Bu madde, uygun değildir.Mayıs 2011) ( |
Aristoteles (Grekçe: Ἀριστοτέλης Aristotélēs, Grekçe telaffuz: ; c. MÖ 384 – c. MÖ 322) veya kısaca Aristo,Antik Yunanistan'da klasik dönem aralığında yaşamını sürdürmüş olan Yunan filozof, polimat ve bilgedir.
Aristoteles | |
---|---|
Doğumu | MÖ 384 Stagira, Çalcidian Ligi |
Ölümü | MÖ 322(62 yaşında) Euboea, Makedonya Krallığı |
Çağı | Antik Çağ felsefesi |
Bölgesi | Batı felsefesi |
Okulu | Peripathos Aristotelesçilik Peripatetik Ekol |
İlgi alanları | Fizik, metafizik, şiir, tiyatro, müzik, retorik, politika, hükûmet, etik, biyoloji, zooloji |
Önemli fikirleri | Mantık Altın orta |
Etkilendikleri | |
Etkiledikleri |
Platon ile birlikte düşünce tarihinin en önemli filozoflarından olan Aristo, mantık, fizik, biyoloji, zooloji, astronomi, metafizik, etik, estetik, ruh, psikoloji, dilbilim, ekonomi, siyaset ve retorik gibi pek çok disiplinde çoğu o disiplinin kurucusu olan eserler vermiş, eserleri 16. ve 17. yüzyılda modern bilim gelişene kadar Avrupa ve İslam coğrafyasındaki bilimsel faaliyetin temelini oluşturmuştur. Günümüzde kullanılan pek çok bilimsel terim ve araştırma metodu kendine dayanan Aristo, tarih boyunca özgün felsefi düşüncelerin ve tartışmaların, bilimsel görüşlerin ve araştırmaların kaynağı olmuş ve olmaya da devam etmektedir.
Hayatı hakkında çok az şey bilinmektedir. Kuzey Yunanistan’daki antik Stagira şehrinde doğmuş, Makedon kralı II. Filip‘in doktoru olan babası Nicomachus, Aristo çocukken ölmüş ve Makedonya sarayında hocalar tarafından büyütülmüştür. 17-18 yaşlarında Atina‘daki Platon'un Akademi'sine katılmış ve yirmi yıl kadar orada kalmıştır (c. MÖ 347). Platon öldükten kısa zaman sonra, MÖ 343‘te Makedon II. Filip‘in isteğiyle Makedonya sarayında Büyük İskender‘e hocalık yapmıştır. Daha sonra Atina'ya dönüp Lyceum'da Platon'unki gibi bir okul kuran Aristo, burada pek çok takipçi edinmiştir ve bugün kendine atfedilen düşüncelerin çoğunu bu dönemde ürettiği düşünülmektedir.
Aristoteles ismiyle günümüze kalan eserlerin nasıl üretildiği veya toplandığı tam olarak bilinmese de, günümüze kalan metinlerin basılmak için hazırlanmış yazılardan çok, ders anlatımı için oluşturulmuş taslaklar ya da ders notları olduğu düşünülmektedir. Buna rağmen bu metinler Geç Antik Çağ, Orta Çağ ve Rönesans boyunca bilim pratiğini belirlemiş, örneğin astronomi hakkındaki iddiaları Kopernik'in fizik hakkındaki düşünceleri Galileo ve Newton'un çalışmalarıyla aşılabilmiş, klasik mekanik, modern kimya ve biyoloji sistematik bilimler haline gelene kadar doğa ve hayvanlar hakkındaki görüşleri etkisini baskın biçimde sürdürmeye devam etmiştir. Mantıkla ilgili ilk biçimsel incelemeleri sunan Aristo, Frege'ye kadar mantıkla ilgili çalışmaların temelini oluşturmuştur. Bu eserlerinin en önemlileri arasında Metafizik, Kategoriler, Fizik, Nikomakhos'a Etik, Politika, Ruh Üzerine ve Poetika sayılabilir.
Helenistik dönemde diğer düşünce okulları kadar popüler olmasa da öğretilerini takip edenlerce fikirleri aktarılmış, Epikürcülük ve Stoacılık üzerinde çeşitli etkileri olmuştur. Ancak asıl etkisini erken Hristiyanlığın neo-Platonizmi'nde, Orta Çağ'ın Hristiyanlık teolojisinde, İslam felsefesinde ve skolastik düşüncede gösteren Aristo, İslam düşünürleri tarafından "muallim-i evvel" yani "ilk öğretmen" olarak anılmış, Thomas Aquinas biricik örneğini teşkil ettiğini düşündüğü için ona sadece "filozof" demiş, Heidegger felsefede kavramın ancak Aristo ile kendini bulduğunu iddia etmiştir. Felsefe tarihi boyunca neredeyse hiç gündemden düşmeyen Aristo, günümüzde özellikle metafizik ve etik alanlarında güncel tartışmalara katkıda bulunmaya devam etmektedir.
Hayatı
O dönemde gayet yaygın bir isim olan adının anlamı "en iyi amaç, gaye" olan Aristoteles'in hayatıyla ilgili bilgiler oldukça sınırlıdır. Antik Çağ'dan günümüze kalan belgelere dayanarak, Aristo'nun MÖ 384 veya 385'te, günümüzde Athos tepesi olarak adlandırılan tepenin yakınlarında ufak bir Makedonya kenti olan Stageira'da Makedonya kralı II. Amyntas'ın (Philippos'un babası) hekimi olan Nikomakhos'un oğlu olarak dünyaya geldiği düşünülmektedir. MÖ 367 veya 366'da 17-18 yaşında Platon'un Atina'daki Akademi'sine girmesiyle Platon'un en parlak öğrencilerinden biri olan Aristo, Platon'un okulundayken okuma tutkusuyla tanındığı ve "okuyucu" lakabını edindiği söylenir. Helenistik dönemden önce felsefe daha çok karşılıklı konuşma ve tartışma biçiminde yapıldığı için, Aristo'nun metinlere yönelmesi farklı bir etkinlik olarak görülmüş olabileceği gibi, bu lakap daha sonraki Aristo okurları tarafından Aristo'nun metinlerinin kendinden önceki filozoflara göndermelerle dolu olması nedeniyle verilmiş de olabilir. Bu dönemde hiçbiri günümüze bütünüyle kalmamış olan diyaloglarını yazmaya başladığı düşünülmektedir.
Platon MÖ 347'de öldüğünde, Akademi'nin başına yeğeni Spevsippos geçmiştir, Aristo'nun Atina'dan ayrılmasına genellikle bu durum temel neden olarak gösterilse de o dönemde Makedonya'nın güçlenmesi ve diğer Yunan şehir devletlerini tehdit etmesi sonucu gelişen Makedon düşmanlığının da Atina'dan ayrılmasında etkili olduğu düşünülebilir. Ksenokratos'la beraber bulunduğu Assos kentinin tiranı Atarnevus'lu Hermias'ın yanına danışman olarak gider, bu sırada en önemli öğrencilerinden biri olan Theophrastus'la beraber özellikle Midilli adasında hayvanlar, bitkiler ve coğrafya hakkında pek çok gözlem, inceleme ve deney yaptığı, bu konulardaki metinlerini dolduran örneklerin çoğunu bu dönemde topladığı düşünülmektedir. Midilli'deyken Hermias'ın yeğeni ya da evlatlık kızı Püthias'la evlenir ve yine Püthias adında bir kızı olur.
343'te Pella'daki (Bugün Ayii Apostili) Makedonya kralı II. Filip'in sarayına danışman olarak gider.
Burada Filip'in oğlu ve daha sonra ordusunda general İskender öldükten sonra sırasıyla biri Yunan yarımadasında diğeri Mısır'da kral olacak olan Cassander ve I. Ptolemaios'a hocalık yapar.Antik Çağ filozoflarının hayatlarıyla ilgili çoğu rivayete dayanan bilgilerden oluşan bir biyografi kitabı yazmış olan Diogenes Laertius, 341 yılında Persler'in eline düşen Hermias'ın öldürülünce Aristo'nun Delfi'de ona bir anıt yaptırdığını ve bu anıta onun anısına bir şiir yazdığını aktarır ve şiire de yer verir. Aristo'nun Perslere karşı etnik ayrımcılık yaptığı, Yunanları Perslerden daha üstün gördüğü, öğrencilerine Yunanlara karşı iyi davranan fakat aynı düzeyde Perslere kötü davranan lider olmaları gerektiğini öğrettiği söylense de, ancak zaten Pers düşmanlığı ve "dostuna iyi, düşmanına kötü davran" normu Antik Yunan toplumunda Aristo'ya kadar en az iki yüzyıldır yaygın biçimde görülmektedir. Ayrıca, Aristo felsefesiyle öğrencilerinin liderlikleri arasında net bir örüntü görülmemekte, Aristo'nun bu dönemde seçkin öğrencilerine ne öğrettiği bilinmemektedir.
Filip'in ölümüyle MÖ 335 yılında İskender Makedonya kralı olduğunda Aristoteles Atina'ya dönüp daha öncesinde de felsefe amacıyla kullanılmış bir yer olan Atina kent merkezine yakın Lükeion'da kendine ait bir felsefe okulu kurar ve takipçilerine ya (rivayete göre) Aristo öğrencileriyle dolaşarak tartıştığı için ya da bir tür çevresi sütunlarla çevrili avlu ya da galeri olan mimarinin adından dolayısıyla Peripatetikler denmiştir (bu isim hem "etrafında yürüyenler" hem de "bir alanı çevreleyen mimari yapı" anlamına gelebilir). Burada on iki sene ders veren Aristo eşi Püthias ölünce Herpüllis'le evlenir ve Nikomakhos adında bir oğlu olur. Günümüze kalan metinlerinin çok büyük ihtimalle bu dönemde Aristo ya da öğrencileri tarafından yaptıkları tartışmalara dair notlar olduğu ve okul dışında paylaşılmadığı düşünülmektedir.
MÖ 323'te Büyük İskender'in ölmesi sonrası Atina'da Makedon karşıtı bir tepki dalgası oluşunca Makedon olan Aristoteles'e karşı, dine saygısızlık davası açılması söz konusu olur. Bir ölümlüyü -Hermias'ı- anısına bir ilâhi yazarak ölümsüzleştirmekle itham edilir. Bunun üzerine Aristoteles, Sokrates'in yazgısını paylaşmak yerine Atina'yı terk etmeyi seçer: kendi deyişiyle, Atinalılar'a "felsefeye karşı ikinci bir suç işlemeleri" fırsatını tanımak istemez. Annesinin memleketi olan Eğriboz (Evboia) adasındaki Helke'ye sığınır. Ertesi yıl MÖ 322'de, altmış iki yaşında hayatını kaybeder.
Yapıtları
Aristoteles'in yazıları iki kümeye ayrılır:
- Aristoteles tarafından yayımlanan ancak bugün kaybolmuş yazılar.
- Aristoteles tarafından yayımlanmamış, hatta yayına yönelik hazırlanmamış fakat muhafaza edilmiş olan yazılar.
Kaybolan yapıtları
İlk kısım yazılar, "dışrak yapıtlar" olarak adlandırılırlar. Dışrak, yani ἐξοτερικά terimini Aristoteles kendi Lykeion'dan daha geniş bir okuyucu kitlesine yönelik eserleri için kullanmıştır. Bu yapıtlar, diğer birçok Antik Çağ metni gibi miladı izleyen ilk asırlarda kaybolmuş ve günümüze yalnızca başka yazarların alıntılarından kalan parçalar ulaşmıştır. Bu yapıtlar konu ve işleniş itibarıyla Platon'unkilere benzer biçimde diyalog olarak yazılmıştır. Cicero, Aristoteles'in stilinin "pürüzsüzlüğü"nü övüp yazısının akışını "altın bir ırmak"a benzetirken çok büyük ihtimalle bu yapıtlara göndermede bulunmaktadır çünkü bizim elimize ulaşan diğer türdeki metinler dil ve biçim açısından vasat, daha çok konuşma diline yakın metinlerdir. Bu metinler büyük ölçüde Platoncu temaları geliştirmekte, hatta bazen Platon'un çalışmalarıyla aynı doğrultuda daha öteye giden iddialar sunmaktadır (Bu çizgide, örneğin Evdemos diyalogunda, ruhla beden arasındaki bağları doğa karşıtı bir birliktelik olarak nitelendirip, Tyrrhen korsanlarının tutsaklarını bir cesede bağlayarak yaptıkları işkenceye benzetir). Fakat genel olarak bu yayımlanan metinlerin hiçbiri elimize ulaşan metinlerdeki kadar güçlü argümanlar vermemekte, daha çok genelgeçer toplumsal normları ve Platon'u doğrular görünmektedir.
Aristoteles'in yayıma yönelik olmayan eserlerinde ise (örneğin Ruh Üzerine'de) Platon'u ve ondan sonra gelen Platoncuları eleştirdiğini çok net görebiliriz. Dahası pek çok noktada Platon'la çok temel görüş ayrılıklarına sahip olan Aristo, pek çok başka açıdan da genelgeçer toplumsal kanılarla oldukça zıtlaşmaktadır. Bu durum felsefe tarihçilerini Aristo'nun nasıl anlaşılması gerektiğiyle ilgili çeşitli iddialara götürmüştür. Kimileri Aristo'nun yayımladığı diyaloglarını Platon'un okulundayken yazdığını, bu nedenle Platon'un iddialarını savunan metinler ürettiğini, ancak kendi özgün düşüncelerini daha sonra geliştirdiğini iddia etmektedir. Fakat öte yandan Aristo'nun toplumsal alanda görünürlükle filozoflar arası yapılan tartışmaların düzeyi arasında bir ayrım gördüğünü, dolayısıyla yayımladığı eserlerin felsefe bilmeyen insanlara yönelik olduğu için öyle yazıldığını, okulunda yakın öğrencileriyle beraber çok daha farklı bir tartışma pratiği benimsediğini iddia edenler de bulunmaktadır. Bu günümüze ulaşamayan yayımlanmış yapıtların başta gelenleri şunlardır: Evdemos ya da Ruh Üstüne (Platon'un Phaidon'unun izinde), Felsefe Üzerine (Metafizik'in kimi temalarının ayırdına varabildiğimiz bir tür "tutum ibrazı" yazısı), Protreptik (felsefî hayata teşvik), Gryllos ya da Retorik Üzerine (Isokrates'e karşı), Adalet Üzerine (Politika'nın bazı temaları burada görülebilir), Asalet Üzerine ve Şölen.
Korunan yapıtları
İkinci küme Aristoteles'in büyük olasılıkla Lykeion'daki derslerini vermek için kullandığı notlardan oluşsa da bu konuyla ilgili kesin bir bilgi yoktur. Bu yapıtlardan esoterik (içrek) bazen de akroamatik (yani sözel öğretime yönelik) yapıtlar olarak bahsedenler bulunmaktadır. Antik Çağ'dan itibaren bu metinlerin nasıl korunduğu üzerine romansı bir anlatı yayılmıştır. Bu hikâyenin gerçekliğiyle ilgili hiçbir kanıt bulunmadığı, dahası tam tersi yönde pek çok kanıt olduğu halde, bu hikâye tarihteki en önemli Aristoculardan biri olan Afrodisyanlı İskender tarafından aktarıldığı için pek çok tarihçiyi düşündürmektedir. Afrodisyanlı İskender'in MS 2. yüzyılda aktardığı hikâyeye göre Aristoteles ve Theophrastos'un elyazmaları, Theophrastos tarafından eski okul arkadaşı Nelevs'e bırakılmış; Nelevs'in cahil vârisleri metinleri Bergama krallarının kitapsever açgözlülüğünden korumak amacıyla Skepsis'te bir mağaraya gömmüşler, uzun zaman sonra, MÖ 1. yüzyılda, bunların torunları yazmaları altın pahasına Peripatetisyen Teoslu Apellikon'a satmışlar, Apellikon bunları Atina'ya götürmüş, son olarak Mithridates'le savaştığı sırada Roma imparatoru Sulla Atina'daki kitaplığı ele geçirip Roma'ya taşımış. Orada da bu kitaplık Tyrannion tarafından satın alınmış: Lykeion'un son yöneticisi Rodoslu Andronikos MÖ 60 civarında Aristoteles'in ve Theophrastos'un akroamatik eserlerinin ilk redaksiyonunu yayımlamakta kullanacağı nüshaları ondan almış.
Bu anlatı pek tutarlı gözükmüyor. Zira Aristoteles’in ölümünden sonra kesintisiz olarak etkinliğine devam eden Lykeion’un nasıl olup kurucusunun elyazmalarını yitirmiş olabileceğini anlamak güç. Dahası, bu metinlerin kendilerinin Aristoteles öldükten sonra öğrencileri tarafından onun öğretilerini bir okul müfredatı formatına getirme çabası sonucu üretilmiş olması da mümkün. Her hâlükârda Aristoteles’in yapıtlarının ilk önemli yayımı Andronikos’unki. Belki de bu nedenle Aristoteles’in yapıtları bu dönemden yani filozofun ölümünden üç asır kadar sonra, daha etkili olmaya başlamış olabilir. Fakat bu döneme kadar Aristoteles'in takipçileri kaybolmamışlar, sadece Epikürcüler, Stoacılar ve şüpheciler kadar baskın olmamış, onlar kadar önemli görülmemişlerdir.
Buradan çıkan önemli bir sonuç "metafizik" gibi metinlerin isimlerinin daha sonradan Aristo'nun takipçileri tarafından üretilen isimler olmaları, dahası metinlerin sırasının, mantıksal akışının ve pek çok argümanın yerinin de yine Aristo'nun takipçileri tarafından düzenlenmiş olması. Metinlerin ne kadarının Aristo'nun özgün fikirleri olduğunu bilmediğimiz gibi bize Aristo'nun adı altında ulaşan metinlerdeki iddiaların ne kadarından Aristo'nun haberdar olduğunu da bilmiyoruz. Bu durum birbirinden oldukça farklı konularda pek çok felsefi teori ortaya atan Aristoteles metinlerinin bütünlüğünün yorumlanması ve tartışılması konusunda oldukça büyük problemler yaratmış, tarih boyunca Aristoteles'in metinlerine yazılan şerhler felsefe tarihi üretiminin önemli bir kısmını oluşturmaktadır.
Öte yandan, Andronikos’un metinleri hem mantıksal, hem de didaktik kaygılar güden bir düzene oturttuğunu görüyoruz (örneğin mantığın, bilimsel incelemelerden; fiziğin de metafizikten önce gelmesi gibi). Dahası konu bakımından da dilin doğru kullanımına dair normatif kurallarla başlayan Aristo külliyatı fizik, anatomi, hayvanlar, metafizik, etik ve retorik sırasıyla ilerlemektedir ki bu da eğitimin nasıl yapılması gerektiğiyle ilgili önemli fikirler vermektedir. Fakat Aristoteles metinlerine verilen bu sistematik biçimin Aristoteles tarafından ne kadar düşünüldüğü ya da savunulduğu tartışmaya açıktır. Dahası, Orta Çağ'da Aristoteles adıyla toplanan metinler temel bilim faaliyeti haline geldiğinde eklemeler, çıkarmalar ve formal değişiklikler artmış olmalıdır.
Bir yorum çalışması bu metinlerin yalnız içeriğini değil, aynı zamanda Aristotelesçi eğitimin, yani Platon'un metinlerinde gördüğümüz Sokrates'ten farklı olarak kendine özgü nitelikleri olan Aristoteles okulunun kendine özgü özelliklerini de göz önünde bulundurmalıdır. Aristotelesçi eğitimde karşımızdaki yazarın tutumu bir "hoca"nın söyleminin öğrencileriyle direk olmasa da retorik bir diyalog içinde kurulan, çoğu zaman geçmiş filozoflardan alıntılarla, hatta Homeros gibi şairlere göndermelerle ilerleyen, ortaya attığı tezlerin sonuçlarını tartışmaya açan ve açık kapılar bırakan biçimdedir. Böylelikle, Aristoteles’in yapıtlarında bir doktrinin dogmatik sunumuna değil, güçlükler ve çelişkiler arasından kendine yol açan, zaman zaman uzun ve zorlu argümanlardan geçen, zaman zamansa cevaplayamadığı soruları yarına bırakan bir hakikat söyleminin oluşumuna tanık oluyoruz. Aristoteles’in incelemelerinde oldukça az sayıda çok net bir biçimde formal olarak ifade edilmiş çıkarım bulunması, bu incelemelerin silojistik üslupta değil de Antik Yunanca'daki anlamıyla “diyalektik” yani ortaya atılan görüşlerin sonuçlarının diğer insanlarla beraber tartışılması ve karşılaştırılması sonucu hipotezlerden doğrulara ulaşma sürecine dayalı bir yapıda olması metinleri okurken unutulmamalıdır.
Corpus Aristotelicum
Aristo'nun metinlerine referans vermek için, günümüzde 19. yüzyılda August Immanuel Bekker tarafından hazırlanmış olan toplu basımın paragraf sayıları kullanılmaktadır. Bu metinlerden Aristo'ya ait olmadığı kanıtlanmış olanların üstü çizilmiştir. Atinalıların Devleti, 1890'da arkeolojik kazılarda bulunan bir papirüs sayesinde ortaya çıktığı için bu basımda yer almamaktadır. Sorunlar, Magna Moralia ve Ekonomikler'in ise özgünlüğü sorgulanmaktadır.
Mantık
- Organon
- Yüklemler (ya da Kategoriler)
- Yorum Üzerine
- Birincil Analitik (ya da Birincil Çözümleme)
- İkincil Analitik (ya da İkincil Çözümleme)
- Topikler (ya da Yaygın Düşünceler)
- Sofistiklerin Çürütülmesi
Doğa felsefesi
Fizik
- Fizik (Φυσική, Physica)
- Gökyüzü Üzerine (Περὶ οὐρανοῦ, De Caelo)
- Ortaya Çıkma ve Yok Olma Üzerine
- Gök Cisimleri Üzerine (Μετεωρολογικά)
Kosmos Üzerine (Περὶ κόσμου, De Mundo)- Can Üzerine (ya da Ruh Üzerine) (Περὶ ψυχῆς, De Anima)
- Kısa Doğa Yazıları (Parva Naturalia)
- Duyular Üzerine (Περὶ αἰσθήσεως)
- Anı ve Anımsama Üzerine (Περὶ μνήμης καὶ ἀναμνήσεως)
- Uyku ve Uyanma Üzerine (Περὶ ὕπνου καὶ ἐγρηγόρεως)
- Rüyalar Üzerine (Περὶ ἐνυπνίων)
- Uykuda Kehanet Üzerine (Περὶ τῆς καθ' ὕπνον μαντικῆς)
- Uzun Ömür ve Kısa Ömür Üzerine (Περὶ μακροβιότητος καὶ βραχυβιότητος)
- Gençlik ve İleri Yaş Üzerine, Yaşam ve Ölüm Üzerine, Soluma Üzerine (Περὶ νεότητος καὶ γήρως, Περὶ ζωῆς καὶ θανάτου, Περὶ ἀναπνοῆς)
Nefes Üzerine (Περὶ πνεύματος)
- Kısa Doğa Yazıları (Parva Naturalia)
- Hayvanların Tarihi Üzerine (Περὶ τὰ ζῷα ἱστορίαι, Historia Animalium)
- Hayvanların Kısımları Üzerine (Περὶ ζῴων μορίων, De Partibus Animalium)
- Hayvanların Hareketi Üzerine (Περὶ ζῴων κινήσεως, De Motu Animalium)
- Hayvanların Gelişimi Üzerine (Περὶ πορείας ζῴων, De Incessu Animalium)
- Hayvanların Oluşumu Üzerine (Περὶ ζῴων γενέσεως, De Generatione Animalium)
Renkler Üzerine (Περὶ χρωμάτων)Duyulan Şeyler (Περὶ ἀκουστῶν)Fizyognomikler (Φυσιογνωμονικὰ)Bitkiler Üzerine (Περὶ φυτῶν)Duyulduk Harikulâde Şeyler Üzerine (Περὶ θαυμασίων ἀκουσμάτων)Mekanik (Μηχανικά, Mechanica)- Sorunlar (Προβλήματα)
Bölünemez Çizgiler Üzerine (Περὶ ἀτόμων γραμμῶν)Rüzgârların Yerleri ve Adları (Ἀνέμων θέσις καὶ προσηγορίαι)Melissos, Ksenofanes ve Gorgias Üzerine (Περὶ Μελίσσου, Περὶ Ξενοφάνους, Περὶ Γοργίου)
Metafizik
- Metafizik (Τὰ μετὰ τὰ φυσικά, Metaphysica)
Etik ve politika
- Nikomakhos'a Etik (Ἠθικὰ Νικομάχεια, Ethica Nicomachea)
- Magna Moralia (Ἠθικὰ μεγάλα, Magna Moralia)
- Eudemos'a Etik (Ἠθικὰ Εὐδήμεια, Ethica Eudemia)
Erdemler ve Erdemsizlikler Üzerine (Περὶ ἀρετῶν καὶ καιῶν)- Politika (Πολιτικὰ, Politica')
- Ekonomikler (Οἰκονομικά, Oeconomica)
- Atinalıların Yasası (ya da Atinalıların Devleti) (Ἀθηναίων πολιτεία)
Estetik
- Retorik (Τέχνη ῥητορική, Ars Rhetorica)
İskender'e Retorik (Ῥητορικὴ πρὸς Ἀλέξανδρον)- Poetika (Περὶ ποιητικῆς, Ars Poetica)
Teorik Felsefe
Aristoteles felsefe pratiğini üç bölüme ayırmıştır: teorik, pratik ve teolojik. Teorik felsefe dilin doğru kullanımları, mantık, doğa felsefesi, fizik, kozmoloji, biyoloji, gibi konuları ele alır. Pratik felsefe ise arzular, etik, devlet, erdemler, davranışlar, mutlu yaşam gibi konuları ele alır. Teoloji ise varlığın temellerinin, şeylerin özünün, gerçekliğin kendinin yani Tanrının araştırılmasıdır. Teorik felsefeyle ilgili metinlerini çok geniş anlamıyla mantık, doğa felsefesi ve metafizik olarak alt başlıklara ayırabiliriz.
Mantık
Orta Çağ'da verildiği Latince adıyla "alet" yani Organon bölümü Aristoteles'in en önemli ve en etkili bölümlerinden biridir, örneğin Kant çok tartışmalı bir iddia olsa da Aristoteles'in bu eserinden kendi zamanına dek mantıkta hiçbir değişme ve gelişme olmadığını iddia etmiştir. Altı bölümden oluşan bu eser modern anlamda mantık olarak adlandırdığımız incelemeden çok daha fazlasını içerir. İlk bölüm yüklemler ya da daha popüler ismiyle kategoriler adlandırma üzerine dilin genel işleyiş biçimine dair iddialarla başlar. "Kategoria" Antik Yunancada iddia etmek, yargılamak, atfetmek, yüklemlendirmek anlamlarına gelir ve Aristo bu kelimeyi şeylere hangi kelimelerin nasıl atfedildiğini açıklamak için kullanılır. Aristo felsefesinin genel yapısını anlamak için çok önemli olan bu bölümde bahsedilen töz kavramıyla Metafizik kitabında töz hakkında verilen inceleme arasındaki ilişki yoruma açıktır.
Günümüze kadar gelen kategori kelimesi bugünkü anlamını Aristo'nun meşhur listesinden alır. Bu liste Aristo'ya göre bir şeyin kaç farklı şekilde adlandırılabileceğine dair bir ayrım yapar, günümüzde bu başlıkların her birinin farklı bir kategori olduğunu söylüyoruz. Bu kategoriler töz, nicelik, nitelik, ilişki, yer, zaman, konum, durum, etki ve etkilenim olmak üzere on tanedir, fakat yapılan ayrımın ne hakkında olduğu tartışma konusudur. Kimisi bu ayrımın ontolojik temelleri olduğunu söylerken kimisi Aristo'nun bu noktada sadece bir dilbilgisi analizi yaptığını iddia etmektedir. Töz varlığın temelini oluşturur, kendi kendine var olan varlıktır, başka bir şeyde var olmaz, diğer bütün kategoriler tözlerde var olurlar. Hemen ardından birincil tözler ve ikincil tözler ayrımı yapan Aristo ikincil tözlerin tümeller olduğunu, tümellerin çok sayıda nesneye atfedilebilir olduğunu söyler. Örneğin "Sokrates" birincil bir tözdür, kendi kendine var olur ve başka bir şeyde var olmaz. Ancak "İnsan" ikincil bir tözdür, tekil tözler var olmadan ikincil tözler var olamazlar, eğer dünyada hiç insan yoksa insan tümelinin de varlığından bahsedemeyiz, ancak bir tane bile insan olması "insan" tümelinin var olmasına yeterlidir.
Yorum Üzerine kitabında kategorilerdeki incelemenin bir adım daha ötesine giderek önermeler, isimler ve filler, değilleme, tümel ve tikel önermeler ve gelecekle ilgili olasılık içeren önermelerle ilgili bir tartışmaya girer. Günümüzde tümel ve tikel yargıları inceleyen mantık alanının adını niceleme mantığı olmasının nedeni Aristo'nun tümel ve tikel olmanın önermelerin niceliği olduğunu iddia etmesinden gelir ve modern mantık büyük oranda Aristoteles'in iddiaları üzerine kuruludur, modern niceleme mantığı 1879 yılında Gottlob Frege'nin Aristotelesçi mantık yerine yeni bir mantık sistemi ortaya atmasıyla doğmuştur.
Felsefi açıdan bu kitabın en ünlü kısmı "gelecekteki rastlantılar problemiyle" ilgili deniz savaşı örneğinin verildiği kısımdır. Aristo eğer "yarın bir deniz savaşı olacak" dersem ve yarın bir deniz savaşı olursa bu cümlem doğrudur der. Fakat eğer bugün deniz savaşı olduğuna göre cümlem dün söylediğimde de doğruydu dersek o zaman 10.000 yıl ve bir gün önce söylense de doğru olurdu, o zaman da bu cümle bugünden önce ne zaman söylense doğru olur, bugün deniz savaşı olmaması imkansız olurdu. Dolayısıyla gelecekle ilgili iddiaların doğruluk değerini söyleyebilmemiz için olayın olması gerekir, öbür türlü her şey zorunlu olarak olmak zorunda kalır, o zaman da etik değerlerin ya da sorumlulukların hiçbir anlamı olmaz. Nedensellik açısından olmasa da bir çeşit mantıksal determinizmi reddeden Aristo'nun bu iddiaları determinizmin Tanrı'nın her şeyi belirlemesi bağlamında Hristiyanlıkta ve İslam'da ya da bütün olayların belirli bir nedenle olduğu üzerine kurulu modern determinizmde (Leibniz) tartışma konusu olmuştur.
Antik Yunanca analitik kelimesi "çözmek" (hem mesela bir ipi çözmek, hem de mesela suda çözmek) anlamına gelmektedir. Birincil Analitik (ya da birincil çözümlemeler) hemen ardından genel İkincil Analitikle (ya da ikincil çözümlemeler) beraber düşünüldüğünde geçerli çıkarımlarla ilgili bir teori sunmaktadır. Bu en genel anlamıyla doğru cümlelerden doğru cümlelere ulaşabilmemizi sağlayan bir söylem oluşturma biçimidir. Birincil analitik yorum üzerine kitabında yapılan cümlelerin parçalarının ve niceliklerinin (tümel, tikel) incelemesi üstünden temel bir çıkarım yapma biçimi (tasım) olarak "silojism" incelemesini üretir, "silojism" Antik Yunanca "birlikte-söylem" demektir, yani kabaca beraber söylenen cümlelerin incelenmesidir. Basitçe bir silojism/tasım/çıkarım üç cümleden oluşur, her cümle iki parçadan oluşur, ilk iki cümlenin bir parçası ortaktır ve Aristo bu ortak elemana "orta terim" adını verir, üçüncü cümlede orta terim yer almaz, yalnızca birinci ve ikinci cümlenin diğer bölümleri yer alır. Örneğin: 1. Bütün yaşayan insanlar canlıdır, 2. Sokrates yaşayan bir insandır, 3. Sokrates canlıdır. Burada "yaşayan insanlar" orta terimken, "Sokrates" ve "canlı" üçüncü cümlededir, dolayısıyla ilk iki cümleden üçüncü cümleyi çıkarmış oluruz. Aristo'nun gelecekle ilgili önermelerle ilgili argümanı gelecekle ilgili iddialarımızda bu orta terim ile bir çıkarım yapamayacağımızdır.
Pek çok çıkarım biçimini inceleyen Aristo çıkarımların genel yapılarını da kategorize ederek doğru cümlelerden doğru cümleler çıkarılabilmesi için uyulması gereken kuralların soyut genel yapısını birincil analitikte verdikten sonra İkincil Analitik'te bilimsel bilginin üretilmesi sürecinde maddeden bahsederken nasıl bir yöntem izlenmesi gerektiğinin araştırmasına girişir. Birincil analitikte bahsedilen çıkarımlar geneldir, fakat maddelerin özelliklerine göre bu çıkarımların doğruluk değerleri değişebilir. Dolayısıyla Aristo'ya göre bilimsel faaliyette çıkarımlar gösterimlerden yani belirli ilkelerden formal mantık kurallarıyla sonuçlara ulaşılan ispat süreçlerinden oluşur. İspatın başladığı ilkeler daha önceden ispatlanmış ya da birincil ilkeler yani ispatlanamayan fakat kendi kendilerine doğru ilkelerden oluşmalıdır. İspat süreci dairesel olmamalıdır, yani sonuçlar çıkarıldıkları temel ilkeleri ispatlamamalıdır, ki bu açıdan Aristo mantıksal olarak bilimsel bilginin temelleri olması gerektiğini savunur. Ayrıca bir ispattaki bütün adımların zorunlu, genel ve ebedi doğrular olması gerektiğini savunan Aristo bir iddianın sadece doğruluğunu değil neden doğru olduğunu da ispatlayan, negatif değil pozitif bir iddiayı ispatlayan ve "yanlışa indirgeme" metoduyla değil de öncüllerden direk yapılan çıkarımlarla gösterilen ispatların daha iyi olduğunu savunur. Diğer çıkarım biçimleri de doğrudur fakat Aristo'ya göre bilgimizi asıl geliştiren bu biçimde yapılan çıkarımlardır.
İkincil analitikte iddia edilen biçimle yapılan çıkarımların sonucuna apodiktik yani zorunlu ve kesin doğrular derken, eğer öncüler kesin değilse ulaşılan sonuçlara diyalektik yani tartışmalı diyen Aristo, Topikler (ya da yaygın düşünceler) kitabında bu tarz çıkarımların yapısını incelerken, yapı ve içerik itibarıyla doğru görünen fakat doğru olmayan çıkarımları ise sofistçe olarak adlandırır ve sofistlerin çürütülmesi kitabı bu tarz çıkarımları inceler. Sadece cümlelerin doğruluk ilişkilerinin soyut yapılarını değil kelimelerin içeriklerinin bu doğruluk yapılarıyla ilişkisini de inceleyen Aristo retorikle ilgili pek çok konuya da girdiği bu metinlerinde tümevarım ve tümdengelimin ilk bilimsel analizlerini vermiş, iddiaları günümüze kadar oldukça etkili olmuştur. Örneğin 19. yüzyılda yaşamış matematikçi ve mantıkçı George Boole'un Aristoteles'ten yola çıkarak geliştirdiği sembolik mantık sistemi (ki Boole'un geliştirdiği sistem Aristoteles'i çürütmemektedir), günümüzde bilgisayar donanımlarının temel kurulum yapısını oluşturmaktadır.
Doğa Felsefesi
Fizik
"Fizik" kelimesi Antik Yunanca doğa anlamına gelmektedir, dolayısıyla Aristo'nun "fizik" incelemesi aslında bir şeyin doğasının sahip olduğu temel özelliklerin incelemesidir, bu nedenle Aristo modern fizikteki gibi nesnelerin hareketlerinin genel yasalarını anlamaktan ziyade bir doğaya sahip olan şeylerin bu doğasının nasıl bir şey olması gerektiğine odaklanır. Bütün bu analiz en temelinde hareket halinde olan şeylerin bu hareketlerinin nasıl ortaya çıktığı ve geliştiği üzerine odaklanır.
Aristo'nun düşünce tarihine yaptığı en önemli katkılardan biri olan "madde" kavramı burada tanımlanır, madde Aristoteles'e göre bir süreçte kendine bir nitelendirme yapılmadan sürece girip aynı şekilde çıkan ve bu sayede değişimin ve sürecin olabilmesini sağlayan temel varlıktır. Aristo'nun anladığı haliyle madde değişimin ve hareketin var olabilmesini sağlayan şeydir, fakat Aristoteles'e göre maddeyi betimleyemeyiz çünkü yapacağımız her betimleme maddeyi değil o maddenin formunun betimlenmesidir.
"Fizik" yani doğa Aristo'ya göre bir şeyin kendinde yani özünde bulunan hareket etme ve sabit durabilme ilkesi veya nedenidir. (197b21) Yani bir şeyin doğası onun kendinde sahip olduğu haliyle o şeyi harekete geçiren ya da durduran neden ya da ilkedir. Aristo doğasından bahsedebileceğimiz şeylerin üç kategoride, madde, form ve bunların birleşiminden oluşan varlıklar olabileceğini söyler. Bir doğaya sahip olan varlıkları yapay (yani insan yapımı) şeylerle karşılaştıran Aristo şu örneği verir: örneğin ağaçtan yapılmış bir yatağı alıp toprağa ekersek yatağı oluşturan ağaç parçalarından dallar ve yapraklar çıkarak ağaca dönüşebilir ancak yatak hiçbir zaman başka bir dönüşüm geçirerek hareketini devam ettiremez, çünkü odunlar kendi içlerinde doğalarının özünde bulunan hareket ilkesine sahipken yatak kendini ortaya çıkaran hareketin nedenine veya ilkesine kendinde sahip değildir, yatağı ortaya çıkarak hareketin ilkesi o yatağı yapan insandadır.
Aristo hareketin oluşumunda bu hareketten "sorumlu" dört farklı neden olduğunu öne sürer. Aristo'nun neden için kullandığı kelime aitia Antik Yunanca "sorumlu olmak" anlamına gelir. Bu dört neden madde, form, etki ve sonuç (ya da amaç) olarak incelenirler. Örneğin bir heykel mermerden yapılmışsa mermer o heykelin maddesinden sorumludur, yani maddi nedenidir. Aynı şekilde heykel Athena heykeliyse Athena'nın biçimi heykelin formundan sorumludur. Heykeltıraş'ın heykeli yapmak için heykele uyguladığı etki heykelin ortaya çıkmasından sorumludur, fakat Aristo aynı şeyin birden farklı nedenden sorumlu olabileceğini söyler, örneğin Athena heykelinin biçimi hem onun formel nedenidir, hem de sonucu, yani heykelin Athena heykeli olmasını sağlayan amaçtır. Dahası iki şey birbirinden sorumlu da olabilirler, örneğin sağlıklı olabilmek için spor yapan bir insanın eyleminin sonucu yani eyleminden sorumlu olan amaç sağlıklı olmaktır, fakat bu insanın sağlıklı olmasından sorumlu olan da spor yapmaktır. Dolayısıyla Aristoteles'in nedensellik anlayışı aslında bir çeşit hareketten neyin sorumlu olduğunun analizidir ve Aristo'ya göre bir olayda dört nedene de açıklık getirilmelidir.
Aristo bir değişimin ancak sahip olunan bir potansiyelin fiilen gerçekleşmesiyle olabileceğini söyler, örneğin sonsuzluk ancak potansiyel olarak vardır fakat fiilen hiçbir şey sonsuz değildir. Bu şekilde Zenon paradokslarına da çözüm getirmiş olur, Zenon paradoksları kabaca ifade edersek hareket diye bir şeyin gerçekten var olmadığını çünkü bir şeyin hareket edebilmesi için sonsuz bir mesafe kat etmesi gerektiğini söyler: örneğin bir ok hedefe varabilmek için yolun yarısına varmalı, yolun yarısına varmak için yolun dörtte birine varmalıdır ve bu sonsuza kadar gider dolayısıyla hareket gerçekten var olamaz. Aristo'ya göre bir uzaklık ancak potansiyel olarak sonsuza bölünebilir ancak fiilen alınan yol hiçbir zaman sonsuz değildir, dolayısıyla da hareket çelişkili değildir.
Platon'un Timaeus'ta iddia ettiği üzere zamanın bir başlangıcı olduğu fikrine karşı çıkan Aristo eğer zamanın bir başlangıç anından bahsedebiliyorsak o başlangıç anının öncesinden de bahsedebiliriz dolayısıyla zaman ezeli ve ebedi olmalıdır, aynı şekilde hareket de zamanla beraber ezeli ve ebedi olmalıdır. Fiilen var olan hiçbir şeyin sonsuz bir faaliyete sahip olmadığı için evrendeki sonsuz zamanda gelişen bu sonsuz hareketi yaratan bir birincil hareket ettirici olması gerektiği sonucuna varan Aristo bu sonsuz hareket ettiricinin sonsuz faaliyeti gerçekleştirdiğine göre bütün potansiyellerinin gerçekleşmiş olması gerektiğini, dolayısıyla da maddeden bağımsız olarak ezeli ve ebedi bir faaliyet olarak var olması gerektiğini söyler ve Metafizik kitabında açıkça bu birincil hareket ettiricinin Tanrı olduğu sonucuna varır.
Can Üzerine (Ruh Üzerine)
Aristoteles'in genel olarak Latince adıyla De Anima olarak bilinen Peri Psüke adlı metni, canlıların temel özelliklerini incelediği felsefe tarihinin en önemli ve en popüler metinlerinden biridir. Psüke Antik Yunanca zaman içinde çok farklı anlamlarda kullanılmış bir kelimedir, günümüzde ruh ve can kelimelerinin ikisi de yer yer psükeyi karşılamak için kullanılabilir ve temel olarak bir canlıya canlılık özelliğini veren şeydir. Aristo ise psükeyi doğal (yani doğası olan) ve maddesinde potansiyel olarak canlılığı barından bir varlığın özü olan formu olarak tanımlar, dolayısıyla bütün canlılar hem madde hem formdan oluşan şeylerdir. Bu anlamda Aristo Platon'un ruh ve bedenin birbirinden bağımsız oldu iddiasına karşı çıkarak bedenin canlıların maddesi olduğunu, canınsa canlı varlıkların canlılıklarını gerçekleştirdikleri bedenin formu olduğunu iddia eder. Bu form Aristo'ya göre canlı varlıkların özüdür, yani bir canlının ne olduğunu bilmek onun özünü, yani canlılık faaliyetini nasıl gerçekleştirdiğinin formunu bilmektir.
Canın farklı farklı fiili varlığı olduğunu iddia eden Aristo hepsinin farklı özleri olduğunu söyler, bütün canlılar beslenmekte ve çoğalmaktadır, ancak sadece hayvanlar kendi kendilerini hareket ettirme potansiyeline sahiptir, dolayısıyla hayvanların canlarının özü daha başka özelliklere sahiptir. Aristoteles farklı canları beslenen can, hayvan canı ve aklın canı olarak ayırır. Hayvanlar algılama gücüne sahiptirler ve en temelde bu açıdan bitkilerden ayrılırlar çünkü bitkiler kendilerini hareket ettirememenin yanı sıra algılayamamaktadırlar. Örneğin Aristo deniz süngerleri belirli bir yere sabit yaşayıp bitkilere benziyor olsalar da dokunduğumuzda kendilerini çektikleri için dokunma algısına sahip olduklarını, bu nedenle de hayvan olmaları gerektiğini söyler. Bireysel ve türsel olarak kendi varlığını sürdürme süreci olarak canlılıkla hayvan olmanın bir süreç olarak farklı bir canlılık biçimi olduğunu öne süren Aristo bu açıdan canlılar arasındaki özellikleri canlılık özellikleri ve bedenlerin faaliyetlerinin farklılıkları üzerinden ayrıştırmak ve sınıflandırmak konusunda hem öncü olmuştur hem de tarihte pek çok düşünürü ve bilim insanını etkilemiştir. Ayrıca algının beş duyudan (dokunmak, tat almak, işitmek, görmek, koklamak) oluştuğu fikri de Aristo'ya dayanmaktadır. Algının düşünceden farklı bir kuvvet olması fikiri de tarihte Aristoteles sayesinde yaygınlaşmıştır.
Algının ne olduğunu açıklamak için Aristo fiilen gerçekleşmede önemli bir ayrım yapar, bazı şeyler birincil anlamda fiilen gerçekleşirken bazıları ikincil faaliyettedirler, birincil faaliyet meydana gelme potansiyeli olan bir şeyin bu potansiyelinin gerçekleşerek ortaya çıkmasıdır, örneğin bir öğrencinin matematik öğrenmesi, ikincil faaliyet ise bir şey yapmaya yönelik sahip olunan bir kapasitenin faaliyete geçirilmesidir, örneğin matematik bilen bir öğrencinin problem çözerek cevabı bulmasıdır. Bir canlının doğması birincil faaliyettir, algılamak da aynı şekilde birincil bir faaliyettir. Her algı türüne denk gelen algı organlarımız (görme-göz, duyma-kulak, tat-dil, koku-burun, dokunma-ten) biz bir şey algılamıyorken algılama potansiyeline sahip halde dururlar. Algılamak bir formu algılamaktır ve bir aracı gerektirir, görmek için ışığa, duymak için havaya ya da suya, tat almak için dilimizin ıslaklığına ihtiyacımız vardır. Bu aracı, örneğin ışık, faaliyete geçtiğinde, yani gerçekleştiğinde, nesnenin formunun taşınmasına ve bizim organımızda gerçekleşmesine neden olur, form aracı olan ışık gerçekleştiğinde organımızdaki potansiyeli gerçekleştirerek nesnenin formunun algı organımızda gerçekleşmesini sağlar ve bu şekilde algılarız. İlginç olan Aristo'nun algı teorisinin oldukça radikal biçimde realist ve nesnel bir algı teorisi olmasıdır çünkü bir nesnenin algıladığımız formu nesnenin kendi formuyla aynı şeydir çünkü nesnenin formu algı organımızda gerçekleşmektedir. Bundan yola çıkarak "doğada hiçbir şey gizli değildir" diyerek algılanabilecek olan formların biçim algılama kapasitemizin dışında olmadığını, biz bir şeyi algıladığımızda o şeyi o şey yapan özün gerçek formunu algıladığımızı iddia etmektedir.
Algıyla ilgili incelemesini bitirdikten sonra aklı ya da düşünceyi incelemeye başlayan Aristo, akıl faaliyetine sahip olan tek canlıların insanlar olduğunu iddia eder, fakat hayal gücü ve hafıza gibi sahip olduğumuz pek çok potansiyele başka hayvanlar da sahiptir. Aristo aklın da algı gibi faaliyete geçtiğini söyler, yani biz bir şey düşünmüyorken, akıl bir düşüncenin gerçekleşmesi potansiyeline sahiptir, bu anlamda Aristo aklın potansiyel olarak her şeyin gerçekleşebileceği bir şey olduğunu söyler çünkü ona göre her şeyi bilebiliriz ve bir şeyi bilmemiz demek o şeyin aklımızda gerçekleşmesidir. Bu açıdan bir pasif akıl bir de aktif ya da faal akıldan bahseden Aristo pasif aklın tıpkı kapalı gözler gibi sahip olduğu potansiyeli gerçekleştirmemiş halde duran akıl olduğunu söyler, örneğin öğrendiğimiz şeyler biz onları düşünüp kullanmadıkça hafızamızda beklerken pasif aklı oluşturur. Aktif akıl ise zihnin faaliyete geçip algı, hayal gücü, hafıza gibi kuvvetleri dolayısıyla sahip olduğu imgeleri kullanarak fiilen gerçekleşerek düşünceler oluşturmasıdır.
Aristo'nun pasif akıl ve faal akıl arasındaki ilişkiyi açıkladığı Can Üzerine kitabının üçüncü kitabının beşinci bölümü tarihte üstüne en çok tartışılmış metinlerden birisidir ve nasıl yorumlanacağıyla ilgili İbn-i Rüşt'ten Thomas Aquinas'a, Afrodisyaslı İskender'den modern felsefeye hemen hemen bütün filozofların farklı bir fikri vardır çünkü bu bölümde nasıl ki görme duyusunun aracısı olan ışık gerçekleştiğinde nesnedeki formun algı organında gerçekleşmesini sağlıyorsa, aynı şekilde bütün bilgimizin zihnimizde gerçekleşmesini sağlayan bir faaliyet olduğunu ve pasif aklı faaliyete geçirdiğinde bilmemizi sağladığı için bu faaliyetin gerçeği deneyimlememizi sağlayan faaliyet olduğunu söyler. Bu faaliyet maddeden tamamıyla ayrılabilen, aklın gerçekleşmesini sağlarken kendi hiçbir şeyden etkilenmeyen, başka hiçbir şeyle karışmamış saf bir ikincil faaliyet yani bütün potansiyellerini tam anlamıyla gerçekleştirmiş olmalıdır çünkü bilgimiz bildiğimiz şeyin kendi yani gerçektir. Burada Aristo'nun gerçeği deneyimleyebilmemizi dolayısıyla da bilebilmemizi sağlayan, her şeyi gerçekleştiren akıl olarak tanımladığı saf ikincil faaliyetteki aktif akıl, Metafizik kitabında Tanrı'yla ilgili söylediklerine oldukça benzemektedir. Orada Tanrı bütün maddeden arınmış, maddenin bütün hareketini sağlayan, mükemmelliğin kendi olduğu için sadece saf ikincil faaliyette bütün potansiyellerini gerçekleştiren, dolayısıyla hiçbir şeyden etkilenmediği için sadece kendi kendini düşünen hareketsiz bir hareket ettirici olarak anlatılır. Bu anlamda felsefe tarihi boyunca temel teşkil eden tartışma Tanrı'yla insan arasında nasıl bir ilişki olduğu sorusudur. Öte yandan algıda olduğu gibi düşüncede de Aristo realist ve nesnelliği savunur, bir şeyi bilmek demek tam anlamıyla bilgilimizin bildiğimiz şey olması demektir. Çünkü bilmek bildiğimiz şeyin gerçekliğinin akılda faal olarak var olmasıdır.
Metafizik
Aristoteles'in Metafizik adlı eserinin isminin kendinin sonra gelen takipçileri tarafından konulduğu ve büyük ihtimalle Aristoteles'in öğretilerinin öğretildiği müfredatta "Fizik"ten sonra geldiği için "Fizikten Sonra" anlamına gelen "τὰ μετὰ τὰ φυσικά" (ta meta ta füsika) adının verildiği düşünülmektedir. Ancak Antik Yunanca meta kelimesi hem "sonra" hem de "ötesinde" anlamlarına geldiği için zaman içerisinde isim içerikle uyumlu olduğu yönünde yönünde yorumlanmıştır. Bu eserinde Aristo birincil ilkeleri, tözü, varlığı varlık olarak inceleyeceğini söyler, yani varlıkları başka nedenlerle rastlantısal olarak sahip oldukları özelliklerle değil, varlık olmalarıyla sahip oldukları özellikleri araştırmaktadır. Nedensellik, Tanrı, töz, faaliyet ve potansiyel, madde ve form gibi pek çok konuda detaylı argümanlar veren Aristo felsefe tarihinin en etkili metinlerinden birini oluşturmakla kalmamış, Kantın deyimiyle "bir zamanlar bilimlerin kraliçesi olan" metafizik adlı araştırma alanına bizzat ismini vermiştir.
Bir yandan kendi felsefesinin en temel noktalarını açıklarken, bir yandan da hemen hemen kitabın tamamı boyunca hocası Platon'a karşı pek çok yerde açık açık, pek çok yerde ise üstü örtük biçimde karşı çıkan ya da hem fikir olan Aristo'nun, bu eserinde Platon'un felsefesinden yola çıkarak Aristo'nun geldiği noktanın izlerini sürmek ve aralarındaki diyaloğun felsefi açıdan ne kadar üretken olduğunu görmek mümkündür. Aristoteles kitabına araştırmasının birincil ilkeler hakkında olduğunu söyledikten sonra felsefe tarihinin çok kabaca bir özetini verir ve tarih boyunca Aristo'nun bu felsefe tarihi anlatısı pek çokları için felsefenin gelişim sürecini anlamak için temel teşkil etmiştir, örneğin Thales'in ilk filozof olduğu ve her şeyin sudan geldiği söylediği yönündeki anlatı burada Aristoteles tarafından anlatılmaktadır. Aristo felsefenin temel araştırma alanının nedenleri araştırmak olduğunu söyler ve ilk filozofları sadece maddi nedenlerden bahsettikleri için "doğa filozofları" olarak anlatır, bir tek Platon'un iddialarına detaylı olarak yer verilmiş ve ciddi karşı argümanlar verilmiştir, çünkü Aristo Platon'un formal nedeni ortaya atmasının önemli bir gelişme olduğunu, fakat Platon'un formların ne olduğuyla ilgili düşüncelerinin yetersiz olduğunu iddia eder. Aristo'nun verdiği pek çok argümandan birisi "etkileşim problemi" olarak adlandırılabilir, Platon'a göre formlarla maddenin birbirinden bağımsız olduğunu söyleyen Aristo görünen nesnelerle düşünülen formlar arasındaki nedensellik ilişkisi Platon'un iddiaları üzerinden kurmanın imkansız olduğunu söyler. İlginç bir şekilde bu argümanın aynısı Platon'un Parmenides diyaloğunda Parmenides tarafından formlar teorisini savunmaya çalışan genç Sokrates'e söylenir. Fakat Aristo'nun en en ünlü karşı çıkışı "üçüncü insan" argümanı olarak bilinir: Platon'a göre bir insan varsa, bu insana insan olma özelliğini veren bir "İnsan" ideası olmalıdır, var olan insanla İnsan ideası birbirlerinden farklı şeylerdir, dolayısıyla aralarındaki ilişkiyi kuracak olan üçüncü bir insan ideasına ihtiyaç vardır. Eğer böyleyse bütün ilişkilerin kurulabilmesi için sonsuz tane ideaya ihtiyaç vardır, fakat bu olamaz çünkü o zaman bilgiye sahip olamayız.
