Varoluş, felsefe tarihi boyunca önem taşımış, her tür felsefi tartışmanın merkezinde yer almış felsefe kavramlarından biridir. Var olanların varlığını bildirir, öz'ün karşıtıdır, yani bir şeyin ne olduğunu değil var olduğunu bildirir. Salt bir var olma durumu olarak varoluş. Felsefe akımlarında ya da okullarında pek çok farklı anlamlarda kullanılıp değerlendirilmiştir. Örneğin skolastik felsefede varoluş, var olan her şeyin (Tanrı ya da bir toz zerreciği) gerçekliğini bildirir. Daha dar ve doğa bilimsel anlamda ise varoluş, belirli bir bağlamda uzay-zaman boyutunda yer almak ya da şimdi ve burada var olmak anlamında belirtilir.
Felsefî görüşler
Varoluş kavramı en geniş açılımına ya da popülerliğine varoluşçu felsefe ile kavuşmuş diyebiliriz. Kierkegaard, Karl Jaspers, Martin Heidegger, Sartre gibi filozoflar varoluş kavramını zenginleştirmişler ve kendi felsefelerinin ilkesi olarak değerlendirmişlerdir. Kierkegaard, Tanrı ve sonsuzluk önünde yapayalnız olmak anlamında insanın varoluşundan söz eder. Sartre'da kendi felsefesini özetlerken "varoluş özden önce gelir" diyecektir. Önceden bir nesne gibi verilmemiştir insan varoluşu, yapılmak ya da oluşturulmak üzere mutlak bir sorumlulukla sunulmuş bir kaynaktır. Heidegger, "insanın özü varoluşundadır" demektedir.
Varoluş çeşitleri
Varoluşun (Alm. Almanca: Existenz) üç çeşidi vardır:
- Gerekli varoluş (Alm. Almanca: Notwendige Existenz, Ar. وَاجِبُ الْوُجُود (wājib ul-wujūd)): Onsuz hiçbir şey olamaz. Her şeyin başıdır. Bazı felsefelerde gerekli varoluş tanrıdır.
- Gerekli olmayan varoluş (Alm. Almanca: Nichtnotwendige Existenz): Gerekli varoluşun dışında var olması şart olmayan her şey. Mesela bir taş olmasa durduğu yer boş kalır, fakat Dünya buna rağmen varlığını sürdürebilir.
- Mümkün olmayan varoluş (Alm. Almanca: Unmögliche Existenz): Varlığı çelişki yaratacağı için olması düşünülemeyen varoluşlardır. Gerekli varoluşu her şeye kadir olan tanrı olduğunu ileri süren bir felsefe için mümkün olmayan varoluşa "tanrının kaldıramayacak kadar ağır bir taş" örnek olarak gösterilebilir. (Bu taşın varlığı, her şeye kadir olan tanrının kadrini sınırlayacağından tanrının bu özelliği ile (Alm. Almanca: Allmächtigkeit) çelişmektedir.)
Varoluş gerçek olma veya gerçekliğe katılma durumudur. Hem bireysel varlıklara hem de bir bütün olarak dünyaya atıfta bulunabilir. "Varolmak" ve "gerçeklik" terimleri sıklıkla yakın eşanlamlı olarak kullanılır. Varoluş, varolmamak, hiçlik ve yokluk ile tezat oluşturur. Bir varlığın varlığı ile varlığın doğasına veya temel niteliklerine atıfta bulunan özü arasında ortak bir ayrım vardır.
Ontoloji, varoluşun ne olduğunu inceleyen felsefi disiplindir. Ortodoks görüş, bunun ikinci dereceden bir veya özelliklerin bir özelliği olduğu yönündedir. Bu görüşe göre bir şeyin var olduğunu söylemek onun özelliklerinin somutlaştığı anlamına gelir. Farklı bir görüş, varlığın birinci dereceden bir özellik veya bireylerin bir özelliği olduğunu savunur. Bu, varoluşun bireylerin renk ve şekil gibi diğer özellikleriyle aynı ontolojik statüye sahip olduğu anlamına gelir. bu fikri kabul ediyor ve tüm bireylerin bu özelliğe sahip olmadığını savunuyorlar: var olmayan bazı bireylerin olduğunu belirtiyorlar. Bu görüş, varoluşu her bireyin evrensel bir özelliği olarak gören evrenselciler tarafından reddedilmektedir.
Akademik literatürde çeşitli varoluş türleri tartışılmaktadır. Tekil varoluş, bireysel varlıkların varlığıdır; genel varoluş ise kavramların veya Evrensellerin varlığını ifade eder. Diğer ayrımlar soyut ve somut varoluş arasında, olası, koşullu ve zorunlu varoluş arasında ve fiziksel ve zihinsel varoluş arasındadır. Yakından ilgili bir konu, farklı türdeki varlıkların farklı şekillerde veya farklı derecelerde var olup olmadığıdır. Ontolojideki anahtar soru, genel olarak varoluşun bir nedeninin olup olmadığı veya neden herhangi bir şeyin var olduğu'dur. Varlık kavramı mantık, epistemoloji, zihin felsefesi, dil felsefesi ve varoluşçuluk gibi çeşitli alanlarla ilgilidir.
Etimoloji
"Varoluş" kelimesi İngilizceye 14. yüzyılın sonlarında eski Fransızca'dan girmiştir. Kökleri Orta Çağ Latincesinde öne çıkmak, belirmek ve ortaya çıkmak anlamına gelen Latince: ex(s)istere terimine dayanmaktadır.
Tanım ve ilgili terimler
Varoluş gerçek olma durumudur. Var olmak, varoluşa sahip olmak ya da gerçekliğe katılmak anlamına gelir. Varlık, gerçek varlıkları hayali varlıklardan ayıran şeydir. Hem bireysel varlıklara hem de gerçekliğin bütünlüğüne atıfta bulunabilir. Varlık, ontoloji olarak bilinen metafizik alt disiplini tarafından incelenir.
"Varolmak" ve "gerçeklik" terimleri varoluşla yakından ilgilidir. Genellikle "varoluş"un eşanlamlıları olarak kullanılırlar ancak teknik terimler olarak anlamları birbirinden ayrılabilir. Örneğin metafizikçiye 'a göre, tüm varlıklar vardır, ancak hepsinin varoluşu yoktur. Noel Baba gibi yalnızca olası nesnelerin var olduğunu, ancak varoluştan yoksun olduğunu savunuyor. Ontolog Takashi Yagisawa, varoluşu gerçeklikle karşılaştırıyor. Tüm varlıkları eşit şekilde karakterize ettiği için "gerçekliği" daha temel bir terim olarak görüyor. Varoluşu, bir varlığı içinde yaşadığı dünyaya bağlayan göreceli bir terim olarak tanımlar.Gottlob Frege'ye göre aktüalite varoluştan daha dardır. Aktüel varlıkların değişim yaratabileceğini ve değişime uğrayabileceğini savunuyor. Sayılar ve kümeler gibi bazı mevcut varlıkların aktüel olmadığını belirtiyor.
Varoluş, gerçekliğin yokluğuna işaret eden varolmamak ile tezat oluşturuyor. Nesnelerin var olan ve olmayan nesneler olarak ikiye ayrılıp ayrılamayacağı tartışmalıdır. Bu ayrım bazen ejderhalar ve tek boynuzlu atlar gibi kurgusal nesneleri düşünmenin nasıl mümkün olduğunu açıklamak için kullanılır. Ancak var olmayan nesneler kavramı genel olarak kabul edilmemektedir. Yakından ilişkili zıt terimler hiçlik ve varolmamaktır.
Bir başka karşıtlık da varoluş ile öz arasındadır. Öz, bir varlığın içsel doğasını veya tanımlayıcı niteliklerini ifade eder. Bir şeyin özü, onun ne tür bir varlık olduğunu ve diğer varlıklardan nasıl farklılaştığını belirler. Öz bir varlığın ne olduğuna, varoluş ise onun olduğu gerçeğine karşılık gelir. Mesela bir cismin var olup olmadığı bilinmese bile ne olduğunu anlamak, mahiyetini kavramak mümkündür.
Edmund Husserl ve Quentin Boyce Gibson gibi bazı filozoflar "varoluş"un temel bir kavram olduğunu savunurlar. Bu, döngüsellik içermeden başka terimlerle tanımlanamayacağı anlamına gelir. Bu, varoluşu karakterize etmenin veya doğası hakkında önemsiz olmayan bir şekilde konuşmanın zor veya imkansız olabileceği anlamına gelebilir.
Bununla yakından ilgili bir konu da ince ve kalın varoluş kavramları arasındaki ayrımla ilgilidir. İnce kavramlar, varoluşu, var olan her şeyin paylaştığı mantıksal bir özellik olarak anlar. Varoluşa sahip olmanın metafiziksel imalarına ilişkin önemli bir içerik içermemektedir. İnce bir varoluş kavramına bir örnek, varoluşun öz-kimliğin mantıksal özelliğiyle aynı olduğunu belirtmektir. İnce bir varoluş kavramına bir örnek, varoluşun öz-kimliğin mantıksal özelliğiyle aynı olduğunu belirtmektir. Yoğun varoluş kavramları, bir şeyin var olmasının ne anlama geldiğine ve varoluşun hangi temel özelliklere işaret ettiğine dair metafiziksel bir analizi kapsar. Örneğin, George Berkeley'in esse est percipi iddiası, yoğun bir varoluş kavramı sunmaktadır. "Olmak algılanmaktır" şeklinde tercüme edilebilir ve tüm varoluşun zihinsel doğasını vurgular.existence.
Bazı filozoflar var olan varlıklar ile varlığın kendisi arasında bir fark olduğunu vurgulamaktadır. Bu ayrım, bunaontolojik farklılık adını veren Martin Heidegger'in felsefesinde merkezi bir rol oynar.
Varoluşun doğasına ilişkin teoriler
Varlığın doğasına ilişkin teoriler, bir şeyin var olmasının ne anlama geldiğini açıklamayı amaçlamaktadır. Varoluşun doğasına ilişkin temel tartışma, onun bireylerin özelliği olarak anlaşılmasının gerekip gerekmediğidir.
İki ana varoluş teorisi birinci dereceden teoriler ve ikinci dereceden teorilerdir. Birinci dereceden teoriler varoluşu bireylerin bir özelliği olarak anlar. Bazı birinci dereceden teoriler bunu tüm bireylerin bir özelliği olarak görürken, diğerleri bazı bireylerin var olmadığını savunur. İkinci derece teoriler, varoluşun ikinci dereceden bir özellik, yani özelliklerin bir özelliği olduğunu savunur.
Varoluşun doğasına ilişkin farklı teoriler için temel zorluk, bir şeyin varlığını tutarlı bir şekilde inkâr etmenin nasıl mümkün olduğunu anlamaktır. Bir örnek "Noel Baba yoktur" cümlesidir. Zorluklardan biri, Noel Baba olmasa bile "Noel Baba" isminin nasıl anlamlı olabileceğini açıklamaktır.
= İkinci dereceden teoriler
İkinci dereceden teoriler genellikle ortodoks konum olarak görülür. Varlığı birinci dereceden bir özellikten ziyade ikinci dereceden bir özellik olarak anlarlar. Örneğin, Empire State Binası ayrı bir nesnedir ve 443,2 metre boyunda olması birinci dereceden bir özelliktir. Örnekleştirilmiş olma, 443,2 metre boyunda olmanın özelliğidir ve dolayısıyla ikinci dereceden bir özelliktir. İkinci derece teorilere göre varoluştan bahsetmek, hangi özelliklerin enstantaneleri olduğundan bahsetmek demektir. Örneğin bu görüş, "Tanrı vardır" cümlesinin, Tanrı'nın var olma özelliğine sahip olduğunu iddia etmediğini belirtir. Bunun yerine "Tanrılık somutlaştırılmıştır" anlamına gelir.
İkinci dereceden teorilerin temel motivasyonlarından biri, varoluşun "bir bina olmak" ve "443,2 metre boyunda olmak" gibi normal özelliklerden önemli açılardan farklı olmasıdır: düzenli özellikler bir nesnenin neye benzediğini ifade eder, ancak varoluş bunu ifade etmez. Bu görüşe göre varoluş, normal özelliklerden daha temeldir, çünkü o olmadan nesneler herhangi bir özelliği somutlaştıramaz.
İkinci dereceden teorisyenler genellikle yüklemlerden ziyade niceleyicilerin varoluşu ifade ettiğini savunurlar. Niceleyiciler, belirli özelliklere sahip nesnelerin miktarından bahseden terimlerdir. Varoluşsal niceleyiciler en az bir nesnenin var olduğunu ifade eder. Örnekler arasında "bazıları" ve "vardır" gibi ifadeler yer alır; "bazı inekler ot yer" ve "çift asal sayı vardır" ifadelerinde olduğu gibi. Bu bakımdan varlık saymayla yakından ilgilidir; çünkü bir şeyin var olduğunu iddia etmek, ona karşılık gelen kavramın bir veya birden fazla örneğinin olduğunu iddia etmek demektir.
İkinci dereceden görüşler, "yumurtalayan memeliler vardır" gibi bir cümlenin yanıltıcı olduğunu, çünkü "var" kelimesinin bunlarda yüklem olarak kullanıldığını ima eder. Bunun yerine, gerçek mantıksal biçimlerinin "yumurtlayan memeliler olan varlıklar vardır" gibi yeniden formülasyonlarla daha iyi ifade edildiğini savunuyorlar. Bu şekilde varoluş niceleyici rol üstlenirken, yumurtlayan memeliler yüklemdir. Niceleyici yapılar aynı zamanda olumsuz varoluşsal ifadeleri ifade etmek için de kullanılabilir. Niceleyici yapılar aynı zamanda olumsuz varoluşsal ifadeleri ifade etmek için de kullanılabilir. Örneğin "konuşan kaplanlar yoktur" cümlesi "konuşan kaplanların olması söz konusu değil" şeklinde ifade edilebilir.
Birçok ontolog, ikinci derece teorilerin birçok varoluşsal cümle türünün doğru analizini sağladığını kabul eder. Ancak tüm durumlar için doğru olup olmadığı tartışmalıdır. Zorluklardan biri, negatif tekil varoluşsallıklar olarak adlandırılanlardan kaynaklanmaktadır. Negatif tekil varoluşsal ifadeler, belirli bir nesnenin var olduğunu inkâr eden ifadelerdir. Bunun bir örneği "Ronald McDonald yoktur" cümlesidir. Ronald McDonald gibi tekil terimler bireylere gönderme yapıyor gibi görünüyor. Negatif tekil varoluşsallar bu bireyin var olduğunu inkâr ettiğinden bu durum bir zorluk teşkil etmektedir. Bu, tekil terimin ilk etapta bireye nasıl atıfta bulunabileceğini belirsiz hale getiriyor. Bu soruna etkili bir çözüm Bertrand Russell tarafından önerildi. Tekil terimlerin doğrudan bireylere atıfta bulunmadığını, bunun yerine bireylerin tanımları olduğunu savunuyor. Pozitif tekil varoluşsallar, açıklamalarla eşleşen bir nesnenin var olduğunu doğrularken, negatif tekil varoluşsallar, açıklamalarla eşleşen bir nesnenin varlığını reddeder. Bu görüşe göre "Ronald McDonald yoktur" cümlesi "eşsiz bir mutlu hamburger palyaçosu yoktur" düşüncesini ifade etmektedir.
Birinci dereceden teoriler
Birinci dereceden teoriler varoluşun bireylerin bir özelliği olduğunu iddia eder. İkinci dereceden teorilere göre daha az kabul görürler ancak bazı etkili savunucuları da vardır. İki tür birinci dereceden teori vardır. Meinongianizm'e göre varoluş, varlıkların hepsinin değil, bazılarının özelliğidir. Bu görüş, var olmayan varlıklar olduğunu ima eder. Evrenselciliğe göre varoluş, her varlığın somutlaştırdığı evrensel bir özelliktir.
Meinongculuk
Meinongculuk, Meinong ve takipçilerinin savunduğu varoluşa ilişkin bir görüştür. Temel iddiası bazı varlıkların var olmadığıdır. Bu, nesnelliğin varoluştan bağımsız olduğu anlamına gelir. Var olmayan nesnelere ilişkin önerilen örnekler, uçan domuzlar gibi yalnızca olası nesnelerin yanı sıra Sherlock Holmes ve Zeus gibi kurgusal ve efsanevi nesnelerdir. Bu görüşe göre bu nesneler gerçektir ve var olmadıkları halde varlıkları vardır. Meinong, herhangi bir özellik kombinasyonu için bir nesnenin olduğunu belirtir. Örneğin hiçbir ek özelliği olmayan, yalnızca “şarkıcı olma” özelliğine sahip bir nesne vardır. Bu nesnenin ne elbise giyme özelliği, ne de elbise giymeme özelliği vardır. Meinong ayrıca yuvarlak kareler gibi imkansız nesneleri de içerir.
Meinongcular, Sherlock Holmes ve Zeus'un neye benzediğini anlatan cümlelerin, var olmayan nesnelere gönderme yaptığını belirtir. Bu nesnelerin kendilerine atfedilen özelliklere sahip olup olmamasına bağlı olarak doğru veya yanlıştırlar. Mesela "Pegasus'un kanatları vardır" cümlesi doğrudur çünkü Pegasus'ta var olma özelliği olmamasına rağmen "kanat sahibi olmak" Pegasus'a aittir.
Meinongculuğun temel motivasyonlarından biri, "Ronald McDonald yoktur" gibi olumsuz tekil varoluşçulukların nasıl doğru olabileceğini açıklamaktır. Meinongcular, "Ronald McDonald" gibi tekil terimlerin bireylere atıfta bulunduğu fikrini kabul ediyorlar. Onlara göre negatif tekil varoluşsallık, eğer atıfta bulunduğu birey mevcut değilse doğrudur.
Meinongculuğun niceliğin nasıl anlaşılacağı konusunda önemli çıkarımları vardır. Willard Van Orman Quine tarafından savunulan etkili bir görüşe göre, nicelikselleştirme alanı mevcut nesnelerle sınırlıdır. Bu görüş, niceleyicilerin neyin var olduğu ve neyin var olmadığı konusunda ontolojik taahhütler taşıdığını ima eder. Meinongculuk, en geniş nicelik alanının hem var olan hem de var olmayan nesneleri içerdiğini savunarak bu görüşten ayrılır.
Meinongculuğun bazı yönleri tartışmalıdır ve önemli eleştirilere maruz kalmıştır. Bir itiraza göre, nesne olmak ile var olan nesne olmak arasında ayrım yapılamaz. Bununla yakından ilgili bir eleştiri de nesnelerin, eğer var değilse, özelliklere sahip olamayacağı fikrine dayanmaktadır. Bir diğer itiraz ise, Meinongculuğun herhangi bir özellik kombinasyonuna karşılık gelen bir nesnenin mevcut olması nedeniyle "aşırı nüfuslu bir evrene" yol açmasıdır. Daha spesifik bir eleştiri ise, tamamlanmamış ve imkânsız nesnelerin var olduğu fikrini reddeder.
Evrensellik
Evrenselciler, varoluşun bireylerin özelliği olduğu konusunda Meinongcularla aynı fikirdedir. Ama var olmayan varlıkların var olduğunu inkâr ediyorlar. Bunun yerine varoluşun evrensel bir özellik olduğunu belirtiyorlar: tüm varlıklar bu özelliğe sahiptir, yani her şey vardır. Yaklaşımlardan biri, varoluşun öz kimlikle aynı olduğunu savunmaktır. göre her nesne kendi kendisiyle aynıdır veya kendi kendine özdeşlik özelliğine sahiptir. Bu, cinsinden olarak ifade edilebilir.
Evrenselcilik lehine etkili bir argüman, bir şeyin varlığını inkâr etmenin çelişkili olduğu iddiasına dayanmaktadır. Bu sonuç, bir şeyin varlığının ancak o varlığa atıfta bulunularak inkâr edilebileceği ve yalnızca var olan varlıklara atıfta bulunulabileceği önermelerinden kaynaklanmaktadır.
Evrenselciler, olumsuz tekil varoluşçuları yorumlamanın farklı yollarını önerdiler. Bir görüşe göre, "Ronald McDonald" gibi kurgusal varlıkların isimleri soyut nesnelere gönderme yapmaktadır. Soyut nesneler uzayda ve zamanda var olmasalar da vardırlar. Bu, dar anlamda anlaşıldığında, "Ronald McDonald'ın var olmadığı" iddiası da dahil olmak üzere tüm olumsuz tekil varoluşsalların yanlış olduğu anlamına gelir. Ancak evrenselciler bu tür cümleleri bağlama göre biraz farklı yorumlayabilirler. Örneğin günlük yaşamda insanlar, Ronald McDonald'ın somut bir nesne olarak var olmadığı düşüncesini ifade etmek için "Ronald McDonald yoktur" gibi cümleler kullanırlar ki bu doğrudur. Farklı bir yaklaşım, negatif tekil varoluşsalların, tekil terimleri hiçbir şeye gönderme yapmadığı için bir doğruluk değeri içermediğini iddia etmektir. Bu görüşe göre bunlar ne doğru ne de yanlıştır, fakat .
Mevcut varlıkların türleri
Akademik literatürde farklı mevcut varlık türleri tartışılmaktadır. Pek çok tartışma, bu türlerin ne olduğu, belirli bir türden varlıkların var olup olmadığı, farklı türdeki varlıkların birbirleriyle nasıl ilişkili olduğu ve bazı türlerin diğerlerinden daha temel olup olmadığı soruları etrafında dönüyor. Örnek olarak ruhların var olup olmadığı, soyut, kurgusal ve evrensel varlıkların olup olmadığı ve gerçek dünya ve nesnelerinin yanı sıra olası dünyalar ve nesnelerin de var olup olmadığı gibi sorular verilebilir.
Tekil ve genel
Bir ayrım tekil ve genel varoluş arasındadır. Tekil varoluş, bireysel varlıkların varlığıdır. Örneğin "Angela Merkel var" cümlesi belirli bir kişinin varlığını ifade etmektedir. Genel varoluş, genel kavramlara, özelliklere veya evrensellere ilişkindir. Örneğin "siyasetçiler vardır" cümlesi, genel "politikacı" teriminin herhangi bir politikacıya özel olarak atıfta bulunmadan örneklerinin olduğunu belirtmektedir.
Tekil ve genel varoluş birbirleriyle yakından ilişkilidir ve bazı filozoflar birini diğerinin özel bir durumu olarak açıklamaya çalışmışlardır. Örneğin Frege, genel varoluşun daha temel olduğunu savundu. Bu konumu destekleyen bir argüman, genel varoluşun tekil varoluş açısından ifade edilebileceğidir. Örneğin "Angela Merkel vardır" cümlesi "Angela Merkel'in aynısı varlıklar vardır" şeklinde ifade edilebilirken, "Angela Merkel'in aynısı olmak" ifadesi genel bir terim olarak anlaşılmaktadır. Tekil varoluşa öncelik veren Quine ise farklı bir konumu savunur. İlgili bir soru da tekil varoluş olmadan genel varoluşun olup olamayacağıdır. Henry S. Leonard gibi filozoflara göre, bir özelliğin genel varlığı ancak onu somutlaştıran en az bir gerçek nesne varsa mümkündür. Nicholas Rescher'in savunduğu farklı bir görüş ise,tek boynuzlu at olma özelliği gibi özelliklerin gerçek örnekleri olmasa bile var olabileceği yönündedir.
Bu sorunun evrensellerin varlığıyla ilgili uzun bir felsefi geleneği vardır. Platonistler tümellerin, onları somutlaştıran ayrıntılardan bağımsız olarak olarak genel varoluşa sahip olduklarını iddia ederler. Platoncular evrensellerin, onları somutlaştıran ayrıntılardan bağımsız, Platonik formlar olarak genel varoluşa sahip olduklarını iddia ederler. Bu görüşe göre kırmızılığın evrenseli, kırmızı nesnelerin var olup olmadığından bağımsız olarak mevcuttur.Aristotelesçilik de evrensellerin var olduğunu da kabul eder. Ancak varlıklarının onları somutlaştıran ayrıntılara bağlı olduğunu ve kendi başlarına var olamayacaklarını savunur. Bu görüşe göre uzay-zamansal dünyada örnekleri olmayan bir evrensel mevcut değildir.Nominalistler yalnızca tikellerin var olduğunu iddia eder ve evrensellerin var olduğunu reddederler.
Somut ve soyut
Ontolojideki bir başka etkili ayrım da somut ve soyut nesneler arasındadır. Günlük yaşamda kayalar, bitkiler ve diğer insanlar gibi pek çok somut nesneyle karşılaşılır. Uzay ve zamanda var olurlar ve birbirlerini etkilerler: nedensel güçlere sahiptirler ve diğer somut nesnelerden etkilenirler. Soyut nesneler uzay ve zamanın dışında var olur ve nedensel güçlerden yoksundur. Soyut nesnelere örnek olarak sayılar, kümeler ve türler verilebilir. Somut ve soyut nesneler arasındaki ayrım bazen varlığın en genel bölünmesi olarak ele alınır.
Somut nesnelerin var olduğu konusunda geniş bir fikir birliği vardır ancak soyut nesnelere ilişkin görüşler bölünmüştür. Gerçekçiler soyut nesnelerin bağımsız varoluşa sahip olduğu fikrini kabul ederler. Bazıları soyut nesnelerin somut nesnelerle aynı varoluş tarzına sahip olduğunu iddia ederken, bazıları ise onların farklı şekilde var olduğunu ileri sürmektedir.Antirealistler soyut nesnelerin var olmadığını belirtirler. Bu genellikle varoluşun uzay ve zamanda bir konum veya nedensel etkileşim yeteneği gerektirdiği görüşüyle birleştirilir.
Ejderhalar ve kentaurlar gibi kurgusal nesneler soyut nesnelerle yakından ilişkilidir ve benzer sorunlar doğurur. Ancak iki terim aynı değildir. Örneğin, "iki ile üç arasındaki tam sayı" ifadesi kurgusal soyut bir nesneyi, "iki ile dört arasındaki tam sayı" ifadesi ise kurgusal olmayan soyut bir nesneyi ifade etmektedir. Benzer şekilde soyut kurgusal nesnelerin yanında, Bellererophon'un kanatlı atı gibi somut kurgusal nesneler de vardır.
Mümkün, koşullu ve gerekli
Diğer bir ayrım ise salt mümkün, koşullu ve varoluş arasındadır. Bir varlığın var olması gerekiyorsa veya var olmayı başaramaması mümkün değilse, zorunlu varoluşa sahiptir. Var olan ancak var olamama ihtimali olan varlıklar olumsaldır. Yalnızca olası varlıklar, var olmayan ancak var olabilecek varlıklardır.
Sıradan deneyimlerde karşılaşılan telefonlar, sopalar ve çiçekler gibi çoğu varlığın olumsal varlığı vardır.Herhangi bir varlığın zorunlu varoluşa sahip olup olmadığı açık bir sorudur. Bir görüşe göre, tüm somut nesneler olumsal varlığa sahipken, tüm soyut nesneler zorunlu varoluşa sahiptir. Bazı teorisyenlere göre kozmosun açıklayıcı temeli olarak bir veya birkaç zorunlu varlığa ihtiyaç vardır. Örneğin, Avicenna ve Thomas Aquinas gibi filozoflar bu fikri takip eder ve Tanrı'nın zorunlu varoluşa sahip olduğunu iddia ederler.
Yalnızca olası nesnelerin olup olmadığı konusunda birçok akademik tartışma vardır. Aktüalizme göre, yalnızca gerçek varlıklar varlığa sahiptir. Buna hem koşullu hem de gerekli varlıklar dahildir. Ancak yalnızca olası varlıkları dışlar. Bu görüş, gerçek nesnelerin yanı sıra yalnızca olası nesnelerin de bulunduğunu belirten olasılıkçılar tarafından reddedilir. Örneğin, olası nesnelerin gerçek nesnelerle aynı şekilde var olduğunu savunuyor. Ona göre olası nesneler olası dünyalarda mevcutken, gerçek nesneler gerçek dünyada mevcuttur. Lewis olası dünyalar ile gerçek dünya arasındaki tek farkın konuşmacının konumu olduğunu savunur: "Gerçek" terimi, "burada" ve "şimdi" terimlerinin konuşmacının uzamsal ve zamansal konumuna gönderme yapmasına benzer şekilde, konuşmacının dünyasına gönderme yapar.
Fiziksel ve zihinsel
Diğer bir ayrım, zihinsel varlıkların aksine, fiziksel seviyede var olan varlıklar arasındadır. Fiziksel varlıklar arasında taşlar, ağaçlar ve insan vücudu gibi düzenli algılanan nesnelerin yanı sıra modern fizik'te tartışılan elektronlar ve protonlar gibi varlıklar da bulunur. Fiziksel varlıklar gözlemlenebilir ve ölçülebilir. Onlar kütleye ve uzay ve zamanda bir konuma sahiptirler. Zihinsel varlıklar, algılar, zevk ve acı deneyimlerinin yanı sıra inançlar, arzular ve duygular gibi zihin alanına aittir. Bunlar öncelikle bilinçli deneyimlerle ilişkilidir ancak aynı zamanda bilinçdışı inançlar, arzular ve anılar gibi bilinçdışı durumları da içerir.
Fiziksel ve zihinsel varlıkların ontolojik statüsü metafizikte ve zihin felsefesinde sık karşılaşılan bir konudur. Materyalistlere göre, en temel düzeyde yalnızca fiziksel varlıklar vardır. Materyalistler genellikle zihinsel varlıkları fiziksel süreçlerle, örneğin beyin durumları veya sinirsel aktivasyon kalıplarıyla açıklarlar. İdealistler bu görüşü reddederler ve zihnin varoluşun nihai temeli olduğunu belirtirler. Fiziksel varlıkların türetilmiş bir varoluş biçimine sahip olduklarını, örneğin bunların zihinsel temsiller veya bilincin ürünleri olduğunu savunuyorlar. Düalistler hem fiziksel hem de zihinsel varlıkların en temel düzeyde var olduğuna inanırlar. Birbirlerine çeşitli şekillerde bağlandıklarını ancak birinin diğerine indirgenemeyeceğini belirtiyorlar.
Varoluş biçimleri ve dereceleri
Farklı varlık türleri sorunuyla yakından ilgili olan soru, onların varoluş tarzlarına ilişkin olarak da farklılık gösterip göstermedikleridir. Ontolojik çoğulculuğa göre durum budur. Bu görüşe göre, farklı türlere ait varlıklar, yalnızca temel özellikleri bakımından değil, aynı zamanda var oluş biçimleri açısından da farklılık gösterir.
Bu pozisyona bazen teolojide de rastlanır. Tanrı'nın yarattıklarından kökten farklı olduğunu belirtir ve farklılığın yalnızca Tanrı'nın özelliklerini değil aynı zamanda Tanrı'nın varoluş tarzını da etkilediğini savunarak O'nun eşsizliğini vurgular.
Ontolojik çoğulculuğun bir başka biçimi, maddi nesnelerin varlığını uzay-zamanın varlığından ayırır. Bu görüş, maddi nesnelerin uzay-zamanda var oldukları için göreceli varlığa sahip olduklarını savunur. Ayrıca, uzay-zamanın kendisinin varlığının bu anlamda göreceli olmadığını, çünkü başka bir uzay-zamanda var olmadan sadece var olduğunu belirtmektedir.
Varlık dereceleri konusu, varoluş tarzları meselesiyle yakından ilgilidir. Bu konu, bazı varlıkların diğer varlıklardan daha yüksek derecede var olduğu veya daha fazla varlığa sahip olduğu fikrine dayanmaktadır. Bu, ısı ve kütle gibi bazı özelliklerin derecelere sahip olmasına benzer. Örneğin Platon'a göre değişmez Platonik formlar, fiziksel nesnelere göre daha yüksek bir varoluş derecesine sahiptirler.
Metafizikte farklı türde varlıkların olduğu görüşü yaygın olmakla birlikte, bunların varoluş tarzları veya dereceleri bakımından birbirlerinden farklı oldukları düşüncesi genel olarak kabul görmemektedir. Örneğin filozof Quentin Gibson, bir şeyin ya var olduğunu ya da var olmadığını savunur. Bu, arada bir alternatif olmadığı ve varoluş derecelerinin olmadığı anlamına gelir., farklı varoluş tarzlarına karşı çıkmak için varoluş ile nicelik arasında yakın bir ilişki olduğu fikrini kullanıyor. Nicelik, insanların nesneleri nasıl saydığıyla ilgilidir. Inwagen, farklı varlık biçimleri olsaydı, insanların bunları saymak için farklı türde sayılara ihtiyaç duyacağını savunuyor. Farklı varlık türlerini saymak için aynı sayılar kullanılabildiğinden, tüm varlıkların aynı varoluş tarzına sahip olduğu sonucuna varır.
Herhangi bir şey neden var
Ontolojideki temel soru, herhangi bir şeyin neden var olduğu veya hiçbir şey yerine neden bir şeyin var olduğudur. Benzer sorular "neden bir dünya var?" ve "neden bireysel şeyler var?" Bu sorular, var olan birçok şeyin koşullu olduğu, yani var olamamış olabilecekleri fikrine odaklanıyor. Bunun bir bütün olarak varoluş için de geçerli olup olmadığını veya hiçbir şey yerine bir şeyin var olmasının bir nedeni olup olmadığını sorar.
Bu soru, hayat gibi bir şeyin varlığını, onun kökeni olabilecek ilkel çorba gibi başka bir şeyin varlığıyla ilişkili olarak açıklamaya çalışan bilimsel sorulardan farklıdır. Aynı zamanda maddi dünyanın varlığını onu yaratan bir tanrı veya tanrılarla ilişkili olarak açıklayan çoğu dini yaratılış mitinden farklıdır. Aradaki fark, bu teorilerin varlığı genel olarak açıklamaya çalışmak yerine, bir şeyin varlığını başka bir şeyin varlığına göre açıklamalarında yatmaktadır. Ontolojik sorunun ek zorluğu, kişinin döngüsel akıl yürütme ile uğraşmadan mevcut herhangi bir başka varlığa atıfta bulunamaması gerçeğinde yatmaktadır.
Herhangi bir şeyin neden var olduğu sorusunun bir cevabı istatistiksel argümandır. Gerçek dünyanın yanı sıra birçok olası dünyanın olduğu fikrine dayanmaktadır. Çeşitli açılardan gerçek dünyadan farklıdırlar. Örneğin, Eyfel Kulesi gerçek dünyada mevcuttur ancak Eyfel Kulesi'nin olmadığı olası dünyalar da vardır. Olası dünyaların sayısız varyasyonu vardır, ancak boş olan, yani herhangi bir varlık içermeyen tek bir olası dünya vardır. Bu şu anlama gelir: Hangi olası dünyanın gerçek olacağı şansa kalmışsa, hiçbir şeyin var olmama şansı son derece küçüktür. Fizikte bununla yakından ilgili bir argüman, dünyanın varlığını rastgele sonucu olarak açıklar.
Bir diğer cevap ise genel olarak varoluşun bir sebebinin veya açıklamasının bulunabileceğini inkâr etmektir. Bu görüşe göre, bir bütün olarak varoluş saçmadır, çünkü orada bulunması için bir neden yoktur.
Bütün teorisyenler bu soruyu geçerli veya felsefi açıdan ilginç bir soru olarak kabul etmiyor. ve Kris McDaniel gibi bazı filozoflar, hiçlik teriminin kendisi de bir varoluş biçimi olarak anlaşılabilecek küresel bir yokluğa işaret ettiğini öne sürdüler. Bu görüşe göre sorunun cevabı önemsizdir, çünkü bu bir şey küresel bir yokluk olsa bile her zaman bir şeyler vardır. Buna yakından ilişkili bir yanıt, boş bir dünyanın metafiziksel olarak imkansız olduğunu iddia etmektir. Bu görüşe göre hiçlik yoktur, çünkü bazı şeylerin var olması zorunludur.
Tarih
Batı felsefesi
Batı felsefesi, tüm varoluşun temel ilkelerini araştıran Presokratik filozoflar ile ortaya çıktı. Thales ve Heraklitos gibi bazıları, su veya ateş gibi somut ilkelerin varoluşun kökü olduğunu öne sürdüler. Bu pozisyona, kaynağın insan algısının ötesinde soyut bir prensipte yer alması gerektiğini savunan Anaksimandros karşı çıktı.
Platon farklı varlık türlerinin farklı varoluş derecelerine sahip olduğunu savundu. Gölgelerin ve görüntülerin sıradan maddi nesnelerden daha zayıf bir anlamda var olduğunu savundu. Değişmez Platonik formların en yüksek varoluş türüne sahip olduğunu iddia etti. Maddi nesneleri Platonik formların kusurlu ve kalıcı olmayan kopyaları olarak gördü.
Aristoteles Platon'un formların maddeden farklı olduğu fikrini kabul ederken, formların daha yüksek bir varoluş türüne sahip olduğu fikrine karşı çıktı. Bunun yerine formların madde olmadan var olamayacağını savundu. Aristoteles ayrıca farklı varlıkların farklı varoluş tarzlarına sahip olduğunu iddia etti. Örneğin, ile onların tesadüfi özellikleri ve arasında ayrım yaptı.
Plotinos gibi Yeni Platoncular gerçekliğin hiyerarşik bir yapıya sahip olduğunu öne sürdüler. Tüm varoluştan "Bir" veya "İyi" adı verilen aşkın bir varlığın sorumlu olduğunu savundular. Ondan "akıl" ortaya çıkar ve bu da "ruh"u ve maddi dünyayı doğurur.
Orta Çağ felsefesi'nde, Anselmus etkili ontolojik kanıt'ı formüle etti. Anselmus, Tanrı'yı akla gelebilecek en büyük varlık olarak tanımladı. Zihninin dışında var olmayan bir varlığın akla gelebilecek en büyük varlık olamayacağını düşündü. Bu onu Tanrı'nın var olduğu sonucuna götürdü.
Thomas Aquinas bir şeyin özü ile onun varlığı arasında ayrım yaptı. Ona göre bir şeyin özü, onun temel mahiyetini oluşturur. Bir nesnenin var olup olmadığı bilinmese bile onun ne olduğunu anlamanın ve özünü kavramanın mümkün olduğunu savundu. Bu gözlemden varoluşun bir nesnenin niteliklerinin bir parçası olmadığı ve bunun yerine ayrı bir özellik olarak anlaşılması gerektiği sonucuna vardı. Aquinas ayrıca yoktan yaratma sorununu da ele aldı. Yeni varlıkları gerçek anlamda var etme gücüne yalnızca Tanrı'nın sahip olduğunu iddia etti. Bu fikirler daha sonra Gottfried Wilhelm Leibniz'in yaratılış teorisine ilham kaynağı oldu. Yaratmanın olası nesnelere gerçek varoluşu kazandırmak olduğunu savundu.
Hem David Hume hem de Immanuel Kant varoluşun bir özellik olduğu fikrini reddettiler. Hume'a göre nesneler nitelik demetleri'dir. Bir araya toplanmış niteliklerin dışında hiçbir varoluş izlenimi bulunmadığından varlığın bir özellik olmadığını savundu. Kant ontolojik argümana yönelik eleştirisinde de benzer bir sonuca varmıştır. Ona göre bu delil başarısızdır, çünkü bir kavramın tanımından o kavramın tanımladığı varlıkların var olup olmadığı çıkarılamaz. Varlığın nesne kavramına hiçbir şey eklemediğini, yalnızca bu kavramın somutlaştığını gösterdiğini savundu.
Franz Brentano Kant'ın eleştirisine ve varoluşun gerçek bir yüklem olmadığı iddiasına katılıyordu. Bu fikri yargı teorisini geliştirmek için kullandı. Ona göre tüm yargılar varoluşsal yargılardır; bir şeyin varlığını ya tasdik ederler ya da reddederler. "Bazı zebralar çizgilidir" gibi yargıların "çizgili zebra vardır" mantıksal biçiminde olduğunu, "tüm zebralar çizgilidir" gibi yargıların ise "çizgisiz zebra yoktur" mantıksal biçiminde olduğunu belirtti.
Gottlob Frege ve Bertrand Russell varoluşun düzenli bir özellik olmamasının ne anlama geldiği fikrini geliştirmeyi amaçladılar. Bireylerin normal birinci dereceden özellikleri ile diğer özelliklerin ikinci dereceden özellikleri arasında ayrım yaptılar. Bu görüşe göre varoluştan bahsetmek, ikinci dereceden “örneklendirilmiş olma” özelliğinden bahsetmek demektir. Örneğin dinozorların varlığını inkâr etmek, dinozor olma özelliğinin somutlaştırılmama özelliğine sahip olması anlamına gelir. Russell'a göre yüklemin temel biçimi, yüklemin bir kişinin özel ismine uygulanmasıyla gerçekleşir. Bu tür atomik önermeye bir örnek "Laika bir köpektir". Russell, "köpekler vardır" gibi cümleler biçimindeki varoluş konuşmasının daha az temel olduğunu, çünkü bunun, bu bireyin adını vermeden bu yüklemin geçerli olduğu bir birey olduğu anlamına geldiğini savundu.
Willard Van Orman Quine, varoluşun ikinci dereceden bir özellik olduğunu kabul etme konusunda Frege ve Russell'ı takip etti. Varoluş ile niceliğin biçimsel mantıktaki rolü arasında yakın bir bağlantı kurdu. Bu düşüncesini bilimsel teorilere uyguladı ve bilimsel bir teorinin, bir varlığın varlığına, teorinin bu varlık üzerinden nicelik kazanması halinde bağlı olduğunu belirtti. Örneğin, biyolojideki bir teori "genetik çeşitliliğe sahip popülasyonların var olduğunu" iddia ediyorsa, bu teorinin, genetik çeşitliliğe sahip popülasyonların varlığına ontolojik bir bağlılığı vardır.
İkinci dereceden teorilerin etkisine rağmen bu görüş evrensel olarak kabul edilmedi. bunu reddetti ve varoluşun bireylerin özelliği olduğunu ve tüm bireylerin bu özelliğe sahip olmadığını iddia etti. Bu onu var olmak ile varoluş arasında bir fark olduğu tezine götürdü: Bütün bireyler varlığa sahiptir ama sadece bir kısmı mevcuttur. Bu, yalnızca olası nesneler ve imkansız nesneler gibi var olmayan bazı şeylerin olduğu anlamına gelir.
Doğu felsefesi
Doğu felsefesindeki pek çok düşünce okulu varoluş sorununu ve bunun sonuçlarını tartışır. Örneğin, eski Hindu okulu metafiziksel bir düalizm geliştirdi. Bu görüşe göre iki tür varoluş vardır: saf bilinç () ve madde (). Samkhya, evrenin tezahürünü bu iki ilke arasındaki etkileşim olarak açıklar. tarafından Advaita Vedanta okulunda farklı bir yaklaşım geliştirildi. İlahi olanın (Brahman) nihai gerçeklik ve tek var olan olduğunu iddia ederek metafizik bir monizmi savundu. Bu görüşe göre, birçok farklı varlıktan oluşan bir evrenin olduğu izlenimi bir yanılsamadır (Maya). Nihai gerçekliğin temel özellikleri varoluş, bilinç ve mutluluk anlamına gelen olarak tanımlanır.
Budist felsefesinde merkezi bir doktrine adı verilir. Üç işaret şunlardır: aniccā (geçicilik), anatta (kalıcı bir benliğin yokluğu) ve (acı çekmek). Aniccā, tüm varoluşun değişime tabi olduğu fikrini belirtir. Bu, her şeyin bir noktada dönüşeceği ve hiçbir şeyin sonsuza kadar sürmeyeceği anlamına gelir. Anattā kişilerle ilgili olarak da benzer bir durumu ifade eder. İnsanların kalıcı bir kimliğe ya da ayrı bir benliğe sahip olmadığı iddiasıdır. Aniccā ve anattā hakkındaki bilgisizlik, insanları acıya neden olan takıntılar oluşturmaya yönlendirerek dukkha'nın ana nedeni olarak görülüyor.
Laozi'nin Taoizm'i gibi, birçok Çin felsefesi okulundaki merkezi fikir, dao olarak bilinen temel bir prensibin tüm varoluşun kaynağı olduğudur. Terim genellikle "Yol" olarak çevrilir ve dünyanın doğal düzenini yöneten kozmik bir güç olarak anlaşılır. Çin metafiziğindeki bir görüş, dao'nun kendisinin bir varlık biçimi olduğunu savunurken, bir diğeri, varlığa yol açanın varlık-olmayan olduğunu ileri sürer.
Varlık kavramı Arap-Fars felsefesi'nde merkezi bir rol oynadı. Avicenna ve Gazali varoluş ve öz arasındaki ilişkiyi tartıştılar. Onlara göre bir varlığın özü, varlığından önce gelir. Varlığın var olabilmesi için özü somutlaştırmaya yönelik ek adım gereklidir. Molla Sadra özün varoluş üzerindeki bu önceliğini reddetti. Özün yalnızca zihnin varoluşu kavramak için kullandığı bir kavram olduğunu savundu. Onun görüşüne göre varoluş, gerçekliğin tamamını kapsar.
Çeşitli disiplinlerde
Formel mantık
Formel mantık, hangi argümanların tümdengelimsel olarak geçerli olduğunu inceler. formel mantığın en yaygın kullanılan sistemidir. İçinde varoluş, () kullanılarak ifade edilir. Örneğin, atların var olduğunu belirtmek için formülü kullanılabilir. x değişkeni, içindeki tüm öğeler üzerinde uzanır ve varoluşsal niceleyici, bu alandaki en az bir öğenin bir at olduğunu ifade eder. Birinci dereceden mantıkta, adlar gibi tüm tekil terimler etki alanındaki nesnelere atıfta bulunur ve nesnenin var olduğunu ima eder. Bu nedenle, Ayrıştırılamadı (sözdizim hatası): {\displaystyle Dürüst(Bill)} 'den (Bill dürüsttür) Ayrıştırılamadı (sözdizim hatası): {\displaystyle \exists x Dürüst(x)} (biri dürüsttür) olduğu sonucu çıkarılabilir.
Birinci dereceden mantığa dayanan birçok mantıksal sistem de bu fikri takip eder. bir istisnadır. Etki alanındaki herhangi bir nesneye atıfta bulunmayan boş adların bulunmasına izin verir. Bu değişikliğin motivasyonlarından biri, akıl yürütmenin sıradan nesnelerle sınırlı olmaması, aynı zamanda kurgusal nesnelere de uygulanabilmesidir. Örneğin serbest mantıkta Pegasus'un uçan bir at olduğu formülü kullanılarak ifade edilebilir. Bu değişikliğin bir sonucu, bu tür bir ifadeden bir şeyin var olduğu sonucunun çıkarılamamasıdır. Bu, 'tan 'e yapılan çıkarımın, birinci dereceden mantıkta geçerli olsa bile, serbest mantıkta geçersiz olduğu anlamına gelir. Serbest mantık, tekil bir terimin mevcut bir nesneye atıfta bulunduğunu ifade etmek için ek bir varoluş yüklemi () kullanır. Örneğin, formülü Homer'in var olduğunu ifade etmek için kullanılabilirken Ayrıştırılamadı (bilinmeyen işlev "\lE"): {\displaystyle \lE!(Pegasus)} formülü Pegasus'un var olmadığını ifade eder.
Epistemoloji, zihin felsefesi ve dil felsefesi
Epistemoloji, zihin felsefesi ve dil felsefesi disiplinleri, bilginin, zihnin ve dilin doğasını anlamayı amaçlar. Bu alanlardaki önemli bir sorun referans sorunudur. Bu sorun, zihinsel veya dilsel temsillerin mevcut nesnelere nasıl gönderme yapabileceği sorusuyla ilgilidir. Bu tür temsillere örnek olarak inançlar, düşünceler, algılar, kelimeler ve cümleler verilebilir. Örneğin, "Barack Obama Demokrattır" cümlesinde "Barack Obama" ismi belirli bir kişiyi ifade etmektedir. Algıyla ilgili olarak referans sorunu, algısal izlenimlerin algılayıcıyı yanılsamalardan ziyade mevcut nesneleri sunarak gerçeklikle temasa geçirip geçirmediği veya ne ölçüde getirdiği sorusuyla ilgilidir.
Referans problemiyle yakından ilgili olan, hakikat ile varoluş arasındaki ilişkidir. Temsiller doğru veya yanlış olabilir. 'ne göre, gerçek temsiller bir hakikat yapıcı gerektirir. Bir temsilin hakikat yapıcısı, varlığı temsilin doğru olmasından sorumlu olan varlıktır. Örneğin "Kangurular Avustralya'da yaşar" cümlesi doğrudur çünkü Avustralya'da kangurular yaşamaktadır: Bu kanguruların varlığı cümlenin hakikat yapıcısıdır. Hakikat yapıcı teorisi, hakikat ile varoluş arasında yakın bir ilişki olduğunu belirtir: Her doğru temsilin bir hakikat yapıcısı vardır.
Varoluşçuluk
Varoluşçuluk, insan varoluşunun doğasını araştıran bir düşünce okuludur. Temel fikirlerinden biri varoluşun özden önce geldiğidir. Bu iddia, varoluşun özden daha temel olduğu, insanın doğasının ve amacının önceden verili olmadığı, yaşama süreci içinde geliştiği görüşünü ifade etmektedir. Bu görüşe göre insanlar, önceden var olan içsel anlamdan yoksun bir dünyaya atılmaktadır. Amaçlarının ne olduğunu ve ne olması gerektiğini kendileri belirlemelidirler. Varoluşçular bu fikri, kişinin hayatını aktif olarak şekillendirmede özgürlük ve sorumluluğun rolüne odaklanmak için kullanırlar.
Kaynakça
- Felsefe Terimleri Sözlüğü, Bedia Akarsu, .
- Felsefe Sözlüğü, Ahmet Cevizci, .
- ^
- ^
- ^ a b c Lowe 2005, existence.
- ^
- ^
- ^
- ^
- ^
- ^
- ^ Chakrabarti 2013, ss. 106–107.
- ^
- ^
- ^
- ^
- ^
- ^
- ^
- ^
- ^ a b c Casati & Fujikawa, §2a. Meinongianism.
- ^ a b Nelson 2022, lead section.
- ^
- ^
- ^
- ^ a b
- ^
- ^ a b Nelson 2022, §1. Frege and Russell: Existence is not a Property of Individuals.
- ^
- ^ Fierro 2012, s. 37.
- ^
- ^
- ^
- ^
- ^
- ^ a b c Penelope 1998, §1 Objects and existence.
- ^
- ^
- ^ a b Casati & Fujikawa, §2b. Universalism.
- ^
- ^ Nelson 2022, 3. An Anti-Meinongian First-Order View.
- ^
- ^
- ^
- ^ Lambert 1994, ss. 3–4.
- ^
- ^
- ^ Gibson 1998, s. 138.
- ^ Gibson 1998, ss. 3–4, 137.
- ^
- ^ Honderich 2005, Ontology.
- ^
- ^
- ^
- ^ Prior 2006, ss. 493, Existences.
- ^
- ^
- ^ Pruss & Rasmussen 2018, ss. 1–2.
- ^ Pruss & Rasmussen 2018, ss. 1–4.
- ^
- ^
- ^
- ^ Penelope 1998, lead section.
- ^
- ^
- ^
- ^
- ^
- ^ Casati & Fujikawa, §3. How Many Ways of Being Existent?.
- ^
- ^
- ^ Gibson 1998, ss. 5–8.
- ^
- ^
- ^
- ^
- ^
- ^ He, Gao & Cai 2014, s. 083510-1.
- ^
- ^ Casati & Fujikawa, §4. Why Is There Something Rather than Nothing?.
- ^ Pruss & Rasmussen 2018, ss. 4–5.
- ^
- ^
- ^
- ^
- ^
- ^
- ^ Prior 2006, ss. 494, Existences.
- ^
- ^
- ^
- ^
- ^ Prior 2006, ss. 496–498, Existences.
- ^
- ^ Casati & Fujikawa, §1. Existence as a Second-Order Property and Its Relation to Quantification, §2a. Meinongianism.
- ^
- ^
- ^
- ^
- ^
- ^
- ^
- ^
- ^
- ^ Nolt 2021, lead section, §1. The Basics.
- ^ Nolt 2021, §5.4 Logics of Fiction.
- ^
- ^
- ^
- ^
- ^
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Varolus felsefe tarihi boyunca onem tasimis her tur felsefi tartismanin merkezinde yer almis felsefe kavramlarindan biridir Var olanlarin varligini bildirir oz un karsitidir yani bir seyin ne oldugunu degil var oldugunu bildirir Salt bir var olma durumu olarak varolus Felsefe akimlarinda ya da okullarinda pek cok farkli anlamlarda kullanilip degerlendirilmistir Ornegin skolastik felsefede varolus var olan her seyin Tanri ya da bir toz zerrecigi gercekligini bildirir Daha dar ve doga bilimsel anlamda ise varolus belirli bir baglamda uzay zaman boyutunda yer almak ya da simdi ve burada var olmak anlaminda belirtilir Felsefi goruslerVarolus kavrami en genis acilimina ya da populerligine varoluscu felsefe ile kavusmus diyebiliriz Kierkegaard Karl Jaspers Martin Heidegger Sartre gibi filozoflar varolus kavramini zenginlestirmisler ve kendi felsefelerinin ilkesi olarak degerlendirmislerdir Kierkegaard Tanri ve sonsuzluk onunde yapayalniz olmak anlaminda insanin varolusundan soz eder Sartre da kendi felsefesini ozetlerken varolus ozden once gelir diyecektir Onceden bir nesne gibi verilmemistir insan varolusu yapilmak ya da olusturulmak uzere mutlak bir sorumlulukla sunulmus bir kaynaktir Heidegger insanin ozu varolusundadir demektedir Varolus cesitleriVarolusun Alm Almanca Existenz uc cesidi vardir Gerekli varolus Alm Almanca Notwendige Existenz Ar و اج ب ال و ج ود wajib ul wujud Onsuz hicbir sey olamaz Her seyin basidir Bazi felsefelerde gerekli varolus tanridir Gerekli olmayan varolus Alm Almanca Nichtnotwendige Existenz Gerekli varolusun disinda var olmasi sart olmayan her sey Mesela bir tas olmasa durdugu yer bos kalir fakat Dunya buna ragmen varligini surdurebilir Mumkun olmayan varolus Alm Almanca Unmogliche Existenz Varligi celiski yaratacagi icin olmasi dusunulemeyen varoluslardir Gerekli varolusu her seye kadir olan tanri oldugunu ileri suren bir felsefe icin mumkun olmayan varolusa tanrinin kaldiramayacak kadar agir bir tas ornek olarak gosterilebilir Bu tasin varligi her seye kadir olan tanrinin kadrini sinirlayacagindan tanrinin bu ozelligi ile Alm Almanca Allmachtigkeit celismektedir Varolus gercek olma veya gerceklige katilma durumudur Hem bireysel varliklara hem de bir butun olarak dunyaya atifta bulunabilir Varolmak ve gerceklik terimleri siklikla yakin esanlamli olarak kullanilir Varolus varolmamak hiclik ve yokluk ile tezat olusturur Bir varligin varligi ile varligin dogasina veya temel niteliklerine atifta bulunan ozu arasinda ortak bir ayrim vardir Ontoloji varolusun ne oldugunu inceleyen felsefi disiplindir Ortodoks gorus bunun ikinci dereceden bir veya ozelliklerin bir ozelligi oldugu yonundedir Bu goruse gore bir seyin var oldugunu soylemek onun ozelliklerinin somutlastigi anlamina gelir Farkli bir gorus varligin birinci dereceden bir ozellik veya bireylerin bir ozelligi oldugunu savunur Bu varolusun bireylerin renk ve sekil gibi diger ozellikleriyle ayni ontolojik statuye sahip oldugu anlamina gelir bu fikri kabul ediyor ve tum bireylerin bu ozellige sahip olmadigini savunuyorlar var olmayan bazi bireylerin oldugunu belirtiyorlar Bu gorus varolusu her bireyin evrensel bir ozelligi olarak goren evrenselciler tarafindan reddedilmektedir Akademik literaturde cesitli varolus turleri tartisilmaktadir Tekil varolus bireysel varliklarin varligidir genel varolus ise kavramlarin veya Evrensellerin varligini ifade eder Diger ayrimlar soyut ve somut varolus arasinda olasi kosullu ve zorunlu varolus arasinda ve fiziksel ve zihinsel varolus arasindadir Yakindan ilgili bir konu farkli turdeki varliklarin farkli sekillerde veya farkli derecelerde var olup olmadigidir Ontolojideki anahtar soru genel olarak varolusun bir nedeninin olup olmadigi veya neden herhangi bir seyin var oldugu dur Varlik kavrami mantik epistemoloji zihin felsefesi dil felsefesi ve varolusculuk gibi cesitli alanlarla ilgilidir Etimoloji Varolus kelimesi Ingilizceye 14 yuzyilin sonlarinda eski Fransizca dan girmistir Kokleri Orta Cag Latincesinde one cikmak belirmek ve ortaya cikmak anlamina gelen Latince ex s istere terimine dayanmaktadir Tanim ve ilgili terimlerVarolus gercek olma durumudur Var olmak varolusa sahip olmak ya da gerceklige katilmak anlamina gelir Varlik gercek varliklari hayali varliklardan ayiran seydir Hem bireysel varliklara hem de gercekligin butunlugune atifta bulunabilir Varlik ontoloji olarak bilinen metafizik alt disiplini tarafindan incelenir Varolmak ve gerceklik terimleri varolusla yakindan ilgilidir Genellikle varolus un esanlamlilari olarak kullanilirlar ancak teknik terimler olarak anlamlari birbirinden ayrilabilir Ornegin metafizikciye a gore tum varliklar vardir ancak hepsinin varolusu yoktur Noel Baba gibi yalnizca olasi nesnelerin var oldugunu ancak varolustan yoksun oldugunu savunuyor Ontolog Takashi Yagisawa varolusu gerceklikle karsilastiriyor Tum varliklari esit sekilde karakterize ettigi icin gercekligi daha temel bir terim olarak goruyor Varolusu bir varligi icinde yasadigi dunyaya baglayan goreceli bir terim olarak tanimlar Gottlob Frege ye gore aktualite varolustan daha dardir Aktuel varliklarin degisim yaratabilecegini ve degisime ugrayabilecegini savunuyor Sayilar ve kumeler gibi bazi mevcut varliklarin aktuel olmadigini belirtiyor Varolus gercekligin yokluguna isaret eden varolmamak ile tezat olusturuyor Nesnelerin var olan ve olmayan nesneler olarak ikiye ayrilip ayrilamayacagi tartismalidir Bu ayrim bazen ejderhalar ve tek boynuzlu atlar gibi kurgusal nesneleri dusunmenin nasil mumkun oldugunu aciklamak icin kullanilir Ancak var olmayan nesneler kavrami genel olarak kabul edilmemektedir Yakindan iliskili zit terimler hiclik ve varolmamaktir Bir baska karsitlik da varolus ile oz arasindadir Oz bir varligin icsel dogasini veya tanimlayici niteliklerini ifade eder Bir seyin ozu onun ne tur bir varlik oldugunu ve diger varliklardan nasil farklilastigini belirler Oz bir varligin ne olduguna varolus ise onun oldugu gercegine karsilik gelir Mesela bir cismin var olup olmadigi bilinmese bile ne oldugunu anlamak mahiyetini kavramak mumkundur Edmund Husserl ve Quentin Boyce Gibson gibi bazi filozoflar varolus un temel bir kavram oldugunu savunurlar Bu dongusellik icermeden baska terimlerle tanimlanamayacagi anlamina gelir Bu varolusu karakterize etmenin veya dogasi hakkinda onemsiz olmayan bir sekilde konusmanin zor veya imkansiz olabilecegi anlamina gelebilir Bununla yakindan ilgili bir konu da ince ve kalin varolus kavramlari arasindaki ayrimla ilgilidir Ince kavramlar varolusu var olan her seyin paylastigi mantiksal bir ozellik olarak anlar Varolusa sahip olmanin metafiziksel imalarina iliskin onemli bir icerik icermemektedir Ince bir varolus kavramina bir ornek varolusun oz kimligin mantiksal ozelligiyle ayni oldugunu belirtmektir Ince bir varolus kavramina bir ornek varolusun oz kimligin mantiksal ozelligiyle ayni oldugunu belirtmektir Yogun varolus kavramlari bir seyin var olmasinin ne anlama geldigine ve varolusun hangi temel ozelliklere isaret ettigine dair metafiziksel bir analizi kapsar Ornegin George Berkeley in esse est percipi iddiasi yogun bir varolus kavrami sunmaktadir Olmak algilanmaktir seklinde tercume edilebilir ve tum varolusun zihinsel dogasini vurgular existence Bazi filozoflar var olan varliklar ile varligin kendisi arasinda bir fark oldugunu vurgulamaktadir Bu ayrim bunaontolojik farklilik adini veren Martin Heidegger in felsefesinde merkezi bir rol oynar Varolusun dogasina iliskin teorilerVarolusun dogasina iliskin teorilerin kapsadigi konulardan biri Pegasus gibi kurgusal nesnelerin ontolojik statusuyle ilgilidir Varligin dogasina iliskin teoriler bir seyin var olmasinin ne anlama geldigini aciklamayi amaclamaktadir Varolusun dogasina iliskin temel tartisma onun bireylerin ozelligi olarak anlasilmasinin gerekip gerekmedigidir Iki ana varolus teorisi birinci dereceden teoriler ve ikinci dereceden teorilerdir Birinci dereceden teoriler varolusu bireylerin bir ozelligi olarak anlar Bazi birinci dereceden teoriler bunu tum bireylerin bir ozelligi olarak gorurken digerleri bazi bireylerin var olmadigini savunur Ikinci derece teoriler varolusun ikinci dereceden bir ozellik yani ozelliklerin bir ozelligi oldugunu savunur Varolusun dogasina iliskin farkli teoriler icin temel zorluk bir seyin varligini tutarli bir sekilde inkar etmenin nasil mumkun oldugunu anlamaktir Bir ornek Noel Baba yoktur cumlesidir Zorluklardan biri Noel Baba olmasa bile Noel Baba isminin nasil anlamli olabilecegini aciklamaktir Ikinci dereceden teorilerIkinci dereceden teoriler genellikle ortodoks konum olarak gorulur Varligi birinci dereceden bir ozellikten ziyade ikinci dereceden bir ozellik olarak anlarlar Ornegin Empire State Binasi ayri bir nesnedir ve 443 2 metre boyunda olmasi birinci dereceden bir ozelliktir Orneklestirilmis olma 443 2 metre boyunda olmanin ozelligidir ve dolayisiyla ikinci dereceden bir ozelliktir Ikinci derece teorilere gore varolustan bahsetmek hangi ozelliklerin enstantaneleri oldugundan bahsetmek demektir Ornegin bu gorus Tanri vardir cumlesinin Tanri nin var olma ozelligine sahip oldugunu iddia etmedigini belirtir Bunun yerine Tanrilik somutlastirilmistir anlamina gelir Ikinci dereceden teorilerin temel motivasyonlarindan biri varolusun bir bina olmak ve 443 2 metre boyunda olmak gibi normal ozelliklerden onemli acilardan farkli olmasidir duzenli ozellikler bir nesnenin neye benzedigini ifade eder ancak varolus bunu ifade etmez Bu goruse gore varolus normal ozelliklerden daha temeldir cunku o olmadan nesneler herhangi bir ozelligi somutlastiramaz Ikinci dereceden teorisyenler genellikle yuklemlerden ziyade niceleyicilerin varolusu ifade ettigini savunurlar Niceleyiciler belirli ozelliklere sahip nesnelerin miktarindan bahseden terimlerdir Varolussal niceleyiciler en az bir nesnenin var oldugunu ifade eder Ornekler arasinda bazilari ve vardir gibi ifadeler yer alir bazi inekler ot yer ve cift asal sayi vardir ifadelerinde oldugu gibi Bu bakimdan varlik saymayla yakindan ilgilidir cunku bir seyin var oldugunu iddia etmek ona karsilik gelen kavramin bir veya birden fazla orneginin oldugunu iddia etmek demektir Ikinci dereceden gorusler yumurtalayan memeliler vardir gibi bir cumlenin yaniltici oldugunu cunku var kelimesinin bunlarda yuklem olarak kullanildigini ima eder Bunun yerine gercek mantiksal bicimlerinin yumurtlayan memeliler olan varliklar vardir gibi yeniden formulasyonlarla daha iyi ifade edildigini savunuyorlar Bu sekilde varolus niceleyici rol ustlenirken yumurtlayan memeliler yuklemdir Niceleyici yapilar ayni zamanda olumsuz varolussal ifadeleri ifade etmek icin de kullanilabilir Niceleyici yapilar ayni zamanda olumsuz varolussal ifadeleri ifade etmek icin de kullanilabilir Ornegin konusan kaplanlar yoktur cumlesi konusan kaplanlarin olmasi soz konusu degil seklinde ifade edilebilir Bircok ontolog ikinci derece teorilerin bircok varolussal cumle turunun dogru analizini sagladigini kabul eder Ancak tum durumlar icin dogru olup olmadigi tartismalidir Zorluklardan biri negatif tekil varolussalliklar olarak adlandirilanlardan kaynaklanmaktadir Negatif tekil varolussal ifadeler belirli bir nesnenin var oldugunu inkar eden ifadelerdir Bunun bir ornegi Ronald McDonald yoktur cumlesidir Ronald McDonald gibi tekil terimler bireylere gonderme yapiyor gibi gorunuyor Negatif tekil varolussallar bu bireyin var oldugunu inkar ettiginden bu durum bir zorluk teskil etmektedir Bu tekil terimin ilk etapta bireye nasil atifta bulunabilecegini belirsiz hale getiriyor Bu soruna etkili bir cozum Bertrand Russell tarafindan onerildi Tekil terimlerin dogrudan bireylere atifta bulunmadigini bunun yerine bireylerin tanimlari oldugunu savunuyor Pozitif tekil varolussallar aciklamalarla eslesen bir nesnenin var oldugunu dogrularken negatif tekil varolussallar aciklamalarla eslesen bir nesnenin varligini reddeder Bu goruse gore Ronald McDonald yoktur cumlesi essiz bir mutlu hamburger palyacosu yoktur dusuncesini ifade etmektedir Birinci dereceden teoriler Birinci dereceden teoriler varolusun bireylerin bir ozelligi oldugunu iddia eder Ikinci dereceden teorilere gore daha az kabul gorurler ancak bazi etkili savunuculari da vardir Iki tur birinci dereceden teori vardir Meinongianizm e gore varolus varliklarin hepsinin degil bazilarinin ozelligidir Bu gorus var olmayan varliklar oldugunu ima eder Evrenselcilige gore varolus her varligin somutlastirdigi evrensel bir ozelliktir Meinongculuk Meinongculuk Meinong ve takipcilerinin savundugu varolusa iliskin bir gorustur Temel iddiasi bazi varliklarin var olmadigidir Bu nesnelligin varolustan bagimsiz oldugu anlamina gelir Var olmayan nesnelere iliskin onerilen ornekler ucan domuzlar gibi yalnizca olasi nesnelerin yani sira Sherlock Holmes ve Zeus gibi kurgusal ve efsanevi nesnelerdir Bu goruse gore bu nesneler gercektir ve var olmadiklari halde varliklari vardir Meinong herhangi bir ozellik kombinasyonu icin bir nesnenin oldugunu belirtir Ornegin hicbir ek ozelligi olmayan yalnizca sarkici olma ozelligine sahip bir nesne vardir Bu nesnenin ne elbise giyme ozelligi ne de elbise giymeme ozelligi vardir Meinong ayrica yuvarlak kareler gibi imkansiz nesneleri de icerir Meinongcular Sherlock Holmes ve Zeus un neye benzedigini anlatan cumlelerin var olmayan nesnelere gonderme yaptigini belirtir Bu nesnelerin kendilerine atfedilen ozelliklere sahip olup olmamasina bagli olarak dogru veya yanlistirlar Mesela Pegasus un kanatlari vardir cumlesi dogrudur cunku Pegasus ta var olma ozelligi olmamasina ragmen kanat sahibi olmak Pegasus a aittir Meinongculugun temel motivasyonlarindan biri Ronald McDonald yoktur gibi olumsuz tekil varolusculuklarin nasil dogru olabilecegini aciklamaktir Meinongcular Ronald McDonald gibi tekil terimlerin bireylere atifta bulundugu fikrini kabul ediyorlar Onlara gore negatif tekil varolussallik eger atifta bulundugu birey mevcut degilse dogrudur Meinongculugun niceligin nasil anlasilacagi konusunda onemli cikarimlari vardir Willard Van Orman Quine tarafindan savunulan etkili bir goruse gore niceliksellestirme alani mevcut nesnelerle sinirlidir Bu gorus niceleyicilerin neyin var oldugu ve neyin var olmadigi konusunda ontolojik taahhutler tasidigini ima eder Meinongculuk en genis nicelik alaninin hem var olan hem de var olmayan nesneleri icerdigini savunarak bu gorusten ayrilir Meinongculugun bazi yonleri tartismalidir ve onemli elestirilere maruz kalmistir Bir itiraza gore nesne olmak ile var olan nesne olmak arasinda ayrim yapilamaz Bununla yakindan ilgili bir elestiri de nesnelerin eger var degilse ozelliklere sahip olamayacagi fikrine dayanmaktadir Bir diger itiraz ise Meinongculugun herhangi bir ozellik kombinasyonuna karsilik gelen bir nesnenin mevcut olmasi nedeniyle asiri nufuslu bir evrene yol acmasidir Daha spesifik bir elestiri ise tamamlanmamis ve imkansiz nesnelerin var oldugu fikrini reddeder Evrensellik Evrenselciler varolusun bireylerin ozelligi oldugu konusunda Meinongcularla ayni fikirdedir Ama var olmayan varliklarin var oldugunu inkar ediyorlar Bunun yerine varolusun evrensel bir ozellik oldugunu belirtiyorlar tum varliklar bu ozellige sahiptir yani her sey vardir Yaklasimlardan biri varolusun oz kimlikle ayni oldugunu savunmaktir gore her nesne kendi kendisiyle aynidir veya kendi kendine ozdeslik ozelligine sahiptir Bu cinsinden x x x displaystyle forall x x x olarak ifade edilebilir Evrenselcilik lehine etkili bir arguman bir seyin varligini inkar etmenin celiskili oldugu iddiasina dayanmaktadir Bu sonuc bir seyin varliginin ancak o varliga atifta bulunularak inkar edilebilecegi ve yalnizca var olan varliklara atifta bulunulabilecegi onermelerinden kaynaklanmaktadir Evrenselciler olumsuz tekil varolusculari yorumlamanin farkli yollarini onerdiler Bir goruse gore Ronald McDonald gibi kurgusal varliklarin isimleri soyut nesnelere gonderme yapmaktadir Soyut nesneler uzayda ve zamanda var olmasalar da vardirlar Bu dar anlamda anlasildiginda Ronald McDonald in var olmadigi iddiasi da dahil olmak uzere tum olumsuz tekil varolussallarin yanlis oldugu anlamina gelir Ancak evrenselciler bu tur cumleleri baglama gore biraz farkli yorumlayabilirler Ornegin gunluk yasamda insanlar Ronald McDonald in somut bir nesne olarak var olmadigi dusuncesini ifade etmek icin Ronald McDonald yoktur gibi cumleler kullanirlar ki bu dogrudur Farkli bir yaklasim negatif tekil varolussallarin tekil terimleri hicbir seye gonderme yapmadigi icin bir dogruluk degeri icermedigini iddia etmektir Bu goruse gore bunlar ne dogru ne de yanlistir fakat Mevcut varliklarin turleriAkademik literaturde farkli mevcut varlik turleri tartisilmaktadir Pek cok tartisma bu turlerin ne oldugu belirli bir turden varliklarin var olup olmadigi farkli turdeki varliklarin birbirleriyle nasil iliskili oldugu ve bazi turlerin digerlerinden daha temel olup olmadigi sorulari etrafinda donuyor Ornek olarak ruhlarin var olup olmadigi soyut kurgusal ve evrensel varliklarin olup olmadigi ve gercek dunya ve nesnelerinin yani sira olasi dunyalar ve nesnelerin de var olup olmadigi gibi sorular verilebilir Tekil ve genel Bir ayrim tekil ve genel varolus arasindadir Tekil varolus bireysel varliklarin varligidir Ornegin Angela Merkel var cumlesi belirli bir kisinin varligini ifade etmektedir Genel varolus genel kavramlara ozelliklere veya evrensellere iliskindir Ornegin siyasetciler vardir cumlesi genel politikaci teriminin herhangi bir politikaciya ozel olarak atifta bulunmadan orneklerinin oldugunu belirtmektedir Tekil ve genel varolus birbirleriyle yakindan iliskilidir ve bazi filozoflar birini digerinin ozel bir durumu olarak aciklamaya calismislardir Ornegin Frege genel varolusun daha temel oldugunu savundu Bu konumu destekleyen bir arguman genel varolusun tekil varolus acisindan ifade edilebilecegidir Ornegin Angela Merkel vardir cumlesi Angela Merkel in aynisi varliklar vardir seklinde ifade edilebilirken Angela Merkel in aynisi olmak ifadesi genel bir terim olarak anlasilmaktadir Tekil varolusa oncelik veren Quine ise farkli bir konumu savunur Ilgili bir soru da tekil varolus olmadan genel varolusun olup olamayacagidir Henry S Leonard gibi filozoflara gore bir ozelligin genel varligi ancak onu somutlastiran en az bir gercek nesne varsa mumkundur Nicholas Rescher in savundugu farkli bir gorus ise tek boynuzlu at olma ozelligi gibi ozelliklerin gercek ornekleri olmasa bile var olabilecegi yonundedir Bu sorunun evrensellerin varligiyla ilgili uzun bir felsefi gelenegi vardir Platonistler tumellerin onlari somutlastiran ayrintilardan bagimsiz olarak olarak genel varolusa sahip olduklarini iddia ederler Platoncular evrensellerin onlari somutlastiran ayrintilardan bagimsiz Platonik formlar olarak genel varolusa sahip olduklarini iddia ederler Bu goruse gore kirmiziligin evrenseli kirmizi nesnelerin var olup olmadigindan bagimsiz olarak mevcuttur Aristotelescilik de evrensellerin var oldugunu da kabul eder Ancak varliklarinin onlari somutlastiran ayrintilara bagli oldugunu ve kendi baslarina var olamayacaklarini savunur Bu goruse gore uzay zamansal dunyada ornekleri olmayan bir evrensel mevcut degildir Nominalistler yalnizca tikellerin var oldugunu iddia eder ve evrensellerin var oldugunu reddederler Somut ve soyut Ontolojideki bir baska etkili ayrim da somut ve soyut nesneler arasindadir Gunluk yasamda kayalar bitkiler ve diger insanlar gibi pek cok somut nesneyle karsilasilir Uzay ve zamanda var olurlar ve birbirlerini etkilerler nedensel guclere sahiptirler ve diger somut nesnelerden etkilenirler Soyut nesneler uzay ve zamanin disinda var olur ve nedensel guclerden yoksundur Soyut nesnelere ornek olarak sayilar kumeler ve turler verilebilir Somut ve soyut nesneler arasindaki ayrim bazen varligin en genel bolunmesi olarak ele alinir Somut nesnelerin var oldugu konusunda genis bir fikir birligi vardir ancak soyut nesnelere iliskin gorusler bolunmustur Gercekciler soyut nesnelerin bagimsiz varolusa sahip oldugu fikrini kabul ederler Bazilari soyut nesnelerin somut nesnelerle ayni varolus tarzina sahip oldugunu iddia ederken bazilari ise onlarin farkli sekilde var oldugunu ileri surmektedir Antirealistler soyut nesnelerin var olmadigini belirtirler Bu genellikle varolusun uzay ve zamanda bir konum veya nedensel etkilesim yetenegi gerektirdigi gorusuyle birlestirilir Ejderhalar ve kentaurlar gibi kurgusal nesneler soyut nesnelerle yakindan iliskilidir ve benzer sorunlar dogurur Ancak iki terim ayni degildir Ornegin iki ile uc arasindaki tam sayi ifadesi kurgusal soyut bir nesneyi iki ile dort arasindaki tam sayi ifadesi ise kurgusal olmayan soyut bir nesneyi ifade etmektedir Benzer sekilde soyut kurgusal nesnelerin yaninda Bellererophon un kanatli ati gibi somut kurgusal nesneler de vardir Mumkun kosullu ve gerekli Diger bir ayrim ise salt mumkun kosullu ve varolus arasindadir Bir varligin var olmasi gerekiyorsa veya var olmayi basaramamasi mumkun degilse zorunlu varolusa sahiptir Var olan ancak var olamama ihtimali olan varliklar olumsaldir Yalnizca olasi varliklar var olmayan ancak var olabilecek varliklardir Siradan deneyimlerde karsilasilan telefonlar sopalar ve cicekler gibi cogu varligin olumsal varligi vardir Herhangi bir varligin zorunlu varolusa sahip olup olmadigi acik bir sorudur Bir goruse gore tum somut nesneler olumsal varliga sahipken tum soyut nesneler zorunlu varolusa sahiptir Bazi teorisyenlere gore kozmosun aciklayici temeli olarak bir veya birkac zorunlu varliga ihtiyac vardir Ornegin Avicenna ve Thomas Aquinas gibi filozoflar bu fikri takip eder ve Tanri nin zorunlu varolusa sahip oldugunu iddia ederler Yalnizca olasi nesnelerin olup olmadigi konusunda bircok akademik tartisma vardir Aktualizme gore yalnizca gercek varliklar varliga sahiptir Buna hem kosullu hem de gerekli varliklar dahildir Ancak yalnizca olasi varliklari dislar Bu gorus gercek nesnelerin yani sira yalnizca olasi nesnelerin de bulundugunu belirten olasilikcilar tarafindan reddedilir Ornegin olasi nesnelerin gercek nesnelerle ayni sekilde var oldugunu savunuyor Ona gore olasi nesneler olasi dunyalarda mevcutken gercek nesneler gercek dunyada mevcuttur Lewis olasi dunyalar ile gercek dunya arasindaki tek farkin konusmacinin konumu oldugunu savunur Gercek terimi burada ve simdi terimlerinin konusmacinin uzamsal ve zamansal konumuna gonderme yapmasina benzer sekilde konusmacinin dunyasina gonderme yapar Fiziksel ve zihinsel Diger bir ayrim zihinsel varliklarin aksine fiziksel seviyede var olan varliklar arasindadir Fiziksel varliklar arasinda taslar agaclar ve insan vucudu gibi duzenli algilanan nesnelerin yani sira modern fizik te tartisilan elektronlar ve protonlar gibi varliklar da bulunur Fiziksel varliklar gozlemlenebilir ve olculebilir Onlar kutleye ve uzay ve zamanda bir konuma sahiptirler Zihinsel varliklar algilar zevk ve aci deneyimlerinin yani sira inanclar arzular ve duygular gibi zihin alanina aittir Bunlar oncelikle bilincli deneyimlerle iliskilidir ancak ayni zamanda bilincdisi inanclar arzular ve anilar gibi bilincdisi durumlari da icerir Fiziksel ve zihinsel varliklarin ontolojik statusu metafizikte ve zihin felsefesinde sik karsilasilan bir konudur Materyalistlere gore en temel duzeyde yalnizca fiziksel varliklar vardir Materyalistler genellikle zihinsel varliklari fiziksel sureclerle ornegin beyin durumlari veya sinirsel aktivasyon kaliplariyla aciklarlar Idealistler bu gorusu reddederler ve zihnin varolusun nihai temeli oldugunu belirtirler Fiziksel varliklarin turetilmis bir varolus bicimine sahip olduklarini ornegin bunlarin zihinsel temsiller veya bilincin urunleri oldugunu savunuyorlar Dualistler hem fiziksel hem de zihinsel varliklarin en temel duzeyde var olduguna inanirlar Birbirlerine cesitli sekillerde baglandiklarini ancak birinin digerine indirgenemeyecegini belirtiyorlar Varolus bicimleri ve dereceleriFarkli varlik turleri sorunuyla yakindan ilgili olan soru onlarin varolus tarzlarina iliskin olarak da farklilik gosterip gostermedikleridir Ontolojik cogulculuga gore durum budur Bu goruse gore farkli turlere ait varliklar yalnizca temel ozellikleri bakimindan degil ayni zamanda var olus bicimleri acisindan da farklilik gosterir Bu pozisyona bazen teolojide de rastlanir Tanri nin yarattiklarindan kokten farkli oldugunu belirtir ve farkliligin yalnizca Tanri nin ozelliklerini degil ayni zamanda Tanri nin varolus tarzini da etkiledigini savunarak O nun essizligini vurgular Ontolojik cogulculugun bir baska bicimi maddi nesnelerin varligini uzay zamanin varligindan ayirir Bu gorus maddi nesnelerin uzay zamanda var olduklari icin goreceli varliga sahip olduklarini savunur Ayrica uzay zamanin kendisinin varliginin bu anlamda goreceli olmadigini cunku baska bir uzay zamanda var olmadan sadece var oldugunu belirtmektedir Varlik dereceleri konusu varolus tarzlari meselesiyle yakindan ilgilidir Bu konu bazi varliklarin diger varliklardan daha yuksek derecede var oldugu veya daha fazla varliga sahip oldugu fikrine dayanmaktadir Bu isi ve kutle gibi bazi ozelliklerin derecelere sahip olmasina benzer Ornegin Platon a gore degismez Platonik formlar fiziksel nesnelere gore daha yuksek bir varolus derecesine sahiptirler Metafizikte farkli turde varliklarin oldugu gorusu yaygin olmakla birlikte bunlarin varolus tarzlari veya dereceleri bakimindan birbirlerinden farkli olduklari dusuncesi genel olarak kabul gormemektedir Ornegin filozof Quentin Gibson bir seyin ya var oldugunu ya da var olmadigini savunur Bu arada bir alternatif olmadigi ve varolus derecelerinin olmadigi anlamina gelir farkli varolus tarzlarina karsi cikmak icin varolus ile nicelik arasinda yakin bir iliski oldugu fikrini kullaniyor Nicelik insanlarin nesneleri nasil saydigiyla ilgilidir Inwagen farkli varlik bicimleri olsaydi insanlarin bunlari saymak icin farkli turde sayilara ihtiyac duyacagini savunuyor Farkli varlik turlerini saymak icin ayni sayilar kullanilabildiginden tum varliklarin ayni varolus tarzina sahip oldugu sonucuna varir Herhangi bir sey neden varOntolojideki temel soru herhangi bir seyin neden var oldugu veya hicbir sey yerine neden bir seyin var oldugudur Benzer sorular neden bir dunya var ve neden bireysel seyler var Bu sorular var olan bircok seyin kosullu oldugu yani var olamamis olabilecekleri fikrine odaklaniyor Bunun bir butun olarak varolus icin de gecerli olup olmadigini veya hicbir sey yerine bir seyin var olmasinin bir nedeni olup olmadigini sorar Bu soru hayat gibi bir seyin varligini onun kokeni olabilecek ilkel corba gibi baska bir seyin varligiyla iliskili olarak aciklamaya calisan bilimsel sorulardan farklidir Ayni zamanda maddi dunyanin varligini onu yaratan bir tanri veya tanrilarla iliskili olarak aciklayan cogu dini yaratilis mitinden farklidir Aradaki fark bu teorilerin varligi genel olarak aciklamaya calismak yerine bir seyin varligini baska bir seyin varligina gore aciklamalarinda yatmaktadir Ontolojik sorunun ek zorlugu kisinin dongusel akil yurutme ile ugrasmadan mevcut herhangi bir baska varliga atifta bulunamamasi gerceginde yatmaktadir Herhangi bir seyin neden var oldugu sorusunun bir cevabi istatistiksel argumandir Gercek dunyanin yani sira bircok olasi dunyanin oldugu fikrine dayanmaktadir Cesitli acilardan gercek dunyadan farklidirlar Ornegin Eyfel Kulesi gercek dunyada mevcuttur ancak Eyfel Kulesi nin olmadigi olasi dunyalar da vardir Olasi dunyalarin sayisiz varyasyonu vardir ancak bos olan yani herhangi bir varlik icermeyen tek bir olasi dunya vardir Bu su anlama gelir Hangi olasi dunyanin gercek olacagi sansa kalmissa hicbir seyin var olmama sansi son derece kucuktur Fizikte bununla yakindan ilgili bir arguman dunyanin varligini rastgele sonucu olarak aciklar Bir diger cevap ise genel olarak varolusun bir sebebinin veya aciklamasinin bulunabilecegini inkar etmektir Bu goruse gore bir butun olarak varolus sacmadir cunku orada bulunmasi icin bir neden yoktur Butun teorisyenler bu soruyu gecerli veya felsefi acidan ilginc bir soru olarak kabul etmiyor ve Kris McDaniel gibi bazi filozoflar hiclik teriminin kendisi de bir varolus bicimi olarak anlasilabilecek kuresel bir yokluga isaret ettigini one surduler Bu goruse gore sorunun cevabi onemsizdir cunku bu bir sey kuresel bir yokluk olsa bile her zaman bir seyler vardir Buna yakindan iliskili bir yanit bos bir dunyanin metafiziksel olarak imkansiz oldugunu iddia etmektir Bu goruse gore hiclik yoktur cunku bazi seylerin var olmasi zorunludur TarihBati felsefesi Bati felsefesi tum varolusun temel ilkelerini arastiran Presokratik filozoflar ile ortaya cikti Thales ve Heraklitos gibi bazilari su veya ates gibi somut ilkelerin varolusun koku oldugunu one surduler Bu pozisyona kaynagin insan algisinin otesinde soyut bir prensipte yer almasi gerektigini savunan Anaksimandros karsi cikti Platon farkli varlik turlerinin farkli varolus derecelerine sahip oldugunu savundu Golgelerin ve goruntulerin siradan maddi nesnelerden daha zayif bir anlamda var oldugunu savundu Degismez Platonik formlarin en yuksek varolus turune sahip oldugunu iddia etti Maddi nesneleri Platonik formlarin kusurlu ve kalici olmayan kopyalari olarak gordu Aristoteles farkli varlik turlerinin farkli varolus tarzlarina sahip oldugunu savundu Aristoteles Platon un formlarin maddeden farkli oldugu fikrini kabul ederken formlarin daha yuksek bir varolus turune sahip oldugu fikrine karsi cikti Bunun yerine formlarin madde olmadan var olamayacagini savundu Aristoteles ayrica farkli varliklarin farkli varolus tarzlarina sahip oldugunu iddia etti Ornegin ile onlarin tesadufi ozellikleri ve arasinda ayrim yapti Plotinos gibi Yeni Platoncular gercekligin hiyerarsik bir yapiya sahip oldugunu one surduler Tum varolustan Bir veya Iyi adi verilen askin bir varligin sorumlu oldugunu savundular Ondan akil ortaya cikar ve bu da ruh u ve maddi dunyayi dogurur Anselmus Tanrinin varligini kanitlamayi amaclayan ontolojik kanit formulasyonuyla taninir Orta Cag felsefesi nde Anselmus etkili ontolojik kanit i formule etti Anselmus Tanri yi akla gelebilecek en buyuk varlik olarak tanimladi Zihninin disinda var olmayan bir varligin akla gelebilecek en buyuk varlik olamayacagini dusundu Bu onu Tanri nin var oldugu sonucuna goturdu Thomas Aquinas bir seyin ozu ile onun varligi arasinda ayrim yapti Ona gore bir seyin ozu onun temel mahiyetini olusturur Bir nesnenin var olup olmadigi bilinmese bile onun ne oldugunu anlamanin ve ozunu kavramanin mumkun oldugunu savundu Bu gozlemden varolusun bir nesnenin niteliklerinin bir parcasi olmadigi ve bunun yerine ayri bir ozellik olarak anlasilmasi gerektigi sonucuna vardi Aquinas ayrica yoktan yaratma sorununu da ele aldi Yeni varliklari gercek anlamda var etme gucune yalnizca Tanri nin sahip oldugunu iddia etti Bu fikirler daha sonra Gottfried Wilhelm Leibniz in yaratilis teorisine ilham kaynagi oldu Yaratmanin olasi nesnelere gercek varolusu kazandirmak oldugunu savundu Hem David Hume hem de Immanuel Kant varolusun bir ozellik oldugu fikrini reddettiler Hume a gore nesneler nitelik demetleri dir Bir araya toplanmis niteliklerin disinda hicbir varolus izlenimi bulunmadigindan varligin bir ozellik olmadigini savundu Kant ontolojik argumana yonelik elestirisinde de benzer bir sonuca varmistir Ona gore bu delil basarisizdir cunku bir kavramin tanimindan o kavramin tanimladigi varliklarin var olup olmadigi cikarilamaz Varligin nesne kavramina hicbir sey eklemedigini yalnizca bu kavramin somutlastigini gosterdigini savundu Franz Brentano tum yargilarin varolussal yargilar oldugu fikrini savundu Franz Brentano Kant in elestirisine ve varolusun gercek bir yuklem olmadigi iddiasina katiliyordu Bu fikri yargi teorisini gelistirmek icin kullandi Ona gore tum yargilar varolussal yargilardir bir seyin varligini ya tasdik ederler ya da reddederler Bazi zebralar cizgilidir gibi yargilarin cizgili zebra vardir mantiksal biciminde oldugunu tum zebralar cizgilidir gibi yargilarin ise cizgisiz zebra yoktur mantiksal biciminde oldugunu belirtti Gottlob Frege ve Bertrand Russell varolusun duzenli bir ozellik olmamasinin ne anlama geldigi fikrini gelistirmeyi amacladilar Bireylerin normal birinci dereceden ozellikleri ile diger ozelliklerin ikinci dereceden ozellikleri arasinda ayrim yaptilar Bu goruse gore varolustan bahsetmek ikinci dereceden orneklendirilmis olma ozelliginden bahsetmek demektir Ornegin dinozorlarin varligini inkar etmek dinozor olma ozelliginin somutlastirilmama ozelligine sahip olmasi anlamina gelir Russell a gore yuklemin temel bicimi yuklemin bir kisinin ozel ismine uygulanmasiyla gerceklesir Bu tur atomik onermeye bir ornek Laika bir kopektir Russell kopekler vardir gibi cumleler bicimindeki varolus konusmasinin daha az temel oldugunu cunku bunun bu bireyin adini vermeden bu yuklemin gecerli oldugu bir birey oldugu anlamina geldigini savundu Willard Van Orman Quine varolusun ikinci dereceden bir ozellik oldugunu kabul etme konusunda Frege ve Russell i takip etti Varolus ile niceligin bicimsel mantiktaki rolu arasinda yakin bir baglanti kurdu Bu dusuncesini bilimsel teorilere uyguladi ve bilimsel bir teorinin bir varligin varligina teorinin bu varlik uzerinden nicelik kazanmasi halinde bagli oldugunu belirtti Ornegin biyolojideki bir teori genetik cesitlilige sahip populasyonlarin var oldugunu iddia ediyorsa bu teorinin genetik cesitlilige sahip populasyonlarin varligina ontolojik bir bagliligi vardir Ikinci dereceden teorilerin etkisine ragmen bu gorus evrensel olarak kabul edilmedi bunu reddetti ve varolusun bireylerin ozelligi oldugunu ve tum bireylerin bu ozellige sahip olmadigini iddia etti Bu onu var olmak ile varolus arasinda bir fark oldugu tezine goturdu Butun bireyler varliga sahiptir ama sadece bir kismi mevcuttur Bu yalnizca olasi nesneler ve imkansiz nesneler gibi var olmayan bazi seylerin oldugu anlamina gelir Dogu felsefesi Adi Sankara en temel duzeyde yalnizca ilahi olanin var oldugunu ve farkli varliklarin coklugu izleniminin bir yanilsama oldugunu ogretti Dogu felsefesindeki pek cok dusunce okulu varolus sorununu ve bunun sonuclarini tartisir Ornegin eski Hindu okulu metafiziksel bir dualizm gelistirdi Bu goruse gore iki tur varolus vardir saf bilinc ve madde Samkhya evrenin tezahurunu bu iki ilke arasindaki etkilesim olarak aciklar tarafindan Advaita Vedanta okulunda farkli bir yaklasim gelistirildi Ilahi olanin Brahman nihai gerceklik ve tek var olan oldugunu iddia ederek metafizik bir monizmi savundu Bu goruse gore bircok farkli varliktan olusan bir evrenin oldugu izlenimi bir yanilsamadir Maya Nihai gercekligin temel ozellikleri varolus bilinc ve mutluluk anlamina gelen olarak tanimlanir Budist felsefesinde merkezi bir doktrine adi verilir Uc isaret sunlardir anicca gecicilik anatta kalici bir benligin yoklugu ve aci cekmek Anicca tum varolusun degisime tabi oldugu fikrini belirtir Bu her seyin bir noktada donusecegi ve hicbir seyin sonsuza kadar surmeyecegi anlamina gelir Anatta kisilerle ilgili olarak da benzer bir durumu ifade eder Insanlarin kalici bir kimlige ya da ayri bir benlige sahip olmadigi iddiasidir Anicca ve anatta hakkindaki bilgisizlik insanlari aciya neden olan takintilar olusturmaya yonlendirerek dukkha nin ana nedeni olarak goruluyor Laozi dao yu tum varolusun kokenini olusturan temel bir ilke olarak gordu Laozi nin Taoizm i gibi bircok Cin felsefesi okulundaki merkezi fikir dao olarak bilinen temel bir prensibin tum varolusun kaynagi oldugudur Terim genellikle Yol olarak cevrilir ve dunyanin dogal duzenini yoneten kozmik bir guc olarak anlasilir Cin metafizigindeki bir gorus dao nun kendisinin bir varlik bicimi oldugunu savunurken bir digeri varliga yol acanin varlik olmayan oldugunu ileri surer Varlik kavrami Arap Fars felsefesi nde merkezi bir rol oynadi Avicenna ve Gazali varolus ve oz arasindaki iliskiyi tartistilar Onlara gore bir varligin ozu varligindan once gelir Varligin var olabilmesi icin ozu somutlastirmaya yonelik ek adim gereklidir Molla Sadra ozun varolus uzerindeki bu onceligini reddetti Ozun yalnizca zihnin varolusu kavramak icin kullandigi bir kavram oldugunu savundu Onun gorusune gore varolus gercekligin tamamini kapsar Cesitli disiplinlerdeFormel mantik Formel mantik hangi argumanlarin tumdengelimsel olarak gecerli oldugunu inceler formel mantigin en yaygin kullanilan sistemidir Icinde varolus displaystyle exists kullanilarak ifade edilir Ornegin atlarin var oldugunu belirtmek icin xHorse x displaystyle exists xHorse x formulu kullanilabilir x degiskeni icindeki tum ogeler uzerinde uzanir ve varolussal niceleyici bu alandaki en az bir ogenin bir at oldugunu ifade eder Birinci dereceden mantikta adlar gibi tum tekil terimler etki alanindaki nesnelere atifta bulunur ve nesnenin var oldugunu ima eder Bu nedenle Ayristirilamadi sozdizim hatasi displaystyle Durust Bill den Bill durusttur Ayristirilamadi sozdizim hatasi displaystyle exists x Durust x biri durusttur oldugu sonucu cikarilabilir Birinci dereceden mantiga dayanan bircok mantiksal sistem de bu fikri takip eder bir istisnadir Etki alanindaki herhangi bir nesneye atifta bulunmayan bos adlarin bulunmasina izin verir Bu degisikligin motivasyonlarindan biri akil yurutmenin siradan nesnelerle sinirli olmamasi ayni zamanda kurgusal nesnelere de uygulanabilmesidir Ornegin serbest mantikta Pegasus un ucan bir at oldugu Flyinghorse Pegasus displaystyle Flyinghorse Pegasus formulu kullanilarak ifade edilebilir Bu degisikligin bir sonucu bu tur bir ifadeden bir seyin var oldugu sonucunun cikarilamamasidir Bu Flyinghorse Pegasus displaystyle Flyinghorse Pegasus tan xFlyinghorse x displaystyle exists xFlyinghorse x e yapilan cikarimin birinci dereceden mantikta gecerli olsa bile serbest mantikta gecersiz oldugu anlamina gelir Serbest mantik tekil bir terimin mevcut bir nesneye atifta bulundugunu ifade etmek icin ek bir varolus yuklemi E displaystyle E kullanir Ornegin E Homer displaystyle E Homer formulu Homer in var oldugunu ifade etmek icin kullanilabilirken Ayristirilamadi bilinmeyen islev lE displaystyle lE Pegasus formulu Pegasus un var olmadigini ifade eder Epistemoloji zihin felsefesi ve dil felsefesi Epistemoloji zihin felsefesi ve dil felsefesi disiplinleri bilginin zihnin ve dilin dogasini anlamayi amaclar Bu alanlardaki onemli bir sorun referans sorunudur Bu sorun zihinsel veya dilsel temsillerin mevcut nesnelere nasil gonderme yapabilecegi sorusuyla ilgilidir Bu tur temsillere ornek olarak inanclar dusunceler algilar kelimeler ve cumleler verilebilir Ornegin Barack Obama Demokrattir cumlesinde Barack Obama ismi belirli bir kisiyi ifade etmektedir Algiyla ilgili olarak referans sorunu algisal izlenimlerin algilayiciyi yanilsamalardan ziyade mevcut nesneleri sunarak gerceklikle temasa gecirip gecirmedigi veya ne olcude getirdigi sorusuyla ilgilidir Referans problemiyle yakindan ilgili olan hakikat ile varolus arasindaki iliskidir Temsiller dogru veya yanlis olabilir ne gore gercek temsiller bir hakikat yapici gerektirir Bir temsilin hakikat yapicisi varligi temsilin dogru olmasindan sorumlu olan varliktir Ornegin Kangurular Avustralya da yasar cumlesi dogrudur cunku Avustralya da kangurular yasamaktadir Bu kangurularin varligi cumlenin hakikat yapicisidir Hakikat yapici teorisi hakikat ile varolus arasinda yakin bir iliski oldugunu belirtir Her dogru temsilin bir hakikat yapicisi vardir Varolusculuk Varolusculuk insan varolusunun dogasini arastiran bir dusunce okuludur Temel fikirlerinden biri varolusun ozden once geldigidir Bu iddia varolusun ozden daha temel oldugu insanin dogasinin ve amacinin onceden verili olmadigi yasama sureci icinde gelistigi gorusunu ifade etmektedir Bu goruse gore insanlar onceden var olan icsel anlamdan yoksun bir dunyaya atilmaktadir Amaclarinin ne oldugunu ve ne olmasi gerektigini kendileri belirlemelidirler Varoluscular bu fikri kisinin hayatini aktif olarak sekillendirmede ozgurluk ve sorumlulugun rolune odaklanmak icin kullanirlar KaynakcaFelsefe Terimleri Sozlugu Bedia Akarsu Felsefe Sozlugu Ahmet Cevizci a b c Lowe 2005 existence Chakrabarti 2013 ss 106 107 a b c Casati amp Fujikawa 2a Meinongianism a b Nelson 2022 lead section a b a b Nelson 2022 1 Frege and Russell Existence is not a Property of Individuals Fierro 2012 s 37 a b c Penelope 1998 1 Objects and existence a b Casati amp Fujikawa 2b Universalism Nelson 2022 3 An Anti Meinongian First Order View Lambert 1994 ss 3 4 Gibson 1998 s 138 Gibson 1998 ss 3 4 137 Honderich 2005 Ontology Prior 2006 ss 493 Existences Pruss amp Rasmussen 2018 ss 1 2 Pruss amp Rasmussen 2018 ss 1 4 Penelope 1998 lead section Casati amp Fujikawa 3 How Many Ways of Being Existent Gibson 1998 ss 5 8 He Gao amp Cai 2014 s 083510 1 Casati amp Fujikawa 4 Why Is There Something Rather than Nothing Pruss amp Rasmussen 2018 ss 4 5 Prior 2006 ss 494 Existences Prior 2006 ss 496 498 Existences Casati amp Fujikawa 1 Existence as a Second Order Property and Its Relation to Quantification 2a Meinongianism Nolt 2021 lead section 1 The Basics Nolt 2021 5 4 Logics of Fiction