Fizik felsefesi, klasik ve modern fiziğin içerisindeki teori ve yorumları inceleyen bir bilim felsefesi dalıdır. Fizik teorileri ve yorumlarından yola çıkarak sorduğu sorularla çeşitli cevaplara ulaşmayı amaçlamaktadır. Uzay ve zaman felsefesi, kuantum mekaniği felsefesi, termal ve istatistiksel felsefe gibi alt dallara ayrılmaktadır.
Batı felsefesi ve teorik fizik arasındaki etkileşim, fizik felsefesinin temelini oluşturmaktadır.
Fizik felsefesinin sorgulama alanları
Fizik felsefesinin başlıca soruları uzay, zaman, kuantum mekaniği, termodinamik ve istatistiksel mekanik üzerinedir. Bunun yanında madde, enerji, uzam, parçacıklar, etki-tepki yasası gibi konularda da sorgulamalar gerçekleştirmektedir.
Fizik felsefesinin neredeyse en önemli ilgi alanı, zamandır.
Fizik ve felsefe
Fizik ve felsefe arasındaki etkileşim, tarih boyunca kendisini göstermiştir. Antik Yunan'da doğa felsefesinin ortaya çıkmasıyla bu alanlar arasında başlayan ilişki, Bilimsel Devrim'in ardından ayrışmaları ve fizik felsefesinin kurulmasıyla devam etmiştir.
Fizik felsefesinin işlevi
Fizik felsefesi sayesinde, bilimsel yöntemin gelişmesine katkıda bulunulmakta ve yeni fizik çalışmaları için teorik zemin hazırlanmaktadır.
Klasik fizik ve modern fizikte tanımlanması zor olan kavramları açıklamak için çalışmalar gerçekleştirilmekte, aynı zamanda yeni sorgulama alanları açılmaktadır.
Kuantum mekaniği alanında özgür irade üzerine yapılan araştırmalar, determinizm ve indeterminizm gibi etik görüşleri üzerinden ilerlemektedir.
Fiziğin felsefeye etkisi
Thomas Kuhn, paradigma değişimleri ve eş ölçülmezlik düşüncelerini geliştirirken fizik tarihinden yola çıkmıştır. Nikolas Kopernik'in Güneş merkezli bir astronomi modeli hazırlaması ve James Clerk Maxwell'in elektromanyetik alanı matematiksel hesaplamalarla göstermesi gibi durumları, paradigma olarak değerlendirmiştir.
Ernst Mach, bilim felsefesi çalışmalarının merkezine fiziğin kullandığı temel yöntemler olan deney ve gözlemi yerleştirmiştir. Bu görüşleri, mantıksal pozitivizmin gelişmesine öncülük etmiştir.
Isaac Newton'un evrenin yapısını parçacıkların hareketi ve konumlarındaki değişime bağlı olarak incelemesi, mutlakiyetçiliği savunmasında etkili olmuştur. Gottfried Leibniz ise, parçacıklar ve mesafeler arasındaki ilişki üzerinden yola çıkarak, ilişkicilik lehine argümanlar öne sürmüştür.
Felsefenin fiziğe etkisi
Demokritos'un maddi bir evren anlayışı ortaya koyması ve atomculuğu geliştirmesi, sonraki dönemlerde fizikçilere örnek olmuştur.
Albert Einstein, görelilik teorisi içerisinde pozitivizm ve empirizm gibi felsefi akımlara yer vermiş, aynı zamanda Immanuel Kant'ın düşüncelerinden yararlanmıştır.
Tarihi
Antik Yunan
Demokritos, maddelerin atom adı verilen ve bölünemeyen parçacıklardan oluştuğunu düşünerek, fizik tarihini başlatan görüşlerden birine zemin hazırlamıştır. Leukippos'un kurduğu Atomculuk Okulu'nu takip ederek, evrendeki her şeyin materyalist etkileşimler üzerinden açıklanabileceğini savunmuştur. Demokritos'a göre evren, özellikleri bakımından birbirlerinden farklı olan sonsuz sayıdaki atomdan oluşmuştur.
Parmenides'in boşluk ve değişimin imkansız olduğu argümanına dayalı monist anlayışını eleştirmiştir. Her zaman değişim içerisinde olan atomların, hareket etmelerine ortam sağlayan bir boşlukta bulunduğunu savunmuştur. Leukippos'a benzer bir şekilde determinizmi evrenin işleyiş biçimi olarak görmüş, ancak nihai bir nedenin olduğu düşüncesini kabul etmeyerekteleolojiyi reddetmiştir.
Antik Yunan’ın en önemli filozoflarından biri olan Aristoteles, doğa felsefesine önemli katkılarda bulunmuştur. MÖ 300’lü yıllarda Aristoteles fiziğini kurmuş ve “Fizik” kitabını yazarak doğa felsefesi çalışmalarını bir araya getirmiştir.
Doğa yasalarına ulaşmanın en etkili yolunun gözlem olduğunu savunmuştur. Hareketi, “doğal hareket” ve “doğal olmayan hareket” olarak ikiye ayırmıştır. Bir nesnenin doğal durumunu, hareketsiz olmak şeklinde ele almıştır. Boşlukta düzen bir cismin hızının sonsuz olacağını düşünmüş, bu nedenle boşluğun var olamayacağını dile getirmiştir. ve gibi formüller geliştirmiştir.
Empedokles’in geliştirdiği toprak, su, hava ve ateş olmak üzere dört elementten oluşan sistemi, sıcaklık-soğukluk ve kuruluk-ıslaklık eksenlerine yerleştirmiştir. Madde-form kuramını öne sürmüş, Herakleitos’un da yaptığı gibi ontoloji ve doğa felsefesi arasında bir ilişki kurmuştur.
Varlıkların, madde ve form olmak üzere iki temel unsurdan meydana geldiğini düşünmüştür. Maddi neden, formal neden, hareket ettirici neden ve ereksel neden olmak üzere, bir varlığın dört nedene ihtiyaç duyduğunu savunmuştur. Fiziksel nedenlerin arkasında metafiziksel nedenlerin olduğunu öne sürmüştür.
Güneş’in Dünya’dan daha büyük olduğunu tespit etmiş ve diğer yıldızların Dünya’dan çok daha uzakta olduğunu belirlemiştir. Optik üzerine de deneyler gerçekleştirmiştir.
Aristoteles fiziğindeki çalışmalar, yüzyıllarca kabul gören bir bilimsel paradigma olarak kalmış ve içerisindeki hatalar, kendisinden sonraki doğa filozofları ve fizikçiler tarafından düzeltilmiştir. Isaac Newton ve Galileo Galilei’nin çalışmalarıyla birlikte, Aristoteles fiziği geçerliliğini büyük ölçüde yitirmiştir.
Aristoteles’ten sonra, doğa filozoflarından bağımsız olarak da fizik çalışmaları yapılmaya başlanmıştır. MÖ 240 yılında Eratosthenes, Dünya’nın çevresini doğru bir şekilde tahmin etmiştir. Sisamlı Aristarkus ve Seleucialı Seleucus ise günümüzdekine çok yakın bir astronomi modeli öne sürmüştür.
Arşimet, geliştirdiği matematiksel formüllerle makara sistemi ve vida gibi pratik fiziksel icatlar gerçekleştirmiştir. Hipparkos, Güneş tutulmalarının olacağı zamanları hesaplamış, Ay ve Güneş’in Dünya’ya olan uzaklıklarını bulmaya çalışmıştır.
100’lü yıllarda Batlamyus, Greko-Romen coğrafyasını inceleyerek elde ettiği sonuçları kayıt altına almış ve Almagest kitabında gezegenlerin konumlarını hesaplamaya çalışarak yeni bir astronomi modeli geliştirmiştir.
Hint felsefesi ve Çin felsefesi de, doğa felsefesinin gelişmesine kayda değer katkılarda bulunmuştur.
İslam'ın Altın Çağı
Aristoteles'in kitaplarının Arapça'ya çevrilmesiyle, İslam'ın Altın Çağı'ndaki fizik çalışmalarının temelleri atılmıştır. İbn-i Heysem, ışığın göze ulaşma sürecini açıklamaya çalışmıştır. Avrupa'da optik alanında yaşanan ilerlemelere zemin hazırlaması nedeniyle, modern optiğin kurucusu olarak tanınmıştır. Empirizmin, tümevarımsal yöntem ve a-posteriori bilgi başta olmak üzere birçok esasının belirlenmesini sağlayarak, epistemoloji ve bilim felsefesine de önemli katkılarda bulunmuştur.
Biruni, hidrostatik dengeyi kullanarak bir yoğunluk hesaplama yöntemi geliştirmiş ve birçok nesnenin yoğunluğunu bulmuştur. Galileo Galilei ve Isaac Newton’un yoğunluk üzerine yaptığı çalışmaları etkilemiştir. İbn-i Sina’yla mektuplaşmalarında, Aristoteles’in boşluğun var olamayacağı yönündeki düşüncesine eleştiriler getirmiştir. Empirizmi çalışmalarında ön plana çıkararak bilim felsefesinin ilerlemesini sağlamıştır. İslam’ın içerisindeki mezhepleri ve dinler tarihini inceleyerek, din felsefesi alanında da görüşler ortaya koymuştur.
İbn-i Sina, nesnelerin doğal hareketlerine ters bir durum içerisinde bulunduklarında güç kazandığını dile getirerek, kuvvet ve eğilim tanımlarında bulunmuştur. Hareketin devamlılığını "meyil" olarak kullandığı eğilime bağlamış ve ivmenin, hava direnci gibi dış etkenlerin etkisiyle her durumda azaldığını düşünmüştür. Aristoteles fiziğinin içerisindeki hataların giderilmesi ve Newton fiziğine zemin hazırlanmasında büyük rol oynamıştır. İbn-i Sina, aynı zamanda olumsal varlıklar ve zorunlu varlıklar arasındaki bağlantıyı inceleyerek din felsefesi üzerine de çalışmıştır. Tanrı'nın varlığı üzerine, hareket ettirici nedenden yola çıkarak argümanlar geliştirmiştir. Öz ve varoluş arasında yaptığı ayrım, ontoloji üzerinde etkili olmuştur. Kitabü'ş-Şifa'yı yazarak bilim ve felsefe gibi alanlardaki çalışmalarını bir araya getirmiştir.
Ebu'l-Berekat Bağdadi, hareket ettirenin hareket edene bir eğilim verdiği görüşüyle ön plana çıkmış ve hareket edenin uzaklaşmasının, eğilimi azalttığını düşünmüştür. Düşen nesnelerin ivmesini, ardışık hız ve güç artışları üzerinden açıklamaya çalışmıştır.
Aristoteles'ten etkilenmekle birlikte, birçok konuda görüşlerini eleştirmiştir. İslam psikolojisinin kurucuları arasında yer alarak ruhun bedenden ayrı, ölümsüz bir yapıya sahip olduğunu düşünmüştür. Empirizmi, nesnelerin özü hakkında bilgi vermediği için yetersiz görmekle birlikte, açıklayıcı ve sürdürülebilir bir yöntem olarak gördüğü için savunmuştur. Zamanı a-priori olarak değerlendirmiş, "hareketin ölçüsü" değil, "varlığın ölçüsü" olarak almıştır.
İbn Bacce, mekanik üzerine araştırmalarda bulunmuş ve uygulanan kuvvete karşı her durumda bir tepki kuvveti oluştuğunu gözlemlemiştir. Nesnelerin hızının, hareket gücü ve ortam direnci arasındaki farka eşit olduğunu dile getirmiştir. Platon'un insan ruhu ve devlet yönetimi hakkındaki görüşlerinden etkilenen İbn Bacce, Aristoteles başta olmak üzere diğer Antik Yunan filozoflarının çalışmalarını da İslam teolojisiyle bir araya getirmeye önem vermiştir. Meşşailik'i benimseyerek doğru bilginin kaynağı olarak aklı ön plana çıkarmıştır.
Bu düşüncelerinin yanında, filozofların toplumla ilişkisini incelemiştir. İbn Bacce'ye göre filozoflar, içerisinde yaşadıkları toplumun mükemmel olması durumunda katılım göstermeli, sorunlu olması durumunda ise kendilerini soyutlamalıdırlar. Thomas Aquinas ve John Duns Scotus gibi skolastik filozoflar, din felsefesi başta olmak üzere birçok alanda İbn Bacce'yi örnek almıştır.
Orta Çağ Avrupası
Avrupa’da Orta Çağ’ın sonlarına kadar, Aristoteles fiziği başta olmak üzere Antik Yunan’daki doğa felsefesi çalışmalarından yararlanılmıştır. Thomas Aquinas gibi skolastik filozoflar, Antik Yunan’daki gelişmeleri Hristiyan teolojisiyle bir araya getirmişlerdir. Arapça’dan bazı çeviriler yapılmış, ancak skolastik felsefenin Avrupa’da hakim olduğu dönem boyunca fizikte büyük bir ilerleme yaşanmamıştır.
Bilimsel Devrim
1500’lü yıllardan itibaren, Reform'un gerçekleşmesi ve skolastik felsefeye karşı sorgulamaların artmasıyla, Avrupa’da fiziğin hızla ilerlediği yeni bir dönem başlamıştır.
Nikolas Kopernik, Sisamlı Aristarkus'un çalışmalarından da yararlanarak Güneş merkezli bir astronomi modeli oluşturmuş ve Dünya'nın diğer gezegenlerle birlikte Güneş'in etrafında döndüğünü öne sürmüştür. Johannes Kepler'in çalışmalarına zemin hazırlamış ve modern astronominin temellerinin atılmasını sağlamıştır.
Francis Bacon'un epistemoloji ve bilim felsefesi üzerine yaptığı çalışmalarla tümevarımı ortaya koyması, bilimsel yöntemin gelişmesini sağlamakla birlikte fiziği de yakından etkilemiştir.
Galileo Galilei, matematik ve fizik başta olmak üzere birçok alanla ilgilenmiştir. Evren hakkında kendisinden önceki filozofların ortaya koyduğu görüşleri incelemiş, bilimsel gelişmeleri göz önünde bulundurarak yaptıkları hataları düzeltmiştir. Doğa felsefesinin, deneysel yöntem ve matematiksel hesaplarla birleştirilmesi için çalışmalar gerçekleştirmiştir. Galilei göreliliği olarak tanımlanan bir teori ortaya koymuştur.
Jüpiter'in en büyük dört uydusunu keşfetmiş ve Venüs'ün evrelerini kendi yaptığı teleskopla incelemiştir. Güneş lekeleri üzerine analizlerde bulunmuştur. Cisimlerin düşme hızlarının, ağırlıklarıyla orantılı olmadığı sonucuna varan deneyler gerçekleştirmiştir. Hareketin, matematiksel tanımlarla açıklanmaya uygun olduğunu düşünmüş ve tutarlı özelliklerinin bulunduğunu dile getirmiştir. Salınım üzerine araştırmalar yapmış ve hidrostatik dengeyi keşfetmiştir. Aristoteles fiziğinde yapılan düzeltmelerde etkili olmuş, Isaac Newton'un hareket yasalarını geliştirmesi için gerekli altyapıyı hazırlamıştır.
René Descartes, fiziksel fenomenleri parçacıkların hareketlerine indirgemeye çalışarak tümdengelime dayalı bir yöntem izlemiştir. Bu yöntemi izlemesinde, deney yoluyla elde edilen bilgilerin yanıltıcı olduğunu ve doğru bilginin kaynağının akıl olması gerektiğini savunan rasyonalizm düşüncesi etkili olmuştur. Formal bilimler arasında yer alması nedeniyle matematiğe daha çok önem vermiş, fiziğin de matematiksel hesaplamalar üzerinden ilerlemesinin doğru olacağını düşünmüştür.
Kartezyen koordinat sistemi ve buna bağlı olarak analitik geometriyi geliştirmiş, cebir ve kalkülüs gibi alanlarda birçok matematikçiden daha önce çalışmalar ortaya koymuştur. Tanrı'nın varlığı üzerine ontolojik argümanı geliştirerek din felsefesi çalışmalarını akla dayandırmış, aynı zamanda zihin-beden ikiliğinden yola çıkarak düalist bir ontoloji önermiştir.
1600'lü yıllarda Christiaan Huygens, fiziksel problemleri parametre dizileri kullanarak idealleştirmiş ve matematiksel analizlerle birleştirerek, fiziksel fenomenlerin tanımına matematiksel kesinlikler getirmeyi başarmıştır. Bu sayede, matematiksel fiziğin temellerini atmış ve tarihteki en önemli uygulamalı matematikçilerden biri haline gelmiştir. René Descartes ve Marin Mersenne başta olmak üzere, yakın dönemlerde yaşadığı Hollandalı matematikçi ve filozoflardan etkilenmiştir.
Augustin-Jean Fresnel’in bulunduğu katkılarla günümüzde de geçerli hale gelen Huygens–Fresnel ilkesinin gelişmesine zemin hazırlamış ve ışığın dalga teorisini ortaya koymuştur. Sarkaçlı saati icat etmiş ve çalışma prensibi üzerine yazılar yazmıştır. Teleskoplarda gerçekleşen küresel sapmalar ve renk sapmalarını en düşük seviyeye indirmek amacıyla Huygens merceğini tasarlamıştır. Satürn’ün halkalarını doğru bir şekilde tanımlayarak Titan uydusunu keşfetmiştir.
Bilimsel Devrim'in en önemli fizikçilerinden biri olan Isaac Newton, doğa felsefesi ve klasik fizik arasındaki ayrımın netleşmesini sağlamıştır. Newton fiziğini kurmuş ve “Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri” kitabını yazarak klasik fizik çalışmalarını bir araya getirmiştir.
Christiaan Huygens’in çalışmalarından yararlanarak hareket yasaları ve evrensel kütleçekim yasasını geliştirmiş, ancak ışığın parçacık teorisini öne sürerek ondan ayrılmıştır. René Descartes ve Gottfried Leibniz'in görüşlerinin kıta felsefesini oldukça etkilediği bir dönemde, ortaya koydukları düşüncelerin sorgulanmasını sağlamıştır. Kartezyen mekaniğin, hareketin parçacıklar tarafından uygulanan anlık kuvvete bağlı olduğu varsayımını çürütmüştür. Nesnelerin gelecekteki hareketlerinin, o anda gerçekleştirdikleri hareketler, etkisi altında kaldıkları kuvvetler ve sahip oldukları kütle kullanılarak matematiksel hesaplamalarla belirlenebileceğini kanıtlamıştır.
Simon Stevin’in onlu sayı sisteminden yola çıkarak, sonsuz serileri incelemiştir. Cisimlerin ısı kaybı oranının, çevreleriyle aralarında bulunan sıcaklık farkıyla doğru orantılı olduğunu tespit ederek, soğuma yasasını geliştirmiştir. "Opticks" kitabında prizmanın, beyaz ışığı görünür spektrumu oluşturan renklere ayrıştırdığı gözlemine dayanan bir renk teorisi geliştirmiştir. Kırmızı ve mor uçlarını birleştirdiği bir renk çarkı hazırlamış, renk karışımlarının olası sonuçlarını incelemiştir. Aristoteles fiziğinin, ışığın doğası gereği saf olduğu ve maddelerle girdiği etkileşim sonucunda renkleri meydana getirdiği anlayışını ortadan kaldırmıştır.
Dünya’daki nesneler ve gök cisimlerinin aynı doğa yasalarına göre hareket ettiğini dile getirmiş, Johannes Kepler’in gezegensel hareket yasalarının, kendi geliştirdiği yerçekimi yasası ile tutarlı olduğunu savunmuştur. Gottfried Leibniz'le aralarındaki rekabetin temelini oluşturan kalkülüs üzerine çalışmış, fonksiyonların köklerinin hesaplanmasını sağlayan bir yöntem keşfetmiş ve binom açılımına kayda değer katkılarda bulunmuştur. Tanrı'nın varlığı üzerine kozmolojik argümanı desteklemiş ve Hristiyan teolojisiyle yakından ilgilenmiştir.
Isaac Newton'un düşünceleri, başlangıçta yalnızca İngiliz felsefesi üzerinde etkisini gösterebilmiştir. Bunun nedeni, kıta felsefesinin metafiziksel nedenlere dayalı açıklamaları ön plana çıkarması olmuştur. René Descartes ve Gottfried Leibniz'in etkisinin zaman içerisinde azalmasıyla, kıta felsefesinde Isaac Newton'un düşüncelerine ilgi duyulmuş ve metafiziksel açıklamalar terk edilmiştir. 1800'lü yıllardan itibaren, hareketin tanımı başta olmak üzere matematiksel fizik çalışmaları, genel kabul görmeye başlamıştır.
Kuantum mekaniği felsefesi
Kuantum mekaniği felsefesi, fizik felsefesinin kuantum teorisini inceleyen alt dalıdır.
Süperpozisyon ve belirsizlik ilkesi
Kuantum mekaniği felsefesinin temel tartışma konularından biri, kuantum nesnelerinin gözlemlenmelerine bağlı olarak birden fazla halde bulunabileceğini öngören süperpozisyon durumudur.
Elektronun içsel özelliklerinden biri olan dönüş, kuantum teorisinde kabul edildiği haliyle x ve y noktaları için +1 ve -1 değerlerini alabilmektedir. Bu noktalardan birinin gözlemlenmesi, diğerinin alabileceği değeri bozarak x ve y’nin değerlerinin doğru bir şekilde belirlenmesini engellemektedir. Bu durum belirsizlik ilkesinin ortaya çıkmasına yol açmakta, nokta eş zamanlı olarak +1 ve -1 değerlerini alarak süperpozisyon durumunu oluşturmaktadır.
Belirsizlik ilkesi, süperpozisyon üzerinden yola çıkarak niceliklerin başlangıç durumları bilinse bile sonuç durumlarının hiçbir şekilde kesin olarak belirlenemeyeceği görüşü üzerine kuruludur. Kuantum teorisinde olasılıklar, belirsizlik ilkesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.
Dalga fonksiyonları ve hareket denklemleri
Kuantum mekaniği felsefesinde, ölçüm problemi başta olmak üzere birçok konuda fiziksel sistemler, dalga fonksiyonları üzerinden incelenmektedir. Dalga fonksiyonlarının yapısı üzerine, kuantum mekaniği felsefesindeki tartışmalar devam etmektedir.
David Bohm dalga fonksiyonlarını, fonksiyonların türevlerini inceleyen doğrusal diferansiyel hareket denklemlerine bağlı olarak ele almıştır. Buna rağmen, dalga fonksiyonlarının bilinmesinin bütün sonuçlara ulaşılmasını sağlayamayacağını düşünmüştür.
Giancarlo Ghirardi, Alberto Rimini ve Tullio Weber ise, dalga fonksiyonlarını fiziksel sistemler için bir temel olarak kabul etmekle birlikte, her durumda doğrusal diferansiyel hareket denklemlerine bağlı olamayacağı yönünde değerlendirmiştir.
Albert Einstein, Boris Podolsky ve Nathan Rosen’in çalışmalarından yola çıkarak John Stewart Bell, kuantum teorisinde deneylerin sonucunu etkileyen bütün değişkenlerin hesaplanamadığı ve bazı gizli değişkenlerin de göz önünde bulundurulması gerektiği görüşüne dayanan bir teorem geliştirmiştir. Deneyler yoluyla bu teorem kanıtlanmaya çalışılmış, ancak kayda değer bir sonuca varılamamıştır.
Kopenhag yorumu
Kopenhag yorumu, kuantum mekaniği felsefesinin belirsizlikleri göz önünde bulundurarak, gözlem sonuçlarının olasılıklar üzerinden hesaplanması gerektiğini savunan yorumlarından biridir. Sadece belirli büyüklüklerin ölçülebilir olduğunu öne süren Kopenhag yorumu, parçacıkların konumu ve momentumu aynı anda ölçülmeye çalışıldığında ortaya belirsizliklerin çıkacağını savunmaktadır.
Born kuralı adı altında bir formül dizisi geliştirerek olasılıkların hesaplanması için bir yöntem ortaya koymaya çalışan Kopenhag yorumu, nesnelerin eş zamanlarda doğru olarak ölçülemeyen belli tamamlayıcı özelliklere sahip olduğu görüşüne dayanan tamamlayıcılık ilkesini doğru kabul etmektedir.
Schrödinger denklemiyle yakından bağlantılı olan Kopenhag yorumu, kuantum teorisindeki ölçüm probleminin en önemli örneklerinden birini ortaya koymuştur. Kuantum sistemlerinde ölçümlerden sonra değişiklikler yaşandığı, bu nedenle ölçümlerin geri alınamayacağı ve ölçüm sonuçları dışındaki gerçekliklerin de kabul edilemeyeceği gibi görüşlerle temellendirilmiştir.
Everett yorumu
Everett yorumu gibi Kopenhag yorumunu eleştiren bazı diğer kuantum teorisi yorumları ise, olasılığın rolüne karşı çıkarak felsefi açıdan daha determinist bir tutum sergilemektedir. Kuantum teorisi araştırmalarında klasik fiziğe dayalı bir evren üzerinden hareket edilmemesi gerektiğini savunan Everett yorumu, kuantum kozmoloji alanının geliştirilmesinde etkili olmuştur.
Everett yorumu, süperpozisyon durumlarının nesnelerin birçok dünyadaki gerçekliklerini tanımladığını savunmuştur. Ölçüm problemini, kuantum sistemlerinin gözlemlenebilirliğinin, izolasyonlarının mükemmel olmadığını gösterdiğini ve kuantum özelliklerinin zamanla ortadan kalkacağını öne süren dekoherans yoluyla çözmeye çalışmaktadır.
Roland Omnes gibi bazı fizikçiler, kuantum mekaniği felsefesinde etkili olan bu yorumlar arasında deneysel olarak ayrım yapılamayacağını dile getirmiştir.
Determinizm-indeterminizm ayrılığı
Kuantum teorisinin yol açtığı felsefi etkilerin tartışıldığı bir başka konu da, deneylerde sabit sonuçlara ulaşılmasını engelleyen nedenin ontolojik ve epistemolojik niteliği üzerinedir. Atomaltı parçacık hareketlerinin determinizm ve indeterminizm açısından değerlendirilmesi de, bu ayrım üzerinden yapılmıştır.
Albert Einstein, nedeni epistemolojik bir sorun olarak görmüş ve gelişme sürecinde olan kuantum teorisi hakkında yaşadığımız bilgi eksikliğiyle birlikte değerlendirmiştir. Belirsizlik ilkesi üzerinden yapılan yorumlara karşı çıkmış ve bilimin yapısının determinizme dayandığını vurgulamıştır. EPR paradoksunu geliştirerek bazı gizli değişkenlerin hesaplanması yoluyla belirsizliklerin giderilebileceğini savunmuş, bilimsel realist yaklaşımı desteklemiştir.
David Bohm, kuantum teorisinin doğrudan determinizm yoluyla açıklanabileceği düşüncesine ılımlı yaklaşmış ve önemli noktalarda indeterminizme vurgu yapmıştır. Buna rağmen, gizli değişkenlerin doğrusal diferansiyel hareket denklemleri yoluyla çözülebileceğini ve kuantum teorisinin altında yatan olasılıkların anlaşılabileceğini savunarak bilimsel realizmin varsayımlarını devam ettirmiştir.
Erwin Schrödinger, felsefeyle yakından ilgilenen bir fizikçi olarak, başlangıçta kuantum teorisindeki belirsizliklerin daha çok epistemolojik kaynaklı olduğunu düşünmekle birlikte, dalga fonksiyonları üzerine yaptığı çalışmaların ardından olasılıksal bir yapıyı ve ontolojiye dayalı belirsizlikleri kabul etmiştir.
Max Planck'in teorik fizik alanındaki çalışmaları kuantum teorisinin gelişimi açısından oldukça önemli olmakla birlikte, deneyleri etkileyen süreçler üzerine felsefi görüşleri, nedeni epistemolojik kabul etmeyi ön plana çıkarmak dışında belirgin bir özellik göstermemiştir. Paul Dirac'ın konuya yaklaşımı da Max Planck'e oldukça yakındır.
Karl Popper, bilim felsefesi içerisinde tümevarım ve doğrulanabilirlik arasında gördüğü uyuşmazlığı, kuantum teorisi üzerinden incelemiştir. Werner Heisenberg'in olasılıklara yaptığı vurguya yakın olmakla birlikte, bilimsel gerçekçiliği reddetmesi gibi felsefi görüşlerine ve belirsizlik ilkesini merkeze alan yaklaşımına karşı çıkmıştır. Kopenhag yorumunun eleştirmenlerinden biri olmakla birlikte, gizli değişkenler üzerinden kuantum teorisinin sahip olduğu belirsizlikleri çözme girişimine de sıcak bakmamıştır.
Ian Barbour, kuantum teorisinin doğası hakkında epistemolojik eksikliklerimiz olabileceğini düşünmüş, ancak gerekli sonuçlara ontolojik belirsizliklerin bulunduğunu kabul edince ulaşabileceğimizi savunmuştur. Deneysel verilerin sınırlara sahip olduğunu dile getirmiş, bu görüşüne kanıt olarak da belirsizlik ilkesinin, parçacıkların konumları ve momentumlarının aynı anda bilinemeyeceği kabulünü göstermiştir. Din felsefesi alanındaki çalışmalarının etkisiyle bilimsel realizmin varsayımlarını eleştirmiş ve kritik realizmi önermiş, bilim ve determinizm arasındaki ilişkinin zorunlu olmadığını düşünmüştür.
Kuantum teorisinin felsefeye etkisi
Kuantum teorisinde elde edilen sonuçlar, bilim felsefesi tartışmalarında determinizm ve indeterminizmin rolü, etik tartışmalarında ise özgür iradenin varlığı başta olmak üzere birçok konu hakkındaki görüşler için temel sağlamaktadır. Bu durum da, kuantum mekaniği felsefesinin önemini gösteren etkenler arasında yer almaktadır.
Termal ve istatistiksel felsefe
Termal ve istatistiksel felsefe, fizik felsefesinin klasik termodinamik ve istatistiksel mekanik teorilerini inceleyen alt dalıdır.
Newton mekaniği
Isaac Newton, fizik felsefesinin diğer alt dallarında olduğu gibi termal ve istatistiksel felsefe üzerine de birçok çalışma gerçekleştirmiştir. Newton mekaniği, fiziksel süreçlerin doğa yasalarına göre değerlendirilmeleri durumunda ileri veya geri hareket etmediği görüşü üzerine kuruludur.
Fiziksel süreçlerin teorik olarak tersine dönebileceğini ve geçmişteki fiziksel durumlardan yola çıkarak gelecekteki fiziksel durumlar üzerine belirlemeler yapılabileceğini savunan Newton mekaniği, geçmiş ve gelecek arasında, doğa yasaları tarafından belirlenmiş bir fark olmadığını öne sürmektedir.
Zamansal asimetrilerin termodinamik üzerinden açıklanmaya çalışılması da, termal ve istatistiksel felsefenin ön plana çıktığı bir diğer konudur. Newton mekaniği, nesneleri oluşturan bütün parçacıkları inceleyerek sonuçlara ulaşmaya dayalı bir yöntem geliştirmiştir.
Felsefi eleştiriler
Newton mekaniği tarafından ortaya konulan bu görüşler, günlük deneyimlerle çeliştikleri gerekçesiyle eleştirilere maruz kalmıştır. Epistemik erişim asimetrisi ve müdahale asimetrisi gibi birçok felsefi görüş, Isaac Newton’un teorilerine karşı eleştiriler getirmiştir.
Termodinamik yasaları
Isaac Newton’un bütün parçacıkları incelemeye dayalı yöntemi karşısında, pratik olmaları nedeniyle büyük ölçekli çıkarımlar yapılması ve ısı üzerinden hareket edilmesi gerektiği görüşleri giderek daha çok kabul edilmiştir. Bunun sonucunda, düzensizliğin giderek artması üzerine kurulu olan entropi tanımlanmış ve termodinamik yasalarına eklenmiştir.
Ludwig Boltzmann başta olmak üzere bazı fizikçiler, Newton mekaniği ve termodinamik yasaları arasındaki bağlantıyı inceleyerek birleşme noktaları oluşturmaya çalışmışlardır. Evrenin başlangıcında entropinin çok düşük bir değerde olduğunu öne sürmüş ve büyük ölçekli çıkarımların parçacıkların hareketleriyle değil, parçacıkların toplamının oluşturduğu özel yörüngeyle bağlantılı olduğunu dile getirmişlerdir.
Evrenin başlangıcı
Termal ve istatistiksel felsefe içerisinde tartışılan konulardan biri de, evrenin başlangıç koşullarında olasılıkların dağılımıdır. Evrenin başlangıç koşullarının kendi içerisinde olasılıklara sahip olmasının bir çelişki ortaya çıkaracağı görüşü ön plana çıkmakla birlikte, birden fazla başlangıç koşulu üzerinden açıklamalar getirmeye çalışan görüşler de bulunmaktadır.
Kaynakça
- ^ "Thomas Kuhn". Stanford Encyclopedia of Philosophy. 31 Ekim 2018. 13 Ağustos 2018 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 25 Ocak 2024.
- Kuhn wanted to explain his own experience of reading Aristotle, which first left him with the impression that Aristotle was an inexplicably poor scientist. But careful study led to a change in his understanding that allowed him to see that Aristotle was indeed an excellent scientist. This could not simply be a matter of literally perceiving things differently. Kuhn took the incommensurability that prevented him from properly understanding Aristotle to be at least partly a linguistic, semantic matter.
- These exemplars of good science are what Kuhn refers to when he uses the term ‘paradigm’ in a narrower sense. He cites Aristotle’s analysis of motion, Ptolemy’s computations of plantery positions, Lavoisier’s application of the balance, and Maxwell’s mathematization of the electromagnetic field as paradigms.
- ^ "Fizik Felsefesi". Philosophy of Physics. Encyclopedia Britannica. 1 Haziran 2021. 16 Ocak 2023 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 26 Ocak 2024.
- Relationism, as this view of the nature of space is called, asserts that space is not an independently existing thing but merely a mathematical representation of the infinity of different spatial relations that particles may have to each other. In the opposing view, known as absolutism, space is an independently existing thing, and what facts about the universe there may be do not necessarily coincide with what can in principle be established by measurement.
- The relationist critique of absolute space originated with the German philosopher Gottfried Wilhelm Leibniz, and the defense of absolutism began, not surprisingly, with Newton himself, together with his philosophical acolyte Samuel Clarke.
- ^ "Atomculuk". Atomism. Encyclopedia Britannica. 3 Kasım 2023. 19 Ocak 2024 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 26 Ocak 2024.
- In the history of atomism the 17th century occupies a special place for two reasons: it saw the revival of Democritean atomism, and it saw the beginning of a scientific atomic theory.
- This reintroduction of Democritus was well timed. Because of its quantitative character, Democritus’s atomism invited for its elucidation the application of mathematics and mechanics, which in the 17th century were sufficiently developed to answer this invitation.
- ^ "Einstein'ın Bilim Felsefesi". Einstein’s Philosophy of Science. Stanford Encyclopedia of Philosophy. 13 Eylül 2019. 13 Nisan 2021 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 25 Ocak 2024.
- Einstein’s own philosophy of science is an original synthesis of elements drawn from sources as diverse as neo-Kantianism, conventionalism, and logical empiricism, its distinctive feature being its novel blending of realism with a holist, underdeterminationist form of conventionalism. Of special note is the manner in which Einstein’s philosophical thinking was driven by and contributed to the solution of problems first encountered in his work in physics.
- ^ Bertrand Russell. "Atomculuk". Batı Felsefesi Tarihi - İlkçağ Felsefesi. A History of Western Philosophy - Ancient Philosophy. ss. 134-149.
- ^ "Antik Yunan'da Bilim". Antik Yunan'da Evrim Teorisi: Evrimin Temellerinin İlk Olarak Yeşerdiği Medeniyete Bir Bakış. Evrim Ağacı. 12 Aralık 2020. 18 Nisan 2023 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 16 Mart 2024.
- Atomcu felsefe anlayışında bir konuda fikir ayrılığı yaşanmıştır. Demokritos, atomların rastgele bir araya gelerek canlılığı ve evreni oluşturduğunu savunur. Buna karşın Leukippos, atomların bilinçli bir güç tarafından belli bir amaca hizmet edecek şekilde bir araya geldiğini savunmaktadır. Leukippos’a göre hiçbir şey yoktan var olmaz ve hiçbir şey rastlantı ile birlikte meydana gelmez.
- ^ "İslam'ın Altın Çağı: Bilimsel Yöntem". Islamic Golden Age: Scientific Method Documentary. Kings and Generals. 21 Ocak 2021. 1 Nisan 2024 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 1 Nisan 2024.
- ^ "İbn Sina". Matematiksel. 25 Mart 2024. 3 Nisan 2024 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 3 Nisan 2024.
- İbn Sina, (mahiyet olarak bilinen) özün (vücut olarak bilinen) varoluştan bağımsız, sonsuz ve değişmez olduğunu savundu. Bu nedenle, vücut bulan herhangi bir şey, özün o varoluşa olanak sağlamasının bir sonucuydu. Onun öz ve varoluş konusundaki anlayışı, Platon'un biçimler ya da idealar kuramına benzer.
- İbn Sina, mantığın ve aklın Allah'ın varlığını kanıtlamak için kullanılabileceğine inanıyordu. Bu nedenle de çalışmalarında sıklıkla Kur'an'ı yorumlamak için mantığa başvurdu. İbn Sina yeni bilgiler edinmek, çıkarımlar yapmak, bir savın geçerli olup olmadığına karar vermek ve başkalarıyla bilgi paylaşmak için de mantığın kullanılması gerektiğini savunur.
- ^ "Galileo Galilei". World History Encyclopedia. 5 Eylül 2023. 23 Nisan 2024 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 23 Nisan 2024.
- Galileo had uniquely combined the theory of mathematics, the observations of natural philosophy, and the use of repeated experiments to test hypotheses.
- Galileo spotted for the first time the four largest moons of Jupiter (we now know there are more), studied the composition of the Milky Way, and identified the phases of Venus, which proved that it orbits the Sun. Galileo built theories on what he saw, such as the movement of Jupiter's moons must mean they orbit Jupiter (and not some other body like the Sun).
- ^ "Descartes Felsefesine Kısa Bir Bakış". Evrim Ağacı. 21 Ağustos 2020. 17 Ağustos 2021 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 3 Nisan 2024.
- Descartes, daha önce de bahsettiğimiz gibi, şu ana kadar bildiği her şeyi askıya alarak işe başlamıştır. Bunun sebebi ise, duyuların bizi yanıltması, şu ana kadar olan tüm bilgimizin de duyular vasıtasıyla alınmasıdır. Kesinlik noktasında duyu verilerini eleyen Descartes, matematiği ve geometriyi incelemeye tabi tutmuş, onların kanıtlamalarının açık olduğunu söylemiştir.
- Descartes, ilk olarak varlığını ortaya koymuştur; yani var olduğunu ispatlamıştır. “Düşünen ben”i merkeze alan Descartes, diğer her şeyi bu temel üzerine inşa etmiştir. Genel ilke olarak ortaya koyduğu “ben”, kendisinde kuşkuyu, tasarlamayı, anlamayı, istemeyi, hissetmeyi, imgeler oluşturabilmeyi barındırmaktadır; bu yetiler “düşünen töz”e bağlıdır, düşünen töz ise “salt zihin”dir; salt zihin bizi hiçbir zaman yanıltmamakla birlikte, bizi apaçık bilgiye götüren şey de odur.
- ^ "Kuantum Fiziği Nedir ve Evreni Nasıl Tanımlar". Evrim Ağacı. 4 Ocak 2021. 23 Nisan 2024 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 23 Nisan 2024.
- EPR paradoksu, kuantum fiziğinin, birbirinden uzak yerlerde yapılan ölçümlerin, birinin sonucunun diğeri tarafından belirlendiğini düşündüren şekillerde ilişkilendirilebildiği sistemlerin varlığına izin verdiğini gösteriyordu. Paradoksa göre, kuantum teorisi eksik kalmalıydı ve yalnızca, daha derin bir teoriye yönelik ilkin bir yaklaşım olarak görülmeliydi. Üçlüye göre bu teori, bir çeşit "yerel gizli değişkenler teorisi" idi. Teorinin destekçileri, ölçülen sonuçların bazı faktörler tarafından önceden belirlenmesi gerektiğini savundular; çünkü diğer alternatifte, bir ölçümün sonucunu diğerinin konumuna ışık hızından daha büyük hızlarla iletilmesi gerekeceğini düşünüyorlardı.
- ^ "Kuantum Mekaniği Bilim Midir? Karl Popper'ın Düşünceleri". Is Quantum Mechanics a Science? Here’s What Karl Popper Thinks. The Collector. 11 Ağustos 2023. 20 Nisan 2024 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 20 Nisan 2024.
- Popper, in his interpretation of quantum mechanics, is a stark opponent of the Copenhagen approach formulated by Niels Bohr, Werner Heisenberg, Wolfgang Pauli, and also partly by Max Born and Paul Dirac.
- Popper’s interpretation of quantum mechanics is open and based on the idea of probability, not determinism. He suggests that instead of finding an answer to a single “right” question, we should accept that there are multiple possible answers, each with its own probability. As a central aspect of his philosophy, Popper strongly opposed any form of anti-realism and subsequently Heisenberg’s uncertainty principle. He argued that quantum mechanics should not be used as a basis for anti-realism.
- ^ "Bilim Çağında Din". Religion in an Age of Science. Religion Online. 28 Eylül 2022 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 22 Nisan 2024.
- Do these uncertainties represent the limitations of our knowledge or real indeterminancy and chance in the world? Three possible answers were given in the early years of quantum theory, and the debate among them continues today:
1. Uncertainty may be attributed to temporary human ignorance. Exact laws will eventually be discovered.
2. Uncertainty may be attributed to inherent experimental or conceptual limitations. The atom in itself is forever inaccessible to us.
3. Uncertainty may be attributed to indeterminacy in nature. There are alternative potentialities in the atomic world.
The three positions parallel the three epistemological positions of the preceding section. The first is classically realist (in epistemology) and deterministic (in metaphysics). The second is instrumentalist and agnostic about determinism; we can never know how the atom itself behaves between observations. The third, which I defend, is critically realist and indeterministic.
- Do these uncertainties represent the limitations of our knowledge or real indeterminancy and chance in the world? Three possible answers were given in the early years of quantum theory, and the debate among them continues today:
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Fizik felsefesi klasik ve modern fizigin icerisindeki teori ve yorumlari inceleyen bir bilim felsefesi dalidir Fizik teorileri ve yorumlarindan yola cikarak sordugu sorularla cesitli cevaplara ulasmayi amaclamaktadir Uzay ve zaman felsefesi kuantum mekanigi felsefesi termal ve istatistiksel felsefe gibi alt dallara ayrilmaktadir Bati felsefesi ve teorik fizik arasindaki etkilesim fizik felsefesinin temelini olusturmaktadir Fizik felsefesinin sorgulama alanlariFizik felsefesinin baslica sorulari uzay zaman kuantum mekanigi termodinamik ve istatistiksel mekanik uzerinedir Bunun yaninda madde enerji uzam parcaciklar etki tepki yasasi gibi konularda da sorgulamalar gerceklestirmektedir Fizik felsefesinin neredeyse en onemli ilgi alani zamandir Fizik ve felsefeFizik ve felsefe arasindaki etkilesim tarih boyunca kendisini gostermistir Antik Yunan da doga felsefesinin ortaya cikmasiyla bu alanlar arasinda baslayan iliski Bilimsel Devrim in ardindan ayrismalari ve fizik felsefesinin kurulmasiyla devam etmistir Fizik felsefesinin islevi Fizik felsefesi sayesinde bilimsel yontemin gelismesine katkida bulunulmakta ve yeni fizik calismalari icin teorik zemin hazirlanmaktadir Klasik fizik ve modern fizikte tanimlanmasi zor olan kavramlari aciklamak icin calismalar gerceklestirilmekte ayni zamanda yeni sorgulama alanlari acilmaktadir Kuantum mekanigi alaninda ozgur irade uzerine yapilan arastirmalar determinizm ve indeterminizm gibi etik gorusleri uzerinden ilerlemektedir Fizigin felsefeye etkisi Thomas Kuhn paradigma degisimleri ve es olculmezlik dusuncelerini gelistirirken fizik tarihinden yola cikmistir Nikolas Kopernik in Gunes merkezli bir astronomi modeli hazirlamasi ve James Clerk Maxwell in elektromanyetik alani matematiksel hesaplamalarla gostermesi gibi durumlari paradigma olarak degerlendirmistir Ernst Mach bilim felsefesi calismalarinin merkezine fizigin kullandigi temel yontemler olan deney ve gozlemi yerlestirmistir Bu gorusleri mantiksal pozitivizmin gelismesine onculuk etmistir Isaac Newton un evrenin yapisini parcaciklarin hareketi ve konumlarindaki degisime bagli olarak incelemesi mutlakiyetciligi savunmasinda etkili olmustur Gottfried Leibniz ise parcaciklar ve mesafeler arasindaki iliski uzerinden yola cikarak iliskicilik lehine argumanlar one surmustur Felsefenin fizige etkisi Demokritos un maddi bir evren anlayisi ortaya koymasi ve atomculugu gelistirmesi sonraki donemlerde fizikcilere ornek olmustur Albert Einstein gorelilik teorisi icerisinde pozitivizm ve empirizm gibi felsefi akimlara yer vermis ayni zamanda Immanuel Kant in dusuncelerinden yararlanmistir TarihiAntik Yunan Demokritos maddelerin atom adi verilen ve bolunemeyen parcaciklardan olustugunu dusunerek fizik tarihini baslatan goruslerden birine zemin hazirlamistir Leukippos un kurdugu Atomculuk Okulu nu takip ederek evrendeki her seyin materyalist etkilesimler uzerinden aciklanabilecegini savunmustur Demokritos a gore evren ozellikleri bakimindan birbirlerinden farkli olan sonsuz sayidaki atomdan olusmustur Parmenides in bosluk ve degisimin imkansiz oldugu argumanina dayali monist anlayisini elestirmistir Her zaman degisim icerisinde olan atomlarin hareket etmelerine ortam saglayan bir boslukta bulundugunu savunmustur Leukippos a benzer bir sekilde determinizmi evrenin isleyis bicimi olarak gormus ancak nihai bir nedenin oldugu dusuncesini kabul etmeyerekteleolojiyi reddetmistir Aristoteles Antik Yunan in en onemli filozoflarindan biri olan Aristoteles doga felsefesine onemli katkilarda bulunmustur MO 300 lu yillarda Aristoteles fizigini kurmus ve Fizik kitabini yazarak doga felsefesi calismalarini bir araya getirmistir Doga yasalarina ulasmanin en etkili yolunun gozlem oldugunu savunmustur Hareketi dogal hareket ve dogal olmayan hareket olarak ikiye ayirmistir Bir nesnenin dogal durumunu hareketsiz olmak seklinde ele almistir Boslukta duzen bir cismin hizinin sonsuz olacagini dusunmus bu nedenle boslugun var olamayacagini dile getirmistir F m v displaystyle F m v ve v c w P displaystyle v c w P gibi formuller gelistirmistir Empedokles in gelistirdigi toprak su hava ve ates olmak uzere dort elementten olusan sistemi sicaklik sogukluk ve kuruluk islaklik eksenlerine yerlestirmistir Madde form kuramini one surmus Herakleitos un da yaptigi gibi ontoloji ve doga felsefesi arasinda bir iliski kurmustur Varliklarin madde ve form olmak uzere iki temel unsurdan meydana geldigini dusunmustur Maddi neden formal neden hareket ettirici neden ve ereksel neden olmak uzere bir varligin dort nedene ihtiyac duydugunu savunmustur Fiziksel nedenlerin arkasinda metafiziksel nedenlerin oldugunu one surmustur Gunes in Dunya dan daha buyuk oldugunu tespit etmis ve diger yildizlarin Dunya dan cok daha uzakta oldugunu belirlemistir Optik uzerine de deneyler gerceklestirmistir Aristoteles fizigindeki calismalar yuzyillarca kabul goren bir bilimsel paradigma olarak kalmis ve icerisindeki hatalar kendisinden sonraki doga filozoflari ve fizikciler tarafindan duzeltilmistir Isaac Newton ve Galileo Galilei nin calismalariyla birlikte Aristoteles fizigi gecerliligini buyuk olcude yitirmistir Aristoteles ten sonra doga filozoflarindan bagimsiz olarak da fizik calismalari yapilmaya baslanmistir MO 240 yilinda Eratosthenes Dunya nin cevresini dogru bir sekilde tahmin etmistir Sisamli Aristarkus ve Seleuciali Seleucus ise gunumuzdekine cok yakin bir astronomi modeli one surmustur Arsimet gelistirdigi matematiksel formullerle makara sistemi ve vida gibi pratik fiziksel icatlar gerceklestirmistir Hipparkos Gunes tutulmalarinin olacagi zamanlari hesaplamis Ay ve Gunes in Dunya ya olan uzakliklarini bulmaya calismistir 100 lu yillarda Batlamyus Greko Romen cografyasini inceleyerek elde ettigi sonuclari kayit altina almis ve Almagest kitabinda gezegenlerin konumlarini hesaplamaya calisarak yeni bir astronomi modeli gelistirmistir Hint felsefesi ve Cin felsefesi de doga felsefesinin gelismesine kayda deger katkilarda bulunmustur Islam in Altin Cagi Aristoteles in kitaplarinin Arapca ya cevrilmesiyle Islam in Altin Cagi ndaki fizik calismalarinin temelleri atilmistir Ibn i Heysem isigin goze ulasma surecini aciklamaya calismistir Avrupa da optik alaninda yasanan ilerlemelere zemin hazirlamasi nedeniyle modern optigin kurucusu olarak taninmistir Empirizmin tumevarimsal yontem ve a posteriori bilgi basta olmak uzere bircok esasinin belirlenmesini saglayarak epistemoloji ve bilim felsefesine de onemli katkilarda bulunmustur Biruni Biruni hidrostatik dengeyi kullanarak bir yogunluk hesaplama yontemi gelistirmis ve bircok nesnenin yogunlugunu bulmustur Galileo Galilei ve Isaac Newton un yogunluk uzerine yaptigi calismalari etkilemistir Ibn i Sina yla mektuplasmalarinda Aristoteles in boslugun var olamayacagi yonundeki dusuncesine elestiriler getirmistir Empirizmi calismalarinda on plana cikararak bilim felsefesinin ilerlemesini saglamistir Islam in icerisindeki mezhepleri ve dinler tarihini inceleyerek din felsefesi alaninda da gorusler ortaya koymustur Ibn i Sina nesnelerin dogal hareketlerine ters bir durum icerisinde bulunduklarinda guc kazandigini dile getirerek kuvvet ve egilim tanimlarinda bulunmustur Hareketin devamliligini meyil olarak kullandigi egilime baglamis ve ivmenin hava direnci gibi dis etkenlerin etkisiyle her durumda azaldigini dusunmustur Aristoteles fiziginin icerisindeki hatalarin giderilmesi ve Newton fizigine zemin hazirlanmasinda buyuk rol oynamistir Ibn i Sina ayni zamanda olumsal varliklar ve zorunlu varliklar arasindaki baglantiyi inceleyerek din felsefesi uzerine de calismistir Tanri nin varligi uzerine hareket ettirici nedenden yola cikarak argumanlar gelistirmistir Oz ve varolus arasinda yaptigi ayrim ontoloji uzerinde etkili olmustur Kitabu s Sifa yi yazarak bilim ve felsefe gibi alanlardaki calismalarini bir araya getirmistir Ebu l Berekat Bagdadi hareket ettirenin hareket edene bir egilim verdigi gorusuyle on plana cikmis ve hareket edenin uzaklasmasinin egilimi azalttigini dusunmustur Dusen nesnelerin ivmesini ardisik hiz ve guc artislari uzerinden aciklamaya calismistir Aristoteles ten etkilenmekle birlikte bircok konuda goruslerini elestirmistir Islam psikolojisinin kuruculari arasinda yer alarak ruhun bedenden ayri olumsuz bir yapiya sahip oldugunu dusunmustur Empirizmi nesnelerin ozu hakkinda bilgi vermedigi icin yetersiz gormekle birlikte aciklayici ve surdurulebilir bir yontem olarak gordugu icin savunmustur Zamani a priori olarak degerlendirmis hareketin olcusu degil varligin olcusu olarak almistir Ibn Bacce mekanik uzerine arastirmalarda bulunmus ve uygulanan kuvvete karsi her durumda bir tepki kuvveti olustugunu gozlemlemistir Nesnelerin hizinin hareket gucu ve ortam direnci arasindaki farka esit oldugunu dile getirmistir Platon un insan ruhu ve devlet yonetimi hakkindaki goruslerinden etkilenen Ibn Bacce Aristoteles basta olmak uzere diger Antik Yunan filozoflarinin calismalarini da Islam teolojisiyle bir araya getirmeye onem vermistir Messailik i benimseyerek dogru bilginin kaynagi olarak akli on plana cikarmistir Bu dusuncelerinin yaninda filozoflarin toplumla iliskisini incelemistir Ibn Bacce ye gore filozoflar icerisinde yasadiklari toplumun mukemmel olmasi durumunda katilim gostermeli sorunlu olmasi durumunda ise kendilerini soyutlamalidirlar Thomas Aquinas ve John Duns Scotus gibi skolastik filozoflar din felsefesi basta olmak uzere bircok alanda Ibn Bacce yi ornek almistir Orta Cag Avrupasi Avrupa da Orta Cag in sonlarina kadar Aristoteles fizigi basta olmak uzere Antik Yunan daki doga felsefesi calismalarindan yararlanilmistir Thomas Aquinas gibi skolastik filozoflar Antik Yunan daki gelismeleri Hristiyan teolojisiyle bir araya getirmislerdir Arapca dan bazi ceviriler yapilmis ancak skolastik felsefenin Avrupa da hakim oldugu donem boyunca fizikte buyuk bir ilerleme yasanmamistir Bilimsel Devrim 1500 lu yillardan itibaren Reform un gerceklesmesi ve skolastik felsefeye karsi sorgulamalarin artmasiyla Avrupa da fizigin hizla ilerledigi yeni bir donem baslamistir Nikolas Kopernik Sisamli Aristarkus un calismalarindan da yararlanarak Gunes merkezli bir astronomi modeli olusturmus ve Dunya nin diger gezegenlerle birlikte Gunes in etrafinda dondugunu one surmustur Johannes Kepler in calismalarina zemin hazirlamis ve modern astronominin temellerinin atilmasini saglamistir Francis Bacon un epistemoloji ve bilim felsefesi uzerine yaptigi calismalarla tumevarimi ortaya koymasi bilimsel yontemin gelismesini saglamakla birlikte fizigi de yakindan etkilemistir Galileo Galilei Galileo Galilei matematik ve fizik basta olmak uzere bircok alanla ilgilenmistir Evren hakkinda kendisinden onceki filozoflarin ortaya koydugu gorusleri incelemis bilimsel gelismeleri goz onunde bulundurarak yaptiklari hatalari duzeltmistir Doga felsefesinin deneysel yontem ve matematiksel hesaplarla birlestirilmesi icin calismalar gerceklestirmistir Galilei goreliligi olarak tanimlanan bir teori ortaya koymustur Jupiter in en buyuk dort uydusunu kesfetmis ve Venus un evrelerini kendi yaptigi teleskopla incelemistir Gunes lekeleri uzerine analizlerde bulunmustur Cisimlerin dusme hizlarinin agirliklariyla orantili olmadigi sonucuna varan deneyler gerceklestirmistir Hareketin matematiksel tanimlarla aciklanmaya uygun oldugunu dusunmus ve tutarli ozelliklerinin bulundugunu dile getirmistir Salinim uzerine arastirmalar yapmis ve hidrostatik dengeyi kesfetmistir Aristoteles fiziginde yapilan duzeltmelerde etkili olmus Isaac Newton un hareket yasalarini gelistirmesi icin gerekli altyapiyi hazirlamistir Rene Descartes fiziksel fenomenleri parcaciklarin hareketlerine indirgemeye calisarak tumdengelime dayali bir yontem izlemistir Bu yontemi izlemesinde deney yoluyla elde edilen bilgilerin yaniltici oldugunu ve dogru bilginin kaynaginin akil olmasi gerektigini savunan rasyonalizm dusuncesi etkili olmustur Formal bilimler arasinda yer almasi nedeniyle matematige daha cok onem vermis fizigin de matematiksel hesaplamalar uzerinden ilerlemesinin dogru olacagini dusunmustur Kartezyen koordinat sistemi ve buna bagli olarak analitik geometriyi gelistirmis cebir ve kalkulus gibi alanlarda bircok matematikciden daha once calismalar ortaya koymustur Tanri nin varligi uzerine ontolojik argumani gelistirerek din felsefesi calismalarini akla dayandirmis ayni zamanda zihin beden ikiliginden yola cikarak dualist bir ontoloji onermistir 1600 lu yillarda Christiaan Huygens fiziksel problemleri parametre dizileri kullanarak ideallestirmis ve matematiksel analizlerle birlestirerek fiziksel fenomenlerin tanimina matematiksel kesinlikler getirmeyi basarmistir Bu sayede matematiksel fizigin temellerini atmis ve tarihteki en onemli uygulamali matematikcilerden biri haline gelmistir Rene Descartes ve Marin Mersenne basta olmak uzere yakin donemlerde yasadigi Hollandali matematikci ve filozoflardan etkilenmistir Augustin Jean Fresnel in bulundugu katkilarla gunumuzde de gecerli hale gelen Huygens Fresnel ilkesinin gelismesine zemin hazirlamis ve isigin dalga teorisini ortaya koymustur Sarkacli saati icat etmis ve calisma prensibi uzerine yazilar yazmistir Teleskoplarda gerceklesen kuresel sapmalar ve renk sapmalarini en dusuk seviyeye indirmek amaciyla Huygens mercegini tasarlamistir Saturn un halkalarini dogru bir sekilde tanimlayarak Titan uydusunu kesfetmistir Isaac Newton Bilimsel Devrim in en onemli fizikcilerinden biri olan Isaac Newton doga felsefesi ve klasik fizik arasindaki ayrimin netlesmesini saglamistir Newton fizigini kurmus ve Doga Felsefesinin Matematiksel Ilkeleri kitabini yazarak klasik fizik calismalarini bir araya getirmistir Christiaan Huygens in calismalarindan yararlanarak hareket yasalari ve evrensel kutlecekim yasasini gelistirmis ancak isigin parcacik teorisini one surerek ondan ayrilmistir Rene Descartes ve Gottfried Leibniz in goruslerinin kita felsefesini oldukca etkiledigi bir donemde ortaya koyduklari dusuncelerin sorgulanmasini saglamistir Kartezyen mekanigin hareketin parcaciklar tarafindan uygulanan anlik kuvvete bagli oldugu varsayimini curutmustur Nesnelerin gelecekteki hareketlerinin o anda gerceklestirdikleri hareketler etkisi altinda kaldiklari kuvvetler ve sahip olduklari kutle kullanilarak matematiksel hesaplamalarla belirlenebilecegini kanitlamistir Simon Stevin in onlu sayi sisteminden yola cikarak sonsuz serileri incelemistir Cisimlerin isi kaybi oraninin cevreleriyle aralarinda bulunan sicaklik farkiyla dogru orantili oldugunu tespit ederek soguma yasasini gelistirmistir Opticks kitabinda prizmanin beyaz isigi gorunur spektrumu olusturan renklere ayristirdigi gozlemine dayanan bir renk teorisi gelistirmistir Kirmizi ve mor uclarini birlestirdigi bir renk carki hazirlamis renk karisimlarinin olasi sonuclarini incelemistir Aristoteles fiziginin isigin dogasi geregi saf oldugu ve maddelerle girdigi etkilesim sonucunda renkleri meydana getirdigi anlayisini ortadan kaldirmistir Dunya daki nesneler ve gok cisimlerinin ayni doga yasalarina gore hareket ettigini dile getirmis Johannes Kepler in gezegensel hareket yasalarinin kendi gelistirdigi yercekimi yasasi ile tutarli oldugunu savunmustur Gottfried Leibniz le aralarindaki rekabetin temelini olusturan kalkulus uzerine calismis fonksiyonlarin koklerinin hesaplanmasini saglayan bir yontem kesfetmis ve binom acilimina kayda deger katkilarda bulunmustur Tanri nin varligi uzerine kozmolojik argumani desteklemis ve Hristiyan teolojisiyle yakindan ilgilenmistir Isaac Newton un dusunceleri baslangicta yalnizca Ingiliz felsefesi uzerinde etkisini gosterebilmistir Bunun nedeni kita felsefesinin metafiziksel nedenlere dayali aciklamalari on plana cikarmasi olmustur Rene Descartes ve Gottfried Leibniz in etkisinin zaman icerisinde azalmasiyla kita felsefesinde Isaac Newton un dusuncelerine ilgi duyulmus ve metafiziksel aciklamalar terk edilmistir 1800 lu yillardan itibaren hareketin tanimi basta olmak uzere matematiksel fizik calismalari genel kabul gormeye baslamistir Kuantum mekanigi felsefesiKuantum mekanigi felsefesi fizik felsefesinin kuantum teorisini inceleyen alt dalidir Superpozisyon ve belirsizlik ilkesi Schrodinger in kedisi Kuantum mekanigi felsefesinin temel tartisma konularindan biri kuantum nesnelerinin gozlemlenmelerine bagli olarak birden fazla halde bulunabilecegini ongoren superpozisyon durumudur Elektronun icsel ozelliklerinden biri olan donus kuantum teorisinde kabul edildigi haliyle x ve y noktalari icin 1 ve 1 degerlerini alabilmektedir Bu noktalardan birinin gozlemlenmesi digerinin alabilecegi degeri bozarak x ve y nin degerlerinin dogru bir sekilde belirlenmesini engellemektedir Bu durum belirsizlik ilkesinin ortaya cikmasina yol acmakta nokta es zamanli olarak 1 ve 1 degerlerini alarak superpozisyon durumunu olusturmaktadir Belirsizlik ilkesi superpozisyon uzerinden yola cikarak niceliklerin baslangic durumlari bilinse bile sonuc durumlarinin hicbir sekilde kesin olarak belirlenemeyecegi gorusu uzerine kuruludur Kuantum teorisinde olasiliklar belirsizlik ilkesinin bir sonucu olarak ortaya cikmaktadir Dalga fonksiyonlari ve hareket denklemleri Kuantum mekanigi felsefesinde olcum problemi basta olmak uzere bircok konuda fiziksel sistemler dalga fonksiyonlari uzerinden incelenmektedir Dalga fonksiyonlarinin yapisi uzerine kuantum mekanigi felsefesindeki tartismalar devam etmektedir David Bohm dalga fonksiyonlarini fonksiyonlarin turevlerini inceleyen dogrusal diferansiyel hareket denklemlerine bagli olarak ele almistir Buna ragmen dalga fonksiyonlarinin bilinmesinin butun sonuclara ulasilmasini saglayamayacagini dusunmustur Giancarlo Ghirardi Alberto Rimini ve Tullio Weber ise dalga fonksiyonlarini fiziksel sistemler icin bir temel olarak kabul etmekle birlikte her durumda dogrusal diferansiyel hareket denklemlerine bagli olamayacagi yonunde degerlendirmistir Albert Einstein Boris Podolsky ve Nathan Rosen in calismalarindan yola cikarak John Stewart Bell kuantum teorisinde deneylerin sonucunu etkileyen butun degiskenlerin hesaplanamadigi ve bazi gizli degiskenlerin de goz onunde bulundurulmasi gerektigi gorusune dayanan bir teorem gelistirmistir Deneyler yoluyla bu teorem kanitlanmaya calisilmis ancak kayda deger bir sonuca varilamamistir Kopenhag yorumu Kopenhag yorumu kuantum mekanigi felsefesinin belirsizlikleri goz onunde bulundurarak gozlem sonuclarinin olasiliklar uzerinden hesaplanmasi gerektigini savunan yorumlarindan biridir Sadece belirli buyukluklerin olculebilir oldugunu one suren Kopenhag yorumu parcaciklarin konumu ve momentumu ayni anda olculmeye calisildiginda ortaya belirsizliklerin cikacagini savunmaktadir Born kurali adi altinda bir formul dizisi gelistirerek olasiliklarin hesaplanmasi icin bir yontem ortaya koymaya calisan Kopenhag yorumu nesnelerin es zamanlarda dogru olarak olculemeyen belli tamamlayici ozelliklere sahip oldugu gorusune dayanan tamamlayicilik ilkesini dogru kabul etmektedir Schrodinger denklemiyle yakindan baglantili olan Kopenhag yorumu kuantum teorisindeki olcum probleminin en onemli orneklerinden birini ortaya koymustur Kuantum sistemlerinde olcumlerden sonra degisiklikler yasandigi bu nedenle olcumlerin geri alinamayacagi ve olcum sonuclari disindaki gercekliklerin de kabul edilemeyecegi gibi goruslerle temellendirilmistir Everett yorumu Everett yorumu gibi Kopenhag yorumunu elestiren bazi diger kuantum teorisi yorumlari ise olasiligin rolune karsi cikarak felsefi acidan daha determinist bir tutum sergilemektedir Kuantum teorisi arastirmalarinda klasik fizige dayali bir evren uzerinden hareket edilmemesi gerektigini savunan Everett yorumu kuantum kozmoloji alaninin gelistirilmesinde etkili olmustur Everett yorumu superpozisyon durumlarinin nesnelerin bircok dunyadaki gercekliklerini tanimladigini savunmustur Olcum problemini kuantum sistemlerinin gozlemlenebilirliginin izolasyonlarinin mukemmel olmadigini gosterdigini ve kuantum ozelliklerinin zamanla ortadan kalkacagini one suren dekoherans yoluyla cozmeye calismaktadir Roland Omnes gibi bazi fizikciler kuantum mekanigi felsefesinde etkili olan bu yorumlar arasinda deneysel olarak ayrim yapilamayacagini dile getirmistir Determinizm indeterminizm ayriligi Erwin Schrodinger Kuantum teorisinin yol actigi felsefi etkilerin tartisildigi bir baska konu da deneylerde sabit sonuclara ulasilmasini engelleyen nedenin ontolojik ve epistemolojik niteligi uzerinedir Atomalti parcacik hareketlerinin determinizm ve indeterminizm acisindan degerlendirilmesi de bu ayrim uzerinden yapilmistir Albert Einstein nedeni epistemolojik bir sorun olarak gormus ve gelisme surecinde olan kuantum teorisi hakkinda yasadigimiz bilgi eksikligiyle birlikte degerlendirmistir Belirsizlik ilkesi uzerinden yapilan yorumlara karsi cikmis ve bilimin yapisinin determinizme dayandigini vurgulamistir EPR paradoksunu gelistirerek bazi gizli degiskenlerin hesaplanmasi yoluyla belirsizliklerin giderilebilecegini savunmus bilimsel realist yaklasimi desteklemistir David Bohm kuantum teorisinin dogrudan determinizm yoluyla aciklanabilecegi dusuncesine ilimli yaklasmis ve onemli noktalarda indeterminizme vurgu yapmistir Buna ragmen gizli degiskenlerin dogrusal diferansiyel hareket denklemleri yoluyla cozulebilecegini ve kuantum teorisinin altinda yatan olasiliklarin anlasilabilecegini savunarak bilimsel realizmin varsayimlarini devam ettirmistir Erwin Schrodinger felsefeyle yakindan ilgilenen bir fizikci olarak baslangicta kuantum teorisindeki belirsizliklerin daha cok epistemolojik kaynakli oldugunu dusunmekle birlikte dalga fonksiyonlari uzerine yaptigi calismalarin ardindan olasiliksal bir yapiyi ve ontolojiye dayali belirsizlikleri kabul etmistir Max Planck in teorik fizik alanindaki calismalari kuantum teorisinin gelisimi acisindan oldukca onemli olmakla birlikte deneyleri etkileyen surecler uzerine felsefi gorusleri nedeni epistemolojik kabul etmeyi on plana cikarmak disinda belirgin bir ozellik gostermemistir Paul Dirac in konuya yaklasimi da Max Planck e oldukca yakindir Karl Popper bilim felsefesi icerisinde tumevarim ve dogrulanabilirlik arasinda gordugu uyusmazligi kuantum teorisi uzerinden incelemistir Werner Heisenberg in olasiliklara yaptigi vurguya yakin olmakla birlikte bilimsel gercekciligi reddetmesi gibi felsefi goruslerine ve belirsizlik ilkesini merkeze alan yaklasimina karsi cikmistir Kopenhag yorumunun elestirmenlerinden biri olmakla birlikte gizli degiskenler uzerinden kuantum teorisinin sahip oldugu belirsizlikleri cozme girisimine de sicak bakmamistir Ian Barbour kuantum teorisinin dogasi hakkinda epistemolojik eksikliklerimiz olabilecegini dusunmus ancak gerekli sonuclara ontolojik belirsizliklerin bulundugunu kabul edince ulasabilecegimizi savunmustur Deneysel verilerin sinirlara sahip oldugunu dile getirmis bu gorusune kanit olarak da belirsizlik ilkesinin parcaciklarin konumlari ve momentumlarinin ayni anda bilinemeyecegi kabulunu gostermistir Din felsefesi alanindaki calismalarinin etkisiyle bilimsel realizmin varsayimlarini elestirmis ve kritik realizmi onermis bilim ve determinizm arasindaki iliskinin zorunlu olmadigini dusunmustur Kuantum teorisinin felsefeye etkisi Kuantum teorisinde elde edilen sonuclar bilim felsefesi tartismalarinda determinizm ve indeterminizmin rolu etik tartismalarinda ise ozgur iradenin varligi basta olmak uzere bircok konu hakkindaki gorusler icin temel saglamaktadir Bu durum da kuantum mekanigi felsefesinin onemini gosteren etkenler arasinda yer almaktadir Termal ve istatistiksel felsefeTermal ve istatistiksel felsefe fizik felsefesinin klasik termodinamik ve istatistiksel mekanik teorilerini inceleyen alt dalidir Newton mekanigi Isaac Newton fizik felsefesinin diger alt dallarinda oldugu gibi termal ve istatistiksel felsefe uzerine de bircok calisma gerceklestirmistir Newton mekanigi fiziksel sureclerin doga yasalarina gore degerlendirilmeleri durumunda ileri veya geri hareket etmedigi gorusu uzerine kuruludur Fiziksel sureclerin teorik olarak tersine donebilecegini ve gecmisteki fiziksel durumlardan yola cikarak gelecekteki fiziksel durumlar uzerine belirlemeler yapilabilecegini savunan Newton mekanigi gecmis ve gelecek arasinda doga yasalari tarafindan belirlenmis bir fark olmadigini one surmektedir Zamansal asimetrilerin termodinamik uzerinden aciklanmaya calisilmasi da termal ve istatistiksel felsefenin on plana ciktigi bir diger konudur Newton mekanigi nesneleri olusturan butun parcaciklari inceleyerek sonuclara ulasmaya dayali bir yontem gelistirmistir Felsefi elestiriler Newton mekanigi tarafindan ortaya konulan bu gorusler gunluk deneyimlerle celistikleri gerekcesiyle elestirilere maruz kalmistir Epistemik erisim asimetrisi ve mudahale asimetrisi gibi bircok felsefi gorus Isaac Newton un teorilerine karsi elestiriler getirmistir Termodinamik yasalari Ludwig Boltzmann Isaac Newton un butun parcaciklari incelemeye dayali yontemi karsisinda pratik olmalari nedeniyle buyuk olcekli cikarimlar yapilmasi ve isi uzerinden hareket edilmesi gerektigi gorusleri giderek daha cok kabul edilmistir Bunun sonucunda duzensizligin giderek artmasi uzerine kurulu olan entropi tanimlanmis ve termodinamik yasalarina eklenmistir Ludwig Boltzmann basta olmak uzere bazi fizikciler Newton mekanigi ve termodinamik yasalari arasindaki baglantiyi inceleyerek birlesme noktalari olusturmaya calismislardir Evrenin baslangicinda entropinin cok dusuk bir degerde oldugunu one surmus ve buyuk olcekli cikarimlarin parcaciklarin hareketleriyle degil parcaciklarin toplaminin olusturdugu ozel yorungeyle baglantili oldugunu dile getirmislerdir Evrenin baslangici Termal ve istatistiksel felsefe icerisinde tartisilan konulardan biri de evrenin baslangic kosullarinda olasiliklarin dagilimidir Evrenin baslangic kosullarinin kendi icerisinde olasiliklara sahip olmasinin bir celiski ortaya cikaracagi gorusu on plana cikmakla birlikte birden fazla baslangic kosulu uzerinden aciklamalar getirmeye calisan gorusler de bulunmaktadir Kaynakca Thomas Kuhn Stanford Encyclopedia of Philosophy 31 Ekim 2018 13 Agustos 2018 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 25 Ocak 2024 Kuhn wanted to explain his own experience of reading Aristotle which first left him with the impression that Aristotle was an inexplicably poor scientist But careful study led to a change in his understanding that allowed him to see that Aristotle was indeed an excellent scientist This could not simply be a matter of literally perceiving things differently Kuhn took the incommensurability that prevented him from properly understanding Aristotle to be at least partly a linguistic semantic matter These exemplars of good science are what Kuhn refers to when he uses the term paradigm in a narrower sense He cites Aristotle s analysis of motion Ptolemy s computations of plantery positions Lavoisier s application of the balance and Maxwell s mathematization of the electromagnetic field as paradigms Fizik Felsefesi Philosophy of Physics Encyclopedia Britannica 1 Haziran 2021 16 Ocak 2023 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 26 Ocak 2024 Relationism as this view of the nature of space is called asserts that space is not an independently existing thing but merely a mathematical representation of the infinity of different spatial relations that particles may have to each other In the opposing view known as absolutism space is an independently existing thing and what facts about the universe there may be do not necessarily coincide with what can in principle be established by measurement The relationist critique of absolute space originated with the German philosopher Gottfried Wilhelm Leibniz and the defense of absolutism began not surprisingly with Newton himself together with his philosophical acolyte Samuel Clarke Atomculuk Atomism Encyclopedia Britannica 3 Kasim 2023 19 Ocak 2024 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 26 Ocak 2024 In the history of atomism the 17th century occupies a special place for two reasons it saw the revival of Democritean atomism and it saw the beginning of a scientific atomic theory This reintroduction of Democritus was well timed Because of its quantitative character Democritus s atomism invited for its elucidation the application of mathematics and mechanics which in the 17th century were sufficiently developed to answer this invitation Einstein in Bilim Felsefesi Einstein s Philosophy of Science Stanford Encyclopedia of Philosophy 13 Eylul 2019 13 Nisan 2021 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 25 Ocak 2024 Einstein s own philosophy of science is an original synthesis of elements drawn from sources as diverse as neo Kantianism conventionalism and logical empiricism its distinctive feature being its novel blending of realism with a holist underdeterminationist form of conventionalism Of special note is the manner in which Einstein s philosophical thinking was driven by and contributed to the solution of problems first encountered in his work in physics Bertrand Russell Atomculuk Bati Felsefesi Tarihi Ilkcag Felsefesi A History of Western Philosophy Ancient Philosophy ss 134 149 Antik Yunan da Bilim Antik Yunan da Evrim Teorisi Evrimin Temellerinin Ilk Olarak Yeserdigi Medeniyete Bir Bakis Evrim Agaci 12 Aralik 2020 18 Nisan 2023 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 16 Mart 2024 Atomcu felsefe anlayisinda bir konuda fikir ayriligi yasanmistir Demokritos atomlarin rastgele bir araya gelerek canliligi ve evreni olusturdugunu savunur Buna karsin Leukippos atomlarin bilincli bir guc tarafindan belli bir amaca hizmet edecek sekilde bir araya geldigini savunmaktadir Leukippos a gore hicbir sey yoktan var olmaz ve hicbir sey rastlanti ile birlikte meydana gelmez Islam in Altin Cagi Bilimsel Yontem Islamic Golden Age Scientific Method Documentary Kings and Generals 21 Ocak 2021 1 Nisan 2024 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 1 Nisan 2024 Ibn Sina Matematiksel 25 Mart 2024 3 Nisan 2024 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 3 Nisan 2024 Ibn Sina mahiyet olarak bilinen ozun vucut olarak bilinen varolustan bagimsiz sonsuz ve degismez oldugunu savundu Bu nedenle vucut bulan herhangi bir sey ozun o varolusa olanak saglamasinin bir sonucuydu Onun oz ve varolus konusundaki anlayisi Platon un bicimler ya da idealar kuramina benzer Ibn Sina mantigin ve aklin Allah in varligini kanitlamak icin kullanilabilecegine inaniyordu Bu nedenle de calismalarinda siklikla Kur an i yorumlamak icin mantiga basvurdu Ibn Sina yeni bilgiler edinmek cikarimlar yapmak bir savin gecerli olup olmadigina karar vermek ve baskalariyla bilgi paylasmak icin de mantigin kullanilmasi gerektigini savunur Galileo Galilei World History Encyclopedia 5 Eylul 2023 23 Nisan 2024 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 23 Nisan 2024 Galileo had uniquely combined the theory of mathematics the observations of natural philosophy and the use of repeated experiments to test hypotheses Galileo spotted for the first time the four largest moons of Jupiter we now know there are more studied the composition of the Milky Way and identified the phases of Venus which proved that it orbits the Sun Galileo built theories on what he saw such as the movement of Jupiter s moons must mean they orbit Jupiter and not some other body like the Sun Descartes Felsefesine Kisa Bir Bakis Evrim Agaci 21 Agustos 2020 17 Agustos 2021 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 3 Nisan 2024 Descartes daha once de bahsettigimiz gibi su ana kadar bildigi her seyi askiya alarak ise baslamistir Bunun sebebi ise duyularin bizi yaniltmasi su ana kadar olan tum bilgimizin de duyular vasitasiyla alinmasidir Kesinlik noktasinda duyu verilerini eleyen Descartes matematigi ve geometriyi incelemeye tabi tutmus onlarin kanitlamalarinin acik oldugunu soylemistir Descartes ilk olarak varligini ortaya koymustur yani var oldugunu ispatlamistir Dusunen ben i merkeze alan Descartes diger her seyi bu temel uzerine insa etmistir Genel ilke olarak ortaya koydugu ben kendisinde kuskuyu tasarlamayi anlamayi istemeyi hissetmeyi imgeler olusturabilmeyi barindirmaktadir bu yetiler dusunen toz e baglidir dusunen toz ise salt zihin dir salt zihin bizi hicbir zaman yaniltmamakla birlikte bizi apacik bilgiye goturen sey de odur Kuantum Fizigi Nedir ve Evreni Nasil Tanimlar Evrim Agaci 4 Ocak 2021 23 Nisan 2024 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 23 Nisan 2024 EPR paradoksu kuantum fiziginin birbirinden uzak yerlerde yapilan olcumlerin birinin sonucunun digeri tarafindan belirlendigini dusunduren sekillerde iliskilendirilebildigi sistemlerin varligina izin verdigini gosteriyordu Paradoksa gore kuantum teorisi eksik kalmaliydi ve yalnizca daha derin bir teoriye yonelik ilkin bir yaklasim olarak gorulmeliydi Ucluye gore bu teori bir cesit yerel gizli degiskenler teorisi idi Teorinin destekcileri olculen sonuclarin bazi faktorler tarafindan onceden belirlenmesi gerektigini savundular cunku diger alternatifte bir olcumun sonucunu digerinin konumuna isik hizindan daha buyuk hizlarla iletilmesi gerekecegini dusunuyorlardi Kuantum Mekanigi Bilim Midir Karl Popper in Dusunceleri Is Quantum Mechanics a Science Here s What Karl Popper Thinks The Collector 11 Agustos 2023 20 Nisan 2024 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 20 Nisan 2024 Popper in his interpretation of quantum mechanics is a stark opponent of the Copenhagen approach formulated by Niels Bohr Werner Heisenberg Wolfgang Pauli and also partly by Max Born and Paul Dirac Popper s interpretation of quantum mechanics is open and based on the idea of probability not determinism He suggests that instead of finding an answer to a single right question we should accept that there are multiple possible answers each with its own probability As a central aspect of his philosophy Popper strongly opposed any form of anti realism and subsequently Heisenberg s uncertainty principle He argued that quantum mechanics should not be used as a basis for anti realism Bilim Caginda Din Religion in an Age of Science Religion Online 28 Eylul 2022 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 22 Nisan 2024 Do these uncertainties represent the limitations of our knowledge or real indeterminancy and chance in the world Three possible answers were given in the early years of quantum theory and the debate among them continues today 1 Uncertainty may be attributed to temporary human ignorance Exact laws will eventually be discovered 2 Uncertainty may be attributed to inherent experimental or conceptual limitations The atom in itself is forever inaccessible to us 3 Uncertainty may be attributed to indeterminacy in nature There are alternative potentialities in the atomic world The three positions parallel the three epistemological positions of the preceding section The first is classically realist in epistemology and deterministic in metaphysics The second is instrumentalist and agnostic about determinism we can never know how the atom itself behaves between observations The third which I defend is critically realist and indeterministic