Peptit ve proteinlerin birincil yapısı, bu moleküllerin yapı birimleri olan amino asitlerin doğrusal sırası veya daha genel olarak, bir proteini oluşturan atomlar arasındaki kovalent bağların spesifikasyonudur.
Tanım
Protein yapısını birincil, ikincil ve üçüncül olarak ayrılması 1951'de tarafından önerilmiştir. Linderstrøm-Lang, proteinin katlanmamış yapısına birincil yapı, protein zincileri arasında iç bağlantılar oluşması sonucu oluşan sarmallara ikincil yapı, bu sarmallar arasında oluşan bağlantılar sonucu oluşan yapıya üçüncül yapı olarak değinmiştir. Bu tanımlama olduça genel olduğu için eleştirilmiş bu yüzden 1969'da IUPAC-IUB Biyokimyasal Adlandırma Kuralı Komisyonu, Kaj Ulrik Linderstrøm-Lang'ın tanımlamasının yeterince kesin olmadığını belirterek, birincil yapıyı "polipeptit zincirdeki amino asit dizisi" olarak tanımlanmasını önermiş ve bu tanımın "kovalent yapı" tanımından farklı olduğunu ve kapsamadığını eklemiştir. Buna rağmen çoğu araştırmacı birincil yapıyı proteinin kovalent yapısı ile eş anlamlı saymaya devam etmiştir, ve günümüz ders kitaplarında birincil yapının amino asit diziden oluştuğunu ve disülfür bağlarını da kapsadığı belirtilemeye devam eder.
Tipik, disülfür bağları içermeyen, dallanmamış bir protein için onun kovalent yapısı, amino asit dizisine eşdeğerdir. Birincil yapının kovalent yapıya karşılık geldiği varsayılırsa, bir proteinin birincil yapısı onun atomik bileşiminin ve bu atomları birleştiren bağların (sterokimyasal özellikleri de dahil olmak üzere) spesifikasyonudur.
İkinci ve üçüncül yapı ile ilişki
Bir proteinin birincil yapısı onun "üçüncül yapısı" olarak adlandırılan üç boyutlu yapısını büyük oranda belirler. Ancak, protein katlanması o kadar karmaşıktır ki, birincil yapıyı bilmek, proteinin ne şeklini, ne de yerel yapı elemanlarının yapılarını (sarmallar veya dönmeler gibi) öngörmeye yeter. Homolog diziye sahip olan başka proteinlerin (örneğin bir protein ailesinin diğer üyelerinin) yapısını bilmek, belli bir dizinin üç boyutlu yapısının oldukça güvenli şekilde hesaplanmasını mümkün kılar. Dizi aileleri dizi hizalaması yoluyla belirlenirler.
Kimyasal yapı
Proteinler genelde yirmi doğal amino asitin birbiriyle peptit bağları kurarak oluşturduğu polimerlerdir. Polimeri oluşturan birimlere amino asit kalıntısı (rezidü) denir. Proteinler "omurga" tabir edilen, düzenli tekrarlayan bir peptit "omurga" ve bu omurgaya bağlı farklı amino asit yan zincirlerinden oluşur. Bazı proteinlerde bu yan zincirler kimyasal değişime uğrayabilirler. Bazı yan zincirler arasında çapraz bağlar oluşabilir, bazılarına ise enzimler aracılığıyla farklı fonksiyonel gruplar eklenebilir (bakınız aşağıdaki #Kovalent değişimler bölümü).
Polipeptit zincirler yönlüdür, çünkü uçları farklıdır. Konvansiyon gereği, bir proteinin birincil yapısı onun amino (N) ucundan karboksi (C) ucuna doğru belirtilir.
Önemi
Bir proteinin birincil yapısının bilinmesinin çeşitli faydaları vardır:
- Bir proteinin amino asit dizisi diğer tüm bilinen dizilerle karşılaştırılarak önemli benzerlikler olup olmadığına bakılabilir.
- Aynı proteinin farklı organizmalardaki örnekleri karşılaştırılarak evrimsel ilişkiler anlaşılabilir.
- Proteinin hücre içinde nerede bulunacağını belirleyen varlığına bakılabilir.
- Proteine bağlanacak bir antikor hazırlanmasında kullanılabilecek bir peptit hazırlanabilir.
- Proteini kodlayan genin bulunmasına yarayacak tasarlanabilir.
Belirlenmesi
Proteinlerdeki amino asit dizisi DNA tarafından kodlandığı için, bir protein geninin dizisinin belirlenmesi o proteini oluşturan amino asit dizisinin belirlenmesini sağlar. Günümüzde çoğu proteinin birincil yapısı o proteinin gen dizisine dayalıdır. Ancak, DNA dizisinin genetik kod kullanılarak amino asit dizisine çevrilmesi, proteinin gerçek birincil yapısını sağlamaya yeterli değildir. Eğer proteinde disülfür bağları varsa bunların hangi sisteinler arasında olduğu DNA dizisinden anlaşılamaz. Keza, eğer proteinde çevrim sonrası bir kimyasal modifikasyon varsa (fosforilasyon veya glikozilasyon gibi), bunlar da DNA dizisinden anlaşılamaz. Bu yüzden bir proteinin birincil yapısının çözülmesi için onun doğrudan analiz edilmesi gerekir.
Bir proteinin birincil yapısının çözülmesinin ilk adımı onun amino asit bileşiminin belirlenmesidir. , proteinin N-ucundan bir amino asit kalıntısının çıkartılmasını sağlar. Bu işlem tekrar tekrar yapılarak proetinin dizisi N-uçtan içeri doğru teker teker okunabilir. Otomatik dizileme makinaları bir proteinin yaklaşık 50 amino asitlik bir kısmını okuyabilirler. Analizi kolaylaştırmak için, büyük proteinler kimyasal veya enzimatik yolla 50 kalıntıdan daha kısa parçalara bölünürler, bunlar ayrı ayrı dizilenmesinden tam proteinin dizisi elde edilebilir.
Bir proteinin birincil yapısının tam anlaşılması için disülfür bağlarının yerlerinin de belirlenmesi gerekir. Protein küçük peptitlere bölündükten sonra bu peptitler elektroforez veya kromatografik yöntemle ayrıştırılırlar. Numuneler, bir kere normal halleriyle, bir kere de disülfür bağlarının indirgenmesine yol açacak şartlar altında analiz edilir. Farklı hareket eden peptitlerin protein içinde disülfür bağı ile birbirine bağlı olduğu bu yolla anlaşılabilir.
Günümüzde , protein birincil yapısının çözülmesinde kullanılan önemli bir yöntem olmuştur. Bu yöntemle moleküllerin toplam kütlesi büyük hassasiyetle ölçülülebilir. Tripsin gibi bir proteaz kullanılarak bir proteindaha küçük parçalara bölünürse, parçaların gözlemlenen kütleleri ile DNA dizisinden beklenen kütleleri arasındaki fark, o peptit parçasında hangi kimyasal değişimin olduğuna belirlemeye yarar.
Kovalent değişimler
Genelde polipeptitler dallanmayan polimerlerdir, bu yüzden birincil yapıları genelde onları oluşturan amino asitlerin dizisi şeklinde ifade edilebilir. Ancak, proteinler çapraz bağlanabilirler. Bunun en sık görülen şekli iledir ve birincil yapıda çapraz bağlanan atomların (protein disülfür bağlarını meydana getiren sisteinlerin) da belirtilmesi de gerekebilir.
Polipeptit zincirdeki kiral merkezler uğrayabilirler. Özelikle, proteinlerde bulunan L-amino asitler bazen spontan olarak atomunda izomerize olup D-amino asitlere dönüşebilirler.
Ayrıca, proteinler çevrim sonrası değişimlere uğrayabilirler, bunlar aşağıda kısaca özetlenmiştir.
Uçlarda değişimler
Bir polipeptidin N-ucundaki amino grubu kovalent olarak aşağıdaki değişimlerden birine uğrayabilir
- asetilasyon
- N-uçtaki amino grubu bir asetil grubuna dönüştürülerek bu ucun pozitif yükü yok edilebilir (N-uç bloklaması).
- formilasyon
- N-uçtaki metiyonin'in N-ucu, genelde çevrimin hemen ardından bir grubu ile bloke olur. Bu formil grubu (ve bazen metiyonin kalıntısının kendisi de, eğer bir Gly veya Ser tarafından izleniyorsa) enzimi tarafından çıkarılır.
- piroglutamat
- N-uçtaki bir glutamat kendi kendisine saldırarak bir siklik (dairesel) piroglutamat grubu oluşturabilir.
- miristoylasyon
- Asetilasyona benzer ama basit bir metil grubu yerine, 14 karbonlu bir hidrokarbon zincir (miristik asit) bağlanır. Bunun sayesinde protein hücre zarına sabitlenir.
Bir polipeptit zincirin C-ucundaki karboksilat grubu da değişime uğrayabilir. Örneğin,
- amidasyon (Şekle bakınız)
- C-uçtaki negatif yük, amidasyon yoluyla yok edilebilir.
- glikosil fosfatidilinositol (GPI) bağlantısı
- Glikosil fosfatidilinositol büyük, hidrofobik bir fosfolipit gruptur, proteinleri hücre zarına sabitler. Polipeptidin C-ucuna bir amit bağı ile bağlanır, bu amit bağının öbür ucunda bir etanolamin, sonra çeşitli şekerler ve nihayet bir (fosfatidil inositol) grubu bulunur.
Yan zincir değişimleri
Peptidin yan zincirleri de kovalent olarak değişime uğrayabilir:
- fosforilasyon
- Protein zincirinin kesilmesinden sonra gelen en önemli değişim fosforilasyon sayılabilir. Serin, treonin ve tirozin kalıntılarının yan zincir hidroksil grubuna bir fosfat grubu bağlanabilir. Bunun sonucu olarak orada bir negatif yük meydana gelir. Bu reaksiyonlar kinaz enzimleri tarafından, bu fosfatların çıkarılması reaksiyonu ise enzimleri tarafından katalizlenir. Fosforile olmuş tirozinler proteinlerin birbirine bağlanmasını sağlayan tutacaklar gibi işlev görürler. Serin (Ser) ve treonin (Thr) fosforilasyonu ise genelde konformasyonal değişime yol açar, muhtemelen proteine katılan eksi yükün etkisinden dolayı. Ser/Thr'nin fosforile olmasında görülen etkiler bazen o amino asidin mutasyon yoluyla glutamata dönüştürülmesi ile de görülebilir.
- Bu terim, sık görülen ama oldukça heterojen bir değişimler grubuna toplu olarak değinmek için kullanılır. Ser/Thr'nin yan zincir hidroksil grubuna veya Asn'nin yan zincir amino grubuna karbonhidrat grupları bağlanabilir. Bu şekerli bağlantılar pek çok işleve sahip olabilir, proteinin daha iyi çözünmesini sağlamaktan, bağlanıp beraber kompleks oluşturulacak başka bir proteini tanımaya kadar. gibi bazı inhibitörler glikozilasyon reaksiyonlarını bloke edebilir.
- (süksinimit oluşumu)
- Bu değişimde, bir asparajin veya aspartat yan zinciri, kendisini izleyen peptit bağına saldırarak simetrik bir araürünü oluşturur. Bu araürünün hidrolizi sonucu aspartat veya, bir β-amino asit olan, izo(Asp) meydana gelir. Asparajin durumunda, her iki ürün de amit grubunun kaybı sonucunu doğurur, bu yüzden bu reaksiyona "deamidasyon" denir.
- Prolin kalıntılarındaki iki atomdan biri ve lizindeki bir atom hidroksile olabilir. , kollajenin önemli bir parçasıdır, onun eksilmesi üzerine kollajen kararsız hâle gelir. Hidroksilasyon reaksiyonunu katalizleyen enzimler ( and ) askorbik aside (C vitamini) gereksinim duyduğu için, bu vitaminin eksikliği iskorbüt gibi çeşitli bağ dokusu hastalıklarına neden olur.
- Proteinlerdeki bazı amino asit kalıntıları metilasyona uğrayabilir, bunların başlıcaları lizin ve arjinindir. Bunların metilasyonu genelde proteinlerin nükleik asitlere bağlanmasını düzenlemeye yarar. Lizin kalıntıları tekli, ikili ve üçlü metile olabilirler. Ancak, metilasyon bu yan zincirlerin pozitif yükünü değiştirmez.
- Lizin amino gruplarının asetilasyonu, N-uçtaki amino grubunun asetilasyonu gibidir. Ancak, işlevsel olarak, lizinlerin asetilasyonu genelde proteinlerin nükleik asitlerie bağlanmasını düzenlemeye yarar. Lizindeki pozitif yükün yok edilmesi, negatif yüklü nükleik asitlere olan elektrostatik çekimi azaltır.
- sülfasyon
- Tirozinler atomlarından sülfatlanabilirler. Bu değişim görülür ama endoplazmik retikulumda görülmez. Fosforile olmuş tirozinlere benzer şekilde, sülfat grubu taşıya tirozinler spesifik protein tanımasına yararlar, örneğin, hücre yüzeyindeki . Fosforilasyonda olduğu gibi, sülfasyon da önceden nötür bir konumun negatif yüklü olmasına neden olur.
- ve
Hidrofobik (örneğin farnesil, jeranil ve jeraniljeranil grupları) ve palmitoyl grupları, sistein kalıntılarındaki atomlarına bağlanarak proteinlerin hücre zarında sabitlenmesine yararlar. GPI ve miristoyl gruplarından farklı olarak, bu gruplar sadece proteinin bir ucuna takılmazlar.
- karboksilasyon
- Nispeten ender görülen bir değişim olan karboksilasyonda, bir glutamat yan zincirine ikinci bir glutamat (ve dolayısıyla ikinci bir eksi yük) eklenir. Bunun sonucu bir Gama-karboksiglutamik asit (Gla) kalıntısı meydana gelir. Bu değişim, kalsiyum gibi metal iyonlarına olan bağlanmanın kuvvetlenesini sağlar.
- ADP-ribozilasyon
- ADP-ribozil grubu proteinlerde çeşitli yaz zincirlerlere takılabilir, bunlar çeşitli farklı sonuçlar doğrurur. Vibrio cholerae, Corynebacterium diphtheriae ve gibi bazı bakterilerin salgıladığı kuvvetli toksinler bu yolla hedef proteinlerini çalışmaz hâle getirirler.
- Bazı proteinlerdeki lizinlerin amino gruplarına, çeşitli, başka, tam uzunlukta proteinler bağlanabilir. Bunların en yaygını ubikuitindir ve genelde ubikuitin bağlanmış proteinin yıkıma uğraması gerektiğini sinyaller.
Yukarıda belirtilen polipeptit değişimlerinin çoğu çevrim sonrası, yani protein ribozomda sentezlendikten sonra, meydana gelir. Bu değişimler ökaryotik hücrelerde tipik olarak endoplazmik retikulumda meydana gelir.
Kimyacılar proteinlere başka kimyasal reaksiyonlar uygulamıştır, gibi, ama bunlar biyolojik sistemlerde görülmez.
Birincil yapıda kesilmeler
Yukarıda listelenen değişimlerden başka, birincil yapıda meydana gelen önemli değişim peptit kesilmesidir. Çoğu protein inaktif bir prekürsör (öncül) olarak sentezlenir. Tipik olarak N-uçta veya C-uçta bir peptit parçası proteinin aktif bölgesini bloke eder ve fonksiyonunu inhibe eder. İnhibe edici peptit bir proteaz tarafından kesilince protein aktive olur.
Bazı proteinler kendi kendilerini kesme yeteneğine sahiptir. Tipik olarak, bir serin'in (ve daha ender olarak bir treonin'in) hidroksil grubu veya bir sistein'in tiyol grubu, kendisinden önce gelen peptit bağındaki karbonil grubuna saldırır. Bunun sonucu tetrahedral bağlı bir araürün oluşur (Ser/Thr durumunda hidroksioksazolidin, cys durumunda hidroksitiyazolidin araürün olarak adlandırılır). Bu araürün amit biçime geri dönme eğilimlidir ve saldırıcı grubu atar, çünkü peptit grubunun kuvvetli rezonans stabilizasyonu nedeniyle amit biçim enerjik olarak daha tercihlidir. Ancak, diğer moleküler etkileşimler amit biçimi daha az karralı kılabilir, bu durumda amino grup atılır ve peptit bağı yerine bir ester (Ser/Thr) veya tiyoester (Cys) bağı oluşur. Bu kimyasal reaksiyon olarak adlandırılır.
Ester/tiyoester bağı aşağıdaki birkaç yoldan biri ile kopar:
- Basit hidroliz polipeptit zincirini keser, atılan amino grup yeni N-uç olur. 'ın olgunlaşmasında bu mekanizma görülür.
- Bir β-eliminasyon reaksiyonu da zinciri keser, ama yeni N-uçta bir piruvoyl grubu meydana getirir. Bu piruvoyl grubu bazı enzimlerde kovalent bağlı bir katalitik kofaktör olarak kullanılır. gibi bazı dekarboksilazlar, piruvoyl grubunun elektron çekici gücünü kullanırlar.
- Molekül-içi (intramoleküler) transesterifikasyon sonucu dallı bir polipeptit meydana gelir. , yeni ester bağı, yeni C-uçta yer alacak olan asparajin tarafından intramoleküler bir saldırıyla kesilir.
- Moleküller arası (intermoleküler) transesterifikasyon ile proteinin bir parçası bir diğer proteine aktarılır, proteinin özişlemlemesinde görüldüğü gibi.
Protein birincil yapısının tarihi
Fransız kimyacı Louis Édouard Grimaux proteinlerin amit bağları içerdiğini 1882'de öne sürmüştü. Proteinlerin α-amino asitlerden oluşan zincirler olduğu, 1902'de, neredeyse aynı zamanda, Karlsbad'da düzenlenen Alman Bilim İnsanları ve Hekimler Derneğinin 74. toplantısında iki bilim insanı tarafından önerildi. Sabah, önce , proteinlerdeki biuret reaksiyonu üzerindeki gözlemlerine dayanarak bu görüşü ortaya attı. Birkaç saat sonra, peptit bağı hakkında muazzam kimyasal bilgi biriktirmiş olan Emil Fischer onu izledi.
Bu verilere ve proteolitik yıkıma uğrayan proteinlerin sadece oligopeptit ürün verdiğine dair kanıtlara rağmen, proteinlerin amino asitlerden meydan gelmiş, doğrusal, dalsız polimerler olduğu fikri hemen kabul görmedi. William Astbury gibi bazı saygın bilim insanları kovalent bağların bu kadar uzun molekülleri bir arada tutabilecek kadar güçlü olabileceğini şüpheyle karşılıyorlardı. Termal titreşimlerin proteinin dağılmasına yol açabileceğini düşünüyorlardı. 1920'lerde kauçuğun makromoleküllerden olşutuğunu öne süren Hermann Staudinger de benzeri önyargılarla karşı kaşıya kalmıştı.
Bu şüpheler yüzünden alternatif hipotezler öne sürüldü. Kolloidal protein hipotezi proteinlerin daha küçük proteinlerden oluşan kolloid birleşimler olduğuydu. 1920'lerde Theodor Svedberg tarafından yapılan ölçümleri proteinlerin kesin ve tekrarlanabilir bir molekül ağırlığına sahip olduğunu, ardından Arne Tiselius'un elektroforetik ölçümleri proteinlerin tekil moleküller olduğunu gösterince, bu hipotez çürütüldü. İkinci bir hipotez, tarafından öne sürülen idi. Bu hipoteze göre, doğrusal polipeptit, kimyasal bir siklol yeniden düzenlemesine (C=O + HN C(OH)-N ) uğramakta ve omurga amit grupları çapraz bağlanmaktaydı, böylece iki boyutlu bir doku meydana gelmekteydi. Proteinler için başka birinci yapılar da önerildi, örneğin, Emil Abderhalden'in diketopiperazin modeli ve Troensegaard'ın 1942'deki pirol/piperidin modeli. Nihayet, Frederick Sanger'in insülin'in dizisini çözmesi; ve Max Perutz ve John Kendrew'ün miyoglobin ve hemoglobin'in kristalografik yapısını çözmesi ile, öne sürülen alternatif modellerin hepsi çürütülmüş oldu.
"Birincil yapı" terimi 1951'de tarafından ilk defa kullanılmıştır.
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- Wieland T and Bodanszky M (1991) The World of Peptides, Springer Verlag.
- ^ Kaj Ulrik Linderstrøm-Lang (1952). Lane Medical Lectures: Proteins and Enzymes. Stanford: Stanford University Press.
- ^ Wetlaufer, D.B. (1961). "Terminology of Protein Structure" (PDF). Nature. Cilt 190. s. 1113. Erişim tarihi: 22 Aralık 2011.
- ^ IUPAC-IUB Commission on Biochemical Nomenclature (1969). . 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Aralık 2011.
- ^ Charles R. Cantor, Paul Reinhard Schimmel (1980). The conformation of biological macromolecules. Macmillan.
- ^ Jane S. Richardson (1981). . Adv Protein Chem. Cilt 34. s. 167-339. 12 Şubat 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Aralık 2011.
- ^ Albert L. Lehninger, David Lee Nelson, Michael M. Cox (2005). Principles of Biochemistry, Volume 1. Macmillan. ISBN .
- ^ Berg JM, Tymoczko JL, Stryer L (2002). Biochemistry, 5th edition. New York: W H Freeman.
- ^ Iwai K and Ando T. (1967) "N O Acyl Rearrangement", Methods Enzymol., 11, 263-282.
- ^ Perler FB, Xu MQ and Paulus H. (1997) "Protein Splicing and autoproteolysis mechanisms", Curr. Opin. Chem. Biol., 1, 292-299.
- ^ Paulus H. "The chemical basis of protein splicing", Chem. Soc. Rev., 27, 375-386.
- ^ Hofmeister F. (1902) Naturwiss. Rundschau, 17, 529-545.
- ^ Fischer E. (1902) Autoreferat. Chem. Ztg., 26, 93.
- ^ Fruton JS. (1979) "Early theories of protein structure", Ann. N.Y. Acad. Sci., 325, 1-18.
- ^ Troensegaard N. (1942) Über die Struktur des Proteinmoleküls: eine chemische Untersuchung. E. Munksgaard, København (Copenhagen).
- ^ Sanger F. (1952) "The arrangement of amino acids in proteins", Adv. Protein Chem., 7, 1-67
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Peptit ve proteinlerin birincil yapisi bu molekullerin yapi birimleri olan amino asitlerin dogrusal sirasi veya daha genel olarak bir proteini olusturan atomlar arasindaki kovalent baglarin spesifikasyonudur Protein birincil yapisi bir amino asitler zinciridir TanimProtein yapisini birincil ikincil ve ucuncul olarak ayrilmasi 1951 de tarafindan onerilmistir Linderstrom Lang proteinin katlanmamis yapisina birincil yapi protein zincileri arasinda ic baglantilar olusmasi sonucu olusan sarmallara ikincil yapi bu sarmallar arasinda olusan baglantilar sonucu olusan yapiya ucuncul yapi olarak deginmistir Bu tanimlama olduca genel oldugu icin elestirilmis bu yuzden 1969 da IUPAC IUB Biyokimyasal Adlandirma Kurali Komisyonu Kaj Ulrik Linderstrom Lang in tanimlamasinin yeterince kesin olmadigini belirterek birincil yapiyi polipeptit zincirdeki amino asit dizisi olarak tanimlanmasini onermis ve bu tanimin kovalent yapi tanimindan farkli oldugunu ve kapsamadigini eklemistir Buna ragmen cogu arastirmaci birincil yapiyi proteinin kovalent yapisi ile es anlamli saymaya devam etmistir ve gunumuz ders kitaplarinda birincil yapinin amino asit diziden olustugunu ve disulfur baglarini da kapsadigi belirtilemeye devam eder Tipik disulfur baglari icermeyen dallanmamis bir protein icin onun kovalent yapisi amino asit dizisine esdegerdir Birincil yapinin kovalent yapiya karsilik geldigi varsayilirsa bir proteinin birincil yapisi onun atomik bilesiminin ve bu atomlari birlestiren baglarin sterokimyasal ozellikleri de dahil olmak uzere spesifikasyonudur Ikinci ve ucuncul yapi ile iliskiBir proteinin birincil yapisi onun ucuncul yapisi olarak adlandirilan uc boyutlu yapisini buyuk oranda belirler Ancak protein katlanmasi o kadar karmasiktir ki birincil yapiyi bilmek proteinin ne seklini ne de yerel yapi elemanlarinin yapilarini sarmallar veya donmeler gibi ongormeye yeter Homolog diziye sahip olan baska proteinlerin ornegin bir protein ailesinin diger uyelerinin yapisini bilmek belli bir dizinin uc boyutlu yapisinin oldukca guvenli sekilde hesaplanmasini mumkun kilar Dizi aileleri dizi hizalamasi yoluyla belirlenirler Kimyasal yapiProteinler genelde yirmi dogal amino asitin birbiriyle peptit baglari kurarak olusturdugu polimerlerdir Polimeri olusturan birimlere amino asit kalintisi rezidu denir Proteinler omurga tabir edilen duzenli tekrarlayan bir peptit omurga ve bu omurgaya bagli farkli amino asit yan zincirlerinden olusur Bazi proteinlerde bu yan zincirler kimyasal degisime ugrayabilirler Bazi yan zincirler arasinda capraz baglar olusabilir bazilarina ise enzimler araciligiyla farkli fonksiyonel gruplar eklenebilir bakiniz asagidaki Kovalent degisimler bolumu Polipeptit zincirler yonludur cunku uclari farklidir Konvansiyon geregi bir proteinin birincil yapisi onun amino N ucundan karboksi C ucuna dogru belirtilir OnemiBir proteinin birincil yapisinin bilinmesinin cesitli faydalari vardir Bir proteinin amino asit dizisi diger tum bilinen dizilerle karsilastirilarak onemli benzerlikler olup olmadigina bakilabilir Ayni proteinin farkli organizmalardaki ornekleri karsilastirilarak evrimsel iliskiler anlasilabilir Proteinin hucre icinde nerede bulunacagini belirleyen varligina bakilabilir Proteine baglanacak bir antikor hazirlanmasinda kullanilabilecek bir peptit hazirlanabilir Proteini kodlayan genin bulunmasina yarayacak tasarlanabilir BelirlenmesiProteinlerdeki amino asit dizisi DNA tarafindan kodlandigi icin bir protein geninin dizisinin belirlenmesi o proteini olusturan amino asit dizisinin belirlenmesini saglar Gunumuzde cogu proteinin birincil yapisi o proteinin gen dizisine dayalidir Ancak DNA dizisinin genetik kod kullanilarak amino asit dizisine cevrilmesi proteinin gercek birincil yapisini saglamaya yeterli degildir Eger proteinde disulfur baglari varsa bunlarin hangi sisteinler arasinda oldugu DNA dizisinden anlasilamaz Keza eger proteinde cevrim sonrasi bir kimyasal modifikasyon varsa fosforilasyon veya glikozilasyon gibi bunlar da DNA dizisinden anlasilamaz Bu yuzden bir proteinin birincil yapisinin cozulmesi icin onun dogrudan analiz edilmesi gerekir Bir proteinin birincil yapisinin cozulmesinin ilk adimi onun amino asit bilesiminin belirlenmesidir proteinin N ucundan bir amino asit kalintisinin cikartilmasini saglar Bu islem tekrar tekrar yapilarak proetinin dizisi N uctan iceri dogru teker teker okunabilir Otomatik dizileme makinalari bir proteinin yaklasik 50 amino asitlik bir kismini okuyabilirler Analizi kolaylastirmak icin buyuk proteinler kimyasal veya enzimatik yolla 50 kalintidan daha kisa parcalara bolunurler bunlar ayri ayri dizilenmesinden tam proteinin dizisi elde edilebilir Bir proteinin birincil yapisinin tam anlasilmasi icin disulfur baglarinin yerlerinin de belirlenmesi gerekir Protein kucuk peptitlere bolundukten sonra bu peptitler elektroforez veya kromatografik yontemle ayristirilirlar Numuneler bir kere normal halleriyle bir kere de disulfur baglarinin indirgenmesine yol acacak sartlar altinda analiz edilir Farkli hareket eden peptitlerin protein icinde disulfur bagi ile birbirine bagli oldugu bu yolla anlasilabilir Gunumuzde protein birincil yapisinin cozulmesinde kullanilan onemli bir yontem olmustur Bu yontemle molekullerin toplam kutlesi buyuk hassasiyetle olcululebilir Tripsin gibi bir proteaz kullanilarak bir proteindaha kucuk parcalara bolunurse parcalarin gozlemlenen kutleleri ile DNA dizisinden beklenen kutleleri arasindaki fark o peptit parcasinda hangi kimyasal degisimin olduguna belirlemeye yarar Kovalent degisimlerGenelde polipeptitler dallanmayan polimerlerdir bu yuzden birincil yapilari genelde onlari olusturan amino asitlerin dizisi seklinde ifade edilebilir Ancak proteinler capraz baglanabilirler Bunun en sik gorulen sekli iledir ve birincil yapida capraz baglanan atomlarin protein disulfur baglarini meydana getiren sisteinlerin da belirtilmesi de gerekebilir Polipeptit zincirdeki kiral merkezler ugrayabilirler Ozelikle proteinlerde bulunan L amino asitler bazen spontan olarak Ca displaystyle mathrm C alpha atomunda izomerize olup D amino asitlere donusebilirler Ayrica proteinler cevrim sonrasi degisimlere ugrayabilirler bunlar asagida kisaca ozetlenmistir Uclarda degisimler Bir polipeptidin N ucundaki amino grubu kovalent olarak asagidaki degisimlerden birine ugrayabilir asetilasyon C O CH3 displaystyle mathrm C O CH 3 N uc asetilasyonN uctaki amino grubu bir asetil grubuna donusturulerek bu ucun pozitif yuku yok edilebilir N uc bloklamasi formilasyon C O H displaystyle mathrm C O H N uctaki metiyonin in N ucu genelde cevrimin hemen ardindan bir grubu ile bloke olur Bu formil grubu ve bazen metiyonin kalintisinin kendisi de eger bir Gly veya Ser tarafindan izleniyorsa enzimi tarafindan cikarilir piroglutamatN ucta bir glutaminden piroglutamat olusumuN uctaki bir glutamat kendi kendisine saldirarak bir siklik dairesel piroglutamat grubu olusturabilir miristoylasyon C O CH2 12 CH3 displaystyle mathrm C O left CH 2 right 12 CH 3 Asetilasyona benzer ama basit bir metil grubu yerine 14 karbonlu bir hidrokarbon zincir miristik asit baglanir Bunun sayesinde protein hucre zarina sabitlenir Bir polipeptit zincirin C ucundaki karboksilat grubu da degisime ugrayabilir Ornegin C uc amidasyonuamidasyon Sekle bakiniz C uctaki negatif yuk amidasyon yoluyla yok edilebilir glikosil fosfatidilinositol GPI baglantisiGlikosil fosfatidilinositol buyuk hidrofobik bir fosfolipit gruptur proteinleri hucre zarina sabitler Polipeptidin C ucuna bir amit bagi ile baglanir bu amit baginin obur ucunda bir etanolamin sonra cesitli sekerler ve nihayet bir fosfatidil inositol grubu bulunur Yan zincir degisimleri Peptidin yan zincirleri de kovalent olarak degisime ugrayabilir fosforilasyonProtein zincirinin kesilmesinden sonra gelen en onemli degisim fosforilasyon sayilabilir Serin treonin ve tirozin kalintilarinin yan zincir hidroksil grubuna bir fosfat grubu baglanabilir Bunun sonucu olarak orada bir negatif yuk meydana gelir Bu reaksiyonlar kinaz enzimleri tarafindan bu fosfatlarin cikarilmasi reaksiyonu ise enzimleri tarafindan katalizlenir Fosforile olmus tirozinler proteinlerin birbirine baglanmasini saglayan tutacaklar gibi islev gorurler Serin Ser ve treonin Thr fosforilasyonu ise genelde konformasyonal degisime yol acar muhtemelen proteine katilan eksi yukun etkisinden dolayi Ser Thr nin fosforile olmasinda gorulen etkiler bazen o amino asidin mutasyon yoluyla glutamata donusturulmesi ile de gorulebilir glikozilasyonBu terim sik gorulen ama oldukca heterojen bir degisimler grubuna toplu olarak deginmek icin kullanilir Ser Thr nin yan zincir hidroksil grubuna veya Asn nin yan zincir amino grubuna karbonhidrat gruplari baglanabilir Bu sekerli baglantilar pek cok isleve sahip olabilir proteinin daha iyi cozunmesini saglamaktan baglanip beraber kompleks olusturulacak baska bir proteini tanimaya kadar gibi bazi inhibitorler glikozilasyon reaksiyonlarini bloke edebilir suksinimit olusumu Bu degisimde bir asparajin veya aspartat yan zinciri kendisini izleyen peptit bagina saldirarak simetrik bir araurunu olusturur Bu araurunun hidrolizi sonucu aspartat veya bir b amino asit olan izo Asp meydana gelir Asparajin durumunda her iki urun de amit grubunun kaybi sonucunu dogurur bu yuzden bu reaksiyona deamidasyon denir Prolin kalintilarindaki iki atomdan biri ve lizindeki bir atom hidroksile olabilir kollajenin onemli bir parcasidir onun eksilmesi uzerine kollajen kararsiz hale gelir Hidroksilasyon reaksiyonunu katalizleyen enzimler and askorbik aside C vitamini gereksinim duydugu icin bu vitaminin eksikligi iskorbut gibi cesitli bag dokusu hastaliklarina neden olur metilasyonProteinlerdeki bazi amino asit kalintilari metilasyona ugrayabilir bunlarin baslicalari lizin ve arjinindir Bunlarin metilasyonu genelde proteinlerin nukleik asitlere baglanmasini duzenlemeye yarar Lizin kalintilari tekli ikili ve uclu metile olabilirler Ancak metilasyon bu yan zincirlerin pozitif yukunu degistirmez asetilasyonLizin amino gruplarinin asetilasyonu N uctaki amino grubunun asetilasyonu gibidir Ancak islevsel olarak lizinlerin asetilasyonu genelde proteinlerin nukleik asitlerie baglanmasini duzenlemeye yarar Lizindeki pozitif yukun yok edilmesi negatif yuklu nukleik asitlere olan elektrostatik cekimi azaltir sulfasyonTirozinler Oh displaystyle mathrm O eta atomlarindan sulfatlanabilirler Bu degisim gorulur ama endoplazmik retikulumda gorulmez Fosforile olmus tirozinlere benzer sekilde sulfat grubu tasiya tirozinler spesifik protein tanimasina yararlar ornegin hucre yuzeyindeki Fosforilasyonda oldugu gibi sulfasyon da onceden notur bir konumun negatif yuklu olmasina neden olur ve C O CH2 14 CH3 displaystyle mathrm C O left CH 2 right 14 CH 3 Hidrofobik ornegin farnesil jeranil ve jeraniljeranil gruplari ve palmitoyl gruplari sistein kalintilarindaki Sg displaystyle mathrm S gamma atomlarina baglanarak proteinlerin hucre zarinda sabitlenmesine yararlar GPI ve miristoyl gruplarindan farkli olarak bu gruplar sadece proteinin bir ucuna takilmazlar karboksilasyonNispeten ender gorulen bir degisim olan karboksilasyonda bir glutamat yan zincirine ikinci bir glutamat ve dolayisiyla ikinci bir eksi yuk eklenir Bunun sonucu bir Gama karboksiglutamik asit Gla kalintisi meydana gelir Bu degisim kalsiyum gibi metal iyonlarina olan baglanmanin kuvvetlenesini saglar ADP ribozilasyonADP ribozil grubu proteinlerde cesitli yaz zincirlerlere takilabilir bunlar cesitli farkli sonuclar dogrurur Vibrio cholerae Corynebacterium diphtheriae ve gibi bazi bakterilerin salgiladigi kuvvetli toksinler bu yolla hedef proteinlerini calismaz hale getirirler ubikuitinasyon veBazi proteinlerdeki lizinlerin amino gruplarina cesitli baska tam uzunlukta proteinler baglanabilir Bunlarin en yaygini ubikuitindir ve genelde ubikuitin baglanmis proteinin yikima ugramasi gerektigini sinyaller Yukarida belirtilen polipeptit degisimlerinin cogu cevrim sonrasi yani protein ribozomda sentezlendikten sonra meydana gelir Bu degisimler okaryotik hucrelerde tipik olarak endoplazmik retikulumda meydana gelir Kimyacilar proteinlere baska kimyasal reaksiyonlar uygulamistir gibi ama bunlar biyolojik sistemlerde gorulmez Birincil yapida kesilmeler Yukarida listelenen degisimlerden baska birincil yapida meydana gelen onemli degisim peptit kesilmesidir Cogu protein inaktif bir prekursor oncul olarak sentezlenir Tipik olarak N ucta veya C ucta bir peptit parcasi proteinin aktif bolgesini bloke eder ve fonksiyonunu inhibe eder Inhibe edici peptit bir proteaz tarafindan kesilince protein aktive olur Bazi proteinler kendi kendilerini kesme yetenegine sahiptir Tipik olarak bir serin in ve daha ender olarak bir treonin in hidroksil grubu veya bir sistein in tiyol grubu kendisinden once gelen peptit bagindaki karbonil grubuna saldirir Bunun sonucu tetrahedral bagli bir araurun olusur Ser Thr durumunda hidroksioksazolidin cys durumunda hidroksitiyazolidin araurun olarak adlandirilir Bu araurun amit bicime geri donme egilimlidir ve saldirici grubu atar cunku peptit grubunun kuvvetli rezonans stabilizasyonu nedeniyle amit bicim enerjik olarak daha tercihlidir Ancak diger molekuler etkilesimler amit bicimi daha az karrali kilabilir bu durumda amino grup atilir ve peptit bagi yerine bir ester Ser Thr veya tiyoester Cys bagi olusur Bu kimyasal reaksiyon olarak adlandirilir Ester tiyoester bagi asagidaki birkac yoldan biri ile kopar Basit hidroliz polipeptit zincirini keser atilan amino grup yeni N uc olur in olgunlasmasinda bu mekanizma gorulur Bir b eliminasyon reaksiyonu da zinciri keser ama yeni N ucta bir piruvoyl grubu meydana getirir Bu piruvoyl grubu bazi enzimlerde kovalent bagli bir katalitik kofaktor olarak kullanilir gibi bazi dekarboksilazlar piruvoyl grubunun elektron cekici gucunu kullanirlar Molekul ici intramolekuler transesterifikasyon sonucu dalli bir polipeptit meydana gelir yeni ester bagi yeni C ucta yer alacak olan asparajin tarafindan intramolekuler bir saldiriyla kesilir Molekuller arasi intermolekuler transesterifikasyon ile proteinin bir parcasi bir diger proteine aktarilir proteinin ozislemlemesinde goruldugu gibi Protein birincil yapisinin tarihiFransiz kimyaci Louis Edouard Grimaux proteinlerin amit baglari icerdigini 1882 de one surmustu Proteinlerin a amino asitlerden olusan zincirler oldugu 1902 de neredeyse ayni zamanda Karlsbad da duzenlenen Alman Bilim Insanlari ve Hekimler Derneginin 74 toplantisinda iki bilim insani tarafindan onerildi Sabah once proteinlerdeki biuret reaksiyonu uzerindeki gozlemlerine dayanarak bu gorusu ortaya atti Birkac saat sonra peptit bagi hakkinda muazzam kimyasal bilgi biriktirmis olan Emil Fischer onu izledi Bu verilere ve proteolitik yikima ugrayan proteinlerin sadece oligopeptit urun verdigine dair kanitlara ragmen proteinlerin amino asitlerden meydan gelmis dogrusal dalsiz polimerler oldugu fikri hemen kabul gormedi William Astbury gibi bazi saygin bilim insanlari kovalent baglarin bu kadar uzun molekulleri bir arada tutabilecek kadar guclu olabilecegini supheyle karsiliyorlardi Termal titresimlerin proteinin dagilmasina yol acabilecegini dusunuyorlardi 1920 lerde kaucugun makromolekullerden olsutugunu one suren Hermann Staudinger de benzeri onyargilarla karsi kasiya kalmisti Bu supheler yuzunden alternatif hipotezler one suruldu Kolloidal protein hipotezi proteinlerin daha kucuk proteinlerden olusan kolloid birlesimler olduguydu 1920 lerde Theodor Svedberg tarafindan yapilan olcumleri proteinlerin kesin ve tekrarlanabilir bir molekul agirligina sahip oldugunu ardindan Arne Tiselius un elektroforetik olcumleri proteinlerin tekil molekuller oldugunu gosterince bu hipotez curutuldu Ikinci bir hipotez tarafindan one surulen idi Bu hipoteze gore dogrusal polipeptit kimyasal bir siklol yeniden duzenlemesine C O HN displaystyle rightarrow C OH N ugramakta ve omurga amit gruplari capraz baglanmaktaydi boylece iki boyutlu bir doku meydana gelmekteydi Proteinler icin baska birinci yapilar da onerildi ornegin Emil Abderhalden in diketopiperazin modeli ve Troensegaard in 1942 deki pirol piperidin modeli Nihayet Frederick Sanger in insulin in dizisini cozmesi ve Max Perutz ve John Kendrew un miyoglobin ve hemoglobin in kristalografik yapisini cozmesi ile one surulen alternatif modellerin hepsi curutulmus oldu Birincil yapi terimi 1951 de tarafindan ilk defa kullanilmistir Ayrica bakinizTranslasyonKaynakcaWieland T and Bodanszky M 1991 The World of Peptides Springer Verlag ISBN 0 387 52830 X Kaj Ulrik Linderstrom Lang 1952 Lane Medical Lectures Proteins and Enzymes Stanford Stanford University Press Wetlaufer D B 1961 Terminology of Protein Structure PDF Nature Cilt 190 s 1113 Erisim tarihi 22 Aralik 2011 IUPAC IUB Commission on Biochemical Nomenclature 1969 4 Mart 2016 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 22 Aralik 2011 Charles R Cantor Paul Reinhard Schimmel 1980 The conformation of biological macromolecules Macmillan Jane S Richardson 1981 Adv Protein Chem Cilt 34 s 167 339 12 Subat 2012 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 22 Aralik 2011 Albert L Lehninger David Lee Nelson Michael M Cox 2005 Principles of Biochemistry Volume 1 Macmillan ISBN 9780716743392 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Berg JM Tymoczko JL Stryer L 2002 Biochemistry 5th edition New York W H Freeman KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Iwai K and Ando T 1967 N displaystyle rightarrow O Acyl Rearrangement Methods Enzymol 11 263 282 Perler FB Xu MQ and Paulus H 1997 Protein Splicing and autoproteolysis mechanisms Curr Opin Chem Biol 1 292 299 Paulus H The chemical basis of protein splicing Chem Soc Rev 27 375 386 Hofmeister F 1902 Naturwiss Rundschau 17 529 545 Fischer E 1902 Autoreferat Chem Ztg 26 93 Fruton JS 1979 Early theories of protein structure Ann N Y Acad Sci 325 1 18 Troensegaard N 1942 Uber die Struktur des Proteinmolekuls eine chemische Untersuchung E Munksgaard Kobenhavn Copenhagen Sanger F 1952 The arrangement of amino acids in proteins Adv Protein Chem 7 1 67