Rüya ya da düş, uykunun genel ve karakteristik özelliklerinden biri olup, uykunun hızlı göz hareketi (REM) adlı evreleriyle yakından ilişkili bulunan, görsel ve işitsel algı ve duygulardır. Rüyaların biyolojik içeriği, işleyişi ve maksatları tümüyle anlaşılmış değildir. Rüyalara “duyusuz algı”nın bir türü veya nesnesiz algı olarak da bakılabilir. Çeşitli inanışlara ve tahminlere de neden olan rüyalar, her zaman için ilginç ve yoruma açık bir konu oluşturmuşlardır. Farklı psikoloji ekollerinin, parapsikologların ve deneysel spiritüalistlerin rüyaları farklı biçimlerde açıklama çabaları olmuştur. Rüyaların işleyişinin açıklanması bilimsel topluluğun genel kabulüne göre varsayımlar düzeyinden öteye pek gidememiş olup, rüyalar hâlen esrarını korumakta olan bir inceleme alanını oluşturmaktadır. Rüyaların bilimsel incelenmesi oneiroloji adını alır.
Etimolojisi
"Rüya" sözcüğü Türkçeye Arapça رؤيا (ruˀyāˀ) kelimesinden geçmiştir ki bu kelime رَأَى (raˀā), yani "görmek" kökünden gelmektedir.
Düş sözcüğüyse Öz Türkçe bir kelime olup Uygurca Maniheist metinlerde tül, Kaşgarlı Mahmud'un Divân-ı Lügati't-Türk'ündeyse tǖş şeklinde ortaya çıkmıştır. "Tǖş" kökü, zaman içerisinde anlam kaymasına uğramış, daha eskiden "durmak" anlamına gelirken anlamı "dinlenmek, öğle uykusu" şeklinde evrilmiş, "rüya" anlamına evrilmesi de oradan olmuştur. "Düşünmek" fiilinin kökü de bu kelimeden gelmektedir.
Tarihçe
Rüyaların gerek tahminlere konu oluşturması bakımından, gerekse ilham kaynağı olması bakımından uzun bir geçmişi vardır. Tarih boyunca insanlar mesaj taşıdıklarına inandıkları rüyalardan anlamlar çıkarmaya çalışmış ve rüyalar aracılığıyla gelecek hakkında tahminlerde bulunmuşlardır. Rüyalar, fizyolojik açıdan uyku sırasındaki nöral süreçlere bir tepki ya da yanıt olarak tanımlanır, psikolojik açıdan bilinçaltının yansımalarıdır, maneviyat açısından ise en azından bazı rüyalar ya gelecek hakkında ya da başka bir konu hakkında (uyarı, yardım vs. amaçlı) haber içeren, ilahî âlemden gelen mesajlar olarak kabul edilmişlerdir. Birçok kültürde ilahî âleme danışmak ya da bir konu hakkında bilgi edinmek üzere istihare yöntemlerine başvurulduğu görülür.
Eski kültürlerde
Rüya yorumları Eski Mısır, Yunan ve Asur toplumlarında büyücüler ve kahinler tarafından yapılmıştır. Eski Mısır'da bu görevi yerine getiren kahinler, insanları rüyaları konusunda uyardığına inandıkları Tanrı Serapis adına yapılan tapınaklarda oturmuşlardır. Rüya tabirleri ile ilgili ilk eserlerin Asurlular tarafından yazıldığı bilinmektedir. M.Ö. 2000 yılına ait bir Mısır papirüsü ise 200'e yakın rüya tabirini içermektedir. Bu eser günümüzde British Museum'da muhafaza edilmektedir. Rüya konusunun işlendiği görülen eski metinlerden biri de Asurbanipal Ninova'sının büyük kütüphanesine aittir. Bu eser sonradan Arapçaya çevrilmiştir.
Eski Yunan mitolojisinde Hypnos'un (uyku) ve Nyx'un (gece) oğlu Morfeus “düş”leri ifade eder; kendisine uçma ve aynı anda her yerde olabilme olanağını sağlayan kanatlarını hızla, fakat sessizce çırparken temsil edilir. Uykudaki insanları bir haşhaş çiçeğiyle okşayarak onların rüya görmesini sağlar. Ölümlülere sırları açıklama üzere gönderilir. Morfeus uykuda ifşa olan “biçim”i ifade eder, çünkü arzu ettiği biçmi alabilen bir varlıktır. Geceleyin bir tür yolcu sayılabilecek uykudaki kişi yeraltı âlemindeki nehirlerden Styx’in veya Mnemosyne nehrinin (hatırlamayı sağlayan) ya da Lethe nehrinin (unutmaya neden olan) sularından içebilir ve Hypnos bıraktığında kişi uyanır. Bir başka eski Yunan geleneğine göre rüya ilahı Oneiros'tur, günümüze diğeri kadar ünlü olarak gelmemişse de, adı, “rüya” anlamına geldiğinden, rüya terminolojisinde (oneiromansi, oneiroloji vs.) sıkça kullanılmıştır.
Eski Yunan kültüründe rüya ile ilgilenmiş ünlü isimlerden biri tıbbın babası olarak anılan İyonyalı hekim Hipokrat’tır (d. M.Ö. 460 - ö. M.Ö. 377). “Uyku hali vasıtasıyla insan vücudundaki hastalıkları önceden bilme” ya da “Hipokrat’ın Sağlık Bilgisi Kitabı” adlı çalışması bazı rüyaların çeşitli hastalıklar ile ilgili olabileceği düşüncesi üzerine kuruludur. Hipokrat’a göre rüyalar kişinin sağlık durumunu önceden haber verici nitelikte olabilmekteydiler. Hipokrat ayrıca “rüya anahtarları” denilen sembolik kalıplarla kodlanmış olduğu düşünülen rüyalardaki verilerin “haberci” değerleriyle ilgili rüya yorumları üzerinde çalışmıştır. Rüyalar hakkındaki bir başka çalışma Aristo’nun “Rüyalar” adlı kitabıdır.Antik çağda rüyaların yorumlanması konusunda en tanınmış isimlerden biri uzmanı Efes’li Artemidorus’tur.
Honorius ve Arcadius döneminde (395–423) yaşayıp, eserler vermiş olan Romalı dilbilgisi uzmanı ve neoplatonist filozof Ambrosius Theodosius Macrobius çalışmasında rüyaları şöyle sınıflandırmıştır:
- İnsomnium: Korku, kaygı gibi manevi hallerle ilgili veya yemek, içmek yoluyla vücuda alınan maddelerden kaynaklanan rüyalar.
- Visum ya da phantasma: Yarı-uyku rüyaları.
- Oraculum: Kehanete ilişkin rüyalar.
- Visio: İlahî kaynaklı peygamberane rüyalar.
- Somnium: Bilmecemsi rüyalar.
Papalığın 590’da rüyaları ilahî ve şeytani olarak ayırt etmesinden sonra yasaklanmıştır. Kimi araştırmacılara göre, bu ayrımın aşılmasında 12. yy.’daki bir Cistercian keşişi olan Alcher de Clairvaux tarafından kaleme alınan « Ruh ile Can » (Liber de spiritu et anima) adlı eser bir dönüm noktası olmuştur. Bu eserde rüyalar Macrobius’un sınıflandırmasına benzer şekilde şöyle sınıflandırılmıştı:
- İnsomnium: Hiçbir yararı olmayan alelade rüya.
- Phantasma: Uykunun ilk evresinde ya da uyku-uyanıklık arasında görülen hayali görüntüler ve kabuslar.
- Oraculum: Tanrı tarafından vazifelilere gönderilen rüya.
- Visio: Açık peygamberane rüya.
- Somnium: Yorum gerektiren rüya.
Dinlerde
Rüyalardan bazılarının ilahî kökenli oldukları inanışı çok yaygın bir inanıştır. Orfecilikte ve Pisagor ekolünde insanın semavi âlemle ilişkisinin ancak uyku sırasında gerçekleşebildiği öğretilmekteydi. Ortaçağ’daki Yahudi ve Arap yazarlarının eserlerinde de benzer öğretiler görülmektedir. Haberci (salih) rüyalar konusunu işlemiş İslam bilginlerinden biri İbn-i Haldun’dur (d. 1332 – ö.1406). Oniromansi alanında Babil kültürünün eski Yunan kültürüne kıyasla daha ileri bir düzeyde bulunduğu söylenebilir. Sami dillerini konuşanlar özellikle "peygamberane rüya"yı iyi bilmekteydiler. Ayrıca Musevilik’te rüyalarla ilgili, hatovat chalom denilen geleneksel bir uygulama bulunur. (Hatovat chalom adının sözcük anlamı “hayırlı ya da iyi rüya görme”dir.)
Somnium denilen rüyalar ile visio denilen vizyonlar (rüyet) Eski Ahit’te ve Yeni Ahit’te önemli bir yer işgal ederler. Görme organının yardımı olmaksızın oluşan vizyonlarda, gelen tesirlerin kişinin şuurundaki imajlara bürünerek algı alanında görüntü oluşturması söz konusudur. Yeni Ahit’in sonundaki, Yuhanna'nın Vahyi adıyla bilinen kısım, vizyon tarzında alınan kutsal metinlerin bilinen örneklerinden biridir.
Musevi bilgin Musa ibn Meymun’a (1135-1204) göre, melek vasıtasıyla olsa da olmasa da ve yol ve araçlardan söz edilse de edilmese de, peygamberlere tüm ifşa olunanlar onlara vizyon olarak nakledilmiştir. Ona göre "vahiy" vizyonda içerilmiş haldedir ve peygamber "uyanık şuur hali"ne geçer geçmez mânâsını sezer. Peygamber olmayan bizler ise uyanınca rüyamızı birine anlatır ve onun yorumuna gerek duyarız. Uyku ya da trans denilen hal, cismani duyulardan yalıtılmış olma imkânı sağlamaktadır. İlahi tesirin alınabilmesini İbn Meymun böyle açıklar.
İslam bilgini İbn-i Haldun’a (1332-1406) göre esas olarak iki tür rüya vardır. Bunlardan biri ilahî varlığın kuşku götürmez vahyi olan "salih rüya"lardır; derhal uyanmayı zorunlu kılarlar ve kişide öylesine derin bir iz bırakırlar ki, kolay kolay unutulamazlar. Diğer gruptakiler ise hatırlanması için çaba harcanılan ve yorumlanmak ihtiyacındaki olağan rüyalardır. Eski Ahit’teki Yusuf’un rüyası (Tekvin, Bap-41’de) bu tip rüyalara bir örnek oluşturur. İbn-i Haldun’a göre aracı melekler vasıtasıyla aktarılanların yorum gerektirmesine karşılık, doğrudan doğruya gelen "salih rüya"lar yorum gerektirmeyecek derecede açık olurlar.Muhyiddin İbn Arabi’ye göre de, veliler bilgilerini, peygambere vahyi getiren meleğin aldığı kaynaktan alırlar. İlham, söz veya yazı (İng. inspirational writing) tarzında dışarı yansıdığında vahiy (İng. revelation) adını alır.
Hristiyanlık’ta kutsal kitapları "haberci rüya" örnekleriyle zengin olmasına karşılık, 6. yy. sonlarından itibaren rüyalara temkinle yaklaşıldığı ve Batı’da okültistler ve gizli tarikatlerin engizisyondan gizli olarak yürüttükleri çalışmalar hariç tutulursa, 12. yy.’a kadar rüyalar üzerinde pek fazla bir çalışma yapılmadığı görülür. Bu tutumun kökeninde başında Papa Gregory I’in (540–604) bulunduğu papalığın rüyaların bir kısmını şeytani olarak değerlendirmesi bulunmaktadır. Gregory I, 590 yılında rüyaları üç gruba ayırmıştır: Yiyecek ve açlıktan kaynaklananlar, şeytan ya da cin (İng. demon) kökenli olanlar ve ilahî kökenli olanlar.
İslam’da
Kuran’da rüya hakkında çok fazla bilgi verilmez, rüyaya Kur'an'da özellikle Yusuf Suresi’nde yer verilir. Rüya sözcüğü Saffat ve Fetih surelerinde de kullanılır.
İslam peygamberi Muhammed'in rüya hakkında şu hadisleri rivayet edilir:
- Buhari'nin kaydettiği bir hadiste ”iyi kimselerin güzel rüyası Peygamberliğin 46 parçasından biridir” denir.
- Ebu Hüreyre’nin aktardığı bir hadiste “artık yeryüzünde müjdeleyicilerden (mübeşşirat) başka peygamberlikten hiçbir şey kalmadı; müjdeleyiciler güzel rüyalardır” denir.
- Bir başka hadiste de mealen “Peygamberlere ilk önce gelen, kalpleri alışıp yatışıncaya kadar, uykularında olur. Bundan sonra vahiy indirilir” denir.
İslam peygamberi Muhammed'in ve sahabelerinin gördükleri birçok rüyanın (prekognitif rüya) gerçekleştiği bilinmektedir.Tasavvufi menkıbelerin çoğu rüyalara dayanır. Mürşidler rüya yoluyla ölen insanların ahiret durumları hakkında da bilgi verebilirlerdi.Allah insanların Levh-i Mahfuz'daki durumlarına muttali olan bir melek grubunu rüya işiyle vazifelendirmiştir. Vazifeli melekler Levh-i Mahfuz'dan aldıklarını birtakım olay ve hallere sokarak ilgili insanların rüyalarında kalbine yerleştirirler. Böylece bu rüya o kimse için bir müjde, bir uyarı ya da bir eleştiri şeklinde haber taşır.
İbn Haldun'un Mukaddime'de belirttiği gibi, tasavvufta genel olarak rüyalar üç grupta ele alınır:
- İlahi kaynaklı rüya: Bunlar açık olduğundan yoruma gerek göstermezler. Doğru ve görüldüğü gibi çıkan bu rüyalara rüyâ-ı sâliha (salih rüya) da denir. Salih rüya son derece az görülür. Salih rüya görmek sadece müminlere özgü değildir; müslüman olmayanlar da görebilir. Yusuf Suresi’ndeki Mısır firavununun ve iki mahpusun gördüğü rüyalar buna örnek olarak gösterilebilir.
- Melekten olan rüya: Bunlara rüya-yı sadıka denir. Yoruma muhtaçtır. (Sembolizm içerirler)
- Şeytandan olan rüya: Bu rüyaların aslı faslı yoktur. Kurân’da "edğasü ahlam (karmakarışık düşler)" (Yusuf, 12/44) olarak geçer. Hiçbir faydaları olmadığından yorumlanmaları da gerekmez. (Psikofizyolojik kaynaklı rüyalar)
El Gazali rüyanın mahiyetini mükaşefe ilminin inceliklerinden biri olarak kabul eder ve her önüne gelene anlatılmasını doğru bulmaz. (Kişi kendi çözmelidir veya mürşidine anlatabilir). Ölümle malum olan hususlardan bazıları rüyayla da malum olabilir. İslam peygamberi Muhammed gördüğü rüyaları anlatır ve sahabenin gördüğü rüyaları da yorumlardı.
Bilimsel incelemeye konu olması
Rüyanın nörofizyolojisi
Rüyalar konusunda rüya nörofizyolojisi psikoloji varsayımlarından birçok bakımdan ayrılır: Rüya nörofizyolojisi öncelikle rüya etkinliğinin biyokimyasal, biyolojik ve anatomik düzeyde tanımlayıcı ve işlevsel incelenmesini amaçlar. Rüya nörofizyolojisinin tanınmış öncülerinden biri Alfred Maury'dir. (1817-1892) Onun zamanına dek uyku fenomeniyle örtülü durumdaki rüyanın maddi yapısına hiçbir yaklaşımda bulunulmamıştı. Rüyaların sürekli ve periyodik olarak özel zamanlarda meydana geldiğini ve uyanmadan önceki iç ve dış uyaranlarla oluştuğuna ilişkin ilk varsayımı o ortaya atmıştır. Bununla birlikte rüya nörofizyolojisinin gerçek anlamdaki başlangıcı 1950’li yıllarda olmuştur.
REM'in keşfi
Göz uçlarında bulunan nöronlar uyku geldiğinde sinyaller gönderir ve gözkapaklarının ağırlaşmasını denetlerler. 1953’te Eugene Aserinsky, gözkapakları kapalı olduğu halde uykudaki kişilerin gözkapakları altındaki gözyuvarlarının hızla oynadığını farketmişti. Bunlar uyku sırasında gözlemlenen olağan göz hareketlerine birçok bakımdan benzemeyen (alışılmış dalga hareketi çizmeyen ve yavaş olmayan) hareketlerdi. Böylece REM uykusunu, yani uykudaki REM evresini keşfeden Aserinsky bir elektrookülogram sayesinde kaydedilebilen ve rüya evrelerine denk düşen, uykudaki "hızlı göz hareketleri" (REM) varsayımını ortaya attı. Daha sonra gözyuvarların oynadığı bu dönemlerdeki beyin dalgalarını saptamak üzere bir tür poligraf (yalan makinesi) aygıtı kullandı. Deneylerinden birinde deneğin REM döneminde olmadığı halde ağlayıp inlediğini fark etti ki, bu belirtiler deneğin rüya gördüğünü doğrulamaktaydı. Aserinsky ve asistanı ses getiren bilimsel çalışmalarını 1953’te Science’ta yayımladılar.
1953 sonrası araştırmaları ve oneiroloji
Rüyaların bilimsel incelenmesi anlamındaki oneiroloji terimi yazılı kaynaklarda ilk kez 1653 yılında kullanıldı. Bu inceleme alanı özellikle Nathaniel Kleitman ve Eugene Aserinsky’nin 1950’lerde REM evrelerini keşfetmeleriyle hız kazandı. Ardından 1959’da Michel Jouvet REM evrelerinde elektroansefalograma kaydedilen dalgaların uyanık halde olunduğunda kaydedilen dalgalara benzediğine dikkat çekti ve bu özel evrelere "paradoksal uyku" adını verdi. Kleitman ve William C. Dement EEG (elektroansefalograf) vasıtasıyla ölçülen “beynin elektriksel etkinliği”nin söz konusu olduğu özel uyku halinin, gözyuvarı hareketleri gibi bazı bakımlardan uyanıklık haline benzediğini ortaya koydular. Bu özel uyku hali ya da uykunun bu evresi günümüzde REM uykusu adıyla bilinir. Dement ve Kleitman’ın deneyleri de rüyalar ile REM evresi arasında çok sıkı bir ilişki olduğunu gösterdi. Keith Hearne ve LaBerge’in birbirlerinden ayrı olarak sürdürdükleri çalışmaların eşzamanlı olarak lüsid rüyayı doğrular yönde sonuç vermesi ise rüya türleri üzerine sonraki deney ve ilerlemelere olanak sağladı. W. Dement REM evresinde uyandırılan deneklerin % 80’inin rüyalarını hatırlamalarına karşın, uykunun "derin uyku" evresinde uyandırılan deneklerin sadece % 7’sinin rüyalarını hatırladıklarını saptadı.
Rüya görmenin mutabık kalınmış hiçbir biyolojik tanımı yoktur. Bununla birlikte gözlemler rüyaların hızlı göz hareketinin oluşmasıyla yakından ilgili olduğunu ortaya koymakta ve EEG (elektroansefalograf) aygıtı da bu sıradaki beyin etkinliğinin çoğunlukla, uyanık olunduğu zamankine eş olduğunu göstermektedir. Hızlı göz hareketlerinin olmadığı sırada deneyimlenen “hatırlanmayan rüyalar” nispeten daha olağandır. Ortalama olarak insan, ömrünün yaklaşık 6 yılını rüya görmekle geçirmektedir. (Her gecenin iki saati rüya görüldüğü kabul edilerek yapılan hesaplamaya göre) Aktif uyku ya da paradoksal uyku da denen REM evresinde beyin dalgaları gayet aktiftir (EEG'de beta etkinlik gözlemlenir), kas gerginliği iyice azalır, felce yakın bir kas güçsüzlüğü görülür; bu güçsüzlük yalnızca gözlerde, solunumdan sorumlu kaslarda ve kan dolaşımında görülmez.
Rüyaların çoğu yalnızca 5 ile 20 dakika arasında bir süre sürer. Normal bir gece uykusunda 60-90 dakikada bir başlamak üzere uykusu boyunca 4-5 kez REM dönemi yaşanır; REM evrelerinden her biri ortalama 20-25 dakika sürer. (İlk REM evresi çok kısadır, ancak birkaç dakika sürer, fakat gece ilerledikçe sonraki REM evreleri 30 dakikanın üzerine çıkabilir.) Çalışmalar insan gibi çeşitli kuş ve memeli türlerinin de uykuda REM deneyimi geçirdiklerini ortaya koymuştur. Örneğin M. Jouvet kediler üzerindeki deneylerde de benzer sonuçlar saptamıştır. Fransız nörobiyolog Jouvet'ye göre rüya ne uykunun bir parçası ne de uyanıklığın bir parçası olarak ele alınabilir, bu uykudan da uyanıklıktan da farklı olan üçüncü bir bilinç halidir. Rüya görmesi engellenen bireylerde öğrenmenin zorlaştığı ve çeşitli depresif ve psikotik tepkilerin ortaya çıktığı deneysel olarak gözlemlenmiştir.
Her ne kadar rüyalarla ilgili çeşitli varsayımlar ortaya atılmışsa da, rüyaların tümüyle beyinle ilgili bir fonksiyon olup olmadığı, kökenlerinin beynin neresi olduğu, tek bir kökenlerinin mi olduğu, yoksa beynin çeşitli kısımlarının mı söz konusu olduğu ve zihin ya da bedenle ilgili ne gibi amaçlara yönelik oldukları bilinmemektedir.
Varsayımlar
Rüyaların işleyişine ve nedenlerine ilişkin çok sayıda varsayım bulunmaktadır. Bu varsayımlardan bazıları, özetle, şunlardır:
- Freud'a göre rüyalar insanın uyanık yaşamında arka plana itilmiş, sosyal ve etik değerlerle kontrol altında tutulmuş ya da bastırılmış düşünce ve duygularının uykuda bilincin rahatlamasıyla görsel açıdan ön plana çıkmasıdır. Rüyalar baskı altında tutulmuş dileklerin farklı kılıklardaki gerçekleşmesidir. Freud’a göre kötü rüyalar beyne sıkıcı ya da üzüntü verici deneyimlerden kaynaklanan heyecanları denetleyebilme olanağı sağlarlar. Freud rüyaların birçoğunu oidipus kompleksine dayandırır.
- Freudçu varsayımı uygulayan psikanalizde rüya, bilinçdışı süreçlerin dışavurumudur, yani bilinçdışında mayalanma geçiren arzuların dışavurumudur. Klasik psikanalize göre rüya bireyin psişik dengesinin bozulmasına yol açmamak için bilinçdışının kendini dışa vurmasına olanak sağlayan bir tür «güvenlik sübabı»dır. Bastırılan ve bilince erişmesi önlenen arzu ve dürtüler, bastırılmakla ortadan kalkmazlar, aksine sansürden kurtulmak, bilince erişmek, yani doyum elde etmek için her fırsatta dışavurum ararlar.
- Jung Freud gibi rüyaların bilinçdışı ile bilinç arasındaki etkileşimler olduğunu ve Freud’un rüyaların çocuklukta ve geçmişte yaşananlardan kaynaklandığı görüşünü kabul etmekle beraber, rüyaların "kolektif bilinçdışı" denilen üçüncü bir kaynaktan da beslendiğini savunur. Jung’a göre rüyalar bilinci uyanık halde tutan tek taraflı davranışların telafisi olabilirler.
- Rüyalar beyindeki dimetiltriptaminin (DMT) bir sonucudur. Bu varsayım için gereken biyokimyasal işleyiş 1998’de DMT’nin görsel rüya fenomeniyle ilgili olabileceğini öne süren tıp araştırmacısı C. Callaway tarafından ortaya atılmıştır. Ona göre, beynin periyodik olarak yükselen DMT düzeyleri görsel rüya mekanizmasını harekete geçirmekte veya rüyaya ve muhtemelen zihnin diğer doğal hallerine neden olmaktadır. REM uykusu sırasında bazı nörotransmitter’larda aktarım tümüyle durur ve bunun sonucu olarak da motor nöronlar uyarılmazlar (REM atonia)
- Geceleyin de duyular çeşitli uyaranlarla uyarılmaktadır, fakat zihin, uyaranları değerlendirmekte ve uykunun sürmesini sağlamak için uyarıları rüya haline dönüştürmektedir. Bununla birlikte zihin uyaranlar bir tehlike arzetmeye başladığında ya da bebek ağlaması gibi şartlanmış olduğu uyaranlar karşısında uyanacaktır.
- Rüyalar zihnin baskı altındaki kısımlarının fantezi yoluyla tatmin olmasıdır. Bu, ani şoklardan bir korunma yoludur.
- Hartmann’a göre rüyalar psikoterapi gibi bir işleve sahiptir.
- Rüyalar ayrışmış imajinasyonun bir ürünüdür.
- Parapsikolojik yaklaşım: Parapsikologların birçoğuna göre rüyalar tek bir nedene bağlanamaz. Bilinçaltı bazı rüyaların nedeni olabilmekle birlikte rüyaların tek nedeni değildir. Psikolojik ve fizyolojik nedenlere bağlı rüyalar olduğu gibi “telepatik rüyalar” gibi, paranormal fenomenlere ya da psişik yeteneklere bağlı rüyalar da mevcuttur.
- Deneysel spiritüalist yaklaşım: Ruhçu yaklaşım parapsikolojinin genel yaklaşımını kabul etmekle birlikte, rüyaların nedenlerini parapsikologlarınkinden daha fazla çeşitlendirir. Örneğin bazı rüyaların kaynaklı olup, geçmiş reenkarnasyonlardaki
olaylarla ilgili olabileceğini ileri sürer.
Rüya türleri
Metapsişikçilere göre, neden ve kaynakları bakımından rüya türleri
Spiritüalistler tarafından yapılan bir tanıma göre rüyalar, "insanın uyku halindeyken gerek bilinçaltından kaynaklanan, gerekse çeşitli kaynaklardan aldığı tesirlerin imajlara bürünmesiyle oluşan algıları"dır. Rüya laboratuvarlarında sürdürülen psikolojik ve psişik araştırma ve gözlemler rüyaların neden ve kaynaklarının çeşitlilik gösterdiğini ortaya koymaktadır.
Rüyalar, metapsişik araştırmacılarca neden ve kaynakları bakımından şu şekilde sınıflandırılır:
- Psikofizyolojik Kaynaklı Rüyalar (alelade rüyalar):
- Psikolojik kaynaklı rüyalar: Psikanalizde benimsendiği gibi, bilinçaltından kaynaklanan rüyalardır. Bunlar, genellikle heyecanlar, sıkıntılar, korkular, bastırılmış duygular vs.’den kaynaklanan rüyalardır. Ruhu ya da zihni fazlasıyla meşgul eden maddi veya manevi bir sorun, uyumadan önce konuşulan bir konu ya da görülen bir film de bu tür rüyaların görülmesine neden olabilir; ayrıca söz konusu soruna ait bazı fikir ve imajlar, görülmekte olan diğer türden rüyaların içine zaman zaman parazit olarak kayabilirler.
- Fizikokimyasal kaynaklı rüyalar:
- Fiziksel kaynaklı rüyalar: Bunlar fiziksel ortamdan gelen, bedensel ağrı ve rahatsızlıklardan ve ses, ışık, koku gibi beş duyuyu ilgilendiren uyaranlardan kaynaklanan rüyalardır. Bir rüya deneyinde, uyuyan kimsenin burnu ve dudakları bir tüy parçasıyla rahatsız edilmiş ve akabinde, uyuyan kimse, yüzüne işkence edilerek derisinin yüzüldüğüne ilişkin bir rüya görmüştür. Bir başka deneyde uyuyan kimsenin kulağı yakınlarında iki çelik bıçak birbirine sürtülünce, denek, rüyasında tarihî bir olay sırasında kentin bütün çanlarının çaldığını görmüştür.
- Kimyasal kaynaklı rüyalar: Bunlar, uyuşturucular ve ilaçlar gibi, alınmaları halinde vücudun nörofizyolojik ve kimyasal yapısında belirli değişiklikler yaratan etkenlerden doğan rüyalardır.
- Metapsişik Kaynaklı Rüyalar:
- Psişik kaynaklı ya da paranormal rüyalar: Bunlar paranormal yeteneklerin uyku sırasında kullanımıyla ilgili rüyalardır; bunları üç ana grupta ele almak mümkündür:
- Telepatik rüyalar: Bunlar uyuyan kimsenin uyanık bir insanın düşünce ve imajlarını ya da bir başka uyuyan kimsenin rüyasını telepatik yolla almasıyla oluşan rüyalardır. Telepatik rüyalar, Brooklyn’da (New York) kurulan Maimonides Tıp Merkezi’ndeki, elektroansefalograf aygıtlarıyla çalışan Maimonides Rüya Laboratuvarı’nda keşfedilmiştir.
- Durugörü rüyaları: Parapsikolojik incelemeler durugörü fenomeninin uyku sırasında da oluşabileceğini ortaya koymuştur. Dolayısıyla uykudaki biri, bazen, durugörü medyumları gibi, o anda kendisinden uzakta olan olay ve nesneleri algılayabilir. Bu algılar uyanıldığında rüya olarak hatırlanır
- OBE ya da şuur projeksiyonu (astral seyahat) rüyaları: İnsanın deneysel spiritüalizmde duble (okültizm ve teozofideki adıyla ) denilen süptil (esîrî) bedeninin uyku sırasındaki faaliyet ve gezintilerinin rüya tarzında hatırlanması. Bu faaliyet ve gezintilere okültizmde, teozofide ve popüler kültürde astral seyahat, parapsikolojide ise beden-dışı deneyim (out-of-body experience) denir.
- Haberci rüyalar: Ruhçulara göre, bunlar kaynağı tekamül düzeyi “yüksek” bedensiz varlıklar olan, bir mesaj taşıyan, amaçlı, düzenlenmiş rüyalardır, ruhta derin izler bıraktıklarından kolay kolay unutulmazlar:
- Uyarıcı rüyalar: Ruhçulara göre, bunlar kişiye önemli sonuçlar doğuracak hatalı bir davranışta bulunmasını, yanlış bir yola sapmasını vs.’yi önlemek üzere gösterilen rüyalardır. Uyarıcı rüyaların kaynağı, ruhçulara göre, genellikle kişinin hami varlığıdır.
- Prekognitif rüyalar: Bunlar bir mesaj taşımaktan ziyade, gelecekte olacak olayların önceden görülmesiyle ilgili rüyalardır.
- Bilgilendirme amaçlı rüyalar: Ruhçulara göre bunlar çok nadiren görülen rüyalardır. Uyarıcı veya geleceğe yönelik bir nitelik taşımayıp, yalnızca kişiyi bilmediği bir konuda bilgilendirme amacını taşır. (Dünyanın geçmiş devirleri, bir başka kimsenin geçmiş reenkarnasyonları, bir başka gezegendeki coğrafi koşullar vs. hakkında bilgilenme)
- Bedensiz varlıklarla kurulan irtibatlardan kaynaklanan rüyalar: Ruhçulara göre bunlar, genellikle kişinin önceden tanıdığı, ölüm olayı ile bedenini terkederek öte âleme göçmüş kimseler ile uyku sırasında iletişim kurmasından kaynaklanan rüyalardır. Fakat rüyada ölmüş bir kimsenin bulunması rüyanın muhakkak bu gruba girmesini gerektirmez; yani muhakkak o kimseyle bir görüşme yapılmış olduğunu göstermez; bu, psikofizyolojik kaynaklı alelade bir rüya da olabilir, haberci bir rüya da olabilir.
- Serbest hafıza rüyaları: Ruhçulara göre bunlar, kişinin geçmiş reenkarnasyonlarına ait anılarıyla ilgili rüyalardır. yer alan bu tür rüyalar kimi zaman defalarca, aynı ayrıntılarıyla, yeniden görülürler; dolayısıyla, tekrarlanan rüyaların çoğu bu gruba sokulur.
Prekognitif rüya
İnsanlığı binlerce yıldır hayrete düşüren prekognitif rüyalar ya da prekognisyon rüyaları meydana gelecek olayların önceden bilinmesini sağlayıcı, kısaca geleceğe ilişkin rüyalardır. Bir rüya ancak gerçekleştiği zaman prekognitif adını alır, yani bir rüyanın prekognitif olup olmadığını önceden kestirmek güçtür. Prekognitif rüyalar nadiren görüldüğü şekilde gerçekleşirler, çoğu zaman da sembollere bürünmüş olduklarından, içerdikleri bilgiler ancak söz konusu olaylar gerçekleştiğinde anlaşılabilir. Jung’a göre bu tür rüyalarda psişik enerji rol oynamaktadır.
Parapsikologların prekognitif rüya deneylerine Duke Üniversite’sindeki Parapsikoloji Laboratuvarı’nda Dr. Louisa Rhine tarafından yapılan deneyler ve Atlanta’da psikolog Dr. David Ryback tarafından sürdürülen deneyler örnek olarak gösterilebilir. Dr. David Ryback 433 üniversite öğrencisi üzerinde yaptığı prekognitif rüya deneylerinde deneklerden % 8.8’inin rüyalarının gerçekleştiğini saptamıştır.Prekognisyon, yani geleceği görme fenomenini laboratuvar koşullarında deneysel olarak inceleyip sonuçları sınıflandıran parapsikologlar fenomenin gerçekliğini kabul etmekle birlikte, fenomenin nasıl oluştuğu ve nedeni konusuna bir açıklama getirememektedirler. Parapsikolojik araştırmalara göre, prekognisyon medyumluğunun kapsamındaki fenomenlerin oluşma biçimleri içinde, % 60-70’ini haberci rüyalar, % 30-40’ını ise uyanıkken kendiliğinden görülen vizyonlar, işitsel halüsinasyonlar, aniden zihinde çakan düşünceler, trans sırasında alınan duyumlar veya bilme duygusu biçiminde ortaya çıkan medyumluk oluşturmaktadır. Kimi parapsikologlar prekognitif rüyaları bireysel olan ve olmayan şeklinde iki ana grupta ele alırlar. Bireysel olmayan genel kehanet rüyaları rüyayı gören kişinin özel yaşamıyla ilgili olmayıp, gelecekteki, toplumu ilgilendiren bir olay hakkındaki rüyalardır. Kitab-ı Mukaddes’teki firavunun rüyası bu tür rüyalara bir örnek olarak gösterilebilir. Parapsikolojik istatistikler prekognitif duyumların büyük kısmının genellikle ilk 48 saat içinde olacak olaylara ilişkin olduğunu göstermektedir. Aylar veya yıllar sonra olacak olaylara ilişkin prekognisyonların sayısı çok azdır. Yine parapsikolojik istatistiklere göre, prekognisyon fenomenlerinin % 80’lik kısmında, fenomene konu olan kişiler ile duyumu alan kişi arasında duygusal bir bağ (eş, aile bireyi, dost vs.) olduğu görülmüştür. Bu bağın mevcut olmadığı % 20’lik kısım ise genellikle büyük, önemli felaketlere (uçak düşmesi, deprem, önemli birine suikast girişimi vs.) ilişkin duyumlardır.
Yaratıcı rüya
Bir sanat eserinin, bir icadın yapılmasını ya da yeni bir kavramın doğmasını sağlayıcı ilham veren rüyalara yaratıcı rüya adı verilir. Birçok sanatkar, eserlerini gördükleri yaratıcı rüyaları yaşamlarında uygulamak suretiyle meydana getirmişlerdir. Yaratıcı rüyalar genellikle kendiliğinden meydana gelen rüyalar olmakla birlikte, böyle bir rüya görebilmek için elverişli koşulları hazırlayıcı, yani “istihareye yatma” denilen yönteme benzer tahrik edici yöntemlerin kullanıldığına da rastlanmaktadır. Bu yöntemlerden biri Don Fabun tarafından tarif edilmiştir.
Yaratıcı rüyalara tarihten şu örnekler verilebilir:
- Samuel Taylor Coleridge (1772 - 1834) Kubla Khan eserini tümüyle rüyada hazırlanmıştır.
- Voltaire La Henriade eserini bir rüyası sırasında oluşturmuştur.
- Edgar Allan Poe(1809 - 1849) hikâyelerini rüyalarından ilham alarak yazmıştır.
- William Blake (1857 - 1827) geliştirdiği, bakır levhalar üzerine yazılı metni renkli resimlerle bezeme tekniğini rüyasında ölü kardeşinden öğrenmiştir.
- Giuseppe Tartini (1692 - 1770) bir rüyasında bir müzik parçası dinlemiş, uyandıktan sonra bu dinlediği parçayı taklit etmeye çalışarak “Şeytanın Sonatı” adlı eserini yaratmıştır.
- Amerikalı asurbilimci Hermann Von Hilprecht 3000 yıldan eski bir meselenin çözümünü rüyasında görmüş ve çözümü uyguladığında doğru olduğu ortaya çıkmıştır.
- Friedrich Kekulé von Stradonitz (1829 - 1896) benzenin devrî yapısını ancak rüyasında çözmüş ve kimya tarihinde bir ilke imza atarak modern kimyada devrim yaratmıştır.
- Otto Loewi (1873 – 1961) sinir akımına ilişkin araştırmaları rüyasından ilham alarak sürdürmüş ve akımdaki aktarımın kimyasal tabiatlı olduğunu ortaya koyarak 1936’da Tıp ve Fizyoloji dalında Nobel Ödülü almıştır.
- Paul McCartney "Yesterday" parçasını çalmadan önce rüyasında dinlemiştir.
Lüsid rüya
Kısaca “bilinçli rüya” olarak ifade edilebilecek lüsid rüya kişinin rüya gördüğü sırada, rüya gördüğünün farkında olması haline ve rüya gördüğünün bilincinde olduğu bu tür rüyalara verilen addır. Terimdeki “berrak” anlamına gelen lüsid sıfatı “bilinçli” (Fr. conscient) sözcüğüyle eşanlamlı olarak ilk kez 1867’de Fransız onirolog Léon d'Hervey de Saint-Denys tarafından “Rüyalar ve Rüyaları Yönetme Araçları” adlı eserinde kullanılmıştır. Terim daha sonra Oxford Psikofizik Enstitüsü’nden Celia Green tarafından kullanılmasıyla yaygınlık kazanmıştır. Lüsid rüyada kişi gördüklerinin ve yaşadıklarının bir rüya olduğunun farkına varmakla birlikte rüya akıp gitmeye devam eder.
Nasıl diğer rüya türleri sırasında yaşananlar, o anda rüya değil de gerçekmiş gibi algılanıyor ve yaşanıyorsa, lüsid rüyada yaşanılanlar da gerçek olarak algılanır. Lüsid rüya bilimsel olarak araştırılmış ve gerçekliği doğrulanmıştır.
Lüsid rüyalar REM evresi sırasında meydana gelirler. Kendiliğinden meydana gelebildikleri gibi, bunun eğitimini almış kişilerin iradi olarak lüsid rüya görebildikleri veya rüyalarını lüsid rüyaya dönüştürebildikleri bilinmektedir. “Lüsid rüya sanatı”nda ustalaşmış olanlar ayrıca lüsid rüyaya hakim olup rüyayı yönlendirebilmektedirler. Bu yönlendirme yalnızca kendi davranışları üzerinde değil, rüyanın içeriği ve seyri üzerinde de olabilmektedir. Malezya’da yaşayan ve Avustralya Aborjinleri’ne benzeyen Senoi yerlilerinin, bu tekniği geleneksel olarak kullanan « lüsid rüya ustaları” oldukları keşfedilmiştir. Senoi kültüründe üstat, öğrencisine gördüğü psikofizyolojik kaynaklı rüyayı yönlendirebilmesi için imajinasyonu denetleme tekniğini öğretir. Bu tekniği uygulayabilen öğrenci, örneğin rüyasında vahşi bir hayvan tarafından kovalanmaktaysa, rüyasında bilinçli hale geçer ve imajinasyonunu denetlemesi sayesinde rüyanın kalan kısmında bu kez kendisi o vahşi hayvanı kovalayabilir. Lüsid rüyayı görenler ve yönlendirebilenlere oneironot adı verilmektedir.
Rüyada biliçlenebilme yeteneğinden ilk olarak 8. yy.’a ait Budist metinlerde söz edilmektedir. Batı’da lüsid rüya 1970’li yılların sonlarından itibaren "uyku laboratuvarları"nda incelenmeye başlanmıştır. Lüsid rüyanın ilk tanımı 1968’de Celia Green tarafından yapılmıştır. Daha sonra Paul Tholey lüsid rüyayı şu niteliklerle tanımlamıştır: Lüsid rüya sırasında kişi, rüya gördüğünü bilir, beş duyuyla algılamaya hemen hemen eş bir algılamaya, özgür iradeye, akla sahiptir, uyandığında hepsini hatırlayabilir, rüyasını rüya gördüğü sırada da yorumlayabilir.
Lüsid rüyanın varlığı rüya haline girilmesindan itibaren deneğin iradi olarak yaptığı göz hareketleriyle anlaşılmaktadır. William Dement ve H. P. Roffwarg tarafından yapılan şu keşif lüsid rüyaların varlığının saptanmasında önemli bir adım olmuştur: Yaptıkları deneylerde deneğin REM uykusu sırasında kaydedilen hızlı göz hareketlerinin yönleri rüyadaki olaylar sırasında bakılması gereken yönlerle çakışmaktaydı. Daha sonra lüsid rüyanın varlığı konusunda ilk kanıt 1975’te İngiltere’deki Hull Üniversitesi’nden Keith Hearne tarafından ortaya koyuldu. Deneği Alan Worsley gözlerini uykudan önce aralarında kararlaştırmış oldukları karmaşık göz hareketleri kodu tarzında oynatarak lüsid rüya durumuna geçtiğini işaret etmekteydi ve EEG kayıtları bu işaretlerin REM evresi sırasında yapılmış olduğunu gösteriyordu. Bununla birlikte bilimsel basında konuya ilişkin ilk makale bundan ancak birkaç yıl sonra Stanford Üniversitesi’nden Stephen LaBerge tarafından yayımlandı.
Beden-dışı deneyim
Astral seyahat terimi Okültizm’de ve Teozofi'de kullanılan bir terim olup, kişinin uyku gibi ruh ile beden bağlarının gevşediği hallerde esîrî beden ya da astral beden (Spiritüalizm’de ) denilen süptil maddelerden oluşan bedeniyle fiziksel bedeni dışında, bilinci yerinde olarak (bilinç bu ikinci bedene geçmiş durumdadır), başka mekanlarda dolaşmak üzere yaptığı yolculuğu ve bu bedeniyle geçirdiği deneyimleri ifade eder. Parapsikoloji'de bu deneyim, kısa adı OBE ya da OOBE (out-of-body experience) olan "beden-dışı deneyim" terimiyle,metapsişik'te ise "şuur projeksiyonu" terimiyle ifade edilir.
İrâdi olarak gerçekleştirilebilmesi ve deneyim sırasında bilinçli olunması sebebiyle diğer “beden-dışı deneyimler” arasında özel bir yeri vardır. Parapsikoloji laboratuvarlarında yapılan deneylerde kişinin deneyim sırasında 5 duyu organı ile algılanabilecek bilgilerden daha fazlasına ulaşabildiği gözlemlenmiştir.
Bu deneyimle ilgili olarak şu iddialar ortaya atılmıştır:
- Astral beden için duvar gibi fiziksel nesneler ve uzaklık bir engel oluşturmaz. Yani, kişi bu bedeniyle bir anda kıtalar arası yolculuk yapabilir ve duvar gibi maddi engellerin içinden geçebilir.
- Fiziksel bedenden çıkıldığında öte âlem varlıkları ile temas kurulabilir.
- Uyku sırasında yapılan astral seyahat fiziksel bedene dönüldüğünde bir rüya tarzında anımsanır.
- Gece uyku sırasında kendiliğinden oluşan ve reanimasyon tekniğiyle yaşama döndürülen kimselerde doğal olarak yaşanan bu deneyim, gevşemeye (rölaksasyon) dayalı meditatif yöntem ve teknikler kullanılarak istenildiği an yaşanabilir. Kısa zaman önceki (2007) çalışmalar bu deneyimin beyne uyaranlar gönderilmek suretiyle de yaşanabileceğini ortaya koymuştur.
Astral seyahatin, okült ve teozofik kaynaklarda ve birçok araştırmacının çalışmalarında "irâdi olarak fiziksel bedenden ayrılma" şeklinde tanımlanmasına karşın İngiliz parapsikolog Celia Green bir ayrım yapmış ve “fiziksel beden-dışı deneyimler”den kendiliğinden (irade-dışı) oluşanları için ekzomatik deneyim (İng. ecsomatic experience) terimini ortaya atmıştır. Bu deneyimle ilgili araştırma alanında en çok isim yapmış kişilerden ikisi, adına ABD’de bir enstitü kurulan ve Kaliforniya Üniversitesi’nden Prof. Charles Tart’tır.
Beden-dışı deneyim terimi okültizmdeki astral seyahat ya da astral projeksiyon terimine pek sıcak bakmayan Robert Monroe tarafından 1971’de söz konusu terime alternatif olarak ortaya atılmıştır. Bu fenomen hakkında hâlen bilim insanları pek fazla şey bilmemektedir. Her on kişiden biri bu deneyimi yaşadığını ileri sürmektedir. Beden-dışı deneyimin genellikle REM uykusu ile “uyku felci”nin başlaması arasındaki sınırda meydana geldiği saptanmıştır.
Rüya yorumu
Rüya yorumu rüyaların anlamlarının saptanmasıdır. Bu çalışma psikanalizde ve çeşitli mistik ve ezoterik ekollerde aynı anlamı taşımaz veya aynı şekilde yapılmazlar. Eski Mısır ve eski Yunan gibi birçok eski kültürde rüya görme doğaüstü bir iletişim veya ilahî bir müdahale olarak kabul edilmiş olduğundan, rüyaların içerdiklerine inanılan mesajlar birtakım yöntemler kullanılarak çözülmeye çalışılmıştır. Eski Yunanlar inşa ettikleri Asklepion denilen tapınak veya sağlık sitelerinde rüyaların yorumlanmasını da içeren çeşitli psikolojik çalışmalarda bulunmuşlardır. Bazı kızılderili kabilelerinde olgunlaşma ayinlerinde kişi bir rehber rüya görene dek oruç tutmak ve dua etmek zorunda bırakılırdı. Günümüzde de çeşitli psikoloji ekolleri rüyaların anlamlarına ilişkin çeşitli varsayımlar ortaya atmışlardır. Rüya yorumu 19. yy.’ın sonlarından itibaren psikoanalizin bir parçası olmuştur. Konuya ilişkin yeni ufuklar açan bir çalışma Sigmund Freud tarafından hazırlanan “Rüyaların Yorumu” adlı kitaptır.