Benzer şekilde Aristo nedensellik zincirlerinin de sonsuz olamayacağını söyler, çünkü o zaman hiçbir nedeni tam olarak bilemezdik, dolayısıyla Aristo temel bir neden olması gerektiğini ve bunun bizim bilebileceğimiz bir ilk neden olması gerektiğini söyler ve ünlü Lamba bölümü bu temel ilk nedenin Tanrı olduğunu iddia eder. Aristo'ya göre Platon'un formal nedeni ortaya atması felsefede önemli bir gelişme olsa da, formun kendiyle formun tikel varoluşu arasında nasıl bir ilişki kurulduğunu açıklayamaması bilginin nasıl mümkün olduğuyla ilgili önemli bir problem oluşturmaktadır. Aristo'ya göre bilgi nesnesiyle özdeş olmalıdır, yani biz biz şeyi bildiğimizde o şeye referans veren bir iddiayı ya da o şeyin zihnimizde canlanan bir temsilini değil, o şeyin kendini, o şeyin gerçekliğini bilmemiz gerekir, başka türlü bilgi ile nesnesi arasında kurulmaya çalışılan dolaylı ilişki her zaman şüpheli olacaktır. Bu nedenle Aristo bizim bilgimizin nesnesi olan formların tözlerin varoluş biçimleri, yani özü olduğunu iddia eder. Öz kavramı Aristo'nun Antik Yunanca kullandığı bir kalıp olan "to ti en einai" yani "bir şeyin ne olduğu" kalıbından gelmektedir, dolayısıyla bir bir şeyin "ne olduğunu" söylediğimizde onun özünü dile getirmekteyiz. Özün bu ifadesi tözün formuna "denk gelmektedir", ki bu dildeki bir ifadenin ifade ettiği şey arasındaki uyum üzerine kurulu doğruluk teorisi tarih boyunca en yaygın kabul gören doğruluk teorisidir ve hâlâ daha destekçileri bulunmaktadır.
Aristoteles'in Metafizik kitabının en ünlü cümlelerinden birisi, pek çok farklı şekilde yorumlanabilecek olan "varlığın farklı farklı söylendiği" iddiasıdır. Metafizik kitabının temel amacı varlığı varlık olarak incelemek olduğu için Aristo varlığın farklı anlamlarda kullanıldığı, dolayısıyla bu anlamların açıklaması gerektiğini söyler. Aristo'ya göre en temel anlamıyla varlık tözdür ve Aristoteles'in töz için kullandığı Antik Yunanca kelime "ousia" soyur anlamda "varlık" anlamına gelir, ancak Aristo'ya göre bütün varlıklar töz değildir, yalnızca canlı varlıklar tözdür çünkü ancak canlı varlıklardan bahsederken gerçekten var olan tözlerden bahsedebiliriz. Bunun nedeni tözlerin madde ve formdan oluşmalarıdır, form tözün özünü oluştururken, madde bu formun hareketini ve değişimini sağlar, madde ve formun bir bütünlük halinde var olduğu tek varlıklar canlılardır. Örneğin insan üretimi nesneler formlarını insanların onlara verdiği dışsal bir etki sonucu alırlar, oysa canlılar formlarını kendi özlerinde sahip oldukları özelliklerle kazanırlar. Doğa ise bir bütün olarak formunu Tanrı tarafından almaktadır, yani bütün doğa olayları Tanrı'nın etkisiyle harekete geçerek varoluşlarının biçimini kazanırlar, canlılar ise kendi hareketlerini kendileri belirlerler. Aristo'ya göre madde belirsizdir, var olan her form maddenin aldığı bir biçim olduğu için maddenin kendi biçimini bilemeyiz, ancak aldığı formu bilebiliriz. Dolayısıyla Aristo'nun form anlayışı var olan şeylerin hareketliliklerinde geçirdikleri evreler ve bu evrelerde kazandıkları işlevlerdir, Aristo canlıların formlarını yaşamsal işlevleri üzerinden inceler ve canlılıklarını oluşturan özleri canlılıklarını sağlayan işlevler üzerinden tanımlar.
Bir şeyi tanımlamak tözün özünü yani formunu ifade etmektir ve Aristoteles'in bilim anlayışı bir şeyin tanımlanması ve bu tanımdan mantıksal olarak çıkan sonuçların incelenmesidir. Fakat bir şeyin özünün bilinebilmesi için o şeyin formunun geçirdiği hareketin bütünlüğü içinde bilinmesi gerekir. Hareket Aristo'ya göre nedensellik sürecidir, dolayısıyla tözün anlaşılabilmesi için nedenselliğin araştırılması gerekir. Aristo'nun neden kavramı "aitia" bugünkü modern bilimde kullandığımız neden anlayışından oldukça farklı biçimde daha çok "sorumluluk" anlamına gelir. Dört farklı neden olduğunu iddia eden Aristo'nun bu anlamda bir şeyin hareketinden sorumlu olan dört farklı etmenden bahsettiği söylenebilir. Bunlar madde, form, etki ve sonuçtur. Maddi neden sadece bir şeyin maddesi olabilir, örneğin mermer bir heykelin maddi nedeni mermerdir, mermer heykelin maddesinden mermer "sorumludur". Fakat aynı zamanda Aristo maddenin kendinin özelliklerinden de bahseder, Aristo'ya göre madde ateş, su toprak ve havadan oluşmaktadır ve bütün bu elementlerin doğal konumları vardır, yani toprak doğal olarak en aşağıda, üstünde su, onun üstünde hava en üstte de ateş bulunmaya çalışır, bu nedenle içinde fazla toprak olan bir cisim daha ağırdır ve doğal bir konumu olan yere gitmek ister, bu nedenle de ağırdır, aynı şekilde içinde daha fazla hava veya ateş olan şeyler daha hafiftir. Aristoteles'in en ilginç argümanlarından birisi her temel elemente denk gelen hayvanlar olduğu iddiasıdır, su hayvanları balıklar, toprak hayvanları bizim gibi karada yaşayan canlılar, hava hayvanları ise kuşlardır. Ateş hayvanları ise, örneğin ejderhalar, ateş en yukarıda olduğu için bizim göremeyeceğimiz kadar yukarıda yaşıyor olmalılardır, dolayısıyla Aristo ateş hayvanlarının Ay'da yaşadıkları sonucuna varır. Ay'dan daha yukarıdaki gök cisimlerininse hareketleri mükemmel olduğu için maddelerinin farklı olması gerektiğini savunan Aristo, onların maddesinin tanrısal bir madde olan "eter" olduğunu iddia eder.
Kendisinden önce filozofların temel olarak maddi ve etkisel nedeni araştırdığını iddia eden Aristo Platon'un form ve sonuçla ilgili söylediklerinin yetersiz olduğunu iddia eder. Aristo'ya göre hareketin kendi formun hareketidir, dolayısıyla formları tam da şeylerin hareketliliğinde incelemek gerekir, fakat bu formların hareketinin bütünü görmeyi gerektirir, yani hareketin nereden başladığını (maddi neden), hangi etkilerle ilerlediğini (etkisel neden), hangi biçimlere büründüğünü (formal neden) ve hangi işlevleri, amaçları yerine getirdiğini (sonuç) incelemek gerekir. Aristo'ya göre bir form ancak bir sonuçla ilişkisi içerisinde nasıl bir işlevi gerçekleştirdiğiyle ilişkili olarak anlaşılabilir, yani bütün nedensellik ilişkileri hareketin sonunda geldikleri noktaya göre değerlendirilmelidir. Antik Yunanca sonuç anlamına gelen "telos" aynı zamanda amaç anlamına da gelmektedir, dolayısıyla Aristo nedensellik süreçlerinin sonunda vardıkları noktaların o nedenselliklerin en başından beri gelmeyi amaçladıkları hedefleri olduğunu ve bu süreç boyunca da maddenin büründüğü biçimlerin yani formların ve çeşitli etkilerin hepsinin en temelde bu amacı gerçekleştirmek olduğunu iddia eder. Aristo'nun bu teleolojik düşünme biçimi tarih boyunca pek çok tartışmaya yol açmıştır, özellikle cansız nesnelerin hareketini bir sonucu olduğu yönünde yorumlayarak anlamaya çalışmanın bilime zarar verdiği ve yanlış yönlendirdiği pek çok kere iddia edilmiştir, bugün modern bilimde Aristoteles'in nedensellik teorisi tamamen geçersizdir.
Fakat Aristo'nun potansiyel ve faaliyet üzerine olan düşünceleri hâlâ daha güncelliğini korumaktadır. Aristo'nun potansiyel için kullandığı kelime "dunamis" güç, kapasite demektir, faaliyet için ise iki kelimeyi çoğunlukla birbirinin yerine kullanır "enthelekheia" tamamlanmışlık ve "energeia" işler halde olma, faaliyet halinde olma. Dunamis kelimesi Aristo'dan önce çok kullanılan bir kelime olduğu için Aristo önce bu kelimenin diğer anlamlarını inceler ve bu anlamların hepsinin bir çeşit özne-nesne ikiliği üzerine kurulu olduğu sonucuna varır, örneğin bir yükü kaldırma gücü, rüzgara karşı durma gücü gibi. Fakat enthelekheia ve energeia kelimelerini Aristo üretmiştir ve günümüzde kullanılan enerji kelimesi energeia'dan gelir. Aristo potansiyel ve faaliyet arasındaki ilişkinin ancak birbirlerine göre, birbirleriyle ilişki halinde anlaşılabileceğini söyler, bir potansiyel gerçekleşmeden önce o şeyde vardır ancak gerçekleşmeden o şeyde nasıl bir potansiyel olduğunu bilemeyiz. Potansiyel ve faaliyete bir tanım veremeyeceğini söyleyen Aristo aralarındaki ilişkiyi "analoji" yoluyla örnekler vererek bu örnekler arasındaki ortaklığa bakarak anlayabileceğimizi söyler. Örneğin bina yapan ve bina yapılmaya uygun olan arasındaki ilişki, uyuyan ve uyanık, gözleri açık gören ve görebilen fakat gözleri kapalı olan, madde ve maddeden biçimlendirilmiş olan, çalışan ve çalışmayan. (1048b1-4) Bütün bu örneklerde önemli olan bir şeyin gerçekleşmesi sürecinin bir dönüşüm süreciyle açıklaşmış olmasıdır, uyuyan insan uyandığında yeni bir duruma geçer, bir bina yapıldığında bina olma kapasitesine sahip parçalar bir dönüşüm geçirir, gözleri kapalıyken gözlerini açan insan "bir potansiyelini gerçekleştirerek faaliyete geçirmiş" olur.
Aristoya göre iki çeşit faaliyet vardır, birincil faaliyet olmayan bir şeyin ortaya çıkması, meydana gelmesi anlamındadır, örneğin insanlar potansiyel olarak yeni bir çocuk yapma kapasitesi sahipken bir çocuk yaptıklarında çocuğun dünyaya gelmesi birincil anlamda potansiyelin faaliyete geçmesidir. Fakat çocuğun sahip olduğu görmek, duymak, anlamak gibi potansiyellerini faaliyete geçirmesi ve yaşamını sürdürmesi ikincil faaliyettir. Dahası, örneğin matematik öğrenmek birincil faaliyettir, fakat matematik kullanarak problem çözmek ikincil faaliyettir. Aristoteles'e göre maddeye formunu veren ve onu harekete geçiren maddeden arınmış temel bir neden olması gerekir ki madde sonsuz hareketine devam edebilsin, bu şeyin saf ikincil faaliyet halinde kendinin bütün potansiyellerini gerçekleştiren bir töz olması gerekir, bir tane olması gerekir ki doğanın uyumu ve güzelliği oluşa bilsin, bu şey mükemmel olmalıdır, dolayısıyla hiç değişim geçirmemelidir, değişim geçirmediğine göre dışardan etkilenemez dolayısıyla sadece kendi kendi düşünmelidir, aynı şekilde kendi hareket edemez, fakat bütün hareketin nedeni olmalıdır, elbette ki bu maddeden bağımsız bütün evrene uyumunu, güzellini ve düzenini veren mükemmel mutlak ikincil faaliyette yalnız kendi kendini hiç değişmeden düşünen bir ve tek hareket etmeyen hareket ettirici yalnızca Tanrı olabilir.
Aristo'ya göre Tanrı evrene dair bütün nedenleri kendi içinde barındırır, dolayısıyla evrenin hem formal, hem etkisel hem de amaçsal yani sonucundan sorumlu nedendir. Örneğin canlıların neden türler halinde yeni nesiller doğurduklarına verdiği cevap birey olarak ölümlü oldukları için yaşamsal türsel olarak devam ettirerek Tanrı'ya benzemeye çalışmalarıdır der. Benzer şekilde Can Üzerine kitabında akla bilme faaliyetini veren ikincil faaliyetin tam da tanrının özelliklerine sahip biçimde ezeli ve ebedi, maddeden bağımsız ve evrensel olması gerektiğini söyler. Fakat bu konuda Aristo'nun tam olarak nasıl bir iddiası olduğu, Tanrı ve insan aklı arasında nasıl bir ilişki kurduğu kısmı tartışmalıdır.
Çeviriler
- Türkçede Aristoteles Çevirileri
Aristoteles, Atinalıların Devleti, (Çev., F.Akderin), 1. Baskı, Alfa Yayınları, İstanbul 2005.
Aristoteles, Eudemos’a Etik, (Çev., S. Babür), Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, 1999.
Aristoteles, Fizik, (Çev., S. Babür), 2. Baskı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2001.
Aristoteles, Gökyüzü Üzerine, (Çev., S.Babür), 1. Baskı, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, 1997.
Aristoteles, İkinci Çözümlemeler, (Çev., A. Houshiary), Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2005.
Aristoteles, Kategoriler, (Çev., S. Babür), 2. Baskı, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 2002.
Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, (Çev., S. Babür), Kebikeç Yayınları, Ankara, 2005.
Aristoteles, Peri Poetika - Şiir Sanatı, (Çev., Murat Temelli), Ark Kitapları, İstanbul,2011
Aristoteles, Poetika, (Çev., İsmail Tunalı), Remzi Kitabevi, İstanbul, 1987.
Aristoteles, Poetika (Şiir Sanatı Üzerine), (Çev., Samih Rifat), Can Yayınları, İstanbul, 2007.
Aristoteles, Poetika, (Çev., Yılmaz Onay), Mitos-Boyut Yayınları, İstanbul 2008.
Aristoteles, Poietika (Şiir Sanatı Üzerine), (Çev., N. Kalaycı), Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara, 2005.
Aristoteles, Yorum Üzerine, (Çev., S. Babür) 2. Baskı, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 2002.
- Önemli Fransızca Çeviriler
Aristote, Notes Sur L'Histoire des Animaux D'Aristote, Paris, 1783
Notlar
- ^ Aristoteles terimi, Türk Dil Kurumu'nun yabancı özel isimlerin yazılışı kuralına göre Arapça ve Farsça eserlerden yapılan çeviriler ile Türkçeye yerleştiği Aristo şeklinde yazılması önerilse de her iki isim de Türkçe akademik kaynaklarda yaygın olarak kullanılmaktadır.
Dış bağlantılar
- Aristoteles, IEP (İngilizce)31 Mart 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- ^ "Yabancı Özel Adların Yazılışı". tdk.gov.tr. 24 Eylül 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 28 Temmuz 2014.
- ^ "Google Akademik'te Aristo araması". scholar.google.com.tr. 6 Aralık 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 28 Temmuz 2014.
- ^ "Google Akademik'te Aristoteles araması". scholar.google.com.tr. 6 Aralık 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 28 Temmuz 2014.
- ^ a b c d e f Shields, Christopher (2012). The Oxford handbook of Aristotle. Oxford: Oxford University Press. ISBN .
- ^ Irwin, Terence; Fine, Gail, eds. (1996). Aristotle: Introductory Readings. Hackett Pub. ISBN 978-0-87220-339-6.
- ^ Barnes, Jonathan (1995). "Life and Work". The Cambridge Companion to Aristotle. Cambridge University Press. ISBN 978-0-521-42294-9.
- ^ "Soul and Mind in Greek Thought. Psychological Issues in Plato and Aristotle". Marcelo D. Boeri, Yasuhira Y. Kanayama, Jorge Mittelmann. Springer. 6 Haziran 2018. 12 Haziran 2020 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 12 Haziran 2020.
- ^ Aristotle (1984). Lord, Carnes. ed. The Politics. University of Chicago Press.
- ^ a b c Green, Peter (1991). Alexander of Macedon. University of California Press.
- ^ "Aristotle's Sojourn in Assos". Anton-Hermann Chroust. Historia: Zeitschrift für Alte Geschichte. 1972. 8 Haziran 2020 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 7 Haziran 2020.
- ^ "περιπατητικός An Intermediate Greek-English Lexicon". Henry George Liddell, Robert Scott. Oxford. Clarendon Press. 1889. 6 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 12 Haziran 2020.
- ^ "Peripatetic School - Oxford Classical Dictionary". David John Furley. Oxford University Press. Mart 2016. 12 Haziran 2020 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 12 Haziran 2020.
- ^ Jones W. T. (1980). The Classical Mind: A history of Western Philosophy. Horcourt Brace Jovanovich. .
- ^ Cicero, Topikler I, 3; Acad., II, 38, 119
- ^ The Cambridge Companion to Aristotle. JONATHAN AUTOR BARNES (İngilizce). Cambridge University Press. 1995. s. 404. 7 Haziran 2020 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 7 Haziran 2020.
- ^ Unger, G. F. (1 Ocak 1882). "26. Zu Strabon". Philologus. 41 (1-4). doi:10.1524/phil.1882.41.14.537a. ISSN 2196-7008.
- ^ Philosophy in the Hellenistic and Roman Worlds. Peter Adamson (İngilizce). Oxford University Press. 27 Ağustos 2015.
- ^ The Cambridge Companion to Aristotle. Jonathan Autor Barnes (İngilizce). Cambridge University Press. 27 Ocak 1995. ss. 10-15. ISBN . 7 Haziran 2020 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 12 Haziran 2020.
- ^ Peter John Rhodes. A Commentary on the Aristotelian Athenaion Politeia (Oxford University Press), 1981, 1993: introduction, pp. 2–5.
- ^ School of Athens.
- ^ Stewart 2019.
- ^ Critique of Pure Reason. Immanuel Kant (İngilizce). Cambridge University Press. 2009. s. Bvii. 12 Haziran 2020 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 12 Haziran 2020.
- ^ "The Philosopher's Toolkit: Aristotle's Logical Works - History of Philosophy without any gaps". Peter Adamson. Oxford University Press. 29 Mayıs 2011. 30 Eylül 2011 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 12 Haziran 2020.
- ^ "category (n.)". Douglas Harper. www.etymonline.com. 1 Mayıs 2019 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 12 Haziran 2020.
- ^ Aristoteles, Kategoriler, 2b.5
- ^ Horsten, Leon and Pettigrew, Richard, "Introduction" in The Continuum Companion to Philosophical Logic (Continuum International Publishing Group, 2011), p. 7.
- ^ Aristoteles, Fizik, 193a. 10-15
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Bu madde Vikipedi bicem el kitabina uygun degildir Maddeyi Vikipedi standartlarina uygun bicimde duzenleyerek Vikipedi ye katkida bulunabilirsiniz Gerekli duzenleme yapilmadan bu sablon kaldirilmamalidir Mayis 2011 Aristoteles Grekce Ἀristotelhs Aristoteles Grekce telaffuz aristotelɛːs c MO 384 c MO 322 veya kisaca Aristo Antik Yunanistan da klasik donem araliginda yasamini surdurmus olan Yunan filozof polimat ve bilgedir AristotelesAristoteles in y MO 330 da Yunan heykeltiras Lysippos tarafindan bronzdan yapilan bustunun Roma doneminde mermerden yapilmis orijinal aslina ek olarak kaymaktasindan harmani eklenmis kopyasiDogumuMO 384 Stagira Calcidian LigiOlumuMO 322 62 yasinda Euboea Makedonya KralligiCagiAntik Cag felsefesiBolgesiBati felsefesiOkuluPeripathos Aristotelescilik Peripatetik EkolIlgi alanlariFizik metafizik siir tiyatro muzik retorik politika hukumet etik biyoloji zoolojiOnemli fikirleriMantik Altin ortaEtkilendikleri Platon DemokritosEtkiledikleri Bati felsefesi Buyuk Iskender Theophrastos Thomas Aquinas Hegel Heidegger Biruni Ibn i Sina Farabi Kindi Ibn Rusd Ibn i Heysem Platon ile birlikte dusunce tarihinin en onemli filozoflarindan olan Aristo mantik fizik biyoloji zooloji astronomi metafizik etik estetik ruh psikoloji dilbilim ekonomi siyaset ve retorik gibi pek cok disiplinde cogu o disiplinin kurucusu olan eserler vermis eserleri 16 ve 17 yuzyilda modern bilim gelisene kadar Avrupa ve Islam cografyasindaki bilimsel faaliyetin temelini olusturmustur Gunumuzde kullanilan pek cok bilimsel terim ve arastirma metodu kendine dayanan Aristo tarih boyunca ozgun felsefi dusuncelerin ve tartismalarin bilimsel goruslerin ve arastirmalarin kaynagi olmus ve olmaya da devam etmektedir Hayati hakkinda cok az sey bilinmektedir Kuzey Yunanistan daki antik Stagira sehrinde dogmus Makedon krali II Filip in doktoru olan babasi Nicomachus Aristo cocukken olmus ve Makedonya sarayinda hocalar tarafindan buyutulmustur 17 18 yaslarinda Atina daki Platon un Akademi sine katilmis ve yirmi yil kadar orada kalmistir c MO 347 Platon oldukten kisa zaman sonra MO 343 te Makedon II Filip in istegiyle Makedonya sarayinda Buyuk Iskender e hocalik yapmistir Daha sonra Atina ya donup Lyceum da Platon unki gibi bir okul kuran Aristo burada pek cok takipci edinmistir ve bugun kendine atfedilen dusuncelerin cogunu bu donemde urettigi dusunulmektedir Aristoteles ismiyle gunumuze kalan eserlerin nasil uretildigi veya toplandigi tam olarak bilinmese de gunumuze kalan metinlerin basilmak icin hazirlanmis yazilardan cok ders anlatimi icin olusturulmus taslaklar ya da ders notlari oldugu dusunulmektedir Buna ragmen bu metinler Gec Antik Cag Orta Cag ve Ronesans boyunca bilim pratigini belirlemis ornegin astronomi hakkindaki iddialari Kopernik in fizik hakkindaki dusunceleri Galileo ve Newton un calismalariyla asilabilmis klasik mekanik modern kimya ve biyoloji sistematik bilimler haline gelene kadar doga ve hayvanlar hakkindaki gorusleri etkisini baskin bicimde surdurmeye devam etmistir Mantikla ilgili ilk bicimsel incelemeleri sunan Aristo Frege ye kadar mantikla ilgili calismalarin temelini olusturmustur Bu eserlerinin en onemlileri arasinda Metafizik Kategoriler Fizik Nikomakhos a Etik Politika Ruh Uzerine ve Poetika sayilabilir Helenistik donemde diger dusunce okullari kadar populer olmasa da ogretilerini takip edenlerce fikirleri aktarilmis Epikurculuk ve Stoacilik uzerinde cesitli etkileri olmustur Ancak asil etkisini erken Hristiyanligin neo Platonizmi nde Orta Cag in Hristiyanlik teolojisinde Islam felsefesinde ve skolastik dusuncede gosteren Aristo Islam dusunurleri tarafindan muallim i evvel yani ilk ogretmen olarak anilmis Thomas Aquinas biricik ornegini teskil ettigini dusundugu icin ona sadece filozof demis Heidegger felsefede kavramin ancak Aristo ile kendini buldugunu iddia etmistir Felsefe tarihi boyunca neredeyse hic gundemden dusmeyen Aristo gunumuzde ozellikle metafizik ve etik alanlarinda guncel tartismalara katkida bulunmaya devam etmektedir HayatiO donemde gayet yaygin bir isim olan adinin anlami en iyi amac gaye olan Aristoteles in hayatiyla ilgili bilgiler oldukca sinirlidir Antik Cag dan gunumuze kalan belgelere dayanarak Aristo nun MO 384 veya 385 te gunumuzde Athos tepesi olarak adlandirilan tepenin yakinlarinda ufak bir Makedonya kenti olan Stageira da Makedonya krali II Amyntas in Philippos un babasi hekimi olan Nikomakhos un oglu olarak dunyaya geldigi dusunulmektedir MO 367 veya 366 da 17 18 yasinda Platon un Atina daki Akademi sine girmesiyle Platon un en parlak ogrencilerinden biri olan Aristo Platon un okulundayken okuma tutkusuyla tanindigi ve okuyucu lakabini edindigi soylenir Helenistik donemden once felsefe daha cok karsilikli konusma ve tartisma biciminde yapildigi icin Aristo nun metinlere yonelmesi farkli bir etkinlik olarak gorulmus olabilecegi gibi bu lakap daha sonraki Aristo okurlari tarafindan Aristo nun metinlerinin kendinden onceki filozoflara gondermelerle dolu olmasi nedeniyle verilmis de olabilir Bu donemde hicbiri gunumuze butunuyle kalmamis olan diyaloglarini yazmaya basladigi dusunulmektedir Platon MO 347 de oldugunde Akademi nin basina yegeni Spevsippos gecmistir Aristo nun Atina dan ayrilmasina genellikle bu durum temel neden olarak gosterilse de o donemde Makedonya nin guclenmesi ve diger Yunan sehir devletlerini tehdit etmesi sonucu gelisen Makedon dusmanliginin da Atina dan ayrilmasinda etkili oldugu dusunulebilir Ksenokratos la beraber bulundugu Assos kentinin tirani Atarnevus lu Hermias in yanina danisman olarak gider bu sirada en onemli ogrencilerinden biri olan Theophrastus la beraber ozellikle Midilli adasinda hayvanlar bitkiler ve cografya hakkinda pek cok gozlem inceleme ve deney yaptigi bu konulardaki metinlerini dolduran orneklerin cogunu bu donemde topladigi dusunulmektedir Midilli deyken Hermias in yegeni ya da evlatlik kizi Puthias la evlenir ve yine Puthias adinda bir kizi olur 343 te Pella daki Bugun Ayii Apostili Makedonya krali II Filip in sarayina danisman olarak gider Jean Leon Gerome Ferris in Aristoteles Iskender e ders veriyor adli eseri Burada Filip in oglu ve daha sonra ordusunda general Iskender oldukten sonra sirasiyla biri Yunan yarimadasinda digeri Misir da kral olacak olan Cassander ve I Ptolemaios a hocalik yapar Antik Cag filozoflarinin hayatlariyla ilgili cogu rivayete dayanan bilgilerden olusan bir biyografi kitabi yazmis olan Diogenes Laertius 341 yilinda Persler in eline dusen Hermias in oldurulunce Aristo nun Delfi de ona bir anit yaptirdigini ve bu anita onun anisina bir siir yazdigini aktarir ve siire de yer verir Aristo nun Perslere karsi etnik ayrimcilik yaptigi Yunanlari Perslerden daha ustun gordugu ogrencilerine Yunanlara karsi iyi davranan fakat ayni duzeyde Perslere kotu davranan lider olmalari gerektigini ogrettigi soylense de ancak zaten Pers dusmanligi ve dostuna iyi dusmanina kotu davran normu Antik Yunan toplumunda Aristo ya kadar en az iki yuzyildir yaygin bicimde gorulmektedir Ayrica Aristo felsefesiyle ogrencilerinin liderlikleri arasinda net bir oruntu gorulmemekte Aristo nun bu donemde seckin ogrencilerine ne ogrettigi bilinmemektedir Mieza Makedonya Yunanistan daki Aristoteles Okulu Filip in olumuyle MO 335 yilinda Iskender Makedonya krali oldugunda Aristoteles Atina ya donup daha oncesinde de felsefe amaciyla kullanilmis bir yer olan Atina kent merkezine yakin Lukeion da kendine ait bir felsefe okulu kurar ve takipcilerine ya rivayete gore Aristo ogrencileriyle dolasarak tartistigi icin ya da bir tur cevresi sutunlarla cevrili avlu ya da galeri olan mimarinin adindan dolayisiyla Peripatetikler denmistir bu isim hem etrafinda yuruyenler hem de bir alani cevreleyen mimari yapi anlamina gelebilir Burada on iki sene ders veren Aristo esi Puthias olunce Herpullis le evlenir ve Nikomakhos adinda bir oglu olur Gunumuze kalan metinlerinin cok buyuk ihtimalle bu donemde Aristo ya da ogrencileri tarafindan yaptiklari tartismalara dair notlar oldugu ve okul disinda paylasilmadigi dusunulmektedir MO 323 te Buyuk Iskender in olmesi sonrasi Atina da Makedon karsiti bir tepki dalgasi olusunca Makedon olan Aristoteles e karsi dine saygisizlik davasi acilmasi soz konusu olur Bir olumluyu Hermias i anisina bir ilahi yazarak olumsuzlestirmekle itham edilir Bunun uzerine Aristoteles Sokrates in yazgisini paylasmak yerine Atina yi terk etmeyi secer kendi deyisiyle Atinalilar a felsefeye karsi ikinci bir suc islemeleri firsatini tanimak istemez Annesinin memleketi olan Egriboz Evboia adasindaki Helke ye siginir Ertesi yil MO 322 de altmis iki yasinda hayatini kaybeder YapitlariAristoteles in yazilari iki kumeye ayrilir Aristoteles tarafindan yayimlanan ancak bugun kaybolmus yazilar Aristoteles tarafindan yayimlanmamis hatta yayina yonelik hazirlanmamis fakat muhafaza edilmis olan yazilar Kaybolan yapitlari Ilk kisim yazilar disrak yapitlar olarak adlandirilirlar Disrak yani ἐ3oterika terimini Aristoteles kendi Lykeion dan daha genis bir okuyucu kitlesine yonelik eserleri icin kullanmistir Bu yapitlar diger bircok Antik Cag metni gibi miladi izleyen ilk asirlarda kaybolmus ve gunumuze yalnizca baska yazarlarin alintilarindan kalan parcalar ulasmistir Bu yapitlar konu ve islenis itibariyla Platon unkilere benzer bicimde diyalog olarak yazilmistir Cicero Aristoteles in stilinin puruzsuzlugu nu ovup yazisinin akisini altin bir irmak a benzetirken cok buyuk ihtimalle bu yapitlara gondermede bulunmaktadir cunku bizim elimize ulasan diger turdeki metinler dil ve bicim acisindan vasat daha cok konusma diline yakin metinlerdir Bu metinler buyuk olcude Platoncu temalari gelistirmekte hatta bazen Platon un calismalariyla ayni dogrultuda daha oteye giden iddialar sunmaktadir Bu cizgide ornegin Evdemos diyalogunda ruhla beden arasindaki baglari doga karsiti bir birliktelik olarak nitelendirip Tyrrhen korsanlarinin tutsaklarini bir cesede baglayarak yaptiklari iskenceye benzetir Fakat genel olarak bu yayimlanan metinlerin hicbiri elimize ulasan metinlerdeki kadar guclu argumanlar vermemekte daha cok genelgecer toplumsal normlari ve Platon u dogrular gorunmektedir Aristoteles in yayima yonelik olmayan eserlerinde ise ornegin Ruh Uzerine de Platon u ve ondan sonra gelen Platonculari elestirdigini cok net gorebiliriz Dahasi pek cok noktada Platon la cok temel gorus ayriliklarina sahip olan Aristo pek cok baska acidan da genelgecer toplumsal kanilarla oldukca zitlasmaktadir Bu durum felsefe tarihcilerini Aristo nun nasil anlasilmasi gerektigiyle ilgili cesitli iddialara goturmustur Kimileri Aristo nun yayimladigi diyaloglarini Platon un okulundayken yazdigini bu nedenle Platon un iddialarini savunan metinler urettigini ancak kendi ozgun dusuncelerini daha sonra gelistirdigini iddia etmektedir Fakat ote yandan Aristo nun toplumsal alanda gorunurlukle filozoflar arasi yapilan tartismalarin duzeyi arasinda bir ayrim gordugunu dolayisiyla yayimladigi eserlerin felsefe bilmeyen insanlara yonelik oldugu icin oyle yazildigini okulunda yakin ogrencileriyle beraber cok daha farkli bir tartisma pratigi benimsedigini iddia edenler de bulunmaktadir Bu gunumuze ulasamayan yayimlanmis yapitlarin basta gelenleri sunlardir Evdemos ya da Ruh Ustune Platon un Phaidon unun izinde Felsefe Uzerine Metafizik in kimi temalarinin ayirdina varabildigimiz bir tur tutum ibrazi yazisi Protreptik felsefi hayata tesvik Gryllos ya da Retorik Uzerine Isokrates e karsi Adalet Uzerine Politika nin bazi temalari burada gorulebilir Asalet Uzerine ve Solen Korunan yapitlari Ikinci kume Aristoteles in buyuk olasilikla Lykeion daki derslerini vermek icin kullandigi notlardan olussa da bu konuyla ilgili kesin bir bilgi yoktur Bu yapitlardan esoterik icrek bazen de akroamatik yani sozel ogretime yonelik yapitlar olarak bahsedenler bulunmaktadir Antik Cag dan itibaren bu metinlerin nasil korundugu uzerine romansi bir anlati yayilmistir Bu hikayenin gercekligiyle ilgili hicbir kanit bulunmadigi dahasi tam tersi yonde pek cok kanit oldugu halde bu hikaye tarihteki en onemli Aristoculardan biri olan Afrodisyanli Iskender tarafindan aktarildigi icin pek cok tarihciyi dusundurmektedir Afrodisyanli Iskender in MS 2 yuzyilda aktardigi hikayeye gore Aristoteles ve Theophrastos un elyazmalari Theophrastos tarafindan eski okul arkadasi Nelevs e birakilmis Nelevs in cahil varisleri metinleri Bergama krallarinin kitapsever acgozlulugunden korumak amaciyla Skepsis te bir magaraya gommusler uzun zaman sonra MO 1 yuzyilda bunlarin torunlari yazmalari altin pahasina Peripatetisyen Teoslu Apellikon a satmislar Apellikon bunlari Atina ya goturmus son olarak Mithridates le savastigi sirada Roma imparatoru Sulla Atina daki kitapligi ele gecirip Roma ya tasimis Orada da bu kitaplik Tyrannion tarafindan satin alinmis Lykeion un son yoneticisi Rodoslu Andronikos MO 60 civarinda Aristoteles in ve Theophrastos un akroamatik eserlerinin ilk redaksiyonunu yayimlamakta kullanacagi nushalari ondan almis Bu anlati pek tutarli gozukmuyor Zira Aristoteles in olumunden sonra kesintisiz olarak etkinligine devam eden Lykeion un nasil olup kurucusunun elyazmalarini yitirmis olabilecegini anlamak guc Dahasi bu metinlerin kendilerinin Aristoteles oldukten sonra ogrencileri tarafindan onun ogretilerini bir okul mufredati formatina getirme cabasi sonucu uretilmis olmasi da mumkun Her halukarda Aristoteles in yapitlarinin ilk onemli yayimi Andronikos unki Belki de bu nedenle Aristoteles in yapitlari bu donemden yani filozofun olumunden uc asir kadar sonra daha etkili olmaya baslamis olabilir Fakat bu doneme kadar Aristoteles in takipcileri kaybolmamislar sadece Epikurculer Stoacilar ve supheciler kadar baskin olmamis onlar kadar onemli gorulmemislerdir Buradan cikan onemli bir sonuc metafizik gibi metinlerin isimlerinin daha sonradan Aristo nun takipcileri tarafindan uretilen isimler olmalari dahasi metinlerin sirasinin mantiksal akisinin ve pek cok argumanin yerinin de yine Aristo nun takipcileri tarafindan duzenlenmis olmasi Metinlerin ne kadarinin Aristo nun ozgun fikirleri oldugunu bilmedigimiz gibi bize Aristo nun adi altinda ulasan metinlerdeki iddialarin ne kadarindan Aristo nun haberdar oldugunu da bilmiyoruz Bu durum birbirinden oldukca farkli konularda pek cok felsefi teori ortaya atan Aristoteles metinlerinin butunlugunun yorumlanmasi ve tartisilmasi konusunda oldukca buyuk problemler yaratmis tarih boyunca Aristoteles in metinlerine yazilan serhler felsefe tarihi uretiminin onemli bir kismini olusturmaktadir Ote yandan Andronikos un metinleri hem mantiksal hem de didaktik kaygilar guden bir duzene oturttugunu goruyoruz ornegin mantigin bilimsel incelemelerden fizigin de metafizikten once gelmesi gibi Dahasi konu bakimindan da dilin dogru kullanimina dair normatif kurallarla baslayan Aristo kulliyati fizik anatomi hayvanlar metafizik etik ve retorik sirasiyla ilerlemektedir ki bu da egitimin nasil yapilmasi gerektigiyle ilgili onemli fikirler vermektedir Fakat Aristoteles metinlerine verilen bu sistematik bicimin Aristoteles tarafindan ne kadar dusunuldugu ya da savunuldugu tartismaya aciktir Dahasi Orta Cag da Aristoteles adiyla toplanan metinler temel bilim faaliyeti haline geldiginde eklemeler cikarmalar ve formal degisiklikler artmis olmalidir Bir yorum calismasi bu metinlerin yalniz icerigini degil ayni zamanda Aristotelesci egitimin yani Platon un metinlerinde gordugumuz Sokrates ten farkli olarak kendine ozgu nitelikleri olan Aristoteles okulunun kendine ozgu ozelliklerini de goz onunde bulundurmalidir Aristotelesci egitimde karsimizdaki yazarin tutumu bir hoca nin soyleminin ogrencileriyle direk olmasa da retorik bir diyalog icinde kurulan cogu zaman gecmis filozoflardan alintilarla hatta Homeros gibi sairlere gondermelerle ilerleyen ortaya attigi tezlerin sonuclarini tartismaya acan ve acik kapilar birakan bicimdedir Boylelikle Aristoteles in yapitlarinda bir doktrinin dogmatik sunumuna degil guclukler ve celiskiler arasindan kendine yol acan zaman zaman uzun ve zorlu argumanlardan gecen zaman zamansa cevaplayamadigi sorulari yarina birakan bir hakikat soyleminin olusumuna tanik oluyoruz Aristoteles in incelemelerinde oldukca az sayida cok net bir bicimde formal olarak ifade edilmis cikarim bulunmasi bu incelemelerin silojistik uslupta degil de Antik Yunanca daki anlamiyla diyalektik yani ortaya atilan goruslerin sonuclarinin diger insanlarla beraber tartisilmasi ve karsilastirilmasi sonucu hipotezlerden dogrulara ulasma surecine dayali bir yapida olmasi metinleri okurken unutulmamalidir Corpus Aristotelicum Aristo nun metinlerine referans vermek icin gunumuzde 19 yuzyilda August Immanuel Bekker tarafindan hazirlanmis olan toplu basimin paragraf sayilari kullanilmaktadir Bu metinlerden Aristo ya ait olmadigi kanitlanmis olanlarin ustu cizilmistir Atinalilarin Devleti 1890 da arkeolojik kazilarda bulunan bir papirus sayesinde ortaya ciktigi icin bu basimda yer almamaktadir Sorunlar Magna Moralia ve Ekonomikler in ise ozgunlugu sorgulanmaktadir Mantik Raphael in 1509 tarihli Atina Okulu freskinde Platon solda ve Aristoteles Aristoteles Nikomakhos Etigi ni tutar ve kendi gorusunu ickin gercekcilik icinde temsil eden yeryuzunu isaret eder Platon ise Formlar Teorisi ni isaret ederek gokleri isaret eder ve Timaeus unu tutar Organon Yuklemler ya da Kategoriler Yorum Uzerine Birincil Analitik ya da Birincil Cozumleme Ikincil Analitik ya da Ikincil Cozumleme Topikler ya da Yaygin Dusunceler Sofistiklerin CurutulmesiDoga felsefesi Fizik Fizik Fysikh Physica Gokyuzu Uzerine Perὶ oὐranoῦ De Caelo Ortaya Cikma ve Yok Olma Uzerine Gok Cisimleri Uzerine Metewrologika Kosmos Uzerine Perὶ kosmoy De Mundo Can Uzerine ya da Ruh Uzerine Perὶ psyxῆs De Anima Kisa Doga Yazilari Parva Naturalia Duyular Uzerine Perὶ aἰs8hsews Ani ve Animsama Uzerine Perὶ mnhmhs kaὶ ἀnamnhsews Uyku ve Uyanma Uzerine Perὶ ὕpnoy kaὶ ἐgrhgorews Ruyalar Uzerine Perὶ ἐnypniwn Uykuda Kehanet Uzerine Perὶ tῆs ka8 ὕpnon mantikῆs Uzun Omur ve Kisa Omur Uzerine Perὶ makrobiothtos kaὶ braxybiothtos Genclik ve Ileri Yas Uzerine Yasam ve Olum Uzerine Soluma Uzerine Perὶ neothtos kaὶ ghrws Perὶ zwῆs kaὶ 8anatoy Perὶ ἀnapnoῆs Nefes Uzerine Perὶ pneymatos Hayvanlarin Tarihi Uzerine Perὶ tὰ zῷa ἱstoriai Historia Animalium Hayvanlarin Kisimlari Uzerine Perὶ zῴwn moriwn De Partibus Animalium Hayvanlarin Hareketi Uzerine Perὶ zῴwn kinhsews De Motu Animalium Hayvanlarin Gelisimi Uzerine Perὶ poreias zῴwn De Incessu Animalium Hayvanlarin Olusumu Uzerine Perὶ zῴwn genesews De Generatione Animalium Renkler Uzerine Perὶ xrwmatwn Duyulan Seyler Perὶ ἀkoystῶn Fizyognomikler Fysiognwmonikὰ Bitkiler Uzerine Perὶ fytῶn Duyulduk Harikulade Seyler Uzerine Perὶ 8aymasiwn ἀkoysmatwn Mekanik Mhxanika Mechanica Sorunlar Problhmata Bolunemez Cizgiler Uzerine Perὶ ἀtomwn grammῶn Ruzgarlarin Yerleri ve Adlari Ἀnemwn 8esis kaὶ proshgoriai Melissos Ksenofanes ve Gorgias Uzerine Perὶ Melissoy Perὶ 3enofanoys Perὶ Gorgioy Metafizik Metafizik Tὰ metὰ tὰ fysika Metaphysica Etik ve politika Nikomakhos a Etik Ἠ8ikὰ Nikomaxeia Ethica Nicomachea Magna Moralia Ἠ8ikὰ megala Magna Moralia Eudemos a Etik Ἠ8ikὰ Eὐdhmeia Ethica Eudemia Erdemler ve Erdemsizlikler Uzerine Perὶ ἀretῶn kaὶ kaiῶn Politika Politikὰ Politica Ekonomikler Oἰkonomika Oeconomica Atinalilarin Yasasi ya da Atinalilarin Devleti Ἀ8hnaiwn politeia Estetik Retorik Texnh ῥhtorikh Ars Rhetorica Iskender e Retorik Ῥhtorikὴ prὸs Ἀle3andron Poetika Perὶ poihtikῆs Ars Poetica Teorik FelsefeAristoteles felsefe pratigini uc bolume ayirmistir teorik pratik ve teolojik Teorik felsefe dilin dogru kullanimlari mantik doga felsefesi fizik kozmoloji biyoloji gibi konulari ele alir Pratik felsefe ise arzular etik devlet erdemler davranislar mutlu yasam gibi konulari ele alir Teoloji ise varligin temellerinin seylerin ozunun gercekligin kendinin yani Tanrinin arastirilmasidir Teorik felsefeyle ilgili metinlerini cok genis anlamiyla mantik doga felsefesi ve metafizik olarak alt basliklara ayirabiliriz Mantik Orta Cag da verildigi Latince adiyla alet yani Organon bolumu Aristoteles in en onemli ve en etkili bolumlerinden biridir ornegin Kant cok tartismali bir iddia olsa da Aristoteles in bu eserinden kendi zamanina dek mantikta hicbir degisme ve gelisme olmadigini iddia etmistir Alti bolumden olusan bu eser modern anlamda mantik olarak adlandirdigimiz incelemeden cok daha fazlasini icerir Ilk bolum yuklemler ya da daha populer ismiyle kategoriler adlandirma uzerine dilin genel isleyis bicimine dair iddialarla baslar Kategoria Antik Yunancada iddia etmek yargilamak atfetmek yuklemlendirmek anlamlarina gelir ve Aristo bu kelimeyi seylere hangi kelimelerin nasil atfedildigini aciklamak icin kullanilir Aristo felsefesinin genel yapisini anlamak icin cok onemli olan bu bolumde bahsedilen toz kavramiyla Metafizik kitabinda toz hakkinda verilen inceleme arasindaki iliski yoruma aciktir Gunumuze kadar gelen kategori kelimesi bugunku anlamini Aristo nun meshur listesinden alir Bu liste Aristo ya gore bir seyin kac farkli sekilde adlandirilabilecegine dair bir ayrim yapar gunumuzde bu basliklarin her birinin farkli bir kategori oldugunu soyluyoruz Bu kategoriler toz nicelik nitelik iliski yer zaman konum durum etki ve etkilenim olmak uzere on tanedir fakat yapilan ayrimin ne hakkinda oldugu tartisma konusudur Kimisi bu ayrimin ontolojik temelleri oldugunu soylerken kimisi Aristo nun bu noktada sadece bir dilbilgisi analizi yaptigini iddia etmektedir Toz varligin temelini olusturur kendi kendine var olan varliktir baska bir seyde var olmaz diger butun kategoriler tozlerde var olurlar Hemen ardindan birincil tozler ve ikincil tozler ayrimi yapan Aristo ikincil tozlerin tumeller oldugunu tumellerin cok sayida nesneye atfedilebilir oldugunu soyler Ornegin Sokrates birincil bir tozdur kendi kendine var olur ve baska bir seyde var olmaz Ancak Insan ikincil bir tozdur tekil tozler var olmadan ikincil tozler var olamazlar eger dunyada hic insan yoksa insan tumelinin de varligindan bahsedemeyiz ancak bir tane bile insan olmasi insan tumelinin var olmasina yeterlidir Yorum Uzerine kitabinda kategorilerdeki incelemenin bir adim daha otesine giderek onermeler isimler ve filler degilleme tumel ve tikel onermeler ve gelecekle ilgili olasilik iceren onermelerle ilgili bir tartismaya girer Gunumuzde tumel ve tikel yargilari inceleyen mantik alaninin adini niceleme mantigi olmasinin nedeni Aristo nun tumel ve tikel olmanin onermelerin niceligi oldugunu iddia etmesinden gelir ve modern mantik buyuk oranda Aristoteles in iddialari uzerine kuruludur modern niceleme mantigi 1879 yilinda Gottlob Frege nin Aristotelesci mantik yerine yeni bir mantik sistemi ortaya atmasiyla dogmustur Felsefi acidan bu kitabin en unlu kismi gelecekteki rastlantilar problemiyle ilgili deniz savasi orneginin verildigi kisimdir Aristo eger yarin bir deniz savasi olacak dersem ve yarin bir deniz savasi olursa bu cumlem dogrudur der Fakat eger bugun deniz savasi olduguna gore cumlem dun soyledigimde de dogruydu dersek o zaman 10 000 yil ve bir gun once soylense de dogru olurdu o zaman da bu cumle bugunden once ne zaman soylense dogru olur bugun deniz savasi olmamasi imkansiz olurdu Dolayisiyla gelecekle ilgili iddialarin dogruluk degerini soyleyebilmemiz icin olayin olmasi gerekir obur turlu her sey zorunlu olarak olmak zorunda kalir o zaman da etik degerlerin ya da sorumluluklarin hicbir anlami olmaz Nedensellik acisindan olmasa da bir cesit mantiksal determinizmi reddeden Aristo nun bu iddialari determinizmin Tanri nin her seyi belirlemesi baglaminda Hristiyanlikta ve Islam da ya da butun olaylarin belirli bir nedenle oldugu uzerine kurulu modern determinizmde Leibniz tartisma konusu olmustur Antik Yunanca analitik kelimesi cozmek hem mesela bir ipi cozmek hem de mesela suda cozmek anlamina gelmektedir Birincil Analitik ya da birincil cozumlemeler hemen ardindan genel Ikincil Analitikle ya da ikincil cozumlemeler beraber dusunuldugunde gecerli cikarimlarla ilgili bir teori sunmaktadir Bu en genel anlamiyla dogru cumlelerden dogru cumlelere ulasabilmemizi saglayan bir soylem olusturma bicimidir Birincil analitik yorum uzerine kitabinda yapilan cumlelerin parcalarinin ve niceliklerinin tumel tikel incelemesi ustunden temel bir cikarim yapma bicimi tasim olarak silojism incelemesini uretir silojism Antik Yunanca birlikte soylem demektir yani kabaca beraber soylenen cumlelerin incelenmesidir Basitce bir silojism tasim cikarim uc cumleden olusur her cumle iki parcadan olusur ilk iki cumlenin bir parcasi ortaktir ve Aristo bu ortak elemana orta terim adini verir ucuncu cumlede orta terim yer almaz yalnizca birinci ve ikinci cumlenin diger bolumleri yer alir Ornegin 1 Butun yasayan insanlar canlidir 2 Sokrates yasayan bir insandir 3 Sokrates canlidir Burada yasayan insanlar orta terimken Sokrates ve canli ucuncu cumlededir dolayisiyla ilk iki cumleden ucuncu cumleyi cikarmis oluruz Aristo nun gelecekle ilgili onermelerle ilgili argumani gelecekle ilgili iddialarimizda bu orta terim ile bir cikarim yapamayacagimizdir Pek cok cikarim bicimini inceleyen Aristo cikarimlarin genel yapilarini da kategorize ederek dogru cumlelerden dogru cumleler cikarilabilmesi icin uyulmasi gereken kurallarin soyut genel yapisini birincil analitikte verdikten sonra Ikincil Analitik te bilimsel bilginin uretilmesi surecinde maddeden bahsederken nasil bir yontem izlenmesi gerektiginin arastirmasina girisir Birincil analitikte bahsedilen cikarimlar geneldir fakat maddelerin ozelliklerine gore bu cikarimlarin dogruluk degerleri degisebilir Dolayisiyla Aristo ya gore bilimsel faaliyette cikarimlar gosterimlerden yani belirli ilkelerden formal mantik kurallariyla sonuclara ulasilan ispat sureclerinden olusur Ispatin basladigi ilkeler daha onceden ispatlanmis ya da birincil ilkeler yani ispatlanamayan fakat kendi kendilerine dogru ilkelerden olusmalidir Ispat sureci dairesel olmamalidir yani sonuclar cikarildiklari temel ilkeleri ispatlamamalidir ki bu acidan Aristo mantiksal olarak bilimsel bilginin temelleri olmasi gerektigini savunur Ayrica bir ispattaki butun adimlarin zorunlu genel ve ebedi dogrular olmasi gerektigini savunan Aristo bir iddianin sadece dogrulugunu degil neden dogru oldugunu da ispatlayan negatif degil pozitif bir iddiayi ispatlayan ve yanlisa indirgeme metoduyla degil de oncullerden direk yapilan cikarimlarla gosterilen ispatlarin daha iyi oldugunu savunur Diger cikarim bicimleri de dogrudur fakat Aristo ya gore bilgimizi asil gelistiren bu bicimde yapilan cikarimlardir Ikincil analitikte iddia edilen bicimle yapilan cikarimlarin sonucuna apodiktik yani zorunlu ve kesin dogrular derken eger onculer kesin degilse ulasilan sonuclara diyalektik yani tartismali diyen Aristo Topikler ya da yaygin dusunceler kitabinda bu tarz cikarimlarin yapisini incelerken yapi ve icerik itibariyla dogru gorunen fakat dogru olmayan cikarimlari ise sofistce olarak adlandirir ve sofistlerin curutulmesi kitabi bu tarz cikarimlari inceler Sadece cumlelerin dogruluk iliskilerinin soyut yapilarini degil kelimelerin iceriklerinin bu dogruluk yapilariyla iliskisini de inceleyen Aristo retorikle ilgili pek cok konuya da girdigi bu metinlerinde tumevarim ve tumdengelimin ilk bilimsel analizlerini vermis iddialari gunumuze kadar oldukca etkili olmustur Ornegin 19 yuzyilda yasamis matematikci ve mantikci George Boole un Aristoteles ten yola cikarak gelistirdigi sembolik mantik sistemi ki Boole un gelistirdigi sistem Aristoteles i curutmemektedir gunumuzde bilgisayar donanimlarinin temel kurulum yapisini olusturmaktadir Doga Felsefesi Fizik Fizik kelimesi Antik Yunanca doga anlamina gelmektedir dolayisiyla Aristo nun fizik incelemesi aslinda bir seyin dogasinin sahip oldugu temel ozelliklerin incelemesidir bu nedenle Aristo modern fizikteki gibi nesnelerin hareketlerinin genel yasalarini anlamaktan ziyade bir dogaya sahip olan seylerin bu dogasinin nasil bir sey olmasi gerektigine odaklanir Butun bu analiz en temelinde hareket halinde olan seylerin bu hareketlerinin nasil ortaya ciktigi ve gelistigi uzerine odaklanir Platon un formlari tipki bir elmanin ideal formu gibi evrenseller olarak var olur Aristoteles e gore hem madde hem de bicim bireysel seye aittir hilomorfizm Aristo nun dusunce tarihine yaptigi en onemli katkilardan biri olan madde kavrami burada tanimlanir madde Aristoteles e gore bir surecte kendine bir nitelendirme yapilmadan surece girip ayni sekilde cikan ve bu sayede degisimin ve surecin olabilmesini saglayan temel varliktir Aristo nun anladigi haliyle madde degisimin ve hareketin var olabilmesini saglayan seydir fakat Aristoteles e gore maddeyi betimleyemeyiz cunku yapacagimiz her betimleme maddeyi degil o maddenin formunun betimlenmesidir Fizik yani doga Aristo ya gore bir seyin kendinde yani ozunde bulunan hareket etme ve sabit durabilme ilkesi veya nedenidir 197b21 Yani bir seyin dogasi onun kendinde sahip oldugu haliyle o seyi harekete geciren ya da durduran neden ya da ilkedir Aristo dogasindan bahsedebilecegimiz seylerin uc kategoride madde form ve bunlarin birlesiminden olusan varliklar olabilecegini soyler Bir dogaya sahip olan varliklari yapay yani insan yapimi seylerle karsilastiran Aristo su ornegi verir ornegin agactan yapilmis bir yatagi alip topraga ekersek yatagi olusturan agac parcalarindan dallar ve yapraklar cikarak agaca donusebilir ancak yatak hicbir zaman baska bir donusum gecirerek hareketini devam ettiremez cunku odunlar kendi iclerinde dogalarinin ozunde bulunan hareket ilkesine sahipken yatak kendini ortaya cikaran hareketin nedenine veya ilkesine kendinde sahip degildir yatagi ortaya cikarak hareketin ilkesi o yatagi yapan insandadir Aristo hareketin olusumunda bu hareketten sorumlu dort farkli neden oldugunu one surer Aristo nun neden icin kullandigi kelime aitia Antik Yunanca sorumlu olmak anlamina gelir Bu dort neden madde form etki ve sonuc ya da amac olarak incelenirler Ornegin bir heykel mermerden yapilmissa mermer o heykelin maddesinden sorumludur yani maddi nedenidir Ayni sekilde heykel Athena heykeliyse Athena nin bicimi heykelin formundan sorumludur Heykeltiras in heykeli yapmak icin heykele uyguladigi etki heykelin ortaya cikmasindan sorumludur fakat Aristo ayni seyin birden farkli nedenden sorumlu olabilecegini soyler ornegin Athena heykelinin bicimi hem onun formel nedenidir hem de sonucu yani heykelin Athena heykeli olmasini saglayan amactir Dahasi iki sey birbirinden sorumlu da olabilirler ornegin saglikli olabilmek icin spor yapan bir insanin eyleminin sonucu yani eyleminden sorumlu olan amac saglikli olmaktir fakat bu insanin saglikli olmasindan sorumlu olan da spor yapmaktir Dolayisiyla Aristoteles in nedensellik anlayisi aslinda bir cesit hareketten neyin sorumlu oldugunun analizidir ve Aristo ya gore bir olayda dort nedene de aciklik getirilmelidir Aristo bir degisimin ancak sahip olunan bir potansiyelin fiilen gerceklesmesiyle olabilecegini soyler ornegin sonsuzluk ancak potansiyel olarak vardir fakat fiilen hicbir sey sonsuz degildir Bu sekilde Zenon paradokslarina da cozum getirmis olur Zenon paradokslari kabaca ifade edersek hareket diye bir seyin gercekten var olmadigini cunku bir seyin hareket edebilmesi icin sonsuz bir mesafe kat etmesi gerektigini soyler ornegin bir ok hedefe varabilmek icin yolun yarisina varmali yolun yarisina varmak icin yolun dortte birine varmalidir ve bu sonsuza kadar gider dolayisiyla hareket gercekten var olamaz Aristo ya gore bir uzaklik ancak potansiyel olarak sonsuza bolunebilir ancak fiilen alinan yol hicbir zaman sonsuz degildir dolayisiyla da hareket celiskili degildir Platon un Timaeus ta iddia ettigi uzere zamanin bir baslangici oldugu fikrine karsi cikan Aristo eger zamanin bir baslangic anindan bahsedebiliyorsak o baslangic aninin oncesinden de bahsedebiliriz dolayisiyla zaman ezeli ve ebedi olmalidir ayni sekilde hareket de zamanla beraber ezeli ve ebedi olmalidir Fiilen var olan hicbir seyin sonsuz bir faaliyete sahip olmadigi icin evrendeki sonsuz zamanda gelisen bu sonsuz hareketi yaratan bir birincil hareket ettirici olmasi gerektigi sonucuna varan Aristo bu sonsuz hareket ettiricinin sonsuz faaliyeti gerceklestirdigine gore butun potansiyellerinin gerceklesmis olmasi gerektigini dolayisiyla da maddeden bagimsiz olarak ezeli ve ebedi bir faaliyet olarak var olmasi gerektigini soyler ve Metafizik kitabinda acikca bu birincil hareket ettiricinin Tanri oldugu sonucuna varir Can Uzerine Ruh Uzerine Aristoteles in genel olarak Latince adiyla De Anima olarak bilinen Peri Psuke adli metni canlilarin temel ozelliklerini inceledigi felsefe tarihinin en onemli ve en populer metinlerinden biridir Psuke Antik Yunanca zaman icinde cok farkli anlamlarda kullanilmis bir kelimedir gunumuzde ruh ve can kelimelerinin ikisi de yer yer psukeyi karsilamak icin kullanilabilir ve temel olarak bir canliya canlilik ozelligini veren seydir Aristo ise psukeyi dogal yani dogasi olan ve maddesinde potansiyel olarak canliligi barindan bir varligin ozu olan formu olarak tanimlar dolayisiyla butun canlilar hem madde hem formdan olusan seylerdir Bu anlamda Aristo Platon un ruh ve bedenin birbirinden bagimsiz oldu iddiasina karsi cikarak bedenin canlilarin maddesi oldugunu caninsa canli varliklarin canliliklarini gerceklestirdikleri bedenin formu oldugunu iddia eder Bu form Aristo ya gore canli varliklarin ozudur yani bir canlinin ne oldugunu bilmek onun ozunu yani canlilik faaliyetini nasil gerceklestirdiginin formunu bilmektir Canin farkli farkli fiili varligi oldugunu iddia eden Aristo hepsinin farkli ozleri oldugunu soyler butun canlilar beslenmekte ve cogalmaktadir ancak sadece hayvanlar kendi kendilerini hareket ettirme potansiyeline sahiptir dolayisiyla hayvanlarin canlarinin ozu daha baska ozelliklere sahiptir Aristoteles farkli canlari beslenen can hayvan cani ve aklin cani olarak ayirir Hayvanlar algilama gucune sahiptirler ve en temelde bu acidan bitkilerden ayrilirlar cunku bitkiler kendilerini hareket ettirememenin yani sira algilayamamaktadirlar Ornegin Aristo deniz sungerleri belirli bir yere sabit yasayip bitkilere benziyor olsalar da dokundugumuzda kendilerini cektikleri icin dokunma algisina sahip olduklarini bu nedenle de hayvan olmalari gerektigini soyler Bireysel ve tursel olarak kendi varligini surdurme sureci olarak canlilikla hayvan olmanin bir surec olarak farkli bir canlilik bicimi oldugunu one suren Aristo bu acidan canlilar arasindaki ozellikleri canlilik ozellikleri ve bedenlerin faaliyetlerinin farkliliklari uzerinden ayristirmak ve siniflandirmak konusunda hem oncu olmustur hem de tarihte pek cok dusunuru ve bilim insanini etkilemistir Ayrica alginin bes duyudan dokunmak tat almak isitmek gormek koklamak olustugu fikri de Aristo ya dayanmaktadir Alginin dusunceden farkli bir kuvvet olmasi fikiri de tarihte Aristoteles sayesinde yayginlasmistir Alginin ne oldugunu aciklamak icin Aristo fiilen gerceklesmede onemli bir ayrim yapar bazi seyler birincil anlamda fiilen gerceklesirken bazilari ikincil faaliyettedirler birincil faaliyet meydana gelme potansiyeli olan bir seyin bu potansiyelinin gercekleserek ortaya cikmasidir ornegin bir ogrencinin matematik ogrenmesi ikincil faaliyet ise bir sey yapmaya yonelik sahip olunan bir kapasitenin faaliyete gecirilmesidir ornegin matematik bilen bir ogrencinin problem cozerek cevabi bulmasidir Bir canlinin dogmasi birincil faaliyettir algilamak da ayni sekilde birincil bir faaliyettir Her algi turune denk gelen algi organlarimiz gorme goz duyma kulak tat dil koku burun dokunma ten biz bir sey algilamiyorken algilama potansiyeline sahip halde dururlar Algilamak bir formu algilamaktir ve bir araci gerektirir gormek icin isiga duymak icin havaya ya da suya tat almak icin dilimizin islakligina ihtiyacimiz vardir Bu araci ornegin isik faaliyete gectiginde yani gerceklestiginde nesnenin formunun tasinmasina ve bizim organimizda gerceklesmesine neden olur form araci olan isik gerceklestiginde organimizdaki potansiyeli gerceklestirerek nesnenin formunun algi organimizda gerceklesmesini saglar ve bu sekilde algilariz Ilginc olan Aristo nun algi teorisinin oldukca radikal bicimde realist ve nesnel bir algi teorisi olmasidir cunku bir nesnenin algiladigimiz formu nesnenin kendi formuyla ayni seydir cunku nesnenin formu algi organimizda gerceklesmektedir Bundan yola cikarak dogada hicbir sey gizli degildir diyerek algilanabilecek olan formlarin bicim algilama kapasitemizin disinda olmadigini biz bir seyi algiladigimizda o seyi o sey yapan ozun gercek formunu algiladigimizi iddia etmektedir Algiyla ilgili incelemesini bitirdikten sonra akli ya da dusunceyi incelemeye baslayan Aristo akil faaliyetine sahip olan tek canlilarin insanlar oldugunu iddia eder fakat hayal gucu ve hafiza gibi sahip oldugumuz pek cok potansiyele baska hayvanlar da sahiptir Aristo aklin da algi gibi faaliyete gectigini soyler yani biz bir sey dusunmuyorken akil bir dusuncenin gerceklesmesi potansiyeline sahiptir bu anlamda Aristo aklin potansiyel olarak her seyin gerceklesebilecegi bir sey oldugunu soyler cunku ona gore her seyi bilebiliriz ve bir seyi bilmemiz demek o seyin aklimizda gerceklesmesidir Bu acidan bir pasif akil bir de aktif ya da faal akildan bahseden Aristo pasif aklin tipki kapali gozler gibi sahip oldugu potansiyeli gerceklestirmemis halde duran akil oldugunu soyler ornegin ogrendigimiz seyler biz onlari dusunup kullanmadikca hafizamizda beklerken pasif akli olusturur Aktif akil ise zihnin faaliyete gecip algi hayal gucu hafiza gibi kuvvetleri dolayisiyla sahip oldugu imgeleri kullanarak fiilen gercekleserek dusunceler olusturmasidir Aristo nun pasif akil ve faal akil arasindaki iliskiyi acikladigi Can Uzerine kitabinin ucuncu kitabinin besinci bolumu tarihte ustune en cok tartisilmis metinlerden birisidir ve nasil yorumlanacagiyla ilgili Ibn i Rust ten Thomas Aquinas a Afrodisyasli Iskender den modern felsefeye hemen hemen butun filozoflarin farkli bir fikri vardir cunku bu bolumde nasil ki gorme duyusunun aracisi olan isik gerceklestiginde nesnedeki formun algi organinda gerceklesmesini sagliyorsa ayni sekilde butun bilgimizin zihnimizde gerceklesmesini saglayan bir faaliyet oldugunu ve pasif akli faaliyete gecirdiginde bilmemizi sagladigi icin bu faaliyetin gercegi deneyimlememizi saglayan faaliyet oldugunu soyler Bu faaliyet maddeden tamamiyla ayrilabilen aklin gerceklesmesini saglarken kendi hicbir seyden etkilenmeyen baska hicbir seyle karismamis saf bir ikincil faaliyet yani butun potansiyellerini tam anlamiyla gerceklestirmis olmalidir cunku bilgimiz bildigimiz seyin kendi yani gercektir Burada Aristo nun gercegi deneyimleyebilmemizi dolayisiyla da bilebilmemizi saglayan her seyi gerceklestiren akil olarak tanimladigi saf ikincil faaliyetteki aktif akil Metafizik kitabinda Tanri yla ilgili soylediklerine oldukca benzemektedir Orada Tanri butun maddeden arinmis maddenin butun hareketini saglayan mukemmelligin kendi oldugu icin sadece saf ikincil faaliyette butun potansiyellerini gerceklestiren dolayisiyla hicbir seyden etkilenmedigi icin sadece kendi kendini dusunen hareketsiz bir hareket ettirici olarak anlatilir Bu anlamda felsefe tarihi boyunca temel teskil eden tartisma Tanri yla insan arasinda nasil bir iliski oldugu sorusudur Ote yandan algida oldugu gibi dusuncede de Aristo realist ve nesnelligi savunur bir seyi bilmek demek tam anlamiyla bilgilimizin bildigimiz sey olmasi demektir Cunku bilmek bildigimiz seyin gercekliginin akilda faal olarak var olmasidir Metafizik Aristoteles in Metafizik adli eserinin isminin kendinin sonra gelen takipcileri tarafindan konuldugu ve buyuk ihtimalle Aristoteles in ogretilerinin ogretildigi mufredatta Fizik ten sonra geldigi icin Fizikten Sonra anlamina gelen tὰ metὰ tὰ fysika ta meta ta fusika adinin verildigi dusunulmektedir Ancak Antik Yunanca meta kelimesi hem sonra hem de otesinde anlamlarina geldigi icin zaman icerisinde isim icerikle uyumlu oldugu yonunde yonunde yorumlanmistir Bu eserinde Aristo birincil ilkeleri tozu varligi varlik olarak inceleyecegini soyler yani varliklari baska nedenlerle rastlantisal olarak sahip olduklari ozelliklerle degil varlik olmalariyla sahip olduklari ozellikleri arastirmaktadir Nedensellik Tanri toz faaliyet ve potansiyel madde ve form gibi pek cok konuda detayli argumanlar veren Aristo felsefe tarihinin en etkili metinlerinden birini olusturmakla kalmamis Kantin deyimiyle bir zamanlar bilimlerin kralicesi olan metafizik adli arastirma alanina bizzat ismini vermistir Bir yandan kendi felsefesinin en temel noktalarini aciklarken bir yandan da hemen hemen kitabin tamami boyunca hocasi Platon a karsi pek cok yerde acik acik pek cok yerde ise ustu ortuk bicimde karsi cikan ya da hem fikir olan Aristo nun bu eserinde Platon un felsefesinden yola cikarak Aristo nun geldigi noktanin izlerini surmek ve aralarindaki diyalogun felsefi acidan ne kadar uretken oldugunu gormek mumkundur Aristoteles kitabina arastirmasinin birincil ilkeler hakkinda oldugunu soyledikten sonra felsefe tarihinin cok kabaca bir ozetini verir ve tarih boyunca Aristo nun bu felsefe tarihi anlatisi pek coklari icin felsefenin gelisim surecini anlamak icin temel teskil etmistir ornegin Thales in ilk filozof oldugu ve her seyin sudan geldigi soyledigi yonundeki anlati burada Aristoteles tarafindan anlatilmaktadir Aristo felsefenin temel arastirma alaninin nedenleri arastirmak oldugunu soyler ve ilk filozoflari sadece maddi nedenlerden bahsettikleri icin doga filozoflari olarak anlatir bir tek Platon un iddialarina detayli olarak yer verilmis ve ciddi karsi argumanlar verilmistir cunku Aristo Platon un formal nedeni ortaya atmasinin onemli bir gelisme oldugunu fakat Platon un formlarin ne olduguyla ilgili dusuncelerinin yetersiz oldugunu iddia eder Aristo nun verdigi pek cok argumandan birisi etkilesim problemi olarak adlandirilabilir Platon a gore formlarla maddenin birbirinden bagimsiz oldugunu soyleyen Aristo gorunen nesnelerle dusunulen formlar arasindaki nedensellik iliskisi Platon un iddialari uzerinden kurmanin imkansiz oldugunu soyler Ilginc bir sekilde bu argumanin aynisi Platon un Parmenides diyalogunda Parmenides tarafindan formlar teorisini savunmaya calisan genc Sokrates e soylenir Fakat Aristo nun en en unlu karsi cikisi ucuncu insan argumani olarak bilinir Platon a gore bir insan varsa bu insana insan olma ozelligini veren bir Insan ideasi olmalidir var olan insanla Insan ideasi birbirlerinden farkli seylerdir dolayisiyla aralarindaki iliskiyi kuracak olan ucuncu bir insan ideasina ihtiyac vardir Eger boyleyse butun iliskilerin kurulabilmesi icin sonsuz tane ideaya ihtiyac vardir fakat bu olamaz cunku o zaman bilgiye sahip olamayiz Benzer sekilde Aristo nedensellik zincirlerinin de sonsuz olamayacagini soyler cunku o zaman hicbir nedeni tam olarak bilemezdik dolayisiyla Aristo temel bir neden olmasi gerektigini ve bunun bizim bilebilecegimiz bir ilk neden olmasi gerektigini soyler ve unlu Lamba bolumu bu temel ilk nedenin Tanri oldugunu iddia eder Aristo ya gore Platon un formal nedeni ortaya atmasi felsefede onemli bir gelisme olsa da formun kendiyle formun tikel varolusu arasinda nasil bir iliski kuruldugunu aciklayamamasi bilginin nasil mumkun olduguyla ilgili onemli bir problem olusturmaktadir Aristo ya gore bilgi nesnesiyle ozdes olmalidir yani biz biz seyi bildigimizde o seye referans veren bir iddiayi ya da o seyin zihnimizde canlanan bir temsilini degil o seyin kendini o seyin gercekligini bilmemiz gerekir baska turlu bilgi ile nesnesi arasinda kurulmaya calisilan dolayli iliski her zaman supheli olacaktir Bu nedenle Aristo bizim bilgimizin nesnesi olan formlarin tozlerin varolus bicimleri yani ozu oldugunu iddia eder Oz kavrami Aristo nun Antik Yunanca kullandigi bir kalip olan to ti en einai yani bir seyin ne oldugu kalibindan gelmektedir dolayisiyla bir bir seyin ne oldugunu soyledigimizde onun ozunu dile getirmekteyiz Ozun bu ifadesi tozun formuna denk gelmektedir ki bu dildeki bir ifadenin ifade ettigi sey arasindaki uyum uzerine kurulu dogruluk teorisi tarih boyunca en yaygin kabul goren dogruluk teorisidir ve hala daha destekcileri bulunmaktadir Aristoteles in Metafizik kitabinin en unlu cumlelerinden birisi pek cok farkli sekilde yorumlanabilecek olan varligin farkli farkli soylendigi iddiasidir Metafizik kitabinin temel amaci varligi varlik olarak incelemek oldugu icin Aristo varligin farkli anlamlarda kullanildigi dolayisiyla bu anlamlarin aciklamasi gerektigini soyler Aristo ya gore en temel anlamiyla varlik tozdur ve Aristoteles in toz icin kullandigi Antik Yunanca kelime ousia soyur anlamda varlik anlamina gelir ancak Aristo ya gore butun varliklar toz degildir yalnizca canli varliklar tozdur cunku ancak canli varliklardan bahsederken gercekten var olan tozlerden bahsedebiliriz Bunun nedeni tozlerin madde ve formdan olusmalaridir form tozun ozunu olustururken madde bu formun hareketini ve degisimini saglar madde ve formun bir butunluk halinde var oldugu tek varliklar canlilardir Ornegin insan uretimi nesneler formlarini insanlarin onlara verdigi dissal bir etki sonucu alirlar oysa canlilar formlarini kendi ozlerinde sahip olduklari ozelliklerle kazanirlar Doga ise bir butun olarak formunu Tanri tarafindan almaktadir yani butun doga olaylari Tanri nin etkisiyle harekete gecerek varoluslarinin bicimini kazanirlar canlilar ise kendi hareketlerini kendileri belirlerler Aristo ya gore madde belirsizdir var olan her form maddenin aldigi bir bicim oldugu icin maddenin kendi bicimini bilemeyiz ancak aldigi formu bilebiliriz Dolayisiyla Aristo nun form anlayisi var olan seylerin hareketliliklerinde gecirdikleri evreler ve bu evrelerde kazandiklari islevlerdir Aristo canlilarin formlarini yasamsal islevleri uzerinden inceler ve canliliklarini olusturan ozleri canliliklarini saglayan islevler uzerinden tanimlar Bir seyi tanimlamak tozun ozunu yani formunu ifade etmektir ve Aristoteles in bilim anlayisi bir seyin tanimlanmasi ve bu tanimdan mantiksal olarak cikan sonuclarin incelenmesidir Fakat bir seyin ozunun bilinebilmesi icin o seyin formunun gecirdigi hareketin butunlugu icinde bilinmesi gerekir Hareket Aristo ya gore nedensellik surecidir dolayisiyla tozun anlasilabilmesi icin nedenselligin arastirilmasi gerekir Aristo nun neden kavrami aitia bugunku modern bilimde kullandigimiz neden anlayisindan oldukca farkli bicimde daha cok sorumluluk anlamina gelir Dort farkli neden oldugunu iddia eden Aristo nun bu anlamda bir seyin hareketinden sorumlu olan dort farkli etmenden bahsettigi soylenebilir Bunlar madde form etki ve sonuctur Maddi neden sadece bir seyin maddesi olabilir ornegin mermer bir heykelin maddi nedeni mermerdir mermer heykelin maddesinden mermer sorumludur Fakat ayni zamanda Aristo maddenin kendinin ozelliklerinden de bahseder Aristo ya gore madde ates su toprak ve havadan olusmaktadir ve butun bu elementlerin dogal konumlari vardir yani toprak dogal olarak en asagida ustunde su onun ustunde hava en ustte de ates bulunmaya calisir bu nedenle icinde fazla toprak olan bir cisim daha agirdir ve dogal bir konumu olan yere gitmek ister bu nedenle de agirdir ayni sekilde icinde daha fazla hava veya ates olan seyler daha hafiftir Aristoteles in en ilginc argumanlarindan birisi her temel elemente denk gelen hayvanlar oldugu iddiasidir su hayvanlari baliklar toprak hayvanlari bizim gibi karada yasayan canlilar hava hayvanlari ise kuslardir Ates hayvanlari ise ornegin ejderhalar ates en yukarida oldugu icin bizim goremeyecegimiz kadar yukarida yasiyor olmalilardir dolayisiyla Aristo ates hayvanlarinin Ay da yasadiklari sonucuna varir Ay dan daha yukaridaki gok cisimlerininse hareketleri mukemmel oldugu icin maddelerinin farkli olmasi gerektigini savunan Aristo onlarin maddesinin tanrisal bir madde olan eter oldugunu iddia eder Kendisinden once filozoflarin temel olarak maddi ve etkisel nedeni arastirdigini iddia eden Aristo Platon un form ve sonucla ilgili soylediklerinin yetersiz oldugunu iddia eder Aristo ya gore hareketin kendi formun hareketidir dolayisiyla formlari tam da seylerin hareketliliginde incelemek gerekir fakat bu formlarin hareketinin butunu gormeyi gerektirir yani hareketin nereden basladigini maddi neden hangi etkilerle ilerledigini etkisel neden hangi bicimlere burundugunu formal neden ve hangi islevleri amaclari yerine getirdigini sonuc incelemek gerekir Aristo ya gore bir form ancak bir sonucla iliskisi icerisinde nasil bir islevi gerceklestirdigiyle iliskili olarak anlasilabilir yani butun nedensellik iliskileri hareketin sonunda geldikleri noktaya gore degerlendirilmelidir Antik Yunanca sonuc anlamina gelen telos ayni zamanda amac anlamina da gelmektedir dolayisiyla Aristo nedensellik sureclerinin sonunda vardiklari noktalarin o nedenselliklerin en basindan beri gelmeyi amacladiklari hedefleri oldugunu ve bu surec boyunca da maddenin burundugu bicimlerin yani formlarin ve cesitli etkilerin hepsinin en temelde bu amaci gerceklestirmek oldugunu iddia eder Aristo nun bu teleolojik dusunme bicimi tarih boyunca pek cok tartismaya yol acmistir ozellikle cansiz nesnelerin hareketini bir sonucu oldugu yonunde yorumlayarak anlamaya calismanin bilime zarar verdigi ve yanlis yonlendirdigi pek cok kere iddia edilmistir bugun modern bilimde Aristoteles in nedensellik teorisi tamamen gecersizdir Fakat Aristo nun potansiyel ve faaliyet uzerine olan dusunceleri hala daha guncelligini korumaktadir Aristo nun potansiyel icin kullandigi kelime dunamis guc kapasite demektir faaliyet icin ise iki kelimeyi cogunlukla birbirinin yerine kullanir enthelekheia tamamlanmislik ve energeia isler halde olma faaliyet halinde olma Dunamis kelimesi Aristo dan once cok kullanilan bir kelime oldugu icin Aristo once bu kelimenin diger anlamlarini inceler ve bu anlamlarin hepsinin bir cesit ozne nesne ikiligi uzerine kurulu oldugu sonucuna varir ornegin bir yuku kaldirma gucu ruzgara karsi durma gucu gibi Fakat enthelekheia ve energeia kelimelerini Aristo uretmistir ve gunumuzde kullanilan enerji kelimesi energeia dan gelir Aristo potansiyel ve faaliyet arasindaki iliskinin ancak birbirlerine gore birbirleriyle iliski halinde anlasilabilecegini soyler bir potansiyel gerceklesmeden once o seyde vardir ancak gerceklesmeden o seyde nasil bir potansiyel oldugunu bilemeyiz Potansiyel ve faaliyete bir tanim veremeyecegini soyleyen Aristo aralarindaki iliskiyi analoji yoluyla ornekler vererek bu ornekler arasindaki ortakliga bakarak anlayabilecegimizi soyler Ornegin bina yapan ve bina yapilmaya uygun olan arasindaki iliski uyuyan ve uyanik gozleri acik goren ve gorebilen fakat gozleri kapali olan madde ve maddeden bicimlendirilmis olan calisan ve calismayan 1048b1 4 Butun bu orneklerde onemli olan bir seyin gerceklesmesi surecinin bir donusum sureciyle aciklasmis olmasidir uyuyan insan uyandiginda yeni bir duruma gecer bir bina yapildiginda bina olma kapasitesine sahip parcalar bir donusum gecirir gozleri kapaliyken gozlerini acan insan bir potansiyelini gerceklestirerek faaliyete gecirmis olur Aristoya gore iki cesit faaliyet vardir birincil faaliyet olmayan bir seyin ortaya cikmasi meydana gelmesi anlamindadir ornegin insanlar potansiyel olarak yeni bir cocuk yapma kapasitesi sahipken bir cocuk yaptiklarinda cocugun dunyaya gelmesi birincil anlamda potansiyelin faaliyete gecmesidir Fakat cocugun sahip oldugu gormek duymak anlamak gibi potansiyellerini faaliyete gecirmesi ve yasamini surdurmesi ikincil faaliyettir Dahasi ornegin matematik ogrenmek birincil faaliyettir fakat matematik kullanarak problem cozmek ikincil faaliyettir Aristoteles e gore maddeye formunu veren ve onu harekete geciren maddeden arinmis temel bir neden olmasi gerekir ki madde sonsuz hareketine devam edebilsin bu seyin saf ikincil faaliyet halinde kendinin butun potansiyellerini gerceklestiren bir toz olmasi gerekir bir tane olmasi gerekir ki doganin uyumu ve guzelligi olusa bilsin bu sey mukemmel olmalidir dolayisiyla hic degisim gecirmemelidir degisim gecirmedigine gore disardan etkilenemez dolayisiyla sadece kendi kendi dusunmelidir ayni sekilde kendi hareket edemez fakat butun hareketin nedeni olmalidir elbette ki bu maddeden bagimsiz butun evrene uyumunu guzellini ve duzenini veren mukemmel mutlak ikincil faaliyette yalniz kendi kendini hic degismeden dusunen bir ve tek hareket etmeyen hareket ettirici yalnizca Tanri olabilir Aristo ya gore Tanri evrene dair butun nedenleri kendi icinde barindirir dolayisiyla evrenin hem formal hem etkisel hem de amacsal yani sonucundan sorumlu nedendir Ornegin canlilarin neden turler halinde yeni nesiller dogurduklarina verdigi cevap birey olarak olumlu olduklari icin yasamsal tursel olarak devam ettirerek Tanri ya benzemeye calismalaridir der Benzer sekilde Can Uzerine kitabinda akla bilme faaliyetini veren ikincil faaliyetin tam da tanrinin ozelliklerine sahip bicimde ezeli ve ebedi maddeden bagimsiz ve evrensel olmasi gerektigini soyler Fakat bu konuda Aristo nun tam olarak nasil bir iddiasi oldugu Tanri ve insan akli arasinda nasil bir iliski kurdugu kismi tartismalidir CevirilerTurkcede Aristoteles Cevirileri Aristoteles Atinalilarin Devleti Cev F Akderin 1 Baski Alfa Yayinlari Istanbul 2005 Aristoteles Eudemos a Etik Cev S Babur Dost Kitabevi Yayinlari Ankara 1999 Aristoteles Fizik Cev S Babur 2 Baski Yapi Kredi Yayinlari Istanbul 2001 Aristoteles Gokyuzu Uzerine Cev S Babur 1 Baski Dost Kitabevi Yayinlari Ankara 1997 Aristoteles Ikinci Cozumlemeler Cev A Houshiary Yapi Kredi Yayinlari Istanbul 2005 Aristoteles Kategoriler Cev S Babur 2 Baski Imge Kitabevi Yayinlari Ankara 2002 Aristoteles Nikomakhos a Etik Cev S Babur Kebikec Yayinlari Ankara 2005 Aristoteles Peri Poetika Siir Sanati Cev Murat Temelli Ark Kitaplari Istanbul 2011 Aristoteles Poetika Cev Ismail Tunali Remzi Kitabevi Istanbul 1987 Aristoteles Poetika Siir Sanati Uzerine Cev Samih Rifat Can Yayinlari Istanbul 2007 Aristoteles Poetika Cev Yilmaz Onay Mitos Boyut Yayinlari Istanbul 2008 Aristoteles Poietika Siir Sanati Uzerine Cev N Kalayci Bilim ve Sanat Yayinlari Ankara 2005 Aristoteles Yorum Uzerine Cev S Babur 2 Baski Imge Kitabevi Yayinlari Ankara 2002 Onemli Fransizca Ceviriler Aristote Notes Sur L Histoire des Animaux D Aristote Paris 1783Notlar Aristoteles terimi Turk Dil Kurumu nun yabanci ozel isimlerin yazilisi kuralina gore Arapca ve Farsca eserlerden yapilan ceviriler ile Turkceye yerlestigi Aristo seklinde yazilmasi onerilse de her iki isim de Turkce akademik kaynaklarda yaygin olarak kullanilmaktadir Dis baglantilarAristoteles IEP Ingilizce 31 Mart 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde Yabanci Ozel Adlarin Yazilisi tdk gov tr 24 Eylul 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 28 Temmuz 2014 Google Akademik te Aristo aramasi scholar google com tr 6 Aralik 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 28 Temmuz 2014 Google Akademik te Aristoteles aramasi scholar google com tr 6 Aralik 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 28 Temmuz 2014 a b c d e f Shields Christopher 2012 The Oxford handbook of Aristotle Oxford Oxford University Press ISBN 978 0190244842 Irwin Terence Fine Gail eds 1996 Aristotle Introductory Readings Hackett Pub ISBN 978 0 87220 339 6 Barnes Jonathan 1995 Life and Work The Cambridge Companion to Aristotle Cambridge University Press ISBN 978 0 521 42294 9 Soul and Mind in Greek Thought Psychological Issues in Plato and Aristotle Marcelo D Boeri Yasuhira Y Kanayama Jorge Mittelmann Springer 6 Haziran 2018 12 Haziran 2020 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 12 Haziran 2020 Aristotle 1984 Lord Carnes ed The Politics University of Chicago Press ISBN 978 0 226 92184 6 a b c Green Peter 1991 Alexander of Macedon University of California Press ISBN 978 0 520 27586 7 Aristotle s Sojourn in Assos Anton Hermann Chroust Historia Zeitschrift fur Alte Geschichte 1972 8 Haziran 2020 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 7 Haziran 2020 peripathtikos An Intermediate Greek English Lexicon Henry George Liddell Robert Scott Oxford Clarendon Press 1889 6 Temmuz 2020 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 12 Haziran 2020 Peripatetic School Oxford Classical Dictionary David John Furley Oxford University Press Mart 2016 12 Haziran 2020 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 12 Haziran 2020 Jones W T 1980 The Classical Mind A history of Western Philosophy Horcourt Brace Jovanovich ISBN 978 0 15 538313 8 Cicero Topikler I 3 Acad II 38 119 The Cambridge Companion to Aristotle JONATHAN AUTOR BARNES Ingilizce Cambridge University Press 1995 s 404 7 Haziran 2020 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 7 Haziran 2020 Unger G F 1 Ocak 1882 26 Zu Strabon Philologus 41 1 4 doi 10 1524 phil 1882 41 14 537a ISSN 2196 7008 Philosophy in the Hellenistic and Roman Worlds Peter Adamson Ingilizce Oxford University Press 27 Agustos 2015 The Cambridge Companion to Aristotle Jonathan Autor Barnes Ingilizce Cambridge University Press 27 Ocak 1995 ss 10 15 ISBN 978 0 521 42294 9 7 Haziran 2020 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 12 Haziran 2020 Peter John Rhodes A Commentary on the Aristotelian Athenaion Politeia Oxford University Press 1981 1993 introduction pp 2 5 School of Athens Stewart 2019 Critique of Pure Reason Immanuel Kant Ingilizce Cambridge University Press 2009 s Bvii 12 Haziran 2020 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 12 Haziran 2020 The Philosopher s Toolkit Aristotle s Logical Works History of Philosophy without any gaps Peter Adamson Oxford University Press 29 Mayis 2011 30 Eylul 2011 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 12 Haziran 2020 category n Douglas Harper www etymonline com 1 Mayis 2019 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 12 Haziran 2020 Aristoteles Kategoriler 2b 5 Horsten Leon and Pettigrew Richard Introduction in The Continuum Companion to Philosophical Logic Continuum International Publishing Group 2011 p 7 Aristoteles Fizik 193a 10 15 ol section