutanlar 1097'de Konstantinopolis'te önemli eskiden Bizanslılara ait olan şehirleri ellerine geçirirlerse bunları Bizans idaresine geri verecekleri hakkında imparator Aleksios'a yemin etmişlerdi. Raymmond de Saint-Gilles Beomondo'nun yeminlerini bozmaya yol açacak teklifine çok sinirlendi. Fakat Godfrey de Bouilllion, Tancred, Robert Flandralı Haclilarin gayet umutsuz bir durumda olduklarını ve bu halde Beomondo'nun teklifinin buna tek bir çare olduğunu ifade ettiler. Beomondo'nun tekliflerinden başka çözüm yolu olmadığı için teklifleri zorla kabul ettiklerini açıkladılar. Bu çarenin yeminlerini bozmaya yol açtığını da kabullendiler.
Buna rağmen 2 Haziran'da Blois kontu Stephen ve bazı diğer Haçlı komutanlar getirdikleri birliklerin başlarında, Antakya kuşatmasını hiçbir sonuç almadan terk edip ülkelerine Anadolu üzerinden yürüyüşle geri dönüşe karar verdiler ve surlar önündeki ordugahlarından ayrılıp uzun bir geri yürüyüşe başladılar.
Aynı 2 Haziran günü öğleden sonra Beomondo Firuz ile anlaştığı planı işleme soktu. Bu plan yapıldığı gibi aynen icra edildi. Beomondo ve küçük birliği "İki Kızkardeş Kulesi"ne tırmanıp kulenin içine girip sonra yandaki surlardan ilerleyip diğer birlikleri surların üzerine çektiler. Sonra da surlarda bulunan nispeten küçük kapıyı etrafta saklanan bir Haçlılar birliğine açtılar ve takviye alan birlik büyük kale kapılarına doğru ilerlemeye başladı. Bu sırada şehir komutanı Yağı-Sayan kaçıp ortadan kaybolmuştu. İyi bir lider olabilecek komutanları olmadan kale savunucuları önce surların üzerine sonra şehre giren Haçlılar birliğini geri atmak ve onların sur kapısına erişmelerini önlemek için yaptıkları mücadelelerde mağlup oldular. Haçlıları söküp geri atamadılar. Şehir sokakları içinde ilerleyen Haçlı birliği şehirde yaşayan Hristiyan ailelerin kılavuzluğu ile şehrin büyük kapıları olan "San Jorj Kapısı"nı ve "Köprü Kapısı"nı açtılar. Bu büyük kapılar önünde bekleyen büyük Haçlılar ordusu şehre girdi. Haçlıların bu büyük birlikleri şehre girip pek az savunucu direnişi görüp şehre yayılıp şehrin sokaklarını ellerine geçirmeye başladılar.
Şehirde yaşayan Ermeniler ile birlikte Haçlılar ordusu şehirde bulunan müslüman Türklere bir katliam uygulamaya başladılar. Bu katliamdan erkekler, kadınlar ve çocuklardan kurtulan olmadi. Birçok Hristiyan da bu katliamda öldürüldü. Bunlar arasında Firuz'un küçük erkek kardeşi de bulunmaktaydı. 3 Haziran'da güneş battığında Antakya'da yaşayan tek Türk ve müslüman kalmamıştı. Şehir yakınlarında bulunan kasaba ve köylerden bile Türk Müslümanlar kaçmışlardı. Antakya'da bulunan evler Türk Müslüman veya Hristiyan sahipliliği olup olmadığına bakılmadan sistematik olarak talan edildi. Bu kuşatmanın tarihini birinci elden görüp yazan kronikçi-tarihçiler bu talan ve katliamı ayrıntıları ile vermişlerdir. Modern Haçlılar tarihçisi Runciman'da bu talan ve katliam hakkında şöyle demektedir:
Evlerde bulunan para, kıymetli taş ve mücevherat hazineleri, eşyalar ve silahlar elden geçirilip her bir etrafa yayılmıştı. Neden olduğu bilinmez sebeplerden dolayı bu eşyaların değerlerine hiç bakılmadan hemen hepsi tahrip edilmişti. Sokaklardan cesetlere basmadan geçebilmek imkânsız hale gelmişti. Bu cesetler yaz sıcağında gayet çabuk kokuşup çürümeye başlamışlardı. (Runciman s.235)
Antakya Emiri olan Yağı-Sayan sabahleyin kalktığında şehrin elden çıktığı ve durumun gayet çaresiz olduğu haberlerini hizmetlilerinden öğrendi. Ordusunun başına geçip Haçlıları şehir sokaklarından temizlemeye çaba verip çalışacağına kendi başını kurtarmayı düşündü. Şehirde bulunan direniş güçlerini komutansız geride bırakarak atlı olarak küçük bir koruma birliği başında kaleden çıkıp şehirden kaçmayı başardı, "Demir Kapı" vadisinin altından geçerek yakındaki dağlara kaçtı. Yağı-Sayan bu dağlardaki küçük patikalarda ilerlemeye iken atı tökezledi ve binicisi ile birlikte yere yıkıldı. Atı ve Yağı-Sayan ciddi olarak yaralanıp düştükleri yerden kalkamadılar. Korumaları ona yardım ekibi çağırmak sözü vererek yalnız başına yerde yatar şekilde onu geride bırakıp o mevkiyi terk ettiler. Etrafta bulunan Ermeni köylerinden köylüler bu yaralı olarak yerde yatan kişiyi görmek için geldiler. Bunlardan bir Ermeni köylü bu yaralı olarak yerde yatan kişinin Antakya Emiri olduğunu tanıdı. Bunun üzerine, onu kılıçla öldürüp kafasını kesti. Bu Ermeni köylü kesik kafayı taşıyarak yüklüce bir bahiş alacağını düşünerek Haçlılar eline geçmiş olan Antakya'ya gitti. Yağı-Sayan'ın kemerini ve kamasını ve murassa kınını iyi bir paraya pazarda sattı. Yağı-Sayan'ın kesik kellesini de Haçlılar komutanı olan Beomondo'nun huzuruna çıkarak ona sundu.
Diğer taraftan Yağı-Sayan'ın oğlu Şems ül-Devle şehrin Haçlılar eline geçtiğini görünce hemen toplayabildiği birlikler basına geçerek şehrin yokuş sokaklarından çıkarak sarp kayalık bir mevkide bulunan iç kaleye geçti ve orada direnmeye hazırlık yaptı. İç kalede büyük iaşe stoklara bulunmaktaydı. Bunun için iç kale kuşatmaya karşı uzunca bir müddet dayanabilirdi. Bundan sonraki günlerde Haçlılar birkaç defa iç kaleye hücumda bulundularsa da Şems ül-Devle komutasındaki iç kale ta Haçlıların Gürboğa'yı kuşatmasını kırıp onu mağlup etmelerine kadar direnişe devam etti.
İkinci Kuşatma (7 Haziran - 28 Haziran 1098)
Gürboğa ordusunun Antakya önüne gelişi ve kaleyi kuşatması
3 Haziran'da günün sonunda Haçlılar Antakya şehrinin önemli kısımlarını ellerine geçirmişlerdi. Fakat sarp bir tepe üzerinde bulunan iç kale hala Yağı-Sayan'ın oğlu olan Şems ad-Devle çok az sayıda direnişçi ile elinde idi ve Haçlılar bu iç kaleyi alamamışlardı. Haçlılar ordusuna Papalık temsilcisi olan Puy Başpiskoposu Hristiyan Kilisesi Antakya Patriği olarak yine Hristiyan Ortodoks patriğini "Ionnes Oksite"yi tayin etti. Böylece Papa temsilcisi Adhemar Bizanslılarla iyi ilişkileri devam ettirmek niyetini göstermekte idi. Ama Boemondo'nun kendini Antakya Prensi seçtirerek şehri Bizanslılara geri vermeme planlarından da haberdardı.
Ele geçirilen şehirde yiyecek sıkıntısı çekilmekte idi ve kalede bulunan insan ve atlar için iaşe stoklarının gayet düşük seviyede olduğu da anlaşılmıştı. Haçlılar kaleyi ele geçirmekte başarılarına rağmen Gürboğa komutasında bir Müslüman ordusunun kaleye pek yakın olan bir menzile eriştiğinden de haberdardılar.
Gürboğa ordusu ile iki gün sonra 5 Haziranda Antakya önlerine geldiğinde şehre yardımda geç kaldığını anladı. Önce kaleye doğrudan doğruya hücum etmeye karar verdi. 7 Haziranda ve 9 Haziranda tüm ordusuyla kale duvarlarına saldırıya geçti. Fakat ker iki saldırı da başarısız oldu. Gürboğa planlarını değiştirip ordusunu kale surlarının harekâta elverişli taraflarına yerleştirerek uzun sürebilecek bir kale kuşatmasına başlamak için hazırlıklarını tamamladı.
Gürboğa ordusu daha Antakya önlerine gelmeden Haçlılar ordusuna ait olan bazı birlikler ana ordudan ayrılıp geri dönemeye karar vermişlerdi. Haçlılara daha Antakya'ya inmeden Blois kontu Stephen Kudüs'e de gitmemeye karar vermişti. Stephen ilk önce Tarsus'ta bir müddet kaldı. Haçlılar ordusundan geri dönmek için ayrılan diğer birlikler de Tarsus'a gidip onun Anadolu'dan yürüyerek gerek dönmek üzere hazırlıklar yapan ordu ile birleştiler. Sonra Stephen ordusu ile Anadolu'dan yürüyerek Konstantinopolis'e gitmek üzere Tarsus'tan ayrıldılar.
Bu sırada İmparator Aleksios Haçlılar ordusuna destek vermek için ordusunu hazırlamış ve Anadolu'yu geçmişti. O ilkbahar, General İoannes Dukas Lidya'dan ilerleyip Adalya (modern Antalya)'yi eline geçirmişti. Selçuklu ordusunun Haçlıları uzaktan takip ettiği ve Bizans ordusunun Haçlıların geçtiği yoldan Anadolu'da ilerlemesine pek direniş olmayacağı anlaşılmıştı. İmparator Aleksios ordusu ile Haçlıların yolunu takip edip onlarla birleşmeye karar vermişti. Bizans ordusu Filomelium'a (moden Akşehir) eriştiğinde Anadolu'dan geri dönmekte olan Stephen ve diğer Haçlı birlikleri ile karşılaştılar. Stephen ve diğer Haçlı komutanlar Bizans İmparatoru Aleksios ile görüşmeler yaptı. Bu görüşme de Stephen'ın Haçlı ordusundan kaçan birliklerinin verdikleri haberleri değerlendirdiler. Aleksisos Haçlıların Antakya kuşatması ve şehri ellerine geçirme haberlerini burada aldı. Gürboğa'nın bir Müslüman ordusu ile de Antakya'ya yardıma geldiğini de öğrendi. Ama Gürboğa'nın şehri kuşatmış olduğu haberi daha yetişmemişti. Aleksios Haçlıların Antakya'yı kuşatmalarının bir hata olduğunu kabul etti. Bu haberler ve Stephen'ın Haçlılara ordusunun yeni Gürboğa ordusu tarafından yenilip imha edileceği hakkında çok ciddi inancı Aleksios'u bu orduya destek sağlama kararının doğru olmadığına inandırmaya başladı. Bu sırada Bizans casus kaynakları Selçuklu hükümdarının da ordusu ile Haçlıları takibe son verip Anadolu'da batıya doğru geri dönmeye başlamış olduğu haberini getirdi. Bundan sonra İmparator Aleksios Selçuklu ordusu ile bir çatışmaya girmekten kaçınarak Antakya'ya destek sağlamak için ilerlemekten vazgeçti. Yanında kaçan Stephen Haçlı birlikleri ile birlikte Bizans ordusu ile Konstantinoplolis'e geri döndü.
Kutsal Mızrak'ın bulunması
Bu sırada Haçlıların kuşatma altında bulunduğu Antakya şehri içinde 10 Haziranda beklenmedik bir olay ortaya çıktı. Haçlılar içinde bulunan önemsiz, adlı Güney Fransalı bir papaz, komutan Beomondo huzuruna çıkarak Andreas adlı bir İsa havarisinin düşlerinde kendine göründüğünü ve şehre ait önemli bir sırı kendisine ifşa ettiğini iddia etmeye başladı. Bu sır İsa'nın çarmıha gerildikten sonra Roma askerleri tarafından çarmıhta iken öldürülmesi sırasında kullandıkları Kutsal Mızrak'ın Antakya'da bulunup şehirdeki Aziz Petrus Katedrali'nin sunağı altında gömülü olduğu idi.
Bu iddialar önce Haçlılar komutanları tarafından gayet şüphe ile karşılandı ve Peter Bartholomew'in düşlerini ifşa etmesine önem verilmedi. Kuşatma altında bulunan Haçlılar ordusu büyük bir açlık çekmekte idi. Açlık hallerinde aç insanların birçok acayip rüyalar ve hayaller gördükleri o zamanlar herkesçe aşikar olarak bilinen bir olaydı. Aynı zamanda Stephen Vallenceli adlı bir keşiş de İsa ve annesi Meryem'in kendi düşlerine girip kendine ifşaatta bulunduğunu herkese ilan etmişti.
14 Haziran da diğer bir beklenmedik olay oldu ve bir meteor gökyüzünden her tarafı aydınlatan büyük bir ışıkla geçerek kuşatmacıların ordugahı yakınlarında parçaları yere indi. Düşmanlarının kampına gökten taş yağmasını kuşatılan Haçlılar ordusu kendileri için iyi bir habermiş gibi tefsir ettiler.
Papanın temsilcisi olan Puy Başpiskoposu olan Adhemar bu Kutsal Mızrak hakkında düş ve hayallere hiç inanmamaktaydı. Çünkü Konstantinopolis'e iken orada saklanan İsa'ya ait olduğu iddia edilen kutsal eşyalar arasında Kutsal Mızrak olduğu söylenen bir kutsal eşya görmüştü. Raymond de Saint-Gilles gerçeği konuştuğuna inanmıştı. Bu sırada Raymond Aguilers, Giyom Oranj Piskoposu ve diğer yüksek papazlar 15 Haziran'da Aziz Petros Katedrali sunağı etrafında kazılar yapıp derince ve geniş bir kuyu kazmaya başladılar. Bu papazlar kazdıkları çukur içinde hiçbir mızrak gibi bir şey bulamadılar. Fakat 'da Katedrale geldi ve çukura indi. Çukurdan çıktığı zaman elinde bir mızrağın uç tarafı bulunmaktaydı. Peter Bartholomew bu bulguyu Tanrı'nın kendisine verdiği bir haber olarak kabul etti. Bu bulgunun tanrının Haçlıların açlıktan ölmeyeceklerini kendine ifşa edildiğini iddia etti. Bazı Haçlıların istediği gibi açlıktan dolayı kaleyi Gürboğa ordusuna teslim etmemeleri, son bir diğer saldırıya geçmeleri için tanrının onlara verdiği sembol işaret olduğunu tefsir etti. Birkaç gün sonra Pater bir başka düş ve hayal gördüğünü ilan etti. Bundan sonra da yeniden ek Aziz Andreas hakkında hayaller gördüğünü ilan ederek bu azizin Haçlılar ordusu mensuplarından hiçbir şey yemeyip beş gün süren bir oruç tutmasını ondan sonra bir huruç saldırısı düzenlerini istediğini açıkladı. Eğer bu başarılırsa Aziz Andreas'ın Haçlıların bir huruç saldırısı ile bu kuşatmayı kırıp galip çıkacaklarını kendine açıkladığı ifşa etti. Gerçekten de Haçlılar açlıktan kıvranmaktaydılar ve beş gün daha oruç tutmayı başarmaları bir mucize olacaktı.
Boemondo bu yeni ifşaat ve eski ifşaatla bulunan kazıda buluna objenin Kutsal Mirzak olduğundan çok şüpheli idi. Fakat bir ordu komutanı olarak bu Kutsal Mızrak ve diğer yeni ifşaatının, emrindeki askerlerin moralini gayet yükseltiğini açıkça görmekteydi. Peter Barthelemow'un gerçekleri değil Boemondo'nun istediği sonuçlara erişmek için yapılması gerekeni ortaya koyduğu hiç şüphesizdi. Çünkü Beomondo casusları vasıtası ile kuşatıcı Gürboğa'nın ordusu içinde Gürboğa'nın fazla pasif hareket etmesinin ordu içinde hoşnutsuzluklar ortaya çıkardığını ve bu orduya katkı yapan diğer melik, emir ve komutanlar arasında ve bunlarla Gürboga arasında gayet açıkça belirtilen ciddi ihtilaflar olduğunu öğrenmişti. Beomondo kuşatmacıların bu kavgacı ve ihtilafçı tutumu dolayısıyla kale içinden Haçlıların yapacakları bir ciddi huruç hücumunun Gürboğa'nın ordunu parçalara bölerek Haçlıların bu kuşatmayı yarabileceğini düşünmekte idi. Musul Atabeyi Gürboğa ise Suriye'de bulunan Müslüman melikler ve emirlerin Suriye parçaları için daha fazla bağımsızlık istediklerini bilmekte idi. Bunun için bu ihtilafları hemen daha su yüzeyine çıkarıp ordunun moralini hiçe indirecek kaleye bir genel hücum uygulamaktan kaçınmakta idi. Onun için kaleye uyguladığı blokajın, bir ciddi son çarpışma olmadan, Haçlıların kaleyi teslim etmelerine neden olacağını düşünmekte idi.
27 Haziran günü Boemondo iyi Arapça bilen Keşiş Piyer'i Haçlıların elçisi olarak bir barış müzakeresi yapma yetkileri ile Gürboğa'nın karargahına gönderdi. Fakat Gürboğa bu kalenin tesliminden sonra Haçlıların bu Suriye ve Filistin ülkelerinden ayrılıp Avrupa'ya geri gitmeleri gerektiğinde ısrar etti. Bu şart Kudüs'ü ele geçirme hedefli Haçlılar için kabul edilmez idi. Bunun üzerine Haçlılar elçisi Keşiş Piyer müzakereleri kesip geri döndü ve bir uygun barış sağlamanın imkânsız olduğunu Haçlılar komutanlarına bildirdi.
Artık Haçlılar için bir huruç hareketine başlamak elzem olmuştu. Böemondo Haçlı ordusunu büyükçe ordular grubuna 6 ordu grubuna böldü. Bu gruplar ve komutanları şunlardı: Kuzey Fransa ve Flandara'da gelenlerden oluşan ordu grubuna Hugh Vermandoıslı ve Robert Flandralı; Lotharia'dan gelen gruba Godfrey de Bouillion; Normandiyalilara li Robert Curthouse, Normandiya Dükü; Güney Fransa ve Provans'tan gelenlere Adhemar; güney İtalya ve Sicilyalı Normanlar Tancred ve Beomondo kendisini IV. Gaston Beanlı'yı görevlendirdi. Beomondo'nun rakibi olan Raymond de Saint-Gilles hastalanmıştı ve ona verilen 200 şövalye ile iç kalenin komutanı olan Gürboğa'nın atadığı Ahmet Ibni Mervan'ın iç kaleden çıkış yapmasını önleme görevi verilmişti.
Haçlıların huruç harekatı ve Antakya önünde muharebede galip gelmeleri
28 Haziran Pazartesi günü bu Haçlılar ordu grupları başlarında "Kutsal Mızrak" sancağını taşıma şerefi kronik-tarihçi Raymond de Aguilers'a verilip büyük bir huruç harekâtına başladılar. Beomondo'nun değişik ordu grupları değişik Gürboğa kampı bölgelerine hücum etmeleri planlanmıştı. Haçlılar ordusunda açlıktan dolayı ağır süvari taktıkları için iyi eğitilmiş atları kesilip yenilmiş olduğu için şövalyelerin çoğu ya nakil araba beygirleri veya katırlar üzerinde veya yaya olarak savaşa girmişlerdi. En önemli nitelikleri başlarında Kutsal Mızrak'a dayalı olarak kendilerine inana morallerinin çok yüksek olması idi.
Gürboğa, Haçlıların çıkış yaptıkları kapı ve köprünün hemen karşısında bulunan Arap komutanı Vahab ibni Mahmud'un tüm cephe olarak hemen karşı taarruza geçme tavsiyesini reddetti. Gürboğa bu hücumun hemen hemen tüm Haçlılar asıl ordusunun hücumu olmayacağını düşünmekte idi ve onun için Müslümanlar direnişini parça parça yapma emrini verdi. Gürboğa bunu açıkladığı zaman karargahında yapılan harp meclisi toplantısında bulunan komutanlar ya kendi ordularının parça parça Haçlı gücü karşısına sanki kurbana götürülmesinden ya da tüm orduyla birlikte tüm cephede bir büyük karşı taarruz yapma emri verilmediği için ona kızıp ordularını geri geçme tehdidini yaptılar. Bunların başını çeken Şam Meliği Dukak ordusunu muharebeden çekip Şam yolunu tutması emrini vererek bu tehdidi gerçekleştirmeye koyuldu. Gürboğa Haçlıların huruç taarruzu gücünün büyüklüğünü yanlış tahmin etmişti. Nispeten küçük Müslüman birlikleri ile önce bir tarafı nehir diğer kanadı devamlı takviyelerle güçlü olan ve merkezden geri çekilir gibi yapıp Haçlılar ordusunu bir tarafı nehir diğer tarafları büyük bir ay şeklinde kuşatma taktiği uygulamayı planlamıştı. Fakat Beomondo yeni bir yedinci ordu grubu kurup başına Raymond Taileli yi geçirerek bu tuzağın yapılmasını önledi. Türkler ok atımı ile Haçlılara büyük zayiatlar verdiler. Hatta Haçlılara papalık temsilcisi olan Adhemar Puylu'in sancak taşıyıcısı bile ok yaralarından oldu. Gürboğa kendi karargahı ile Haçlılar arasında bulunan bölgede bulunan kuru otları ateşe verdi ama bu bile Haçlıların kendi karargahına doğru ilerlemesini önleyemedi. Haçlılar askerleri o kadar coşup vecde gelip kendilerinden geçtiler ki birçok asker sonradan kendilerinin Hristiyan azizlerden San Jorj, Aziz Dimitrios ve San Marice'nin tarafından komuta edildiklerini gördüklerini ifade etmişlerdi.
Gürboğa'nın ordusunda çözülme Haçlıların huruç harekâtının başlangıcında toplanan harp meclisinde Gürboğa'nın tüm bir cepheden hücum etme taktiğini uygulamayacağını açıklamasından itibaren, özellikle Suriye'deki meliklik ve emirlikler orduları, başta Şam meliği Dukak olmak üzere, savaşı bırakmaya başlamıştı. İlk çözülmeleri diğer ordu birliklerinin savaş düzenlerini kaybetmeleri takip etti. En son olarak Gürboğa emrinde savaşan Artuklu oğlu Sökmen Bey ve Homs Emiri kalmıştı. Fakat çok geçmeden Gürboğa ordusunun tamamı dağıldı ve panik halinde düzensiz bir şekilde çeşitli yönlerde çekilmeye başladı. Bu sırada Sökmen Bey ve Hums Emiri orduları da firara geçmişti.
Kaçan ve mevzilerden ayrılan Müslüman Turk ordularını Haçlılar ta Demir Köprü'ye kadar takip edip birçok Türk askerini öldürdüler. Bu muharebeden kurtulan Gürboğa ordusu mensuplarından bazıları Suriye'de kaçmakta iken Hristiyan Ermeni ve Suriyeli köylüler tarafından öldürüldüler. Gürboğa ise komutasında kalan küçük bir Muşul Atabeyliği birliği başında Musul'a dönmeyi başardı ama prestiji ve iktidar gücünün kaybetmişti.
Antakya Kuşatması sonrası
Gürboğa ordusu yenilip kaçtıktan sonra Şems-ül Devle de iç kaleden kaçmış ve iç kale Ahmet bin Mervan komutası altında direnmekte idi. Bu direnen Müslüman ordusu da iç kaleyi Haçlılara teslim etmeye karar verdiler. Bunun için müzakereler, önceden Raymond de Saint-Gilles'a haber vermeden, Beomondo ile yapıldı. Beomondo kendini Antakya hükümdarı olmak için hazırlamakta idi ve bunu diğer Haçlı komutanlarına kabul ettirmek için girişimlere başladı. Raymond de Saint-Gilles ve papa temsilcisi Adhemar buna itiraz ettiler. Hugh Vermandoisli ve Baodouin Hainaultlu Bizans İmparatoru I. Aleksios'a şahsen bu fetih haberini vermek üzere Konstantinopolis'e gönderildiler. Ama yolda Baodouin Hainaut bir baskına uğradı ve Konstantinopolis'e varamadı. İmparator I. Aleksios bu kadar geç sezonda özellikle Anadolu'daki kış şartları altında olacağı için imkânsız olduğunu kabul edip şehri Bizans adına teslim almak için Antakya'ya bir Bizans ordusu göndermekten kaçındı.
Haçlı komutanları Beomondo ve Raymond de Saint-Gilles Selçuklu Antakya emiri Yağı-Siyan'ın oturmuş olduğu şehir yönetim konağına yerleşmişlerdi. Fakat şehrin önemli mevkileri Beomondo'nun Güney İtalya'dan getirmiş olduğu Haçlı orduları, yani Beomondo'nun, kontrolü altındaydı ve şehrin iç kalesinden de Beomondo'nun kendi bayrağı sallanmakta idi. Ordunun soylu idarecileri arasında büyük bir anlaşmazlığın çözümlenmesi gerekti. Haçlı ordu komutanları Konstantinopolis'te iken Bizans İmparatoru'na sadakat yemin etmişler ve ellerine geçirecekleri eski Bizans arazilerini tekrar Bizans'a terk etmeyi kabul etmişlerdi. Antakya önemli eski bir Bizans şehri idi ve hala büyük bir Rumca konuşan Hristiyan nüfus orada bulunmaktaydı. Bizans ordusunun gelmeyeceği haberi gelince Antakya'da Beomondo Bizans İmparatoru'nun Haçlılara destek sağlamaktan vazgeçtiğini savunarak Haçlıların ellerine geçirdikleri her eski Bizans'a ait büyük kaleyi Bizans imparatoruna teslim etmek için verdikleri sadakat yemininin geçersiz olduğunu iddia etmeye başladı. Antakya kalesinin ele geçirilmesinde gösterdiği şahsi üstün başarı dolayısıyla Antakya ve civarının şahsi hükümdarlığı olarak kendine verilmesini savunmaktaydı. Raymond de Saint-Gilles ise buna tamamen karşı idı. Tek bir ordu görüntüsü veren Haçlılar ordusu içinde bulunan güney İtalya'dan gelenler, kuzey Fransa'dan gelen Franklar ve güney Fransa'dan gelen Provanslılar kendilerini ayrı ayrı "millet" ordusu olarak gördükleri ve her bir "millet" ordusunun kendi statüsünü ve menfaatlerini korumak ve artırmayı ön plana aldığı gerçeği iyice ortaya çıktı. Bu Haçlılar arasındaki iç mücadeleler ordunun idarecileri olan soylu kişiler arasındaki şahsi başarma tutkusuna bağlı olarak devamlı olan yaptıkları iç mücadelelere bağlanabilmektedir.
Tam bu sırada Temmuz, Ağustos aylarında Haçlı ordusu ve şehir nüfusu arasında büyük bir salgın çıktı. Bazı tarihçiler bunun tifüs olduğunu diğerleri ise veba olduğunu iddia etmektedirler. Bu salgından Haçlılar ordusu büyük zayiat verdi. Salgında ölenler arasında 1 Ağustos'ta ölen Papalık temsilcisi olan Puy Başpiskoposu Adhemar da bulunmakta idi. Eylül'de Haçlılar ordusu yönetici soyluları Roma'ya Papa II. Urbanus'a bu haberi göndererek kendisinden yeni bir papalık temsilcisi seçip göndermesini istediler ama II. Urbanus buna yanaşmadı.
Haçlılar ordusu Kerboğa'nın kuşatması ve sonra çıkan salgın dolayısıyla gayet zayıf düşmüştü. Kerboğa kuşatması sırasında kesilip yenmişti. Haçlı şövalyelerin hiç atları kalmamıştı. Devamlı olarak Haçlılara ve şehir halkına iaşe bulmak gerekmekteydi. Bölgedeki Müslümanlar gönüllü olarak Haçlılara atlar ve iaşe ve erzak tedarikinden kaçınmaktaydılar. Bunun üzerine Haçlılar çapulla erzak toplama birlikleri kurdular ve Antakya yakınlarındaki köy, kasaba ve şehirlere hücumlar düzenleyip zorla at ve iaşe toplamaya başladılar. Bu zorbalığa karşı duran şehirleri kuşatıp talan ettiler. Bunlar arasında "Ma'arrat al-Numan" adlı kaleye Aralık'ta yaptıkları hücum gayet fena bir ün kazandı. Müslüman ve çok inanılır Hristiyan tarihçiler bu şehir kalesini büyük bir Haçlılar birliği tarafından kuşatıldığını ve Haçlıların eline geçirildiğini bildiriler. Ama kale ele geçirilmesinden sonra "Tefur" adı verilen ve Haçlı ordusu içinde kurulu ve kendine has yönetim mekanizması ve prensipleri olan bir Haçlı grubunun Müslümanları öldürüp kazanlarda ölülerin etlerini kaynatıp yediklerini bildirirler.Abd'l-Ala şehri ise 13 Ocak 1099'da yapılan hücumdan sonra tamamıyla yakılıp yıkıldı; kalesinin taşları bile teker teker sökülüp şehir ortadan kaldırıldı. Birçok Arap şehri ise elçiler ve hediyeler göndererek Haçlıların her isteklerini yerine getireceklerini belirttiler. Yine de iaşe ve erzak temini problemli olmaya devam etti.
Fakat özellikle düşük rütbede soylu olan şövalyeler ve soylu olmayan Haçlılar kendilerini Kudüs'e asker hacı olarak gitme hedefleri olduğu için bu gecikmeden gittikçe tedirgin olmaktaydılar. Şehre iaşe ve erzak temininin yeni ekin hasadına kadar gayet zor olacağı ve yeniden bir açlık çekilme tehdidi altında oldukları da her Haçlı tarafından bilinmekte idi. Eğer ordu Antakya'da kalmakta devam ederse ve Kudüs'e doğru yola çıkılmazsa orduda bir isyanın çıkması beklenmeye başladı. Haçlı ordusu soylu idarecileri bundan haberdar idiler. Sonunda Kasım ayında Raymond de Saint-Gilles Beomondo'nun Antakya üzerinde hükümdar olması isteklerini kabul etmek zorunda kaldı. Şehrin Bizans'a geri verilmeyip ve 1099 yılının başında burada Antakya Prensliği devletini kurulması be bunun başına Beomondo'yu kabul edildi.
Bundan hemen sonra 13 Ocak 1099'da Raymond de Saint-Gilles komutasında Haçlı ordusu Antakya'dan güneye doğru yürüyüşe başladı. Uzun ve yıpratıcı bir seferden ve Müslümanlara karşı gerçekleştirdikleri pek çok yağma ve katliamdan sonra 7 Temmuz 1099 bu ordu Kudüs kalesi önüne geldi ve Kudüs Kuşatması başlatıldı. 15 Temmuz 1099 günü bu ordu Kudüs'e girdi.
Ayrıca bakınız
Wikimedia Commons'ta Antakya Kuşatması ile ilgili ortam dosyaları bulunmaktadır. |
- Birinci Haçlı seferi
- Yağı-Sayan: Büyük Selçuklu Devleti Antakya Emiri
- Gürboğa: Büyük Selçuklu Devleti Musul Atabeyi
- Dukak: Suriye Selçuklu Şam Meliğ
- Rıdvan: Suriye Selçuklu Halep Meliği
- Boemondo: Taranto Kontu
- Godfrey de Bouillon: Așağı Lorraine Dükü
- Toulouse Kontu Raymond de Saint-Gilles
Kaynakça
- ^ a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t u v w x y z aa ab ac ad ae af ag ah ai aj ak al am an ao ap aq ar as at au Runciman, Steven, (Tr. çev.: Fikret Işıltan) (1998), Haçlı Seferleri Tarihi: I. Cilt Birinci Haçlı Seferi ve Kudüs Krallığının Kuruluşu, Ankara:Türk Tarih Kurumu Yayınları
- ^ a b c d e f g h i j k l m n Maalouf, Amin (Tr. çev. Mehmet Ali Kılıçbay) (1998),Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri, İstanbul:Telos Yayıncılık
- ^ a b c d e f g h i j k l m n Roger, Randall (1997), Latin Siege Warfare in the Twelfth Century, Oxford University Press,
- ^ İbnü'l Kalanisi (Tr. çev. Onur Özatağ), (2015) Şam Tarihine Zeyl I. ve II. Haçlı Seferleri Dönemi, İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları ISBN 605323778
- ^ Ībnu'l Esir (Tr. çev. Abdülkerim Özaydın) (1987) El-Kamil Fi’t-Tarih Tercümesi İstanbul: Bahar Yayınevi
- ^ Riley-Smith, Jonathan (1986), The First Crusade and the İdea of Crusading, University of Pennsylvania, (İngilizce)
- ^ a b c d Raymond de Aguilers, Historia Francorum qui ceperunt Jerusalem Aguilers'in kronik-tarihi source/raymond-cde.html 16 Nisan 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- ^ Bazı kaynaklarda bu ihanetçinin adının "Ruzbe" ve görevinin şehir muhafızlığı olduğu bildirilir
- ^ a b c d Harari, Yuval Noah (2007). "The Gateway to the Middle East: Antioch". Special Operations in the Age of Chivalry, 1100–1550 (İngilizce). The Boydell Press. s. 53–73.
- ^ a b c d Riley-Smith, Jonathan Simon Christopher; Riley-Smith, Jonathan (2003). The First Crusade and Idea of Crusading (İngilizce). ISBN . 11 Ocak 2014 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 15 Şubat 2015.
- ^ a b c d e f g Thomas F. Madden (2013). The Concise History of the Crusades (İngilizce). Rowman & Littlefield Publishers. ISBN . 11 Ocak 2014 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 15 Şubat 2015.
- ^ Michaud, Joseph Francois (1817-1822), L'Historie de Croisade, Cilt.1 ve Bibliografya say. 48,76,183, 248
Dış bağlantılar
Birincil kaynaklar
- Ali İbn al-Esir, El-Kamil fi't-Tarih,
- Ībnü'l Esir (Tr. çev. Abdulkerim Özaydın) (1987) El-Kamil Fi’t-Tarih Tercümesi İstanbul:, Bahar Yayinevi
- Ībnü'l Esir (Tr. çev. Ahmet Ağırakça et al) (2008), İslam Tarihi (10 cilt), İstanbul:Hikmet Neşriyat, )
- İbnü'l Kalanisi, Zeyl Tarih Dimaşk
- (Tr. çev. Onur Özatağ), (2015) Şam Tarihine Zeyl I. ve II. Haçlı Seferleri Dönemi, İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları
- Anna Komnini, (Tr. çev. Bilge Umar), (1996), Alexiad, Malazgirt Sonrası İmparator Alexios Komnenos Döneminin Tarihi, İstanbul: İnkılap Kitabevi, 15.
- "Frodsahm Üniversitesi" online kütüphanesinde olayı görüp anlatan Haçlılar kaynakları :
- Hristiyan asıllı çeşitli yazma kaynaklar 28 Temmuz 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Latince Gesta Francorum yazmasi 14 Ağustos 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde . (Bölümler 10-15)
- Raymond Aguilersli, Historia Francorum qui ceperunt Jerusalem kronik-tarihi Bölümler:4-9 14 Ağustos 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- "De Re Militarı" adli askeri tarih kitabında Peter Tudebod anlatısı 11 Mart 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
İkincil kaynaklar
- Demirkent, Işın, (1997) Haçlı Seferleri, İstanbul:Dünya Yayıncılık,
- Maalouf, Amin (Tr. çev. Mehmet Ali Kılıçbay) (1998),Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri, İstanbul:Telos Yayıncılık
- Runciman, Steven (Tr. çev.: Fikret Işıltan) (1998), Haçlı Seferleri Tarihi: I. Cilt Birinci Haçlı Seferi ve Kudüs Krallığının Kuruluşu, Ankara:Türk Tarih Kurumu Yayınları
- Nicolle, David (Tr. çev.: L. Ece Sakar) (2011) Birinci Haçlı Seferi (1096 – 1098), İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
- Setton, Kenneth M., (Ed.) (1955–1989). A History of the Crusades (6 vols.) (İngilizce). Madison ve Londra: University of Wisconsin Press.
- Asbridge, Thomas (2000),The Creation of the Principality of Antioch, 1098–1130, The Boydell Press, (İngilizce)
- Harari, Yuval Noah (2007). "The Gateway to the Middle East: Antioch, 1098". Special Operations in the Age of Chivalry, 1100–1550. The Boydell Press. (İngilizce)
- Madden, Thomas F. Madden (2013). The Concise History of the Crusades. Rowman & Littlefield Publishers. . (İngilizce)
- Riley-Smith, Jonathan (1986 İkinci bas. 2003), The First Crusade and the Idea of Crusading, University of Pennsylvania, (İkinci bas: Continuum ) (İngilizce).
- Roger, Randall (1997), Latin Siege Warfare in the Twelfth Century, Oxford University Press, (İngilizce)
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Bu madde Vikipedi bicem el kitabina uygun degildir Maddeyi Vikipedi standartlarina uygun bicimde duzenleyerek Vikipedi ye katkida bulunabilirsiniz Gerekli duzenleme yapilmadan bu sablon kaldirilmamalidir Eylul 2018 Antakya Kusatmasi Antakya kalesinin 20 Ekim 1097 28 Haziran 1098 Birinci Hacli Seferi icin Kudus e gidip o sehri tekrar Hristiyanlar eline gecirmeye hedefi ile Bati Avrupa dan toplanan ordu ile Antakya yi elinde tutmaya calisan Buyuk Selcuklu Devleti ve ona destek veren Muslumanlar ordulari arasinda arka arkaya yapilmis iki defa ayni kalenin kusatilmasini iceren askeri mucadeledir Antakya KusatmasiBirinci Hacli SeferiBirinci Hacli Seferi nde Haclilarin Antakya Kusatmasi Passages d outremerkitabinda Jean Colombe un cizdigi minyatur resimTarih20 Ekim 1097 28 Haziran 1098BolgeAntakya Guney AnadoluSonucHaclilar ordusunun Antakya yi ele gecirmesiCografi DegisikliklerAntakya Hacli Prensligi kurulduTaraflar Fransa Kralligi Flandra KontluguMuslumanlar Antakya Emirligi Suriye Selcuklulari Sam Melikligi Suriye Selcuklulari Halep Melikligi Anadolu Selcuklu DevletiKomutanlar ve liderlerTaranto Kontu Boemondo Așagi Lorraine Duku Godfrey de Bouillon I Baldwin Toulouse Kontu Raymond de Saint GillesBuyuk Selcuklu Devleti Antakya Emiri Yagi Sayan Buyuk Selcuklu Devleti Musul Atabeyi Gurboga Suriye Selcuklu Sam Meligi Dukak Suriye Selcuklu Halep Meligi Ridvan 21 Ekim 1097 2 Haziran 1098 arasinda birinci kusatmada kusatmacilar Haclilar ordusu ve onlara karsi sehri savunan Buyuk Selcuklu Devleti ne tabi Antakya Emiri Emir Yagi Sayan olmustur Ikinci kusatma ise 7 Haziran 28 Haziran 1098 arasinda olup kusatmaci kuvvetler Musluman savunuculari desteklemek icin Musul Atabeyi Gurboga tarafindan Cezire ve guney dogu Anadolu dan toplanip getirilen Musluman ordusu kaleyi savunucular ise Haclilar ordusu komutanlaridir Arka planAntakya Kalesi surlari Antakya kalesi Asi Nehri vadisinde denizden yaklasik 22 km uzakta kurulmustu Kurulusu MO 300 civarinda I Selevkos tarafindandi ve sehrin ismi babasi Antiochus un ismine atifla Antiocheia olarak konulmus idi Stratejik mevki dolayisiyla bu sehri hemen buyumus ve antik Roma Imparatorlugu doneminde Bati Asya da en buyuk sehir olmustu Hristiyanlar tarafindan kutsal sayilmakta idi Hristiyan ismi ilk defa bu sehirde kullanilmis ve Aziz Petrus ilk Hristiyan piskoposlugunu bu sehirde kurmustu Antakya kalesi Bizans Imparatorlugu dan Anadolu Selcuklu Devleti Sultani olarak bagimsizligini ilan eden Kutalmisoglu Suleyman Sah in devletini genisletme politikasina uyarak 1082 de tum Cukurova yi ele gecirmesinden sonra Antakya da 1084 te fethedilmisti Selcuklular da gayet tahkimli surlari olan bu sehri sehrin icinde yapilan bir ihanet ile alabilmislerdi 1086 yilinda Suleyman Sah Suriye Selcuklu Meligi olan Tutus la yaptigi Ayn Seylem Savasi inda maglup olup oldu ve Antakya Tutus eline gecti Buyuk Selcuklu Sultani Meliksah 1086 1087 kisinda yaptigi Gurcistan seferi sonlarinda Selcuklu devletinin Suriye deki yerel kurulusunu yeniden organize etti 1094 te Melikșah ordusunda Turkmen asilli gulam emiri olan Yagi Sayan a ikta ust sahiplilik arazisi olarak Antakya yi vererek ve Yagi Sayan i Antakya Emiri yapti Antakya kalesi surlari 9 km2 sehir alaninin etrafini cevirmekte idi Gayet iyi tahkimli tas ve tugladan yapilmis yaklasik 12 000 metre uzunlukta olan surlari vardi ve bu surlar uzerinde 3 kademede 360 kule bulunmaktaydi Kalenin dogu kisminda Asi Nehri vadisinden yaklasik 300 m daha yuksekte Silpius Dagi gunumuzde uzerinde de bir ic kale bulunmaktaydi Asi Nehri sehrin kuzey surlarinin hemen dibinden surlar disinda aktiktan sonra kuzeybatidan surlar icine girip sehrin kuzey yarisindan dogudan surlar icinden cikmakta idi Sehir surlari icinde bahceler bostanlar tarlalar hatta hayvanlar otlamasi icin meralar bulunmaktaydi Ayrica sur kulelerinde ve sehirde cok yiyecek ve levazim saklamak icin buyuk alan kapsayan ambarlar bulunuyordu Sehrin surlari 6 yuzyilda Bizans Imparatoru II Justinianos tarafindan yaptirilmisti Sehir birkac kusatmaya dayanmis ama Selcuklular eline gecmeden once de Sasaniler tarafindan iki defa fethedilmisti Bu fetihler de surlarin yetersizliginden degil sehir icinde bazi hainlerin sehir kapilarini dusmana acmalari nedeni ile olmustu 969 da Bizans Imparatorlugu tarafindan son olarak tekrar alindigi zaman bu surlar daha da pekistirilmisti ve bu sirada ic kale yaptirilmisti Selcuklular sehri aldiktan sonra da kale surlari tekrar yenilestirilmis onarilmis ve gayet tahkimli bir sekle sokulmustu Kalenin uc tanesi kuzey surlarda digerleri birer tane olarak bati guney dogu surlara bulunan 6 kapisi bulunmaktaydi Hristiyanlar tarafindan verilen isimleri bu kale kapilari sunlardi Kalenin kuzey dogu kosesinden bulunan San Pavlus Kapisi Demir Kopru ve Halep ten gelen yol uzerinde idi Kuzey bati kosesinde San Jorj Kapisi Lazkiye ve Lubnan dan gelen yol basindaydi Asi Nehri kenarinda ve bir tahkimli kopru onunde bulunan Buyuk Kapi Iskenderun ve Symeon modern Samandagi limanina giden yol basinda idi Daha doguda nehrin biraz ilerisinde iki kucuk kapi Duk Kapisi ve Kopekler Kapisi bulunmaktaydi Kuzeye gayet derin bir vadi icinde gayet hizli akan bir dere kenarinda Demir Kapi bulunmakta idi Kale vadinin yamacinda oldugu icin guney dogu veya bati surlarina erismek guc olmakta ve daha duzlukte olan arazide bulunan kuzeyden herkes icin daha kolaylikla giris cikis saglamakta idi Antakya kalesi yonetimi Musluman Selcuklularin elinde olmakla beraber sehirde Hristiyan olanlar cogunlukta idi ve bunlarin cogunlugu Ortodoks mezhebinden olmakla beraber cok sayida Ermeni Suryani Suriyeli ve diger Ortadogu Hristiyan mezhebinden olanlar bulunmaktaydi Antakya Ortodoks Patrigi bir zamanlar Ortodoks Kilisesi icinde gayet yuksek mevkilerde olmak beraber Muslumanlarin bu arazileri fethetmelerinden beri onemini kaybetmisti Yine Aziz Petrus Katedrali merkezli Antakya Ortodoks Patrigi Ioannes Oksite Ortodoks kilisesi hiyerarsisinde onemli bir rolde idi Suryani Hristiyanlar Ortodoks ve Ermeni Hristiyanlarla iyi gecinmekte ve aralari devamli olarak bozuk idi Emir Yagi Sayan ve idaresi Hristiyan dinde olan halka gayet musamahali davranmisti Ortodoks Hristiyan Antakya Patrigi olan Ioannis in sehirde yasamasina izin verilmis ve patriklik merkezi olan St Petrus Katedrali ve diger Ortodoks kiliselerinde papazlar ve Hristiyan halk ayin ve ibadetlerine devam etmislerdi 1097 de Antakya emiri Yagi Sayan Birinci Hacli Seferi Frank Haclilar ordularinin Anadolu da ilerlemekte olduklari ve hedeflerinin bati Suriye Filistin ve Kudus olduklari ogrendi Yagi Sayan Antakya kalesinin Anadolu ile Suriye arasinda stratejik bir mevkide buldugunu bu Haclilar ordusunu hedefi olan Filistin ve Kudus yolu uzerinde oldugunu bilmekteydi Fakat Haclilar ordusunun yaklastigi ogrenince Yagi Sayan sadik olacaklarina inanmadigi sehir Hristiyanlari hakkinda tedbirler almasi gerekti Emir Yagi Sayan daha onceki Antakya kusatmalarindan kaleyi kusatanlarin ancak kale icinde bir kisi veya grubun ihaneti ile kaleyi ellerine gecirdiklerini bilmekte idi Bunun icin kaledeki Hristiyanlarin kendine ihanet etmesinden korkmakta idi Buna care olarak Hristiyan erkeklerin kale disina cikmalarini sagladi ve onlarin kale icine geri gelmesini yasaklayarak kale kapilarini bu Hristiyan erkeklere kapatti Hristiyanlara karsi bu tutumundan sonra bircok Hristiyan Antakya dan kactilar Fakat kale icinde kalan Hristiyan aileler icin Yagi Sayan yiyecek ve koruma saglamaya devam edecegini bildirdi Kale disinda bulunan bazi Hristiyanlar kale icinde kalan aileleri ile gizlice gorusmeye devam ettiler Ortodoks Hristiyan Antakya Patrigi Ioannes Oksite de hapse atildi Sehrin icinde buyuk bir bina olan Aziz Petrus Katedrali kusatma altina alinacak sehirdeki atli birliklerin ve diger atlarin hep birlikte bakilmasini saglamak icin ahir olarak kullanilmaya baslandi Diger taraftan etrafta bulunan bazi kasaba ve koylerde bulunan Selcuklu garnizonlari ve onlarin aileleri yerleskedeki Hristiyanlarin hucumuna hedef oldular Bu Selcuklu askerlerin ve ailelerinin bir kismi kacti ama bazilari katliama kurban gidip oldurulduler Bundan sonra Emir Yagi Sayan yakinlarinda bulunan Buyuk Selcuklulara bagli olan melik ve emirlere haberler gondererek askeri yardim istedi Bunlar da Haclilar ordusunun Suriye ye dogru yolda olduklari haberini almislar ve daha onceki kendi aralarinda mucadeleler icin kurmus olduklari butun muttefiklikleri bir kenara birakip ayri ayri kendi sehirlerine cekilmislerdi Suriye Selcuklular Halep Meligi olan Ridvan ile Yagi Sayan in arasi acikti Hukuki olarak Antakya Emiri Yagi Sayan Halep Meligi ne bagli olmakla beraber Yagi Sayan gayet ozerk hareket etmekte idi Hatta bir onceki sene Yagi Sayan Ridvan in kardesi ve Sam Meligi olan Dukak ile muttefiklik yaparak Ridvan a karsi saldirilarda bulunmustu Bunu bir ihanet olarak goren Halep Meligi Ridvan bunun icin Yagi Sayan a destekte bulunmamaya karar vermisti Diger Selcuklu eyalet yoneticileri Haclilar tehlikesini gayet ciddiye alarak Yagi Sayan in askeri destek talebine pozitif yanit verdiler Yagi Sayan in destek istemesini oglu Sems ad Devle tarafindan Sam a sahsen getirilmisti ve Suriye Selcuklular Sam Meligi Dukak ve Sam Atabeyi Tugtekin bunu hemen kabul ettiler Hums emiri olan Emir Canah ad Devle ve Elcezire idarecisi ve Musul Atabeyi olan Gurboga da bu istege muspet yanit verdiler Modern tarihciler bu ayri ayri olma egilimini buyuk bir tarihsel hata olarak kabul etmektedirler bu tarihcilere gore Musluman emirler eger butun ic dusmanliklarini ortadan kaldirip buyuk bir dis dusman olan Haclilara karsi birlesip birlikte savaslardi Birinci Hacli Seferi nin sonucu cok daha degisik olabilecekti Haclilar ordusu Anadolu da Augustapolis modern Nigde ye geldiginde ikiye ayrilmisti Genellikle Guney Italya da yerlesmis Normanlar ve Guney Italyanlardan olusan bir kismi Boemondo ve Tancred komutasi altinda Gulek Bogazi na yonelerek Cukurova ya ve Tarsus a girdiler Bu yolun Toros Daglarinda ve ozellikle Gulek Bogazi nda pusuya uygun oldugu gorusu ile Hacli ordusunun buyuk ikinci kismi Mazacha modern Kayseri ve Marash modern Kahramanmaras yoluyla kucuk gecitlerden Toroslari gecerek Cukurova ya indi Iki Haclilar ordusu grubu Cukurova da birlestiler tek kol halinde Kudus yolundan en onemli stratejik kale olan Antakya uzerine yuruyuse basladilar Haclilar Antakya Kusatmasi icin birinci elden zamanina ait bilgiler Hristiyan kaynaklardan bulunmaktadir Bunlardan 4 tanesi kronikci tarih seklinde yazilardir Latince olarak kronik tarih yazarlari Le Puy Piskoposu Adhemar yaninda bulunan Foucher de Chartres Poitiersli bir papaz olan Pierre Tubedobe yaninda bulunan Raymond Aguilers ve yazari bilinmeyen ama Beomondo ya yakinligi ile bilinen Gesta Francorum tarihidir Ayrica 9 tane sahsi mektup da gunumuzde elimizde bulunmaktadir Bunlardan bes tanesi Antakya kusatmasi devam ederken yazilmistir Biri ise Haziran da kusatma sona erip sehir Haclilar eline gecmesinden hemen sonra hazirlanmistir Arapca olarak o gunler tarihi hicbir belge veya yazi elimizde bulunmaktadir Arapca cografya ve butun ansiklopedi yazarlari tek bir istisna haric bu olaydan bahsetmemektedirler O gunlerde yazilmis olan Arapca kronik tarihcilerin eserleri kaybolmustur ve bunlarin bulundugundan ancak sonraki tarihcilerin verdikleri gayet kisa referanslardan haberimiz olmaktadir Uc onemli Arap kronik tarihci bu konuya biraz detayli deginmislerdir Samli Ibn Kalanisi 1140 1160 yazdigi kronik tarih Birinci ve Ikinci Hacli seferleri icin oneme haizdir Bu tarih Hilal es Sabi nin buyuk kronik tarihine ek olmak hedefiyle yazildigi bildirilmis olmakla beraber Suriye deki olaylari da ele almistir Tarihci Ali Ibnu l Esir in 1230 1231 tarihinde yazdigi El kamil fit taʾrih konuyu gayet kisa ve ozlu olarak islemis ve kullandigi ve gunumuzde kaybolmus olan kaynaklari aciklamistir Kronikci tarihci Halepli Kemaleddin olaydan bir yuzyil sonra hazirladigi ansiklopedide bu konuyu yine kisaca ele almistir Kemaleddin de kullandigi ve gunumuzde kaybolmus olan Arapca kaynaklari acikca vermistir Bu kayip ama referans olarak verilen gunun Arapca kronik tarihcilerinin isimleri Maarat an Numan li Ibn Zubaik ve 1090 dogumlu Halepli El Azimi olarak bilinmektedir Antakya yi kusatmaya alan Haclilar ordusunun mevcudu hakkinda hic belge veya kaynak bulunmamaktadir Bu ordu kacmalar olumler ve savas zayiat ile devamli olarak mevcut kaybetmekte ama bati Avrupa dan devamli Haclilik ruhuna bagli kisileri cekmekte oldugu icin ordunun mevcudu degisken olmakta idi Bu ordu hakkinda bilgi verebilmek icin bir modern tarihcinin Hacli ordusu mevcudu konusuna verdigi yanit ele alinabilir Bu tarihciye gore Haziran 1097 Iznik Kusatmasi sirasinda Hacli ordusu 43 000 kisi idi ve Temmuz 1099 da Hacli ordusu mevcudu 15 000 kadardi Haclilar ordusunun Antakya onune gelmesiHaclilar Yagi Sayan in idaresi altinda bulunan arazilere Marat adli bir kucuk kasabadan girdiler Bu kasabadaki Hristiyan ahali bu kasabada bulunan Selcuklu garnizonundaki askerleri kovup kasabadan cikartmislar ve kasaba Hristiyanlar eline gecmisti Buradan Robert Flandarali komutasindaki bir Haclilar birligi guney doguda bulunan Atrah kasabasina gitti Bu kasabada bulunan Selcuklu garnizonu ise kasaba Hristiyanlari tarafindan oldurulmuslerdi 20 Ekim de esas Haclilar ordusu Asi Nehri uzerinde Demir Kopru mevkine geldi Burasi Maras tan ve Halep ten gelen iki yolun birlesip Asi Nehri ni bir kopruden gectigi bir mevkii idi Burada nehir uzerinde bulunan koprunun iki yakasina savunma kuleleri yapilmis olup boylece iyi tahkim edilmisti Haclilar kopruye gelir gelmez Le Puy Piskoposu Adhemar ve Robert Flandrali komutasinda hic beklemeden hemen hucuma gectiler Gayet cetin bir carpismadan sonra Haclilar kopruyu ele gecirdiler Bu sirada Antakya ya Yagi Sayan a sehirde depolanmak uzere goturulmekte olan koyun surusu ve zahire Haclilar eline gecti Ertesi gun Beomondo Guney Italya dan toplamis oldugu ordu ile bu mevkiye ulasti Buradan Boemondo nun komutasindaki Guney Italyalilar Haclilar birligi onculugunde Haclilar ordusu nehrin guney kiyisini takiben Antakya kalesi onune eristi 21 Ekim de Haclilar ordusu sehrin surlari onune geldi ve sehri kusatmak icin hazirliklara giristi Haclilar ordusu sehrin tum surlarini kusatmadi Buna bir neden bazi surlarin gayet sarp olan bir arazide kurulmus olmasi ve bu sarp kayalik sur kisimlarina onlara erismenin gayet zor hatta imkansiz olmasi idi Bu turlu surlara erisilebilse bile bir askeri birlikle buralarda savasa girismenin imkansiz oldugu asikardi Ayrica surlar o kadar uzundu ki bu surlari cevreleyecek kadar sayida asker Haclilar elinde bulunmamaktaydi Surlarin ilk defa onlerine geldikleri zaman Haclilar surlarin kuzey bati kosesinde yerlestiler Haclilar soylu komutanlari Antakya yi ellerine gecirmek icin hangi strateji uygulayacaklari hakkinda gorusmelere basladilar Su alternatifler gorusuldu Haclilara Anadolu da refakata etmis ve onlara danismanlik yapmis olan Bizansli general Tatikios Bizanslilarin 968 de Antakya yi Sasanilerden geri almak icin uyguladiklari stratejinin uygun olacaginin belirtmisti Bu strateji sehir kalesinin uzaktan blokaj yapilmasini ve sehre giris ve cikislarin tamamiyla kesilmesini ongormekte idi Bizanslilar sehre 19 km uzakta Bagras ta karargahlarini kurmuslar ve sehrin nakliye ve iletisim yollarini tamamiyla kesme blokajini uzaktan koordine ve kontrol etmislerdi Haclilar da kisin sehre blokaj uygulandiktan sonra ta ilkbahar da kis firtinalari dinmis olan Akdeniz uzerinden Avrupa dan ve hatta Bizans tan yeni askeri takviyelerin gelmesi icin bekleyebilirlerdi Eger o zaman Antakya acliktan dolayi teslim olmazsa taze guclerle dogrudan dogruya kale duvarlarina saldirinin Anadolu yu gecmis olan yorgun ordu ile saldiridan daha basarili olacagi kabul edilmekte idi Raymond de Saint Gilles Hacli ordusunun hemen bekledigi takviyelerin ve surlara hucum etme aletlerinin hazirlanmasindan hemen sonra biran evvel surlara ve sehre hucum etmeyi tercih etmekte idi Surlar onunde beklemenin Haclilar ordusunun erzak ve iase tedarik sistemlerini zorlayacagini ve orduda salgin ve hastalik cikmasi imkani arttigini iddia etmekte idi Bu dogrudan dogruya surlara saldirmanin uygunsuz ve etkisiz olacagi inanci genellikle Haclilar ordusuna hakimdi Gunun kronik tarihcilerinden Raymond Aguilers Raymond de Saint Gilles in sahsi papazinin su sozlerine eserinde yer vermistir Antioch sehri kalesi o kadar tahkimlidir ki o surlara dogrudan dogruya insanlarla ve kusatma makineleri ile saldirma hucumlarindan hic korkmamaktadir butun insanlik birlikte bir saldiriya gecseler bile boyle tahkimli surlari ellerine geciremezler Beomondo ise yeni asker takviyeleri ve kusatma aletlerinin orduya gelmesi uzerinde durdu Tancred Iskenderun dan gelmekte idi Ceneviz Cumhuriyeti nin donanmasinin St Symeon modern Samandagi limanina hemen gelmesinin beklendigi soylentileri yaygindi Kutsal Roma Imparatoru nun denizden yeni kusatma manciniklari gondermekte oldugu ogrenilmisti Ayrica beklenirse sehrin direnme komutanina iceriden ihanet edebilecek kisileri casuslar gondererek bulup kullanmak imkani olacakti Bunun icin Beomondo uzunca surecek bir kusatma on gormekte idi Bazi tarihciler Beomondo nun bu teklifinin altinda Antakya yi fetihten sonra bu sehre kendinin hukumdar olmayi bekledigini ve hukumdari olacagi sehrin bir buyuk hucumla talan edilip yakilip yikilip zenginliklerinin bosa gitmesini istemedigine yormaktadirlar Birinci Kusatma 21 Ekim 1097 2 Haziran 1098 Kușatmanin baslamasi Hacli ordulari ac perisan arka arkaya Ekim 1097 de Antakya kalesi onune gelmeye basladilar O zaman kale komutani Turk asilli 1085 te Antakya yi fetheden Buyuk Selcuklu Devleti sultani Meliksah in bir gulam emiri olan ve onun tarafindan yaklasik 1090 de Antakya Emiri olarak tayin edilen Emir Yagi Sayan di Arap tarihci Ali ibn el Esir in cok ayrintili olarak verdigi gibi Hacli ordularinin gelisini onceden haber alan Emir Yagi Sayan sehirde yasayan Hristiyanlarin dindaslarina yardim etmesinden korktugu icin butun Hristiyan erkekleri ufak bir hile ile kale disina cikartti Tum Hristiyan erkekleri bir gun kale disinda yapilacak siper kazmaya cagrildilar Fakat bu siperler kazilip bitirildikten sonra bu Hristiyan erkekler geri donunce kale kapilarinin kendilerine kapali oldugunu gorduler Bu sehirden surgun edilmis olanlarin bir kismi baska yerlere gittiler Fakat onemli bir kismi esleri cocuklari ve yakin akrabalarindan ayrilmak istemedikleri icin kale disinda kamplarda kaldilar Bunlardan zaman zaman bir iki kisi kale surlarinin gorulmez bilinmez yerlerinden sehre girip cikmaya basladilar Kusatma ilerledikce bunlari her iki taraf da diger taraf hakkinda bilgi toplamak ve casusluk yapmak icin kullandilar Haclilar ordusu birkac gruba bolunup surlarin onunde degisik ordugahlar kurdular Beomondo kendi birlikleri ile San Pavlus Kapisi onundeki sektorun komutasini aldi Raymond de Saint Gilles ordusu ile Kopekler Kapisi onunde yer aldi Raymond un saginda Godfrey de Bouillon birlikleri ile Duk Kapisi onunde idi Ordunun geri kalan birlikleri Beomondo nun gerisinde konumlandilar ve komutanlarin kararindan sonra sevk edilecekleri mevkilere yerlesmek icin beklemeye koyuldular Iki kale kapisi Kopru Kapisi ve San Jorj Kapisi onlerinde gecici olarak Haclilar birlikleri mevzi almadilar Haclilar istihkamcilari hemen Asi Nehri uzerinde Godfrey de Boouliion un kampindan surlar altinda bulunan mevkilere tahta botlardan bir kopru yapmaya koyuldular Bu kopru hazirlaninca Haclilar nehrin uzerinden gecerek nehrin guneyindeki surlar ile nehir arasinda mevziler kurdular ve Iskenderun ve Samandagi yonunden sehre gelen yolu kestiler Sehrin batisinda ise Asi Nehri uzerindeki koprunun disinda kalan ve sehir surlari disinda bulunan araziler once Yagi Sayan in elinde kalmisti Bu yerlesimden sonra tarihcilerin dunya o cagin en onemli kusatmasi oldugunu iddia ettikleri 9 ay surecek olan ilk Antakya Kusatmasi basladi Kac kisinin bu kusatmaya istirak ettigi gayet tahminidir Modern tarihcilerden olan Runciman a gore Kalede emrinde 6 000 veya 7 000 askeri bulunuyordu Gunun kronik tarihcilerinden olan Raymond Aguilres in eserinde sehri savunan ordu soyle nitelendirmektedir Bundan baska sehir icinde iki bin iyi egitimli asil sovalye ve dort bin veya bes bin alelade sovalye ve on binden daha fazla piyade asker bulunmaktaydi Buna karsilik modern bir tarih yazarina gore Hacli ordusu yaklasik 30 000 kisi idi Haclilar Antakya onlerine geldikleri zaman bu sehir etrafindaki kirsal alanlar her turlu insan ve hayvan iasesi icin gayet verimli tarlalar halinde idi Haclilar ordusu gelecegi hic dusunmeden bu tarlalardan toplanan yiyecek ve iaseyi yiyip bitirmeye koyulmustu Fakat bu kaynaklar kullanilip bitirildikten sonra sehir yakinlarinda yiyecek ve iase toplamak gittikce guclesmisti Toplama gruplari daha buyuk alanlara yayilmaya basladilar Hacli ordusu devamli yiyecek ve hayvan yemi sikintisi cekmeye basladi Mevsim ilerledikce bir kis olmamakla beraber insan ve hayvan yiyecek ve iase maddeleri gayet zorlukla bulunmaya basladi ve cok gecmeden hic bulunmaz oldu Aralik 1097 basinda Haclilar ordusunun elinde hicbir yiyecek ve iase stoku kalmamisti Buna karsilamak icin iase toplama birlikleri kurulup etrafa hatta Halep civarlarina kadar yayildilar Haclilar beklemedikleri durumlarla karsilasmislardi Gec mevsim dolayisiyla hava devamli yagisliydi sehrin etrafi camur deryasina donmus sehir bati duvari kenarindan gecen Asi Nehri yukselmisti ve sanki doganin bu aksilikleri yeterli degilmis gibi Haclilarin hic alismadigi ve buna alismayanlari cok korkutan bir dogal olay zaman zaman hissedilmekteydi Antakya bir deprem hatti uzerinde olup hic beklenmedik anlarda hafif depremler olmaktaydi Emir Yagi Sayan resmen Suriye Selcuklu Halep Meligi Ridvan a tabi idi Fakat Yagi Sayan Haclilar gelmeden once Sam daki Suriye Selcuklu Șam Meligi Dukak a gayet yakindi Haclilarin gelmekte oldugu haberi Antakya ya ulasinca once ona oglu Sems ul Devle yi gondererek ondan askeri yardim istedi Sam Meliki Dukak ona destek verecegini bildirdi Atabeyi olan Tugtekin ve Hums emiri Canah ad Devle de Antakya ya askeri yardima katilacaklarini acikladilar II Robert Flandrali Flandra kontu Bir 14 yuzyil yazma eserdeki resim Birinci Hacli seferinin kronik tarihcileri Haclilarin once dogrudan dogruya kale duvarlarina hucum etme taktigini uyguladiklarini ve ne guclerin teksif edilip ufak bir kale sur kismina agir saldirilar yapilmasi ve ne de genis bir cepheden surlarin buyuk bir kismina saldirip savunanlarinin zayif noktalari bulmaya calisma sekilde direkt saldirilarin sonucsuz kaldigini bildirmektedirler Gunun kronik tarihcisi olan Raymond Aguilers onemli Hacli komutanlardan olan Raymond de Saint Gilles in bu turlu direkt saldirilarin basarisiz olmasini soyle acikladigini belirtmektedir Antiok o kadar iyi tahkim edilmistir ki ne kusatma makinelerinin surlari delmesinden ne de tum insan ogullarinin hep birlikte tek bir insan gibi surlara karsi yaptiklari saldirilardan korkmamaktadir Bu basarisizliga ragmen Haclilar komutanlari direkt hucum seklindeki saldirilardan vazgecmemeye kararliydilar Komutanlar bu direkt saldirilar yeterli sayida tekrarlanirsa dusmanin moralinin kirilabilecegine ve surlarda nispeten zayif bir mevkinin bulunup buradan sehre girilebilecegine hemfikirdiler Haclilar ordularinin ordugahlarini surlarin nispeten dibinde kurmaya karar vermeleri de sorunlar dogurdu Antakya ya Haclilar ile birlikte gelen ve Haclilara Bizans ordusunun tecrubelerini ogretmek icin Imparator Aleksios tarafindan danisman olarak saglanan Bizansli general Tatikios kusatmanin baslangicinda bu cesit ordugah mevkilendirmesi aleyhine cikmis ve ordugahlarin surlardan uzakta kurulmasini tavsiye etmisti Ordugahlarin surlarin hemen yakinlarina kurulmasi bu ordugahlarin kale icinden huruc yapip cikacak buyuk ordularin veya kucuk baskinci birliklerin devamli hucumlarina hedef olma imkanini dogurmaktaydi Gercekten de ilk bir iki hafta icinde Antakya kalesi savunuculari bir savunma stratejisi uygulayarak buyuk veya kucuk hicbir huruc hareketi yapmadilar Fakat sonradan kale komutani Yagi Sayan daha aktif bir strateji uygulamaya koyuldu Kale surlari icinde bulunan birlikler baskin birlikleri olarak organize edildiler ve degisik zamanlarda degisik kale kapilarindan hic tahmin edilmeyen bir anda hemen beklemeyen bir gucle cikip o kapinin en yakinda bulunan Haclilar ordugahina hucumlar tertip etmeye ve boylece kusatmaci guclerin ordugahlarini savunan mevzilerine yuklenip bu ordugahi taciz etmeye basladilar Ozellikle Puy Piskoposu Adhemar ve Raymond de Saint Gilles in surlara cok yakin olan ordugahlari birkac kez Kopekler Kapisi ndan cikip Kopekler Koprusu nu gecip saldirmasina hedef oldu Bu ordugahta bulunan askeri birlikler ellerinde cekic kama kurek Kopekler Koprusu nu yikmaya giristi ama bu gayet uzun almakta idi ve bu kopruyu yikmaya calisan Haclilar kaleden mancinikla tas atimlarindan buyukce ziyan gordu ve Haclilarin kopruye pek zarar vermesi onlendi Bir diger boyle hucum sirasinda kopruyu yikmaya calisan Hacli askerlerini ustten mancinik atislarindan korumak niyetiyle uzeri epeyce dayanikli bir cati ile kaplandi bu catinin yeri istenirse degistirilebilir sekilde idi Ama bu sefer de savunucular kale icinden kucuk bir baskin birligi cikartip bunlarla bu ustu kapali mevzilere hucum etmeye basladilar En sonunda Haclilar Kopekler Koprusu basina yeni yapilmis uc yeni mancinik yerlestirip Kopekler Kapisi ndan yapilacak huruclari ve baskinlari durdurmayi ve Musluman savunucu gucleri bloke etmeyi basardilar Kusatmanin bu ilk kisminda Akdeniz uzerinden getirilen silah ve ek asker takviyelerinin gelmesi sirasinda bunlarin savunmasi bir sorun olmustu Raymond Aguilers St Symeon modern Samandagi Limani nin daha Haclilar Antakya ya erismeden denizden gelen Ingiliz Haclilar tarafindan Haclilar ellerine gecirildigini ve Ingilizlerin burada gayet etkin bir deniz nakliye merkezi kurduklarini yazmistir Antakya daki Haclilara takviye askerleri ve tedarik esyalari Ceneviz Cumhuriyeti nin sagladigi gemilerle bu St Symeon Limani na getirilip sahile bosaltilmakta ve oradan da at katir ve arabalar gibi kara yuk vasitalari ile Antakya onune yine Cenevizli koruma birlikleri refakatinde Antakya kalesi onune getirilmekte idi Fakat bu limandan Antakya ya gelen yol surlarin yakindan gectigi icin kaleyi savunucularin kullandigi oklara ve manciniklara hedef olmakta hatta huruc ile kaleden cikan savunucularin baskin seklinde yaptiklari saldirilara maruz kalmakta idi Cenovali kronik tarihci Caffaro di Rustico da Caschifellone 17 Kasim da St Symon Limani na gelen 13 Ceneviz gemisinin limana yanasip asker ve esya silah ile tedarik mallarini liman kiyisina bosaltildigini ve bunlarin kara nakliye konvoylari halinde grup grup Antakya ya dogru yurumeye basladiklarini bildirir Bu kara nakliye konvoyu Cenevizlilerinin korumasi altinda kara surlarinin yakinindan gecmekte iken surlardan atilan oklar ve diger silahlardan buyukce insan zayiati verdiklerini bildirmektedir Bunu uzerine Beomondo ya bagli birlikler kaleden atilan ok ve diger silahlardan zayiati onlemek icin kalenin kuzeydogusu surlari onunde bulunan yolun kale tarafinda ve San Pavlus Kapisi yakininda toprak yiginlarindan yapilmis koruyucu mevziler ve oradaki kucuk bir tepe uzerine topraktan bir kale yapmaya basladilar Bu yeni yapilan mevziler ile kaleye Malregard adi verildi ve bu mevziler ve kale Ceneviz guclerinin getirdikleri takviye guclerinin ve tedarik mallarinin bundan boyle daha emniyetle kusatmaci ordulara zayiatsiz eristirilmesine neden oldu Avrupa dan Cenevizlilerin getirdikleri asker takviyelerin basinda Guney Italya ve Sicilya dan yeni askerlerle birlikte in gelmesi oldu Tancred birlikte getirdigi yeni ordusu icin amcasi olan Boemondo nun ordugahinin hemen batisinda bir yeni ordugah kuruldu Kis Haclilarin yiyecek tedariki Aralik ta kritik seviyelere dusmustu Tam bu sirada Godfrey de Bouillion hastalandi 28 Aralik ta Boemondo ve Robert Flandrali yaklasik 20 000 kisilik bir buyuk ordu ile talan ve gasp ile erzak tedariki toplamak amaci ile Asi Nehri nin yukari vadisinden Hama yonunde bir sefere ciktilar Yagi Sayan Haclilar ordusunun bu sekilde bolundugunden haberdar olmustu ve bir huruc hareketi yapip kampata kalan Haclilar ordusuna saldirida bulunmak istemekteydi Tedarik birliginin iyice uzaklasmasini bekledi ve huruc hareketine ancak 29 Aralik aksaminda basladi Kale kapisindan ciktiktan sonra Yagi Sayan ordusu ile nehrin karsinda bulunan Raymond de Saint Gilles ordugahina saldirdi Haclilara buyuk zayiat vermeye basladi Haclilarin Papa Temsilcisinin sancaktari da bu zayiata arasinda idi Haclilar komutani Raymond de Saint Gilles bu surpriz baskini beklemiyordu Ama ordusunu nispeten cabukca toparladi Yagi Sayan in baskini karsilamak icin alelacele bir sovalyeler birligi organize etti ve hemen Yagi Sayan uzerine bir agir suvari taarruzu duzenledi Bu gece agir suvari taarruzunu hic beklemeyen Yagi Sayan in kale savunucusu piyade birligi kaleye duzenli sekilde geri cekilmek zorunda kaldi Raymond de Saint Gilles in bu agir suvari taarruzu Yagi Sayan in surpriz baskininin sonucunu nerede ise Haclilar lehine degistirecekti Raymond de Saint Gilles in suvari birligi kopruyu gecip sehir kapisindan iceri girip sehir kapisinin hemen icinde bir mevkiye ellerine gecirmisti Sehir kapisinin yeniden kapatilmasini onlemekteydiler Eger bunu takip edebilselerdi kalenin Haclilar eline gecmesi mumkun olabilecekti Fakat tam bu sirada bir suvari atindan dustu ve suvarisiz at saga sola saldirmaya basladi Gecenin karanliginda cikan bu karmasik durum Hacli suvarilerini once sasirtti sonra da bu suvariler panige kapildilar ve ellerine gecirdikleri kale ici mevkiinden cekilmeye basladilar ve kopru uzerinden geri gecerek taarruzun baslangic mevkine donmeye calistilar Kale savunuculari bu kacan suvarilerinin arkasini birakmayip onlari gayet yakindan takip ettiler Bu nedenle kacan Hacli suvariler kendilerini toparlama imkani bulamadilar Bu kacma kovalamaca muharebesinden sonra onceki duruma donus oldu ve hic neticesiz hic yenisememe sonucu ortaya cikti Buna ragmen iki taraf da buyuk zayiat verdiler Beomondo ve yegeni Tancerd Bir 14 yuzyil yazma eserdeki resim Yagi Sayan kaleden huruc harekati yapmakta ve Raymond de Saint Gilles le yakin savasa girismis iken Sam Meliki Dukak komutasindaki bir Samli ordu birligi baslarinda Melik Dukak olarak Antakya kalesi kusatmasini kirmak ve sehirde sarilmis kalan orduyu kurtarmak hedefiyle Sam dan Antakya ya yuruyuste bulunmakta idi Boemondo ve Robert Flandrali nin buyuk tedarik toplama ordusu da hic haberdar olmadan bir buyuk Sam Meligi ordusuna karsi gitmekteydi 30 Aralik ta Dukak Sam ordusuyla Sayzar a vardigi zaman bir kesif birligi yakinda bir buyuk Haclilar ordusu bulundugu haberini getirdi 31 Aralik ta Dukak dusmanlarinin yolun ilerisinde oldugunu bilerek Boemonda ve Robert Flandrali da hala kendilerine karsi ne geldiginden habersiz birbirlerine dogru yuruyuse devam ettiler Iki ordu Albara adli bir koyde karsi karsiya geldiler Hacli ordusu Robert Flandarali nin ordusu onde ve Beomondo nun guney Italyali ordusu arkada olarak ilerlemekteydi Robert Flandarali ordu ile Dukak in ordusu ile karsilasir karsilasmaz hemen yakin catismaya giristiler Arkadan gelen Beomondo da hemen bu yakin muharebeye katildi Bu catismada Duksk in ordusu epeyce zayiat verdi Haclilar ordusu Dukak in ordusuna karsi ustun savasmakla beraber Hama ya cekildiler Haclilara tedarik toplama ordusu verdigi zayiat yuzunden tedarik toplama hedeflerine varamadan geri cekilip Antakya etrafinda bulunan ordugahlara donduler Bu beklenmedik catisma ve geri cekilme yuzunden capulculukla ellerine gecirdikleri et ve sut hayvanlari surusunu bu catismalarda kaybettiler Boylelikle talan ve zorbalikla tedarik toplama cabalari bosa gitti Topladiklari tedarik maddelerini ve hayvanlari carpismalar dolayisiyla ordugahlarina getiremediler Bu tedarik toplama seferine baslamadan once yanlarinda tasidiklari erzak iase ve tedarik stoklarini da yolda kullanip donerken bu stoklari yenileyememislerdi Bu catismalardan sonraki bir ay da her iki taraf icin de gayet fena gecti 30 Aralik ta bir buyukce deprem oldu Sonraki haftalarda da gunessiz soguk ve hic alisilabilmis mevsimlik yagislara hic benzemeyen yagmurlu hava devam etti Dukak ordusu ile bu kotu hava durumu altinda savas yapilamayacagina karar vererek Haclilarla daha fazla catismalara girmekten sakindiktan sonra Sam a geri dondu Haclilar bu beklenmedik depremi ve devamli yagmuru havayi dinsel olarak yorumladilar ve deprem ve devamli yagmurun kendilerinin tanrinin gozunden dustuklerine birer nisane olarak gormeye basladilar Hacli savascilar koyu dindardilar ve talancilik gibi gunahlardan tovbekar olarak kendilerini kurtulmak istemekteydiler Papalik Temsilcisi Puy Baspiskoposu Aghemar tam bu sirada bir dinsel emir cikararak bir Hacli askeri bu gunahlari islerse ve bu gunahlardan tovbe ettigini gostermesi icin savascisinin uc gun suren tam bir oruc yapmasi gerektigini acikladilar Boylece bir Hacli askerin islemis oldugu gunahlar gunah cikaran bir papaza gorunup dinsel itiraf yapmadan cikartilmis olmaktaydi Haclilar arasinda yiyecek ve erzak kitligi hala devam etmekte idi ve bu uc gun suren bir tovbe orucunun yapilmasi azalan erzak ve iase uzerine olan tuketim baskisini azaltacagi de dusunulmekte oldugunu aciga cikartmaktaydi Bu acligin ortaya cikarttigi onemli bir gelisme ise Haclilarin ordusunda bulunan erzak ve iase sti oklarinin o kadar azalmis oldugu gorulmekte ve kadar az yiyecek stok seviyelerin Haclilara da yedi kisisinden ve birinin aclik tehlikesi gecirmekte ve cok gecmeden acliktan olme tehlikesinin daha da artacagi sanilmaktaydi Ilkbahar Subatin gelmesi ile Antakya da baslayan ilkbahar Haclilar ordusu icin erzak ve iase durumunu biraz iyilestirdi Haclilara refakat eden Bizans generali Tatikios Haclilar ordusuna daha once verdigi nasihatleri yenileyerek kaleyi yakindan kusatip saldiri ile alma plani yerine uzaktan kaleyi tecrit edip bloke etme stratejisinin uygun olacagi hakkindaki tavsiyelerini yeniledi Fakat Haclilar ordusu komutanlari yine de Bizans generalinin tavsiyelerini bir kenara ittiler Bunun uzerine Tatikios Haclilar ordudaki gorevinden ayrildi ve Konstantinopolis e geri dondu Konstantinopolis te Tatikios imparator Alaksius huzuruna cikip onunla yaptigi konusmada Beomondo nun kendisine Haclilar ordusu ileri gelenleri arasinda Bizans imparatorunun gizlice Turkleri Haclilar aleyhine tesvik edip Haclilara ihanet ettigi inanci bulundugunu ve bunun dolayisiyla Haclilar komutanlarinin kendi aralarinda imparatorun oldurulmesi hakkinda bir suikast komplo planinin hazirladiklarini soyledigini imparatora bildirdi Haclilar arasinda Beomondo taraftarlarinin da bu namertce fikirlere inanan ve haince planlari yapanlarin Haclilarin kazandiklari eski Bizans arazilerinin tekrar Bizaslilara geri vereceklerine dair verdikleri yeminleri tutmamak isteyenler tarafindan yapildigini imparatora anlatti Tam o siralarda Haclilar ordugahina bir buyuk Turk ordusunun toplanmakta oldugu ve bu ordunun hedefinin Haclilar ordusunun Antakya Kusatmasi ni kirmak oldugu haberleri ulasti Beomondo bu haberi kendini Antakya hukumdari sectirme fikirlerini pekistirmek icin kullandi Eger Haclilar komutanlari sehri ele gecirdiklerinde Antakya hukumdarligini kendine vermeyi kabul etmezlerse kusatmayi birakip kendi Norman ve guney Italyali Haclilar askeri birlikleri ile birlikte Italya ya geri donecegini acikladi Diger onemli Haclilar komutanlari olan Godferoy de Bouillion ve Raymond de Saint Gilles ozelikle Beomondo nun Tatiakos a ifsaatini ve daha sonra da seferi birakip geri donme tehdidinin Beomondo nun Antakya hukumdarligina uzun zamandir gozlerini dikmis oldugunu iyi bildikleri icin bunlarin Beomondo nun yaptigi blofler olarak nitelendirdiler ve onun isteklerini hicbir sekilde kabul etmediler Fakat alelade Haclilari askerleri ve asagi rutbede asil olan Haclilar sovalyeler arasinda Beomondo buyuk bir taraftar topladi Haclilarin haberlerini aldigi ordu Suriye Selcuklular Halep meligi Ridvan in hazirlamis ve yola cikartmis oldugu ordu idi Suriye Selcuklular Halep meligi Ridvan Ocak 1098 de Yagi Sayan in asker destegi istegine karsi bir sartla bu Yagi Sayan in bu istegini yerine getirebilecegini ona bildirmisti Bu sart Yagi Sayan in kendine Halep Meligi ne tabi bir emir olarak kabul ettigini bildirmesi idi Yagi Sayan bu sarti kabul edip kendini Ridvana tabi oldugunu ilan etmisti Bundan sonra Halep Meligi Ridvan Diyarbakir emiri olan kuzeni Artuklu Sokmen Bey ve kayinpederi olan Hama emrinden askeri destek alarak birkac bin suvariden olusan buyukce bir ordu hazirladi Bu ordu Subat ta yuruyuse baslayarak Antakya yakinlarinda Halep ten 55 km batida olan Harem sehrine geldi Burada Haclilar askeri kampina taarruza hazirlandilar Haclilar ordusu bu gucun gelisi haberini alir almaz Beomondo nun tekliflerine gore bir savunma plani hazirladilar Haclilar piyade guclerinin ordugahi korumasini ve 700 kadar sovalyeden olusan agir suvari birliginin bir gece baskisi yapmasini planladilar 8 Subat aksami sovalyeler agir suvari birligi Asi Nehri uzerine kurulan sallardan olusan kopruden gecerek Demir Kopru Kavsagi na yonelik Musluman destek birliginin arkasindan musluman okcularin saf tutmasi onleyecek sekilde gayet suratle bir suvari aksam baskini yaptilar Sonra sovalyeler geri cekilip Halep ordusunu gayet dar ve Muslumanlarin asker sayisi ustunlugunu kullanip iki yandan saldiri yapmalarina imkan vermeyen kucuk bir duzluge girmesine izin verdiler Bu dar araziye giren Halep hafif suvari birligine Haclilar tekrar cepheden dortnala bir agir suvari taarruzuna gectiler Helep Meligi nin hafif suvari ordusu buna karsilik vermeyerek dagildi ve duzensiz bir sekilde Halep e dogru geri cekilmeye basladi Halep ordusunun duzensiz geri cekilmesi sirasinda Harem sehri kalesinde bulunan Halep askerleri de panige kapildilar ve kaleyi bosaltip diger geri cekilenlerle Halep e donduler Haclilar ordusu birlikleri boylece Harem kalesini de ellerine gecirdiler Yagi Sayan ise kaledeki askeri gucunun hemen hepsi ile kaleden huruc hareketi yapti ve Haclilar piyadelerinin savunduklari ordugahlarina saldiriya gecti Bu saldiriya karsi kendilerini guc savunan Haclilar piyadeleri ogleden sonra geri cekilmeye basladiklari sirada ordugaha Haclilar Sovalyelerinin Ridvan in destek gucunu dagittigi haberi ulasti Bu haberin ne oldugunu hemen anlayan Yagi Sayan ordusunu duzenli olarak tekrar surlar gerisine cekmeyi basardi Boylece komutanlarinin yeteneksizligi dolayisiyla Ridvan in gonderdigi hafif suvari ordusu Haclilar ordusu ile yaptigi muharebede Haclilar ordusu tarafindan maglup edildi 4 Mart ta Antakya kusatmacilarina liman gorevi yapan St Symeon modern Samandagi na Bizanslilar gonderdigi erzak ve malzeme tasiyan bir buyukce Hristiyan filosu yanasti Orderic Vitalis adli bir tarihciye gore bu filo surgune gonderilmis olan Ingiltere Sakson krali Edgar Atheling nin Hacli seferidir Diger tarihciler Bu filonun Edgar in komutasinda olmadigini iddia etmekteydiler Kimin komutasi altinda olursa olsun bu filonun getirdigi malzeme ile ornegin mancinik insa etmek icin gerekli kereste bu kusatma icin gayet onemli idi Bu malzemeler Antakya onune nakledilmekte iken Yagi Sayan in kaleden bir huruc hareketine basladi Bu elzem malzemeyi kaybetmemek icin Boemondo ve Raymond Saint Gilles kendi askerlerini refakat ve koruma gucu olarak kullandilar Bu guc 100 kisi kadar zayiat verdi ve bazi malzeme de kaybedildi Bunun uzerine Boemondo ve Raymond Saint Gilles askerleri ile Antakya kalesi disindaki kendi ordugahlarina cekilmeye zorlandilar Bu refakat gorevi yapilmakta iken ortaya cikan kaleden huruc hareketi saldirisi sirasinda Boemondo ve Raymond Saint Gilles in olduruldugu soylentileri cikti Tam bu ilk huruc hareketi devam etmekte iken Haclilar uzerine baskiyi artirmak ve kaleye donecek olan ilk huruc hareketinden Haclilarin dikkatini donusturmek icin aleden ikinci bir huruc hareketi baslatildi ve bu kale disindaki ordugaha yoneltildi Bunlari karsilamak icin Godfrey de Bouillion kendine bagli birlikleri harekata soktu ve refakatci gucleri destekten vazgecmeleri gerekti Boemondo ve Raymond Saint Gilles askerleri ile ordugaha geri cekilmesi ile Haclilar ordusu huruc hareketi yapanlari kaleye geri puskurttu Boylece Haclilar tarafindan yapilan bu karsi taarruzlar sonucunda kaleden cikan gucler 1200 1500 kadar olu zayiat verdiler Bundan sonra Haclilar getirilen malzemeleri kullanarak Mahomarie adini verdikleri tahtadan bir savunucu kule ve bircok mancinik insa etmeye koyuldular Toulouse Kontu Raymond Saint Gilles insa edilen Mahomarie adli tahtadan savunucu kulenin idare ve komutasini yuklendi Bu hazirlanan askeri kusatma makineleri ve tahta kule vasitasiyla Haclilar ordusu Yagi Sayan in kale savunucularinin kale kapilarindan surpriz yaratan huruc hareketlerinin Haclilara lojistik destek icin Samandag ve Iskenderun limanlarindan erzak ve levazim getirme nakliyatina kostek vuran siddetini ve surpriz degerini kaybetmelerini sagladilar Ayni zamanda sehrin Sen George Kapisi batisinda bulunan ve o zaman kadar kale savunuculari tarafindan bir erzak deposu olarak kullanilan ve kronik tarihcilerce Tancred in Kalesi adi verilen metruk manastiri da ele gecirip bunu tamir ettiler Bu tamir icin Haclilarca 400 gumus mark kullanildigi bildirilmistir Alinan bu tedbirler dolayisiyla ilkbahar ilerledikce Haclilar bir kusatmaya karsi gayet iyi hazirlikli olan Antakya sehrini kusatmalarin etkinligini artirip sehrin kale surlarinin disarisi ile iliskilerini daha da kisitlamayi basardilar Fatimiler diplomatik girisimi Nisan ayinda Misir da bulunan Fatimiler devletinden bir elcilik heyeti Antakya kusatmasini yapan Haclilar ordusu ordugahina geldi Bu elcilik heyeti Fatimiler devletinden cocuk Fatimi halife Mustali nin naipligini yapan ve Fatimiler devletinin gercek yoneticisi olan Vezir El Efdal Sehinsah tarafindan gonderilmisti Fatimiler elciler heyeti ile muzakereleri yurutmek Haclilar temsilcisi Arapca bilen Pierre L Hermit secilmisti Fakat bu muzakereler her iki tarafinda degisik ve birbirine catisan prensiplere dayanmalari nedeni ile sonuc vermedi Fatimiler Selcuklulari kendilerine dusman saymaktaydilar Haclilar da Selcuklulara dusmandilar Vezir El Efdal Sehinsah dusmanima dusman olan benim dostumdur prensibinin gecerli olacagini kabul etmisti Fatimiler Haclilar ordusu ile bir muttefiklik ve saldirmazlik antlasmasi yapmayi mumkun bulmaktaydilar Fatimiler veziri ve ileri gelen yoneticilerinin bu politik sonuca varmalari Haclilar hakkinda bilgilerinin eksik yanlis ve hatali onverilere dayandirilmasindan ortaya cikmisti Fatimiler Veziri ve ileri gelenleri hatali olarak Haclilari disislerinde tuccar tutumunda olan Bizanslilarin bir temsilcisi hatta Akdeniz de ticaret yapan Italyan denizci devletlerin bir benzeri olarak gormekteydiler Selcuklularin Filistin ve Kudus u istilasinin baslamasindan once Suriye ve Filistin bu arada Kudus hakkinda Fatimiler Bizanslilar ve tuccar Hristiyanlar arasindaki gayet dostane iliskiler bulunmaktaydi Filistin ve Kudus un yeniden Fatimiler eline gecmis olmasi ile Haclilarin tatmin olacaklarini ve iliskilerin eskisi gibi dostane olarak yeniden baslayacagini ummaktaydilar Fatimiler bu dostane iliskilere geri donmenin Haclilari tatmin edebilecegini dusunmekteydiler Bu nedenle Antakya ya Haclilara gonderilen elcilerin Haclilar ve Fatimiler arasinda bir saldirmazlik anlasma yapmalarini ve Haclilarin Fatimiler in kuzey siniri olan Lubnan da bulunan Kelp Nehri nden guneye gecmeyeceklerini beklemekte idiler Fakat Haclilar ordusu ne Bizanslilarin bir kolu ve ne de diger tacir Avrupalilardi Cogunlugu koyu Katolik ve Hacli olarak savasmakla dinsel hac gorevini yerine getirdikleri ve Tanri tarafindan boylelikle tum gunahlardan affedildikleri prensibine bagli fanatik inancli kisilerdi Kudus sehrinin kendileri icin kutsal oldugunu ve muzakerelere acik olmayan bir prensip olarak Hristiyan olmayan bir devletin yonetimi altinda kalamayacaginda israr etmekteydiler Bu birbirine tamamiyla zit ve ile catisan iki prensip uzerinde anlasma imkansizligina ragmen Haclilar Fatimiler elci heyetine gayet iyi ve dostane davrandilar Onlar Antakya civarindan ayrilmakta iken onlara Turklerden ganimet olarak ellerine gecirdikleri hediyeleri sundular Antakya kalesinin Haclilar ordusu tarafindan ele gecirilmesiHaclilar ordusunun Antakya kalesini fethetmesi Bir 14 yuzyil yazma eserdeki resimTaranto Kontu Beomondo Antakya icinde Haclilarin Antakya kalesi kusatmasi devam etmekte idi Mayis 1098 de Musul dan Musul Atabeyi Gurboga komutasinda yuruyuse baslayan ve diger musluman hukumdar ve emirlerin ordulari ile takviyeler alip gittikce buyuyen ordu Antakya ya destek vermek icin yolda bulunmaktaydi Bu daha once Antakya aya destek saglamak icin harekata gecmis olan ordulardan kat kat buyuktu Suriye Selcuklulari Halep Meligi Ridvan Sam Atabeyi olan Tugtekin ve Sam Meligi Dukak aralarindaki anlasmazliklari gecici olarak bir kenara atarak bu orduya katilmislardi Bunlarla birlikte Artuklular diger kucuk Guney Anadolu ve kuzey Suriye emirleri ve Iran da bulunan tabi Selcuklu devletleri ordulari da katilmis ve Gurboga ordusu buyumustu Gurboga bir stratejik hata yaparak bu harekatinin geciktirip uc hafta suren bir askeri harekatla ordun Antakya yolundan ayrilmasina karar verdi Bu ordu ile Haclilar Urfa Kontlugu elinde bulunan Urfa kalesine saldirdi ve bu kaleyi kusatma altina aldi Bu kale Urfa Kontu Boulognelu Baudouin tarafindan gayet basarili olarak direnis gosterdi ve Gurboga kaleyi eline geciremeden kusatmayi kaldirip Antakya uzerine yuruyuse yeniden basladi Antakya yi kusatan Haclilar ordusu komutanlari kaleyi Gurboga erismeden bile ellerine gecirmenin elzem oldugunu anladilar Yoksa on cenahtan Gurboga nin yeni ordusu ve diger arka cenahtan kaleden huruc yapacagi gayet muhtemel olan Antakya Emiri ve kale komutani Yagi Sayan in ordusu arasinda kalip imha edilmelerinin mumkun oldugunu anladilar Bu komutanlardan Beomondo Antakya kalesinin daha onceki kusatmalarda fethini de goz onune alarak bu kalenin ancak kale icinde ortaya cikan bir ihanetle kale kapilarinin acilmasi ile olacagini dusunmekteydi Bunun icin Yagi Sayan tarafindan sehir disina surulmus olan Hristiyan erkeklerden sehir icinde ailesi olup bunlarla surlarin kiyisindan kosesinden gecerek sehre girip sahsi iliskilerini devem ettiren Hristiyan erkekler aradi Bunlar her iki tarafca bazen bilinmekteydi ve her iki tarafta bunlari kendi casuslari olarak kullanmaktaydi Beomondo bunlarla konusmalar yapti Bunlar araciligi ile sehirde bulunan savunucu askerlerden sehre ihanet edecek kisilerin olup olmadigini arastirtti Cok gecmeden bu niteliklere uyan Ermeni asilli Musluman donmesi adinda bir kisi bulundu Firuz Ermeni asilli bir askerdi ve ozellikle metal islerinde de usta olup Antakya daki orduda zirh yapimi ve tamiri uzerinde calismalar yapmaktaydi Bu nedenle Antakya Emiri Yagi Sayan ile kisisel olarak tanismisti Bu kusatma sirasinda kale surlarinda bulunan Iki Kizkardes Kulesi nin komutanligi verilmis idi Fakat Yagi Sayan Firuz un gereginden fazla miktarda zahire sakladigini ve bu zahireyi yuksek fiyatla gizli kara borsadan sattigini duymustu ve ona bunu yapmamasi icin onu ihtar etmis ve bir para cezasi kestirmisti Firuz bundan dolayi gayet hosnutsuz olmustu Boemondo hemen Firuz ile sahsi gorusmelere gecmisti Bunlar gayet gizli yapilmakta Firuz ve Beomondo disinda kimse tarafindan bilinmemekteydi Firuz un Yagi Sayan a olan sahsi garezinin yaninda Boemondo nun Firuz a para ve unvan vermeyi kabul ettigi sanilmaktadir Tam bu sirada Beomondo diger Haclilara Gurboga nin getirdigi ordunun Haclilar icin buyuk bir tehlike oldugu propagandasina basladi ve boylece eger sehre girmeye muvaffak olursa bu basarisi daha da buyuk gorulebilecekti Sonunda Firuz ile Beomondo anlastilar Firuz Beomondo ve onun komutasindaki birligin guya Gurboga nin gelmesini karsilamak uzere daglara dogru bir yuruyuse gececekti Aksam olunca Beomondo ve kucuk bir Haclilar birligi geri gelip Firuz un komutasinda olan Iki Kizkardes Kulesi ne tirmanip orada Firuz un acik biraktigi pencereden sur kulesi icine gireceklerdi Buradan kulenin iki kenarindaki surlari ele gecireceklerdi Bu surlar uzerindeki birlikler surlarin biraz ilerisinde olan kayaliklarda sakli olan birlik askerinin surlara tirmanmalarini saglayacaklardi Sonra da surlardan ilerleyip sehir kapilarini acacaklardi Bu anlasamayi Beomondo son dakikada Haclilar komutanlarini askerlerini hazir etmelerine uyarmak icin yaptigi toplantida ifsa etti Bu toplantida eger boylece Antakya Haclilar eline gecirilirse sehrin ve etrafinin hukumdarlik idaresinin kalitsal olarak kendine verilmesini de istedi Bu komutanlar 1097 de Konstantinopolis te onemli eskiden Bizanslilara ait olan sehirleri ellerine gecirirlerse bunlari Bizans idaresine geri verecekleri hakkinda imparator Aleksios a yemin etmislerdi Raymmond de Saint Gilles Beomondo nun yeminlerini bozmaya yol acacak teklifine cok sinirlendi Fakat Godfrey de Bouilllion Tancred Robert Flandrali Haclilarin gayet umutsuz bir durumda olduklarini ve bu halde Beomondo nun teklifinin buna tek bir care oldugunu ifade ettiler Beomondo nun tekliflerinden baska cozum yolu olmadigi icin teklifleri zorla kabul ettiklerini acikladilar Bu carenin yeminlerini bozmaya yol actigini da kabullendiler Buna ragmen 2 Haziran da Blois kontu Stephen ve bazi diger Hacli komutanlar getirdikleri birliklerin baslarinda Antakya kusatmasini hicbir sonuc almadan terk edip ulkelerine Anadolu uzerinden yuruyusle geri donuse karar verdiler ve surlar onundeki ordugahlarindan ayrilip uzun bir geri yuruyuse basladilar Ayni 2 Haziran gunu ogleden sonra Beomondo Firuz ile anlastigi plani isleme soktu Bu plan yapildigi gibi aynen icra edildi Beomondo ve kucuk birligi Iki Kizkardes Kulesi ne tirmanip kulenin icine girip sonra yandaki surlardan ilerleyip diger birlikleri surlarin uzerine cektiler Sonra da surlarda bulunan nispeten kucuk kapiyi etrafta saklanan bir Haclilar birligine actilar ve takviye alan birlik buyuk kale kapilarina dogru ilerlemeye basladi Bu sirada sehir komutani Yagi Sayan kacip ortadan kaybolmustu Iyi bir lider olabilecek komutanlari olmadan kale savunuculari once surlarin uzerine sonra sehre giren Haclilar birligini geri atmak ve onlarin sur kapisina erismelerini onlemek icin yaptiklari mucadelelerde maglup oldular Haclilari sokup geri atamadilar Sehir sokaklari icinde ilerleyen Hacli birligi sehirde yasayan Hristiyan ailelerin kilavuzlugu ile sehrin buyuk kapilari olan San Jorj Kapisi ni ve Kopru Kapisi ni actilar Bu buyuk kapilar onunde bekleyen buyuk Haclilar ordusu sehre girdi Haclilarin bu buyuk birlikleri sehre girip pek az savunucu direnisi gorup sehre yayilip sehrin sokaklarini ellerine gecirmeye basladilar Haclilar Antakya fethinden sonra Musluman Turklerin katliami Gravurcu Gustav Doree Sehirde yasayan Ermeniler ile birlikte Haclilar ordusu sehirde bulunan musluman Turklere bir katliam uygulamaya basladilar Bu katliamdan erkekler kadinlar ve cocuklardan kurtulan olmadi Bircok Hristiyan da bu katliamda olduruldu Bunlar arasinda Firuz un kucuk erkek kardesi de bulunmaktaydi 3 Haziran da gunes battiginda Antakya da yasayan tek Turk ve musluman kalmamisti Sehir yakinlarinda bulunan kasaba ve koylerden bile Turk Muslumanlar kacmislardi Antakya da bulunan evler Turk Musluman veya Hristiyan sahipliligi olup olmadigina bakilmadan sistematik olarak talan edildi Bu kusatmanin tarihini birinci elden gorup yazan kronikci tarihciler bu talan ve katliami ayrintilari ile vermislerdir Modern Haclilar tarihcisi Runciman da bu talan ve katliam hakkinda soyle demektedir Evlerde bulunan para kiymetli tas ve mucevherat hazineleri esyalar ve silahlar elden gecirilip her bir etrafa yayilmisti Neden oldugu bilinmez sebeplerden dolayi bu esyalarin degerlerine hic bakilmadan hemen hepsi tahrip edilmisti Sokaklardan cesetlere basmadan gecebilmek imkansiz hale gelmisti Bu cesetler yaz sicaginda gayet cabuk kokusup curumeye baslamislardi Runciman s 235 Antakya Emiri olan Yagi Sayan sabahleyin kalktiginda sehrin elden ciktigi ve durumun gayet caresiz oldugu haberlerini hizmetlilerinden ogrendi Ordusunun basina gecip Haclilari sehir sokaklarindan temizlemeye caba verip calisacagina kendi basini kurtarmayi dusundu Sehirde bulunan direnis guclerini komutansiz geride birakarak atli olarak kucuk bir koruma birligi basinda kaleden cikip sehirden kacmayi basardi Demir Kapi vadisinin altindan gecerek yakindaki daglara kacti Yagi Sayan bu daglardaki kucuk patikalarda ilerlemeye iken ati tokezledi ve binicisi ile birlikte yere yikildi Ati ve Yagi Sayan ciddi olarak yaralanip dustukleri yerden kalkamadilar Korumalari ona yardim ekibi cagirmak sozu vererek yalniz basina yerde yatar sekilde onu geride birakip o mevkiyi terk ettiler Etrafta bulunan Ermeni koylerinden koyluler bu yarali olarak yerde yatan kisiyi gormek icin geldiler Bunlardan bir Ermeni koylu bu yarali olarak yerde yatan kisinin Antakya Emiri oldugunu tanidi Bunun uzerine onu kilicla oldurup kafasini kesti Bu Ermeni koylu kesik kafayi tasiyarak yukluce bir bahis alacagini dusunerek Haclilar eline gecmis olan Antakya ya gitti Yagi Sayan in kemerini ve kamasini ve murassa kinini iyi bir paraya pazarda satti Yagi Sayan in kesik kellesini de Haclilar komutani olan Beomondo nun huzuruna cikarak ona sundu Diger taraftan Yagi Sayan in oglu Sems ul Devle sehrin Haclilar eline gectigini gorunce hemen toplayabildigi birlikler basina gecerek sehrin yokus sokaklarindan cikarak sarp kayalik bir mevkide bulunan ic kaleye gecti ve orada direnmeye hazirlik yapti Ic kalede buyuk iase stoklara bulunmaktaydi Bunun icin ic kale kusatmaya karsi uzunca bir muddet dayanabilirdi Bundan sonraki gunlerde Haclilar birkac defa ic kaleye hucumda bulundularsa da Sems ul Devle komutasindaki ic kale ta Haclilarin Gurboga yi kusatmasini kirip onu maglup etmelerine kadar direnise devam etti Ikinci Kusatma 7 Haziran 28 Haziran 1098 Gurboga ordusunun Antakya onune gelisi ve kaleyi kusatmasi Gurboga ordusunun Antakya yi kusatmasi 14 yuzyil yazmasi icinde resim 3 Haziran da gunun sonunda Haclilar Antakya sehrinin onemli kisimlarini ellerine gecirmislerdi Fakat sarp bir tepe uzerinde bulunan ic kale hala Yagi Sayan in oglu olan Sems ad Devle cok az sayida direnisci ile elinde idi ve Haclilar bu ic kaleyi alamamislardi Haclilar ordusuna Papalik temsilcisi olan Puy Baspiskoposu Hristiyan Kilisesi Antakya Patrigi olarak yine Hristiyan Ortodoks patrigini Ionnes Oksite yi tayin etti Boylece Papa temsilcisi Adhemar Bizanslilarla iyi iliskileri devam ettirmek niyetini gostermekte idi Ama Boemondo nun kendini Antakya Prensi sectirerek sehri Bizanslilara geri vermeme planlarindan da haberdardi Ele gecirilen sehirde yiyecek sikintisi cekilmekte idi ve kalede bulunan insan ve atlar icin iase stoklarinin gayet dusuk seviyede oldugu da anlasilmisti Haclilar kaleyi ele gecirmekte basarilarina ragmen Gurboga komutasinda bir Musluman ordusunun kaleye pek yakin olan bir menzile eristiginden de haberdardilar Gurboga ordusu ile iki gun sonra 5 Haziranda Antakya onlerine geldiginde sehre yardimda gec kaldigini anladi Once kaleye dogrudan dogruya hucum etmeye karar verdi 7 Haziranda ve 9 Haziranda tum ordusuyla kale duvarlarina saldiriya gecti Fakat ker iki saldiri da basarisiz oldu Gurboga planlarini degistirip ordusunu kale surlarinin harekata elverisli taraflarina yerlestirerek uzun surebilecek bir kale kusatmasina baslamak icin hazirliklarini tamamladi Gurboga ordusu daha Antakya onlerine gelmeden Haclilar ordusuna ait olan bazi birlikler ana ordudan ayrilip geri donemeye karar vermislerdi Haclilara daha Antakya ya inmeden Blois kontu Stephen Kudus e de gitmemeye karar vermisti Stephen ilk once Tarsus ta bir muddet kaldi Haclilar ordusundan geri donmek icin ayrilan diger birlikler de Tarsus a gidip onun Anadolu dan yuruyerek gerek donmek uzere hazirliklar yapan ordu ile birlestiler Sonra Stephen ordusu ile Anadolu dan yuruyerek Konstantinopolis e gitmek uzere Tarsus tan ayrildilar Bu sirada Imparator Aleksios Haclilar ordusuna destek vermek icin ordusunu hazirlamis ve Anadolu yu gecmisti O ilkbahar General Ioannes Dukas Lidya dan ilerleyip Adalya modern Antalya yi eline gecirmisti Selcuklu ordusunun Haclilari uzaktan takip ettigi ve Bizans ordusunun Haclilarin gectigi yoldan Anadolu da ilerlemesine pek direnis olmayacagi anlasilmisti Imparator Aleksios ordusu ile Haclilarin yolunu takip edip onlarla birlesmeye karar vermisti Bizans ordusu Filomelium a moden Aksehir eristiginde Anadolu dan geri donmekte olan Stephen ve diger Hacli birlikleri ile karsilastilar Stephen ve diger Hacli komutanlar Bizans Imparatoru Aleksios ile gorusmeler yapti Bu gorusme de Stephen in Hacli ordusundan kacan birliklerinin verdikleri haberleri degerlendirdiler Aleksisos Haclilarin Antakya kusatmasi ve sehri ellerine gecirme haberlerini burada aldi Gurboga nin bir Musluman ordusu ile de Antakya ya yardima geldigini de ogrendi Ama Gurboga nin sehri kusatmis oldugu haberi daha yetismemisti Aleksios Haclilarin Antakya yi kusatmalarinin bir hata oldugunu kabul etti Bu haberler ve Stephen in Haclilara ordusunun yeni Gurboga ordusu tarafindan yenilip imha edilecegi hakkinda cok ciddi inanci Aleksios u bu orduya destek saglama kararinin dogru olmadigina inandirmaya basladi Bu sirada Bizans casus kaynaklari Selcuklu hukumdarinin da ordusu ile Haclilari takibe son verip Anadolu da batiya dogru geri donmeye baslamis oldugu haberini getirdi Bundan sonra Imparator Aleksios Selcuklu ordusu ile bir catismaya girmekten kacinarak Antakya ya destek saglamak icin ilerlemekten vazgecti Yaninda kacan Stephen Hacli birlikleri ile birlikte Bizans ordusu ile Konstantinoplolis e geri dondu Kutsal Mizrak in bulunmasi Antakya Aziz Petrus Katedrali icinde Kutsal Mizrak bulunmasi Bu sirada Haclilarin kusatma altinda bulundugu Antakya sehri icinde 10 Haziranda beklenmedik bir olay ortaya cikti Haclilar icinde bulunan onemsiz adli Guney Fransali bir papaz komutan Beomondo huzuruna cikarak Andreas adli bir Isa havarisinin duslerinde kendine gorundugunu ve sehre ait onemli bir siri kendisine ifsa ettigini iddia etmeye basladi Bu sir Isa nin carmiha gerildikten sonra Roma askerleri tarafindan carmihta iken oldurulmesi sirasinda kullandiklari Kutsal Mizrak in Antakya da bulunup sehirdeki Aziz Petrus Katedrali nin sunagi altinda gomulu oldugu idi Bu iddialar once Haclilar komutanlari tarafindan gayet suphe ile karsilandi ve Peter Bartholomew in duslerini ifsa etmesine onem verilmedi Kusatma altinda bulunan Haclilar ordusu buyuk bir aclik cekmekte idi Aclik hallerinde ac insanlarin bircok acayip ruyalar ve hayaller gordukleri o zamanlar herkesce asikar olarak bilinen bir olaydi Ayni zamanda Stephen Vallenceli adli bir kesis de Isa ve annesi Meryem in kendi duslerine girip kendine ifsaatta bulundugunu herkese ilan etmisti 14 Haziran da diger bir beklenmedik olay oldu ve bir meteor gokyuzunden her tarafi aydinlatan buyuk bir isikla gecerek kusatmacilarin ordugahi yakinlarinda parcalari yere indi Dusmanlarinin kampina gokten tas yagmasini kusatilan Haclilar ordusu kendileri icin iyi bir habermis gibi tefsir ettiler Papanin temsilcisi olan Puy Baspiskoposu olan Adhemar bu Kutsal Mizrak hakkinda dus ve hayallere hic inanmamaktaydi Cunku Konstantinopolis e iken orada saklanan Isa ya ait oldugu iddia edilen kutsal esyalar arasinda Kutsal Mizrak oldugu soylenen bir kutsal esya gormustu Raymond de Saint Gilles gercegi konustuguna inanmisti Bu sirada Raymond Aguilers Giyom Oranj Piskoposu ve diger yuksek papazlar 15 Haziran da Aziz Petros Katedrali sunagi etrafinda kazilar yapip derince ve genis bir kuyu kazmaya basladilar Bu papazlar kazdiklari cukur icinde hicbir mizrak gibi bir sey bulamadilar Fakat da Katedrale geldi ve cukura indi Cukurdan ciktigi zaman elinde bir mizragin uc tarafi bulunmaktaydi Peter Bartholomew bu bulguyu Tanri nin kendisine verdigi bir haber olarak kabul etti Bu bulgunun tanrinin Haclilarin acliktan olmeyeceklerini kendine ifsa edildigini iddia etti Bazi Haclilarin istedigi gibi acliktan dolayi kaleyi Gurboga ordusuna teslim etmemeleri son bir diger saldiriya gecmeleri icin tanrinin onlara verdigi sembol isaret oldugunu tefsir etti Birkac gun sonra Pater bir baska dus ve hayal gordugunu ilan etti Bundan sonra da yeniden ek Aziz Andreas hakkinda hayaller gordugunu ilan ederek bu azizin Haclilar ordusu mensuplarindan hicbir sey yemeyip bes gun suren bir oruc tutmasini ondan sonra bir huruc saldirisi duzenlerini istedigini acikladi Eger bu basarilirsa Aziz Andreas in Haclilarin bir huruc saldirisi ile bu kusatmayi kirip galip cikacaklarini kendine acikladigi ifsa etti Gercekten de Haclilar acliktan kivranmaktaydilar ve bes gun daha oruc tutmayi basarmalari bir mucize olacakti Boemondo bu yeni ifsaat ve eski ifsaatla bulunan kazida buluna objenin Kutsal Mirzak oldugundan cok supheli idi Fakat bir ordu komutani olarak bu Kutsal Mizrak ve diger yeni ifsaatinin emrindeki askerlerin moralini gayet yukseltigini acikca gormekteydi Peter Barthelemow un gercekleri degil Boemondo nun istedigi sonuclara erismek icin yapilmasi gerekeni ortaya koydugu hic suphesizdi Cunku Beomondo casuslari vasitasi ile kusatici Gurboga nin ordusu icinde Gurboga nin fazla pasif hareket etmesinin ordu icinde hosnutsuzluklar ortaya cikardigini ve bu orduya katki yapan diger melik emir ve komutanlar arasinda ve bunlarla Gurboga arasinda gayet acikca belirtilen ciddi ihtilaflar oldugunu ogrenmisti Beomondo kusatmacilarin bu kavgaci ve ihtilafci tutumu dolayisiyla kale icinden Haclilarin yapacaklari bir ciddi huruc hucumunun Gurboga nin ordunu parcalara bolerek Haclilarin bu kusatmayi yarabilecegini dusunmekte idi Musul Atabeyi Gurboga ise Suriye de bulunan Musluman melikler ve emirlerin Suriye parcalari icin daha fazla bagimsizlik istediklerini bilmekte idi Bunun icin bu ihtilaflari hemen daha su yuzeyine cikarip ordunun moralini hice indirecek kaleye bir genel hucum uygulamaktan kacinmakta idi Onun icin kaleye uyguladigi blokajin bir ciddi son carpisma olmadan Haclilarin kaleyi teslim etmelerine neden olacagini dusunmekte idi 27 Haziran gunu Boemondo iyi Arapca bilen Kesis Piyer i Haclilarin elcisi olarak bir baris muzakeresi yapma yetkileri ile Gurboga nin karargahina gonderdi Fakat Gurboga bu kalenin tesliminden sonra Haclilarin bu Suriye ve Filistin ulkelerinden ayrilip Avrupa ya geri gitmeleri gerektiginde israr etti Bu sart Kudus u ele gecirme hedefli Haclilar icin kabul edilmez idi Bunun uzerine Haclilar elcisi Kesis Piyer muzakereleri kesip geri dondu ve bir uygun baris saglamanin imkansiz oldugunu Haclilar komutanlarina bildirdi Artik Haclilar icin bir huruc hareketine baslamak elzem olmustu Boemondo Hacli ordusunu buyukce ordular grubuna 6 ordu grubuna boldu Bu gruplar ve komutanlari sunlardi Kuzey Fransa ve Flandara da gelenlerden olusan ordu grubuna Hugh Vermandoisli ve Robert Flandrali Lotharia dan gelen gruba Godfrey de Bouillion Normandiyalilara li Robert Curthouse Normandiya Duku Guney Fransa ve Provans tan gelenlere Adhemar guney Italya ve Sicilyali Normanlar Tancred ve Beomondo kendisini IV Gaston Beanli yi gorevlendirdi Beomondo nun rakibi olan Raymond de Saint Gilles hastalanmisti ve ona verilen 200 sovalye ile ic kalenin komutani olan Gurboga nin atadigi Ahmet Ibni Mervan in ic kaleden cikis yapmasini onleme gorevi verilmisti Haclilarin huruc harekati ve Antakya onunde muharebede galip gelmeleri Antakya onunde muharebe Surlu Vilyam in kronik tarih eseri Histoire d Outremer yazmasinin 13 yuzyil kopyasindaki resimAntakya onunde muharebeNormadiaya Duku Robert Curthouse Antakya onundeki muharebedeRessam J J Dassy 1850 28 Haziran Pazartesi gunu bu Haclilar ordu gruplari baslarinda Kutsal Mizrak sancagini tasima serefi kronik tarihci Raymond de Aguilers a verilip buyuk bir huruc harekatina basladilar Beomondo nun degisik ordu gruplari degisik Gurboga kampi bolgelerine hucum etmeleri planlanmisti Haclilar ordusunda acliktan dolayi agir suvari taktiklari icin iyi egitilmis atlari kesilip yenilmis oldugu icin sovalyelerin cogu ya nakil araba beygirleri veya katirlar uzerinde veya yaya olarak savasa girmislerdi En onemli nitelikleri baslarinda Kutsal Mizrak a dayali olarak kendilerine inana morallerinin cok yuksek olmasi idi Gurboga Haclilarin cikis yaptiklari kapi ve koprunun hemen karsisinda bulunan Arap komutani Vahab ibni Mahmud un tum cephe olarak hemen karsi taarruza gecme tavsiyesini reddetti Gurboga bu hucumun hemen hemen tum Haclilar asil ordusunun hucumu olmayacagini dusunmekte idi ve onun icin Muslumanlar direnisini parca parca yapma emrini verdi Gurboga bunu acikladigi zaman karargahinda yapilan harp meclisi toplantisinda bulunan komutanlar ya kendi ordularinin parca parca Hacli gucu karsisina sanki kurbana goturulmesinden ya da tum orduyla birlikte tum cephede bir buyuk karsi taarruz yapma emri verilmedigi icin ona kizip ordularini geri gecme tehdidini yaptilar Bunlarin basini ceken Sam Meligi Dukak ordusunu muharebeden cekip Sam yolunu tutmasi emrini vererek bu tehdidi gerceklestirmeye koyuldu Gurboga Haclilarin huruc taarruzu gucunun buyuklugunu yanlis tahmin etmisti Nispeten kucuk Musluman birlikleri ile once bir tarafi nehir diger kanadi devamli takviyelerle guclu olan ve merkezden geri cekilir gibi yapip Haclilar ordusunu bir tarafi nehir diger taraflari buyuk bir ay seklinde kusatma taktigi uygulamayi planlamisti Fakat Beomondo yeni bir yedinci ordu grubu kurup basina Raymond Taileli yi gecirerek bu tuzagin yapilmasini onledi Turkler ok atimi ile Haclilara buyuk zayiatlar verdiler Hatta Haclilara papalik temsilcisi olan Adhemar Puylu in sancak tasiyicisi bile ok yaralarindan oldu Gurboga kendi karargahi ile Haclilar arasinda bulunan bolgede bulunan kuru otlari atese verdi ama bu bile Haclilarin kendi karargahina dogru ilerlemesini onleyemedi Haclilar askerleri o kadar cosup vecde gelip kendilerinden gectiler ki bircok asker sonradan kendilerinin Hristiyan azizlerden San Jorj Aziz Dimitrios ve San Marice nin tarafindan komuta edildiklerini gorduklerini ifade etmislerdi Gurboga nin ordusunda cozulme Haclilarin huruc harekatinin baslangicinda toplanan harp meclisinde Gurboga nin tum bir cepheden hucum etme taktigini uygulamayacagini aciklamasindan itibaren ozellikle Suriye deki meliklik ve emirlikler ordulari basta Sam meligi Dukak olmak uzere savasi birakmaya baslamisti Ilk cozulmeleri diger ordu birliklerinin savas duzenlerini kaybetmeleri takip etti En son olarak Gurboga emrinde savasan Artuklu oglu Sokmen Bey ve Homs Emiri kalmisti Fakat cok gecmeden Gurboga ordusunun tamami dagildi ve panik halinde duzensiz bir sekilde cesitli yonlerde cekilmeye basladi Bu sirada Sokmen Bey ve Hums Emiri ordulari da firara gecmisti Kacan ve mevzilerden ayrilan Musluman Turk ordularini Haclilar ta Demir Kopru ye kadar takip edip bircok Turk askerini oldurduler Bu muharebeden kurtulan Gurboga ordusu mensuplarindan bazilari Suriye de kacmakta iken Hristiyan Ermeni ve Suriyeli koyluler tarafindan oldurulduler Gurboga ise komutasinda kalan kucuk bir Musul Atabeyligi birligi basinda Musul a donmeyi basardi ama prestiji ve iktidar gucunun kaybetmisti Antakya Kusatmasi sonrasiBizans Imparatoru I Aleksios yak 1300 Gurboga ordusu yenilip kactiktan sonra Sems ul Devle de ic kaleden kacmis ve ic kale Ahmet bin Mervan komutasi altinda direnmekte idi Bu direnen Musluman ordusu da ic kaleyi Haclilara teslim etmeye karar verdiler Bunun icin muzakereler onceden Raymond de Saint Gilles a haber vermeden Beomondo ile yapildi Beomondo kendini Antakya hukumdari olmak icin hazirlamakta idi ve bunu diger Hacli komutanlarina kabul ettirmek icin girisimlere basladi Raymond de Saint Gilles ve papa temsilcisi Adhemar buna itiraz ettiler Hugh Vermandoisli ve Baodouin Hainaultlu Bizans Imparatoru I Aleksios a sahsen bu fetih haberini vermek uzere Konstantinopolis e gonderildiler Ama yolda Baodouin Hainaut bir baskina ugradi ve Konstantinopolis e varamadi Imparator I Aleksios bu kadar gec sezonda ozellikle Anadolu daki kis sartlari altinda olacagi icin imkansiz oldugunu kabul edip sehri Bizans adina teslim almak icin Antakya ya bir Bizans ordusu gondermekten kacindi Hacli komutanlari Beomondo ve Raymond de Saint Gilles Selcuklu Antakya emiri Yagi Siyan in oturmus oldugu sehir yonetim konagina yerlesmislerdi Fakat sehrin onemli mevkileri Beomondo nun Guney Italya dan getirmis oldugu Hacli ordulari yani Beomondo nun kontrolu altindaydi ve sehrin ic kalesinden de Beomondo nun kendi bayragi sallanmakta idi Ordunun soylu idarecileri arasinda buyuk bir anlasmazligin cozumlenmesi gerekti Hacli ordu komutanlari Konstantinopolis te iken Bizans Imparatoru na sadakat yemin etmisler ve ellerine gecirecekleri eski Bizans arazilerini tekrar Bizans a terk etmeyi kabul etmislerdi Antakya onemli eski bir Bizans sehri idi ve hala buyuk bir Rumca konusan Hristiyan nufus orada bulunmaktaydi Bizans ordusunun gelmeyecegi haberi gelince Antakya da Beomondo Bizans Imparatoru nun Haclilara destek saglamaktan vazgectigini savunarak Haclilarin ellerine gecirdikleri her eski Bizans a ait buyuk kaleyi Bizans imparatoruna teslim etmek icin verdikleri sadakat yemininin gecersiz oldugunu iddia etmeye basladi Antakya kalesinin ele gecirilmesinde gosterdigi sahsi ustun basari dolayisiyla Antakya ve civarinin sahsi hukumdarligi olarak kendine verilmesini savunmaktaydi Raymond de Saint Gilles ise buna tamamen karsi idi Tek bir ordu goruntusu veren Haclilar ordusu icinde bulunan guney Italya dan gelenler kuzey Fransa dan gelen Franklar ve guney Fransa dan gelen Provanslilar kendilerini ayri ayri millet ordusu olarak gordukleri ve her bir millet ordusunun kendi statusunu ve menfaatlerini korumak ve artirmayi on plana aldigi gercegi iyice ortaya cikti Bu Haclilar arasindaki ic mucadeleler ordunun idarecileri olan soylu kisiler arasindaki sahsi basarma tutkusuna bagli olarak devamli olan yaptiklari ic mucadelelere baglanabilmektedir Tam bu sirada Temmuz Agustos aylarinda Hacli ordusu ve sehir nufusu arasinda buyuk bir salgin cikti Bazi tarihciler bunun tifus oldugunu digerleri ise veba oldugunu iddia etmektedirler Bu salgindan Haclilar ordusu buyuk zayiat verdi Salginda olenler arasinda 1 Agustos ta olen Papalik temsilcisi olan Puy Baspiskoposu Adhemar da bulunmakta idi Eylul de Haclilar ordusu yonetici soylulari Roma ya Papa II Urbanus a bu haberi gondererek kendisinden yeni bir papalik temsilcisi secip gondermesini istediler ama II Urbanus buna yanasmadi Haclilar ordusu Kerboga nin kusatmasi ve sonra cikan salgin dolayisiyla gayet zayif dusmustu Kerboga kusatmasi sirasinda kesilip yenmisti Hacli sovalyelerin hic atlari kalmamisti Devamli olarak Haclilara ve sehir halkina iase bulmak gerekmekteydi Bolgedeki Muslumanlar gonullu olarak Haclilara atlar ve iase ve erzak tedarikinden kacinmaktaydilar Bunun uzerine Haclilar capulla erzak toplama birlikleri kurdular ve Antakya yakinlarindaki koy kasaba ve sehirlere hucumlar duzenleyip zorla at ve iase toplamaya basladilar Bu zorbaliga karsi duran sehirleri kusatip talan ettiler Bunlar arasinda Ma arrat al Numan adli kaleye Aralik ta yaptiklari hucum gayet fena bir un kazandi Musluman ve cok inanilir Hristiyan tarihciler bu sehir kalesini buyuk bir Haclilar birligi tarafindan kusatildigini ve Haclilarin eline gecirildigini bildiriler Ama kale ele gecirilmesinden sonra Tefur adi verilen ve Hacli ordusu icinde kurulu ve kendine has yonetim mekanizmasi ve prensipleri olan bir Hacli grubunun Muslumanlari oldurup kazanlarda olulerin etlerini kaynatip yediklerini bildirirler Abd l Ala sehri ise 13 Ocak 1099 da yapilan hucumdan sonra tamamiyla yakilip yikildi kalesinin taslari bile teker teker sokulup sehir ortadan kaldirildi Bircok Arap sehri ise elciler ve hediyeler gondererek Haclilarin her isteklerini yerine getireceklerini belirttiler Yine de iase ve erzak temini problemli olmaya devam etti Fakat ozellikle dusuk rutbede soylu olan sovalyeler ve soylu olmayan Haclilar kendilerini Kudus e asker haci olarak gitme hedefleri oldugu icin bu gecikmeden gittikce tedirgin olmaktaydilar Sehre iase ve erzak temininin yeni ekin hasadina kadar gayet zor olacagi ve yeniden bir aclik cekilme tehdidi altinda olduklari da her Hacli tarafindan bilinmekte idi Eger ordu Antakya da kalmakta devam ederse ve Kudus e dogru yola cikilmazsa orduda bir isyanin cikmasi beklenmeye basladi Hacli ordusu soylu idarecileri bundan haberdar idiler Sonunda Kasim ayinda Raymond de Saint Gilles Beomondo nun Antakya uzerinde hukumdar olmasi isteklerini kabul etmek zorunda kaldi Sehrin Bizans a geri verilmeyip ve 1099 yilinin basinda burada Antakya Prensligi devletini kurulmasi be bunun basina Beomondo yu kabul edildi Bundan hemen sonra 13 Ocak 1099 da Raymond de Saint Gilles komutasinda Hacli ordusu Antakya dan guneye dogru yuruyuse basladi Uzun ve yipratici bir seferden ve Muslumanlara karsi gerceklestirdikleri pek cok yagma ve katliamdan sonra 7 Temmuz 1099 bu ordu Kudus kalesi onune geldi ve Kudus Kusatmasi baslatildi 15 Temmuz 1099 gunu bu ordu Kudus e girdi Ayrica bakinizWikimedia Commons ta Antakya Kusatmasi ile ilgili ortam dosyalari bulunmaktadir Birinci Hacli seferi Yagi Sayan Buyuk Selcuklu Devleti Antakya Emiri Gurboga Buyuk Selcuklu Devleti Musul Atabeyi Dukak Suriye Selcuklu Sam Melig Ridvan Suriye Selcuklu Halep Meligi Boemondo Taranto Kontu Godfrey de Bouillon Așagi Lorraine Duku Toulouse Kontu Raymond de Saint GillesKaynakca a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t u v w x y z aa ab ac ad ae af ag ah ai aj ak al am an ao ap aq ar as at au Runciman Steven Tr cev Fikret Isiltan 1998 Hacli Seferleri Tarihi I Cilt Birinci Hacli Seferi ve Kudus Kralliginin Kurulusu Ankara Turk Tarih Kurumu Yayinlari ISBN 975 16 0678 0 a b c d e f g h i j k l m n Maalouf Amin Tr cev Mehmet Ali Kilicbay 1998 Araplarin Gozuyle Hacli Seferleri Istanbul Telos Yayincilik ISBN 975 545 092 0 a b c d e f g h i j k l m n Roger Randall 1997 Latin Siege Warfare in the Twelfth Century Oxford University Press ISBN 9780198206897 Ibnu l Kalanisi Tr cev Onur Ozatag 2015 Sam Tarihine Zeyl I ve II Hacli Seferleri Donemi Istanbul Turkiye Is Bankasi Yayinlari ISBN 605323778 ibnu l Esir Tr cev Abdulkerim Ozaydin 1987 El Kamil Fi t Tarih Tercumesi Istanbul Bahar Yayinevi Riley Smith Jonathan 1986 The First Crusade and the Idea of Crusading University of Pennsylvania ISBN 9780485112917 Ingilizce a b c d Raymond de Aguilers Historia Francorum qui ceperunt Jerusalem Aguilers in kronik tarihi source raymond cde html 16 Nisan 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde Bazi kaynaklarda bu ihanetcinin adinin Ruzbe ve gorevinin sehir muhafizligi oldugu bildirilir a b c d Harari Yuval Noah 2007 The Gateway to the Middle East Antioch Special Operations in the Age of Chivalry 1100 1550 Ingilizce The Boydell Press s 53 73 a b c d Riley Smith Jonathan Simon Christopher Riley Smith Jonathan 2003 The First Crusade and Idea of Crusading Ingilizce ISBN 978 0 8264 6726 3 11 Ocak 2014 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 15 Subat 2015 a b c d e f g Thomas F Madden 2013 The Concise History of the Crusades Ingilizce Rowman amp Littlefield Publishers ISBN 978 1 4422 1576 4 11 Ocak 2014 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 15 Subat 2015 Michaud Joseph Francois 1817 1822 L Historie de Croisade Cilt 1 ve Bibliografya say 48 76 183 248Dis baglantilarBirincil kaynaklar Ali Ibn al Esir El Kamil fi t Tarih ibnu l Esir Tr cev Abdulkerim Ozaydin 1987 El Kamil Fi t Tarih Tercumesi Istanbul Bahar Yayinevi ibnu l Esir Tr cev Ahmet Agirakca et al 2008 Islam Tarihi 10 cilt Istanbul Hikmet Nesriyat ISBN 9756524299 Ibnu l Kalanisi Zeyl Tarih Dimask Tr cev Onur Ozatag 2015 Sam Tarihine Zeyl I ve II Hacli Seferleri Donemi Istanbul Turkiye Is Bankasi Yayinlari ISBN 6053323778 Anna Komnini Tr cev Bilge Umar 1996 Alexiad Malazgirt Sonrasi Imparator Alexios Komnenos Doneminin Tarihi Istanbul Inkilap Kitabevi ISBN 978 975 10 1135 0 15 Frodsahm Universitesi online kutuphanesinde olayi gorup anlatan Haclilar kaynaklari Hristiyan asilli cesitli yazma kaynaklar 28 Temmuz 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde Latince Gesta Francorum yazmasi 14 Agustos 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde Bolumler 10 15 Raymond Aguilersli Historia Francorum qui ceperunt Jerusalem kronik tarihi Bolumler 4 9 14 Agustos 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde De Re Militari adli askeri tarih kitabinda Peter Tudebod anlatisi 11 Mart 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde Ikincil kaynaklar Demirkent Isin 1997 Hacli Seferleri Istanbul Dunya Yayincilik ISBN 975 7632 54 6 Maalouf Amin Tr cev Mehmet Ali Kilicbay 1998 Araplarin Gozuyle Hacli Seferleri Istanbul Telos Yayincilik ISBN 975 545 092 0 Runciman Steven Tr cev Fikret Isiltan 1998 Hacli Seferleri Tarihi I Cilt Birinci Hacli Seferi ve Kudus Kralliginin Kurulusu Ankara Turk Tarih Kurumu Yayinlari ISBN 975 16 0678 0 Nicolle David Tr cev L Ece Sakar 2011 Birinci Hacli Seferi 1096 1098 Istanbul Turkiye Is Bankasi Kultur Yayinlari ISBN 9786053602538 Setton Kenneth M Ed 1955 1989 A History of the Crusades 6 vols Ingilizce Madison ve Londra University of Wisconsin Press Asbridge Thomas 2000 The Creation of the Principality of Antioch 1098 1130 The Boydell Press ISBN 978 0 85115 661 3 Ingilizce Harari Yuval Noah 2007 The Gateway to the Middle East Antioch 1098 Special Operations in the Age of Chivalry 1100 1550 The Boydell Press Ingilizce Madden Thomas F Madden 2013 The Concise History of the Crusades Rowman amp Littlefield Publishers ISBN 978 1 4422 1576 4 Ingilizce Riley Smith Jonathan 1986 Ikinci bas 2003 The First Crusade and the Idea of Crusading University of Pennsylvania ISBN 9780485112917 Ikinci bas Continuum ISBN 978 0 8264 6726 3 Ingilizce Roger Randall 1997 Latin Siege Warfare in the Twelfth Century Oxford University Press ISBN 9780198206897 Ingilizce