Fârâbî (Farsça: الفارابي) (872,Fârâb - 950/951, Şam), 8. ve 13. yüzyıllar arasındaki İslam'ın Altın Çağı'nda yaşamış ünlü filozof ve bilim insanıdır. Aynı zamanda gök bilimci, mantıkçı ve müzisyendir.
Fârâbî | |
---|---|
Doğum | Ebû Nasr Muhammed bin Muhammed bin Tarhan bin Uzluğ el-Fârâbî et-Türkî 872 Fârâb (Kazakistan) |
Ölüm | 14 Aralık 950 veya 12 Ocak 951 Şam, Suriye |
Meslek | Yazar, Astronom, Filozof, Müzisyen |
Dönem | İslam'ın Altın Çağı |
Etkiledikleri | |
Etkilendikleri | |
Mantık ilmine yapmış olduğu katkıları ve düzenlemeleri sayesinde Fârâbî Orta Çağ İslam aydınları arasında Muallim-i Sânî ya da Hace-i Sâni (İkinci Üstat / Magister secundus) olarak bilinir. Hace-i Evvel (Birinci Üstat / Magister Primus) ise Aristo'dur. Farabi'nin hayatı, halefi olduğu Kindi gibi çok az bilinir. Bağdat, Halep ve Mısır'da bulunduğu, hayatının önemli bir kısmında Halep'teki Şii Hamdani hanedanı tarafından desteklendiği bilinmektedir. Etnik kimliği tartışmalıdır. Kimi kaynaklara göre Fars kimilerine göre Türk kökenlidir. Ancak Farabi, bütün eserlerini Arapça yazmıştır. Farabi, Aristo'nun temel eserlerinin birçoğunu Arapçaya yeniden çevirmiş, bu eserlerin daha iyi anlaşılabilmesini sağlayan şerhler yazmıştır. Bu yanıyla hem İslam dünyasında antik felsefenin anlaşılmasını sağlamış hem de Arapçanın bir felsefe dili hâline gelmesine büyük bir katkı yapmıştır.
Farabi'nin bu büyük katkısının yanında İkinci Üstat kabul edilmesinin ana nedeni İbn-i Haldun'a göre onun mantık alanında yaptığı çalışmalardır. Farabi, Aristo'nun 6 ciltlik temel mantık kitabı Organon'un tüm bölümlerini içeren çeviriler ve şerhler kaleme aldı ve Organon'u iki bölüm daha ekleyerek 8 cilte çıkardı. Mantık ifadeleri, onu ifade etmek için kullanılan dil ve bilgi ile ilişkili olduğu için Farabi'nin mantık dışında dil felsefesi ve epistemoloji üzerinde de yoğun şekilde durduğu görülür. Farabi'nin diğer bir çalışma alanı doğa felsefesi, metafizik ve psikoloji olmuştur. Doğa anlayışı dönemin Batlamyusçu dünya merkezli görüşüne uygundur. Farabi'nin geliştirdiği ise Neoplatoncu ve İsmaili kökenlere dayanır. Bu anlayış daha sonra İbn-i Sina tarafından geliştirildi. Farabi'ye atfedilen kitapların sayısı 100 ile 160 arasındadır.
Farabi, Kindi'nin kurucusu olduğu kabul edilen ve İslam felsefesi içinde rasyonal/Aristocu eğilimi ifade eden Meşşaîlik akımının ikinci kurucusudur. Pek çok takipçisi olduğu için bazı felsefe tarihçilerine göre bir söz edilebilir. Yahudi filozof Maymonides etkilendiği felsefeciler içinde en büyük övgüyü ona yapar: "Mantık hakkındaki eserlere gelince, sadece Ebu Nase el-Farabi'nin eserlerinin çalışılması yeterlidir. Onun tüm eserleri kusursuz ve mükemmeldir. O eserler incelenmeli ve anlaşılmalıdır. Çünkü o büyük bir adamdır." Batı'da Farabi'nin eserleri İbn-i Sina ve İbn-i Rüşd'ün eserlerinden daha az tercüme edilmişse de Farabi'nin eserleri Aristo düşüncesinin yeniden anlaşılmasında merkezi bir öneme sahip olmuş, arkadan gelen felsefi zenginliğe ilk açılımı yapmıştır. İbn-i Rüşd ve Endülüslü filozoflar Farabi'yi mantık, psikoloji ve siyaset konularında önemli bir otorite olarak görürler.
Biyografi
Farabi'nin kökenine ve soyağacına ilişkin elde bulunan temel kayıtlar, diğer çağdaşlarında da olduğu gibi onun yaşadığı dönemde yazılmış olan biyografiler değil, sonraki dönemlerde rivayetlerden veya tahminlerden yola çıkarak yazılmış olan belgelerdir. Yaşam öyküsüne ilişkin kaynaklar oldukça yetersiz ancak hakkında genel bir bilgi verebilecek düzeydedir. En erken ve güvenilir sayılabilecek kaynaklar ancak 6./12. yüzyıla kadar geriye gider. Farabi'nin, düşünce dünyası üzerinde önemli etkisi olmasına rağmen ne ardılları ne izleyicileri ne de diğer araştırmacılar onunla ilgili bir biyografi hazırlamışlardır. 6./12. yüzyıldan önceki kaynaklar iki gruptan oluşur:
- Farabi tarafından kaleme alınmış ve İbn Ebî Useybia ([:en:Ibn Abi Usaibia]) tarafından saklanmış olan otobiyografik bir metin parçası. Bu metinde Farabi, Antik Çağ'dan o güne kadar mantık ve felsefe eğitiminin nasıl geliştiğini açıklar,
- El-Mesûdî, İbn Nedim ve İbn Havkal ile ona bir biyografi adamış olan 'nin (d. 1070) notları.
Belli başlı Arap biyografi yazarları Farabi hakkında kapsamlı biyografiler oluşturmaya kalkıştıklarında, ellerinde o kadar az bilgi vardı ki bu durum Farabi hakkında bilinen bazı küçük detayların üzerine kurulan tahmini öykülerden taraflı şekilde yeniden kurulmuş yaşam öykülerine hatta efsanelere kadar bir dizi uydurma öykünün ortaya çıkmasına neden oldu. Filozofun sonraki dönemlerde yazılan birçok modern biyografisi de işte bu uydurulmuş malzemelerden yeniden türetildi. 6./12. yüzyıl ve sonrasına ait bu biyografiler esas olarak üç biyografi metninden oluşur, diğerleri ise bu üç metni esas alan ya da bunların sonraki yeniden kurgulamalarından ibarettir:
- İbn Ebî Useybia tarafından temsil edilen Suriye ekolü,
- İbn-i Hallikân'a ait olan Wafayāt al-aʿyān wa-anbāʾ abnāʾ az-zamān (Ünlü kişilerin ölümleri ve çağın evlatlarının tarihi) adlı eseri,
- Ẓahīr-al-Dīn Beyhaki'nın (d.1097) temsil ettiği yetersiz ve efsanevi doğu ekolü.
Kendi eserlerinden tesadüfen elde edilmiş bilgilere göre zamanının önemli bir kısmını Bağdat'ta , Yahya bin Adi ve Abu İshak İbrahim el-Bağdadi gibi Hristiyan alimlerle geçirmiş olduğu rivayet edilir. Daha sonra ise Şam, Suriye ve Mısır'da yaşamış ve 950-951 yıllarında Şam'da ölmüştür.
Farabi'nin hayatı ve ölümü üzerine çok sayıda hikâye aktarılmış olmasına rağmen, bunların çoğu güvenilir değildir. Farabi'nin El-Medinetü'l-Fazıla (Türkçe: Fazilet Şehri:Toplumun İlkeleri Üstüne Kitap) adlı el yazmalarındaki bazı notlardan öğrenebildiğimiz kadarıyla 942 yılı Eylül'üne kadar Bağdat'ta kaldı, daha sonra Bağdat'tan ayrılıp Suriye'ye, Halep'e gitti, bir dönem Halep'te de yaşadı ve dersler verdi. Daha sonra Mısır'ı ziyaret etti ve El-Medinetü'l-Fazılasını özetleyen 6 bölümü 948'de Mısır'da kaleme aldı. Ardından Suriye'ye geri döndü. Suriye'deki Hamdani hanedanından Seyfüddevle'nin koruması altında kaldı ve onore edildi. Bu ilişki sonraki dönem biyografi yazarları tarafından süslenmiştir. Aynı dönemlerde yaşamış olan tarihçi El-Mesûdî'ye göre 339 yılı Recep ayında (14 Aralık 950 ile 12 Ocak 951 arası) Şam'da ölmüştür.
Bu dönemde Suriye'yi kontrolü altında tutan Hamdani hanedanı Şii eğilimli bir hanedandı. Seyfüddevle'nin Farabi'ye büyük saygı duyması ve onu koruması Henry Corbin'e göre nedensiz değildir. Farabi'nin felsefesi ile Şii imamların nübüvvet ve vahiy temelli öğretileri arasında önemli ortaklıklar vardır. Henry Corbin, bu tarihsel ve felsefi değerlendirmelerden yola çıkarak Farabi'nin Şii olduğunu ileri sürer.
Adı
Tam adı tüm kaynaklarda, özellikle de en eski ve güvenilir olanlardan biri olan El-Mesûdî'nin kabul ettiği gibi Ebu Nasr Muhammed bin Muhammed el-Farabi'dir. Ancak Farabi'ye ait bazı el yazmalarında Ebu Nasr Muhammed bin Muhammed el-Tarkanî olarak da geçer. Buradaki Tarkan ailevi kökeni ya da bir unvanı belirtmekte kullanılan bir (en) gibi durmaktadır. Farabi'nin yaşadığı dönemde ve hemen sonrasında büyükbabasının adına ilişkin bir şey görünmemesine karşın, sonraki dönem metinlerinde şaşırtıcı şekilde Farabi'nin soyağacına ilişkin yeni bir isim belirir: Avzalağ. Avzalağ, İbn Ebî Useybia'ya göre Farabi'nin dedesinin adıyken, dedesinin babası olduğunu ileri sürer. Bu iki yazar aynı dönemlerde yaşamış olmalarına karşın Avzalağ ismini ilk kullanan İbn Ebî Useybia'dır, İbn Hallikân ise nasıl telaffuz edildiğini yazmıştır. Modern Türk yazarlar ve bazı başka kaynaklar ise yeterli bir açıklama yapmaksızın ismin Avzalağ şeklinde değil Uyluğ şeklinde telaffuz edilmesi gerektiğini yazarlar.
Doğum yeri
Doğum yeri bazı kaynaklarda Büyük Horasan'daki Faryab olarak bazı kaynaklarda ise bugünkü Kazakistan topraklarında bulunan Seyhun kıyısındaki Farab şehri olarak gösterilir. Farabi ile hemen hemen aynı dönemlerde yaşamış olan İbn Havkal Farabi'nin ölümünden 27 yıl sonra yazdığı Yollar ve Ülkeler (el-mesâlik-ü ve 'l-memâlik) adlı eserinde Farabi'nin küçük bir kale olan Vesic'de doğduğunu söyler. Vesic küçük bir yer olduğu için nisbesinde bağlı olduğu Farab şehrini kullanmış olmalıdır. Buna karşın İbn-ül Nedim ve Beyhaki Horasan'daki Faryab'ı işaret ederler. Farabi'nin etnik kökeninin Türk mü, Fars mı olduğu çerçevesindeki tartışmaya benzer şekilde doğum yeri konusunda da bir tartışma süregelmiştir. Buna göre Fars kökenli olduğunu söyleyenler Büyük Horasan'daki Faryab'da doğduğunu, Türk kökenli olduğunu söyleyenler de daha doğuda, şimdiki Kazakistan'daki Farab'da doğduğunu ileri sürerler.
(Eski Farsçada) Pārāb (Hudûd el-âlem'de belirtildiğine göre) ya da Fāryāb (Pāryāb da denilir), "nehir yatağını değiştirerek sulanmış toprak" anlamında kullanılan yaygın bir yer adıdır. 13. yüzyılda ise Farab, Seyhun kıyısındaki Farab şehrinin adı olarak bilinir.
Etnik kökeni
Farabi'nin etnik kökenine ilişkin farklı birçok görüş vardır.Dimitri Gutas'a göre "[...] sonuç olarak, Farabi'nin etnik kökenini bulmaya çalışmak, bu konuda karar vermek için yeterli delil olmadığı için, yararsız bir çabadır." David C. Reisman'a göre [...] bu biyografik olgular karanlıkta kalmış, önemli olmayan ayrıntılardır, ancak yine de Orta Çağ biyografi yazarlarının yaptığı gibi hayali öykülerle bezenmiş abartmalara veya modern yazarların yaptığı gibi eserlerinin uydurma yorumlarından yola çıkarak Farabi'nin etnik kimliği ve dinsel aidiyetine ilişkin bir çekişmeye girilmesine karşı durmalıyız."Oxford Encyclopaedia of African Thought 'a göre ise "[...] Farabi'nin kökeni kendi yaşadığı dönemde veya 950'deki ölümünden kısa süre sonra kimse tarafından kayda geçirilmemiş olduğu için, onun etnik kökenine ve doğum yerine ilişkin kayıtların hepsi rivayetlere dayanmaktadır."
Fars kökeni teorisi
Orta Çağ Arap tarihçisi ve Farabi'nin "ʿOyūn" adlı ilk biyografisinin yazarı olan İbn Ebî Useybia, Farabi'nin babasının Farslı olduğunu yazar. Yine 13. yüzyılda yaşamış olan ve Farabi'nin erken dönem biyografilerinden birini yazan Şemseddin Şehrezuri'ye göre Farslı bir ailede dünyaya gelmiştir. Ayrıca Farabi'nin, eserlerinde Farsça ve Soğdca çok sayıda kaynak ve dipnot kullanmasına hatta Yunancadan alıntılar yapmasına karşın, ilginç şekilde Türkçeden hiçbir alıntı yapmamıştır. Farabi'nin ana dili Soğdca veya Türk dillerinden biri de olabileceği gibi Farab'ın ahalisinin konuştuğu dil de olabilir. Muhammad Javad Mashkoor ise Farsça konuşan Orta Asya kökenli olduğu şeklinde bir argüman geliştirmiştir. Fars kökeni benzer şekilde başka kaynaklarda da ileri sürülmüştür.
Türk kökeni teorisi
Farabi'nin Türk kökenli olduğunu ileri süren en eski kaynak İbn-i Hallikân (ö. 1282) olmuştur.[] Farabi'nin Fars kökenli olduğunu ileri süren Useybia'nın çağdaşıdır ve 1271'de tamamladığı "Wafayat" adlı eserinde Farabi'nin bugün adı Otrar olan Farab kenti yakınındaki köyünde, Türk bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiğini yazar. İbn Hallikân'ın takipçisi olan modern yazarlar İbn Hallikân'ı referans alarak Farabi'nin Türk olduğunu yazarlar. İbn Hallikân'ın Farabi için "el Türk" lakabını kullanmış olması gibi yazarlar tarafından eleştirilmiştir. Bu eleştirilerde Farabi'nin hiçbir zaman böyle bir lakap kullanmadığı ileri sürülmüştür. Halbuki İbn Hallikân'ın izleyicisi Ebu el-Fida aslında İbn Hallikân'ın kullandığı "el Türki" ifadesinin sadece "o bir Türk idi" "wa-kāna rajolan torkīyan" şeklinde tanımlamak için kullanılmış olduğunu yazar. İbn-i Hallikân'a göre yaşadığı sürece giydiği Türk kıyafetlerini hiç değiştirmemiştir.
Yaşadığı dönemin kültürel iklimi
Farabi'nin nasıl bir fikir çerçevesinde yetiştiği açık değildir. Ancak memleketi Samanîlerin kontrolü altında bulunuyordu. Bu sülaleye mensup hükümdarların himayesinde Maveraünnehir'de Yeni İran edebiyatı ortaya çıkmıştır. Bu dönemde Fars edebiyatının kurucusu sayılan Rudekî başta olmak üzere pek çok şair yetişmiştir. Bunların arasında eserleri bugüne ulaşmamış olan gibi şair filozoflar da bulunur. Ülke bu dönemde düşünsel akımların gelişmesi açısından son derece verimli idi. Farabi'nin doğum yeri olan Farab da (eğer bu iddia doğruysa) yazar yetiştirmek açısından oldukça bereketliydi. Örneğin Sahâh-ül-Cevheri adlı Arapça sözlüğün yazarı İsmail bin Hammâd el-Cevherî (ö. 100?) ve Dîvân-ül-edeb yazarı Ebû İbrahim İshak bin İbrahim-il-Farabi (ö. 961) de bu şehirden çıkmıştır. Farabi İslam ülkelerinin merkezi Bağdat'tan uzak fakat düşünce hareketleri bakımından çok canlı ve verimli bir bölgede yetişmiştir.
Farabi ve sonraki dönemin kültürel atmosferi oldukça kozmopolittir. Bu atmosferde inanç farklılıklarına bakmaksızın, Müslüman, Hristiyan, Yahudi ve Paganların düşünceleri yer edinebiliyordu. Farklı inançlardaki alimlerin ortak paydaları kadim ilimlerin (el-ulûmu'-evâil) tüm insanlığın ortak malı olduğu ve hiçbir gruba mal edilemeyeceği şeklindeki bir düşünce biçimiydi. Hristiyan alimlerden ders alan Farabi, başka Hristiyan alimlere de dersler verdi. Örneğin önemli bir Hristiyan çevirmen ve mantıkçı 'nin (ö. 974) öğretmenidir. Yine dil bilimci İbnü's-Serrâc'a da mantık ilmini öğretmiştir, ondan da gramer (nahiv) öğrenmiştir.
Eğitimi
Farabi, İbn Ebî Useybia tarafından korunmuş ve kendisine ait olan otobiyografik metinlerde, Bağdat'ta Hristiyan alimlerden Yuhanna bin Haylan ile birlikte mantık çalışmış olduğunu söyler. Farabi, öğrenim müfredatında bulunan kitapların Porfiryus'un "Isagoge"si ve Aristo'nun mantık üzerine 6 ciltten oluşan Organon adlı eserinin Kategoriler, Yorum Üzerine, Birinci Çözümlemeler ve İkinci Çözümlemeler kitapları olduğunu belirtir. Farabi'nin anlatımına göre hocası Yuhanna bin Haylan, dünyevi zevklerden elini eteğini çekmiş, kendisini kiliseye ve dinî görevlere adamış bir rahipti. Yuhanna ile birlikte Aristo mantığı üzerine muhtemelen Bağdat'ta çalıştı. Arap tarihçi El-Mesûdî'ye göre Yuhanna Muktedir'in halifeliği sırasında (908-932) Bağdat'ta ölmüştür. Bunun dışında Aristo'nun eserlerini Arapçaya tercüme edenlerden biri olan Ebu Bişr Metta'nın (ö. 940) yanında da mantık eğitimi gördüğü rivayet edilir. Bu dönemde Bağdat okulu, İskenderiye tıp ve felsefe geleneğinin Arap dünyasında başlıca mirasçısı idi ve Farabi'nin bu Hristiyan alimlerle ilişkisi İslam dünyası ile Yunan felsefesi arasındaki en erken bağlantılardan birini oluşturur.
Bazı kaynaklarda Farabi'nin 40 yaşında Bağdat'a geldiği ve Arapçayı orada birkaç ay içinde öğrendiği söylenmektedir. Farabi'nin Arapçayı bir felsefe dili hâline getirecek kapsamdaki çalışmaları ve Arapçanın o bölgelerde çok daha erken yaşlarda öğrenilebilen bir dil olduğu düşünülürse bu olanaksızdır. Farabi'nin İbnü's-Serrâc'dan gramer (nahiv) dersleri alması ve buna karşılık ona mantık dersleri vermesinde gerçekte bir çelişki yoktur. Farabi, sonraki çalışmalarında Arapçadaki edatların kapsamlı listelerini yapmış ve Arapçayı tüm mantık argümanlarını ifade edilebilir biçimde genişletmeye çalışmıştır. Bazı kaynaklarda da Farabi'nin 70 dil bildiğine dair ifadeler geçer. Her ne kadar uzun yolculuklar yapmış ve birçok ülke dolaşmış olsa bile bu kadar dil bilmesi abartılı görünür. A. Adıvar'a göre bu ifade Arapçada yetmiş anlamına gelen seb'in sözcüğünün yanlış anlaşılmasından kaynaklanmaktadır. Buna göre seb'in mutlak olarak söylendiği zaman, belli bir sayıya değil, çok olan bir sayıya karşılık gelir yani Farabi'nin çok sayıda dil bildiğinden bahsedilmektedir.
Kişiliği
Farabi, Corbin'e göre derin boyutlu bir dinî ve gizemci zekâdır. Büyük bir sadelik içinde yaşar hatta sufilerin giysilerini taşırdı. İç âlemi ile baş başa kalmayı seven bir kişiliği olduğu için sık sık dünya gürültüsünden uzaklaşıp bir kenara çekilirdi. Bununla birlikte musiki meclislerine katılmaktan zevk alırdı. Kendisi müziğe oldukça meraklıydı. Musiki Üzerine adlı önemli bir eser bırakmıştı ki bu eser Orta Çağ musiki kuramının en önemli eseri sayıldı.
Hayatı hakkında bilgi veren başlıca Orta Çağ yazarları
Farabi'ye ilişkin en erken rivayet İbnü'n-Nedîm'in Kitabu'l-Fihristinde yer alır ve Farabi hakkında çok az bilgi verir. Farabi'yi daha detaylı anlatan biyografik eserler ise ancak ölümünden birkaç yüzyıl sonra yazıldı. Bu kaynaklar şunlardır.
- İbnü'n-Nedîm (ö. 990)
- El-Mesûdî (ö. 956)
- Said bin Ahmed bin Said et-Tağlibi (ö. 1070)
- Beyhakî (ibn Funduk) (ö. 1170)
- İbn Ebî Useybia (ö. 1269.70)
- İbn Hallikân (ö. 1282)
- İbnü'l Kıftî (ö. 1248)
Hakkında üretilen efsaneler
Farabi'ye ilişkin çok az bilgimiz olmasına karşın hakkında üretilmiş bir dizi efsane bulunmaktadır. Bunlardan birkaçından bahsetmek Farabi hakkında nasıl bir evliya yaratılmış olduğuna dair bir fikir verecektir.
70 dil bilmesi efsanesi
İbn Hallikan'dan başlayarak birçok kaynak bu rivayetin mantıklı olup olmadığına bakmadan aktarmıştır. Buna göre Farabi, Seyfü'd Devle'nin meclisine ilk defa girdiğinde, oturmasına izin verilmiş, Farabi Seyfü'd Devle'ye "Senin oturduğun yere mi, yoksa kendi yerime mi" diye sormuş. Kendi yerine oturması söylenince, herkesi çiğneyerek gelip hükümdarın yanına oturmuş. Hükümdar bunun üzerine sadece etrafındakilerle kendi aralarında konuştuğu bir dil ile Farabi'ye bazı şeyler soracağı, cevap veremezse dışarı atmalarını söylemiş. Ama Farabi, bu özel dille cevap vermiş ve bu özel dili nereden bildiği sorulunca da "yetmiş" dil bildiğini söylemiş. Az sonra içki meclisi başlayınca Farabi içki içmemiş, önce güldürücü bir parça çalıp herkesi güldürmüş, sonra ağlatıcı bir parça çalıp herkesi ağlatmış, sonunda da uyuşturucu bir parça çalıp herkesi uyutmuş ve oradan gitmiş. Bunun üzerine Seyfüddevle filozofu yanında tutmak istemiş ve çeşitli bağışlarda bulunmuş. Ama Farabi bunları kabul etmeyip dört dirhem gibi cüzi bir maaşla yaşamış.
Farabi'nin çalgısı
Beyhakî'nin aktardığı bir rivayete göre Büveyhîler'in veziri ve dönemin büyük bir yazarı olan es-Sahib İsmail bin Abbâd, Farabi'nin Tebriz'de olduğunu öğrenince, Rey şehrindeki sarayında görmek istemiş. Farabi bir gün Türk kıyafetlerine bürünüp kendisini tanıtmadan es-Sahib'in toplantısına gitmiş. Onu tanımayanlar giyim kuşamıyla alay etmişler. Sonra yine içki içilmeye başlanıp alkol etkisini gösterince Farabi çalgısıyla herkesi uyutacak bir parça çalmaya başlamış ve herkes ölü gibi uykuya dalmış. Sonra da çalgısının üzerine "Farabi yanınıza geldi, onunla alay ettiniz; o da sizi uyuttu, sonra kayboldu." yazarak orada bırakmış. Es-Sahib ve misafirleri uyandıklarında ne olduğunu anlamışlar ama iş işten geçmiş. Arkasından gönderilen kişiler Farabi'yi bulamamış ve Es-Sahib hayatı boyunca buna üzülmüş.
Eserleri
Hakkında sonradan yazılan biyografilerde verilen listelerde 100 ile 160 arasında eserin Farabi'ye atfedildiği görülür. Bu eserlerin ancak küçük bir kısmı bize ulaşmış durumdadır. Ancak son yıllarda yapılan çalışmalar sayesinde ulaşılan eser sayısı giderek artmaktadır. Farabi'nin eserleri küçük risaleler şeklindedir. Örneğin Millî Eğitim Bakanlığı tarafından küçük boyutlu cep kitabı olarak basılan ve en önemli eserlerinden olan "İlimlerin Sayımı" (İhsa'ül Ulûm), çevirenin ön sözleri çıkarılırsa 90 sayfa, "Faziletli Şehir" (El-Medinetü'l-Fazıla) 110 sayfa kadardır.
Farabi'nin çok sayıda eseri büyük filozofların eserlerini tanıtma ve açıklama niteliğindeki metinlerdir. Farabi'den önce çok sayıda felsefe kitabı Yunanca ve diğer dillerden Arapçaya çevrilmiş olmasına karşın, bu çeviriler yetersizdi ve çeviriyi yapanlar da yaptıkları çevirilerin içeriklerini tam anlayamamışlardı. Örneğin İbn Sina, Aristo'nun Metafizik'ini (Mâba'd-et-tabîa) 40 defa okuduğunu ancak anlayamadığını, tam ümidini kaybettiği sırada Farabi'nin bu konudaki eserini okuyunca anlayabildiğini anlatır. Farabi'ye ait eserlerin büyük bir kısmı mantık ve dil felsefesine ilişkindir. İbn Haldun, esasen mantık alanındaki önemli çalışmaları dolayısıyla Farabi'ye ikinci öğretmen anlamında muallim-i sânî unvanı verildiğini belirtir. Bunun dışında siyaset felsefesi, siyaset felsefesinin bir dalı olarak gördüğü din felsefesi, metafizik, müzik, psikoloji gibi alanlarda da önemli eserler vermiştir.
Yöntemi
Farabi'nin düşünce sistemi, Aristo mantığına dayanan akılcı bir metafizikti. Aristo'yu temel alarak onu Yeni Platonculuk ile birleştirmeye ve bunu da İslam inancı ile uzlaştırmaya çalışmıştır. Bu uzlaştırmayı iki aşamada yapar. Önce Yunan kaynaklarını birbiriyle uzlaştırmaya çalışır. Bunun için , Esologia gibi kitaplardan yararlanır. Ardından Aristo ile Platon'u uzlaştırmaya çalışır. Daha sonra da sıra bilimle şeriatın uzlaştırılmasına gelir. Bu yüzden Farabi, birçok Müslüman yorumcu tarafından, İbn Sina ve İbn Rüşd ile birlikte Antik Yunan'daki peripatetiklere benzetilerek Meşşaî ve akılcı olarak kabul edilir. Helenizm'in etkisinde kalan bütün filozoflar için bu uzlaştırma çabası bir dizi sorun yaratmıştır. Örneğin İbn Rüşd de hikmetle dini uzlaştırmaya çalıştırmıştır. Farabi'nin birçok hücuma uğramasının nedeni uzlaştırmaya çalıştığı fikirlerin birbirlerinden çok uzak olmasıdır. Örneğin Yunan felsefesindeki evrenin ezeli ve ebedi olması fikri ile İslam'ın yaratılmış âlem fikrini birbiriyle uzlaştırmakta çok güçlüğe uğradı. Benzer şekilde din felsefesi ya da dinin insanların ürettiği bir felsefe olduğu fikri ile peygamberliğin ilahi bir seçilme olduğu fikri arasında da bir uzlaştırma oldukça zordu. Farabi bu uzlaştırma düşüncesinden sadece siyaset konusunda vazgeçti ve bu alanda da Platon'a bağlı kalarak "Faziletli Şehir" düşüncesini savundu.
Farabi'nin öğretisi uzlaştırıcı bir mistisizmdir. Pisagor ve Pascal gibi sonuçlamaya (el-istintac) dayalı bir akıl yürütme (el-istidlâl) yolunu kullanarak başlar. Matematiksel bir sonuçlamadan başlayarak mistisizme ulaşır fakat mistisizmi bir felsefi sistemden çok bir ruh hâli olarak görür. Evrenin manevi bir ilkesi olduğunu varsayar ve bütün maddi olayları bu manevi ve ruhi ilkelere indirger. Farabi'nin sistemi eklektiktir ve bu eklektizmin temelinde Aristoculuk yer alır. Fakat Farabi Aristo ile Platon arasında derin bir ayrılık olduğunu düşünmez. Ona göre, her ikisi de ruhçudur ve tanrı fikrine dayanır, aralarındaki fark sadece yöntem ve ayrıntıdadır. Bu yolla Farabi, Aristo ile Platon'u birleştirmeye çalışır ve bunlara aldığı Gök kuramını katarak tek bir manevi ilke etrafında birbirinden oldukça uzak kuramları birleştirir.
Arapçaya çevirilerde kullanılan kavramlar
İslam dünyasında Farabi'den önce başlayan çeviri faaliyeti çeviri konusunda bazı kavramların oluşmasına neden oldu. Yunan felsefesinin İslam kültürüne aktarılmasında iki tür çeviriden söz edilebilir. Bunlar "Harfi harfine yapılan çeviriler" ve "anlam çevirileri"dir. Harfi harfine çevirilerde kelimelerin en yakın ya da bulunan ilk karşılıkları kullanılır. İlk çevirileri yapanlar ne mantıkçı ne de felsefeci oldukları için bunların çoğu harfi harfine yapılmış çevirilerdi. Daha sonra felsefecilerin yaptıkları anlam çevirileri ortaya çıktı ve bunlar da telhisi tercüme (özet çeviri), şerhi tercüme (açıklamalı çeviri) ve tefsiri tercüme (yorumsamacı çeviri) olarak üç grupta ele alındı. Bunlara daha kısaca telhis, şerh ve tefsir de denildi.
Farabi Yunan felsefesinin anlaşılmasını sağlamak için çok sayıda anlam çevirisi yaptı. Farabi ile ilgili yazılan eserlerde sıkça onun Aristo ve Eflatun'un eserlerine şerhler ve telifler yazdığı şeklindeki ifadelere rastlanır. Aristo'nun Organon serisi üzerine yaptığı (çevirilerin birçoğu) özet çevirilerdir. İbn Sina'nın Aristo metafiziğini anlamasını sağlayan (Filozof Aristoteles'in amaçları) kitabı ise açıklamalı çevirilerine bir örnek olarak verilebilir. (Kitâb-üs saâde), (Kitâbu’l-Elfâz) ve (Kitâbul-Hurûf) gibi kitapları ise yorumsamacı çeviri olarak nitelenebilir.
Dil Felsefesi, Bilgi Felsefesi ve Mantık
9. ve 10. yüzyıllarda İslam uygarlığı yayıldıkça dil tartışmaları daha büyük önem taşımaya başladı. İslamiyet'i yeni kabul eden halkların Kur'an'ı anlayabilmeleri için Arapça öğrenmeleri gerekiyordu. Bir taraftan da yeni kültürlerle karşılaştıkça dil öğrenmek ve dil bilgisi daha da önemli hâle geldi. Bu yüzyıllarda Müslüman nahivciler (dil bilimciler) dil bilimi, kelime bilgisi (sarf), dil bilgisi (nahiv), anlam teorisi, seslerin çıkışı (meharicü’l-hurûf) ilmi, kelimelerin konumu ve türetilmesi ilmi (ilmü’l va’z ve ilm-i iştikâk), beyan ilmi, bedi’ ilmi, aruz ilmi, konuşmanın halin gerektirdiği şekle uygunluğu ilmi (ilmü’d-devâvin) ve başkasının sözünün kendi hâline uygunluğu ilmi (ilmü’l-muhazara) gibi gruplara ayırdılar.
Aynı dönemde Yunan dilinden Arapçaya felsefe tartışmalarının aktarılması ile Arapçanın felsefi bir kelime dağarcığına sahip olmadığı ortaya çıktı ve bu konu Farabi'nin üstatları ve öğrencileri olmak üzere ilk Arap filozofları için çok önemli bir sorun hâline geldi. Aristo mantığının önemli bir kısmının dil merkezli olması mantıkçıların Arap grameri yerine Yunan gramerinin konulmasını gündeme getirmesine yol açtı. Mantık biliminin kurucusu sayılan Aristo, Organon'un tamamını varlıklar dünyası, düşünme ve dil arasındaki uyuma ayırmıştı. Organon'un birinci kitabı olan Kategoriler varlık, bilgi ve dil felsefesinin temel taşı olarak kabul edilir. Ancak Aristo mantığı Arap diline uyarlanırken ortaya sorunlar çıktı çünkü Aristo'nun kategorileri ile Arap nahivcilerinin (gramerciler) türemiş kelime grupları arasında bir farklılık vardı. Örneğin Aristo'nun kategorileri Cevher'den başlıyor ve diğer kategorileri yükleyerek Nitelik, Nicelik, İzafet, Mekan, Zaman, Durum, Aidiyet, Fiil, İnfial sıralamasıyla devam ediyordu. Halbuki Arap gramercileri Fiil'den hareket edip, bunlardan isim türeterek cümleyi oluşturuyorlardı. Mantık ile dil arasındaki bu uyumsuzluk bir dizi tartışmaya neden oldu. Nahivci Ebû Said Sîrâfî ile mantıkçı Ebû Bişr Mettâ bin Yûnus arasındaki ünlü tartışma buna güzel bir örnektir. İşte Farabi bu karışıklığa çözümler geliştirmeye ve birbirine rakip yaklaşımlar arasında bir uyum yakalayabilmek için sistemli bir çabaya girdi. Mantık ve dil felsefesi üzerinde o kadar önemli çalışmalar yaptı ve eserler verdi ki Arapçanın mantık ve felsefi konuların rahatça ifade edilebilir bir dil hâline gelmesinde onun çalışmalarının önemli bir rolü olduğu kabul edilir.
Farabi, mantığın, hangi dilde olursa olsun doğru bir akıl yürütme için izlenmesi gereken kuralları sağlayan genel bir nahiv (gramer) olduğu şeklinde bir anlayışı benimsedi. Buna göre mantık ve nahiv kuralları olan iki ayrı ilimdi, mantık gramer ile çatışmaktan ziyade onu tamamlayan, dil hakkında özel bir araştırma alanı sağlayan bir bilimdi. Mantıkçının veya felsefecinin kendini herhangi bir dilde ifade edebilmesi için nahivciye dayanması gerekiyordu. Yani mantık sanatınının evailini bize bildirmesi ve ikaz etmesi için nahiv sanatından kifayet miktarınca öğrenmemiz gereklidir Diğer taraftan örneğin (Kitâbu’l-Elfâz)'ında Arapça edatların var olan tasnifinin yeterli olmadığını ve mantıki sınırlar çerçevesinde yeniden tasnif edilmesi gerektiğini de söyler. Daha sonra (Kitâbu’l-Hurûf)'unda Arapça edatları tasnif etme işine girer.
Farabi'nin eserlerinin önemli bir kısmı mantık ve dil felsefesine ilişkindir. Birçok Orta Çağ aydını, Farabi'nin mantıktaki dehasını ve titizliğini onun ününün temeli olarak görür.
Farabi, mantık üzerine temel metinler sayılan Aristo'nun Organon'una şerhler yazdığı gibi ayrı risaleler de kaleme aldı. Farabi, sınıflandırmasında Porfirios'un İsagoci'sini başa, Şiir (Poetika) ve Hitabe'yi (Retorika) de sona koyarak bunu dokuz kitaba çıkardı. Şerhlerinde Farabi sadece bir özet çıkarmadığı gibi ayrıntılı bir tefsir de yazmıyordu. Aristo'nun düşüncelerinden ilham alıyor ama Aristo okulundan gelişen düşünceleri ve kendi yorumlarını da ekliyordu. Bağımsız makale olarak yazmış olduğu metinlerden (Harfler Kitabı) ve (El-Elfazu’l-Müsta’mele fi’l-Mantık) büyük oranda mantık ve linguistik konularına ayrılmıştır ve sıradan dil ile felsefi terminoloji arasındaki ilişkileri açıklamaya çalışır.
Farabi'ye göre felsefe, din, mantık ve dil bilimleri birbirlerine kopmaz bağlarla bağlıdır. Mantık ile dil bilimi birbirlerinin farklı alanlarda eş değerleri gibidir. Felsefe ve din ilişkisini de yine dil bilimi ile ilişkilendirilerek açıklanır. Örneğin Farabi'ye göre din, felsefenin mantık bilimlerinden sayılan hitabet ve şiir sanatlarının popüler biçimde kullanılarak ifade edilmesi olarak görülür. Bunun için popüler terimlerden oluşan bir dilden öncelikle felsefi terimler dağarcığı gelişir ve bu felsefi terimler ile geliştirilen felsefe tekrar popüler/avami terimler aracılığı ile halka ulaştırılır. Farabi, burada ideal gelişim modelinden sapmalar olduğunu ve bazı kavimlerin kendi yerli dili ve mantık gelişiminden bir felsefe üretmek yerine başka felsefe ve dillerden etkilenebileceğini gösterir. Böylece İslam'ın Yunan felsefesi ile ilişkisini de bir tarihi sürece yerleştirmeye çalışır.
Dilin kökeni ve gelişimi
İslam dünyasında dilin nasıl oluştuğu konusunda Bakara suresindeki "Allah, Adem'e bütün varlıkların isimlerini öğretti" şeklindeki 31. ayet tartışmalara yol açmıştır.İbni Abbas, [3] 26 Kasım 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Eş'ari gibi alimler dilin vahiy yoluyla oluştuğunu kabul ederken, Mutezile akımına mensup olanlar dilin insanlar tarafından geliştirildiğini ileri sürdüler. Fahreddin er-Râzî ve Ebû İshâk el-İsferâyînî gibi alimler ise başlangıçta Allah tarafından verildiğini, sonra insanlar tarafından geliştirildiğini söyleyerek bir ara çözüm ile her iki iddianın da doğru olduğunu savundular.
Farabi'nin yaşadığı dönemde bu konuda farklı ekoller oluşmuş durumdaydı. Farabi dilin ortaya çıkışını felsefi bir tarzda, biyolojik ve antropolojik olgular eşliğinde açıklamaya çalışır.Dilin kökeni ve gelişimi konusunu Farabi'den önce hiçbir filozof onun kadar kabul edilebilir ve sağlam dayanaklarla açıklamamıştı. Farabi dilin bir defada değil, aşama aşama ortaya çıktığını kabul eder, bu da insan idrakinin gelişmesi ve ihtiyaçların artması ile olur. Farabi de Platon ve Aristo gibi insanın ilk olarak "işaret dilini" kullandığını, ikinci aşamada sesli konuşmaya geçtiğini düşünür. Sesli iletişimin ilk basamağı "nida/ünlem"dir. Bir bölgede yaşayan insanların ağız, dil, gırtlak yapıları birbirine benzediği için organlarına en kolay gelen sesler kullanılır. Ardından da nesnelere isim verilmesi gelir. Farabi bu lakapların (adların) oluşmasında bir topluluk ittifakı olduğunu belirtir. Lakapların oluşması aşamasından sonra lafızların ve terkiplerin oluşması aşaması gelir ki, burada da belli kurallar gerekir. Farabi'ye göre bilimden uzak bir toplumda, dil, sadece tabiattaki seslerin taklidinden ibarettir. Lafızlarını oluşturan bir toplum ise kendi ifadesiyle artık fıtratlarının talep ettiği zekaya ve bilgiye meyyaldir. Daha sonra (lâfızların) anlamlarının (el-meânî) taklidi olan anlamlar üzerine gösterge yaparak ve onları (lafızlar),varlık alanındaki düzeni yansıtacak şekilde düzenlerler. Anlamların derli toplu olarak bir araya getirilip düzenlendiği bu lafızları, onların zihinleri araştırarak elde eder. Daha sonra, anlamların tiplerinden kendi hallerine benzer durumda olanları açıkça ifade etmeye çalışırlar. Toplumun ittifak edemediklerinde ise yöneticiler, lafızların kurallarını koyarlar.
Farabi'ye göre, dil, varlık ve bilinç ile birlikte ortaya çıkar. Varlık Farabi'nin dil felsefesinde merkezi öneme sahip ve metafizik bir kavramdır. Farabi'ye göre varlık tanımlanamaz, çünkü bir şeyin tanımlanabilmesi için kendinden daha geniş anlamlı bir ifadenin bulunması gerekir, halbuki varlık kavramı, en geniş anlama sahip kavramdır ve hiçbir kategoriye sahip değildir. Bu durumda insanın bilincinin açılması ile varlık kavramının insan bilincinde ortaya çıkması aynı anda olmuştur. Yani varlık, bilinç ve dil aynı anda ortaya çıkan şeylerdir. Dil, varlık ve bilincin bir surete bürünmesi ve konuşma aracılığıyla başkalarına aktarılabilmesidir.
Bilgi felsefesi
Aristo felsefesinin Her insan doğal olarak bilmek ister, Farabi felsefesinin ise her insan doğal olarak mutlu olmak ister önermesine dayandığını ve bu anlayıştan yola çıktığını söyleyebiliriz. Farabi, mutluluğun anahtarının ise bilgide ya da başka bir deyişle felsefede olduğunu şöyle ifade eder: Mutluluğa güzel şeyler bizde yerleşik hale geldiğinde ulaştığımıza ve güzel şeyler de bizde ancak felsefe sanatı sayesinde yerleşik hale geldiğine göre, bundan, kendisi ile mutluluğa ulaşılan şeyin felsefe olduğu, zorunlu olarak ortaya çıkar. Felsefe ise, bizde ancak temyiz yetkinliği ile oluşur Sadece Farabi'nin değil, genel olarak islam filozoflarının bilgi felsefesi ile uğraşmalarının arkasındaki neden bilgi ile mutluluk arasında böylesine yakın bir ilişki olduğunu düşünmeleridir. Bu yüzden Farabi'nin belli başlı eserlerinde bilinmesi gereken şeylerden söz edilir.
Farabi'deki bilgi probleminin metafizik, psikolojik ve mantık bağlamında üç uzantısından söz edilebilir.
Bilgi felsefesinin metafizik boyutu kısaca şöyle ifade edilebilir: Mutluluk insanın kendisi için en son yetkinliktir ve mutlak iyiliği ifade eder. O yetkinliğe ulaşınca talep edilecek başka bir şey kalmamıştır. Yani mutluluk, bütün amaçların arasında kendisi için istenen biricik amaçtır. Farabi'ye göre insan bu amaca maddi boyutunu aşarak, ruhunu maddi olan her şeye karşı bağımsızlaştırarak ulaşabilir. İnsan, bir akıl varlığı olduğu için, bunu ancak akla dayalı bir yetkinleşme çabası ile gerçekleştirebilir.
Farabi'de bilgi teorisi psikoloji alanındaki bir uzantıya da sahiptir. Buna göre varlık ile düşünceyi ilişkiye sokan şey surettir. Biz nesneleri onun suretine göre tanımlarız. Yani suret hem cismin kendisinde vardır hem de var olanın zihnimizdeki bir karşılığıdır. Varlığın işleyiş mekanizmasıyla, düşüncenin işleyiş mekanizması arasında da bir uyum vardır. Farabi'ye göre suret, cisimde, duyuda ve akılda bulunabilir ve bu bulunuşlar insan psikolojisinin aşamaları biçimindedir. Suretin cisimde bulunuşu maddi olarak etkilenme yoluyla olur ve onun dış dünyadaki varlığıdır. Suretin zihindeki bulunuşu ise idrak, yani soyutlama yoluyla gerçekleşir ve bu duyuda ve akılda olmak üzere iki biçimde gerçekleşir. Suretin duyuda bulunuşu bir etkilenme ile değil tasavvur yoluyla olur, yani duyu nesnenin suretini bulunduğu durumlar içinde idrak eder. Suretin akılda bulunuşu ise yine idrak yoluyla olur fakat bir takım zihinsel süreçler sonunda olan ve maddi olmayan bir bulunuştur. Suret işte bu aşamada cisimden ve maddi ilişkilerden tamamen soyutlanır ve bilgi dediğimiz şey de bu aşamada oluşur.
Mantık felsefesi
Mantık sanatı, bütün olarak, aklı düzeltmeye ve insanı haklarında yanılmasının mümkün olduğu bütün akılsallarda (ma’kûlât) doğru yola, hakikate götürmeye yarayan kanunları, akılsallar konusunda insanı hata yapmaktan, ayağı kaymaktan ve yanlışa düşmekten koruyan kanunları, kendileriyle ilgili olarak herhangi bir insanın yanlış yapması mümkün olan akılsalların kontrol edilmesi için gereken kanunları verir. (...) Bu sanat (Mantık ilmi), nahiv sınaatına (gramer) benzer. Çünkü mantık sınaatının akla ve akılsallara (ma'kulât) nispeti, nahiv sanatının (gramer) dil ile kelimelere nispeti gibidir. Nahiv ilminin bize kelimeler hakkında verdiği bütün kanunların mâkullerdeki benzerini mantık ilmi bize verir. Mantık ilmi, bir de aruz ilmine benzer, çünkü mantık ilminin makullere nisbeti, aruzun şiir vezinlerine nisbeti gibidir. Aruz ilminin şiir vezinleri için bize verdiği bütün kanunların mâkullerdeki benzerlerini bize mantık ilmi verir. |
Farabi, İlimlerin Sayımı, sayfa 68 |
Farabi'nin bilgi felsefesinin en önemli kısmını mantık felsefesi oluşturur. Farabi'ye göre varlıklar dünyası ile düşünceler dünyası arasında uyum sağlanabilir ve bunu sağlayabilmek için mantık sanatının sağlayacağı bir zihin eğitimi gereklidir. İnsana özgü olan iyiliklerin başında akıl olduğuna göre ve mantık sanatı da aklın doğru çalışmasını sağlayan bir araç olduğuna göre bu mantık sanatı insana özgü iyiliklerin başında gelmektedir.
Mantık kavramı modern zamanlarda ortaya çıkmış bir kavramdır. Aristo'nun kitabı Organon yüzyıllarca mantık anlamında kullanılmıştır. Aristo'ya göre mantık, bilgi elde etmenin bir aracıdır. Farabi'ye göre mantık hem bir alet/sanat, hem de bir bilim'dir. Mantık dilbilim ile çok yakın bir ilişkiye sahiptir. Mantık düşünmenin evrensel kurallarını, dil bilim ise o dile özgü kurallarını belirler. Aynı şekilde Farabi'ye göre mantığın matematik ve geometri ile de çok yakın bir ilişkisi vardır. Bu yüzden mantık öğrenmek isteyenlerin önce geometri öğrenmeleri gerektiğini söyler.
Farabi'ye göre "mantık sanatı" beş şekilde icra edilir. Bunlar burhanî, cedelî, sofistâî, hatabî ve şi'rî sanatlardır.
Burhanî sözler (kanıtlama) kesin bilgi (Farabi'de yakin diye tabir edilen bir kesin bilgi anlayışı vardır) vermeğe yarar. "..bütün hallerinde kesin bilgiyi ifade etmek için kullanılır. Bu kesin bilgi de aksi bulunması mümkün olmayan bilgidir. İnsanın bundan dönmesi mümkün değildir, bundan dönülebileceğini zannetmesi de mümkün değildir, onun hakkında yanlış yaptığı şüphesine de düşmez, mugalâta onu bu düşünceden vazgeçirmez, bir yön ve sebepten dolayı ondan şüphe etmez ve tereddüte düşmez" Görüldüğü gibi Burhan sanatı Farabi'ye göre mantığın en önemli kısmıdır.
Cedelî sözler (diyalektik) doğruyu bulmaktan çok galip gelmek için kullanılan sözlerdir. İki kişinin karşılıklı sözlü çekişmesinde cedeli sözler kullanılır. Diyalektik veya kavl da denilir. Farabi'ye göre iki şekilde kullanılır. Birincisinde taraflar, bütün insanların kabul ettiği "meşhur sözler" ve "meşhur deliller" kullanarak birbirlerini yenmeye çalışırlar. Ancak taraflar meşhur olmayan sözler ve deliller kullanarak zafer elde etmek isterlerse bu cedel olmaz. İkinci kullanımda ise kişiler bir insan ya da bir fikir hakkında bir zan yaratmak için bu sözleri kullanırlar. Bunlar kesin bir bilgi olmadığı halde insanlar onu kesin bilgi zanneder.
Sofistâî sözler (satsata) insanı şaşırtmak, sapıtmak ve yanlışa düşürmek için kullanılan sözlerdir. "Gerçek olmayan şey hakkında gerçek ve gerçek olan şey hakkında gerçel değil zannını verir; alim olmayan kimseyi kuvvetli bir alim zannettirir, hakîm olan bir kimse hakkında da öyle değilmiş zannı verir." Bu sanata sahip olan kimseler insanları yanıltmaya (mugalâta), şaşırtmaya ve aldatmaya yenenekli olurlar. Aynı zamanda kişi kendisi hakkında da gerçek olmayan bir fikre sahip olabilir. Farabi, kelimenin Yunanca felsefe, hikmet anlamındaki sofiya ile göz boyayan anlamındaki istis sözcüklerinden oluştuğunu ve "göz boyayıcı hikmet" anlamına geldiğini belirtir.
Hatâbi sözler (retorik) insanları bir fikre inandırmak, hiç değilse kabul ve tasdik ettirmek için söylenen sözlerdir. Burada kandırıcı sözler kullanılır ki, bunlar cedeldeki kuvvetli zanlar kadar güçlü olmamalarına karşın, diğer bazı kandırıcı sözlerden daha güçlü olurlar ve daha güçlü etki yaparlar. Hat'abi sözlerde kesin bilgiye yakın bir zan oluşturacak bir şey yoktur. Bu yüzden cedelden ayrılır.
Şiiri sözler (poetika) konuşulan bir şeyi daha üstün veya daha alçak, daha güzel veya daha çirkin şekilde tasavvur etmemizi sağlayan sözlerdir. Farabi insanların zan, ilim ve tasavvurlarının birbirinden farklı olabileceğini, şiiri sözlerin insanın tasavvurlarını etkilediğini belirtir. Buna göre insanlar pek çok kere "zan ve ilimlerini" takip etmek yerine tasavvurlarını takip ederler. Şiiri sözler, insanların bir şeyi yapmasını sağlamak için kullanılır. Bir insan bir işe derece derece sevk edilmek istendiğinde, ona şiiri sözler söylenir. İnsan başka zaman o işi yapıp yapmayacağına emin değilse bile şiiri sözlerin etkisiyle bu işe girişir. Bu yüzden öteki sözler değilse de "şiiri sözler süslenir, bezenir, kelimeler kuvvet verilir ve "Mantık ilmi"nde zikrettiğim şeyler ile, onun parlaklık ve güzelliği artırılır."
Farabi'ye göre Arap dilinin anlam dünyası başlangıçtan beri hitabet sanatını kullanıyordu, halbuki kesin bilgiye ulaşılabilmesi için burhan ilminin kullanılması gerekiyordu. Hitabet sanatı kavramları ve bunlara delalet eden kelimeleri birbirinden yeterince ayırmadığı için Arapça burhan sanatını icra edecek kıvamda değildi. Arap dünyasında ortaya çıklan fıkıh ve kelam gibi ilimler teorik konuları tasavvur ve ikna ile öğretiyor ve kelimelerin kavramsal çerçevesi ise ancak tahayyül gücü ile oluşuyordu. Farabi'nin mantık anlayışına göre ise tahayyül yöntemi ancak kesin bilgiye ulaşmaya yarayan burhani sözler için değil, ancak insanları etkilemeye yarayan şiiri sözler için kullanılan bir yöntemdi.
Arapça ile Yunancanın bu karşılaştırması Farabi'nin dil felsefesi ile bağlantılıdır. Zira Farabi'ye göre dil belli evrelerden geçerek olgunlaşır. Dil içerisinde oluşan ilk metotlar şiir ve hitabet'dir. Daha sonra cedelî, ardından sofistâî ve nihayet en son burhanî metotlar gelişir. Halk tarafından kabul edilmiş olan meşhur önermelerin hepsi hitabidir ve halk şiir ve hitabet ile ilgilenir, onları ezberler. Ne zaman ki ezberlemek zor gelir, o zaman yazı sanatı ortaya çıkar. Yazı sanatı ile birlikte dilbilimi gelişmeye başlar. Dilbilimciler hitabet ve şiir sanatını kullananlardan duyduklarını yazarlar ve bunlardan yola çıkarak dilin kurallarını oluştururlar. Ancak hitabet metodunu kullananlar arasında anlaşmazlıklar doğar ve tartışmalardan Cedel doğar. Cedel'in ardından veya Cedel ile birlikte Sofistik metot gelişir. Ancak bu metotlar kesin bilgiye ulaşmaya yetmediği için Burhan metodu doğar.
Mantığın bölümleri
Mantığın bölümleri ve her bir bölümün içinde bulunan bütünler bunlardır. Dördüncü bölüm (El-Burhân), şeref ve başkanlığa en çok yaklaşanıdır. Mantıktan ilk önce dördüncü bölüm istenir. Geri kalan bölümleri dördüncü bölüm için yapılmıştır. Çünkü ondan önce gelen üçü, öğrenme tertibinde, ona hazırlık, giriş ve yıllardır. Ondan sonra gelen dört tanesi ise, ise iki şey içindir.
|
Farabi, İlimlerin Sayımı, sayfa 89-90 |
Farabi, Mantığı 8 bölümde ele alır ve her bölümün bir kitapta bulunduğunu belirtir. Bu bölümlendirme tarzı Aristo'dan alınmıştır. Bu bölümleri şu şekilde sıralar:
Birinci kitap: Mâkulat (Kategoriler): Farabi, Aristo'nun kategori kavramını mâkul, kategorileri ise mâkulât şeklinde niteler. Bu kitapta "mâkuller ile onlara delalet eden tek kelimelerin kanunları" olduğunu belirtir.
İkinci kitap: El-ibâre (): Farabi, Yunancası "Bârî erîminyâs" Peri Hermeneias) olan bu kitabın Arapçada "El-ibâre" olarak bilindiğini yazar. Bu kitapta ikişer mâkul'den oluşan mâkuller ile ikişer kelimeden oluşan kelimeler ve bunların kanunları anlatılır.
Üçüncü kitap: El-kıyâs (): Bu kitapta mantık ilmini icra etmede kullanılan ve yukarıda sayılan beş sanatta ortak olan kıyasları sınayıp denemeye yarayan kanunlar anlatılır. Farabi Yunancada "ânâlûtîka'l-ûlâ" denilen kitabın Arapçada "el-kıyâs" olarak geçtiğini yazar.
Dördüncü kitap: El-Burhân (): Farabi'ye göre bu kitapta burhani sözleri sınamaya yarayan kanunlar ile felsefeyi mükemmel ve tam hale getiren şeylerin kanunları vardır. Yunancası "ânâlûtîka's-sâniye" olan kitap Arapçada "el-burhan" adıyla geçer.
Beşinci kitap: El-Cedel (): Cedelî (diyalektik) soru ve cevapların nasıl olacağı, cedel sanatını mükemmel bir hale getirmeye yarayan şeylerin kanunları bu kitapta anlatılır. Farabi kitabın Arapça "Kitâb-ül-mevâzi'-il-cedelîye", Yunancada ise "Tûbikâ" olarak geçtiğini yazar.
Altıncı kitap: El-hikmet-ül-mümevvihe (): İnsanları yanıltmaya, şaşırtmaya ve aldatmaya yarayan şeylerin kanunları ve bu işleri icra eden kişilerin kullandığı şeylerin kanunları bu kitapta anlatılır. Farabi'nin ifadesiyle "bunun arkasından, yalan saçıp aldatanın kullandığı yanıltıcı sözlerin karşılanması için lazım gelen bütün şeyler sayılır; bunların nasıl bozulacağı, neler ile reddedileceği ve insanın araştırdığı şeyde yanlıştan ve yanıltmadan nasıl korunacağı gösterilir" Bu kitaba Yunancada "Sofistika" denilir ki anlamı "Yanıltıcı felsefe"dir.
Yedinci kitap: Hitabet (): Nutukların ve güzel konuşan hatiplerin sözlerinin çeşitlerini sınayıp denemeye yarayan kanunlar bulunur. Hitabet sanatının nasıl mükemmel hale getirilebileceğini ve daha etkili olabileceğini öğretir.
Sekizinci kitap: Şiir (Poetika): Şi'rî sözlerin çeşitlerini ve bu sanatın nasıl mükemmelleştirileceğini anlatır. Şiir türleri ile bunların nelerden oluştuğu, nasıl daha kuvvetli, daha parlak ve hoş hale getirileceği sayılır.
Burhan dışındaki mantık sanatlarının rolü
Farabi, mantığı bu şekilde bölümlere ayırdıktan sonra bunlardan dördüncüsünün, yani Burhanın (kanıtlama) hepsinden üstün olduğunu belirtir.(Çerçeve yazıya bakınız.) İlimlerin Sayımında Burhanı bu kadar net bir şekilde diğer tüm mantık sanatlarından ayırıp, üstünlüğünü belirtmesine ve felsefenin Burhan ile yapıldığını vurgulamasına karşın, diğer sanatları tek tek ele aldığı kitaplarda görüşleri çok daha karmaşık bir hale gelir ve Burhan dışındaki sanatların felsefe içinde bir çevre rolünden çok bir rükün (integral, tamamlayıcı) rolü olduğu görüşünü kabul eder görünür.
(Kitâbu’l-Cedel)'in girişindeki tartışmalarda cedelî fonksiyonların felsefeye nasıl hizmet ettiğini ve onu desteklediğini göstermeye çalışır. Cedelin 5 konuda burhani ilmi desteklediğini söyler. Bunlar:
- Argüman geliştirmede zihne talim yaptırarak hazırlaması
- Yakini (mutlak bilgi) ilimlerin kaynaklarına bir başlangıç yapması
- Açık ve mutlak kanunlar hakkında, özellikle fiziksel ilimlerin kuralları hakkında bir açıklık sağlaması
- Kitlelerle iletişim konusunda beceriler geliştirmesi
- Safsatayı reddetmeyi sağlaması
Buna göre Cedel (diyalektik) pedagojik ve yardımcı bir sanattır, ama aynı zamanda özellikle ikinci ve üçüncü yararları sayesinde sadece yardımcı değil, burhanın fiilen ortağı bir uğraş haline gelir.
Benzer şekilde şiir sanatı konusunu ele aldığında şiiri bilgi felsefesinin önemli bir konusu haline getiri, zira şiire bir amaç oluşturur. Bu amaç tahayyül, yani bir nesnenin hayali bir resminin zihinde canlandırılmasıdır. Şiiri bu özellikleriyle ilk ele alan müslüman filozof Farabi olmuştur ve bu tahayyül düşüncesi islam aleminde şairane taklit konusunda sonraki yorumların köşetaşı olmuştur. Böylece şiirin psikolojik temelleri üzerinden ilerleyerek din ve safsata konularındaki rolünü de açıklığa kavuşturur.
Yine aynı şekilde hitabet sanatının da belli amaçları yansıttığını ve formel mantık yetenekleri henüz başlangıç aşamasında olan kitlelerle iletişimde çok önemli bir rol oynadığını açıklar. (Mutluluğu kazanma kitabı (Kitâb-ü tahsil-il saâde)) adlı kitabında da filozofların kendi felsefelerini diğerlerine iletmeye çalışmakla görevli olduklarını öne sürer ve hitabet, cedel ve şiir sanatlarının kitlelere bu felsefeyi anlatma aracı olduklarını belirtir. Böylece bu ilimleri felsefenin ve burhani ilimlerin bir parçası haline getirir.
Doğa Felsefesi, Metafizik ve Psikoloji
Sevanî (ikinci mevcutlar) ve çokluğun oluşu hakkında İlk mevcudtan, ikincisinin vücudu taşar. Bu ikincisi dahi asla cisimleşmemiş ve maddesiz bir cevher olup kendi zatını ve ilk varlığı akleder. Kendi cevherinden aklettiği şey, zatından başka bir şey değildir. İlk mevcudu akletmesi dolayısıyla, ondan bir üçüncünün gelmesi gerektir. Kendine mahsus zatiyle cevherlenmiş olduğundan ondan birinci semanın gelmesi gerektir. Üçüncüsü dahi maddesiz olup cevheri itibarıyla akıldır. Kendini ve ilki akleder. Kendi hususi zatiyle cevherlenmiş olduğundan, ondan sabit yıldızlar kümesinin gelmesi lâzımdır. İlk mevcudu akletmesi dolayısıyla ondan bir dördüncünün gelmesi gerekir. Bu da maddesizdir; hem kendini hem ilk mevcudu akleder. Kendi hususi zatiyle cevherlenmiş olmakla ondan Zühal küresinin gelmesi lâzım. İlk mevcuda akletmesi dolayısıyla, bir beşincinin vücudunu muktezidir. Bu beşincisi dahi, maddesiz olup kendini ve ilk mevcudu akleder; kendi zatiyle cevherlenmiş olduğundan, ondan Müşteri küresinin gelmesi lâzımdır ki bunun da vücudu maddesiz olup kendi zâtını ve ilk mevcudu akleder; kendi zatı ile cevherlendiğinden ondan Merih küresinin gelmesi lazım. İlki akletmesi dolayısıyla ondan bir yedincinin gelmesi gerekir. Bunun da vücudu maddesiz olup kendini ve ilk mevcudu akleder. Kendi zatiyle cevherlenmiş olmakla, ondan güneş küresinin gelmesi lâzım. İlk mevcudu akletmesi yüzünden ondan bir sekizincinin gelmesi lazım. Onun da vücudu maddesiz olup kendini ve ilk mevcudu akleder. Kendi hususi zatiyle cevherlendiğinden, ondan Zühre Küresinin gelmesi lâzım. Bunun da ilk mevcudu akletmesi dolayısıyla, ondan bir dokuzuncunun gelmesi gerektir. Bu dahi maddesiz olup kendi zatını ve ilk mevcudu akleder. Kendi zatiyle cevherlenmiş olduğundan ondan Utarid küresinin gelmesi lâzım. İlk mevcudu akletmesi dolayısıyla, kendisinden bir onuncunun gelmesi icabeder. Bunun dah, vücudu maddesiz olup kendi zatını ve ilki akleder. Kendi zatiyle cevherlendiğinden ondan kamerin gelmesi lâzım. Bunun da ilk mevcudu akletmesi yüzünden kendisinden onbirincinin gelmesi icabeder. Bu onbirinci de maddesiz bir vücud olup kendi zatını ve ilk mevcudu akleder. Fakat bunun vücudunu hâsıl etmek için, madde ve mevzu'a hiç ihtiyacı olmayan şeyler burada son bulurlar. Onlar mufârık (maddeden ayrı) olup cevherleri itibarıyla hem akıldırlar hem mâkuldürler. Kamer küresinin yanında samevî cisimler sona erer. Bunlar, tabiatleri icabı, devrî hareketle dönerler. |
Farabi, , sayfa 33-34 |
Farabi'de doğa felsefesini metafizik ve psikolojiden ayırmak oldukça güçtür. Çünkü Allah ile "göklerin" hareketleri arasında, gök akıllarının dereceleri ile insan aklı arasında sıkı bir bağlantı vardır. Farabi, diğer Meşşai filozofları ve ilk İslam ansiklopedistleri sayılabilecek İhvan-ı Safa aydınları gibi, ilk olarak Plotinus tarafından geliştirilmiş olan (Emanation(Almanca)) kabul eder. Buna göre tanrının taşması ile alemler/felekler/gökler ve akıllar oluşur. Yani fizik ile metafizik, hem gökler hem de akıllar aracılığıyla iç içe geçer.
Doğa Felsefesi
Farabi gökleri(alemler, felekler) akıllar kuramına ve metafiziğe bağlar. Aristo kitapları için yazdığı şerhlerde Fizik'in 8. kitabındaki ilk hareket ettirici (Allah) fikrini Metafizik'in 5. kitabındaki akıllar kuramı ve 'nın 2 ve 4. bölümlerindeki "insan aklı" fikriyle birleştirir. Farabi'nin eserlerinde açıkladığı sudûr teorisi Batlamyusçu yer-merkezli bir kozmoloji ile metafizik karışımı bir teoridir. Yani teori hem evreni hem de "yaratılış" anlayışını açıklar. Teorsinin iskeletini kozmoloji sağlar. Batlamyus kozmolojisinde âlemin, ortak merkezi dünya olan bir dizi kürelerden oluştuğu kabul edilir. İlk sema olarak adlandırılan en dıştaki küre, beş sabit yıldızdan oluşan bir küre ve Satürn, Jüpiter, Mars, Güneş, Venüs, Merkür ve nihayet Ay küreleri. Ay küresi (felek) yer-merkeze en yakın küredir. Bu kozmolojik iç içe küreler dizilişi iskeleti oluştururken, ilahiyat da içeriği oluşturur. Farabi'ye göre Tanrı'nın alemi yaratmasını sağlayan şey Tanrı'nın aklî faaliyetidir. Tanrının kendini düşünmesinin (tefekkür) bir sonucu olarak Tanrıdan ikinci bir akıl oluşur yani "sudûr" eder. Ortaya çıkan bu akıl hem kendini düşünür hem de kendisini yaratan Tanrı'yı yani ilk aklı düşünür. Tanrıyı düşünmesi sayesinde ortaya bir üçüncü akıl çıkar kendini düşünmesi sayesinde ise ilk semâ (felek), yani en dıştaki küre oluşur. Üçüncü akılın da aynı şekilde ilk aklı düşünmesi sayesinde dördüncü bir akıl, kendisini düşünmesi sayesinde ise ikinci semâ ortaya çıkar. Bu küre ise yıldızlardan oluşan küredir. Bu süreç tekrarlanır ve Tanrı'dan başka on akıl ile sıra ile iç içe Satürn, Jüpiter, Mars, Güneş, Venüs, Merkür semâları oluşur, en son olarak da ay-altı alemimiz, yani dünya oluşur.
Farabi'nin doğa görüşü oldukça deterministtir. Bu determinizm onun metafizik anlayışındaki determinizmden gelmektedir. Plotinus'çularda olduğu gibi Farabi'de de "âlemin özü" problemi felsefesinde büyük bir rol oynar. Bunu açıklayabilmek için Plotinus Bir, akıl ve ruh üçlüsünü dünyanın ilkesi olarak kabul eder. Farabi bunu kabul etse bile maddi bir dünyanın açıklanması ile meşgul gibidir. Bazı Eflatuncuların "Gök"ü mutlak olarak manevi kabul etmelerine karşın, Farabi göğün maddi olduğunda ısrar eder.
Hilmi Ziya Ülken, Hristiyanlıktaki teslis anlayışına yaklayan Plotinus'un üçlük (Bir/Allah, akıl, ruh) eğilimini Farabi'nin kabul etmesinin bir çelişki olduğunu, Vahdaniyetçi, yani Tanrı'nın birliğine inanan bir müslüman filozof olan Farabi'nin bu teslisi reddetmesi gerektiğini söyler. Çünkü akıl ile Allah arasında epey büyük bir mesafe vardır. Ancak Farabi bu sayede fizik ile metafiziğin iç içe geçmesini sağlamış ve Farabi metafiziği Musa ibn Meymun yoluyla Spinoza felsefesinin oluşmasını sağlamıştır.
Metafizik
Farabi'nin metafizik öğretileri modern araştırmacılara bazı zorluklar çıkarmaktadır. Bu zorlukların bir kısmı İbn-i Sina öğretisini yansıtan bazı eserlerin Farabi'ye atfedilmedilmesinden, bir kısmı da Farabi'nin olduğu kesin olan eserlerde bile Aristocu ve Neoplatoncu metafiziklere yaklaşımındaki belirsizlikten gelmektedir. Druart'ın ileri sürdüğü ve Deborah L. Black'ın da kabul ettiği yaklaşıma göre Farabi, Neoplatonculuğun merkezinde yer alan sudûr teorisinin Aristo'nun görüşü olmadığını fark etmesine rağmen benimsemiştir. Yazarlar, Farabi'nin bu teoriyi kabul etmesinin nedeni olarak, Aristo'nun ihmal ettiği ilahi ve maddi varlıklar arasındaki nedensellik ilişkisini Neoplatoncu sudûr felsefesinin açıklayabildiğini ileri sürerler.
Farabi'nin metafiziğinin kendisinden sonraki dönemlere nasıl etki etmiş olduğunu en iyi İbn-i Sina'nın aktardığı bir anısı gösterir. Buna göre İbn-i Sina Aristo'nun Metafizikini kırk defa okumasına karşın amacının kendisine kapalı kalmış olduğunu, ancak tesadüfen Farabi'nin Filozof Aristoteles'in amaçları (Kitâb-ül agrâz-il-Hâkîm Aristôtâlis) adlı risalesini okuyunca şaşkınlığı ortadan kalkmıştır. İbn-i Sina bu kafa karışıklığını Farabi'nin nasıl çözdüğünü belirtmez ancak bunda Farabi'nin teoloji ile ifadelerinin etkili olduğu anlaşılır. Çünkü Farabi risalesine Aristo metafiziğinin bir "ilahi ilim" olarak tanımlandığını, halbuki gerçekte ilahi varlıklarla ilgili değil maddi varlıklarla ve onların kökenleri ve özellikleri ile ilgili bir inceleme içerdiğini söyleyerek başlar.
Farabi akıllar ve feleklerden oluşan sudûr teorisine karşın müneccimlerin yıldızlara bakarak onlardan anlamlar çıkarmasına karşı Yıldızlar üzerine doğru olan ve olmayan şeyler hakkında nükteler kitabı (Kitâb-ün-nüket fî-mâ yesihhü velâ yesihhü min ahkâm-in-nücüm) adlı bir risale yazmıştır. Tüm Orta Çağ dönemi boyunca düşünürleri ve Farabi'yi bu kadar uğraştıran gök akılları ve felekleri kuramı Rönesanstan sonra felsefede bütün değerini kaybetmiştir.
Psikoloji ve Zihin Felsefesi
Farabi'nin psikoloji ve zihin felsefesi anlayışı metafizik ve tasavvuf anlayışına bağlıdır. Akıl hakkında kitap (Kitâb-ün fi'l-akl) psikoloji konusuna özel olarak değindiği tek eseridir. Gerçi Hikmetlerin yüzük taşları kitabı (Kitâb-ü füsûs-il-hikem) adlı kitapta da bu konuya değinilir, ancak Halil Georr bu eserin Farabi'ye ait olmadığını, düşüncelerine yakın bir başka kişiye ait olabileceğini ileri sürmüştür. Bu konudaki görüşleri metafizik ve siyasetle ilgili yazıları içinde yer alır.
İnsan nefsi konusundaki görüşlerini ayrıntılı olarak Faziletli şehir halkı fikirlerinin esasları (Kitâb-ün fî mebâdî ârâ-i ehl-il Medînet-il-fâzıla) adlı kitabında açıklar. Buna göre nefis beş kısımdan oluşur: Besleyici kuvvet, duyma kuvveti, muhayyile kuvveti, nâtık (düşünme) kuvveti ve isteme kuvveti. Her bir kuvvetin bir hakim kuvveti, bir ya da birkaç hadım/tabii kuvveti vardır. Besleyici kuvvet (ğaziye) insanda ilk vücud bulan kuvvettir ve onu beslenmeye sevk eder. Hakim kuvveti ağızda bulunur. Tabi ve hadım kuvvetleri ise vücudun çeşitli yerlerine dağılmış durumdadır. Kursak, karaciğer, dalak vb. hadım kuvvetler olarak hakim kuvvete hizmet eder. Duyma kuvvetinin (hâssa) hakim kuvveti kalpte bulunur. Hadım kuvvetler ise gözlere, kulaklara ve diğer uzuvlara dağılmıştır. Muhayyile kuvvetinin ise diğer uzuvlara dağılmış tabi kuvvetleri yoktur. Sadece hakim kuvveti vardır ve o da kalpte oturur. Duyma kuvveti ile duyduklarımızı, duyularımızdan silindikten sonra muhayyile kuvveti muhafaza eder. Nâtık kuvvetin de, diğer organlara dağılmış tabi ve hadım kuvvetleri yoktur. Aynı muhayyile kuvveti gibi kalpte bulunur ve hem muhayyile hem duyma kuvvetlerine reislik eder. İsteme kuvveti ise bir şeyi özleyen veya yadırgayan kuvvettir. İrade bu kuvvet sayesinde oluşur.
Muhayyile kuvveti ile düşünme kuvvetinin yeri olarak kalbin gösterilmesi Aristo geleneğine dayanmakta idi. Aristo'dan sonra yaşamış olan Galen'in geliştirdiği fizyoloji bilgileri sayesinde bu kuvvetlerin merkezlerinin beyinde yer aldığını gösterilince, bu geleneği takip eden filozoflar bu görüşte bir revizyon yaptılar ve kalbin merkez gösterilmesinin bâtınî olduğunu ifade ettiler. Farabi beyinin (dimağ) rolünü kalbe hizmet etmek olarak tanımlar. Dimağ duyma sinirlerinin kuvvetlerini muhafaza etmektedir. Ayrıca omirilik ile beyin arasındaki ilişkiyi de şöyle tanımlar:"Bu sinirlerin çoğunun bitki tarlası, dimağ olup onları muhafaza eden kuvvetler dahi bizzat dimağdan beslenirler. Bazı sinirlerin bitki tarlası, murdar ilik olup üst ucundan dimağa bitişik bulunmaktadır. Bu sinirleri dimağ, murdar ilik yardımiyle besler."
Farabi'nin peygamberlik ve kehanet konularında tahayyül kuvvetine verdiği önem yüzünden muhayyile kuvveti ile ilgili görüşeri önem taşır. Muhayyile kuvveti varlıkların resimlerini muhafaza etmek ve bunları birbirine ekleyerek sentezlemenin dışında bir üçüncü işlevi daha yerine getirir ki, bunu Farabi benzetme ve taklit olarak tanımlar. Bu yetenek sayesinde kaydetmiş olduğu varlıklarla ilgili resimleri ilgili bulundukları duyguya benzetir; "bazen makulleri, bazen besleme kuvvetini, bazen isteme kuvvetini taklit eder, bazı anlarda cismimizin tesiri altında kaldığı mizacı taklit eder; cismiminizin mizacını nemli bulursa, su veya yüzme gibi nemle ilgili mahsûsleri taklit eder; cismimizin mizacını kuru bulursa, kuraklıkla ilgili şeyleri taklit eder. Aynı surette soğuk ve sıcak bulduğu cismimizin soğuk ve sıcaklığını teklid eder." Muhayyile kuvveti bu taklit yeteneği sayesinde nesneleri diğer nesnelerin suretiyle temsil edebildiği gibi, beden mizaçları, arzuları, heyecanları ve hatta maddi olmayan şeylerin dahi taklidini yapabilir. Farabi, tahayyülün bu taklit yeteneğini şiir ilmi' ile ilgili psikolojik temelleri açıklarken kullandığı gibi peygamberlik ve kehanet gibi konuları açıklarken de kullanır. Ancak bu ilişkiyi anlayabilmek için önce Farabi'nin natık kuvvet yani akıl ile ilgili düşüncelerini bilmek gerekir.
Farabi Aristoteles'in De Anima'sındaki tanımlardan yola çıkar. De Anima 3, 4 ve 5'te yapılan "her şey olan" bir akıl ve "her şeyi yapan" bir akıl şeklindeki nispeten gevşek tarifleri "güç halinde akıl" (bilkuvve akıl) ve "faal akıl" olarak yeniden tanımlar. Ve aklın aşamalardan oluştuğu ve bu iki derece arasında da derecelerin olduğunu şeklinde bir görüşü benimser. Buna göre Farabi dört akıl aşaması tanımlar.>
- Güç halinde akıl (el-akl bi'l-kuvve) intellectu potentia
- Fiil halinde akıl / Münfail akıl (el-akl bi'l-fiil) intellectu in effectu
- Kazanılmış akıl (el-aklu'l-mustefâd) intellectu adeptus
- Faal akıl (el aklı'l-faal) intelligentia agens
Farabi Afrodisyaslı İskender gibi güç halinde aklı nesnelerin formlarının ve özelliklerinin onlara karşılık gelen suretlerinden (sensible images) ayrılmasını sağlayan potansiyel bir yetenek olarak görür. Bu güç halinde akıl yeteneklerini artırdıkça potansiyel bir güç olmaktan çıkar ve eyleme dönüşür ve ikinci tür bir akla, yani fiil halinde akıla dönüşür. Bu dönüşüm birdenbire değil tedrici olarak gerçekleşir ve hedefi tüm varlıkları ve insanın bilmesi mümkün olan tüm bilgileri bilmesidir. Bu hedefe muhtemelen sadece birkaç kişi ulaşabilecektir. Akıl nihayet bu hedefe ulaştığında potansiyel halinden kalan tüm izler yokolur ve saf suret ve saf fiililik halini alır. Bu noktada artık maddeden ayrılabildiği için kendini tefekkür edebilme yeteneğine ulaşır. Bu yetenek sayesinde de üçüncü akıla, yani "kazanılmış akıla" ulaşabilir. Bu akıl aşamasında insan aklı tamamen fiili hale gelmiş olur ve maddi olmayan varlıkların alemine daha çok yaklaşmış olur. Ancak bu üçüncü aşamaya ulaşabilenlen faal akıla yaklaşabilir, onu düşünebilir. Aristo'ya göre faal akıl ilk ilkedir (Allah). Fakat Farabi'ye göre faal akıl ilk ilke değildir, çünkü ilk ilke (Allah) şeylere varoluş ve yetkinlik vermeli, kendisi de kusursuz olmalıdır.Oysa faal akıl sınırlı şekilleri meydana getirir, bu da onda bir eksiklik olduğunu gösterir. Bu yüzden faal akıl Allah olamaz. Allah, faal akla hareket veren bir ilke olmalıdır. Bu yolla Farabi'nin metafizik psikolojisi onu tasavvufa götürmüştür. İlahi akıl düşünülemez, insan aklı için bilinemez kalır. İlahi güce ulaşabilmek için ancak aşk ve vecd yolları, yani tasavvuf kullanılabilir.
Siyaset felsefesi
Farabi siyaset felsefesi üzerine iki eser yazmıştır: Faziletli Şehir Halkı Fikirlerinin Esasları (Kitâb-ün fî mebâdî ârâ-i ehl-il Medînet-il-fâzıla) ve Şehir Siyaseti kitabı (Kitâb-ül-siyâset-il-medeniye). Birbirini bütünleyen bu kitaplarda Farabi Eflatun'un görüşlerine yakın görüşler geliştirir. Eflatun'un Devlet diyaloglarını tamamlar ve İslam inancı ile uzlaştırmaya çalışır. Ülgen'e göre Farabi bir çeşit ütopisttir ama onun ütopyası Thomas More'un ve Campanella'nın ütopyalarından farklıdır çünkü Farabi bu ütopik toplumun yanında gerçek toplumu da kabul eder ve açıklamaya çalışır. Farabi aynı zamanda Hümanisttir çünkü onun yetkin devleti bütün insanlığı kuşatan bir dünya devletidir. Farabi burada dayanmış olduğu Yunan filozoflarını aşar. Ülgen'e göre bunun nedenini eski sitelerin toplum anlayışları yerine İslam'ın evrensel toplumsal algısında aramak gerekir.
Farabi'nin ideal bir toplum ütopyası vardır. Buna "Medînet-il-fâzıla" der, Türkçeye "faziletli toplum", "fâzıl şehir", "erdemli toplum" biçimlerinde çevrilebilir. Faziletli bir şehrin reisinde bulunması gereken 12 özellik sayar. Bunlar vücudunun tam olması; kavrayışının güçlü olması; hafızasının iyi olması; uyanık ve zeki olması; güzel konuşması; öğrenmeyi ve öğretmeyi sevmesi; yemeye, içmeye ve kadınlara düşkün olmaması; doğruyu sevip yalandan nefret etmesi; paraya pula değer vermemesi; adaletli olması; ılımlı olması ve nihayet azimli ve iradeli olmasıdır. Bu özellikler kolaylıkla bir kişide olmayacağı için, her biri bu özelliklerin bir kısmını karşılayan ve birbirleriyle uyumlu bir grup lider de topluma önderlik edebilir. Bu özellikleri olan bir lider bulunamazsa toplum kralsız/başsız kalır ve tehlikeye düşer, sonunda da yıkılır.
Farabi "faziletli şehir"e aykırı düşen durumları da sıralayıp özelliklerini sıralamaya çalışır. Buna göre cahil şehir, fasık şehir, değişmiş şehir ve şaşkın şehir gibi şehir türleri sıralar. Bunlardan cahil şehrin halkı gerçek mutluluğu ne tanır ne de düşünür. Kendilerine öğretilse bile kabul etmez ve inanmazlar. Onlar ancak dünyevi zevklerin peşinde koşar ve bunu mutluluk sanır. Fâsık şehir ise düşüncesi itibarıyla faziletli şehirden ayırt edilmez. Allah'ı, yüce varlıkları ve faziletli şehrin bildiği her şeyi bilirler ama işleri, cahil şehrin yaptığı işler gibidir. Değişmiş şehir, daha önceden faziletli bir şehir olup başka fikirlerin etkisiyle değişmiş ve başka türlü düşünen ve yaşanan şehirdir. Şaşkın şehir dünya hayatından sonra saadete kavuşacaklarını sanan şaşırmış bir şehirdir. Liderleri kendisine vahiy olunduğunu ve doğru yolda olduğunu, olduklarını söyleyerek yalan söylemekten, aldatmaktan kaçınmaz.
Farabi'ye göre bunlar içindeki en önemlisi olan cahil şehir de kendi içinde çeşitli gruplara ayrılır. Bunlar:
- Zaruri şehir: Halkı yaşamak için gerekli olan yiyecek, içecek, ev ve kadından sadece yeterli miktarda alıp yetinir, bunları elde etmek için birbirlerine yardım ederler.
- Sarraf (mübadeleci/beddâle) şehir: Halkı servet ve samanını artırmaya çalışır ve bunu da hayatın amacı sayar.
- Bağağılık ve bedbahtlık şehri: Halkı; yemeyi, içmeyi, şehvet peşinde koşmayı sever; eğlence ve şakayı her şeyden üstün tutar.
- Haysiyet (kerâme) şehri: Halkı milletler arasında ün ve itibar kazanmayı, övülmeyi, şan şöhreti sever. Yabancılar arasında büyük tanınmak ve hürmet görmek isterler.
- Tagallüb (tiranlık) şehri: Bütün zevkleri zafer ve tagallüpten ibarettir, başkalarını ezmeye ama hiç ezilmemeye çalışırlar.
- Cimaî (demokratik) şehir: Serazad (özgür) yaşamayı amaçlarlar. Sadece diledikleri gibi yaşar ve diledikleri yaparlar. Halkının tek bir belli amacı yoktur, her vatandaş en iyi olarak gördüğü şeyin peşinden koşmada özgürdür.
Bilimler sınıflaması
İlimlerin Sayımı kitabında bilimleri beş sınıfa ayırır. Kitaptaki sınıflama aşağıdaki gibi derlenebilir:
- Dil ilmi
- Tek kelimelerin ilmi
- Toplu kelimelerin ilmi
- Kelimelerin tek oldukları zamanki kanunları
- Kelimelerin toplu oldukları zamanki kanunları
- Doğru yazma kanunları
- Doğru okuma kanunları
- Doğru şiir okuma kanunları
- Mantık ilmi
- Detaylı bilgi için (Mantık) kısmına bakınız.
- Uygulamalı ilimler
- Sayı ilmi (Aritmetik)
- Hendese (Geometri)
- Menâzır ilmi (Optik)
- Yıldızlar ilmi (Astronomi))
- Yıldızlardan çıkarılan hükümler ilmi
- Müsbet (talimi) yıldızlar ilmi
- Musiki (çünkü bu ilim matematiğe dayanır)
- Esas, usul, nağme, ika ve melodi (lahn) olmak üzere beş bölümden oluşur.
- Cerr-i Eskal (Ağırlıklar)
- Hileler ilmi
- Tabiat ilmi ve İlahiyat
- Medeni ilimler, Fıkıh ilmi ve Kelam ilmi
- Medeni ilim (Siyaset ilmi)
- Fıkıh ilmi (Hukuk)
- Kelam ilmi
Farabi'nin bilimler sınıflaması esas olarak Aristo'ya sadık görünür ancak bazı noktalarda ondan ayrılır. Önce bilimleri teorik ve pratik bilimler olarak ikiye ayırır. Mantık, doğa bilimleri ve ilahiyatı pratik bilimler; ahlak ve siyaseti teorik bilimler olarak ayırır. Farabi'de Aristo'da olduğu gibi ayrı bir "yaratma bilimleri" kategorisi yoktur. Şiir (poetika) ve hitabeti (rhetorika) ise mantık ilimlerinin içine koyar.
Sonraki dönemlere etkisi
Farabi, İslam'da Aristoculuk olarak bilinen Meşşai okulunun El-Kindi'den sonraki ikinci kurucusudur. , , ve İbn Miskeveyh onun takipçileri oldular. İbn Miskeveyh Farabi'nin düşüncelerini basitleştirerek halka yaymak amacıyla Tezhîbu’l-Ahlâk adında bir kitap yazdı. Ancak bu kitapta ahlakın metafiziğe, pratiğin teoriye üstünlüğünü savunması bakımından Farabi'den ayrıldı. Ebu Hayyan Tevhîdî El-Mukabasat (Felsefi Parçalar) adlı kitabıyla bir felsefe antalojisi kaleme aldı. Beyhakî, Tetimmetü Sıvan el-hikme adı ile bu okula göre bir felsefe tarihi kaleme aldı.
Kelamcılar üzerindeki etkisi
Farabi'nin kelamcılar üzerindeki etkisi de büyüktür. Gazali Farabi ve İbn Sina'ya saldırmışsa da psikoloji ve felsefi konularda ondan etkilenmiştir. Fahreddin Razi Farabi'nin determinist irade kuramını taklit etti. Nasîrüddin Tûsî Ahlâk-ı Nâsıri adlı kitabını Farabi'nin ahlak konusundaki görüşlerine dayanarak yazdı. ve Kınalızade Ali de bu eserin takipçileri oldular. Tûsi, Farabi'nin mantık eserlerinden esinlenerek Fahreddin Razi ve Sadreddin Konevî ile tartışmalara girdi.
Bilim insanları üzerindeki etkisi
Bilim tarihinde Farabi'den en çok etkilenen, Batı dünyasında Alhazen diye tanınan fizikçi İbn-i Heysem olmuştur. İbn-i Heysem, ışık fiziği ile uğraşırken algı üzerine psikolojik çalışmalar yapmış ve kuşkuculuğa düşmüş, bundan ise ancak Farabi'nin bilgi felsefesi sayesinde kurtulmuştur. Farabi'nin bilgi felsefesinde suret cismin hem kendisinde hem de beynimizde vardır. Böylece cisimden çıkan ışınlar gözümüzle alınıyor, şeklin bilgisi ise akıldan geliyordu.
Tasavvufçular üzerindeki etkisi
Farabi'den sonraki tasavvufçular onun psikoloji ve metafizik üzerine görüşlerinden büyük ölçüde yararlandılar. Bu etki en çok Muhyiddin İbn Arabi'de görülür. Farabi'nin "büyük alem", "küçük alem" görüşünü bu filozof daha da geliştirmiştir. Bedrettin Simavi Varidât adlı kitabında Farabi'nin dini sembolizmini yeniden ele almıştır. Farabi'nin din felsefesi hakkındaki görüşleri önce yüzeysel olarak İbn-i Sina tarafından, sonra şiddetli bir biçimde Gazali, hatta İbn-i Rüşd tarafından eleştirilmiştir.
Batı felsefesi üzerindeki etkisi
Farabi'nin eserlerinin bir kısmı 11. ve 12. yüzyıllarda Latinceye çevrildi. Bu çevirileri yapanların en bilinenleri ve 'dur. Orta Çağ düşünürlerinden Albertus Magnus onun psikolojisinden etkilenmişti. Yine Akinolu Thomas Allah'ın varlığına dair bir kısım kanıtlarını Farabi'ye borçludur.
Yahudi filozof Maymonides etkilendiği felsefeciler içinde en büyük övgüyü ona yapar: "Mantık hakkındaki eserlere gelince, sadece Ebu Nase el-Farabi'nin eserlerinin çalışılması yeterlidir. Onun tüm eserleri kusursuz ve mükemmeldir. O eserler incelenmeli ve anlaşılmalıdır. Çünkü o büyük bir adamdır." Batı'da Farabi'nin eserleri İbn-i Sina ve İbn-i Rüşd'ün eserlerinden daha az tercüme edilmişse de Farabi'nin eserleri Aristo düşüncesinin yeniden anlaşılmasında merkezi bir öneme sahip olmuş, arkadan gelen felsefi zenginliğe ilk açılımı yapmıştır. İbn-i Rüşd ve Endülüslü filozoflar Farabi'yi mantık, psikoloji ve siyaset konularında önemli bir otorite olarak görürler.
Notlar
- ^ tam künyesiyle Ebû Nasr Muhammed bin Muhammed bin Tarhan bin Uzluğ el-Fârâbî et-Türkî
Kaynakça
- Özel
- ^ a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t u v w x y Gutas, Dimitri. "Farabi". Encyclopædia Iranica. 8 Aralık 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 4 Nisan 2010.
- ^ Kaya, Mahmut. "Fârâbî". TDV İslâm Ansiklopedisi. Erişim tarihi: 3 Haziran 2024.
- ^ Corbin, Henry (2001). History of Islamic Philosophy. Kegan Paul. ISBN .
- ^ a b Dhanani, Alnoor (2007). "Fārābī: Abū Naṣr Muḥammad ibn Muḥammad ibn Tarkhān al‐Fārābī". Thomas Hockey; ve diğerleri. (Ed.). The Biographical Encyclopedia of Astronomers. New York: Springer. ss. 356-7. ISBN . 3 Nisan 2021 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 19 Aralık 2012. (PDF version 16 Eylül 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde .)
- ^ a b c d Corbin 1986, s. 160
- ^ a b Altunya 2003, s. 34
- ^ a b c d e f g h i j k Nasr 2001, s. 216
- ^ a b Ateş 1990, s. 25
- ^ a b c Nasr 2001, s. 230
- ^ Reisman, D.(ed.)Before and After Avicenna. Princeton, NJ. 2001
- ^ Ateş 1990, s. 2
- ^ . 7 Ocak 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Ocak 2013.
- ^ DANIEL BALLAND, "FĀRYĀB" in Encyclopedia Iranica [1] 15 Aralık 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde .. excerpt: "Fāryāb (also Pāryāb), common Persian toponym meaning “lands irrigated by diversion of river water"
- ^ Dehkhoda Dictionary under "Parab" 3 Ekim 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde . excerpt: "پاراب . (اِ مرکب ) زراعتی که به آب چشمه و کاریز ورودخانه و مانند آن کنند مَسقوی . آبی . مقابل دیم" (translation: "Lands irrigated by diversion of river water, springs and .")
- ^ "C. E. Bosworth, "OTRĀR" in Encyclopedia Iranica". Iranicaonline.org. 20 Temmuz 2002. 11 Aralık 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 19 Eylül 2012.
- ^ al-Fārābī. (2010). In Encyclopædia Britannica. Retrieved February 20, 2010, from Encyclopædia Britannica Online: http://www.britannica.com/EBchecked/topic/201680/al-Farabi 28 Nisan 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- ^ Lessons with Texts by Alfarabi. "D. Gutas, "AlFarabi" in Barthaolomew's World accessed Feb 18, 2010". Bartholomew.stanford.edu. 10 Eylül 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 19 Eylül 2012.
- ^ David C. Reisman, "Al-Farabi and the philosophical curriculum", in Peter Adamson, Richard C. Taylor, The Cambridge companion to Arabic philosophy, Cambridge University Press, 2005. pp 53
- ^ F. Abiola Irele/Biodun Jeyifo, "Farabi", in The Oxford Encyclopedia of African Thought, Vol. 1, p. 379.
- ^ Ebn Abi Osaybea, Oyun al-anba fi tabaqat at-atebba, ed. A. Müller, Cairo, 1299/1882. وكان ابوه قائد جيش وهو فارسي المنتسب
- ^ Seyyed Hossein Nasr, Mehdi Amin Razavi. "An Anthology of Philosophy in Persia, Vol. 1: From Zoroaster to Umar Khayyam", I.B. Tauris in association with The Institute of Ismaili Studies, 2007. Pg 134: İbn Nedim "al-Fihrist" adlı eserinde, Muhammed Şahrazuri "Tarikh al-hukama" adlı eserinde, İbn Ebi Usaybi ise "Tabaqat al-atibba" adlı eserinde Farabi'nin Fars kökenli olduğunu yazar. Buna karşın İbn Halikan "Wafayat al-'ayan" adlı eserinde Farabi'nin Türk kökenli olduğunu ileri sürer. Hangisi doğru olursa olsun, Farabi 257/870 yılında Horasan'ın Farab şehrinde doğmuş ve Fars kültürünün hakim olduğu bir ortamda yetişmiştir.
- ^ Arabic: و كان من سلاله فارس in J. Mashkur, Farab and Farabi,Tehran,1972. See also under the entry Farabi for the same exact Arabic quote.
- ^ * George Fadlo Hourani, Essays on Islamic Philosophy and Science, Suny press, 1975.
- Kiki Kennedy-Day, Books of Definition in Islamic Philosophy: The Limits of Words, Routledge, 2002, page 32.
- ^ Joshua Parens (2006). An Islamic philosophy of virtuous religions : introducing Alfarabi. Albany, NY: State Univ. of New York Press. pp. 3. excerpt: "He was a native speaker of Turkic [sic] dialect, Soghdian".
- ^ Joep Lameer, "Al-Fārābī and Aristotelian syllogistics: Greek theory and Islamic practice", E.J. Brill, 1994. sayfa 22: ".., o dönemin islam dünyası, ki buradaki ahali Soğdça veya bir Türki lehçesi konuşmak zorundaydı..."
- ^ مشكور، محمدجواد. “فاراب و فارابي“. دوره14، ش161 (اسفند 54): 15-20- . J. Mashkur, "Farabi and Farabi" in volume 14, No. 161, pp 15-12 ,Tehran,1972. English translations of the arguments used by J. Mashkur can be found in: G. Lohraspi, "Some remarks on Farabi's background"; a scholarly approach citing C.E. Bosworth, B. Lewis, , D. Gutas, J. Mashkur and partial translation of J.Mashkur's arguments: PDF. ولي فارابي فيلسوف تنها متعلق به ايران نبود بلكه به عالم اسلام تعلق داشت و از بركت قرآن و دين محمد به اين مقام رسيد. از اينجهت هه دانشمنداني كه در اينجا گرد آمدهاند او را يك دانشمند مسلمان متعلق به عالم انسانيت ميدانند و كاري به تركي و فارسي و عربي بودن او ندارند.
- ^ * P.J. King, "One Hundred Philosophers: the life and work of the world's greatest thinkers", chapter al-Fārābi, Zebra, 2006. pp 50: "Of Persian stock, al-Farabi (Alfarabius, AbuNaser) was born in Turkestan"
- Henry Thomas, Understanding the Great Philosophers, Doubleday,Published 1962
- T. J. De Boer, "The History of Philosophy in Islam", Forgotten Books, 2008. Excerpt page 98: "His father is said to have been a Persian General".
- Sterling M. McMurrin, Religion, Reason, and Truth: Historical Essays in the Philosophy of Religion, University of Utah Press, 1982, . page 40.
- edited by Robert C. Solomon and Kathleen M. Higgins. (2003). From Africa to Zen : an invitation to world philosophy. Lanham, Md.: Rowman & Littlefield Publishers. pp. 163. "al-Farabi (870-950), a Persian,"
- Thomas F. Glick. (1995). From Muslim fortress to Christian castle : social and cultural change in medieval Spain. Manchester: Manchester University Press. pp. 170. "It was thus that al-Farabi (c. 870-950), a Persian philosopher"
- Bryan Bunch with Alexander Hellemans. (2004). The history of science and technology : a browser's guide to the great discoveries, inventions, and the people who made them, from the dawn of time to today. Boston: Houghton Mifflin. pp. 108. "Persian scholar al-Farabi"
- Olivier Roy, "The new Central Asia: the creation of nations ", I.B.Tauris, 2000. 1860642799. pg 167: "Kazakhistan also annexes for the purpose of bank notes Al Farabi (870-950), the Muslim philosopher who was born in the south of present-day Kazakhistan but who persumably spoke Persian, particularly because in that era there were no Kazakhs in the region"
- Ḥannā Fākhūrī, Tārīkh al-fikr al-falsafī ʻinda al-ʻArab, al-Duqqī, al-Jīzah : al-Sharikah al-Miṣrīyah al-ʻĀlamīyah lil-Nashr, Lūnjmān, 2002.
- ’Ammar al-Talbi, al-Farabi 16 Eylül 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., UNESCO: International Bureau of Education, vol. XXIII, no. 1/2, Paris, 1993, p. 353-372
- David Deming,"Science and Technology in World History: The Ancient World and Classical Civilization", McFarland, 2010. pg 94: "Al-Farabi, known in Medieval Europe as Abunaser, was a Persian philosopher who sought to harmonize.."
- Philosophers: Abu Al-Nasr Al-Farabi 7 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., , 1995-2000
- ^ * B.G. Gafurov, Central Asia:Pre-Historic to Pre-Modern Times, (Shipra Publications, 2005), 124; "Abu Nasr Farabi hailed from around ancient Farabi which was situated on the bank of Syr Daria and was the son of a Turk military commander".
- Antony Black, The History of Islamic Political Thought: From the Prophet to the Present, Routledge, p. 61, Online Edition 23 Ekim 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- James Hastings, Encyclopedia of Religion and Ethics, Kessinger Publishing, Vol. 10, p.757, Online Edition 23 Ekim 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- edited by Ted Honderich. (1995). The Oxford companion to philosophy. Oxford: Oxford University Press. pp. 269. "Of Turki origin, al-Farabi studied under Christian thinkers"
- Will Durant, The Age of Faith, (Simon and Schuster, 1950), 253.
- Nicholas Rescher, Al-Farabi's Short Commentary on Aristotle's Prior Analytics, University of Pittsburgh Pre, 1963, p.11, Online Edition 23 Ekim 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde ..
- edited and translated by Norman Calder, Jawid Mojaddedi and Andrew Rippin. (2003). Classical Islam : a sourcebook of religious literature. New York: Routledge. pp. 170. "He was of Turkish origin, was born in Turkestan"
- Ian Richard Netton. (1999). Al-Fārābī and his school. Richmond, Surrey: Curzon. "He appears to have been born into a military family of Turkish origin in the village of Wasil, Farab, in Turkestan"
- edited by Henrietta Moore. (1996). The future of anthropological knowledge. London: Routledge. "al-Farabi (873-950), a scholar of Turkish origin."
- Diané Collinson and Robert Wilkinson. (1994). Thirty-Five Oriental Philosophers.. London: Routledge. "Al-Farabi is thought to be of Turkish origin. His family name suggests that he came from the vicinity of Farab in Transoxiana."
- Fernand Braudel ; translated by Richard Mayne. (1995). A history of civilizations. New York, N.Y.: Penguin. "Al-Farabi, born in 870, was of Turkish origin. He lived in Aleppo and died in 950 in Damascus"
- Jaroslav Krejčí ; assisted by Anna Krejčová. (1990). Before the European challenge : the great civilizations of Asia and the Middle East. Albany: State University of New York Press. pp. 140. "the Transoxanian Turk al-Farabi (d. circa 950)"
- Hamid Naseem. (2001). Muslim philosophy science and mysticism. New Delhi: Sarup & Sons. pp. 78. "Al-Farabi, the first Turkish philosopher"
- The World's Greatest Seers and Philosophers.. Gardners Books. 2005. pp. 41. "al-Farabi (also known as Abu al-Nasr al-Farabi) was born of Turkish parents in the small village of Wasij near Farab, Turkistan (now in Uzbekistan) in 870 AD. His parents were of Persian descent, but their ancestors had migrated to Turkistan."
- Majid Khadduri; [foreword by R. K. Ramazani]. The Islamic conception of justice. Baltimore : Johns Hopkins University Press, c1984.. pp. 84. "Nasr al-Farabi was born in Farab (a small town in Transoxiana) in 259/870 to a family of mixed parentage — the father, who married a Turkish woman, is said to have been of Persian and Turkish descent — but both professed the Shi'l heterodox faith. He spoke Persian and Turkish fluently and learned the Arabic language before he went to Baghdad.
- Clifford Sawhney. The World's Greatest Seers and Philosophers, 2005, p. 41 2 Ekim 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Zainal Abidin Ahmad. Negara utama (Madinatuʾl fadilah) Teori kenegaraan dari sardjana Islam al Farabi. 1964, p. 19 23 Ekim 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Haroon Khan Sherwani. Studies in Muslim Political Thought and Administration. 1945, p. 63 23 Ekim 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Ian Richard Netton. Al-Farabi and His School, 1999, p. 5 11 Eylül 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 12 Şubat 2015 tarihinde kaynağından (PDF). Erişim tarihi: 12 Şubat 2015.
- ^ a b c Ateş 1990, s. 5
- ^ Nasr 2001, s. 192
- ^ a b c d Nasr 2001, s. 215
- ^ a b Ateş 1990, s. 17
- ^ Ateş 1990, s. 11
- ^ Ateş 1990, s. 24
- ^ a b c Ülken 1967, s. 68
- ^ Motahhari, Morteza, Becoming familiar with Islamic knowledge, V1, p.166
- ^ "Dictionary of Islamic Philosophical Terms". Muslimphilosophy.com. 12 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 19 Eylül 2012.
- ^ "Aristotelianism in Islamic philosophy". Muslimphilosophy.com. 24 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 19 Eylül 2012.
- ^ a b Ülken 1967, s. 69
- ^ a b c Ülken 1967, s. 70
- ^ a b Ayık 2005, s. 82
- ^ a b c d Nasr 2001, s. 217
- ^ a b Altunya 2003, s. 42
- ^ a b c Nasr 2001, s. 218
- ^ Bakara suresi 31. ayet 27 Haziran 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde . Erişim: 7 Şubat 2013
- ^ Altunya 2003, s. 23
- ^ a b Altunya 2003, s. 24
- ^ Altunya 2003, s. 54
- ^ Altunya 2003, s. 57
- ^ Altunya 2003, s. 60
- ^ a b c d Aydınlı 2004, s. 5
- ^ Farabi, (et-Tenbih), sayfa 226-227'den aktaran Yaşar Aydınlık, age.
- ^ a b c Aydınlı 2004, s. 6
- ^ Farabi 1990, s. 68
- ^ Aydınlı 2004, s. 7
- ^ Bayraktar 2008, s. 11
- ^ a b Farabi 1990, s. 80
- ^ a b c Farabi 1990, s. 81
- ^ Farabi 1990, s. 82
- ^ Farabi 1990, s. 84
- ^ Farabi 1990, s. 85
- ^ Ayık 2005, s. 78
- ^ Ayık 2005, s. 80
- ^ Ayık 2005, s. 87
- ^ Ayık 2005, s. 88
- ^ Farabi 1990, s. 89
- ^ a b c Farabi 1990, s. 86
- ^ a b c Farabi 1990, s. 87
- ^ a b c d Farabi 1990, s. 88
- ^ a b c Nasr 2001, s. 219
- ^ a b Nasr 2001, s. 220
- ^ a b Farabi 1990a, s. 55
- ^ a b Ülken 1967, s. 71
- ^ a b Ülken 1967, s. 73
- ^ a b c Nasr 2001, s. 226
- ^ Nasr 2001, s. 227
- ^ a b c d e Ülken 1967, s. 72
- ^ a b Nasr 2001, s. 225
- ^ Ülken 1967, s. 74
- ^ Ülken 1967, s. 78
- ^ Ateş 1990, s. 34
- ^ Nasr 2001, s. 221
- ^ Nasr 2001, s. 222
- ^ Farabi 1990a, s. 59
- ^ Farabi 1990a, s. 72
- ^ a b c Nasr 2001, s. 223
- ^ Ülken 1967, s. 76
- ^ Ülken 1967, s. 77
- ^ a b Ülken 1967, s. 79
- ^ Ülken 1967, s. 80
- ^ Farabi & 1990'a, s. 86
- ^ Farabi & 1990'a, s. 90
- ^ a b Farabi 1990a, s. 92
- ^ Farabi 1990, s. 48
- ^ a b c d e Ülken 1967, s. 82
- Genel
- Nasr, Seyyid Hüseyin (2001), İslam Felsefesi Tarihi (İstanbul ), Açılım Kitap
- Ateş, Prof. Ahmet (1990), Farabi'nin İhsa'ül-Ulüm kitabına yazdığı giriş (İstanbul ISBN 975.11.0250.2), Millî Eğitim Bakanlığı
- Farabi (1990), İhsa'ül-Ulüm (İlimlerin Sayımı) (İstanbul ISBN 975.11.0250.2), Millî Eğitim Bakanlığı
- Farabi (1990), El-Medinetü'l Fâzıla (İstanbul ISBN 975.11.0311.8), Millî Eğitim Bakanlığı
- Fahri, Macit (1998), İslam Felsefesi Tarihi (İstanbul ISBN 975.11.0311.8), Ayışığı Yayınları, çeviren Hüseyin Hatemi
- Corbin, Henry (1986), İslam Felsefesi Tarihi: Başlangıçtan İbn Rüşd'ün ölümüne kadar(1198) (İstanbul), İletişim Yayınları
- Ülken, Hilmi Ziya (1967), Eski Yunan'dan çağdaş düşünceye doğru İslam Felsefesi/kaynakları ve etkileri (İstanbul), Cem Yayınları
- Akyüz, Prof. Dr. Yahya (1966), Farabi'nin Türk ve Dünya Eğitim Tarihindeki Yeri (PDF) (İstanbul), Ankara Üniversitesi, 17 Haziran 2009 tarihinde kaynağından (PDF), erişim tarihi: 2 Ocak 2013
- Altunya, Hülya (2003), (PDF), Süleyman Demirel Üniversitesi Felsefe Master Tezi, 11 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi, erişim tarihi: 6 Şubat 2013
- Bayraktar, Mehmet (2008), (Sayı 154 Nisan 2007 sayfa 9,10,11,12 ve 13), Bilim ve Ütopya Dergisi, 17 Aralık 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 22 Şubat 2013
- Aydınlı, Prof. Dr. Yaşar (2004), Farabi'nin Bilgi Anlayışına Genel Bir Bakış (PDF), Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, 7 Mart 2016 tarihinde kaynağından (PDF), erişim tarihi: 28 Şubat 2013
- Ayık, Hasan (2005), Felsefi Kavramların Oluşmasında Farabi'nin Rolü (PDF) (2005/1-2, cilt: IV, sayı: 7-8), Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, erişim tarihi: 14 Mart 2013[]
Dış bağlantılar
- , Millî Eğitim Bakanlığı, 1990, Prof. Ahmet Ateş Çevirisi, 156 sayfa
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Farabi Farsca الفارابي 872 Farab 950 951 Sam 8 ve 13 yuzyillar arasindaki Islam in Altin Cagi nda yasamis unlu filozof ve bilim insanidir Ayni zamanda gok bilimci mantikci ve muzisyendir FarabiDogumEbu Nasr Muhammed bin Muhammed bin Tarhan bin Uzlug el Farabi et Turki 872 Farab Kazakistan Olum14 Aralik 950 veya 12 Ocak 951 Sam SuriyeMeslekYazar Astronom Filozof MuzisyenDonemIslam in Altin CagiEtkiledikleri Ibn Sina Ibni Sebin Ibn Bacce Ahmed i Hani Leo StraussEtkilendikleri Aristoteles Platon Mantik ilmine yapmis oldugu katkilari ve duzenlemeleri sayesinde Farabi Orta Cag Islam aydinlari arasinda Muallim i Sani ya da Hace i Sani Ikinci Ustat Magister secundus olarak bilinir Hace i Evvel Birinci Ustat Magister Primus ise Aristo dur Farabi nin hayati halefi oldugu Kindi gibi cok az bilinir Bagdat Halep ve Misir da bulundugu hayatinin onemli bir kisminda Halep teki Sii Hamdani hanedani tarafindan desteklendigi bilinmektedir Etnik kimligi tartismalidir Kimi kaynaklara gore Fars kimilerine gore Turk kokenlidir Ancak Farabi butun eserlerini Arapca yazmistir Farabi Aristo nun temel eserlerinin bircogunu Arapcaya yeniden cevirmis bu eserlerin daha iyi anlasilabilmesini saglayan serhler yazmistir Bu yaniyla hem Islam dunyasinda antik felsefenin anlasilmasini saglamis hem de Arapcanin bir felsefe dili haline gelmesine buyuk bir katki yapmistir Farabi nin bu buyuk katkisinin yaninda Ikinci Ustat kabul edilmesinin ana nedeni Ibn i Haldun a gore onun mantik alaninda yaptigi calismalardir Farabi Aristo nun 6 ciltlik temel mantik kitabi Organon un tum bolumlerini iceren ceviriler ve serhler kaleme aldi ve Organon u iki bolum daha ekleyerek 8 cilte cikardi Mantik ifadeleri onu ifade etmek icin kullanilan dil ve bilgi ile iliskili oldugu icin Farabi nin mantik disinda dil felsefesi ve epistemoloji uzerinde de yogun sekilde durdugu gorulur Farabi nin diger bir calisma alani doga felsefesi metafizik ve psikoloji olmustur Doga anlayisi donemin Batlamyuscu dunya merkezli gorusune uygundur Farabi nin gelistirdigi ise Neoplatoncu ve Ismaili kokenlere dayanir Bu anlayis daha sonra Ibn i Sina tarafindan gelistirildi Farabi ye atfedilen kitaplarin sayisi 100 ile 160 arasindadir Farabi Kindi nin kurucusu oldugu kabul edilen ve Islam felsefesi icinde rasyonal Aristocu egilimi ifade eden Messailik akiminin ikinci kurucusudur Pek cok takipcisi oldugu icin bazi felsefe tarihcilerine gore bir soz edilebilir Yahudi filozof Maymonides etkilendigi felsefeciler icinde en buyuk ovguyu ona yapar Mantik hakkindaki eserlere gelince sadece Ebu Nase el Farabi nin eserlerinin calisilmasi yeterlidir Onun tum eserleri kusursuz ve mukemmeldir O eserler incelenmeli ve anlasilmalidir Cunku o buyuk bir adamdir Bati da Farabi nin eserleri Ibn i Sina ve Ibn i Rusd un eserlerinden daha az tercume edilmisse de Farabi nin eserleri Aristo dusuncesinin yeniden anlasilmasinda merkezi bir oneme sahip olmus arkadan gelen felsefi zenginlige ilk acilimi yapmistir Ibn i Rusd ve Enduluslu filozoflar Farabi yi mantik psikoloji ve siyaset konularinda onemli bir otorite olarak gorurler BiyografiFarabi nin kokenine ve soyagacina iliskin elde bulunan temel kayitlar diger cagdaslarinda da oldugu gibi onun yasadigi donemde yazilmis olan biyografiler degil sonraki donemlerde rivayetlerden veya tahminlerden yola cikarak yazilmis olan belgelerdir Yasam oykusune iliskin kaynaklar oldukca yetersiz ancak hakkinda genel bir bilgi verebilecek duzeydedir En erken ve guvenilir sayilabilecek kaynaklar ancak 6 12 yuzyila kadar geriye gider Farabi nin dusunce dunyasi uzerinde onemli etkisi olmasina ragmen ne ardillari ne izleyicileri ne de diger arastirmacilar onunla ilgili bir biyografi hazirlamislardir 6 12 yuzyildan onceki kaynaklar iki gruptan olusur Farabi tarafindan kaleme alinmis ve Ibn Ebi Useybia en Ibn Abi Usaibia tarafindan saklanmis olan otobiyografik bir metin parcasi Bu metinde Farabi Antik Cag dan o gune kadar mantik ve felsefe egitiminin nasil gelistigini aciklar El Mesudi Ibn Nedim ve Ibn Havkal ile ona bir biyografi adamis olan nin d 1070 notlari Belli basli Arap biyografi yazarlari Farabi hakkinda kapsamli biyografiler olusturmaya kalkistiklarinda ellerinde o kadar az bilgi vardi ki bu durum Farabi hakkinda bilinen bazi kucuk detaylarin uzerine kurulan tahmini oykulerden tarafli sekilde yeniden kurulmus yasam oykulerine hatta efsanelere kadar bir dizi uydurma oykunun ortaya cikmasina neden oldu Filozofun sonraki donemlerde yazilan bircok modern biyografisi de iste bu uydurulmus malzemelerden yeniden turetildi 6 12 yuzyil ve sonrasina ait bu biyografiler esas olarak uc biyografi metninden olusur digerleri ise bu uc metni esas alan ya da bunlarin sonraki yeniden kurgulamalarindan ibarettir Ibn Ebi Useybia tarafindan temsil edilen Suriye ekolu Ibn i Hallikan a ait olan Wafayat al aʿyan wa anbaʾ abnaʾ az zaman Unlu kisilerin olumleri ve cagin evlatlarinin tarihi adli eseri Ẓahir al Din Beyhaki nin d 1097 temsil ettigi yetersiz ve efsanevi dogu ekolu Kendi eserlerinden tesadufen elde edilmis bilgilere gore zamaninin onemli bir kismini Bagdat ta Yahya bin Adi ve Abu Ishak Ibrahim el Bagdadi gibi Hristiyan alimlerle gecirmis oldugu rivayet edilir Daha sonra ise Sam Suriye ve Misir da yasamis ve 950 951 yillarinda Sam da olmustur Farabi nin hayati ve olumu uzerine cok sayida hikaye aktarilmis olmasina ragmen bunlarin cogu guvenilir degildir Farabi nin El Medinetu l Fazila Turkce Fazilet Sehri Toplumun Ilkeleri Ustune Kitap adli el yazmalarindaki bazi notlardan ogrenebildigimiz kadariyla 942 yili Eylul une kadar Bagdat ta kaldi daha sonra Bagdat tan ayrilip Suriye ye Halep e gitti bir donem Halep te de yasadi ve dersler verdi Daha sonra Misir i ziyaret etti ve El Medinetu l Fazilasini ozetleyen 6 bolumu 948 de Misir da kaleme aldi Ardindan Suriye ye geri dondu Suriye deki Hamdani hanedanindan Seyfuddevle nin korumasi altinda kaldi ve onore edildi Bu iliski sonraki donem biyografi yazarlari tarafindan suslenmistir Ayni donemlerde yasamis olan tarihci El Mesudi ye gore 339 yili Recep ayinda 14 Aralik 950 ile 12 Ocak 951 arasi Sam da olmustur Bu donemde Suriye yi kontrolu altinda tutan Hamdani hanedani Sii egilimli bir hanedandi Seyfuddevle nin Farabi ye buyuk saygi duymasi ve onu korumasi Henry Corbin e gore nedensiz degildir Farabi nin felsefesi ile Sii imamlarin nubuvvet ve vahiy temelli ogretileri arasinda onemli ortakliklar vardir Henry Corbin bu tarihsel ve felsefi degerlendirmelerden yola cikarak Farabi nin Sii oldugunu ileri surer Adi Tam adi tum kaynaklarda ozellikle de en eski ve guvenilir olanlardan biri olan El Mesudi nin kabul ettigi gibi Ebu Nasr Muhammed bin Muhammed el Farabi dir Ancak Farabi ye ait bazi el yazmalarinda Ebu Nasr Muhammed bin Muhammed el Tarkani olarak da gecer Buradaki Tarkan ailevi kokeni ya da bir unvani belirtmekte kullanilan bir en gibi durmaktadir Farabi nin yasadigi donemde ve hemen sonrasinda buyukbabasinin adina iliskin bir sey gorunmemesine karsin sonraki donem metinlerinde sasirtici sekilde Farabi nin soyagacina iliskin yeni bir isim belirir Avzalag Avzalag Ibn Ebi Useybia ya gore Farabi nin dedesinin adiyken dedesinin babasi oldugunu ileri surer Bu iki yazar ayni donemlerde yasamis olmalarina karsin Avzalag ismini ilk kullanan Ibn Ebi Useybia dir Ibn Hallikan ise nasil telaffuz edildigini yazmistir Modern Turk yazarlar ve bazi baska kaynaklar ise yeterli bir aciklama yapmaksizin ismin Avzalag seklinde degil Uylug seklinde telaffuz edilmesi gerektigini yazarlar Dogum yeri Farabi tasvirli Iran a ait bir pul Dogum yeri bazi kaynaklarda Buyuk Horasan daki Faryab olarak bazi kaynaklarda ise bugunku Kazakistan topraklarinda bulunan Seyhun kiyisindaki Farab sehri olarak gosterilir Farabi ile hemen hemen ayni donemlerde yasamis olan Ibn Havkal Farabi nin olumunden 27 yil sonra yazdigi Yollar ve Ulkeler el mesalik u ve l memalik adli eserinde Farabi nin kucuk bir kale olan Vesic de dogdugunu soyler Vesic kucuk bir yer oldugu icin nisbesinde bagli oldugu Farab sehrini kullanmis olmalidir Buna karsin Ibn ul Nedim ve Beyhaki Horasan daki Faryab i isaret ederler Farabi nin etnik kokeninin Turk mu Fars mi oldugu cercevesindeki tartismaya benzer sekilde dogum yeri konusunda da bir tartisma suregelmistir Buna gore Fars kokenli oldugunu soyleyenler Buyuk Horasan daki Faryab da dogdugunu Turk kokenli oldugunu soyleyenler de daha doguda simdiki Kazakistan daki Farab da dogdugunu ileri surerler Eski Farscada Parab Hudud el alem de belirtildigine gore ya da Faryab Paryab da denilir nehir yatagini degistirerek sulanmis toprak anlaminda kullanilan yaygin bir yer adidir 13 yuzyilda ise Farab Seyhun kiyisindaki Farab sehrinin adi olarak bilinir Etnik kokeni Farabi nin etnik kokenine iliskin farkli bircok gorus vardir Dimitri Gutas a gore sonuc olarak Farabi nin etnik kokenini bulmaya calismak bu konuda karar vermek icin yeterli delil olmadigi icin yararsiz bir cabadir David C Reisman a gore bu biyografik olgular karanlikta kalmis onemli olmayan ayrintilardir ancak yine de Orta Cag biyografi yazarlarinin yaptigi gibi hayali oykulerle bezenmis abartmalara veya modern yazarlarin yaptigi gibi eserlerinin uydurma yorumlarindan yola cikarak Farabi nin etnik kimligi ve dinsel aidiyetine iliskin bir cekismeye girilmesine karsi durmaliyiz Oxford Encyclopaedia of African Thought a gore ise Farabi nin kokeni kendi yasadigi donemde veya 950 deki olumunden kisa sure sonra kimse tarafindan kayda gecirilmemis oldugu icin onun etnik kokenine ve dogum yerine iliskin kayitlarin hepsi rivayetlere dayanmaktadir Fars kokeni teorisi Kazakistan Banknotu ve Farabi Orta Cag Arap tarihcisi ve Farabi nin ʿOyun adli ilk biyografisinin yazari olan Ibn Ebi Useybia Farabi nin babasinin Farsli oldugunu yazar Yine 13 yuzyilda yasamis olan ve Farabi nin erken donem biyografilerinden birini yazan Semseddin Sehrezuri ye gore Farsli bir ailede dunyaya gelmistir Ayrica Farabi nin eserlerinde Farsca ve Sogdca cok sayida kaynak ve dipnot kullanmasina hatta Yunancadan alintilar yapmasina karsin ilginc sekilde Turkceden hicbir alinti yapmamistir Farabi nin ana dili Sogdca veya Turk dillerinden biri de olabilecegi gibi Farab in ahalisinin konustugu dil de olabilir Muhammad Javad Mashkoor ise Farsca konusan Orta Asya kokenli oldugu seklinde bir arguman gelistirmistir Fars kokeni benzer sekilde baska kaynaklarda da ileri surulmustur Turk kokeni teorisi Farabi nin Turk kokenli oldugunu ileri suren en eski kaynak Ibn i Hallikan o 1282 olmustur kaynak belirtilmeli Farabi nin Fars kokenli oldugunu ileri suren Useybia nin cagdasidir ve 1271 de tamamladigi Wafayat adli eserinde Farabi nin bugun adi Otrar olan Farab kenti yakinindaki koyunde Turk bir ailenin cocugu olarak dunyaya geldigini yazar Ibn Hallikan in takipcisi olan modern yazarlar Ibn Hallikan i referans alarak Farabi nin Turk oldugunu yazarlar Ibn Hallikan in Farabi icin el Turk lakabini kullanmis olmasi gibi yazarlar tarafindan elestirilmistir Bu elestirilerde Farabi nin hicbir zaman boyle bir lakap kullanmadigi ileri surulmustur Halbuki Ibn Hallikan in izleyicisi Ebu el Fida aslinda Ibn Hallikan in kullandigi el Turki ifadesinin sadece o bir Turk idi wa kana rajolan torkiyan seklinde tanimlamak icin kullanilmis oldugunu yazar Ibn i Hallikan a gore yasadigi surece giydigi Turk kiyafetlerini hic degistirmemistir Yasadigi donemin kulturel iklimi Farabi nin nasil bir fikir cercevesinde yetistigi acik degildir Ancak memleketi Samanilerin kontrolu altinda bulunuyordu Bu sulaleye mensup hukumdarlarin himayesinde Maveraunnehir de Yeni Iran edebiyati ortaya cikmistir Bu donemde Fars edebiyatinin kurucusu sayilan Rudeki basta olmak uzere pek cok sair yetismistir Bunlarin arasinda eserleri bugune ulasmamis olan gibi sair filozoflar da bulunur Ulke bu donemde dusunsel akimlarin gelismesi acisindan son derece verimli idi Farabi nin dogum yeri olan Farab da eger bu iddia dogruysa yazar yetistirmek acisindan oldukca bereketliydi Ornegin Sahah ul Cevheri adli Arapca sozlugun yazari Ismail bin Hammad el Cevheri o 100 ve Divan ul edeb yazari Ebu Ibrahim Ishak bin Ibrahim il Farabi o 961 de bu sehirden cikmistir Farabi Islam ulkelerinin merkezi Bagdat tan uzak fakat dusunce hareketleri bakimindan cok canli ve verimli bir bolgede yetismistir Farabi ve sonraki donemin kulturel atmosferi oldukca kozmopolittir Bu atmosferde inanc farkliliklarina bakmaksizin Musluman Hristiyan Yahudi ve Paganlarin dusunceleri yer edinebiliyordu Farkli inanclardaki alimlerin ortak paydalari kadim ilimlerin el ulumu evail tum insanligin ortak mali oldugu ve hicbir gruba mal edilemeyecegi seklindeki bir dusunce bicimiydi Hristiyan alimlerden ders alan Farabi baska Hristiyan alimlere de dersler verdi Ornegin onemli bir Hristiyan cevirmen ve mantikci nin o 974 ogretmenidir Yine dil bilimci Ibnu s Serrac a da mantik ilmini ogretmistir ondan da gramer nahiv ogrenmistir Egitimi Farabi Ibn Ebi Useybia tarafindan korunmus ve kendisine ait olan otobiyografik metinlerde Bagdat ta Hristiyan alimlerden Yuhanna bin Haylan ile birlikte mantik calismis oldugunu soyler Farabi ogrenim mufredatinda bulunan kitaplarin Porfiryus un Isagoge si ve Aristo nun mantik uzerine 6 ciltten olusan Organon adli eserinin Kategoriler Yorum Uzerine Birinci Cozumlemeler ve Ikinci Cozumlemeler kitaplari oldugunu belirtir Farabi nin anlatimina gore hocasi Yuhanna bin Haylan dunyevi zevklerden elini etegini cekmis kendisini kiliseye ve dini gorevlere adamis bir rahipti Yuhanna ile birlikte Aristo mantigi uzerine muhtemelen Bagdat ta calisti Arap tarihci El Mesudi ye gore Yuhanna Muktedir in halifeligi sirasinda 908 932 Bagdat ta olmustur Bunun disinda Aristo nun eserlerini Arapcaya tercume edenlerden biri olan Ebu Bisr Metta nin o 940 yaninda da mantik egitimi gordugu rivayet edilir Bu donemde Bagdat okulu Iskenderiye tip ve felsefe geleneginin Arap dunyasinda baslica mirascisi idi ve Farabi nin bu Hristiyan alimlerle iliskisi Islam dunyasi ile Yunan felsefesi arasindaki en erken baglantilardan birini olusturur Bazi kaynaklarda Farabi nin 40 yasinda Bagdat a geldigi ve Arapcayi orada birkac ay icinde ogrendigi soylenmektedir Farabi nin Arapcayi bir felsefe dili haline getirecek kapsamdaki calismalari ve Arapcanin o bolgelerde cok daha erken yaslarda ogrenilebilen bir dil oldugu dusunulurse bu olanaksizdir Farabi nin Ibnu s Serrac dan gramer nahiv dersleri almasi ve buna karsilik ona mantik dersleri vermesinde gercekte bir celiski yoktur Farabi sonraki calismalarinda Arapcadaki edatlarin kapsamli listelerini yapmis ve Arapcayi tum mantik argumanlarini ifade edilebilir bicimde genisletmeye calismistir Bazi kaynaklarda da Farabi nin 70 dil bildigine dair ifadeler gecer Her ne kadar uzun yolculuklar yapmis ve bircok ulke dolasmis olsa bile bu kadar dil bilmesi abartili gorunur A Adivar a gore bu ifade Arapcada yetmis anlamina gelen seb in sozcugunun yanlis anlasilmasindan kaynaklanmaktadir Buna gore seb in mutlak olarak soylendigi zaman belli bir sayiya degil cok olan bir sayiya karsilik gelir yani Farabi nin cok sayida dil bildiginden bahsedilmektedir Kisiligi Farabi Corbin e gore derin boyutlu bir dini ve gizemci zekadir Buyuk bir sadelik icinde yasar hatta sufilerin giysilerini tasirdi Ic alemi ile bas basa kalmayi seven bir kisiligi oldugu icin sik sik dunya gurultusunden uzaklasip bir kenara cekilirdi Bununla birlikte musiki meclislerine katilmaktan zevk alirdi Kendisi muzige oldukca merakliydi Musiki Uzerine adli onemli bir eser birakmisti ki bu eser Orta Cag musiki kuraminin en onemli eseri sayildi Hayati hakkinda bilgi veren baslica Orta Cag yazarlari Farabi ye iliskin en erken rivayet Ibnu n Nedim in Kitabu l Fihristinde yer alir ve Farabi hakkinda cok az bilgi verir Farabi yi daha detayli anlatan biyografik eserler ise ancak olumunden birkac yuzyil sonra yazildi Bu kaynaklar sunlardir Ibnu n Nedim o 990 El Mesudi o 956 Said bin Ahmed bin Said et Taglibi o 1070 Beyhaki ibn Funduk o 1170 Ibn Ebi Useybia o 1269 70 Ibn Hallikan o 1282 Ibnu l Kifti o 1248 Hakkinda uretilen efsanelerFarabi ye iliskin cok az bilgimiz olmasina karsin hakkinda uretilmis bir dizi efsane bulunmaktadir Bunlardan birkacindan bahsetmek Farabi hakkinda nasil bir evliya yaratilmis olduguna dair bir fikir verecektir 70 dil bilmesi efsanesi Ibn Hallikan dan baslayarak bircok kaynak bu rivayetin mantikli olup olmadigina bakmadan aktarmistir Buna gore Farabi Seyfu d Devle nin meclisine ilk defa girdiginde oturmasina izin verilmis Farabi Seyfu d Devle ye Senin oturdugun yere mi yoksa kendi yerime mi diye sormus Kendi yerine oturmasi soylenince herkesi cigneyerek gelip hukumdarin yanina oturmus Hukumdar bunun uzerine sadece etrafindakilerle kendi aralarinda konustugu bir dil ile Farabi ye bazi seyler soracagi cevap veremezse disari atmalarini soylemis Ama Farabi bu ozel dille cevap vermis ve bu ozel dili nereden bildigi sorulunca da yetmis dil bildigini soylemis Az sonra icki meclisi baslayinca Farabi icki icmemis once guldurucu bir parca calip herkesi guldurmus sonra aglatici bir parca calip herkesi aglatmis sonunda da uyusturucu bir parca calip herkesi uyutmus ve oradan gitmis Bunun uzerine Seyfuddevle filozofu yaninda tutmak istemis ve cesitli bagislarda bulunmus Ama Farabi bunlari kabul etmeyip dort dirhem gibi cuzi bir maasla yasamis Farabi nin calgisi Beyhaki nin aktardigi bir rivayete gore Buveyhiler in veziri ve donemin buyuk bir yazari olan es Sahib Ismail bin Abbad Farabi nin Tebriz de oldugunu ogrenince Rey sehrindeki sarayinda gormek istemis Farabi bir gun Turk kiyafetlerine burunup kendisini tanitmadan es Sahib in toplantisina gitmis Onu tanimayanlar giyim kusamiyla alay etmisler Sonra yine icki icilmeye baslanip alkol etkisini gosterince Farabi calgisiyla herkesi uyutacak bir parca calmaya baslamis ve herkes olu gibi uykuya dalmis Sonra da calgisinin uzerine Farabi yaniniza geldi onunla alay ettiniz o da sizi uyuttu sonra kayboldu yazarak orada birakmis Es Sahib ve misafirleri uyandiklarinda ne oldugunu anlamislar ama is isten gecmis Arkasindan gonderilen kisiler Farabi yi bulamamis ve Es Sahib hayati boyunca buna uzulmus EserleriHakkinda sonradan yazilan biyografilerde verilen listelerde 100 ile 160 arasinda eserin Farabi ye atfedildigi gorulur Bu eserlerin ancak kucuk bir kismi bize ulasmis durumdadir Ancak son yillarda yapilan calismalar sayesinde ulasilan eser sayisi giderek artmaktadir Farabi nin eserleri kucuk risaleler seklindedir Ornegin Milli Egitim Bakanligi tarafindan kucuk boyutlu cep kitabi olarak basilan ve en onemli eserlerinden olan Ilimlerin Sayimi Ihsa ul Ulum cevirenin on sozleri cikarilirsa 90 sayfa Faziletli Sehir El Medinetu l Fazila 110 sayfa kadardir Farabi nin cok sayida eseri buyuk filozoflarin eserlerini tanitma ve aciklama niteligindeki metinlerdir Farabi den once cok sayida felsefe kitabi Yunanca ve diger dillerden Arapcaya cevrilmis olmasina karsin bu ceviriler yetersizdi ve ceviriyi yapanlar da yaptiklari cevirilerin iceriklerini tam anlayamamislardi Ornegin Ibn Sina Aristo nun Metafizik ini Maba d et tabia 40 defa okudugunu ancak anlayamadigini tam umidini kaybettigi sirada Farabi nin bu konudaki eserini okuyunca anlayabildigini anlatir Farabi ye ait eserlerin buyuk bir kismi mantik ve dil felsefesine iliskindir Ibn Haldun esasen mantik alanindaki onemli calismalari dolayisiyla Farabi ye ikinci ogretmen anlaminda muallim i sani unvani verildigini belirtir Bunun disinda siyaset felsefesi siyaset felsefesinin bir dali olarak gordugu din felsefesi metafizik muzik psikoloji gibi alanlarda da onemli eserler vermistir YontemiFarabi nin dusunce sistemi Aristo mantigina dayanan akilci bir metafizikti Aristo yu temel alarak onu Yeni Platonculuk ile birlestirmeye ve bunu da Islam inanci ile uzlastirmaya calismistir Bu uzlastirmayi iki asamada yapar Once Yunan kaynaklarini birbiriyle uzlastirmaya calisir Bunun icin Esologia gibi kitaplardan yararlanir Ardindan Aristo ile Platon u uzlastirmaya calisir Daha sonra da sira bilimle seriatin uzlastirilmasina gelir Bu yuzden Farabi bircok Musluman yorumcu tarafindan Ibn Sina ve Ibn Rusd ile birlikte Antik Yunan daki peripatetiklere benzetilerek Messai ve akilci olarak kabul edilir Helenizm in etkisinde kalan butun filozoflar icin bu uzlastirma cabasi bir dizi sorun yaratmistir Ornegin Ibn Rusd de hikmetle dini uzlastirmaya calistirmistir Farabi nin bircok hucuma ugramasinin nedeni uzlastirmaya calistigi fikirlerin birbirlerinden cok uzak olmasidir Ornegin Yunan felsefesindeki evrenin ezeli ve ebedi olmasi fikri ile Islam in yaratilmis alem fikrini birbiriyle uzlastirmakta cok gucluge ugradi Benzer sekilde din felsefesi ya da dinin insanlarin urettigi bir felsefe oldugu fikri ile peygamberligin ilahi bir secilme oldugu fikri arasinda da bir uzlastirma oldukca zordu Farabi bu uzlastirma dusuncesinden sadece siyaset konusunda vazgecti ve bu alanda da Platon a bagli kalarak Faziletli Sehir dusuncesini savundu Farabi nin ogretisi uzlastirici bir mistisizmdir Pisagor ve Pascal gibi sonuclamaya el istintac dayali bir akil yurutme el istidlal yolunu kullanarak baslar Matematiksel bir sonuclamadan baslayarak mistisizme ulasir fakat mistisizmi bir felsefi sistemden cok bir ruh hali olarak gorur Evrenin manevi bir ilkesi oldugunu varsayar ve butun maddi olaylari bu manevi ve ruhi ilkelere indirger Farabi nin sistemi eklektiktir ve bu eklektizmin temelinde Aristoculuk yer alir Fakat Farabi Aristo ile Platon arasinda derin bir ayrilik oldugunu dusunmez Ona gore her ikisi de ruhcudur ve tanri fikrine dayanir aralarindaki fark sadece yontem ve ayrintidadir Bu yolla Farabi Aristo ile Platon u birlestirmeye calisir ve bunlara aldigi Gok kuramini katarak tek bir manevi ilke etrafinda birbirinden oldukca uzak kuramlari birlestirir Arapcaya cevirilerde kullanilan kavramlarIslam dunyasinda Farabi den once baslayan ceviri faaliyeti ceviri konusunda bazi kavramlarin olusmasina neden oldu Yunan felsefesinin Islam kulturune aktarilmasinda iki tur ceviriden soz edilebilir Bunlar Harfi harfine yapilan ceviriler ve anlam cevirileri dir Harfi harfine cevirilerde kelimelerin en yakin ya da bulunan ilk karsiliklari kullanilir Ilk cevirileri yapanlar ne mantikci ne de felsefeci olduklari icin bunlarin cogu harfi harfine yapilmis cevirilerdi Daha sonra felsefecilerin yaptiklari anlam cevirileri ortaya cikti ve bunlar da telhisi tercume ozet ceviri serhi tercume aciklamali ceviri ve tefsiri tercume yorumsamaci ceviri olarak uc grupta ele alindi Bunlara daha kisaca telhis serh ve tefsir de denildi Farabi Yunan felsefesinin anlasilmasini saglamak icin cok sayida anlam cevirisi yapti Farabi ile ilgili yazilan eserlerde sikca onun Aristo ve Eflatun un eserlerine serhler ve telifler yazdigi seklindeki ifadelere rastlanir Aristo nun Organon serisi uzerine yaptigi cevirilerin bircogu ozet cevirilerdir Ibn Sina nin Aristo metafizigini anlamasini saglayan Filozof Aristoteles in amaclari kitabi ise aciklamali cevirilerine bir ornek olarak verilebilir Kitab us saade Kitabu l Elfaz ve Kitabul Huruf gibi kitaplari ise yorumsamaci ceviri olarak nitelenebilir Dil Felsefesi Bilgi Felsefesi ve Mantik9 ve 10 yuzyillarda Islam uygarligi yayildikca dil tartismalari daha buyuk onem tasimaya basladi Islamiyet i yeni kabul eden halklarin Kur an i anlayabilmeleri icin Arapca ogrenmeleri gerekiyordu Bir taraftan da yeni kulturlerle karsilastikca dil ogrenmek ve dil bilgisi daha da onemli hale geldi Bu yuzyillarda Musluman nahivciler dil bilimciler dil bilimi kelime bilgisi sarf dil bilgisi nahiv anlam teorisi seslerin cikisi meharicu l huruf ilmi kelimelerin konumu ve turetilmesi ilmi ilmu l va z ve ilm i istikak beyan ilmi bedi ilmi aruz ilmi konusmanin halin gerektirdigi sekle uygunlugu ilmi ilmu d devavin ve baskasinin sozunun kendi haline uygunlugu ilmi ilmu l muhazara gibi gruplara ayirdilar Ayni donemde Yunan dilinden Arapcaya felsefe tartismalarinin aktarilmasi ile Arapcanin felsefi bir kelime dagarcigina sahip olmadigi ortaya cikti ve bu konu Farabi nin ustatlari ve ogrencileri olmak uzere ilk Arap filozoflari icin cok onemli bir sorun haline geldi Aristo mantiginin onemli bir kisminin dil merkezli olmasi mantikcilarin Arap grameri yerine Yunan gramerinin konulmasini gundeme getirmesine yol acti Mantik biliminin kurucusu sayilan Aristo Organon un tamamini varliklar dunyasi dusunme ve dil arasindaki uyuma ayirmisti Organon un birinci kitabi olan Kategoriler varlik bilgi ve dil felsefesinin temel tasi olarak kabul edilir Ancak Aristo mantigi Arap diline uyarlanirken ortaya sorunlar cikti cunku Aristo nun kategorileri ile Arap nahivcilerinin gramerciler turemis kelime gruplari arasinda bir farklilik vardi Ornegin Aristo nun kategorileri Cevher den basliyor ve diger kategorileri yukleyerek Nitelik Nicelik Izafet Mekan Zaman Durum Aidiyet Fiil Infial siralamasiyla devam ediyordu Halbuki Arap gramercileri Fiil den hareket edip bunlardan isim tureterek cumleyi olusturuyorlardi Mantik ile dil arasindaki bu uyumsuzluk bir dizi tartismaya neden oldu Nahivci Ebu Said Sirafi ile mantikci Ebu Bisr Metta bin Yunus arasindaki unlu tartisma buna guzel bir ornektir Iste Farabi bu karisikliga cozumler gelistirmeye ve birbirine rakip yaklasimlar arasinda bir uyum yakalayabilmek icin sistemli bir cabaya girdi Mantik ve dil felsefesi uzerinde o kadar onemli calismalar yapti ve eserler verdi ki Arapcanin mantik ve felsefi konularin rahatca ifade edilebilir bir dil haline gelmesinde onun calismalarinin onemli bir rolu oldugu kabul edilir Farabi mantigin hangi dilde olursa olsun dogru bir akil yurutme icin izlenmesi gereken kurallari saglayan genel bir nahiv gramer oldugu seklinde bir anlayisi benimsedi Buna gore mantik ve nahiv kurallari olan iki ayri ilimdi mantik gramer ile catismaktan ziyade onu tamamlayan dil hakkinda ozel bir arastirma alani saglayan bir bilimdi Mantikcinin veya felsefecinin kendini herhangi bir dilde ifade edebilmesi icin nahivciye dayanmasi gerekiyordu Yani mantik sanatininin evailini bize bildirmesi ve ikaz etmesi icin nahiv sanatindan kifayet miktarinca ogrenmemiz gereklidir Diger taraftan ornegin Kitabu l Elfaz inda Arapca edatlarin var olan tasnifinin yeterli olmadigini ve mantiki sinirlar cercevesinde yeniden tasnif edilmesi gerektigini de soyler Daha sonra Kitabu l Huruf unda Arapca edatlari tasnif etme isine girer Farabi nin eserlerinin onemli bir kismi mantik ve dil felsefesine iliskindir Bircok Orta Cag aydini Farabi nin mantiktaki dehasini ve titizligini onun ununun temeli olarak gorur Farabi mantik uzerine temel metinler sayilan Aristo nun Organon una serhler yazdigi gibi ayri risaleler de kaleme aldi Farabi siniflandirmasinda Porfirios un Isagoci sini basa Siir Poetika ve Hitabe yi Retorika de sona koyarak bunu dokuz kitaba cikardi Serhlerinde Farabi sadece bir ozet cikarmadigi gibi ayrintili bir tefsir de yazmiyordu Aristo nun dusuncelerinden ilham aliyor ama Aristo okulundan gelisen dusunceleri ve kendi yorumlarini da ekliyordu Bagimsiz makale olarak yazmis oldugu metinlerden Harfler Kitabi ve El Elfazu l Musta mele fi l Mantik buyuk oranda mantik ve linguistik konularina ayrilmistir ve siradan dil ile felsefi terminoloji arasindaki iliskileri aciklamaya calisir Farabi ye gore felsefe din mantik ve dil bilimleri birbirlerine kopmaz baglarla baglidir Mantik ile dil bilimi birbirlerinin farkli alanlarda es degerleri gibidir Felsefe ve din iliskisini de yine dil bilimi ile iliskilendirilerek aciklanir Ornegin Farabi ye gore din felsefenin mantik bilimlerinden sayilan hitabet ve siir sanatlarinin populer bicimde kullanilarak ifade edilmesi olarak gorulur Bunun icin populer terimlerden olusan bir dilden oncelikle felsefi terimler dagarcigi gelisir ve bu felsefi terimler ile gelistirilen felsefe tekrar populer avami terimler araciligi ile halka ulastirilir Farabi burada ideal gelisim modelinden sapmalar oldugunu ve bazi kavimlerin kendi yerli dili ve mantik gelisiminden bir felsefe uretmek yerine baska felsefe ve dillerden etkilenebilecegini gosterir Boylece Islam in Yunan felsefesi ile iliskisini de bir tarihi surece yerlestirmeye calisir Dilin kokeni ve gelisimi Islam dunyasinda dilin nasil olustugu konusunda Bakara suresindeki Allah Adem e butun varliklarin isimlerini ogretti seklindeki 31 ayet tartismalara yol acmistir Ibni Abbas 3 26 Kasim 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde Es ari gibi alimler dilin vahiy yoluyla olustugunu kabul ederken Mutezile akimina mensup olanlar dilin insanlar tarafindan gelistirildigini ileri surduler Fahreddin er Razi ve Ebu Ishak el Isferayini gibi alimler ise baslangicta Allah tarafindan verildigini sonra insanlar tarafindan gelistirildigini soyleyerek bir ara cozum ile her iki iddianin da dogru oldugunu savundular Farabi nin yasadigi donemde bu konuda farkli ekoller olusmus durumdaydi Farabi dilin ortaya cikisini felsefi bir tarzda biyolojik ve antropolojik olgular esliginde aciklamaya calisir Dilin kokeni ve gelisimi konusunu Farabi den once hicbir filozof onun kadar kabul edilebilir ve saglam dayanaklarla aciklamamisti Farabi dilin bir defada degil asama asama ortaya ciktigini kabul eder bu da insan idrakinin gelismesi ve ihtiyaclarin artmasi ile olur Farabi de Platon ve Aristo gibi insanin ilk olarak isaret dilini kullandigini ikinci asamada sesli konusmaya gectigini dusunur Sesli iletisimin ilk basamagi nida unlem dir Bir bolgede yasayan insanlarin agiz dil girtlak yapilari birbirine benzedigi icin organlarina en kolay gelen sesler kullanilir Ardindan da nesnelere isim verilmesi gelir Farabi bu lakaplarin adlarin olusmasinda bir topluluk ittifaki oldugunu belirtir Lakaplarin olusmasi asamasindan sonra lafizlarin ve terkiplerin olusmasi asamasi gelir ki burada da belli kurallar gerekir Farabi ye gore bilimden uzak bir toplumda dil sadece tabiattaki seslerin taklidinden ibarettir Lafizlarini olusturan bir toplum ise kendi ifadesiyle artik fitratlarinin talep ettigi zekaya ve bilgiye meyyaldir Daha sonra lafizlarin anlamlarinin el meani taklidi olan anlamlar uzerine gosterge yaparak ve onlari lafizlar varlik alanindaki duzeni yansitacak sekilde duzenlerler Anlamlarin derli toplu olarak bir araya getirilip duzenlendigi bu lafizlari onlarin zihinleri arastirarak elde eder Daha sonra anlamlarin tiplerinden kendi hallerine benzer durumda olanlari acikca ifade etmeye calisirlar Toplumun ittifak edemediklerinde ise yoneticiler lafizlarin kurallarini koyarlar Farabi ye gore dil varlik ve bilinc ile birlikte ortaya cikar Varlik Farabi nin dil felsefesinde merkezi oneme sahip ve metafizik bir kavramdir Farabi ye gore varlik tanimlanamaz cunku bir seyin tanimlanabilmesi icin kendinden daha genis anlamli bir ifadenin bulunmasi gerekir halbuki varlik kavrami en genis anlama sahip kavramdir ve hicbir kategoriye sahip degildir Bu durumda insanin bilincinin acilmasi ile varlik kavraminin insan bilincinde ortaya cikmasi ayni anda olmustur Yani varlik bilinc ve dil ayni anda ortaya cikan seylerdir Dil varlik ve bilincin bir surete burunmesi ve konusma araciligiyla baskalarina aktarilabilmesidir Bilgi felsefesi Aristo felsefesinin Her insan dogal olarak bilmek ister Farabi felsefesinin ise her insan dogal olarak mutlu olmak ister onermesine dayandigini ve bu anlayistan yola ciktigini soyleyebiliriz Farabi mutlulugun anahtarinin ise bilgide ya da baska bir deyisle felsefede oldugunu soyle ifade eder Mutluluga guzel seyler bizde yerlesik hale geldiginde ulastigimiza ve guzel seyler de bizde ancak felsefe sanati sayesinde yerlesik hale geldigine gore bundan kendisi ile mutluluga ulasilan seyin felsefe oldugu zorunlu olarak ortaya cikar Felsefe ise bizde ancak temyiz yetkinligi ile olusur Sadece Farabi nin degil genel olarak islam filozoflarinin bilgi felsefesi ile ugrasmalarinin arkasindaki neden bilgi ile mutluluk arasinda boylesine yakin bir iliski oldugunu dusunmeleridir Bu yuzden Farabi nin belli basli eserlerinde bilinmesi gereken seylerden soz edilir Farabi deki bilgi probleminin metafizik psikolojik ve mantik baglaminda uc uzantisindan soz edilebilir Bilgi felsefesinin metafizik boyutu kisaca soyle ifade edilebilir Mutluluk insanin kendisi icin en son yetkinliktir ve mutlak iyiligi ifade eder O yetkinlige ulasinca talep edilecek baska bir sey kalmamistir Yani mutluluk butun amaclarin arasinda kendisi icin istenen biricik amactir Farabi ye gore insan bu amaca maddi boyutunu asarak ruhunu maddi olan her seye karsi bagimsizlastirarak ulasabilir Insan bir akil varligi oldugu icin bunu ancak akla dayali bir yetkinlesme cabasi ile gerceklestirebilir Farabi de bilgi teorisi psikoloji alanindaki bir uzantiya da sahiptir Buna gore varlik ile dusunceyi iliskiye sokan sey surettir Biz nesneleri onun suretine gore tanimlariz Yani suret hem cismin kendisinde vardir hem de var olanin zihnimizdeki bir karsiligidir Varligin isleyis mekanizmasiyla dusuncenin isleyis mekanizmasi arasinda da bir uyum vardir Farabi ye gore suret cisimde duyuda ve akilda bulunabilir ve bu bulunuslar insan psikolojisinin asamalari bicimindedir Suretin cisimde bulunusu maddi olarak etkilenme yoluyla olur ve onun dis dunyadaki varligidir Suretin zihindeki bulunusu ise idrak yani soyutlama yoluyla gerceklesir ve bu duyuda ve akilda olmak uzere iki bicimde gerceklesir Suretin duyuda bulunusu bir etkilenme ile degil tasavvur yoluyla olur yani duyu nesnenin suretini bulundugu durumlar icinde idrak eder Suretin akilda bulunusu ise yine idrak yoluyla olur fakat bir takim zihinsel surecler sonunda olan ve maddi olmayan bir bulunustur Suret iste bu asamada cisimden ve maddi iliskilerden tamamen soyutlanir ve bilgi dedigimiz sey de bu asamada olusur Mantik felsefesi Mantik sanati butun olarak akli duzeltmeye ve insani haklarinda yanilmasinin mumkun oldugu butun akilsallarda ma kulat dogru yola hakikate goturmeye yarayan kanunlari akilsallar konusunda insani hata yapmaktan ayagi kaymaktan ve yanlisa dusmekten koruyan kanunlari kendileriyle ilgili olarak herhangi bir insanin yanlis yapmasi mumkun olan akilsallarin kontrol edilmesi icin gereken kanunlari verir Bu sanat Mantik ilmi nahiv sinaatina gramer benzer Cunku mantik sinaatinin akla ve akilsallara ma kulat nispeti nahiv sanatinin gramer dil ile kelimelere nispeti gibidir Nahiv ilminin bize kelimeler hakkinda verdigi butun kanunlarin makullerdeki benzerini mantik ilmi bize verir Mantik ilmi bir de aruz ilmine benzer cunku mantik ilminin makullere nisbeti aruzun siir vezinlerine nisbeti gibidir Aruz ilminin siir vezinleri icin bize verdigi butun kanunlarin makullerdeki benzerlerini bize mantik ilmi verir Farabi Ilimlerin Sayimi sayfa 68 Farabi nin bilgi felsefesinin en onemli kismini mantik felsefesi olusturur Farabi ye gore varliklar dunyasi ile dusunceler dunyasi arasinda uyum saglanabilir ve bunu saglayabilmek icin mantik sanatinin saglayacagi bir zihin egitimi gereklidir Insana ozgu olan iyiliklerin basinda akil olduguna gore ve mantik sanati da aklin dogru calismasini saglayan bir arac olduguna gore bu mantik sanati insana ozgu iyiliklerin basinda gelmektedir Mantik kavrami modern zamanlarda ortaya cikmis bir kavramdir Aristo nun kitabi Organon yuzyillarca mantik anlaminda kullanilmistir Aristo ya gore mantik bilgi elde etmenin bir aracidir Farabi ye gore mantik hem bir alet sanat hem de bir bilim dir Mantik dilbilim ile cok yakin bir iliskiye sahiptir Mantik dusunmenin evrensel kurallarini dil bilim ise o dile ozgu kurallarini belirler Ayni sekilde Farabi ye gore mantigin matematik ve geometri ile de cok yakin bir iliskisi vardir Bu yuzden mantik ogrenmek isteyenlerin once geometri ogrenmeleri gerektigini soyler Farabi ye gore mantik sanati bes sekilde icra edilir Bunlar burhani cedeli sofistai hatabi ve si ri sanatlardir Burhani sozler kanitlama kesin bilgi Farabi de yakin diye tabir edilen bir kesin bilgi anlayisi vardir vermege yarar butun hallerinde kesin bilgiyi ifade etmek icin kullanilir Bu kesin bilgi de aksi bulunmasi mumkun olmayan bilgidir Insanin bundan donmesi mumkun degildir bundan donulebilecegini zannetmesi de mumkun degildir onun hakkinda yanlis yaptigi suphesine de dusmez mugalata onu bu dusunceden vazgecirmez bir yon ve sebepten dolayi ondan suphe etmez ve tereddute dusmez Goruldugu gibi Burhan sanati Farabi ye gore mantigin en onemli kismidir Cedeli sozler diyalektik dogruyu bulmaktan cok galip gelmek icin kullanilan sozlerdir Iki kisinin karsilikli sozlu cekismesinde cedeli sozler kullanilir Diyalektik veya kavl da denilir Farabi ye gore iki sekilde kullanilir Birincisinde taraflar butun insanlarin kabul ettigi meshur sozler ve meshur deliller kullanarak birbirlerini yenmeye calisirlar Ancak taraflar meshur olmayan sozler ve deliller kullanarak zafer elde etmek isterlerse bu cedel olmaz Ikinci kullanimda ise kisiler bir insan ya da bir fikir hakkinda bir zan yaratmak icin bu sozleri kullanirlar Bunlar kesin bir bilgi olmadigi halde insanlar onu kesin bilgi zanneder Sofistai sozler satsata insani sasirtmak sapitmak ve yanlisa dusurmek icin kullanilan sozlerdir Gercek olmayan sey hakkinda gercek ve gercek olan sey hakkinda gercel degil zannini verir alim olmayan kimseyi kuvvetli bir alim zannettirir hakim olan bir kimse hakkinda da oyle degilmis zanni verir Bu sanata sahip olan kimseler insanlari yaniltmaya mugalata sasirtmaya ve aldatmaya yenenekli olurlar Ayni zamanda kisi kendisi hakkinda da gercek olmayan bir fikre sahip olabilir Farabi kelimenin Yunanca felsefe hikmet anlamindaki sofiya ile goz boyayan anlamindaki istis sozcuklerinden olustugunu ve goz boyayici hikmet anlamina geldigini belirtir Hatabi sozler retorik insanlari bir fikre inandirmak hic degilse kabul ve tasdik ettirmek icin soylenen sozlerdir Burada kandirici sozler kullanilir ki bunlar cedeldeki kuvvetli zanlar kadar guclu olmamalarina karsin diger bazi kandirici sozlerden daha guclu olurlar ve daha guclu etki yaparlar Hat abi sozlerde kesin bilgiye yakin bir zan olusturacak bir sey yoktur Bu yuzden cedelden ayrilir Siiri sozler poetika konusulan bir seyi daha ustun veya daha alcak daha guzel veya daha cirkin sekilde tasavvur etmemizi saglayan sozlerdir Farabi insanlarin zan ilim ve tasavvurlarinin birbirinden farkli olabilecegini siiri sozlerin insanin tasavvurlarini etkiledigini belirtir Buna gore insanlar pek cok kere zan ve ilimlerini takip etmek yerine tasavvurlarini takip ederler Siiri sozler insanlarin bir seyi yapmasini saglamak icin kullanilir Bir insan bir ise derece derece sevk edilmek istendiginde ona siiri sozler soylenir Insan baska zaman o isi yapip yapmayacagina emin degilse bile siiri sozlerin etkisiyle bu ise girisir Bu yuzden oteki sozler degilse de siiri sozler suslenir bezenir kelimeler kuvvet verilir ve Mantik ilmi nde zikrettigim seyler ile onun parlaklik ve guzelligi artirilir Farabi ye gore Arap dilinin anlam dunyasi baslangictan beri hitabet sanatini kullaniyordu halbuki kesin bilgiye ulasilabilmesi icin burhan ilminin kullanilmasi gerekiyordu Hitabet sanati kavramlari ve bunlara delalet eden kelimeleri birbirinden yeterince ayirmadigi icin Arapca burhan sanatini icra edecek kivamda degildi Arap dunyasinda ortaya ciklan fikih ve kelam gibi ilimler teorik konulari tasavvur ve ikna ile ogretiyor ve kelimelerin kavramsal cercevesi ise ancak tahayyul gucu ile olusuyordu Farabi nin mantik anlayisina gore ise tahayyul yontemi ancak kesin bilgiye ulasmaya yarayan burhani sozler icin degil ancak insanlari etkilemeye yarayan siiri sozler icin kullanilan bir yontemdi Arapca ile Yunancanin bu karsilastirmasi Farabi nin dil felsefesi ile baglantilidir Zira Farabi ye gore dil belli evrelerden gecerek olgunlasir Dil icerisinde olusan ilk metotlar siir ve hitabet dir Daha sonra cedeli ardindan sofistai ve nihayet en son burhani metotlar gelisir Halk tarafindan kabul edilmis olan meshur onermelerin hepsi hitabidir ve halk siir ve hitabet ile ilgilenir onlari ezberler Ne zaman ki ezberlemek zor gelir o zaman yazi sanati ortaya cikar Yazi sanati ile birlikte dilbilimi gelismeye baslar Dilbilimciler hitabet ve siir sanatini kullananlardan duyduklarini yazarlar ve bunlardan yola cikarak dilin kurallarini olustururlar Ancak hitabet metodunu kullananlar arasinda anlasmazliklar dogar ve tartismalardan Cedel dogar Cedel in ardindan veya Cedel ile birlikte Sofistik metot gelisir Ancak bu metotlar kesin bilgiye ulasmaya yetmedigi icin Burhan metodu dogar Mantigin bolumleri Mantigin bolumleri ve her bir bolumun icinde bulunan butunler bunlardir Dorduncu bolum El Burhan seref ve baskanliga en cok yaklasanidir Mantiktan ilk once dorduncu bolum istenir Geri kalan bolumleri dorduncu bolum icin yapilmistir Cunku ondan once gelen ucu ogrenme tertibinde ona hazirlik giris ve yillardir Ondan sonra gelen dort tanesi ise ise iki sey icindir Onlarin her birinde dorduncu bolumun aletleri yerini tutmakta olmalari dolayisi ile herhangi bir yardim ve destek cok veya az bir fayda vardir Korunma bakimindan Cunku eger insan bu sinaatlari her birinin kanunlarini otekinin kanunlarindan ayri olarak bilecek kadar bilffi en acte birbirlerinden ayirmazsa insan gercek ve kesin bilgiyi elde etmek istedigi vakit cedeli oldugunu bilmeksizin cedeli seyleri kullanip kullanmadigindan emin olmaz ve sonunda kesin bilgiden sapip kuvvetli zanlara duser yahut bilmeksizin hatabi seyler kullanmis olur ve boylece kandirma yoluna sapar yahut bilmeksizin yaniltici mugallit sozleri kullanmis olur o zamanda da bu sozler gercek hak olmayan seyi ona gercek tasavvur ettirir ve o da ona inanir veya kendisini saskinliga dusurur yahut kullandiklarinin si ri sozler oldugunu bilmeksizin si ri sozler kullanmis olur ve boylece inanclarinda hayallere tasavvurlara istinat etmis olur Bu hallerde aklinca gercege giden yola girip istedigini buldugunu sanir halbuki gercekte ona tesaduf etmemistir Nitekim gidalari ve ilaclari bilen kimse alametlerini ve bilgisini kesin olarak ogrenecek kadar zehirleri bunlardan ayirmayacak olursa bilgisizligi yuzunden onlari gida ve ilac sanarak almak ve telef olmak tehlikesinden kurtulamaz Farabi Ilimlerin Sayimi sayfa 89 90 Farabi Mantigi 8 bolumde ele alir ve her bolumun bir kitapta bulundugunu belirtir Bu bolumlendirme tarzi Aristo dan alinmistir Bu bolumleri su sekilde siralar Birinci kitap Makulat Kategoriler Farabi Aristo nun kategori kavramini makul kategorileri ise makulat seklinde niteler Bu kitapta makuller ile onlara delalet eden tek kelimelerin kanunlari oldugunu belirtir Ikinci kitap El ibare Farabi Yunancasi Bari eriminyas Peri Hermeneias olan bu kitabin Arapcada El ibare olarak bilindigini yazar Bu kitapta ikiser makul den olusan makuller ile ikiser kelimeden olusan kelimeler ve bunlarin kanunlari anlatilir Ucuncu kitap El kiyas Bu kitapta mantik ilmini icra etmede kullanilan ve yukarida sayilan bes sanatta ortak olan kiyaslari sinayip denemeye yarayan kanunlar anlatilir Farabi Yunancada analutika l ula denilen kitabin Arapcada el kiyas olarak gectigini yazar Dorduncu kitap El Burhan Farabi ye gore bu kitapta burhani sozleri sinamaya yarayan kanunlar ile felsefeyi mukemmel ve tam hale getiren seylerin kanunlari vardir Yunancasi analutika s saniye olan kitap Arapcada el burhan adiyla gecer Besinci kitap El Cedel Cedeli diyalektik soru ve cevaplarin nasil olacagi cedel sanatini mukemmel bir hale getirmeye yarayan seylerin kanunlari bu kitapta anlatilir Farabi kitabin Arapca Kitab ul mevazi il cedeliye Yunancada ise Tubika olarak gectigini yazar Altinci kitap El hikmet ul mumevvihe Insanlari yaniltmaya sasirtmaya ve aldatmaya yarayan seylerin kanunlari ve bu isleri icra eden kisilerin kullandigi seylerin kanunlari bu kitapta anlatilir Farabi nin ifadesiyle bunun arkasindan yalan sacip aldatanin kullandigi yaniltici sozlerin karsilanmasi icin lazim gelen butun seyler sayilir bunlarin nasil bozulacagi neler ile reddedilecegi ve insanin arastirdigi seyde yanlistan ve yaniltmadan nasil korunacagi gosterilir Bu kitaba Yunancada Sofistika denilir ki anlami Yaniltici felsefe dir Yedinci kitap Hitabet Nutuklarin ve guzel konusan hatiplerin sozlerinin cesitlerini sinayip denemeye yarayan kanunlar bulunur Hitabet sanatinin nasil mukemmel hale getirilebilecegini ve daha etkili olabilecegini ogretir Sekizinci kitap Siir Poetika Si ri sozlerin cesitlerini ve bu sanatin nasil mukemmellestirilecegini anlatir Siir turleri ile bunlarin nelerden olustugu nasil daha kuvvetli daha parlak ve hos hale getirilecegi sayilir Burhan disindaki mantik sanatlarinin rolu Farabi mantigi bu sekilde bolumlere ayirdiktan sonra bunlardan dorduncusunun yani Burhanin kanitlama hepsinden ustun oldugunu belirtir Cerceve yaziya bakiniz Ilimlerin Sayiminda Burhani bu kadar net bir sekilde diger tum mantik sanatlarindan ayirip ustunlugunu belirtmesine ve felsefenin Burhan ile yapildigini vurgulamasina karsin diger sanatlari tek tek ele aldigi kitaplarda gorusleri cok daha karmasik bir hale gelir ve Burhan disindaki sanatlarin felsefe icinde bir cevre rolunden cok bir rukun integral tamamlayici rolu oldugu gorusunu kabul eder gorunur Kitabu l Cedel in girisindeki tartismalarda cedeli fonksiyonlarin felsefeye nasil hizmet ettigini ve onu destekledigini gostermeye calisir Cedelin 5 konuda burhani ilmi destekledigini soyler Bunlar Arguman gelistirmede zihne talim yaptirarak hazirlamasi Yakini mutlak bilgi ilimlerin kaynaklarina bir baslangic yapmasi Acik ve mutlak kanunlar hakkinda ozellikle fiziksel ilimlerin kurallari hakkinda bir aciklik saglamasi Kitlelerle iletisim konusunda beceriler gelistirmesi Safsatayi reddetmeyi saglamasi Buna gore Cedel diyalektik pedagojik ve yardimci bir sanattir ama ayni zamanda ozellikle ikinci ve ucuncu yararlari sayesinde sadece yardimci degil burhanin fiilen ortagi bir ugras haline gelir Benzer sekilde siir sanati konusunu ele aldiginda siiri bilgi felsefesinin onemli bir konusu haline getiri zira siire bir amac olusturur Bu amac tahayyul yani bir nesnenin hayali bir resminin zihinde canlandirilmasidir Siiri bu ozellikleriyle ilk ele alan musluman filozof Farabi olmustur ve bu tahayyul dusuncesi islam aleminde sairane taklit konusunda sonraki yorumlarin kosetasi olmustur Boylece siirin psikolojik temelleri uzerinden ilerleyerek din ve safsata konularindaki rolunu de acikliga kavusturur Yine ayni sekilde hitabet sanatinin da belli amaclari yansittigini ve formel mantik yetenekleri henuz baslangic asamasinda olan kitlelerle iletisimde cok onemli bir rol oynadigini aciklar Mutlulugu kazanma kitabi Kitab u tahsil il saade adli kitabinda da filozoflarin kendi felsefelerini digerlerine iletmeye calismakla gorevli olduklarini one surer ve hitabet cedel ve siir sanatlarinin kitlelere bu felsefeyi anlatma araci olduklarini belirtir Boylece bu ilimleri felsefenin ve burhani ilimlerin bir parcasi haline getirir Doga Felsefesi Metafizik ve PsikolojiSevani ikinci mevcutlar ve coklugun olusu hakkinda Ilk mevcudtan ikincisinin vucudu tasar Bu ikincisi dahi asla cisimlesmemis ve maddesiz bir cevher olup kendi zatini ve ilk varligi akleder Kendi cevherinden aklettigi sey zatindan baska bir sey degildir Ilk mevcudu akletmesi dolayisiyla ondan bir ucuncunun gelmesi gerektir Kendine mahsus zatiyle cevherlenmis oldugundan ondan birinci semanin gelmesi gerektir Ucuncusu dahi maddesiz olup cevheri itibariyla akildir Kendini ve ilki akleder Kendi hususi zatiyle cevherlenmis oldugundan ondan sabit yildizlar kumesinin gelmesi lazimdir Ilk mevcudu akletmesi dolayisiyla ondan bir dorduncunun gelmesi gerekir Bu da maddesizdir hem kendini hem ilk mevcudu akleder Kendi hususi zatiyle cevherlenmis olmakla ondan Zuhal kuresinin gelmesi lazim Ilk mevcuda akletmesi dolayisiyla bir besincinin vucudunu muktezidir Bu besincisi dahi maddesiz olup kendini ve ilk mevcudu akleder kendi zatiyle cevherlenmis oldugundan ondan Musteri kuresinin gelmesi lazimdir ki bunun da vucudu maddesiz olup kendi zatini ve ilk mevcudu akleder kendi zati ile cevherlendiginden ondan Merih kuresinin gelmesi lazim Ilki akletmesi dolayisiyla ondan bir yedincinin gelmesi gerekir Bunun da vucudu maddesiz olup kendini ve ilk mevcudu akleder Kendi zatiyle cevherlenmis olmakla ondan gunes kuresinin gelmesi lazim Ilk mevcudu akletmesi yuzunden ondan bir sekizincinin gelmesi lazim Onun da vucudu maddesiz olup kendini ve ilk mevcudu akleder Kendi hususi zatiyle cevherlendiginden ondan Zuhre Kuresinin gelmesi lazim Bunun da ilk mevcudu akletmesi dolayisiyla ondan bir dokuzuncunun gelmesi gerektir Bu dahi maddesiz olup kendi zatini ve ilk mevcudu akleder Kendi zatiyle cevherlenmis oldugundan ondan Utarid kuresinin gelmesi lazim Ilk mevcudu akletmesi dolayisiyla kendisinden bir onuncunun gelmesi icabeder Bunun dah vucudu maddesiz olup kendi zatini ve ilki akleder Kendi zatiyle cevherlendiginden ondan kamerin gelmesi lazim Bunun da ilk mevcudu akletmesi yuzunden kendisinden onbirincinin gelmesi icabeder Bu onbirinci de maddesiz bir vucud olup kendi zatini ve ilk mevcudu akleder Fakat bunun vucudunu hasil etmek icin madde ve mevzu a hic ihtiyaci olmayan seyler burada son bulurlar Onlar mufarik maddeden ayri olup cevherleri itibariyla hem akildirlar hem makuldurler Kamer kuresinin yaninda samevi cisimler sona erer Bunlar tabiatleri icabi devri hareketle donerler Farabi sayfa 33 34 Farabi de doga felsefesini metafizik ve psikolojiden ayirmak oldukca guctur Cunku Allah ile goklerin hareketleri arasinda gok akillarinin dereceleri ile insan akli arasinda siki bir baglanti vardir Farabi diger Messai filozoflari ve ilk Islam ansiklopedistleri sayilabilecek Ihvan i Safa aydinlari gibi ilk olarak Plotinus tarafindan gelistirilmis olan Emanation Almanca kabul eder Buna gore tanrinin tasmasi ile alemler felekler gokler ve akillar olusur Yani fizik ile metafizik hem gokler hem de akillar araciligiyla ic ice gecer Doga Felsefesi Farabi gokleri alemler felekler akillar kuramina ve metafizige baglar Aristo kitaplari icin yazdigi serhlerde Fizik in 8 kitabindaki ilk hareket ettirici Allah fikrini Metafizik in 5 kitabindaki akillar kurami ve nin 2 ve 4 bolumlerindeki insan akli fikriyle birlestirir Farabi nin eserlerinde acikladigi sudur teorisi Batlamyuscu yer merkezli bir kozmoloji ile metafizik karisimi bir teoridir Yani teori hem evreni hem de yaratilis anlayisini aciklar Teorsinin iskeletini kozmoloji saglar Batlamyus kozmolojisinde alemin ortak merkezi dunya olan bir dizi kurelerden olustugu kabul edilir Ilk sema olarak adlandirilan en distaki kure bes sabit yildizdan olusan bir kure ve Saturn Jupiter Mars Gunes Venus Merkur ve nihayet Ay kureleri Ay kuresi felek yer merkeze en yakin kuredir Bu kozmolojik ic ice kureler dizilisi iskeleti olustururken ilahiyat da icerigi olusturur Farabi ye gore Tanri nin alemi yaratmasini saglayan sey Tanri nin akli faaliyetidir Tanrinin kendini dusunmesinin tefekkur bir sonucu olarak Tanridan ikinci bir akil olusur yani sudur eder Ortaya cikan bu akil hem kendini dusunur hem de kendisini yaratan Tanri yi yani ilk akli dusunur Tanriyi dusunmesi sayesinde ortaya bir ucuncu akil cikar kendini dusunmesi sayesinde ise ilk sema felek yani en distaki kure olusur Ucuncu akilin da ayni sekilde ilk akli dusunmesi sayesinde dorduncu bir akil kendisini dusunmesi sayesinde ise ikinci sema ortaya cikar Bu kure ise yildizlardan olusan kuredir Bu surec tekrarlanir ve Tanri dan baska on akil ile sira ile ic ice Saturn Jupiter Mars Gunes Venus Merkur semalari olusur en son olarak da ay alti alemimiz yani dunya olusur Farabi nin doga gorusu oldukca deterministtir Bu determinizm onun metafizik anlayisindaki determinizmden gelmektedir Plotinus cularda oldugu gibi Farabi de de alemin ozu problemi felsefesinde buyuk bir rol oynar Bunu aciklayabilmek icin Plotinus Bir akil ve ruh uclusunu dunyanin ilkesi olarak kabul eder Farabi bunu kabul etse bile maddi bir dunyanin aciklanmasi ile mesgul gibidir Bazi Eflatuncularin Gok u mutlak olarak manevi kabul etmelerine karsin Farabi gogun maddi oldugunda israr eder Hilmi Ziya Ulken Hristiyanliktaki teslis anlayisina yaklayan Plotinus un ucluk Bir Allah akil ruh egilimini Farabi nin kabul etmesinin bir celiski oldugunu Vahdaniyetci yani Tanri nin birligine inanan bir musluman filozof olan Farabi nin bu teslisi reddetmesi gerektigini soyler Cunku akil ile Allah arasinda epey buyuk bir mesafe vardir Ancak Farabi bu sayede fizik ile metafizigin ic ice gecmesini saglamis ve Farabi metafizigi Musa ibn Meymun yoluyla Spinoza felsefesinin olusmasini saglamistir Metafizik Farabi nin metafizik ogretileri modern arastirmacilara bazi zorluklar cikarmaktadir Bu zorluklarin bir kismi Ibn i Sina ogretisini yansitan bazi eserlerin Farabi ye atfedilmedilmesinden bir kismi da Farabi nin oldugu kesin olan eserlerde bile Aristocu ve Neoplatoncu metafiziklere yaklasimindaki belirsizlikten gelmektedir Druart in ileri surdugu ve Deborah L Black in da kabul ettigi yaklasima gore Farabi Neoplatonculugun merkezinde yer alan sudur teorisinin Aristo nun gorusu olmadigini fark etmesine ragmen benimsemistir Yazarlar Farabi nin bu teoriyi kabul etmesinin nedeni olarak Aristo nun ihmal ettigi ilahi ve maddi varliklar arasindaki nedensellik iliskisini Neoplatoncu sudur felsefesinin aciklayabildigini ileri surerler Farabi nin metafiziginin kendisinden sonraki donemlere nasil etki etmis oldugunu en iyi Ibn i Sina nin aktardigi bir anisi gosterir Buna gore Ibn i Sina Aristo nun Metafizikini kirk defa okumasina karsin amacinin kendisine kapali kalmis oldugunu ancak tesadufen Farabi nin Filozof Aristoteles in amaclari Kitab ul agraz il Hakim Aristotalis adli risalesini okuyunca saskinligi ortadan kalkmistir Ibn i Sina bu kafa karisikligini Farabi nin nasil cozdugunu belirtmez ancak bunda Farabi nin teoloji ile ifadelerinin etkili oldugu anlasilir Cunku Farabi risalesine Aristo metafiziginin bir ilahi ilim olarak tanimlandigini halbuki gercekte ilahi varliklarla ilgili degil maddi varliklarla ve onlarin kokenleri ve ozellikleri ile ilgili bir inceleme icerdigini soyleyerek baslar Farabi akillar ve feleklerden olusan sudur teorisine karsin muneccimlerin yildizlara bakarak onlardan anlamlar cikarmasina karsi Yildizlar uzerine dogru olan ve olmayan seyler hakkinda nukteler kitabi Kitab un nuket fi ma yesihhu vela yesihhu min ahkam in nucum adli bir risale yazmistir Tum Orta Cag donemi boyunca dusunurleri ve Farabi yi bu kadar ugrastiran gok akillari ve felekleri kurami Ronesanstan sonra felsefede butun degerini kaybetmistir Psikoloji ve Zihin Felsefesi Farabi nin psikoloji ve zihin felsefesi anlayisi metafizik ve tasavvuf anlayisina baglidir Akil hakkinda kitap Kitab un fi l akl psikoloji konusuna ozel olarak degindigi tek eseridir Gerci Hikmetlerin yuzuk taslari kitabi Kitab u fusus il hikem adli kitapta da bu konuya deginilir ancak Halil Georr bu eserin Farabi ye ait olmadigini dusuncelerine yakin bir baska kisiye ait olabilecegini ileri surmustur Bu konudaki gorusleri metafizik ve siyasetle ilgili yazilari icinde yer alir Insan nefsi konusundaki goruslerini ayrintili olarak Faziletli sehir halki fikirlerinin esaslari Kitab un fi mebadi ara i ehl il Medinet il fazila adli kitabinda aciklar Buna gore nefis bes kisimdan olusur Besleyici kuvvet duyma kuvveti muhayyile kuvveti natik dusunme kuvveti ve isteme kuvveti Her bir kuvvetin bir hakim kuvveti bir ya da birkac hadim tabii kuvveti vardir Besleyici kuvvet gaziye insanda ilk vucud bulan kuvvettir ve onu beslenmeye sevk eder Hakim kuvveti agizda bulunur Tabi ve hadim kuvvetleri ise vucudun cesitli yerlerine dagilmis durumdadir Kursak karaciger dalak vb hadim kuvvetler olarak hakim kuvvete hizmet eder Duyma kuvvetinin hassa hakim kuvveti kalpte bulunur Hadim kuvvetler ise gozlere kulaklara ve diger uzuvlara dagilmistir Muhayyile kuvvetinin ise diger uzuvlara dagilmis tabi kuvvetleri yoktur Sadece hakim kuvveti vardir ve o da kalpte oturur Duyma kuvveti ile duyduklarimizi duyularimizdan silindikten sonra muhayyile kuvveti muhafaza eder Natik kuvvetin de diger organlara dagilmis tabi ve hadim kuvvetleri yoktur Ayni muhayyile kuvveti gibi kalpte bulunur ve hem muhayyile hem duyma kuvvetlerine reislik eder Isteme kuvveti ise bir seyi ozleyen veya yadirgayan kuvvettir Irade bu kuvvet sayesinde olusur Muhayyile kuvveti ile dusunme kuvvetinin yeri olarak kalbin gosterilmesi Aristo gelenegine dayanmakta idi Aristo dan sonra yasamis olan Galen in gelistirdigi fizyoloji bilgileri sayesinde bu kuvvetlerin merkezlerinin beyinde yer aldigini gosterilince bu gelenegi takip eden filozoflar bu goruste bir revizyon yaptilar ve kalbin merkez gosterilmesinin batini oldugunu ifade ettiler Farabi beyinin dimag rolunu kalbe hizmet etmek olarak tanimlar Dimag duyma sinirlerinin kuvvetlerini muhafaza etmektedir Ayrica omirilik ile beyin arasindaki iliskiyi de soyle tanimlar Bu sinirlerin cogunun bitki tarlasi dimag olup onlari muhafaza eden kuvvetler dahi bizzat dimagdan beslenirler Bazi sinirlerin bitki tarlasi murdar ilik olup ust ucundan dimaga bitisik bulunmaktadir Bu sinirleri dimag murdar ilik yardimiyle besler Farabi nin peygamberlik ve kehanet konularinda tahayyul kuvvetine verdigi onem yuzunden muhayyile kuvveti ile ilgili goruseri onem tasir Muhayyile kuvveti varliklarin resimlerini muhafaza etmek ve bunlari birbirine ekleyerek sentezlemenin disinda bir ucuncu islevi daha yerine getirir ki bunu Farabi benzetme ve taklit olarak tanimlar Bu yetenek sayesinde kaydetmis oldugu varliklarla ilgili resimleri ilgili bulunduklari duyguya benzetir bazen makulleri bazen besleme kuvvetini bazen isteme kuvvetini taklit eder bazi anlarda cismimizin tesiri altinda kaldigi mizaci taklit eder cismiminizin mizacini nemli bulursa su veya yuzme gibi nemle ilgili mahsusleri taklit eder cismimizin mizacini kuru bulursa kuraklikla ilgili seyleri taklit eder Ayni surette soguk ve sicak buldugu cismimizin soguk ve sicakligini teklid eder Muhayyile kuvveti bu taklit yetenegi sayesinde nesneleri diger nesnelerin suretiyle temsil edebildigi gibi beden mizaclari arzulari heyecanlari ve hatta maddi olmayan seylerin dahi taklidini yapabilir Farabi tahayyulun bu taklit yetenegini siir ilmi ile ilgili psikolojik temelleri aciklarken kullandigi gibi peygamberlik ve kehanet gibi konulari aciklarken de kullanir Ancak bu iliskiyi anlayabilmek icin once Farabi ninnatik kuvvetyani akil ile ilgili dusuncelerini bilmek gerekir Farabi Aristoteles in De Anima sindaki tanimlardan yola cikar De Anima 3 4 ve 5 te yapilan her sey olan bir akil ve her seyi yapan bir akil seklindeki nispeten gevsek tarifleri guc halinde akil bilkuvve akil ve faal akil olarak yeniden tanimlar Ve aklin asamalardan olustugu ve bu iki derece arasinda da derecelerin oldugunu seklinde bir gorusu benimser Buna gore Farabi dort akil asamasi tanimlar gt Guc halinde akil el akl bi l kuvve intellectu potentia Fiil halinde akil Munfail akil el akl bi l fiil intellectu in effectu Kazanilmis akil el aklu l mustefad intellectu adeptus Faal akil el akli l faal intelligentia agens Farabi Afrodisyasli Iskender gibi guc halinde akli nesnelerin formlarinin ve ozelliklerinin onlara karsilik gelen suretlerinden sensible images ayrilmasini saglayan potansiyel bir yetenek olarak gorur Bu guc halinde akil yeteneklerini artirdikca potansiyel bir guc olmaktan cikar ve eyleme donusur ve ikinci tur bir akla yani fiil halinde akila donusur Bu donusum birdenbire degil tedrici olarak gerceklesir ve hedefi tum varliklari ve insanin bilmesi mumkun olan tum bilgileri bilmesidir Bu hedefe muhtemelen sadece birkac kisi ulasabilecektir Akil nihayet bu hedefe ulastiginda potansiyel halinden kalan tum izler yokolur ve saf suret ve saf fiililik halini alir Bu noktada artik maddeden ayrilabildigi icin kendini tefekkur edebilme yetenegine ulasir Bu yetenek sayesinde de ucuncu akila yani kazanilmis akila ulasabilir Bu akil asamasinda insan akli tamamen fiili hale gelmis olur ve maddi olmayan varliklarin alemine daha cok yaklasmis olur Ancak bu ucuncu asamaya ulasabilenlen faal akila yaklasabilir onu dusunebilir Aristo ya gore faal akil ilk ilkedir Allah Fakat Farabi ye gore faal akil ilk ilke degildir cunku ilk ilke Allah seylere varolus ve yetkinlik vermeli kendisi de kusursuz olmalidir Oysa faal akil sinirli sekilleri meydana getirir bu da onda bir eksiklik oldugunu gosterir Bu yuzden faal akil Allah olamaz Allah faal akla hareket veren bir ilke olmalidir Bu yolla Farabi nin metafizik psikolojisi onu tasavvufa goturmustur Ilahi akil dusunulemez insan akli icin bilinemez kalir Ilahi guce ulasabilmek icin ancak ask ve vecd yollari yani tasavvuf kullanilabilir Siyaset felsefesiFarabi siyaset felsefesi uzerine iki eser yazmistir Faziletli Sehir Halki Fikirlerinin Esaslari Kitab un fi mebadi ara i ehl il Medinet il fazila ve Sehir Siyaseti kitabi Kitab ul siyaset il medeniye Birbirini butunleyen bu kitaplarda Farabi Eflatun un goruslerine yakin gorusler gelistirir Eflatun un Devlet diyaloglarini tamamlar ve Islam inanci ile uzlastirmaya calisir Ulgen e gore Farabi bir cesit utopisttir ama onun utopyasi Thomas More un ve Campanella nin utopyalarindan farklidir cunku Farabi bu utopik toplumun yaninda gercek toplumu da kabul eder ve aciklamaya calisir Farabi ayni zamanda Humanisttir cunku onun yetkin devleti butun insanligi kusatan bir dunya devletidir Farabi burada dayanmis oldugu Yunan filozoflarini asar Ulgen e gore bunun nedenini eski sitelerin toplum anlayislari yerine Islam in evrensel toplumsal algisinda aramak gerekir Farabi nin ideal bir toplum utopyasi vardir Buna Medinet il fazila der Turkceye faziletli toplum fazil sehir erdemli toplum bicimlerinde cevrilebilir Faziletli bir sehrin reisinde bulunmasi gereken 12 ozellik sayar Bunlar vucudunun tam olmasi kavrayisinin guclu olmasi hafizasinin iyi olmasi uyanik ve zeki olmasi guzel konusmasi ogrenmeyi ve ogretmeyi sevmesi yemeye icmeye ve kadinlara duskun olmamasi dogruyu sevip yalandan nefret etmesi paraya pula deger vermemesi adaletli olmasi ilimli olmasi ve nihayet azimli ve iradeli olmasidir Bu ozellikler kolaylikla bir kiside olmayacagi icin her biri bu ozelliklerin bir kismini karsilayan ve birbirleriyle uyumlu bir grup lider de topluma onderlik edebilir Bu ozellikleri olan bir lider bulunamazsa toplum kralsiz bassiz kalir ve tehlikeye duser sonunda da yikilir Farabi faziletli sehir e aykiri dusen durumlari da siralayip ozelliklerini siralamaya calisir Buna gore cahil sehir fasik sehir degismis sehir ve saskin sehir gibi sehir turleri siralar Bunlardan cahil sehrin halki gercek mutlulugu ne tanir ne de dusunur Kendilerine ogretilse bile kabul etmez ve inanmazlar Onlar ancak dunyevi zevklerin pesinde kosar ve bunu mutluluk sanir Fasik sehir ise dusuncesi itibariyla faziletli sehirden ayirt edilmez Allah i yuce varliklari ve faziletli sehrin bildigi her seyi bilirler ama isleri cahil sehrin yaptigi isler gibidir Degismis sehir daha onceden faziletli bir sehir olup baska fikirlerin etkisiyle degismis ve baska turlu dusunen ve yasanan sehirdir Saskin sehir dunya hayatindan sonra saadete kavusacaklarini sanan sasirmis bir sehirdir Liderleri kendisine vahiy olundugunu ve dogru yolda oldugunu olduklarini soyleyerek yalan soylemekten aldatmaktan kacinmaz Farabi ye gore bunlar icindeki en onemlisi olan cahil sehir de kendi icinde cesitli gruplara ayrilir Bunlar Zaruri sehir Halki yasamak icin gerekli olan yiyecek icecek ev ve kadindan sadece yeterli miktarda alip yetinir bunlari elde etmek icin birbirlerine yardim ederler Sarraf mubadeleci beddale sehir Halki servet ve samanini artirmaya calisir ve bunu da hayatin amaci sayar Bagagilik ve bedbahtlik sehri Halki yemeyi icmeyi sehvet pesinde kosmayi sever eglence ve sakayi her seyden ustun tutar Haysiyet kerame sehri Halki milletler arasinda un ve itibar kazanmayi ovulmeyi san sohreti sever Yabancilar arasinda buyuk taninmak ve hurmet gormek isterler Tagallub tiranlik sehri Butun zevkleri zafer ve tagallupten ibarettir baskalarini ezmeye ama hic ezilmemeye calisirlar Cimai demokratik sehir Serazad ozgur yasamayi amaclarlar Sadece diledikleri gibi yasar ve diledikleri yaparlar Halkinin tek bir belli amaci yoktur her vatandas en iyi olarak gordugu seyin pesinden kosmada ozgurdur Bilimler siniflamasiIlimlerin Sayimi kitabinda bilimleri bes sinifa ayirir Kitaptaki siniflama asagidaki gibi derlenebilir Dil ilmi Tek kelimelerin ilmi Toplu kelimelerin ilmi Kelimelerin tek olduklari zamanki kanunlari Kelimelerin toplu olduklari zamanki kanunlari Dogru yazma kanunlari Dogru okuma kanunlari Dogru siir okuma kanunlari Mantik ilmi Detayli bilgi icin Mantik kismina bakiniz Uygulamali ilimler Sayi ilmi Aritmetik Hendese Geometri Menazir ilmi Optik Yildizlar ilmi Astronomi Yildizlardan cikarilan hukumler ilmi Musbet talimi yildizlar ilmi Musiki cunku bu ilim matematige dayanir Esas usul nagme ika ve melodi lahn olmak uzere bes bolumden olusur Cerr i Eskal Agirliklar Hileler ilmi Tabiat ilmi ve Ilahiyat Medeni ilimler Fikih ilmi ve Kelam ilmi Medeni ilim Siyaset ilmi Fikih ilmi Hukuk Kelam ilmi Farabi nin bilimler siniflamasi esas olarak Aristo ya sadik gorunur ancak bazi noktalarda ondan ayrilir Once bilimleri teorik ve pratik bilimler olarak ikiye ayirir Mantik doga bilimleri ve ilahiyati pratik bilimler ahlak ve siyaseti teorik bilimler olarak ayirir Farabi de Aristo da oldugu gibi ayri bir yaratma bilimleri kategorisi yoktur Siir poetika ve hitabeti rhetorika ise mantik ilimlerinin icine koyar Sonraki donemlere etkisiFarabi Islam da Aristoculuk olarak bilinen Messai okulunun El Kindi den sonraki ikinci kurucusudur ve Ibn Miskeveyh onun takipcileri oldular Ibn Miskeveyh Farabi nin dusuncelerini basitlestirerek halka yaymak amaciyla Tezhibu l Ahlak adinda bir kitap yazdi Ancak bu kitapta ahlakin metafizige pratigin teoriye ustunlugunu savunmasi bakimindan Farabi den ayrildi Ebu Hayyan Tevhidi El Mukabasat Felsefi Parcalar adli kitabiyla bir felsefe antalojisi kaleme aldi Beyhaki Tetimmetu Sivan el hikme adi ile bu okula gore bir felsefe tarihi kaleme aldi Kelamcilar uzerindeki etkisi Farabi nin kelamcilar uzerindeki etkisi de buyuktur Gazali Farabi ve Ibn Sina ya saldirmissa da psikoloji ve felsefi konularda ondan etkilenmistir Fahreddin Razi Farabi nin determinist irade kuramini taklit etti Nasiruddin Tusi Ahlak i Nasiri adli kitabini Farabi nin ahlak konusundaki goruslerine dayanarak yazdi ve Kinalizade Ali de bu eserin takipcileri oldular Tusi Farabi nin mantik eserlerinden esinlenerek Fahreddin Razi ve Sadreddin Konevi ile tartismalara girdi Bilim insanlari uzerindeki etkisi Bilim tarihinde Farabi den en cok etkilenen Bati dunyasinda Alhazen diye taninan fizikci Ibn i Heysem olmustur Ibn i Heysem isik fizigi ile ugrasirken algi uzerine psikolojik calismalar yapmis ve kuskuculuga dusmus bundan ise ancak Farabi nin bilgi felsefesi sayesinde kurtulmustur Farabi nin bilgi felsefesinde suret cismin hem kendisinde hem de beynimizde vardir Boylece cisimden cikan isinlar gozumuzle aliniyor seklin bilgisi ise akildan geliyordu Tasavvufcular uzerindeki etkisi Farabi den sonraki tasavvufcular onun psikoloji ve metafizik uzerine goruslerinden buyuk olcude yararlandilar Bu etki en cok Muhyiddin Ibn Arabi de gorulur Farabi nin buyuk alem kucuk alem gorusunu bu filozof daha da gelistirmistir Bedrettin Simavi Varidat adli kitabinda Farabi nin dini sembolizmini yeniden ele almistir Farabi nin din felsefesi hakkindaki gorusleri once yuzeysel olarak Ibn i Sina tarafindan sonra siddetli bir bicimde Gazali hatta Ibn i Rusd tarafindan elestirilmistir Bati felsefesi uzerindeki etkisi Farabi nin eserlerinin bir kismi 11 ve 12 yuzyillarda Latinceye cevrildi Bu cevirileri yapanlarin en bilinenleri ve dur Orta Cag dusunurlerinden Albertus Magnus onun psikolojisinden etkilenmisti Yine Akinolu Thomas Allah in varligina dair bir kisim kanitlarini Farabi ye borcludur Yahudi filozof Maymonides etkilendigi felsefeciler icinde en buyuk ovguyu ona yapar Mantik hakkindaki eserlere gelince sadece Ebu Nase el Farabi nin eserlerinin calisilmasi yeterlidir Onun tum eserleri kusursuz ve mukemmeldir O eserler incelenmeli ve anlasilmalidir Cunku o buyuk bir adamdir Bati da Farabi nin eserleri Ibn i Sina ve Ibn i Rusd un eserlerinden daha az tercume edilmisse de Farabi nin eserleri Aristo dusuncesinin yeniden anlasilmasinda merkezi bir oneme sahip olmus arkadan gelen felsefi zenginlige ilk acilimi yapmistir Ibn i Rusd ve Enduluslu filozoflar Farabi yi mantik psikoloji ve siyaset konularinda onemli bir otorite olarak gorurler Notlar tam kunyesiyle Ebu Nasr Muhammed bin Muhammed bin Tarhan bin Uzlug el Farabi et TurkiKaynakcaOzel a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t u v w x y Gutas Dimitri Farabi Encyclopaedia Iranica 8 Aralik 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 4 Nisan 2010 Kaya Mahmut Farabi TDV Islam Ansiklopedisi Erisim tarihi 3 Haziran 2024 Arsivlenmesi gereken baglantiya sahip kaynak sablonu iceren maddeler link Corbin Henry 2001 History of Islamic Philosophy Kegan Paul ISBN 978 0 7103 0416 2 a b Dhanani Alnoor 2007 Farabi Abu Naṣr Muḥammad ibn Muḥammad ibn Tarkhan al Farabi Thomas Hockey ve digerleri Ed The Biographical Encyclopedia of Astronomers New York Springer ss 356 7 ISBN 978 0 387 31022 0 3 Nisan 2021 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 19 Aralik 2012 KB1 bakim Digerlerinin yanlis kullanimi link PDF version 16 Eylul 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde a b c d Corbin 1986 s 160 a b Altunya 2003 s 34 a b c d e f g h i j k Nasr 2001 s 216 a b Ates 1990 s 25 a b c Nasr 2001 s 230 Reisman D ed Before and After Avicenna Princeton NJ 2001 Ates 1990 s 2 7 Ocak 2014 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 23 Ocak 2013 DANIEL BALLAND FARYAB in Encyclopedia Iranica 1 15 Aralik 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde excerpt Faryab also Paryab common Persian toponym meaning lands irrigated by diversion of river water Dehkhoda Dictionary under Parab 3 Ekim 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde excerpt پاراب ا مرکب زراعتی که به آب چشمه و کاریز ورودخانه و مانند آن کنند م سقوی آبی مقابل دیم translation Lands irrigated by diversion of river water springs and C E Bosworth OTRAR in Encyclopedia Iranica Iranicaonline org 20 Temmuz 2002 11 Aralik 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 19 Eylul 2012 al Farabi 2010 In Encyclopaedia Britannica Retrieved February 20 2010 from Encyclopaedia Britannica Online http www britannica com EBchecked topic 201680 al Farabi 28 Nisan 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde Lessons with Texts by Alfarabi D Gutas AlFarabi in Barthaolomew s World accessed Feb 18 2010 Bartholomew stanford edu 10 Eylul 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 19 Eylul 2012 David C Reisman Al Farabi and the philosophical curriculum in Peter Adamson Richard C Taylor The Cambridge companion to Arabic philosophy Cambridge University Press 2005 pp 53 F Abiola Irele Biodun Jeyifo Farabi in The Oxford Encyclopedia of African Thought Vol 1 p 379 Ebn Abi Osaybea Oyun al anba fi tabaqat at atebba ed A Muller Cairo 1299 1882 وكان ابوه قائد جيش وهو فارسي المنتسب Seyyed Hossein Nasr Mehdi Amin Razavi An Anthology of Philosophy in Persia Vol 1 From Zoroaster to Umar Khayyam I B Tauris in association with The Institute of Ismaili Studies 2007 Pg 134 Ibn Nedim al Fihrist adli eserinde Muhammed Sahrazuri Tarikh al hukama adli eserinde Ibn Ebi Usaybi ise Tabaqat al atibba adli eserinde Farabi nin Fars kokenli oldugunu yazar Buna karsin Ibn Halikan Wafayat al ayan adli eserinde Farabi nin Turk kokenli oldugunu ileri surer Hangisi dogru olursa olsun Farabi 257 870 yilinda Horasan in Farab sehrinde dogmus ve Fars kulturunun hakim oldugu bir ortamda yetismistir Arabic و كان من سلاله فارس in J Mashkur Farab and Farabi Tehran 1972 See also under the entry Farabi for the same exact Arabic quote George Fadlo Hourani Essays on Islamic Philosophy and Science Suny press 1975 Kiki Kennedy Day Books of Definition in Islamic Philosophy The Limits of Words Routledge 2002 page 32 Joshua Parens 2006 An Islamic philosophy of virtuous religions introducing Alfarabi Albany NY State Univ of New York Press pp 3 ISBN 0 7914 6689 2 excerpt He was a native speaker of Turkic sic dialect Soghdian Joep Lameer Al Farabi and Aristotelian syllogistics Greek theory and Islamic practice E J Brill 1994 ISBN 90 04 09884 4 sayfa 22 o donemin islam dunyasi ki buradaki ahali Sogdca veya bir Turki lehcesi konusmak zorundaydi مشكور محمدجواد فاراب و فارابي دوره14 ش161 اسفند 54 15 20 J Mashkur Farabi and Farabi in volume 14 No 161 pp 15 12 Tehran 1972 English translations of the arguments used by J Mashkur can be found in G Lohraspi Some remarks on Farabi s background a scholarly approach citing C E Bosworth B Lewis D Gutas J Mashkur and partial translation of J Mashkur s arguments PDF ولي فارابي فيلسوف تنها متعلق به ايران نبود بلكه به عالم اسلام تعلق داشت و از بركت قرآن و دين محمد به اين مقام رسيد از اينجهت هه دانشمنداني كه در اينجا گرد آمده اند او را يك دانشمند مسلمان متعلق به عالم انسانيت مي دانند و كاري به تركي و فارسي و عربي بودن او ندارند P J King One Hundred Philosophers the life and work of the world s greatest thinkers chapter al Farabi Zebra 2006 pp 50 Of Persian stock al Farabi Alfarabius AbuNaser was born in Turkestan Henry Thomas Understanding the Great Philosophers Doubleday Published 1962 T J De Boer The History of Philosophy in Islam Forgotten Books 2008 Excerpt page 98 His father is said to have been a Persian General ISBN 1 60506 697 4 Sterling M McMurrin Religion Reason and Truth Historical Essays in the Philosophy of Religion University of Utah Press 1982 ISBN 0 87480 203 2 page 40 edited by Robert C Solomon and Kathleen M Higgins 2003 From Africa to Zen an invitation to world philosophy Lanham Md Rowman amp Littlefield Publishers pp 163 ISBN 0 7425 1350 5 al Farabi 870 950 a Persian Thomas F Glick 1995 From Muslim fortress to Christian castle social and cultural change in medieval Spain Manchester Manchester University Press pp 170 ISBN 0 7190 3349 7 It was thus that al Farabi c 870 950 a Persian philosopher Bryan Bunch with Alexander Hellemans 2004 The history of science and technology a browser s guide to the great discoveries inventions and the people who made them from the dawn of time to today Boston Houghton Mifflin pp 108 ISBN 0 618 22123 9 Persian scholar al Farabi Olivier Roy The new Central Asia the creation of nations I B Tauris 2000 1860642799 pg 167 Kazakhistan also annexes for the purpose of bank notes Al Farabi 870 950 the Muslim philosopher who was born in the south of present day Kazakhistan but who persumably spoke Persian particularly because in that era there were no Kazakhs in the region Ḥanna Fakhuri Tarikh al fikr al falsafi ʻinda al ʻArab al Duqqi al Jizah al Sharikah al Miṣriyah al ʻAlamiyah lil Nashr Lunjman 2002 Ammar al Talbi al Farabi 16 Eylul 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde UNESCO International Bureau of Education vol XXIII no 1 2 Paris 1993 p 353 372 David Deming Science and Technology in World History The Ancient World and Classical Civilization McFarland 2010 pg 94 Al Farabi known in Medieval Europe as Abunaser was a Persian philosopher who sought to harmonize Philosophers Abu Al Nasr Al Farabi 7 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde 1995 2000 B G Gafurov Central Asia Pre Historic to Pre Modern Times Shipra Publications 2005 124 Abu Nasr Farabi hailed from around ancient Farabi which was situated on the bank of Syr Daria and was the son of a Turk military commander Antony Black The History of Islamic Political Thought From the Prophet to the Present Routledge p 61 Online Edition 23 Ekim 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde James Hastings Encyclopedia of Religion and Ethics Kessinger Publishing Vol 10 p 757 Online Edition 23 Ekim 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde edited by Ted Honderich 1995 The Oxford companion to philosophy Oxford Oxford University Press pp 269 ISBN 0 19 866132 0 Of Turki origin al Farabi studied under Christian thinkers Will Durant The Age of Faith Simon and Schuster 1950 253 Nicholas Rescher Al Farabi s Short Commentary on Aristotle s Prior Analytics University of Pittsburgh Pre 1963 p 11 Online Edition 23 Ekim 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde edited and translated by Norman Calder Jawid Mojaddedi and Andrew Rippin 2003 Classical Islam a sourcebook of religious literature New York Routledge pp 170 ISBN 0 415 24032 8 He was of Turkish origin was born in Turkestan Ian Richard Netton 1999 Al Farabi and his school Richmond Surrey Curzon ISBN 0 7007 1064 7 He appears to have been born into a military family of Turkish origin in the village of Wasil Farab in Turkestan edited by Henrietta Moore 1996 The future of anthropological knowledge London Routledge ISBN 0 415 10786 5 al Farabi 873 950 a scholar of Turkish origin Diane Collinson and Robert Wilkinson 1994 Thirty Five Oriental Philosophers London Routledge ISBN 0 203 02935 6 Al Farabi is thought to be of Turkish origin His family name suggests that he came from the vicinity of Farab in Transoxiana Fernand Braudel translated by Richard Mayne 1995 A history of civilizations New York N Y Penguin ISBN 0 14 012489 6 Al Farabi born in 870 was of Turkish origin He lived in Aleppo and died in 950 in Damascus Jaroslav Krejci assisted by Anna Krejcova 1990 Before the European challenge the great civilizations of Asia and the Middle East Albany State University of New York Press pp 140 ISBN 0 7914 0168 5 the Transoxanian Turk al Farabi d circa 950 Hamid Naseem 2001 Muslim philosophy science and mysticism New Delhi Sarup amp Sons pp 78 ISBN 81 7625 230 1 Al Farabi the first Turkish philosopher The World s Greatest Seers and Philosophers Gardners Books 2005 pp 41 ISBN 81 223 0824 4 al Farabi also known as Abu al Nasr al Farabi was born of Turkish parents in the small village of Wasij near Farab Turkistan now in Uzbekistan in 870 AD His parents were of Persian descent but their ancestors had migrated to Turkistan Majid Khadduri foreword by R K Ramazani The Islamic conception of justice Baltimore Johns Hopkins University Press c1984 pp 84 ISBN 0 8018 6974 9 Nasr al Farabi was born in Farab a small town in Transoxiana in 259 870 to a family of mixed parentage the father who married a Turkish woman is said to have been of Persian and Turkish descent but both professed the Shi l heterodox faith He spoke Persian and Turkish fluently and learned the Arabic language before he went to Baghdad Clifford Sawhney The World s Greatest Seers and Philosophers 2005 p 41 2 Ekim 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde Zainal Abidin Ahmad Negara utama Madinatuʾl fadilah Teori kenegaraan dari sardjana Islam al Farabi 1964 p 19 23 Ekim 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde Haroon Khan Sherwani Studies in Muslim Political Thought and Administration 1945 p 63 23 Ekim 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde Ian Richard Netton Al Farabi and His School 1999 p 5 11 Eylul 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde Arsivlenmis kopya PDF 12 Subat 2015 tarihinde kaynagindan PDF Erisim tarihi 12 Subat 2015 a b c Ates 1990 s 5 Nasr 2001 s 192 a b c d Nasr 2001 s 215 a b Ates 1990 s 17 Ates 1990 s 11 Ates 1990 s 24 a b c Ulken 1967 s 68 Motahhari Morteza Becoming familiar with Islamic knowledge V1 p 166 Dictionary of Islamic Philosophical Terms Muslimphilosophy com 12 Mayis 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 19 Eylul 2012 Aristotelianism in Islamic philosophy Muslimphilosophy com 24 Mayis 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 19 Eylul 2012 a b Ulken 1967 s 69 a b c Ulken 1967 s 70 a b Ayik 2005 s 82 a b c d Nasr 2001 s 217 a b Altunya 2003 s 42 a b c Nasr 2001 s 218 Bakara suresi 31 ayet 27 Haziran 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde Erisim 7 Subat 2013 Altunya 2003 s 23 a b Altunya 2003 s 24 Altunya 2003 s 54 Altunya 2003 s 57 Altunya 2003 s 60 a b c d Aydinli 2004 s 5 Farabi et Tenbih sayfa 226 227 den aktaran Yasar Aydinlik age a b c Aydinli 2004 s 6 Farabi 1990 s 68 Aydinli 2004 s 7 Bayraktar 2008 s 11 a b Farabi 1990 s 80 a b c Farabi 1990 s 81 Farabi 1990 s 82 Farabi 1990 s 84 Farabi 1990 s 85 Ayik 2005 s 78 Ayik 2005 s 80 Ayik 2005 s 87 Ayik 2005 s 88 Farabi 1990 s 89 a b c Farabi 1990 s 86 a b c Farabi 1990 s 87 a b c d Farabi 1990 s 88 a b c Nasr 2001 s 219 a b Nasr 2001 s 220 a b Farabi 1990a s 55 a b Ulken 1967 s 71 a b Ulken 1967 s 73 a b c Nasr 2001 s 226 Nasr 2001 s 227 a b c d e Ulken 1967 s 72 a b Nasr 2001 s 225 Ulken 1967 s 74 Ulken 1967 s 78 Ates 1990 s 34 Nasr 2001 s 221 Nasr 2001 s 222 Farabi 1990a s 59 Farabi 1990a s 72 a b c Nasr 2001 s 223 Ulken 1967 s 76 Ulken 1967 s 77 a b Ulken 1967 s 79 Ulken 1967 s 80 Farabi amp 1990 a s 86 Farabi amp 1990 a s 90 a b Farabi 1990a s 92 Farabi 1990 s 48 a b c d e Ulken 1967 s 82 GenelNasr Seyyid Huseyin 2001 Islam Felsefesi Tarihi Istanbul ISBN 978 9944 105 00 7 Acilim Kitap erisim tarihi kullanmak icin url gerekiyor yardim Ates Prof Ahmet 1990 Farabi nin Ihsa ul Ulum kitabina yazdigi giris Istanbul ISBN 975 11 0250 2 Milli Egitim Bakanligi erisim tarihi kullanmak icin url gerekiyor yardim Farabi 1990 Ihsa ul Ulum Ilimlerin Sayimi Istanbul ISBN 975 11 0250 2 Milli Egitim Bakanligi erisim tarihi kullanmak icin url gerekiyor yardim Farabi 1990 El Medinetu l Fazila Istanbul ISBN 975 11 0311 8 Milli Egitim Bakanligi erisim tarihi kullanmak icin url gerekiyor yardim Fahri Macit 1998 Islam Felsefesi Tarihi Istanbul ISBN 975 11 0311 8 Ayisigi Yayinlari ceviren Huseyin Hatemi erisim tarihi kullanmak icin url gerekiyor yardim Corbin Henry 1986 Islam Felsefesi Tarihi Baslangictan Ibn Rusd un olumune kadar 1198 Istanbul Iletisim Yayinlari erisim tarihi kullanmak icin url gerekiyor yardim Ulken Hilmi Ziya 1967 Eski Yunan dan cagdas dusunceye dogru Islam Felsefesi kaynaklari ve etkileri Istanbul Cem Yayinlari erisim tarihi kullanmak icin url gerekiyor yardim Akyuz Prof Dr Yahya 1966 Farabi nin Turk ve Dunya Egitim Tarihindeki Yeri PDF Istanbul Ankara Universitesi 17 Haziran 2009 tarihinde kaynagindan PDF erisim tarihi 2 Ocak 2013 Altunya Hulya 2003 PDF Suleyman Demirel Universitesi Felsefe Master Tezi 11 Mayis 2015 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi erisim tarihi 6 Subat 2013 Bayraktar Mehmet 2008 Sayi 154 Nisan 2007 sayfa 9 10 11 12 ve 13 Bilim ve Utopya Dergisi 17 Aralik 2013 tarihinde kaynagindan arsivlendi erisim tarihi 22 Subat 2013 Aydinli Prof Dr Yasar 2004 Farabi nin Bilgi Anlayisina Genel Bir Bakis PDF Uludag Universitesi Ilahiyat Fakultesi 7 Mart 2016 tarihinde kaynagindan PDF erisim tarihi 28 Subat 2013 Ayik Hasan 2005 Felsefi Kavramlarin Olusmasinda Farabi nin Rolu PDF 2005 1 2 cilt IV sayi 7 8 Gazi Universitesi Corum Ilahiyat Fakultesi Dergisi erisim tarihi 14 Mart 2013 olu kirik baglanti Dis baglantilar Milli Egitim Bakanligi 1990 Prof Ahmet Ates Cevirisi 156 sayfa