Okültizmde rüya yorumu: Oniromansi
Okültizmin dallarından biri olan ya da oneiromansi, konusu rüyalar olan kahinlik sanatı ya da “rüyalar yoluyla geleceği ve gizli olanı öğrenme sanatı” olarak tanımlanır. Oniromansi ya da oneiromansi terimi eski Yunancadaki “düş” ve “kahinlik” anlamına gelen oneiroi sözcüğünden türetilmiştir. Bu disiplin özellikle eski Mısır’da önem verilen bir konumdaydı. Bir eski Mısır bilgelik kitabına göre, ilahlar rüyaları insanlara mesajlar gönderebilmeleri için yaratmışlardı. Eski Mısır’da rahiplerin bir işi de rüya yorumlamaktı. Rüya yorumları konusunun işlendiği görülen eski metinlerden biri Asurbanipal Ninova’sının büyük kütüphanesine aittir. Bu eser sonradan Arapça’ya çevrilmiştir. Oniromansi alanında Babil kültürünün eski Yunan kültürüne kıyasla daha ileri bir düzeyde bulunduğu söylenebilir. Çin’de rüyalarla ilgili önemli bir kitap, prekognitif rüyaların derlenmesi olup “Yeşim taşı Kutusunun Anıları” adıyla bilinir.
Oniromansi eski Yunan ve Roma din ve edebiyatında hayli yaygındır. Rüyalar, özel bir anlam taşıyan ya da kehanete ilişkin alametler (omen) olarak da değerlendirilmekteydi. Orfecilikte ve Pisagor ekolünde insanın semavi âlemle ilişkisinin ancak uyku sırasında gerçekleşebildiği öğretilmekteydi. Çeşitli çalışmalarda Aristo ve Platon’un rüyalar üzerine tartıştıklarına rastlanır. Hipokrat'ın da rüya yorumu üzerinde çalışmış olduğu bilinmektedir.
Grekoromen dünyasından elimize ulaşan tek rüya yorumu kitabı, II. yy.’da annesi Lidya’lı olan Efes’li Artemidorus tarafından yazılmış, beş ciltten oluşan Oneirocritica’dır. Artemidorus, kitabında kendisinden önceki pek çok yazarın kitabına atıfta bulunmuşsa da, bu kitaplar günümüze ulaşmamıştır. Artemidorus’un sisteminde öncelikle rüyalardan geleceğe ilişkin olanları diğerlerinden ayırt edilir ve rüyaların teorematik ya da alegorik olduğu, yani "göstermek istediğine benzediği" kabul edilirdi (sembolizm ilkesi).
Papalığın 590’da rüyaları ilahî ve şeytani olarak ayırt etmesinden sonra, yasaklanmış ve Batı'da rüya ile ilgili etkinlikler okültistlerin ve bazı ezoterik ekollerin gizli ve sınırlı çalışmalarından ibaret kalmıştır.
Psikanaliz’de rüya yorumu, Freud ve Jung
19. yy.'ın sonlarında ve ve 20. yy.’ın başlarında Sigmund Freud ve Carl Jung rüyaları bilinç ve bilinçdışının etkileşimleri olarak ele almışlardır. Onlara göre rüyalarda baskın güç bilinçdışıydı ve kendi zihinsel etkinliğini hakim kılıyordu.
Rüya yorumu psikanalizde kısaca rüyaların açık içeriğindeki sembollerden hareketle hastanın bilinçdışı arzu, dürtü ve çatışmalarını açığa çıkaran bir teknik olarak tanımlanır. Freud, rüyaların bireyin derin gereksinim ve arzularını ve bunların doyumunu ifade ettiğini varsayar. Freud’a göre rüya yorumu bilinçdışına açılan ana kapıdır, rüya da rüya gören kimseye bilinçdışına bakmasını ve rüyasını kendi başına (otoanaliz) veya bir psikanalistin gözetiminde yorumlamasını sağlayan bir pencere oluşturmaktadır.
Freud'a göre rüyalardaki sembollerden bazıları evrenseldir, herkeste aynıdır. Örneğin silah, sopa, bıçak, gibi delici, yırtıcı, uzun, sivri uçlu vb. şeyler psikanalizdeki klasik rüya yorumunda penisi temsil ederler; sepet, kutu gibi şeyler de vajinayı temsil ederler. Su ise doğumun veya anne karnına geri dönmenin, cinsel ilişkinin bir sembolü olarak kabul edilir.
Freud’çu psikanalizde sembolik sistem, özellikle oidipus kompleksiyle yapılanmış bireysel geçmişteki çarpıtma (eğretileme) kurallarının uygulanmasından ve bilinçdışının düzenlenmesinden hareketle işler. Carl Gustav Jung’un “kolektif bilinçdışı” denilen "evrensel bilinç" ya da "ortak hafıza" varsayımına göreyse, bireysel semboller "kolektif bilinçdışı"nın varlığını gösterirler, kolektif bilinçdışı yoluyla evrensel olur ve bu yolla arketipler haline gelebilirler.
Freud’un her şeyi doğumla başlatmasına ve rüyaları bireysel bilinçdışına dayandırmasına karşılık çağdaş psikiyatrinin kurucularından olan ve psikiyatrinin yanı sıra fizik ve efsanelerle de ilgilenen Jung doğuştan evrimle getirilen, tüm insanların katıldığı ortak bir bilinçdışı kavramını ortaya atmıştır. Buna günümüzde filogenetik psişe (İng. phylogenetic psyche) ya da varoluşun temelini de kapsamak üzere ontogenetik psişe (İng. ontogenetic psyche) adı verilir. Klasik mantıkla düşünmeye alışmış zihinleri sarsan bu yeni kavramda biraz teoloji de söz konusu olmaktadır. Bu iki düşünce adamının çatışması genetik mühendisliğine ve psikobiyolojiye de yansımıştır.
Jung’un yeni getirdiği bu kavrama göre, kolektif bilinçdışı, insan topluluklarının davranışlarının ortaya çıkmasında belirleyici rolleri olan, tarih boyunca kuşaktan kuşağa aktarılagelen genetik özellikleri, arzu ve duyguları, etki-tepki mekanizmaları ile davranış örneklerinin biriktiği varsayılan soyut bir alandır. Bir başka deyişle, kolektif bilinçdışı soyaçekimle atalardan gelen, insanlar üzerinde içgüdüye benzer şekilde belirli etkileri olan, ataların deneyimlerini içeren bir tür ortak hafıza ya da evrensel bir bilinçtir. Herkeste mevcut olan bu ortak bilinçte "ilkel ve derin temel imajlar" ya da "içgüdüsel davranış modelleri"ne arketipler (arşetip) adı verilir. Arketipler insan beyni ve bilincinin hayvanlık düzeyindeki dönemden bugüne dek biçimlenmiş kavrayış kalıplarıdır. Arketiplerden beslenen insanlık hâlen hayvanlık düzeyindeki düşünme biçimlerinin etkisi altındadır. Bunlar bilinçli olunduğu sırada imaj ve içgüdü biçimleri olarak belirebilir (ortak imajlar, doğa güçleri karşısında ortak tepkiler vs.). Nevroz, uyku veya değişik şuur halleri denilen bilinçsizlik hallerinde ise bu kolektif bilince biraz daha dalmış olunduğundan arketipik imajlar daha iyi bir şekilde ortaya çıkmaya başlarlar. İşte, Jung’a göre, rüyalarda ve mitolojilerde rastlanılan bazı ortak semboller bu kolektif bilinçdışından kaynaklanmaktadır.
Fakat rüya sembollerinin çoğu genellikle evrensel anlam taşımazlar, bireysel anlam taşırlar; yani rüyayı gören kişinin kendi iç dünyasındaki değerlere göre düzenlenmişlerdir. Her insanın aynı sembole verdiği anlam ve değer aynı değildir. Örneğin arslan, bir insan için korku verici, tehlikeli bir hayvandır, bir diğer insan için güçlülüğün, kudretin sembolüdür. Arslan, iki ayrı kişiden birinin rüyasında tehlikeyle ilgili, diğerinde ise kudretle ilgili olabilir. Bir başka deyişle, korkunun sembolü bir kimsenin iç dünyasında akrep olarak, bir diğer kimseninkinde yılan olarak, bir diğer kimseninkinde ise arslan olarak bulunabilir. Yani korku ile ilgili bir dışavurumda biri rüyasında akrebi, bir diğeri arslanı, bir diğeri yılanı görebilir. Dolayısıyla kişinin bireysel “semboller dili”ne uygun olarak oluşan ve bireye özgü olan rüyaların anlaşılması, ancak kişinin kendi bireysel çözümlemesiyle olanaklıdır ve standart rüya tabirleri kitaplarından yola çıkılarak bir rüyayı yorumlamak mümkün değildir. Çünkü rüyalardaki semboller, rüyayı gören kimsenin duygularına, düşüncelerine, bilgilerine, değer yargılarına, korkularına, kısaca iç dünyasına göre biçimlenirler.
Metapsişik görüşle rüya yorumu
Metapsişikçiler doğrudan doğruya rüya yorumunu konu almamakla birlikte rüyaların işleyiş mekanizmasını kendilerince, daha doğrusu kendi araştırmalarının sonuçlarına göre açıklarlar ve rüyaların farklı nedenlerden kaynaklanabilecekleri göz önünde tutarak tüm rüyaların tek nedene indirgenmesine karşı çıkarlar.
Sembolizmin amaçlı rüyalarda ya da diğer adıyla haberci rüyalarda ve vizyonlardaki varlığının nedeni metapsişikçilerce kısaca şöyle açıklanır: İnsanın imajinasyon yeteneği sembolleştirici bir role sahiptir. Ruhsal âlemde “mânâlar” halinde bulunan “tesirler” fiziksel âlemde belirirlerken ister istemez madde âleminin özelliği olan imajlara bürünmek zorunda kalırlar ki, bürünecekleri imajları da “tesir”i alan insanın şuuraltı dağarcığından edinirler. Bir vizyonun, bir haberci rüyanın alınmasında, tesir ne kadar yüksek bir varlıktan gelirse gelsin, alıcı kişinin kapasitesi, şuuraltı imajları, şuuraltı dağarcığı ve hatta sözcük dağarcığı -tesirin özgün halini kaybetme derecesi ve kısıtlanması bakımından- çok önemli bir rol oynar. Orijinal kaynağından “mânâ” olarak inmeye başlayan ruhsal tesir onu alan insanın zihninde imaj olarak ve ağzında söz olarak belirene kadar geçirdiği bir sürü dönüşüm sırasında ister istemez özgün halini yitirmek, kabalaşmak zorundadır.
Metapsişikçiler şuuraltının bu değiştirici ya da dönüştürücü etkisine “renkli cam etkisi” adını verirler. Nasıl beyaz ışık, renkli bir camdan geçerken hem camın rengini alıyor, hem de bir miktar kırılmaya uğruyorsa, insanın aldığı metapsişik enformasyon ya da tesir de şuuraltı katmanından geçerken benzer şekilde, özelleşir, bükülür, kabalaşır, dönüşür, o ortamdaki malzeme neyse ona bürünür ve özgün halini az çok yitirerek dışarı (zihne) yansır. Yani, bir kaynaktan gelen, örneğin haberci bir rüya tarzında alınan tesirler, insan zihninde yer ederken, ister istemez o insanın şuuraltı dağarcığındaki imajlara dönüşürler ve bu dönüşüm sırasında birtakım sembollere bürünürler. Bu, doğal ve zorunlu bir süreçtir. Metapsişikçiler sezgi kanalıyla alınmış metinlerdeki sembolik betimlemelerin nedenlerinden birinin de yine bu olgu olduğunu belirtirler.
Rüya ve realite
Rüyalar ortaya koydukları iki mesele nedeniyle insanoğlu için hep büyüleyici bir konu oluşturmuştur: Rüyanın gerçeklikle (duyular yoluyla algılanan realiteyle) olan ilişkisi ve uyanık bilinç haliyle yapılan faaliyetle olan ilişkisi.
Doğu’nun birçok öğretisinde rüya olarak belirttiğimiz ruhsal hallerin asılsız olmayıp, birer realite oldukları ve asıl dünya yaşamının bir rüyadan ve illüzyondan ibaret olduğu öğretilir. Bu öğretilere göre, gerçek olan, aslolan ve ebedi olan insanın ruhsal yaşamıdır, beş duyuyla algılanan değil, beş duyu olmadan algılanan realitedir (rüyalar, öldükten sonra yaşananlar, düşünceler, tahayyül edilenler).
Bazı düşünürler de gerçek yaşam olarak kabul ettiğimiz maddi yaşamın bir illüzyon olabileceğini düşünmüşlerdir (ontoloji üzerine septik düşünce olarak bilinen fikir). Yazılı kaynaklarda bu fikirden ilk olarak Çinli düşünür Zhuangzi’nin söz ettiği görülmektedir, fakat bu kavramın Zhuangzi’den önce de Hinduizm’de mevcut olduğu sanılmaktadır. Bu fikir Budizm’in de temel ilkelerden biri olarak kabul edilir.Hinduizm'de bu fikir Maya kavramıyla dile getirilir. Maya, insanın yaşadığı "tezahür etmiş âlem" denilen fiziksel âlemin bir hayal, bir aldanmadan (illüzyon) ibaret olduğunu dile getiren kavramdır.
Maya kavramının içeriğindeki fikirler şöyle açıklanabilir:
- Dünya yaşamı geçici bir rüya gibidir.
- Hakiki âlem ya da hakikatler âlemi “tezahür etmemiş âlem”dir, tezahür etmiş âlem ise bir hayaller ve aldanmalar âlemidir.
- İnsan eşyayı (nesneleri, doğayı) hakikatte olduğu gibi değil, kendisine göründüğü şekilde algılamaktadır.
Ünlü isimlerden konuya ilişkin vecizeler:
- “Yaşam bir rüyadır, ölümse bir uyanış” (Voltaire)
- “Gözlerini dünyaya bir köpük parçasına bakıyormuş, bir rüya görüyormuş gibi çevirebilen, ölümün pençesinden kurtulur” (Buda)
- “İnsanlar için gerçek olan dünya yaşamıdır, uykudayken yaşanılanlar birer rüyadır, spatyumun idrakli ruhları içinse dünya yaşamı bir rüya gibidir. Dünyevi rüya sırasında uyanabilmek… İşte bütün mesele budur” (Allan Kardec)
- “Ancak ‘ölüm’den sonradır ki hakikaten yaşamaya başlarız” (Çiçero)
- “Ölüm, asıl vatanına ulaşmak için ruhun kurtuluşundan başka bir şey değildir” (Platon)
- “Asil ruhlar için ölüm, karanlık bir tutsaklık yaşamının sona ermesidir” (Plütark)
Hint geleneğinde dört şuur hali söz konusudur. Bunlardan uyanıklık haline Jagrat, derin uyku haline Susupti, rüya haline Svapna ve « yüksek şuur haline» Turiya (Buda gibi tekamül düzeyi yüksek varlıklara özgü şuur hali) adı verilir.
Rüya teknikleri
İstihare tekniği
İstihare, iyi bir niyetle, gelecekten bilgi almaya, bilinmeyen bir şeyi öğrenmeye, niyet edilen veya girişilecek bir işin hayırlı olup olmadığını anlamaya, önemli bir kararı uygulamadan önce ilahî makamlara danışmaya yönelik amaçlarla haberci rüya görmeyi duayla talep etmedir. Osmanlıcadaki istihare terimi eski Yunancada egkoimêsis ve Latincede « tapınağın en kutsal yerinde uyumak » anlamındaki incubare fiilinden gelen incubatio « Tapınak Uykusu » terimiyle karşılanır.
İstihare yöntem ve teknikleri kültürden kültüre farklılıklar gösterir. İstihare ya da enkübasyon (inkübasyon) yönteminin en eski uygulamaları Sümerler (M.Ö. 3000) ve Eski Mısırlılar’da (M.Ö. 2500) görülür. Bu uygarlıklarda rüya, ilahlar tarafından gönderilen bir mesaj olarak kabul edilirdi. Arkaik Yunan’da istiharenin özellikle mağaralarda yapıldığı görülmektedir. Amphiaraos ve Trophonios mağaraları buna örnek olarak gösterilebilir. Bu tür uygulamalar sonradan, M.Ö. V. yy.’dan itibaren Epidaure ve Argolide’de görüldüğü gibi, Asclepios kültünün bir parçası olacak şekilde tapınak içerisine çekilmiş olmalıdır. Bu uygulamalar özellikle Asclepios tapınaklarında yapılırdı ve amaç bazen haberci rüya görmek, bazen de şifa bulmaktı. İlah Asclepios haberci rüyada sakallı bir insan, köpek ya da sembollerinden biri olan yılan kılığında görünebilirdi. (Bergama'daki asklepion'un giriş kısmındaki kare biçimli meydanın ortasında yer alan taşın üzerinde Asclepios'un sembolü olarak iki yılan ve bir daire kabartması bulunur.) İstihareye yatanın rüyası ile rahibin rüyasının çakışma hali sumptôma terimiyle belirtilirdi. İlah Asclepios’un rüyada görünmesine onar, uyanık haldeyken görülen vizyonda belirmesine ise upar adı verilirdi.
İstihare uygulamalarının yapıldığı yer bir tapınak olabildiği gibi mağara, bir pınar, bir kuyu veya kutsal bir yer de olabilmekteydi. İstihare Roma uygarlığında da uygulanmıştır. Aşağı Akdeniz havzasında istihare uygulamalarının yapıldığı, Asclepius’a (Yunan ilahı Asclepios’un Roma mitolojisindeki karşılığı) adanmış yaklaşık 400 tapınak saptanmıştır. Epidaurus, Bergama ve Roma’daki tapınaklarda yapılan uygulamalarda adakların da sunulduğu görülmektedir. İstihare Sufizm’de ve sonradan bazı Hristiyan tarikatlerinde de benimsenmiş olup, hâlen bazı Yunan manastırlarında uygulanmaktadır.
İstihare Asya ve Amerika kültürlerinde de uygulanmıştır. Japonya’da istihare rüyalarıyla ünlü üç tapınak Ishiyamedera (Biwa Gölü yakınında), Hasedura (Nara’nın güneyinde) ve Kiyonizudera’dır (Kyōto’da). İstihare uygulamasına Orta Amerika, Kuzey Afrika, Avustralya, Bırneo, Çin, Hindistan ve İran’da da rastlanır. Bu tür uygulamalara aslında, yaygınlık derecesi ve uygulama biçimi değişiklik göstermekle birlikte, dünyanın hemen hemen her yerinde rastlanmaktadır. Tapınak dikilitaşları ve yazıtları bize istihare uygulamasının değişimleri hakkında değerli bilgiler sunmaktadır. Yazıtlardan bazılarında hastaya hangi ilaçların alınması gerektiğini bildiren rüyalardan ve rüya görüldüğü sırada meydana gelen mucizevi şifa bulmalardan söz edilmektedir.
İslam’da istihare şifa bulmak amacından ziyade, belirli bir meseleye cevap elde etmek üzere yapılır ve istihareye yatmadan önce ezberlenmiş bir dua okunur. Sufizm’de haberci rüyalar yoluyla bilgi edinmeye keşf-i muhayyel adı verilir Bir meseleye yanıt bulmak üzere başvurulan istihare yönteminde, rüya görmenin yeterli olmadığı, görülen rüyanın hatırlanmasının, bir haberci rüya olup olmadığının saptanmasının ve haberci bir rüya söz konusuysa bu rüyadaki sembollerin çözülmesinin önem taşıdığı belirtilir. Kişinin, gördüğü birkaç haberci rüyasındaki sembolleri çözmesi, sonradan göreceği haberci rüyalarını çözümlemesinde ya da yorumlamasında, kendisine büyük kolaylık sağlar. Çünkü bazı semboller sonraki rüyalarında da tekrarlanacaktır. Böylece, kişi “rüya alfabesi”nin harfleri olan sembollerin anlamlarını çözmeyi başardıkça, “bireysel rüya sembolleri alfabesi”ni ya da “bireysel rüya dili”ni keşfetme yolunda ilerleme sağlayacaktır.
Şaman ve lama teknikleri
Sibirya halklarındaki en yaygın inanışlardan biri bedenin yaşamının ruha bağlı olmasıdır. İnanışa göre, uyku sırasında ruhun bedenle olan bağı gevşediğinden, ikinci canın bedeni terk etmesiyle rüya meydana gelir. Bu canın bedendeki yokluğu uyuyan kimsenin aniden uyandırılmaması şartıyla tehlikeli bir hal değildir. Xant-Mansi halkı bebeğin bu canı çok uzaklara gitmesin diye beşiğin üzerine Orman tavuğugiller familyasından bir kuş resmi yaparlar. Bu can, bedeni tümüyle terk ettiğinde ölüm kaçınılmaz olur, canını geri getirip o kimseyi canlı tutmak ancak şamanların yapabileceği bir iştir. Bu canın bedenden uzaklaşması yalnızca rüya sırasında değil, sarhoşluk ve özellikle zihinsel hastalıklar sırasında da söz konusu olur. Şamanlar ise bu tür gezintileri bilinçli halde yapabilirler.
Asya şamanlarında bazı rüya türleri inisiyasyon kapsamında ele alınır. Bu tür rüyalarda ilahî varlıklarla ya da hami varlıklarla iletişim kurması söz konusu olur.Sibirya ve Orta Asya şamanizminde sırra (mister) erme denilen deneyimi ancak gereken hazırlık eğitimini almış şaman adayları geçirebilir ki, bu hazırlık eğitimi de ancak, dalgınlık, olup bitene ilgisizlik, birtakım nöbetlere tutulma gibi ön belirtiler gösteren adaylar arasından, bir "iç çağrısı alma" ve mağaralarda haberci rüyalar görüp hami-rehber varlıklarıyla irtibata geçme gibi ilâhî “seçilme” belirtileri göstermiş olana verilir. Hangi yöntemle seçilirse seçilsin, her şaman adayı iki ayrı alanı kapsayan bir inisiyatik eğitimden geçtikten sonra şaman olabilir. Bunlardan biri vecd, trans ve rüyalar alanındaki eğitimdir. Diğeri geleneksel eğitimdir (şaman teknikleri, oymağın mitolojisi, soyağacı, gizli dil vs.) Eğitimi yaşlı şaman üstadların yanı sıra, bedensiz varlıkların da üstlendiği belirtilir. Bedensiz varlıkların yaptırdığı eğitim rüyalar tarzında hatırlanır. Şaman adayının kendisinde önceleri bir kriz gibi beliren trans hali üzerinde denetim kurmasını sağlayan ve kendisini toplum nazarında sıradan bir nevrozlu olmaktan çıkaran şey, aldığı bu inisiyatik eğitimdir.
Şamanın transı kendine özgüdür; şamanik trans, gözlemlenen psikosomatik fenomenler bakımından diğer trans türlerinden ayrılır, şaman trans sırasında diğer trans türlerinin aksine şuurunu kaybetmez ve posede duruma geçmez.
Şamanik Bon ya da Bön dininin etkisinde oluşan Tibet Budizminde ya da Lamaizm'de (lüsid ) uygulamalarını da içeren bir teknik, Batı'da "rüya yogası" adıyla bilinir. Rüya yogası ya da Tibet dilindeki adıyla Milam (T:rmi-lam or nyilam; S:svapnadarśana) trans kapsamında kapsamında ele alınan tantrik süreç ve teknikleri içerir.Tibet terimleriyle belirtmek gerekirse, Dzogchen (kemal yolu) silsilesinin (Nyingmapa, Ngagpa, Mahasiddha, Kagyu ve Bönpo) Mantrayana’ya bağlı tantrik sadhana’sının ileri bir aşamasıdır. Dzogchen kısaca Tibet Budizminde ruhsal uyanışa götüren ezoterik nakillere dayalı bir eğitim ve teknikler sistemidir.
Fiziksel bedenin ölümü ile ruhun yeniden bedenlenmesi (reenkarnasyon) arasındaki araya ve bu aradaki şuur hallerine Tibet dilinde bardo, meditasyon sırasındaki şuur haline tingezin denir. Milam bardo ise rüya sırasındaki şuur halidir.
Günümüzdeki Dzogchen öğretmenleri Namkhai Norbu, Lopön Tenzin Namdak ve Tenzin Wangyal "rüya yogası" felsefesini şöyle açıklarlar:
Algıladığımız gerçeklik (realite) ve olgular âlemi aslında gerçek değildir, daha doğrusu bir illüzyondan, bir rüyadan, bir hayalden, bir “düşünce formu”ndan ibarettir. Olguların tüm görünümleri bir rüya, bir “düşünce formu”dur. "Rüya yogası"nda dünyasal yaşam rüya kabul edilir, rüya ise gerçek yaşam kabul edilir. Öldükten sonra yaşacaklarımız şimdiki rüyalarımıza benzer. Bardo halinden çıkan kimse, yeni bir karmik illüzyonla yeniden dünyada doğar. Milam yolundaki ilk hedef, rüyasında şuurlu olabilmektir. İşte, kendisini rüyasında şuurlu hale gelebilmeyi olağan bir yeteneği durumuna getirecek kadar geliştirmiş kimseye her şeyin kapıları açılır. O kimse sadhanayı uygulayabilir, inisiyasyondan geçebilir, öte âlem denilen âlemde yüksek planlara (düzey, ortam) çıkabilir ve oradaki varlıklarla iletişim kurarak onlardan bilgiler alabilir.
Senoi tekniği
1930’lu yıllarda keşfedilen Senoi’lar Malezya’nın tropikal ormanlara sahip dağlık bir yarımadasında yaşayan, nüfusları 12.000-18.000 arasında olan, Avustralya Aborjinleri’ne benzeyen, siyah tenli, kısa boylu, modern anlayışın “ilkel” olarak nitelendirebileceği bir yerli topluluğudur. Tüm bireylerinin huzur içinde yaşadığı, yiyecek ve toprağın paylaşıldığı bu topluluğun mutluluğu antropolog ve psikologların gözünden kaçmamış ve incelemeler sonucunda toplululuğun, mutluluğunu lüsid rüyalara borçlu olduğu anlaşılmıştır. Araştırmacılar Senoi halkının sergilediği psikolojik olgunluk ve dengeyi lüsid rüya ustaları olmalarına bağlamıştır.
Senoi’larda lüsid rüya eğitimi daha çocukluk çağından başlamaktadır. Çocuklar konuşmayı öğrenir öğrenmez, aileleri onları rüyalarını anlatmaya teşvik etmekte ve onlara rüyaları denetleme yöntemleri öğretmektedir. Örneğin yırtıcı hayvanlar veya ürkütücü canavarlar tarafından saldırıya uğrayan çocuklara, uyandıklarında tekrar uykuya dalarak kendisine saldıranlarla ölesiye savaşmaları telkin edilir. Kimi psikologlara göre, hasmı yenmek bilinçte pozitif bir enerji yaratmakta ve aynı zamanda genç Senoi, güçlükler karşısında yılmamayı, yaşamın sorunları karşısında küçülmemeyi ve korkulacak tek şeyin aslında korkunun kendisi olduğunu öğrenmektedir. Senoi rüya tekniğinde aynı zamanda tatmine, zevklerin (uçmak, güzellikleri seyretmek, sevişmek vs.) olabildiğince yoğun bir biçimde deneyimlenmesine de yer verilir.
Senoi’lar üzerinde ilk araştırmalar 1950’li yıllarda Amerikalı psikolog Kilton Stewart tarafından yapılmış ve Stewart, Senoi tekniğini örnek alarak Herbert Noone’un da yardımıyla, rüya denetimi ve manipülasyonu yoluyla ruhsal gelişmeyi amaçlayan bir teknik geliştirmiştir. Daha sonra Patricia Garfield tarafından biraz daha geliştirilip modernize edilen bu teknik, Stewart-Garfield şartlandırma yöntemi olarak bilinmektedir. Garfield’a göre rüyalar psişizmi düzenleme işlevini gördüğünden, rüyalar önceden belirlenmiş bir yöne sevkedilebilirse parazit nevrozları ortadan kalkacak ve psikolojik bakımdan, istenildiği gibi işlenmeye hazır, verimli bir alan elde edilebilecek, potansiyeller geliştirilebilecek ve derin bir denge hali sağlanabilecektir.
Stewart-Garfield yöntemi lüsid rüyada uygulanması gereken şu üç kurala dayanır:
- Tehlikeden kaçmayıp, ona meydan okumak ve tehlikeyi yaratan hasmı yenmek. (Fakat düşmanı öldürmek yerine, ona boyun eğdirmek ve daha sonra onu bir müttefik haline getirmek tavsiye edilir.)
- Zevk almaya çalışmak ve zevklere tatmin elde edilene dek dalmak.
- Rüyadaki her türlü durumdan olumlu bir sonuç elde etmek. (Örneğin bir düşme söz konusuysa bunu uçarak yükselmeye dönüştürmeli, mağlup edilen hasma bir hediye sunmalıdır.)
Ayrıca bakınız
Notlar
- ^ Dream 30 Eylül 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., 15 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Morfin sözcüğünün kökeni Morfeus'tur (Morpheus)
- ^ "Artemidorus". 13 Eylül 2006 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Mart 2009.
- ^ a b "Artemidorus". 10 Eylül 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Mart 2009.
- ^ "Oniromansi". 21 Kasım 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Mart 2009.
- ^ Vizyonun şuurlu olarak alınması durumunda lüsid rüya terimi kullanılabilir.
- ^ "DMT". 17 Aralık 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Mart 2009.
- ^ Clinical evidence, 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Spirit guide 28 Mayıs 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Ölüm-ötesi deneyimi
- ^ Antikçağ'da en tanınmış üç asklepiondan biri eczacılığın ve galenik farmasinin babası Galen'in yetiştiği Bergama'daydı. Psikoterapi çalışmalarında rüyalardan yararlanan asklepion hekimlerinin uyguladığı yöntemlerden biri de hastalara zehiri alınmış yılanlarla şok tedavisi uygulamaktı. Karanlık bir tünelde ilerlerken, zehirlerinin alınmış olduğunu bilmeyen hasta aniden yılanları görünce şok geçirebiliyordu.
- ^ Su, ezoterik sembolizmde ise tesiri ve esîri simgeleyen ve kullanıldığı bağlama göre özel anlamları yüklenen genel bir semboldür.
- ^ THOUGHTS ON THE PSYCHOBIOLOGY OF RELIGION AND THE NEUROBIOLOGY OF ARCHETYPAL EXPERIENCE[],
- ^ psychobiology 7 Nisan 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde .,psychobiology 12 Mayıs 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- ^ Bu fikrin Batı'daki ünlü temsilcilerinden biri Dekart'tır.
- ^ İstihare
- ^ Posede sözcük anlamıyla "ele geçirilen, sahip olunan" anlamına gelmekte olup, trans terminolojisinde, posesyon olayının söz konusu olduğu bir trans sırasında bedeninin hakimiyetini geçici olarak bir başka varlığa (posesör) bırakmış kişi anlamında kullanılır.
- ^ Rüya yogasından Jangwa, Gyurwa ve Pelwa adlarıyla da söz edilir.
- ^ "Dzogchen". 2 Şubat 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Mart 2009.
- ^ Düşünce formu okültizmde ve özellikle Teozofi literatüründe kullanılan bir terimdir. Thoughtform 13 Aralık 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- ^ "Bir Senoi yerlisi". 20 Temmuz 2007 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 15 Mart 2009.
- ^ Bugünkü modern Senoi'lar
Kaynakça
- ^ a b Britannica/Dream 11 Kasım 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 15 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Doctora Research Proposall /Towards Patristic Views of the Nature of Dreams[],Oneirology 4 Mayıs 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde . ,Oneirology 14 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ rüya 29 Haziran 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde . - Nişanyan Sözlük, 29 Haziran 2020 tarihinde erişilmiştir.
- ^ düş 30 Haziran 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde . - Nişanyan Sözlük, 29 Haziran 2020 tarihinde erişilmiştir.
- ^ . 16 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ Jean-François Froger La voie du désir selon le mythe "Eros et psyché" Ed. DésIris 1997
- ^ Claude Lecouteux fantômes et revenants au moyen-âge IMAGO 1986
- ^ Alfred Guillaume Prophétie et Divination Payot, Paris 1941
- ^ Berel Wein "DREAMS" 7 Mart 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Birkaç örnek olarak şunlar gösterilebilir: Yeremya’nın Kitabı, bap : 20; Samuel’in ilk kitabı bap-28; Tekvin, bap-31/10-13, bap-37-5-11, bap-40/5-19, bap-41/1-36.
- ^ Alfred Guillaume Prophétie et Divination,Payot, Paris 1941
- ^ Alfred Guillaume Prophétie et Divination, Payot, Paris 1941
- ^ İbn Hacer el-Askalanî, Fethül-Barî Şerhu Sahihil-Buharî Kitabül-Ta'bîr.
- ^ a b Hz. Muhammed, BAM Yayınları, 89,90
- ^ a b Süleyman Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, Marifet Yayınları, 1991, İstanbul,1991, s.404-405
- ^ "Ahmet Arpa". 10 Kasım 2012 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 15 Mart 2009.
- ^ İbn Haldun, Mukaddime,1957,III,1118
- ^ Ethem Cebecioğlu, 600
- ^ Haydar Hatipoğlu, Sünen-i İbn Mâce Terceme ve Şerhi, X, 89-90
- ^ Gazali,İhya, IV,488-494
- ^ Süleyman Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü,Marifet Yayınları, 1991, İstanbul,1991, s.404-405
- ^ Alfred Maury 24 Şubat 2011 tarihinde Wikiwix sitesinde arşivlendi,,16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Nicholas Wade, The Science Times Book of the Brain, Lyons, 1998.
- ^ Dement, William (1996). The Sleepwatchers. Springer-Verlag. .
- ^ Aserinsky, E & Kleitman, N. (September 1953), “Regularly occurring periods of eye motility and concomitant phenomena, during sleep”, Science 118 (3062): 273–274, PMID 13089671 12 Kasım 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., DOI 10.1126/science.118.3062.273, 17 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Pierre Etévenon, Du rêve à l'éveil, bases physiologiques du sommeil, Albin Michel, Paris, 1987
- ^ Dement, W.; Kleitman, N. (1957). "10.1037/h0048189 The Relation of Eye Movements during Sleep to Dream Activity. 18 Nisan 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde .". Journal of Experimental Psychology 53: 89–97.doi, 17 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ How Dream Works 18 Nisan 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde .. 2006, 17 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ "Brain Basics: Understanding Sleep 11 Ekim 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde .". National Institute of Neurological Disorders and Stroke, 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ How Dream Works 18 Nisan 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 17 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Michel Jouvet, Le sommeil et les rêves, Odile Jacob, Paris, 1992
- ^ Le sommeil et les rêves, Odile Jacob, Paris, 1992
- ^ a b Cartwright, Rosalind D (1993). "Functions of Dreams". Encyclopedia of Sleep and Dreaming.
- ^ Jung, C. (1948) General aspects of dream psychology. In: Dreams. Princeton, NJ: Princeton University Press, 23-66.
- ^ Wallach J (2008). "Endogenous hallucinogens as ligands of the trace amine receptors: A possible role in sensory perception". Med Hypotheses in print (in print): in print. [doi http://linkinghub.elsevier.com/retrieve/pii/S0306987708003988 17 Haziran 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde . 10.1016/j.mehy.2008.07.052 ]. PMID 18805646 12 Aralık 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ..
- ^ Antrobus, John (1993). "Characteristics of Dreams". Encyclopedia of Sleep and Dreaming
- ^ Vedfelt, Ole (1999). The Dimensions of Dreams. Fromm.
- ^ Hartmann, E. (1995)Making connections in a safe place: Is dreaming psychotherapy? Dreaming, 5:213-228.
- ^ A Mind-Body Interaction Theory of Dream 6 Ocak 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde .", 17 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ a b c d e Salt, Alparslan ve ÇOBANLI, Cem. Dharma Ansiklopedi, Dharma Yayınları,İstanbul,2001.
- ^ Paranormal dream 17 Eylül 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde .,17 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Out-Of-Body Experiences and Lucid Dreams 28 Şubat 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde .,17 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Telepathic dreamwith EEG-REM monitoring 24 Eylül 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde .,17 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ A LABORATORY APPROACH TO THE NOCTURNAL DIMENSION OF PARANORMAL EXPERIENCE: REPORT OF A CONFIRMATORY STUDY USING THE REM MONITORING TECHNIQUE 26 Şubat 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde .,16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Paranormal dream 17 Eylül 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde .,16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Out-Of-Body Experiences and Lucid Dreams 28 Şubat 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde .,16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Scientists induce out-of-body experiences in the laboratory 3 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde .,16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ OBE dream,16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Telepathic dreamwith EEG-REM monitoring 24 Eylül 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde .,16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Ruhselman, Bedri. Ruh ve Kainat, Gayret Kitabevi, 1946, İstanbul.
- ^ 20th Annual International Conference of the Association for the Study of Dreams 21 Kasım 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Clairvoyant Dreams 12 Ekim 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ DREAM CLAIRVOYANCE 21 Şubat 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Psychic dreams 23 Kasım 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ a b Scientists induce out-of-body experiences in the laboratory 3 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ OBE dream, 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Crystalinks/Spirit guide 27 Şubat 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ a b Precognitive Dreams 9 Haziran 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ a b What Precognitive Dreams are Made of: The Nonlinear Dynamics of Tolerance of Ambiguity, Dream Recall, and Paranormal Belief 5 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Jung, C.G., “On the Nature of the Psyche”, Princeton University Press, 1960
- ^ Ryback, David, PhD. “Dreams That Came True”. New York: Bantam Doubleday Dell Publishing Group, 1988.
- ^ a b Rosemary, Ellen Guiley, "Encyclopedia of Mystical and Paranormal Experience", Grange Books, London,1991
- ^ Three roads to awareness. by Fabun, Don. Beverly Hills, Calif., Glencoe Press 1970.
- ^ William C. Dement, Dormir,rêver, éd. du seuil, 1981
- ^ Lucid dreaming FAQ 13 Mart 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde . by 1 The Lucidity Institute at Psych Web, 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Lucid Dreaming FAQ 18 Haziran 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde . LaBerge, S. & Lly paralizedevitan, L. (2004). Version 2.3, 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Watanabe Tsuneo (March 2003). "Lucid Dreaming: Its Experimental Proof and Psychological Conditions". Journal of International Society of Life Information Science (Japan) 21 (1): 159–162.
- ^ LaBerge, Stephen (1990). Bootzen, R. R., Kihlstrom, J.F. & Schacter, D.L., (Eds.). ed. Lucid Dreaming: Psychophysiological Studies of Consciousness during REM Sleep Sleep and Cognition 24 Şubat 2011 tarihinde Wikiwix sitesinde arşivlendi. Washington, D.C.: American Psychological Association. pp. 109 – 126. Lucid Dreaming: Psychophysiological Studies of Consciousness during REM Sleep.
- ^ Keith Hearne, (1978a). Lucid dreams: An electrophysiological and psychological study. Ph.D. thesis, University of Liverpool, 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Stephen LaBerge, Lucid Dreaming: Psychophysiological Studies of Consciousness during REM Sleep, dans Bootzen, R. R., Kihlstrom, J.F. & Schacter, D.L., Sleep and Cognition. Washington, D.C.: American Psychological Association, 1990 (pp. 109-126).
- ^ LUCID DREAMS 24 Şubat 2011 tarihinde Wikiwix sitesinde arşivlendi,, 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Senoi Bibliography 27 Nisan 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Celia Green, Lucid Dreams, Institute of Psychophysical Research, Oxford, 1982 (première édition en 1968), p. 15. cité par Christian Bouchet, Le rêve lucide, chapitre 3, section 1, (lien) archive., 16 Mart 2009 tarihinde erişildi. Celia Green est un auteur et philosophe britannique qui s'est énormément intéressé au rêve lucide, en publiant trois ouvrages à ce sujet : Lucid Dreams (1968), Out-of-the-body Experiences (1968) et, en collaboration avec Charles McCreery, Lucid Dreaming: The Paradox of Consciousness During Sleep (1994).
- ^ Paul Tholey, Kaleb Utecht: Schöpferisch träumen. 3. Aufl. Klotz, Eschborn 1997, , S. 61-62
- ^ Keith Hearne, (1978a). Lucid dreams: An electrophysiological and psychological study. Ph.D. thesis, University of Liverpool.
- ^ Stephen LaBerge, Lucid Dreaming: Psychophysiological Studies of Consciousness during REM Sleep, dans Bootzen, R. R., Kihlstrom, J.F. & Schacter, D.L., Sleep and Cognition. Washington, D.C.: American Psychological Association, 1990 (pp. 109-126). lien 8 Ağustos 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde .,, 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Monroe, Robert A (1977) "Journeys Out of the Body", Anchor Press,
- ^ Russell Ronald (2007) "The Journey of Robert Monroe: From Out-Of-Body Explorer to Consciousness Pioneer", Hampton Roads Publishing,
- ^ Arthur E Powell (1927,) The Mental Body, Theosophical Society
- ^ Synergy (2007,) Spirit-Quest: Journey-out-of-Body, Spirit Quest
- ^ Bruce, Robert (1999) Astral Dynamics: A NEW Approach to Out-of-Body Experiences , Chapters 15-22
- ^ Kiraz, Metin Şuur Projeksiyonu, Ruh ve Madde Yayınları, İstanbul, Taş Matbaası, 1972.
- ^ "Astral Projection Methods". 9 Aralık 2008 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 15 Mart 2009.
- ^ Dr.Scott ROGO, Leaving The Body, 1983
- ^ Celia Green, Apparitions, Oxford, Institute of Psychophysical Research, 1989
- ^ The Monroe Institute 19 Şubat 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Dictionary of Mysticism, Nevill Drury,1992,s.20.
- ^ Journeys Out of the Body, 1971, Robert Monroe, .
- ^ BBC NEWS Out-of-body or all in the mind? 27 Ocak 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ ScienceDaily (Aug. 24, 2007)First Out-of-body Experience Induced In Laboratory Setting 3 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ On the Asclepian Spirit and the Future of Psychoanalysis 23 Temmuz 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Asclepion 25 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Webb, Craig (1995). "Practical Meaning & Appications[]". The DREAMS Foundation, 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Claude Lecouteux, fantômes et revenants au moyen-âge, IMAGO 1986
- ^ , 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Psikoloji sözlüğü/rüya sembolizmi[], 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ a b c d Salt, Alparslan. Semboller Ansiklopedisi, Ruh ve Madde Yayınları, 2006, İstanbul
- ^ Rosemary, Ellen Guiley, Encyclopedia of Mystical and Paranormal Experience, Grange Books, London, 1991
- ^ Paranormal terms/Stained-glass window effect[], 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Shugchang, Padma (editor); Sherab, Khenchen Palden & Dongyal, Khenpo Tse Wang (2000). A Modern Commentary on Karma Lingpa's Zhi-Khro: teachings on the peaceful and wrathful deities. Padma Gochen Ling. Source 29 Şubat 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Kher, Chitrarekha V. (1992). Buddhism As Presented by the Brahmanical Systems. Sri Satguru Publications. .
- ^ C.A. Meir Antike Inkubation und moderne Psychothérapie, Zurich 1949
- ^ a b Ernest Jones le cauchemar Payot 1973, (), éd. originale 1931
- ^ Pierre Cheymol Les Empires du rêve, voir bibliographie
- ^ Stéphane Labat, La poésie de l'extase et le pouvoir chamanique du langage, Maisonneuve & Larose, 1997, ()
- ^ Doutté, Edmond. La société musulmane du Maghrib, Magie et Religion dans l'Afrique du Nord, A.Jourdan, Alger,1909
- ^ Uludağ, Süleyman. Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, Marifet Yayınları,1996,İstanbul
- ^ Mircea Eliade Le chamanisme et les techniques archaïques de l'extase PUF 1968
- ^ Eliade, M.,Le chamanisme, Paris, Payot, 1968, s.290
- ^ LAPASSADE, Georges
- ^ Lapassade
- ^ TIBETAN DREAM YOGA -1 13 Nisan 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde .,TIBETAN DREAM YOGA -2 5 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ DREAM YOGA 12 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 16 Mart 2009 tarihinde erişildi.
- ^ Patricia Garfield, La créativité onirique, La Table Ronde, 1983 pour la traduction française, 1974 dans sa version originale (Creative Dreaming), ()
Bibliyografya
- Béguin, Albert. L'Ame Romantique et le Rêve Essai sur le romantisme allemand et la poésie française. Paris, 1939.
- Caillois, Roger et Von Grunebaum, Gustave. dir. (1967) Le Rêve et les sociétés humaines, Gallimard.
- Chevalier, Jean. Dictionnnaire des Symboles, 14. réimpression, Editions Robert Laffont.
- Cheymol, Pierre Les Empires du rêve José Corti 1994
- Freud, Sigmund (1994). The interpretation of dreams. New York: Modern Library. .
- Freud, Sigmund. L'interprétation des rêves, PUF, 2003, Œuvres complètes IV, - 1899-1900,
- Freud, Sigmund.Le rêve et son interprétation, Ed.: Gallimard - poche, 2001,
- Freud, Sigmund. Sur le rêve, Ed.: Gallimard-Poche, 1990,
- Jacob, Odile. 2000,
- Jouvet, Michel. Pourquoi rêvons-nous ? Pourquoi dormons-nous ? Où, quand, comment ? Paris,
- Jung, Carl (1934). The Practice of Psychotherapy. "The Practical Use of Dream-analysis"'. New
- Jung, Carl (2002). Dreams (Routledge Classics). New York: Routledge. .
- Jung, Carl. (conçu et réalisé par), 1964: L'Homme et ses Symboles (publication posthume.)
- Jung, Carl. Les Rêves d'enfants, tome 1, Albin Michel
- Jung, Carl. Sur l'interprétation des rêves, LGF - Livre de Poche, 2000 ISBN|2-253-90463-5
- Lavie, Peretz. Le monde du sommeil, Paris, Odile Jacob, 1998,
- Parot, Françoise L'homme qui rêve, PUF, 1995,
- Perrin, Michel. Les praticiens du rêve : Un exemple de chamanisme, Presses Universitaires de France, 2001, , 285 pp.
- Quinodoz, Jean-Michel. Les rêves qui tournent une page, PUF, 2003,
- Rosemary, Ellen Guiley, Encyclopedia of Mystical and Paranormal Experience, Grange Books, London,1991
- Ruhselman, Bedri. Ruh ve Kainat, Gayret Kitabevi,1946,İstanbul.
- Salt, Alparslan. Semboller Ansiklopedisi, Ruh ve Madde Yayınları, 2006, İstanbul
- Salt, Alparslan ve ÇOBANLI, Cem. Dharma Ansiklopedi, Dharma Yayınları, İstanbul,2001.
- Scaruffi, Piero. The Nature of Consciousness. Omniware. .
- Schneider, Monique. Père, ne vois-tu pas--?, Ed.: Denoël, 1985,
- TriganoPierre et Vincent,Agnès. Le sel des rêves : Une refondation spirituelle de la psychothérapie par une lecture nouvelle de C.G. Jung, Dervy, 2004,
- York: Routledge & Kegan Paul. pp. 139-. .
Dış bağlantılar
Wikimedia Commons'ta rüya ile ilgili ortam dosyaları bulunmaktadır. |
- Crystalinks/Dreams 18 Şubat 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Dream Psychology by Sigmund Freud 24 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- The Dream & Nightmare Laboratory in Montreal[]
- Archive for Research in Archetypal Symbolism website11 Aralık 2005 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- The International Association for the Study of Dreams5 Ağustos 2004 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- More information on the expectation fulfillment theory of dreaming21 Aralık 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Dreams12 Ekim 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde . at the Open Directory Project
- Dixit, Jay (2007), "Dreams: Night School", Psychology Today, 12 Ocak 2009 tarihinde kaynağından , erişim tarihi: 15 Mart 2009
- Le rêve chez Freud et Bergson 15 Ocak 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Joseph Delbœuf, Le sommeil et les rêves22 Aralık 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde . considérés principalement dans leurs rapports avec les théories de la certitude et de la mémoire, Éd. Félix Alcan, Paris, 1885, 262 pages.
- Base de textes pour l'étude du rêve6 Temmuz 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde .: plus de 1400 récits de rêves littéraires d'époques et de cultures diverses, ainsi que des textes fondamentaux sur l'interprétation et la théorie du rêve (Platon, Maury, Hervey de Saint-Denys, Delboeuf, etc.)
- Rêver ou l'art de croiser les mots, entre autres...en chinois 24 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Ruya ya da dus uykunun genel ve karakteristik ozelliklerinden biri olup uykunun hizli goz hareketi REM adli evreleriyle yakindan iliskili bulunan gorsel ve isitsel algi ve duygulardir Ruyalarin biyolojik icerigi isleyisi ve maksatlari tumuyle anlasilmis degildir Ruyalara duyusuz algi nin bir turu veya nesnesiz algi olarak da bakilabilir Cesitli inanislara ve tahminlere de neden olan ruyalar her zaman icin ilginc ve yoruma acik bir konu olusturmuslardir Farkli psikoloji ekollerinin parapsikologlarin ve deneysel spiritualistlerin ruyalari farkli bicimlerde aciklama cabalari olmustur Ruyalarin isleyisinin aciklanmasi bilimsel toplulugun genel kabulune gore varsayimlar duzeyinden oteye pek gidememis olup ruyalar halen esrarini korumakta olan bir inceleme alanini olusturmaktadir Ruyalarin bilimsel incelenmesi oneiroloji adini alir Ruya Henri Rousseau 1910Etimolojisi Ruya sozcugu Turkceye Arapca رؤيا ruˀyaˀ kelimesinden gecmistir ki bu kelime ر أ ى raˀa yani gormek kokunden gelmektedir Dus sozcuguyse Oz Turkce bir kelime olup Uygurca Maniheist metinlerde tul Kasgarli Mahmud un Divan i Lugati t Turk undeyse tǖs seklinde ortaya cikmistir Tǖs koku zaman icerisinde anlam kaymasina ugramis daha eskiden durmak anlamina gelirken anlami dinlenmek ogle uykusu seklinde evrilmis ruya anlamina evrilmesi de oradan olmustur Dusunmek fiilinin koku de bu kelimeden gelmektedir TarihceYakub un semavi ilham kaynakli olduguna inanilan ruyasi Ferdinand Bol Ruyalarin gerek tahminlere konu olusturmasi bakimindan gerekse ilham kaynagi olmasi bakimindan uzun bir gecmisi vardir Tarih boyunca insanlar mesaj tasidiklarina inandiklari ruyalardan anlamlar cikarmaya calismis ve ruyalar araciligiyla gelecek hakkinda tahminlerde bulunmuslardir Ruyalar fizyolojik acidan uyku sirasindaki noral sureclere bir tepki ya da yanit olarak tanimlanir psikolojik acidan bilincaltinin yansimalaridir maneviyat acisindan ise en azindan bazi ruyalar ya gelecek hakkinda ya da baska bir konu hakkinda uyari yardim vs amacli haber iceren ilahi alemden gelen mesajlar olarak kabul edilmislerdir Bircok kulturde ilahi aleme danismak ya da bir konu hakkinda bilgi edinmek uzere istihare yontemlerine basvuruldugu gorulur Eski kulturlerde Ruya yorumlari Eski Misir Yunan ve Asur toplumlarinda buyuculer ve kahinler tarafindan yapilmistir Eski Misir da bu gorevi yerine getiren kahinler insanlari ruyalari konusunda uyardigina inandiklari Tanri Serapis adina yapilan tapinaklarda oturmuslardir Ruya tabirleri ile ilgili ilk eserlerin Asurlular tarafindan yazildigi bilinmektedir M O 2000 yilina ait bir Misir papirusu ise 200 e yakin ruya tabirini icermektedir Bu eser gunumuzde British Museum da muhafaza edilmektedir Ruya konusunun islendigi gorulen eski metinlerden biri de Asurbanipal Ninova sinin buyuk kutuphanesine aittir Bu eser sonradan Arapcaya cevrilmistir Eski Yunan mitolojisinde Hypnos un uyku ve Nyx un gece oglu Morfeus dus leri ifade eder kendisine ucma ve ayni anda her yerde olabilme olanagini saglayan kanatlarini hizla fakat sessizce cirparken temsil edilir Uykudaki insanlari bir hashas cicegiyle oksayarak onlarin ruya gormesini saglar Olumlulere sirlari aciklama uzere gonderilir Morfeus uykuda ifsa olan bicim i ifade eder cunku arzu ettigi bicmi alabilen bir varliktir Geceleyin bir tur yolcu sayilabilecek uykudaki kisi yeralti alemindeki nehirlerden Styx in veya Mnemosyne nehrinin hatirlamayi saglayan ya da Lethe nehrinin unutmaya neden olan sularindan icebilir ve Hypnos biraktiginda kisi uyanir Bir baska eski Yunan gelenegine gore ruya ilahi Oneiros tur gunumuze digeri kadar unlu olarak gelmemisse de adi ruya anlamina geldiginden ruya terminolojisinde oneiromansi oneiroloji vs sikca kullanilmistir Eski Yunan kulturunde ruya ile ilgilenmis unlu isimlerden biri tibbin babasi olarak anilan Iyonyali hekim Hipokrat tir d M O 460 o M O 377 Uyku hali vasitasiyla insan vucudundaki hastaliklari onceden bilme ya da Hipokrat in Saglik Bilgisi Kitabi adli calismasi bazi ruyalarin cesitli hastaliklar ile ilgili olabilecegi dusuncesi uzerine kuruludur Hipokrat a gore ruyalar kisinin saglik durumunu onceden haber verici nitelikte olabilmekteydiler Hipokrat ayrica ruya anahtarlari denilen sembolik kaliplarla kodlanmis oldugu dusunulen ruyalardaki verilerin haberci degerleriyle ilgili ruya yorumlari uzerinde calismistir Ruyalar hakkindaki bir baska calisma Aristo nun Ruyalar adli kitabidir Antik cagda ruyalarin yorumlanmasi konusunda en taninmis isimlerden biri uzmani Efes li Artemidorus tur Sovalyenin Ruyasi Antonio de Pereda Honorius ve Arcadius doneminde 395 423 yasayip eserler vermis olan Romali dilbilgisi uzmani ve neoplatonist filozof Ambrosius Theodosius Macrobius calismasinda ruyalari soyle siniflandirmistir Insomnium Korku kaygi gibi manevi hallerle ilgili veya yemek icmek yoluyla vucuda alinan maddelerden kaynaklanan ruyalar Visum ya da phantasma Yari uyku ruyalari Oraculum Kehanete iliskin ruyalar Visio Ilahi kaynakli peygamberane ruyalar Somnium Bilmecemsi ruyalar Papaligin 590 da ruyalari ilahi ve seytani olarak ayirt etmesinden sonra yasaklanmistir Kimi arastirmacilara gore bu ayrimin asilmasinda 12 yy daki bir Cistercian kesisi olan Alcher de Clairvaux tarafindan kaleme alinan Ruh ile Can Liber de spiritu et anima adli eser bir donum noktasi olmustur Bu eserde ruyalar Macrobius un siniflandirmasina benzer sekilde soyle siniflandirilmisti Insomnium Hicbir yarari olmayan alelade ruya Phantasma Uykunun ilk evresinde ya da uyku uyaniklik arasinda gorulen hayali goruntuler ve kabuslar Oraculum Tanri tarafindan vazifelilere gonderilen ruya Visio Acik peygamberane ruya Somnium Yorum gerektiren ruya Dinlerde Yakubun Harran daki Urfa vizyonunda gordugu meleklerin inip ciktigi ucu gokte olan merdiven Michael Willmann Ruyalardan bazilarinin ilahi kokenli olduklari inanisi cok yaygin bir inanistir Orfecilikte ve Pisagor ekolunde insanin semavi alemle iliskisinin ancak uyku sirasinda gerceklesebildigi ogretilmekteydi Ortacag daki Yahudi ve Arap yazarlarinin eserlerinde de benzer ogretiler gorulmektedir Haberci salih ruyalar konusunu islemis Islam bilginlerinden biri Ibn i Haldun dur d 1332 o 1406 Oniromansi alaninda Babil kulturunun eski Yunan kulturune kiyasla daha ileri bir duzeyde bulundugu soylenebilir Sami dillerini konusanlar ozellikle peygamberane ruya yi iyi bilmekteydiler Ayrica Musevilik te ruyalarla ilgili hatovat chalom denilen geleneksel bir uygulama bulunur Hatovat chalom adinin sozcuk anlami hayirli ya da iyi ruya gorme dir Somnium denilen ruyalar ile visio denilen vizyonlar ruyet Eski Ahit te ve Yeni Ahit te onemli bir yer isgal ederler Gorme organinin yardimi olmaksizin olusan vizyonlarda gelen tesirlerin kisinin suurundaki imajlara burunerek algi alaninda goruntu olusturmasi soz konusudur Yeni Ahit in sonundaki Yuhanna nin Vahyi adiyla bilinen kisim vizyon tarzinda alinan kutsal metinlerin bilinen orneklerinden biridir Musevi bilgin Musa ibn Meymun a 1135 1204 gore melek vasitasiyla olsa da olmasa da ve yol ve araclardan soz edilse de edilmese de peygamberlere tum ifsa olunanlar onlara vizyon olarak nakledilmistir Ona gore vahiy vizyonda icerilmis haldedir ve peygamber uyanik suur hali ne gecer gecmez manasini sezer Peygamber olmayan bizler ise uyaninca ruyamizi birine anlatir ve onun yorumuna gerek duyariz Uyku ya da trans denilen hal cismani duyulardan yalitilmis olma imkani saglamaktadir Ilahi tesirin alinabilmesini Ibn Meymun boyle aciklar Islam bilgini Ibn i Haldun a 1332 1406 gore esas olarak iki tur ruya vardir Bunlardan biri ilahi varligin kusku goturmez vahyi olan salih ruya lardir derhal uyanmayi zorunlu kilarlar ve kiside oylesine derin bir iz birakirlar ki kolay kolay unutulamazlar Diger gruptakiler ise hatirlanmasi icin caba harcanilan ve yorumlanmak ihtiyacindaki olagan ruyalardir Eski Ahit teki Yusuf un ruyasi Tekvin Bap 41 de bu tip ruyalara bir ornek olusturur Ibn i Haldun a gore araci melekler vasitasiyla aktarilanlarin yorum gerektirmesine karsilik dogrudan dogruya gelen salih ruya lar yorum gerektirmeyecek derecede acik olurlar Muhyiddin Ibn Arabi ye gore de veliler bilgilerini peygambere vahyi getiren melegin aldigi kaynaktan alirlar Ilham soz veya yazi Ing inspirational writing tarzinda disari yansidiginda vahiy Ing revelation adini alir Hristiyanlik ta kutsal kitaplari haberci ruya ornekleriyle zengin olmasina karsilik 6 yy sonlarindan itibaren ruyalara temkinle yaklasildigi ve Bati da okultistler ve gizli tarikatlerin engizisyondan gizli olarak yuruttukleri calismalar haric tutulursa 12 yy a kadar ruyalar uzerinde pek fazla bir calisma yapilmadigi gorulur Bu tutumun kokeninde basinda Papa Gregory I in 540 604 bulundugu papaligin ruyalarin bir kismini seytani olarak degerlendirmesi bulunmaktadir Gregory I 590 yilinda ruyalari uc gruba ayirmistir Yiyecek ve acliktan kaynaklananlar seytan ya da cin Ing demon kokenli olanlar ve ilahi kokenli olanlar Islam da Babur Sahi Cihangir i ruyasinda Safevi Sahi I Abbas la sarilirken gosteren bu Hint Islam minyaturu Cihangirname icin yapilmistir 1620 Kuran da ruya hakkinda cok fazla bilgi verilmez ruyaya Kur an da ozellikle Yusuf Suresi nde yer verilir Ruya sozcugu Saffat ve Fetih surelerinde de kullanilir Islam peygamberi Muhammed in ruya hakkinda su hadisleri rivayet edilir Buhari nin kaydettigi bir hadiste iyi kimselerin guzel ruyasi Peygamberligin 46 parcasindan biridir denir Ebu Hureyre nin aktardigi bir hadiste artik yeryuzunde mujdeleyicilerden mubessirat baska peygamberlikten hicbir sey kalmadi mujdeleyiciler guzel ruyalardir denir Bir baska hadiste de mealen Peygamberlere ilk once gelen kalpleri alisip yatisincaya kadar uykularinda olur Bundan sonra vahiy indirilir denir Islam peygamberi Muhammed in ve sahabelerinin gordukleri bircok ruyanin prekognitif ruya gerceklestigi bilinmektedir Tasavvufi menkibelerin cogu ruyalara dayanir Mursidler ruya yoluyla olen insanlarin ahiret durumlari hakkinda da bilgi verebilirlerdi Allah insanlarin Levh i Mahfuz daki durumlarina muttali olan bir melek grubunu ruya isiyle vazifelendirmistir Vazifeli melekler Levh i Mahfuz dan aldiklarini birtakim olay ve hallere sokarak ilgili insanlarin ruyalarinda kalbine yerlestirirler Boylece bu ruya o kimse icin bir mujde bir uyari ya da bir elestiri seklinde haber tasir Ibn Haldun un Mukaddime de belirttigi gibi tasavvufta genel olarak ruyalar uc grupta ele alinir Ilahi kaynakli ruya Bunlar acik oldugundan yoruma gerek gostermezler Dogru ve goruldugu gibi cikan bu ruyalara ruya i saliha salih ruya da denir Salih ruya son derece az gorulur Salih ruya gormek sadece muminlere ozgu degildir musluman olmayanlar da gorebilir Yusuf Suresi ndeki Misir firavununun ve iki mahpusun gordugu ruyalar buna ornek olarak gosterilebilir Melekten olan ruya Bunlara ruya yi sadika denir Yoruma muhtactir Sembolizm icerirler Seytandan olan ruya Bu ruyalarin asli fasli yoktur Kuran da edgasu ahlam karmakarisik dusler Yusuf 12 44 olarak gecer Hicbir faydalari olmadigindan yorumlanmalari da gerekmez Psikofizyolojik kaynakli ruyalar El Gazali ruyanin mahiyetini mukasefe ilminin inceliklerinden biri olarak kabul eder ve her onune gelene anlatilmasini dogru bulmaz Kisi kendi cozmelidir veya mursidine anlatabilir Olumle malum olan hususlardan bazilari ruyayla da malum olabilir Islam peygamberi Muhammed gordugu ruyalari anlatir ve sahabenin gordugu ruyalari da yorumlardi Bilimsel incelemeye konu olmasi Ruyanin norofizyolojisi REM ya da paradoksal uyku sirasindaki beyin dalgalarini gosteren elektroansefalogram REM elektroansefalogrami kirmizi cerceve icerisine alinmistir Ustte yer alan kirmizi cizgiye denk dusen ustteki zikzaklar ise goz hareketlerini gostermektedir Ruyalar konusunda ruya norofizyolojisi psikoloji varsayimlarindan bircok bakimdan ayrilir Ruya norofizyolojisi oncelikle ruya etkinliginin biyokimyasal biyolojik ve anatomik duzeyde tanimlayici ve islevsel incelenmesini amaclar Ruya norofizyolojisinin taninmis onculerinden biri Alfred Maury dir 1817 1892 Onun zamanina dek uyku fenomeniyle ortulu durumdaki ruyanin maddi yapisina hicbir yaklasimda bulunulmamisti Ruyalarin surekli ve periyodik olarak ozel zamanlarda meydana geldigini ve uyanmadan onceki ic ve dis uyaranlarla olustuguna iliskin ilk varsayimi o ortaya atmistir Bununla birlikte ruya norofizyolojisinin gercek anlamdaki baslangici 1950 li yillarda olmustur REM in kesfi Goz uclarinda bulunan noronlar uyku geldiginde sinyaller gonderir ve gozkapaklarinin agirlasmasini denetlerler 1953 te Eugene Aserinsky gozkapaklari kapali oldugu halde uykudaki kisilerin gozkapaklari altindaki gozyuvarlarinin hizla oynadigini farketmisti Bunlar uyku sirasinda gozlemlenen olagan goz hareketlerine bircok bakimdan benzemeyen alisilmis dalga hareketi cizmeyen ve yavas olmayan hareketlerdi Boylece REM uykusunu yani uykudaki REM evresini kesfeden Aserinsky bir elektrookulogram sayesinde kaydedilebilen ve ruya evrelerine denk dusen uykudaki hizli goz hareketleri REM varsayimini ortaya atti Daha sonra gozyuvarlarin oynadigi bu donemlerdeki beyin dalgalarini saptamak uzere bir tur poligraf yalan makinesi aygiti kullandi Deneylerinden birinde denegin REM doneminde olmadigi halde aglayip inledigini fark etti ki bu belirtiler denegin ruya gordugunu dogrulamaktaydi Aserinsky ve asistani ses getiren bilimsel calismalarini 1953 te Science ta yayimladilar 1953 sonrasi arastirmalari ve oneiroloji Bir gece uykusunun evreleri Ust sinir uyaniklik siniridir Ruyalarin bilimsel incelenmesi anlamindaki oneiroloji terimi yazili kaynaklarda ilk kez 1653 yilinda kullanildi Bu inceleme alani ozellikle Nathaniel Kleitman ve Eugene Aserinsky nin 1950 lerde REM evrelerini kesfetmeleriyle hiz kazandi Ardindan 1959 da Michel Jouvet REM evrelerinde elektroansefalograma kaydedilen dalgalarin uyanik halde olundugunda kaydedilen dalgalara benzedigine dikkat cekti ve bu ozel evrelere paradoksal uyku adini verdi Kleitman ve William C Dement EEG elektroansefalograf vasitasiyla olculen beynin elektriksel etkinligi nin soz konusu oldugu ozel uyku halinin gozyuvari hareketleri gibi bazi bakimlardan uyaniklik haline benzedigini ortaya koydular Bu ozel uyku hali ya da uykunun bu evresi gunumuzde REM uykusu adiyla bilinir Dement ve Kleitman in deneyleri de ruyalar ile REM evresi arasinda cok siki bir iliski oldugunu gosterdi Keith Hearne ve LaBerge in birbirlerinden ayri olarak surdurdukleri calismalarin eszamanli olarak lusid ruyayi dogrular yonde sonuc vermesi ise ruya turleri uzerine sonraki deney ve ilerlemelere olanak sagladi W Dement REM evresinde uyandirilan deneklerin 80 inin ruyalarini hatirlamalarina karsin uykunun derin uyku evresinde uyandirilan deneklerin sadece 7 sinin ruyalarini hatirladiklarini saptadi Ruya gormenin mutabik kalinmis hicbir biyolojik tanimi yoktur Bununla birlikte gozlemler ruyalarin hizli goz hareketinin olusmasiyla yakindan ilgili oldugunu ortaya koymakta ve EEG elektroansefalograf aygiti da bu siradaki beyin etkinliginin cogunlukla uyanik olundugu zamankine es oldugunu gostermektedir Hizli goz hareketlerinin olmadigi sirada deneyimlenen hatirlanmayan ruyalar nispeten daha olagandir Ortalama olarak insan omrunun yaklasik 6 yilini ruya gormekle gecirmektedir Her gecenin iki saati ruya goruldugu kabul edilerek yapilan hesaplamaya gore Aktif uyku ya da paradoksal uyku da denen REM evresinde beyin dalgalari gayet aktiftir EEG de beta etkinlik gozlemlenir kas gerginligi iyice azalir felce yakin bir kas gucsuzlugu gorulur bu gucsuzluk yalnizca gozlerde solunumdan sorumlu kaslarda ve kan dolasiminda gorulmez Ruyalarin cogu yalnizca 5 ile 20 dakika arasinda bir sure surer Normal bir gece uykusunda 60 90 dakikada bir baslamak uzere uykusu boyunca 4 5 kez REM donemi yasanir REM evrelerinden her biri ortalama 20 25 dakika surer Ilk REM evresi cok kisadir ancak birkac dakika surer fakat gece ilerledikce sonraki REM evreleri 30 dakikanin uzerine cikabilir Calismalar insan gibi cesitli kus ve memeli turlerinin de uykuda REM deneyimi gecirdiklerini ortaya koymustur Ornegin M Jouvet kediler uzerindeki deneylerde de benzer sonuclar saptamistir Fransiz norobiyolog Jouvet ye gore ruya ne uykunun bir parcasi ne de uyanikligin bir parcasi olarak ele alinabilir bu uykudan da uyanikliktan da farkli olan ucuncu bir bilinc halidir Ruya gormesi engellenen bireylerde ogrenmenin zorlastigi ve cesitli depresif ve psikotik tepkilerin ortaya ciktigi deneysel olarak gozlemlenmistir Her ne kadar ruyalarla ilgili cesitli varsayimlar ortaya atilmissa da ruyalarin tumuyle beyinle ilgili bir fonksiyon olup olmadigi kokenlerinin beynin neresi oldugu tek bir kokenlerinin mi oldugu yoksa beynin cesitli kisimlarinin mi soz konusu oldugu ve zihin ya da bedenle ilgili ne gibi amaclara yonelik olduklari bilinmemektedir VarsayimlarRuyalarin isleyisine ve nedenlerine iliskin cok sayida varsayim bulunmaktadir Bu varsayimlardan bazilari ozetle sunlardir Freud a gore ruyalar insanin uyanik yasaminda arka plana itilmis sosyal ve etik degerlerle kontrol altinda tutulmus ya da bastirilmis dusunce ve duygularinin uykuda bilincin rahatlamasiyla gorsel acidan on plana cikmasidir Ruyalar baski altinda tutulmus dileklerin farkli kiliklardaki gerceklesmesidir Freud a gore kotu ruyalar beyne sikici ya da uzuntu verici deneyimlerden kaynaklanan heyecanlari denetleyebilme olanagi saglarlar Freud ruyalarin bircogunu oidipus kompleksine dayandirir Freudcu varsayimi uygulayan psikanalizde ruya bilincdisi sureclerin disavurumudur yani bilincdisinda mayalanma geciren arzularin disavurumudur Klasik psikanalize gore ruya bireyin psisik dengesinin bozulmasina yol acmamak icin bilincdisinin kendini disa vurmasina olanak saglayan bir tur guvenlik subabi dir Bastirilan ve bilince erismesi onlenen arzu ve durtuler bastirilmakla ortadan kalkmazlar aksine sansurden kurtulmak bilince erismek yani doyum elde etmek icin her firsatta disavurum ararlar Jung Freud gibi ruyalarin bilincdisi ile bilinc arasindaki etkilesimler oldugunu ve Freud un ruyalarin cocuklukta ve gecmiste yasananlardan kaynaklandigi gorusunu kabul etmekle beraber ruyalarin kolektif bilincdisi denilen ucuncu bir kaynaktan da beslendigini savunur Jung a gore ruyalar bilinci uyanik halde tutan tek tarafli davranislarin telafisi olabilirler Dimetiltriptamin Ruyalar beyindeki dimetiltriptaminin DMT bir sonucudur Bu varsayim icin gereken biyokimyasal isleyis 1998 de DMT nin gorsel ruya fenomeniyle ilgili olabilecegini one suren tip arastirmacisi C Callaway tarafindan ortaya atilmistir Ona gore beynin periyodik olarak yukselen DMT duzeyleri gorsel ruya mekanizmasini harekete gecirmekte veya ruyaya ve muhtemelen zihnin diger dogal hallerine neden olmaktadir REM uykusu sirasinda bazi norotransmitter larda aktarim tumuyle durur ve bunun sonucu olarak da motor noronlar uyarilmazlar REM atonia Geceleyin de duyular cesitli uyaranlarla uyarilmaktadir fakat zihin uyaranlari degerlendirmekte ve uykunun surmesini saglamak icin uyarilari ruya haline donusturmektedir Bununla birlikte zihin uyaranlar bir tehlike arzetmeye basladiginda ya da bebek aglamasi gibi sartlanmis oldugu uyaranlar karsisinda uyanacaktir Ruyalar zihnin baski altindaki kisimlarinin fantezi yoluyla tatmin olmasidir Bu ani soklardan bir korunma yoludur Hartmann a gore ruyalar psikoterapi gibi bir isleve sahiptir Ruyalar ayrismis imajinasyonun bir urunudur Parapsikolojik yaklasim Parapsikologlarin bircoguna gore ruyalar tek bir nedene baglanamaz Bilincalti bazi ruyalarin nedeni olabilmekle birlikte ruyalarin tek nedeni degildir Psikolojik ve fizyolojik nedenlere bagli ruyalar oldugu gibi telepatik ruyalar gibi paranormal fenomenlere ya da psisik yeteneklere bagli ruyalar da mevcuttur Deneysel spiritualist yaklasim Ruhcu yaklasim parapsikolojinin genel yaklasimini kabul etmekle birlikte ruyalarin nedenlerini parapsikologlarinkinden daha fazla cesitlendirir Ornegin bazi ruyalarin kaynakli olup gecmis reenkarnasyonlardaki olaylarla ilgili olabilecegini ileri surer Ruya turleriMetapsisikcilere gore neden ve kaynaklari bakimindan ruya turleri Spiritualistler tarafindan yapilan bir tanima gore ruyalar insanin uyku halindeyken gerek bilincaltindan kaynaklanan gerekse cesitli kaynaklardan aldigi tesirlerin imajlara burunmesiyle olusan algilari dir Ruya laboratuvarlarinda surdurulen psikolojik ve psisik arastirma ve gozlemler ruyalarin neden ve kaynaklarinin cesitlilik gosterdigini ortaya koymaktadir Bir kadinin ruyasini gosteren Japon resmi 1840 larin ortalariKadusesiyle haberci Hermes Merkur ve haber ilettigi Truvali kahraman Aeneas Giovanni Battista Tiepolo Ruyalar metapsisik arastirmacilarca neden ve kaynaklari bakimindan su sekilde siniflandirilir Psikofizyolojik Kaynakli Ruyalar alelade ruyalar Psikolojik kaynakli ruyalar Psikanalizde benimsendigi gibi bilincaltindan kaynaklanan ruyalardir Bunlar genellikle heyecanlar sikintilar korkular bastirilmis duygular vs den kaynaklanan ruyalardir Ruhu ya da zihni fazlasiyla mesgul eden maddi veya manevi bir sorun uyumadan once konusulan bir konu ya da gorulen bir film de bu tur ruyalarin gorulmesine neden olabilir ayrica soz konusu soruna ait bazi fikir ve imajlar gorulmekte olan diger turden ruyalarin icine zaman zaman parazit olarak kayabilirler Fizikokimyasal kaynakli ruyalar Fiziksel kaynakli ruyalar Bunlar fiziksel ortamdan gelen bedensel agri ve rahatsizliklardan ve ses isik koku gibi bes duyuyu ilgilendiren uyaranlardan kaynaklanan ruyalardir Bir ruya deneyinde uyuyan kimsenin burnu ve dudaklari bir tuy parcasiyla rahatsiz edilmis ve akabinde uyuyan kimse yuzune iskence edilerek derisinin yuzuldugune iliskin bir ruya gormustur Bir baska deneyde uyuyan kimsenin kulagi yakinlarinda iki celik bicak birbirine surtulunce denek ruyasinda tarihi bir olay sirasinda kentin butun canlarinin caldigini gormustur dd dd Kimyasal kaynakli ruyalar Bunlar uyusturucular ve ilaclar gibi alinmalari halinde vucudun norofizyolojik ve kimyasal yapisinda belirli degisiklikler yaratan etkenlerden dogan ruyalardir dd dd Metapsisik Kaynakli Ruyalar Psisik kaynakli ya da paranormal ruyalar Bunlar paranormal yeteneklerin uyku sirasinda kullanimiyla ilgili ruyalardir bunlari uc ana grupta ele almak mumkundur Telepatik ruyalar Bunlar uyuyan kimsenin uyanik bir insanin dusunce ve imajlarini ya da bir baska uyuyan kimsenin ruyasini telepatik yolla almasiyla olusan ruyalardir Telepatik ruyalar Brooklyn da New York kurulan Maimonides Tip Merkezi ndeki elektroansefalograf aygitlariyla calisan Maimonides Ruya Laboratuvari nda kesfedilmistir Durugoru ruyalari Parapsikolojik incelemeler durugoru fenomeninin uyku sirasinda da olusabilecegini ortaya koymustur Dolayisiyla uykudaki biri bazen durugoru medyumlari gibi o anda kendisinden uzakta olan olay ve nesneleri algilayabilir Bu algilar uyanildiginda ruya olarak hatirlanir OBE ya da suur projeksiyonu astral seyahat ruyalari Insanin deneysel spiritualizmde duble okultizm ve teozofideki adiyla denilen suptil esiri bedeninin uyku sirasindaki faaliyet ve gezintilerinin ruya tarzinda hatirlanmasi Bu faaliyet ve gezintilere okultizmde teozofide ve populer kulturde astral seyahat parapsikolojide ise beden disi deneyim out of body experience denir Haberci ruyalar Ruhculara gore bunlar kaynagi tekamul duzeyi yuksek bedensiz varliklar olan bir mesaj tasiyan amacli duzenlenmis ruyalardir ruhta derin izler biraktiklarindan kolay kolay unutulmazlar Uyarici ruyalar Ruhculara gore bunlar kisiye onemli sonuclar doguracak hatali bir davranista bulunmasini yanlis bir yola sapmasini vs yi onlemek uzere gosterilen ruyalardir Uyarici ruyalarin kaynagi ruhculara gore genellikle kisinin hami varligidir Prekognitif ruyalar Bunlar bir mesaj tasimaktan ziyade gelecekte olacak olaylarin onceden gorulmesiyle ilgili ruyalardir Bilgilendirme amacli ruyalar Ruhculara gore bunlar cok nadiren gorulen ruyalardir Uyarici veya gelecege yonelik bir nitelik tasimayip yalnizca kisiyi bilmedigi bir konuda bilgilendirme amacini tasir Dunyanin gecmis devirleri bir baska kimsenin gecmis reenkarnasyonlari bir baska gezegendeki cografi kosullar vs hakkinda bilgilenme Bedensiz varliklarla kurulan irtibatlardan kaynaklanan ruyalar Ruhculara gore bunlar genellikle kisinin onceden tanidigi olum olayi ile bedenini terkederek ote aleme gocmus kimseler ile uyku sirasinda iletisim kurmasindan kaynaklanan ruyalardir Fakat ruyada olmus bir kimsenin bulunmasi ruyanin muhakkak bu gruba girmesini gerektirmez yani muhakkak o kimseyle bir gorusme yapilmis oldugunu gostermez bu psikofizyolojik kaynakli alelade bir ruya da olabilir haberci bir ruya da olabilir Serbest hafiza ruyalari Ruhculara gore bunlar kisinin gecmis reenkarnasyonlarina ait anilariyla ilgili ruyalardir yer alan bu tur ruyalar kimi zaman defalarca ayni ayrintilariyla yeniden gorulurler dolayisiyla tekrarlanan ruyalarin cogu bu gruba sokulur dd dd Prekognitif ruya Pierre Puvis de Chavannes in bir eseri Insanligi binlerce yildir hayrete dusuren prekognitif ruyalar ya da prekognisyon ruyalari meydana gelecek olaylarin onceden bilinmesini saglayici kisaca gelecege iliskin ruyalardir Bir ruya ancak gerceklestigi zaman prekognitif adini alir yani bir ruyanin prekognitif olup olmadigini onceden kestirmek guctur Prekognitif ruyalar nadiren goruldugu sekilde gerceklesirler cogu zaman da sembollere burunmus olduklarindan icerdikleri bilgiler ancak soz konusu olaylar gerceklestiginde anlasilabilir Jung a gore bu tur ruyalarda psisik enerji rol oynamaktadir Parapsikologlarin prekognitif ruya deneylerine Duke Universite sindeki Parapsikoloji Laboratuvari nda Dr Louisa Rhine tarafindan yapilan deneyler ve Atlanta da psikolog Dr David Ryback tarafindan surdurulen deneyler ornek olarak gosterilebilir Dr David Ryback 433 universite ogrencisi uzerinde yaptigi prekognitif ruya deneylerinde deneklerden 8 8 inin ruyalarinin gerceklestigini saptamistir Prekognisyon yani gelecegi gorme fenomenini laboratuvar kosullarinda deneysel olarak inceleyip sonuclari siniflandiran parapsikologlar fenomenin gercekligini kabul etmekle birlikte fenomenin nasil olustugu ve nedeni konusuna bir aciklama getirememektedirler Parapsikolojik arastirmalara gore prekognisyon medyumlugunun kapsamindaki fenomenlerin olusma bicimleri icinde 60 70 ini haberci ruyalar 30 40 ini ise uyanikken kendiliginden gorulen vizyonlar isitsel halusinasyonlar aniden zihinde cakan dusunceler trans sirasinda alinan duyumlar veya bilme duygusu biciminde ortaya cikan medyumluk olusturmaktadir Kimi parapsikologlar prekognitif ruyalari bireysel olan ve olmayan seklinde iki ana grupta ele alirlar Bireysel olmayan genel kehanet ruyalari ruyayi goren kisinin ozel yasamiyla ilgili olmayip gelecekteki toplumu ilgilendiren bir olay hakkindaki ruyalardir Kitab i Mukaddes teki firavunun ruyasi bu tur ruyalara bir ornek olarak gosterilebilir Parapsikolojik istatistikler prekognitif duyumlarin buyuk kisminin genellikle ilk 48 saat icinde olacak olaylara iliskin oldugunu gostermektedir Aylar veya yillar sonra olacak olaylara iliskin prekognisyonlarin sayisi cok azdir Yine parapsikolojik istatistiklere gore prekognisyon fenomenlerinin 80 lik kisminda fenomene konu olan kisiler ile duyumu alan kisi arasinda duygusal bir bag es aile bireyi dost vs oldugu gorulmustur Bu bagin mevcut olmadigi 20 lik kisim ise genellikle buyuk onemli felaketlere ucak dusmesi deprem onemli birine suikast girisimi vs iliskin duyumlardir Yaratici ruya William Blake in bir eseri Bir sanat eserinin bir icadin yapilmasini ya da yeni bir kavramin dogmasini saglayici ilham veren ruyalara yaratici ruya adi verilir Bircok sanatkar eserlerini gordukleri yaratici ruyalari yasamlarinda uygulamak suretiyle meydana getirmislerdir Yaratici ruyalar genellikle kendiliginden meydana gelen ruyalar olmakla birlikte boyle bir ruya gorebilmek icin elverisli kosullari hazirlayici yani istihareye yatma denilen yonteme benzer tahrik edici yontemlerin kullanildigina da rastlanmaktadir Bu yontemlerden biri Don Fabun tarafindan tarif edilmistir Yaratici ruyalara tarihten su ornekler verilebilir Samuel Taylor Coleridge 1772 1834 Kubla Khan eserini tumuyle ruyada hazirlanmistir Voltaire La Henriade eserini bir ruyasi sirasinda olusturmustur Edgar Allan Poe 1809 1849 hikayelerini ruyalarindan ilham alarak yazmistir William Blake 1857 1827 gelistirdigi bakir levhalar uzerine yazili metni renkli resimlerle bezeme teknigini ruyasinda olu kardesinden ogrenmistir Giuseppe Tartini 1692 1770 bir ruyasinda bir muzik parcasi dinlemis uyandiktan sonra bu dinledigi parcayi taklit etmeye calisarak Seytanin Sonati adli eserini yaratmistir Amerikali asurbilimci Hermann Von Hilprecht 3000 yildan eski bir meselenin cozumunu ruyasinda gormus ve cozumu uyguladiginda dogru oldugu ortaya cikmistir Friedrich Kekule von Stradonitz 1829 1896 benzenin devri yapisini ancak ruyasinda cozmus ve kimya tarihinde bir ilke imza atarak modern kimyada devrim yaratmistir Otto Loewi 1873 1961 sinir akimina iliskin arastirmalari ruyasindan ilham alarak surdurmus ve akimdaki aktarimin kimyasal tabiatli oldugunu ortaya koyarak 1936 da Tip ve Fizyoloji dalinda Nobel Odulu almistir Paul McCartney Yesterday parcasini calmadan once ruyasinda dinlemistir Lusid ruya Gecmis Zamanlarin Aynasi Peter Mauch 1964Svyatoslav in Ruyasi Sergey Malyutin 1906 Kisaca bilincli ruya olarak ifade edilebilecek lusid ruya kisinin ruya gordugu sirada ruya gordugunun farkinda olmasi haline ve ruya gordugunun bilincinde oldugu bu tur ruyalara verilen addir Terimdeki berrak anlamina gelen lusid sifati bilincli Fr conscient sozcuguyle esanlamli olarak ilk kez 1867 de Fransiz onirolog Leon d Hervey de Saint Denys tarafindan Ruyalar ve Ruyalari Yonetme Araclari adli eserinde kullanilmistir Terim daha sonra Oxford Psikofizik Enstitusu nden Celia Green tarafindan kullanilmasiyla yayginlik kazanmistir Lusid ruyada kisi gorduklerinin ve yasadiklarinin bir ruya oldugunun farkina varmakla birlikte ruya akip gitmeye devam eder Nasil diger ruya turleri sirasinda yasananlar o anda ruya degil de gercekmis gibi algilaniyor ve yasaniyorsa lusid ruyada yasanilanlar da gercek olarak algilanir Lusid ruya bilimsel olarak arastirilmis ve gercekligi dogrulanmistir Lusid ruyalar REM evresi sirasinda meydana gelirler Kendiliginden meydana gelebildikleri gibi bunun egitimini almis kisilerin iradi olarak lusid ruya gorebildikleri veya ruyalarini lusid ruyaya donusturebildikleri bilinmektedir Lusid ruya sanati nda ustalasmis olanlar ayrica lusid ruyaya hakim olup ruyayi yonlendirebilmektedirler Bu yonlendirme yalnizca kendi davranislari uzerinde degil ruyanin icerigi ve seyri uzerinde de olabilmektedir Malezya da yasayan ve Avustralya Aborjinleri ne benzeyen Senoi yerlilerinin bu teknigi geleneksel olarak kullanan lusid ruya ustalari olduklari kesfedilmistir Senoi kulturunde ustat ogrencisine gordugu psikofizyolojik kaynakli ruyayi yonlendirebilmesi icin imajinasyonu denetleme teknigini ogretir Bu teknigi uygulayabilen ogrenci ornegin ruyasinda vahsi bir hayvan tarafindan kovalanmaktaysa ruyasinda bilincli hale gecer ve imajinasyonunu denetlemesi sayesinde ruyanin kalan kisminda bu kez kendisi o vahsi hayvani kovalayabilir Lusid ruyayi gorenler ve yonlendirebilenlere oneironot adi verilmektedir Ruyada biliclenebilme yeteneginden ilk olarak 8 yy a ait Budist metinlerde soz edilmektedir Bati da lusid ruya 1970 li yillarin sonlarindan itibaren uyku laboratuvarlari nda incelenmeye baslanmistir Lusid ruyanin ilk tanimi 1968 de Celia Green tarafindan yapilmistir Daha sonra Paul Tholey lusid ruyayi su niteliklerle tanimlamistir Lusid ruya sirasinda kisi ruya gordugunu bilir bes duyuyla algilamaya hemen hemen es bir algilamaya ozgur iradeye akla sahiptir uyandiginda hepsini hatirlayabilir ruyasini ruya gordugu sirada da yorumlayabilir Lusid ruyanin varligi ruya haline girilmesindan itibaren denegin iradi olarak yaptigi goz hareketleriyle anlasilmaktadir William Dement ve H P Roffwarg tarafindan yapilan su kesif lusid ruyalarin varliginin saptanmasinda onemli bir adim olmustur Yaptiklari deneylerde denegin REM uykusu sirasinda kaydedilen hizli goz hareketlerinin yonleri ruyadaki olaylar sirasinda bakilmasi gereken yonlerle cakismaktaydi Daha sonra lusid ruyanin varligi konusunda ilk kanit 1975 te Ingiltere deki Hull Universitesi nden Keith Hearne tarafindan ortaya koyuldu Denegi Alan Worsley gozlerini uykudan once aralarinda kararlastirmis olduklari karmasik goz hareketleri kodu tarzinda oynatarak lusid ruya durumuna gectigini isaret etmekteydi ve EEG kayitlari bu isaretlerin REM evresi sirasinda yapilmis oldugunu gosteriyordu Bununla birlikte bilimsel basinda konuya iliskin ilk makale bundan ancak birkac yil sonra Stanford Universitesi nden Stephen LaBerge tarafindan yayimlandi Beden disi deneyim Astral bedenin fiziksel bedenden cikisinin temsili resmi Iki bedenin birbirine bir kordonla bagli oldugu ileri surulur Astral seyahat terimi Okultizm de ve Teozofi de kullanilan bir terim olup kisinin uyku gibi ruh ile beden baglarinin gevsedigi hallerde esiri beden ya da astral beden Spiritualizm de denilen suptil maddelerden olusan bedeniyle fiziksel bedeni disinda bilinci yerinde olarak bilinc bu ikinci bedene gecmis durumdadir baska mekanlarda dolasmak uzere yaptigi yolculugu ve bu bedeniyle gecirdigi deneyimleri ifade eder Parapsikoloji de bu deneyim kisa adi OBE ya da OOBE out of body experience olan beden disi deneyim terimiyle metapsisik te ise suur projeksiyonu terimiyle ifade edilir Iradi olarak gerceklestirilebilmesi ve deneyim sirasinda bilincli olunmasi sebebiyle diger beden disi deneyimler arasinda ozel bir yeri vardir Parapsikoloji laboratuvarlarinda yapilan deneylerde kisinin deneyim sirasinda 5 duyu organi ile algilanabilecek bilgilerden daha fazlasina ulasabildigi gozlemlenmistir Bu deneyimle ilgili olarak su iddialar ortaya atilmistir Astral beden icin duvar gibi fiziksel nesneler ve uzaklik bir engel olusturmaz Yani kisi bu bedeniyle bir anda kitalar arasi yolculuk yapabilir ve duvar gibi maddi engellerin icinden gecebilir Fiziksel bedenden cikildiginda ote alem varliklari ile temas kurulabilir Uyku sirasinda yapilan astral seyahat fiziksel bedene donuldugunde bir ruya tarzinda animsanir Gece uyku sirasinda kendiliginden olusan ve reanimasyon teknigiyle yasama dondurulen kimselerde dogal olarak yasanan bu deneyim gevsemeye rolaksasyon dayali meditatif yontem ve teknikler kullanilarak istenildigi an yasanabilir Kisa zaman onceki 2007 calismalar bu deneyimin beyne uyaranlar gonderilmek suretiyle de yasanabilecegini ortaya koymustur Astral seyahatin okult ve teozofik kaynaklarda ve bircok arastirmacinin calismalarinda iradi olarak fiziksel bedenden ayrilma seklinde tanimlanmasina karsin Ingiliz parapsikolog Celia Green bir ayrim yapmis ve fiziksel beden disi deneyimler den kendiliginden irade disi olusanlari icin ekzomatik deneyim Ing ecsomatic experience terimini ortaya atmistir Bu deneyimle ilgili arastirma alaninda en cok isim yapmis kisilerden ikisi adina ABD de bir enstitu kurulan ve Kaliforniya Universitesi nden Prof Charles Tart tir Beden disi deneyim terimi okultizmdeki astral seyahat ya da astral projeksiyon terimine pek sicak bakmayan Robert Monroe tarafindan 1971 de soz konusu terime alternatif olarak ortaya atilmistir Bu fenomen hakkinda halen bilim insanlari pek fazla sey bilmemektedir Her on kisiden biri bu deneyimi yasadigini ileri surmektedir Beden disi deneyimin genellikle REM uykusu ile uyku felci nin baslamasi arasindaki sinirda meydana geldigi saptanmistir Ruya yorumuCaynacilarin Kalpasutra Kutsal Ilkeler metninin eski bir elyazmasinda ruyadaki alametlerin tasvirleri Gucerat HindistanTatyana Larina nin ruyasi Yevgeni Onegin icin ilustrasyon Konstantin Korovin Ruya yorumu ruyalarin anlamlarinin saptanmasidir Bu calisma psikanalizde ve cesitli mistik ve ezoterik ekollerde ayni anlami tasimaz veya ayni sekilde yapilmazlar Eski Misir ve eski Yunan gibi bircok eski kulturde ruya gorme dogaustu bir iletisim veya ilahi bir mudahale olarak kabul edilmis oldugundan ruyalarin icerdiklerine inanilan mesajlar birtakim yontemler kullanilarak cozulmeye calisilmistir Eski Yunanlar insa ettikleri Asklepion denilen tapinak veya saglik sitelerinde ruyalarin yorumlanmasini da iceren cesitli psikolojik calismalarda bulunmuslardir Bazi kizilderili kabilelerinde olgunlasma ayinlerinde kisi bir rehber ruya gorene dek oruc tutmak ve dua etmek zorunda birakilirdi Gunumuzde de cesitli psikoloji ekolleri ruyalarin anlamlarina iliskin cesitli varsayimlar ortaya atmislardir Ruya yorumu 19 yy in sonlarindan itibaren psikoanalizin bir parcasi olmustur Konuya iliskin yeni ufuklar acan bir calisma Sigmund Freud tarafindan hazirlanan Ruyalarin Yorumu adli kitaptir Okultizmde ruya yorumu Oniromansi Okultizmin dallarindan biri olan ya da oneiromansi konusu ruyalar olan kahinlik sanati ya da ruyalar yoluyla gelecegi ve gizli olani ogrenme sanati olarak tanimlanir Oniromansi ya da oneiromansi terimi eski Yunancadaki dus ve kahinlik anlamina gelen oneiroi sozcugunden turetilmistir Bu disiplin ozellikle eski Misir da onem verilen bir konumdaydi Bir eski Misir bilgelik kitabina gore ilahlar ruyalari insanlara mesajlar gonderebilmeleri icin yaratmislardi Eski Misir da rahiplerin bir isi de ruya yorumlamakti Ruya yorumlari konusunun islendigi gorulen eski metinlerden biri Asurbanipal Ninova sinin buyuk kutuphanesine aittir Bu eser sonradan Arapca ya cevrilmistir Oniromansi alaninda Babil kulturunun eski Yunan kulturune kiyasla daha ileri bir duzeyde bulundugu soylenebilir Cin de ruyalarla ilgili onemli bir kitap prekognitif ruyalarin derlenmesi olup Yesim tasi Kutusunun Anilari adiyla bilinir Oniromansi eski Yunan ve Roma din ve edebiyatinda hayli yaygindir Ruyalar ozel bir anlam tasiyan ya da kehanete iliskin alametler omen olarak da degerlendirilmekteydi Orfecilikte ve Pisagor ekolunde insanin semavi alemle iliskisinin ancak uyku sirasinda gerceklesebildigi ogretilmekteydi Cesitli calismalarda Aristo ve Platon un ruyalar uzerine tartistiklarina rastlanir Hipokrat in da ruya yorumu uzerinde calismis oldugu bilinmektedir Grekoromen dunyasindan elimize ulasan tek ruya yorumu kitabi II yy da annesi Lidya li olan Efes li Artemidorus tarafindan yazilmis bes ciltten olusan Oneirocritica dir Artemidorus kitabinda kendisinden onceki pek cok yazarin kitabina atifta bulunmussa da bu kitaplar gunumuze ulasmamistir Artemidorus un sisteminde oncelikle ruyalardan gelecege iliskin olanlari digerlerinden ayirt edilir ve ruyalarin teorematik ya da alegorik oldugu yani gostermek istedigine benzedigi kabul edilirdi sembolizm ilkesi Papaligin 590 da ruyalari ilahi ve seytani olarak ayirt etmesinden sonra yasaklanmis ve Bati da ruya ile ilgili etkinlikler okultistlerin ve bazi ezoterik ekollerin gizli ve sinirli calismalarindan ibaret kalmistir Psikanaliz de ruya yorumu Freud ve Jung Clark Universitesi nde cekilen bir fotograf Onde oturanlar Sigmund Freud G Stanley Hall C G Jung 19 yy in sonlarinda ve ve 20 yy in baslarinda Sigmund Freud ve Carl Jung ruyalari bilinc ve bilincdisinin etkilesimleri olarak ele almislardir Onlara gore ruyalarda baskin guc bilincdisiydi ve kendi zihinsel etkinligini hakim kiliyordu Ruya yorumu psikanalizde kisaca ruyalarin acik icerigindeki sembollerden hareketle hastanin bilincdisi arzu durtu ve catismalarini aciga cikaran bir teknik olarak tanimlanir Freud ruyalarin bireyin derin gereksinim ve arzularini ve bunlarin doyumunu ifade ettigini varsayar Freud a gore ruya yorumu bilincdisina acilan ana kapidir ruya da ruya goren kimseye bilincdisina bakmasini ve ruyasini kendi basina otoanaliz veya bir psikanalistin gozetiminde yorumlamasini saglayan bir pencere olusturmaktadir Freud a gore ruyalardaki sembollerden bazilari evrenseldir herkeste aynidir Ornegin silah sopa bicak gibi delici yirtici uzun sivri uclu vb seyler psikanalizdeki klasik ruya yorumunda penisi temsil ederler sepet kutu gibi seyler de vajinayi temsil ederler Su ise dogumun veya anne karnina geri donmenin cinsel iliskinin bir sembolu olarak kabul edilir Jung mandalayi bilincdisinin temsil edilmesi olarak dusunmustur Freud cu psikanalizde sembolik sistem ozellikle oidipus kompleksiyle yapilanmis bireysel gecmisteki carpitma egretileme kurallarinin uygulanmasindan ve bilincdisinin duzenlenmesinden hareketle isler Carl Gustav Jung un kolektif bilincdisi denilen evrensel bilinc ya da ortak hafiza varsayimina goreyse bireysel semboller kolektif bilincdisi nin varligini gosterirler kolektif bilincdisi yoluyla evrensel olur ve bu yolla arketipler haline gelebilirler Freud un her seyi dogumla baslatmasina ve ruyalari bireysel bilincdisina dayandirmasina karsilik cagdas psikiyatrinin kurucularindan olan ve psikiyatrinin yani sira fizik ve efsanelerle de ilgilenen Jung dogustan evrimle getirilen tum insanlarin katildigi ortak bir bilincdisi kavramini ortaya atmistir Buna gunumuzde filogenetik psise Ing phylogenetic psyche ya da varolusun temelini de kapsamak uzere ontogenetik psise Ing ontogenetic psyche adi verilir Klasik mantikla dusunmeye alismis zihinleri sarsan bu yeni kavramda biraz teoloji de soz konusu olmaktadir Bu iki dusunce adaminin catismasi genetik muhendisligine ve psikobiyolojiye de yansimistir Jung un yeni getirdigi bu kavrama gore kolektif bilincdisi insan topluluklarinin davranislarinin ortaya cikmasinda belirleyici rolleri olan tarih boyunca kusaktan kusaga aktarilagelen genetik ozellikleri arzu ve duygulari etki tepki mekanizmalari ile davranis orneklerinin biriktigi varsayilan soyut bir alandir Bir baska deyisle kolektif bilincdisi soyacekimle atalardan gelen insanlar uzerinde icguduye benzer sekilde belirli etkileri olan atalarin deneyimlerini iceren bir tur ortak hafiza ya da evrensel bir bilinctir Herkeste mevcut olan bu ortak bilincte ilkel ve derin temel imajlar ya da icgudusel davranis modelleri ne arketipler arsetip adi verilir Arketipler insan beyni ve bilincinin hayvanlik duzeyindeki donemden bugune dek bicimlenmis kavrayis kaliplaridir Arketiplerden beslenen insanlik halen hayvanlik duzeyindeki dusunme bicimlerinin etkisi altindadir Bunlar bilincli olundugu sirada imaj ve icgudu bicimleri olarak belirebilir ortak imajlar doga gucleri karsisinda ortak tepkiler vs Nevroz uyku veya degisik suur halleri denilen bilincsizlik hallerinde ise bu kolektif bilince biraz daha dalmis olundugundan arketipik imajlar daha iyi bir sekilde ortaya cikmaya baslarlar Iste Jung a gore ruyalarda ve mitolojilerde rastlanilan bazi ortak semboller bu kolektif bilincdisindan kaynaklanmaktadir Fakat ruya sembollerinin cogu genellikle evrensel anlam tasimazlar bireysel anlam tasirlar yani ruyayi goren kisinin kendi ic dunyasindaki degerlere gore duzenlenmislerdir Her insanin ayni sembole verdigi anlam ve deger ayni degildir Ornegin arslan bir insan icin korku verici tehlikeli bir hayvandir bir diger insan icin guclulugun kudretin semboludur Arslan iki ayri kisiden birinin ruyasinda tehlikeyle ilgili digerinde ise kudretle ilgili olabilir Bir baska deyisle korkunun sembolu bir kimsenin ic dunyasinda akrep olarak bir diger kimseninkinde yilan olarak bir diger kimseninkinde ise arslan olarak bulunabilir Yani korku ile ilgili bir disavurumda biri ruyasinda akrebi bir digeri arslani bir digeri yilani gorebilir Dolayisiyla kisinin bireysel semboller dili ne uygun olarak olusan ve bireye ozgu olan ruyalarin anlasilmasi ancak kisinin kendi bireysel cozumlemesiyle olanaklidir ve standart ruya tabirleri kitaplarindan yola cikilarak bir ruyayi yorumlamak mumkun degildir Cunku ruyalardaki semboller ruyayi goren kimsenin duygularina dusuncelerine bilgilerine deger yargilarina korkularina kisaca ic dunyasina gore bicimlenirler Metapsisik gorusle ruya yorumu El sueno de la razon produce monstruos Aklin uyumasi canavarlar yaratir Francisco Goya nin Los Caprichos undan Museo del Prado 1797 98 Metapsisikciler dogrudan dogruya ruya yorumunu konu almamakla birlikte ruyalarin isleyis mekanizmasini kendilerince daha dogrusu kendi arastirmalarinin sonuclarina gore aciklarlar ve ruyalarin farkli nedenlerden kaynaklanabilecekleri goz onunde tutarak tum ruyalarin tek nedene indirgenmesine karsi cikarlar Sembolizmin amacli ruyalarda ya da diger adiyla haberci ruyalarda ve vizyonlardaki varliginin nedeni metapsisikcilerce kisaca soyle aciklanir Insanin imajinasyon yetenegi sembollestirici bir role sahiptir Ruhsal alemde manalar halinde bulunan tesirler fiziksel alemde belirirlerken ister istemez madde aleminin ozelligi olan imajlara burunmek zorunda kalirlar ki burunecekleri imajlari da tesir i alan insanin suuralti dagarcigindan edinirler Bir vizyonun bir haberci ruyanin alinmasinda tesir ne kadar yuksek bir varliktan gelirse gelsin alici kisinin kapasitesi suuralti imajlari suuralti dagarcigi ve hatta sozcuk dagarcigi tesirin ozgun halini kaybetme derecesi ve kisitlanmasi bakimindan cok onemli bir rol oynar Orijinal kaynagindan mana olarak inmeye baslayan ruhsal tesir onu alan insanin zihninde imaj olarak ve agzinda soz olarak belirene kadar gecirdigi bir suru donusum sirasinda ister istemez ozgun halini yitirmek kabalasmak zorundadir Metapsisikciler suuraltinin bu degistirici ya da donusturucu etkisine renkli cam etkisi adini verirler Nasil beyaz isik renkli bir camdan gecerken hem camin rengini aliyor hem de bir miktar kirilmaya ugruyorsa insanin aldigi metapsisik enformasyon ya da tesir de suuralti katmanindan gecerken benzer sekilde ozellesir bukulur kabalasir donusur o ortamdaki malzeme neyse ona burunur ve ozgun halini az cok yitirerek disari zihne yansir Yani bir kaynaktan gelen ornegin haberci bir ruya tarzinda alinan tesirler insan zihninde yer ederken ister istemez o insanin suuralti dagarcigindaki imajlara donusurler ve bu donusum sirasinda birtakim sembollere burunurler Bu dogal ve zorunlu bir surectir Metapsisikciler sezgi kanaliyla alinmis metinlerdeki sembolik betimlemelerin nedenlerinden birinin de yine bu olgu oldugunu belirtirler Ruya ve realiteRuyalar ortaya koyduklari iki mesele nedeniyle insanoglu icin hep buyuleyici bir konu olusturmustur Ruyanin gerceklikle duyular yoluyla algilanan realiteyle olan iliskisi ve uyanik bilinc haliyle yapilan faaliyetle olan iliskisi Dogu nun bircok ogretisinde ruya olarak belirttigimiz ruhsal hallerin asilsiz olmayip birer realite olduklari ve asil dunya yasaminin bir ruyadan ve illuzyondan ibaret oldugu ogretilir Bu ogretilere gore gercek olan aslolan ve ebedi olan insanin ruhsal yasamidir bes duyuyla algilanan degil bes duyu olmadan algilanan realitedir ruyalar oldukten sonra yasananlar dusunceler tahayyul edilenler Bazi dusunurler de gercek yasam olarak kabul ettigimiz maddi yasamin bir illuzyon olabilecegini dusunmuslerdir ontoloji uzerine septik dusunce olarak bilinen fikir Yazili kaynaklarda bu fikirden ilk olarak Cinli dusunur Zhuangzi nin soz ettigi gorulmektedir fakat bu kavramin Zhuangzi den once de Hinduizm de mevcut oldugu sanilmaktadir Bu fikir Budizm in de temel ilkelerden biri olarak kabul edilir Hinduizm de bu fikir Maya kavramiyla dile getirilir Maya insanin yasadigi tezahur etmis alem denilen fiziksel alemin bir hayal bir aldanmadan illuzyon ibaret oldugunu dile getiren kavramdir Samsara nin temsili Maya kavraminin icerigindeki fikirler soyle aciklanabilir Dunya yasami gecici bir ruya gibidir Hakiki alem ya da hakikatler alemi tezahur etmemis alem dir tezahur etmis alem ise bir hayaller ve aldanmalar alemidir Insan esyayi nesneleri dogayi hakikatte oldugu gibi degil kendisine gorundugu sekilde algilamaktadir Unlu isimlerden konuya iliskin vecizeler Yasam bir ruyadir olumse bir uyanis Voltaire Gozlerini dunyaya bir kopuk parcasina bakiyormus bir ruya goruyormus gibi cevirebilen olumun pencesinden kurtulur Buda Insanlar icin gercek olan dunya yasamidir uykudayken yasanilanlar birer ruyadir spatyumun idrakli ruhlari icinse dunya yasami bir ruya gibidir Dunyevi ruya sirasinda uyanabilmek Iste butun mesele budur Allan Kardec Ancak olum den sonradir ki hakikaten yasamaya baslariz Cicero Olum asil vatanina ulasmak icin ruhun kurtulusundan baska bir sey degildir Platon Asil ruhlar icin olum karanlik bir tutsaklik yasaminin sona ermesidir Plutark Hint geleneginde dort suur hali soz konusudur Bunlardan uyaniklik haline Jagrat derin uyku haline Susupti ruya haline Svapna ve yuksek suur haline Turiya Buda gibi tekamul duzeyi yuksek varliklara ozgu suur hali adi verilir Ruya teknikleriIstihare teknigi Bergama Asklepion unda saglik sitesi hastalarin yurudugu sutunlu yol Istihare iyi bir niyetle gelecekten bilgi almaya bilinmeyen bir seyi ogrenmeye niyet edilen veya girisilecek bir isin hayirli olup olmadigini anlamaya onemli bir karari uygulamadan once ilahi makamlara danismaya yonelik amaclarla haberci ruya gormeyi duayla talep etmedir Osmanlicadaki istihare terimi eski Yunancada egkoimesis ve Latincede tapinagin en kutsal yerinde uyumak anlamindaki incubare fiilinden gelen incubatio Tapinak Uykusu terimiyle karsilanir Istihare yontem ve teknikleri kulturden kulture farkliliklar gosterir Istihare ya da enkubasyon inkubasyon yonteminin en eski uygulamalari Sumerler M O 3000 ve Eski Misirlilar da M O 2500 gorulur Bu uygarliklarda ruya ilahlar tarafindan gonderilen bir mesaj olarak kabul edilirdi Arkaik Yunan da istiharenin ozellikle magaralarda yapildigi gorulmektedir Amphiaraos ve Trophonios magaralari buna ornek olarak gosterilebilir Bu tur uygulamalar sonradan M O V yy dan itibaren Epidaure ve Argolide de goruldugu gibi Asclepios kultunun bir parcasi olacak sekilde tapinak icerisine cekilmis olmalidir Bu uygulamalar ozellikle Asclepios tapinaklarinda yapilirdi ve amac bazen haberci ruya gormek bazen de sifa bulmakti Ilah Asclepios haberci ruyada sakalli bir insan kopek ya da sembollerinden biri olan yilan kiliginda gorunebilirdi Bergama daki asklepion un giris kismindaki kare bicimli meydanin ortasinda yer alan tasin uzerinde Asclepios un sembolu olarak iki yilan ve bir daire kabartmasi bulunur Istihareye yatanin ruyasi ile rahibin ruyasinin cakisma hali sumptoma terimiyle belirtilirdi Ilah Asclepios un ruyada gorunmesine onar uyanik haldeyken gorulen vizyonda belirmesine ise upar adi verilirdi Asclepius ve sembollerinden biri olan yilanin yaylar cizerek dolanmasiyla temsil edilen yilanli asa Istihare uygulamalarinin yapildigi yer bir tapinak olabildigi gibi magara bir pinar bir kuyu veya kutsal bir yer de olabilmekteydi Istihare Roma uygarliginda da uygulanmistir Asagi Akdeniz havzasinda istihare uygulamalarinin yapildigi Asclepius a Yunan ilahi Asclepios un Roma mitolojisindeki karsiligi adanmis yaklasik 400 tapinak saptanmistir Epidaurus Bergama ve Roma daki tapinaklarda yapilan uygulamalarda adaklarin da sunuldugu gorulmektedir Istihare Sufizm de ve sonradan bazi Hristiyan tarikatlerinde de benimsenmis olup halen bazi Yunan manastirlarinda uygulanmaktadir Istihare Asya ve Amerika kulturlerinde de uygulanmistir Japonya da istihare ruyalariyla unlu uc tapinak Ishiyamedera Biwa Golu yakininda Hasedura Nara nin guneyinde ve Kiyonizudera dir Kyōto da Istihare uygulamasina Orta Amerika Kuzey Afrika Avustralya Birneo Cin Hindistan ve Iran da da rastlanir Bu tur uygulamalara aslinda yayginlik derecesi ve uygulama bicimi degisiklik gostermekle birlikte dunyanin hemen hemen her yerinde rastlanmaktadir Tapinak dikilitaslari ve yazitlari bize istihare uygulamasinin degisimleri hakkinda degerli bilgiler sunmaktadir Yazitlardan bazilarinda hastaya hangi ilaclarin alinmasi gerektigini bildiren ruyalardan ve ruya goruldugu sirada meydana gelen mucizevi sifa bulmalardan soz edilmektedir Islam da istihare sifa bulmak amacindan ziyade belirli bir meseleye cevap elde etmek uzere yapilir ve istihareye yatmadan once ezberlenmis bir dua okunur Sufizm de haberci ruyalar yoluyla bilgi edinmeye kesf i muhayyel adi verilir Bir meseleye yanit bulmak uzere basvurulan istihare yonteminde ruya gormenin yeterli olmadigi gorulen ruyanin hatirlanmasinin bir haberci ruya olup olmadiginin saptanmasinin ve haberci bir ruya soz konusuysa bu ruyadaki sembollerin cozulmesinin onem tasidigi belirtilir Kisinin gordugu birkac haberci ruyasindaki sembolleri cozmesi sonradan gorecegi haberci ruyalarini cozumlemesinde ya da yorumlamasinda kendisine buyuk kolaylik saglar Cunku bazi semboller sonraki ruyalarinda da tekrarlanacaktir Boylece kisi ruya alfabesi nin harfleri olan sembollerin anlamlarini cozmeyi basardikca bireysel ruya sembolleri alfabesi ni ya da bireysel ruya dili ni kesfetme yolunda ilerleme saglayacaktir Saman ve lama teknikleri 20 yy baslarindaki bir Rus kartpostalinda gorulen bir Altay kadin samani Sibirya halklarindaki en yaygin inanislardan biri bedenin yasaminin ruha bagli olmasidir Inanisa gore uyku sirasinda ruhun bedenle olan bagi gevsediginden ikinci canin bedeni terk etmesiyle ruya meydana gelir Bu canin bedendeki yoklugu uyuyan kimsenin aniden uyandirilmamasi sartiyla tehlikeli bir hal degildir Xant Mansi halki bebegin bu cani cok uzaklara gitmesin diye besigin uzerine Orman tavugugiller familyasindan bir kus resmi yaparlar Bu can bedeni tumuyle terk ettiginde olum kacinilmaz olur canini geri getirip o kimseyi canli tutmak ancak samanlarin yapabilecegi bir istir Bu canin bedenden uzaklasmasi yalnizca ruya sirasinda degil sarhosluk ve ozellikle zihinsel hastaliklar sirasinda da soz konusu olur Samanlar ise bu tur gezintileri bilincli halde yapabilirler Asya samanlarinda bazi ruya turleri inisiyasyon kapsaminda ele alinir Bu tur ruyalarda ilahi varliklarla ya da hami varliklarla iletisim kurmasi soz konusu olur Sibirya ve Orta Asya samanizminde sirra mister erme denilen deneyimi ancak gereken hazirlik egitimini almis saman adaylari gecirebilir ki bu hazirlik egitimi de ancak dalginlik olup bitene ilgisizlik birtakim nobetlere tutulma gibi on belirtiler gosteren adaylar arasindan bir ic cagrisi alma ve magaralarda haberci ruyalar gorup hami rehber varliklariyla irtibata gecme gibi ilahi secilme belirtileri gostermis olana verilir Hangi yontemle secilirse secilsin her saman adayi iki ayri alani kapsayan bir inisiyatik egitimden gectikten sonra saman olabilir Bunlardan biri vecd trans ve ruyalar alanindaki egitimdir Digeri geleneksel egitimdir saman teknikleri oymagin mitolojisi soyagaci gizli dil vs Egitimi yasli saman ustadlarin yani sira bedensiz varliklarin da ustlendigi belirtilir Bedensiz varliklarin yaptirdigi egitim ruyalar tarzinda hatirlanir Saman adayinin kendisinde onceleri bir kriz gibi beliren trans hali uzerinde denetim kurmasini saglayan ve kendisini toplum nazarinda siradan bir nevrozlu olmaktan cikaran sey aldigi bu inisiyatik egitimdir Samanin transi kendine ozgudur samanik trans gozlemlenen psikosomatik fenomenler bakimindan diger trans turlerinden ayrilir saman trans sirasinda diger trans turlerinin aksine suurunu kaybetmez ve posede duruma gecmez Samanik Bon ya da Bon dininin etkisinde olusan Tibet Budizminde ya da Lamaizm de lusid uygulamalarini da iceren bir teknik Bati da ruya yogasi adiyla bilinir Ruya yogasi ya da Tibet dilindeki adiyla Milam T rmi lam or nyilam S svapnadarsana trans kapsaminda kapsaminda ele alinan tantrik surec ve teknikleri icerir Tibet terimleriyle belirtmek gerekirse Dzogchen kemal yolu silsilesinin Nyingmapa Ngagpa Mahasiddha Kagyu ve Bonpo Mantrayana ya bagli tantrik sadhana sinin ileri bir asamasidir Dzogchen kisaca Tibet Budizminde ruhsal uyanisa goturen ezoterik nakillere dayali bir egitim ve teknikler sistemidir Fiziksel bedenin olumu ile ruhun yeniden bedenlenmesi reenkarnasyon arasindaki araya ve bu aradaki suur hallerine Tibet dilindebardo meditasyon sirasindaki suur haline tingezin denir Milam bardo ise ruya sirasindaki suur halidir Gunumuzdeki Dzogchen ogretmenleri Namkhai Norbu Lopon Tenzin Namdak ve Tenzin Wangyal ruya yogasi felsefesini soyle aciklarlar Algiladigimiz gerceklik realite ve olgular alemi aslinda gercek degildir daha dogrusu bir illuzyondan bir ruyadan bir hayalden bir dusunce formu ndan ibarettir Olgularin tum gorunumleri bir ruya bir dusunce formu dur Ruya yogasi nda dunyasal yasam ruya kabul edilir ruya ise gercek yasam kabul edilir Oldukten sonra yasacaklarimiz simdiki ruyalarimiza benzer Bardo halinden cikan kimse yeni bir karmik illuzyonla yeniden dunyada dogar Milam yolundaki ilk hedef ruyasinda suurlu olabilmektir Iste kendisini ruyasinda suurlu hale gelebilmeyi olagan bir yetenegi durumuna getirecek kadar gelistirmis kimseye her seyin kapilari acilir O kimse sadhanayi uygulayabilir inisiyasyondan gecebilir ote alem denilen alemde yuksek planlara duzey ortam cikabilir ve oradaki varliklarla iletisim kurarak onlardan bilgiler alabilir Senoi teknigi Zhuangzi ruyasinda kelebek goruyor Ming Hanedanligi 16 yy 1930 lu yillarda kesfedilen Senoi lar Malezya nin tropikal ormanlara sahip daglik bir yarimadasinda yasayan nufuslari 12 000 18 000 arasinda olan Avustralya Aborjinleri ne benzeyen siyah tenli kisa boylu modern anlayisin ilkel olarak nitelendirebilecegi bir yerli toplulugudur Tum bireylerinin huzur icinde yasadigi yiyecek ve topragin paylasildigi bu toplulugun mutlulugu antropolog ve psikologlarin gozunden kacmamis ve incelemeler sonucunda toplululugun mutlulugunu lusid ruyalara borclu oldugu anlasilmistir Arastirmacilar Senoi halkinin sergiledigi psikolojik olgunluk ve dengeyi lusid ruya ustalari olmalarina baglamistir Senoi larda lusid ruya egitimi daha cocukluk cagindan baslamaktadir Cocuklar konusmayi ogrenir ogrenmez aileleri onlari ruyalarini anlatmaya tesvik etmekte ve onlara ruyalari denetleme yontemleri ogretmektedir Ornegin yirtici hayvanlar veya urkutucu canavarlar tarafindan saldiriya ugrayan cocuklara uyandiklarinda tekrar uykuya dalarak kendisine saldiranlarla olesiye savasmalari telkin edilir Kimi psikologlara gore hasmi yenmek bilincte pozitif bir enerji yaratmakta ve ayni zamanda genc Senoi guclukler karsisinda yilmamayi yasamin sorunlari karsisinda kuculmemeyi ve korkulacak tek seyin aslinda korkunun kendisi oldugunu ogrenmektedir Senoi ruya tekniginde ayni zamanda tatmine zevklerin ucmak guzellikleri seyretmek sevismek vs olabildigince yogun bir bicimde deneyimlenmesine de yer verilir Senoi lar uzerinde ilk arastirmalar 1950 li yillarda Amerikali psikolog Kilton Stewart tarafindan yapilmis ve Stewart Senoi teknigini ornek alarak Herbert Noone un da yardimiyla ruya denetimi ve manipulasyonu yoluyla ruhsal gelismeyi amaclayan bir teknik gelistirmistir Daha sonra Patricia Garfield tarafindan biraz daha gelistirilip modernize edilen bu teknik Stewart Garfield sartlandirma yontemi olarak bilinmektedir Garfield a gore ruyalar psisizmi duzenleme islevini gordugunden ruyalar onceden belirlenmis bir yone sevkedilebilirse parazit nevrozlari ortadan kalkacak ve psikolojik bakimdan istenildigi gibi islenmeye hazir verimli bir alan elde edilebilecek potansiyeller gelistirilebilecek ve derin bir denge hali saglanabilecektir Stewart Garfield yontemi lusid ruyada uygulanmasi gereken su uc kurala dayanir Tehlikeden kacmayip ona meydan okumak ve tehlikeyi yaratan hasmi yenmek Fakat dusmani oldurmek yerine ona boyun egdirmek ve daha sonra onu bir muttefik haline getirmek tavsiye edilir Zevk almaya calismak ve zevklere tatmin elde edilene dek dalmak Ruyadaki her turlu durumdan olumlu bir sonuc elde etmek Ornegin bir dusme soz konusuysa bunu ucarak yukselmeye donusturmeli maglup edilen hasma bir hediye sunmalidir Ayrica bakinizRuya Edouard Detaille 1888Ruya yorumu Uyku uyaniklik arasi REM NREM periyodu Istihare Lusid ruya Renkli cam etkisi Vizyon Sembolizm Degisik suur halleri Ruya gunluguNotlar Dream 30 Eylul 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arsivlendi 15 Mart 2009 tarihinde erisildi Morfin sozcugunun kokeni Morfeus tur Morpheus Artemidorus 13 Eylul 2006 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 15 Mart 2009 a b Artemidorus 10 Eylul 2008 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 15 Mart 2009 Oniromansi 21 Kasim 2008 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 15 Mart 2009 Vizyonun suurlu olarak alinmasi durumunda lusid ruya terimi kullanilabilir DMT 17 Aralik 2008 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 15 Mart 2009 Clinical evidence 16 Mart 2009 tarihinde erisildi Spirit guide 28 Mayis 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arsivlendi 16 Mart 2009 tarihinde erisildi Olum otesi deneyimi Antikcag da en taninmis uc asklepiondan biri eczaciligin ve galenik farmasinin babasi Galen in yetistigi Bergama daydi Psikoterapi calismalarinda ruyalardan yararlanan asklepion hekimlerinin uyguladigi yontemlerden biri de hastalara zehiri alinmis yilanlarla sok tedavisi uygulamakti Karanlik bir tunelde ilerlerken zehirlerinin alinmis oldugunu bilmeyen hasta aniden yilanlari gorunce sok gecirebiliyordu Su ezoterik sembolizmde ise tesiri ve esiri simgeleyen ve kullanildigi baglama gore ozel anlamlari yuklenen genel bir semboldur THOUGHTS ON THE PSYCHOBIOLOGY OF RELIGION AND THE NEUROBIOLOGY OF ARCHETYPAL EXPERIENCE olu kirik baglanti psychobiology 7 Nisan 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde psychobiology 12 Mayis 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde Bu fikrin Bati daki unlu temsilcilerinden biri Dekart tir Istihare Posede sozcuk anlamiyla ele gecirilen sahip olunan anlamina gelmekte olup trans terminolojisinde posesyon olayinin soz konusu oldugu bir trans sirasinda bedeninin hakimiyetini gecici olarak bir baska varliga posesor birakmis kisi anlaminda kullanilir Ruya yogasindan Jangwa Gyurwa ve Pelwa adlariyla da soz edilir Dzogchen 2 Subat 2009 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 15 Mart 2009 Dusunce formu okultizmde ve ozellikle Teozofi literaturunde kullanilan bir terimdir Thoughtform 13 Aralik 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arsivlendi Bir Senoi yerlisi 20 Temmuz 2007 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 15 Mart 2009 Bugunku modern Senoi larKaynakca a b Britannica Dream 11 Kasim 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde 15 Mart 2009 tarihinde erisildi Doctora Research Proposall Towards Patristic Views of the Nature of Dreams olu kirik baglanti Oneirology 4 Mayis 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde Oneirology 14 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde 16 Mart 2009 tarihinde erisildi ruya 29 Haziran 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde Nisanyan Sozluk 29 Haziran 2020 tarihinde erisilmistir dus 30 Haziran 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde Nisanyan Sozluk 29 Haziran 2020 tarihinde erisilmistir 16 Subat 2020 tarihinde kaynagindan arsivlendi Jean Francois Froger La voie du desir selon le mythe Eros et psyche Ed DesIris 1997 ISBN 2 907653 41 5 Claude Lecouteux fantomes et revenants au moyen age IMAGO 1986 ISBN 2 902702 33 7 Alfred Guillaume Prophetie et Divination Payot Paris 1941 Berel Wein DREAMS 7 Mart 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde 16 Mart 2009 tarihinde erisildi Birkac ornek olarak sunlar gosterilebilir Yeremya nin Kitabi bap 20 Samuel in ilk kitabi bap 28 Tekvin bap 31 10 13 bap 37 5 11 bap 40 5 19 bap 41 1 36 Alfred Guillaume Prophetie et Divination Payot Paris 1941 Alfred Guillaume Prophetie et Divination Payot Paris 1941 Ibn Hacer el Askalani Fethul Bari Serhu Sahihil Buhari Kitabul Ta bir a b Hz Muhammed BAM Yayinlari 89 90 a b Suleyman Uludag Tasavvuf Terimleri Sozlugu Marifet Yayinlari 1991 Istanbul 1991 s 404 405 Ahmet Arpa 10 Kasim 2012 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 15 Mart 2009 Ibn Haldun Mukaddime 1957 III 1118 Ethem Cebecioglu 600 Haydar Hatipoglu Sunen i Ibn Mace Terceme ve Serhi X 89 90 Gazali Ihya IV 488 494 Suleyman Uludag Tasavvuf Terimleri Sozlugu Marifet Yayinlari 1991 Istanbul 1991 s 404 405 Alfred Maury 24 Subat 2011 tarihinde Wikiwix sitesinde arsivlendi 16 Mart 2009 tarihinde erisildi Nicholas Wade The Science Times Book of the Brain Lyons 1998 Dement William 1996 The Sleepwatchers Springer Verlag ISBN 0 9649338 0 2 Aserinsky E amp Kleitman N September 1953 Regularly occurring periods of eye motility and concomitant phenomena during sleep Science 118 3062 273 274 PMID 13089671 12 Kasim 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde DOI 10 1126 science 118 3062 273 17 Mart 2009 tarihinde erisildi Pierre Etevenon Du reve a l eveil bases physiologiques du sommeil Albin Michel Paris 1987 Dement W Kleitman N 1957 10 1037 h0048189 The Relation of Eye Movements during Sleep to Dream Activity 18 Nisan 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde Journal of Experimental Psychology 53 89 97 doi 17 Mart 2009 tarihinde erisildi How Dream Works 18 Nisan 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde 2006 17 Mart 2009 tarihinde erisildi Brain Basics Understanding Sleep 11 Ekim 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde National Institute of Neurological Disorders and Stroke 16 Mart 2009 tarihinde erisildi How Dream Works 18 Nisan 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde 17 Mart 2009 tarihinde erisildi Michel Jouvet Le sommeil et les reves Odile Jacob Paris 1992 Le sommeil et les reves Odile Jacob Paris 1992 a b Cartwright Rosalind D 1993 Functions of Dreams Encyclopedia of Sleep and Dreaming Jung C 1948 General aspects of dream psychology In Dreams Princeton NJ Princeton University Press 23 66 Wallach J 2008 Endogenous hallucinogens as ligands of the trace amine receptors A possible role in sensory perception Med Hypotheses in print in print in print doi http linkinghub elsevier com retrieve pii S0306987708003988 17 Haziran 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde 10 1016 j mehy 2008 07 052 PMID 18805646 12 Aralik 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde Antrobus John 1993 Characteristics of Dreams Encyclopedia of Sleep and Dreaming Vedfelt Ole 1999 The Dimensions of Dreams Fromm Hartmann E 1995 Making connections in a safe place Is dreaming psychotherapy Dreaming 5 213 228 A Mind Body Interaction Theory of Dream 6 Ocak 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde 17 Mart 2009 tarihinde erisildi a b c d e Salt Alparslan ve COBANLI Cem Dharma Ansiklopedi Dharma Yayinlari Istanbul 2001 Paranormal dream 17 Eylul 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde 17 Mart 2009 tarihinde erisildi Out Of Body Experiences and Lucid Dreams 28 Subat 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde 17 Mart 2009 tarihinde erisildi Telepathic dreamwith EEG REM monitoring 24 Eylul 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde 17 Mart 2009 tarihinde erisildi A LABORATORY APPROACH TO THE NOCTURNAL DIMENSION OF PARANORMAL EXPERIENCE REPORT OF A CONFIRMATORY STUDY USING THE REM MONITORING TECHNIQUE 26 Subat 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde 16 Mart 2009 tarihinde erisildi Paranormal dream 17 Eylul 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde 16 Mart 2009 tarihinde erisildi Out Of Body Experiences and Lucid Dreams 28 Subat 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde 16 Mart 2009 tarihinde erisildi Scientists induce out of body experiences in the laboratory 3 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde 16 Mart 2009 tarihinde erisildi OBE dream 16 Mart 2009 tarihinde erisildi Telepathic dreamwith EEG REM monitoring 24 Eylul 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde 16 Mart 2009 tarihinde erisildi Ruhselman Bedri Ruh ve Kainat Gayret Kitabevi 1946 Istanbul 20th Annual International Conference of the Association for the Study of Dreams 21 Kasim 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde 16 Mart 2009 tarihinde erisildi Clairvoyant Dreams 12 Ekim 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde 16 Mart 2009 tarihinde erisildi DREAM CLAIRVOYANCE 21 Subat 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde 16 Mart 2009 tarihinde erisildi Psychic dreams 23 Kasim 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde 16 Mart 2009 tarihinde erisildi a b Scientists induce out of body experiences in the laboratory 3 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde 16 Mart 2009 tarihinde erisildi OBE dream 16 Mart 2009 tarihinde erisildi Crystalinks Spirit guide 27 Subat 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde 16 Mart 2009 tarihinde erisildi a b Precognitive Dreams 9 Haziran 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde 16 Mart 2009 tarihinde erisildi a b What Precognitive Dreams are Made of The Nonlinear Dynamics of Tolerance of Ambiguity Dream Recall and Paranormal Belief 5 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde 16 Mart 2009 tarihinde erisildi Jung C G On the Nature of the Psyche Princeton University Press 1960 Ryback David PhD Dreams That Came True New York Bantam Doubleday Dell Publishing Group 1988 a b Rosemary Ellen Guiley Encyclopedia of Mystical and Paranormal Experience Grange Books London 1991 Three roads to awareness by Fabun Don Beverly Hills Calif Glencoe Press 1970 William C Dement Dormir rever ed du seuil 1981 Lucid dreaming FAQ 13 Mart 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde by 1 The Lucidity Institute at Psych Web 16 Mart 2009 tarihinde erisildi Lucid Dreaming FAQ 18 Haziran 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde LaBerge S amp Lly paralizedevitan L 2004 Version 2 3 16 Mart 2009 tarihinde erisildi Watanabe Tsuneo March 2003 Lucid Dreaming Its Experimental Proof and Psychological Conditions Journal of International Society of Life Information Science Japan 21 1 159 162 LaBerge Stephen 1990 Bootzen R R Kihlstrom J F amp Schacter D L Eds ed Lucid Dreaming Psychophysiological Studies of Consciousness during REM Sleep Sleep and Cognition 24 Subat 2011 tarihinde Wikiwix sitesinde arsivlendi Washington D C American Psychological Association pp 109 126 Lucid Dreaming Psychophysiological Studies of Consciousness during REM Sleep Keith Hearne 1978a Lucid dreams An electrophysiological and psychological study Ph D thesis University of Liverpool 16 Mart 2009 tarihinde erisildi Stephen LaBerge Lucid Dreaming Psychophysiological Studies of Consciousness during REM Sleep dans Bootzen R R Kihlstrom J F amp Schacter D L Sleep and Cognition Washington D C American Psychological Association 1990 pp 109 126 LUCID DREAMS 24 Subat 2011 tarihinde Wikiwix sitesinde arsivlendi 16 Mart 2009 tarihinde erisildi Senoi Bibliography 27 Nisan 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde 16 Mart 2009 tarihinde erisildi Celia Green Lucid Dreams Institute of Psychophysical Research Oxford 1982 premiere edition en 1968 p 15 cite par Christian Bouchet Le reve lucide chapitre 3 section 1 lien archive 16 Mart 2009 tarihinde erisildi Celia Green est un auteur et philosophe britannique qui s est enormement interesse au reve lucide en publiant trois ouvrages a ce sujet Lucid Dreams 1968 Out of the body Experiences 1968 et en collaboration avec Charles McCreery Lucid Dreaming The Paradox of Consciousness During Sleep 1994 Paul Tholey Kaleb Utecht Schopferisch traumen 3 Aufl Klotz Eschborn 1997 ISBN 3 88074 275 8 S 61 62 Keith Hearne 1978a Lucid dreams An electrophysiological and psychological study Ph D thesis University of Liverpool Stephen LaBerge Lucid Dreaming Psychophysiological Studies of Consciousness during REM Sleep dans Bootzen R R Kihlstrom J F amp Schacter D L Sleep and Cognition Washington D C American Psychological Association 1990 pp 109 126 lien 8 Agustos 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde 16 Mart 2009 tarihinde erisildi Monroe Robert A 1977 Journeys Out of the Body Anchor Press ISBN 0 385 00861 9 Russell Ronald 2007 The Journey of Robert Monroe From Out Of Body Explorer to Consciousness Pioneer Hampton Roads Publishing ISBN 1 57174 533 5 Arthur E Powell 1927 The Mental Body Theosophical Society Synergy 2007 Spirit Quest Journey out of Body Spirit Quest Bruce Robert 1999 Astral Dynamics A NEW Approach to Out of Body Experiences ISBN 1 57174 143 7 Chapters 15 22 Kiraz Metin Suur Projeksiyonu Ruh ve Madde Yayinlari Istanbul Tas Matbaasi 1972 Astral Projection Methods 9 Aralik 2008 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 15 Mart 2009 Dr Scott ROGO Leaving The Body 1983 Celia Green Apparitions Oxford Institute of Psychophysical Research 1989 The Monroe Institute 19 Subat 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde 16 Mart 2009 tarihinde erisildi Dictionary of Mysticism Nevill Drury 1992 s 20 ISBN 1 85327 075 X Journeys Out of the Body 1971 Robert Monroe ISBN 0 385 00861 9 BBC NEWS Out of body or all in the mind 27 Ocak 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde 16 Mart 2009 tarihinde erisildi ScienceDaily Aug 24 2007 First Out of body Experience Induced In Laboratory Setting 3 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde 16 Mart 2009 tarihinde erisildi On the Asclepian Spirit and the Future of Psychoanalysis 23 Temmuz 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde Asclepion 25 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde 16 Mart 2009 tarihinde erisildi Webb Craig 1995 Practical Meaning amp Appications olu kirik baglanti The DREAMS Foundation 16 Mart 2009 tarihinde erisildi Claude Lecouteux fantomes et revenants au moyen age IMAGO 1986 ISBN 2 902702 33 7 16 Mart 2009 tarihinde erisildi Psikoloji sozlugu ruya sembolizmi olu kirik baglanti 16 Mart 2009 tarihinde erisildi a b c d Salt Alparslan Semboller Ansiklopedisi Ruh ve Madde Yayinlari 2006 Istanbul Rosemary Ellen Guiley Encyclopedia of Mystical and Paranormal Experience Grange Books London 1991 Paranormal terms Stained glass window effect olu kirik baglanti 16 Mart 2009 tarihinde erisildi Shugchang Padma editor Sherab Khenchen Palden amp Dongyal Khenpo Tse Wang 2000 A Modern Commentary on Karma Lingpa s Zhi Khro teachings on the peaceful and wrathful deities Padma Gochen Ling Source 29 Subat 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde 16 Mart 2009 tarihinde erisildi Kher Chitrarekha V 1992 Buddhism As Presented by the Brahmanical Systems Sri Satguru Publications ISBN 81 7030 293 5 C A Meir Antike Inkubation und moderne Psychotherapie Zurich 1949 a b Ernest Jones le cauchemar Payot 1973 ISBN 2 228 89660 8 ed originale 1931 Pierre Cheymol Les Empires du reve voir bibliographie Stephane Labat La poesie de l extase et le pouvoir chamanique du langage Maisonneuve amp Larose 1997 ISBN 2 7068 1298 2 Doutte Edmond La societe musulmane du Maghrib Magie et Religion dans l Afrique du Nord A Jourdan Alger 1909 Uludag Suleyman Tasavvuf Terimleri Sozlugu Marifet Yayinlari 1996 Istanbul Mircea Eliade Le chamanisme et les techniques archaiques de l extase PUF 1968 ISBN 2 228 88596 7 Eliade M Le chamanisme Paris Payot 1968 s 290 LAPASSADE Georges Lapassade TIBETAN DREAM YOGA 1 13 Nisan 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde TIBETAN DREAM YOGA 2 5 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde 16 Mart 2009 tarihinde erisildi DREAM YOGA 12 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde 16 Mart 2009 tarihinde erisildi Patricia Garfield La creativite onirique La Table Ronde 1983 pour la traduction francaise 1974 dans sa version originale Creative Dreaming ISBN 2 7103 0122 9 BibliyografyaBeguin Albert L Ame Romantique et le Reve Essai sur le romantisme allemand et la poesie francaise Paris 1939 Caillois Roger et Von Grunebaum Gustave dir 1967 Le Reve et les societes humaines Gallimard Chevalier Jean Dictionnnaire des Symboles 14 reimpression Editions Robert Laffont Cheymol Pierre Les Empires du reve Jose Corti 1994 ISBN 2 7143 0512 1 Freud Sigmund 1994 The interpretation of dreams New York Modern Library ISBN 0 679 60121 X Freud Sigmund L interpretation des reves PUF 2003 Œuvres completes IV 1899 1900 ISBN 2 13 052950 X Freud Sigmund Le reve et son interpretation Ed Gallimard poche 2001 ISBN 2 07 032289 0 Freud Sigmund Sur le reve Ed Gallimard Poche 1990 ISBN 2 07 032554 7 Jacob Odile 2000 ISBN 2 7381 0845 8 Jouvet Michel Pourquoi revons nous Pourquoi dormons nous Ou quand comment Paris Jung Carl 1934 The Practice of Psychotherapy The Practical Use of Dream analysis New Jung Carl 2002 Dreams Routledge Classics New York Routledge ISBN 0 415 26740 4 Jung Carl concu et realise par 1964 L Homme et ses Symboles publication posthume Jung Carl Les Reves d enfants tome 1 Albin Michel Jung Carl Sur l interpretation des reves LGF Livre de Poche 2000 ISBN 2 253 90463 5 Lavie Peretz Le monde du sommeil Paris Odile Jacob 1998 ISBN 2 7381 0552 1 Parot Francoise L homme qui reve PUF 1995 ISBN 2 13 046815 2 Perrin Michel Les praticiens du reve Un exemple de chamanisme Presses Universitaires de France 2001 ISBN 2 13 051947 4 285 pp Quinodoz Jean Michel Les reves qui tournent une page PUF 2003 ISBN 2 13 051491 X Rosemary Ellen Guiley Encyclopedia of Mystical and Paranormal Experience Grange Books London 1991 Ruhselman Bedri Ruh ve Kainat Gayret Kitabevi 1946 Istanbul Salt Alparslan Semboller Ansiklopedisi Ruh ve Madde Yayinlari 2006 Istanbul Salt Alparslan ve COBANLI Cem Dharma Ansiklopedi Dharma Yayinlari Istanbul 2001 Scaruffi Piero The Nature of Consciousness Omniware ISBN 0 9765531 1 2 Schneider Monique Pere ne vois tu pas Ed Denoel 1985 ISBN 2 207 23132 1 TriganoPierre et Vincent Agnes Le sel des reves Une refondation spirituelle de la psychotherapie par une lecture nouvelle de C G Jung Dervy 2004 ISBN 2 84454 278 6 York Routledge amp Kegan Paul pp 139 ISBN 0 7100 1645 X Dis baglantilarWikimedia Commons ta ruya ile ilgili ortam dosyalari bulunmaktadir Crystalinks Dreams 18 Subat 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde Dream Psychology by Sigmund Freud 24 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde The Dream amp Nightmare Laboratory in Montreal olu kirik baglanti Archive for Research in Archetypal Symbolism website11 Aralik 2005 tarihinde Wayback Machine sitesinde The International Association for the Study of Dreams5 Agustos 2004 tarihinde Wayback Machine sitesinde More information on the expectation fulfillment theory of dreaming21 Aralik 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde Dreams12 Ekim 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde at the Open Directory Project Dixit Jay 2007 Dreams Night School Psychology Today 12 Ocak 2009 tarihinde kaynagindan erisim tarihi 15 Mart 2009 Le reve chez Freud et Bergson 15 Ocak 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde Joseph Delbœuf Le sommeil et les reves22 Aralik 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde consideres principalement dans leurs rapports avec les theories de la certitude et de la memoire Ed Felix Alcan Paris 1885 262 pages Base de textes pour l etude du reve6 Temmuz 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde plus de 1400 recits de reves litteraires d epoques et de cultures diverses ainsi que des textes fondamentaux sur l interpretation et la theorie du reve Platon Maury Hervey de Saint Denys Delboeuf etc Rever ou l art de croiser les mots entre autres en chinois 24 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde