Acemi Ocağı ya da Acemi Oğlanlar Ocağı, Osmanlı İmparatorluğu'nda Enderûn için öğrencileri ve başta piyade kısmı olmak üzere Kapıkulu'nun ihtiyaç duyduğu askerleri yetiştirmek için kurulan ocaktır.
Acemi Ocağı | |
---|---|
Stratford Canning tarafından anonim bir Yunan sanatçıya çizdirilen 1800'lere ait bir "Devşirme ağası" minyatürü | |
Etkin | 1300'lerin ikinci yarısı-1826 |
Ülke | Osmanlı İmparatorluğu |
Bağlılık | Osmanlı sultanı |
Sınıfı | Piyade |
Büyüklük | 3.000 (1300'ler) 7.745 (1568) 9.406 (1609) 4.372 (1670) 2.320 (1778) |
Kışlalar | Gelibolu ve İstanbul |
Giysi rengi | Mavi |
Komutanlar | |
Komutan | Yeniçeri ağası |
Ocak komutanı | İstanbul ağası |
Padişah I. Murad saltanatında Hayreddin Paşa ile Molla Rüstem'in girişimleriyle Gelibolu'da kurulan Acemi Ocağı'na ilk asker alımı, "pençik" adı verilen yöntemle savaşlarda elde edilen her beş erkek esirden birinin satın alınmasıyla gerçekleşti. Bu yöntem yerini zamanla devşirme sistemine bıraktı. Bu sisteme göre 3 ila 5 senede bir Osmanlı topraklarında yaşayan Hristiyanlardan 8 ila 20 yaş arasındaki çocuklar devşirilmeye başlandı. Devşirilenler İstanbul'a getirilip Müslüman yapılır ve sünnet edilirdi. Bir kısmı Bostancı Ocağı ve Enderûn için ayrıldıktan sonra kalanlar 3 ila 5 yıl süreyle Türk ve İslam kaidelerini öğrenmeleri amacıyla Türk ailelerin yanına verilirdi. Buradaki görev sürelerini tamamlayanlar ulufe defterine kaydedilerek acemi oğlanı olmaya hak kazanırdı. Acemi Ocağına kaydedilen acemiler çeşitli hizmetlerde kullanılırdı. Ayrıca acemi oğlanlarının bir kısmı donanma için yetiştirilirdi. Genellikle her 7-8 yılda bir "kapıya çıkma" (kapuya çıkma), "çıkma" ya da "bedergâh" adı verilen yöntem ile en kıdemli acemiler Yeniçeri Ocağına kaydedilirdi. Bunun dışında yeni cülûs olduğunda da "büyük çıkma" ya da "umum çıkması" adı verilen bir yöntemle acemiler kapıya çıkardı. Ayrıca Kapıkulu askerlerinin çocukları da Acemi Ocağına kaydedilir ve 23 yaşına gelince kapıya çıkarılırdı.
İstanbul'un Fethi'nden sonra İstanbul'da Gelibolu'dakinden bağımsız bir Acemi Ocağı daha kuruldu. Bu ocağın en yetkilisi "İstanbul ağası" idi. Acemi Ocağının en yetkilisi Yeniçeri ağası olmasına rağmen, görev yükünün fazlalığı nedeniyle İstanbul ağası aynı zamanda Acemi Ocağı teşkilatının da en yetkili amiri konumundaydı. Ocağın idaresinden sırasıyla "kethüdâ", "aşçıbaşı" ve "çavuş" sorumluydu. Devşirilen acemilerin eğitimlerinden ve ocağa kaydedilmesinden sorumlu olan "Anadolu ağası" ile ondan daha düşük rütbede bulunan "Rumeli ağası" prosedürde İstanbul ağasından sonra gelseler de doğrudan ocak işleriyle ilgilenmezlerdi. Acemiler mavi renkli "dolama" adında bir elbise giyer ve sivri uçlu "serpuş" adı verilen bir başlık takardı. Acemilere her sene iki kat elbise verilirdi. Acemi Ocağı mensuplarına her üç ayda bir; 1, 2 ve 2.5 ve daha sonraları 7,5 akçeden oluşan "ulufe" adı altında bir maaş verilirdi. İlk zamanlar acemi sayısı 3.000 iken bu rakam 16. yüzyılın sonlarına doğru da Bostancılarla birlikte 8.000 ila 9.000'e, 17. yüzyılın ikinci yarısından sonra 4.102'ye ulaştı.
Acemi Ocağı, Yeniçeri Ocağının kaldırıldığı 1826'ya kadar varlığını devam ettirdi. Ancak bu tarihe kadar ocağın temel yapısındaki değişiklikler birtakım bozulmalara yol açtı. Yeni çıkarılan kurallarla ocağa Türklerden ve diğer Müslümanlardan asker alınmaya başlandı. Bu nedenle devşirme sistemi kademeli olarak uygulamadan çıktı. 19. yüzyıla gelindiğinde acemilerin büyük çoğunluğunu Türkler oluşturuyordu. Türk ve Müslümanlara daimi maaşlı meslek sağlamak için bağış ve rüşvet karşılığında ocağa kayıt yapılmaya başlandı. Bu durum ocak mevcudunda artış yaşanmasına ve kapıya çıkmak için sırasını bekleyen acemilerin bekletilmesine yol açtı. Yeniçeri Ocağının kaldırılmasının ardından yalnızca saraya odun çekmekle yükümlü olan Acemi Ocağı da kaldırıldı ve kışlaları askere alınan 15 yaşından küçük çocukların eğitildiği bir talimhaneye dönüştürüldü.
Kuruluşu
Bizans İmparatorluğu sınırlarında yurt edinen Türk aşiretlerinde ve Osmanlılarda, süvarilerden oluşan kuvvetler bulunuyordu. Osman Gazi'nin emrinde yer alan ve "ikta" adı verilen bir teşkilat ile idare edilen aşiret kuvvetleri, sınırları korumakla görevliydiler. Osmanlılar devlet yapısına kavuştuktan sonra da, bir kumandanın emrinde bölge bölge akıncı kuvvetlerini kullanmaya devam ettiler.Orhan Gazi'nin yönetiminin ilk yıllarında da istifade edilen aşiret kuvvetlerinin kuşatma konusunda yetersiz kalması nedeniyle, düzenli ve muvazzaf bir yaya birliği kurulması kararlaştırıldı. Bunun yanında düzenli ve muvazzaf bir süvari birliği de kuruldu ve bu yeni kurulan iki birlik, aşiret birliklerinden ayrıldı. Tamamen Türklerden oluşturulan bu birliklerden; piyadelere "yaya", süvarilere ise "müsellem" adı verildi.Kapıkulu'nun kuruluşuna kadar Osmanlı İmparatorluğu'nun başlıca askerî kuvvetini teşkil eden bu kuvvetler, daha sonraları geri hizmette kullanıldı.
Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırları Ankara'dan Çanakkale Boğazı'na kadar uzandığı I. Murad saltanatında Balkanlarda ele geçirilen topraklarla birlikte, yaya ve müsellem kuvvetlerinin yetersiz kalması nedeniyle daha fazla askere ihtiyaç duyuldu. Bu doğrultuda ele geçirilen savaş esirlerinden daimi bir ordu kuvveti oluşturulması için, Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa ile Molla Rüstem'in girişimleriyle Gelibolu'da "Acemi Ocağı" ismiyle yeni bir askerî teşkilat kuruldu. Daha önce Süleyman Paşa'nın ele geçirilen esirleri bir süre eğittikten sonra 2 akçe ücret ile muharebelerde kullanması geleneği, onun ölümünden sonra da bir süre devam etti. I. Murad saltanatında ise esirlerin Lapseki, Çardak ve Gelibolu arasında süvari askerlerin atlarının nakliyle görevli gemilerde, günlük 1 akçe ücret karşılığında 5 ila 10 yıl boyunca çalıştırıldıktan sonra 2 akçe ücret ile yeniçeri yapılmaları kararlaştırıldı.Donanma hizmetinde görev yapacak bu esirlerden hariç diğer esirlerin de "torba" hizmetinde kullanılmak üzere, "Türk'e verme" adı verilen bir uygulama ile Türk ailelerin yanına verilerek hem Türk geleneklerini, hem de İslâmî kaideleri öğrenmeleri amaçlandı ve bu doğrultuda Acemi teşkilatı genişletildi. Gelibolu'da kurulan bu teşkilatın başında "Gelibolu ağası" adı verilen bir subay bulunurdu.
Genel yapısı
Esir alımı ve devşirme sistemi
Acemi Ocağına ilk yıllarda pençik adı verilen yöntem ile savaşta ele geçirilen her beş esirden birinin alınmasıyla ve Osmanlı İmparatorluğu sınırlarında yaşayan Hristiyan çocukların devşirilmesiyle olmak üzere iki farklı yolla esir alımı yapıldı. 16. yüzyılda Yeniçerilerin evlenmelerine müsaade edilmesiyle birlikte, "kuloğlu" adı verilen asker çocuklarından da Acemi Ocağına alım yapılmaya başlandı.
Pençik
I. Murad döneminde Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa ve Molla Rüstem'in girişimleriyle, savaşlarda ele geçirilen erkek esirlerin devletin asker ihtiyacına göre alınmasını ön gören Pençik Kanunu yürürlüğe girdi. Bu kanunla Molla Rüstem'e, Gelibolu'da pençik toplama yetkisi verildi. Pençik, her beş erkek esirden biri ya da beş esirin olmadığı durumlarda değerinin beşte biri karşılığında ücret alınmasıyla uygulanmaya başlandı. Savaşlarda ya da akınlarda elde edilen esirlerin beşte birinin dinen devlete verilmesi gerektiği hükmüne göre uygulanan bu kanunun başlangıç tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, Edirne'nin Fethi'nden sonra uygulanmaya başlandığı tahmin edilir. "Pençik oğlanı" adıyla anılan bu esirlerin çoğunluğu akıncılar tarafından düşman topraklarına yapılan akınlar sonucunda ele geçirilirdi. 15. yüzyıl sonlarındaki Pençik Kanunu'na göre Akıncı beyi, toyca ve akıncıların elde ettikleri esirler "pençikçi" denilen ve akıncıların yanında bulunan bir memur tarafından tespit edilirdi. Bu esirlerden 20 tanesi akıncı beyine, 5 tanesi pençikçiye ve toycaların büyüklerine birer, küçüklerinin ikisine de birer tanesi bırakıldıktan sonra, kalan erkek esirlerden uygun olduğu düşünülen 10 ila 17 yaş aralığındakilerin her biri 300 akçe ücret karşılığında devlet tarafından satın alınırdı. Bu yaş aralığından daha büyük olanlardan da uygun görülenler alınırdı. Pençik Kanunu'nun sonraki dönemlerde tekrar düzenlenmesiyle birlikte, ocağa alınmayan veya beş adetten aşağı olan erkek esirler; "şirhor", "beççe", "gulâmçe", "gulâm", "sakallı" ve "pîr" adı verilen birtakım sınıflara ayrılarak vergiye tâbi tutuldu. İlk dönemlerde ocağa alınacak esirler için bir yaş şartı aranmazdı ve yalnızca muharebe için kısa bir eğitimden geçtikten sonra ocağa kabul edilirdi. Bu yöntem daha sonra değişti ve 10 ila 20 yaş arasındaki esirlerin ocağa alınması kanunlaştırıldı. Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırlarının genişlemesiyle birlikte, pençik oğlanlarının Gelibolu'da sürekli gemilerde çalıştırılması sakıncalı görüldüğü için birer akçe ücret ile acemi yapılmaları kaldırıldı ve belli bir ücret karşılığında sınırlarda yaşayan Türk çiftçilerin yanına verilmesi kararlaştırıldı. Pençik oğlanları Osmanlıların Rumeli'ye yeni yerleşmeleri sebebiyle Anadolu'ya gönderilir ve orada İslam ve Türk terbiyesi alması amaçlanırdı. Bu uygulamanın ilk kez ne zaman uygulandığı bilinmemekle birlikte, Sırpsındığı Muharebesi'nden sonra uygulandığı tahmin edilir.Eyyûbî Efendi Kanunnamesi'nde ise I. Murad devrinde savaş esiri pençik oğlanlarının Türk ailelerin yanına verildikleri yazar. 15. yüzyılın ortalarından itibaren Rumeli'nin Türkleşmesiyle birlikte buradaki çiftçilere de verildikleri bilinir.
Devşirme Kanunu'nun uygulanması ile birlikte Pençik Kanunu eski önemini yitirdi.
Devşirme
Osmanlılar, fütuhat hareketlerinin genişlemesi ve ordu mevcudunun azalmasıyla beraber daha fazla askere ihtiyaç duydular. Pençik Kanunu ile toplanan askerlerin haricinde devşirme adı verilen bir uygulama ile Osmanlıların Rumeli topraklarında yaşayan Hristiyan halktan ocağa yeni askerlerin alınması kararlaştırıldı. Özellikle 1402 yılındaki Ankara Muharebesi'nin kaybedilmesi sonucunda, Osmanlılar'ın Rumeli'deki faaliyetlerinin durması ve Pençik Kanunu'nun uygulanamaması sebebiyle yeni esirler elde edilemedi ve daha önceki Türk ve İslam devletlerinde uygulanmayan yeni bir usul ile; "Hristiyan tebaadan yalnız birer tanesinin devşirilerek orduya alınmasını" kapsayan yeni bir kanun çıkartıldı. Bu kanuna göre genellikle 3 ila 5 senede bir Hristiyanlardan 8 ila 20 yaş arasındakilerden acemi oğlanı alınmaya başlandı. Başlarda Rumeli'de Arnavutluk, Yunanistan, Adalar ve Bulgaristan'dan ve daha sonraları ise Sırbistan, Bosna-Hersek ve Macaristan'dan çocuklar toplandı. Devşirme Kanunu 15. yüzyıl sonları ya da 16. yüzyıl başlarında Anadolu'da da uygulanmaya başlandı ve 17. yüzyılda tüm Osmanlı topraklarını içine alacak şekilde genişletildi.
Devşirme işinden birinci derecede yeniçeri ağası sorumluydu. Yeniçeri Ocağına Acemi oğlanı verilmesi ve Acemi Ocağına alım yapılması onun kararıyla gerçekleşirdi. Devşirme memuru Yeniçeri ağasının mektubu ve bir ferman ile görevli olduğu bölgedeki kazaları gezerek her kırk haneden bir çocuk devşirirdi. Devşirme yapılacak bölgede tüm yetkililer ile orada görevli papaz ve devşirilecek çocukların babaları hazır bulunurdu. Herhangi bir suiistimal yaşanmaması için vaftiz defterlerindeki kayıtlar kontrol edilerek devşirme yapılırdı. Devşirilenlerin tüm bilgileri eşkâl defterlerine kaydedilirdi. Bir aileden yalnızca bir çocuk devşirilirdi, eğer ailede tek çocuk varsa alınmazdı. Ticaretle uğraştıkları için Yahudi çocukları alınmazdı. Anne ve babası ölmüş çocuklar terbiye edilemeyeceği düşüncesiyle, köy kethüdâsının oğlu da şımarık olur düşüncesiyle devşirilmezdi. Bunun yanında Türkçe bilenler, evli olanlar, meslek sahibi olanlar, çoban çocukları, kel, uzun ve kısa boylu olanlar kanunen devşirilmeye uygun değildi. Vasal devlet statüsündeki Romanya'da yaşayan halk, Osmanlı sultanının kulu sayılmadığı için oradan devşirme yapılmazdı. Yine Eflak ve Boğdan'dan da devşirme yapılmazdı. Devşirmelerden Bosnalı olan ve "Potur oğulları" olarak anılan Müslümanların saray ve Bostancı Ocağı için devşirilmelerine kanunen müsaade edilirdi. Fermanlara göre Anadolu'da Kayseri, Bursa, Lefke ve İznik'teki Hristiyanların çocukları da devşirilirdi. I. Süleyman dönemindeki bir fermana göre: Rus, İranlı, çingene, Türk reaya, Harputlu, Diyarbakırlı ve Malatyalıların devşirilmesinin yasak olduğu bilinir. Ancak 1622'deki bir fermana göre bu yasağın sonraki yıllarda uygulanmadığı anlaşılır. Bunun yanında bu tarihlerde Anadolu'da Kocaeli, Bolu, Amasya, Samsun, Çorum, Malatya, Erzurum, Diyarbakır, Sivas ve Maraş bölgelerinden devşirme yapıldığı bilinir. Trabzon hristiyanlarının Acemi ocağına alınması II. Mehmed'in burayı zaptından sonra da devam etti ancak daha sonra şirret oldukları gerekçesiyle buradan oğlan devşirilmedi. Trabzon halkının I. Selim'in Trabzon valisi olduğu dönemde ona karşı gösterdikleri sadakat nedeniyle Selim tahta çıktıktan sonra tekrar buradan oğlan devşirilmesini emretti. Pîrî Mehmed Paşa buradan devşirme yapmanın kanunen doğru olmayacağını söyleyerek itiraz etmesine karşı, Selim "Kanunu bana sen mi öğretirsin?" diyerek elindeki yay ile Mehmed Paşa'nın başını yardı ve kararından dönmedi. Ancak bu bölgeden toplananların arasına Lazlar'ın da katılmasıyla ocak düzeni bozuldu ve III. Mehmed döneminde buradan oğlan devşirilmesi kaldırıldı.
Kuloğlu
Kapıkuluna mensup askerlerin erkek çocukları da Acemi Ocağının temel asker ihtiyacını karşılamak için kullanılırdı. Kapıkulu askerleri "padişahın kulu" sayıldığından onların erkek çocukları da "kuloğlu" adıyla anılırdı. Babası ölen küçük yaştaki kul oğullarına yetişkinliğe erişinceye kadar devlet tarafından üç ayda bir yiyecek, giyecek ve para yardımı yapılırdı. Yeniçerilerin erkek çocukları onlar hayattayken Acemi Ocağına kaydedilir ve 23 yaşına kadar orada eğitim görürdü. Daha sonra ise kapıya çıkma adı verilen uygulama ile Yeniçeri Ocağına kaydedilirdi.
Ocağa giriş
Devşirilen çocuklar "sürü" adı verilen yüzer, yüz ellişer, iki yüzer ya da daha fazla sayıdan oluşan topluluklar halinde İstanbul'a sevk edilir ve muayeneden geçtikten sonra acemi oğlanı olarak hizmete başlardı. Devlet merkezine gelen Acemi oğlanlar birkaç gün istirahat ettikten sonra, sağ ellerinin işaret parmaklarını kaldırarak Kelime-i şehadet getirip Müslüman olurdu. Daha sonra Yeniçeri ağasının nezaretinde muayeneden geçer ve sünnet olduktan sonra Müslüman bir isim alırlardı. İsimleri değiştirildikten sonra eşkâl defterine kaydedilen Acemi oğlanlardan bir kısmı saraya, bir kısmı Bostancı Ocağına ve kalanlar da Rumeli ve Anadolu ağalarının vasıtasıyla belli bir süre kapsamında Türk ailelerinin yanına verilirdi. "Türk'e verme" adıyla ünlenen bu uygulamada, Acemi oğlanlarının toplandıkları bölgenin dışına verilmeleri adet olduğu için, Anadolu'dan toplananlar Rumeli'ye; Rumeli'den toplananlar ise Anadolu'ya verilirdi. Bu yöntem ile iki bölge arasındaki deniz kullanılarak kaçmaları önlenirdi. Bunun yanında devşirilen çocuklardan -yeteneklerine bağlı olarak- Türk ailelerin yanına verilmesi uygulamasından muaf tutulanlar da mevcuttu. Acemiler arasında en zeki olduğu düşünülenler Enderûn için ayrılırdı. Burada eğitim görenlere iç oğlanı denirdi. Bu iç oğlanlar "saray acemi oğlanları" ya da "celeb" adıyla da anılırdı. 16. yüzyılın başlarında 5.000 ila 6.000 acemi arasından Enderûn'a yalnızca 100-200 arasında çocuk seçilirdi. İç oğlanlarının 400 tanesi Galatasaray'da eğitilirken, I. Süleyman zamanında İbrahim Paşa Sarayı'nda Bosnalı ve Arnavut devşirmelerin eğitildikleri bir başka okul açıldı. Galata ve Edirne'deki okullar, Enderûn'a devşirme çocuk alma yönteminin kaldırılmasıyla birlikte IV. Murad döneminde kapatıldı.
17. yüzyılın başlarına kadar ocağa alınacak bireylerin mutlaka Türklerin hizmetinde görev yapmış olması şartı aranırdı. Acemi oğlanlar Türk ailelerin yanında en az 3 en fazla 8 sene kalırlardı. Çiftlik sahiplerinin ya da köylülerin hizmetinde toprak işleri ile uğraşıp öte yandan Türkçeyi ve İslami kaideleri öğrenirlerdi. Bu hizmetlerinin karşılığında bir ücret ödenmezken, yalnızca giyim kuşam masrafları devlet tarafından karşılanırdı. Türk çiftçilere verilen Pençik oğlanları ve devşirmelerin firar etmelerini önleyebilmek amacıyla, Anadolu'da "Anadolu ağası"; Rumeli'de ise "Rumeli ağası" adı verilen, bunların sevk ve celplerinden sorumlu olan memurlar mevcuttu. Acemi oğlanlar her sene Anadolu ve Rumeli ağaları tarafından görevlendirilen ve "kethüdâ" olarak bilinen bir memur aracılığıyla kontrol edilirdi. Acemi oğlanlar bu aşamayı tamamladıktan sonra Gelibolu ve İstanbul'daki acemi ocaklarına sevk edilirdi. Ayrıca devletin Acemi Ocağına esir ihtiyacı olduğunda, divanda alınan karar Yeniçeri ağasına bildirilir, daha sonra Anadolu ve Rumeli ağalarının vasıtasıyla onların sorumluluk bölgelerinde kıdem sırasına göre en eskiden yeniye doğru alım yapılır ve İstanbul'a sevk edilirdi. İdare merkezlerine gönderilen acemi oğlanı topluluklarına "saplama" adı verilen yabancı kişilerin karışıp karışmadığını anlamak için çeşitli tetkikler yapıldıktan sonra, topluluktakiler birer akçe ücret ile acemi oğlanı ismiyle torbaya yazılırdı. Uygun görülenler ise ikişer akçe ile Bostancı Ocağına verilirdi. Topluluklarda kanuna muhalif oğlan olduğu tespit edilirse, o topluluktakiler genellikle Topçu Ocağına ya da Cebeci Ocağına gönderilir ve acemi oğlanı yapılmazdı. Acemi Ocağına alınacaklar ile ağa kethüdâsı, bostan ve bahçelere alınacaklar ile Bostancıbaşı ilgilenirdi.
15. yüzyıl görgü tanığı Cantacasin'in aktardığına göre, kayıt merasiminde yoklama subayının ismini okuduğu acemi gönderileceği odanın odabaşına teslim edilirdi. Belli bir düzen halinde bekleyen acemilerden ismi okunan koşar adımla odabaşının önüne gelir, odabaşı da her aceminin kulağının üst kısmına sembolik bir hareketle hafifçe vururdu. Bu hareket her acemiye görevini ve itaat etmesi gerektiğini hatırlatmak amacıyla yapılırdı.
Hizmetler
Türklerin hizmetindeki acemilere "ulufesiz" denirdi. Bunlar öncelikle Acemi Ocağına ve ulufe defterine kaydedilerek "ulufeli" yapılırdı. Daha sonra da kara ve deniz kuvvetlerindeki diğer ocaklara veya hizmetlere atanırlardı. Acemi Ocağına kayıtlı bireyler "Şadî" adıyla anılırdı. Torbaya yazılan 31 odaya bağlı oğlanlar çeşitli hizmetlerde kullanılırdı. Bunlardan küçükleri oda hizmetini yapardı. Her odadan gereğince acemi oğlanı, imalâthanelerle mîrî gemilerde, odun ambarlarında, hasta odalarında, taşradaki Sultan hanım dairelerinde ve farklı yerlerde hizmet ederlerdi. Hükümdar ve hanedan üyeleri tarafından yaptırılan saray, cami, çeşme, köprü, hastane ve medrese gibi yapıların inşaatında çalışırlardı. Acemi oğlanlar farklı teşkilatlar altında gruplandırılarak çeşitli saraylarda da görevlendirilirdi. Sadrazamın sarayında acemilerden "Teberdâr" adı verilen baltacılar bulunurdu. Bunun yanında vezirlere ve devlet adamlarına da yetiştirilmek üzere devşirme verilirdi. Acemi oğlanların yeteneksiz ve kabiliyetsiz olanları bahçelerde ve gemilerde çalıştırılırdı. Acemiler arasından 20 ila 30 kadar iri yapılı olanları inşaat işlerinde taş taşımak için görevlendirilirdi. Bunun yanında nakliye gemilerinin kalafat hizmetlerinde kullanılan acemiler, Galata tarafındaki mahzenlerin muhafazasından da sorumluydu. Yeniçeri ağasının İzmit'e gidip gelen odun gemilerinde de 10 ila 15 acemi hizmet ederdi. 18. yüzyılda kurulan ve Tulumbacılar adı verilen itfaiye teşkilatında görev yapacak olanlar da Acemi Ocağından seçilirdi. Buzhane ve karhanelerde yirmi ila otuzar acemi görev yapardı. Bunun yanında Yeniçeri ağasının falakasını taşımak ve Yeniçeri ağasının yanında nöbetleşe devriye gezmekte acemilerin görevlerindendi.
İşçilik öğrenimi acemi eğitimlerinin bir parçasıydı. Bu amaçla barış zamanlarında askerler duvar örme işlerinde kullanılır ve 24.000'den fazla aceminin bir işle meşgul olması sağlanırdı. Ancak bu durum bazen askerî sınıfa mensup olan kişilerin esnaf işlerine kaymalarına sebep olurdu.Kavanin-i Yeniçeriyan'a göre padişahın kulu olanların meslek sahibi olmalarının uygun olmadığı şu sözlerle anlatılır: "hünkâr kulu olan kimsenin sanat sahibi olması kanun değildir, çünkü sanatı olan 3-4 akçeye sefere gitmez, sanatı ile meşgul olur, hizmet edilmemeye sebep olur".II. Selim'in Edirne'de yaptırdığı Selimiye Camii'nin inşaatında çalışmak için gönderilen 100 acemi, burada kendi kurdukları işlerde çalışmaya devam etti.
Acemi oğlanların bir kısmı donanma için yetiştirilir ve bu alanlarda görevlendirilirdi. 1568 tarihli bir fermanda: Osmanlı donanmasına ait 4 gemiye "Türk üzerinde" ve "ulufesiz" acemilerden 300 tanesinin, önce Acemi Ocağına kaydedilmeleri ve sonra da gemide görevlendirilmeleri emredilmiştir. Yine aynı tarihli bir fermanda ise: Mısır'a gidecek olan yayabaşı ve bölükbaşılara ikişer hizmetkar lazım olması sebebiyle; "ulufeli" kırk acemi oğlanın önce Yeniçeri Ocağına kaydedilmeleri ve sonra da yayabaşı ve bölükbaşılarla birlikte Mısır'a gönderilmeleri emredilmiştir.
Kapıya çıkma
Pençik oğlanları ve devşirmeler çeşitli hizmetleri tamamladıktan sonra "kapıya çıkma" (kapuya çıkma), "çıkma" ya da "bedergâh" adı verilen yöntem ile Yeniçeri olarak kaydedilirdi. Başta Yeniçeri Ocağı olmak üzere Kapıkulu teşkilatına bağlı diğer ocaklara, İstanbul ve Gelibolu'daki Acemi Ocaklarından asker alımı yapılırdı. Bunun yanında Bostancı Ocağı ile Galata ve İbrahim Paşa saraylarında yetiştirilen acemilerden de alım yapılırdı. Yapılan savaşların sıklığına ve oluşan asker boşluğuna göre kapıya çıkma süreleri değişiklik gösterse de, genellikle her 7-8 yılda bir Acemiler kapıya çıkardı. Bunun dışında cülûs olduğu zamanlarda da "büyük çıkma" ya da "umum çıkması" adı verilen bir usul ile kapıya çıkarlardı. 1631 ve 1637 yıllarında oluşan asker açığı nedeniyle dört biner acemi kapıya çıkmıştır. Yeniçeri ağasının divana asker ihtiyacını bildirmesiyle nerelerden acemi alınacağı hükme bağlanırdı. Bunun yanında bazen Yeniçeri ağasının isteği dışında da çeşitli yerlerden alınacak acemi miktarı da bağımsız bir karar ile ağaya bildirilirdi.
Acemi Ocağı, Kuloğlu, Bostancı ya da diğer yerlerde görevli acemilerden kapıya çıkması gerekenlerin isimleri, her birimin sorumlusunun verdiği listeye göre Yeniçeri ağası tarafından bir kağıda yazılıp mühürlenir ve sadrazama verilirdi. Sadrazam tarafından onaylanan acemiler daha sonra ocak kâtibi tarafından Yeniçeri maaş defterine kaydedilirdi. Kapıya çıkacak acemiler kıdem sırasına göre belirlenerek İstanbul ağası tarafından Yeniçeri ağasına bildirilir ve padişahta dahil olmak üzere bir acemiyi Yeniçeri Ocağına kaydettirmek isteyenler bu kıdeme riayet ederdi. Örneğin I. Süleyman, Halkalı Bahçesi'nde çalışan üç aceminin hizmetlerini beğenerek onların Yeniçeri yapılmasını emretmiş ancak İstanbul ağası onlardan daha kıdemli iki aceminin daha olduğunu belirterek onlarla birlikte beş aceminin Yeniçeri yapılmasına müsaade almıştır.
Acemilerin ne suretle ve hangi hizmete karşılık kapıya çıkması gerektiği Yeniçeri ağası tarafından "arz tezkiresi"nde belirtilirdi. Herhangi bir sebep göstermeden bir aceminin kapıya çıkarılmasını istemek usulsüz olarak görülür ve kabul edilmezdi. Acemiler ilk zamanlarda ikişer akçe ile kapıya çıkarılırken bu rakam daha sonra 3 akçeye çıkarıldı. Yeniçeri Ocağına ilk girenlere "düzen akçesi" ismiyle ikişer altın verilirdi. Bu yeni bireyler "karakullukçuluk" adı verilen oda hizmetlerini yaparlardı. Yeniçeri olan acemiler odalara ayrıldıktan sonra hangi acemi odaya arkadaşından önce girerse daha kıdemli kabul edilirdi. 17. yüzyılın ortalarına doğru Yeniçeri subaylarının ve ocak ağalarının rüşvet karşılığında Yeniçeri Ocağına yabancıları kaydettikleri gözlemlendi. 17. yüzyılın ilk yarısından sonra ise Türklerden ve Osmanlı topraklarında yaşayan diğer ırklardan da Yeniçeri alımı yapılmaya başlandı. 19. yüzyılın başlarında Acemi Ocağında 1 yıl hizmet yapan Acemiler Yeniçeri Ocağına geçiyordu. 18. yüzyıldan itibaren ocağın büyük bir kısmı Türkler ve Müslümanlardan meydana geliyordu.
Bozulması ve kaldırılması
Acemi Ocağı, Yeniçeri Ocağının kaldırıldığı 1826 yılına kadar varlığını devam ettirdi. Ancak bu tarihten önce devşirme usulüyle acemi alınması kademeli olarak sona erdi. Osmanlıların fütuhat hareketlerinin durması ve ocağa devşirme yönteminin haricinde adam alınarak kapasitesinin doldurulması da, zaten gevşeyen devşirme yönteminin uygulanamamasına yol açtı. 17. yüzyılda ocağın temel kuralları üzerinde yapılan değişiklikler, var olan yapının değişmesine yol açtı. Yeni kurala göre ocağa Türklerden ve diğer Müslümanlardan asker alınmaya başlandı. Devşirme Kanunu'na göre ocağa alınmayan savaş esirlerinden de Acemi Ocağına alım yapılmaya başlandı. Bu yöntem ocağın kaldırılmasına kadar devam etti. Acemi oğlanlarını Türk ailelerin yanına verme yöntemi de kaldırıldı. 19. yüzyılda Acemilerin çoğunluğu Türklerden oluşuyordu. Acemi Ocağının dışında ayrıca saray hizmetlerini yapacak kişileri yetiştirmek amacıyla da devşirme yöntemi kullanılırdı. Bu usûl daha sonraları ocak için kullanılmasa bile Acemi Ocağının kaldırıldığı tarihe kadar saray için kullanılmaya devam etti.
17. yüzyılın ortalarından; ocağın kaldırıldığı tarihe kadarki dönemde, 6 ay ile 1 yıl arasında acemilik yapan Türkler daha sonra kapıya çıkarak Yeniçeri olurdu.Koçi Bey Risalesi'ndeki kayda göre, devşirme olmayanların Acemi Ocağına alındığı en eski tarih III. Murad'ın tahtta olduğu 1582 yılına aittir. III. Murad oğlunun sünnet düğününde davetlileri eğlendirenlerin kendisinden ihsan olarak topçuluk ve cebecilik gibi görevler talep etmeleri üzerine, Yeniçeri ağasına "ağa çırağı" adı altında devşirme olmayanlardan ocağa alım yapma hakkı tanıdı. 1620'de Yeniçeri ağasının "becayiş" adıyla koyduğu kural ile Yeniçeri Ocağından erken emekli edilen 10.000'den fazla asker "oturak" ve "korucu" gibi sınıflara ayrılarak devlet hazinesinden maaş almaya devam etti. 17. yüzyılın ortalarına doğru devşirmeden yetişen acemilerin yerine rüşvet ile ocağa dışardan alınanların sayısında artış yaşandı. 1649'da Acemi Ocağı ve diğer hizmetlerde kapıya çıkmayı bekleyen acemiler bu durumu şikayet ettiler ancak aralarından yalnızca bir kısmı Yeniçeri Ocağına kaydedildi.
Osmanlı kaynakları ve arşiv belgelerine göre, bağış ve rüşvet karşılığında daimi maaşlı bir meslek sağlamak amacıyla Türk ve Müslüman olanlar Acemi Ocağına kaydedilirdi. 1622'de 9.200 ve bir sonraki yıl da 10.982 olan mevcut acemi sayısı, dışardan Türk ve Müslümanların alınmasıyla birlikte artış gösterdi ve Yeniçeri olmayı bekleyen mevcut acemilerin bekletilmelerine sebep oldu. Acemi Ocağına doğuştan Türk olanların alınmasının sebebi, Henry Blount'ın 1634'teki gözlemlerine göre, devşirmeye çocuk vermekle yükümlü olan Hristiyan halka bunun yerine belli bir para verme serbestliğini tanınmasıdır.
Yeniçeri Ocağının kaldırılmasının ardından, görevleri yalnızca saraya odun nakletmekle sınırlı olan Acemi Ocağı da kaldırıldı ve buranın en yetkili subayı olan İstanbul ağasının unvanı da "hatap emini" olarak değiştirildi. Ocak binası ise askere alınan 15 yaşından küçük çocukların yeteneklerine göre çeşitli alanlarda eğitim gördüğü bir talimhaneye dönüştürüldü.
Kışlalar
Acemi Ocağı I. Murad zamanında ilk kez Gelibolu'da kuruldu. Toplam 8 adet acemi bölüğü mevcuttu. Bu bölüklere kumandanlık eden 8 çorbacı, Gelibolu ağası adı verilen kışlanın en yetkili subayına bağlıydı. Gelibolu Acemi Ocağının mevcudu yaklaşık 400 iken, daha sonraları bu sayı 500'e kadar çıktı. Bunun yanında 16. yüzyıl sonlarında kanun ve nizamları bozuldu. Bu ocaktaki acemiler genellikle devlete ait nakliyat gemilerinde hizmet ederdi.
İstanbul'un Fethi'nden sonra II. Mehmed döneminde, Gelibolu Acemi Ocağından ayrı olarak İstanbul'da bir başka Acemi Ocağı daha kuruldu. Bu ocaktaki acemilere "torba oğlanı" ya da "şadî" denirdi. Oda adı verilen kışlaları Şehzadebaşı ile Vezneciler arasında, "eski odalar" adıyla anılan Yeniçeri kışlalarının hemen yanında yer alırdı. Acemi odaları birisi "kethüdâ", diğeri ise "çavuş dairesi" denilen karşılıklı iki sıradan oluşurdu. Kethüdâ bölümü ağa odasıyla birlikte 16, çavuş dairesi de 15 olmak üzere toplam 31 odadan ibaretti.Eyyûbî Efendi Kanunnamesi'nde oda sayısı 30 olarak verilir. Farklı kaynaklara göre oda sayısı 31 ila 34 arasında gösterilir. Her oda da 30 acemi kalırdı. Bernardo Navagero acemilerin 25-30 kişilik gruplarla oda da kaldıklarını yazar. Bu ocağa ait meydan da acemiler ulufelerini alırdı. Ayrıca meydanda cezalı olan acemilerin hapis yattıkları bir hapishane vardı. Kışlaların kapılarında acemiler arasında en kıdemli olanlardan seçilen iki nöbetçi beklerdi. II. Mehmed'in saltanatının ortalarına kadar İstanbul Acemi Ocağının mevcudu yaklaşık 3.000 kişiydi.
Giysiler
Acemi oğlanlar "çuha" adı verilen kumaştan yapılan mavi renkli bir elbise giyerdi. Cübbeye benzeyen ve "dolama" adıyla bilinen bu elbise diz altına kadar uzanırdı. Etek kısmı geniş bir yapıya sahipti ve bele kadar düğmeliydi. Ön etek kısmının iki ucu bele sokulurdu. Bel kısmında ise sol kolun altından bağlanan çizgili kuşaktan bir kemer yer alırdı. Belde ayrıca öne doğru küçük bir hançer asılı bir şekilde dururdu. Dolamanın altına gömlek ve şalvar, üzerine ise kaput ya da yağmurluk giyerlerdi. Başlarında ise koni biçiminde sivri uçlu "serpuş" adı verilen bir başlık vardı. Ayakkabıları ise bağsızdı. Türklerin hizmetinde ulufesiz olarak hizmet eden acemilerin giysileri daha farklıydı. Bunlar gömleğin üzerine kolları dirsek hizasına kadar uzanan kısa bir cübbe giyerdi. Belde kuşak kısmının olduğu yerde ise bir bıçak yer alırdı. Başlarında ise ulufeli acemilerinkine benzer sarı renkli bir serpuş vardı.
Acemilere senede iki kat elbise verilirdi. 15. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, acemi odalarındaki kıdemli acemilere her yıl yedişer endâze yağmurluk çuha, diğerlerine ise altışar endâze kaputluk çuha verilirdi. Bunun yanında sarı ya da kırmızı renkli bir iki çift gömlek ve mavi renkli şalvarlık Selanik çuhası verilirdi. 18. yüzyıl sonları ve 19. yüzyıl başlarında ise bazı acemilere elbise yerine onun değeri kadar ücret verildiği bilinir. Bunların dışında çuhaya dikilmek üzere iç astarı, "yaka akçesi" adıyla on birer akçe, sarık bezi, "kemanbaha" denilen ve otuzar akçeden oluşan yay akçesi de verilirdi. Türklerin hizmetindeki ulufesiz acemilerin elbise ve diğer giyecek ihtiyaçları devlet tarafından karşılanırdı.
Maaşlar
Acemi Ocağı mensuplarına her üç ayda bir ulufe adı verilen maaşları kışla meydanında verilirdi. İngiliz görgü tanığı Robert Withers'a göre; İstanbul dışındaki saraylarda ve çeşitli kurumlarda görev yapan acemilerin maaşları, başdefterdarın yerlerinde ziyareti esnasında verilirdi. Maaş işleri "piyale mukabelecisi" adı verilen bir memur tarafından yürütülürdü. Maaş dağıtımı "çorbacı" adı verilen bölük kumandanları ile bölükbaşıların huzurunda yapılırdı. Öncelikli olarak gemilerde çalışan acemilere daha sonra odalardakilere ve son olarak da "köçek" adı verilen hizmet işlerini yürüten acemilere maaşları dağıtılır ve bu üleştirme işi 3 gün sürerdi. Acemi emeklileri ile müteferrika sınıfındakilere ise maaşları ağa dairesinde verilirdi. Maaşlar, Acemi Ocağı kâtibi tarafından dağıtılırdı.
Acemilerin maaşları 1, 2 ve 2,5 akçe iken daha sonraları 7,5 akçeye kadar çıkartıldı.Eyyûbî Efendi Kanunnamesi'ne göre; acemilerin maaşları 7,5 akçeden daha fazla değildi. Acemiler birer akçe yevmiye ile ayrıca "âdet-i zerpul" adıyla aylık 5 akçeden oluşan "pabuç akçesi" alırdı. Acemilerin toplam yevmiyeleri 8.950 akçe ve üç ayda bir verilen maaşlarının yıllık toplamı ise 60.000 akçeydi. Genellikle 1 akçe yevmiye alan acemiler, görevlerinde başarılı oldukça yevmiyeleri birer ikişer akçe artırılırdı. Acemiler gündelik ücretleriyle günlük ihtiyaçlarını karşılar ve yemeklerini kendi odalarında pişirirlerdi. Bunun yanında her oda ayda bir toptan alınan pirinç, yağ, odun ve mum gibi giderlerini kendi karşılardı. Bir odanın günlük yiyecek masrafı yaklaşık 25 akçeydi.
Acemi oğlanlar
Sayıları
Yıl | Sayı |
---|---|
1568 | 7.745 |
1609 | 9.406 |
1670 | 4.372 |
1778 | 2.320 |
Yeniçeri mevcudunun artmasıyla orantılı olarak acemi oğlanı sayısı da değişiklik gösterirdi. İstanbul Acemi Ocağının ilk zamanlarında 3.000 acemi varken bu sayı 16. yüzyıl ortalarında 4.000'e yükseldi. 16. yüzyılın sonlarına doğru da Bostancılarla birlikte 8.000 ila 9.000'e ulaştı. Aynî Ali Efendi risalesine göre; 17. yüzyılın başlarında toplam acemi sayısı 9.406, Kavanin-i Yeniçeriyan'a göre 12.000'den daha fazlaydı.Telhîsü'l-Beyân Fî Kavânîn-i Âl-i Osmân ve Eyyûbî Efendi Kanunnamesi'ne göre 17. yüzyılın ikinci yarısından sonraki acemi sayısı toplam 4.102'dir. İstanbul Acemi Ocağının 1566-1567 yıllarındaki toplam mevcudu 7.745; 1574 yılında ise İstanbul, Gelibolu, Edirne ve Bostancı Ocağının toplam mevcudu 7.495 kişiydi.
1622'de Bostancılarla birlikte toplam mevcudu 9.200 kişi olan Acemi Ocağı, bir sonraki yılın ilk çeyreğinde İstanbul Ocağında 10.982 ve Gelibolu Ocağında 345 mevcuda sahipti. 1624 yılının son çeyreğinde ise İstanbul Ocağında 11.127 ve Gelibolu Ocağında 350 acemi mevcuttu. Acemi Ocağında sürekli kalanlar gündüz görevli oldukları hizmetlerden akşam kışlaya dönerdi. Diğer ocaklarda, donanmada, saray ve bahçelerde çalışanlar ise bağlı oldukları hizmet kurumlarına ait kışlalarda kalırdı. Koçi Bey Risalesi'ne göre 1631'de İstanbul, Edirne ve Gelibolu has bahçelerinde görevli toplam 9.200 acemi mevcuttu. 1778 yılında ise acemi sayısı 2.320 kişiydi.
Evlenmeleri ve aile ilişkileri
Acemilerin evlenmelerine hangi tarihte izin verildiği bilinmezken, 1592 tarihli bir muhimme defterinde evli bir aceminin olduğu bilgisi yer alır. Bu bilgiye dayanarak acemilerin 16. yüzyılın son yarısı içerisinde evlenmelerine izin verildiği tahmin edilir. Kavanin-i Yeniçeriyan'da ise 17. yüzyılın başlarına tarihlenen kayıtlarda acemilerin evlenmeleri ve miras bırakmaları hakkında bilgiler mevcuttur.
Acemilerin devşirildikten sonra da aileleri ile ilişkileri devam ederdi. Örneğin; 1575'te Budin Beylerbeyi Sokullu Mustafa Paşa'ya yazılan bir hükümde, divana bir mektup göndererek kendisini ziyarete gelen kardeşlerini İslam'a davet ettiğini ancak kabul etmediklerini ve onlarla birlikte padişahın huzuruna çıkmak için izin istediğini belirten Lipve Sancakbeyine gerekli izni vermesi bildirilmiştir. 1634'teki gözlemlerinde Henry Blount, Hristiyan olmalarına rağmen bazı acemi çocukların ailelerine asla doğal bir sevgi duymadığını ve sahip oldukları işin bütün aile kan bağlarından daha kuvvetli olduğunu belirtir. Bunun yanında bazı acemiler firar ederek eski dinlerine geri dönerdi. 1564'te İstanbul'a getirilen 7 devşirme, sözde Müslüman olduktan sonra akrabaları aracılığıyla tekrar kaçırılarak kiliselerde ayinlere katılmışlardır.
Subaylar
Acemi Ocağının en yetkili ismi Yeniçeri ağasıydı. Ancak onun görev yükünün fazla olması sebebiyle, İstanbul'daki Acemi Ocağının en yetkilisi olan "İstanbul ağası" aynı zamanda Acemi Ocağı teşkilatındaki acemilerin ve subaylarında amiri konumundaydı. "Kethüdâ" adı verilen subay ise Acemi Ocağının disiplin ve idaresinden sorumlu en yetkili kişiydi. Kethüdâdan sonra yetki bakımından "çavuş" gelirdi. "Aşçıbaşı" da bu iki subay kadar yetkiye sahip bir başka subaydı. Aşçıbaşı, kethüdâ ve çavuş acemi oğlanları ve ocağı idare ederdi. Bunların terfi etme silsilesi birbirine bağlıydı. Aşçıbaşı terfi etmesi halinde çavuş, çavuş terfi etmesi halinde ise kethüdâ olurdu. Yeniçeri ağası ve Sekbanbaşı sefere gittiği zamanlarda, İstanbul'un muhafazasından İstanbul ağası sorumluydu. İstanbul ağasının yevmiyesi I. Süleyman döneminde 30 akçeyken daha sonraki tarihlerde 40 akçeye yükseldi.
İstanbul ağasından sonra "Anadolu ağası" ve onun ardından da "Rumeli ağası" gelirdi. Bu iki subay devşirilen acemilerin Türk ailelerin yanına verilmesinden ve daha sonra da ocağa kaydedilmesinden sorumluydu. Rumeli ağası derece bakımından Anadolu ağasının altında olduğundan, terfi etmesi durumunda bu pozisyona yükselirdi. Baş yayabaşılar ve Yeniçerilerin deveci ve hasekileri ise Rumeli ağası makamına terfi ederdi. Anadolu ve Rumeli ağalarının yevmiyeleri I. Süleyman döneminde on dörder akçeyken daha sonraki tarihlerde bu rakam otuzar akçeye yükseldi. Anadolu ve Rumeli ağalarının emrinde birer "kâtip" görev yapardı. Anadolu ve Rumeli ağalarının ocak işleriyle direk alakaları yoktu. "Meydan kethüdâsı" ya da "Meydanbaşı" adı verilen subay ise acemilerin ceza işlerinden sorumluydu. Meydan kethüdâsı terfi ettiği zaman Yeniçeri bölüklerinden "Sekban" ya da "Zağarcı" bölüklerine atanırdı.
Acemi Ocağında "Acemi yayabaşı" adı verilen subaylar, merasimlerde Yeniçeri Ocağındaki yayabaşılardan daha önce gelirdi. Acemi yayabaşı terfi etmesi durumunda Yeniçeri yayabaşısı ya da 20 akçe yevmiye ile sipahi olurdu. Acemi Ocağındaki her bölüğün "çorbacı" adıyla anılan bir bölük kumandanı mevcuttu. Bunlar 18 akçe yevmiye alırken, Yeniçeri çorbacıları gibi dîvân toplantılarına da katılırdı. Birinci ağa bölüğündeki acemi sayısının çok olması ve buranın 9 bölüğe ayrılmasından dolayı her bir bölüğün en kıdemli acemisine "bölükbaşı" denirdi. Ayrıca bu 9 bölüğü idare eden "baş bölükbaşı" mevcuttu. İkinci bölükten otuz birinci bölüğe kadar her bölüğün amirine "yayabaşı" denirdi. Bunların arasındaki en kıdemlisine ise "baş yayabaşı" denirdi. Bunlar kendi bölüklerini idare eder ve firar edenleri ocak kâtibine bildirirdi. Acemi Ocağının otuz birinci bölük çorbacısı aynı zamanda ocak kâtibiydi. Acemiler taşrada görev yaptıkları sürece Yeniçeri serdarlarına bağlıydı.
Notlar
- ^ Acemi Ocağına kaydedilen her ferde "torba oğlanı" adı verildi. Bunlar inşaat, nakliyat ve gemi hizmetlerinde kullanılırdı.
- ^ Pençik Kanunu, askerden ziyade ağırlıklı olarak vergi toplamak amacıyla uygulanmaya devam etti.
- ^ "Kırk haneden bir çocuk devşirilmesi" kuralı ihtiyaca göre değişirdi.
- ^ Kavanin-i Yeniçeriyan''a göre, II. Mehmed'in Bosna'yı zaptından sonra, Bosna halkı kendi arzularıyla onu karşılayıp hepsi birden Müslüman olmuştur. Padişah bunun üzerine kendisinden ne isterlerse yapacağını belirtmiş, Bosna halkı ise "kendi topraklarından oğlan toplanmasını" istemiştir. Müslüman olan bu halktan oğlan toplanması böylelikle kanun olmuştur.
- ^ Trabzon'daki Rumlar.
- ^ Hammer 1638'de devşirme memurlarının öldürülmesinin ardından bu sistemin uygulanmadığını yazar. Ancak daha sonraki kayıtlar incelendiğinde ise Yeniçeri Ocağı için belli sayılarda devşirme yapıldığı bilinir. Kesin olarak tarihi bilinmese de 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kaldırıldığı tahmin edilir.
- ^ Koğuş
- ^ Çorbacı aynı zamanda "yayabaşı" olarak da bilinir.
- ^ Baş bölükbaşına ayrıca "âriyetî aşçıbaşı" da denirdi.
Kaynakça
- Özel
- ^ Uzunçarşılı 1988, s. 138.
- ^ a b Uzunçarşılı 1988, s. 1.
- ^ Uzunçarşılı 1998, s. 127.
- ^ Yılmaz 1984, s. 3.
- ^ Uzunçarşılı 1998, s. 128.
- ^ Uzunçarşılı 1988, s. 2.
- ^ a b c d Uzunçarşılı 1988, s. 5.
- ^ a b Halaçoğlu 2014, s. 45.
- ^ a b c d İlgürel 1988, s. 324.
- ^ Uzunçarşılı 1988, ss. 5-6.
- ^ a b c Uzunçarşılı 1988, s. 6.
- ^ a b c d Halaçoğlu 2014, s. 46.
- ^ Uzunçarşılı 1988, s. 31.
- ^ Özcan, Abdülkadir (2002). TDV İslâm Ansiklopedisi. TDV İslâm Araştırmaları Merkezi. 28 Aralık 2019 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 28 Haziran 2023.
- ^ İlgürel, Mücteba (1988). TDV İslâm Ansiklopedisi. TDV İslâm Araştırmaları Merkezi. 1 Nisan 2023 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 28 Haziran 2023.
- ^ İnalcık 2017, ss. 57-58.
- ^ a b Demir, Abdullah (2017). "Osmanlı Devleti'nde Devşirme Sistemi" (PDF). Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi. 1 (1). s. 19-27. Erişim tarihi: 28 Haziran 2023.
- ^ İnalcık 2017, s. 58.
- ^ Beydilli 2013, s. 450.
- ^ a b Uzunçarşılı 1988, s. 8.
- ^ Aybet 2010, ss. 51-52.
- ^ Uzunçarşılı 1988, s. 9.
- ^ Uzunçarşılı 1988, ss. 10-11.
- ^ a b Uzunçarşılı 1988, s. 11.
- ^ Yılmaz 1984, s. 42.
- ^ Aybet 2010, s. 53.
- ^ a b Uzunçarşılı 1988, s. 12.
- ^ a b c Uzunçarşılı 1988, s. 14.
- ^ Uzunçarşılı 1988, ss. 13-14.
- ^ Finkel 2007, s. 327.
- ^ Uzunçarşılı 1988, s. 13.
- ^ a b c Halaçoğlu 2014, s. 47.
- ^ a b Uzunçarşılı 1988, s. 16.
- ^ a b c Halaçoğlu 2014, s. 48.
- ^ Uzunçarşılı 1988, ss. 17-18.
- ^ Goodwin 2008, s. 34.
- ^ a b Toroser 2011, s. 17.
- ^ Uzunçarşılı 1988, s. 18.
- ^ Aybet 2010, s. 58.
- ^ Uzunçarşılı 1988, s. 19.
- ^ Toroser 2011, ss. 17-24.
- ^ Ünal 1997, ss. 55-56.
- ^ Uzunçarşılı 1988, s. 21.
- ^ a b Uzunçarşılı 1988, ss. 23-24.
- ^ a b c Goodwin 2008, s. 37.
- ^ a b c d e f g Halaçoğlu 2014, s. 49.
- ^ a b Beydilli 2013, s. 453.
- ^ Yayla 2001, s. 56.
- ^ Goodwin 2008, s. 38.
- ^ a b c Uzunçarşılı 1988, s. 37.
- ^ Aybet 2010, s. 54.
- ^ Halaçoğlu 2014, ss. 48-49.
- ^ Uzunçarşılı 1988, s. 29.
- ^ a b Uzunçarşılı 1988, s. 25.
- ^ Uzunçarşılı 1988, s. 38.
- ^ Aybet 2010, s. 64.
- ^ Aybet 2010, s. 72.
- ^ a b Uzunçarşılı 1988, s. 40.
- ^ a b Aybet 2010, s. 75.
- ^ Uzunçarşılı 1988, s. 41.
- ^ Çelik 2012, s. 369.
- ^ Aybet 2010, s. 73.
- ^ a b Goodwin 2008, s. 88.
- ^ Doğan 2014, s. 145.
- ^ Aybet 2010, s. 74.
- ^ a b Yılmaz 1984, s. 119.
- ^ a b Özcan 1992, s. 302.
- ^ Uzunçarşılı 1988, s. 61.
- ^ Uzunçarşılı 1988, ss. 61-62.
- ^ Uzunçarşılı 1988, s. 62.
- ^ Uzunçarşılı 1988, ss. 62-63.
- ^ Uzunçarşılı 1988, s. 63.
- ^ a b Uzunçarşılı 1988, s. 65.
- ^ Uzunçarşılı 1988, s. 64.
- ^ Uzunçarşılı 1988, ss. 66-67.
- ^ a b c Uzunçarşılı 1988, s. 68.
- ^ Uzunçarşılı 1988, ss. 67-68.
- ^ a b Aybet 2010, s. 83.
- ^ Uzunçarşılı 1988, s. 67.
- ^ a b Aybet 2010, s. 84.
- ^ a b Aybet 2010, s. 85.
- ^ Aybet 2010, ss. 84-85.
- ^ Uzunçarşılı 1988, s. 70.
- ^ Beydilli 2013, s. 454.
- ^ Uzunçarşılı 1988, s. 35.
- ^ a b Uzunçarşılı 1988, s. 36.
- ^ a b Aybet 2010, s. 66.
- ^ a b c Uzunçarşılı 1988, s. 51.
- ^ a b Aybet 2010, s. 68.
- ^ a b İlgürel 1988, s. 325.
- ^ Uzunçarşılı 1988, s. 50.
- ^ Uzunçarşılı 1988, s. 48.
- ^ a b c d e Aybet 2010, s. 67.
- ^ a b c d Uzunçarşılı 1988, s. 49.
- ^ Aybet 2010, s. 67-68.
- ^ İnalcık 2017b, s. 90.
- ^ a b Uzunçarşılı 1988, s. 81.
- ^ a b Uzunçarşılı 1988, s. 79.
- ^ Aybet 2010, ss. 78-79.
- ^ a b Uzunçarşılı 1988, s. 80.
- ^ Aybet 2010, s. 79.
- ^ Uzunçarşılı 1988, s. 56.
- ^ Aybet 2010, s. 82.
- ^ a b Uzunçarşılı 1988, s. 43.
- ^ a b Aybet 2010, s. 69.
- ^ Uzunçarşılı 1988, s. 44.
- ^ Uzunçarşılı 1988, ss. 44-45.
- ^ Uzunçarşılı 1988, s. 45.
- ^ Aybet 2010, s. 71.
- ^ Uzunçarşılı 1988, ss. 45-46.
- ^ a b Aybet 2010, s. 70.
- ^ a b c d Uzunçarşılı 1988, s. 46.
- ^ Uzunçarşılı 1988, ss. 46-47.
- Genel
- Aybet, Gülgün Üçel (2010). Avrupalı Seyyahların Gözüyle Osmanlı Ordusu (1530-1699) (1 bas.). İstanbul: İletişim Yayınları. ISBN .
- Beydilli, Kemal (2013). "YENİÇERİ" (PDF). TDV İslâm Ansiklopedisi. 43. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı. ss. 450-462.
- Çelik, Yüksel (2012). "TULUMBACI" (PDF). TDV İslâm Ansiklopedisi. 41. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı. ss. 369-371.
- Doğan, Mehmet (2014). "Osmanlı İmparatorluğu'nda Esnaf Yeniçeriler". Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi. 31 (1). Ankara. ISSN 1301-5737.
- Finkel, Caroline (2007). Osman's dream: the story of the Ottoman Empire, 1300-1923 (İngilizce). Basic Books. ISBN .
- Goodwin, Godfrey (2008). Yeniçeriler (3 bas.). İstanbul: Doğan Kitap. ISBN .
- Halaçoğlu, Yusuf (2014). XIV-XVII. Yüzyıllarda Osmanlılarda Devlet Teşkilatı ve Sosyal Yapı (7 bas.). Ankara: Türk Tarih Kurumu. ss. 45-50. ISBN .
- İlgürel, Mücteba (1988). "ACEMİ OĞLANI" (PDF). TDV İslâm Ansiklopedisi. 1. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı. ss. 324-325.
- İnalcık, Halil (2017). Devlet-i Aliyye Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar - II. İstanbul: İş Bankası Yayınları. ISBN .
- İnalcık, Halil (2017b). Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600) (24 bas.). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. ISBN .
- Özcan, Abdülkadir (1992). "BEDERGÂH" (PDF). TDV İslâm Ansiklopedisi. 5. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı. s. 302.
- Toroser, Tayfun (2011). Kavanin-i Yeniçeriyan (Yeniçeri Kanunları). İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları. ISBN .
- Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1988). Osmanlı Devleti Teşkilâtından Kapukulu Ocakları - I (3 bas.). Ankara: Türk Tarih Kurumu. ISBN .
- Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1998). Osmanlı Tarihi: Anadolu Selçukluları ve Anadolu Beylikleri hakkında bir mukaddime ile Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan İstanbul'un fethine kadar. 1 (7 bas.). Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN .
- Ünal, Mehmet Ali (1997). Osmanlı Müesseseleri Tarihi. Isparta. ISBN .
- Yayla, Yasemin (2001). Kanuni Sultan Süleyman Devri Osmanlı Devleti'nde Bürokratik Yapı: 1520-1566 (Yüksek Lisans Tezi). Isparta: Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı. 21 Mart 2022 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 2 Mayıs 2022.
- Yılmaz, Yaşar (1984). Sosyal ve İktisadî Açıdan Osmanlı İmparatorluğu'nda Devşirme Usulü (Yüksek Lisans Tezi). İstanbul: İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Acemi Ocagi ya da Acemi Oglanlar Ocagi Osmanli Imparatorlugu nda Enderun icin ogrencileri ve basta piyade kismi olmak uzere Kapikulu nun ihtiyac duydugu askerleri yetistirmek icin kurulan ocaktir Acemi OcagiStratford Canning tarafindan anonim bir Yunan sanatciya cizdirilen 1800 lere ait bir Devsirme agasi minyaturuEtkin1300 lerin ikinci yarisi 1826Ulke Osmanli ImparatorluguBaglilikOsmanli sultaniSinifiPiyadeBuyukluk3 000 1300 ler 7 745 1568 9 406 1609 4 372 1670 2 320 1778 KislalarGelibolu ve IstanbulGiysi rengiMaviKomutanlarKomutanYeniceri agasiOcak komutaniIstanbul agasi Padisah I Murad saltanatinda Hayreddin Pasa ile Molla Rustem in girisimleriyle Gelibolu da kurulan Acemi Ocagi na ilk asker alimi pencik adi verilen yontemle savaslarda elde edilen her bes erkek esirden birinin satin alinmasiyla gerceklesti Bu yontem yerini zamanla devsirme sistemine birakti Bu sisteme gore 3 ila 5 senede bir Osmanli topraklarinda yasayan Hristiyanlardan 8 ila 20 yas arasindaki cocuklar devsirilmeye baslandi Devsirilenler Istanbul a getirilip Musluman yapilir ve sunnet edilirdi Bir kismi Bostanci Ocagi ve Enderun icin ayrildiktan sonra kalanlar 3 ila 5 yil sureyle Turk ve Islam kaidelerini ogrenmeleri amaciyla Turk ailelerin yanina verilirdi Buradaki gorev surelerini tamamlayanlar ulufe defterine kaydedilerek acemi oglani olmaya hak kazanirdi Acemi Ocagina kaydedilen acemiler cesitli hizmetlerde kullanilirdi Ayrica acemi oglanlarinin bir kismi donanma icin yetistirilirdi Genellikle her 7 8 yilda bir kapiya cikma kapuya cikma cikma ya da bedergah adi verilen yontem ile en kidemli acemiler Yeniceri Ocagina kaydedilirdi Bunun disinda yeni culus oldugunda da buyuk cikma ya da umum cikmasi adi verilen bir yontemle acemiler kapiya cikardi Ayrica Kapikulu askerlerinin cocuklari da Acemi Ocagina kaydedilir ve 23 yasina gelince kapiya cikarilirdi Istanbul un Fethi nden sonra Istanbul da Gelibolu dakinden bagimsiz bir Acemi Ocagi daha kuruldu Bu ocagin en yetkilisi Istanbul agasi idi Acemi Ocaginin en yetkilisi Yeniceri agasi olmasina ragmen gorev yukunun fazlaligi nedeniyle Istanbul agasi ayni zamanda Acemi Ocagi teskilatinin da en yetkili amiri konumundaydi Ocagin idaresinden sirasiyla kethuda ascibasi ve cavus sorumluydu Devsirilen acemilerin egitimlerinden ve ocaga kaydedilmesinden sorumlu olan Anadolu agasi ile ondan daha dusuk rutbede bulunan Rumeli agasi prosedurde Istanbul agasindan sonra gelseler de dogrudan ocak isleriyle ilgilenmezlerdi Acemiler mavi renkli dolama adinda bir elbise giyer ve sivri uclu serpus adi verilen bir baslik takardi Acemilere her sene iki kat elbise verilirdi Acemi Ocagi mensuplarina her uc ayda bir 1 2 ve 2 5 ve daha sonralari 7 5 akceden olusan ulufe adi altinda bir maas verilirdi Ilk zamanlar acemi sayisi 3 000 iken bu rakam 16 yuzyilin sonlarina dogru da Bostancilarla birlikte 8 000 ila 9 000 e 17 yuzyilin ikinci yarisindan sonra 4 102 ye ulasti Acemi Ocagi Yeniceri Ocaginin kaldirildigi 1826 ya kadar varligini devam ettirdi Ancak bu tarihe kadar ocagin temel yapisindaki degisiklikler birtakim bozulmalara yol acti Yeni cikarilan kurallarla ocaga Turklerden ve diger Muslumanlardan asker alinmaya baslandi Bu nedenle devsirme sistemi kademeli olarak uygulamadan cikti 19 yuzyila gelindiginde acemilerin buyuk cogunlugunu Turkler olusturuyordu Turk ve Muslumanlara daimi maasli meslek saglamak icin bagis ve rusvet karsiliginda ocaga kayit yapilmaya baslandi Bu durum ocak mevcudunda artis yasanmasina ve kapiya cikmak icin sirasini bekleyen acemilerin bekletilmesine yol acti Yeniceri Ocaginin kaldirilmasinin ardindan yalnizca saraya odun cekmekle yukumlu olan Acemi Ocagi da kaldirildi ve kislalari askere alinan 15 yasindan kucuk cocuklarin egitildigi bir talimhaneye donusturuldu KurulusuOsmanli Imparatorlugu nun daimi ordusunu olusturan Kapikulu nun isleyisini gosteren bir sema Bizans Imparatorlugu sinirlarinda yurt edinen Turk asiretlerinde ve Osmanlilarda suvarilerden olusan kuvvetler bulunuyordu Osman Gazi nin emrinde yer alan ve ikta adi verilen bir teskilat ile idare edilen asiret kuvvetleri sinirlari korumakla gorevliydiler Osmanlilar devlet yapisina kavustuktan sonra da bir kumandanin emrinde bolge bolge akinci kuvvetlerini kullanmaya devam ettiler Orhan Gazi nin yonetiminin ilk yillarinda da istifade edilen asiret kuvvetlerinin kusatma konusunda yetersiz kalmasi nedeniyle duzenli ve muvazzaf bir yaya birligi kurulmasi kararlastirildi Bunun yaninda duzenli ve muvazzaf bir suvari birligi de kuruldu ve bu yeni kurulan iki birlik asiret birliklerinden ayrildi Tamamen Turklerden olusturulan bu birliklerden piyadelere yaya suvarilere ise musellem adi verildi Kapikulu nun kurulusuna kadar Osmanli Imparatorlugu nun baslica askeri kuvvetini teskil eden bu kuvvetler daha sonralari geri hizmette kullanildi Osmanli Imparatorlugu nun sinirlari Ankara dan Canakkale Bogazi na kadar uzandigi I Murad saltanatinda Balkanlarda ele gecirilen topraklarla birlikte yaya ve musellem kuvvetlerinin yetersiz kalmasi nedeniyle daha fazla askere ihtiyac duyuldu Bu dogrultuda ele gecirilen savas esirlerinden daimi bir ordu kuvveti olusturulmasi icin Candarli Kara Halil Hayreddin Pasa ile Molla Rustem in girisimleriyle Gelibolu da Acemi Ocagi ismiyle yeni bir askeri teskilat kuruldu Daha once Suleyman Pasa nin ele gecirilen esirleri bir sure egittikten sonra 2 akce ucret ile muharebelerde kullanmasi gelenegi onun olumunden sonra da bir sure devam etti I Murad saltanatinda ise esirlerin Lapseki Cardak ve Gelibolu arasinda suvari askerlerin atlarinin nakliyle gorevli gemilerde gunluk 1 akce ucret karsiliginda 5 ila 10 yil boyunca calistirildiktan sonra 2 akce ucret ile yeniceri yapilmalari kararlastirildi Donanma hizmetinde gorev yapacak bu esirlerden haric diger esirlerin de torba hizmetinde kullanilmak uzere Turk e verme adi verilen bir uygulama ile Turk ailelerin yanina verilerek hem Turk geleneklerini hem de Islami kaideleri ogrenmeleri amaclandi ve bu dogrultuda Acemi teskilati genisletildi Gelibolu da kurulan bu teskilatin basinda Gelibolu agasi adi verilen bir subay bulunurdu Genel yapisiEsir alimi ve devsirme sistemi Acemi Ocagina ilk yillarda pencik adi verilen yontem ile savasta ele gecirilen her bes esirden birinin alinmasiyla ve Osmanli Imparatorlugu sinirlarinda yasayan Hristiyan cocuklarin devsirilmesiyle olmak uzere iki farkli yolla esir alimi yapildi 16 yuzyilda Yenicerilerin evlenmelerine musaade edilmesiyle birlikte kuloglu adi verilen asker cocuklarindan da Acemi Ocagina alim yapilmaya baslandi Pencik I Murad doneminde Candarli Kara Halil Hayreddin Pasa ve Molla Rustem in girisimleriyle savaslarda ele gecirilen erkek esirlerin devletin asker ihtiyacina gore alinmasini on goren Pencik Kanunu yururluge girdi Bu kanunla Molla Rustem e Gelibolu da pencik toplama yetkisi verildi Pencik her bes erkek esirden biri ya da bes esirin olmadigi durumlarda degerinin beste biri karsiliginda ucret alinmasiyla uygulanmaya baslandi Savaslarda ya da akinlarda elde edilen esirlerin beste birinin dinen devlete verilmesi gerektigi hukmune gore uygulanan bu kanunun baslangic tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte Edirne nin Fethi nden sonra uygulanmaya baslandigi tahmin edilir Pencik oglani adiyla anilan bu esirlerin cogunlugu akincilar tarafindan dusman topraklarina yapilan akinlar sonucunda ele gecirilirdi 15 yuzyil sonlarindaki Pencik Kanunu na gore Akinci beyi toyca ve akincilarin elde ettikleri esirler pencikci denilen ve akincilarin yaninda bulunan bir memur tarafindan tespit edilirdi Bu esirlerden 20 tanesi akinci beyine 5 tanesi pencikciye ve toycalarin buyuklerine birer kucuklerinin ikisine de birer tanesi birakildiktan sonra kalan erkek esirlerden uygun oldugu dusunulen 10 ila 17 yas araligindakilerin her biri 300 akce ucret karsiliginda devlet tarafindan satin alinirdi Bu yas araligindan daha buyuk olanlardan da uygun gorulenler alinirdi Pencik Kanunu nun sonraki donemlerde tekrar duzenlenmesiyle birlikte ocaga alinmayan veya bes adetten asagi olan erkek esirler sirhor becce gulamce gulam sakalli ve pir adi verilen birtakim siniflara ayrilarak vergiye tabi tutuldu Ilk donemlerde ocaga alinacak esirler icin bir yas sarti aranmazdi ve yalnizca muharebe icin kisa bir egitimden gectikten sonra ocaga kabul edilirdi Bu yontem daha sonra degisti ve 10 ila 20 yas arasindaki esirlerin ocaga alinmasi kanunlastirildi Osmanli Imparatorlugu nun sinirlarinin genislemesiyle birlikte pencik oglanlarinin Gelibolu da surekli gemilerde calistirilmasi sakincali goruldugu icin birer akce ucret ile acemi yapilmalari kaldirildi ve belli bir ucret karsiliginda sinirlarda yasayan Turk ciftcilerin yanina verilmesi kararlastirildi Pencik oglanlari Osmanlilarin Rumeli ye yeni yerlesmeleri sebebiyle Anadolu ya gonderilir ve orada Islam ve Turk terbiyesi almasi amaclanirdi Bu uygulamanin ilk kez ne zaman uygulandigi bilinmemekle birlikte Sirpsindigi Muharebesi nden sonra uygulandigi tahmin edilir Eyyubi Efendi Kanunnamesi nde ise I Murad devrinde savas esiri pencik oglanlarinin Turk ailelerin yanina verildikleri yazar 15 yuzyilin ortalarindan itibaren Rumeli nin Turklesmesiyle birlikte buradaki ciftcilere de verildikleri bilinir Devsirme Kanunu nun uygulanmasi ile birlikte Pencik Kanunu eski onemini yitirdi Devsirme Balkanlar da Hristiyan cocuklarin devsirilmesini tasvir eden 1558 yilina ait bir Osmanli minyaturu Minyaturde kirmizi renkteki acemi oglani kiyafetlerinin ve ulasim masraflarinin karsilanmasi amaciyla vergi toplayan devsirme memuru ile devsirilecek cocuklarin memleketlerini ebeveynlerini dogum tarihlerini ve fiziksel ozelliklerini eskal defterine kaydeden yardimcisi gorulmektedir Arifi Fethullah Celebi Osmanlilar futuhat hareketlerinin genislemesi ve ordu mevcudunun azalmasiyla beraber daha fazla askere ihtiyac duydular Pencik Kanunu ile toplanan askerlerin haricinde devsirme adi verilen bir uygulama ile Osmanlilarin Rumeli topraklarinda yasayan Hristiyan halktan ocaga yeni askerlerin alinmasi kararlastirildi Ozellikle 1402 yilindaki Ankara Muharebesi nin kaybedilmesi sonucunda Osmanlilar in Rumeli deki faaliyetlerinin durmasi ve Pencik Kanunu nun uygulanamamasi sebebiyle yeni esirler elde edilemedi ve daha onceki Turk ve Islam devletlerinde uygulanmayan yeni bir usul ile Hristiyan tebaadan yalniz birer tanesinin devsirilerek orduya alinmasini kapsayan yeni bir kanun cikartildi Bu kanuna gore genellikle 3 ila 5 senede bir Hristiyanlardan 8 ila 20 yas arasindakilerden acemi oglani alinmaya baslandi Baslarda Rumeli de Arnavutluk Yunanistan Adalar ve Bulgaristan dan ve daha sonralari ise Sirbistan Bosna Hersek ve Macaristan dan cocuklar toplandi Devsirme Kanunu 15 yuzyil sonlari ya da 16 yuzyil baslarinda Anadolu da da uygulanmaya baslandi ve 17 yuzyilda tum Osmanli topraklarini icine alacak sekilde genisletildi Devsirme isinden birinci derecede yeniceri agasi sorumluydu Yeniceri Ocagina Acemi oglani verilmesi ve Acemi Ocagina alim yapilmasi onun karariyla gerceklesirdi Devsirme memuru Yeniceri agasinin mektubu ve bir ferman ile gorevli oldugu bolgedeki kazalari gezerek her kirk haneden bir cocuk devsirirdi Devsirme yapilacak bolgede tum yetkililer ile orada gorevli papaz ve devsirilecek cocuklarin babalari hazir bulunurdu Herhangi bir suiistimal yasanmamasi icin vaftiz defterlerindeki kayitlar kontrol edilerek devsirme yapilirdi Devsirilenlerin tum bilgileri eskal defterlerine kaydedilirdi Bir aileden yalnizca bir cocuk devsirilirdi eger ailede tek cocuk varsa alinmazdi Ticaretle ugrastiklari icin Yahudi cocuklari alinmazdi Anne ve babasi olmus cocuklar terbiye edilemeyecegi dusuncesiyle koy kethudasinin oglu da simarik olur dusuncesiyle devsirilmezdi Bunun yaninda Turkce bilenler evli olanlar meslek sahibi olanlar coban cocuklari kel uzun ve kisa boylu olanlar kanunen devsirilmeye uygun degildi Vasal devlet statusundeki Romanya da yasayan halk Osmanli sultaninin kulu sayilmadigi icin oradan devsirme yapilmazdi Yine Eflak ve Bogdan dan da devsirme yapilmazdi Devsirmelerden Bosnali olan ve Potur ogullari olarak anilan Muslumanlarin saray ve Bostanci Ocagi icin devsirilmelerine kanunen musaade edilirdi Fermanlara gore Anadolu da Kayseri Bursa Lefke ve Iznik teki Hristiyanlarin cocuklari da devsirilirdi I Suleyman donemindeki bir fermana gore Rus Iranli cingene Turk reaya Harputlu Diyarbakirli ve Malatyalilarin devsirilmesinin yasak oldugu bilinir Ancak 1622 deki bir fermana gore bu yasagin sonraki yillarda uygulanmadigi anlasilir Bunun yaninda bu tarihlerde Anadolu da Kocaeli Bolu Amasya Samsun Corum Malatya Erzurum Diyarbakir Sivas ve Maras bolgelerinden devsirme yapildigi bilinir Trabzon hristiyanlarinin Acemi ocagina alinmasi II Mehmed in burayi zaptindan sonra da devam etti ancak daha sonra sirret olduklari gerekcesiyle buradan oglan devsirilmedi Trabzon halkinin I Selim in Trabzon valisi oldugu donemde ona karsi gosterdikleri sadakat nedeniyle Selim tahta ciktiktan sonra tekrar buradan oglan devsirilmesini emretti Piri Mehmed Pasa buradan devsirme yapmanin kanunen dogru olmayacagini soyleyerek itiraz etmesine karsi Selim Kanunu bana sen mi ogretirsin diyerek elindeki yay ile Mehmed Pasa nin basini yardi ve kararindan donmedi Ancak bu bolgeden toplananlarin arasina Lazlar in da katilmasiyla ocak duzeni bozuldu ve III Mehmed doneminde buradan oglan devsirilmesi kaldirildi Kuloglu Kapikuluna mensup askerlerin erkek cocuklari da Acemi Ocaginin temel asker ihtiyacini karsilamak icin kullanilirdi Kapikulu askerleri padisahin kulu sayildigindan onlarin erkek cocuklari da kuloglu adiyla anilirdi Babasi olen kucuk yastaki kul ogullarina yetiskinlige erisinceye kadar devlet tarafindan uc ayda bir yiyecek giyecek ve para yardimi yapilirdi Yenicerilerin erkek cocuklari onlar hayattayken Acemi Ocagina kaydedilir ve 23 yasina kadar orada egitim gorurdu Daha sonra ise kapiya cikma adi verilen uygulama ile Yeniceri Ocagina kaydedilirdi Ocaga giris Claes Ralamb in 1657 deki Ralambska draktboken adli eserinde yer alan bir ic oglani minyaturu Devsirilen cocuklar suru adi verilen yuzer yuz elliser iki yuzer ya da daha fazla sayidan olusan topluluklar halinde Istanbul a sevk edilir ve muayeneden gectikten sonra acemi oglani olarak hizmete baslardi Devlet merkezine gelen Acemi oglanlar birkac gun istirahat ettikten sonra sag ellerinin isaret parmaklarini kaldirarak Kelime i sehadet getirip Musluman olurdu Daha sonra Yeniceri agasinin nezaretinde muayeneden gecer ve sunnet olduktan sonra Musluman bir isim alirlardi Isimleri degistirildikten sonra eskal defterine kaydedilen Acemi oglanlardan bir kismi saraya bir kismi Bostanci Ocagina ve kalanlar da Rumeli ve Anadolu agalarinin vasitasiyla belli bir sure kapsaminda Turk ailelerinin yanina verilirdi Turk e verme adiyla unlenen bu uygulamada Acemi oglanlarinin toplandiklari bolgenin disina verilmeleri adet oldugu icin Anadolu dan toplananlar Rumeli ye Rumeli den toplananlar ise Anadolu ya verilirdi Bu yontem ile iki bolge arasindaki deniz kullanilarak kacmalari onlenirdi Bunun yaninda devsirilen cocuklardan yeteneklerine bagli olarak Turk ailelerin yanina verilmesi uygulamasindan muaf tutulanlar da mevcuttu Acemiler arasinda en zeki oldugu dusunulenler Enderun icin ayrilirdi Burada egitim gorenlere ic oglani denirdi Bu ic oglanlar saray acemi oglanlari ya da celeb adiyla da anilirdi 16 yuzyilin baslarinda 5 000 ila 6 000 acemi arasindan Enderun a yalnizca 100 200 arasinda cocuk secilirdi Ic oglanlarinin 400 tanesi Galatasaray da egitilirken I Suleyman zamaninda Ibrahim Pasa Sarayi nda Bosnali ve Arnavut devsirmelerin egitildikleri bir baska okul acildi Galata ve Edirne deki okullar Enderun a devsirme cocuk alma yonteminin kaldirilmasiyla birlikte IV Murad doneminde kapatildi 17 yuzyilin baslarina kadar ocaga alinacak bireylerin mutlaka Turklerin hizmetinde gorev yapmis olmasi sarti aranirdi Acemi oglanlar Turk ailelerin yaninda en az 3 en fazla 8 sene kalirlardi Ciftlik sahiplerinin ya da koylulerin hizmetinde toprak isleri ile ugrasip ote yandan Turkceyi ve Islami kaideleri ogrenirlerdi Bu hizmetlerinin karsiliginda bir ucret odenmezken yalnizca giyim kusam masraflari devlet tarafindan karsilanirdi Turk ciftcilere verilen Pencik oglanlari ve devsirmelerin firar etmelerini onleyebilmek amaciyla Anadolu da Anadolu agasi Rumeli de ise Rumeli agasi adi verilen bunlarin sevk ve celplerinden sorumlu olan memurlar mevcuttu Acemi oglanlar her sene Anadolu ve Rumeli agalari tarafindan gorevlendirilen ve kethuda olarak bilinen bir memur araciligiyla kontrol edilirdi Acemi oglanlar bu asamayi tamamladiktan sonra Gelibolu ve Istanbul daki acemi ocaklarina sevk edilirdi Ayrica devletin Acemi Ocagina esir ihtiyaci oldugunda divanda alinan karar Yeniceri agasina bildirilir daha sonra Anadolu ve Rumeli agalarinin vasitasiyla onlarin sorumluluk bolgelerinde kidem sirasina gore en eskiden yeniye dogru alim yapilir ve Istanbul a sevk edilirdi Idare merkezlerine gonderilen acemi oglani topluluklarina saplama adi verilen yabanci kisilerin karisip karismadigini anlamak icin cesitli tetkikler yapildiktan sonra topluluktakiler birer akce ucret ile acemi oglani ismiyle torbaya yazilirdi Uygun gorulenler ise ikiser akce ile Bostanci Ocagina verilirdi Topluluklarda kanuna muhalif oglan oldugu tespit edilirse o topluluktakiler genellikle Topcu Ocagina ya da Cebeci Ocagina gonderilir ve acemi oglani yapilmazdi Acemi Ocagina alinacaklar ile aga kethudasi bostan ve bahcelere alinacaklar ile Bostancibasi ilgilenirdi 15 yuzyil gorgu tanigi Cantacasin in aktardigina gore kayit merasiminde yoklama subayinin ismini okudugu acemi gonderilecegi odanin odabasina teslim edilirdi Belli bir duzen halinde bekleyen acemilerden ismi okunan kosar adimla odabasinin onune gelir odabasi da her aceminin kulaginin ust kismina sembolik bir hareketle hafifce vururdu Bu hareket her acemiye gorevini ve itaat etmesi gerektigini hatirlatmak amaciyla yapilirdi Hizmetler Turklerin hizmetindeki acemilere ulufesiz denirdi Bunlar oncelikle Acemi Ocagina ve ulufe defterine kaydedilerek ulufeli yapilirdi Daha sonra da kara ve deniz kuvvetlerindeki diger ocaklara veya hizmetlere atanirlardi Acemi Ocagina kayitli bireyler Sadi adiyla anilirdi Torbaya yazilan 31 odaya bagli oglanlar cesitli hizmetlerde kullanilirdi Bunlardan kucukleri oda hizmetini yapardi Her odadan geregince acemi oglani imalathanelerle miri gemilerde odun ambarlarinda hasta odalarinda tasradaki Sultan hanim dairelerinde ve farkli yerlerde hizmet ederlerdi Hukumdar ve hanedan uyeleri tarafindan yaptirilan saray cami cesme kopru hastane ve medrese gibi yapilarin insaatinda calisirlardi Acemi oglanlar farkli teskilatlar altinda gruplandirilarak cesitli saraylarda da gorevlendirilirdi Sadrazamin sarayinda acemilerden Teberdar adi verilen baltacilar bulunurdu Bunun yaninda vezirlere ve devlet adamlarina da yetistirilmek uzere devsirme verilirdi Acemi oglanlarin yeteneksiz ve kabiliyetsiz olanlari bahcelerde ve gemilerde calistirilirdi Acemiler arasindan 20 ila 30 kadar iri yapili olanlari insaat islerinde tas tasimak icin gorevlendirilirdi Bunun yaninda nakliye gemilerinin kalafat hizmetlerinde kullanilan acemiler Galata tarafindaki mahzenlerin muhafazasindan da sorumluydu Yeniceri agasinin Izmit e gidip gelen odun gemilerinde de 10 ila 15 acemi hizmet ederdi 18 yuzyilda kurulan ve Tulumbacilar adi verilen itfaiye teskilatinda gorev yapacak olanlar da Acemi Ocagindan secilirdi Buzhane ve karhanelerde yirmi ila otuzar acemi gorev yapardi Bunun yaninda Yeniceri agasinin falakasini tasimak ve Yeniceri agasinin yaninda nobetlese devriye gezmekte acemilerin gorevlerindendi Iscilik ogrenimi acemi egitimlerinin bir parcasiydi Bu amacla baris zamanlarinda askerler duvar orme islerinde kullanilir ve 24 000 den fazla aceminin bir isle mesgul olmasi saglanirdi Ancak bu durum bazen askeri sinifa mensup olan kisilerin esnaf islerine kaymalarina sebep olurdu Kavanin i Yeniceriyan a gore padisahin kulu olanlarin meslek sahibi olmalarinin uygun olmadigi su sozlerle anlatilir hunkar kulu olan kimsenin sanat sahibi olmasi kanun degildir cunku sanati olan 3 4 akceye sefere gitmez sanati ile mesgul olur hizmet edilmemeye sebep olur II Selim in Edirne de yaptirdigi Selimiye Camii nin insaatinda calismak icin gonderilen 100 acemi burada kendi kurduklari islerde calismaya devam etti Acemi oglanlarin bir kismi donanma icin yetistirilir ve bu alanlarda gorevlendirilirdi 1568 tarihli bir fermanda Osmanli donanmasina ait 4 gemiye Turk uzerinde ve ulufesiz acemilerden 300 tanesinin once Acemi Ocagina kaydedilmeleri ve sonra da gemide gorevlendirilmeleri emredilmistir Yine ayni tarihli bir fermanda ise Misir a gidecek olan yayabasi ve bolukbasilara ikiser hizmetkar lazim olmasi sebebiyle ulufeli kirk acemi oglanin once Yeniceri Ocagina kaydedilmeleri ve sonra da yayabasi ve bolukbasilarla birlikte Misir a gonderilmeleri emredilmistir Kapiya cikma Claes Ralamb in 1657 deki Ralambska draktboken adli eserinde yer alan bir Yeniceri minyaturu Pencik oglanlari ve devsirmeler cesitli hizmetleri tamamladiktan sonra kapiya cikma kapuya cikma cikma ya da bedergah adi verilen yontem ile Yeniceri olarak kaydedilirdi Basta Yeniceri Ocagi olmak uzere Kapikulu teskilatina bagli diger ocaklara Istanbul ve Gelibolu daki Acemi Ocaklarindan asker alimi yapilirdi Bunun yaninda Bostanci Ocagi ile Galata ve Ibrahim Pasa saraylarinda yetistirilen acemilerden de alim yapilirdi Yapilan savaslarin sikligina ve olusan asker bosluguna gore kapiya cikma sureleri degisiklik gosterse de genellikle her 7 8 yilda bir Acemiler kapiya cikardi Bunun disinda culus oldugu zamanlarda da buyuk cikma ya da umum cikmasi adi verilen bir usul ile kapiya cikarlardi 1631 ve 1637 yillarinda olusan asker acigi nedeniyle dort biner acemi kapiya cikmistir Yeniceri agasinin divana asker ihtiyacini bildirmesiyle nerelerden acemi alinacagi hukme baglanirdi Bunun yaninda bazen Yeniceri agasinin istegi disinda da cesitli yerlerden alinacak acemi miktari da bagimsiz bir karar ile agaya bildirilirdi Acemi Ocagi Kuloglu Bostanci ya da diger yerlerde gorevli acemilerden kapiya cikmasi gerekenlerin isimleri her birimin sorumlusunun verdigi listeye gore Yeniceri agasi tarafindan bir kagida yazilip muhurlenir ve sadrazama verilirdi Sadrazam tarafindan onaylanan acemiler daha sonra ocak katibi tarafindan Yeniceri maas defterine kaydedilirdi Kapiya cikacak acemiler kidem sirasina gore belirlenerek Istanbul agasi tarafindan Yeniceri agasina bildirilir ve padisahta dahil olmak uzere bir acemiyi Yeniceri Ocagina kaydettirmek isteyenler bu kideme riayet ederdi Ornegin I Suleyman Halkali Bahcesi nde calisan uc aceminin hizmetlerini begenerek onlarin Yeniceri yapilmasini emretmis ancak Istanbul agasi onlardan daha kidemli iki aceminin daha oldugunu belirterek onlarla birlikte bes aceminin Yeniceri yapilmasina musaade almistir Acemilerin ne suretle ve hangi hizmete karsilik kapiya cikmasi gerektigi Yeniceri agasi tarafindan arz tezkiresi nde belirtilirdi Herhangi bir sebep gostermeden bir aceminin kapiya cikarilmasini istemek usulsuz olarak gorulur ve kabul edilmezdi Acemiler ilk zamanlarda ikiser akce ile kapiya cikarilirken bu rakam daha sonra 3 akceye cikarildi Yeniceri Ocagina ilk girenlere duzen akcesi ismiyle ikiser altin verilirdi Bu yeni bireyler karakullukculuk adi verilen oda hizmetlerini yaparlardi Yeniceri olan acemiler odalara ayrildiktan sonra hangi acemi odaya arkadasindan once girerse daha kidemli kabul edilirdi 17 yuzyilin ortalarina dogru Yeniceri subaylarinin ve ocak agalarinin rusvet karsiliginda Yeniceri Ocagina yabancilari kaydettikleri gozlemlendi 17 yuzyilin ilk yarisindan sonra ise Turklerden ve Osmanli topraklarinda yasayan diger irklardan da Yeniceri alimi yapilmaya baslandi 19 yuzyilin baslarinda Acemi Ocaginda 1 yil hizmet yapan Acemiler Yeniceri Ocagina geciyordu 18 yuzyildan itibaren ocagin buyuk bir kismi Turkler ve Muslumanlardan meydana geliyordu Bozulmasi ve kaldirilmasiAcemi Ocagi Yeniceri Ocaginin kaldirildigi 1826 yilina kadar varligini devam ettirdi Ancak bu tarihten once devsirme usuluyle acemi alinmasi kademeli olarak sona erdi Osmanlilarin futuhat hareketlerinin durmasi ve ocaga devsirme yonteminin haricinde adam alinarak kapasitesinin doldurulmasi da zaten gevseyen devsirme yonteminin uygulanamamasina yol acti 17 yuzyilda ocagin temel kurallari uzerinde yapilan degisiklikler var olan yapinin degismesine yol acti Yeni kurala gore ocaga Turklerden ve diger Muslumanlardan asker alinmaya baslandi Devsirme Kanunu na gore ocaga alinmayan savas esirlerinden de Acemi Ocagina alim yapilmaya baslandi Bu yontem ocagin kaldirilmasina kadar devam etti Acemi oglanlarini Turk ailelerin yanina verme yontemi de kaldirildi 19 yuzyilda Acemilerin cogunlugu Turklerden olusuyordu Acemi Ocaginin disinda ayrica saray hizmetlerini yapacak kisileri yetistirmek amaciyla da devsirme yontemi kullanilirdi Bu usul daha sonralari ocak icin kullanilmasa bile Acemi Ocaginin kaldirildigi tarihe kadar saray icin kullanilmaya devam etti 17 yuzyilin ortalarindan ocagin kaldirildigi tarihe kadarki donemde 6 ay ile 1 yil arasinda acemilik yapan Turkler daha sonra kapiya cikarak Yeniceri olurdu Koci Bey Risalesi ndeki kayda gore devsirme olmayanlarin Acemi Ocagina alindigi en eski tarih III Murad in tahtta oldugu 1582 yilina aittir III Murad oglunun sunnet dugununde davetlileri eglendirenlerin kendisinden ihsan olarak topculuk ve cebecilik gibi gorevler talep etmeleri uzerine Yeniceri agasina aga ciragi adi altinda devsirme olmayanlardan ocaga alim yapma hakki tanidi 1620 de Yeniceri agasinin becayis adiyla koydugu kural ile Yeniceri Ocagindan erken emekli edilen 10 000 den fazla asker oturak ve korucu gibi siniflara ayrilarak devlet hazinesinden maas almaya devam etti 17 yuzyilin ortalarina dogru devsirmeden yetisen acemilerin yerine rusvet ile ocaga disardan alinanlarin sayisinda artis yasandi 1649 da Acemi Ocagi ve diger hizmetlerde kapiya cikmayi bekleyen acemiler bu durumu sikayet ettiler ancak aralarindan yalnizca bir kismi Yeniceri Ocagina kaydedildi Osmanli kaynaklari ve arsiv belgelerine gore bagis ve rusvet karsiliginda daimi maasli bir meslek saglamak amaciyla Turk ve Musluman olanlar Acemi Ocagina kaydedilirdi 1622 de 9 200 ve bir sonraki yil da 10 982 olan mevcut acemi sayisi disardan Turk ve Muslumanlarin alinmasiyla birlikte artis gosterdi ve Yeniceri olmayi bekleyen mevcut acemilerin bekletilmelerine sebep oldu Acemi Ocagina dogustan Turk olanlarin alinmasinin sebebi Henry Blount in 1634 teki gozlemlerine gore devsirmeye cocuk vermekle yukumlu olan Hristiyan halka bunun yerine belli bir para verme serbestligini taninmasidir Yeniceri Ocaginin kaldirilmasinin ardindan gorevleri yalnizca saraya odun nakletmekle sinirli olan Acemi Ocagi da kaldirildi ve buranin en yetkili subayi olan Istanbul agasinin unvani da hatap emini olarak degistirildi Ocak binasi ise askere alinan 15 yasindan kucuk cocuklarin yeteneklerine gore cesitli alanlarda egitim gordugu bir talimhaneye donusturuldu KislalarEski Odalar adiyla anilan kislalarin ve Acemi Ocaginin yer aldigi bolgenin harita uzerindeki konumu Acemi Ocagi I Murad zamaninda ilk kez Gelibolu da kuruldu Toplam 8 adet acemi bolugu mevcuttu Bu boluklere kumandanlik eden 8 corbaci Gelibolu agasi adi verilen kislanin en yetkili subayina bagliydi Gelibolu Acemi Ocaginin mevcudu yaklasik 400 iken daha sonralari bu sayi 500 e kadar cikti Bunun yaninda 16 yuzyil sonlarinda kanun ve nizamlari bozuldu Bu ocaktaki acemiler genellikle devlete ait nakliyat gemilerinde hizmet ederdi Istanbul un Fethi nden sonra II Mehmed doneminde Gelibolu Acemi Ocagindan ayri olarak Istanbul da bir baska Acemi Ocagi daha kuruldu Bu ocaktaki acemilere torba oglani ya da sadi denirdi Oda adi verilen kislalari Sehzadebasi ile Vezneciler arasinda eski odalar adiyla anilan Yeniceri kislalarinin hemen yaninda yer alirdi Acemi odalari birisi kethuda digeri ise cavus dairesi denilen karsilikli iki siradan olusurdu Kethuda bolumu aga odasiyla birlikte 16 cavus dairesi de 15 olmak uzere toplam 31 odadan ibaretti Eyyubi Efendi Kanunnamesi nde oda sayisi 30 olarak verilir Farkli kaynaklara gore oda sayisi 31 ila 34 arasinda gosterilir Her oda da 30 acemi kalirdi Bernardo Navagero acemilerin 25 30 kisilik gruplarla oda da kaldiklarini yazar Bu ocaga ait meydan da acemiler ulufelerini alirdi Ayrica meydanda cezali olan acemilerin hapis yattiklari bir hapishane vardi Kislalarin kapilarinda acemiler arasinda en kidemli olanlardan secilen iki nobetci beklerdi II Mehmed in saltanatinin ortalarina kadar Istanbul Acemi Ocaginin mevcudu yaklasik 3 000 kisiydi Giysiler in 1618 deki A briefe relation of the Turckes adli eserinde cuha adi verilen giysisiyle birlikte tasvir edilen bir acemi oglani Acemi oglanlar cuha adi verilen kumastan yapilan mavi renkli bir elbise giyerdi Cubbeye benzeyen ve dolama adiyla bilinen bu elbise diz altina kadar uzanirdi Etek kismi genis bir yapiya sahipti ve bele kadar dugmeliydi On etek kisminin iki ucu bele sokulurdu Bel kisminda ise sol kolun altindan baglanan cizgili kusaktan bir kemer yer alirdi Belde ayrica one dogru kucuk bir hancer asili bir sekilde dururdu Dolamanin altina gomlek ve salvar uzerine ise kaput ya da yagmurluk giyerlerdi Baslarinda ise koni biciminde sivri uclu serpus adi verilen bir baslik vardi Ayakkabilari ise bagsizdi Turklerin hizmetinde ulufesiz olarak hizmet eden acemilerin giysileri daha farkliydi Bunlar gomlegin uzerine kollari dirsek hizasina kadar uzanan kisa bir cubbe giyerdi Belde kusak kisminin oldugu yerde ise bir bicak yer alirdi Baslarinda ise ulufeli acemilerinkine benzer sari renkli bir serpus vardi Acemilere senede iki kat elbise verilirdi 15 yuzyilin ikinci yarisindan itibaren acemi odalarindaki kidemli acemilere her yil yediser endaze yagmurluk cuha digerlerine ise altisar endaze kaputluk cuha verilirdi Bunun yaninda sari ya da kirmizi renkli bir iki cift gomlek ve mavi renkli salvarlik Selanik cuhasi verilirdi 18 yuzyil sonlari ve 19 yuzyil baslarinda ise bazi acemilere elbise yerine onun degeri kadar ucret verildigi bilinir Bunlarin disinda cuhaya dikilmek uzere ic astari yaka akcesi adiyla on birer akce sarik bezi kemanbaha denilen ve otuzar akceden olusan yay akcesi de verilirdi Turklerin hizmetindeki ulufesiz acemilerin elbise ve diger giyecek ihtiyaclari devlet tarafindan karsilanirdi MaaslarAcemi Ocagi mensuplarina her uc ayda bir ulufe adi verilen maaslari kisla meydaninda verilirdi Ingiliz gorgu tanigi Robert Withers a gore Istanbul disindaki saraylarda ve cesitli kurumlarda gorev yapan acemilerin maaslari basdefterdarin yerlerinde ziyareti esnasinda verilirdi Maas isleri piyale mukabelecisi adi verilen bir memur tarafindan yurutulurdu Maas dagitimi corbaci adi verilen boluk kumandanlari ile bolukbasilarin huzurunda yapilirdi Oncelikli olarak gemilerde calisan acemilere daha sonra odalardakilere ve son olarak da kocek adi verilen hizmet islerini yuruten acemilere maaslari dagitilir ve bu ulestirme isi 3 gun surerdi Acemi emeklileri ile muteferrika sinifindakilere ise maaslari aga dairesinde verilirdi Maaslar Acemi Ocagi katibi tarafindan dagitilirdi Acemilerin maaslari 1 2 ve 2 5 akce iken daha sonralari 7 5 akceye kadar cikartildi Eyyubi Efendi Kanunnamesi ne gore acemilerin maaslari 7 5 akceden daha fazla degildi Acemiler birer akce yevmiye ile ayrica adet i zerpul adiyla aylik 5 akceden olusan pabuc akcesi alirdi Acemilerin toplam yevmiyeleri 8 950 akce ve uc ayda bir verilen maaslarinin yillik toplami ise 60 000 akceydi Genellikle 1 akce yevmiye alan acemiler gorevlerinde basarili oldukca yevmiyeleri birer ikiser akce artirilirdi Acemiler gundelik ucretleriyle gunluk ihtiyaclarini karsilar ve yemeklerini kendi odalarinda pisirirlerdi Bunun yaninda her oda ayda bir toptan alinan pirinc yag odun ve mum gibi giderlerini kendi karsilardi Bir odanin gunluk yiyecek masrafi yaklasik 25 akceydi Acemi oglanlarSayilari Yillara gore acemi oglani sayisi Yil Sayi1568 7 7451609 9 4061670 4 3721778 2 320 Yeniceri mevcudunun artmasiyla orantili olarak acemi oglani sayisi da degisiklik gosterirdi Istanbul Acemi Ocaginin ilk zamanlarinda 3 000 acemi varken bu sayi 16 yuzyil ortalarinda 4 000 e yukseldi 16 yuzyilin sonlarina dogru da Bostancilarla birlikte 8 000 ila 9 000 e ulasti Ayni Ali Efendi risalesine gore 17 yuzyilin baslarinda toplam acemi sayisi 9 406 Kavanin i Yeniceriyan a gore 12 000 den daha fazlaydi Telhisu l Beyan Fi Kavanin i Al i Osman ve Eyyubi Efendi Kanunnamesi ne gore 17 yuzyilin ikinci yarisindan sonraki acemi sayisi toplam 4 102 dir Istanbul Acemi Ocaginin 1566 1567 yillarindaki toplam mevcudu 7 745 1574 yilinda ise Istanbul Gelibolu Edirne ve Bostanci Ocaginin toplam mevcudu 7 495 kisiydi 1622 de Bostancilarla birlikte toplam mevcudu 9 200 kisi olan Acemi Ocagi bir sonraki yilin ilk ceyreginde Istanbul Ocaginda 10 982 ve Gelibolu Ocaginda 345 mevcuda sahipti 1624 yilinin son ceyreginde ise Istanbul Ocaginda 11 127 ve Gelibolu Ocaginda 350 acemi mevcuttu Acemi Ocaginda surekli kalanlar gunduz gorevli olduklari hizmetlerden aksam kislaya donerdi Diger ocaklarda donanmada saray ve bahcelerde calisanlar ise bagli olduklari hizmet kurumlarina ait kislalarda kalirdi Koci Bey Risalesi ne gore 1631 de Istanbul Edirne ve Gelibolu has bahcelerinde gorevli toplam 9 200 acemi mevcuttu 1778 yilinda ise acemi sayisi 2 320 kisiydi Evlenmeleri ve aile iliskileri Acemilerin evlenmelerine hangi tarihte izin verildigi bilinmezken 1592 tarihli bir muhimme defterinde evli bir aceminin oldugu bilgisi yer alir Bu bilgiye dayanarak acemilerin 16 yuzyilin son yarisi icerisinde evlenmelerine izin verildigi tahmin edilir Kavanin i Yeniceriyan da ise 17 yuzyilin baslarina tarihlenen kayitlarda acemilerin evlenmeleri ve miras birakmalari hakkinda bilgiler mevcuttur Acemilerin devsirildikten sonra da aileleri ile iliskileri devam ederdi Ornegin 1575 te Budin Beylerbeyi Sokullu Mustafa Pasa ya yazilan bir hukumde divana bir mektup gondererek kendisini ziyarete gelen kardeslerini Islam a davet ettigini ancak kabul etmediklerini ve onlarla birlikte padisahin huzuruna cikmak icin izin istedigini belirten Lipve Sancakbeyine gerekli izni vermesi bildirilmistir 1634 teki gozlemlerinde Henry Blount Hristiyan olmalarina ragmen bazi acemi cocuklarin ailelerine asla dogal bir sevgi duymadigini ve sahip olduklari isin butun aile kan baglarindan daha kuvvetli oldugunu belirtir Bunun yaninda bazi acemiler firar ederek eski dinlerine geri donerdi 1564 te Istanbul a getirilen 7 devsirme sozde Musluman olduktan sonra akrabalari araciligiyla tekrar kacirilarak kiliselerde ayinlere katilmislardir SubaylarClaes Ralamb in 1657 deki Ralambska draktboken adli eserinde yer alan Acemi oglanlardan sorumlu olan Acemi oglanlar kethudasi minyaturu Acemi Ocaginin en yetkili ismi Yeniceri agasiydi Ancak onun gorev yukunun fazla olmasi sebebiyle Istanbul daki Acemi Ocaginin en yetkilisi olan Istanbul agasi ayni zamanda Acemi Ocagi teskilatindaki acemilerin ve subaylarinda amiri konumundaydi Kethuda adi verilen subay ise Acemi Ocaginin disiplin ve idaresinden sorumlu en yetkili kisiydi Kethudadan sonra yetki bakimindan cavus gelirdi Ascibasi da bu iki subay kadar yetkiye sahip bir baska subaydi Ascibasi kethuda ve cavus acemi oglanlari ve ocagi idare ederdi Bunlarin terfi etme silsilesi birbirine bagliydi Ascibasi terfi etmesi halinde cavus cavus terfi etmesi halinde ise kethuda olurdu Yeniceri agasi ve Sekbanbasi sefere gittigi zamanlarda Istanbul un muhafazasindan Istanbul agasi sorumluydu Istanbul agasinin yevmiyesi I Suleyman doneminde 30 akceyken daha sonraki tarihlerde 40 akceye yukseldi Istanbul agasindan sonra Anadolu agasi ve onun ardindan da Rumeli agasi gelirdi Bu iki subay devsirilen acemilerin Turk ailelerin yanina verilmesinden ve daha sonra da ocaga kaydedilmesinden sorumluydu Rumeli agasi derece bakimindan Anadolu agasinin altinda oldugundan terfi etmesi durumunda bu pozisyona yukselirdi Bas yayabasilar ve Yenicerilerin deveci ve hasekileri ise Rumeli agasi makamina terfi ederdi Anadolu ve Rumeli agalarinin yevmiyeleri I Suleyman doneminde on dorder akceyken daha sonraki tarihlerde bu rakam otuzar akceye yukseldi Anadolu ve Rumeli agalarinin emrinde birer katip gorev yapardi Anadolu ve Rumeli agalarinin ocak isleriyle direk alakalari yoktu Meydan kethudasi ya da Meydanbasi adi verilen subay ise acemilerin ceza islerinden sorumluydu Meydan kethudasi terfi ettigi zaman Yeniceri boluklerinden Sekban ya da Zagarci boluklerine atanirdi Acemi Ocaginda Acemi yayabasi adi verilen subaylar merasimlerde Yeniceri Ocagindaki yayabasilardan daha once gelirdi Acemi yayabasi terfi etmesi durumunda Yeniceri yayabasisi ya da 20 akce yevmiye ile sipahi olurdu Acemi Ocagindaki her bolugun corbaci adiyla anilan bir boluk kumandani mevcuttu Bunlar 18 akce yevmiye alirken Yeniceri corbacilari gibi divan toplantilarina da katilirdi Birinci aga bolugundeki acemi sayisinin cok olmasi ve buranin 9 boluge ayrilmasindan dolayi her bir bolugun en kidemli acemisine bolukbasi denirdi Ayrica bu 9 bolugu idare eden bas bolukbasi mevcuttu Ikinci bolukten otuz birinci boluge kadar her bolugun amirine yayabasi denirdi Bunlarin arasindaki en kidemlisine ise bas yayabasi denirdi Bunlar kendi boluklerini idare eder ve firar edenleri ocak katibine bildirirdi Acemi Ocaginin otuz birinci boluk corbacisi ayni zamanda ocak katibiydi Acemiler tasrada gorev yaptiklari surece Yeniceri serdarlarina bagliydi Notlar Acemi Ocagina kaydedilen her ferde torba oglani adi verildi Bunlar insaat nakliyat ve gemi hizmetlerinde kullanilirdi Pencik Kanunu askerden ziyade agirlikli olarak vergi toplamak amaciyla uygulanmaya devam etti Kirk haneden bir cocuk devsirilmesi kurali ihtiyaca gore degisirdi Kavanin i Yeniceriyan a gore II Mehmed in Bosna yi zaptindan sonra Bosna halki kendi arzulariyla onu karsilayip hepsi birden Musluman olmustur Padisah bunun uzerine kendisinden ne isterlerse yapacagini belirtmis Bosna halki ise kendi topraklarindan oglan toplanmasini istemistir Musluman olan bu halktan oglan toplanmasi boylelikle kanun olmustur Trabzon daki Rumlar Hammer 1638 de devsirme memurlarinin oldurulmesinin ardindan bu sistemin uygulanmadigini yazar Ancak daha sonraki kayitlar incelendiginde ise Yeniceri Ocagi icin belli sayilarda devsirme yapildigi bilinir Kesin olarak tarihi bilinmese de 18 yuzyilin ikinci yarisindan itibaren kaldirildigi tahmin edilir Kogus Corbaci ayni zamanda yayabasi olarak da bilinir Bas bolukbasina ayrica ariyeti ascibasi da denirdi KaynakcaOzel Uzuncarsili 1988 s 138 a b Uzuncarsili 1988 s 1 Uzuncarsili 1998 s 127 Yilmaz 1984 s 3 Uzuncarsili 1998 s 128 Uzuncarsili 1988 s 2 a b c d Uzuncarsili 1988 s 5 a b Halacoglu 2014 s 45 a b c d Ilgurel 1988 s 324 Uzuncarsili 1988 ss 5 6 a b c Uzuncarsili 1988 s 6 a b c d Halacoglu 2014 s 46 Uzuncarsili 1988 s 31 Ozcan Abdulkadir 2002 TDV Islam Ansiklopedisi TDV Islam Arastirmalari Merkezi 28 Aralik 2019 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 28 Haziran 2023 Ilgurel Mucteba 1988 TDV Islam Ansiklopedisi TDV Islam Arastirmalari Merkezi 1 Nisan 2023 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 28 Haziran 2023 Inalcik 2017 ss 57 58 a b Demir Abdullah 2017 Osmanli Devleti nde Devsirme Sistemi PDF Uluslararasi Sosyal Bilimler Dergisi 1 1 s 19 27 Erisim tarihi 28 Haziran 2023 Inalcik 2017 s 58 Beydilli 2013 s 450 a b Uzuncarsili 1988 s 8 Aybet 2010 ss 51 52 Uzuncarsili 1988 s 9 Uzuncarsili 1988 ss 10 11 a b Uzuncarsili 1988 s 11 Yilmaz 1984 s 42 Aybet 2010 s 53 a b Uzuncarsili 1988 s 12 a b c Uzuncarsili 1988 s 14 Uzuncarsili 1988 ss 13 14 Finkel 2007 s 327 Uzuncarsili 1988 s 13 a b c Halacoglu 2014 s 47 a b Uzuncarsili 1988 s 16 a b c Halacoglu 2014 s 48 Uzuncarsili 1988 ss 17 18 Goodwin 2008 s 34 a b Toroser 2011 s 17 Uzuncarsili 1988 s 18 Aybet 2010 s 58 Uzuncarsili 1988 s 19 Toroser 2011 ss 17 24 Unal 1997 ss 55 56 Uzuncarsili 1988 s 21 a b Uzuncarsili 1988 ss 23 24 a b c Goodwin 2008 s 37 a b c d e f g Halacoglu 2014 s 49 a b Beydilli 2013 s 453 Yayla 2001 s 56 Goodwin 2008 s 38 a b c Uzuncarsili 1988 s 37 Aybet 2010 s 54 Halacoglu 2014 ss 48 49 Uzuncarsili 1988 s 29 a b Uzuncarsili 1988 s 25 Uzuncarsili 1988 s 38 Aybet 2010 s 64 Aybet 2010 s 72 a b Uzuncarsili 1988 s 40 a b Aybet 2010 s 75 Uzuncarsili 1988 s 41 Celik 2012 s 369 Aybet 2010 s 73 a b Goodwin 2008 s 88 Dogan 2014 s 145 Aybet 2010 s 74 a b Yilmaz 1984 s 119 a b Ozcan 1992 s 302 Uzuncarsili 1988 s 61 Uzuncarsili 1988 ss 61 62 Uzuncarsili 1988 s 62 Uzuncarsili 1988 ss 62 63 Uzuncarsili 1988 s 63 a b Uzuncarsili 1988 s 65 Uzuncarsili 1988 s 64 Uzuncarsili 1988 ss 66 67 a b c Uzuncarsili 1988 s 68 Uzuncarsili 1988 ss 67 68 a b Aybet 2010 s 83 Uzuncarsili 1988 s 67 a b Aybet 2010 s 84 a b Aybet 2010 s 85 Aybet 2010 ss 84 85 Uzuncarsili 1988 s 70 Beydilli 2013 s 454 Uzuncarsili 1988 s 35 a b Uzuncarsili 1988 s 36 a b Aybet 2010 s 66 a b c Uzuncarsili 1988 s 51 a b Aybet 2010 s 68 a b Ilgurel 1988 s 325 Uzuncarsili 1988 s 50 Uzuncarsili 1988 s 48 a b c d e Aybet 2010 s 67 a b c d Uzuncarsili 1988 s 49 Aybet 2010 s 67 68 Inalcik 2017b s 90 a b Uzuncarsili 1988 s 81 a b Uzuncarsili 1988 s 79 Aybet 2010 ss 78 79 a b Uzuncarsili 1988 s 80 Aybet 2010 s 79 Uzuncarsili 1988 s 56 Aybet 2010 s 82 a b Uzuncarsili 1988 s 43 a b Aybet 2010 s 69 Uzuncarsili 1988 s 44 Uzuncarsili 1988 ss 44 45 Uzuncarsili 1988 s 45 Aybet 2010 s 71 Uzuncarsili 1988 ss 45 46 a b Aybet 2010 s 70 a b c d Uzuncarsili 1988 s 46 Uzuncarsili 1988 ss 46 47 GenelAybet Gulgun Ucel 2010 Avrupali Seyyahlarin Gozuyle Osmanli Ordusu 1530 1699 1 bas Istanbul Iletisim Yayinlari ISBN 9789750507960 Beydilli Kemal 2013 YENICERI PDF TDV Islam Ansiklopedisi 43 Istanbul Turkiye Diyanet Vakfi ss 450 462 Celik Yuksel 2012 TULUMBACI PDF TDV Islam Ansiklopedisi 41 Istanbul Turkiye Diyanet Vakfi ss 369 371 Dogan Mehmet 2014 Osmanli Imparatorlugu nda Esnaf Yeniceriler Hacettepe Universitesi Edebiyat Fakultesi Dergisi 31 1 Ankara ISSN 1301 5737 Finkel Caroline 2007 Osman s dream the story of the Ottoman Empire 1300 1923 Ingilizce Basic Books ISBN 978 0465023967 Goodwin Godfrey 2008 Yeniceriler 3 bas Istanbul Dogan Kitap ISBN 9789759917890 Halacoglu Yusuf 2014 XIV XVII Yuzyillarda Osmanlilarda Devlet Teskilati ve Sosyal Yapi 7 bas Ankara Turk Tarih Kurumu ss 45 50 ISBN 9789751602978 Ilgurel Mucteba 1988 ACEMI OGLANI PDF TDV Islam Ansiklopedisi 1 Istanbul Turkiye Diyanet Vakfi ss 324 325 Inalcik Halil 2017 Devlet i Aliyye Osmanli Imparatorlugu Uzerine Arastirmalar II Istanbul Is Bankasi Yayinlari ISBN 978 9944 88 645 1 Inalcik Halil 2017b Osmanli Imparatorlugu Klasik Cag 1300 1600 24 bas Istanbul Yapi Kredi Yayinlari ISBN 9750805887 Ozcan Abdulkadir 1992 BEDERGAH PDF TDV Islam Ansiklopedisi 5 Istanbul Turkiye Diyanet Vakfi s 302 Toroser Tayfun 2011 Kavanin i Yeniceriyan Yeniceri Kanunlari Istanbul Is Bankasi Kultur Yayinlari ISBN 9789944888073 Uzuncarsili Ismail Hakki 1988 Osmanli Devleti Teskilatindan Kapukulu Ocaklari I 3 bas Ankara Turk Tarih Kurumu ISBN 975160057X Uzuncarsili Ismail Hakki 1998 Osmanli Tarihi Anadolu Selcuklulari ve Anadolu Beylikleri hakkinda bir mukaddime ile Osmanli Devleti nin kurulusundan Istanbul un fethine kadar 1 7 bas Turk Tarih Kurumu Basimevi ISBN 978 975 6945 11 7 Unal Mehmet Ali 1997 Osmanli Muesseseleri Tarihi Isparta ISBN 9786054324477 Yayla Yasemin 2001 Kanuni Sultan Suleyman Devri Osmanli Devleti nde Burokratik Yapi 1520 1566 Yuksek Lisans Tezi Isparta Suleyman Demirel Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Tarih Anabilim Dali 21 Mart 2022 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 2 Mayis 2022 Yilmaz Yasar 1984 Sosyal ve Iktisadi Acidan Osmanli Imparatorlugu nda Devsirme Usulu Yuksek Lisans Tezi Istanbul Istanbul Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu