Ruh, can ya da tin; din ve felsefede, insan varlığının fiziksel olmayan yönü ya da özü olarak tanımlanır ve genellikle bireysellikle eşanlamlı olarak ele alınır.Teolojide ruh kişinin tanrısallığa ortak olan kısmı olarak tanımlanır ve genellikle bedenin ölümünden sonra kişinin varlığını sürdüren kısmı olarak ele alınır.
Birçok kültür insan yaşamının ya da varlığının vücutla ilgili olmayan kaynağını ruh ile özdeş tutmuş ve birçok kültür tüm canlıları ruhlara dayandırmıştır. Tarih-öncesi halklarda bile vücut ile onu canlı kılan arasında bir ayrım yapıldığı görülmektedir. Birçok dini ve felsefi akımda, her canlının bir ögesi olan, var olması için fiziksel maddeye gereksinim duymayan, madde-dışı, algılanamaz, belirtileriyle kendini gösteren, aşkın, yaşama yeteneğine sahip, değişen ve gelişen, erekli bir öncül (kaynak) ya da bir güç olarak tanımlanan ruh, birçok dini ve felsefi akımda da sonsuz, yetenekler sahibi, insan davranışlarının motoru, hata (günah) ile sevap işleme yetisine sahip bir varlık ya da varlığın saklı yüzü olarak kabul edilir.
Bununla birlikte ruh kavramının kültürden kültüre, dinden dine, felsefeden felsefeye geniş ölçüde çeşitlilik gösterdiği görülmektedir. Çeşitli dinler ve filozoflar, ruhun doğası (yapısı), beden ile ilişkisi, kökeni ve ölümlü olup olmayışı konularındaki farklı görüşleriyle bir sürü teori ortaya koymuşlardır. Birçok dini ve felsefi gelenekte ruhun her canlı oluşumun içteki özünü içeren, kendine özgü bir varlık olduğu ve insanın temel ögesinin -beyninden veya organizmasının herhangi bir kısmından çok- ruh olduğu kabul edilir. Buna karşılık diğer bazı din ve felsefelerde ise ruhun beden ile kendisi arasında aracılık görevi görecek maddi bir elemanı bulunduğu kabul edilir. Ruh ile can kavramları arasında kimi kültür, din ve felsefelerde bir ayrım yapılmamış, kimilerinde ise bir ayrım yapılmış olmasına ve bu kavramları belirten iki ayrı ya da birkaç terim olmasına rağmen, söz konusu terimler, sık sık aynı kavramı belirtmek üzerine birbirlerinin yerine kullanılagelmişlerdir.
Ruhlar genellikle ölümsüz olarak kabul edilirler. Birçok inanışa göre ruh, enkarne olmadan (ete bürünme, doğma) önce de vardı. Maddeciliğin reddettiği ruh, Jean-Paul Sartre gibi bazı çağdaş yazar ve filozoflara göre “özden önce gelen varoluş”tur. Ölüm olayında bedenin hareket özelliklerini yitirmesi ruhun beden üzerindeki egemenliğini, açıkçası bedeni etkilemeyi bırakması olarak açıklanır. Ruh kavramı ölümden sonra yaşam kavramlarıyla yakından ilişkili olmakla birlikte, bu konudaki görüşler son derece çeşitlilik göstermektedir, özellikle bedenin ölümünden sonra ne olup bittiği konusunda. Halihazırda , genel kabule göre, konusu olan fiziksel evrenin dışında kaldığından, ruhun var olduğunu ya da var olmadığını ortaya koyamamaktadır. Psikoloji ekollerinin de ruh konusundaki görüş ve yöntemleri birbirinden farklı olup çeşitlilik göstermektedir.
Eski uygarlıklarda ruh kavramı
Bazı eski uygarlıklarda ruh kavramı konusunda benzerlikler ve ruh ile ilgili ortak bir anlayış bulunmaktadır. Bu ortak anlayış ruhun ya da “canın ölümsüzlüğü” olarak adlandırılabilir. Farklı uygarlıklarda rastlanan söz konusu benzerlikler, bu anlayışın toplumların birbirleriyle etkileşimleri yoluyla birbirlerine geçip yayıldığı fikrini doğurmaktadır. Fakat ana kaynağın yeri hakkındaki görüşler farklıdır.
Mezopotamya
Mezopotamyalılar'ın ölmüşlerinin mezarlarına yiyecek ve çeşitli eşyalar bıraktıkları bilinmektedir. Babil dininin öte-âlemi ve doğaüstü varlıklarını ilgilendiren kısmı tümüyle Sümerler'den alınmıştır.Sümer mitolojisine göre, “ölüler ülkesi”ne gidip dönebilen tek kişi Enkidu olmuştur. Böylece Enkidu yeniden yaşayanların dünyasına döndüğünde, yeryüzünde yaşayanlara ölüm ve “ölüler ülkesi” hakkında çeşitli aydınlatıcı bilgiler vermiştir. Mezopotamyalılar ölülerin ruhlarından kötü olanların yaşayanlara musallat olduğu ve onlara zarar verdikleri inancına sahiptiler. Ölülerin ruhları görülebilir ve işitilebilirdi. Bunun yanı sıra hami varlık adıyla bilinen yardımcı-koruyucu ruhlar da vardı. Babil'de her insanın bir koruyucu meleği ya da koruyucu ruhu bulunduğuna inanılırdı.
Eski Mısır
Herodot gibi kimi eski Yunan yazarlar eski Mısırlılar'ın ölümden sonraki yaşama ve ruh göçüne inandıklarını yazmışlardır. Eski Mısır geleneğine göre, ölen kimseyi bir yargılanma beklerdi. Bu yargılanmaya eski Yunancada psikostazi (psychostasis) ya da psikostasya (psychostasia) adı verilmiştir. Terim psikhe (yaşamsal unsur, nefes) ve statis (tartılma) sözcüklerinden türetilmiştir. Ölüm olayı ile bedenini terk edenlerin yargılanması olan psikostazide, kimileri ölümden sonraki vicdani hesaplaşma olgusunun sembolik öğelerle anlatımını görürler. Bu yargılanma sahnesinin betimlenmesine Mısır Ölüler Kitabı'nda ve birçok eski Mısır belge ve yazıtında karşılaşılır. Eski Mısır metinlerine göre, her ölü için söz konusu olacak “tartılma”, tanrıça Maat'ın "gerçeklik salonu" denilen salonunda gerçekleşir. Bu tartılma ve yargılanma sahnesi Mısır resimlerinde, bir terazinin gözünde ölünün vicdanı temsil eden kalbi, diğer kefesinde bir tüyün bulunduğu terazi ile simgelenir. Yeraltı âleminin sorumlusu ve "Ra'nın gözü" sayılan Maat'ın hiyeroglifi “gerçeklik, adalet ve doğruluğu” simgeleyen tüydür. Tanrı Tot ise sonuçları kaydetmektedir. Yürek suçlarla ağırlaşmamış olduğu takdirde tüyden hafif gelecekti. Bazı psikostazi simgelerinde yüreğin sınavdan başarıyla geçememesi durumunda başarısız ölüyü yutmak üzere terazinin yanıbaşında bekleyen Ammemet (Ammait, Ammit) adlı "ölü yiyici" bir yaratığın betimlenmiş olduğu görülür.
Eski Mısır geleneğinde ölüm olayı ile bedenlerini terk eden ruhların çeşitli ölüm-ötesi halleri ve öte-âlem anlamı Amenti (Amentet)terimiyle belirtilirdi. Mısırlılar, ölenin sonraki yaşamı için, ölü bedenin iyi korunması gerektiğini düşünüyorlardı. Bu nedenle kimi cesetleri mumyalamış ve firavunlarının ölü bedenlerini özenle saklamışlardır.
Eski Mısırlıların geleneğinde kişinin ruhsal varlığı çeşitli kısımlar halinde ele alınmış ve çeşitli terimlerle belirtilmiştir. Bu terimlerin ifade ettikleri anlamlardan bazıları hakkında ejiptologlar arasında tam anlamıyla bir düşünce birliği oluşmamıştır. Eski Mısır geleneğinde insan varlığının çeşitli kısımlarını belirten terimlerden bazıları ve belirttikleri anlamlar şunlardır:
- Ha (bazen çoğulu haw): Jat olarak da yazılır. Kişinin fiziksel beden (etten) kısmıdır. Daha çok memelilerin vücudu için kullanılan bir terimdir.
- Ib: Ab olarak da yazılır. Ruhsal varlığın düşünce ve coşkularla ilgili unsurudur, kalp sembolüyle simgelenir.
- Ka: Yaşamın ölümsüz ve evrensel öğesinin bir parçasıdır. Geleneklerdeki “evrensel yaşam gücü” kavramına, Teozofi'deki esîrî -astral beden kavramına ve Deneysel Spiritüalizm'deki perispri kavramına yakın bir anlam içerir. Kişi geliştikçe ka'sı da gelişir. Kişinin ölüm olayında bedenini terk eden kısımdır. Resimlerde insan başlı bir kuş olarak, hiyeroglif yazıda ise bir anlam belirtecek şekilde iki açık kol biçiminde belirtilir.
- Ba: Batı'daki “can” (İng. soul) kavramına yakın bir anlam içerir. Aynı zamanda kişiyi kendisi kılan öğedir, yani bireysel kişiliktir. Bedenin ölümünden sonra varlığını sürdüren bu unsur, kimi zaman insan başlı şahinle, kimi zaman düz gagalı tepesiz (sorguçsuz) bir kuş olarak betimlenir.
- Ren: Kişinin adını gösteren kısım ya da öğedir.
- Sheut: Shuyt ya da khaibit olarak da yazılır. Kişinin kesinlikle var olan “gölge”sidir. Siyaha boyanmış küçük bir insan figürüyle betimlenir .
- Aj: Işığa bağlı olan öğedir r.Tepeli ibis kuşuyla betimlenir.
- Sekem: Sekhem olarak da yazılır. Kişide Tanrısal Yeti'nin ve Tanrısal Güç'ün oluşmasıdır. İnisiyasyonla ve büyük çabalar sonucunda elde edilebilir.Ancak tanrıların gücünü yeryüzünde elde etmiş olanlara verilir.
- Khu: Akh, akhu, ikhu ya da sahu olarak da yazılır. Ölen kişinin ka ve ba'sının birleşimidir. Varlığın eski biçimine dönüşü söz konusudur. Ka, khu ve ba bir bütündür. Khu ölümden sonra kasının içine geri döner. Evrende düzeni sağlayan khudur.
- Sekhu: Khat olarak da yazılır. Kişinin fiziksel kalıntılarını belirtir.
Eski İran
Bünyesinde gerek Orta-Asya, gerekse Mezopotamya'dan alınmış kültürel öğeleri barındırmış antik İran'da bölgenin geleneklerine damgasını vurmuş en önemli dini öğreti M.Ö. 7. yüzyılda ortaya çıkan Zerdüştlük olmuştur. Antik İran geleneklerinde insan varlığı şu öğelerden oluşuyordu:
- Tanū: Fiziksel beden.
- Ahu: Canlandırıcı güç.
- Vyāna: Yaşam soluğu.
- Manah: Bilinç ya da ruh.
- Ruvan (Avestan urvan):Can.
- Fravarti (Avestan fravaşi): Koruyucu ruh ya da koruyucu melek. Bu, kişinin bir öğesi olmaktan çok, kişiye yaşamı boyunca yardımcı olan hami varlıktı.
- Dianā (Avestan daēnā): Ruhsal duble.
Ölüm sonrası yargılanmanın önem taşıdığı Zerdüştlük inancında kişinin dünya yaşamında yaptıklarından sorumlu tutulan ruvan'dı; dolayısıyla gelecek yaşamında ödül veya ceza ile karşılaşacak olan da ruhsal varlığın bu öğesiydi. Zerdüştlüğün kutsal metinlerinde şöyle denir: “Adil kişinin canı ölümsüzlük içinde hep sevinçli olacak, fakat yalancı canı kesinlikle işkence görecek. Ahura Mazda (Bilge Tanrı) bu yasaları kendi egemen yetkisiyle takdir etmiştir.” Zerdüştcülük öncesi dönemde de İran'daki eski kabileler, ölmüşlerine ilgi gösterir, onlara büyük olasılıkla yeraltı dünyasında kullanmaları için çeşitli objeler sunarlardı.
Eski Yunan ve Roma
Eski Yunan geleneğinde İlyada'nın yazıldığı zamanlarda, psyche Latince'deki animagibi, “soluk” anlamına geliyordu. Ruh kavramı da phrenes sözcüğüyle belirtiliyordu. Yunanlar zamanla ruh dedikleri olgunun farklı kısımları, farklı prensipleri ve farklı güç ya da yetileri olduğunu düşünerek bunlar arasında ayrım yapmaya ve ruhun bu içsel olan özelliklerinin farklı adlarla adlandırmaya başladılar. Pisagor'un öğretisinde psişe (psyche) "yaşamsal güç"e ve duyumsal duyarlılığa, nous ise bilinçsel (entelektüel) yeteneğe karşılık geliyordu. Platon'un öğretisinde de bu anlayışa paralellik görülür. Aristo ise bir ayrım yaparak, nous'u aktif bilincin pasif bilinci olarak kabul etmiştir ki, bu kavram sonradan yapılan yorumlarda Logos'a ya da Tanrı'ya özdeş kabul edilmiştir.
“Semavi alemdeki saf soluk olarak belirtilen ve Tanrısal ortamda (cennette) yaşamaya çağrılacak” bir ruh kavramını dile getiren pneuma kavramı ancak Teolojik eğilimli edebiyatın görünmesiyle başlamıştır. Pneuma Romalılar'da spiritustu. Pneuma'nın doğasında var olan ateş, dünyevi bir yanmayla ilgili olmayan, esîrin saf ateşi olarak kabul edilirdi. Hava ve yaşamsal ısının karışımı gibi görülen pneuma sık sık esîrin saf ateşi ile özdeş tutulmuş veya onunla ilgili görülmüştür. Örneğin Aristo'nun kabul ettiği sistemdeki “evrenin canı” bu saf, esîrî (aether) ateştir. Fakat evrenin tek bir canlı varlığa indirgenmesi fikrinin kaynağı muhtemelen Pisagor'du. Bu fikir Platon aracılığıyla Stoacılar'a da geçmiştir. Antik Çağ'da ruhçu felsefeyi işlemiş filozoflar arasında Anaximenes, Pisagor, Empedokles, Herakleitos, Sokrates, Platon sayılabilir.
Homeros'a göre insan varlığının iki canı vardı; bunlar thumos ve psychè idi.
- Thumos (« can-kan ») Homeros'un yazılarında, kan ve solukla ilişkilendirilir. İnsan varlığının yaşamsal kapasitesini, tam olarak kişinin dış âlemle etkileşim kapasitesini belirtir. Arzu etmeye, davranmaya, kişinin kendini dış âlemde belirtmesine iten öğedirr. İnsan iyice bunaldığı anlarda thumos'u ile diyalog kurabilir. Bazı organlarda oturur ve ölümden sonra ortadan kaybolur (bedeni terk eder). '.
- Psyche (« can-nefes ») kavramı ise, Homeros'un yazılarında, uyku, baygınlık ve ölüm kavramlarıyla ilişkilendirilir. İnsandaki tanrısal kıvılcım o olmamakla birlikte, tanrısal kıvılcımın gölgesidir (skia), duyarlı bir yapıya sahiptir. İnsanlar ile ölümsüz tanrılar arasındaki önemli bir farktır (eski Yunan geleneğine göre ilahların gölgesi olmaz). Homeros'a göre, insan bayıldığında psyche bedenden ayrılıyordu. Ölüm olayında ise psyche bedenden ayrılıp, bedenin gölgesi biçiminde yeraltı âlemine (Hades'e) gidiyordu. Ölümden sonra kim olduğunu unutsa da, varlığını Hades'te (eski Yunan cehennemi) sürdürüyordu. Ölülerin psycheleri yaşayan insanlara öyle çok benziyordu ki, Achilleus kendisine görünüp konuşan ölü Patroklos'un psychesine sarılmayı denemiş ama başaramamıştı.
Orfe'nin öğretisinde ise psyche insan varlığının ulu ve tanrısal kısmı olan candır, ölümsüzdür, fiziksel bedende olduğunda (cismani dünyada yaşarken) acı çeker ve kendisini özgür kılacak kurtuluş yolunda ilerler. M.Ö. 5. yüzyılda ortaya çıkan, Orfik Misterler Orfizm olarak bilinen dini akımda ruh göçünün ilke edinildiği görülmektedir. Kimilerince Orfe'nin kurucusu olduğu ileri sürülen bu dini akımda insanın hem tanrısal ve göksel hem de düşmancıl ya sapkınca etkiler altında olduğu kabul ediliyordu. Bu dinde amaç, tamamiyle tanrısal duruma gelmekti; bu da Titanlarla simgelenen dünyevi, fiziksel tutkuları, bedensel istekleri yenerek kurtuluşa varmak ve dünyadaki doğum-ölüm çevriminden kurtularak dünyada bir daha doğmamakla olanaklıydı.
M.Ö. 6. yüzyılda, Mısır ve Babil'de bulunmuş Pisagor İtalya ve Yunanistan'da ruhla ilgili eski kavramları geliştirmiştir. Pisagor ve izleyicileri ruh göçü öğretisini savunuyorlardı. Pisagor'un bu ruh göçü görüşünü M.Ö. 583 doğumlu Syros'lu Pherekydes'den ya da Mısır'da aldığı eğitimden edindiği ileri sürülür. Bu ruh göçü öğretisinde ruha bir özerklik yöneltilmişti. Bu öğretiye göre amaç, ölümsüz olan ruhu, ruh için bir hapishane sayılan bedenin tutsağı olmaktan kurtarmaktı. Dünyada bedenlenen ruhların gelişim ereği, sonuçları yaşanılacak yanılgılarda.arınarak, tanrılar âlemine girmeye pay elde etmek ve böylece tanrılar evrenine erişerek yeniden tanrısal yapıdaki ilk durumuna dönüşünü edinmekti. Pisagor'un ruh göçüne ilişkin görüşü, sonradan, Pisagorcu derneklerden ve Eleusis Gizemleri toplululuklarından düşünceler edinmiş olduğu bilinen olan ünlü filozof Platon tarafından da belirtilmiştir. Buna karşılık Platon'un öğrencisi Aristo öğretmeninin ruh ve beden ikilemine karşı çıkmış, ruh ve bedenin madde evreninde asla ayrıştırılamayacağını, ikisinin de aynı varlığın değişik veçheleri olduğu düşüncesini savunmuştur.
Empedokles ve Herakleitos ruhu ateşe benzetmişlerdir. Ruh göçü fikri bu filozoflarda da bulunur. Bunlar ruh göçü görüşünü, ruh göçü kavramındaki gibi değil, ruhun gitgide daha gelişmiş vücutlarda bedenlenmesi (sıra ile bitki, hayvan ve insan basamaklarından geçmesi) şeklinde kabul etmişlerdir.
Epikür'e göre, can fizikselleşmiş ve ölümlü duruma gelmiştir. O, vücuttaki bir atom yayılımıdır. Platon ve Aristo'ya karşı olarak, canın evrensel bir bütünün, yani Tanrısal Can'ın bir parçası olduğunu kabul etmeyen Epikür'e göre, tanrılar beşeri şeylerle uğraşmazlar.
Stoacılık'ta “tüm evren oluşan bütün” bir bedendir. Bu beden kavramı çağdaş kabullerimizde alışık olmadığımız bir kavramdır. Stoacı kabulde ruh bir tür soluk (“pneuma”) olarak belirtilir. Ruh bir alev ya da ateştir, daha doğrusu aslında tanrısal soluğun bir parçası olan, ateşten bir soluktur.
Aristoxenus'a göre, can, şarkıdaki ve lirle oluşturulan müzikteki armoniyi andırır şekilde, bir tür bedensel nabız atışlarıdır. Doğası ve düzeni nedeniyle vücuttan, şarkılardaki makamlara (tonlara) benzer bir devinimsel gam yayınlanmaktadır. Bu görüş ile Pisagor'un öğretisindeki “kürelerin müziği” adıyla bilinen “kürelerin armonisi” önermesi arasında bir benzerlik ya da paralellik olduğu söylenebilir. (Pisagor'un bu önermesinde dokuz kozmik siferin, hareketleriyle, algılayamadığımız, uyumlu bir ses oluşturduğu öne sürülür.)
Filozoflarda ruh kavramı
Sokrat ve Platon
Sokrat'a göre insan ruhu görünmez ve ölümsüzdü, bedeni gönderen ve yöneten ruhtu. Düşüncelerinin esin kaynağının kendi Daimon'u olduğunu bildiren Sokrat, vicdan ya da vicdan sesi anlamını bir başka terimle, Daimon'un bakışımı anlamındaki daimonion terimiyle belirtirdi. Sokrat'a göre evren, şans eseri değil, ussal bir düzene göre kurulmuştu.
Öğretmeni Sokratın sözlerini kaynak olarak kullanan Platon ruhu kişinin özü, nasıl davranacağımıza karar veren varlık olarak kabul etmiştir. O, bu özü, varlığımızın cismani olmayan (cisimler evreninde yer işgal etmeyen) ve sonsuz yönü olarak ele almıştır. Çünkü Platon'a göre, bedenler ölse de ruh yeni bedenlerde sürekli olarak yeniden doğmaktadır (reenkarnasyon). Platon ruhu üçlü bir yapıda ya da üç özellikli olarak ele almıştır:
- Logos ya da nous (düşünce, ruhun bilinçsel, ussal etkinlik kısmı ya da özelliği). Ölümsüz olan, ruhun bu kısmıdır. Platon bu bilgiyi Phèdre adlı eserinin “arabacı ve hayvanı koşma” mitinde açıklar.
- Thumos ya da thymos (ruhun coşkularla ilgili etkinlik kısmı ya da coşku özelliği, erillik)
- Eros ya da epithumia (ruhun düşük düzeye özgü iştah, tutku, istek ve arzularla ilgili etkinlik kısmı ya da özelliği, dişillik)
Bu üçünden her birinin, ruhun dengeli ve huzurlu olmasında bir fonksiyonu vardır. Bu üçlemede bilinç ve usla özdeş tutulan logos, “tutku ve ruh atları”nı dengeli bir şekilde süren “iki atlı at arabası” sürücüsüne benzetilir; usun galip gelmesini ve dengenin en üst düzeyde olmasını sağlar. Thymos coşku güdülerimizi içerir, bizi cesaret ile şan ve onur eylemlerine yönlendiren odur. Kontrolsüz bırakıldığında bizi hubris'e (en tehlikeli hatalara) yönlendirir. Eros ise insanları temel bedensel gereksinimlerinin ötesindeki arayışlara iten hırslarla özdeştir. Tutkularımızın bize egemen olduğu vakit bizi aşırı zevk tutkunu durumuna getirir ki, bu da çeşitli biçimler altında aşırı zevke dalmamızla sonuçlanır. (Eski Yunan düşüncesinde bu, ilkel bir vahşilik biçimi kabul edilirdi.)
Platon'a göre önceden “idealar evreninde”nde tanrılarla birlikte bulunan ruh ya da can, yeryüzünde doğmakla o evrenden fiziksel evrene düşmüş bir yaratık konumundandır. Platon'un ruh göçü kavramına göre, ruhlar, gelişim düzeylerine bağlı olarak, bedenin ölümünden sonra ya idealar evrenine dahil olurlar ya da gereken gelişim düzeyini elde edene kadar yeniden yeryüzünde yeni bedenlerde doğmaya devam ederler. Platoncular ruhları tanrılara benzetmekle birlikte değişim gösterdiğini kabul ederler.
Hermetizm'i açıklayan kitaplardan biri olan Corpus Hermeticum'a göre, psyche beden içinde, nous psyche içinde, logos da nous içinde bulunur.
Aristo
Platon'dan sonra, Aristo da ruhu varlığın özü olarak tanımlamış olmakla birlikte, Platon'dan ve dinsel geleneklerden farklı olarak, canın ayrı bir varlık (antite, cevher) oluşuna karşı çıkmıştır. Birçok filozofun yanı sıra, öğretmeni Platon'a da karşı çıkan Aristo'ya göre ruh ve bedeni iki ayrı gerçeklik olarak değil, tek bir cevher olarak ele almak gerekir. Bu cevher, madde olarak bedene (-ki o enerji halindedir-), biçim olarak ruha (-ki o eylem halindedir-) sahiptir. Aristo'nun görüşüne göre, can; ancak canlı bir vücudun gerçekliği olduğundan, ölümsüz olamazdı. Aristo, Latince adı De Anima olan Perì Psūchês ("Can Üzerine") adlı çalışmasında can kavramı hakkındaki görüşlerini ayrıntılı olarak açıklamıştır. Fakat Aristo'nun insan ruhunun ölümlü olup olmadığına ilişkin görüşleri hakkında tartışma hâlen sürmektedir. Çünkü Aristo bu eserinin sonlarında insan ruhunun bir parçası olarak kabul ettiği “zeka”,”akıl” ya da “zihin”in (İn. intellect) bedenden ayrı tutulabilir ve ebedi olduğunu açıklamıştır.
Aristo ruhu maddeden ayrıştırılamaz olarak görmekle birlikte, ortaya koyduğu ruh kavramı günümüzde tam olarak anlaşılmış değildir. Ayrıca, Aristo'cu akıl ya da zihin (İn. intellect) doktrini antik çağın geç dönemlerinde Platonculuk ile bağdaştırılmaya çalışılmıştır. Aristo'nun ruh kavramında ruh, kimi yorumlara göre, vejetatif, hissî ve zihnî olarak üç kısımlı ve aşamalı biçimde ele alınır, kimi yorumlara göre de ruh, dört kısımlıdır ya da dört güce sahiptir: Bunlardan “akli taraf”ta yer alanlar hesap kısmı (gücü) ve ilim kısmıdır (gücü) ki, karar alırken bunlar kullanılır. “Akli olmayan taraf”ta yer alanlar ise istek kısmı (gücü) ve irade-dışı kısmıdır ki, ihtiyaçlarımızın belirlenmesinden bunlar sorumludur.
İbni Sina
Aristo'yu izleyen İslam filozof ve hekimlerinden İbni Sina ve İbni el Nefis (Ibn al-Nafis), ruh hakkında Aristo'nunkinden farklı bir teori ortaya koymuşlar, ruh (İn. spirit) ve can (İn. soul) arasında bir ayrım yapmışlardır. Özellikle İbni Sina'nın ruhun doğası hakkındaki öğretisi Skolastikler üzerinde bir hayli etkili olmuştur. İbni Sina'ya göre ruh bedenden ayrı bir manevi cevherdir, bedeni bir alet olarak kullanır. İbni Sina'nın ruhun maddi bedenden ayrı, manevi bir cevher olduğunu ve kişinin kendini idrakini göstermek üzere verdiği ünlü örnek, “insan-ı tair” (uçan insan) adıyla bilinmekte olup Orta Çağ'da tüm Batı'da kullanılmıştır. Bu örnekte, okuyucularından, kendilerini hiçbir duyumsal temas olmaksızın, tüm duyumlardan yalıtılmış halde, gökte (havada) asılı olarak tasavvur etmelerini ister: Bu durumdaki kişi hiçbir maddi temas olmadığı halde hâlen kendini idrak etmektedir. Şu halde nefsin (zât) maddeye, yani herhangi bir fiziksel eşyaya bağlı olması fikri mantıklı değildir ve ruh tek başına bir cevherdir. (Burada “ben dünyanın yoğun-kaba maddesinde olmasam da varım” kavramı işlenir.) İbni Sina'nın yaptığı bu "düşünme yoluyla kanıtlama" çalışması daha sonra René Descartes tarafından daha basitleştirilerek, epistemolojik terimlerle şöyle ifade edilmiştir: “Kendimi dışımdaki varsayılan tüm eşyadan soyutlayabilirim, fakat kendi şuurumdan asla (soyutlayamam).”
İbni Sina'ya ve kendisinin de dahil olduğu Neo-Platoncular'a göre, ruhun ölümsüz oluşu bir amaç değil, doğasının bir gereği ve sonucudur. İbni Sina, On Sefirot'a benzer tarzdaki, “On zeka” (les Dix intelligences) adıyla bilinen varsayımında yaratılışın intişar (emanasyon) tarzındaki gerçekleşmesine ve melekler hiyerarşisine değinir. Vahyi konuşmadan ziyade bir sezgisel irtibat olarak gören İbni Sina'ya göre, vahiy, ilham, "haberci rüya" ve "durugörü kehanetleri" ilahî hikmetin cüzleridir.
Thomas Aquinas
Aristo ve İbni Sina'yı izleyen Hristiyan filozof ve teoloğu Thomas Aquinas ruhu vücudun ilk prensibi (kaynağı) olarak kabul eder. Epistomolojik teorisi, zeka sahibi ruhun tüm maddi şeyleri biliyor oluşu ve kendisinde hiçbir maddi unsur olmayan ruhun kesinlikle cismani olmayışı üzerine kuruludur. Vücuttan ayrı olması nedeniyle de, ruhun varlığı vücuda bağlı değildir, yani varlığını fiziksel beden olmasa da sürdürür. İnsan varlığının akla sahip ruhu var olduğuna ve maddeden oluşmadığına göre, hiçbir doğal süreçle yok edilemez. Thomas Aquinas ayrıntılı Aristo'cu teorisini ve ruhun ölümsüzlüğüne ilişkin tüm iddialarını “Summa Theologica” adındaki ünlü çalışmasının “Question 75” bölümünde açıklamıştır. Thomas Aquinas'a göre biri maddi, diğeri maddi olmayan iki unsurdan oluşan insan varlığı, bir yandan tümüyle maddeye dalmış durumda olup zaman ve mekânın yasalarına tâbidir, bir yandan da hiç maddi olmayıp, aklı vasıtasıyla zaman ve mekâna hükmedebilir.
Skolastiklere, özellikle Thomas Aquinas'ın izleyicilerince benimsenen Thomist düşünceye göre, insan ruhu faaliyeti bakımından üç kısımda ele alınabilir:
- Vejetatif kısım: Üreme ve beslenme faaliyetlerini sevk ve idare eden, en kaba kısımdır.
- Duyu organlarını düzenleyen duyumsal kısım.
- Bilgi (intellectus) ve sevgiyle ilgili yüksek işlemlere bağlı olan akli kısım.
Geç Batı düşüncesinde ruh kavramı
Tarihsel süreç boyunca ruh kavramını açıklama konusunda çeşitli girişimlerde bulunulmuştur. Felsefi idealizmin düalist açıklaması, gnostik açıklama ve varoluşçu açıklama bunlardan yalnızca bazılarıdır. Antik çağın maddecilerine göre ruh, canın akli kısmıdır. 17. ve 18. yüzyıl maddecileri (Hobbes, Locke,La Mettrie) ise ruhu yalnızca duyumsal bilginin bir çeşidi olarak kabul etmişlerdir. Diyalektik materyalizm ruhsallığı duyumlar bütünü olarak da görmemiş ve maddeden bağımsız bir ruhu kabul etmemiştir.
Batı düşüncesinde ruh kavramı hakkındaki görüşlerde ruh ve beden düalitesinin vurgulandığı görülür. Plotinus'un görüşünde olduğu gibi, kimi görüşlerde ruh ancak sezgisel olarak kavranabilecek akıl-ötesi bir prensiptir (kaynak). Birçok dinsel görüşte de ruh, doğaüstü yani maddi doğanın ötesindeki bir öz olarak kabul edilir. Klasik Alman felsefesinde de ruhun aktif özelliği bireysel şuur etkinliği olarak kabul edilir. Ruhu ilk prensip olarak kabul eden Hegel de, ruhu zihin olarak gerçekleşen bireysel şuurla ilgili görmüş ve "mutlak bilgi"nin peşinde koşan bir varlık olarak kabul etmiştir. Ruhu teori ve pratik faaliyetleri açısından da ele alan Hegel'e göre, ruh kendini bilme sürecinde maddi doğayı aşarak kendisine (zâtına) kadar yükselir.
Aşağıda, Batı düşüncesini biçimlendirmiş, 16. yüzyıl ile 20. yüzyıl arasında yaşamış, tanınmış isimlerden bazılarının ruh kavramı hakkındaki görüşleri tek cümleye indirgenerek verilmiştir:
- Descartes ruhu “eşyanın zıddı olan düşünen şey” olarak tanımlar.
- Spinoza ruhtan “ilahî cevherin özellik ve tarzı” olarak söz eder.
- Leibnitz ruha “kendi içine kapalı monad (teklik) alevi” adını verir.
- Lessing ruhu “sonsuz soluk” olarak ifade eder.
- Kant ruhu “mutlak olanı idrak etmenin imkânsızlığı”yla niteler.
- Fichte ruhu “bilgi ve fiil” olarak ifade eder.
- Hegel ruhu “fikrin (idea) gelişiminin kendisi” olduğunu söyler.
- Schelling ruhu “mistik kudret” olarak tanımlar.
- Nietzsche ruhu “kudretin iradesi” olarak ifade eder.
- Freud ruhu ego ile süperego arasındaki fark olarak belirtir.
- Jaspers ruhu varoluşla tanımlar.
- Heidegger ruhu “orada olmak” olarak ifade eder.
- Bloch “geleceğin kökenindeki gerçekleşme” olarak ifade eder.
İnsanın üçlü yapısı
Eski Mısırlılar ve Çinliler insanın ruhsal varlığının, kimi Şamanist topluluklarda da görüldüğü gibi, esas olarak iki kısımlı olduğunu kabul etmişlerdir. İnsanın ruhsal varlığını iki kısımlı (biri diğerine aracılık yapar) olarak ele alan kültürlerde, dolayısıyla, vücut da söz konusu olduğunda, insan varlığının üçlü bir yapıda ele alındığı görülmektedir. Örneğin bazı eski Yunan filozofları da insan varlığını böyle üçlü bir yapıda ele almışlardır: Nous (ruh, zihin), (“nefes" anlamına gelen, günümüzde psişe terimiyle de belirtilen yaşamsal unsur, psikhos ya da psikhe) ve soma (vücut). Bu üçleme Latincede spiritus, (ya da anima) ve corpus biçimini almıştır. Deneysel Spiritüalizm'de ya da Spiritizm'de ise insan varlığının üçlü yapısı ruh (Fr. esprit), perispri (Fr. perisprit) ve beden (Fr. corps) olarak kabul edilmiştir. İnsan varlığının üçlü bir yapıya sahip olduğu kabul edilen geleneklerden bazıları şunlardır:
- Okültizm geleneğinde ruh–astral beden–fiziksel beden.
- Grek geleneğinde nous-psikhe (psikhos/anemos)-soma.
- Roma geleneğinde spiritus-animus (anima)-corpus.
- Kuzey Afrika geleneğinde ruh-nefes-vücut.
- Çin geleneğinde ch'i (qi) - shen (hun/po) - ching (jing)
- Sâbiîlik geleneğinde nişimta-ruha-pagria.
Çeşitli geleneklerde de insan varlığını oluşturan bu üç unsura denk gelecek şekilde üç ortam, âlem ya da “plan” biçiminde üçlü bir ayrımın yapıldığı görülmektedir. Bu üçlü sınıflandırmaya geleneklerden şu örnekler verilebilir:
- Hindu geleneğinde tribuvana: Bu (yeryüzü)-Buvas (süptil “plan”ı temsil eden atmosfer)-Svar (tezahürler-ötesi “plan”ı temsil eden Gök).
- Şamanizm geleneğinde Yer-Yeraltı-Gök.
- Kelt geleneğinde yeryüzü-ölenlerin bulunduğu yeraltı-zamanın ve mekânın dışındaki âlem Sid.
- Kuzey Amerika Kızılderililerinin geleneğinde insanlar âlemi-ölüler âlemi-yukarı âlem.
- Grek geleneğinde yeryüzü-yeraltı âlemi (Hades)-Olimpos.
Ruh ile can
Ruh ile can kavramları arasında kimi kültür, din ve felsefelerde bir ayrım yapılmamış, kimilerinde ise bir ayrım yapılmış olmasına ve bu kavramları belirten iki ayrı ya da birkaç terim olmasına rağmen, söz konusu terimler, çeşitli nedenlerle (aralarındaki farkın muğlak bir mesele olması veya farkı bilmeyenlerce aynı anlamda kullanılması vs.) sık sık aynı kavramı belirtmek üzerine birbirlerinin yerine kullanılagelmişlerdir. Can terimi kimi görüşlerde yalnızca insanlar için ve Aristo'nun görüşünde olduğu gibi, zihinsel etkinliklerle (örneğin düşünce) ilgili olarak kullanılırken, kimi görüşlerde de bir canlıyı cansızdan ayıran özelliklerle nitelendiğinden, tüm canlılar için kullanılır. İnsan varlığını üçlü bir yapıda ele alan kimi görüşlerde ise ruh ile madde (fiziksel beden) arasında “yarı maddi” üçüncü bir unsurun bulunduğu varsayılır. Ruh ise genellikle öznel (sübjektif) bir varlık olarak ele alınır, kişisellik, bireysellik gösterir.
Pavlus'un ruh (pneuma), can (psyche) ve beden (soma) şeklinde üçlü bir ayrım yaptığı görülür. Pavlus'un Selanikliler'e Birinci Mektup'ta ve Korintoslular'a Birinci Mektup'ta (15/44) yazdıklarına bakılırsa, insan varlığının en ulvi, en yüksek kısmı ruhtur; fakat ruhun beden üzerindeki etkisi psyche aracılığıyla olmaktadır.
İlk konsil olan İznik konsili (M.S.325) sırasında erkeğin canı kadar ilahî bir doğası olmamakla birlikte kadının da bir canı olduğu kabul edilmiştir. Önceleri ruh (Fr. l'esprit) düşünceye, can (Fr. l'âme) da hislere bağlanıyordu. 11. canon'da insanın iki canı olduğundan sözediliyordu. 869 yılında İstanbul'da toplanan konsilde 11. canon'dan ruhun iptal edilmesi (çıkarılması) kararı alındı; bununla birlikte canın ruhsal bir kısmı olduğu kabul edilmişti. Ruh ile can arasındaki kavram karışıklığı da bu dönemde başlamıştır. Böylece ruh, can ve beden üçlemesi can ve beden ikilemine indirgenmiş oldu ve “ruh ile beden arasında dengeleyici ve uyum sağlayıcı can” anlayışı terk edilerek, bedenle zıtlık gösteren can ya da ruh anlayışıyla ifade edilen düalist anlayışa geçildi.
İstanbul patriği Fotios'a muhalif olanlar, onu insanın iki canı olduğunu ileri sürme konusunda yalancılıkla suçladılar. Fotios görevden alındı ve daha sonra görevi tekrar kendisine iade edildi. Fotios 879-880'de İstanbul'da bir konsil düzenledi ve bu konsil toplantısında 869'da alınmış kararlar iptal edildi. Roma, önceleri bu konsili tanımış ve Papa, Fotios'la iyi ilişkilerini sürdürmüşse de, Katolik ve Ortodoks kiliselerinin yol ayrımından sonra bu konsil Roma tarafından tanınan konsiller listesinde yer almamıştır.
Yine de, günümüzde bazı Hristiyanlar insanın beden (eski Yunancada soma), can (psyche) ve ruh (pneuma) şeklinde üçlü bir yapıda olduğunu kabul ederler. Bununla birlikte Kitab-ı Mukaddes üzerinde çalışmalarda bulunan modern ulemanın çoğu kitaptan yaptıkları pek çok alıntıda bu iki terimi birbirinin yerine kullanmakta ve böylece üçlü yapıyı ruh ve beden şeklinde ikili yapıya indirgemektedirler.
Dinsel görüş ve inanışlarda ruh kavramı
Dinsel görüş ve inanışlarda genellikle, insanın bedeninde onu yaşatan bir ruhun bulunduğu kabul edilir. İstisnalar olmakla birlikte, genellikle, insandaki bu ruhun bilinç taşıdığı ve insanın kişiliğiyle ilgili her şeyin bu ruhta bulunduğu kabul edilir. Ruh kişinin içindeki öz varlığını oluşturarak, düşünür, hisseder, sever, nefret eder, karar verir. Bu şekilde, ruh insanın öz kişiliği olup beden yalnızca ruha giydirilmiş bir elbise gibidir. İnsandaki bu ruhun ölümsüz olduğuna ve insan öldüğünde bedeninden ayrılarak çeşitli adlarla belirtilen bir başka âleme geçtiği inanılır. Birçok dine göre bu öte âlemde insan ruhunu bir yargılanma beklemektedir. Bu yargılanma bazı dinlerde hemen ölüm sonrasında başlar, bazılarında ise ruh yargılanacağı zamana dek bekler; yargılanmadan sonra da ya ıstırap çekecek ya da huzur bulacaktır. Bu haller ya da ortamlar kimi dinlerde cennet ve cehennem kavramlarıyla dile getirilmiştir. Kimi dinlerde ise öte âlemdeki ateş bir arındırıcı işleve sahiptir, ruhun ateşle günahlarından temizlenmesi söz konusudur; varlığın cehennem ateşiyle arınma işleminden sonra cennete gidebileceğini kabul eden inanışlar da mevcuttur.
Bahailik
Bahailik inanışında ruh, gerçekliği insanca kavranamaz ve sırrı akıl yoluyla çözülemez, Tanrı'nın bir işareti ve bir cennet cevheri olarak kabul edilir. Bahailiğin kurucusu Bahaullah ruhun bedenin ölümünden sonra varlığını sürdürmesinin yanı sıra ölümsüz olduğunu da bildirmiştir. Bahalikte, cennet, bir bakıma ruhun Tanrı'ya yakınlaşmışlık hali, cehennem ise bir bakıma Tanrı'dan uzaklaşmışlık hali olarak nitelendirilir. Ruhsal tekamül yolunda her hal, kişinin çabalarının doğal bir sonucudur. Bahaullah'ın öğretisine göre, fertler, doğmadan önce mevcut değildiler; ruhların tekamülü daima Tanrı'ya doğru olur ve kişi tekamül ettikçe maddi dünyadan uzaklaşır.
Budizm
Temel kavramları, Hinduizm'i andırır biçimde, karma yasası, sürekli olarak tekrar doğma (samsara) ve kurtuluş (nirvana) olan Budizmde, Hinduizmdeki gibi insanlara ruhsal tekamül açısından pek fazla bir şey kazandırmayacağı düşünülen tapınma kuralları ve teorik bilgi yerine, insanlara gerçek ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik pratik (uygulama) ve yaşama bilgisi verildiğinden, Tanrı'dan söz edilmez ve ölümden sonrasına ilişkin hiçbir ödül vaatinde bulunulmaz. Buna karşılık Hinduizmde olduğu gibi, Budizmde de insanların eşyayı hakikatte olduğu gibi değil, kendilerine göründükleri gibi algıladıkları, yani fiziksel âlemin bir aldanmadan (illüzyon) ibaret olduğu kabul edilir. Budizmde temel amaç kişinin Dünya'da bir daha doğmasına gerek kalmayacağı ruhsal gelişim ve olgunluk düzeyine erişmektir. Buda'ya göre insanların ıstıraplarının ana kaynağı maddi ve nefsani isteklerdir; bu ıstıraplar doğum ile başladığına göre, ıstıraplardan kurtulmanın yolu, doğum-ölüm çemberini (çevrimini) aşarak, dünyaya tekrar doğmamaktır. Bu da ancak kişinin ortadan kaldırmasıyla ve böylece karma yasasının gereklerinden kurtulabilmesiyle mümkündür.
Budizme göre evrende her şey sürekli bir değişim halindedir. Dolayısıyla evrende değişmeden sabit kalan bir nesne olmadığı gibi, değişmeden sabit kalan bir birey de yoktur. “Ben” derken, bunun daima değişen varlığa (beden ve zihnimize) ait bir duyum olduğunu unutmamamız gerekir. Bu ilke Budizmde anatta (Pāli ve Sanskrit dilinde anātman) adıyla bilinir. Ölüm olayında ruh ve fiziksel beden birbirlerinden ayrılır. Fiziksel bedenden ayrılmış olsa da zihin hala maddi âleme özgü yanılsama (illüzyon,“maya”) etkisinde kalmaya devam edebilir.
Budizmin Mahayana kolundaki bazı ekollerde, özellikle bünyesinde şamanik öğeleri barındıran Tibet Budizmi'nde üç can kavramı ya da üç şuur düzeyi bulunur. Ruhsal varlığın bu üç kısmı süptillik (seyyaliyet, incelik) derecelerine bağlı olarak, “çok süptil”, “süptil” ve “kaba” sıfatlarıyla nitelendirilirler. Bunlardan süptil olanı ölüm olayında ayrılan zihin, şuur ya da kısımdır; kaba olanı ise uyunduğunda mevcut olmayan zihin ya da şuurdur. Tibet Budizmi'nde ayrıca, farklılık gösteren shes-pa (şuur prensibi) ile rig-pa (Buddha-doğa'ya denk olan saf şuur) arasında bir ayrım yapılır. Lamaizm de denilen bu dinde ezoterik eğitim veren bir üstadın ya da yüksek seviyeden bir lamanın yeniden doğan (reenkarne olan) kişiliğine tulku denir. Bu lamalar "fantom beden" ya da aura anlamında da kullanılan tulku'larından tanınırlar. Buddha-doğa'nın reenkarne olmamasına karşın, kişinin skandhas denilen unsurları reenkarnasyona maruz kalırlar. Değişip gelişen, Shes-pa denilen şuur, ölüm olayından sonra yok olmaz ve her yeni doğumda (reenkarnasyonda) varlığını sürdürür.
İnsan ruhunun ölüm olayından tekrar doğmasına dek içinde bulunacağı koşulları ve geçireceği bilinç hallerini ayrıntılı bir biçimde açıklayan ve ruha ölüm sonrasında geçirebileceği haller konusunda rehberlik yapan Tibet kitabı Bardo Thödol'a göre, kişinin tahayyülünü (imajinasyonunu), niyet, düşünce ve duygularını denetleyebilme yeteneğini henüz yeryüzündeyken kazanabilmiş olması, kendisine ölüm sonrası yaşamında son derece yararlı olur ve bedenini terk eden herkesin geçireceği ilk zor aşamaları kolayca atlatmasını sağlar. Öte âlemde karşılaşacağı olaylar kişinin kendi zihinsel faaliyetinin ürünleri olacağından, zihnini denetleyebilen kişi, haliyle, öldükten sonra yaşayacağı olayları da denetleyebilecektir. Fakat yeryüzünde bu yeteneği ya da beceriyi elde edebilmiş insanlar çok nadirdir.
Fakat Gautama Buddha'nın ruh kavramına ilişkin sözleri Budizm ekollerinde farklı şekillerde yorumlanmış olduğundan, kimi ekoller ruhun ölümsüzlüğünü vurgulamaktaysa da, Budizm ekollerinde ruh kavramı hakkında bir fikir birliği yoktur. Bu ekoller arasındaki temel ortak görüş, ruh göçüyle yeniden doğuşun sürmesidir. Budizmin Theravada ekolündeki ölüm sonrası ruhsal hallerle ilgili inanışlar Brahmajala Sutta'da açıklanır.
Hristiyanlık
Eski İsrail'in bilgelik geleneğinde şöyle denir: “Toprak geldiği yere dönmeden, Ruh onu veren Tanrı'ya dönmeden, seni Yaratan'ı anımsa!” (Ecclesiastes, 12/7) Bununla birlikte Yahudi kutsal metinlerinde bedenden ayrı bir bireysellik gösteren ruh kavramına rastlanmaz. Eski Ahit'in Tekvin bölümünde bu kavrama şöyle değinilir: “Ve Rab Tanrı yerin toprağından adamı yaptı ve onun burnuna hayat nefesini üfledi. Ve adam yaşayan can oldu.” (Tekvin, 2/7) Yeni Ahit'in Korintoslular'a Birinci Mektup bölümünde ise şöyle denir: “Böyle de yazılmıştır: ‘İlk insan Âdem, yaşayan can oldu.' Son Âdem dirilten ruh oldu.” Hristiyanlar ruhu felsefi terimlerden ziyade manevilik içinde anlamak eğilimindedirler. Bu anlayış bağlamında, insanlar öldüklerinde, iyi ya da kötü amelleriyle biçimlendirmiş oldukları ruhları Tanrı tarafından yargılanacak ve ebedi ahiret yaşamına (cennete) ya layık bulunacak ya da layık bulunmayacaklardır. Hristiyanlığın tüm mezheplerinde (Ortodoksluk, Katoliklik, Protestanlık, Evanjelizm) İsa'nın bu kurtuluş sürecinde belirleyici ya da kesinleştirici bir rolü olduğu öğretilir.
Hristiyanlıkta ruh için kullanılan İngilizce sözcük soul İbranice yazılmış Eski Ahit'teki nefeş ve eski Yunanca yazılmış Yeni Ahit'teki psyche sözcüklerine karşılık olarak kullanılır. Hristiyanlık anlayışında soul, madde-dışıdır, elle tutulamaz, görünmez ve ölümsüzdür. Ruh Tanrı tarafından yaratılır ve döllenmeyle yeni oluşan bedene aktarılır. Hristiyanlıktaki bu anlayışın kökeni eski Yunan felsefesine dayanmaktadır.İskender'in fetihleri sonucunda Yunan kültürü ve felsefesi zamanla Yahudiliği, daha sonra da Hristiyanlığı etkilemiştir. Bu ruh anlayışı Doğu'da ilk olarak Origenes (Orijen, M.S. 185 - 254) ile ve Batı'da Augustinus (M.S. 354 - 430) ile yayılmaya başlamış ve bunların etkisiyle zamanla ruhun madde-dışı olarak ne tür bir yapısı olduğuna dair felsefi düşünceler gelişmiştir. Fakat bu görüşler aslında, Batı'da ruhun ölümsüzlüğü felsefesini ortaya koyan ilk isimlerden biri olan ve görüşleri Hristiyan felsefesine derin etkilerde bulunan Platon'a (M.Ö. 427 - 347) dayanmaktadır. Ruhun ölümsüz olduğu düşüncesi her ne kadar Platon'dan daha eskiye dayanıyorsa da, bu düşünce Batı'da Platon sayesinde popüler hale gelmiştir.
Hristiyanlıkta farklı mezhepler bulunduğundan, bu mezheplerde ruha ilişkin inançlarda bazı farklılıklar olmakla birlikte, Hristiyanlıktaki genel kabule göre, ölen kişinin bedeni terk eden ruhu ödül ya da ceza ile karşılaşacaktır. Katolik anlayışındaki Limbus kavramı Papa 16. Benedikt'in yakın zaman önceki açıklamasıyla değişmiş bulunmaktadır. Tanrısal gök katına ulaşabilen bir ruh buradaki ödülü olan cennete erişecek, günahkar olan ruh ise cezaya çarptırılarak sonsuza dek cehennemde azap görecektir.
Katolik İnanışlar
Katolik Kilise'nin modern din öğretiminde ruh “insanların en iç yüzü; sayesinde insanların Tanrı'nın suretinde oldukları, insanlardaki en büyük değer; ruh insanlardaki ruhsal prensip anlamına gelir” şeklinde tanımlanır." Ölüm olayının ardından ruh araf (purgatory), cennet ya da cehennemden birine gider. Katolik inancında ruhun ateşle temizlenmesi inanışı mevcuttur. Ruh günahkar olduğundan önce ateşle acı çekerek arafta (purgatory ) temizlenecek, Tanrı'ya ya da Tanrısal gök katına bundan sonra ulaşabilecektir. Günahkar olan kimse de sonsuza dek cehennemde kalacaktır. Ölümsüz ve manevi olan ruh doğrudan doğruya Tanrı tarafından yaratılmıştır. Katolik bakış açısıyla, ruh ve beden ikileminde beden kötülüğün oluştuğu, ruh ilahî olan, hayırlı olan unsurdur. Ruh madde üzerine yoksunluk içinde konmuş, ondan kurtulma isteğindeki beyaz bir yaprak gibidir.
Katolik öğretinin ruh ve beden arasındaki ilişkiler hakkındaki temel dogmatik görüşleri şunlardır:
- Her insanın bir ruhu vardır.
- Her insandaki ruh bireysel ve ölümsüzdür.
- Ruh Tanrı vizyonuna tam manasıyla ancak ölüm olayından sonra sahip olabilir.(Papa XXII. Yuhannes)
- Ruh Tanrı tarafından yaratılmıştır.
- Ruh İlahî Cevher'e ait değildir.
- Ruh fiziksel bedenin oluşumu (doğum) öncesinde mevcut değildir.
- Ruhun maddi bir kökeni yoktur.
- Ruh insanın yaşamsal başlangıcını oluşturur.
- Ruh bedenden üstündür.
- Onun ruhsallığı ortaya koyulabilir.
- Katolik kilisenin ekümenik konsillerinden biri olan II. Vatikan Konsili'ne göre, "insan ruh ile maddeden oluşan bir bütündür ve iç kısmında tüm eşyayı aşar."
Hristiyan teolojisi ve çeşitli görüşler
Alman Protestan Teolojisi esas olarak İdealizmden (idealar üzerine kurulu akım) esinlenir ve ruhu yalnızca öznellik (sübjektivite) olarak ele alır. Bazı Katolik akımlar da aynı sonuçlara varmıştır. İdealizm'in “baba”sı sayılan Descartes'ın “düşünüyorum, o halde varım” sözü aslında idealar âlemine ilişkin felsefi görüşü kapsar.
Bazı Hristiyan topluluklar kişinin iyi ve kötü eylemlerine bağlı olarak ya da sadece Tanrı'ya ve İsa'ya imana bağlı olarak ödül veya cezanın verilecek olması hakkındaki inanışa karşı çıkarlar. Buna karşılık ruhun ölümsüz olduğunu reddeden Hristiyanlar da yok değildir; bunlar teolog Frederick Buechner'in “Karanlıktaki Islık” adlı kitabında belirttiği gibi, ruhun bir tür yaşam gücü olduğuna, ölümle sona erdiğine, fakat kıyametteki diriliş sırasında yeniden oluşacağına inanırlar.
En nüfuzlu ilk Hristiyan düşünürlerden biri olan Augustinus ruhu “kendisine aklın bahşedilmiş olduğu, bedeni sevk ve idare eden özel bir cevher” olarak tanımlar. Filozof Anthony Quinton'a göre ruh “karakter ve hafızanın sürekliliğiyle ilgili bir zihinsel haller dizisi olup kişiliğin temel öğesidir (oluşturanıdır).”
Ruhun yaratılışa ilişkin kökeni de Hristiyanlıkta yoğun tartışmalara neden olmuş ve bu konuda çeşitli görüşler ortaya atılmıştır (traducianism, pre-existence ve Katolik Kilise'nin öğrettiği creationism).
Diğer Hristiyan inanışlar
- Ortodoksluk'taki (Doğu Ortodoks Kilisesi) görüşler Katolikliktekilerle az çok benzerlik gösterir, fakat ayrıntılara inildikçe farklar belirir. Bu farklardan biri ölümden sonra ne olup biteceği konusundadır.
- Protestanlar genellikle, ruhun varlığına inanmakla birlikte arafın varlığına inanmazlar. Diğer meseleler hakkında Protestan görüşler çok çeşitlilik gösterir.
- Ruhun uykusu teorisi (soul sleep theory) adıyla bilinen görüşe göre, ruh ölüm sonrasında uykuya çekilir ve “kıyamet günü”ne (İng. Last Judgment) kadar uykuda kalır.
- Kristadelfianlık Kitab-ı Mukaddes'teki Tekvin/Bap-2'de yer alan insanlığın yaratılışı izahatına uygun olarak, herkesin toprağın tozundan yaratıldığını, yaşam nefesini aldığında yaşayan ruhlar haline geldiğini kabul eder.
- Yedinci-gün adventistleri ruhun kendine özgü bir şuuru veya duyumsal varlığı olduğu görüşüne karşıt olan, ruhun yaşam nefesi ve bedenden oluşmuş bir bütün olduğu görüşünü kabul ederler.
- Mormonlar, önce ruhun yaratılmış olduğuna, fiziksel bedenin sonradan oluşturulduğuna inanırlar.
Hinduizm ve Hint Teozofisi
Hinduizm'e göre atman (ruh ya da nefes) zamanın başlangıcında yaratılmış ve doğum yoluyla edindiği fiziksel bedende bir tür mahpusluk geçirmektedir. Fiillerinin karma yasası uyarınca belirlenen sonuçlarına göre yeni bedenlerde doğup durur. Sürekli olarak tekrar doğma kimi Hindulara göre ebediyen sürer gider, kimi Hindulara göre de karmik mükemmeliyete ulaşıp "Mutlak Olan"la birleşeceği zamana kadar sürer.
Vedalar'daki bakış açısıyla ruh, maddeden ayrı bir cevher olup ölümsüzdür, kendine özgü bir şuura sahiptir. Hinduizm'de, ruh kavramına en yakın anlamları içeren Sanskrit sözcükler ruh ya da "bireysel kişilik" anlamına gelen Jiva ve Atma sözcükleridir. Hinduizmde atma, jivatma, anu-atma ya da vijnanam brahman gibi çeşitli adlarla belirtilen ruh, Tanrı'yla bütünleşen bir enerji parçacığı olarak betimlenir. Bununla birlikte Hinduizmin karmaşık felsefesinde ruh Tanrı'dan ayrıdır ve ona eş değildir.Atma ya da atman tasavvufta zât (Fr.soi) adı verilenin tam karşılığıdır. Atman, Brahman'ın parçası olarak kabul edilir. Hinduizm çok sayıda dine verilen genel bir ad (Sanatha-Dharma) olduğundan, doğal olarak, Hinduizmde ruhun kökeni, amacı ve mukadderi hakkındaki görüş ve inanışlar çeşitlilik gösterir. Örneğin advaita adlı kavramda ruhun “yaratılmamış ve mutlak olan Tanrı Brahman”la mevcudiyet öncesinde birliği söz konusudur. Buna karşılık dvaita denilen düalite kavramlarında bu görüş reddedilir ve her ruhun "Yüce Ruh"un bir parçası olmakla birlikte ferdiyetini hiç kaybetmediği savunulur. Hinduizm'de Bhagavad Gita'da da belirtildiği gibi, ruhun ölmediği ve ruh göçüyle bedenler değiştirdiği kabul edilir. Ruhun bu serüveninde belirleyici etken karma yasasıdır ve Hinduizm'deki tenasüh inanışında varlığın ödüllendirilmesi veya cezalandırılması fikri bulunur. Hinduizm'de ve yoga felsefesinde nirvana kişinin yeryüzünde tekrar doğma ihtiyacından kurtulacak derecede gelişmiş, olgunlaşmış olması anlamında ele alınır. Kimi Hindu inanışlarına göre önceden Brahman'la bir olan ruh, sonunda yine ona dönecektir. Kimileri Hint kültüründeki ruh göçü kavramı ile eski Yunan kültüründeki ruh göçü kavramının birbirinden bağımsız gelişmemiş olduğunu, yani ruh göçü kavramının kültürden kültüre çeşitli göçlerle aktarılmış olabileceğini düşünmektedir.
Hint Teozofisi'ne göre insanın hakiki ve yüksek varlığı farklı planlardaki (düzeylerdeki) üç unsurdan oluşur. Bunlardan biri atma ya da atmandır (tasavvuftaki zât). Her şeyin ve herkesin içeriğinde atman vardır. Fakat atmanın bireysel kişiliğini edinmesi ancak manas adı verilen "nefis" (nefs) ile birleşmesi durumunda mümkün olur. Manas insanın düşünme ve akıl aracıdır. Ferdiyet bu ikisinin birleşmesiyle oluşur. Fakat bu iki unsurun birleşmesinde üçüncü bir unsur aracılık yapar; bu da buddhidir.Buddhi ruhani bir unsur olup atmanın hem irtibat ve aktarma aracıdır, hem de âlemdeki yansımasıdır. Sezgi ve ilhamın kaynağı buddhidir. İnsanın bu üç unsurun birleşmesiyle oluşan yüksek varlığına “yüksek trinite” adı verilir ki, bu, Hint teozoflarına göre, hem ruh, hem Tanrı durumundadır.
Fakat mükemmel olmayan bu "yüksek trinite"nin gelişmesi, yükselmesi ancak fiziksel âlemde mümkündür. Yüksek trinite, yoğun âlem olan cismani âleme (yeryüzüne) doğrudan inemediğinden, doğada bulunan dört unsurla birleşmek zorundadır. (İnsanın söz konusu 4 unsurdan oluşan alçak varlığına Batı'da quaternaire adı verilir) Dolayısıyla dünyadaki her insan 7 unsurdan oluşmuş durumdadır. Yüksek trinite, gelişmek üzere quaternaire ile birleşerek dünyaya inerken ister istemez yüksek niteliklerinden bir kısmını, geçici olarak, kaybeder; yüksek nitelik ve yetenekleri kabalaşmaya, kararmaya uğrar. Çünkü bu dört unsur dünyevi, alçak, aşağı düzeyli tezahürlerin kaynağıdır. Bu dört unsur ihtirasları, dünyevi kaba duyguları, geri fikirleri, bunlara yönelik eğilimleri, kısaca aşağı nitelikleri içerir.
Quaternaire iki kısımdan oluşur; bunlardan biri sthula-sharira adlı kısım fiziksel bedendir. "Alçak trinite" adı verilen diğer kısım ise kendi içinde üç unsurdan oluşur:
- Linga-sharira: Fiziksel bedenin asli modelidir. Fiziksel beden bu bedenin üzerine kuruludur.
- Prana: İnsanı canlandıran yaşamsal unsur.
- Kama: "Alçak trinite"nin en yüksek, yani ruha en yakın düzeydeki unsurudur. İhtiras ve arzuların kaynağıdır. Buna hayvansal nefis de denebilir.
Dünyasal ölüm olayında "alçak trinite" fiziksel bedenden ayrılıp kama-loka denilen bir plana (düzeye, âleme) çıkar. Bir süre sonra, yüksek trinite "alçak trinite"yi de burada bırakarak devachan adlı cennete gider ve böylece asli vatanına dönmüş olur. Görüldüğü gibi, Hint Teozofisi'nde Batı Teozofisi'ndeki gibi belirgin bir ruh ve madde ikilemi yoktur.
İslam
İslam'da da Hristiyanlıkta olduğu gibi, ruhun ana rahminde bedenin oluşmasıyla birlikte var olduğu kabul edilir. Bedenle birlikteliği geçici dünya yaşamı boyuncadır.Kur'an'da ruh kelimesinin belirtildiği ayetler fazla değildir. Ruh konusunda pek fazla bilgi verilmemiştir. Nitekim İsra suresinde de şöyle denmiştir (17/85): “Ve sana ruh hakkında soru soruyorlar. De ki: 'Ruh, Rabbimin bileceği bir şeydir. Size pek az ilim verilmiştir.'" Ruh kelimesi Nisa suresinde İsa'dan ve bazı surelerde Ruh-ül Kudüs tamlaması biçiminde Cebrail'den söz ederken de kullanılmıştır. Diğer tek tanrılı dinlerde olduğu gibi İslam'da da kıyamet inanışı ve cennet ile cehennem kavramları bulunur. Ruh kavramı Sufizm ya da Tasavvuf ‘ta daha ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır.
Jainizm
Jainizm'e (Caynizm, Caynacılık) göre, ruh (jiva), fiziksel bedenden ayrı bir mevcudiyete sahip bir gerçekliktir. Bir bitkiden, hatta bir bakteriden insana kadar her canlı varlığın bir ruhu vardır. Ruh, “ruh olmayan”dan, yani canlı olmayandan (madde, mekân, hareketlilik veya hareketsizlik ortamı vs.) ayrımı ifade eder. Bu dine mensup olanlar için kurtuluş (mokşa ya da moksa) ruhun ulaşacağı en yüksek hedeftir. Jainizm metinlerinden biri olan, M.S.1. yy.'da Acharya Kundakunda tarafından yazılmış Pancastikayasara'da ruhla ilgili şu bilgiler verilir:
- Ruhun nitelikleri ve mevcudiyet halleri hakkında: “Ruh (jiva) ve tüm diğer cevherler (dravya) gerçektir. Ruhun nitelikleri şuur (cetana), bilgi ve idraktır (upoyoga). Ruh maddi âlemde bir yarı-ilah (deva), bir insan, bir hayvan ya da bir bitki olarak tezahür edebilir.” (16.kıta)
- Ruhun sürekliliği ve halleri hakkında: “Ruh doğum ve ölüm deneyimleri yaşamakla birlikte, bu deneyimler sırasında ne gerçekten yok olur, ne de yaratılır. Doğum ve ölüm sadece ruhun farklı halidir; burada yalnızca bir halden diğerine geçişten söz konusudur.” (18.kıta)
- Ruhun doğum-ölüm çemberinden (çevriminden) çıkarak kurtuluş ya da özgürlüğe kavuşması (nirvana): “Böylece, birtakım özellik ve hallere sahip ruh, samsara serüveninde önceki özel şeklini kaybedip yeni bir şekle dönüşebilir. Bu şeklini de kaybedip tekrar orijinal haline dönüşebilir.” (21. kıta)
Acharya Kundakunda bir başka Jainist metin olan Bhavapahuda'da ise ruhla ilgili olarak şöyle yazıyor: “Ruh renksizdir, tatma duyusu ile de tadılamaz, kısaca beş duyu ile algılanamaz. Temel özelliği şuurdur. Şekil ve ebatla (en, boy, yükseklik) belirtilen hiçbir boyutla sınırlı değildir, bunlardan hiçbirine bağlı değildir, hepsini aşar.”(64.ilahi)
Sonuç olarak Jainizm'e göre, ruh bir cevherdir, yani yok edilemez ve ebediyyen daimidir (kalıcıdır). Ancak, deneyimlediği haller açısından geçiciliğe ve daimi değişime maruzdur. Māhavīra'nın Bhagvatisūtra'da kayıtlı olan çeşitli sorulara cevapları "realite" (hakikat sanılan, kani olunan gerçeklik) ile "verite" (asıl hakikat) arasındaki ilişkiyi andıran bu bilgiyi dile getirmektedir:
- Gautama: “Efendim, ruh kalıcı mıdır, geçici midir?”
- Māhavīra: “Ruh kalıcı olduğu gibi geçicidir de. Cevher olması bakımından ebedidir; doğum ve ölüm gibi hallere, yani doğadaki entropi ilkesine maruz kalması açısından geçicidir.”
Ruh, fiilerine göre belirleyici olan karma yasası altında geçirdiği reenkarnasyonlar serüveninde (yolculuğunda) temel olarak 4 varlık halini yaşar:
- Mikroorganizma, bitki veya hayvan hali
- Yeryüzündeki insan hali
- Cehennemde ıstırap çeken varlık varlık hali
- Cennetteki yarı-ilah hali
Ruh, başlangıcı olmayan zamandan itibaren, karma yasasına tâbi biçimde, sürekli olarak doğum-ölüm çevriminden geçer ve özgürlüğe ya kurtuluşa erme (mokşa ya da moksa) haline ulaşmak üzere bu dört varlık halini de yaşar.
Jainizm'in ruhla ilgili inanışları şöyle özetlenebilir:
- Ruhlar, henüz kurtuluşa kavuşmamış, dünyevi (fiziksel âlemde doğmak zorunluluğundaki) ruhlar ile doğru görüş, doğru bilgi ve doğru davranış sayesinde kurtuluşa ve uluhiyete ermiş ruhlar olarak iki grupta sınıflanırlar.
- Dünyevi ruhlar bedenlerinin ve duyularının gelişim derecelerine göre sınıflanırlar (mikroplar, bitkiler, insanlar vs.).
- İdrakle nitelenen şuur ve bilgi ruhun asli nitelikleridir.
- Her ruh kurtuluşa erene dek, sayısız denecek kadar çok yaşam formlarında (canlı türlerinde) bedenlenir ve 4 varlık halini yaşar.
- Bu evrenin yaratıcısı ve yöneticisi olan bir Yüce Varlık yoktur.
- Her ruh kendi mukadderatını, karma yasasının kapsamında olmak üzere, kendisi yaratır. Kimsenin efendisi yoktur, herkes kendi kendisinin efendisidir. Ruhun ıstırap çekmesi veya kurtuluşa ermesi hiçbir ilahi kudret ve ihsana bağlı değildir. Kurtuluşa kendi çabamızla kendimiz ulaşırız.
- Her ruh, uluhiyete insan bedeninde ulaşabilir. Buna ancak biriken karmik telafilerini tümüyle giderdiği takdirde ulaşabilir.
- Kurtuluş ya da özgürlük hali kalıcıdır ve bundan geriye dönüş yoktur. Bu hale erişen ruh için doğadaki biçimler ve cismani âlemin cisimleri artık söz konusu değildir. O artık cismani âlem hakkında sonsuz bilgiye, sonsuz kudrete ve sonsuz huzura kavuşmuş durumdadır.
- Uluhiyete erişen ruh, herhangi bir başka varlıkla birleşmez, ferdi olarak kalmaya devam eder.
Sihizm
Sihizm ruhu (atma) bir Tanrı (Parmatma) olan “evrensel ruh”un bir parçası olarak sayar. Sihizm'in kutsal kitabı "Sri Guru Granth Sahib"de (SGGS) çeşitli ilahiler bu inanışı dile getirir. Tanrı ruhta, ruh Tanrı'dadır. Yine aynı kitapta “ruh ilahîdir, ilahî olan da ruhtur; O'na sevgiyle tapınınız”, “ruh efendidir, efendi olan da ruhtur” ve “efendi, kitaptaki bilgiler üzerinde kontamplasyon yapmak yoluyla bulunur” denir.
Taoizm
Taoist inanışları içeren iki kitaba bakılırsa, ruhlar ya da “temel varlık”lar ölüm olayından sonra saflık durumlarına bağlı olarak dünyanın cennet veya cehennem ortamına geçerler.Tao'ya ya da Tao'nun yoluna uyum göstermiş olan saflaşmış ruhlar cennete, uyum göstermeyip zıt düşmüş olanlar cehenneme geçerler. Herkesin ruhu vardır ve herkes önceki enkarnasyonuna uygun bir halde doğar. Herkes yaşamları sırasında ya gitgide saflaşır ya da kendisini kirleten hareketlerde bulunur. Taoizm'de tavsiye edilen Xiuzhen uygulaması bedeni dünyasal kirlerden temizlemeyi amaçlayan bir arınma (catharsis) sürecidir. Bu sistemin terminolojisinde insandaki unsurlardan öz (精,Jing), soluk enerjisi (氣,qi) veilahî ya da beşeri ruh (神, shen) “üç saf olan”ın hükmettiği üç mücevher ya da üç hazine olarak belirtilir. Bu arınma süreci sembolik anlamıyla aynı zamanda ölümsüzlüğün aranma süreci olarak da ifade edilir. Ruhun iki türlü tezahürü bulunur; po (魄 pò), yani “yin ruh” ve hun (魂 hún), yani “yang ruh”. Kişinin çok sayıda pò ve hún'u olabilir.
Ruh göçünden bahseden en erken Taoist belgeler Han Sülalesi dönemine dayanır. Bu belgelerde “Lao Zi'nin Üç Hükümdar ve Beş İmparator Dönemi”nden itibaren farklı dönemlerde farklı kişiler olarak yaşadığı anlatılır. Taoizm'in kutsal kitaplarından Chuang Tzu'da (M.Ö.4.yy.) şöyle denir: “Doğum başlangıç değildir, ölüm de son değildir. Varoluş sınırsız, sonsuzdur; bir başlangıç noktası olmayan süreklilik söz konusudur. Sınırı olmayan varoluş (varlık) uzaydır. Başlangıç noktası olmayan süreklilik zamandır. Doğum da vardır, ölüm de; biri dışarı doğru olan sonuçtur, diğeri içeriye doğru olan sonuçtur. Böylece, biçimini görmeksizin, 'İlâhî Olanın Kapısı'ndan bir içeri bir dışarı geçilir.” (Zhuang Zi, 23)
Yahudi inanışları
Soyut kavramların pek bulunmadığı, bu eksikliğin figür ve sayılarla doldurulduğu Kitab-ı Mukaddes'te ruh için ruah, can için nefesh terimleri kullanılır. Buradaki kavramlar ruh ve beden hakkındaki çeşitli çevirilerle aktarılmaya çalışılmışsa da, eski Yunan felsefesindeki ruh, can ve beden kavramlarını tam olarak karşılamamaktadır. Karşılamaya yönelik çabalar karışıklıklar doğurmuştur. Eski Ahit'te canın karşılığı İbranice'deki nephesh olup Eski Ahit'in bir versiyonu olan Septuagint'teki ve Yeni Ahit'teki eski Yunanca karşılığı psişedir (psikhe). Nephesh sözcüğü “yaşayan varlık”, “nefes” gibi başka biçimlerde de tercüme edilebilir. O “ten”e bağlanmış ya da Nuh'a içilmesi yasaklanan “kan”a bağlanmış yaşamı temsil eder.
Yahudiler'in bilinen tarihe göre, ruh ile ilgili inanış ve görüşleri Eski Ahit'in (Tevrat) ilk kitabı olan Tekvin'le başlamıştır. Eski Ahit'in Tekvin bölümünde bu kavrama şöyle değinilir: “Ve Rab Tanrı (Yehova, Hashem) yerin toprağından adamı (Âdem'i) yaptı ve onun burnuna hayat nefesini üfledi. Ve adam yaşayan can oldu.” (Tekvin, 2/7)
Torah ruhun sistematik bir tanımını yapmaz; klasik haham literatüründe ruhla ilgili çeşitli, farklı tanımlamalar bulunmaktadır.
Saadia Gaon, “İnanışlar ve Fikirler” (Emunoth ve-Deoth) adlı kitabının 6/3 kısmında ruh hakkındaki klasik haham öğretiminin ne olduğunu açıklamıştır. Saadia Gaon burada ruhun kişinin fiziksel arzu, heyecan ve düşüncesini oluşturan zihin kısmını kapsadığını bildirmiştir.
Yahudi düşünürlerden İbn Meymun (İng. Maimonides) “The Guide for the Perplexed” adlı kitabında ruh hakkındaki klasik haham öğretiminin ne olduğunu Neo-aristocu bakış açısıyla açıklamış ve ruhu kişinin gelişmiş “zeka”,”akıl” ya da “zihin”i (İn. intellect) olarak görmüş, bir cevher olmadığını bildirmiştir.
Kabbala'da ruhun üç unsurlu olarak ele alındığı anlaşılmaktadır. Yahudi mistisizminin klasik bir çalışması olarak bilinen Zohar'da bu üç unsur nephesh, ruach ve neshamah olarak belirtilir ve bu üç unsur şöyle açıklanır:
- Nephesh (nefeş): Yaşayan ölümlü varlıktır. Açlık, nefret, sevgi, iğrenme, ağlama hislerini hisseder ve en önemlisi ölebilir (nefes almayı keser). Nephesh havayı teneffüs etmekten ibarettir. Havayı soluduklarından hayvanlar da bir nephesh'tir, fakat bitkiler havayı solumazlar. Bu, kişinin fiziksel ve psikolojik tabiatının kaynağıdır. Ruhun diğer iki unsuru (ruach ve neshamah) doğumla var olmazlar, zamanla oluşurlar, gelişimleri kişinin eylem ve inanışlarına bağlıdır. Bunların kişide tam olarak oluşmasının ancak ruhsal aydınlanma veya ruhsal uyanışla mümkün olduğu söylenir. Kabalistlere göre nephesh aşağı kısımdır, hayvani içgüdüleri idare eder ve sefirot sisteminde Malkut'a tekabül eder.
- Ruach (ruah): Ruh ya da canın orta unsurudur. Manevi faziletleri ve iyi ile kötüyü ayırt etme kapasitesini ihtiva eder. Kimileri onu psişe ile özdeş tutar. Kabalistlere göre orta kısımdır, akıl ve mantığı idare eder, sefirot sisteminde Hesed'den Yesod'a kadar 6 Sefirota tekabül eder.
- Neshamah (neşamah) Ruhun yüksek unsurudur. Bu insanın tüm diğer canlı türlerinden ayırt edilmesini sağlayan unsurdur. İnsana ölümden sonraki yaşamdan zevk almasını ve yararlanmasını sağlar. Tanrı'nın varlığının bir parça idrak edilmesine olanak sağlar. Kabalistlere göre en yüksek kısımdır, ruhun yüksek özelliklerini idare eder, sefirot sisteminde üstteki sefirot üçlemine tekabül eder.
Zohar'a göre ölüm olayından sonra nefesh parçalanıp dağılır. Ruach, arındırılmaya maruz kalacağı bir aracı kuşağa gönderilir ve “geçici cennet”e girer. Neshamah ise kaynağa, “sevgilinin öpücüğü”nün tadını çıkaracağı, Platon'un belirttiği “idealar âlemi”ne döner.
Hep Zohar'la birlikte yayımlanan bir risale olan Raaya Meheimna insan ruhunun iki unsuru daha olduğunu öne sürer: Bunlar chayyah ve yehidah'tır. Yahudi filozof ve tarihçi Gershom Scholem chayyah ve yehidah hakkında “bunlar, sezgi yoluyla bilmenin en yüce aşamalarını ve ancak biraz seçkin olan kimselerin kalb yoluyla idrak etmesini temsil eden unsurlar olarak kabul edilir” demiştir. Chayyah ruhun ilahî yaşam gücünün idrak edilmesine imkân veren parçasıdır. Yehidah ise ruhun Tanrı'yla birleşmenin mümkün olabildiği en yüksek planıdır (düzeyi, ortamı).
Hahamların çalışmaları ve kabalistik çalışmalar, insanların bazı koşullarda geliştirebilecekleri, ruhta süreklilik göstermeyen bazı başka ruh hallerinin olduğunu da bildirmektedir. Ölümden sonrasıyla ilgili olmayıp, mükemmellikle ilgili olan bu haller Ruach HaKodesh (kehaneti mümkün kılan bir ruh hali), Neshamah Yeseira ve Neshamah Kedosha'dır.
Yahudiler'in ilk dönemlerdeki ruh ile ilgili inançlarının sonraki dönemlerinde değişikliklere uğradığı sanılmaktadır. Özellikle Büyük İskender'in M.Ö. 332'de Yahudiler'in yaşadıkları yerleri Yunan egemenliği altına almasıyla, Yunan ve Yahudi kültürleri arasında karşılıklı bir etkileşimin başladığı ve Yahudiler'in Yunan felsefinden etkilendiği sanılmaktadır.
Örneğin, Platon hayranı olup gnostiklere ilham kaynağı olmuş İskenderiye'li Yahudi filozof Philon (d.M.Ö. 25, ö. M.S. 50) Yahudilik inançlarını Yunan felsefeleriyle açıklama yoluna gitmiştir. Philon'un bu etkisi daha sonra Yahudilik temelinden hareket eden Hristiyanlığı da etkilemiş ve Yahudiliğe ait sözlü aktarımlar ve Yunan felsefelerinden oluşan karma bir inanç oluşmuştur. Philon'a göre, ruh doğum öncesinde de vardır ve ölen kişinin ruhu doğum öncesi durumuna döner. Ruh, ruhların dünyasına ait olduğundan, bedendeki yaşam yalnızca kısa ve çoğu zaman mutsuz bir ara oyundur.
Philon'un dışında başka Yahudi düşünürler de ruhun ölümsüzlüğü düşüncesine sahiptiler. Bunlar arasında, 10. yüzyılda yaşamış Isaac Israeli ve 18. yüzyılda yaşamış bir Alman-Yahudi düşünür olan Moses Mendelssohn sayılabilir. Yahudilik inancına ilişkin sözlü anlatımların yazılı kaynağı olan Talmud'da, ölülerin yaşayanlarla görüşmesinden söz edilir.Kabbala'da ise reenkarnasyon fikri de bulunmaktadır.
Yehova'nın Şahitleri
19. yy.'da doğmuş bir Hristiyan dinî akımı olanYehova'nın Şahitleri'ne göre ruh insanın bedenini yaşatan bir güçtür. Bir tür enerjiden başka bir şey değildir. Tıpkı bir elektrik enerjisinde olduğu gibi kişiliği ve bilinci yoktur. İnsandaki ruhun bir mumdaki alev gibi olduğuna inanırlar. İnsandan ruhun çıkmasını, sönen bir mumun alevini kaybetmesine benzetirler. Yehova'nın Şahitleri'ne göre, Ruh ne kişinin içindeki bilincidir, ne de insan öldüğünde onun bir parçasını oluşturur. Yani, insan öldüğünde ruhu yaşamaya devam etmez. Yehova'nın Şahitleri'ne göre, Kitab-ı Mukaddes'te ruhun ölümsüzlüğü öğretisi bulunmaz. Ruhun ölümsüzlüğü ile ilgili inançların Babilliler'in dinsel inançlarından kaynaklandığını düşünürler. Bundan başka, ölülerin ruhlarının yaşayan kişilerle görüştüğü ve onlara fayda ya da zarar verdiği gibi inançların, ölülerin görüntüsünü ve sesini taklit ederek, onların yaşadığı izlenimini uyandıran cinlerden kaynaklandığını savunurlar. Yehova'nın Şahitleri'ne göre ölüler tamamen bilinçsizdirler ve ölen bir kişi dünyaya gelmeden önceki var olmama durumuna döner.
Yehova'nın Şahitleri Tanrı'nın Âdem'i yaratırken onun burnuna yaşam soluğu üflediğini ve Âdem'in yaşayan bir can olduğu öğretisini kabul ederler. Onlara göre Âdem'in bir canı olmamıştır, fakat Âdem'in kendisi bir can olmuştur; Kitab-ı Mukaddes hayvanların da birer can taşıdığını değil, can olduklarını söyler. Kitab-ı Mukaddes'te can için geçen İbranice sözcük nefeş ve eski Yunanca sözcük "psyche"dir. Yehova'nın Şahitleri'ne göre bu sözcüklerin anlamı nefes alandır. Başka sözlerle ifade etmek gerekirse, “soluk alan, yaşayan, canlı, can” demektir. Eski Ahit'te Âdem'in yaratılmasına ilişkin olarak şöyle denir: “Rab Tanrı Âdem'i topraktan yarattı ve burnuna “yaşam soluğu”nu (Ruah) üfledi. Böylece Âdem “yaşayan varlık”(Nefeş) oldu. (Yaratılış, 2/7)
Kitab-ı Mukaddes'te, İbranice ruah sözcüğünün eski Yunancadaki karşılığı pneumadır. “Yaşam soluğu” olarak çevirisi yapılan ruah, Yehova'nın Şahitleri'ne göre normal soluktan daha farklı bir şeydir. Yehova'nın Şahitleri'ne ait olmayan çevirilerde, ruah ve pneuma genellikle “ruh” olarak çevrilmiştir. İbranice ruah ve eski Yunanca pneuma ile benzerlik gösteren diğer sözcükler, neşamah (İbranice) ve pnoe'dir (eski Yunanca). Bu sözcüklerin çeviri karşılıkları “soluk” olarak verilmiştir.
Yehova'nın Şahitleri'nin bu kavramları anlayışı şöyledir:
- Ruah = Pneuma': “Yaşam Soluğu”. Bu yalnızca bir soluk ya da hava değildir. İçinde kişiye yaşam gücü veren şeydir. Bu, bir mumun alevi gibidir. Biri öldüğünde bu ruah, ölen kişinin bedeninden çıkar ve Tanrı'ya döner. Fakat bu dönüş fiziksel bir anlatımı kastetmez, ruahı veren Tanrı olduğundan O'na döndüğü söylenir. Ölen bir kişinin ruhunun ayrılması bir mumun alevinin sönmesi gibidir.
- Nefeş = Psyche: Can anlamına gelip, kişinin yaşayan bir varlık olduğunu ifade eder. Dolayısıyla bu sözcük canlı birisini tanımlar ve onun canlı olduğunu, yaşadığını anlatır. Kitab-ı Mukaddes'te bu sözcük hayvanlar için de kullanılır. Kitab-ı Mukaddes kişinin bir cana sahip olduğunu değil, kişinin bir can olduğunu söyler.
Yehova'nın Şahitleri için ölüm, "düşüncenin, eylemin olmadığı bir hiçlik" anlamını taşır. Onlara göre, Eski Ahit'teki Vaiz, 9/10'da ve Mezmurlar, 146/4'te söylenilenler bunu gösterir. Eski Ahit'te geçen “ölüler diyarı” terimi “çukur, mezar, insanlığın toplu mezarı” anlamındaki sözcükten yapılmış “serbest bir çeviridir”; gerçek anlamda ölüler diyarı yoktur:
Yehova'nın Şahitleri'ne göre, Âdem topraktan yaratıldı ve Âdem'e ceza olarak söylenen sözlerde de onun yeniden toprağa döneceği söylenir. Yehova'nın Şahitleri'ne göre, Âdem'e hiçbir şekilde bir parçasının yaşayacağından ya da Âdem'den herhangi bir şeyin ruh âlemine döneceğinden söz edilmedi, zaten Âdem'in geldiği yer, ruh âlemi değil, topraktı. Ayrıca insanın ve hayvanın ölümü arasında hiçbir fark da yoktur. Ölüler, tamamen toprağa dönerler ve herhangi bir bilinçleri yoktur.
Yehova'nın Şahitleri'ne göre Kitab-ı Mukaddes'teki ölülerin yaşadığını ve konuştuğunu gösteren "Zengin adam ve Lazar" gibi anlatımlar benzetmelerin yapıldığı birer mecazdırlar. Bu tür ifadeler ölülerin yaşadığını anlatmazlar. Bu türden anlatıma bir örnek, Tekvin, 3/14'te bulunur. Buradaki sözler aslında yılana değil, yılanla özdeşleştirilen Şeytan'a karşı söylenir. Şeytan'ın, kendisini Tanrı gibi yüceltmek isterken, içine düştüğü alçaltıcı durum, yılanın yerde sürünürken yaşadığı duruma benzetilir. Ayakları olmayan yılan yerde sürünerek ilerlerken, dili toprağı yalıyor ve toprağın tozunu yiyor gibidir. Şeytan, aldatma aracı olarak kendisine bir yılanı seçmiş ve Tanrı aynı yoldan ona anlam yüklü bir yanıt vermiştir. Şeytan'ın, kibirli bir tutumla en yükseğe çıkmak isterken, tam tersine, bir yılanın durumunda olduğu gibi, kendisini yere en yakın ve en aşağı durumda bulacağı anlatılır.
Yeşaya (İşaya)/Bap14'te bulunan başka bir anlatımda geçen sözler, birçok kişi tarafından ölülerin ruhlarının konuştukları ve dolayısıyla ölümden sonra bir yaşam olduğu şeklinde yorumlanırsa da, bunlar birer mecazdır; çünkü burada sözü edilen ve doğal olarak konuşamayan ağaçlar da konuşuyor gibi gösterilir. Ayrıca bu anlatımın “alaycı” niteliği zaten baştan söylenmiştir. Buradaki örnekte mecazi bir anlatımla, Şeytan'ın kibirli düşünceleri alaya alınarak, kendisini yüceltmek isterken içine düşeceği alçaltıcı durum şiirsel ifadelerle anlatılmaktadır. Bu yapılırken, aynı kibri sergileyen Babil Kralı'nın kimliği Şeytan için bir benzetme olarak kullanılmıştır.
Yehova'nın Şahitleri ölülerin ruhunun yaşamadığına; ancak ölen kişilerin yeniden diriltileceğine inanırlar. Kitab-ı Mukaddes'te bununla ilgili örnekler vardır ve Yehova'nın Şahitleri'nin yorumuna göre, “eğer ruh ölümde varlığı süren bir şey olsaydı, ölmüş kişilerin dirilmesine de gerek kalmazdı.” Bir örnek de İsa'nın ölümüyle ilgilidir: İsa öldükten hemen sonra değil, üçüncü günde ruh bir varlık olarak diriltilmiş ve bu üç gün boyunca da ölü olarak yerin bağrında, mezarda kalmıştır. Yehova'nın Şahitleri'ne göre, Kitab-ı Mukaddes İsa'nın bedeninin mezarda kaldığını, fakat ruhunun üç gün boyunca yaşadığını söyleyen bir ayrım yapmaz.
Yehova'nın Şahitleri'ne göre ölülerin dirilmesi belirli bir zaman sonra gerçekleşecektir. Ayrıca ölüler herhangi bir ruh âleminde değil, mezarda bulunuyorlar.
Yehova'nın Şahitleri ruhun ölümsüzlüğü inancını Kitab-ı Mukaddes'e uymayan ruhçuluk kaynaklı bir öğreti olarak görerek reddederler. Bu öğretinin, insanlara sahte bir ümit vermek amacıyla Havva'ya söylenen "katiyen ölmezsiniz" sözlerindeki yalanın bir devamı olduğuna inanırlar.
Diğer inanış ve görüşlerde ruh kavramı
Şamanizm
Kimi Asya Şamanizmi toplumlarında, bazı Kuzey Amerika ve Güney Amerika Kızılderililerinde ve kimi Afrika kabilelerinde ölüm olayı ile bedenini terk edenlerin yaşadığı öte-âleme “gölgeler diyarı” adı verilir. Şamanizm'e göre insanın bir ya da birkaç canı (ruhsal unsurları) vardır. Kuzey Asya halkları, insanın birden fazla, üç ya da yedi “can”ı olduğuna inanır. Örneğin Yakut Türkleri, Çukçiler, Yukagirler ve Buryatlar insanın üç “can”ı olduğuna inanır. Bunlardan biri ölüm olayında mezarda kalır, biri “gölgeler diyarı”na iner, üçüncüsü “Göğe” çıkar. İnsanın “gölge can”ı öte-âlemin eşiğini bekleyen eşik bekçisine rastlar; sonra kayıkla öte yakaya geçer. Gölgeler diyarında ölü, yeryüzünde sürdüğü yaşamı sürer. Ölüler, bir süre sonra, yeryüzünde tekrar doğabilirler. Bu üç cana ya da üç ruhsal unsura verilen adlar toplumdan topluma değişmektedir. Bazı Şamanist Türk topluluklarında bu üçlü “tin”, “sür” ve “kut” olarak, Moğol Şamanizmi'nde ise “suns” (sünesün), “ami” (amin), “suld”(sülde) olarak bilinir.
Şamanist anlayışta üç âlem söz konusudur: Yer, yeraltı, Gök. Fakat bunlar sembolik ifadelerdir. Yeraltı terimi Asya'nın kimi Şamanist geleneklerinde öte-âlem anlamında kullanılır, kimi Şamanist geleneklerde ise ölüm olayının akabinde yaşanılan kargaşa ve vicdani hesaplaşma dönemini ifade etmek üzere kullanılır. Dolayısıyla, bazı geleneklerde yeraltı denildiğinde, genellikle öte-âlemin aşağı (titreşim düzeyi kaba) ve yoğun ortamları söz konusudur. Yeraltı deyiminin bu anlamda kullanıldığı Şamanist geleneklerde öte-âlemin huzurlu ortamları ise “gölgeler diyarı” gibi başka ifadelerle belirtilmektedir. Şamanizm'e göre her üç âlem (Yer, yeraltı denilen âlem ve Gök denilen âlem) de ruhlarla meskundur.
Asya Şamanizmi'ne, özellikle Yakut,Altay ve Uygur Türkleri'nin geleneklerine göre, insanların yaşadığı Yer, ölülerin göçtüğü “yeraltı” (öte-âlem) ve spiritüel anlamdaki Kutsal Gök'ten oluşan üç ortam, merkezlerinden geçen, direk ya da kazık denilen bir eksenle birbirine bağlanırlar. Bu eksen “Göğün göbeği” ile “Yer'in göbeği” arasında yer alır. Bu kavram Altay, Yakut ve Uygur Türkleri'nin geleneklerinde şöyle açıklanır: İnsanların yaşadığı Yer, ölülerin göçtüğü “yeraltı” (öte-âlem) ve spiritüel anlamdaki Gök'ten oluşan üç âlem ya da ortam, merkezlerinden geçen bir eksenle birbirine bağlıdır. “Yer'in göbeği” ile “Göğün göbeği” arasındaki bu eksenin geçtiği, bu ortamların ortasındaki delikler ya da açıklıklar bir tür geçittir. Şamanlar, “uçuş” (trans deneyimi) sırasında bir ortamdan diğerine geçerken bu irtibat geçitlerinden yararlanırlar. Aynı şekilde, ölenler de öte-âleme bu yolla göçerler. Öte-âleme giden şamanlar oraya “Yer'in deliği” geçidinden geçerek gider, yine bu delikten ya da kapıdan dönerler.
Şaman "gölgeler diyarı"na giderken öncelikle “Yer'in göbeği”ndeki bu delikten “Yer'in Ekseni”ne ulaşmak, sonra da “Yeraltı”nın cehennemî kısmından geçmek zorundadır. Ölen kimseler de bu yolculuğu yaparlar ki, bu yolculukta ölünün geçemediği takdirde azap çekmesinin söz konusu olduğu bir "köprü"yle karşılaşılır. Kuzey ve Orta Asya Şamanizm'inde yeraltı âlemi 7 veya 9 katlıdır. Ölüm olayı ile beden terk edildikten sonra kimileri yeraltı katlarındaki ortamlara, kimileri ise "Gök katları"ndaki ortamlara giderler. Şaman, medyum gibi, ruhlarla doğrudan irtibat kurabilen biri olarak kabul edilir. Şaman da, trans deneyimi sırasında, yapacağı uygulamanın amacı ve türüne göre, ya yeraltı âlemine iner ya da Göğe çıkar. Örneğin, bir hastayı iyileştirmek için Göğe çıkması, fakat bir ölünün ruhuna eşlik etmek, hastanın ruhunu geri getirmek (ölmemesini sağlamak) veya yeryüzünü terk etmek istemeyen ölüleri ‘gölgeler diyarı'na götürmek için Yeraltı'na iner. Fakat herhangi bir nedenle Göğe çıkacak bir şamanın önce Yeraltı denilen âleme inmesi gerekir. Yani hiç kimse “Yeraltı”na (öte-âlem) inmeden Göğe çıkamaz.Moğollar'da ve bazı Türk halklarında Göksel âlemin Tanrısı Ülgen'dir; Orta Sibirya Buryatları'nda bu ad Tengri olur. Buryatlar'da 55'i ak renkle, 44'ü kara renkle nitelenen toplam 99 ilah bulunur. Altay Türkleri'nde yeraltı âleminin efendisi Erlik Han'dır.
Kişinin ölüm olayı ile bedenini terk etmesinden sonra içine düşeceği Asya Şamanizminin kimi geleneklerinde günahkarların ölüm sonrasında ifritlerle karşılaşma veya “köprü”den geçme dönemi olarak belirtilir. Şamanların görevlerinden biri de ölen kimseye bu ifritlerden kurtulmada yardım etmektir. Şamanist geleneğe göre insanlar günahkar olduklarından ilahî yasalar gereği öldükten sonra bu ifritlerle karşılaşmak zorunda kalırlar; fakat Tanrı insana acıdığından şamanların insanlara bu konuda yardım etmesi için yeryüzünde şamanlık kurumunu kurmuştur. Asya Şamanizmi'nde ölümden sonraki yolculukta ölünün geçemediği takdirde azap çekmesinin söz konusu olduğu bir köprüyle karşılaşılır. Şaman bu köprüyü kolayca geçebildiği gibi, ölenlere de bu köprüyü geçmelerinde yardım edebilir. Orta Sibirya Şamanizmi'ne göre, şaman, birkaç ‘ırmağı' ve bir “köprü”yü geçtikten sonra “gölgeler diyarı”nın uzandığı “Büyük Su”ya gelir. Altay Türkleri geleneğinde şamanın gölgeler diyarını ziyaret edişinde bir dağa çıkış olgusu da bulunur. Bu diyarda ölüler aynen dünyadaki yaşamlarını sürmektedirler. Onlar orada yeryüzünde tekrar doğmaya hazırlanırlar.
Ruh göçü kavramına Amerika'nın günümüzde Şamanist topluluklar kapsamında ele alınan birçok Kızılderili kabilesinde de rastlanır. Inuit'lerde ruh göçü kutsal kabul edilen bir kavramdır. Kuzey Amerika kızılderililerinin birçok kabilesine göre, ölüm olayından sonra ruh ve gölge bedenden ayrılır. Ruh, “kurt”un hükmettiği âleme gider; yeryüzündekilerin ilişki kurabilecekleri onun “gölge”sidir. Ruh, “gölge”yle birleşince yeni bir varlık oluşturur ve yeryüzünde tekrar doğar. Güney Amerika kızılderililerinin çoğunun dillerinde, ruh, gölge ve imaj kavramları aynı sözcükle karşılanır.
Tasavvufta ruh kavramı
Sufizm'de ya da Tasavvuf'ta ruh ile ilgili görüş ve inanışlar çeşitlilik göstermektedir. Mutasavvıfların ruhla ilgili görüş ve inanışları arasında ortak noktalar olduğu kadar, farklı noktalar da mevcuttur. Tasavvuf sözlüklerinde ruh “insanın soyut latifesidir, insandaki bilen ve idrak eden latife olup emr âleminden inmiştir, künhünü idrak etmek mümkün değildir” biçiminde tanımlanır. Kimi mutasavvıflara göre, ruh manevi bir cevherdir. Öldükten sonra yaşamaya devam eder. Fikir ve akıl, yani anlama ve düşünme maddeye bağlı değildir, ruhun özellikleridir. Cismani olmayan ruhlar âlemine âlem-i ervah adı verilir. İnsan ruhu dünyaya gelmeden önce bu ruhlar âlemindeydi, yaşadıktan sonra da o asli vatanına dönecektir. Ruhtan hadislerde de görüldüğü gibi çoğu zaman "nefs" diye söz edilir.
Tasavvuf ehline göre ruh, hisseden, canlı, nurani, şekilsiz, renksiz, ağırlığı olmayan, her şeyi kavrayan, beden ile münasebeti olan metafizik bir varlıktır. Ruh, bedenin ne içinde ne de dışındadır; ama bedeni idare eder ve bedenden etkilenir. Tasavvufçulara göre ruhun üç temel fonksiyonu duyum, düşünce ve sezgidir (kalp). Esas olarak Neo-Platonculuğa dayanan İşrâkîlik (aydınlanma ekolü) akımının kurucusu Şahabettin Sühreverdi'ye göre, beden karanlığı, ruh ise ışığı temsil eder ve manevi faziletlerle kuvvetlenir; "manalar âlemi" kelimelerle ifade edilemez ve mantık oyunlarıyla tanıtılamaz. İnsanlar ona kendi kendine erişebilir.
Sufizm ya da Tasavvuf'ta ruhla ilgili bazı kavramlar hakkındaki görüş ve inanışlar şöyle özetlenebilir:
- En nur: Arapça'da ışık anlamına gelen nur, İlahî Kelâm'ı temsil eder ve ruh (er ruh) ile özdeş tutulur. Kainat'ın meydana gelmesindeki aracın ruh olduğu belirtilir. Nur, Tasavvuf'ta bilinen ışık (fizikteki, insan gözünün duyarlı olduğu, yani görebildiği elektromanyetik radyasyon) anlamında kullanılmaz. Kaynağından çıkan bu ışık, fizikokimyasal bir ışık değildir, tüm ışıkları aşan, en ince vibrasyonların ötesindeki, madde kâinatına ait olmayan bir ışıktır. Kısaca, bu, mistik literatürde "ilahî nefes" ya da "ilahî alev" olarak da ifade edilen, varlığın özü olan ruhtur.
- Gayb âlemi: Duyu organları ve akıl ile bilinemeyen varlıklar ve bunların bulunduğu âlem. Gayb âlemini ifade etmek üzere, melekut terimi de kullanılır.
- Seyri süluk ya da seyr-ü süluk: İnisiyasyon ya da nefs terbiyesi. İnsan-ı kamil olma hedefine ulaşmak için bir mürşidin rehberliğinde (yol göstericiliğinde) çıkılan manevi ve ruhi yolculuk. Çeşitli riyazet, zikir ve tefekkür yöntemlerinin kullanıldığı bu nefs terbiyesi yolu genellikle, Ferîdüddîn-i Attâr'ın "Mantık'ut Tayr" adlı eserinde belirttiği gibi 7 aşama içerir.
- İnsan-ı kamil: Dünya insanının ruhsal gelişim sonucunda erişebileceği en olgun mertebedir.
- Fenafillah: Allah'ta fani (yok) olma; kulun beşeri vasıflardan ve aşağı arzulardan sıyrılıp ilahî vasıflarla donanması.
- Vahdet-i vücud: Allah'tan başka bir varlık olmadığının idrak ve şuuruna varma
- Devre-i ferşiyye ve devre-i arşiyye: Teozofi'deki yükseliş yayı ile iniş yayı kavramlarının Sufizm'deki adlarıdır.
- Kalp: Sufizm'e göre kalp (manevi kalp) her şeyden önce, bir tür manevi iletişim aracıdır. İnsanoğlu buradan gözlenmekte ve öğrenilmektedir. Buna karşılık insan da gayb âleminden gelen, keşf ve ilham tarzında beliren tesirleri bu manevi organı aracılığıyla alabilmekte, algılayabilmektedir. Yani insanın bu manevi organı bir bakıma, hem aşağıdan (insandan) “Yukarı”ya çıkan tesirlerin, hem de “Yukarı”dan “aşağı”ya inen tesirlerin geçtiği aracı bir kanal ya da yansıdığı yerdir. Sufizm'de müridin kalp gözü açılınca müritlik aşamasını bitirmiş, olgunlaşmış, pişmiş demektir. Ala-al Dawlah'ın bildirdiğine göre, sufizmde kalp, vecd halindeki kimi velilerin görebildiği, yedi ayrı renk halinde tezahür eden, kat kat ya da iç içe, yedi katlı vibrasyon sahalarından oluşmaktadır (kalbin yedi iç zarfı).
- Sidretül Münteha, Arş ve Kürsi: “Büyük berzah” da denilen Sidretül Münteha, tüm saliklerin seyirlerinin, amellerinin ve ilimlerinin sona erdiği noktadır. Sidre'den sonraki âleme geçebilme, yeryüzündeki varlıklar için mümkün değildir. O âlemde mahlukatın bir vücudu yoktur, mahluk o âlemde adeta erimiş gibidir. Mutasavvıflara göre yedinci gök katının üstünde kürsi, onun da üstünde arş (taht) bulunur. Arş, “biçimler âlemi”nin, tezahür âleminin çıktığı “biçimlerin olmadığı âlem”deki köken, kaynak olarak ifade edilir. Prensip ile tezahür arasındaki ya da tezahür ortamı arasındaki bir bağ gibi açıklanır. Kürsi ise tezahür sürecindeki, prensipten çıkıştaki veya hiyerarşik inişteki ilk basamağı oluşturur. Kürsi, düaliteye, biçimsel tezahüre, belirlenmeye doğru giden farklılaşma sürecini ifade eder. Bu sürecin sonu düalitedir, düalite ortamıdır, tezahürdür, farklılıklar ortamıdır, biçimler ortamıdır, yeryüzüdür.
- Levh-i Mahfuz: Tasavvuf sözlüklerinde “külli olan hususların ayrıntılı hale getirildiği ve nedenlerine bağlandığı mukadderat levhası” olarak tanımlanır. Ebu Hanife ve Ebu Mansur Maturidi'ye göre insanlığın mukadderatı Levh-i Mahfuz'da somut olaylar halinde değil, genel hatlarıyla belirlidir. Kur'anda Rad Suresi'nde şöyledir: Allah (o yazıdan) dilediğini siler, (dilediğini de) sabit bırakır. Ana kitap (olan Levh-i Mahfûz) ise O’nun katındadır. (Rad, 39) İmam-ı Rabbani, Mektubat-ı Rabbani adlı eserinde bunu şöyle izah etmiştir:
“Kaza, Levh-i Mahfuzda iki kısımdır: , . Birincisi, (yani değişebilir olan) şarta bağlı olarak, yaratılacak şeyler demektir ki bunların yaratılma şekli değişebilir veya hiç yaratılmaz. İkincisi, (yani mübrem, mutlak olan) şartsız, muhakkak yaratılacak demek olup, hiçbir şekilde değişmez, muhakkak yaratılır.
- Subha: Tanrısal ışığın vurmasıyla varlık haline gelerek meydana çıkan karanlık maddeye denir.
- Hudus: Tasavvuf'ta varlığın meydana çıkmasını belirten terimdir; terim, yaratılışın bir defada mı olduğu, yoksa sonsuzca sürmekte mi olduğu tartışmasıyla önem kazanmıştır.
Bazı ünlü isimlerden ruhla ilgili vecizeler:
- “Kara bir karınca, kara kilimin üstünde bir taneyi almış gitmekte mesela. Tanenin gittiği görülür de karınca görülmez. Akıl der ki, gözünü iyi aç da bak! Hiç tane, onu götüren olmasa gider mi ?” (Mevlana Celaleddin Rumi)
- “Her kim görür yüzünü, unutur kendi özünü. (…) Ölmekten ne korkarsın, korkma ebedi varsın. Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil.”(Yunus Emre)
- “Be harfi nurla özdeş olan ruhu temsil eder. Ortaya çıkan ruh İlâhî Buyruğun aracı olmuştur. İlâhî Buyruk eşyayı bu araçla meydana getirmiştir.” (René Guénon)
- “Kürsi, emir âlemidir; misallerin sureti de arşta zahir olur.” (Muhyiddin İbn Arabi)
Okültizm
İnsan varlığını üçlü bir yapıda ele alan Okültizm'de ruh ve fiziksel beden arasında denilen, esîrî maddelerden oluşan bir aracı beden bulunduğu kabul edilir. Astral beden kavramı Teozofi'de de bulunmakla birlikte, insan varlığının Okültizm'deki gibi üçlü bir yapıda ele alınmadığı Teozofi'de astral beden insan varlığını oluşturan 7 unsurdan yalnızca biri olarak kabul edilir. Papus gibi bazı okültistler ruh göçü kavramını kabul ettiklerini kitaplarında belirtmişlerdir. Kimi okültist ve teozoflara göre cehennem, kişinin, astral ya da süptil âlemde, otomatik olarak (farkında olmadan) ürettiği kendi negatif “düşünce formları”nın etkisinde yaşamasıdır. Bu düşünce formları çeşitli geleneklerde günahkarların ölüm sonrasında karşılaşacağı ifritler olarak belirtilir.
Simya'da, maddenin Tanrı tarafından yaratılan ilk haline, her şeyin kaynağı, maddenin dört halinin ve tüm minerallerin türediği ilk cevhere “ilk madde” (materia prima) denir. Kimi simyacılar ilk madde ile beşinci unsuru (quinta essentia) aynı şey kabul etmişlerdir. (Beşinci unsur Aristo tarafından dört unsurun ötesindeki süptil maddeyi, yani esîri ifade etmek üzere ortaya atılan bir kavramdır.)
Okültizm'in ezoterik temelleri ve ruhun tekamülüyle ilgili görüşleri özellikle “iç (ezoterik) simya”da bulunmaktadır. Örneğin iç simyada “ilk madde”yi elde etmek, dış simyadaki gibi tüm madenlerin türediği madde cevherini elde etmek değil, ruhsal varlığının ilk halini, yani maddi tezahür dünyasına doğmadan önceki saflığını, saf şuur halini elde etmekti. Ars Magna denilen “büyük sanat”taki amaç da, “dış simya”daki gibi maddeleri birbirine dönüştürmeye çalışmak, ölümsüzlüğü elde etmek ve genç kalmak değil, spiritüel aydınlanma denilen “şuur dönüşümü”nü sağlamaktı. Aynı şekilde, iç simyada “felsefe taşı”nı elde etme “dış simya”daki gibi “ilk madde”yi elde etme anlamına değil, bu şuur dönüşümünün sağlanmasıyla, maddenin hükmettiği insan olmaktan çıkıp, maddeye hükmeden insan haline gelinmiş olması anlamına geliyordu. Simya'da inisiyatik sırlara (misterler) vakıf olma “küçük eser” ve “büyük eser” diye adlandırılmıştır ki, bu aşamalardan “küçük eser” zambak veya beyaz taşa bağlı beyaz gülle, "büyük eser" ise kırmızı taşa bağlı kırmızı gülle simgelenirdi.
Teozofi ve Antropozofi
Kaynağını önemli ölçüde Doğu geleneklerinden almış olmasına karşın, Helena Petrovna Blavatsky tarafından kurulan Batı Teozofisi Hint Teozofisi'ne kıyasla ruh konusunda daha sade ve daha anlaşılır bir sistem önerir. Batı Teozoflarının reenkarnasyon, varlığını iradi hareketleri sonucunda beliren yaşam planı (karmik plan), ruhların evrendeki başka gelişim ortamlarında da bedenlenmesi gibi konulardaki görüşleri Deneysel Spiritüalistlerin görüşleriyle az çok ortak ilkelerden hareket ediyorsa da, ruhla ilgili bazı konularda, özellikle ruh ile beden arasında irtibat aracı ve Tanrı konusunda birbirlerinden farklı görüşlere sahiptirler.
Teozofik görüş, Blavatsky'den sonra, ruh hakkında esas olarak iki farklı çizgide ilerlemiş bulunmaktadır:
- Annie Besant'ın savunduğu görüş: Teozoflar içinde çoğunluğun savunduğu bu görüşe göre, insan varlığı ruhtan fiziksel bedene kadar, tabakalaşma gösterecek şekilde, yedi farklı düzeyde ya da yedi farklı âlemde bulunan yedi unsurdan oluşur. Ölüm olayından sonra bu yedi plan (düzey, ortam, âlem) içinde yükselirken, ruh, her tabakada o tabakaya ait bedenini bir giysi gibi bırakarak, yükselir.
- C.W. Leadbeater'in savunduğu görüş: Leadbeater ise, ruh ve maddeden başka bir cevherin daha mevcut olduğunu ileri sürmüştür. Elemantal cevher adını verdiği bu varlık, ruhun her plandaki bedenlerini canlandırır ve içgüdüyle hareket eder. Kimi teozofların Leadbeater'dan daha farklı açıkladıkları bu varlıklara elemantallar da denilir.
Rudolf Steiner tarafından kurulan Antropozofi, birçok görüşte Deneysel Spiritüalizm'e ve Teozofi'ye yakınlık gösterir. En önemli fark, Antropozoflar'ın insan varlığını fiziksel beden, esîrî (etherik beden) beden, astral beden ve ego'dan (zât) oluşur şekilde ele almalarıdır. Gül-haçlılar örgütünün seçkin isimlerinden Robert Fludd (1574–1637) gibi, Antropozofi'nin kurucusu Rudolf Steiner de ruhu üç kısımlı bir yapıda ele almıştır: Ruhun hislerle ilgili kısmı, akıl ve kalp ile ilgili kısmı ve vicdan ya da şuur kısmı.
Popüler kültür
Ruha ve ruhsallığa ilişkin tanınmış film ve dizilerden bazıları şunlardır:
- Buffy the Vampire Slayer/Karakterler:Angel ve Spike
- Angel (dizi)
- Heroes (dizi)/ Karakterler:Sylar
- Harry Potter (film serisi) Karakterler:Lord Voldemort
- Supernatural (dizi)
- Yu-Gi-Oh!
- 21 Gram
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- Aad Guru Granth Sahib. 1983 (reprint). Publishers: Shiromani Gurdwara Parbandhak Committee, Amritsar. (M = Mahala, i.e., succession number of Sikh Gurus to the House of Guru Nanak, P = page number of the AGGS.).
- Batchelor, Stephen. Buddhism Without Belief - aha.
- Cornford, Francis, M., Greek Religious Thought, 1950.
- Denzinger, Heinrich y Rahner, Karl. Enchiridion Symbolorum Definitionum et Declarationum. 28ava Edición. Herder: Freiburg, 1952.
- Diccionario de la Biblia, página 56; Serafín de Ausejo, Barcelona, Editorial Herder, 1967.
- Morisod, Pascal. « Âme et psyché: Platon et Freud réunis », dans Chronozones (2008), Lausanne ISSN|1422-5247.
- Rohde, Erwin. Psyché. Le culte de l'âme chez les Grecs et leur croyance à l'immortalité (1890-1894), trad. (1928), Bibliothèque des introuvables, 1999.
- Sacramentum Mundi, Tomo 1, página 100; Karl Rahner, Barcelona, Editorial Herder, 1972.
- Steiner, Rudolf. Théosophie (éditions Novalis)
- Stevenson (1975). Cases of the Reincarnation Type, Volume I: Ten Cases in India. University Press of Virginia
- Stevenson (1974). Twenty Cases Suggestive of Reincarnation. Charlottesville, VA: University Press of Virginia
- Stevenson (1983). Cases of the Reincarnation Type, Volume IV: Twelve Cases in Thailand and Burma. University Press of Virginia
- Stevenson (1997). Reincarnation and Biology: A Contribution to the Etiology of Birthmarks and Birth Defects. Praeger Publishers
- Swinburne (1997). The Evolution of the Soul. Oxford: Oxford University Press.
- Wilson (1996). The State of Man: Day Star, Wake Up Seminars. 1996.
- Vocabulario de teología bíblica, página 68; X. Léon Dufour, Barcelona, Editorial Herder, 1972.
- Vuillemin, Jules. Essai sur la signification de la mort, Presses Universitaires de France, Paris, 1948
- İngilizce, Fransızca ve İspanyolca Wikipedia'lardaki 22.7.2008 tarihli ruh maddeleri
Notlar ve referanslar
- ^ a b c d e f g h i j k Britannica/Soul[], 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Beliefs of Ancient Civilizations[], 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ E.Britannica/Death/ Mesopotamia 30 Nisan 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ a b . 22 Şubat 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Şubat 2009.
- ^ The Fate of the Dead by Richard Bauckham, 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ , 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ ,,“The Pythagorean concept of the migration of the soul was also taken over and was blended with the Egyptian belief in the reincarnation of the sun-god Horus in the reigning king.” (E. Britannica/Mystery religion) 23 Haziran 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde .,, 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ a b Semboller Ansiklopedisi, SALT,Alparslan.Ruh ve Madde Yayınları,2006,İstanbul
- ^ Papyrus of Ani[], 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ ,, 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ , , , , 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ a b Britannica/Iranian religion/human nature 20 Temmuz 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ . 24 Eylül 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Eylül 2008.
- ^ a b c d e f g Dictionnnaire des Symboles, CHEVALIER, Jean.14. réimpression, Editions Robert Laffont, p.30-34.
- ^ Richard Broxton Onians, Les origines de la pensée européenne sur le corps, l'esprit, l'âme, le monde, le temps et le destin, Seuil, 1999,
- ^ Essam Safty, La Psyché humaine, conceptions populaires, religieuses et philosophiques en Grèce, des origines à l'ancien stoïcisme, L'Harmattan, 2003,
- ^ Psychological and Ethical Ideas, 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Vuillemin, Jules. Essai sur la signification de la mort, Presses Universitaires de France, Paris, 1948
- ^ , Theosophy Dictionary/ Orphism, Orphic Mysteries 18 Haziran 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Stanford Encyclopedia of Philosophy/ Pythagoras 7 Ekim 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Pythagoras of Samos 7 Temmuz 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ E. Britannica/Platonists 19 Kasım 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde .,,,,Eleusis Gizlemleri[], 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Gizem sözcüğünün ezoterik literatürdeki "misterler" sözcüğünü karşılamadığını düşünen bazı yazarlar, sözcüğü Türkçeye gizlem olarak çevirmişlerdir
- ^ Cicéron, Les Tusculanes, I, 19
- ^ Christian Neuroscience Society/Socrates and Human Soul[]
- ^ , Daimonion 1 Mayıs 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., , 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ E. Britannica/Reincarnation 30 Haziran 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ , 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Astroloji ve Simya, BURCKHARDT. Verha Yayınları, İstanbul,1999, s.277
- ^ , 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Soul/Aristotle 22 Ekim 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde .,Soul. 7 Ekim 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ , 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Seyyed Hossein Nasr and Oliver Leaman (1996), History of Islamic Philosophy, p. 315, Routledge, .
- ^ ,, 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Emanasyon görüşüne göre, maddi evren, her şeyin kaynağı Tanrı'nın kendini kademe kademe açığa vuruşu, tezahür edişi ya da yansımasıdır. , , 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Avicenna/The Ten Intellects[], 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Alfarabi, Avicenna, and Averroes on Intellect, 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Hegel'in İnsana Bakışı[], 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Eski Mısır'da ruhsal varlığın çeşitli unsurları ve özellikleri çeşitli adlarla ifade edilmişse de, insan varlığının esas olarak üç unsurdan oluştuğu kabul edilirdi.
- ^ , 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Can (Fr. âme) sözcüğünün animus ve anima şeklindeki ayrımı sözcüğünün “ruh” ve “nefes” anlamlarını karşılamak üzere yapılmış bir ayrım olup bu ayrım 4.yy.'dan itibaren terk edilerek, zamanla animus sözcüğünün yerine spiritus sözcüğü kullanılmaya başlanmıştır. (Kaynak: Dictionnnaire des Symboles, CHEVALIER, Jean.14. réimpression, Editions Robert Laffont, p.32.) Bu kavram Keltler'de anaon, ananmon, ene ve ainim sözcükleriyle karşılanıyordu.
- ^ , 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Experimental Spiritism/Perisprit,Le Spiritisme devant La Science: QU'EST-CE QUE LE PERISPRIT ? 12 Mayıs 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ a b c d Semboller Ansiklopedisi, SALT,Alparslan.Ruh ve Madde Yayınları,2006,İstanbul.
- ^ a b Okültizm, Ege-Meta yayınları,2000,İzmir
- ^ , 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ , 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Çin geleneğindeki beden ve iki unsurlu ruh (“shen” ve “kuei”) kavramı geleneğe yin ile yang zıtlığı girdikten sonra değişmiştir. (Kaynak: Dictionnnaire des Symboles, CHEVALIER, Jean.14. réimpression, Editions Robert Laffont, p.32.
- ^ , 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ . 16 Haziran 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Eylül 2008.
- ^ , 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ “ İsa Mesihin gelişinde bütün ruhunuz, canınız ve bedeniniz kusursuzca hıfzolunsun.” (Pavlus'un Selanikliler'e Birinci Mektubu, 5/23). “Tanrı'nın kelamı canlıdır ve müessirdir ve iki ağızlı her kılıçtan daha keskindir ve cana ve ruha, mafsalları ve iliği bölünceye dek saplanır ve kalpteki düşünceleri ve niyetleri temyiz edicidir.” (İbraniler'e Mektup,4/12)
- ^ , 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ THE RESTORATION OF ROMANITY,Essays in Orthodox Political Theology 19 Aralık 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde .,Medieval Sourcebook,Eighth Ecumenical Council: Constantinople IV 869-70 20 Eylül 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde .,,,Catholic Definitions/Spirit 6 Ekim 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ 869-870'teki konsili Katolik Kilisesi tanır, Ortodoks Kilisesi reddeder; 879-880'dekini ise Ortodoks Kilisesi tanır, Katolik Kilise ise ekümenik olarak kabul etmez.
- ^ New Advent,Soul 28 Kasım 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Berzah
- ^ E. Britannica/The transformation of pollution into purity 15 Haziran 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Bahá'í Reference Library - Gleanings From the Writings of Bahá'u'lláh, Pages 158-163 3 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Bahá'í Reference Library - Gleanings From the Writings of Bahá'u'lláh, Pages 155-158 4 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ a b Taherzadeh, Adib (1976). The Revelation of Bahá'u'lláh, Volume 1. Oxford, UK: George Ronald. .
- ^ E.Britannica/Maya[], 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ The concept of Karma or The Low of Action 15 Eylül 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ The Oxford Dictionary of World Religions/Anatta 9 Haziran 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde .,, 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Uzun süre Tibet'te kalan ve Doğu'nun ilk Batılı bayan gurusu sayılan Alexandra David-Néel bazı Tibet'li lamaların güçlerini aktarmaları yoluyla, uzun süre varlıklarını sürdürebilen fantomlar yaratabildiklerini ve bunlara da tulku ya da tulpa dendiğini belirtmiştir. Encyclopedic Theosophical Glossary: Tri-Tz 16 Haziran 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- ^ Tibet'in Ölüler Kitabı, Ruh ve Madde Yayınları, çev. Suat Tahsuğ,1976
- ^ , 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Vatikan'ın Limbo (Limbus) Hakkındaki Açıklaması, E. Britannica/Limbo 22 Haziran 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Catechism of the Catholic Church, paragraph 363 16 Kasım 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Catechism of the Catholic Church, paragraph 382 16 Kasım 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Denzinger 657 Denzinger es un autor que recopiló en su obra todas las declaraciones dogmáticas del magisterio católico. Denzinger, Heinrich y Rahner, Karl. Enchiridion Symbolorum Definitionum et Declarationum. 28ava Edición. Herder: Freiburg, 1952.
- ^ Denzinger 1440.
- ^ Denzinger 1000 y siguientes.
- ^ (Denzinger 3896) ex nihilo (Denzinger 685)
- ^ Denzinger 201, 285, 455
- ^ a b Denzinger 403,456
- ^ Denzinger 2833
- ^ Denzinger 815
- ^ Denzinger 2766, 2712
- ^ Constitución pastoral No 14
- ^ The Other Side of Death by J. Sidlow Baxter, 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Bhagavad-Gita A.C.Bhaktivedanta Swami Prabhupada, Editions Bhaktivedanta 1985.
- ^ a b c Theosophy Dictionary/Atman-Manas-Buddhi 4 Şubat 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ a b Theosphy/Sthula-sharira-Linga-sharira 8 Mart 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ . 8 Ekim 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Eylül 2008.
- ^ a b Diyanet İşleri Başkanlığı/Ruh[], 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Diyanet İşleri başkanlığı/İsrâ Sûresi[]
- ^ Bhagvatisūtra, (Ladnun: Jain Vishwa Bharti Institute):7/58,59
- ^ SGGS, M 1, p 1153.
- ^ SGGS, M 4, p 1325.
- ^ a b SGGS, M 1, p 1030.
- ^ Maspero (1950) Pg 211.
- ^ . 5 Kasım 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Eylül 2008.
- ^ The history of Tai Shang Lao Jun[]
- ^ Batı dillerindeki küre anlamına gelen sifer sözcüğü, bu katların küre biçiminde düşünülmesinden doğmuştur.
- ^ “Old Testament Theology”, Gerhard von Rad
- ^ , , 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ , 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Stanford Encyclopedia of Philosophy/Moses Mendelssohn 14 Mayıs 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ , 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Shaar ha Gilgulim 1 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., , 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ E.Britannica/Jehovah's Witness 27 Aralık 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ , 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Mukaddes Kitap Aslında Ne Öğretiyor, (S. 59) Wachtturm Bibel-und Traktat-Gesellschaft der Zeugen Jehovas e.V. Selters/Taunus, Almanya, 2005
- ^ . 26 Ağustos 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Eylül 2008.
- ^ Mukaddes Kitap Aslında Ne Öğretiyor, (S. 100,101) Wachtturm Bibel-und Traktat-Gesellschaft der Zeugen Jehovas e.V. Selters/Taunus, Almanya, 2005
- ^ Jehovah's Witnesses/Beliefs—God, Man, and the Future. 24 Haziran 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Jehovah's Witnesses /Have You Lived Before? 4 Ekim 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Jehovah's Witnesses /Do You Have an Immortal Soul? 26 Ağustos 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ “Çalışmak için eline ne geçerse, var gücünle çalış. Çünkü gitmekte olduğun ölüler diyarında iş, tasarı, bilgi ve bilgelik yoktur.” (Vaiz, 9/10).“O son soluğunu verince toprağa döner, O gün tasarıları da biter.” (Mezmurlar, 146/4)
- ^ “Toprağa dönünceye dek ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın. Çünkü topraksın, topraktan yaratıldın Ve yine ‘toprağa döneceksin'." (Tekvin 3/19). “Çünkü insanların başına gelen hayvanların da başına geliyor. Aynı sonu paylaşıyorlar. Biri nasıl ölüyorsa, öbürü de öyle ölüyor. Hepsi aynı soluğu taşıyor. İnsanın hayvandan üstünlüğü yoktur. Çünkü her şey boş. İkisi de aynı yere gidiyor; topraktan gelmiş, toprağa dönüyor. Kim biliyor insan ruhunun yukarıya çıktığını, hayvan ruhunun aşağıya, yeraltına indiğini?”(Vaiz,3/19-21). “Çünkü yaşayanlar öleceğini biliyor, ama ölüler hiçbir şey bilmiyor. Onlar için artık ödül yoktur, anıları bile unutulmuştur. Sevgileri, nefretleri, kıskançlıkları çoktan bitmiştir. Güneşin altında yapılanlardan bir daha payları olmayacaktır.” (Vaiz,9/5) Tanrı kesinlikle kötülük etmez, Her Şeye Gücü Yeten adaleti saptırmaz. Kim yeryüzünü O'na emanet etti? Kim O'nu bütün dünyanın başına atadı? Eğer niyet eder de Ruhunu ve soluğunu geri çekerse, Bütün insanlık bir anda yok olur, İnsan yine toprağa döner. (Eyüp 34/12-15)
- ^ “Bunun üzerine Rab Tanrı yılana, ‘Bu yaptığından ötürü bütün evcil ve yabanıl hayvanların en lanetlisi sen olacaksın!' dedi. ‘Karnının üzerinde sürünecek, Yaşamın boyunca toprak yiyeceksin!' ” (Tekvin, 3/14)
- ^ “Babil Kralı'nı alaya alarak, ‘Halkı ezenin nasıl da sonu geldi!' diyecekler, ‘Zorbalığı nasıl da sona erdi!' (...) Bütün dünya esenlik ve barış içinde sevinçle haykırıyor. Lübnan'ın çam ve sedir ağaçları bile kralın yok oluşuna seviniyor. ‘Onun ölümünden beri kimse bizi kesmeye gelmiyor' diyorlar. Toprağın altındaki ölüler diyarı Babil Kralı'nı karşılamak için sabırsızlanıyor. Onun gelişi ölüleri, dünyanın eski önderlerini heyecanlandırıyor; ulusları yönetmiş kralları tahtlarından ayağa kaldırıyor. Hepsi ona seslenip diyecekler ki, ‘Sen de bizim gibi gücünü yitirdin, bize benzedin.' Görkemin de çenklerinin sesi de ölüler diyarına indirildi. Altında kurtlar kaynaşacak, üstünü kurtçuklar kaplayacak. Ey parlak yıldız, seherin oğlu, Göklerden nasıl da düştün! Ey ulusları ezip geçen, nasıl da yere yıkıldın! İçinden, ‘Göklere çıkacağım' dedin, ‘Tahtımı Tanrı'nın yıldızlarından daha yükseğe koyacağım; ilahların toplandığı dağda, Safon'un doruğunda oturacağım. Bulutların üstüne çıkacak, kendimi Yüceler Yücesi'yle eşit kılacağım.' Ancak ölüler diyarına, ölüm çukurunun dibine indirilmiş bulunuyorsun. Seni görenler bakıp bakıp şöyle düşünecekler: Dünyayı sarsan, ülkeleri titreten, yeryüzünü çöle çeviren, kentleri yerle bir eden, tutsakları evlerine salıvermeyen adam bu mu?' Ulusların bütün kralları tek tek, görkemli mezarlarda yatıyor. Ama sen reddedilen bir dal gibi mezarından dışarı atıldın; bedenleri kılıçla delinip ölüm çukurunun dibine atılmış ölülerle örtülüsün; ayak altında çiğnenen leş gibisin. Ülkeni harap edip halkını katlettiğin için başkaları gibi gömülmeyeceksin. Kötülük yapan soy bir daha anılmayacak.” (İşaya,Bap 14)
- ^ ”Yunus, nasıl üç gün üç gece o koca balığın karnında kaldıysa, İnsanoğlu (İsa) da üç gün üç gece yerin bağrında kalacaktır.” (Matta, 12/40). “Ama Tanrı O'nu üçüncü gün diriltti ve açıkça görünmesini sağladı.” (Resullerin İşleri, 10/40)
- ^ “Buna şaşmayın. Mezarda olanların' hepsinin O'nun sesini işitecekleri ‘saat' geliyor.” (Yuhanna 5,28)
- ^ Mukaddes Kitap Aslında Ne Öğretiyor, (S. 64,65,) Wachtturm Bibel-und Traktat-Gesellschaft der Zeugen Jehovas e.V. Selters/Taunus, Almanya, 2005
- ^ RAB Tanrı'nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, "Tanrı gerçekten, 'Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin' dedi mi?" diye sordu. Kadın, "Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz" diye yanıtladı, "Ama Tanrı, 'Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz' dedi." Yılan, "Kesinlikle ölmezsiniz" dedi, "Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız." (Yaratılış 3/1-5)
- ^ Yehova'nın Şahitleri bölümü için kaynakça: Ölünce Bize Ne Oluyor?, Kule Kitapları Tic.Ltd.Şti., İstanbul, 2003. Einsichten Über Die Heilige Schrift, Cilt 2, Wachtturm Bibel-und Traktat-Gesellschaft, e.V. Selters/Taunus, Almanya 1992. Hayata Sevk Eden Hakikat, Kule Kitapları, İstanbul, 1984
- ^ a b c d e E. Britannica/Shamanism 21 Ağustos 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ a b c d e f g h i Şamanizm, Mircea Eliade,İmge Kitabevi,Ankara,1999
- ^ ,
- ^ Moğol Şamanizmi'nin Ana Hatları 17 Eylül 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ , 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, Süleyman Uludağ, Marifet Yayınları, İstanbul,1996,439-440.
- ^ . 25 Eylül 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Eylül 2008.
- ^ Hristiyan geleneğinde de ışık, “İlahî Fiil”dir (Verbe). Bununla birlikte, kelam sembolünün de kullanıldığı görülmektedir. Yuhanna İncili “başlangıçta kelam vardı” diye başlar. Mistik felsefelerde de, İlahî Işık (fiat lux) olarak ifade edilen yaratıcı enerji, ya ruhun kendisidir ya da ruh aracılığıyla icraatte bulunur. İlahî Işık, mistisizmde, kaosa ilahî imajinasyonla veya ilahî vibrasyonla düzen verilmesi, kaosun aydınlatılması ya da ilahî nefes, yani ruh olarak kabul edilir.
- ^ “Mistisizm Nedir”, SUNAR,Cavit. Kılıç Kitabevi Yayınları,No:28,İstanbul,1979,s.31
- ^ Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, Süleyman Uludağ, Marifet Yayınları, İstanbul, 1996, s.188
- ^ Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, Süleyman Uludağ, Marifet Yayınları, İstanbul, 1996, s. 553
- ^ E.Britannica/Maqām 11 Haziran 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., , , 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Kuran-ı Kerim'de kalp ile ilgili bazı ayetler şunlardır: "Allah kalplerde gizlenen her şeyi bilir”(40/19),”Allah sizi manasız sözle değil, kalbinizin kazandığıyla muaheze eder.”(2/225), “Yaptığınız hatalarda size vebal yoktur; fakat yasaklandıktan sonra kalbinizin kastettiği şeylerde vebal vardır.”(33/5)
- ^ Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, Süleyman Uludağ, Marifet Yayınları, İstanbul, 1996, s. 472
- ^ Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, CEBECİOĞLU,Ethem.Rehber Yayınları,1997,Ankara,s.643
- ^ Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, Süleyman Uludağ, Marifet Yayınları, İstanbul, 1996, s. 336
- ^ Dünya İnançları Sözlüğü,HANÇERLİOĞLU,Orhan.Remzi Kitabevi,1993(İkinci basım),İstanbul,s.289
- ^ Dünya İnançları Sözlüğü,HANÇERLİOĞLU,Orhan.Remzi Kitabevi,1993(İkinci basım),İstanbul,s.469
- ^ Dünya İnançları Sözlüğü,HANÇERLİOĞLU,Orhan.Remzi Kitabevi,1993(İkinci basım),İstanbul,s.201
- ^ Mevlana, Bilim Araştırma Merkezi Yayınları, İstanbul. , 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ "Yunus Emre III”, BAŞGÖZ,İlhan. Cumhuriyet Gazetesi Dünya Klasikleri Dizisi:45, 1999. "Yunus Emre II”, BAŞGÖZ,İlhan. Cumhuriyet Gazetesi Dünya Klasikleri Dizisi:46, 1999."Yunus Emre III”, BAŞGÖZ,İlhan. Cumhuriyet Gazetesi Dünya Klasikleri Dizisi:47, 1999.
- ^ İslam Maneviyatı ve Taoculuğa Toplu Bakış, GUENON, René.İnsan Yayınları,1989,İstanbul,s.55. MUHYİDDİN İBNÜ'L-ARABİ'YE GÖRE DİL-HAKİKAT İLİŞKİSİ 20 Kasım 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Astroloji ve Simya, BURCKHARDT. Verha Yayınları, İstanbul,!999, s.277.
- ^ Art et Alchimie, VAN LENNEP, J.Bruxelles,1966, s.27. Dictionnnaire des Symboles, CHEVALIER, Jean.14. réimpression, Editions Robert Laffont, p.824.
- ^ Batı Teozofisi (ya da kısaca Teozofi) Hint Teozofisi gibi, monoteist değildir.
- ^ The Seven Planes[].Theosphical Glossary/Ego 16 Aralık 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
- ^ Theosphical Glossary/Elemental(s) 16 Aralık 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., 22 Eylül 2008 tarihinde erişildi.
Dış bağlantılar
- Ouvrages Spirites12 Kasım 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Theosophical Glossary16 Aralık 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Mysticism Archives2 Ekim 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- A Dictionary of New Age Terminology25 Eylül 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Ruh can ya da tin din ve felsefede insan varliginin fiziksel olmayan yonu ya da ozu olarak tanimlanir ve genellikle bireysellikle esanlamli olarak ele alinir Teolojide ruh kisinin tanrisalliga ortak olan kismi olarak tanimlanir ve genellikle bedenin olumunden sonra kisinin varligini surduren kismi olarak ele alinir Misir Oluler Kitabi nda olum aninda ruhun bedeni terkedisinin tasviri Bircok kultur insan yasaminin ya da varliginin vucutla ilgili olmayan kaynagini ruh ile ozdes tutmus ve bircok kultur tum canlilari ruhlara dayandirmistir Tarih oncesi halklarda bile vucut ile onu canli kilan arasinda bir ayrim yapildigi gorulmektedir Bircok dini ve felsefi akimda her canlinin bir ogesi olan var olmasi icin fiziksel maddeye gereksinim duymayan madde disi algilanamaz belirtileriyle kendini gosteren askin yasama yetenegine sahip degisen ve gelisen erekli bir oncul kaynak ya da bir guc olarak tanimlanan ruh bircok dini ve felsefi akimda da sonsuz yetenekler sahibi insan davranislarinin motoru hata gunah ile sevap isleme yetisine sahip bir varlik ya da varligin sakli yuzu olarak kabul edilir Bununla birlikte ruh kavraminin kulturden kulture dinden dine felsefeden felsefeye genis olcude cesitlilik gosterdigi gorulmektedir Cesitli dinler ve filozoflar ruhun dogasi yapisi beden ile iliskisi kokeni ve olumlu olup olmayisi konularindaki farkli gorusleriyle bir suru teori ortaya koymuslardir Bircok dini ve felsefi gelenekte ruhun her canli olusumun icteki ozunu iceren kendine ozgu bir varlik oldugu ve insanin temel ogesinin beyninden veya organizmasinin herhangi bir kismindan cok ruh oldugu kabul edilir Buna karsilik diger bazi din ve felsefelerde ise ruhun beden ile kendisi arasinda aracilik gorevi gorecek maddi bir elemani bulundugu kabul edilir Ruh ile can kavramlari arasinda kimi kultur din ve felsefelerde bir ayrim yapilmamis kimilerinde ise bir ayrim yapilmis olmasina ve bu kavramlari belirten iki ayri ya da birkac terim olmasina ragmen soz konusu terimler sik sik ayni kavrami belirtmek uzerine birbirlerinin yerine kullanilagelmislerdir Ruhlar genellikle olumsuz olarak kabul edilirler Bircok inanisa gore ruh enkarne olmadan ete burunme dogma once de vardi Maddeciligin reddettigi ruh Jean Paul Sartre gibi bazi cagdas yazar ve filozoflara gore ozden once gelen varolus tur Olum olayinda bedenin hareket ozelliklerini yitirmesi ruhun beden uzerindeki egemenligini acikcasi bedeni etkilemeyi birakmasi olarak aciklanir Ruh kavrami olumden sonra yasam kavramlariyla yakindan iliskili olmakla birlikte bu konudaki gorusler son derece cesitlilik gostermektedir ozellikle bedenin olumunden sonra ne olup bittigi konusunda Halihazirda genel kabule gore konusu olan fiziksel evrenin disinda kaldigindan ruhun var oldugunu ya da var olmadigini ortaya koyamamaktadir Psikoloji ekollerinin de ruh konusundaki gorus ve yontemleri birbirinden farkli olup cesitlilik gostermektedir Hildesheim de cikarilmis antik bir eserEski uygarliklarda ruh kavramiBazi eski uygarliklarda ruh kavrami konusunda benzerlikler ve ruh ile ilgili ortak bir anlayis bulunmaktadir Bu ortak anlayis ruhun ya da canin olumsuzlugu olarak adlandirilabilir Farkli uygarliklarda rastlanan soz konusu benzerlikler bu anlayisin toplumlarin birbirleriyle etkilesimleri yoluyla birbirlerine gecip yayildigi fikrini dogurmaktadir Fakat ana kaynagin yeri hakkindaki gorusler farklidir Mezopotamya Mezopotamyalilar in olmuslerinin mezarlarina yiyecek ve cesitli esyalar biraktiklari bilinmektedir Babil dininin ote alemi ve dogaustu varliklarini ilgilendiren kismi tumuyle Sumerler den alinmistir Sumer mitolojisine gore oluler ulkesi ne gidip donebilen tek kisi Enkidu olmustur Boylece Enkidu yeniden yasayanlarin dunyasina dondugunde yeryuzunde yasayanlara olum ve oluler ulkesi hakkinda cesitli aydinlatici bilgiler vermistir Mezopotamyalilar olulerin ruhlarindan kotu olanlarin yasayanlara musallat oldugu ve onlara zarar verdikleri inancina sahiptiler Olulerin ruhlari gorulebilir ve isitilebilirdi Bunun yani sira hami varlik adiyla bilinen yardimci koruyucu ruhlar da vardi Babil de her insanin bir koruyucu melegi ya da koruyucu ruhu bulunduguna inanilirdi Eski Misir Misir Oluler Kitabi nda sikca karsilasilan psikostazi sahnelerinden biri Herodot gibi kimi eski Yunan yazarlar eski Misirlilar in olumden sonraki yasama ve ruh gocune inandiklarini yazmislardir Eski Misir gelenegine gore olen kimseyi bir yargilanma beklerdi Bu yargilanmaya eski Yunancada psikostazi psychostasis ya da psikostasya psychostasia adi verilmistir Terim psikhe yasamsal unsur nefes ve statis tartilma sozcuklerinden turetilmistir Olum olayi ile bedenini terk edenlerin yargilanmasi olan psikostazide kimileri olumden sonraki vicdani hesaplasma olgusunun sembolik ogelerle anlatimini gorurler Bu yargilanma sahnesinin betimlenmesine Misir Oluler Kitabi nda ve bircok eski Misir belge ve yazitinda karsilasilir Eski Misir metinlerine gore her olu icin soz konusu olacak tartilma tanrica Maat in gerceklik salonu denilen salonunda gerceklesir Bu tartilma ve yargilanma sahnesi Misir resimlerinde bir terazinin gozunde olunun vicdani temsil eden kalbi diger kefesinde bir tuyun bulundugu terazi ile simgelenir Yeralti aleminin sorumlusu ve Ra nin gozu sayilan Maat in hiyeroglifi gerceklik adalet ve dogrulugu simgeleyen tuydur Tanri Tot ise sonuclari kaydetmektedir Yurek suclarla agirlasmamis oldugu takdirde tuyden hafif gelecekti Bazi psikostazi simgelerinde yuregin sinavdan basariyla gecememesi durumunda basarisiz oluyu yutmak uzere terazinin yanibasinda bekleyen Ammemet Ammait Ammit adli olu yiyici bir yaratigin betimlenmis oldugu gorulur Eski Misir geleneginde olum olayi ile bedenlerini terk eden ruhlarin cesitli olum otesi halleri ve ote alem anlami Amenti Amentet terimiyle belirtilirdi Misirlilar olenin sonraki yasami icin olu bedenin iyi korunmasi gerektigini dusunuyorlardi Bu nedenle kimi cesetleri mumyalamis ve firavunlarinin olu bedenlerini ozenle saklamislardir Eski Misirlilarin geleneginde kisinin ruhsal varligi cesitli kisimlar halinde ele alinmis ve cesitli terimlerle belirtilmistir Bu terimlerin ifade ettikleri anlamlardan bazilari hakkinda ejiptologlar arasinda tam anlamiyla bir dusunce birligi olusmamistir Eski Misir geleneginde insan varliginin cesitli kisimlarini belirten terimlerden bazilari ve belirttikleri anlamlar sunlardir Ha bazen cogulu haw Jat olarak da yazilir Kisinin fiziksel beden etten kismidir Daha cok memelilerin vucudu icin kullanilan bir terimdir Ib Ab olarak da yazilir Ruhsal varligin dusunce ve coskularla ilgili unsurudur kalp semboluyle simgelenir Hiyeroglif olarak Ka Ka Yasamin olumsuz ve evrensel ogesinin bir parcasidir Geleneklerdeki evrensel yasam gucu kavramina Teozofi deki esiri astral beden kavramina ve Deneysel Spiritualizm deki perispri kavramina yakin bir anlam icerir Kisi gelistikce ka si da gelisir Kisinin olum olayinda bedenini terk eden kisimdir Resimlerde insan basli bir kus olarak hiyeroglif yazida ise bir anlam belirtecek sekilde iki acik kol biciminde belirtilir Ba Bati daki can Ing soul kavramina yakin bir anlam icerir Ayni zamanda kisiyi kendisi kilan ogedir yani bireysel kisiliktir Bedenin olumunden sonra varligini surduren bu unsur kimi zaman insan basli sahinle kimi zaman duz gagali tepesiz sorgucsuz bir kus olarak betimlenir Ren Kisinin adini gosteren kisim ya da ogedir Sheut Shuyt ya da khaibit olarak da yazilir Kisinin kesinlikle var olan golge sidir Siyaha boyanmis kucuk bir insan figuruyle betimlenir Aj Isiga bagli olan ogedir r Tepeli ibis kusuyla betimlenir Sekem Sekhem olarak da yazilir Kiside Tanrisal Yeti nin ve Tanrisal Guc un olusmasidir Inisiyasyonla ve buyuk cabalar sonucunda elde edilebilir Ancak tanrilarin gucunu yeryuzunde elde etmis olanlara verilir Hiyeroglif olarak Ba Khu Akh akhu ikhu ya da sahu olarak da yazilir Olen kisinin ka ve ba sinin birlesimidir Varligin eski bicimine donusu soz konusudur Ka khu veba bir butundur Khu olumden sonra kasinin icine geri doner Evrende duzeni saglayankhudur Sekhu Khat olarak da yazilir Kisinin fiziksel kalintilarini belirtir Eski Iran Bunyesinde gerek Orta Asya gerekse Mezopotamya dan alinmis kulturel ogeleri barindirmis antik Iran da bolgenin geleneklerine damgasini vurmus en onemli dini ogreti M O 7 yuzyilda ortaya cikan Zerdustluk olmustur Antik Iran geleneklerinde insan varligi su ogelerden olusuyordu Tanu Fiziksel beden Ahu Canlandirici guc Vyana Yasam solugu Manah Bilinc ya da ruh Ruvan Avestan urvan Can Fravarti Avestan fravasi Koruyucu ruh ya da koruyucu melek Bu kisinin bir ogesi olmaktan cok kisiye yasami boyunca yardimci olan hami varlikti Diana Avestan daena Ruhsal duble Olum sonrasi yargilanmanin onem tasidigi Zerdustluk inancinda kisinin dunya yasaminda yaptiklarindan sorumlu tutulan ruvan di dolayisiyla gelecek yasaminda odul veya ceza ile karsilasacak olan da ruhsal varligin bu ogesiydi Zerdustlugun kutsal metinlerinde soyle denir Adil kisinin cani olumsuzluk icinde hep sevincli olacak fakat yalanci cani kesinlikle iskence gorecek Ahura Mazda Bilge Tanri bu yasalari kendi egemen yetkisiyle takdir etmistir Zerdustculuk oncesi donemde de Iran daki eski kabileler olmuslerine ilgi gosterir onlara buyuk olasilikla yeralti dunyasinda kullanmalari icin cesitli objeler sunarlardi Eski Yunan ve Roma Psyche Wolf von Hoyer 1842 Munih Eski Yunan geleneginde Ilyada nin yazildigi zamanlarda psyche Latince deki animagibi soluk anlamina geliyordu Ruh kavrami da phrenes sozcuguyle belirtiliyordu Yunanlar zamanla ruh dedikleri olgunun farkli kisimlari farkli prensipleri ve farkli guc ya da yetileri oldugunu dusunerek bunlar arasinda ayrim yapmaya ve ruhun bu icsel olan ozelliklerinin farkli adlarla adlandirmaya basladilar Pisagor un ogretisinde psise psyche yasamsal guc e ve duyumsal duyarliliga nous ise bilincsel entelektuel yetenege karsilik geliyordu Platon un ogretisinde de bu anlayisa paralellik gorulur Aristo ise bir ayrim yaparak nous u aktif bilincin pasif bilinci olarak kabul etmistir ki bu kavram sonradan yapilan yorumlarda Logos a ya da Tanri ya ozdes kabul edilmistir Semavi alemdeki saf soluk olarak belirtilen ve Tanrisal ortamda cennette yasamaya cagrilacak bir ruh kavramini dile getiren pneuma kavrami ancak Teolojik egilimli edebiyatin gorunmesiyle baslamistir Pneuma Romalilar da spiritustu Pneuma nin dogasinda var olan ates dunyevi bir yanmayla ilgili olmayan esirin saf atesi olarak kabul edilirdi Hava ve yasamsal isinin karisimi gibi gorulen pneuma sik sik esirin saf atesi ile ozdes tutulmus veya onunla ilgili gorulmustur Ornegin Aristo nun kabul ettigi sistemdeki evrenin cani bu saf esiri aether atestir Fakat evrenin tek bir canli varliga indirgenmesi fikrinin kaynagi muhtemelen Pisagor du Bu fikir Platon araciligiyla Stoacilar a da gecmistir Antik Cag da ruhcu felsefeyi islemis filozoflar arasinda Anaximenes Pisagor Empedokles Herakleitos Sokrates Platon sayilabilir Homeros a gore insan varliginin iki cani vardi bunlar thumos ve psyche idi Thumos can kan Homeros un yazilarinda kan ve solukla iliskilendirilir Insan varliginin yasamsal kapasitesini tam olarak kisinin dis alemle etkilesim kapasitesini belirtir Arzu etmeye davranmaya kisinin kendini dis alemde belirtmesine iten ogedirr Insan iyice bunaldigi anlarda thumos u ile diyalog kurabilir Bazi organlarda oturur ve olumden sonra ortadan kaybolur bedeni terk eder Psyche can nefes kavrami ise Homeros un yazilarinda uyku bayginlik ve olum kavramlariyla iliskilendirilir Insandaki tanrisal kivilcim o olmamakla birlikte tanrisal kivilcimin golgesidir skia duyarli bir yapiya sahiptir Insanlar ile olumsuz tanrilar arasindaki onemli bir farktir eski Yunan gelenegine gore ilahlarin golgesi olmaz Homeros a gore insan bayildiginda psyche bedenden ayriliyordu Olum olayinda ise psyche bedenden ayrilip bedenin golgesi biciminde yeralti alemine Hades e gidiyordu Olumden sonra kim oldugunu unutsa da varligini Hades te eski Yunan cehennemi surduruyordu Olulerin psycheleri yasayan insanlara oyle cok benziyordu ki Achilleus kendisine gorunup konusan olu Patroklos unpsychesine sarilmayi denemis ama basaramamisti Orfe nin ogretisinde ise psyche insan varliginin ulu ve tanrisal kismi olan candir olumsuzdur fiziksel bedende oldugunda cismani dunyada yasarken aci ceker ve kendisini ozgur kilacak kurtulus yolunda ilerler M O 5 yuzyilda ortaya cikan Orfik Misterler Orfizm olarak bilinen dini akimda ruh gocunun ilke edinildigi gorulmektedir Kimilerince Orfe nin kurucusu oldugu ileri surulen bu dini akimda insanin hem tanrisal ve goksel hem de dusmancil ya sapkinca etkiler altinda oldugu kabul ediliyordu Bu dinde amac tamamiyle tanrisal duruma gelmekti bu da Titanlarla simgelenen dunyevi fiziksel tutkulari bedensel istekleri yenerek kurtulusa varmak ve dunyadaki dogum olum cevriminden kurtularak dunyada bir daha dogmamakla olanakliydi Antik Yunan da ruhla en cok iliskilendirilen sembollerden biri kelebekti Kelebegin boyle bir sembol secilmesindeki ana neden baskalasim geciren bir canli olmasiydi M O 6 yuzyilda Misir ve Babil de bulunmus Pisagor Italya ve Yunanistan da ruhla ilgili eski kavramlari gelistirmistir Pisagor ve izleyicileri ruh gocu ogretisini savunuyorlardi Pisagor un bu ruh gocu gorusunu M O 583 dogumlu Syros lu Pherekydes den ya da Misir da aldigi egitimden edindigi ileri surulur Bu ruh gocu ogretisinde ruha bir ozerklik yoneltilmisti Bu ogretiye gore amac olumsuz olan ruhu ruh icin bir hapishane sayilan bedenin tutsagi olmaktan kurtarmakti Dunyada bedenlenen ruhlarin gelisim eregi sonuclari yasanilacak yanilgilarda arinarak tanrilar alemine girmeye pay elde etmek ve boylece tanrilar evrenine eriserek yeniden tanrisal yapidaki ilk durumuna donusunu edinmekti Pisagor un ruh gocune iliskin gorusu sonradan Pisagorcu derneklerden ve Eleusis Gizemleri toplululuklarindan dusunceler edinmis oldugu bilinen olan unlu filozof Platon tarafindan da belirtilmistir Buna karsilik Platon un ogrencisi Aristo ogretmeninin ruh ve beden ikilemine karsi cikmis ruh ve bedenin madde evreninde asla ayristirilamayacagini ikisinin de ayni varligin degisik vecheleri oldugu dusuncesini savunmustur Empedokles ve Herakleitos ruhu atese benzetmislerdir Ruh gocu fikri bu filozoflarda da bulunur Bunlar ruh gocu gorusunu ruh gocu kavramindaki gibi degil ruhun gitgide daha gelismis vucutlarda bedenlenmesi sira ile bitki hayvan ve insan basamaklarindan gecmesi seklinde kabul etmislerdir Epikur e gore can fiziksellesmis ve olumlu duruma gelmistir O vucuttaki bir atom yayilimidir Platon ve Aristo ya karsi olarak canin evrensel bir butunun yani Tanrisal Can in bir parcasi oldugunu kabul etmeyen Epikur e gore tanrilar beseri seylerle ugrasmazlar Stoacilik ta tum evren olusan butun bir bedendir Bu beden kavrami cagdas kabullerimizde alisik olmadigimiz bir kavramdir Stoaci kabulde ruh bir tur soluk pneuma olarak belirtilir Ruh bir alev ya da atestir daha dogrusu aslinda tanrisal solugun bir parcasi olan atesten bir soluktur Aristoxenus a gore can sarkidaki ve lirle olusturulan muzikteki armoniyi andirir sekilde bir tur bedensel nabiz atislaridir Dogasi ve duzeni nedeniyle vucuttan sarkilardaki makamlara tonlara benzer bir devinimsel gam yayinlanmaktadir Bu gorus ile Pisagor un ogretisindeki kurelerin muzigi adiyla bilinen kurelerin armonisi onermesi arasinda bir benzerlik ya da paralellik oldugu soylenebilir Pisagor un bu onermesinde dokuz kozmik siferin hareketleriyle algilayamadigimiz uyumlu bir ses olusturdugu one surulur Filozoflarda ruh kavramiSokrat ve Platon Platon Sokrat a gore insan ruhu gorunmez ve olumsuzdu bedeni gonderen ve yoneten ruhtu Dusuncelerinin esin kaynaginin kendi Daimon u oldugunu bildiren Sokrat vicdan ya da vicdan sesi anlamini bir baska terimle Daimon un bakisimi anlamindaki daimonion terimiyle belirtirdi Sokrat a gore evren sans eseri degil ussal bir duzene gore kurulmustu Ogretmeni Sokratin sozlerini kaynak olarak kullanan Platon ruhu kisinin ozu nasil davranacagimiza karar veren varlik olarak kabul etmistir O bu ozu varligimizin cismani olmayan cisimler evreninde yer isgal etmeyen ve sonsuz yonu olarak ele almistir Cunku Platon a gore bedenler olse de ruh yeni bedenlerde surekli olarak yeniden dogmaktadir reenkarnasyon Platon ruhu uclu bir yapida ya da uc ozellikli olarak ele almistir Logos ya da nous dusunce ruhun bilincsel ussal etkinlik kismi ya da ozelligi Olumsuz olan ruhun bu kismidir Platon bu bilgiyi Phedre adli eserinin arabaci ve hayvani kosma mitinde aciklar Thumos ya da thymos ruhun coskularla ilgili etkinlik kismi ya da cosku ozelligi erillik Eros ya da epithumia ruhun dusuk duzeye ozgu istah tutku istek ve arzularla ilgili etkinlik kismi ya da ozelligi disillik Bu ucunden her birinin ruhun dengeli ve huzurlu olmasinda bir fonksiyonu vardir Bu uclemede bilinc ve usla ozdes tutulan logos tutku ve ruh atlari ni dengeli bir sekilde suren iki atli at arabasi surucusune benzetilir usun galip gelmesini ve dengenin en ust duzeyde olmasini saglar Thymos cosku gudulerimizi icerir bizi cesaret ile san ve onur eylemlerine yonlendiren odur Kontrolsuz birakildiginda bizi hubris e en tehlikeli hatalara yonlendirir Eros ise insanlari temel bedensel gereksinimlerinin otesindeki arayislara iten hirslarla ozdestir Tutkularimizin bize egemen oldugu vakit bizi asiri zevk tutkunu durumuna getirir ki bu da cesitli bicimler altinda asiri zevke dalmamizla sonuclanir Eski Yunan dusuncesinde bu ilkel bir vahsilik bicimi kabul edilirdi Platon a gore onceden idealar evreninde nde tanrilarla birlikte bulunan ruh ya da can yeryuzunde dogmakla o evrenden fiziksel evrene dusmus bir yaratik konumundandir Platon un ruh gocu kavramina gore ruhlar gelisim duzeylerine bagli olarak bedenin olumunden sonra ya idealar evrenine dahil olurlar ya da gereken gelisim duzeyini elde edene kadar yeniden yeryuzunde yeni bedenlerde dogmaya devam ederler Platoncular ruhlari tanrilara benzetmekle birlikte degisim gosterdigini kabul ederler Hermetizm i aciklayan kitaplardan biri olan Corpus Hermeticum a gore psyche beden icinde nous psyche icinde logos da nous icinde bulunur Aristo Aristoteles Platon dan sonra Aristo da ruhu varligin ozu olarak tanimlamis olmakla birlikte Platon dan ve dinsel geleneklerden farkli olarak canin ayri bir varlik antite cevher olusuna karsi cikmistir Bircok filozofun yani sira ogretmeni Platon a da karsi cikan Aristo ya gore ruh ve bedeni iki ayri gerceklik olarak degil tek bir cevher olarak ele almak gerekir Bu cevher madde olarak bedene ki o enerji halindedir bicim olarak ruha ki o eylem halindedir sahiptir Aristo nun gorusune gore can ancak canli bir vucudun gercekligi oldugundan olumsuz olamazdi Aristo Latince adi De Anima olan Peri Psuches Can Uzerine adli calismasinda can kavrami hakkindaki goruslerini ayrintili olarak aciklamistir Fakat Aristo nun insan ruhunun olumlu olup olmadigina iliskin gorusleri hakkinda tartisma halen surmektedir Cunku Aristo bu eserinin sonlarinda insan ruhunun bir parcasi olarak kabul ettigi zeka akil ya da zihin in In intellect bedenden ayri tutulabilir ve ebedi oldugunu aciklamistir Aristo ruhu maddeden ayristirilamaz olarak gormekle birlikte ortaya koydugu ruh kavrami gunumuzde tam olarak anlasilmis degildir Ayrica Aristo cu akil ya da zihin In intellect doktrini antik cagin gec donemlerinde Platonculuk ile bagdastirilmaya calisilmistir Aristo nun ruh kavraminda ruh kimi yorumlara gore vejetatif hissi ve zihni olarak uc kisimli ve asamali bicimde ele alinir kimi yorumlara gore de ruh dort kisimlidir ya da dort guce sahiptir Bunlardan akli taraf ta yer alanlar hesap kismi gucu ve ilim kismidir gucu ki karar alirken bunlar kullanilir Akli olmayan taraf ta yer alanlar ise istek kismi gucu ve irade disi kismidir ki ihtiyaclarimizin belirlenmesinden bunlar sorumludur Ibni Sina Aristo yu izleyen Islam filozof ve hekimlerinden Ibni Sina ve Ibni el Nefis Ibn al Nafis ruh hakkinda Aristo nunkinden farkli bir teori ortaya koymuslar ruh In spirit ve can In soul arasinda bir ayrim yapmislardir Ozellikle Ibni Sina nin ruhun dogasi hakkindaki ogretisi Skolastikler uzerinde bir hayli etkili olmustur Ibni Sina ya gore ruh bedenden ayri bir manevi cevherdir bedeni bir alet olarak kullanir Ibni Sina nin ruhun maddi bedenden ayri manevi bir cevher oldugunu ve kisinin kendini idrakini gostermek uzere verdigi unlu ornek insan i tair ucan insan adiyla bilinmekte olup Orta Cag da tum Bati da kullanilmistir Bu ornekte okuyucularindan kendilerini hicbir duyumsal temas olmaksizin tum duyumlardan yalitilmis halde gokte havada asili olarak tasavvur etmelerini ister Bu durumdaki kisi hicbir maddi temas olmadigi halde halen kendini idrak etmektedir Su halde nefsin zat maddeye yani herhangi bir fiziksel esyaya bagli olmasi fikri mantikli degildir ve ruh tek basina bir cevherdir Burada ben dunyanin yogun kaba maddesinde olmasam da varim kavrami islenir Ibni Sina nin yaptigi bu dusunme yoluyla kanitlama calismasi daha sonra Rene Descartes tarafindan daha basitlestirilerek epistemolojik terimlerle soyle ifade edilmistir Kendimi disimdaki varsayilan tum esyadan soyutlayabilirim fakat kendi suurumdan asla soyutlayamam Ibni Sina ya ve kendisinin de dahil oldugu Neo Platoncular a gore ruhun olumsuz olusu bir amac degil dogasinin bir geregi ve sonucudur Ibni Sina On Sefirot a benzer tarzdaki On zeka les Dix intelligences adiyla bilinen varsayiminda yaratilisin intisar emanasyon tarzindaki gerceklesmesine ve melekler hiyerarsisine deginir Vahyi konusmadan ziyade bir sezgisel irtibat olarak goren Ibni Sina ya gore vahiy ilham haberci ruya ve durugoru kehanetleri ilahi hikmetin cuzleridir Thomas Aquinas Aristo ve Ibni Sina yi izleyen Hristiyan filozof ve teologu Thomas Aquinas ruhu vucudun ilk prensibi kaynagi olarak kabul eder Epistomolojik teorisi zeka sahibi ruhun tum maddi seyleri biliyor olusu ve kendisinde hicbir maddi unsur olmayan ruhun kesinlikle cismani olmayisi uzerine kuruludur Vucuttan ayri olmasi nedeniyle de ruhun varligi vucuda bagli degildir yani varligini fiziksel beden olmasa da surdurur Insan varliginin akla sahip ruhu var olduguna ve maddeden olusmadigina gore hicbir dogal surecle yok edilemez Thomas Aquinas ayrintili Aristo cu teorisini ve ruhun olumsuzlugune iliskin tum iddialarini Summa Theologica adindaki unlu calismasinin Question 75 bolumunde aciklamistir Thomas Aquinas a gore biri maddi digeri maddi olmayan iki unsurdan olusan insan varligi bir yandan tumuyle maddeye dalmis durumda olup zaman ve mekanin yasalarina tabidir bir yandan da hic maddi olmayip akli vasitasiyla zaman ve mekana hukmedebilir Skolastiklere ozellikle Thomas Aquinas in izleyicilerince benimsenen Thomist dusunceye gore insan ruhu faaliyeti bakimindan uc kisimda ele alinabilir Vejetatif kisim Ureme ve beslenme faaliyetlerini sevk ve idare eden en kaba kisimdir Duyu organlarini duzenleyen duyumsal kisim Bilgi intellectus ve sevgiyle ilgili yuksek islemlere bagli olan akli kisim Gec Bati dusuncesinde ruh kavrami Rene Descartes Tarihsel surec boyunca ruh kavramini aciklama konusunda cesitli girisimlerde bulunulmustur Felsefi idealizmin dualist aciklamasi gnostik aciklama ve varoluscu aciklama bunlardan yalnizca bazilaridir Antik cagin maddecilerine gore ruh canin akli kismidir 17 ve 18 yuzyil maddecileri Hobbes Locke La Mettrie ise ruhu yalnizca duyumsal bilginin bir cesidi olarak kabul etmislerdir Diyalektik materyalizm ruhsalligi duyumlar butunu olarak da gormemis ve maddeden bagimsiz bir ruhu kabul etmemistir Bati dusuncesinde ruh kavrami hakkindaki goruslerde ruh ve beden dualitesinin vurgulandigi gorulur Plotinus un gorusunde oldugu gibi kimi goruslerde ruh ancak sezgisel olarak kavranabilecek akil otesi bir prensiptir kaynak Bircok dinsel goruste de ruh dogaustu yani maddi doganin otesindeki bir oz olarak kabul edilir Klasik Alman felsefesinde de ruhun aktif ozelligi bireysel suur etkinligi olarak kabul edilir Ruhu ilk prensip olarak kabul eden Hegel de ruhu zihin olarak gerceklesen bireysel suurla ilgili gormus ve mutlak bilgi nin pesinde kosan bir varlik olarak kabul etmistir Ruhu teori ve pratik faaliyetleri acisindan da ele alan Hegel e gore ruh kendini bilme surecinde maddi dogayi asarak kendisine zatina kadar yukselir Asagida Bati dusuncesini bicimlendirmis 16 yuzyil ile 20 yuzyil arasinda yasamis taninmis isimlerden bazilarinin ruh kavrami hakkindaki gorusleri tek cumleye indirgenerek verilmistir Descartes ruhu esyanin ziddi olan dusunen sey olarak tanimlar Spinoza ruhtan ilahi cevherin ozellik ve tarzi olarak soz eder Leibnitz ruha kendi icine kapali monad teklik alevi adini verir Lessing ruhu sonsuz soluk olarak ifade eder Kant ruhu mutlak olani idrak etmenin imkansizligi yla niteler Fichte ruhu bilgi ve fiil olarak ifade eder Hegel ruhu fikrin idea gelisiminin kendisi oldugunu soyler Schelling ruhu mistik kudret olarak tanimlar Nietzsche ruhu kudretin iradesi olarak ifade eder Freud ruhu ego ile superego arasindaki fark olarak belirtir Jaspers ruhu varolusla tanimlar Heidegger ruhu orada olmak olarak ifade eder Bloch gelecegin kokenindeki gerceklesme olarak ifade eder Insanin uclu yapisiEski Misirlilar ve Cinliler insanin ruhsal varliginin kimi Samanist topluluklarda da goruldugu gibi esas olarak iki kisimli oldugunu kabul etmislerdir Insanin ruhsal varligini iki kisimli biri digerine aracilik yapar olarak ele alan kulturlerde dolayisiyla vucut da soz konusu oldugunda insan varliginin uclu bir yapida ele alindigi gorulmektedir Ornegin bazi eski Yunan filozoflari da insan varligini boyle uclu bir yapida ele almislardir Nous ruh zihin nefes anlamina gelen gunumuzde psise terimiyle de belirtilen yasamsal unsur psikhos ya da psikhe ve soma vucut Bu ucleme Latincede spiritus ya da anima ve corpus bicimini almistir Deneysel Spiritualizm de ya da Spiritizm de ise insan varliginin uclu yapisi ruh Fr esprit perispri Fr perisprit ve beden Fr corps olarak kabul edilmistir Insan varliginin uclu bir yapiya sahip oldugu kabul edilen geleneklerden bazilari sunlardir Eski Misir geleneginde uc alemi simgeleyen bir tasvir Misir geleneginde Cin geleneginde oldugu gibi diger geleneklerin aksine Yer eril Gok disildir Ustteki ilahe Gogu zemine uzanmis olan ilah Yer i ikisinin arasinda bulunan ilah da araci alemi temsil etmektedir Zemindeki ilahin kalkmis dizi Dunya Dagi ni simgeler Okultizm geleneginde ruh astral beden fiziksel beden Grek geleneginde nous psikhe psikhos anemos soma Roma geleneginde spiritus animus anima corpus Kuzey Afrika geleneginde ruh nefes vucut Cin geleneginde ch i qi shen hun po ching jing Sabiilik geleneginde nisimta ruha pagria Cesitli geleneklerde de insan varligini olusturan bu uc unsura denk gelecek sekilde uc ortam alem ya da plan biciminde uclu bir ayrimin yapildigi gorulmektedir Bu uclu siniflandirmaya geleneklerden su ornekler verilebilir Hindu geleneginde tribuvana Bu yeryuzu Buvas suptil plan i temsil eden atmosfer Svar tezahurler otesi plan i temsil eden Gok Samanizm geleneginde Yer Yeralti Gok Kelt geleneginde yeryuzu olenlerin bulundugu yeralti zamanin ve mekanin disindaki alem Sid Kuzey Amerika Kizilderililerinin geleneginde insanlar alemi oluler alemi yukari alem Grek geleneginde yeryuzu yeralti alemi Hades Olimpos Ruh ile canRuh ile can kavramlari arasinda kimi kultur din ve felsefelerde bir ayrim yapilmamis kimilerinde ise bir ayrim yapilmis olmasina ve bu kavramlari belirten iki ayri ya da birkac terim olmasina ragmen soz konusu terimler cesitli nedenlerle aralarindaki farkin muglak bir mesele olmasi veya farki bilmeyenlerce ayni anlamda kullanilmasi vs sik sik ayni kavrami belirtmek uzerine birbirlerinin yerine kullanilagelmislerdir Can terimi kimi goruslerde yalnizca insanlar icin ve Aristo nun gorusunde oldugu gibi zihinsel etkinliklerle ornegin dusunce ilgili olarak kullanilirken kimi goruslerde de bir canliyi cansizdan ayiran ozelliklerle nitelendiginden tum canlilar icin kullanilir Insan varligini uclu bir yapida ele alan kimi goruslerde ise ruh ile madde fiziksel beden arasinda yari maddi ucuncu bir unsurun bulundugu varsayilir Ruh ise genellikle oznel subjektif bir varlik olarak ele alinir kisisellik bireysellik gosterir Pavlus un ruh pneuma can psyche ve beden soma seklinde uclu bir ayrim yaptigi gorulur Pavlus un Selanikliler e Birinci Mektup ta ve Korintoslular a Birinci Mektup ta 15 44 yazdiklarina bakilirsa insan varliginin en ulvi en yuksek kismi ruhtur fakat ruhun beden uzerindeki etkisi psyche araciligiyla olmaktadir Ilk konsil olan Iznik konsili M S 325 sirasinda erkegin cani kadar ilahi bir dogasi olmamakla birlikte kadinin da bir cani oldugu kabul edilmistir Onceleri ruh Fr l esprit dusunceye can Fr l ame da hislere baglaniyordu 11 canon da insanin iki cani oldugundan sozediliyordu 869 yilinda Istanbul da toplanan konsilde 11 canon dan ruhun iptal edilmesi cikarilmasi karari alindi bununla birlikte canin ruhsal bir kismi oldugu kabul edilmisti Ruh ile can arasindaki kavram karisikligi da bu donemde baslamistir Boylece ruh can ve beden uclemesi can ve beden ikilemine indirgenmis oldu ve ruh ile beden arasinda dengeleyici ve uyum saglayici can anlayisi terk edilerek bedenle zitlik gosteren can ya da ruh anlayisiyla ifade edilen dualist anlayisa gecildi Istanbul patrigi Fotios a muhalif olanlar onu insanin iki cani oldugunu ileri surme konusunda yalancilikla sucladilar Fotios gorevden alindi ve daha sonra gorevi tekrar kendisine iade edildi Fotios 879 880 de Istanbul da bir konsil duzenledi ve bu konsil toplantisinda 869 da alinmis kararlar iptal edildi Roma onceleri bu konsili tanimis ve Papa Fotios la iyi iliskilerini surdurmusse de Katolik ve Ortodoks kiliselerinin yol ayrimindan sonra bu konsil Roma tarafindan taninan konsiller listesinde yer almamistir Yine de gunumuzde bazi Hristiyanlar insanin beden eski Yunancada soma can psyche ve ruh pneuma seklinde uclu bir yapida oldugunu kabul ederler Bununla birlikte Kitab i Mukaddes uzerinde calismalarda bulunan modern ulemanin cogu kitaptan yaptiklari pek cok alintida bu iki terimi birbirinin yerine kullanmakta ve boylece uclu yapiyi ruh ve beden seklinde ikili yapiya indirgemektedirler Dinsel gorus ve inanislarda ruh kavramiDinsel gorus ve inanislarda genellikle insanin bedeninde onu yasatan bir ruhun bulundugu kabul edilir Istisnalar olmakla birlikte genellikle insandaki bu ruhun bilinc tasidigi ve insanin kisiligiyle ilgili her seyin bu ruhta bulundugu kabul edilir Ruh kisinin icindeki oz varligini olusturarak dusunur hisseder sever nefret eder karar verir Bu sekilde ruh insanin oz kisiligi olup beden yalnizca ruha giydirilmis bir elbise gibidir Insandaki bu ruhun olumsuz olduguna ve insan oldugunde bedeninden ayrilarak cesitli adlarla belirtilen bir baska aleme gectigi inanilir Bircok dine gore bu ote alemde insan ruhunu bir yargilanma beklemektedir Bu yargilanma bazi dinlerde hemen olum sonrasinda baslar bazilarinda ise ruh yargilanacagi zamana dek bekler yargilanmadan sonra da ya istirap cekecek ya da huzur bulacaktir Bu haller ya da ortamlar kimi dinlerde cennet ve cehennem kavramlariyla dile getirilmistir Kimi dinlerde ise ote alemdeki ates bir arindirici isleve sahiptir ruhun atesle gunahlarindan temizlenmesi soz konusudur varligin cehennem atesiyle arinma isleminden sonra cennete gidebilecegini kabul eden inanislar da mevcuttur Bahailik Bahailik inanisinda ruh gercekligi insanca kavranamaz ve sirri akil yoluyla cozulemez Tanri nin bir isareti ve bir cennet cevheri olarak kabul edilir Bahailigin kurucusu Bahaullah ruhun bedenin olumunden sonra varligini surdurmesinin yani sira olumsuz oldugunu da bildirmistir Bahalikte cennet bir bakima ruhun Tanri ya yakinlasmislik hali cehennem ise bir bakima Tanri dan uzaklasmislik hali olarak nitelendirilir Ruhsal tekamul yolunda her hal kisinin cabalarinin dogal bir sonucudur Bahaullah in ogretisine gore fertler dogmadan once mevcut degildiler ruhlarin tekamulu daima Tanri ya dogru olur ve kisi tekamul ettikce maddi dunyadan uzaklasir Budizm Temel kavramlari Hinduizm i andirir bicimde karma yasasi surekli olarak tekrar dogma samsara ve kurtulus nirvana olan Budizmde Hinduizmdeki gibi insanlara ruhsal tekamul acisindan pek fazla bir sey kazandirmayacagi dusunulen tapinma kurallari ve teorik bilgi yerine insanlara gercek ihtiyaclarini karsilamaya yonelik pratik uygulama ve yasama bilgisi verildiginden Tanri dan soz edilmez ve olumden sonrasina iliskin hicbir odul vaatinde bulunulmaz Buna karsilik Hinduizmde oldugu gibi Budizmde de insanlarin esyayi hakikatte oldugu gibi degil kendilerine gorundukleri gibi algiladiklari yani fiziksel alemin bir aldanmadan illuzyon ibaret oldugu kabul edilir Budizmde temel amac kisinin Dunya da bir daha dogmasina gerek kalmayacagi ruhsal gelisim ve olgunluk duzeyine erismektir Buda ya gore insanlarin istiraplarinin ana kaynagi maddi ve nefsani isteklerdir bu istiraplar dogum ile basladigina gore istiraplardan kurtulmanin yolu dogum olum cemberini cevrimini asarak dunyaya tekrar dogmamaktir Bu da ancak kisinin ortadan kaldirmasiyla ve boylece karma yasasinin gereklerinden kurtulabilmesiyle mumkundur Budizme gore evrende her sey surekli bir degisim halindedir Dolayisiyla evrende degismeden sabit kalan bir nesne olmadigi gibi degismeden sabit kalan bir birey de yoktur Ben derken bunun daima degisen varliga beden ve zihnimize ait bir duyum oldugunu unutmamamiz gerekir Bu ilke Budizmde anatta Pali ve Sanskrit dilindeanatman adiyla bilinir Olum olayinda ruh ve fiziksel beden birbirlerinden ayrilir Fiziksel bedenden ayrilmis olsa da zihin hala maddi aleme ozgu yanilsama illuzyon maya etkisinde kalmaya devam edebilir Lamaizm in bulundugu Tibet ve Mogolistan da rastlanan sonu olmayan dugum sembolu Budizmin Mahayana kolundaki bazi ekollerde ozellikle bunyesinde samanik ogeleri barindiran Tibet Budizmi nde uc can kavrami ya da uc suur duzeyi bulunur Ruhsal varligin bu uc kismi suptillik seyyaliyet incelik derecelerine bagli olarak cok suptil suptil ve kaba sifatlariyla nitelendirilirler Bunlardan suptil olani olum olayinda ayrilan zihin suur ya da kisimdir kaba olani ise uyundugunda mevcut olmayan zihin ya da suurdur Tibet Budizmi nde ayrica farklilik gosteren shes pa suur prensibi ile rig pa Buddha doga ya denk olan saf suur arasinda bir ayrim yapilir Lamaizm de denilen bu dinde ezoterik egitim veren bir ustadin ya da yuksek seviyeden bir lamanin yeniden dogan reenkarne olan kisiligine tulku denir Bu lamalar fantom beden ya da aura anlaminda da kullanilan tulku larindan taninirlar Buddha doga nin reenkarne olmamasina karsin kisinin skandhas denilen unsurlari reenkarnasyona maruz kalirlar Degisip gelisen Shes pa denilen suur olum olayindan sonra yok olmaz ve her yeni dogumda reenkarnasyonda varligini surdurur Insan ruhunun olum olayindan tekrar dogmasina dek icinde bulunacagi kosullari ve gecirecegi bilinc hallerini ayrintili bir bicimde aciklayan ve ruha olum sonrasinda gecirebilecegi haller konusunda rehberlik yapan Tibet kitabi Bardo Thodol a gore kisinin tahayyulunu imajinasyonunu niyet dusunce ve duygularini denetleyebilme yetenegini henuz yeryuzundeyken kazanabilmis olmasi kendisine olum sonrasi yasaminda son derece yararli olur ve bedenini terk eden herkesin gecirecegi ilk zor asamalari kolayca atlatmasini saglar Ote alemde karsilasacagi olaylar kisinin kendi zihinsel faaliyetinin urunleri olacagindan zihnini denetleyebilen kisi haliyle oldukten sonra yasayacagi olaylari da denetleyebilecektir Fakat yeryuzunde bu yetenegi ya da beceriyi elde edebilmis insanlar cok nadirdir Fakat Gautama Buddha nin ruh kavramina iliskin sozleri Budizm ekollerinde farkli sekillerde yorumlanmis oldugundan kimi ekoller ruhun olumsuzlugunu vurgulamaktaysa da Budizm ekollerinde ruh kavrami hakkinda bir fikir birligi yoktur Bu ekoller arasindaki temel ortak gorus ruh gocuyle yeniden dogusun surmesidir Budizmin Theravada ekolundeki olum sonrasi ruhsal hallerle ilgili inanislar Brahmajala Sutta da aciklanir Hristiyanlik Bir insanin ruhu icin catisan bir melek ile seytani gozlemleyen Tanri tasviri Eski Israil in bilgelik geleneginde soyle denir Toprak geldigi yere donmeden Ruh onu veren Tanri ya donmeden seni Yaratan i animsa Ecclesiastes 12 7 Bununla birlikte Yahudi kutsal metinlerinde bedenden ayri bir bireysellik gosteren ruh kavramina rastlanmaz Eski Ahit in Tekvin bolumunde bu kavrama soyle deginilir Ve Rab Tanri yerin topragindan adami yapti ve onun burnuna hayat nefesini ufledi Ve adam yasayan can oldu Tekvin 2 7 Yeni Ahit in Korintoslular a Birinci Mektup bolumunde ise soyle denir Boyle de yazilmistir Ilk insan Adem yasayan can oldu Son Adem dirilten ruh oldu Hristiyanlar ruhu felsefi terimlerden ziyade manevilik icinde anlamak egilimindedirler Bu anlayis baglaminda insanlar olduklerinde iyi ya da kotu amelleriyle bicimlendirmis olduklari ruhlari Tanri tarafindan yargilanacak ve ebedi ahiret yasamina cennete ya layik bulunacak ya da layik bulunmayacaklardir Hristiyanligin tum mezheplerinde Ortodoksluk Katoliklik Protestanlik Evanjelizm Isa nin bu kurtulus surecinde belirleyici ya da kesinlestirici bir rolu oldugu ogretilir Hristiyanlikta ruh icin kullanilan Ingilizce sozcuk soul Ibranice yazilmis Eski Ahit teki nefes ve eski Yunanca yazilmis Yeni Ahit teki psyche sozcuklerine karsilik olarak kullanilir Hristiyanlik anlayisinda soul madde disidir elle tutulamaz gorunmez ve olumsuzdur Ruh Tanri tarafindan yaratilir ve dollenmeyle yeni olusan bedene aktarilir Hristiyanliktaki bu anlayisin kokeni eski Yunan felsefesine dayanmaktadir Iskender in fetihleri sonucunda Yunan kulturu ve felsefesi zamanla Yahudiligi daha sonra da Hristiyanligi etkilemistir Bu ruh anlayisi Dogu da ilk olarak Origenes Orijen M S 185 254 ile ve Bati da Augustinus M S 354 430 ile yayilmaya baslamis ve bunlarin etkisiyle zamanla ruhun madde disi olarak ne tur bir yapisi olduguna dair felsefi dusunceler gelismistir Fakat bu gorusler aslinda Bati da ruhun olumsuzlugu felsefesini ortaya koyan ilk isimlerden biri olan ve gorusleri Hristiyan felsefesine derin etkilerde bulunan Platon a M O 427 347 dayanmaktadir Ruhun olumsuz oldugu dusuncesi her ne kadar Platon dan daha eskiye dayaniyorsa da bu dusunce Bati da Platon sayesinde populer hale gelmistir Hristiyanlikta farkli mezhepler bulundugundan bu mezheplerde ruha iliskin inanclarda bazi farkliliklar olmakla birlikte Hristiyanliktaki genel kabule gore olen kisinin bedeni terk eden ruhu odul ya da ceza ile karsilasacaktir Katolik anlayisindaki Limbus kavrami Papa 16 Benedikt in yakin zaman onceki aciklamasiyla degismis bulunmaktadir Tanrisal gok katina ulasabilen bir ruh buradaki odulu olan cennete erisecek gunahkar olan ruh ise cezaya carptirilarak sonsuza dek cehennemde azap gorecektir Katolik Inanislar Katolik Kilise nin modern din ogretiminde ruh insanlarin en ic yuzu sayesinde insanlarin Tanri nin suretinde olduklari insanlardaki en buyuk deger ruh insanlardaki ruhsal prensip anlamina gelir seklinde tanimlanir Olum olayinin ardindan ruh araf purgatory cennet ya da cehennemden birine gider Katolik inancinda ruhun atesle temizlenmesi inanisi mevcuttur Ruh gunahkar oldugundan once atesle aci cekerek arafta purgatory temizlenecek Tanri ya ya da Tanrisal gok katina bundan sonra ulasabilecektir Gunahkar olan kimse de sonsuza dek cehennemde kalacaktir Olumsuz ve manevi olan ruh dogrudan dogruya Tanri tarafindan yaratilmistir Katolik bakis acisiyla ruh ve beden ikileminde beden kotulugun olustugu ruh ilahi olan hayirli olan unsurdur Ruh madde uzerine yoksunluk icinde konmus ondan kurtulma istegindeki beyaz bir yaprak gibidir Katolik ogretinin ruh ve beden arasindaki iliskiler hakkindaki temel dogmatik gorusleri sunlardir Her insanin bir ruhu vardir Her insandaki ruh bireysel ve olumsuzdur Ruh Tanri vizyonuna tam manasiyla ancak olum olayindan sonra sahip olabilir Papa XXII Yuhannes Ruh Tanri tarafindan yaratilmistir Ruh Ilahi Cevher e ait degildir Ruh fiziksel bedenin olusumu dogum oncesinde mevcut degildir Ruhun maddi bir kokeni yoktur Ruh insanin yasamsal baslangicini olusturur Ruh bedenden ustundur Onun ruhsalligi ortaya koyulabilir Katolik kilisenin ekumenik konsillerinden biri olan II Vatikan Konsili ne gore insan ruh ile maddeden olusan bir butundur ve ic kisminda tum esyayi asar Hristiyan teolojisi ve cesitli gorusler Olulerin bir gun dirilecegi umuduna Incil de ornek olmus Lazar in dirilisinin bir tasviri Alman Protestan Teolojisi esas olarak Idealizmden idealar uzerine kurulu akim esinlenir ve ruhu yalnizca oznellik subjektivite olarak ele alir Bazi Katolik akimlar da ayni sonuclara varmistir Idealizm in baba si sayilan Descartes in dusunuyorum o halde varim sozu aslinda idealar alemine iliskin felsefi gorusu kapsar Bazi Hristiyan topluluklar kisinin iyi ve kotu eylemlerine bagli olarak ya da sadece Tanri ya ve Isa ya imana bagli olarak odul veya cezanin verilecek olmasi hakkindaki inanisa karsi cikarlar Buna karsilik ruhun olumsuz oldugunu reddeden Hristiyanlar da yok degildir bunlar teolog Frederick Buechner in Karanliktaki Islik adli kitabinda belirttigi gibi ruhun bir tur yasam gucu olduguna olumle sona erdigine fakat kiyametteki dirilis sirasinda yeniden olusacagina inanirlar En nufuzlu ilk Hristiyan dusunurlerden biri olan Augustinus ruhu kendisine aklin bahsedilmis oldugu bedeni sevk ve idare eden ozel bir cevher olarak tanimlar Filozof Anthony Quinton a gore ruh karakter ve hafizanin surekliligiyle ilgili bir zihinsel haller dizisi olup kisiligin temel ogesidir olusturanidir Ruhun yaratilisa iliskin kokeni de Hristiyanlikta yogun tartismalara neden olmus ve bu konuda cesitli gorusler ortaya atilmistir traducianism pre existence ve Katolik Kilise nin ogrettigi creationism Diger Hristiyan inanislar Ortodoksluk taki Dogu Ortodoks Kilisesi gorusler Katolikliktekilerle az cok benzerlik gosterir fakat ayrintilara inildikce farklar belirir Bu farklardan biri olumden sonra ne olup bitecegi konusundadir Protestanlar genellikle ruhun varligina inanmakla birlikte arafin varligina inanmazlar Diger meseleler hakkinda Protestan gorusler cok cesitlilik gosterir Ruhun uykusu teorisi soul sleep theory adiyla bilinen goruse gore ruh olum sonrasinda uykuya cekilir ve kiyamet gunu ne Ing Last Judgment kadar uykuda kalir Kristadelfianlik Kitab i Mukaddes teki Tekvin Bap 2 de yer alan insanligin yaratilisi izahatina uygun olarak herkesin topragin tozundan yaratildigini yasam nefesini aldiginda yasayan ruhlar haline geldigini kabul eder Yedinci gun adventistleri ruhun kendine ozgu bir suuru veya duyumsal varligi oldugu gorusune karsit olan ruhun yasam nefesi ve bedenden olusmus bir butun oldugu gorusunu kabul ederler Mormonlar once ruhun yaratilmis olduguna fiziksel bedenin sonradan olusturulduguna inanirlar Hinduizm ve Hint Teozofisi Kurtulus la sona eren reenkarnasyonu gelisim asamalariyla tasvir eden bir sanat eseri Hinduizm e gore atman ruh ya da nefes zamanin baslangicinda yaratilmis ve dogum yoluyla edindigi fiziksel bedende bir tur mahpusluk gecirmektedir Fiillerinin karma yasasi uyarinca belirlenen sonuclarina gore yeni bedenlerde dogup durur Surekli olarak tekrar dogma kimi Hindulara gore ebediyen surer gider kimi Hindulara gore de karmik mukemmeliyete ulasip Mutlak Olan la birlesecegi zamana kadar surer Vedalar daki bakis acisiyla ruh maddeden ayri bir cevher olup olumsuzdur kendine ozgu bir suura sahiptir Hinduizm de ruh kavramina en yakin anlamlari iceren Sanskrit sozcukler ruh ya da bireysel kisilik anlamina gelen Jiva ve Atma sozcukleridir Hinduizmde atma jivatma anu atma ya da vijnanam brahman gibi cesitli adlarla belirtilen ruh Tanri yla butunlesen bir enerji parcacigi olarak betimlenir Bununla birlikte Hinduizmin karmasik felsefesinde ruh Tanri dan ayridir ve ona es degildir Atma ya da atman tasavvufta zat Fr soi adi verilenin tam karsiligidir Atman Brahman in parcasi olarak kabul edilir Hinduizm cok sayida dine verilen genel bir ad Sanatha Dharma oldugundan dogal olarak Hinduizmde ruhun kokeni amaci ve mukadderi hakkindaki gorus ve inanislar cesitlilik gosterir Ornegin advaita adli kavramda ruhun yaratilmamis ve mutlak olan Tanri Brahman la mevcudiyet oncesinde birligi soz konusudur Buna karsilik dvaita denilen dualite kavramlarinda bu gorus reddedilir ve her ruhun Yuce Ruh un bir parcasi olmakla birlikte ferdiyetini hic kaybetmedigi savunulur Hinduizm de Bhagavad Gita da da belirtildigi gibi ruhun olmedigi ve ruh gocuyle bedenler degistirdigi kabul edilir Ruhun bu seruveninde belirleyici etken karma yasasidir ve Hinduizm deki tenasuh inanisinda varligin odullendirilmesi veya cezalandirilmasi fikri bulunur Hinduizm de ve yoga felsefesinde nirvana kisinin yeryuzunde tekrar dogma ihtiyacindan kurtulacak derecede gelismis olgunlasmis olmasi anlaminda ele alinir Kimi Hindu inanislarina gore onceden Brahman la bir olan ruh sonunda yine ona donecektir Kimileri Hint kulturundeki ruh gocu kavrami ile eski Yunan kulturundeki ruh gocu kavraminin birbirinden bagimsiz gelismemis oldugunu yani ruh gocu kavraminin kulturden kulture cesitli goclerle aktarilmis olabilecegini dusunmektedir Hint Teozofisi ne gore insanin hakiki ve yuksek varligi farkli planlardaki duzeylerdeki uc unsurdan olusur Bunlardan biri atma ya da atmandir tasavvuftaki zat Her seyin ve herkesin iceriginde atman vardir Fakat atmanin bireysel kisiligini edinmesi ancak manas adi verilen nefis nefs ile birlesmesi durumunda mumkun olur Manas insanin dusunme ve akil aracidir Ferdiyet bu ikisinin birlesmesiyle olusur Fakat bu iki unsurun birlesmesinde ucuncu bir unsur aracilik yapar bu da buddhidir Buddhiruhani bir unsur olupatmanin hem irtibat ve aktarma aracidir hem de alemdeki yansimasidir Sezgi ve ilhamin kaynagibuddhidir Insanin bu uc unsurun birlesmesiyle olusan yuksek varligina yuksek trinite adi verilir ki bu Hint teozoflarina gore hem ruh hem Tanri durumundadir Fakat mukemmel olmayan bu yuksek trinite nin gelismesi yukselmesi ancak fiziksel alemde mumkundur Yuksek trinite yogun alem olan cismani aleme yeryuzune dogrudan inemediginden dogada bulunan dort unsurla birlesmek zorundadir Insanin soz konusu 4 unsurdan olusan alcak varligina Bati da quaternaire adi verilir Dolayisiyla dunyadaki her insan 7 unsurdan olusmus durumdadir Yuksek trinite gelismek uzere quaternaire ile birleserek dunyaya inerken ister istemez yuksek niteliklerinden bir kismini gecici olarak kaybeder yuksek nitelik ve yetenekleri kabalasmaya kararmaya ugrar Cunku bu dort unsur dunyevi alcak asagi duzeyli tezahurlerin kaynagidir Bu dort unsur ihtiraslari dunyevi kaba duygulari geri fikirleri bunlara yonelik egilimleri kisaca asagi nitelikleri icerir Quaternaire iki kisimdan olusur bunlardan biri sthula sharira adli kisim fiziksel bedendir Alcak trinite adi verilen diger kisim ise kendi icinde uc unsurdan olusur Linga sharira Fiziksel bedenin asli modelidir Fiziksel beden bu bedenin uzerine kuruludur Prana Insani canlandiran yasamsal unsur Kama Alcak trinite nin en yuksek yani ruha en yakin duzeydeki unsurudur Ihtiras ve arzularin kaynagidir Buna hayvansal nefis de denebilir Dunyasal olum olayinda alcak trinite fiziksel bedenden ayrilip kama loka denilen bir plana duzeye aleme cikar Bir sure sonra yuksek trinite alcak trinite yi de burada birakarak devachan adli cennete gider ve boylece asli vatanina donmus olur Goruldugu gibi Hint Teozofisi nde Bati Teozofisi ndeki gibi belirgin bir ruh ve madde ikilemi yoktur Islam Islam da da Hristiyanlikta oldugu gibi ruhun ana rahminde bedenin olusmasiyla birlikte var oldugu kabul edilir Bedenle birlikteligi gecici dunya yasami boyuncadir Kur an da ruh kelimesinin belirtildigi ayetler fazla degildir Ruh konusunda pek fazla bilgi verilmemistir Nitekim Isra suresinde de soyle denmistir 17 85 Ve sana ruh hakkinda soru soruyorlar De ki Ruh Rabbimin bilecegi bir seydir Size pek az ilim verilmistir Ruh kelimesi Nisa suresinde Isa dan ve bazi surelerde Ruh ul Kudus tamlamasi biciminde Cebrail den soz ederken de kullanilmistir Diger tek tanrili dinlerde oldugu gibi Islam da da kiyamet inanisi ve cennet ile cehennem kavramlari bulunur Ruh kavrami Sufizm ya da Tasavvuf ta daha ayrintili bir sekilde ele alinmistir Jainizm 23 Jain Tirthankara si kurtulusa ulasmis olan Parsva nin heykeli Rajasthan Hindistan Jainizm e Caynizm Caynacilik gore ruh jiva fiziksel bedenden ayri bir mevcudiyete sahip bir gercekliktir Bir bitkiden hatta bir bakteriden insana kadar her canli varligin bir ruhu vardir Ruh ruh olmayan dan yani canli olmayandan madde mekan hareketlilik veya hareketsizlik ortami vs ayrimi ifade eder Bu dine mensup olanlar icin kurtulus moksa ya da moksa ruhun ulasacagi en yuksek hedeftir Jainizm metinlerinden biri olan M S 1 yy da Acharya Kundakunda tarafindan yazilmis Pancastikayasara da ruhla ilgili su bilgiler verilir Ruhun nitelikleri ve mevcudiyet halleri hakkinda Ruh jiva ve tum diger cevherler dravya gercektir Ruhun nitelikleri suur cetana bilgi ve idraktir upoyoga Ruh maddi alemde bir yari ilah deva bir insan bir hayvan ya da bir bitki olarak tezahur edebilir 16 kita Ruhun surekliligi ve halleri hakkinda Ruh dogum ve olum deneyimleri yasamakla birlikte bu deneyimler sirasinda ne gercekten yok olur ne de yaratilir Dogum ve olum sadece ruhun farkli halidir burada yalnizca bir halden digerine gecisten soz konusudur 18 kita Ruhun dogum olum cemberinden cevriminden cikarak kurtulus ya da ozgurluge kavusmasi nirvana Boylece birtakim ozellik ve hallere sahip ruh samsara seruveninde onceki ozel seklini kaybedip yeni bir sekle donusebilir Bu seklini de kaybedip tekrar orijinal haline donusebilir 21 kita Acharya Kundakunda bir baska Jainist metin olan Bhavapahuda da ise ruhla ilgili olarak soyle yaziyor Ruh renksizdir tatma duyusu ile de tadilamaz kisaca bes duyu ile algilanamaz Temel ozelligi suurdur Sekil ve ebatla en boy yukseklik belirtilen hicbir boyutla sinirli degildir bunlardan hicbirine bagli degildir hepsini asar 64 ilahi Sonuc olarak Jainizm e gore ruh bir cevherdir yani yok edilemez ve ebediyyen daimidir kalicidir Ancak deneyimledigi haller acisindan gecicilige ve daimi degisime maruzdur Mahavira nin Bhagvatisutra da kayitli olan cesitli sorulara cevaplari realite hakikat sanilan kani olunan gerceklik ile verite asil hakikat arasindaki iliskiyi andiran bu bilgiyi dile getirmektedir Gautama Efendim ruh kalici midir gecici midir Mahavira Ruh kalici oldugu gibi gecicidir de Cevher olmasi bakimindan ebedidir dogum ve olum gibi hallere yani dogadaki entropi ilkesine maruz kalmasi acisindan gecicidir Ruh fiilerine gore belirleyici olan karma yasasi altinda gecirdigi reenkarnasyonlar seruveninde yolculugunda temel olarak 4 varlik halini yasar Mikroorganizma bitki veya hayvan hali Yeryuzundeki insan hali Cehennemde istirap ceken varlik varlik hali Cennetteki yari ilah hali Ruh baslangici olmayan zamandan itibaren karma yasasina tabi bicimde surekli olarak dogum olum cevriminden gecer ve ozgurluge ya kurtulusa erme moksa ya da moksa haline ulasmak uzere bu dort varlik halini de yasar Jainizm in ruhla ilgili inanislari soyle ozetlenebilir Ruhlar henuz kurtulusa kavusmamis dunyevi fiziksel alemde dogmak zorunlulugundaki ruhlar ile dogru gorus dogru bilgi ve dogru davranis sayesinde kurtulusa ve uluhiyete ermis ruhlar olarak iki grupta siniflanirlar Dunyevi ruhlar bedenlerinin ve duyularinin gelisim derecelerine gore siniflanirlar mikroplar bitkiler insanlar vs Idrakle nitelenen suur ve bilgi ruhun asli nitelikleridir Her ruh kurtulusa erene dek sayisiz denecek kadar cok yasam formlarinda canli turlerinde bedenlenir ve 4 varlik halini yasar Bu evrenin yaraticisi ve yoneticisi olan bir Yuce Varlik yoktur Her ruh kendi mukadderatini karma yasasinin kapsaminda olmak uzere kendisi yaratir Kimsenin efendisi yoktur herkes kendi kendisinin efendisidir Ruhun istirap cekmesi veya kurtulusa ermesi hicbir ilahi kudret ve ihsana bagli degildir Kurtulusa kendi cabamizla kendimiz ulasiriz Her ruh uluhiyete insan bedeninde ulasabilir Buna ancak biriken karmik telafilerini tumuyle giderdigi takdirde ulasabilir Kurtulus ya da ozgurluk hali kalicidir ve bundan geriye donus yoktur Bu hale erisen ruh icin dogadaki bicimler ve cismani alemin cisimleri artik soz konusu degildir O artik cismani alem hakkinda sonsuz bilgiye sonsuz kudrete ve sonsuz huzura kavusmus durumdadir Uluhiyete erisen ruh herhangi bir baska varlikla birlesmez ferdi olarak kalmaya devam eder Sihizm Sihizm ruhu atma bir Tanri Parmatma olan evrensel ruh un bir parcasi olarak sayar Sihizm in kutsal kitabi Sri Guru Granth Sahib de SGGS cesitli ilahiler bu inanisi dile getirir Tanri ruhta ruh Tanri dadir Yine ayni kitapta ruh ilahidir ilahi olan da ruhtur O na sevgiyle tapininiz ruh efendidir efendi olan da ruhtur ve efendi kitaptaki bilgiler uzerinde kontamplasyon yapmak yoluyla bulunur denir Taoizm Taoist inanislari iceren iki kitaba bakilirsa ruhlar ya da temel varlik lar olum olayindan sonra saflik durumlarina bagli olarak dunyanin cennet veya cehennem ortamina gecerler Tao ya ya da Tao nun yoluna uyum gostermis olan saflasmis ruhlar cennete uyum gostermeyip zit dusmus olanlar cehenneme gecerler Herkesin ruhu vardir ve herkes onceki enkarnasyonuna uygun bir halde dogar Herkes yasamlari sirasinda ya gitgide saflasir ya da kendisini kirleten hareketlerde bulunur Taoizm de tavsiye edilen Xiuzhen uygulamasi bedeni dunyasal kirlerden temizlemeyi amaclayan bir arinma catharsis surecidir Bu sistemin terminolojisinde insandaki unsurlardan oz 精 Jing soluk enerjisi 氣 qi veilahi ya da beseri ruh 神 shen uc saf olan in hukmettigi uc mucevher ya da uc hazine olarak belirtilir Bu arinma sureci sembolik anlamiyla ayni zamanda olumsuzlugun aranma sureci olarak da ifade edilir Ruhun iki turlu tezahuru bulunur po 魄 po yani yin ruh ve hun 魂 hun yani yang ruh Kisinin cok sayidapo ve hun u olabilir Ruh gocunden bahseden en erken Taoist belgeler Han Sulalesi donemine dayanir Bu belgelerde Lao Zi nin Uc Hukumdar ve Bes Imparator Donemi nden itibaren farkli donemlerde farkli kisiler olarak yasadigi anlatilir Taoizm in kutsal kitaplarindan Chuang Tzu da M O 4 yy soyle denir Dogum baslangic degildir olum de son degildir Varolus sinirsiz sonsuzdur bir baslangic noktasi olmayan sureklilik soz konusudur Siniri olmayan varolus varlik uzaydir Baslangic noktasi olmayan sureklilik zamandir Dogum da vardir olum de biri disari dogru olan sonuctur digeri iceriye dogru olan sonuctur Boylece bicimini gormeksizin Ilahi Olanin Kapisi ndan bir iceri bir disari gecilir Zhuang Zi 23 Yahudi inanislari Kabala ya gore sefirot sefira lar ruhsalligin ve ilahiligin tezahur kademeleri Tezahur edisin on asamasi ya da on kademesi sefirot sozcugu ile karsilanir ki sozcuk Ibranice de sayilar anlamina gelir ve ayni zamanda on ilahi niteligi ifade eder Soyut kavramlarin pek bulunmadigi bu eksikligin figur ve sayilarla dolduruldugu Kitab i Mukaddes te ruh icin ruah can icin nefesh terimleri kullanilir Buradaki kavramlar ruh ve beden hakkindaki cesitli cevirilerle aktarilmaya calisilmissa da eski Yunan felsefesindeki ruh can ve beden kavramlarini tam olarak karsilamamaktadir Karsilamaya yonelik cabalar karisikliklar dogurmustur Eski Ahit te canin karsiligi Ibranice deki nephesh olup Eski Ahit in bir versiyonu olan Septuagint teki ve Yeni Ahit teki eski Yunanca karsiligi psisedir psikhe Nephesh sozcugu yasayan varlik nefes gibi baska bicimlerde de tercume edilebilir O ten e baglanmis ya da Nuh a icilmesi yasaklanan kan a baglanmis yasami temsil eder Yahudiler in bilinen tarihe gore ruh ile ilgili inanis ve gorusleri Eski Ahit in Tevrat ilk kitabi olan Tekvin le baslamistir Eski Ahit in Tekvin bolumunde bu kavrama soyle deginilir Ve Rab Tanri Yehova Hashem yerin topragindan adami Adem i yapti ve onun burnuna hayat nefesini ufledi Ve adam yasayan can oldu Tekvin 2 7 Torah ruhun sistematik bir tanimini yapmaz klasik haham literaturunde ruhla ilgili cesitli farkli tanimlamalar bulunmaktadir Saadia Gaon Inanislar ve Fikirler Emunoth ve Deoth adli kitabinin 6 3 kisminda ruh hakkindaki klasik haham ogretiminin ne oldugunu aciklamistir Saadia Gaon burada ruhun kisinin fiziksel arzu heyecan ve dusuncesini olusturan zihin kismini kapsadigini bildirmistir Yahudi dusunurlerden Ibn Meymun Ing Maimonides The Guide for the Perplexed adli kitabinda ruh hakkindaki klasik haham ogretiminin ne oldugunu Neo aristocu bakis acisiyla aciklamis ve ruhu kisinin gelismis zeka akil ya da zihin i In intellect olarak gormus bir cevher olmadigini bildirmistir Kabbala da ruhun uc unsurlu olarak ele alindigi anlasilmaktadir Yahudi mistisizminin klasik bir calismasi olarak bilinen Zohar da bu uc unsur nephesh ruach ve neshamah olarak belirtilir ve bu uc unsur soyle aciklanir Nephesh nefes Yasayan olumlu varliktir Aclik nefret sevgi igrenme aglama hislerini hisseder ve en onemlisi olebilir nefes almayi keser Nephesh havayi teneffus etmekten ibarettir Havayi soluduklarindan hayvanlar da bir nephesh tir fakat bitkiler havayi solumazlar Bu kisinin fiziksel ve psikolojik tabiatinin kaynagidir Ruhun diger iki unsuru ruach ve neshamah dogumla var olmazlar zamanla olusurlar gelisimleri kisinin eylem ve inanislarina baglidir Bunlarin kiside tam olarak olusmasinin ancak ruhsal aydinlanma veya ruhsal uyanisla mumkun oldugu soylenir Kabalistlere gore nephesh asagi kisimdir hayvani icguduleri idare eder ve sefirot sisteminde Malkut a tekabul eder Ruach ruah Ruh ya da canin orta unsurudur Manevi faziletleri ve iyi ile kotuyu ayirt etme kapasitesini ihtiva eder Kimileri onu psise ile ozdes tutar Kabalistlere gore orta kisimdir akil ve mantigi idare eder sefirot sisteminde Hesed den Yesod a kadar 6 Sefirota tekabul eder Neshamah nesamah Ruhun yuksek unsurudur Bu insanin tum diger canli turlerinden ayirt edilmesini saglayan unsurdur Insana olumden sonraki yasamdan zevk almasini ve yararlanmasini saglar Tanri nin varliginin bir parca idrak edilmesine olanak saglar Kabalistlere gore en yuksek kisimdir ruhun yuksek ozelliklerini idare eder sefirot sisteminde ustteki sefirot uclemine tekabul eder Zohar a gore olum olayindan sonra nefesh parcalanip dagilir Ruach arindirilmaya maruz kalacagi bir araci kusaga gonderilir ve gecici cennet e girer Neshamah ise kaynaga sevgilinin opucugu nun tadini cikaracagi Platon un belirttigi idealar alemi ne doner Ilyas in ates arabasi ile goge alinmasi sahnesini gosteren bir tasvir Hep Zohar la birlikte yayimlanan bir risale olan Raaya Meheimna insan ruhunun iki unsuru daha oldugunu one surer Bunlar chayyah ve yehidah tir Yahudi filozof ve tarihci Gershom Scholemchayyah ve yehidah hakkinda bunlar sezgi yoluyla bilmenin en yuce asamalarini ve ancak biraz seckin olan kimselerin kalb yoluyla idrak etmesini temsil eden unsurlar olarak kabul edilir demistir Chayyah ruhun ilahi yasam gucunun idrak edilmesine imkan veren parcasidir Yehidah ise ruhun Tanri yla birlesmenin mumkun olabildigi en yuksek planidir duzeyi ortami Hahamlarin calismalari ve kabalistik calismalar insanlarin bazi kosullarda gelistirebilecekleri ruhta sureklilik gostermeyen bazi baska ruh hallerinin oldugunu da bildirmektedir Olumden sonrasiyla ilgili olmayip mukemmellikle ilgili olan bu haller Ruach HaKodesh kehaneti mumkun kilan bir ruh hali Neshamah Yeseira ve Neshamah Kedosha dir Yahudiler in ilk donemlerdeki ruh ile ilgili inanclarinin sonraki donemlerinde degisikliklere ugradigi sanilmaktadir Ozellikle Buyuk Iskender in M O 332 de Yahudiler in yasadiklari yerleri Yunan egemenligi altina almasiyla Yunan ve Yahudi kulturleri arasinda karsilikli bir etkilesimin basladigi ve Yahudiler in Yunan felsefinden etkilendigi sanilmaktadir Ornegin Platon hayrani olup gnostiklere ilham kaynagi olmus Iskenderiye li Yahudi filozof Philon d M O 25 o M S 50 Yahudilik inanclarini Yunan felsefeleriyle aciklama yoluna gitmistir Philon un bu etkisi daha sonra Yahudilik temelinden hareket eden Hristiyanligi da etkilemis ve Yahudilige ait sozlu aktarimlar ve Yunan felsefelerinden olusan karma bir inanc olusmustur Philon a gore ruh dogum oncesinde de vardir ve olen kisinin ruhu dogum oncesi durumuna doner Ruh ruhlarin dunyasina ait oldugundan bedendeki yasam yalnizca kisa ve cogu zaman mutsuz bir ara oyundur Philon un disinda baska Yahudi dusunurler de ruhun olumsuzlugu dusuncesine sahiptiler Bunlar arasinda 10 yuzyilda yasamis Isaac Israeli ve 18 yuzyilda yasamis bir Alman Yahudi dusunur olan Moses Mendelssohn sayilabilir Yahudilik inancina iliskin sozlu anlatimlarin yazili kaynagi olan Talmud da olulerin yasayanlarla gorusmesinden soz edilir Kabbala da ise reenkarnasyon fikri de bulunmaktadir Yehova nin Sahitleri Yehova Ing Jehova adi Ibranicede Tanri nin ozel adidir Ibrani alfabesindeki yad he vav he YHVH harflerinden yani dort harften olustugu icin Grekce de dort harften olusan sozcuk anlamindaki Tetragrammaton ifadesiyle belirtilmistir Yehova Sahitleri de Tanri icin bu adi Yehova kullanirlar 19 yy da dogmus bir Hristiyan dini akimi olanYehova nin Sahitleri ne gore ruh insanin bedenini yasatan bir guctur Bir tur enerjiden baska bir sey degildir Tipki bir elektrik enerjisinde oldugu gibi kisiligi ve bilinci yoktur Insandaki ruhun bir mumdaki alev gibi olduguna inanirlar Insandan ruhun cikmasini sonen bir mumun alevini kaybetmesine benzetirler Yehova nin Sahitleri ne gore Ruh ne kisinin icindeki bilincidir ne de insan oldugunde onun bir parcasini olusturur Yani insan oldugunde ruhu yasamaya devam etmez Yehova nin Sahitleri ne gore Kitab i Mukaddes te ruhun olumsuzlugu ogretisi bulunmaz Ruhun olumsuzlugu ile ilgili inanclarin Babilliler in dinsel inanclarindan kaynaklandigini dusunurler Bundan baska olulerin ruhlarinin yasayan kisilerle gorustugu ve onlara fayda ya da zarar verdigi gibi inanclarin olulerin goruntusunu ve sesini taklit ederek onlarin yasadigi izlenimini uyandiran cinlerden kaynaklandigini savunurlar Yehova nin Sahitleri ne gore oluler tamamen bilincsizdirler ve olen bir kisi dunyaya gelmeden onceki var olmama durumuna doner Yehova nin Sahitleri Tanri nin Adem i yaratirken onun burnuna yasam solugu ufledigini ve Adem in yasayan bir can oldugu ogretisini kabul ederler Onlara gore Adem in bir cani olmamistir fakat Adem in kendisi bir can olmustur Kitab i Mukaddes hayvanlarin da birer can tasidigini degil can olduklarini soyler Kitab i Mukaddes te can icin gecen Ibranice sozcuk nefes ve eski Yunanca sozcuk psyche dir Yehova nin Sahitleri ne gore bu sozcuklerin anlami nefes alandir Baska sozlerle ifade etmek gerekirse soluk alan yasayan canli can demektir Eski Ahit te Adem in yaratilmasina iliskin olarak soyle denir Rab Tanri Adem i topraktan yaratti ve burnuna yasam solugu nu Ruah ufledi Boylece Adem yasayan varlik Nefes oldu Yaratilis 2 7 Kitab i Mukaddes te Ibranice ruah sozcugunun eski Yunancadaki karsiligi pneumadir Yasam solugu olarak cevirisi yapilanruah Yehova nin Sahitleri ne gore normal soluktan daha farkli bir seydir Yehova nin Sahitleri ne ait olmayan cevirilerde ruah ve pneuma genellikle ruh olarak cevrilmistir Ibranice ruah ve eski Yunancapneuma ile benzerlik gosteren diger sozcukler nesamah Ibranice ve pnoe dir eski Yunanca Bu sozcuklerin ceviri karsiliklari soluk olarak verilmistir Yehova nin Sahitleri nin bu kavramlari anlayisi soyledir Ruah Pneuma Yasam Solugu Bu yalnizca bir soluk ya da hava degildir Icinde kisiye yasam gucu veren seydir Bu bir mumun alevi gibidir Biri oldugunde buruah olen kisinin bedeninden cikar ve Tanri ya doner Fakat bu donus fiziksel bir anlatimi kastetmez ruahi veren Tanri oldugundan O na dondugu soylenir Olen bir kisinin ruhunun ayrilmasi bir mumun alevinin sonmesi gibidir Nefes Psyche Can anlamina gelip kisinin yasayan bir varlik oldugunu ifade eder Dolayisiyla bu sozcuk canli birisini tanimlar ve onun canli oldugunu yasadigini anlatir Kitab i Mukaddes te bu sozcuk hayvanlar icin de kullanilir Kitab i Mukaddes kisinin bir cana sahip oldugunu degil kisinin bir can oldugunu soyler Yehova nin Sahitleri icin olum dusuncenin eylemin olmadigi bir hiclik anlamini tasir Onlara gore Eski Ahit teki Vaiz 9 10 da ve Mezmurlar 146 4 te soylenilenler bunu gosterir Eski Ahit te gecen oluler diyari terimi cukur mezar insanligin toplu mezari anlamindaki sozcukten yapilmis serbest bir ceviridir gercek anlamda oluler diyari yoktur Yehova nin Sahitleri ne gore Adem topraktan yaratildi ve Adem e ceza olarak soylenen sozlerde de onun yeniden topraga donecegi soylenir Yehova nin Sahitleri ne gore Adem e hicbir sekilde bir parcasinin yasayacagindan ya da Adem den herhangi bir seyin ruh alemine doneceginden soz edilmedi zaten Adem in geldigi yer ruh alemi degil toprakti Ayrica insanin ve hayvanin olumu arasinda hicbir fark da yoktur Oluler tamamen topraga donerler ve herhangi bir bilincleri yoktur Yehova nin Sahitleri ne gore Kitab i Mukaddes teki olulerin yasadigini ve konustugunu gosteren Zengin adam ve Lazar gibi anlatimlar benzetmelerin yapildigi birer mecazdirlar Bu tur ifadeler olulerin yasadigini anlatmazlar Bu turden anlatima bir ornek Tekvin 3 14 te bulunur Buradaki sozler aslinda yilana degil yilanla ozdeslestirilen Seytan a karsi soylenir Seytan in kendisini Tanri gibi yuceltmek isterken icine dustugu alcaltici durum yilanin yerde surunurken yasadigi duruma benzetilir Ayaklari olmayan yilan yerde surunerek ilerlerken dili topragi yaliyor ve topragin tozunu yiyor gibidir Seytan aldatma araci olarak kendisine bir yilani secmis ve Tanri ayni yoldan ona anlam yuklu bir yanit vermistir Seytan in kibirli bir tutumla en yuksege cikmak isterken tam tersine bir yilanin durumunda oldugu gibi kendisini yere en yakin ve en asagi durumda bulacagi anlatilir Yesaya Isaya Bap14 te bulunan baska bir anlatimda gecen sozler bircok kisi tarafindan olulerin ruhlarinin konustuklari ve dolayisiyla olumden sonra bir yasam oldugu seklinde yorumlanirsa da bunlar birer mecazdir cunku burada sozu edilen ve dogal olarak konusamayan agaclar da konusuyor gibi gosterilir Ayrica bu anlatimin alayci niteligi zaten bastan soylenmistir Buradaki ornekte mecazi bir anlatimla Seytan in kibirli dusunceleri alaya alinarak kendisini yuceltmek isterken icine dusecegi alcaltici durum siirsel ifadelerle anlatilmaktadir Bu yapilirken ayni kibri sergileyen Babil Krali nin kimligi Seytan icin bir benzetme olarak kullanilmistir Yehova nin Sahitleri olulerin ruhunun yasamadigina ancak olen kisilerin yeniden diriltilecegine inanirlar Kitab i Mukaddes te bununla ilgili ornekler vardir ve Yehova nin Sahitleri nin yorumuna gore eger ruh olumde varligi suren bir sey olsaydi olmus kisilerin dirilmesine de gerek kalmazdi Bir ornek de Isa nin olumuyle ilgilidir Isa oldukten hemen sonra degil ucuncu gunde ruh bir varlik olarak diriltilmis ve bu uc gun boyunca da olu olarak yerin bagrinda mezarda kalmistir Yehova nin Sahitleri ne gore Kitab i Mukaddes Isa nin bedeninin mezarda kaldigini fakat ruhunun uc gun boyunca yasadigini soyleyen bir ayrim yapmaz Yehova nin Sahitleri ne gore olulerin dirilmesi belirli bir zaman sonra gerceklesecektir Ayrica oluler herhangi bir ruh aleminde degil mezarda bulunuyorlar Yehova nin Sahitleri ruhun olumsuzlugu inancini Kitab i Mukaddes e uymayan ruhculuk kaynakli bir ogreti olarak gorerek reddederler Bu ogretinin insanlara sahte bir umit vermek amaciyla Havva ya soylenen katiyen olmezsiniz sozlerindeki yalanin bir devami olduguna inanirlar Diger inanis ve goruslerde ruh kavramiSamanizm Altay samani Kimi Asya Samanizmi toplumlarinda bazi Kuzey Amerika ve Guney Amerika Kizilderililerinde ve kimi Afrika kabilelerinde olum olayi ile bedenini terk edenlerin yasadigi ote aleme golgeler diyari adi verilir Samanizm e gore insanin bir ya da birkac cani ruhsal unsurlari vardir Kuzey Asya halklari insanin birden fazla uc ya da yedi can i olduguna inanir Ornegin Yakut Turkleri Cukciler Yukagirler ve Buryatlar insanin uc can i olduguna inanir Bunlardan biri olum olayinda mezarda kalir biri golgeler diyari na iner ucuncusu Goge cikar Insanin golge can i ote alemin esigini bekleyen esik bekcisine rastlar sonra kayikla ote yakaya gecer Golgeler diyarinda olu yeryuzunde surdugu yasami surer Oluler bir sure sonra yeryuzunde tekrar dogabilirler Bu uc cana ya da uc ruhsal unsura verilen adlar toplumdan topluma degismektedir Bazi Samanist Turk topluluklarinda bu uclu tin sur ve kut olarak Mogol Samanizmi nde ise suns sunesun ami amin suld sulde olarak bilinir Samanist anlayista uc alem soz konusudur Yer yeralti Gok Fakat bunlar sembolik ifadelerdir Yeralti terimi Asya nin kimi Samanist geleneklerinde ote alem anlaminda kullanilir kimi Samanist geleneklerde ise olum olayinin akabinde yasanilan kargasa ve vicdani hesaplasma donemini ifade etmek uzere kullanilir Dolayisiyla bazi geleneklerde yeralti denildiginde genellikle ote alemin asagi titresim duzeyi kaba ve yogun ortamlari soz konusudur Yeralti deyiminin bu anlamda kullanildigi Samanist geleneklerde ote alemin huzurlu ortamlari ise golgeler diyari gibi baska ifadelerle belirtilmektedir Samanizm e gore her uc alem Yer yeralti denilen alem ve Gok denilen alem de ruhlarla meskundur Asya Samanizmi ne ozellikle Yakut Altay ve Uygur Turkleri nin geleneklerine gore insanlarin yasadigi Yer olulerin goctugu yeralti ote alem ve spirituel anlamdaki Kutsal Gok ten olusan uc ortam merkezlerinden gecen direk ya da kazik denilen bir eksenle birbirine baglanirlar Bu eksen Gogun gobegi ile Yer in gobegi arasinda yer alir Bu kavram Altay Yakut ve Uygur Turkleri nin geleneklerinde soyle aciklanir Insanlarin yasadigi Yer olulerin goctugu yeralti ote alem ve spirituel anlamdaki Gok ten olusan uc alem ya da ortam merkezlerinden gecen bir eksenle birbirine baglidir Yer in gobegi ile Gogun gobegi arasindaki bu eksenin gectigi bu ortamlarin ortasindaki delikler ya da acikliklar bir tur gecittir Samanlar ucus trans deneyimi sirasinda bir ortamdan digerine gecerken bu irtibat gecitlerinden yararlanirlar Ayni sekilde olenler de ote aleme bu yolla gocerler Ote aleme giden samanlar oraya Yer in deligi gecidinden gecerek gider yine bu delikten ya da kapidan donerler Saman golgeler diyari na giderken oncelikle Yer in gobegi ndeki bu delikten Yer in Ekseni ne ulasmak sonra da Yeralti nin cehennemi kismindan gecmek zorundadir Olen kimseler de bu yolculugu yaparlar ki bu yolculukta olunun gecemedigi takdirde azap cekmesinin soz konusu oldugu bir kopru yle karsilasilir Kuzey ve Orta Asya Samanizm inde yeralti alemi 7 veya 9 katlidir Olum olayi ile beden terk edildikten sonra kimileri yeralti katlarindaki ortamlara kimileri ise Gok katlari ndaki ortamlara giderler Saman medyum gibi ruhlarla dogrudan irtibat kurabilen biri olarak kabul edilir Saman da trans deneyimi sirasinda yapacagi uygulamanin amaci ve turune gore ya yeralti alemine iner ya da Goge cikar Ornegin bir hastayi iyilestirmek icin Goge cikmasi fakat bir olunun ruhuna eslik etmek hastanin ruhunu geri getirmek olmemesini saglamak veya yeryuzunu terk etmek istemeyen oluleri golgeler diyari na goturmek icin Yeralti na iner Fakat herhangi bir nedenle Goge cikacak bir samanin once Yeralti denilen aleme inmesi gerekir Yani hic kimse Yeralti na ote alem inmeden Goge cikamaz Mogollar da ve bazi Turk halklarinda Goksel alemin Tanrisi Ulgen dir Orta Sibirya Buryatlari nda bu ad Tengri olur Buryatlar da 55 i ak renkle 44 u kara renkle nitelenen toplam 99 ilah bulunur Altay Turkleri nde yeralti aleminin efendisi Erlik Han dir Kisinin olum olayi ile bedenini terk etmesinden sonra icine dusecegi Asya Samanizminin kimi geleneklerinde gunahkarlarin olum sonrasinda ifritlerle karsilasma veya kopru den gecme donemi olarak belirtilir Samanlarin gorevlerinden biri de olen kimseye bu ifritlerden kurtulmada yardim etmektir Samanist gelenege gore insanlar gunahkar olduklarindan ilahi yasalar geregi oldukten sonra bu ifritlerle karsilasmak zorunda kalirlar fakat Tanri insana acidigindan samanlarin insanlara bu konuda yardim etmesi icin yeryuzunde samanlik kurumunu kurmustur Asya Samanizmi nde olumden sonraki yolculukta olunun gecemedigi takdirde azap cekmesinin soz konusu oldugu bir kopruyle karsilasilir Saman bu kopruyu kolayca gecebildigi gibi olenlere de bu kopruyu gecmelerinde yardim edebilir Orta Sibirya Samanizmi ne gore saman birkac irmagi ve bir kopru yu gectikten sonra golgeler diyari nin uzandigi Buyuk Su ya gelir Altay Turkleri geleneginde samanin golgeler diyarini ziyaret edisinde bir daga cikis olgusu da bulunur Bu diyarda oluler aynen dunyadaki yasamlarini surmektedirler Onlar orada yeryuzunde tekrar dogmaya hazirlanirlar Ruh gocu kavramina Amerika nin gunumuzde Samanist topluluklar kapsaminda ele alinan bircok Kizilderili kabilesinde de rastlanir Inuit lerde ruh gocu kutsal kabul edilen bir kavramdir Kuzey Amerika kizilderililerinin bircok kabilesine gore olum olayindan sonra ruh ve golge bedenden ayrilir Ruh kurt un hukmettigi aleme gider yeryuzundekilerin iliski kurabilecekleri onun golge sidir Ruh golge yle birlesince yeni bir varlik olusturur ve yeryuzunde tekrar dogar Guney Amerika kizilderililerinin cogunun dillerinde ruh golge ve imaj kavramlari ayni sozcukle karsilanir Tasavvufta ruh kavrami Sufizm de ya da Tasavvuf ta ruh ile ilgili gorus ve inanislar cesitlilik gostermektedir Mutasavviflarin ruhla ilgili gorus ve inanislari arasinda ortak noktalar oldugu kadar farkli noktalar da mevcuttur Tasavvuf sozluklerinde ruh insanin soyut latifesidir insandaki bilen ve idrak eden latife olup emr aleminden inmistir kunhunu idrak etmek mumkun degildir biciminde tanimlanir Kimi mutasavviflara gore ruh manevi bir cevherdir Oldukten sonra yasamaya devam eder Fikir ve akil yani anlama ve dusunme maddeye bagli degildir ruhun ozellikleridir Cismani olmayan ruhlar alemine alem i ervah adi verilir Insan ruhu dunyaya gelmeden once bu ruhlar alemindeydi yasadiktan sonra da o asli vatanina donecektir Ruhtan hadislerde de goruldugu gibi cogu zaman nefs diye soz edilir Tasavvuf ehline gore ruh hisseden canli nurani sekilsiz renksiz agirligi olmayan her seyi kavrayan beden ile munasebeti olan metafizik bir varliktir Ruh bedenin ne icinde ne de disindadir ama bedeni idare eder ve bedenden etkilenir Tasavvufculara gore ruhun uc temel fonksiyonu duyum dusunce ve sezgidir kalp Esas olarak Neo Platonculuga dayanan Israkilik aydinlanma ekolu akiminin kurucusu Sahabettin Suhreverdi ye gore beden karanligi ruh ise isigi temsil eder ve manevi faziletlerle kuvvetlenir manalar alemi kelimelerle ifade edilemez ve mantik oyunlariyla tanitilamaz Insanlar ona kendi kendine erisebilir Sufizm ya da Tasavvuf ta ruhla ilgili bazi kavramlar hakkindaki gorus ve inanislar soyle ozetlenebilir En nur Arapca da isik anlamina gelen nur Ilahi Kelam i temsil eder ve ruh er ruh ile ozdes tutulur Kainat in meydana gelmesindeki aracin ruh oldugu belirtilir Nur Tasavvuf ta bilinen isik fizikteki insan gozunun duyarli oldugu yani gorebildigi elektromanyetik radyasyon anlaminda kullanilmaz Kaynagindan cikan bu isik fizikokimyasal bir isik degildir tum isiklari asan en ince vibrasyonlarin otesindeki madde kainatina ait olmayan bir isiktir Kisaca bu mistik literaturde ilahi nefes ya da ilahi alev olarak da ifade edilen varligin ozu olan ruhtur Gayb alemi Duyu organlari ve akil ile bilinemeyen varliklar ve bunlarin bulundugu alem Gayb alemini ifade etmek uzere melekut terimi de kullanilir Acilmis gul cicegi Sufizm de en cok kullanilan cicek semboludur Sufizm de ruhsal aydinlanmanin ve kalp gozu nun acilmasinin bir semboludur Kimileri gulun kat kat olan tac yapraklari ile ruhun manevi organi ve sezgi kapisi olan kalbin kat kat olmasi arasinda baglanti kurar Merkezi dairesel bir yapilanma gosteren gul her seyden once merkeze ulasilmis olmayi aydinlanmis uyanmis insanin suurunu kisaca spirituel aydinlanmayi ve bu duruma erisen varligi simgeler Seyri suluk ya da seyr u suluk Inisiyasyon ya da nefs terbiyesi Insan i kamil olma hedefine ulasmak icin bir mursidin rehberliginde yol gostericiliginde cikilan manevi ve ruhi yolculuk Cesitli riyazet zikir ve tefekkur yontemlerinin kullanildigi bu nefs terbiyesi yolu genellikle Feriduddin i Attar in Mantik ut Tayr adli eserinde belirttigi gibi 7 asama icerir Insan i kamil Dunya insaninin ruhsal gelisim sonucunda erisebilecegi en olgun mertebedir Fenafillah Allah ta fani yok olma kulun beseri vasiflardan ve asagi arzulardan siyrilip ilahi vasiflarla donanmasi Vahdet i vucud Allah tan baska bir varlik olmadiginin idrak ve suuruna varma Devre i fersiyye ve devre i arsiyye Teozofi deki yukselis yayi ile inis yayi kavramlarinin Sufizm deki adlaridir Kalp Sufizm e gore kalp manevi kalp her seyden once bir tur manevi iletisim aracidir Insanoglu buradan gozlenmekte ve ogrenilmektedir Buna karsilik insan da gayb aleminden gelen kesf ve ilham tarzinda beliren tesirleri bu manevi organi araciligiyla alabilmekte algilayabilmektedir Yani insanin bu manevi organi bir bakima hem asagidan insandan Yukari ya cikan tesirlerin hem de Yukari dan asagi ya inen tesirlerin gectigi araci bir kanal ya da yansidigi yerdir Sufizm de muridin kalp gozu acilinca muritlik asamasini bitirmis olgunlasmis pismis demektir Ala al Dawlah in bildirdigine gore sufizmde kalp vecd halindeki kimi velilerin gorebildigi yedi ayri renk halinde tezahur eden kat kat ya da ic ice yedi katli vibrasyon sahalarindan olusmaktadir kalbin yedi ic zarfi Sidretul Munteha Ars ve Kursi Buyuk berzah da denilen Sidretul Munteha tum saliklerin seyirlerinin amellerinin ve ilimlerinin sona erdigi noktadir Sidre den sonraki aleme gecebilme yeryuzundeki varliklar icin mumkun degildir O alemde mahlukatin bir vucudu yoktur mahluk o alemde adeta erimis gibidir Mutasavviflara gore yedinci gok katinin ustunde kursi onun da ustunde ars taht bulunur Ars bicimler alemi nin tezahur aleminin ciktigi bicimlerin olmadigi alem deki koken kaynak olarak ifade edilir Prensip ile tezahur arasindaki ya da tezahur ortami arasindaki bir bag gibi aciklanir Kursi ise tezahur surecindeki prensipten cikistaki veya hiyerarsik inisteki ilk basamagi olusturur Kursi dualiteye bicimsel tezahure belirlenmeye dogru giden farklilasma surecini ifade eder Bu surecin sonu dualitedir dualite ortamidir tezahurdur farkliliklar ortamidir bicimler ortamidir yeryuzudur Levh i Mahfuz Tasavvuf sozluklerinde kulli olan hususlarin ayrintili hale getirildigi ve nedenlerine baglandigi mukadderat levhasi olarak tanimlanir Ebu Hanife ve Ebu Mansur Maturidi ye gore insanligin mukadderati Levh i Mahfuz da somut olaylar halinde degil genel hatlariyla belirlidir Kur anda Rad Suresi nde soyledir Allah o yazidan diledigini siler diledigini de sabit birakir Ana kitap olan Levh i Mahfuz ise O nun katindadir Rad 39 Imam i Rabbani Mektubat i Rabbani adli eserinde bunu soyle izah etmistir Kaza Levh i Mahfuzda iki kisimdir Birincisi yani degisebilir olan sarta bagli olarak yaratilacak seyler demektir ki bunlarin yaratilma sekli degisebilir veya hic yaratilmaz Ikincisi yani mubrem mutlak olan sartsiz muhakkak yaratilacak demek olup hicbir sekilde degismez muhakkak yaratilir Subha Tanrisal isigin vurmasiyla varlik haline gelerek meydana cikan karanlik maddeye denir Hudus Tasavvuf ta varligin meydana cikmasini belirten terimdir terim yaratilisin bir defada mi oldugu yoksa sonsuzca surmekte mi oldugu tartismasiyla onem kazanmistir Bazi unlu isimlerden ruhla ilgili vecizeler Kara bir karinca kara kilimin ustunde bir taneyi almis gitmekte mesela Tanenin gittigi gorulur de karinca gorulmez Akil der ki gozunu iyi ac da bak Hic tane onu goturen olmasa gider mi Mevlana Celaleddin Rumi Her kim gorur yuzunu unutur kendi ozunu Olmekten ne korkarsin korkma ebedi varsin Olur ise ten olur canlar olesi degil Yunus Emre Be harfi nurla ozdes olan ruhu temsil eder Ortaya cikan ruh Ilahi Buyrugun araci olmustur Ilahi Buyruk esyayi bu aracla meydana getirmistir Rene Guenon Kursi emir alemidir misallerin sureti de arsta zahir olur Muhyiddin Ibn Arabi Okultizm Insan varligini uclu bir yapida ele alan Okultizm de ruh ve fiziksel beden arasinda denilen esiri maddelerden olusan bir araci beden bulundugu kabul edilir Astral beden kavrami Teozofi de de bulunmakla birlikte insan varliginin Okultizm deki gibi uclu bir yapida ele alinmadigi Teozofi de astral beden insan varligini olusturan 7 unsurdan yalnizca biri olarak kabul edilir Papus gibi bazi okultistler ruh gocu kavramini kabul ettiklerini kitaplarinda belirtmislerdir Kimi okultist ve teozoflara gore cehennem kisinin astral ya da suptil alemde otomatik olarak farkinda olmadan urettigi kendi negatif dusunce formlari nin etkisinde yasamasidir Bu dusunce formlari cesitli geleneklerde gunahkarlarin olum sonrasinda karsilasacagi ifritler olarak belirtilir Simya da maddenin Tanri tarafindan yaratilan ilk haline her seyin kaynagi maddenin dort halinin ve tum minerallerin turedigi ilk cevhere ilk madde materia prima denir Kimi simyacilar ilk madde ile besinci unsuru quinta essentia ayni sey kabul etmislerdir Besinci unsur Aristo tarafindan dort unsurun otesindeki suptil maddeyi yani esiri ifade etmek uzere ortaya atilan bir kavramdir Okultizm in ezoterik temelleri ve ruhun tekamuluyle ilgili gorusleri ozellikle ic ezoterik simya da bulunmaktadir Ornegin ic simyada ilk madde yi elde etmek dis simyadaki gibi tum madenlerin turedigi madde cevherini elde etmek degil ruhsal varliginin ilk halini yani maddi tezahur dunyasina dogmadan onceki safligini saf suur halini elde etmekti Ars Magna denilen buyuk sanat taki amac da dis simya daki gibi maddeleri birbirine donusturmeye calismak olumsuzlugu elde etmek ve genc kalmak degil spirituel aydinlanma denilen suur donusumu nu saglamakti Ayni sekilde ic simyada felsefe tasi ni elde etme dis simya daki gibi ilk madde yi elde etme anlamina degil bu suur donusumunun saglanmasiyla maddenin hukmettigi insan olmaktan cikip maddeye hukmeden insan haline gelinmis olmasi anlamina geliyordu Simya da inisiyatik sirlara misterler vakif olma kucuk eser ve buyuk eser diye adlandirilmistir ki bu asamalardan kucuk eser zambak veya beyaz tasa bagli beyaz gulle buyuk eser ise kirmizi tasa bagli kirmizi gulle simgelenirdi Teozofi ve Antropozofi Kaynagini onemli olcude Dogu geleneklerinden almis olmasina karsin Helena Petrovna Blavatsky tarafindan kurulan Bati Teozofisi Hint Teozofisi ne kiyasla ruh konusunda daha sade ve daha anlasilir bir sistem onerir Bati Teozoflarinin reenkarnasyon varligini iradi hareketleri sonucunda beliren yasam plani karmik plan ruhlarin evrendeki baska gelisim ortamlarinda da bedenlenmesi gibi konulardaki gorusleri Deneysel Spiritualistlerin gorusleriyle az cok ortak ilkelerden hareket ediyorsa da ruhla ilgili bazi konularda ozellikle ruh ile beden arasinda irtibat araci ve Tanri konusunda birbirlerinden farkli goruslere sahiptirler Teozofik gorus Blavatsky den sonra ruh hakkinda esas olarak iki farkli cizgide ilerlemis bulunmaktadir Annie Besant in savundugu gorus Teozoflar icinde cogunlugun savundugu bu goruse gore insan varligi ruhtan fiziksel bedene kadar tabakalasma gosterecek sekilde yedi farkli duzeyde ya da yedi farkli alemde bulunan yedi unsurdan olusur Olum olayindan sonra bu yedi plan duzey ortam alem icinde yukselirken ruh her tabakada o tabakaya ait bedenini bir giysi gibi birakarak yukselir C W Leadbeater in savundugu gorus Leadbeater ise ruh ve maddeden baska bir cevherin daha mevcut oldugunu ileri surmustur Elemantal cevher adini verdigi bu varlik ruhun her plandaki bedenlerini canlandirir ve icguduyle hareket eder Kimi teozoflarin Leadbeater dan daha farkli acikladiklari bu varliklara elemantallar da denilir Rudolf Steiner tarafindan kurulan Antropozofi bircok goruste Deneysel Spiritualizm e ve Teozofi ye yakinlik gosterir En onemli fark Antropozoflar in insan varligini fiziksel beden esiri etherik beden beden astral beden ve ego dan zat olusur sekilde ele almalaridir Gul haclilar orgutunun seckin isimlerinden Robert Fludd 1574 1637 gibi Antropozofi nin kurucusu Rudolf Steiner de ruhu uc kisimli bir yapida ele almistir Ruhun hislerle ilgili kismi akil ve kalp ile ilgili kismi ve vicdan ya da suur kismi Populer kulturRuha ve ruhsalliga iliskin taninmis film ve dizilerden bazilari sunlardir Buffy the Vampire Slayer Karakterler Angel ve Spike Angel dizi Heroes dizi Karakterler Sylar Harry Potter film serisi Karakterler Lord Voldemort Supernatural dizi Yu Gi Oh 21 GramAyrica bakinizIdealizm Reenkarnasyon Spiritualizm Platon Mistisizm Gnostisizim Olumden sonra yasam TinKaynakcaAad Guru Granth Sahib 1983 reprint Publishers Shiromani Gurdwara Parbandhak Committee Amritsar M Mahala i e succession number of Sikh Gurus to the House of Guru Nanak P page number of the AGGS Batchelor Stephen Buddhism Without Belief aha Cornford Francis M Greek Religious Thought 1950 Denzinger Heinrich y Rahner Karl Enchiridion Symbolorum Definitionum et Declarationum 28ava Edicion Herder Freiburg 1952 Diccionario de la Biblia pagina 56 Serafin de Ausejo Barcelona Editorial Herder 1967 Morisod Pascal Ame et psyche Platon et Freud reunis dans Chronozones 2008 Lausanne ISSN 1422 5247 Rohde Erwin Psyche Le culte de l ame chez les Grecs et leur croyance a l immortalite 1890 1894 trad 1928 Bibliotheque des introuvables 1999 Sacramentum Mundi Tomo 1 pagina 100 Karl Rahner Barcelona Editorial Herder 1972 Steiner Rudolf Theosophie editions Novalis Stevenson 1975 Cases of the Reincarnation Type Volume I Ten Cases in India University Press of Virginia Stevenson 1974 Twenty Cases Suggestive of Reincarnation Charlottesville VA University Press of Virginia Stevenson 1983 Cases of the Reincarnation Type Volume IV Twelve Cases in Thailand and Burma University Press of Virginia Stevenson 1997 Reincarnation and Biology A Contribution to the Etiology of Birthmarks and Birth Defects Praeger Publishers Swinburne 1997 The Evolution of the Soul Oxford Oxford University Press Wilson 1996 The State of Man Day Star Wake Up Seminars 1996 Vocabulario de teologia biblica pagina 68 X Leon Dufour Barcelona Editorial Herder 1972 Vuillemin Jules Essai sur la signification de la mort Presses Universitaires de France Paris 1948 Ingilizce Fransizca ve Ispanyolca Wikipedia lardaki 22 7 2008 tarihli ruh maddeleriNotlar ve referanslar a b c d e f g h i j k Britannica Soul olu kirik baglanti 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Beliefs of Ancient Civilizations olu kirik baglanti 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi E Britannica Death Mesopotamia 30 Nisan 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi a b 22 Subat 2009 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 22 Subat 2009 The Fate of the Dead by Richard Bauckham 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi The Pythagorean concept of the migration of the soul was also taken over and was blended with the Egyptian belief in the reincarnation of the sun god Horus in the reigning king E Britannica Mystery religion 23 Haziran 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi a b Semboller Ansiklopedisi SALT Alparslan Ruh ve Madde Yayinlari 2006 Istanbul Papyrus of Ani olu kirik baglanti 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi a b Britannica Iranian religion human nature 20 Temmuz 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi 24 Eylul 2018 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 16 Eylul 2008 a b c d e f g Dictionnnaire des Symboles CHEVALIER Jean 14 reimpression Editions Robert Laffont p 30 34 Richard Broxton Onians Les origines de la pensee europeenne sur le corps l esprit l ame le monde le temps et le destin Seuil 1999 ISBN 2 02 017369 7 Essam Safty La Psyche humaine conceptions populaires religieuses et philosophiques en Grece des origines a l ancien stoicisme L Harmattan 2003 ISBN 2 7475 3896 6 Psychological and Ethical Ideas 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Vuillemin Jules Essai sur la signification de la mort Presses Universitaires de France Paris 1948 Theosophy Dictionary Orphism Orphic Mysteries 18 Haziran 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Stanford Encyclopedia of Philosophy Pythagoras 7 Ekim 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Pythagoras of Samos 7 Temmuz 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi E Britannica Platonists 19 Kasim 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde Eleusis Gizlemleri olu kirik baglanti 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Gizem sozcugunun ezoterik literaturdeki misterler sozcugunu karsilamadigini dusunen bazi yazarlar sozcugu Turkceye gizlem olarak cevirmislerdir Ciceron Les Tusculanes I 19 Christian Neuroscience Society Socrates and Human Soul olu kirik baglanti Daimonion 1 Mayis 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi E Britannica Reincarnation 30 Haziran 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Astroloji ve Simya BURCKHARDT Verha Yayinlari Istanbul 1999 s 277 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Soul Aristotle 22 Ekim 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde Soul 7 Ekim 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Seyyed Hossein Nasr and Oliver Leaman 1996 History of Islamic Philosophy p 315 Routledge ISBN 0 415 13159 6 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Emanasyon gorusune gore maddi evren her seyin kaynagi Tanri nin kendini kademe kademe aciga vurusu tezahur edisi ya da yansimasidir 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Avicenna The Ten Intellects olu kirik baglanti 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Alfarabi Avicenna and Averroes on Intellect 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Hegel in Insana Bakisi olu kirik baglanti 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Eski Misir da ruhsal varligin cesitli unsurlari ve ozellikleri cesitli adlarla ifade edilmisse de insan varliginin esas olarak uc unsurdan olustugu kabul edilirdi 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Can Fr ame sozcugunun animus ve anima seklindeki ayrimi sozcugunun ruh ve nefes anlamlarini karsilamak uzere yapilmis bir ayrim olup bu ayrim 4 yy dan itibaren terk edilerek zamanla animus sozcugunun yerine spiritus sozcugu kullanilmaya baslanmistir Kaynak Dictionnnaire des Symboles CHEVALIER Jean 14 reimpression Editions Robert Laffont p 32 Bu kavram Keltler de anaon ananmon ene ve ainim sozcukleriyle karsilaniyordu 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Experimental Spiritism Perisprit Le Spiritisme devant La Science QU EST CE QUE LE PERISPRIT 12 Mayis 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi a b c d Semboller Ansiklopedisi SALT Alparslan Ruh ve Madde Yayinlari 2006 Istanbul a b Okultizm Ege Meta yayinlari 2000 Izmir 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Cin gelenegindeki beden ve iki unsurlu ruh shen ve kuei kavrami gelenege yin ile yang zitligi girdikten sonra degismistir Kaynak Dictionnnaire des Symboles CHEVALIER Jean 14 reimpression Editions Robert Laffont p 32 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi 16 Haziran 2008 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 8 Eylul 2008 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Isa Mesihin gelisinde butun ruhunuz caniniz ve bedeniniz kusursuzca hifzolunsun Pavlus un Selanikliler e Birinci Mektubu 5 23 Tanri nin kelami canlidir ve muessirdir ve iki agizli her kilictan daha keskindir ve cana ve ruha mafsallari ve iligi bolunceye dek saplanir ve kalpteki dusunceleri ve niyetleri temyiz edicidir Ibraniler e Mektup 4 12 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi THE RESTORATION OF ROMANITY Essays in Orthodox Political Theology 19 Aralik 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde Medieval Sourcebook Eighth Ecumenical Council Constantinople IV 869 70 20 Eylul 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde Catholic Definitions Spirit 6 Ekim 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi 869 870 teki konsili Katolik Kilisesi tanir Ortodoks Kilisesi reddeder 879 880 dekini ise Ortodoks Kilisesi tanir Katolik Kilise ise ekumenik olarak kabul etmez New Advent Soul 28 Kasim 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Berzah E Britannica The transformation of pollution into purity 15 Haziran 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Baha i Reference Library Gleanings From the Writings of Baha u llah Pages 158 163 3 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Baha i Reference Library Gleanings From the Writings of Baha u llah Pages 155 158 4 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi a b Taherzadeh Adib 1976 The Revelation of Baha u llah Volume 1 Oxford UK George Ronald ISBN 0 85398 270 8 E Britannica Maya olu kirik baglanti 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi The concept of Karma or The Low of Action 15 Eylul 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi The Oxford Dictionary of World Religions Anatta 9 Haziran 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Uzun sure Tibet te kalan ve Dogu nun ilk Batili bayan gurusu sayilan Alexandra David Neel bazi Tibet li lamalarin guclerini aktarmalari yoluyla uzun sure varliklarini surdurebilen fantomlar yaratabildiklerini ve bunlara da tulku ya da tulpa dendigini belirtmistir Encyclopedic Theosophical Glossary Tri Tz 16 Haziran 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde Tibet in Oluler Kitabi Ruh ve Madde Yayinlari cev Suat Tahsug 1976 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Vatikan in Limbo Limbus Hakkindaki Aciklamasi E Britannica Limbo 22 Haziran 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Catechism of the Catholic Church paragraph 363 16 Kasim 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Catechism of the Catholic Church paragraph 382 16 Kasim 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Denzinger 657 Denzinger es un autor que recopilo en su obra todas las declaraciones dogmaticas del magisterio catolico Denzinger Heinrich y Rahner Karl Enchiridion Symbolorum Definitionum et Declarationum 28ava Edicion Herder Freiburg 1952 Denzinger 1440 Denzinger 1000 y siguientes Denzinger 3896 ex nihilo Denzinger 685 Denzinger 201 285 455 a b Denzinger 403 456 Denzinger 2833 Denzinger 815 Denzinger 2766 2712 Constitucion pastoral No 14 The Other Side of Death by J Sidlow Baxter 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Bhagavad Gita A C Bhaktivedanta Swami Prabhupada Editions Bhaktivedanta 1985 a b c Theosophy Dictionary Atman Manas Buddhi 4 Subat 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi a b Theosphy Sthula sharira Linga sharira 8 Mart 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi 8 Ekim 2008 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 15 Eylul 2008 a b Diyanet Isleri Baskanligi Ruh olu kirik baglanti 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Diyanet Isleri baskanligi Isra Suresi olu kirik baglanti Bhagvatisutra Ladnun Jain Vishwa Bharti Institute 7 58 59 SGGS M 1 p 1153 SGGS M 4 p 1325 a b SGGS M 1 p 1030 Maspero 1950 Pg 211 5 Kasim 2011 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 8 Eylul 2008 The history of Tai Shang Lao Jun olu kirik baglanti Bati dillerindeki kure anlamina gelen sifer sozcugu bu katlarin kure biciminde dusunulmesinden dogmustur Old Testament Theology Gerhard von Rad 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Stanford Encyclopedia of Philosophy Moses Mendelssohn 14 Mayis 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Shaar ha Gilgulim 1 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi E Britannica Jehovah s Witness 27 Aralik 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Mukaddes Kitap Aslinda Ne Ogretiyor S 59 Wachtturm Bibel und Traktat Gesellschaft der Zeugen Jehovas e V Selters Taunus Almanya 2005 26 Agustos 2008 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 8 Eylul 2008 Mukaddes Kitap Aslinda Ne Ogretiyor S 100 101 Wachtturm Bibel und Traktat Gesellschaft der Zeugen Jehovas e V Selters Taunus Almanya 2005 Jehovah s Witnesses Beliefs God Man and the Future 24 Haziran 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde Jehovah s Witnesses Have You Lived Before 4 Ekim 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde Jehovah s Witnesses Do You Have an Immortal Soul 26 Agustos 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Calismak icin eline ne gecerse var gucunle calis Cunku gitmekte oldugun oluler diyarinda is tasari bilgi ve bilgelik yoktur Vaiz 9 10 O son solugunu verince topraga doner O gun tasarilari da biter Mezmurlar 146 4 Topraga donunceye dek ekmegini alin teri dokerek kazanacaksin Cunku topraksin topraktan yaratildin Ve yine topraga doneceksin Tekvin 3 19 Cunku insanlarin basina gelen hayvanlarin da basina geliyor Ayni sonu paylasiyorlar Biri nasil oluyorsa oburu de oyle oluyor Hepsi ayni solugu tasiyor Insanin hayvandan ustunlugu yoktur Cunku her sey bos Ikisi de ayni yere gidiyor topraktan gelmis topraga donuyor Kim biliyor insan ruhunun yukariya ciktigini hayvan ruhunun asagiya yeraltina indigini Vaiz 3 19 21 Cunku yasayanlar olecegini biliyor ama oluler hicbir sey bilmiyor Onlar icin artik odul yoktur anilari bile unutulmustur Sevgileri nefretleri kiskancliklari coktan bitmistir Gunesin altinda yapilanlardan bir daha paylari olmayacaktir Vaiz 9 5 Tanri kesinlikle kotuluk etmez Her Seye Gucu Yeten adaleti saptirmaz Kim yeryuzunu O na emanet etti Kim O nu butun dunyanin basina atadi Eger niyet eder de Ruhunu ve solugunu geri cekerse Butun insanlik bir anda yok olur Insan yine topraga doner Eyup 34 12 15 Bunun uzerine Rab Tanri yilana Bu yaptigindan oturu butun evcil ve yabanil hayvanlarin en lanetlisi sen olacaksin dedi Karninin uzerinde surunecek Yasamin boyunca toprak yiyeceksin Tekvin 3 14 Babil Krali ni alaya alarak Halki ezenin nasil da sonu geldi diyecekler Zorbaligi nasil da sona erdi Butun dunya esenlik ve baris icinde sevincle haykiriyor Lubnan in cam ve sedir agaclari bile kralin yok olusuna seviniyor Onun olumunden beri kimse bizi kesmeye gelmiyor diyorlar Topragin altindaki oluler diyari Babil Krali ni karsilamak icin sabirsizlaniyor Onun gelisi oluleri dunyanin eski onderlerini heyecanlandiriyor uluslari yonetmis krallari tahtlarindan ayaga kaldiriyor Hepsi ona seslenip diyecekler ki Sen de bizim gibi gucunu yitirdin bize benzedin Gorkemin de cenklerinin sesi de oluler diyarina indirildi Altinda kurtlar kaynasacak ustunu kurtcuklar kaplayacak Ey parlak yildiz seherin oglu Goklerden nasil da dustun Ey uluslari ezip gecen nasil da yere yikildin Icinden Goklere cikacagim dedin Tahtimi Tanri nin yildizlarindan daha yuksege koyacagim ilahlarin toplandigi dagda Safon un dorugunda oturacagim Bulutlarin ustune cikacak kendimi Yuceler Yucesi yle esit kilacagim Ancak oluler diyarina olum cukurunun dibine indirilmis bulunuyorsun Seni gorenler bakip bakip soyle dusunecekler Dunyayi sarsan ulkeleri titreten yeryuzunu cole ceviren kentleri yerle bir eden tutsaklari evlerine salivermeyen adam bu mu Uluslarin butun krallari tek tek gorkemli mezarlarda yatiyor Ama sen reddedilen bir dal gibi mezarindan disari atildin bedenleri kilicla delinip olum cukurunun dibine atilmis olulerle ortulusun ayak altinda cignenen les gibisin Ulkeni harap edip halkini katlettigin icin baskalari gibi gomulmeyeceksin Kotuluk yapan soy bir daha anilmayacak Isaya Bap 14 Yunus nasil uc gun uc gece o koca baligin karninda kaldiysa Insanoglu Isa da uc gun uc gece yerin bagrinda kalacaktir Matta 12 40 Ama Tanri O nu ucuncu gun diriltti ve acikca gorunmesini sagladi Resullerin Isleri 10 40 Buna sasmayin Mezarda olanlarin hepsinin O nun sesini isitecekleri saat geliyor Yuhanna 5 28 Mukaddes Kitap Aslinda Ne Ogretiyor S 64 65 Wachtturm Bibel und Traktat Gesellschaft der Zeugen Jehovas e V Selters Taunus Almanya 2005 RAB Tanri nin yarattigi yabanil hayvanlarin en kurnazi yilandi Yilan kadina Tanri gercekten Bahcedeki agaclarin hicbirinin meyvesini yemeyin dedi mi diye sordu Kadin Bahcedeki agaclarin meyvelerinden yiyebiliriz diye yanitladi Ama Tanri Bahcenin ortasindaki agacin meyvesini yemeyin ona dokunmayin yoksa olursunuz dedi Yilan Kesinlikle olmezsiniz dedi Cunku Tanri biliyor ki o agacin meyvesini yediginizde gozleriniz acilacak iyiyle kotuyu bilerek Tanri gibi olacaksiniz Yaratilis 3 1 5 Yehova nin Sahitleri bolumu icin kaynakca Olunce Bize Ne Oluyor Kule Kitaplari Tic Ltd Sti Istanbul 2003 Einsichten Uber Die Heilige Schrift Cilt 2 Wachtturm Bibel und Traktat Gesellschaft e V Selters Taunus Almanya 1992 Hayata Sevk Eden Hakikat Kule Kitaplari Istanbul 1984 a b c d e E Britannica Shamanism 21 Agustos 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi a b c d e f g h i Samanizm Mircea Eliade Imge Kitabevi Ankara 1999 Mogol Samanizmi nin Ana Hatlari 17 Eylul 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Tasavvuf Terimleri Sozlugu Suleyman Uludag Marifet Yayinlari Istanbul 1996 439 440 25 Eylul 2008 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 16 Eylul 2008 Hristiyan geleneginde de isik Ilahi Fiil dir Verbe Bununla birlikte kelam sembolunun de kullanildigi gorulmektedir Yuhanna Incili baslangicta kelam vardi diye baslar Mistik felsefelerde de Ilahi Isik fiat lux olarak ifade edilen yaratici enerji ya ruhun kendisidir ya da ruh araciligiyla icraatte bulunur Ilahi Isik mistisizmde kaosa ilahi imajinasyonla veya ilahi vibrasyonla duzen verilmesi kaosun aydinlatilmasi ya da ilahi nefes yani ruh olarak kabul edilir Mistisizm Nedir SUNAR Cavit Kilic Kitabevi Yayinlari No 28 Istanbul 1979 s 31 Tasavvuf Terimleri Sozlugu Suleyman Uludag Marifet Yayinlari Istanbul 1996 s 188 Tasavvuf Terimleri Sozlugu Suleyman Uludag Marifet Yayinlari Istanbul 1996 s 553 E Britannica Maqam 11 Haziran 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Kuran i Kerim de kalp ile ilgili bazi ayetler sunlardir Allah kalplerde gizlenen her seyi bilir 40 19 Allah sizi manasiz sozle degil kalbinizin kazandigiyla muaheze eder 2 225 Yaptiginiz hatalarda size vebal yoktur fakat yasaklandiktan sonra kalbinizin kastettigi seylerde vebal vardir 33 5 Tasavvuf Terimleri Sozlugu Suleyman Uludag Marifet Yayinlari Istanbul 1996 s 472 Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sozlugu CEBECIOGLU Ethem Rehber Yayinlari 1997 Ankara s 643 Tasavvuf Terimleri Sozlugu Suleyman Uludag Marifet Yayinlari Istanbul 1996 s 336 Dunya Inanclari Sozlugu HANCERLIOGLU Orhan Remzi Kitabevi 1993 Ikinci basim Istanbul s 289 Dunya Inanclari Sozlugu HANCERLIOGLU Orhan Remzi Kitabevi 1993 Ikinci basim Istanbul s 469 Dunya Inanclari Sozlugu HANCERLIOGLU Orhan Remzi Kitabevi 1993 Ikinci basim Istanbul s 201 Mevlana Bilim Arastirma Merkezi Yayinlari Istanbul 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Yunus Emre III BASGOZ Ilhan Cumhuriyet Gazetesi Dunya Klasikleri Dizisi 45 1999 Yunus Emre II BASGOZ Ilhan Cumhuriyet Gazetesi Dunya Klasikleri Dizisi 46 1999 Yunus Emre III BASGOZ Ilhan Cumhuriyet Gazetesi Dunya Klasikleri Dizisi 47 1999 Islam Maneviyati ve Taoculuga Toplu Bakis GUENON Rene Insan Yayinlari 1989 Istanbul s 55 MUHYIDDIN IBNU L ARABI YE GORE DIL HAKIKAT ILISKISI 20 Kasim 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Astroloji ve Simya BURCKHARDT Verha Yayinlari Istanbul 999 s 277 Art et Alchimie VAN LENNEP J Bruxelles 1966 s 27 Dictionnnaire des Symboles CHEVALIER Jean 14 reimpression Editions Robert Laffont p 824 Bati Teozofisi ya da kisaca Teozofi Hint Teozofisi gibi monoteist degildir The Seven Planes olu kirik baglanti Theosphical Glossary Ego 16 Aralik 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Theosphical Glossary Elemental s 16 Aralik 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde 22 Eylul 2008 tarihinde erisildi Dis baglantilarOuvrages Spirites12 Kasim 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde Theosophical Glossary16 Aralik 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde Mysticism Archives2 Ekim 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde A Dictionary of New Age Terminology25 Eylul 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde