İnflamasyon (enflamasyon ve yangı olarak da bilinir), canlı dokunun her türlü canlı, cansız yabancı etkene veya içsel/dışsal doku hasarına verdiği sellüler (hücresel), humoral (sıvısal) ve vasküler (damarsal) bir seri vital yanıttır. İnflamasyon normalde patolojik bir durum olmasına karşın, inflamatuar reaksiyon fizyolojik olarak vücudun gösterdiği bir tepkidir. Halk arasında iltihap tabiri yangı için kullanılmasına rağmen sık sık apseler için de iltihap denmesinden dolayı inflamasyon (inflammare) terimini kullanmak daha yerinde olacaktır. Hücre ile birlikte inflamasyon konusu, hastalıkların patolojik temelini oluşturmaktadır.
Tarihi ve temel özellikleri
Birçok hastalığın seyri sırasında inflamatuar bir takım reaksiyonlar meydana gelmektedir. Bunlar başlıca enfeksiyöz hastalıklar ve inflamatuar idiopatik otoimmun hastalıklardır. Tarih boyunca bu olgular farklı şekillerde yorumlanmış, birçok hastalık için tanrının gazabı veya bazı dengelerin bozulması sonucu (örneğin Ying ve Yang) meydana geldiği sanılmıştır. Bugün bilindiği üzere enfeksiyöz hastalıklarda veya söz konusu diğer sebeplerin bir sonucu olarak bağışıklık sistemi tarafından inflamasyon ve inflamatuar reaksiyonlar indüklenmektedir. Bu sebeple inflamasyon konusu oldukça derin ve immunoloji disiplini çerçevesinde incelenmesi gereken bir konudur. Otoimmun hastalıklarda etkenin bilinmemesinden dolayı bu gibi olguların genetik bazı defektler veya özel genler aracılığıyla gerçekleşmesinin yanında henüz bilinmeyen bir takım virüslerin de sebep olabileceği düşünülmektedir.
inflamasyonun tarihsel gelişimi incelenecek olursa en eski veriler antik çağa dayanır. Bu dönemin hekimleri inflamasyonu ciddi derecede tanıyor ve tanımlıyorlardı. Bilinen en eski tıbbi kitap, Mısırlılar tarafından kaleme alınan Edwin Smith papirüsü; organizmanın yaraya verdiği tepkiye şemet adını vermişti. Bu papirüsün ortaya çıkmasından yaklaşık 1000 yıl sonra Yunan hekim Hipokrat inflamasyon için kabaca "yanan şey" anlamına gelen flegmon terimini kullanmıştır. Milattan sonra 1. yüzyılda yine Romalı yazar Cornelius Celcus inflamasyonun bugün bile kabul görmüş tanımını yapmıştır; Rubor et tumor cum, calore et dolore, yani ateş ve ağrının eşlik ettiği kızarıklık ve şişkinlik.
Milattan sonra 400-500 yılları döneminde Hipokrat'a ait literatürlerde "inflamasyon" terimi geçmemekte ancak inflamasyonun karakteristik özellikleri ve temel özellikleri bilinmekteydi. Hipokrat, yaşamı, ışık vererek, ısıtarak kendi benliğini tüketen bir lambaya benzetmekteydi. Vücudun sıcaklığının lokal olarak ve sınırlı bir şekilde yükselmesine inflamasyon denirken, bütün vücutta meydana gelen bir sıcaklık artışı febris (ateş) olarak tanımlanmıştır.
Modern anlamdaki çalışmalar ise 1860'lara dayanır. Bu dönemde patolog Julius Cohnheim canlı kurbağaların dilleri üzerine kostik (yakıcı, dağlayıcı) nitelikte maddeler vermiş ve meydana gelen değişimleri mikroskopik olarak incelemiştir.
İnflamasyonun tipik beş belirtisi vardır. Bunlar:
- Kızarıklık (Rubor): inflamasyon olan alanda birçok medyatörün etkisi sonucu damar geçirgenliği (vasküler permeabilite) ve damar genişliği arttığı (vazodilatasyon) için bölge daha fazla aktif olarak kanlanır, yani hiperemiktir. Rubor, inflamasyonun erken evresi ve hafif seyreden reaksiyonlarda, alerjilerde oldukça tipiktir.
- Isı artışı (Calor): Damar genişlemesi (vazodilatasyon) sebebiyle bölgeye daha fazla kan akımı olacaktır. Daha fazla kan akımı ile bölgedeki sürtünme artacağından dolayı bölgede ısı artışı olur. Çünkü kan aynı zamanda organizmada ısıl dengede son derece öneme sahiptir. Akut inflamasyonun en önemli bulgusu calordur.
- Şişkinlik (Tumor): Damar geçirgenliği (permeabilite) artması sonucu bölgeye kan plazması sızar ve bu da bölgede şişkinliğe neden olur (ödem). Ancak şişkinliğin tek sebebi ödem değildir. Proliferatif karakterde inflamasyonlarda meydana gelen granülomlar veya hiperplaziler, fibrotik değişiklikler de söz konusu şişliğe neden olabilir. Dışarıdan görülebilen oluşumlarda inflamatuar reaksiyonlarda şişkinlik ön plandadır. Vücudun daha iç kısımlarında bulunan organ ve dokularda; örneğin bir akciğerde bu şişkinliği dış bakıda gözlemlemek olanaksızdır. Zira bu organda meydana gelen örneğin akut bir pnömoni, akciğerlerden köpüklü sıvı gelmesine veya patolojik akciğer seslerinin duyulmasına neden olur.
- Ağrı (Dolor): Bölgedeki sinirler sürekli ağrı uyarımına neden olur. Ağrının şekillenmesindeki en önemli iki sebep; inflamasyonu tetikleyici prostaglandinlerin organizmada ağrı oluşumunda rol alması ve inflamatuar ödemden kaynaklanan sinir uçlarına basıdır. Kronik duruma geçen inflamasyonlarda dolor, zamanla arka planda kalmaya başlar. Ancak romatoid artrit gibi bozukluklar ne kadar kronik seyretse de böyle olaylarda ağrı ön plana çıkar.
- Kapsanan organlarda yani işlev bozukluğu (Functio laesa): Doğal olarak inflamasyonlu organ işlevlerini yerine tam olarak getiremez.
Bu beş nitelikten ilk dördü antik zamanlardan beri bilinmektedir ve Celsus'a;functio laesa ise inflamasyon tanımına 1858'de Rudolf Virchow tarafından eklenmiştir.
Latince | Türkçe |
---|---|
Rubor | Kızarıklık |
Tumor | Şişlik |
Calor | Sıcaklık |
Dolor | Ağrı |
Functio laesa | Fonksiyon kaybı |
İnflamasyon vücudun savunma sisteminin bir sonucu olarak gelişir ve organizmayı korumaya yöneliktir. Fakat inflamasyon oluşması her zaman istenmez. Örneğin beyinde veya kalpte oluşabilecek bir inflamasyon hayatı tehdit edebilir. Bu sebeple inflamasyon önleyici ilaçlar kullanılabilir (Antiinflamatuar ilaçlar).
İnflamasyonun çok çeşitli sebepleri vardır. Bunlar infeksiyöz etkenler, mikroorganizmalar oldukları gibi parazitler veya cansız cisimler (kıymık, silika vb) de olabilirler. Travmalar, kontüzyonlar (ezilmeler), kesikler de inflamasyon ile sonuçlanır. İnflamasyona ilişkin bir önemli özellik, inflamasyonun daima gerçekleşmesidir. Parankimatöz inflamasyon olmaz, ancak inflamasyonun etkileri dokuda görülebilir. Bunların dışında inflamasyonlar akut (birkaç günden bir haftaya kadar gelişen) olabildikleri gibi kronik (uzun süreli) de olabilirler. İnflamasyonun organizmada üç temel amacı vardır. Bunlar, hastalık etkenini yok etmek, etkenleri yok edemiyorsa vücuttan ayrı tutmak (demarkasyon) ve hasarlı dokuları ortadan kaldırmaktır. Örneğin nekrotik dokularda, nekrozun yayılmasını ve bu ölü dokuların intoksik etkisini engellemek amacıya nekrotik saha inflamatuar bir kuşakla, yani demarkasyon bölgesi ile sınırlandırılmaya çalışılır.
İnflamasyonnın temel 4 amacı şunlardır:
- Vücuda yabancı olan ve patojen nitelikte olan tüm etkenleri yok etmek.
- Yok edilemeyen etkenleri sınırlandırarak vücuttan ayrı tutmaya çalışmak.
- Yara iyileşmesinin sağlanması için gerekli uyarım ve biyoaktivite.
- Nekroz ve gangrenin sınırlandırılması.
Nedenleri
İnflamasyonun başlıca sebepleri aşağıda sıralanmıştır: Canlı: İnflamasyona sebep olan en önemli etken mikroorganizmalardır. Bakteri, virus, riketsiya, mantar, protozoon ve helmintler bu gruba girer. Bu gibi etkenler sahip oldukları antijenler ve yüzey reseptörleri aracılığıyla neden olurlar ve sonuçta inflamasyon gelişir. İnflamatuar değişikliğin karakterini özellikle canlı etkenler belirler. Birçok mikroorganizma özellikle de bakteriler (örneğin Streptokoklar, Pseudomonaslar) irin oluşumuna neden olurlar. İnflamasyon normal olarak doğal bağışıklık sisteminin bir unsurudur. Canlı etkenlerin sebep olduğu inflamasyonların birincil amacı etkeni yok etmektir. Bu başarılamazsa organizma bu etkenleri sınırlandırarak veya baskılayarak vücuttan uzak tutmaya çalışır. Bu da başarısız olursa enfeksiyon ve genel sistemik olaylar (örneğin toksemi veya septisemi gibi) meydana gelir.
- Fiziksel etkenler
- Mekanik travmalar (kesici ve delici cisimler, vurma, çarpma gibi darbeler vs.) sıcak ve soğuk etkiler, elektrik, ultraviyole ışınlar, iyonizasyon yapan ışınlar, çeşitli yabancı cisimler (silika, asbest, kıymık, tel vb.). Bu tür etkilerde inflamatuar reaksiyon klasik olarak oluşur. Organizmaya yabancı bir durum gelişmiştir ve şekillenen inflamasyon adeta standart bir cevaptır.Fiziksel etkiler asepsi-antisepsi özelliğine göre iki şekildedir.Bunlardan biri şirurjikal; yani cerrahi travmaya bağlı gelişen inflamatuar reaksiyondur. Bu tür olgular steril kabul edilirler. Ancak steril olmayan tüm fiziksel etkilerden ileri gelen sıyrık, kesi, , gibi olaylar septiktir ve enfekte nitelik taşırlar. Ancak laserasyonlar kas veya tendo gibi dokuda aşırı bir gerilme kaynaklı ise şekillenen inflamasyon aseptik karakterde olur.
- Kimyasal nedenler
- Asitler, alkaliler, dezenfektanlar, ağır metal bileşikleri (örneğin sublime), organizmada fazlaca oluşan metabolizma ürünler; örneğin üremi gibi vücutta fazla miktarda üre birikmesi. Bir başka örnek ise idrar kesesi yırtılması ve buna bağlı ortaya çıkan peritonitis'tir. İdrarın asit pH'sının etkisi olarak peritonda inflamatuar reaksiyon meydana gelir ve aseptiktir. Endojen ve eksojen toksinler ve bazı ilaçlar inflamasyona neden olan önemli sebeplerdendir. Genellikle neden oldukları doku yıkımı, dejenerasyon; immun yanıt şeklinde inflamasyon oluşumuna neden olur ki söz konusu doku hasarı sınırlandırılsın. Ahırda yaşayan hayvanlarda en büyük kimyasal sorun üre-amonyaktır. Bu madde solunum yoluyla alındığı takdirde solunum yollarını ciddi şekilde irkilti eder. Asit maddeler hızla doku yıkımına neden olduklarından inflamatuar yanıt hızlı gelişir.
- İmmunolojik reaksiyona neden olan maddeler
- Yabancı proteinler (örneğin katgüt dikiş ipliği), hipersensibilite yaratan eksojen ve endojen kaynaklı maddeleri transplantasyon'da doku ve organ reddi, immunkompleksler. Gerek , gerek ; tüm doku/organ nakilleri immun yanıta neden olur. Vücudun bir başka yerinden alınmış dahi olsa yabancı doku daima yabancıdır ve şekillenen immun yanıt da bir çeşit inflamasyondur.
- Anoksemi ve nekroz
- Dokulara gelen kanın azalması veya kesilmesi bu bölgenin çevresinde inflamatuar reaksiyon oluşur ve bu nekrozun yayılmasını önler (demarkasyon). Örneğin infarktuslar çevresinde inflamasyonlu alan (demarkasyon zonu) görülebilir.
- İdiopatik (sebebi bilinmeyen) inflamasyonlar
- Bazı inflamatuar hastalıkların sebebi tam olarak ortaya konulamamıştır. Örneğin SLE veya Sarkoidozis gibi hastalıklarda inflamatuar reaksiyonlara neyin neden olduğu tam olarak ortaya konulamamıştır.
- Doku hasarı ve iyileşme
- Doku hasarının beraberinde gelişen tüm iyileşmeler birer inflamatuar prosestir.Örneğin bir ameliyat sonrası kesi atılan dokuların iyileşmesi inflamatuar bir süreci de beraberinde getirir.
- Kontakt inflamasyon
- Vücudun bir bölümündeki inflamasyon sık sık yakın dokulara sirayet eder. Bu en çok idrar yolu ve üst solunum yolları enfeksiyonlarında görülür.
Patogenezi ve hücreleri
İnflamasyona ilişkin vasküler değişiklikleri ilk defa incelemiştir. Daha sonraları Lewis, damarlardaki çap değişikliklerini üçlü yanıt deneyi ile açıklamıştır. Bu deneyde Lewis bir cetvelin ince kenarı ile deriye vurmuş ve olayları şöyle incelemiştir:
- Önce kapillarlarda daralma olur ve bölge solar. Fakat 30-60 saniye içinde çizgi halinde kırmızılık belirir. Bu kırmızılık kapillar ve venüllerin genişlemesi sonucudur ve birinci yanıt olarak bilinir.
- 1-3 dakika içinde kırmızı alan genişler. İlk oluşan kırmızı alan etrafında düzensiz kırmızı ikinci bir çeper meydana gelir. Bu da ikinci yanıttır. Bu esnada bölgede sıcaklık artar. Kapillar ve venül genişlemesine arteriel genişleme eşlik eder.
- Birkaç dakika ile 40 dakika arasındaki sürede o bölgede şişme ile beraber solma görülür (üçüncü yanıt). Bu şişlik ve solgunluk damarlardan sıvı çıkmasına yani ödeme bağlıdır.
Nötrofiller yangı sinyallerini takiben şu aşamaları izlerler:
- Emigrasyon: Normal kan dolaşımında lökositler merkezde, eritrositler lökositlerin etrafında kuşak şeklinde ve en dışta (damar duvarına en yakın) trombositler ile plazma konuşlanır. Yangısal uyarımın alındığı ilk andan itibaren nötrofiller merkezden perifere doğru göçe başlar. Bu olay emigrasyondur ve takibinde derhal marginasyon gerçekleşir.
- Marginasyon: Emigrasyona uğrayan nötrofillerin, merkezden uzaklaşarak damar duvarına yaklaşmış olması durumudur.
- Adherens: Marjine olan nötrofiller, damar endoteli ile yüzey molekülleri aracılığıyla (ICAM-1,2 ve VCAM-1,2 gibi) etkileşime girmesi olayına adherens denir.
- Diapedezis: Psödopodlara (yalancı ayak) sahip nötrofillerin aynı zamanda damar endotellerini enzimatik olarak yıkımlayarak damar dışına çıkması olayıdır.
İmmun sistem hücreleri yangının patogenezinde önemli rol oynar. Yangının ilk evrelerinde damarlardaki normal akımın seyri değişir. Normal kan akımında damar lumeninin en iç yüzünde lökositler, bunların etrafında eritrositler, daha dışarıda trombositler ve damar lumenine en yakın olarak da plazma yer alır. Herhangi bir sebeple yangı reaksiyonu başlarsa öncelikle devreye giren histamin, prostoglandin, kinin-bradikinin ve diğer yangı stimule edici (proinflamatuvar) ajanlarca damar geçirgenliği artar ve yangısal ortamda lökositlerin (özellikle monositer makrofajlar ve nötrofiller) daha uygun hareket etmeleri için uygun ortamı hazırlamak üzere plazma eksudasyonu (ödem) gerçekleşir.Yangısal ödem daima hücre göçünden önce olur. Daha sonra damarlardaki normal akım bozulur ve en içteki lökositler damar lumenine yaklaşmaya başlar (marginasyon). Bunun ardından damar lumenine gelen lökositler geçirgenliği artmış damar duvarından yalancı ayaklar (pseudopodlar) vasıtasıyla ve salgıladıkları bazı litik enzimler (özellikle nötral ve asit proteazlar) aracılığı ile damar dışına sızarlar (lökodiapedesis). Artık yangı başlamış ve vücut düşmanla savaşmak için gerekli hazırlıklarını yapmıştır.
Nötrofiller
Yangının başlarında en öncü hücreler nötrofillerdir. Nötrofillerin bu özelliğinin 'e olan duyarlılığının neden olduğu sanılmaktadır. Bu duyarlılıkta özellikle hücre membranı yüzeyinde bulunan komplemen proteinlerin türü ve yoğunluğu önem taşır. Akut yangısal olaylar veya bakteriyel enfeksiyonlar nötrofil yapımını ve yangısal infiltrasyonunu artırır. Viruslara karşı gelişen immun yanıttan nötrofiller değil lenfositler sorumludur. Ancak bunun istisnaları vardır. (Örneğin FIP hastalığı). Nötrofillerden üretilen proteazlar, proteinleri ve hücre zarlarını tahrip eder ve komplemanların proteolitik aktivasyonundan, koagulasyondan (çökelme, pıhtılaşma) ve kinin kaskadından sorumludur. Kinin-bradikinin; tıpkı histamin benzeri bir etki göstererek yangısal reaksiyonu indükler. Kemik iliğinde kök hücreye kök hücre faktörü, interleukin IL-3, IL-6, IL-11, granulosit koloni uyarıcı faktör (G-CSF)gibi büyüme faktörleri ve sitokinlerin etkisi ile progenitor hücreler granülositler şeklinde olgunlaşır ve çoğalır. Yangısal reaksiyonlar ve enfeksiyonlara bağlı olarak gelişen nötrofili, kemik iliği depo havuzundan nötrofil salınması sebebiyle ortaya çıkar. Dolaşımdan nötrofil salınmasının azalmasına bağlı olarak, CR3 reseptörü olan CD11b/CD18 eksikliğine bağlı nötrofili gelişebilir. Bu durum Lökosit adhezyon eksikliği olarak bilinir ve nötrofiller kapiller endotele yapışmaz. Bundan dolayı enfeksiyon ortaya çıktığında yangı bölgesine ulaşamazlar.
Nötrofillerin yangısal yanıtta sahip oldukları önem son derece büyüktür. Bunun en önemli sebeplerinden biri de sahip oldukları granüler yapıların immunolojik özelliğidir.
- Primer granüller; Myeloperoksidaz, defensin, katepsin-G, Proteinaz 3, Lizozim, Azurosidin, gibi enzimlere sahiptir. Bunlar mikrobiyal yıkımı sağlar.
- Sekonder granüller; Lizozim, laktoferrin, kollajenaz, sitokrom b558, alkalin fosfataz ve plazminojen gibi enzimler esahip olup migrasyon ile mikrobiyal yıkımı sağlar.
- Tersiyer granüller; Jelatinaz, lizozim, asetil transferaz, asit fosfataz, sitokrom b558, nramp-1 gibi moleküllere sahiptir. Bunlar da damar dışına göçten sorumludur.
- Sekretorik veziküller; Alkalin fosfataz, sitokrom b558, plazma proteinleri gibi bileşenleri içerir. Sekretorik veziküller adhezyondan sorumludur.
Cathepsin-G, defensin ve myeloperoksidaz gibi enzimler güçlü oksidatif ve proteolitik etki göstererek fagosite edilmiş yabancı materyali veya etkeni yıkımlayan protein yapısında enzimlerdir. Cathepsin-G, Serin endopeptidaz benzeri aktivite gösterir. Bunun yanı sıra heparini bağlar. Cathepsin-G'nin organizmadaki asıl önemli fonksiyonları ise proteinlerin yıkımlanması, mantarlara karşı bağışıklık yanıtı ve nötrofil aracılı gram negatif bakteri yıkımıdır.
Lenfositler
Bağışıklık sisteminin temel hücre gruplarından olan lenfositler kandaki çekirdekli hücrelerin (granülositler) yaklaşık olarak %25’ini oluştururlar. CD4+ T lenfositler MHC Sınıf II aracılığı ile antijen tanırken, CD8+ hücreler MHC Sınıf I aracılığı ile antijen tanımaktadırlar. Lenfositlerin birçok alt tipi vardır. Bunlar; CD4+ helper, CD8+ sitotoksik, Treg hücreler, B hücreler, Doğal öldürücü hücreler ve NKT hücrelerdir.
- Yangısal CD4+ T Hücreleri: CD4+ T yardımcı hücreleri öncelikle timusta naif T hücresi olarak oluşmakta ve dolaşıma verilmektedir. Bunu izleyen süreçte bu hücreler antijenlerle karşılaştıktan sonra uygun sitokin ortamı etkisiyle belli T hücre gruplarına farklılaşmaktadırlar. Olgunlaşmış T hücreleri kendi reseptörlerine uygun yapıda olan antijeni, antijen taşıyan antijen sunucu hücrenin MHC molekülü üzerinde algılar; CD3 ve CD28 kostimülasyonu da sağlandığında ve yine ortamda IFN-δ veya IL-12 sitokini baskın ise Th1 hücresi olarak farklılaşırlar. Antijenleri tanıdığı vakit, saldırı emri alan TH1 hücreleri, IFN-δ ve TNF sitokinlerini sentezler. Bu sitokinlerin, daha doğrusu CD4+ T Hücrelerinin temel fonksiyonu makrofaj aktivasyonudur. Seçilmiş TH1 hücreleri de sitotoksisiteye neden olabilir.
M Hücreleri
Luminal yüzeyden aldıkları antijenleri dar yapıdaki sitoplazmalarından geçirmek suretiyle parçalı olan bazal membranından bağ dokuda bulunan lenfositlere ileterek IgA yapımını indükler.
Makrofaj
Nötrofillerden başka en önemli yangı hücrelerinden biri de makrofajlardır. Makrofajlar, dolaşımdaki monositlerin farklılaşmasıyla gelişirler. Granülasyon dokusu oluşumunun başlamasında ve gelişiminde oldukça önemli rol oynarlar. Diğer makrofaj kaynağı ise dokulardaki makrofajlar yani histiosit lerdir. Makrofajlar her ne kadar enfeksiyon etkenlerini fagositoz ve yok etme amacıyla görev alsa da bazı yüksek virulansa sahip hastalık etkenleri; örneğin Mycobacterium tuberculosis dolaşıma geçirerek tüm vücuda da yayabilir.Bu yüzden gerek yangıda, gerek bir hastalığın patogenezisinde oldukça önemlidirler. Makrofajlar ayrıca vazoaktif medyatörler (damar geçirgenliğini artırıcı), proteaz gibi enzimler, kemotaktik ve büyüme faktörleri gibi biyolojik olarak aktif maddeleri de üretirler. Granülasyon dokusu oluşacağı zaman veya fibrozis gibi bir nedbeleşme olaylarında bölgede yeni oluşacak kan damarları, fibroblast göçü yine makrofajların sorumluluğunda gerçekleşir.
Bunların dışında yangıların karakteristiğine göre bölgeye birçok hücre de gelebilir. Bunların başında B ve T lenfositler yer alır. Lenfositler genellikle kronik yangılarda sayıca üstün oldukları gibi viral bir infeksiyona bağlı yangı oluşmuşsa yine sayıca üstün hücre olurlar. Şayet yangının karakteri alerjik veya parazitik ise bu defa sayıca üstün hücreler eozinofiller olurlar. Bu duruma allerjen maddelerin antikorlarla oluşturdukları kompleksler ve yine antijenin türünden dolayı üretilen ECF (Eosinophilic chemotactic factor) aracı olmaktadır.
Bir başka önemli yangı hücresi ise fibroblastlardır. Aslında fibroblastların yangı bölgesinde olmasının en önemli nedeni makrofajların salgıladığı büyüme faktörleridir. Bunun sonucu olarak bağ doku ve fibrin oluşumu ile karakterize fibrozis meydana gelir. Bu durum akciğer gibi bir organda olmuş ise adı karnifikasyon olur. Pneumoconiosis ve benzeri olaylarında yangı sonucu bağ doku oluşumu görülür. Fibroblastlar proliferatif karakterde reaksiyonların ve doku kayıplarının giderildiği olayların baş aktörleridir.
Bazı yangılarda teşhiste de rol oynayan spesifik hücreler bulunur. Bunlar dev hücreleri olarak adlandırılır. Bilinen dev hücreler; Langhans dev hücresi, Sternberg dev hücresi, , , , . Epulis dev hücresi dışındaki dev hücreler makrofaj veya epiteloid hücrelerden köken alırlar. Sinsityal hücrelerin oluşum mekanizması oldukça ilginçtir. Viral enfeksiyonların önemli bir mikroskopik bulgusu olan bu dev hücrelerin oluşumu, patojen virusun enfekte ettiği hücreyi terk etmeden çoğalmasını sağlar. Üretilen fizyon proteinleri hücreleri bir araya çekerek öncelikle sinsityum oluşumu sağlar.
Yangı mediatörleri
Bir yangısal reaksiyonda belirli süreçleri tetikleyen kimyasal maddelerdir. Kompleks olmayan bir inflamasyonda bu maddeler birbirlerini karşılıklı olarak aktive ederler veya baskılarlar; böylece,inflamasyondaki bireysel adımlar koordineli bir defansif (savunmacı) reaksiyon oluştururlar. Bunlar (kininlerde olduğu gibi) ölü dokulardan elde edilebilir ya da canlı dokulardan oluşturulabilir.
Hücrelerden elde edilen mediatörler: Bunlar ya bunları aktive biçimde salgılayan belirli hücreler içinde depolanmış mediatörlerdir ya da hücreler tarafından özellikle sentezlenen mediatörlerdir. Histamin mast hücre ve bazofil granüllerinde depolanır. Bu inflamasyonun alerjik formlarında kilit bir rol oynar. Histamin; Antijen-antikor kompleksleri tarafından salgılanır ve hücrelerin membrana bağlı IgM molekülleri tarafından önceden duyarlılığı gerektirir.Serotonin trombositlerden ve ince bağırsaktaki enretokromoffin hücrelerden gelir. Etkileri histamininkine benzer. Damar geçirgenliğinde artışa neden olur.
ICAM-3: İnterselüler adhezyon molekülü-3 olarak da bilinir.Lökositlerin hücre yüzeyinde bulunan bu molekül, antijen sunan hücreler ile T-lenfositlerin etkileşiminde son derece önemli rol oynar. Bu etkileşim, hem ICAM-1, ICAM-2 ve ICAM-3'ün LFA-1 molekülleri ile etkileşime girmesi hem de T hücre yüzeyinde bulunan CD2 molekülü ve APC'nin sunduğu LFA-3'ün etkileşime girmesi sayesinde gerçekleşir.
Sitokinler'in (lenfokinlerin) rolleri
Sitokinler (lenfokinler) hücresel düzenleyici proteinlerdir. Çeşitli uyarılara karsı cevap olarak özel hücreler (T Lenfositler) tarafından salgılanır ve hedeflenen hücrelerin davranışını etkilerler. Belli bir sitokin çeşitli hücreler tarafından farklı dokularda salgılanır ancak aynı benzeri biyolojik etkinliği gösterir. Sitokinlerin etkileri sistemik veya lokaldir. Lenfosit kaynaklı sitokinler; IL-2, IL-4, IL-5, IL-12, IL-15, TGF-β (transforming growth factor). IL-10 ve TGF-β immun yanıtı azaltırken, IL-2, IL-4 lenfosit gelişimini indüklemer. Yangısal olaylarda genel olarak stimulan (proinflamatuvar) veya depresif (antiinflamatuvar) etki gösterirler. Sitokinlerin temel görevleri arasında makrofajlarda kemotaksisinin başlatılması, damar permeabilitesinde (geçirgenlik) artış ve immunite (bağışıklık) sayılabilir.
Makrofaj/monosit kaynaklı sitokinler ise (monokin); IL-1α ve β, TNF-α'dır. Bazı sitokinler tedavi amacıyla ilaç olarak kullanılmaktadır; IFN’ların kanser (IFN-α), hepatitis (IFN-α), kronik granülomatoz hastalık (IFN-γ) ve multipl skleroz (IFN-β) ve IL-2’nin renal kanser ve melanoma tedavisinde yer edinmiştir. Th2 hücreleri(Tip-2 Yardımcı T Lenfosit), bağışıklık sisteminde T-hücre reseptörleri aracılığıyla hem allerjen peptitleri doğrudan tanıyan hem de interlöykinlerin (IL) salınımı sağlayan tek hücre sistemidir ve bu da alerjik yangıda IgE antikoru üreten B hücreleri (IL-4, IL-13), mast hücreleri (IL-4, IL-10) ve eozinofil'ler (IL-5) ile ilişkisini ortaya koyar.Lökosit kemotaksis'i ve kemokinezis'ini etkileyen sitokinler arasında; IL-8, eotaksin ve makrofaj enflamatuvar protein-1α bulunmaktadır.
Sitokinleri iki başlık altında toplanabilir. Bunlar doğal immun yanıtı regüle edenler ve edinsel immun yanıtı regüle edenlerdir.
Doğal immun yanıtı regüle eden sitokinler
Bunlar makrofaj ve diğer mononükleer fagositlerden salınırlar. Bunların dışında T Lenfosit, NK (Natural Killer, Doğal Katil) hücreleri, endotel hücreleri ve mukozal epitel hücrelerince de salınabilirler. Doğal bağışıklık gelişmesinde önemli rol oynayan; IL-1, TNF-α, IL-6, özel olmayan yangısal cevabı başlatır; IFN tip 1 ise antiviral etkilidir.
- TNF (Tümör Nekrozis Faktör),Gram negatif bakterilere ve diğer infeksiyöz mikroplara akut yangısal yanıtın düzenleyicileridir. TNF’ye TNF-α adı da verilir ve böylece TNF-β (lenfotoksin)’den ayrılır. Nötrofil ve monositleri uyararak infeksiyon bölgesine toplamak ve aktive ederek mikropların ortadan kaldırılmasını sağlar. Endotelyal hücreleri ve makrofajları kemokin salmak üzere uyarır. Mononüklear fagositlerden IL-1 salınımını uyarır. IL-1’nin, TNF’ye benzer bir rolü vardır. Bazı hücre tiplerinde (örneğin virus ile enfekte veya tümöral hücreler) apoptozis'i indükler. TNF, hipotalamus üzerine etki ederek vücut sıcaklığının artışına, dolayısıyla ateşe neden olur. Bu nedenle endojen olarak bilinir. TNF’ye (ve IL-1’e) yanıt olarak gelişen ateş oluşumu, sitokinle uyarılan hipotalamik hücrelerden salınan prostoglandinler aracılığıyla (PG) düzenlenir. Örneğin Aspirin PG sentezini inhibe ederek TNF ve IL-1’in bu etkisini bloke ederek ateşi düşürür. Hepatositleri bazı serum proteinlerinin (örneğin serum amiloid A ve fibrinojen) sentezi için uyarır. TNF’nin uzamış üretimi, kas ve yağ dokusu hücrelerinin zayıflamasına neden olur. Bu zayıflama, TNF aracılığı ile iştahsızlıktan ve lipoprotein lipazın azalan sentezinden kaynaklanır. TNF miktarı aşırı arttığında miyokardiyal kasılabilirlik ve damar düz kas tonusu inhibe olur. Bu durumda, kan basıncı düşer. Dolaşımda fazla TNF olması kan glukoz düzeyinin azalması gibi metabolik bozukluklara neden olur. TNF trombomodulin (trombin reseptörü-pıhtılaşma inhibitörü) ekspresyonunu inhibe ederek tromboz oluşumuna neden olur.
- Interlöykin-1 (IL-1) Makrofajlardan salınan İnterlökin 1(IL-1), araşidonat kaskadını aktive eder, platelet aktivating faktör(PAF) oluşturur ve kinin sistemini aktive eder. Akut yangısal reaksiyonları destekler. Karaciğerden akut faz proteinlerinin salınımını artırır. Skatriks (nedbe) için gerekli olan kollagen ve kollagenaz aktiviteyi uyarır.
- Interlöykin-12 (IL-12) İntrasellüler etkenlere karşı gelişen erken primitif immun yanıttan sorumludur. Hücresel immunitenin tetikleyicisidir. T lenfosit ve NK'lerden Interferon-φ (IFN-Gama) sentezini uyarır.
- Interlöykin-6 (IL-6), IL-1'in ilk iki etkisine ek olarak B lenfosit proliferasyonunu uyarır ve nötrofil sayısında artışı destekler.
- Interlöykin-10 (IL-10), Aktif makrofaj ve dendritik hücreleri ile IL-12'nin etkinliğini baskılar. Bu özelliğinden dolayı antiinflamatuvar'dır.
Edinsel immun yanıtı regüle eden sitokinler
- Interlöykin-2 (IL-2), NK ve lenfositler için gelişim faktörüdür. Diğer sitokinlerin sentezisi uyardığı gibi B lenfositlerden antikor salınımını artırır. Antijenle uyarılan T lenfositler için bir büyüme faktörüdür ve antijenle etkileştikten sonra T hücrelerinin çoğalmasından (klonal ekspansiyon) sorumludur.
- Interlöykin-4 (IL-4), NK hücreleri, CD4+ TH1 hücreler ve CD8+ T hücreler tarafında üretilir. Helmint ve artropod infeksiyonlarından kaynaklanan yangısal reaksiyonlarda, Immunglobulin-E (IgE) aktivasyonunu artırır. IL-4, IFN-Gama antagonistidir.Kısmen antiviral aktiviteye de sahiptir.
- Interlöykin-5 (IL-5), IL-4 ile ortak göreve sahip olan bu sitokin eozinofil aktivasyonunu tetikler.
- IFN-Gama, Makrofaj aktivasyonunun en önemli sitokinlerinden biridir.
- Lenfotoksin (LT), T lenfositlerinden ve diğer hücrelerden üretilir. %30 oranında makrofaj kaynaklı TNF ile homoloji gösterir ve benzer fonksiyonlara sahiptir. Bu nedenle LT, TNF-β olarak adlandırılır. Endotel hücreleri ve nötrofilleri aktive eder, bu nedenle akut inflamatör yanıtın bir mediatörü olarak görev yapar. Bu biyolojik etkinliği TNF’ninkine benzer.
- Interlöykin-13 (IL-13), makrofajlar gibi lenfoid olmayan hücreler üzerine etki eder ancak T ve B lenfositlere etkisi IL-4 kadar değildir. Major etkisi makrofajların aktivitesini inhibe etmektir ve IFN-gama’ya antagonisttir. Akciğer epitelyal hücrelerde mukus üretimini arttırır.
Araşidonik asit metabolitleri
Prostaglandinler ve lökotriyenler AA metabolizması sonucu açığa çıkan ürünler birçok biyolojik olayları etkiler. Her hücre yaralanması, fosfalipaz A 2 yi aktive ederek araşidonik asit gibi 20 karbonlu poliansature yağ asitleri oluşturur. Bu olaylardan biri de yangıdır. AA poliansature bir yağ asididir ve hücre zarındaki fosfolipid'lerde önemli miktarlarda bulunur.İnflamatuvar etkinlik ya da C5a gibi kimyasal mediatörler aracılığıyla sellüler fosfolipaz aktivasyonu sonucu membran fosfolipid'lerinden açığa çıkar.Yangısal reaksiyon esnasında, nötrofil lizozomlarının, fosfolipaz'ların önemli düzeyde kaynağı olduğunu sanılmaktadır.Lökotriyenler özellikle alerjik reaksiyonlarda indükleyici görev görür. Reaksiyon başladıktan sonra AA metabolizması iki temel yoldan birini seçer.Bunlar;
- Siklooksijenaz yolu
- Lipooksijenaz yolu'dur.
Lipooksijenaz lökotrienleri oluşturmak üzere parçalar(LT). Siklooksijenaz ise nonsterodial antiinflamatuar ajanlar tarafından inhibe edilebilen bir süreçte prostoglandinleri(birçok hücrede bulunan) oluşturur. Prostosiklin kapiller endotel ve vasküler duvar, tromboksan trombositler tarafından oluşturulur.
Prostaglandinin etkileri:
- Yaygın vazodilatasyon.
- Ağrı reseptörlerinin uyarılması.
- Ateş yükselmesidir.
Lökotienlerin etkileri:
- Nötrofilik ve eozinofilik granüllerin kemokinleri ve kemotaksisi.
- Vazokonstriksiyon.
- Bronkonstriksiyondur.
Antiinflamatuvar etkinlik
Antiinflamatuvar etki yangısal reaksiyonu diğer mediatörlerin aksine baskılar. Vücutta doğal antiinflamatuvar mediatörler olduğu gibi dışarıdan alınan birçok etken maddenin de antiinflamatuvar etkisi vardır.
Birçok antiinflamatuvar mediatör etkisini prostaglandin sentezini inhibe ederek gösterir. Arachidonik asit üzerinden siklooksijenaz yolunun blokajı ve lipooksijenaz yolunun blokajı temel mekanizmalardan biridir.
Doğal antiinflamatuvarlar
Bunlar vücut tarafından üretilen mediatörlerdir. En bilinen antiinflamatuvar mediatörler başlıca kortizon ve diğer glikokortikoid'lerdir.
Nonsteroid (steroid olmayan) antiinflamatuvarlar
Kısaca NSAID olarak bilinirler. Bunların birçoğunun analjezik ve antipiretik etkileri vardır. Yani hem ağrı kesici hem de ateş düşürücü etkilere sahiptirler. Ağrı kesici etkileri de prostoglandin sentezinin inhibisyonunun bir sonucudur. En bilinen NSAID'ler metamizol, diklofenak, naproksen sodyum ve ketoprofen türevi bileşiklerdir. Çoğu NSAİİler siklooksijenaz yolunu non-selektif olarak inhibe ederek etkirler. Siklooksijenaz-1 (COX-1) ve siklooksijenaz-2 (COX-2) izoenzimlerinin her ikisini de inhibe ederler. Siklooksijenaz araşidonik asitten tromboksan ve prostaglandin yapımında katalizör görevi görür. Prostaglandinler inflamasyon oluşum sürecinde diğer görevli maddelerle birlikte iletim molekülü olarak rol oynar.Bu etki mekanizması John Vane tarafından ortaya çıkarıldı ve bilim adamı bu şekilde Nobel ödülü sahibi oldu.
Fibronektin faktörü
Fibronektinler 450.000 Dalton boyutunda, genellikle yapıdaki glikoproteinlerdir. Hem plazmada çözünür formda (plazma fibronektin), hem de hücre dışı alanda çözünmez formda (sellüler fibronektin) bulunurlar. Fibronektin opsonik aktivitesi nedeniyle retiküloendotelial sistemde(RES) ve pıhtı stabilizasyonunda rol oynar. Diğer fonksiyonlarının yanında hücre adhezyonu, migrasyonu, büyüme ve farklılaşmada görev alırlar. Başlıca üretim yerleri karaciğer hücreleri, endotelyal hücreler ve fibroblastlardır.
Yara iyileşmesi birbiriyle kompleks oluşturmuş dört fazda incelenebilir. Bunlar; koagülasyon, inflamasyon, granülasyon dokusu oluşumu ve matriks formasyonu-yeniden yapılanmadır. Fibronektin'in bu fazların hepsinde fonksiyon gördüğü bilinmektedir. Yangının iyileşme sürecinde gelişen granülasyon dokusunun oluşumunda fibronektin olmazsa olmaz denilebilecek derece roller üstlenir. Fibronektin, kuvvetli opsonik bir α-2-glikoproteindir. Aynı zamanda kanın pıhtılaşmasında primer tıkaç oluşması için gerekli hücre göçünden sorumlu mediatörleri de üretir.
Akut faz proteinleri
Yangısal alanda nötrofil gibi granulositler ve mononüklear hücrelerin aktive edilmesiyle birlikte TNF-alfa ve İnterlökin-6 gibi proinflamatör (yangıyı tetikleyici) sitokinlerin salınımı ile birlikte akut faz proteinleri (APP) olarak bilinen glikoproteinlerin karaciğerden üretimini destekler. Bunun dışında akut faz proteinlerinin üretimi için gerekli uyarımlar İnterlökin-1 tarafından da stimule edilir. Günümüzde akut faz proteinleri lökositozis ve/veya nötrofili gibi geleneksel hematolojik değerlendirmelerde kullanılan yangısal parametrelere göre daha duyarlı oldukları tespit edildiği için yangısal reaksiyonların belirlenmesinde daha etkili ve hassas bir yöntem olmuştur.
C-Reaktif Protein (CRP):Yangının yanı sıra enfeksiyon ve travmanın sebep olduğu doku hasarını takiben, yangısal bir olaylar zincirinde üretilen akut faz proteinlerden biri de CRP'dir. Yapılan birçok çalışmada CRP'nin yangısal cevabı takiben 24 saat içinde artış gösterdiği ve yangısal uyarımların bitiminden itibaren yavaşça azaldığı gözlenmiştir. CRP seviyesinin gastrointestinal sistemdeki mukozal hasarının da tespitinde belirteç olarak kullanılması söz konusudur.
Diğer önemli akut faz proteinleri:
- Serum Amiloid (A-SAA): A-SAA, yangının akut fazında üretilir. Safra için üretilen kolesterolün taşınımı, yangısal alana immun sistem hücrelerinin göçü ve ekstraselüler matrikse enzimlerin girişini sağlar. Amiloidozis, romatoid artrit ve aterosklerozis gibi yaygın, kronik inflamatuvar hastalıklardan sorumlu olduğu düşünülmektedir. Farelerde üç izoformu bildirilmiştir. Bunlar; SAA-1, SAA-2 ve SAA-3'tür. Yangı boyunca SAA-1 ve SAA-2 karaciğerden üretilirken, SAA-3 ise farklı dokulardan üretilmektedir. SAA-1 ve SAA-2 genlerinin kontrolü ise sitokinlerden IL-1, IL-6 ve TNF-α'dır.
- Haptoglobin (Hp): Oksidatif aktivite sonucu ertirositlerden plazmaya salınan serbest hemoglobini bağlar, hasara uğrayan böbreklerden ileri gelen demir kaybını önler.
- Alfa-1Asid Glikoprotein (AGP)
- Seruloplazmin (Cp)
- Fibrinojen (Fb)
Adezyon, migrasyon ve diapedezde görevli yüzey molekülleri
Bunlar başlıca Hücre aracılı bağlanma reseptörleri ve Soluabl (çözülebilir) yüzey molekülleri olmak üzere iki temel sınıfa ayrılır.
Hücre aracılı bağlanma reseptörleri:
- Toll Benzeri Reseptörler: Bakteriyel lipopolisakkaritler, peptidoglikanlar, viral nükleik asitler ve bazı parazitlerin yüzey molekülleri ile etkileşime girmeyi sağlayan bu moleküller başlıca plazma membranı, dendritik hücrelerin endozomal membranı (hücre içi uyarım), fagositler, B hücreleri ve diğer birçok hücre yüzeyinde bulunur. İmmun sistem hücrelerini uyararak yangının başlamasını sağlarlar.
- NOD Benzeri Reseptör: Bakteriyel hücre duvarı, flagellin, muramyl dipeptid ve hasara uğrayan hücrelerin metabolitleri ile bağlanır. Başlıca fagositlerin sitoplazmalarında bulunur.
- RIG Benzeri Reseptör Viral RNA ile etkileşime girer. NOD benzeri reseptörlerde olduğu gibi fagosit sitoplazmasında bulunurlar. RIG-1 ve MDA-5 bu reseptörlere başlıca örnektir.
- C Tipi Lektin Bağlayıcı Reseptör Bakteriyel hücre duvarı yüzeyinde bulunan mannoz ve fruktozun yanı sıra mantar hücre duvarında bulunan glukanlar ile reaksiyona girer. Fagositlerin plazma membranında bulunur. Komplement sistemin aktivasyonundan sorumludur. Bu moleküllere örnek olarak Mannoz reseptörü, Trombomodulin ve Dektin verilebilir.
Soluabl yüzey molekülleri:
- Pentraksinler: Mikrobiyal fosforil kolin ve fosfatidil etanolamin gibi moleküllerle etkileşime girerler. Plazmada bulunurlar. Örneğin, C-Reaktif Protein.
- Kolektinler: Mikrobiyal yapı ürünleri ile etkileşime girerler. Mannoz bağlayıcı lektin ve Surfaktan proteinleri SP-A, SP-D gibi proteinlerdir. Başlıca plazma ve alveollerde bulunurlar.
- Selektinler: CD62 molekülü olarak da adlandırılmaktadır. Selektinler, tek zincirli transmembran glikoproteinleridir. Hücre adezyonlarından sorumludurlar. Endotelyal hücrelerde E-selektin, lökositlerde L-selektin, plateletler ve endotel hücrelerinde ise P-selektin konuşlanmıştır.
- Komplement: Mikrobiyal yüzey molekülleri ile etkileşime girer. En önemli iki örneği Komplement 3 ve 5'tir. Başlıca plazmada bulunurlar.
Nitrik oksit ve reaktif yanıt
Nitrik oksit organizmada birçok role sahip özel bir biyolojik moleküldür. Makrofajlarca fagosite edilmiş, sindirilmiş mikroorganizmalara karşı oldukça güçlü bir yanıt gösterir. Hücre içi sinyal iletiminde de bazı fonksiyonları vardır. Nitrik oksit kısa süreli ve güçlü bir reaktif etkiye sahiptir. Böylece fagosite edilen mikroorganizmaların yıkımlanmasını sağlar. Nitrik oksitin bunların yanında ayrıca nörotransmitter bir maddedir ve dolaşımda stabilizasyonu sağlar. Nitrik oksitin tepkimeye girmesiyle bakterilerin sitrik asit siklusu engellenir. Bunun yanında viral replikasyonu, yani virusların hücre içinde üremesini, çoğalmasını da engeller.
Çeşitleri
Yangılar akut ve kronik olmalarının yanında eksudasyonlarına göre de birçok şekilde sınıflandırılabilir. Bunlar eksudatif, alteratif ve proliferatif yangılardır.
Akut yangı
Akut yangılar hızlı bir şekilde başlar ve kısa sürede şekillenir (birkaç saat ile bir gün arasında). Hızlıca oluştukları için yangılı alana sayıca hakim hücreler nötrofil lökositlerdir. Bunun yanında makrofajlar da sıkça görülür. Sayıca az da olsa lenfositler görülebilir.
Kronik yangı
Kronik yangılar uzun sürede (3-4 hafta ve daha fazla) gelişirler. Akut yangılara nispeten ağrı duyusu daha azdır. Mikroskopik incelemede yangılı alanda sayıca lenfositlerin üstün olduğu görülür. Genellikle bu tür yangılarda fibrinleşme görülür. Bunun yanında akut yangılar zamanla kronik hale de gelebilirler.
Komponent | Akut yangı | Kronik yangı |
---|---|---|
Baskın hücreler | Nötrofil, makrofaj | Lenfosit, plazmasit, fibroblast |
Süresi | Birkaç günden bir haftaya kadar | 4 hafta ve daha fazla |
Sıcaklık artışı | Belirgin | Belirgin değil |
Ağrı durumu | Daha etkin | Daha hafif |
Baskın özellik | Eksudasyon | Proliferasyon |
Eksüdatif yangı
Eksudatif yangılar, yangının bir semptomu olan tumor ile karakterizedir. Yani bu tip yangılar sıvı eksudasyonu ile kendilerini belli ederler. Bundan başka genel olarak yangıların ilk evreleri de eksudatif yangı kabul edilir. Eksudatif yangılar yangı içeriğine ve eksudatın yoğunluğuna göre sınıflandırılabilir:
- Seröz yangı. Bunlar en hafif yangısal reaksiyonlardır. En tipik örnekleri burun nezlesi, alerjik reaksiyonlar, böcek-sinek ısırmaları ve 2. derece yanıklardır. Şekillenen eksudat, transudata oldukça yakın kıvamdadır. Bu tür yangısal reaksiyonlar hemen hemen tamamen rezolüsyona uğrarlar. İyileşme süreçleri kısadır.Belirgin bir eksudasyondan başka herhangi bir reaksiyon görülmez. Yangısal hiperemi ve sıcaklık artışının ardından tıpkı birer vezikül ya da bül görünümünü alırlar. Kataral (serö-müköz) yangı'lar daha çok sindirim ve solunum sistemi kanallarında rastlanır.
- Fibrinli (fibrinöz) yangı. Genellikle serozalarda veya mukozalarda oluşurlar. Eğer seroz zarlar arasında oluşursa adhezyon'lara (yapışma, sineşi) neden olabilir. Fibrinli yangılar sıklıkla fibrin ağı, nötrofiller ve ölü mikroorganizmalardan oluşan bir koleksiyonla örtülür. Bu yapıya pseudomembran adı verilir. Bir pseudomembranın yapısını nötrofil, ölü mikroorganizmalar ve fibrin parçaları içerir. Pseudomembran, altında bulunan bağ doku ile ilişki halinde değildir ve bulunduğu yerden kolaylıkla ayrılır. Bazen pseudomembranlar altlarında bulunan bağ doku ile sıkı bir organizasyona girebilirler ki bu durumda "difterik/difteroid pseudomembran" adını alırlar. Pseudomembran oluşumundaki en önemli sebep yangısal bölgenin sürekli temasa maruz kalmasıdır. Örneğin ağız mukozası, sindirim kanalı mukozası sürekli içerik ile temasa maruz kaldığı için bir bakıma koruyucu mekanizma olarak pseudomembran oluşur.
- İrinli (purulent, suppuratif) yangı. Ölü ve canlı nötrofiller ile enfeksiyon etkenlerinin (ki söz konusu bakterilerdir) oluşturduğu asit pH'da bir yangı ürünüdür irin. Bunların en önemli komplikasyonu, irinin kana karışarak tüm vücuda yayılması, yani piyemi'dir. İrinli yangıların en önemli kaynağı piyojen mikroorganizmalardır. Bunun yanında terpentin, kroton yağı gibi yüksek derece irkiltici maddeler aseptik irin denilen yapının oluşmasına neden olur.İrinli yangılar genellikle bağ dokudan organize olmuş bir kapsül aracılığıya sınırlandırılarak apseleri oluşturur. Asit pH'ya sahip irin daima fistülleşme eğilimi gösterir. Yani bir bölgeden oluşan kanal (fistül) yardımı ile dışarı açılır. Apseye neden olan etkenlerin arasında anaerob veya mikroaerofilik streptococ'lar, bacteriodes gibi diğer anaeroblar, staphylococcus'lar, actinomyces, nocardia yer alır. Mantarların da apse yapabildiği sanılmaktadır. İçi boşlukluk organlarda irin birikebilir. Bu olaya empiyem denir. Örneğin sinusitis purulenta, sinus empiyemidir. Yine , uterus empiyemi'dir.
- Hemorajik yangı: Eksüdada eritrositlerin bol olduğu yangı şeklidir. Genellikle virulansı yüksek mikroorganizmalardan ileri gelen enfeksiyonların seyri sırasında ortaya çıkar.Yangısal reaksiyon çok şiddetli olduğu için artan kapiller permeabilite eritrositlerin de damar dışına sızmasına neden olur. Bunun yanında bazı toksinler de damar geçirgenliğini aşırı derecede artırabilir veya pıhtılaşma faktörlerinin bir ya da birkaçını engelleyerek kanama eğilimini artırır. Yangısal yanıt ile birlikte kan sızması da söz konusudur. Kanamanın bir başka sebebi de şiddetli doku yıkımı ve buna bağlı gelişen kapiller hasardır. Fazla miktarda üretilen opsonin ve komplementlerin damar geçirgenliği artırması kanamalara neden olur. Akut yangılardaki eksüdasyon sırasında damarlardan tek tük eritrosit çıkabilir. Toksik etkilerin çok güçlü olduğu durumlarda kapillerler ağır zarara uğrar, permeabilite aşırı derecede bozulur ve pasif nitelikte eritrosit diapedesisi başlar. Yangının en ağır türlerinden biridir. Örnekler: Şarbon (antrax), çiçek hastalığının ve difterinin malign şekilleri, ağır grip olguları, veba pnömonisi, akut hemorajik pankreatit, hemorajik glomerülonefrit, tifüs, kanser kemoterapisinde kullanılan ilaçların (cyclophosphamide ve busulfan) yan etkisine bağlı hemorajik sistit, eroin bağımlılarındaki akciğerin hemorajik mantar infeksiyonları.
Nekrozlu yangı
Nekrozlu yangı olgularında, ön plandaki bulgu nekrozdur. Çevresinde eksüdatif ya da proliferatif yangı bulunur. Nekrozun ilk dakikalarında nekrotik hücrelerden çevreye onlarca-yüzlerce zararlı molekül saçılır. Çoğu protein yapısında olan moleküllerin büyük bölümü 24 saat içinde etkisizleştirilir. Etkili oldukları sürece akut yangısal tepkilere neden olurlar;
- Öncelikle mast hücreleri aktive olur, histamin salınır. Bunu başkaca kimyasal medyatörlerin salınımı izler.
- Yöresel kapillerlerde trombosit kümeleşmesi başlar. Trombositler dağılan damarlardan dokulara geçer ve içerdikleri onlarca kimyasal maddeyi (medyatör) boşaltırlar.
- Kimyasal maddeler akyuvarları bölgeye çeker (kemotaksis). Bölgeye gelen akyuvarlardan onlarca enzim ve mikrop öldürücü (bakterisid) etkisi olan peptidler salınır.
- Kan elemanları kollajen liflere bulaştığı anda aktive olur; zincirleme enzimatik tepkiler çok sayıda medyatörü ve komplemanı etkinleştirir.
- Kompleman aktivasyonuyla birlikte olarak bilinen C3a, C4a ve C5a oluşur.
- Dendritik hücreler parçalanan hücrelerden açığa çıkan proteinleri fagosite eder ve bölgesel lenf düğümlerine taşıyarak (CD8+) ulaştırırlar.
- İyileşme küçük nekrozlarda rejenerasyon, büyük nekrozlarda granülasyon dokusu ve onarım (reparasyon) ile gerçekleşir.
Nekrozlu yangı türleri: Nekrozlu yangılar bulundukları bazı yerlere ve şekillerine göre özel adlar alır:
- Nekrozlu Membranlı Yangı: Deri ve mukozaların pıhtılaşma (koagülasyon) nekrozuna “nekrozlu membran”, erime (kollikuasyon) nekrozunun yüzeysel olanına “erozyon” derin olanlarına “ülser” denir. Nekrozlu membrana da gerçek membran denir. Değişik genişlikteki alanlarda deri veya mukoza pıhtılaşma nekrozuna uğrar. Yüzeyde esmer-sarımtırak renkli bir örtü görülür. Örnek: üçüncü dönemi (nekrozlu membranlı dönem).
- Erozyon ve Ülser : Deri ve mukozalardaki yüzeysel nekrozla erozyon (erosion) denir. Yalnız epitel tabakası ortadan kalkmıştır (erozyonlu gastrit, erozyonlu stomatitler). Rejenerasyonla iz bırakmadan iyileşir ya da derinleşerek ülser halini alır. Bir ülserde, deri ve mukozanın epitel örtüsüyle birlikte daha derin katmanlar da nekroza uğrar, erir ve yerinde defekt bırakır.
- Kavern ve Gom: Organlardaki erime nekrozu “kavern” olarak nitelenirken, pıhtılaşma nekrozu “gom” olarak nitelendirilir. Kavernler tüberküloza, gomlar ise sifilisin 4.evresine özgü bulgulardır.
Proliferatif yangı
Proliferatif yangılarda, genellikle ortadan kaldırılamayan canlı etkenlerin (mikobakteri, mantar, parazit) çevreye yayılmasını ve yabancı cisimlerin (silisyum, talk, sütür, vb) olumsuz etkilerini önlemek için makrofajlar devreye girer. Makrofajlar, doku makrofajları ve kandan gelerek dokulara giren monositlerin değişimleri sonrasında ortaya çıkan fagositlerdir. Makrofajlar fagosite ettikleri partikülleri sindiremezlerse hareket yeteneklerini yitirirler. Eritilemeyen partiküllerin bulunduğu bölgedeki yığınak yoğunluk kazanır, kandan gelen monositlerin ve doku makrofajlarının sayısı olağanüstü artar. Bir süre sonra özellikle ortadan kaldırılamayan canlı etkenleri (mikobakteri, leishmania, aspergillus, vd) fagosite eden makrofajlarda sitoplazma ince granüllü pembemsi bir görünüm alır. Bu değişimi gösteren makrofajlara “epiteloid hücre” ya da “epiteloid histiosit” adı verilir (bu tür hücreler epitel hücreleri gibi yan yana gelirler).
İsimlendirme
Organlarda ve dokularda yangısal reaksiyonlar isimlendirilirken genel bir kural olarak -itis eki kullanılır. Beşeri hekimlikte sıklıkla isimlendirme kısaca yapılır, yani -it eki getirilir. Ancak bazı oluşumların yangıları isimlendirilirken bu sözü edilen ekler kullanılamaz. Bu durumda o yapıya özel yangı terimi kullanılır. Yangısal hücre infiltrasyonunun bulunduğu yere veya organdaki konumuna göre de yangılar isimlendirilirken belirli hususlara dikkat edilir. Örneğin tek başına akciğerlerde alveolerde eksudat birikmesi ile karakterize bir tabloyu ifade eder. Organın interstisiyumunda şekillenen yangılar ifade edilirken daima interstisiyel ibaresi belirtilir.Örneğin interstisiyel pneumoni, böbrek korteksine ilişkin yangıda nefritis, glomerullerde yangısal hücre infiltrasonu için glomerulonefritis veya böbrek medullasını da içine alıyorsa piyelonefritis gibi. Bunların bazı örnekleri aşağıda verilmiştir:
- Mide (Ventriculus, gaster): Gastritis (Gastrit)
- Karaciğer (Hepar): Hepatitis (Hepatit)
- Bağırsaklar: Enteritis (Enterit)
- Yumurta kanalı (Oviduct, salphinx, tuba uterina): Salpingitis (Salpingit)
- Sinus: Sinusitis (Sinuzit)
- Yutak (Pharynx): Pharyngitis (Farenjit)
- Kör Bağırsak (Caecum): Tiflitis (Tiflit)
- Böbrek (Ren): Nephritis (Nefrit)
- Yumuşak Damak (Palatum molle): Angina (Anjin)
- Sert Damak (Palatum durum): Palatitis (Palatit)
- Bademcik (Tonsilla): Tonsillitis (Tonsillit)
- Akciğer (Pulmo): Pneumonia (Pnömoni)
- Diyafram (Diaphragma): Phrenitis (Frenit)
Yangının klinik patolojisi
Organlarda yangısal değişikliklere bağlı olarak söz konusu organ ve ona ilişkin sistemlerde bir takım aksaklıklar ve buna bağlı olarak gelişen klinik bulgularda söz edilmesi olasıdır.
Organizmada meydana gelen yangısal değişiklikleri laboratuvar analizleri ile belirlemek klinik patoloji bakımından önem taşır. Akut yangısal olgularda kan nötrofil sayısı artarken (nötrofili), kronik olgularda lenfosit sayısında artış göze çarpar. Bununla birlikte yangısal reaksiyonlarda serum bakır düzeyinde artış gözlemlenmiştir. Yangısal reaksiyonun şekillendiği bölge hastalığın seyri veya ölümcül olup olmaması ile yakından ilgilidir. Beyin ve beyin zarlarının yangılarının ölüm riski son derece yüksektir. Bir periton yangısı büyük oranda ölümle sonuçlanır. İç organlarda şekillenen yangılar, organın da fonksiyonuna göre sistemik, görevsel veya bölgesel klinik belirtilerle ortaya çıkar.
Yangısal reaksiyonlar sırasında açığa çıkan sitokinlerin aynı zamanda sistemik etkilerinin de göz önünde bulundurulması gerekir. Örneğin interlökin-1 vücut sıcaklığında artış, iştah azalması gibi sistemik etkilere de neden olmaktadır. Benzeri etkiler yine interlökin-1,6 ve TNF-alfa gibi sitokinlerin karaciğerden akut faz proteinlerinin üretimini indüklemesi sonucu sistemik etkileri meydana getirmektedir.
Yangıya ilişkin 5. temel semptom; yani functio laesa, söz konusu organdaki fonksiyon bozuklarından bahseder.
- Karaciğere ait yangısal olgular: sarılık, hemoglobinuri, kusma gibi semptomlarla kendini belli eder. Hücre içi ATP konsantrasyonu, NAD/NADH2 oranı yükselir. Hücre membran geçirgenliği artar ve mitokondriyal, sitoplazmik ve lizozomal enzimlerin aktivitesinden dolayı metabolizma ürünleri ve potasyum kaybı görülür. Hasara uğray Yine organın bulunduğu bölgenin elle muayenesinde ağrıya yanıt alınır. Akut gelişen hepatit ve karaciğer an hepatositlerden açığa çıkan serbest karaciğer enzimleri; özellikle (Alanin aminotransferaz), (Aspartat aminotransferaz) ve ALP(Alkalen fosfataz) kanda yüksek değerde görülür. Özellikle AST'nin yüksek çıkması karaciğerde akut hasarın habercisidir. yetmezliklerine sıklıkla ensefalopati de eşlik eder. Ensefalopati'nin sebebi karaciğerin fonksiyon gösteremeyerek portal ven'den gelen Amonyağı, üreye çevirememesi ve bundan dolayı bu maddenin beyin dokusuna zarar vermesidir. Kronik inflamasyonlardan farklı olarak akut olaylar genellikle geri dönüşümlüdür. Yavaş gelişen ve uzun vadede seyreden hepatitis'ler fibrozis oluşumuna neden olur. En kötü sonuç ise karaciğer sirozudur.
- Solunum sisteminde gelişen yangılar: Güç solunum, bazen hipoksi, öksürük gibi semptomlarla seyreder. Herhangi bir yolla solunum yollarına ulaşabilen infeksiyöz ya da non infeksiyöz etkenler gerek üst solunum yolu infeksiyonları (ÜSYE), gerek alt solunum yolları infeksiyonları (bronchitis, pneumoni gibi) meydana getirir. Yabancı cisimlerin aspirasyonu (solunum yollarına kaçması) denilen ciddi bir olguya neden olur. İnfeksiyöz etkenler ise salgıladıkları toksinler vb ürünlerle akciğerlerde harabiyete neden olurlar. Pneumoni'lerin en tipik bulgusu yangısal eksudasyona bağlı balgam üretimi (viral infeksiyonlarda görülmez) ve soluma güçlükleridir.
- Üriner sisteme ait yangısal reaksiyonlar: disüri, , hematüri, gibi semptomlarla seyreder. Yangının bulunduğu bölgeye göre de klinik belirtilerim şiddeti farklılık gösterir. Örneğin bir nefrit olayları lokalden ziyade sistemik etkilere(üremi, hiperkalemi, metabolik asidozis gibi) sahiptir. Alt üriner sistem yollarında ise daha çok hematüri ve disüri klinik bulgulardır.
- Eklemlerde şekillenen yangısal olaylar; örneğin yürüyüş bozuklukları, topallama gibi belirtiler gösterir. İlerleyen olaylar eklemlerde post distrofik kireçlenmeye veya ankiloz denilen hareketsiz pozisyon almasına neden olur. Bu olay yangının kronikleşmesi ve fibröz dokunun aşırı oranda üremesinden dolayıdır.
- Sindirim sisteminde gelişen yangılar: En temel semptomu ishaldir.Bunun nedeni sindirim kanalı duvarında gelişen eksudasyon ve epitel hücre yıkımıdır. Ancak her ishal görülen durum bir enteritis olgusuna işaret etmez.Zira ishale sebep olan ve yangısal nitelikte olmayan birçok sebep vardır ve göz önünde bulundurulmalıdır.
- Merkezi sinir sisteminin yangısal reaksiyonları: Prognoz(hastalığın gidişatı) açısından sıkıntılı, hatta olumsuzdur. Çünkü bu dokuların rejenerasyon yeteneği yok kabul edilir ve geri dönüşü olmayan hasarlar meydana gelir. MSS yangısal olayları daha dramatik klinik bulgularla seyreder. Örneğin ataksi, titremeler, vücut sıcaklığında ciddi derecede artış gibi. Beyin omurilik sıvısında yangısal hücre elemanları görülür.
Ancak yangı, diğer yangısal olmayan bazı semptomlarla veya bozukluklarla karıştırılabilir.Bunların ayrımı yapmak tanı ve uygulanacak tedavi açısından önemlidir.Yangısal değişiklikler başlıca şu olgularla karıştırılabilir:
Bunların yangısal oluşumlardan ayrımını yapmak mümkündür.
İnflamasyon sistemik etkiler
Etkene karşı oluşan güçlü bir yangısal tepkiden önce lezyonun sınırlandırılması beklenir. Sınırlandırılarak yayılması önlenen etkenin ve medyatörlerden zarar görerek parçalanan doku artıklarının temizlenmesini, kayıpların giderilmesi ve normal işlevlere dönüşün sağlanması (iyileşme) süreci izler. İyileşme sürecindeki başarı, bağışıklık sisteminin gücü ve tıbbi desteğin katkılarına bağlıdır. Herhangi bir etkene karşı gösterilen tepki her zaman istenildiği biçimde sonuçlanmaz:
- Canlı etken sınırlandırılmazsa kan dolaşımına girer, sepsis ve septik şok tablosu gelişir (streptokok infeksiyonları).
- Etkenin temizlenmesi uzarsa süreç kronikleşir (tüberküloz).
- Kayıpların giderilmesinde ve parçalanan doku artıklarının temizlenmesi sonrasında sekeller kalabilir (seröz zarlarda fibrozise bağlı yapışıklıklar).
Yukarıda örnekleriyle verilen aksaklıkların klinik yansımalarındaki bulguların büyük bölümü yangı sürecinde beliren medyatörlerin etkisiyle ortaya çıkar. Bu bulguların başlıcaları aşağıda verilmiştir:
Akut Faz Proteinleri
Yangı sürecine karşı gelişen fizyolojik savunma tepkileridir. Klinikte ateş, lökositoz, dalgınlık, uyku bozuklukları saptanır. Laboratuvar incelemelerinde plazmadaki “akut faz proteinleri (reaktanları)”nin düzeylerinde değişmeler bulunur; sayıları 30 kadar olan proteinlerin büyük bölümü karaciğerde üretilir. Akut yangı, travma, cerrahi operasyon, vb etkilerle ortaya çıkan sitokinlerin tetiklemesiyle dolaşıma verilirler. En güçlü tepkiler travma, infeksiyon, yanık, infarkt ve kanser gibi etkilerle ortaya çıkar. Doğum ve güçlü ekzersizler orta derecede etkilidir. Akut faz proteini üretimini kamçılayan sitokinlerin (IL-1, IL-6, TNF-α) büyük bölümü makrofajlarca ve miktarda da endotel hücreleri ile fibroblastlar tarafından üretilir. Söz konusu proteinler “akut faz” gibi bir niteleme alsa da kronikleşen yangılarda, ve kanserlerde de saptanırlar. Sedimentasyon (ESR) yükselmesi, doku yıkımının varlığını ve akut faz proteinlerinin düzeyindeki artışı gösteren en önemli bulgulardan biridir.
Önemli akut faz proteinleri: C-reaktif protein (CRP), fibrinojen, , (S-AA) proteini, α-1 antikimotripsin, α-1 antitripsin, haptoglobulin ve seruloplazmindir.
Akut faz tepkilerinde plazma değerlerinde saptanan bulgular şunlardır;
- Plazma düzeyi yükselenler: C3, seruloplazmin, CRP, α-1 antitripsin, fibrinojen, SAA.
- Plazma düzeyi azalanlar: ferritin.
Akut faz proteinleri @ işlevleri (örnekler):
- CRP: Opsonizasyon
- Fibrinojen: Koagülasyon
- α-1 antitripsin: Serine protease inhibitörü
- Seruloplazmin: Antioksidan
- Serum amiloid A proteini: proinflammatuvar ve proaterojen
Ateş
Yangıya özgü en önemli göstergelerden biridir. Ekzojen pirojenlerin büyük bölümü endotoksin üretebilen canlı etkenlerdir (bakteri, virüs). Endojen pirojenler ise lökositlerce üretilir ya da zarar gören dokulardan (lösemi, lenfoma) açığa çıkar. Ateş pirojen maddelerin anterior hipotalamustaki “termoregülasyon” merkezini etkilemesinin sonucudur. Yangı sürecinin başlamasıyla birlikte ortaya çıkan çeşitli sitokinler (interlökinler) ve interferonlar endojen pirojenler olarak bilinirler. TNF, IL-1, IL-6 ve MPI-1 monositlerin ürettiği endojen piretiklerdir. Örneğin ateş yükselmesinde önemli etkisi olan IL-1, prostoglandin (PGE2) sentezini uyararak hipotalamustaki termoregülasyon merkezini etkiler. Ateşin yükselmesiyle birlikte titreme, bazal metabolizma hızlanması, kalp ritminde hızlanma, periferik vazodilatasyon bulguları ve terleme izlenir. Hastaya verilen aspirin prostoglandin sentezini “cyclooxygenase” aşamasında bozarak antipiretik etkisini gösterir; vazodilatasyon ve terleme ateşin düşmesine yardımcı olur.
Tıp tarihinin ilginç tedavi yöntemlerinden biri Nobel ödülüyle ödüllendirilmiştir (Wagner-Jauregg, 1927); araştırmacılar sifilis tedavisinde hastalara malarya bulaştırarak ateşlerini yükseltmiş böylece etkenin temizlenmesini sağlamıştır (T.pallidum 41 °C üzerinde canlı kalamaz). Pnömokoklar 40 °C’den yüksek ısılarda ölürler.
Ağrı
Ağrı eşiği bireyler arasında farklılıklar gösterir. Ortalama bir ağrı uyaranı bir bireyde yaşamı çekilmez yapabilirken başka birinde hafif bir yakınmayla geçiştirilir. Bazı bireylerde ise ağrıya yol açabilecek hiçbir neden olmasa da ağrı yakınmaları vardır (fantom ağrıları, psikosomatik ağrılar gibi soyut ağrılar). Bir başka hasta grubunun batma-yanma gibi yakınmalarla tanımladığı ağrı türleri periferik nöropatilerin sonucudur. Yangılarda ve doku zararlarında saptanan somut ağrıların algılanmasında 3 aşama vardır.
- (a) Ağrı reseptörlerinin uyarılması (nociception),
- (b) Ağrının algılanması,
- (c) Ağrıya tepki ve/veya ağrıdan yakınma.
Ağrı reseptörleri mekanik (travma, çekme, vb), kimyasal (yangı medyatörleri, asidler, alkaliler, vb) ve ısı değişiklikleri (sıcak, soğuk) gibi uyaranlara oldukça duyarlıdır. Reseptörlerce algılanan ağrı sensitif sinir lifleri aracılığıyla beyne iletilir. Ağrıyı algılayan beyin etkenden uzaklaşmaya yönelik eylemi sağlar. Örnek; elimize iğne battığını varsayalım, hemen elimizi çeker ve bekleriz. Ağrı geçerse eylem tamamlanmış olur. Ağrı geçmezse, kurtulmak için yeni girişimlerde bulunuruz (ağrı kesici almak, vb).
Yangı ağrılarında en önemli neden kininler, histamin, NO, prostanoidler, sitokinler ve büyüme faktörleri gibi medyatörlerdir. Kinin ailesinden bradikinin grubu özellikle “B tipi” ağrı reseptörlerinin uyararak etkili olur. TNF-α, IL-1, IL-6, IL-8 gibi sitokinler ile prostoglandinler ve büyüme faktörleri ağrıya duyarlılığı arttırır.
Sepsis ve Septik Şok
Akut infeksiyon (özellikle Gram-) hastalıklarında canlı etkenlerin kan dolaşımına girmesi (sepsis) ile birlikte çok sayıda medyatör devreye girer. İnterlökinler ile TNF-α başta olmak üzere birçok sitokin ve başkaca medyatörler şoka kadar gidebilen komplikasyonlara yol açabilir (bkz Sepsis ve Septik şok). Olguların bir bölümünde yaygın trombus oluşumu (dissemine intravasküler koagülasyon-DIC) nedeniyle fibrinojenin tüketilmesine bağlı güçlü kanama eğilimi ortaya çıkar. Canlı etkenlerin neden olduğu kronik yangılardaki akut alevlenmelerde de sepsis oluşabilir.
Fonksiyonların bozulması
Genellikle bağlıdır. Örneğin lümeni pek geniş olmayan yerlerdeki ülserler stenoz yapar (mide ülserindeki pilor ve kardia stenozu gibi). Plevra yapışıklıklarında solunum güçlüğü saptanır.
Kanama
Kavern ve ülser gibi nekrozlu yangılardaki geniş doku yıkımı içeren lezyonlarda damarlar yırtılabilir (diabrosis kanaması). Kanama bazan öldürücüdür. DIC tablosunun geliştiği olgularda yaygın kanamalar meydana gelir.
Amiloidozis
Sekonder amiloidoz ; serum amiloid A proteinin vücutta çeşitli dokularda tutulumu ile karakterize bir hastalıktır. Doku yıkımlarının yoğun olduğu kronik yangısal süreçler sekonder amiloidozu ortaya çıkarabilir Serum amiloid A proteinin düzeyi sağlıklı insanlarda düzeyi 3 mg/litreyi geçmezken kronik yangılarda düzeyi 2000 mg/litre seviyelerine çıkabilir. Fakat yoğun yangısal sürece sahip kronik hastalarda bile sadece %5 lik bir kesimde sekonder amiloidoz gelişir. SAA proteinin tek başına yüksek olması hastalığın gelişmesi için yeterli bir kriter değildir. Henüz keşfedilmemiş birtakım genetik ve çevresel faktörler hastalığın patogenezinde rol oynamaktadır. Serum amiloid A genetik altyapısı olan kronik hastalarda çeşitli dokularla SAA etkileşerek AA depositlerini meydana getirir. Böylece AA amiloidozu (sekonder amiloidoz) AA depositlerinin birikimi olan hastalık olarak ortaya çıkar. Sekonder amiloidoza neden olan başlıca kronik yangısal süreçler şunlardır.
- Romatoid Artrit, Crohn, Ankilozan Spondilit gibi romatolojik ve immunolojik bozukluklar
- Tüberküloz, Kronik Osteomiyelit, Bronşiektazi gibi kronik enfeksiyonlar
- FMF, Muckle Wells Sendromu, TNF Reseptör İlişkili Periyodik Sendrom, Ailesel Soğuk Otoinflamatuar sendrom gibi periyodik ateş sendromları
- Çeşitli kanser türleri
Kanserleşme
İnsan organizmasında ortaya çıkan kanserlerin bir bölümünün nedeni kronik yangılardır. Kronik yangılarda kanser riskini ortaya çıkaran başlıca nedenler şunlardır;
- Metaplazi: kronik yangılarda özgün epitel örtüleri çok katlı yassı epitele değişebilir (metaplazi). Metaplazik epitelden karsinom çıkma oranı yüksektir (kronik bronşitteki bronş epiteli metaplazisinden gelişen bronş karsinomu). Metaplazi ve kanserleşme etyolojisi:
- Süregen hücre proliferasyonu: kronik yangıda oluşan doku defektlerinin kapatılmaya çalışılması sürecinde meydana gelen mutasyonlar (ülseratif kolit, kronik mide ülseri),
- Serbest radikallerin metabolitleri: genom zararı oluşturan metabolitlerin (nitrözamin) belirmesi,
- Bağışıklık sisteminin sürekli uyarılması: hücresel bağışıklık sistemini inhibe eden sitokinlerin üretimindeki artış,
- Apoptozisin inhibisyonu: kronik yangılarda hücre proliferasyonu artar apoptozis olgusu azalır. Böylece mutasyon gösteren hücrelerin sayısı artar.
- Angiogenezis: kronik doku defektlerinin kapatılmasını desteklemek için oluşan yeni damarlar mutasyon gösteren hücreleri besler.
İmmun Sistem ve RES Değişiklikleri
Bölgesel lenf düğümlerinde reaktif hiperplazi saptanır; germinatif merkezler çoğalır ve genişler, sinüslerde endotel hücresi proliferasyonu vardır. Bakteri ya da toksinleri tüm dolaşıma girerse etkisi de genelleşir; genel bir lenf düğümü büyümesi () ve dalak büyümesi () saptanır. Sıvısal bağışıklık sistemi uyarıldığı sürece antikor yapımı vardır. Antikor yapımının yüksek düzeylerde olduğu olgularda saptanır. Kronik antikor yapımını izlenen hastalıklarda (tüberküloz, lepra, romatoid artrit) amiloidoz görülebilir.
Kan Tablosu Bulguları
Akut yangıda ve kronik yangıda farklı olabilir.
Lökositoz (leukocytosis)
Akut bakteri infeksiyonlarında ve geniş doku yıkımı olgularında periferik kandaki nötrofil polimorf sayısı artar. Dolaşımdaki nötrofillerin bazıları immatürdür. Makrofajların ve T-lenfositlerinin ürettiği özgün proteinler (colony-stimulating factor’ler) kemik iliğini uyararak lökosit üretimini arttırır. Kemik iliğindeki matür ve immatür nötrofillerin periferik kana dökülmesinde nedenleri arasında makrofaj kökenli medyatörler ilk sırada yer alır. Bazı olgulardaki aşırı lökositoz “lösemi” izlenimi verebilir; bu tür lökositozlar için “” tanımı kullanılır. Virüs infeksiyonlarında saptanan lökositozda periferik kandaki lenfosit sayısı artmıştır (). Parazit infeksiyonlarında ve alerji olgularında ise eozinofil polimorf sayısı yüksektir (eozinofili). Lökositoz yapan önemli nedenler;
- Fizyolojik nedenler (ruhsal ve fiziksel yüklenme)
- İnfeksiyon hastalıkları
- Yanıklar
- İnfarktlar
- Otoimmun hastalıklar
- Metabolik hastalıklar (üremi, gut, eklampsi, ketoasidoz)
- Tümörler
- Akut eritrosit kaybı (hemoliz, kanama)
Lökopeni (leukopenia)
Lökositozun tersini anlatır; periferik kanda total lökosit sayısındaki azalmadır. Kemik iliği inhibisyonunun sonucudur. Bağışıklık sisteminin önemli düzeylerde güçsüzleştiği kronik yangılarda, beslenme bozukluklarında, irradyasyon sonrasında, bazı ilaçların uzun süreli kullanımı nedeniyle ve kanser olgularında belirir. Bazı bakteri (salmonella, brusella), virüs ve riketsiya infeksiyonlarında da lökopeni gelişir.
Nötropeni (neutropenia)
Kandaki nötrofil polimorf sayısının azalmasıdır. Nedenleri:
- Nötrofil üretiminde azalma: radyasyon, ilaçlar (kemoterapi, antihistaminikler, antibiyotikler, vd), infeksiyon hastalıkları (tüberküloz, tifo, hepatit, malarya, sepsis), beslenme bozuklukları (anoreksi, açlık), folik asid eksikliği, B12 eksikliği.
- Nötrofil yıkımında artma: splenomegali, otoimmun hastalıklar (, SLE), anafilaksi, kardiyopulmoner bypass.
Anemi (anemia)
Malaryada, clostridium ve mycoplasma infeksiyonları ile kronik infeksiyonlarda en sık saptanan sonuçlardan biridir; genellikle normokromik normositik tiptedir. Nekrozlu yangılardaki yineleyen kanamalar hipokromik mikrositik anemi’lere yol açabilir.
Monositopeni (monocytopenia)
Kandaki monosit sayısının azalmasıdır. Nedenleri:
- Akut infeksiyonlar
- Kortikosteroid tedavisi
- Splenektomi
Hipofiz-Adrenal Aksı Etkilenmesi
Çoğu kronik yangı olgusunun gidişi hipotalamus-hipofiz-adrenal aksı tarafından yönetilir. Endokrin üçlünün güçlü çabasıyla üretilen anti-inflamatuvar yapısı kronik yangının sürecini etkiler. Sürrenal korteksi işlevlerinin yetersizliği prognozun kötüleşmesine yol açar.
Öteki Değişiklikler
Başağrıları, eklem ve kas ağrıları, iştahsızlık, kilo kaybı, yorgunluk, libido kaybı, vb bulgular ve çeşitli sitokinlerin neden olduğu başlıca bulgulardır.
Yangıyı etkileyen genel faktörler
Yangının oluşması ve gidişi üzerinde değişiklik yapan çeşitli faktörler vardır.
Hormonlar: Yangı arttırıcı etkisi olanlara proflojistik hormonlar, azaltıcılara da antiflojistik hormonlar denir.
- Proflojistik hormonlar: somatotrop hormon (STH), tireotrop hormon, desoxycorticosteron acetate (DCA veya DOCA). Bu hormonlar eksüdasyonu arttırır. Yangının iyileşme döneminde fibrositlerin gelişmesi, lif ve esas madde yapması, damarlanma üzerinde arttırıcı etkileri vardır. Bağ dokusu (ECM) polimerizasyonu azaldığından, etkenin ve eksüdanın doku içinde yayılması kolaylaşır.
- Antiflojistik hormonlar: Adrenokortikotrop hormon (ACTH), kortizon, hidrokortizon gibi. Bunlar eksüdasyonu ve granülasyon dokusu yapımını azaltırlar. Eksüdasyonun azalması, bu hormonların kapiller permeabilitesini azaltmasına bağlıdır; yangılı dokuda çok az serum, fibrin ve lökosit görülür. Lökositlerin marginasyonu, diapedesisi ve emigrasyonu önlenir. Granülasyon dokusunda fibroblast, ECM ve yeni damar yapımına engel olunur. ECM’nin az üretilmesine karşın yüksek derecede polimerize olması etkenin ve eksüdanın doku içinde yayılmasını önler. RES bloke edilir. Vücudun etkenlere karşı direnci azalır, sepsis olasılığı artar. Gerek yangı bölgesinde, gerekse timus ve lenf bezlerinde plazmositler ve lenfositler azalır. Ateş düşer. Periferik kandaki lenfositler ve eozinofiller azalır.
İlaçlar: Anti-inflamatuvar ilaçların büyük bölümü lökositlerin işlevlerini ve sayısını değiştirerek yangı sürecini etkiler. Lokal anestetikler, salisilatlar ve steroidler kemotaksis hızını keser.
Vitaminler: C vitamini eksikliğinde antikor yapımı bozulmaz. Buna karşın kapillerlerin bazal membranlarında ve ECM yapısında bozukluk vardır. Kanamalar olur. Yangı sınırlandırılamaz, etken yayılır. Nötrofil polimorfların fagositoz gücü azalır. Riboflavin, biotin, pyridoxin eksikliğinde antikor yapımı azalır.
Protein Eksikliği: Yetersiz protein alan hastalarda antikor yapımı azalır. Nefrotik sendromda idrarla (bol proteinle birlikte) antikorlar çıkar, vücudun direnci azalır. Opsonin eksikliğinde lökositlerin fagositoz yapması zorlaşır.
Alkolizm: Nötrofil polimorf işlevleri bozulur. Folik asid ve B12 eksikliğine bağlı anemi nedeniyle hipoksik yansımalar görülür. Akciğer infeksiyonları görece sıktır.
Diabetes Mellitus: Diabetlilerdeki yangılarda dokudaki laktik asid ve şeker niceliği görece daha fazladır. Şekerden zengin bir ortamda bakteriler daha kolay çoğalır. Diabette böbrek lezyonları (Kimmelstiel-Wilson hastalığı) sonucu opsoninler ve öbür antikorlar idrarla atıldığından lökositlerin fagositoz gücü azalır infeksiyonlara direnç giderek ortadan kalkar. Diabetiklerin nötrofil polimorflarındaki işlev bozuklukları prognozu etkiler.
Kan Hastalıkları: Ağır kan hastalıklarında antikor yapımı da etkilenir. Anemilerdeki oksijen eksikliği yangı hücrelerinin işlevlerini olumsuz biçimde etkiler. Agranülositozda fagositoz yapacak hücreler çok azaldığından saprofitler bile ağır (nekrozlu) yangı yapabilirler. Lösemi hastalarının normal lökositleri çok azdır.
Dolaşım Bozuklukları: Organizmanın kendisini iyi savunabilmesi için yangı sırasında o bölgeye yeterince kan gelmesi ve boşalabilmesi gerekir. Bu bakımdan damar hastalıkları ve genel dolaşım bozuklukları yangı üzerinde olumsuz etki yapar. Örnekler: diabette yangının daha ağır olması ve geniş nekrozlar meydana gelmesinde, ateroskleroz ve diabetik mikroangiopatinin önemli rolü vardır. Gençlere göre yaşlılarda yangının daha zor iyileşmesi başka faktörlerle birlikte ateroskleroza bağlıdır. Varisli ekstremitelerde yangının gidişi uzar ve iyileşmesi gecikir.
Etkenin Özellikleri: Etkenin cinsi, etki süresi, niceliği ve gücü, yangının tipi ve başka özellikleri üzerinde değişiklik yapar.
Tümörler: Kanserlerin büyük bölümünde periferik kanda kemotaksisi inhibe eden maddelere rastlanır. Kemoterapi ilaçlarının çoğu kemik iliğinde inhibisyona neden olur.
İnfeksiyon Hastalıkları: Tüberküloz, tifo, hepatit, malarya gibi infeksiyon hastalıklarında ve sepsis olgularında nötrofil sayısı azalır.
Kaynakça
- ^ VERTOSICK Jr. Frank T., Neden Canımız Yanar? p.125
- ^ a b Parakrama Chandrasoma, Clive R. Taylor (ca. 2005). "Part A. General Pathology, Section II. The Host Response to Injury, Chapter 3. The Acute Inflammatory Response, sub-section Cardinal Clinical Signs". Concise Pathology (3rd edition (Computer file) ed.). New York, N.Y.: McGraw-Hill. . OCLC 150148447. Retrieved 2008-11-05.
- ^ a b Cotran; Kumar, Collins (1998). Robbins Pathologic Basis of Disease. Philadelphia: W.B Saunders Company. .
- ^ A Massage Therapist Guide to Pathology Ruth Werner (2009). A massage Therapist Guide to Pathology (4th ed.). Philadelphia, PA and Baltimore, MD: Wolters Kluwer.
- ^ atfedilir
- ^ Veteriner Genel Patoloji - H. ERER, M.Münir KIRAN, M.Kemal ÇİFTÇİ
- ^ a b c d e Kumar V, Abbas AK, Aster JC. Robbins and Cotran Pathologic Basis of Disease. 9th edt., Elsevier Saunders, Philadelphia, 2015
- ^ Ear T, McDonald PP (2008). "Cytokine generation, promoter activation, and oxidant-independent NF-kappaB activation in a transfectable human neutrophilic cellular model". BMC Immunol. 9: 14. doi:10.1186/1471-2172-9-14. PMC 2322942. PMID 18405381.
- ^ Riede-Werner. Color Atlas of Pathology (Thieme 2004), p-202
- ^ Ravandi F, Hoffman R. Phagoctes. In: Postgraduate Haematology. Hoffbrand AV, Catovsky D, Tuddenhanham EGD (eds). Blackwell Publishing; Massachusets, 5th edition 2005: 277-302.
- ^ Bagby GC Jr. Leukopenia and leukocytosis. In: Cecil Textbook of Medicine. Goldman L, Ausiello D (eds). Saunders, USA, 22th edition, 2004: 979-990.
- ^ Herring WB, Smith LG, Walker RI, et al. Hereditary neutrophilia. Am J Med 1974; 56: 729-734.
- ^ Dale DC. Neutropenia and neutrophilia. In: Williams Hematology. Lichtman MA, Beutler E, Kipps TJ, et al (eds), McGraw Hill, 7th edition, USA, 2006: 907-919.
- ^ a b Structure–activity studies of AtPep1, a plant peptide signal involved in the innate immune response Peptides Volume 29, Issue 12, December 2008, Pages 2083-2089
- ^ http:/ / amigo. geneontology. org/ cgi-bin/ amigo/ go. cgi?view=details& search_constraint=terms& depth=0& query=GO:0004252
- ^ amigo.geneontology.org/cgi-bin/amigo/go.cgi?view=details&search_constraint=terms&depth=0&query=GO:0008201
- ^ a b amigo.geneontology.org/cgi-bin/amigo/go.cgi?view=details&search_constraint=terms&depth=0&query=GO:0050832
- ^ Abbas AK ve ark. Cells and Tissues of the Adaptive System, Cellular and Molecular Immunology Int. Edition (6th ed.), 2007’
- ^ Weaver CT, Harrington LE, Mangan PR et al.: Th17: an effector CD4 T cell lineage with regulatory T cell ties. Immunity. 2006; 24:677-88
- ^ CRUISE M. J., LEWIS E. R., Illustrated Dictionary of Immunology, 3th edition, p. 388
- ^ Veteriner Hekimleri Terimleri Sözlüğü. s-1063, TDK yayınları.
- ^ Clark RAF: Cutaneous tissue repair: basic biologic considerations. J Am Acad Dermatol 1985; 13:701-725.
- ^ Leibovich SJ, Ross R: The role of the macrophage in wound repair: a study with hydrocortisone and anti-macrophage serum. Am J Pathol 1975; 78: 71-100.
- ^ CRUISE M. J., LEWIS E. R., Illustrated Dictionary of Immunology, 3th edition, p. 395
- ^ Kuby, J., Immunology, 1992 W.H. Freeman and Company, 245.
- ^ Immunology 5th ed. Goldsby RA, Kindt, TJ, Osborne BA, Kuby J. 2002
- ^ Moreland LW, Scott SW, Schiff MH, Tindall EA, Fleischmann RM et al. 1997: Treatment of rheumatoid arthritis with a recombinant human TNF receptor (p75)-Fc fusion protein. N. Engl. J. Med. 337,141-7.
- ^ Ballegeer V, Spitz B, Kieckens L, Moreau H, Van Assche A, Collen D: Predictive value of incerased plasma levels of fibronectin in gestational hypertension. Am J Obstct Gynecol 161: 432-436, 1989.
- ^ Brubaker DB, Ross MG, Marinoff D: The finction of plasma fib ronectin in preeclampsia. Am J Obstet Gynecol 166: 526-531, 1992.
- ^ Hynes RO: Fibroncctins. Sci Am 254: 42-51, 1986.
- ^ Pussell BA, Peake PW, Brown MA, Charlesworth JA: Human fibronectin metabolism. J Clin Invest 76: 143-148, 1985.
- ^ Cheng CY, Martin DE, Leggett CG, et al: Fibronec-tin enhances healing of excised wounds in rats. Arch Dermatol 1988; 124: 221-225.
- ^ Repesh LA, Fitzgerald TJ, Furcht LT: Fibronection involvement in granulation tissue and wound heal¬ing in rabbits. J Histochem Cytochem 1982; 30: 351-358.
- ^ McGrotty YL, Knottenbelt, Ramsey IK, Reid AWJ, Eckersall PD (2003) Haptoglobin in a canine hospital population The Veterinary Record 152, 562- 564.
- ^ Martinez-Subiela S, Tecles F, ceron JJ (2003) Critical differences of acute phase proteins in canine samples the veterinary journal 166, 233-237.
- ^ Hayashi S, Jimbo T, Iguchi K, Shimizu M, Shimada T, Nomura M, Ishida Y, Yamamoto S (2001) A comparison of the concentrations of C-reaktive protein and �1-asit glycoprotein in the serum young and adult dogs with acute inflamation Veterinary Research Communications 25, 117-126.
- ^ Yamamoto S, Tagata K, Nagahata H, Ishikawa Y, Morimatsu M, Naiki M (1996) �solation of canine C reaktive protein and characterization of its properties Vet �mmunol �mmunopathol 30, 329-339.
- ^ Yamashita K, Fujinaga T, Miyamoto T, Hagio T, Izumisawa Y, Kotani T (1996) Canina acute phase response: Relationship betwen serum cytokine activity and acute phase protein in dogs J Vet Med Sci 56, 487- 492.
- ^ Eckarsall PD (2000) Recent advances and future prospects for the use of acute phase proteins as marker of disease in animals Revue Med. Vet. 151, 577-584.
- ^ Yamamoto S, Shıda T, Mıyajı S, Santsuka H, Fujıse H, Mukawa K, Fukukawa E, Nagae T, Naıkı M (1993) Changes in serum C-reactive protein levels in dogs with various disorders and surgical traumas. Veterinary Research Communications 17, 85-93.
- ^ Otabe K, Ito T, Yamamoto S (2000) CRP measurement in canine serum follwing experimentallyinduced acute gastric mucosal injury Lan Anim. 34(4), 434-438.
- ^ Zhang N, Ahsan MH, Purchio AF, West DB (2005). "Serum amyloid A-luciferase transgenic mice: response to sepsis, acute arthritis, and contact hypersensitivity and the effects of proteasome inhibition". J. Immunol. 174 (12): 8125-34. PMID 15944321
- ^ Kluve-Beckerman B, Drumm ML, Benson MD (1991). "Nonexpression of the human serum amyloid A three (SAA3) gene". DNA Cell Biol. 10 (9): 651-61. doi:10.1089/dna.1991.10.651. PMID 1755958.
- ^ Trayhurn P, Wood IS (September 2004). "Adipokines: inflammation and the pleiotropic role of white adipose tissue". Br. J. Nutr. 92 (3): 347-55. doi:10.1079/BJN20041213. PMID 15469638.
- ^ Illustrated Dictionary of Immunology, second edition, p532
- ^ a b c Tahsinoğlu M, Çöloğlu AS, Erseven G. Dişhekimleri için Genel Patoloji, Altın Matbaacılık, İstanbul, 1981
- ^ a b c Goljan EF. Rapid Review Pathology. 5th edt., Elsevier, Philadelphia, 2019
Ayrıca bakınız
Konuyla ilgili yayınlar
- Veteriner Genel Patoloji - H. ERER, M.Münir KIRAN, M.Kemal ÇİFTÇİ
- Temel Patoloji (Basic Pathology). Kumar, Kotran, Robbins
- Veteriner Genel Cerrahi, E.SAMSAR, F. AKIN
- Biyokimya, Prof. Dr. N. BAYŞU, Prof. Dr. N. Bayşu SÖZBİLİR. s-584
- Gillis S, Williams DE. 1998: Cytokine therapy: lessons learned and future challenges. Current Opinion in Immunology 10,501-3.
- Essential Immunology, Roitt, Delves, 2001
- Immunology, Roitt, Brostoff, Male, 1996
- Cellular and Molecular Immunology, Abbas, Lichtman, 2005
- Immunology 5th ed. Goldsby RA, Kindt, TJ, Osborne BA, Kuby J. 2002
- Color Atlas of Pathology (Thieme).
- Color Atlas of Immunology (Thieme).
- Veteriner Farmakoloji. Ed: Prof. Dr. S. KAYA
- Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji. Prof.Dr. S.Oğuz Kayaalp
- Biochemistry Microbiology Pathology Pharmacology. Francis J. CHLAPOWSKI
- Muir's Textbook Of Pathology. J. R. ANDERSON
- Robbins Review of Pathology. Klatt - Kumar
- General Pathology. Martin Gwent LEWIS, Thomas K. BARTON
- Harrison's Principle of Internal Medicine. 5th edition
Dış bağlantılar
- [1] 5 Ocak 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- [2] 22 Temmuz 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Inflamasyon enflamasyon ve yangi olarak da bilinir canli dokunun her turlu canli cansiz yabanci etkene veya icsel dissal doku hasarina verdigi selluler hucresel humoral sivisal ve vaskuler damarsal bir seri vital yanittir Inflamasyon normalde patolojik bir durum olmasina karsin inflamatuar reaksiyon fizyolojik olarak vucudun gosterdigi bir tepkidir Halk arasinda iltihap tabiri yangi icin kullanilmasina ragmen sik sik apseler icin de iltihap denmesinden dolayi inflamasyon inflammare terimini kullanmak daha yerinde olacaktir Hucre ile birlikte inflamasyon konusu hastaliklarin patolojik temelini olusturmaktadir Churg Strauss sendromuna ait bir histolojik goruntu ve vaskulitis Damar duvarinda inflamatuar hucrelerinin gocunden dolayi kalinlasma meydana gelmistir Tarihi ve temel ozellikleriBircok hastaligin seyri sirasinda inflamatuar bir takim reaksiyonlar meydana gelmektedir Bunlar baslica enfeksiyoz hastaliklar ve inflamatuar idiopatik otoimmun hastaliklardir Tarih boyunca bu olgular farkli sekillerde yorumlanmis bircok hastalik icin tanrinin gazabi veya bazi dengelerin bozulmasi sonucu ornegin Ying ve Yang meydana geldigi sanilmistir Bugun bilindigi uzere enfeksiyoz hastaliklarda veya soz konusu diger sebeplerin bir sonucu olarak bagisiklik sistemi tarafindan inflamasyon ve inflamatuar reaksiyonlar induklenmektedir Bu sebeple inflamasyon konusu oldukca derin ve immunoloji disiplini cercevesinde incelenmesi gereken bir konudur Otoimmun hastaliklarda etkenin bilinmemesinden dolayi bu gibi olgularin genetik bazi defektler veya ozel genler araciligiyla gerceklesmesinin yaninda henuz bilinmeyen bir takim viruslerin de sebep olabilecegi dusunulmektedir inflamasyonun tarihsel gelisimi incelenecek olursa en eski veriler antik caga dayanir Bu donemin hekimleri inflamasyonu ciddi derecede taniyor ve tanimliyorlardi Bilinen en eski tibbi kitap Misirlilar tarafindan kaleme alinan Edwin Smith papirusu organizmanin yaraya verdigi tepkiye semet adini vermisti Bu papirusun ortaya cikmasindan yaklasik 1000 yil sonra Yunan hekim Hipokrat inflamasyon icin kabaca yanan sey anlamina gelen flegmon terimini kullanmistir Milattan sonra 1 yuzyilda yine Romali yazar Cornelius Celcus inflamasyonun bugun bile kabul gormus tanimini yapmistir Rubor et tumor cum calore et dolore yani ates ve agrinin eslik ettigi kizariklik ve siskinlik Milattan sonra 400 500 yillari doneminde Hipokrat a ait literaturlerde inflamasyon terimi gecmemekte ancak inflamasyonun karakteristik ozellikleri ve temel ozellikleri bilinmekteydi Hipokrat yasami isik vererek isitarak kendi benligini tuketen bir lambaya benzetmekteydi Vucudun sicakliginin lokal olarak ve sinirli bir sekilde yukselmesine inflamasyon denirken butun vucutta meydana gelen bir sicaklik artisi febris ates olarak tanimlanmistir Modern anlamdaki calismalar ise 1860 lara dayanir Bu donemde patolog Julius Cohnheim canli kurbagalarin dilleri uzerine kostik yakici daglayici nitelikte maddeler vermis ve meydana gelen degisimleri mikroskopik olarak incelemistir Inflamasyonun tipik bes belirtisi vardir Bunlar Kizariklik Rubor inflamasyon olan alanda bircok medyatorun etkisi sonucu damar gecirgenligi vaskuler permeabilite ve damar genisligi arttigi vazodilatasyon icin bolge daha fazla aktif olarak kanlanir yani hiperemiktir Rubor inflamasyonun erken evresi ve hafif seyreden reaksiyonlarda alerjilerde oldukca tipiktir Isi artisi Calor Damar genislemesi vazodilatasyon sebebiyle bolgeye daha fazla kan akimi olacaktir Daha fazla kan akimi ile bolgedeki surtunme artacagindan dolayi bolgede isi artisi olur Cunku kan ayni zamanda organizmada isil dengede son derece oneme sahiptir Akut inflamasyonun en onemli bulgusu calordur Siskinlik Tumor Damar gecirgenligi permeabilite artmasi sonucu bolgeye kan plazmasi sizar ve bu da bolgede siskinlige neden olur odem Ancak siskinligin tek sebebi odem degildir Proliferatif karakterde inflamasyonlarda meydana gelen granulomlar veya hiperplaziler fibrotik degisiklikler de soz konusu sislige neden olabilir Disaridan gorulebilen olusumlarda inflamatuar reaksiyonlarda siskinlik on plandadir Vucudun daha ic kisimlarinda bulunan organ ve dokularda ornegin bir akcigerde bu siskinligi dis bakida gozlemlemek olanaksizdir Zira bu organda meydana gelen ornegin akut bir pnomoni akcigerlerden kopuklu sivi gelmesine veya patolojik akciger seslerinin duyulmasina neden olur Agri Dolor Bolgedeki sinirler surekli agri uyarimina neden olur Agrinin sekillenmesindeki en onemli iki sebep inflamasyonu tetikleyici prostaglandinlerin organizmada agri olusumunda rol almasi ve inflamatuar odemden kaynaklanan sinir uclarina basidir Kronik duruma gecen inflamasyonlarda dolor zamanla arka planda kalmaya baslar Ancak romatoid artrit gibi bozukluklar ne kadar kronik seyretse de boyle olaylarda agri on plana cikar Kapsanan organlarda yani islev bozuklugu Functio laesa Dogal olarak inflamasyonlu organ islevlerini yerine tam olarak getiremez Functio laesa tanimini inflamasyona Rudolf Virchow dahil etmistir Bu bes nitelikten ilk dordu antik zamanlardan beri bilinmektedir ve Celsus a functio laesa ise inflamasyon tanimina 1858 de Rudolf Virchow tarafindan eklenmistir inflamasyonun Temel Semptomlari Latince TurkceRubor KizariklikTumor SislikCalor SicaklikDolor AgriFunctio laesa Fonksiyon kaybi Inflamasyon vucudun savunma sisteminin bir sonucu olarak gelisir ve organizmayi korumaya yoneliktir Fakat inflamasyon olusmasi her zaman istenmez Ornegin beyinde veya kalpte olusabilecek bir inflamasyon hayati tehdit edebilir Bu sebeple inflamasyon onleyici ilaclar kullanilabilir Antiinflamatuar ilaclar Inflamasyonun cok cesitli sebepleri vardir Bunlar infeksiyoz etkenler mikroorganizmalar olduklari gibi parazitler veya cansiz cisimler kiymik silika vb de olabilirler Travmalar kontuzyonlar ezilmeler kesikler de inflamasyon ile sonuclanir Inflamasyona iliskin bir onemli ozellik inflamasyonun daima gerceklesmesidir Parankimatoz inflamasyon olmaz ancak inflamasyonun etkileri dokuda gorulebilir Bunlarin disinda inflamasyonlar akut birkac gunden bir haftaya kadar gelisen olabildikleri gibi kronik uzun sureli de olabilirler Inflamasyonun organizmada uc temel amaci vardir Bunlar hastalik etkenini yok etmek etkenleri yok edemiyorsa vucuttan ayri tutmak demarkasyon ve hasarli dokulari ortadan kaldirmaktir Ornegin nekrotik dokularda nekrozun yayilmasini ve bu olu dokularin intoksik etkisini engellemek amaciya nekrotik saha inflamatuar bir kusakla yani demarkasyon bolgesi ile sinirlandirilmaya calisilir Inflamasyonnin temel 4 amaci sunlardir Vucuda yabanci olan ve patojen nitelikte olan tum etkenleri yok etmek Yok edilemeyen etkenleri sinirlandirarak vucuttan ayri tutmaya calismak Yara iyilesmesinin saglanmasi icin gerekli uyarim ve biyoaktivite Nekroz ve gangrenin sinirlandirilmasi NedenleriInflamasyonun baslica sebepleri asagida siralanmistir Canli Inflamasyona sebep olan en onemli etken mikroorganizmalardir Bakteri virus riketsiya mantar protozoon ve helmintler bu gruba girer Bu gibi etkenler sahip olduklari antijenler ve yuzey reseptorleri araciligiyla neden olurlar ve sonucta inflamasyon gelisir Inflamatuar degisikligin karakterini ozellikle canli etkenler belirler Bircok mikroorganizma ozellikle de bakteriler ornegin Streptokoklar Pseudomonaslar irin olusumuna neden olurlar Inflamasyon normal olarak dogal bagisiklik sisteminin bir unsurudur Canli etkenlerin sebep oldugu inflamasyonlarin birincil amaci etkeni yok etmektir Bu basarilamazsa organizma bu etkenleri sinirlandirarak veya baskilayarak vucuttan uzak tutmaya calisir Bu da basarisiz olursa enfeksiyon ve genel sistemik olaylar ornegin toksemi veya septisemi gibi meydana gelir Fiziksel etkenler Mekanik travmalar kesici ve delici cisimler vurma carpma gibi darbeler vs sicak ve soguk etkiler elektrik ultraviyole isinlar iyonizasyon yapan isinlar cesitli yabanci cisimler silika asbest kiymik tel vb Bu tur etkilerde inflamatuar reaksiyon klasik olarak olusur Organizmaya yabanci bir durum gelismistir ve sekillenen inflamasyon adeta standart bir cevaptir Fiziksel etkiler asepsi antisepsi ozelligine gore iki sekildedir Bunlardan biri sirurjikal yani cerrahi travmaya bagli gelisen inflamatuar reaksiyondur Bu tur olgular steril kabul edilirler Ancak steril olmayan tum fiziksel etkilerden ileri gelen siyrik kesi gibi olaylar septiktir ve enfekte nitelik tasirlar Ancak laserasyonlar kas veya tendo gibi dokuda asiri bir gerilme kaynakli ise sekillenen inflamasyon aseptik karakterde olur Kimyasal nedenler Asitler alkaliler dezenfektanlar agir metal bilesikleri ornegin sublime organizmada fazlaca olusan metabolizma urunler ornegin uremi gibi vucutta fazla miktarda ure birikmesi Bir baska ornek ise idrar kesesi yirtilmasi ve buna bagli ortaya cikan peritonitis tir Idrarin asit pH sinin etkisi olarak peritonda inflamatuar reaksiyon meydana gelir ve aseptiktir Endojen ve eksojen toksinler ve bazi ilaclar inflamasyona neden olan onemli sebeplerdendir Genellikle neden olduklari doku yikimi dejenerasyon immun yanit seklinde inflamasyon olusumuna neden olur ki soz konusu doku hasari sinirlandirilsin Ahirda yasayan hayvanlarda en buyuk kimyasal sorun ure amonyaktir Bu madde solunum yoluyla alindigi takdirde solunum yollarini ciddi sekilde irkilti eder Asit maddeler hizla doku yikimina neden olduklarindan inflamatuar yanit hizli gelisir Immunolojik reaksiyona neden olan maddeler Yabanci proteinler ornegin katgut dikis ipligi hipersensibilite yaratan eksojen ve endojen kaynakli maddeleri transplantasyon da doku ve organ reddi immunkompleksler Gerek gerek tum doku organ nakilleri immun yanita neden olur Vucudun bir baska yerinden alinmis dahi olsa yabanci doku daima yabancidir ve sekillenen immun yanit da bir cesit inflamasyondur Anoksemi ve nekroz Dokulara gelen kanin azalmasi veya kesilmesi bu bolgenin cevresinde inflamatuar reaksiyon olusur ve bu nekrozun yayilmasini onler demarkasyon Ornegin infarktuslar cevresinde inflamasyonlu alan demarkasyon zonu gorulebilir Idiopatik sebebi bilinmeyen inflamasyonlar Bazi inflamatuar hastaliklarin sebebi tam olarak ortaya konulamamistir Ornegin SLE veya Sarkoidozis gibi hastaliklarda inflamatuar reaksiyonlara neyin neden oldugu tam olarak ortaya konulamamistir Doku hasari ve iyilesme Doku hasarinin beraberinde gelisen tum iyilesmeler birer inflamatuar prosestir Ornegin bir ameliyat sonrasi kesi atilan dokularin iyilesmesi inflamatuar bir sureci de beraberinde getirir Kontakt inflamasyon Vucudun bir bolumundeki inflamasyon sik sik yakin dokulara sirayet eder Bu en cok idrar yolu ve ust solunum yollari enfeksiyonlarinda gorulur Patogenezi ve hucreleriAkut inflamasyon ve notrofil gocu lokodiapedesis marginasyon Inflamasyona iliskin vaskuler degisiklikleri ilk defa incelemistir Daha sonralari Lewis damarlardaki cap degisikliklerini uclu yanit deneyi ile aciklamistir Bu deneyde Lewis bir cetvelin ince kenari ile deriye vurmus ve olaylari soyle incelemistir Once kapillarlarda daralma olur ve bolge solar Fakat 30 60 saniye icinde cizgi halinde kirmizilik belirir Bu kirmizilik kapillar ve venullerin genislemesi sonucudur ve birinci yanit olarak bilinir 1 3 dakika icinde kirmizi alan genisler Ilk olusan kirmizi alan etrafinda duzensiz kirmizi ikinci bir ceper meydana gelir Bu da ikinci yanittir Bu esnada bolgede sicaklik artar Kapillar ve venul genislemesine arteriel genisleme eslik eder Birkac dakika ile 40 dakika arasindaki surede o bolgede sisme ile beraber solma gorulur ucuncu yanit Bu sislik ve solgunluk damarlardan sivi cikmasina yani odeme baglidir Notrofiller yangi sinyallerini takiben su asamalari izlerler Emigrasyon Normal kan dolasiminda lokositler merkezde eritrositler lokositlerin etrafinda kusak seklinde ve en dista damar duvarina en yakin trombositler ile plazma konuslanir Yangisal uyarimin alindigi ilk andan itibaren notrofiller merkezden perifere dogru goce baslar Bu olay emigrasyondur ve takibinde derhal marginasyon gerceklesir Marginasyon Emigrasyona ugrayan notrofillerin merkezden uzaklasarak damar duvarina yaklasmis olmasi durumudur Adherens Marjine olan notrofiller damar endoteli ile yuzey molekulleri araciligiyla ICAM 1 2 ve VCAM 1 2 gibi etkilesime girmesi olayina adherens denir Diapedezis Psodopodlara yalanci ayak sahip notrofillerin ayni zamanda damar endotellerini enzimatik olarak yikimlayarak damar disina cikmasi olayidir Immun sistem hucreleri yanginin patogenezinde onemli rol oynar Yanginin ilk evrelerinde damarlardaki normal akimin seyri degisir Normal kan akiminda damar lumeninin en ic yuzunde lokositler bunlarin etrafinda eritrositler daha disarida trombositler ve damar lumenine en yakin olarak da plazma yer alir Herhangi bir sebeple yangi reaksiyonu baslarsa oncelikle devreye giren histamin prostoglandin kinin bradikinin ve diger yangi stimule edici proinflamatuvar ajanlarca damar gecirgenligi artar ve yangisal ortamda lokositlerin ozellikle monositer makrofajlar ve notrofiller daha uygun hareket etmeleri icin uygun ortami hazirlamak uzere plazma eksudasyonu odem gerceklesir Yangisal odem daima hucre gocunden once olur Daha sonra damarlardaki normal akim bozulur ve en icteki lokositler damar lumenine yaklasmaya baslar marginasyon Bunun ardindan damar lumenine gelen lokositler gecirgenligi artmis damar duvarindan yalanci ayaklar pseudopodlar vasitasiyla ve salgiladiklari bazi litik enzimler ozellikle notral ve asit proteazlar araciligi ile damar disina sizarlar lokodiapedesis Artik yangi baslamis ve vucut dusmanla savasmak icin gerekli hazirliklarini yapmistir Notrofil ler akut yangiya onculuk ederler Notrofiller Yanginin baslarinda en oncu hucreler notrofillerdir Notrofillerin bu ozelliginin e olan duyarliliginin neden oldugu sanilmaktadir Bu duyarlilikta ozellikle hucre membrani yuzeyinde bulunan komplemen proteinlerin turu ve yogunlugu onem tasir Akut yangisal olaylar veya bakteriyel enfeksiyonlar notrofil yapimini ve yangisal infiltrasyonunu artirir Viruslara karsi gelisen immun yanittan notrofiller degil lenfositler sorumludur Ancak bunun istisnalari vardir Ornegin FIP hastaligi Notrofillerden uretilen proteazlar proteinleri ve hucre zarlarini tahrip eder ve komplemanlarin proteolitik aktivasyonundan koagulasyondan cokelme pihtilasma ve kinin kaskadindan sorumludur Kinin bradikinin tipki histamin benzeri bir etki gostererek yangisal reaksiyonu indukler Kemik iliginde kok hucreye kok hucre faktoru interleukin IL 3 IL 6 IL 11 granulosit koloni uyarici faktor G CSF gibi buyume faktorleri ve sitokinlerin etkisi ile progenitor hucreler granulositler seklinde olgunlasir ve cogalir Yangisal reaksiyonlar ve enfeksiyonlara bagli olarak gelisen notrofili kemik iligi depo havuzundan notrofil salinmasi sebebiyle ortaya cikar Dolasimdan notrofil salinmasinin azalmasina bagli olarak CR3 reseptoru olan CD11b CD18 eksikligine bagli notrofili gelisebilir Bu durum Lokosit adhezyon eksikligi olarak bilinir ve notrofiller kapiller endotele yapismaz Bundan dolayi enfeksiyon ortaya ciktiginda yangi bolgesine ulasamazlar Notrofillerin yangisal yanitta sahip olduklari onem son derece buyuktur Bunun en onemli sebeplerinden biri de sahip olduklari granuler yapilarin immunolojik ozelligidir Primer granuller Myeloperoksidaz defensin katepsin G Proteinaz 3 Lizozim Azurosidin gibi enzimlere sahiptir Bunlar mikrobiyal yikimi saglar Sekonder granuller Lizozim laktoferrin kollajenaz sitokrom b558 alkalin fosfataz ve plazminojen gibi enzimler esahip olup migrasyon ile mikrobiyal yikimi saglar Tersiyer granuller Jelatinaz lizozim asetil transferaz asit fosfataz sitokrom b558 nramp 1 gibi molekullere sahiptir Bunlar da damar disina gocten sorumludur Sekretorik vezikuller Alkalin fosfataz sitokrom b558 plazma proteinleri gibi bilesenleri icerir Sekretorik vezikuller adhezyondan sorumludur Cathepsin G defensin ve myeloperoksidaz gibi enzimler guclu oksidatif ve proteolitik etki gostererek fagosite edilmis yabanci materyali veya etkeni yikimlayan protein yapisinda enzimlerdir Cathepsin G Serin endopeptidaz benzeri aktivite gosterir Bunun yani sira heparini baglar Cathepsin G nin organizmadaki asil onemli fonksiyonlari ise proteinlerin yikimlanmasi mantarlara karsi bagisiklik yaniti ve notrofil aracili gram negatif bakteri yikimidir Lenfositler Bagisiklik sisteminin temel hucre gruplarindan olan lenfositler kandaki cekirdekli hucrelerin granulositler yaklasik olarak 25 ini olustururlar CD4 T lenfositler MHC Sinif II araciligi ile antijen tanirken CD8 hucreler MHC Sinif I araciligi ile antijen tanimaktadirlar Lenfositlerin bircok alt tipi vardir Bunlar CD4 helper CD8 sitotoksik Treg hucreler B hucreler Dogal oldurucu hucreler ve NKT hucrelerdir Ikili boyamada oldukca buyuk cekirdege sahip bir lenfosit gorulmekte Yangisal CD4 T Hucreleri CD4 T yardimci hucreleri oncelikle timusta naif T hucresi olarak olusmakta ve dolasima verilmektedir Bunu izleyen surecte bu hucreler antijenlerle karsilastiktan sonra uygun sitokin ortami etkisiyle belli T hucre gruplarina farklilasmaktadirlar Olgunlasmis T hucreleri kendi reseptorlerine uygun yapida olan antijeni antijen tasiyan antijen sunucu hucrenin MHC molekulu uzerinde algilar CD3 ve CD28 kostimulasyonu da saglandiginda ve yine ortamda IFN d veya IL 12 sitokini baskin ise Th1 hucresi olarak farklilasirlar Antijenleri tanidigi vakit saldiri emri alan TH1 hucreleri IFN d ve TNF sitokinlerini sentezler Bu sitokinlerin daha dogrusu CD4 T Hucrelerinin temel fonksiyonu makrofaj aktivasyonudur Secilmis TH1 hucreleri de sitotoksisiteye neden olabilir M Hucreleri Luminal yuzeyden aldiklari antijenleri dar yapidaki sitoplazmalarindan gecirmek suretiyle parcali olan bazal membranindan bag dokuda bulunan lenfositlere ileterek IgA yapimini indukler Makrofaj Notrofillerden baska en onemli yangi hucrelerinden biri de makrofajlardir Makrofajlar dolasimdaki monositlerin farklilasmasiyla gelisirler Granulasyon dokusu olusumunun baslamasinda ve gelisiminde oldukca onemli rol oynarlar Diger makrofaj kaynagi ise dokulardaki makrofajlar yani histiosit lerdir Makrofajlar her ne kadar enfeksiyon etkenlerini fagositoz ve yok etme amaciyla gorev alsa da bazi yuksek virulansa sahip hastalik etkenleri ornegin Mycobacterium tuberculosis dolasima gecirerek tum vucuda da yayabilir Bu yuzden gerek yangida gerek bir hastaligin patogenezisinde oldukca onemlidirler Makrofajlar ayrica vazoaktif medyatorler damar gecirgenligini artirici proteaz gibi enzimler kemotaktik ve buyume faktorleri gibi biyolojik olarak aktif maddeleri de uretirler Granulasyon dokusu olusacagi zaman veya fibrozis gibi bir nedbelesme olaylarinda bolgede yeni olusacak kan damarlari fibroblast gocu yine makrofajlarin sorumlulugunda gerceklesir Bunlarin disinda yangilarin karakteristigine gore bolgeye bircok hucre de gelebilir Bunlarin basinda B ve T lenfositler yer alir Lenfositler genellikle kronik yangilarda sayica ustun olduklari gibi viral bir infeksiyona bagli yangi olusmussa yine sayica ustun hucre olurlar Sayet yanginin karakteri alerjik veya parazitik ise bu defa sayica ustun hucreler eozinofiller olurlar Bu duruma allerjen maddelerin antikorlarla olusturduklari kompleksler ve yine antijenin turunden dolayi uretilen ECF Eosinophilic chemotactic factor araci olmaktadir Bir baska onemli yangi hucresi ise fibroblastlardir Aslinda fibroblastlarin yangi bolgesinde olmasinin en onemli nedeni makrofajlarin salgiladigi buyume faktorleridir Bunun sonucu olarak bag doku ve fibrin olusumu ile karakterize fibrozis meydana gelir Bu durum akciger gibi bir organda olmus ise adi karnifikasyon olur Pneumoconiosis ve benzeri olaylarinda yangi sonucu bag doku olusumu gorulur Fibroblastlar proliferatif karakterde reaksiyonlarin ve doku kayiplarinin giderildigi olaylarin bas aktorleridir Bazi yangilarda teshiste de rol oynayan spesifik hucreler bulunur Bunlar dev hucreleri olarak adlandirilir Bilinen dev hucreler Langhans dev hucresi Sternberg dev hucresi Epulis dev hucresi disindaki dev hucreler makrofaj veya epiteloid hucrelerden koken alirlar Sinsityal hucrelerin olusum mekanizmasi oldukca ilginctir Viral enfeksiyonlarin onemli bir mikroskopik bulgusu olan bu dev hucrelerin olusumu patojen virusun enfekte ettigi hucreyi terk etmeden cogalmasini saglar Uretilen fizyon proteinleri hucreleri bir araya cekerek oncelikle sinsityum olusumu saglar Yangi mediatorleri Bir yangisal reaksiyonda belirli surecleri tetikleyen kimyasal maddelerdir Kompleks olmayan bir inflamasyonda bu maddeler birbirlerini karsilikli olarak aktive ederler veya baskilarlar boylece inflamasyondaki bireysel adimlar koordineli bir defansif savunmaci reaksiyon olustururlar Bunlar kininlerde oldugu gibi olu dokulardan elde edilebilir ya da canli dokulardan olusturulabilir Hucrelerden elde edilen mediatorler Bunlar ya bunlari aktive bicimde salgilayan belirli hucreler icinde depolanmis mediatorlerdir ya da hucreler tarafindan ozellikle sentezlenen mediatorlerdir Histamin mast hucre ve bazofil granullerinde depolanir Bu inflamasyonun alerjik formlarinda kilit bir rol oynar Histamin Antijen antikor kompleksleri tarafindan salgilanir ve hucrelerin membrana bagli IgM molekulleri tarafindan onceden duyarliligi gerektirir Serotonin trombositlerden ve ince bagirsaktaki enretokromoffin hucrelerden gelir Etkileri histamininkine benzer Damar gecirgenliginde artisa neden olur ICAM 3 Interseluler adhezyon molekulu 3 olarak da bilinir Lokositlerin hucre yuzeyinde bulunan bu molekul antijen sunan hucreler ile T lenfositlerin etkilesiminde son derece onemli rol oynar Bu etkilesim hem ICAM 1 ICAM 2 ve ICAM 3 un LFA 1 molekulleri ile etkilesime girmesi hem de T hucre yuzeyinde bulunan CD2 molekulu ve APC nin sundugu LFA 3 un etkilesime girmesi sayesinde gerceklesir Sitokinler in lenfokinlerin rolleri Yanginin patobiyokimyasinda onemli rol ustlenen komplementler hucre membraninda bulunan protein tabiatinda mediatorlerdir Sitokinler lenfokinler hucresel duzenleyici proteinlerdir Cesitli uyarilara karsi cevap olarak ozel hucreler T Lenfositler tarafindan salgilanir ve hedeflenen hucrelerin davranisini etkilerler Belli bir sitokin cesitli hucreler tarafindan farkli dokularda salgilanir ancak ayni benzeri biyolojik etkinligi gosterir Sitokinlerin etkileri sistemik veya lokaldir Lenfosit kaynakli sitokinler IL 2 IL 4 IL 5 IL 12 IL 15 TGF b transforming growth factor IL 10 ve TGF b immun yaniti azaltirken IL 2 IL 4 lenfosit gelisimini induklemer Yangisal olaylarda genel olarak stimulan proinflamatuvar veya depresif antiinflamatuvar etki gosterirler Sitokinlerin temel gorevleri arasinda makrofajlarda kemotaksisinin baslatilmasi damar permeabilitesinde gecirgenlik artis ve immunite bagisiklik sayilabilir Makrofaj monosit kaynakli sitokinler ise monokin IL 1a ve b TNF a dir Bazi sitokinler tedavi amaciyla ilac olarak kullanilmaktadir IFN larin kanser IFN a hepatitis IFN a kronik granulomatoz hastalik IFN g ve multipl skleroz IFN b ve IL 2 nin renal kanser ve melanoma tedavisinde yer edinmistir Th2 hucreleri Tip 2 Yardimci T Lenfosit bagisiklik sisteminde T hucre reseptorleri araciligiyla hem allerjen peptitleri dogrudan taniyan hem de interloykinlerin IL salinimi saglayan tek hucre sistemidir ve bu da alerjik yangida IgE antikoru ureten B hucreleri IL 4 IL 13 mast hucreleri IL 4 IL 10 ve eozinofil ler IL 5 ile iliskisini ortaya koyar Lokosit kemotaksis i ve kemokinezis ini etkileyen sitokinler arasinda IL 8 eotaksin ve makrofaj enflamatuvar protein 1a bulunmaktadir Sitokinleri iki baslik altinda toplanabilir Bunlar dogal immun yaniti regule edenler ve edinsel immun yaniti regule edenlerdir Dogal immun yaniti regule eden sitokinler Bunlar makrofaj ve diger mononukleer fagositlerden salinirlar Bunlarin disinda T Lenfosit NK Natural Killer Dogal Katil hucreleri endotel hucreleri ve mukozal epitel hucrelerince de salinabilirler Dogal bagisiklik gelismesinde onemli rol oynayan IL 1 TNF a IL 6 ozel olmayan yangisal cevabi baslatir IFN tip 1 ise antiviral etkilidir TNF Tumor Nekrozis Faktor Gram negatif bakterilere ve diger infeksiyoz mikroplara akut yangisal yanitin duzenleyicileridir TNF ye TNF a adi da verilir ve boylece TNF b lenfotoksin den ayrilir Notrofil ve monositleri uyararak infeksiyon bolgesine toplamak ve aktive ederek mikroplarin ortadan kaldirilmasini saglar Endotelyal hucreleri ve makrofajlari kemokin salmak uzere uyarir Mononuklear fagositlerden IL 1 salinimini uyarir IL 1 nin TNF ye benzer bir rolu vardir Bazi hucre tiplerinde ornegin virus ile enfekte veya tumoral hucreler apoptozis i indukler TNF hipotalamus uzerine etki ederek vucut sicakliginin artisina dolayisiyla atese neden olur Bu nedenle endojen olarak bilinir TNF ye ve IL 1 e yanit olarak gelisen ates olusumu sitokinle uyarilan hipotalamik hucrelerden salinan prostoglandinler araciligiyla PG duzenlenir Ornegin Aspirin PG sentezini inhibe ederek TNF ve IL 1 in bu etkisini bloke ederek atesi dusurur Hepatositleri bazi serum proteinlerinin ornegin serum amiloid A ve fibrinojen sentezi icin uyarir TNF nin uzamis uretimi kas ve yag dokusu hucrelerinin zayiflamasina neden olur Bu zayiflama TNF araciligi ile istahsizliktan ve lipoprotein lipazin azalan sentezinden kaynaklanir TNF miktari asiri arttiginda miyokardiyal kasilabilirlik ve damar duz kas tonusu inhibe olur Bu durumda kan basinci duser Dolasimda fazla TNF olmasi kan glukoz duzeyinin azalmasi gibi metabolik bozukluklara neden olur TNF trombomodulin trombin reseptoru pihtilasma inhibitoru ekspresyonunu inhibe ederek tromboz olusumuna neden olur Interloykin 1 IL 1 Makrofajlardan salinan Interlokin 1 IL 1 arasidonat kaskadini aktive eder platelet aktivating faktor PAF olusturur ve kinin sistemini aktive eder Akut yangisal reaksiyonlari destekler Karacigerden akut faz proteinlerinin salinimini artirir Skatriks nedbe icin gerekli olan kollagen ve kollagenaz aktiviteyi uyarir Interloykin 12 IL 12 Intraselluler etkenlere karsi gelisen erken primitif immun yanittan sorumludur Hucresel immunitenin tetikleyicisidir T lenfosit ve NK lerden Interferon f IFN Gama sentezini uyarir Interloykin 6 IL 6 IL 1 in ilk iki etkisine ek olarak B lenfosit proliferasyonunu uyarir ve notrofil sayisinda artisi destekler Interloykin 10 IL 10 Aktif makrofaj ve dendritik hucreleri ile IL 12 nin etkinligini baskilar Bu ozelliginden dolayi antiinflamatuvar dir Komplement aktivasyonu Klasik veya Alternatif yol uzerinden islemektedir Ancak gunumuzde 3 bir yolak da kesfedilmistir ki Mannoz baglayici lektin yolu olarak bilinmektedir Bu yolagin bazi mikroorganizmalarin yuzeylerinde bulunan lektin molekullerinin savunma hucrelerindeki mannoz reseptorlerine baglanmasi sonucu isledigi sanilmaktadir Edinsel immun yaniti regule eden sitokinler Interloykin 2 IL 2 NK ve lenfositler icin gelisim faktorudur Diger sitokinlerin sentezisi uyardigi gibi B lenfositlerden antikor salinimini artirir Antijenle uyarilan T lenfositler icin bir buyume faktorudur ve antijenle etkilestikten sonra T hucrelerinin cogalmasindan klonal ekspansiyon sorumludur Interloykin 4 IL 4 NK hucreleri CD4 TH1 hucreler ve CD8 T hucreler tarafinda uretilir Helmint ve artropod infeksiyonlarindan kaynaklanan yangisal reaksiyonlarda Immunglobulin E IgE aktivasyonunu artirir IL 4 IFN Gama antagonistidir Kismen antiviral aktiviteye de sahiptir Interloykin 5 IL 5 IL 4 ile ortak goreve sahip olan bu sitokin eozinofil aktivasyonunu tetikler IFN Gama Makrofaj aktivasyonunun en onemli sitokinlerinden biridir Lenfotoksin LT T lenfositlerinden ve diger hucrelerden uretilir 30 oraninda makrofaj kaynakli TNF ile homoloji gosterir ve benzer fonksiyonlara sahiptir Bu nedenle LT TNF b olarak adlandirilir Endotel hucreleri ve notrofilleri aktive eder bu nedenle akut inflamator yanitin bir mediatoru olarak gorev yapar Bu biyolojik etkinligi TNF ninkine benzer Interloykin 13 IL 13 makrofajlar gibi lenfoid olmayan hucreler uzerine etki eder ancak T ve B lenfositlere etkisi IL 4 kadar degildir Major etkisi makrofajlarin aktivitesini inhibe etmektir ve IFN gama ya antagonisttir Akciger epitelyal hucrelerde mukus uretimini arttirir Arasidonik asit metabolitleri Prostaglandinler ve lokotriyenler AA metabolizmasi sonucu aciga cikan urunler bircok biyolojik olaylari etkiler Her hucre yaralanmasi fosfalipaz A 2 yi aktive ederek arasidonik asit gibi 20 karbonlu poliansature yag asitleri olusturur Bu olaylardan biri de yangidir AA poliansature bir yag asididir ve hucre zarindaki fosfolipid lerde onemli miktarlarda bulunur Inflamatuvar etkinlik ya da C5a gibi kimyasal mediatorler araciligiyla selluler fosfolipaz aktivasyonu sonucu membran fosfolipid lerinden aciga cikar Yangisal reaksiyon esnasinda notrofil lizozomlarinin fosfolipaz larin onemli duzeyde kaynagi oldugunu sanilmaktadir Lokotriyenler ozellikle alerjik reaksiyonlarda indukleyici gorev gorur Reaksiyon basladiktan sonra AA metabolizmasi iki temel yoldan birini secer Bunlar Siklooksijenaz yolu Lipooksijenaz yolu dur Lipooksijenaz lokotrienleri olusturmak uzere parcalar LT Siklooksijenaz ise nonsterodial antiinflamatuar ajanlar tarafindan inhibe edilebilen bir surecte prostoglandinleri bircok hucrede bulunan olusturur Prostosiklin kapiller endotel ve vaskuler duvar tromboksan trombositler tarafindan olusturulur Prostaglandinin etkileri Yaygin vazodilatasyon Agri reseptorlerinin uyarilmasi Ates yukselmesidir Lokotienlerin etkileri Notrofilik ve eozinofilik granullerin kemokinleri ve kemotaksisi Vazokonstriksiyon Bronkonstriksiyondur Antiinflamatuvar etkinlik Antiinflamatuvar etki yangisal reaksiyonu diger mediatorlerin aksine baskilar Vucutta dogal antiinflamatuvar mediatorler oldugu gibi disaridan alinan bircok etken maddenin de antiinflamatuvar etkisi vardir Bircok antiinflamatuvar mediator etkisini prostaglandin sentezini inhibe ederek gosterir Arachidonik asit uzerinden siklooksijenaz yolunun blokaji ve lipooksijenaz yolunun blokaji temel mekanizmalardan biridir Dogal antiinflamatuvarlar Bunlar vucut tarafindan uretilen mediatorlerdir En bilinen antiinflamatuvar mediatorler baslica kortizon ve diger glikokortikoid lerdir Nonsteroid steroid olmayan antiinflamatuvarlar Kisaca NSAID olarak bilinirler Bunlarin bircogunun analjezik ve antipiretik etkileri vardir Yani hem agri kesici hem de ates dusurucu etkilere sahiptirler Agri kesici etkileri de prostoglandin sentezinin inhibisyonunun bir sonucudur En bilinen NSAID ler metamizol diklofenak naproksen sodyum ve ketoprofen turevi bilesiklerdir Cogu NSAIIler siklooksijenaz yolunu non selektif olarak inhibe ederek etkirler Siklooksijenaz 1 COX 1 ve siklooksijenaz 2 COX 2 izoenzimlerinin her ikisini de inhibe ederler Siklooksijenaz arasidonik asitten tromboksan ve prostaglandin yapiminda katalizor gorevi gorur Prostaglandinler inflamasyon olusum surecinde diger gorevli maddelerle birlikte iletim molekulu olarak rol oynar Bu etki mekanizmasi John Vane tarafindan ortaya cikarildi ve bilim adami bu sekilde Nobel odulu sahibi oldu Fibronektin faktoru Fibronektinler 450 000 Dalton boyutunda genellikle yapidaki glikoproteinlerdir Hem plazmada cozunur formda plazma fibronektin hem de hucre disi alanda cozunmez formda selluler fibronektin bulunurlar Fibronektin opsonik aktivitesi nedeniyle retikuloendotelial sistemde RES ve pihti stabilizasyonunda rol oynar Diger fonksiyonlarinin yaninda hucre adhezyonu migrasyonu buyume ve farklilasmada gorev alirlar Baslica uretim yerleri karaciger hucreleri endotelyal hucreler ve fibroblastlardir Yara iyilesmesi birbiriyle kompleks olusturmus dort fazda incelenebilir Bunlar koagulasyon inflamasyon granulasyon dokusu olusumu ve matriks formasyonu yeniden yapilanmadir Fibronektin in bu fazlarin hepsinde fonksiyon gordugu bilinmektedir Yanginin iyilesme surecinde gelisen granulasyon dokusunun olusumunda fibronektin olmazsa olmaz denilebilecek derece roller ustlenir Fibronektin kuvvetli opsonik bir a 2 glikoproteindir Ayni zamanda kanin pihtilasmasinda primer tikac olusmasi icin gerekli hucre gocunden sorumlu mediatorleri de uretir Akut faz proteinleri Yangisal alanda notrofil gibi granulositler ve mononuklear hucrelerin aktive edilmesiyle birlikte TNF alfa ve Interlokin 6 gibi proinflamator yangiyi tetikleyici sitokinlerin salinimi ile birlikte akut faz proteinleri APP olarak bilinen glikoproteinlerin karacigerden uretimini destekler Bunun disinda akut faz proteinlerinin uretimi icin gerekli uyarimlar Interlokin 1 tarafindan da stimule edilir Gunumuzde akut faz proteinleri lokositozis ve veya notrofili gibi geleneksel hematolojik degerlendirmelerde kullanilan yangisal parametrelere gore daha duyarli olduklari tespit edildigi icin yangisal reaksiyonlarin belirlenmesinde daha etkili ve hassas bir yontem olmustur C Reaktif Protein CRP Yanginin yani sira enfeksiyon ve travmanin sebep oldugu doku hasarini takiben yangisal bir olaylar zincirinde uretilen akut faz proteinlerden biri de CRP dir Yapilan bircok calismada CRP nin yangisal cevabi takiben 24 saat icinde artis gosterdigi ve yangisal uyarimlarin bitiminden itibaren yavasca azaldigi gozlenmistir CRP seviyesinin gastrointestinal sistemdeki mukozal hasarinin da tespitinde belirtec olarak kullanilmasi soz konusudur Diger onemli akut faz proteinleri Serum Amiloid A SAA A SAA yanginin akut fazinda uretilir Safra icin uretilen kolesterolun tasinimi yangisal alana immun sistem hucrelerinin gocu ve ekstraseluler matrikse enzimlerin girisini saglar Amiloidozis romatoid artrit ve aterosklerozis gibi yaygin kronik inflamatuvar hastaliklardan sorumlu oldugu dusunulmektedir Farelerde uc izoformu bildirilmistir Bunlar SAA 1 SAA 2 ve SAA 3 tur Yangi boyunca SAA 1 ve SAA 2 karacigerden uretilirken SAA 3 ise farkli dokulardan uretilmektedir SAA 1 ve SAA 2 genlerinin kontrolu ise sitokinlerden IL 1 IL 6 ve TNF a dir Haptoglobin Hp Oksidatif aktivite sonucu ertirositlerden plazmaya salinan serbest hemoglobini baglar hasara ugrayan bobreklerden ileri gelen demir kaybini onler Alfa 1Asid Glikoprotein AGP Seruloplazmin Cp Fibrinojen Fb Adezyon migrasyon ve diapedezde gorevli yuzey molekulleri Bunlar baslica Hucre aracili baglanma reseptorleri ve Soluabl cozulebilir yuzey molekulleri olmak uzere iki temel sinifa ayrilir TLR3 reseptorunun molekuler semasi Hucre aracili baglanma reseptorleri Toll Benzeri Reseptorler Bakteriyel lipopolisakkaritler peptidoglikanlar viral nukleik asitler ve bazi parazitlerin yuzey molekulleri ile etkilesime girmeyi saglayan bu molekuller baslica plazma membrani dendritik hucrelerin endozomal membrani hucre ici uyarim fagositler B hucreleri ve diger bircok hucre yuzeyinde bulunur Immun sistem hucrelerini uyararak yanginin baslamasini saglarlar NOD Benzeri Reseptor Bakteriyel hucre duvari flagellin muramyl dipeptid ve hasara ugrayan hucrelerin metabolitleri ile baglanir Baslica fagositlerin sitoplazmalarinda bulunur RIG Benzeri Reseptor Viral RNA ile etkilesime girer NOD benzeri reseptorlerde oldugu gibi fagosit sitoplazmasinda bulunurlar RIG 1 ve MDA 5 bu reseptorlere baslica ornektir C Tipi Lektin Baglayici Reseptor Bakteriyel hucre duvari yuzeyinde bulunan mannoz ve fruktozun yani sira mantar hucre duvarinda bulunan glukanlar ile reaksiyona girer Fagositlerin plazma membraninda bulunur Komplement sistemin aktivasyonundan sorumludur Bu molekullere ornek olarak Mannoz reseptoru Trombomodulin ve Dektin verilebilir Soluabl yuzey molekulleri Pentraksinler Mikrobiyal fosforil kolin ve fosfatidil etanolamin gibi molekullerle etkilesime girerler Plazmada bulunurlar Ornegin C Reaktif Protein Kolektinler Mikrobiyal yapi urunleri ile etkilesime girerler Mannoz baglayici lektin ve Surfaktan proteinleri SP A SP D gibi proteinlerdir Baslica plazma ve alveollerde bulunurlar Selektinler CD62 molekulu olarak da adlandirilmaktadir Selektinler tek zincirli transmembran glikoproteinleridir Hucre adezyonlarindan sorumludurlar Endotelyal hucrelerde E selektin lokositlerde L selektin plateletler ve endotel hucrelerinde ise P selektin konuslanmistir Komplement Mikrobiyal yuzey molekulleri ile etkilesime girer En onemli iki ornegi Komplement 3 ve 5 tir Baslica plazmada bulunurlar Nitrik oksit ve reaktif yanit Nitrik oksit organizmada bircok role sahip ozel bir biyolojik molekuldur Makrofajlarca fagosite edilmis sindirilmis mikroorganizmalara karsi oldukca guclu bir yanit gosterir Hucre ici sinyal iletiminde de bazi fonksiyonlari vardir Nitrik oksit kisa sureli ve guclu bir reaktif etkiye sahiptir Boylece fagosite edilen mikroorganizmalarin yikimlanmasini saglar Nitrik oksitin bunlarin yaninda ayrica norotransmitter bir maddedir ve dolasimda stabilizasyonu saglar Nitrik oksitin tepkimeye girmesiyle bakterilerin sitrik asit siklusu engellenir Bunun yaninda viral replikasyonu yani viruslarin hucre icinde uremesini cogalmasini da engeller CesitleriYangilar akut ve kronik olmalarinin yaninda eksudasyonlarina gore de bircok sekilde siniflandirilabilir Bunlar eksudatif alteratif ve proliferatif yangilardir Akut yangi Akut yangilar hizli bir sekilde baslar ve kisa surede sekillenir birkac saat ile bir gun arasinda Hizlica olustuklari icin yangili alana sayica hakim hucreler notrofil lokositlerdir Bunun yaninda makrofajlar da sikca gorulur Sayica az da olsa lenfositler gorulebilir Kronik yangi Kronik yangilar uzun surede 3 4 hafta ve daha fazla gelisirler Akut yangilara nispeten agri duyusu daha azdir Mikroskopik incelemede yangili alanda sayica lenfositlerin ustun oldugu gorulur Genellikle bu tur yangilarda fibrinlesme gorulur Bunun yaninda akut yangilar zamanla kronik hale de gelebilirler Akut ve Kronik Yangi Komponent Akut yangi Kronik yangiBaskin hucreler Notrofil makrofaj Lenfosit plazmasit fibroblastSuresi Birkac gunden bir haftaya kadar 4 hafta ve daha fazlaSicaklik artisi Belirgin Belirgin degilAgri durumu Daha etkin Daha hafifBaskin ozellik Eksudasyon ProliferasyonEksudatif yangi Eksudatif yangilar yanginin bir semptomu olan tumor ile karakterizedir Yani bu tip yangilar sivi eksudasyonu ile kendilerini belli ederler Bundan baska genel olarak yangilarin ilk evreleri de eksudatif yangi kabul edilir Eksudatif yangilar yangi icerigine ve eksudatin yogunluguna gore siniflandirilabilir sebepli eroziv tipte bir Yangisal hiperemi ve yer yer pseuodmembran lar gorulmekte Ust damak insan Seroz yangi Bunlar en hafif yangisal reaksiyonlardir En tipik ornekleri burun nezlesi alerjik reaksiyonlar bocek sinek isirmalari ve 2 derece yaniklardir Sekillenen eksudat transudata oldukca yakin kivamdadir Bu tur yangisal reaksiyonlar hemen hemen tamamen rezolusyona ugrarlar Iyilesme surecleri kisadir Belirgin bir eksudasyondan baska herhangi bir reaksiyon gorulmez Yangisal hiperemi ve sicaklik artisinin ardindan tipki birer vezikul ya da bul gorunumunu alirlar Kataral sero mukoz yangi lar daha cok sindirim ve solunum sistemi kanallarinda rastlanir Fibrinli fibrinoz yangi Genellikle serozalarda veya mukozalarda olusurlar Eger seroz zarlar arasinda olusursa adhezyon lara yapisma sinesi neden olabilir Fibrinli yangilar siklikla fibrin agi notrofiller ve olu mikroorganizmalardan olusan bir koleksiyonla ortulur Bu yapiya pseudomembran adi verilir Bir pseudomembranin yapisini notrofil olu mikroorganizmalar ve fibrin parcalari icerir Pseudomembran altinda bulunan bag doku ile iliski halinde degildir ve bulundugu yerden kolaylikla ayrilir Bazen pseudomembranlar altlarinda bulunan bag doku ile siki bir organizasyona girebilirler ki bu durumda difterik difteroid pseudomembran adini alirlar Pseudomembran olusumundaki en onemli sebep yangisal bolgenin surekli temasa maruz kalmasidir Ornegin agiz mukozasi sindirim kanali mukozasi surekli icerik ile temasa maruz kaldigi icin bir bakima koruyucu mekanizma olarak pseudomembran olusur Irinli purulent suppuratif yangi Olu ve canli notrofiller ile enfeksiyon etkenlerinin ki soz konusu bakterilerdir olusturdugu asit pH da bir yangi urunudur irin Bunlarin en onemli komplikasyonu irinin kana karisarak tum vucuda yayilmasi yani piyemi dir Irinli yangilarin en onemli kaynagi piyojen mikroorganizmalardir Bunun yaninda terpentin kroton yagi gibi yuksek derece irkiltici maddeler aseptik irin denilen yapinin olusmasina neden olur Irinli yangilar genellikle bag dokudan organize olmus bir kapsul araciligiya sinirlandirilarak apseleri olusturur Asit pH ya sahip irin daima fistullesme egilimi gosterir Yani bir bolgeden olusan kanal fistul yardimi ile disari acilir Apseye neden olan etkenlerin arasinda anaerob veya mikroaerofilik streptococ lar bacteriodes gibi diger anaeroblar staphylococcus lar actinomyces nocardia yer alir Mantarlarin da apse yapabildigi sanilmaktadir Ici boslukluk organlarda irin birikebilir Bu olaya empiyem denir Ornegin sinusitis purulenta sinus empiyemidir Yine uterus empiyemi dir Hemorajik yangi Eksudada eritrositlerin bol oldugu yangi seklidir Genellikle virulansi yuksek mikroorganizmalardan ileri gelen enfeksiyonlarin seyri sirasinda ortaya cikar Yangisal reaksiyon cok siddetli oldugu icin artan kapiller permeabilite eritrositlerin de damar disina sizmasina neden olur Bunun yaninda bazi toksinler de damar gecirgenligini asiri derecede artirabilir veya pihtilasma faktorlerinin bir ya da birkacini engelleyerek kanama egilimini artirir Yangisal yanit ile birlikte kan sizmasi da soz konusudur Kanamanin bir baska sebebi de siddetli doku yikimi ve buna bagli gelisen kapiller hasardir Fazla miktarda uretilen opsonin ve komplementlerin damar gecirgenligi artirmasi kanamalara neden olur Akut yangilardaki eksudasyon sirasinda damarlardan tek tuk eritrosit cikabilir Toksik etkilerin cok guclu oldugu durumlarda kapillerler agir zarara ugrar permeabilite asiri derecede bozulur ve pasif nitelikte eritrosit diapedesisi baslar Yanginin en agir turlerinden biridir Ornekler Sarbon antrax cicek hastaliginin ve difterinin malign se killeri agir grip olgulari veba pnomonisi akut hemorajik pankreatit hemo rajik glomerulonefrit tifus kanser kemoterapisinde kullanilan ilaclarin cyclophosphamide ve busulfan yan etkisine bagli hemorajik sistit eroin bagimlilarindaki akcigerin hemorajik mantar infeksiyonlari Nekrozlu yangi Nekrozlu yangi olgularinda on plandaki bulgu nekrozdur Cevresinde eksudatif ya da proliferatif yangi bulunur Nekrozun ilk dakikalarinda nekrotik hucrelerden cevreye onlarca yuzlerce zararli molekul sacilir Cogu protein yapisinda olan molekullerin buyuk bolumu 24 saat icinde etkisizlestirilir Etkili olduklari surece akut yangisal tepkilere neden olurlar Oncelikle mast hucreleri aktive olur histamin salinir Bunu baskaca kimyasal medyatorlerin salinimi izler Yoresel kapillerlerde trombosit kumelesmesi baslar Trombositler dagilan damarlardan dokulara gecer ve icerdikleri onlarca kimyasal maddeyi medyator bosaltirlar Kimyasal maddeler akyuvarlari bolgeye ceker kemotaksis Bolgeye gelen akyuvarlardan onlarca enzim ve mikrop oldurucu bakterisid etkisi olan peptidler salinir Kan elemanlari kollajen liflere bulastigi anda aktive olur zincirleme enzimatik tepkiler cok sayida medyatoru ve komplemani etkinlestirir Kompleman aktivasyonuyla birlikte olarak bilinen C3a C4a ve C5a olusur Dendritik hucreler parcalanan hucrelerden aciga cikan proteinleri fagosite eder ve bolgesel lenf dugumlerine tasiyarak CD8 ulastirirlar Iyilesme kucuk nekrozlarda rejenerasyon buyuk nekrozlarda granulasyon dokusu ve onarim reparasyon ile gerceklesir Nekrozlu yangi turleri Nekrozlu yangilar bulunduklari bazi yerlere ve sekillerine gore ozel adlar alir Nekrozlu Membranli Yangi Deri ve mukozalarin pihtilasma koagulasyon nekrozuna nekrozlu membran erime kollikuasyon nekrozunun yuzeysel olanina erozyon derin olanlarina ulser denir Nekrozlu membrana da gercek membran denir Degisik genislikteki alanlarda deri veya mukoza pihtilasma nekrozuna ugrar Yuzeyde esmer sarimtirak renkli bir ortu gorulur Ornek ucuncu donemi nekrozlu membranli donem Erozyon ve Ulser Deri ve mukozalardaki yuzeysel nekrozla erozyon erosion denir Yalniz epitel tabakasi or tadan kalkmistir erozyonlu gastrit erozyonlu stomatitler Rejenerasyonla iz birakmadan iyilesir ya da derinleserek ulser halini alir Bir ulserde deri ve mukozanin epitel ortusuyle birlikte daha derin katmanlar da nekroza ugrar erir ve yerinde defekt birakir Kavern ve Gom Organlardaki erime nekrozu kavern olarak nitelenirken pihtilasma nekrozu gom olarak nitelendirilir Kavernler tuberkuloza gomlar ise sifilisin 4 evresine ozgu bulgulardir Proliferatif yangi Nekroz sonucu olusan bir yangisal reaksiyon sonucu gelismis bir granulom Merkezde fibroblast ve bag doku elemanlari gorulmekte Granulom cevresinde ise mononukleer hucre infiltrasyonu mevcut Proliferatif yangilarda genellikle ortadan kaldirilamayan canli etkenlerin mikobakteri mantar parazit cevreye yayilmasini ve yabanci cisimlerin silisyum talk sutur vb olumsuz etkilerini onlemek icin makrofajlar devreye girer Makrofajlar doku makrofajlari ve kandan gelerek dokulara giren monositlerin degisimleri sonrasinda ortaya cikan fagositlerdir Makrofajlar fagosite ettikleri partikulleri sindiremezlerse hareket yeteneklerini yitirirler Eritilemeyen partikullerin bulundugu bolgedeki yiginak yogunluk kazanir kandan gelen monositlerin ve doku makrofajlarinin sayisi olaganustu artar Bir sure sonra ozellikle ortadan kaldirilamayan canli etkenleri mikobakteri leishmania aspergillus vd fagosite eden makrofajlarda sitoplazma ince granullu pembemsi bir gorunum alir Bu degisimi gosteren makrofajlara epiteloid hucre ya da epiteloid histiosit adi verilir bu tur hucreler epitel hucreleri gibi yan yana gelirler IsimlendirmeOrganlarda ve dokularda yangisal reaksiyonlar isimlendirilirken genel bir kural olarak itis eki kullanilir Beseri hekimlikte siklikla isimlendirme kisaca yapilir yani it eki getirilir Ancak bazi olusumlarin yangilari isimlendirilirken bu sozu edilen ekler kullanilamaz Bu durumda o yapiya ozel yangi terimi kullanilir Yangisal hucre infiltrasyonunun bulundugu yere veya organdaki konumuna gore de yangilar isimlendirilirken belirli hususlara dikkat edilir Ornegin tek basina akcigerlerde alveolerde eksudat birikmesi ile karakterize bir tabloyu ifade eder Organin interstisiyumunda sekillenen yangilar ifade edilirken daima interstisiyel ibaresi belirtilir Ornegin interstisiyel pneumoni bobrek korteksine iliskin yangida nefritis glomerullerde yangisal hucre infiltrasonu icin glomerulonefritis veya bobrek medullasini da icine aliyorsa piyelonefritis gibi Bunlarin bazi ornekleri asagida verilmistir Mide Ventriculus gaster Gastritis Gastrit Karaciger Hepar Hepatitis Hepatit Bagirsaklar Enteritis Enterit Yumurta kanali Oviduct salphinx tuba uterina Salpingitis Salpingit Sinus Sinusitis Sinuzit Yutak Pharynx Pharyngitis Farenjit Kor Bagirsak Caecum Tiflitis Tiflit Bobrek Ren Nephritis Nefrit Yumusak Damak Palatum molle Angina Anjin Sert Damak Palatum durum Palatitis Palatit Bademcik Tonsilla Tonsillitis Tonsillit Akciger Pulmo Pneumonia Pnomoni Diyafram Diaphragma Phrenitis Frenit Yanginin klinik patolojisiOrganlarda yangisal degisikliklere bagli olarak soz konusu organ ve ona iliskin sistemlerde bir takim aksakliklar ve buna bagli olarak gelisen klinik bulgularda soz edilmesi olasidir Organizmada meydana gelen yangisal degisiklikleri laboratuvar analizleri ile belirlemek klinik patoloji bakimindan onem tasir Akut yangisal olgularda kan notrofil sayisi artarken notrofili kronik olgularda lenfosit sayisinda artis goze carpar Bununla birlikte yangisal reaksiyonlarda serum bakir duzeyinde artis gozlemlenmistir Yangisal reaksiyonun sekillendigi bolge hastaligin seyri veya olumcul olup olmamasi ile yakindan ilgilidir Beyin ve beyin zarlarinin yangilarinin olum riski son derece yuksektir Bir periton yangisi buyuk oranda olumle sonuclanir Ic organlarda sekillenen yangilar organin da fonksiyonuna gore sistemik gorevsel veya bolgesel klinik belirtilerle ortaya cikar Yangisal reaksiyonlar sirasinda aciga cikan sitokinlerin ayni zamanda sistemik etkilerinin de goz onunde bulundurulmasi gerekir Ornegin interlokin 1 vucut sicakliginda artis istah azalmasi gibi sistemik etkilere de neden olmaktadir Benzeri etkiler yine interlokin 1 6 ve TNF alfa gibi sitokinlerin karacigerden akut faz proteinlerinin uretimini induklemesi sonucu sistemik etkileri meydana getirmektedir Yangiya iliskin 5 temel semptom yani functio laesa soz konusu organdaki fonksiyon bozuklarindan bahseder Akcigerlerde yangi sonucu alveoller eksudat ile dolar ve solunum sekteye ugrar Karacigere ait yangisal olgular sarilik hemoglobinuri kusma gibi semptomlarla kendini belli eder Hucre ici ATP konsantrasyonu NAD NADH2 orani yukselir Hucre membran gecirgenligi artar ve mitokondriyal sitoplazmik ve lizozomal enzimlerin aktivitesinden dolayi metabolizma urunleri ve potasyum kaybi gorulur Hasara ugray Yine organin bulundugu bolgenin elle muayenesinde agriya yanit alinir Akut gelisen hepatit ve karaciger an hepatositlerden aciga cikan serbest karaciger enzimleri ozellikle Alanin aminotransferaz Aspartat aminotransferaz ve ALP Alkalen fosfataz kanda yuksek degerde gorulur Ozellikle AST nin yuksek cikmasi karacigerde akut hasarin habercisidir yetmezliklerine siklikla ensefalopati de eslik eder Ensefalopati nin sebebi karacigerin fonksiyon gosteremeyerek portal ven den gelen Amonyagi ureye cevirememesi ve bundan dolayi bu maddenin beyin dokusuna zarar vermesidir Kronik inflamasyonlardan farkli olarak akut olaylar genellikle geri donusumludur Yavas gelisen ve uzun vadede seyreden hepatitis ler fibrozis olusumuna neden olur En kotu sonuc ise karaciger sirozudur Solunum sisteminde gelisen yangilar Guc solunum bazen hipoksi oksuruk gibi semptomlarla seyreder Herhangi bir yolla solunum yollarina ulasabilen infeksiyoz ya da non infeksiyoz etkenler gerek ust solunum yolu infeksiyonlari USYE gerek alt solunum yollari infeksiyonlari bronchitis pneumoni gibi meydana getirir Yabanci cisimlerin aspirasyonu solunum yollarina kacmasi denilen ciddi bir olguya neden olur Infeksiyoz etkenler ise salgiladiklari toksinler vb urunlerle akcigerlerde harabiyete neden olurlar Pneumoni lerin en tipik bulgusu yangisal eksudasyona bagli balgam uretimi viral infeksiyonlarda gorulmez ve soluma guclukleridir Uriner sisteme ait yangisal reaksiyonlar disuri hematuri gibi semptomlarla seyreder Yanginin bulundugu bolgeye gore de klinik belirtilerim siddeti farklilik gosterir Ornegin bir nefrit olaylari lokalden ziyade sistemik etkilere uremi hiperkalemi metabolik asidozis gibi sahiptir Alt uriner sistem yollarinda ise daha cok hematuri ve disuri klinik bulgulardir Eklemlerde sekillenen yangisal olaylar ornegin yuruyus bozukluklari topallama gibi belirtiler gosterir Ilerleyen olaylar eklemlerde post distrofik kireclenmeye veya ankiloz denilen hareketsiz pozisyon almasina neden olur Bu olay yanginin kroniklesmesi ve fibroz dokunun asiri oranda uremesinden dolayidir Sindirim sisteminde gelisen yangilar En temel semptomu ishaldir Bunun nedeni sindirim kanali duvarinda gelisen eksudasyon ve epitel hucre yikimidir Ancak her ishal gorulen durum bir enteritis olgusuna isaret etmez Zira ishale sebep olan ve yangisal nitelikte olmayan bircok sebep vardir ve goz onunde bulundurulmalidir Merkezi sinir sisteminin yangisal reaksiyonlari Prognoz hastaligin gidisati acisindan sikintili hatta olumsuzdur Cunku bu dokularin rejenerasyon yetenegi yok kabul edilir ve geri donusu olmayan hasarlar meydana gelir MSS yangisal olaylari daha dramatik klinik bulgularla seyreder Ornegin ataksi titremeler vucut sicakliginda ciddi derecede artis gibi Beyin omurilik sivisinda yangisal hucre elemanlari gorulur Ancak yangi diger yangisal olmayan bazi semptomlarla veya bozukluklarla karistirilabilir Bunlarin ayrimi yapmak tani ve uygulanacak tedavi acisindan onemlidir Yangisal degisiklikler baslica su olgularla karistirilabilir Tumor Hematom Fitik Exostosis Bunlarin yangisal olusumlardan ayrimini yapmak mumkundur Inflamasyon sistemik etkilerEtkene karsi olusan guclu bir yangisal tepkiden once lezyonun sinirlandirilmasi beklenir Sinirlandirilarak yayilmasi onlenen etkenin ve medyatorlerden zarar gorerek parcalanan doku artiklarinin temizlenmesini kayiplarin giderilmesi ve normal islevlere donusun saglanmasi iyilesme sureci izler Iyilesme surecindeki basari bagisiklik sisteminin gucu ve tibbi destegin katkilarina baglidir Herhangi bir etkene karsi gosterilen tepki her zaman istenildigi bicimde sonuclanmaz Canli etken sinirlandirilmazsa kan dolasimina girer sepsis ve septik sok tablosu gelisir streptokok infeksiyonlari Etkenin temizlenmesi uzarsa surec kroniklesir tuberkuloz Kayiplarin giderilmesinde ve parcalanan doku artiklarinin temizlenmesi sonrasinda sekeller kalabilir seroz zarlarda fibrozise bagli yapisikliklar Yukarida ornekleriyle verilen aksakliklarin klinik yansimalarindaki bulgularin buyuk bolumu yangi surecinde beliren medyatorlerin etkisiyle ortaya cikar Bu bulgularin baslicalari asagida verilmistir Akut Faz Proteinleri Yangi surecine karsi gelisen fizyolojik savunma tepkileridir Klinikte ates lokositoz dalginlik uyku bozukluklari saptanir Laboratuvar incelemelerinde plazmadaki akut faz proteinleri reaktanlari nin duzeylerinde degismeler bulunur sayilari 30 kadar olan proteinlerin buyuk bolumu karacigerde uretilir Akut yangi travma cerrahi operasyon vb etkilerle ortaya cikan sitokinlerin tetiklemesiyle dolasima verilirler En guclu tepkiler travma infeksiyon yanik infarkt ve kanser gibi etkilerle ortaya cikar Dogum ve guclu ekzersizler orta derecede etkilidir Akut faz proteini uretimini kamcilayan sitokinlerin IL 1 IL 6 TNF a buyuk bolumu makrofajlarca ve miktarda da endotel hucreleri ile fibroblastlar tarafindan uretilir Soz konusu proteinler akut faz gibi bir niteleme alsa da kroniklesen yangilarda ve kanserlerde de saptanirlar Sedimentasyon ESR yukselmesi doku yikiminin varligini ve akut faz proteinlerinin duzeyindeki artisi gosteren en onemli bulgulardan biridir Onemli akut faz proteinleri C reaktif protein CRP fibrinojen S AA proteini a 1 antikimotripsin a 1 antitripsin haptoglobulin ve seruloplazmindir Akut faz tepkilerinde plazma degerlerinde saptanan bulgular sunlardir Plazma duzeyi yukselenler C3 seruloplazmin CRP a 1 antitripsin fibrinojen SAA Plazma duzeyi azalanlar ferritin Akut faz proteinleri islevleri ornekler CRP Opsonizasyon Fibrinojen Koagulasyon a 1 antitripsin Serine protease inhibitoru Seruloplazmin Antioksidan Serum amiloid A proteini proinflammatuvar ve proaterojenAtes Yangiya ozgu en onemli gostergelerden biridir Ekzojen pirojenlerin buyuk bolumu endotoksin uretebilen canli etkenlerdir bakteri virus Endojen pirojenler ise lokositlerce uretilir ya da zarar goren dokulardan losemi lenfoma aciga cikar Ates pirojen maddelerin anterior hipotalamustaki termoregulasyon merkezini etkilemesinin sonucudur Yangi surecinin baslamasiyla birlikte ortaya cikan cesitli sitokinler interlokinler ve interferonlar endojen pirojenler olarak bilinirler TNF IL 1 IL 6 ve MPI 1 monositlerin urettigi endojen piretiklerdir Ornegin ates yukselmesinde onemli etkisi olan IL 1 prostoglandin PGE2 sentezini uyararak hipotalamustaki termoregulasyon merkezini etkiler Atesin yukselmesiyle birlikte titreme bazal metabolizma hizlanmasi kalp ritminde hizlanma periferik vazodilatasyon bulgulari ve terleme izlenir Hastaya verilen aspirin prostoglandin sentezini cyclooxygenase asamasinda bozarak antipiretik etkisini gosterir vazodilatasyon ve terleme atesin dusmesine yardimci olur Tip tarihinin ilginc tedavi yontemlerinden biri Nobel oduluyle odullendirilmistir Wagner Jauregg 1927 arastirmacilar sifilis tedavisinde hastalara malarya bulastirarak ateslerini yukseltmis boylece etkenin temizlenmesini saglamistir T pallidum 41 C uzerinde canli kalamaz Pnomokoklar 40 C den yuksek isilarda olurler Agri Agri esigi bireyler arasinda farkliliklar gosterir Ortalama bir agri uyarani bir bireyde yasami cekilmez yapabilirken baska birinde hafif bir yakinmayla gecistirilir Bazi bireylerde ise agriya yol acabilecek hicbir neden olmasa da agri yakinmalari vardir fantom agrilari psikosomatik agrilar gibi soyut agrilar Bir baska hasta grubunun batma yanma gibi yakinmalarla tanimladigi agri turleri periferik noropatilerin sonucudur Yangilarda ve doku zararlarinda saptanan somut agrilarin algilanmasinda 3 asama vardir a Agri reseptorlerinin uyarilmasi nociception b Agrinin algilanmasi c Agriya tepki ve veya agridan yakinma Agri reseptorleri mekanik travma cekme vb kimyasal yangi medyatorleri asidler alkaliler vb ve isi degisiklikleri sicak soguk gibi uyaranlara oldukca duyarlidir Reseptorlerce algilanan agri sensitif sinir lifleri araciligiyla beyne iletilir Agriyi algilayan beyin etkenden uzaklasmaya yonelik eylemi saglar Ornek elimize igne battigini varsayalim hemen elimizi ceker ve bekleriz Agri gecerse eylem tamamlanmis olur Agri gecmezse kurtulmak icin yeni girisimlerde bulunuruz agri kesici almak vb Yangi agrilarinda en onemli neden kininler histamin NO prostanoidler sitokinler ve buyume faktorleri gibi medyatorlerdir Kinin ailesinden bradikinin grubu ozellikle B tipi agri reseptorlerinin uyararak etkili olur TNF a IL 1 IL 6 IL 8 gibi sitokinler ile prostoglandinler ve buyume faktorleri agriya duyarliligi arttirir Sepsis ve Septik Sok Akut infeksiyon ozellikle Gram hastaliklarinda canli etkenlerin kan dolasimina girmesi sepsis ile birlikte cok sayida medyator devreye girer Interlokinler ile TNF a basta olmak uzere bircok sitokin ve baskaca medyatorler soka kadar gidebilen komplikasyonlara yol acabilir bkz Sepsis ve Septik sok Olgularin bir bolumunde yaygin trombus olusumu dissemine intravaskuler koagulasyon DIC nedeniyle fibrinojenin tuketilmesine bagli guclu kanama egilimi ortaya cikar Canli etkenlerin neden oldugu kronik yangilardaki akut alevlenmelerde de sepsis olusabilir Fonksiyonlarin bozulmasi Genellikle baglidir Ornegin lumeni pek genis olmayan yerler deki ulserler stenoz yapar mide ulserindeki pilor ve kardia stenozu gibi Plevra yapisikliklarinda solunum guclugu saptanir Kanama Kavern ve ulser gibi nekrozlu yangilardaki genis doku yikimi iceren lezyonlarda damarlar yirtilabilir diabrosis kanamasi Kanama bazan oldurucudur DIC tablosunun gelistigi olgularda yaygin kanamalar meydana gelir Amiloidozis Sekonder amiloidoz serum amiloid A proteinin vucutta cesitli dokularda tutulumu ile karakterize bir hastaliktir Doku yikimlarinin yogun oldugu kronik yangisal surecler sekonder amiloidozu ortaya cikarabilir Serum amiloid A proteinin duzeyi saglikli insanlarda duzeyi 3 mg litreyi gecmezken kronik yangilarda duzeyi 2000 mg litre seviyelerine cikabilir Fakat yogun yangisal surece sahip kronik hastalarda bile sadece 5 lik bir kesimde sekonder amiloidoz gelisir SAA proteinin tek basina yuksek olmasi hastaligin gelismesi icin yeterli bir kriter degildir Henuz kesfedilmemis birtakim genetik ve cevresel faktorler hastaligin patogenezinde rol oynamaktadir Serum amiloid A genetik altyapisi olan kronik hastalarda cesitli dokularla SAA etkileserek AA depositlerini meydana getirir Boylece AA amiloidozu sekonder amiloidoz AA depositlerinin birikimi olan hastalik olarak ortaya cikar Sekonder amiloidoza neden olan baslica kronik yangisal surecler sunlardir Romatoid Artrit Crohn Ankilozan Spondilit gibi romatolojik ve immunolojik bozukluklar Tuberkuloz Kronik Osteomiyelit Bronsiektazi gibi kronik enfeksiyonlar FMF Muckle Wells Sendromu TNF Reseptor Iliskili Periyodik Sendrom Ailesel Soguk Otoinflamatuar sendrom gibi periyodik ates sendromlari Cesitli kanser turleriKanserlesme Insan organizmasinda ortaya cikan kanserlerin bir bolumunun nedeni kronik yangilardir Kronik yangilarda kanser riskini ortaya cikaran baslica nedenler sunlardir Metaplazi kronik yangilarda ozgun epitel ortuleri cok katli yassi epitele degise bilir metaplazi Metaplazik epitelden karsinom cikma orani yuksektir kronik bronsitteki brons epiteli metaplazisinden gelisen brons karsinomu Metaplazi ve kanserlesme etyolojisi Suregen hucre proliferasyonu kronik yangida olusan doku defektlerinin kapatilmaya calisilmasi surecinde meydana gelen mutasyonlar ulseratif kolit kronik mide ulseri Serbest radikallerin metabolitleri genom zarari olusturan metabolitlerin nitrozamin belirmesi Bagisiklik sisteminin surekli uyarilmasi hucresel bagisiklik sistemini inhibe eden sitokinlerin uretimindeki artis Apoptozisin inhibisyonu kronik yangilarda hucre proliferasyonu artar apoptozis olgusu azalir Boylece mutasyon gosteren hucrelerin sayisi artar Angiogenezis kronik doku defektlerinin kapatilmasini desteklemek icin olusan yeni damarlar mutasyon gosteren hucreleri besler Immun Sistem ve RES Degisiklikleri Bolgesel lenf dugumlerinde reaktif hiperplazi saptanir germinatif merkezler cogalir ve genisler sinuslerde endotel hucresi proliferasyonu vardir Bakteri ya da toksinleri tum dolasima girerse etkisi de genellesir genel bir lenf dugumu buyumesi ve dalak buyumesi saptanir Sivisal bagisiklik sistemi uyarildigi surece antikor yapimi vardir Antikor yapiminin yuksek duzeylerde oldugu olgularda saptanir Kronik antikor yapimini izlenen hastaliklarda tuberkuloz lepra romatoid artrit amiloidoz gorulebilir Kan Tablosu Bulgulari Akut yangida ve kronik yangida farkli olabilir Lokositoz leukocytosis Akut bakteri infeksiyonlarinda ve genis doku yikimi olgularinda periferik kandaki notrofil polimorf sayisi artar Dolasimdaki notrofillerin bazilari immaturdur Makrofajlarin ve T lenfositlerinin urettigi ozgun proteinler colony stimulating factor ler kemik iligini uyararak lokosit uretimini arttirir Kemik iligindeki matur ve immatur notrofillerin periferik kana dokulmesinde nedenleri arasinda makrofaj kokenli medyatorler ilk sirada yer alir Bazi olgulardaki asiri lokositoz losemi izlenimi verebilir bu tur lokositozlar icin tanimi kullanilir Virus infeksiyonlarinda saptanan lokositozda periferik kandaki lenfosit sayisi artmistir Parazit infeksiyonlarinda ve alerji olgularinda ise eozinofil polimorf sayisi yuksektir eozinofili Lokositoz yapan onemli nedenler Fizyolojik nedenler ruhsal ve fiziksel yuklenme Infeksiyon hastaliklari Yaniklar Infarktlar Otoimmun hastaliklar Metabolik hastaliklar uremi gut eklampsi ketoasidoz Tumorler Akut eritrosit kaybi hemoliz kanama Lokopeni leukopenia Lokositozun tersini anlatir periferik kanda total lokosit sayisindaki azalmadir Kemik iligi inhibisyonunun sonucudur Bagisiklik sisteminin onemli duzeylerde gucsuzlestigi kronik yangilarda beslenme bozukluklarinda irradyasyon sonrasinda bazi ilaclarin uzun sureli kullanimi nedeniyle ve kanser olgularinda belirir Bazi bakteri salmonella brusella virus ve riketsiya infeksiyonlarinda da lokopeni gelisir Notropeni neutropenia Kandaki notrofil polimorf sayisinin azalmasidir Nedenleri Notrofil uretiminde azalma radyasyon ilaclar kemoterapi antihistaminikler antibiyotikler vd infeksiyon hastaliklari tuberkuloz tifo hepatit malarya sepsis beslenme bozukluklari anoreksi aclik folik asid eksikligi B12 eksikligi Notrofil yikiminda artma splenomegali otoimmun hastaliklar SLE anafilaksi kardiyopulmoner bypass Anemi anemia Malaryada clostridium ve mycoplasma infeksiyonlari ile kronik infeksiyonlarda en sik saptanan sonuclardan biridir genellikle normokromik normositik tiptedir Nekrozlu yangilardaki yineleyen kanamalar hipokromik mikrositik anemi lere yol acabilir Monositopeni monocytopenia Kandaki monosit sayisinin azalmasidir Nedenleri Akut infeksiyonlar Kortikosteroid tedavisi SplenektomiHipofiz Adrenal Aksi Etkilenmesi Cogu kronik yangi olgusunun gidisi hipotalamus hipofiz adrenal aksi tarafindan yonetilir Endokrin uclunun guclu cabasiyla uretilen anti inflamatuvar yapisi kronik yanginin surecini etkiler Surrenal korteksi islevlerinin yetersizligi prognozun kotulesmesine yol acar Oteki Degisiklikler Basagrilari eklem ve kas agrilari istahsizlik kilo kaybi yorgunluk libido kaybi vb bulgular ve cesitli sitokinlerin neden oldugu baslica bulgulardir Yangiyi etkileyen genel faktorlerYanginin olusmasi ve gidisi uzerinde degisiklik yapan cesitli faktorler vardir Hormonlar Yangi arttirici etkisi olanlara proflojistik hormonlar azalticilara da antiflojistik hormonlar denir Proflojistik hormonlar somatotrop hormon STH tireotrop hormon desoxycorticosteron acetate DCA veya DOCA Bu hormonlar eksudasyonu arttirir Yanginin iyilesme donemin de fibrositlerin gelismesi lif ve esas madde yapmasi damarlanma uzerinde arttirici etkileri vardir Bag dokusu ECM polimerizasyonu azaldigindan etke nin ve eksudanin doku icinde yayilmasi kolaylasir Antiflojistik hormonlar Adrenokortikotrop hormon ACTH kortizon hidrokortizon gibi Bunlar eksudasyonu ve granulasyon dokusu yapimini azaltirlar Eksudasyonun azalmasi bu hormonlarin kapiller permeabilitesini azalt masina baglidir yangili dokuda cok az serum fibrin ve lokosit gorulur Loko sitlerin marginasyonu diapedesisi ve emigrasyonu onlenir Granulasyon dokusunda fibroblast ECM ve yeni damar yapimina engel olunur ECM nin az uretilmesine karsin yuksek derecede polimerize olmasi etkenin ve eksudanin doku icinde yayilmasini onler RES bloke edilir Vucudun etkenlere karsi direnci azalir sepsis olasiligi artar Gerek yangi bolgesinde gerekse timus ve lenf bezlerinde plazmosit ler ve lenfositler azalir Ates duser Periferik kandaki lenfositler ve eozinofiller azalir Ilaclar Anti inflamatuvar ilaclarin buyuk bolumu lokositlerin islevlerini ve sayisini degistirerek yangi surecini etkiler Lokal anestetikler salisilatlar ve steroidler kemotaksis hizini keser Vitaminler C vitamini eksikliginde antikor yapimi bozulmaz Buna karsin kapil lerlerin bazal membranlarinda ve ECM yapisinda bozukluk vardir Kanamalar olur Yangi sinirlandirilamaz etken yayilir Notrofil polimorflarin fagositoz gucu azalir Riboflavin biotin pyridoxin eksikliginde antikor yapi mi azalir Protein Eksikligi Yetersiz protein alan hastalarda antikor yapimi azalir Nefrotik sendromda idrarla bol proteinle birlikte antikorlar cikar vu cudun direnci azalir Opsonin eksikliginde lokositlerin fagositoz yapmasi zorlasir Alkolizm Notrofil polimorf islevleri bozulur Folik asid ve B12 eksikligine bagli anemi nedeniyle hipoksik yansimalar gorulur Akciger infeksiyonlari gorece siktir Diabetes Mellitus Diabetlilerdeki yangilarda dokudaki lak tik asid ve seker niceligi gorece daha fazladir Sekerden zengin bir ortamda bakteriler daha kolay cogalir Diabette bobrek lezyonlari Kimmelstiel Wilson hastaligi sonucu opsoninler ve obur antikorlar idrarla atildigindan lokositlerin fagositoz gucu azalir infeksiyon lara direnc giderek ortadan kalkar Diabetiklerin notrofil polimorflarindaki islev bozukluklari prognozu etkiler Kan Hastaliklari Agir kan hastaliklarinda antikor yapimi da etkilenir Anemilerdeki oksijen eksikligi yangi hucrelerinin islevlerini olumsuz bicimde etkiler Agranulositozda fagositoz yapacak hucreler cok azaldigindan saprofitler bile agir nekrozlu yangi yapabilirler Losemi hastalarinin normal lokositleri cok azdir Dolasim Bozukluklari Organizmanin kendisini iyi savunabilmesi icin yangi sirasinda o bolgeye yeterince kan gelmesi ve bosalabilmesi gerekir Bu bakimdan damar hastalik lari ve genel dolasim bozukluklari yangi uzerinde olumsuz etki yapar Ornekler diabette yanginin daha agir olmasi ve genis nekrozlar mey dana gelmesinde ateroskleroz ve diabetik mikroangiopatinin onemli rolu vardir Genclere gore yaslilarda yanginin daha zor iyilesmesi baska faktor lerle birlikte ateroskleroza baglidir Varisli ekstremitelerde yanginin gidisi uzar ve iyilesmesi gecikir Etkenin Ozellikleri Etkenin cinsi etki suresi niceligi ve gucu yanginin tipi ve baska ozellik leri uzerinde degisiklik yapar Tumorler Kanserlerin buyuk bolumunde periferik kanda kemotaksisi inhibe eden maddelere rastlanir Kemoterapi ilaclarinin cogu kemik iliginde inhibisyona neden olur Infeksiyon Hastaliklari Tuberkuloz tifo hepatit malarya gibi infeksiyon hastaliklarinda ve sepsis olgularinda notrofil sayisi azalir Akut Apandisit Akut dermatit Akut infektif menenjit Akut tonsilit Prostat bezinin yangisinin histopatolojik gorunumu Mononukleer hucre infiltrasyonu Kaynakca VERTOSICK Jr Frank T Neden Canimiz Yanar p 125 a b Parakrama Chandrasoma Clive R Taylor ca 2005 Part A General Pathology Section II The Host Response to Injury Chapter 3 The Acute Inflammatory Response sub section Cardinal Clinical Signs Concise Pathology 3rd edition Computer file ed New York N Y McGraw Hill ISBN 0 8385 1499 5 OCLC 150148447 Retrieved 2008 11 05 a b Cotran Kumar Collins 1998 Robbins Pathologic Basis of Disease Philadelphia W B Saunders Company ISBN 0 7216 7335 X A Massage Therapist Guide to Pathology Ruth Werner 2009 A massage Therapist Guide to Pathology 4th ed Philadelphia PA and Baltimore MD Wolters Kluwer atfedilir Veteriner Genel Patoloji H ERER M Munir KIRAN M Kemal CIFTCI a b c d e Kumar V Abbas AK Aster JC Robbins and Cotran Pathologic Basis of Disease 9th edt Elsevier Saunders Philadelphia 2015 Ear T McDonald PP 2008 Cytokine generation promoter activation and oxidant independent NF kappaB activation in a transfectable human neutrophilic cellular model BMC Immunol 9 14 doi 10 1186 1471 2172 9 14 PMC 2322942 PMID 18405381 Riede Werner Color Atlas of Pathology Thieme 2004 p 202 Ravandi F Hoffman R Phagoctes In Postgraduate Haematology Hoffbrand AV Catovsky D Tuddenhanham EGD eds Blackwell Publishing Massachusets 5th edition 2005 277 302 Bagby GC Jr Leukopenia and leukocytosis In Cecil Textbook of Medicine Goldman L Ausiello D eds Saunders USA 22th edition 2004 979 990 Herring WB Smith LG Walker RI et al Hereditary neutrophilia Am J Med 1974 56 729 734 Dale DC Neutropenia and neutrophilia In Williams Hematology Lichtman MA Beutler E Kipps TJ et al eds McGraw Hill 7th edition USA 2006 907 919 a b Structure activity studies of AtPep1 a plant peptide signal involved in the innate immune response Peptides Volume 29 Issue 12 December 2008 Pages 2083 2089 http amigo geneontology org cgi bin amigo go cgi view details amp search constraint terms amp depth 0 amp query GO 0004252 amigo geneontology org cgi bin amigo go cgi view details amp search constraint terms amp depth 0 amp query GO 0008201 a b amigo geneontology org cgi bin amigo go cgi view details amp search constraint terms amp depth 0 amp query GO 0050832 Abbas AK ve ark Cells and Tissues of the Adaptive System Cellular and Molecular Immunology Int Edition 6th ed 2007 Weaver CT Harrington LE Mangan PR et al Th17 an effector CD4 T cell lineage with regulatory T cell ties Immunity 2006 24 677 88 CRUISE M J LEWIS E R Illustrated Dictionary of Immunology 3th edition p 388 Veteriner Hekimleri Terimleri Sozlugu s 1063 TDK yayinlari Clark RAF Cutaneous tissue repair basic biologic considerations J Am Acad Dermatol 1985 13 701 725 Leibovich SJ Ross R The role of the macrophage in wound repair a study with hydrocortisone and anti macrophage serum Am J Pathol 1975 78 71 100 CRUISE M J LEWIS E R Illustrated Dictionary of Immunology 3th edition p 395 Kuby J Immunology 1992 W H Freeman and Company 245 Immunology 5th ed Goldsby RA Kindt TJ Osborne BA Kuby J 2002 Moreland LW Scott SW Schiff MH Tindall EA Fleischmann RM et al 1997 Treatment of rheumatoid arthritis with a recombinant human TNF receptor p75 Fc fusion protein N Engl J Med 337 141 7 Ballegeer V Spitz B Kieckens L Moreau H Van Assche A Collen D Predictive value of incerased plasma levels of fibronectin in gestational hypertension Am J Obstct Gynecol 161 432 436 1989 Brubaker DB Ross MG Marinoff D The finction of plasma fib ronectin in preeclampsia Am J Obstet Gynecol 166 526 531 1992 Hynes RO Fibroncctins Sci Am 254 42 51 1986 Pussell BA Peake PW Brown MA Charlesworth JA Human fibronectin metabolism J Clin Invest 76 143 148 1985 Cheng CY Martin DE Leggett CG et al Fibronec tin enhances healing of excised wounds in rats Arch Dermatol 1988 124 221 225 Repesh LA Fitzgerald TJ Furcht LT Fibronection involvement in granulation tissue and wound heal ing in rabbits J Histochem Cytochem 1982 30 351 358 McGrotty YL Knottenbelt Ramsey IK Reid AWJ Eckersall PD 2003 Haptoglobin in a canine hospital population The Veterinary Record 152 562 564 Martinez Subiela S Tecles F ceron JJ 2003 Critical differences of acute phase proteins in canine samples the veterinary journal 166 233 237 Hayashi S Jimbo T Iguchi K Shimizu M Shimada T Nomura M Ishida Y Yamamoto S 2001 A comparison of the concentrations of C reaktive protein and 1 asit glycoprotein in the serum young and adult dogs with acute inflamation Veterinary Research Communications 25 117 126 Yamamoto S Tagata K Nagahata H Ishikawa Y Morimatsu M Naiki M 1996 solation of canine C reaktive protein and characterization of its properties Vet mmunol mmunopathol 30 329 339 Yamashita K Fujinaga T Miyamoto T Hagio T Izumisawa Y Kotani T 1996 Canina acute phase response Relationship betwen serum cytokine activity and acute phase protein in dogs J Vet Med Sci 56 487 492 Eckarsall PD 2000 Recent advances and future prospects for the use of acute phase proteins as marker of disease in animals Revue Med Vet 151 577 584 Yamamoto S Shida T Miyaji S Santsuka H Fujise H Mukawa K Fukukawa E Nagae T Naiki M 1993 Changes in serum C reactive protein levels in dogs with various disorders and surgical traumas Veterinary Research Communications 17 85 93 Otabe K Ito T Yamamoto S 2000 CRP measurement in canine serum follwing experimentallyinduced acute gastric mucosal injury Lan Anim 34 4 434 438 Zhang N Ahsan MH Purchio AF West DB 2005 Serum amyloid A luciferase transgenic mice response to sepsis acute arthritis and contact hypersensitivity and the effects of proteasome inhibition J Immunol 174 12 8125 34 PMID 15944321 Kluve Beckerman B Drumm ML Benson MD 1991 Nonexpression of the human serum amyloid A three SAA3 gene DNA Cell Biol 10 9 651 61 doi 10 1089 dna 1991 10 651 PMID 1755958 Trayhurn P Wood IS September 2004 Adipokines inflammation and the pleiotropic role of white adipose tissue Br J Nutr 92 3 347 55 doi 10 1079 BJN20041213 PMID 15469638 Illustrated Dictionary of Immunology second edition p532 a b c Tahsinoglu M Cologlu AS Erseven G Dishekimleri icin Genel Patoloji Altin Matbaacilik Istanbul 1981 a b c Goljan EF Rapid Review Pathology 5th edt Elsevier Philadelphia 2019Ayrica bakinizNekroz RejenerasyonKonuyla ilgili yayinlarVeteriner Genel Patoloji H ERER M Munir KIRAN M Kemal CIFTCI Temel Patoloji Basic Pathology Kumar Kotran Robbins Veteriner Genel Cerrahi E SAMSAR F AKIN Biyokimya Prof Dr N BAYSU Prof Dr N Baysu SOZBILIR s 584 Gillis S Williams DE 1998 Cytokine therapy lessons learned and future challenges Current Opinion in Immunology 10 501 3 Essential Immunology Roitt Delves 2001 Immunology Roitt Brostoff Male 1996 Cellular and Molecular Immunology Abbas Lichtman 2005 Immunology 5th ed Goldsby RA Kindt TJ Osborne BA Kuby J 2002 Color Atlas of Pathology Thieme Color Atlas of Immunology Thieme Veteriner Farmakoloji Ed Prof Dr S KAYA Rasyonel Tedavi Yonunden Tibbi Farmakoloji Prof Dr S Oguz Kayaalp Biochemistry Microbiology Pathology Pharmacology Francis J CHLAPOWSKI Muir s Textbook Of Pathology J R ANDERSON Robbins Review of Pathology Klatt Kumar General Pathology Martin Gwent LEWIS Thomas K BARTON Harrison s Principle of Internal Medicine 5th editionDis baglantilar 1 5 Ocak 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde 2 22 Temmuz 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde