Bâtınîlik ya da Bâtınîyye (Arapça: الباطنية, El-Bāṭiniyyeh); İslamda Kur'an ayetlerinin görünür anlamlarının dışında, daha derinde gerçek anlamları bulunduğu inancı, ayetleri buna göre yorumlayan akıma Bâtınîlik, bu düşünceyi benimseyen kişiye de Bâtınî denir. Şiîlikte bu anlamları ancak Tanrı ile ilişki kurabilen ve Ali'nin soyundan gelen masum On İki İmam'ın bilebileceğine inanılır.
Bâtınîlik kelimesi Arapça 'dan üretilmiştir. Bâtın; gizli olan, bir şeyin gerçeği, iç yüzü anlamına gelir. Aynı zamanda İslami anlayışta Allah'ın 99 adından biridir.
Terim, İranlı Gazali gibi Sünni Alimleri tarafından bu görüşleri benimseyen kişilere yönelik suçlayıcı bir anlam yüklenerek de kullanılmıştır. Tarihte en iyi bilinen örnekleri İsmaililerdir. Al kirmani ve Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev gibi Fatımi-İsmâilî yazarların bunun aksini savunmalarına rağmen bir kısım Sünnî âlimlere göre bu gruplar dini metinlerin, ibadet ve kuralların dış anlamlarını reddetmektedirler. Selefi âlimlerin başı olan İbni Teymiyye, bazı Şiî grupları, İslam'ın mistik yönü olan Sûfi akımlar ile İbn-i Rüşd, İbn-i Sina ve Farabi gibi filozofları Bâtınîyye olarak vasıflandırır. (Ayrıca bakınız:Zahirilik)
Bâtınîlik sadece bir akım ya da grup değildir. Tarihte ve günümüzde derin etkileri olan bir düşünce sistemidir. Örneğin Kur'anda geçen salat, secde, rüku veya abdest gibi kavramlar Sünni gelenekte şekil, kapsam, miktar gibi ayrıntılı emirler gibi algılanır ve ele alınırken Aleviler'in Cem törenlerinde aynı kavramlar sembolik olarak, şekle ve miktara bağlı olmadan, manevi anlamlarıyla temsil edilirler.
Bâtınîlikte inanç özellikleri
İsmailiye mezhebinde yedi imama inanılır ve bütün temsiliyet ve kutsiyet yedinci imâm olan Muhammed bin İsmâ‘îl eş-Şâkir'e verilir. Kâdim dinler tamamen ilga edilmiş olup ve bu yedi imâmın dini yaymakla ve yüceltmekle görevlendirilmiş olan birer de yardımcısı vardır. Peygamberlere “Nâtık/Konuşan” ve yardımcılarına da “Sâmet/Susan (Vâsi/Esas) İmâm” unvanı verilmiştir. Her yedi “Sâmet” silsilesinin sonunda bir “Nâtık” gönderildiği ve böylece dinin sürekli olarak geliştirildiğine inanılır. Âdem’den ve oğlu Şit’ten itibaren altı“Nâtık–Sâmet” silsilesinden sonra (Nûh–Sam), (İbrahim–İsmâ‘il), (Mûsâ–Hârun), (İsâ–Şem’ûn), (Muhammed bin ʿAbdullâh–Ali bin Ebû Tâlib), (Muhammed bin İsmâ‘il (Meymûn’ûl-Kaddâh)–ʿAbdullâh İbn-i Meymûn ve Oğulları) ile hitam bulan “Nâtıklar ve Sâmetler silsilesi” ile sürmektedir. Gözle görülen eşyanın tasavvufî mânalarını kaldıran İbn-i Meymûn idi ve her Bâtınî ona itaatle yükümlüydü. Muhammed’den sonra bir peygamber daha gelecektir. Ayrıca, müntesipler bütün semavî nass’ların açıklamaları ile hadislerin tamamının uydurma olduğuna inanmakla yükümlüdür. Dinî tekliflerin kâmilen ref’edilmiş olmakla birlikte, sadece milletlerin an’anelerine hürmeten bunlara değer verildiği ve bu öğretilerin bütün önem ve değerlerinin aslında bir hiç olduğuna inanılırdı.
Bâtınîlik akımı, Sünni anlayıştaki dini emirleri reddeden ve yasakları kaldıran (ibaha) itikadî fırkalar yanında, son derece gizli bir şekilde teşkilatlanmış örgütler vasıtasıyla merkezî idareye karşı girişilmiş isyan faaliyetlerinin başını çeken çeşitli siyasi gruplar için de kullanılmış bir lâkaptır.
Ayrıca Bâtınîlik’te hûlul ve tenasüh gibi inanışlar da görülmektedir. Bâtınîlik, tarihin çeşitli dönemlerinde farklı isimlerle anılmıştır. Bunlar İbahiyye ve Mazdek, İsmailîyye (Seb’iyye), Karmatîyye, Sabbahiyye (Haşhaşiyye), Dürzîyye; ve Nusayriyye gibi isimlerle anılırlar.
Bâtınîlik ve tasavvuf
Tasavvufun Şiîlik ile alâkalı olduğu ve bazı mutasavvıfların müteşeyyî’ oldukları bilinmekle beraber, bu olguyu bütüne yayarak tasavvuf Şiîlikten doğmuştur ve her ikisinin kökeni de İran’dadır demek mümkün değildir. Tasavvufun kökeni epey eski zamanlara dayanmaktadır. Yeni Eflâtunculuk, Yunan felsefesi, Kabalizm ve İran etkilerinin henüz oluşmamış olduğu eski devirlerde de tasavvuf hareketlerine rastlamaktayız. Bu ilk mistiklere ait eserlerden günümüze kadar elimizde kalanları bulunmamakla beraber, sadece rivayet ve menkıbeleri hayâtta kalmıştır. Tasavvufa Helenistik etkiler Hâkim Tirmizî’den sonra Fârâbî’nin getirdiği yenilikler sayesinde girmeye başlamıştır. Şiî/Müteşeyyî’ Sûfîlerle Sünnî mutasavvıfları birbirleriyle karıştırmamaya özen göstermek gerekir. Bu nedenledir ki, İslâm ortadoksluğundan farklılık gösteren her fikir hareketinin Şiî veyahut da Şiîlik ve Bâtınîlik ile ilgili olduğunu ileri sürmek hatalı olur. İslâmî felsefe akımlarından bazılarının hiç de Bâtınî olmamalarına rağmen kendilerini dışarıya karşı böyle göstermektedirler.
Tefsir anlayışları; Bâtınîlerin taraftar toplama amacıyla muhkem ayetler üzerinde te’vil yollarına başvurdukları ifade edilir.
Budizm, Şamanizm, Hristiyanlık, Mazdek ve Mani dinlerindeki inançların İslam toplumlarınca benimsenmeleri
Bâtınîler tarafından Budizm’in düşünce yapısı tasavvuf yolundan ayrılan ayrı bir bâtınî mezhep halinde sunulurken, Manî ve Mazdek gibi dinlerin temsil ettiği i’tikadî manzumeler İbâh’îyyûn tarafından özümsenmekteydi. Hristiyanlığın telkin ettiği tanrının insana benzeyişi ve İsa’ya hulûlü kuramı gibi hoşa giden ve zihinlere en uygun gelen kısımları ise Bâtınîliğin “Alâllah” kulları tarafından temsil edilmesi şeklinde arz edilmekteydi. Ayrıca, Türk dininin i’tikadî kuramları içerisinde yer alan Gök Tanrı ile Ali bin Ebu Talib’in semâvî mekânları birbirleriyle tam bir uyumluluk göstermekteydi.
Tarihçe ve yayılım
Bâtınî şiiler
Dâ’î â’zamlar tarafından yayılan bu i'tikadın en şöhretli müntesipleri arasında “Fâtımîler Hâlifeliği’nden Ebû Tamîm Ma’add el-Mûstensir bil-Lâh”, “Hükümet-i Melâhide’nin bânisi olan Hasan bin Sabbah” ve “Suriye Bâtınîleri’nin Reisi Râşid’ûd-Dîn Sinan”, “Afrika Kıt’ası Bâtınileri’ni yöneten İbn-i Meserret”, “Pamir Alevîliği’nin kurucusu Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev”, “Hindistan Bâtınîliği’nin yaratıcısı Ahmed bin Keyyâl” ve “Attaş” gibi Bâtınîlik tarihinde nâm kazanmış olan “Alevî-İsmâ‘ilîler” gelmekteydi.
Şii-Bâtınî tarikât ve mezheplerin Türkler arasında yayılması
Tarihi olarak 9. yüzyılda oluşmaya başladığı 11. yüzyılda oluşumunu tamamladığı kabul edilmektedir. Eski Türk inanç ve geleneklerinin Bâtınî anlayışın Türkler tarafından benimsenmesinde katkısı olduğu düşünülür. Bâtınîler inanışlarını tarih boyunca daîler aracılığıyla yaymışlardır. 11. yüzyılda Hasan bin Sabbah’ın görüşleri etrafında oluşan akım Fâtımîler tarafından desteklenmiştir. Liderleri Hasan Sabbah Kazvin bölgesindeki Alamut Kalesi’ni kendisine merkez yapmış ve fedaileri aracılığıyla Nizamülmülk'ün de aralarında bulunduğu birçok devlet adamını suikast yaparak öldürtmüştür. Melikşah döneminde güçlenen hareket ortadan kaldırılmak istenmiş ancak Melikşah’ın ölümü üzerine başarılı olunamamıştır. 13. yüzyıl ortalarına kadar etkili olan bu hareket 1256 yılında Moğol hükümdarı Hülagü'nün Alamut Kalesi’ni yıkması ile ortadan kalkmıştır.
Selçuklular devrinde bâtınîlik hareketleri
Hulefa-yı Fâtımî dâîlerinin Abbâsîler’in hükümran oldukları ülkelerde kuvvetli bir propaganda teşkilâtı oluşturdukları sıralarda şiîliğin korunması adına çok dikkatli davranan Selçuklu hükümdarları da Sultan Tuğrul’un i’tikaden Mu'tezile’den olan, Kerrâmîlik mezhebine mensup veziri “Amid’ûl-Melik” gibi Şîʿa-i Bâtın’îyye’nin en önemli dâîlerinden biri tarafından istenildiği bir şekilde yönetilmekteydi. Selçukluların Anadolu’nun içlerine doğru ilerlemesiyle birlikte Selçuklu ordularıyla birlikte yürüyen Şîʿa-i Bâtın’îyye dâ’îlerinin nüfuz alanı da Anadolu’nun içlerine doğru yayılmaktaydı.
Bâtınîliğin Kuzey Afrikaya yayılması
H. 553 / M. 1158 yılında İran Selçuklularının sonu olarak kabul edilen Sultan Sencer’in evlât bırakmadan ölmesi üzerine Selçuklu valileri Horasan, Irak-ı Acem, Kerman, Halep, Şam, Konya Selçuk şubeleri oluşturdukları gibi Benî Artıklar, Elgarzîler, Musul ve Halep Atabeylikleri isimleri altında bağımsızlıklarını ilân ettiler. Fâtımîler’in son halifesi olan El-Âzıd bil-Lâh’ın H. 566 / M. 1171 tarihinde vefatı üzerine Şâfiî olan Salâh’ed-Dîn-i Eyyûbî Mısır’a yerleşti. Bunun üzerine iki yüz yetmiş sekiz sene süren Mısır Şîʿa’sının tarihe karışması neticesi “Mısır Şîʿa-i ’îyyesi” mensupları da çeşitli ülkelere dağılmak zorunda kaldılar. Böylece, Sultan Salâh’ed-Dîn-i Eyyûbî’nin baskısından bunalan ’îyye dâ’îleri bu yeni bağımsızlığına kavuşan bölgelere göç ettiler. O sırada Bağdat’ta hilâfet makamında oturan Ebû’l Muzaffer el-Müstencit bil-Lâh’ın Elemût Şeyh’ûl-Cebelleri tarafından suikaste kurban gittiği haberi geldi. Bunun üzerine Bâtınîler aleyhinde şiddetli fetvâlar yayınlanmaya başlandı. İlk fetvâyı da Rüstem dârı âlimlerinden ve meşhur fukahadan olan imâm Fahr’ûl-İslâm Rûyânî verdi. Bundan son derece müessir olan Bâtınîler, sonunda Fahr-ûl’İslâm’ı da hançerletmeyi başardılar. Neticede, Bağdat’taki hilâfet makâmı Bâtınîler’e karşı tavizkâr davranmak zorunda kaldı. Ebû’l Muzaffer el-Müstencit bil-Lâh’ın torunu olan “En-Nâsır’ûd-Dîn’Allah” halife olunca Şîʿa-i ’îyye’ye karşı daha teveccühkâr bir tutum izledi. Hattâ bazen teşvik dahi etti.
Bâtınîlerin Moğol ve Türk aşiretlerine yayılması
Türkler Maverâünnehir ve İran’a yerleşmeden önce ve sonra, Budist, Mazdek, Mani dinleriyle Zerdüşt ve Hristiyanlığın neşirleri tarafından yapılmakta olan etkin telkinler altında kaldılar.
Orta Asya’da yaşayan ve Türkler’in dini olan Şamanizm, Pamir’e kadar gelen Alevî-Bâtınî dâ’îlerinin savunduğu ilkeler ile kolayca kaynaşabilecek akideler ihtiva etmekteydi. “Bâtınîler” eski Türk dîninde mevcut olan bir takım inançlar ile “Şîʿa-i Bâtın’îyye” arasındaki benzerlikleri kullanarak büyük istifade köprüleri oluşturdular. Bu hususta en çok yararlandıkları fikir ise Ali bin Ebû Tâlib’in şahsiyetinin ilâhlaştırılması ve kendisine Türk ilâhlarının en büyüğü olan ve göğün en üst katında oturan Gök Tanrı’ya eşdeğer bir makam atfedilmesi olmuştu. Büveyhîler gibi Abbâsîler’e düşman olan Kutb’ûd-Dîn Muhammed Harzem Şah’ın hilâfetin Ali evlâdına devredilmesi için girişimlerde bulunması da Türkler üzerinde “Şîʿa-i Bâtın’îyye” lehine çok kuvvetli etkiler oluşturmuştu. “Kutb’ûd-Dîn Muhammed Harzem Şah” zamanın Abbâsî Hâlifesi En-Nâsır’ûd-Dîn’Allah’ın yerine Sâdattan Seyyid Abd’ûl-Melik Tırmizî’yi geçirmek üzereyken Moğolların taarruza geçtikleri haberinin etrafa yayılması üzerine kendi ülkesini savunmak için memleketine geri dönmek zorunda kalmıştı. Şeyh Şihab’ed-Dîn Ömer Sühreverdî’nin Havarezmşâh’ın huzurunda Abbâsî Hâlifeliği’nin sürekliliğinin sağlanmasının gerekliliğine lehinde uzun bir nutuk attığında Kutb’ûd-Dîn’in şiddetli muhalefetine mâruz kalmıştı.
Anadolu Selçukluları devrinde “Şîʿa-i Bâtın’îyye” hareketleri
Bu devirde Anadolu’da Bâtınîliğin en önemli propaganda merkezini Sultan Mes’ud evvel tarafından yaptırılmış olan Mes’udiye tekkesi temsil ediyordu. Anadolu Selçukluları’nın nüfuz ve hâkimiyet sahaları tamamen Moğollar’ın denetim ve müsaadesine tâbi bulunuyordu. Birçok şehirlerde İlhanlılar’ın himâyesi altında Şiîliği neşreden “Bâtın’ûl-Mezhep Babalar” tarafından açılan zâviyelerin sayıları da gün geçtikçe artmaktaydı. Moğollar’ın nüfuzuyla Mes’udiye Medresesi müderrisi Sünnî âlimlerden “Şeyh Mecd’ed-Dîn İsâ” azledilerek yerine Şîʿa-i Bâtıniyye’nin en değerli dâîlerinden “Şems’ed-Dîn Ahmed Baba” atandı.
Samânîler devrinin İranî bir simâ göstermesi ve Abbâsîler’in de İran-perestişkârı olarak tarihin huzuruna çıkması gibi yedinci hicrî asırda Konya’da Mevlânâ Celâl’ed-Dîn’in tesiri neticesinde Selçuklu saraylarında yaşayan şairler Anadolu’da İranîliğe doğru şiddetli bir sevgi uyandırmışlardı. Bu tesirler altında kalan Konya Selçuk sultanları da ayni duygu ve hisler içerisinde İranın tantanalı hükümdar adları ile kendi şehzâdelerini çağırmağa varacak kadar aşırı derecede ifrata kaçan birer İran hâyranı ve tâklitçisi olarak yetişmekteydiler. Konya Selçuklu sarayındaki şehzadeler hep Keyâniyan ve Sâsâniyan hükümdarlarının isimleriyle çağrılır olmuştu. Bu kültürün etkisi altında yetişen kibâr ve tâhsilli sınıflar, âlimler, şeyhler ve şâirler olanca güçleriyle İran dil ve edebiyatının gelişmesine hizmet ederlerken, diğer taraftan da asıl i’tikadi unsurları bünyelerinde barındıran Bâtınî Babalar bütün Türk ve Türkmen boylarını bir millî birlik ruhuyla birbirlerine kaynaştırmak için yoğun gayret sarfetmekteydiler. Öte taraftan devletin resmî dili ise Farsça’ydı.
Bâtınîliğin Türkler arasında yayılması
“Horasan Erenleri” nâmıyla Oğuz boyları arasında kendilerine yer edinen “Şia-i Bâtıniyye dâîleri” ve millî lisân ile konuşarak halkın ruhiyatına pek uygun telkinlerde bulunan “Bâtınî-Babalar,” iptidaî bir şer’ait içerisinde yaşamlarını idâme ettirme mücadelesi sürdüren ve şehirliğin ince yaşam tarzını bilmeyen “Türk Özleri” yanında kendilerini birer “Veli” olarak tanıtmayı başarıyla becermişlerdi. Bâtınîler, süslü nâzım lisanından bir şey anlamayan bu aşîretler arasında düzenledikleri sazlı ve şaraplı meclislerde geçmişin tüm hurafe ve efsanelerini halka nakletmek suretiyle insanların gönüllerinde ilâhi duygular uyandırmaktaydılar.
Bâtınîler’in Moğollar arasına karışması ve Alevî-Bâtınîliğin Harezm Türkleri arasında yayılması
Selçuklu Hanedanı iktidara geldiklerinde Bağdat hilâfetine düşmüş olan Mısır Fâtımîleri’yle, aslında Şîʿa’nın Nizar’îyye kolu mensuplarından olan “Hükümet-i Melâhide-i Bâtın’îyye Reisi” ve bütün “Bâtınîler’in Sahib-î Â’zam-ı” Hasan bin Sabbah’ı karşılarında buldular. Bilâhare Moğol istilâlarının başlamasıyla sahip oldukları karışık i’tikadların etkisinde kalarak vicdanî oluşumlarını kaybetmiş olan önemli kütleler, Moğol ordularının arasına karıştılar. Anadolu Selçuklu sultanlarından Birinci Âlâ’ed-Dîn Key-Kûbâd zamanında Halaç ve Kapçak gibi Türkmen kabilelerinden pek yoğun kütleler de Anadolu’ya yerleşmekteydi. Celâl’ed-Dîn Harzem Şâh Menkûberti’nin baskıcı tutumundan rahatsızlık duyan kabileler ve Harezm Türkmenleri Selçuklu Hanedanı’nın kendilerine duyduğu güvenle Anadolu Selçuklu Devleti’nin savunma kuvvetlerini teşkil etmekteydiler. İkinci Gıyas’ed-Dîn devrinde Amasya Bâtınî merkezinin etkisiyle bu Harezm Türkleri Selçuk ülkelerinden çıkartılarak Halep, Suriye ve El-Cezire muhitlerine dağıtıldılar. Konya Selçuk Sarayının hasmane siyâsetînden kuşkulanan Şîʿa-i Bâtın’îyye dâîlerinden oluşan büyük bir topluluk ta bu Türkmen kabileleriyle birlikte göç ettiler. Harezm ülkesinin pek çok mezhep çatışmalarına sahne olduğunu fırsat bilen Bâtınî dâîleri, Harezmliler’in Anadolu Selçukluları tarafından kovulmaları fırsatını çok iyi değerlendirerek bütün kuvvetleriyle kendi âkide ve dâvalarını tasavvuf kanallarından geçirerek neşretmeye başladılar.
Harezm Türkleri arasında Bektâşîler
Celâl’ed-Dîn Harezmşah’ın harekâtından memnun olmayan aşîretler ondan ayrılarak Birinci Âlâ’ed-Dîn Key-Kûbâd’a iltica etmişler ve Selçuklular ülkelerine gelen bu aşîretlere de Sivas, Çorum, Engürü’ye kadar olan yörelerde yaylâk ve kışlaklar tahsis edilmişti. Bunların Celâl’ed-Dîn Harezmşah’ın maiyetinden ayrılmalarına rastlayan zamanlar zarfında Hacı Bektaş hâlifelerinden bazıları da onların içlerine nüfuz etmeyi başarmışlardı. Şîʿa-i ’îyye dâîleri sıfatıyla bu topluluklar üzerinde önemli bir nüfuz kazanmışlardı. Harezm ve Azerbaycan’dan gelen bu aşîretleri Anadolu ahalisi Tatar ve Moğol artıkları nazarıyla görüyordu. Bektaşî babalarından Ahlat, Diyâr-ı Bekir vilâyetlerinden önemli bir grupla beraber Harzemliler arasında da Burak Baba müridlerinden yine ayrı bir parti propagandalarda bulunuyorlardı. Bu devirde Burak Baba’nın Anadolu’da yaygın bir şöhreti vardı.
Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılması ve Alevî-Bâtınî Babaların Anadolu’ya yayılması
Anadolu Selçuklu Devleti’nin çöküşünün başlangıcı olan Gıyas’ed-Dîn Key-Hüsrev-i Sânî’nin Kösedağ yenilgisi (H. 640 / M. 1243) üzerine Anadolu’nun tamamı Moğollar’ın denetim alanı içerisine girdi. Anadolu’nun tamamı Aksaray’da ikâmet eden ve barışı tesis etmek ile görevlendirilmiş bir Moğol valisi tarafından yönetilmekteydi. İşte bu fetret devrinde, Celâl’ed-Dîn Harzem Şâh Menkûberti’nin ordularıyla Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen Bâtınîye dervişleri de devletin tâkibatından kurtulmuş olarak faaliyetlerini serbestçe sürdürmekteydiler. Anadolu’nun her tarafında Şiî ve Bâtınî-Alevî babalar tarafından art arda zâviyeler açılmaktaydı. Sultan Mes’ud Evvel’in Amasya’daki tekkesine Baba İlyas Horasanî gibi Şîʿa-i ’îyye Mezhebi’nin en meşhur bir dâ’îsi postnişin olmuştu. Vaktiyle, İlhanlı saraylarında mâkam ve mevki sahibi olan Şiî âlimler Anadolu Selçukluları’nın Moğollar’ın himayesi altına girmeleri fırsatından istifadeyle Anadolu’ya yayıldılar.
Mes’udiye tekkesine karargâh kuran Alevîler
Şücâ’ed-Dîn Ebû’l Bekâ Baba İlyâs Horasanî
Melik Dânişmendiye devrinde bütün Anadolu’da meşhur olan Horasanlı Baba İlyas, “İbrahim Bey’in oğlu Yağ Basan Bey” zamanında Kayseri’ye kadı tâyin edilmişti. Birinci Âlâ’ed-Dîn Key-Kûbâd tahta geçtiğinde, Amas’ya Kadılığı’na Taky’ed-Dîn’i, Mes’udiye Müderrisliği’ne Tâc’ed-Dîn Yûsuf Tebrizî’yi, Hankah Mes’udiye Şeyhliği’ne de Tâc’ed-Dîn Ebû’l Vefâ Harezmî’yi atadı. Ebu'l Vefâ’nın ölümü üzerine de yerine onun hâlifelerinden Kayseri Kadısı ve Şîʿa-i Bâtıniyye’nin en meşhurlarından olan Babâîler pirî Şücâ’ed-Dîn Ebû’l Bekâ Baba İlyâs Horasanî’yi tâyin etti.
Baba İshâk Kefersudî’nin Anadolu’daki faaliyetleri
Birinci Âlâ’ed-Dîn Key-Kûbâd iktidara geldiğinde “Mûhy’id-Dîn Muhammed bin Ali bin Ahmed Tahimî” adında İran’dan göç etmiş bir Şiî’yi Sivas’a kadı olarak atadı. Vaktiyle Şiraz’da önemli bir mevkî sahibi, felsefe ve bâtınî îlimlerde bir hâyli meşhur, belâgatlı söz söyleme üstâdı ve yüksek iktidar sahibi olan bu âlim adamdan Baba İshâk Kefersudî nâmında “Binaz” hanedanına mensûp bir Rum asıllı dersler görmekteydi. Baba İshâk Şirâz’da Mûhy’id-Dîn’in derslerine devam ederken, Şîʿa-i Bâtın’îyye’nin Elemût’taki Dâ’î Â’zamı “Hükümet-i Melâhide-i Bâtın’îyye Reisi II. Muhammed” tarafından Anadolu Dâîliği’ne atandı. Bu sırada Hocası Mûhy’id-Dîn Tahimî’nin Sivas Kadılığı’na tâyin edilmesi fırsatını çok iyi değerlendiren Baba İshâk, hocasının himâyesi altında Anadolu Selçuklu Hükümeti’nin de güven ve teveccühünü arkasına alarak Şimşat yakınlarında Kefersud nahiyesinde Elemût merkezli Şiîlik propagandasını ve “Melâhide-i Bâtıniyye” i’tikadını neşriyâta başladı. H. 621 / M. 1225 yılında Mûhy’id-Dîn-i Ahmed Tahimî’nin vefâtından sonra hükûmet aleyhinde yaptığı tahrikâtın duyulması üzerine Baba İshâk bir süre gizlenmek zorunda kaldı. Şücâ’ed-Dîn Ebû’l Bekâ Baba İlyas Horasanî’nin Amas’ya Mes’udiye tekkesine şeyh olduğunu öğrenince hemen oraya giderek kendisine mürid oldu. Baba İlyas Tekkesi’nde “Amas’ya Valisi Toğrak Bey” ile olan pîrdâşlığı sayesinde halkın gözünde itibarını gün geçtikçe artırmaktaydı.
Baba İshâk Kefersudî’nin çıkardığı Bâbâî İsyanı
Vefâ’îyye tâkipçilerinden Ebu’l Bekâ Baba İlyâs bin Ali el-Horasânî ve müridi Baba İshâk Kefersudî’nin çıkardığı Bâbâ’î ayaklanması, bugünkü Alevî-Bâtınî yerleşim yerlerini belirleyen isyândır. Anadolu’da Alevî nüfusun yoğun olduğu bölgelerde etkili olmuştur.
Selçuklu Sarayında bir Baba İshâk müridi: Sâd’ed-Dîn Köpek
Sâd’ed-Dîn Köpek Baba İshâk Kefersudî’nin Selçuklu sarayına memur olarak gönderdiği bir müridiydi. Birinci Âlâ’ed-Dîn Key-Kûbâd ile şehzadesi İkinci Gıyas’ed-Dîn Key-Hüsrev devirlerinde Konya sarayına hulûl etmeyi ve “Şîʿa-i Bâtıniyye” nüfuzunu oraya sokmayı başaran bu bâtınî dervişi kendisine sarayda bazı taraftarlar edinmeyi de başarmıştı. Bu devirde Moğol istilâları nedeniyle Orta Asya ve Maverâünnehir’den ayrılan ve Suriye yolundan geçen Şiîlerin en tercih ettikleri vatan Selçuklular’ın hükümran oldukları ülkelerdi. Sahib olduğu sahte vatanperverlik duygularıyle çevresinin etkisi altında kalan Şehzâde Gıyas’ed-Dîn Moğollarla itaatinden dolayı babası Âlâ’ed-Dîn Key-Kûbâd’ı H. 634 / M. 1237 yılında zehirleyerek tahta çıktı. Böylece Köpek te Emîr Sâd’ed-Dîn unvanıyla vezîr-i â’zamlığa atandı. Müridi Sâd’ed-Dîn Köpek’in elde ettiği bu başarılar sayesinde itibârını artıran Baba İshâk Kefersudî idare etmekte olduğu Anadolu’daki Bâtınîlik Teşkilâtı’nı daha da büyütme fırsatını yakaladı. Tokat, Canik, Çorum, Sivas, Karahisar vilâyetlerinde Ebû’l Bekâ Baba İlyâs Horasanî adına yaptığı dâvetlerine daha da önem verdi. Onun bu faaliyetleri neticesinde binlerce insan Selçuklu düşmanı olarak “Bâtınî” oluyorlardı.
Baba İshâk Hâlifeliği’nin ilânı
Müridi Sâd’ed-Dîn Köpek’in Anadolu Selçuklu vezîr-i â’zamlığına yükseltilmesi ve kazandığı başarılardan son derece memnuniyet duyan Baba İshâk Kefersudî, o zamana kadar Baba İlyas Horasânî nâmına yaptığı dâvetlerden vazgeçerek kendisini ön plâna çıkarmağa başladı. Yirmi bin ihtilâlciden oluşan bir kuvvet ile H. 632 / M. 1235 yılında huruç hareketi başlattı. “Emîr’ûl-Mü’minîn Sadr’ûd-Dünya ve’d-Dîn ve Resûl’ûl-Lâh Baba İshâk” ünvânıyla hâlifeliğini ilân etti. El-Mukannaʿ benzeri bir şekilde Muhammed’in ruhunun Ali’ye, Ali’den de kendisine hulûl ettiğini iddia ediyordu. Şimşat, Urfa, Kefersud, Maraş, Ayintâb’dan gelen ve Suriye kıt’asındaki Halep Bâtınî merkezinden takviye edilen binlerce fedainin katılmasıyla birdenbire elli bin kişilik büyük bir ordu haline dönüşen “Şîʿa-i Bâtıniyye Fırkaları” Amasya, Tokat, Sivas, Çorum’dan batıya doğru ilerlemeye ve civar şehirlere saldırmağa başlamışlardı. Bâtınî – Babâî Ordu’su önlerine gelen bütün engelleri yıkıp hızla Konya’ya doğru ilerliyorlardı. Babâîler’in bu huruç hareketi karşısında tecavüze uğrayan memleketlerin seçkinleri, ulemâ ve eşrafı Mısır’a, Pâyitaht Konya’ya ve Anadolu’nun diğer hücra köşelerine doğru kaçışmaktaydılar. Sonunda durumun vahameti ve ihtilâlin ne kadar geniş bir alana yayıldığı hükümdara anlatıldı. İhtilâlin müsebbipleri arasında olduğu anlaşılan Baba İshâk Kefersudî’nin müridi Vezîr Sâd’ed-Dîn Köpek derhal i’dam edildi.
Babâîler İsyânı’nın bastırılması ve Bâtınî Babaların Anadolu’ya yayılması
Birçok cephede Babâîler ile çarpışan Selçuklular, nihâyetinde Baba İshâk Kefersudî ve tâbi’lerini H. 637 / M. 1240 yılında Amasya Kalesi’nde ele geçirerek i’dam ettiler. Anadolu’da çıkan bu kanlı ihtilâlden son derece memnuniyet duyan “Şîʿa-i Bâtıniyye Dâ’îleri” Olcaytu’nun sarayından Anadolu’nun dört bir yanına yayılmağa başladılar. Cereyan eden bu elîm hâdiselerden yeise kapılan ve İlhanlılar’ın baskılarından usanan Sünnî âlimler de Uç Beyleri’ne sığnmak zorunda kaldılar. Sabık Mes’udîye müderrisi “Şeyh Mecd’ed-Dîn İsâ” Ertuğrul Gazi’ye, “Cemâl’ed-Dîn Aksarayî de Mısır’a iltica etmişlerdi. Şiîliğin uğradığı bu büyük faciayı istismar eden bazı Acem fırsatçıları Şîʿa-i Bâtın’îyye dâ’îsi sıfatıyla Batı Anadolu’ya kadar nüfuz etmekteydiler. Bu Bâtıni – Babalar Anadolu’da Türkmen aşîretleri arasında tam teşekküllü bir “Alevîlik Cereyânı” oluşturmağa muvaffak oldular.
Bâtınî Babalar’ın halk üzerindeki etkileri ve devrin meşhur mutasavvıfları
O yüzyıllarda, Selçuklular zamanında faaliyet gösteren en etkin Tasavvufî-Bâtınî-Tarikât mensupları Melâmetî, Kalenderî ve Haydarîler’den oluşmaktaydı. Bu Bâtınî-Tarikât temsilcileri daha ziyâde göçebeler arasında barınan ve halka hitap etmekle görevli olan “Babalar” idi. Eğitimli çevrelerden uzakta yaşayan bu “Bâtınî-Babalar” yüzyıllar boyunca beri kulaktan kulağa yayılan hurafelerle yıpranmış olan nakilleri bir veli tipi kanalıyla tasvir etmek suretiyle ve bu efsaneleri bir takım hârikalar ve kerâmetler ile süsleyerek bedevî ruhunun hoşlanacağı koşmalar, rubâîler, destanlar şeklinde halka anlatıyorlardı. “Bâtınî-Türkmen Babaları” Oğuz boylarının anlayacakları bir dilde, efsane ve masalları ilâhî bir hava ile içerisine İslâmî bir boyutu da ilâve etmek suretiyle halka sunmak hususunda çok başarılı oluyorlardı.
On ikinci yüzyılda Bağdat’ta Abdülkâdir Geylânî ve Şihab’ed-Dîn Ömer Sühreverdî, Konya’da ise Mevlâna Celâleddîn Rûmî, Endülüslü Muhy’id-Dîn-î Ârabî, Lem’at yazarı Fahreddin Irakî ve Sadr’ed-Dîn Kunevî gibi farklı geleneklere mensup tarikât pîrlerinin yayınlarla meşgul oldukları görülmektedir. İslâmî çevreler içinde tasavvufun pek revaçta olduğunu anlamamıza yardımcı olan bunca meşhur şahsiyetlerin arasında özellikle de Save’deki Kutb’ûd-Dîn Haydar tekkesi bu yüzyıldaki en tanınmış zâviyelerin başında gelmekteydi.
Hacı Bektâş Veli
Meşhur Velâyet-Nâme onu Şiîliğin unvan mezhebini taşıyan Câ’fer-i Sâdık’tan Beyazid Bistâmî’nin getirdiği hırkayı giymiş olan “Lokman Perende” vasıtasıyla Hoca Ahmed Yesevî’ye bağlar. Velâyet-Nâme üzerinde uzmanlaşmış yazarların nakletiklerine göre Hacı Bektâş’ın tarikât silsilesi önce Kutb’ûd-Dîn Haydar’a, ondan da Lokman Serhasî’ye ve oradan da Şücâ’ed-Dîn Ebû’l Bekâ Baba İlyas el-Horasanî vasıtasıyla Hoca Ahmed Yesevî’ye bağlanmaktadır. Âşık Paşa tarihinde ise “Hacı Bektâş” Horasan’dan “Menteş” adındaki kardeşiyle beraber Sivas’a gelerek Baba İlyas Horasanî’ye mürid oldular. Bu intisaptan sonra Hacı Bektâş önce Kayseri’ye oradan da Kırşehri’ne geldi, sonra da Karacahöyüğe yerleşti. Buna göre Hoca Ahmed Yesevî müridlerinden olduğuna dâir rivayetin doğru olmadığı anlaşılıyor.
Hacı Bektaş’ın yaşadığı dönem ve kişiliği
Tezkire-i Eflâkî’ye göre “Hacı Bektâş” Rûm’da “Baba Resûl” derler bir Erin halifesiydi. Bektâş o yüzyılda mesnevîleri ve gazelleriyle bütün tasavvuf âleminde saygıyla anılan Mevlânâ Celâl’ed-Dîn-i Rûmî’ye bazı sualler sormak için müridi Baba İshâk Kefersudî’yi Konya’ya gönderdi. Şeyh İshâk Konya’da Mevlânâ’nın yanına vardığında onu zikr’üs-semâ’yla meşgul buldu. Mevlânâ ise keşf ve kerâmet yoluyla sorulara önceden vâkıf olduğundan daha Şeyh İshâk’ın sorularını sormasına fırsat tanımadan bir dörtlük şeklinde başka sorular yöneltmek suretiyle yanıt verdi. Şeyh İshâk kendisini, sualin ve mısraların zamirinde yatan amacın yanıtını almış addetmek suretiyle geri dönerek keyfiyeti Hacı Bektâş’a nakletti. Sultan Âlâ’ed-Dîn Key-Kûbâd-ı Evvel’ın oğlu Gıyas’ed-Dîn Key-Hüsrev-i Sâni devrinde yaşadığı anlaşılan Hacı Bektâş’ın Anadolu’da nüfuz sâhibi Şiî dâîlerden birisi olduğu anlaşılmaktadır. Selçuklu Sultanları arasındaysa Süleyman’dan başka Şiî olan bilinmemektedir. Bir başka rivayete göre ise bu “Şiîlik Hareketleri” Hacı Bektâş’ın şahsiyetinde değil de ona tâbi olanlara mahsustu. Şekayık’a göre Hacı Bektâş’ın Şeyh İshâk gibi diğer müridleri arasında da “Melâhide-i Bâtıniyye” i’tikadını paylaşan pek çok dervişler mevcuttu.
Hacı Bektaş’ın yetiştirdiği halifeler
Hacı Bektâş Horasan’dan Anadolu’ya göç ettikten sonra Suluca Karahüyük’te otuz altı sene “Horasan Melametîliği kökenli On İki İmamcı Tasavvufî–Bâtınî İslâm” i’tikadını neşriyât ile meşgul oldu ve bu süre zarfında aralarında Cemâl Seyyid, Sarı İsmâil, Kolu açık Hâcim Sultan, Baba Resul, Birap Sultan, Recep Seyyid Sarı Kadı, Ali Baba, Barak Baba, Yahya Paşa, Sultan Bahâ’ed-Dîn, Atlaspuş ve Dost Hüda Hazreti Sâmet gibi meşhurların da bulunduğu tam otuz altı bin halife yetiştirdi. Ölümünün yaklaştığını hisseder hissetmez her birini bir memlekete yolladı. Bunların bazılarının hâllerini Velâyet-Nâme anlatmaktadır. Hacı Bektâş’ın Horasan Melametîliği kökenli Bâtınîliğin Anadolu’daki neşri faaliyetleri tartışmasız hâyrete şâyan olmakla beraber bu meyândaki teşkilatlanmanın ana merkezinde Şücâ’ed-Dîn Ebû’l Bekâ Baba İlyas el-Horasanî bulunmaktaydı. Eflâkî’nin Baba Resul’ü Hacı Bektâş’ın şeyhi olarak göstermesine karşın Velâyet-Nâme tersini iddia etmektedir. Burak Baba’nın da Tokatlı olduğuna dair söylenti ile Hoylu olduğuna dâir ihtilâf da aynen buna benzemektedir. Velâyet-Nâme’nin nakilleri, Milâdî 1271 tarihinde vefât ettiği bilinen Hacı Bektâş’ı Orhan Gazi devrinde sağ olarak göstermek gibi daha birçok yönden tenkit edilmeye açık kalan çelişkileri ihtivâ etmektedir.
Anadolu’da faaliyet gösteren Bâtınîler
Anadolu’da Alevî, Bektâşî, Kızılbaş, Dazalak, Hurûfî, Rum abdalları, Kalenderîler, Melâmiye, Haydariye, Câmiye, Şemsiye, Edhemiye gibi Bâtınî kolları birbirleri ardından ortaya çıktıkları gibi bütün bu çeşitli yolların dinî hükümlerdeki ihtilâflarına rağmen kendi aralarında “Bâtınîlik” konusunda ortak bir zeminde birleşmekteydiler. Taşıdıkları Bâtınî akideler ise hep Mısır Fâtımî dâîleri ile Suriye Bâtınilerinin telkinlerini ihtiva etmekteydi.
Anadolu’da Bektaşi nüfuzu
Çeşitli Türk kabileleri Anadolu’ya göç etmeğe başladıklarında özellikle de Anadolu Selçukluları’nın en debdebeli devri olan Büyük Âlâ’ed-Dîn Key-Kûbâd’ın iktidarına rast gelen zaman dilimi içerisinde Anadolu’da Şiîlik bir hâyli ilerlemiş ve İkinci Gıyas’ed-Dîn Key-Hüsrev’in saltanatının başlangıcında Babâîler İhtilâli patlak vermiş ve Hacı Bektâş da bu arada çok kuvvetli nüfuz sahibi bir şahsiyet olarak ortaya çıkmıştı. Vilâyetnâme’ye göre Sultan Âlâ’ed-Dîn bile, Şaman Türklerin İslamiyet’e girmelerine bir vesile olan Hacı Bektaş’ın hâlifesi “Kara Donlu Can Baba” dolayısıyla hünkâra karşı derin bir hürmet beslemekteydi. Hacı Bektâş’ın yurt edindiği Kırşehir yolu Dulgadır Türkmenleri’nin arasından geçmekteydi. Bu nedenle Halep, Adana ve havalisinde yaşayan Türkmenler arasında hünkârın adı saygıyla anılmaktaydı. Akşehir’deki “Mahmud Hayranî” ile Sivrihisar’da yaşayan “Yunus Emre” de hünkâra âhid verenler arasındaydı. Ahlat’da da meşhur Hoylu Burak Baba’nın müridlerinden “Baba Emîrci” bulunuyordu. O devirlerde Anadolu’daki Bektâşî nüfuzunun en hâkim bulunduğu yerler arasında Ankara, Sivas, Konya, Kayseri, Kırşehir ve güneye doğru yayılmış olan Türkmen Aşîretleri’nin yerleşmiş oldukları vilâyetlerdi.
Ahilik ve Alevilik
Anadolu Selçukluları dönemi ile Osmanlı Devleti’nin kuruluşu sürecinde “Âhilik” Anadolu’daki sosyal yaşantının gelişmesine çok önemli katkılarda bulunmuştur. Kendi kural ve kurullarına sahip, günümüz esnaf odalarına benzer bir işlevi olan “Âhilik Teşkilatı” iyi ahlâkın, doğruluğun, kardeşliğin, yardım severliğin kısacası bütün güzel meziyetlerin birleştiği bir sosyo-ekonomik düzendir. Âhiler’in reisi olan ve Kırşehir’de yaşayan Ahi Evran’nın Hacı Bektâş Veli ile de dostlukları vardı. Sivas’taki Âhiler çok geniş bir teşkilâta sahip oldukları gibi Babâîler ile de sıkı münasebetlerde bulunuyorlardı. Bayburt’taki Âhiler’in başkanlığına ise “Âhi Emîr Ahmed Bayburdî” getirilmişti.
Karamanlılar devrinde Anadolu’da Bektaşi faaliyetleri
Anadolu Selçukluları’nın yıkılmasından sonra ise Karaman Oğlu Mahmud Bey’in Konya’ya hâkim olması üzerine, o devre kadar devletin resmî dili olan Farsça’yı yasaklayarak Türkçe’nin konuşulmasını emretti. Bu karar en fazla Bâtınî-Şiî babaların amaçlarına yardımcı oldu. Oba ve yaylâlarda yaşayan ve kentleşememiş olan Türk aşîretleri ve bütün Türkmenler kendilerine öz dilleriyle hitap eden bu Şîʿa-i Bâtın’îyye Babalarına candan gönül vererek kuvvetle bağlandılar.
Germiyanlılar devrinde Batı Anadolu’da Bektaşi faaliyetleri
Bu bölgede Bektâşîliğin yayılması maksadiyle Hacı Bektaş’ın halifelerinin üçüncüsü olan Hâcim Sultan memur tâyin edilmişti. Kermeyan Beyi Uşak civarında “Susuz Köyü” yurt olarak Hâcim Sultan’a vermişti. Daha Hacı Bektaş hayâttayken Bektaşîlik Batı Anadolu’ya yayılmıştı. Hattâ onun mânevî himmetiyle Batı Anadolu fethedilmişti. Germeyan Bey’in yönetimi altındaki ordu Kütahya, Tavşanlı, Altuntaş, “Kermeyan Kalesi” diye meşhur olan kaleyi, Denizli, Uşak, Sandıklı ve Işıklı’yı aldı. Kermeyan Vilâyetinde kışlak ve yaylâk tutan “Akkoyunlu Aşîreti” baştanbaşa Hacı Bektaş’ın halifesi olan Hâcim Sultan’a intisap etmişlerdi.Germeyan Bey fethettiği memleketlere “Bey” oldu. Akdeniz sahillerine de önemli bir askerî kıt’a sevk etti. Ayrıca, Balıkesir, Edremit ve çevresini fethetti.
İlhanlılar devrinde “Şîʿa-i Bâtın’îyye” hareketleri
Moğolların en güçlü devirlerinde Kara-Kurum saraylarında itibar sahibi olan Budist ve Hristiyan din adamlarıyla karşı karşıya gelen İslâmiyet mensupları çok büyük tehlikelere maruz kalmışlardı. İlhanlılar’ın henüz kudret sahibi olmadıkları devirlerde Cengiz’in kurduğu büyük imparatorluk henüz parçalanmamıştı. Onun yerine geçen “Oktay Han” ise Cengiz’in koyduğu yasaları taviz vermeden uygulamaktaydı. Bilhâssa Kayuk Han devrinde (M. 1247 / H. 645) Moğol âdetlerinden kaynaklanan yasaların hâkimiyeti altında yaşayan Müslümanlar büyük işkencelere maruz kalarak ezilmekteydiler. Argon Han (M. 1291 / H. 690) devrinde ise Müslümanlar çok şiddetli bir mezâlime maruz kaldılar. H. 656 / M. 1258 yılında Bağdad Abbâsîleri’nin çökmesi sonucu Mısır’a kaçmayı başaran ayni aileden “Mûstensir bil-Lâh Ahmed bin Zâhir” Mısır hükümdarı “Melik Zâhir” (Baybars) tarafından M. 1261 tarihinde hilâfete geçirildi. Bu durum “Alevîler” tarafından eskiden kendilerine ait olan Fâtımî hilâfet makâmının gasp edilmesi olarak algılandı. Fâtımî halifelerinin yeniden canlandırılması ve Mısır’ın gelecekteki siyâsî güvenliğinin teminat altına alınmasına yönelik bir tedbir mahiyetinde olan bu hareket, yeni Mısır Abbâsî hâlifesinin konumunu da Mısır hükümdarının yanında bir tekke şeyhinden fazla bir nüfuza sahip olamayan bir kukla durumuna indirgiyordu. Durumun kendi aleyhlerine vahim bir şekilde geliştiğini çabuk kavrayan Alevîler olanca güçlerini Moğol Kaanları’nın teveccühünü kazanmak için sarfetmeğe başladılar. Büyük Moğol istilâsının başladığı devirlerde Bâtın’îyye, Zeyd’îyye, İmâm’îyye, İsnaʿAşer’îyye ve Ghulat-i Şîʿa’dan müteşekkil fırkalar Mısır, Şam, Irak, Arap ve Acem, Azerbaycan, Fâris ve Horasan ülkelerine yayılmışlardı. Cengiz Orduları’nın Harezm ülkelerine doğru hareket etmeğe başladıklarındaysa bu mezheplerin mensupları da Cengiz Orduları’nın önünden kaçarak Orta Asya’dan batıya doğru göç etmek zorunda kalmışlardı.
Mahmud Gazan Han ve Moğollar’ın İslamiyeti kabulü
İlhanlılar’ın dördüncü sultanı olan Mahmud Gazan M. 1295 / H. 693 tarihinde İlhanlılar tahtına oturdu. Önceleri Hulâgu’nun yolunda yürüyen bu sultan Emir Nevruz’un sayesinde Müslüman oldu. Hâkanın İslâmiyeti kabulünde en önemli etkiyi “Kutb-ûd-Dîn Şirâzî” ile kardeşi “Kemal’ed-Dîn Şirâzî” yapmışlardı. Mahmud Gazan’ın dokuz yıl süren saltanatı süresince İran’daki bütün Moğollar İslâm dinine girdi.
Mahmud Gazan Han’ın İslam'ın yayılmasındaki rolü ve hizmetleri
Mahmud Gazan hayâtında Tebriz’in batısında kendisi için bir türbe, fukaha için medreseler, sûfîlere ait medreseler yaptırdı ve bunların imarı için vakıflar bağladı. Meşhur Kutb’ûd-Dîn Şirâzî, Numam Tebrizî,Vezir Hoca Reşid’ed-Dîn,Burak Baba Mevlâna Celâleddîn Rûmî’nin torunu Ulu Arif Çelebi gibi büyük âlim ve mutasavvıflara pek çok ihsanlarda bulunmuştu. H. 701 / M. 1302 yılında öldü.
Alevi nüfuzu altına giren Moğollar’a Mısır’ın Türk asıllı Kölemen (Memlük) hükümdarının harb ilanı
Gazan Han’ın sarayına sızan Şiîlerin hilâfet makamına tekrar Alevîler’i getirme teşebbüslerini öğrenen Mısır hükümdarı Melik’ûn-Nâsır Sultan Muhammed bin Kalavun H. 699 / M. 1300 tarihinde Moğollar ile kanlı bir harbe girişti. Halbûki Mısır, Fâtımî halifelerinin yüzyıllar boyu ektikleri Şiîlik tohumlarıyla ünlenmiş bir ülkeydi ve bütün bu muhitler mezheben hep Alevî taraftarlarından oluşmaktaydılar.
Mahmud Gazan Han’ın kardeşi Olcaytu’nun İsnâ‘aşer’îyye mezhebine girişi
Gazan Han vezir Emîr Nevrûz’un ölümünden sonra fazla yaşamadı. Henüz İslâmiyet’in nüfuzu lâyikiyle Moğol saraylarına yerleşemeden Olcaytu İlhanlı tahtına oturdu. Orta Asya’dan batıya doğru durmadan akın eden İbâh’îyye, Hulûl’îyye ve Tenasüh akideleri taşıyan bazı garip kıyafetli Bâtınî dervişlerinin faaliyetlerinin çok arttığı bu devirde, vezir Sâd’ed-Dîn Kazvinî Alevî’nin himayesinde bulunan Seyyid Tac’ed-Dîn Saveci’nin yoğun çabaları sonucunda birçok Şiî âlimi de Moğol hükümdarı Olcaytu’nun sarayına gelmişlerdi. Kelâm ve felsefe konularına derin ilgi duyan bu hükümdar, Horasan’dan gelen “Hanefî Kelâmcıları”, Vezir Hoca Reşid’ed-Dîn’nin ekibinde yer alan “Şâfiî Eş’ârîleri” ve daha birçok çeşitli değişik mezheplere mensup olan “Şîʿa-i Bâtın’îyye âlimleri” mevcuttu. “Kadı’ûl-Kudât Hoca Abd’ûl-Melîk Şâfiî” ile Hanefîyye’nin meşhurlarından “Sadri Cihân” arasında geçen çok şiddetli bir Kelâm tartışması üzerine Gazan'ın kardeşi Olcaytu meşhur âlimlerden İbn-i Mûtahhar el-Hilli’nin tesirleri ve Seyyid Tac’ed-Dîn Saveci’nin de telkinleriyle, Şia’nın İmamiye-i İsnâ‘aşer’îyye mezhebini kabul etti. (H. 707 / M. 1307)Vezir Hoca Reşid’ed-Dîn ile Tac’ed-Dîn Şah arasında vuku bulan siyâsî çekişmeler neticesinde Olcaytu’nun sarayı zamanla nezahetini yitirmiş olmakla beraber, burada îlmen ve ahlâken çok bilgili ve kıymetli şahsiyetler de bulunmaktaydı.
Olcaytu’nun Onikiciler mezhebinin yayılmasındaki hizmetleri
Seyyid Tac’ed-Dîn Saveci’nin tavsiyesiyle Olcaytu’nun sarayında iltifatlara boğulan meşhur âlimlerden Cemâl’ed-Dîn-i İbn-i Mûtahhar’ûl-Hillî’nin Şîʿa’nın İmamiye-i İsnâ‘aşer’îyye mezhebinin âkidelerini savunma amacıyla yazdığı kitaplar, o devirde yayınlanmış olan en etkili dinî eserler olarak kabul görmekteydi. Olcaytu’nun İbn-i Mûtahhar’ûl-Hillî’nin tesirleri altında kalması neticesinde Şiîliğin İmamiye-i İsnâ‘aşer’îyye mezhebi de İlhanlılar’ın hâkimiyetlerindeki ülkelerde bir hâyli güç kazanmıştı.Olcaytu’un Şiîliğe karşı beslediği muhabbet, bastırmış olduğu sikkelerin bir yüzüne “Lâ İlâhe’ill-Allah Muhammed Resûl’ûl-Lâh, Ali Velîy’ûl-Lâh” diye yazdırmağa, diğer tarafına da İmâm-ı Mâ’sumâ’nın isimlerini hâkkettirmeğe varacak kadar ileri safhalara ulaşmıştı.
Olcaytu Muhammed Hüdabende’nin sarayındaki Bâtınîler: Burak Baba
Olcaytu Muhammed Hüdabende’nin sarayındaki Bâtınîler arasında çok önemli bir şahsiyet, mezheben Hûlman’îyye ve i’tikaden İbâh’îyye ile Hulûl’îyye’den olan Burak Baba, Suriye kıt’asında ve Halep civarında oturan Türkmen aşîretlerinin arasında dolaşarak halkı “Şîʿa-i Bâtın’îyye” mezhebine katılmağa dâvet etmekteydi. Aslen Baba İlyas’ın halifelerinden Aybek Baba’nın müridi olan Burak Baba ve mensupları Elemût’taki “Hükümet-i Melâhide-i Bâtın’îyye” dâ’îleriydiler. Hûlman’îyye mezhebi gereği güzel çocuklara Tanrı diye secde eden Burak Baba İlhanlı saraylarındaki evliyâlar içinde en kibarı olarak nâm salmıştı. H. 705 / M. 1306 yılında Şam’a gelen bu “bâtıni-babası” burada meşhur şair Sirâc’ed-Dîn Haccar’ın şiddetli hicviyeleriyle büyük itibar kaybına uğradı ve nihâyetinde kendisine H. 706 / M. 1307 yılında uygulanan “Hadd-i Şerri” cezasının etkisiyle öldü.
Moğollar’ın hezimete uğramaları ve Olcaytu’nun Sünniliği kabulü
İmamiye Şiası’ın başına getirilen Cemâl’ed-Dîn İbn-i Mûtahhar’ın “Nehc’ûl-Hâk” ve “Minhâc’ûl-İstikâme fî İsbât’ûl-İmamiyye” gibi eserleri İlhanlı saraylarında ve bilhassa da Olcaytu’nun üzerinde çok derin tesirler oluşturmuştu.Şîʿa’nın İlhanlılar’ın himâyesinde kuvvetle Sünnîliğe yüklendiği bu devirde, Birleşik Moğol-Haçlı ordularını Suriye’de dağıtan Mısır’ın Türk asıllı Kölemen (Memlük) Sultanı Kalavun’un oğlu Emîr Nasr’ûd-Dîn’in yanında savaşlara katılan ve itibarını bir hâyli arttıran zamanın en büyük müçtehidi Selefî Şeyh’ûl-İslâm Takiy’ûd-Dîn İbn-i Teymiyyet’ûl-Harrânî de yayınlamış olduğu eseri “Minhâc’ûs-Sünne” ile Şiîlerin hamlelerine karşı bir mukabelede bulunmaktaydı. Moğollar’ın sürekli tecavüzleriyle itibar kaybına uğrayan ve Şiîlik karşısında çok güç bir duruma düşen Anadolu Sünnîliği, bu durumdan endişe duyan uç beylerinden Karamanlı Nur’ed-Dîn Muhammed Bey, Tekeli Türkmenleri Reisi ve Antalya Emîri Seyf’ed-Dîn Mahmud bin Sarim’ed-Dîn Teke ve Kosan Oğlu Nur’ed-Dîn Altun Bey gibi uç beylerinin gayretleriyle oluşturulan büyük bir ordu ile Konya ve havalisindeki Moğollar’ın tamamını hezimete uğratmağa ve buradan sürmeğe muvaffak oldu. Bu büyük yenilgi karşısında son derece sarsılan vezir Sâd’ed-Dîn Alevî Kazvinî’de kaderinden öldü. Cereyan eden bu hâdiseler üzerine Olcaytu da Şiîliği terk ederek Sünnîliği kabul etmek zorunda kaldı. Moğollar’ın uğradıkları bu ağır mağlubiyetten sonra bütün râfizî âlimleri de birer birer İlhanlı saraylarından ayrılmağa başladılar. İmamiye Şiası’ın Reisi Cemâl’ed-Dîn İbn-i Mûtahhar da Hille’ye çekildi.
Alevi tekkelerin hükûmetler üzerindeki itibârları
İmamiyye’nin ulularından addedilen “Seyyid Kıvâm’ed-Dîn Mer’aşî”, Şiîliğin en kuvvetli câzibe merkezi olarak hizmet veren ve Horasan kıt’asının merkezî konumunda bulunan Âmûl kentindeki tekkesinden, bütün “Şîʿa-i Bâtın’îyye” hareketlerini denetim altında tutmaktaydı. Bu devirde Horasan Valisi olan “Efrasiyab” da derviş elbisesi giyerek Seyyid Kıvâm’ed-Dîn Mer’aşî’ye intisap edenler arasında yer almıştı. Fakat daha sonra Seyyid Kıvâm’ed-Dîn’in yükselen şöhreti karşısında kaygılanan öteki Âmûl âlimleriyle ittifak kurarak neyfedilmek üzere Kıvâm’ed-Dîn’i hapsettirdi. O gece Efrasiyab’ın veliâhtı Seyf’ed-Dîn’in aniden vefat etmesi halkın Seyyid hakkındaki i’tikatlarının daha da kuvvetlenmesine sebep oldu. Halk zindana hücum ederek Seyyid Kıvâm’ed-Dîn’i oradan kurtarıp başlar üzerinde taşıyarak “Rabo” köyündeki tekkesine getirdiler. H. 730 / M. 1330 tarihinde ise Kıvâm’ed-Dîn’nin üzerine Efrasiyab komutasında hücuma kalkan “kuvayi te’dibiye” de ağır bir yenilgiye uğradı. Bu müsademede Efrasiyab ile birlikte bulunan üç oğlu da Seyyid’in müridleri tarafından öldürüldü. Üç yüz dervişiyle birlikte Mazenderan dağlarının en sarp yerlerine çekilen “Seyyid Kıvâm’ed-Dîn Mer’aşî” o yörelerin mutlak hâkimi oldu.
Olcaytu’dan sonraki dönemde Batınılik hareketleri
Nezarî ve Kuhistanî gibi Şîʿa-i Bâtıniye dâîleri ise Moğollar’ın aldıkları bu ağır yenilgiden hiç de müteessir olmayıp, bilâkis olanca güçleriyle Kuhistan ve Kom gibi koyu Bâtınî merkezlerinde faaliyet ve neşriyâtlarına olanca güçleriyle devam ettiler. Şirâzlı Kadı’ûl-Kazat Muhabb’ed-Dîn Ebû İbrahim Temimî’nin sarfettiği tüm çabalara rağmen Faris vilâyeti ahalisi “Şîʿa-i Bâtıniye” mezhebine girmişlerdi.Olcaytu’nun vefatından sonra tahta oturan İlhanlı hükümdârı Ebû Said Bahâdir Han’ın sünnîleri himâye etmesi neticesi devrin meşhur sufîlerinden Alâ’ed-Devle Semnanî ile Abd’ûr-Razzak Kâşî’nin zâviyeleri epey alâka ve ehemmiyet görmeğe başlamıştı.Maverâünnehir’de bir yüzyıldan daha uzun süren buhranların sebepleri arasında “Sultan Ebû Said Bahâdir” iktidarının yetersizliği ve Şiî dâîlerle girişmiş olduğu mücadeleler başta gelmekteydi.Ebû Said Bahâdir Han’ın H. 736 / M. 1336 tarihinde vefatı üzerine Hulâgû’nun erkek evlâdından gelen soyu da böylece tamamen kurumuş oldu. Ebû Said’in vefâtını müteakip ortaya bazı küçük devletçikler ortaya çıktı. Bu yeni “Emaretler” arasında en fazla göze çarpan iki hükûmetten birisi “Emîr Çoban” diğeri ise “İlkâniyan” adını alan Celâyiroğulları’ndan “Emîr Hasan” sülâlesiydi. Muzafferîler de, Serbedârlar da siyâsi birer oluşum yarattıktan sonra Timur’un ortaya çıkmasıyla yok olup gittiler.
Serbedarlar devrinde Alevi-Batınılik hareketleri
Serbedârlar tarafından sürekli olarak desteklenen ve himaye edilen Şia-i Bâtıniye mezhebi bu sayede yaptığı hamlelerle yeniden hayât bulmağa uğraşmaktaydı. Serbedârlar hükûmeti Horasan’da meşhur Ebû Bekir Beyhakî’nin de memleketi olan Beyhak kasabasına bağlı “Şîʿa-i Bâtıniye” mezhebinin en yaygın olduğu “Paştin” köyünde doğan Abd’ûr-Razzak adında bir kişi tarafından kurulmuştu. Şeyh Cevrî’nin hâlifesi Emîr Seyyid İzz’ed-Dîn Suğundî’nin nâkibi olan “Seyyid Kıvâm’ed-Dîn” daha İlhanlılar devrinde “Mazenderan” ve “Sari” yörelerinde şiddetli Şiî propagandalarını başlatmış bulunmaktaydı. Bu devirde Horasan’da hiç eksik olmayan isyânların başında mutlaka bir şeyh ya da Şia-i Bâtıniye tarafından idare edilmekte olan bir zâviye bulunmaktaydı. H. 737 / M. 1337 yılında Serbedârlar Hükûmeti’nin kurucusu olan Abd’ûr-Razzak’ın kardeşi Vecd’ed-Dîn’in de aralarında yer aldığı çok mühim kuvvetlerle Tus şehrinin üzerine yürüyen Hasan Cevrî müridlerinden “Derviş Aziz” tarafından Horasan’da büyük bir ihtilâl çıkartıldı. Türkistan, Belh, Tirmiz, Herat, Hâf, Khûhistan, Kerman, Meşhed, Nişapur gibi büyük şehirlerin tamamı Hasan Cevrî müridlerinin denetimi altına alındı.
Moğollar devrinde çeşitli bölgelerde hâkim olan mezhepler
Bu devrin mezhebî coğrafyası hakkında Hamd’ûl-Lâh Mûstefî’nin verdiği malûmata göre Rey, Rabin, Eşk, Deyleman, Tavaş, Harfan, Hasan Can, Eve, Rudbâd, Peşgel, Dere, Kum, Kâşan, Tefris, Zevare, Frahan, Nihâvend, Cürcan şehirleri hep Şiî’ydiler. Diğer taraftan Sühreverd, Merağa, Huzistan, Han kentleri Hanefî oldukları gibi, Kazvin, Ebher, Zencan, Save, Tarin, Günan, Mezdekan, Tebrük, Ohan, Erdebil, Ehregilinir, Dahharkan, Nahçıvan, Küştapf, Şiraz, Küvar, Pişaver, Cebeli Ceylule, Dilbend, Hoşah, Errukârzi, İsfraz kentleri ahalisi ise mezheben Şafiî idiler. Elemût Bâtınîleri’nin en fazla taraftarları ise Rudbar, Save, Talkan kasabalarındaydı. Hemedan Mu'tezile ve özellikle de Mücessime’den oluşmakta, Şiraz, Tebriz ve Olcaytu tarafından yeni kurulan Sultâniye şehrinde ise mezheben her türlü insan bulunmaktaydı.
Türklerde aşiret teşkilatı
Türkler bidâyette yirmi dört boya ayrılmışlardı.Oğuzlar hesapsız aşîretlerle, Uygurlar yüz yirmi boya, Orta Asya’dan göç etmeğe başladıklarında ise Türkler dört bin boya bölünmüşlerdi.Oğuzlar’ın bu yirmi dört boy teşkilâtı bütün Türk devletlerinin esasları arasında dâima görülmektedir. Selçuklu Hanedanı, Eyyubiler, Kölemenler, Akkoyunlular, Harezmşahlar ve Anadolu Türkmenleri de hep ayni teşkilâtı sürdürmüşlerdir.
Oğuzlarda aşiret teşkilatı
Oğuzlar kendi aşîretlerine “Öz” adını verirlerdi. Her aşîret bir “İl” ile birleşmiş ve o ilin bir parçası olarak kendine yer ayırmış olup, aşîretin bağımsız hayâtı yoktu. “İl” ise tam teşekkül demekti. Tatarlar’da ise aşîret tamamen bağımsızdı. Tatar kavmî birçok şubelerden oluşmaktadır. Her aşîret kendisine mahsus husûsî bir alana sahiptir.Çerkesler’deki aşîret yapısı da “Evliyâ Çelebi tarafından nakledilmektedir.
Anadolu’daki Türk aşiretlerinin Şiileşmesi
Sultan Ebû Said Bahâdir Han’ın H. 736 / M. 1336 tarihinde vefâtından sonra bu Türkler elli iki aşîrete ayrıldılar. Her yüz haneye bir bey seçilerek Anadolu Selçukluları tarafından Bizans sınırlarına yerleştirildiler. Malatya, Kayseri, Sivas, Amasya taraflarında yurt edinen bu kabileler Selçuklular’ın yıkılmasını müteakip ait oldukları mezhepleri sebebi ile ve “Şîʿa-i Bâtınî’yye” babalarının da teşvikleri neticesinde dâima İran’a tâbi olmuşlardı.Anadolu Selçukluları ile mezhebî ihtilâf halinde bulunan bu aşîretler, Âlâ’ed-Dîn-î Key-Kûbâd-ı Evvel ve Gıyas’ed-Dîn-i Key-Hüsrev-i Sâni gibi hükümdarların mutasavvıflara karşı göstermiş oldukları sâmimi alâkaları gördükçe, devletle aralarında olan ihtilâfı unutuyorlardı. Gelgelelim, Babâîler İsyânı neticesinde devletin şüphe ve tereddütlerinden kurtulamayan bu aşîretler, “Uç Beyleri” tarafından yönetilmekte olan vilâyetlere dağıldılar.
Şii Türk aşiretlerinin Osmanlılar’a bağlanması
Selçuklular’ın yıkılmasından sonra “Uç Beyleri” ile birlikte bağımsızlıklarını ilân eden Osmanlılar’ın denetimi altındaki bölgelere “Şîʿa-i Bâtınî’yye Dâîleri” de yerleşmişlerdi. Ayni zamanda İran’a tâbi olan ve kendilerine tarhedilen vergi yükümlülüklerinin altında şiddetle ezilen aşîretler Yıldırım Bayezid tarafından taltif edildiler. Kadı Burhan’ed-Dîn’in hâkim olduğu memleketleri Yıldırım’ın zaptetmesiyle buralarda yurt edinmiş olan bütün aşîretler de Osmanlı Devleti’nin yönetimini tanıdılar.
Osmanlı Devleti’nin kuruluş devrinde Şii Bâtınîliği hareketleri
Osmanlı Devleti’nin kuruluş devrinde Osman Gazi’nin kayınpederi “Şeyh Edebali” ile Yıldırım Bayezid’in eniştesi “Emîr Şems’ed-Dîn-i Buharî” tarafından, Kirmastı’da meşhur “Geyikli Baba”, Antalya Elmalı’da “Abdal Mûsâ” ve Eskişehir Karacahisar’da “Kumral Baba” gibi daha birçok “Şia-i Bâtın’îyye” dâîleri adına zâviyeler yaptırılarak bunlara büyük vakıflar bağlanmıştı. Kazdağı yamaçlarında yaşayan Yürükler’in haraç rüsumları “Emîr-i Buharî” zâviyesine tahsis edilmişti.İkinci Murad’ın ise her şehirde muakkak bir tekke yaptırdığı ve Üçüncü Murad Han’ın ise tasavvufî şiirleriyle Osmanlı Padişahları arasında ayrıcalıklı bir mevkiye sahib olduğu bilinmektedir. Fatih’in ûlema ve şeyhlere verdiği önemi ise Mevlânâ Câmî’ye gönderdiği paralardan ve Maverâünnehre bulunduğu ihsanlardan anlaşılmaktadır. Fatih, Hoca ÛbeydʿAllâh-ı Ahrar’ın halifelerinden Şeyh’ûl-İlâhî Semâvî’yi de Edremit’ten alıp İstanbul’a getirtmişti. Ayrıca, Sadr’ed-Dîn Kunevî’nin “Cem’ûl-Gayb” isimli meşhur eserini şerhettirmiş ve İstanbul Zeyrek yokuşunda adına bir de zâviyye inşâ ettirmişti. Vilâyetnâme-i Hacı Bektâş-ı Veli’yyûl Horasanî’ye göre Batı Anadolu’nun fütuhatı Hacı Bektâş’ın hâlifeleri sayesinde gerçekleştirimiş olup, Osman Gazi’de Hünkâr’dan nâsip alanlar arasındandır.
Bektâşîliğin Osmanlı Ordusu’na girişi
Vilâyetnâme’ye göre bunun başlangıcı Osman Gazi’ye elif tâcının bizzât Hünkâr tarafından giydirilmesiyle başlamaktadır. H. 687 / M.1288 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı Üçüncü Âlâ’ed-Dîn-i Key-Kubâd Osman Gazi’ye Altunbaşlı Sancak ve tabel gönderdi. Osman Gazi’nin beline kendi belindeki kılıcı bizzat Hacı Bektaş Veli taktı. “Ve önünden sonun görmeğe: Ugınden Sugm Gurgele!” diye dua etti. Hâlbuki Hacı Bektaş’ın M. 1271 tarihinde vefat ettiği göz önüne alınacak olursa bu rivayetin doğruluğu pek zayıftır. Bir başka rivayete göre ise, Orhan Gazi Yeniçeri’yi kurduktan sonra Hünkâr’ın Amasya taraflarındaki “Suluca Karahöyüğü” adındaki ikametgâhına giderek bütün asker hakkında onun hayır duasını almıştı. O da elinin birini bu askerlerden birinin başına koyarak: “Bunların ismi yeniçeri olsun. Cenâb-ı Hakk yüzlerini ak, bazularını kuvvetli, kılınçlarını keskin, oklarını mühlik, kendilerini daima galip etsin,” diyerek dua buyurmuşlardı. Vilâyetnâme’ye güvenildiği takdirde Hünkâr’ın çok daha evvel göçtüğü ve bu rivayetin de gerçek olmadığı anlaşılıyor. O devirlerin fikrî ürünler açısından en geniş alanını Babâî ve Kalenderî zaviyeleriyle birlikte daha birtakım tarikât pîrlerinin yuvaları teşkil etmekteydi. “Rûm abdalları”, “Horasan pîrleri” ve “Gaziyân-ı Rûm” gibi tabirlerin pek sıklıkla kullanılmakta olduğu eserlerden anlaşıldığına göre “Şîʿa-i Bâtıniye” hareketlerinin yoğunlaştığı merkezin başında muhakkak cenkçi ve silâhşör kuvvetlerin hazır bulundurulmasıyla ikinci bir Babâî katliamına mâni olma gayesinin güdüldüğü anlaşılmaktadır. İslâmî çevrelerde Bâtınî harekâtını düşmanca karşılayan bir devlet siyâsetinin ihtilâlleri en çok ordu kuvvetiyle ezdirdiğini art arda tecrübelerle öğrenen “Şîʿa-i Bâtıniye” dâîleri, Selçuklu Hanedanı’nın çöküşünden sonra, hükûmetlerin oluşturacağı bütün ordu kuvvetlerinde yer almayı kararlaştırmıştı. Osmanlı Devleti’nin kuruluş aşamasında da Bâtınîler, öncelikle askerî kuvvetlerin içerisinde yer almayı ihmâl etmediler. Orhan Gazi devrinde tekke zihniyeti ile yoğurulmuş olan Sünnî âlimlerin içlerinde mutasavvıfa nazâriyelerini kabul edenler de mevcuttu. H. 731 / M. 1331 tarihinde İznik fethedildiğinde oradaki kiliselerden birkaçı câmi ve medreseye dönüştürülerek başlarına meşhur Kadı Ürmevî tilmizlerinden ve Şeyh Sadr’ed-Dîn Konevî müntesiplerinden şeyhî gibi zâhir ve bâtın îlimlerinde birinci olan Davûd-u Kayserî müderris olarak atandı. Halk kendisine bâtın îlimlerindeki ihtisasından dolayı büyük saygı ve sevgi beslemekteydi.
Erenler
Alevîlik tarihinde yer edinmiş, üstün vasıflara sâhip efsanevî özelliklere hâiz bilgelerin, evliyâ ve uluların tamamını tanımlamak maksadıyla kullanılan isimdir. Osmanlı Türkleri’nin başlattığı fetihlerin en ön saflarında giden, geyiklere binerek düşmanı ürküten, bazen yeşil elbiselere bürünerek beyaz atlara binen, doğaüstü güçlere sahip olduklarına inanılan bu efsanevî erenlerin aniden düşmanın gözlerine görünmeleri ve birdenbire hâsımlarının karşılarına dikilmeleri şeklinde hikâye edilen ve “Bâtın’ûl-Mezhep Babalar” tarafından sürekli olarak anlatılan bu masallar o devrin ilkel zihinlerine birer kerâmet olarak sunulmaktaydı. Bunları nakleden Bâtınî-Babaların sayıları ise gün geçtikçe artmaktaydı.
Bektaşiliği Rumeli’de neşredenler
Rumeli’de Bektaşiliğin neşrî, “Şîʿa-i Bâtın’îyye” hareketlerinin merkezinde yer alan Baba İlyas Horasanî’nin “Çehariyâr” adı verilen dört halifesinden biri olan Sarı Saltık Baba öncülüğünde gerçekleşmiştir.
Bektaşi Babası Sarı Saltık
Evliya Çelebi’ye göre Ahmed Yesevî müridlerinden olan Sarı Saltık, H. 662 / M. 1264 yılında birçok müridleriyle birlikte Rumeli’ye geçti. Dobrıca, Kırım, Moskova, Lehistan kıt’alarını dolaştıktan ve oralarda İslâmiyet’in uzun süre yayılmasına hizmet ettikten sonra Karesi Oğullarından İsâ Bey zamanında Gelibolu’dan Çardak’a döndüler. Kazdağı üzerinde Edremit Körfezi’nin doğu ve kuzeydoğusuna doğru uzanan silsilesini izleyerek orada oturmakta oal Türkmenler’in arasında uzun yıllar ikâmet ettiler. “Vilâyetnâme” bu dönüşün Hacı Bektâş’ı ziyâret amacıyla gerçekleştirilmiş olduğunu nakletmektedir. Oysa o tarihte Hacı Bektâş çoktan vefât etmiş bulunmaktaydı. Rumeli kıt’asında Sarı Saltık’a ait pek çok ziyaretgâh bulunmaktadır. Bektâşî an’anesinde mühim bir yeri olan bu Şiî babanın, Babaeski’de de yaşamış olduğu ve türbesinin Aya Nikola Kilisesi’nin yerinde bulunduğu Hristiyanlarca da kabul edilmektedir. Hacı Bektâş’ın hakkındaki küfr ve ilhada ait çıkarılan söylentiler ile, onun adını taşıyan Bektaşilik Tarikatı’ın i’tikadları arasında hiçbir alâkanın bulunmadığını, fakat kendisine intisap etmiş olan bazı melâhidenin yapmış olduğu neşriyâtın Hacı Bektâş’ın kendisini bizzat töhmet altında bıraktığını “Şekayık” müellifi İbn-i Hallikân Kenarı nakletmektedir.
Kazdağı’nın Tahtacı alemindeki kudsiyeti
Kazdağı’nın bütün Alevî-Tahtacı âleminde yaşatılan kudsiyeti ile onun “Sarı Kızı” ile Sarı Saltık Baba’nın sarılığı arasındaki benzetmeler göz önüne alındığında ve özellikle de bütün Tahtacı âleminde aynen bir “Kâbe” gibi takdis edilmesi hatırlanacak olunduğunda, Batı Anadolu’nun en mu’tenâ köşesinde yer alan Edremit havzasının bütün “Şîʿa-i Bâtın’îyye” mensuplarınca ne kadar yüksek bir öneme hâiz olduğu da anlaşılmış olur.
Bektaşiliğin Anadolu’da yayılması
Hacı Bektâş halifelerinden Tavvas, Uşak, Söğüd, Balıkesir, Edremit’e kadar uzanan ve Akdeniz ile bağlantı kuran yörelerde, güneyde ise Burak Baba gibi daha birçok dâîlerle birlikte Osman Gazi’nin yurdunda Söğüt ile Sakarya Nehri kıyılarında ve yükseklerdeki Türkmen ve Yörük yaylâlarında dolaşan “Kumral Baba” benzeri birçok “Şîʿa-i Bâtın’îyye” dâîleri Kocaeli bölgesine yerleşen Türkler arasında Bâtınîliği yaymaktaydılar.
Bektaşiler’in Türk diliyle neşriyatı
Orhan Gazi devrinde Rumeli feth edilince devletin resmi dilinin Türkçe olduğu fermanlarla her tarafa ilân edilmişti. Türkçenin açık ve selis ifade şekliyle rubaî, nefes, destan gibi şiirlerin çeşitli ölçülerine tevdi edilerek; özellikle koşma, deyiş, semaî usulünde söylenen şiirlerin, bağlama, saz, bozuk ve kopuzlarla terennüm edilen şekilleri Türk ruhunun millî benliğine o kadar uyum sağladı ki, şehir ulemasının ağdalı dilinden hiçbir şey anlamayan Türkmenler bunlara karşı hiç ilgi duymamaktaydılar. Bu fırsatı iyi değerlendiren, Key’alû Baba, Abdal Mûsâ, Tuğlu Baba, Baba İlyas Horasanî, Baba İshâk Kefersûdî ve Ebû’l Vefâ-i Harezmî gibi tekkelere mensup olan karışık âkide sahibi “Bâtın’ûl-Mezhep Babalar” ve “Şîʿa-i Bâtın’îyye Dâîleri” Anadolu’nun dört bir tarafına “Bâtın’îyye Mezhebi” ilkeleri doğrultusunda faaliyet gösteren zâviyeler açmağa başlamışlardı.
Osmanlılar üzerindeki Bektaşi etkisi
Orhan Gazi’nin cülûsuna kadar geçen süre zarfında kendilerini mutasavvıf olarak tanıtmış olan bazı babaların nüfuzları, bunların Osmanlı Devleti tarafından rehberlikleri kabul edilecek derecede artmıştı. Osman Gazi’ye elifli taç giydirdiği rivayet edilen Hacı Bektâş ile Orhan Gazi’nin kardeşi Âlâ’ed-Dîn Paşa’nın Şeyh Edebali hankahına mensup birer derviş olmaları bu etkinin ne kadar kuvvetli olduğunun bir delilidir. Bu şiddetli tesirler neticesinde Osmanlı ülkelerinde Bektâşîlik, Melâmîlik, Hurûfîlik gibi Şîʿa-i ’îyye şubeleri kolayca yayılmaktaydı. Orhan Gazi tarafından bir velî olarak benimsenen “Key’alû Baba” Bursa’nın fethinde bulundu. Hâlbuki, Osmanlı Devleti kurulduğu ilk günden itibaren Sünnî bir devlet yapısına sahipti. Buna rağmen Hoylu / Tokatlı Burak Baba’nın Osmanlılar’daki benzeri olan bu Şiî dervişin “Keremyan Emîri” ile Turgut Alp’ın şeyhi olduğu bilinmektedir. Orhan Gazi’nin İnegöl ilçesini Key’alû Baba’ya “dirlik” olarak tahsis ettiği ve vefâtından sonra da mezarının üzerine büyük bir türbe inşa ettirdiğini “Şekayık” kaydetmektedir.
Şîʿa-i Bâtın’îyye tekkelerinin teftişi
Selçuklular’ın sarayında mevki sahibi olan “Baba Merendi” adındaki Azerî bir Şiî dervişi Sultan Âlâ’ed-Dîn’i kendine bağlamış ve daha sonra da “Sulucahöyük”e yerleşerek Kırşehir hâkimi Nûr’ed-Dîn Bey’i kendi nüfuzu altına almayı başarmıştı. Bu devirde Hacı Bektaş Veli hankahının kurulduğu yerde daha birçok “Şîʿa-i Bâtın’îyye” akideleri yaymakta olan ve Türk aşîretleri arasında faaliyetlerde bulunan dâîlerin sayısı da epeyce artmıştı. Bunun üzerine Baba İlyas bendegânından olan Hind ve Çin’den gelmiş bazı ârif geçinen “Şîʿa-i Bâtın’îyye” Babaları’nın hâllerini denetlemek üzere memurlar atanmıştı. Kendilerine kisvetlerinin aslı ve bid’atlerinin faslı sual edildikten sonra cevap vermekten âciz olan torlakların çırağları söndürülmüştü. Baba İlyas Horasanî hulefasından Geyikli Baba’ya İnegöl mirlivası ve tımar sahiplerinden Turgut Alp mürid olduğundan dolayı lehine vermiş olduğu şehadeti neticesinde Geyikli Baba Sultan Orhan’ın iltifâtlarına mazhar olmuştu. Sultan Höyüğü Vakfı’na ait olan bir cüz’ün kenarında, Geyikli Baba’ya vakfedilen emlâk arazisine padişahın gönderdiği hediyeler arasında iki küp rakı bulunduğu da tespit edilmişti.
Anadolu’daki Türkmen aşiretlerinin Rumeli’ye nakledilmeleri
Orhan Gazi ve Murad Hüdâvendigar Han devirlerinde, Osmanlı Devleti sınırları içerisinde yurt tutan ve Moğol istilâlarına rast gelen zamanlarda dahi Osmanlı ülkesindeki varlıklarından şüphe edilmeyen “Keremyanlı”, “Afşarlı”, “Çavdırlı”, “Samagarlı”, “Varsak”, “Ulus”, “Beremyalı” aşîretlerinin Osmanlı Hükûmeti kararlarına sıkça muhalefet etme, boyun eğmeme, kendi başlarına buyruk yaşam tarzlarıyla bazı gaileler çıkarmakta oldukları ve tam bir bağımsızlık havasıyla hareket etme alışkanlıklarının arttığı bir devirde, Sultân Çelebi Mehmed Han’ın Kilis civarından geçerken rastladığı, çoğunluğu “Salur” ve “Çavdır” aşîretleri mensuplarından müteşekkil ve kendilerine “Moğol Bekâyası” adı da verilen yirmi bin çadır ahâlisinden oluşan konar göçer bir topluluk Rûmeli’ye geçirilerek Filibe yakınlarında “Tatar Pazarcığı” havalisinde iskân edilmişlerdi. İkinci Murad Han devrinde de Ragusa Cumhuriyeti ile varılan uzlaşma üzerine Sadr’âzam Halil Paşa’nın aldığı altmış bin esir de Anadolu’ya nakledilmek suretiyle bu Türkmen aşîretleriyle mübadeleye tâbi tutulmuşlardı. Bâtınî babalarının telkinleriyle aşılanmış olan bu kabileler ileride “Rûmeli Şîʿa-i Bâtın’îyyesi” tarafından temsil edilecek olan birçok tarikâtın oluşumuna vesile oldular.
Timur İmparatorluğunda Şii Bâtınî hareketleri
Sultan Ebû Said Bahâdir Han’ın iktidardaki yeteneksizliğinden kaynaklanan huzursuzluklar ve İlhanlılar’a tâbi ülkelerde ortaya çıkan siyâsî çalkantıların sebepleri arasında Şiî dâîlerin çok önemli rolleri mevcuttu.
Sünni Timur hükûmetinin oluşumu
Hükûmet-i Gürgân’îyye’nin kurucusu olan Timur’un tarih sahnesinde yer almasıyla Maverâünnehre kurduğu bu hükûmet altıncı ve sekizinci hicrî asırlar arasında resmî himâyeler altında rahatlıkla hareket etmekte olan Şîʿa-i Bâtın’îyye dâîlerinin faaliyetlerine çok ağır bir darbe indirmiş ve sünniliği desteklemiştir.
Timur’un tasavvufî eğilimleri
Timur hükûmetinin Sünnî olmasına rağmen imparatorluk coğrafyası uzun yıllar Şiîliğin etki alanında kalmıştır. Timur'un kendisi de tasavvufî eğilimlere ilgi duymaktaydı; Semerkant şeyhlerinden “Şeyh Üryan” ve “Şeyh Zekeriyya” adındaki zatların ayaklarına kadar gidip onlardan himmet talebinde bulunmuştu. Hattâ büyük Tataristan hanı Toktamış Timur’a saldırdığında, Timur yanında bulunan sâdattan İmam Berke’nin duasını aldıktan sonra hücuma geçmiş ve Tataristan’ı fethetmişti. Bu arada Ermenistan Kralı Gorkin’i de sulha bağlayarak H. 806 / M. 1404 yılında Karabağ’a döndü.
Timur’un oğlu Mirza Mehmed Sultan’ın Anadolu’da vefât etmesi üzerine taziyete gelen İmâm Berke’nin de kısa bir süre sonra ölümü üzerine Timur derin bir kedere boğuldu. İki sene sonra Çin üzerine başlattığı büyük seferde Seyhun nehrini geçerek Çin sınırına yaklaştığı ve Otrar’a vardığı anda H. 807 / M. 1405 yılında öldü. Mumyalanan cesedi Semerkand’da İmâm Berke için yaptırmış olduğu türbeye defnolundu.
Fatih ve Yavuz’daki benzer tasavvufî i’tikatlar
Sâdatta, mânevî mevkîlerinin yüksek olduğuna inanılan şöhret sahibi zevata saygı gösterilmesi ve hâyır dualarının alınması o devirlerde yaşayan hükümdarların çoğunda hâkim bir i’tikaddı. Fatih’in İstanbul seferinde Hacı Bayram Veli halifelerinden Ak Şems’ed-Dîn’e gösterdiği hürmet ve iltifat tüm ayrıntılarıyla tarih kitaplarında bahsedilmektedir. Hattâ Yavuz Sultan Selim, Mısır seferine giderken Şam’da Câmii Emevî’de inzivâ yaşantısı sürdüren Şeyh Muhammed Bedahsî’yi Kadıasker Câ’fer Çelebi ile birlikte ziyâret ederek himmet dualarını niyâz etmişlerdi.
Timur’da “Hanedân-ı Alevîyye” sevgisi
Bilûmum tarikât mensuplarında mevcûd olan Alevîlik duygusu Timur’da da tüm kuvvetiyle yaşıyordu. Haleb’e geldiğinde huzuruna giren âlimlere Ali ve Muâviye’den hangisinin haklı olduğuna dair bazı sorular yöneltmişti. Şam’ı fethettiğinde aralarında müverrih İbni Haldun’un da bulunduğu bütün âlimler kendini istikbal ettiler. Timur ahâliye karşı çok haşin davranmıştı. “Şamlılar”, Âl-i Muhammed’e ve Ali’ye zulmeden Emevî hâlifelerinin tarafını tuttuklarından dolayı bugün “Hakk Teâlâ” onların o vakit işlemiş oldukları cinâyetlerini cezalandırıyor,” demişti. Tüzükât’ın çok önemli bir faslında “Ali bin Ebâ Tâlib Merkedî’nin bulunduğu havaliye çok itinâ ederdim. Kerbelâ ve Bağdat taraflarını İmâm Hüseyin, Abd’ûl-Kâdir-i Geylânî, İmâm-ı Â’zam Ebû Hanîfe ve diğer din adamlarının hatırı için çok severdim. Sari arazisinin ve diğer bazı şehirlerin varidâtı İmâm Mûsâ el-Kâzım, İmâm Muhammed Nâkî, Salmân-ı Fârisî mezarlarına mahsustur. Tûs havalisi varidâtı İmâm Ali er-Rızâ mezarına aitti,” diyor.
Timur’un Bâtınîliğe karşı hasmiyane tavrı ve Bâtınîler aleyhine uyguladığı sert önlemler
Timur’un Hânedan-ı Ehl-i Beyt’e karşı beslediği derin muhabbetlerini ifade eden hareketleri yine de Sünnîliğin sınırlarının dışına çıkmıyordu. Bunun bir neticesi olarak, Mazenderan vilâyetindeki “Şîʿa-i Bâtın’îyye” hareketlerini sevk ve idare eden Seyyid Kıvâm’ed-Dîn Mer’aşî’nin Oğulları H. 794 / M. 1392 yılında Timur tarafından tardedildiler. “Şîʿa-i Bâtın’îyye” mensuplarının sığındıkları tüm kaleler tahrip edilerek bilumum dervişleri Harezm ve Taşkent’e sürüldüler. Mahan, Âmül ve Sari yörelerinde ele geçirilen Bâtınîler de i’dam edildiler. Bir sene sonra da İsfahan civarındaki “Şîʿa-i Bâtın’îyye” taraftarları ayni cezalara çarptırıldılar.
Timur’un Anadolu’daki Şii Türk aşiretlerini Turan’a tehciri
Timur’un Ankara Savaşı’nda Osmanlı Ordusu’nu mağlûp etmesi neticesi buralara iskân edilmiş olanTürk aşîretleri Timur’un oğlu “Mirza Cihan Muhammed” ve ümeradan “Şeyh Nur’ed-Dîn” tarafından kuşatıldılar. Timur, “Sizi asıl vatanınız olan Tûran’a geri götüreceğim”, dedi. “Mihan Hicreti” esnasında Câ’ber Kalesi’nde Kayı Han'lılarla beraber “Yurger”, “Koson”, “Kış Timur”, “Varsak”, “Kara İsâ”, “Arez”, “Gündüz” adındaki Ertuğrul Bey’den ayrılmış olan aşîret beyleri Çukurova’da yurt edinmişlerdi. Selçuklular’ın ilk Anadolu istilâlarıyla yürüyen ve iki yüz seneden daha uzun bir süredir buralarda yaşamakta olan “Varsak”, “Ulus”, “İbramyialı”, “Kılaz” ve “Kubaş” gibi daha birçok kabileler büyük telâşa kapıldılar. İçlerinde Timur’un bu önerisini kabul etmeyen aşîretler, cebren Tûran’a göç etmeye zorlandılar. Bu tehcirden kaçmaya muvaffak olanalar ise Uç Anadolu’ya doğru ilerlediler. Timur Kütahya’dan otağını Gürcistan’a taşıyana dek de yerlerini hiç değiştirmediler.
Timur’un tehcire tâbi tuttuğu Alevî aşîretlerin yurtlarına geri dönmeleri
H. 807 / M. 1405 yılında Timur’un vefât etmesi üzerine Türkistan’a nakledilmiş olan Alevîler de Harezm’e geldiler. İki yıldan daha uzun bir süre bu muhitlerde kaldıktan sonra ise döne dolaşa Osmanlı topraklarına geri geldiler. Oralarda konup göçleri enasında binbir türlü değişik akidelerin etkisi altında kaldılar. Selçuklular devrinden beri süregelen Şiîlik telkinlerinin tesirleriyle pürüzleşmiş olan âkideleri Harezm ülkesinde kaldıkları zaman zarfı içinde tamamıyla bu mezhebin nüfuzu altına girmeleriyle en son hâlini aldı. Dokuzuncu Hicrî asırda, Harezm’den Anadolu’ya geri dönen bu aşîretlerin yerleştikleri muhitlerde “Şîʿa-i Bâtın’îyye Babaları” bir hâyli nüfuza sâhip bulunuyorlardı.
Timur’un irtihalinden sonraki dönemde “Şîʿa-i Bâtın’îyye” hareketleri
Dokuzuncu hicrî asırda birçok “Şîʿa-i Bâtın’îyye mensûpları” İsfahan ve havâlisinde olanca güçleriyle faaliyetlerini sürdürmektelerdi. Anadolu’nun aldığı siyâsî manzaralar nedeniyle Şiîler en ziyade mesailerini Anadolu’daki Türk aşîretlerinin arasında devam ettirmekteydiler. Bazı Babâî Dervişleri bu âkideleri yaymak maksadıyla Türk boyları arasında dolaşmağa devam etmektelerdi. Bilhâssa halkın sade şiirler karşısında gösterdiği heyecanlı eğilimlerden güç alan Babâîler, bu cephenin geliştirilmesine titizlikle özen gösterdiler. “Şeyh Kûceci Tebrizî” gibi tasavvufa bürünen şâirler ve Baba Kemâl Hûcendî’nin mânevî destekleriyle güçlenen Şiîler, Şeyh Sâfî’ûd-Dîn-i Erdebilî’nin de büyük nüfuzunu arkalarına alarak Anadolu’nun dört bir yanını kuşatmayı başardılar.
Şiiliğin resmî devlet mezhebi haline dönüşmesi
On dördüncü asırda, “Ali bin Şehâb’ed-Dîn-i Hemdânî” ve “Lûtf’ûl-Lâh Nişaburî” ile Hurûfîliğin kurucusu olan “Fadl’ûl-Lâh Ester-Âbâdî” Anadolu’da Râfizîliğin yayılmasında en etkin rolü oynayan şahsiyetlerin başında gelmektelerdi. Sünnî Timur Hükûmeti’nin varisi olan “Şâhrûh” uygulamaya koyduğu en şiddetli tedbirlere rağmen bu cereyanın önünü almakta bir başarı sağlayamıyordu. Sonunda, H. 857 / M. 1453 yılında İran’daki dînî hâkimiyet bilûmum “Şîʿa” mezheplerinin üstünlüğü altına girdi. Safev’îyye Tarikâtı pîri ve ayni zamanda Şeyh Hâmid Hâmid’ûd-Dîn-i Aksarayî’nin de mürşidi olan Hoca Âlâ’ed-Dîn-i Âli’nin devrinde Bâtınîlik Safev’îyye tarikâtının bünyesine girdi. Bunun oğlu olan “Şeyh Şâh” nâmıyla ünlenen “Şeyh İbrahim” zamanında ise Safevi Tarikatı’nın mâli yapısı epey güçlenmişti. Şiî Karakoyunlu hükümdarı Cihan Şah’ın tehditleri neticesinde İbrahim’in oğlu Şeyh Cüneyd devrinde Karakoyunlular’ın himâyesi altına giren tarikât, bu yönetimin idaresi altında iken Şîʿa’nın “İmamiye-i İsnâ‘aşer’îyye/Onikicilik” mezhebini resmen kabul etmek zorunda kaldı. Bilhassâ Keyumers’in girişimleri neticesinde Rüstemvârlar’ın hâkimiyetleri altında bulunan bölgelerde Şiîlik tam mânasıyla resmîyyet kazandı.
Şiîlik propagandasının Anadolu’da Alevîlik üzerinde yarattığı etkiler
Seyyid Kâsım Envar’in neşriyât alanında yürüttüğü kuvvetli Şiîlik propagandaları ve bütün müridleri aracılığıyla gerçekleştirdiği şiddetli etkiler, Sünnî Hükûmet-i Gürgânîye’yi çok güç durumlara düşürmüştü. Şâhrûh’a süikasd tertiplemiş olan “Ahmed Lûr” ile Fadl’ûl-Lâh Ester-Âbâdî’nin hemşirezâdesi olan “Hoca Adud’ed-Dîn” de Seyyid Kâsım Envar’in müridlerindendi. Şiîlikten ortaya çıkan yeni mezhepler arasında bulunan “Hurûfîlik” te yine bu ekibin yoğun gayretleri sayesinde zuhur etmişti. “Seyyid Ni'met’ûl-Lâh Gürgânî (Şâh Ni'met’ûl-Lâh-î Velî )” ile “Seyyid Ali Hemedânî” müridleri bilhassa İran ve Azerbaycan yolu üzerinden bu âkideleri etrafa yayarak Anadolu’ya gelmekteydiler. Seyyid Ali Hemedânî’nin Kûtb’ûd-Dîn Haydar hakkındaki medhiyelerinin dillerde dolaştığı bu devirde Anadolu’ya göç eden Seyyid Kâsım Envar’in müridleri Anadolu’da halktan hem rağbet görmekte, hem de teveccüh ve iltifatlara mazhar olmaktaydılar.
Şii Bâtınîliği'nin günümüzde faaliyetlerini sürdürdüğü yerler
İlk defa Şîʿîliğin içerisinden birer birer ortaya çıkan onca değişik i’tikadların siyâsî birtakım eğilimlerle beslenerek barındırdıkları birçok özellikleri nedeniyle de biribirlerinden farklılaşmış gibi görünen bu mezheplerin sonunda dönüp dolaşarak çeşitli veçheler göstermek suretiyle ayni amaç ve fikirler şemsiyesi altında birleştikleri anlaşılmaktadır. Bu mezhepler içerisinde ilîm ve fikir sahasına ait olanları “Kelâm Tarihi” tarafından kayıt altına alınmış bulunmaktadır. Günümüzde, Fâtımîler’in zuhurundan hemen sonra hem İslâm hem de ecnebî ülkelere yayılarak her tarafa kol budak salan ayni Bâtınîlik Teşkilâtı’nın parçalarını oluşturan, gizli bir cephe taşıyarak İslâm i’tikatları arasında yaşamlarını halâ çeşitli yörelerde farklı isimler altında idâme ettiren ve “Bâtınîler” (Şîʿa-i Bâtın’îyye) adı altında sınıflandırılan bilûmum mezhepler, Hindistan, Afganistan, İran, Türkistan, Arabistan, Yemen, Irak, Suriye ve Anadolu’da yaşamaktadırlar. Bugün, Türkiye Cumhuriyeti hudutlarından sürülerek dışarıya çıkarılmış olan gizli tarikât ve mezheplerin üyeleri diğer ülkelere yerleşmişlerdir. Örneğin, “Hacı Bektâş Ocağı Canları” Arnavutluğa göç ettikleri gibi diğer gizli cemiyetlerin tamamı da lağv edilmiş ve faaliyetten men edilmişlerdir.
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- ^ "Encyclopedia Iranica, DAWR (1)". 16 Nisan 2014 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 16 Nisan 2014.
- ^ a b Öz, Mustafa, Mezhepler Tarihi ve Terimleri Sözlüğü, Ensar Yayıncılık, İstanbul, 2011. (Muhammed bin İsmâ‘il bin Câ’fer’in eğitmeni olan kişinin adıdır. Daha sonra oluşan Bâtınîlik Mezhebi’nin i’tikadî ilkelerini tespit etmiştir.)
- ^ Öztürk, Yaşar Nuri, En-el Hak İsyanı – Hallâc-ı Mansûr (Darağacında Miraç), Cilt 1, Sayfa 61, Yeni Boyut, 2011. [Bâtınîliğin kurucusu olan Muhammed bin İsmâ‘il’in gizli kod adı olan bu isim aynı zamanda pek çok kişi için de kullanılmıştır.]
- ^ Balcıoğlu, Tahir Harimî, Türk Tarihinde Mezhep Cereyanları – Tasavvufun Şiîlikle münasebeti, Sayfa 268, Ahmet Said Baskısı, 1940.
- ^ Tefsir-î Keşşaf, Cilt: 1, Sayfa 1361.
- ^ Abdülkerim Şehristanî, Kitâb’ûl-Milel ve’n-Nihâl.
- ^ Brown, İran Edebiyat Tarihi.
- ^ Manichéisme: Eski Mazdeist, Babil ve Hristiyan i’tikatlarını birleştiren düalist bir mezhep.
- ^ Abdülkerim Şehristanî, Milel-û Nihal.(Ali İlâhîleri anlatırken, göğün gürlemesinin Ali bin Ebu Talib’in sesi, yıldırımlarınsa onun kamçısı olduğuna inanıldığını nakletmektedir. Ali’de ülûhiyet bulunduğunu iddia eden delillerden biri de onun Hayber Kalesi’nin kapılarını kimsenin yardımı olmadan koparıp atmasıdır.)
- ^ Reşehat-ı Ayn-ûl’Hayât, (ʿAbd Allâh ibn-î Seba’ tarafından kurulan bir başka ghulat fırkanın i’tikadı içinde ise Ali’nin tam ulûhiyetiyle beraber Şehristanî’nin nakillerinden başka, göğün gürlediği anda bunların “Ve Aleyk-üs Selâm Ya Eyyüh-el’Emîr” dedikleri de kaydedilmektedir. Ali’nin tam ulûhiyeti çeşitli biçimlerde bütün Şîʿa kollarında mevcuttur.)
- ^ Profesör Şerafeddin Yaltkaya, Muhammed bin Kerrâm, Mülga İlâhiyat Fakültesi Mecmuası.(Kerrâmîlik Mezhebi’nin kurucusu olan Muhammed bin Kerrâm H. 190 / M. 806 yılında Sicistan’daki Rezenç şehrinde doğmuştur. Nişabur ve Belh şehirlerinde tahsil gördü. Bütün malını satarak “Fakirlik” mesleğini icra etti. H. 230 / M. 845 yılında Mekke’ye geldi ve beş yıl orada kaldı. Sırtında bir post, başında keçeden bir küllah olduğu halde müritleriyle birlikte dolaşarak kendi mezhebini yaymağa çalışıyordu. Başına toplanan kırk bin müridiyle birlikte Herat’tan kovuldu. Yirmi sene kadar Kudüs’te oturdu ve orada öldü. Mürcie ile Mücessime’den olup, Allah’ı cisim olarak i’tikat eder, kat’iyen te’vili kabul etmezdi.)
- ^ Sahaif’ûl-Ahbar, Cilt 2, Sayfa 391.
- ^ Hayrullah Efendi, Hayrullah Efendi Tarihi, Cilt 1, Sayfa 422.
- ^ Balcıoğlu, Tahir Harimî, Türk tarihinde mezhep cereyanları – Yedinci ve Sekizinci Hicret asırlarında Anadolu’da Şiîlik, Sayfa 161, Ahmet Said Baskısı, 1940.
- ^ Balcıoğlu, Tahir Harimî, Türk tarihinde mezhep cereyanları – Şia-i Bâtın’îyye’nin Moğol ve Türk aşîretleri arasındaki telkinleri, Sayfa 87, Ahmet Said Baskısı, 1940.
- ^ Vilâyetnâme-i Hacı Bektâş-ı Veli’yyûl Horasanî
- ^ İbn-i Bibi.
- ^ Hüseyin Hüsamettin Efendi, Amas’ya Tarihi, Cilt 2, Sayfa 359.
- ^ Hayrullah Efendi, Hayrullah Efendi Tarihi, Cilt 1, Sayfa 29.
- ^ Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Sayfa 75. (Kutb’ûd-Dîn Haydar’ın vefât tarihinin M. 1222, Hacı Bektâş’ın ise doğum tarihinin M. 1209 olduğu göz önüne alınacak olunursa Kutb’ûd-Dîn Haydar’ın vefâtında Hacı Bektâş henüz on üç yaşındaydı. Daha evvel müridi olması halinde bu rivâyetin mümkün aksi takdirde ise zayıf olduğu aşikârdır.)
- ^ a b İbn-i Hallikân Kenarı, Şekayık.
- ^ Balcıoğlu, Tahir Harimî, Mezhep cereyanları – Hacı Bektâş 36 bin halife yetiştirdi, Sayfa 184, Ahmed Said tab’ı, Hilmi Ziya neşriyâtı, 1940.
- ^ Vilâyetnâme-i Hacı Bektâş-ı Veli’yyûl Horasanî
- ^ Hâcim Sultan Vilâyetnâmesi
- ^ Muradja d’Ohosson, Moğol Tarihi, Cilt 1, Mustafa Rahmi tercümesi.
- ^ Tarih-î Vassâf.
- ^ Namık Kemal, Emîr Nevrûz.
- ^ Tezkere-î Devlet Şah Semerkandî, Sayfa 213. (Bahri Âbâd’da oturan Necmüddin Kübrâ halifelerinden Sâd’ed-Dîn Hamevî’nin oğlu meşhur “Sadr’ed-Dîn İbrahim,” Gazan’ın sarayına davet edildi. “Mahmud Gazan Han” bu âlimin huzurunda Müslüman olarak tasavvufa intisap etti.)
- ^ Hâbib’üs-Siyer, Cilt 3, Sayfa 125. (Diğer bir yazar, bu şahsın “Sadr’ed-Dîn İbrahim” değil de, Şeyh “Nûr’ed-Dîn Keylî” halifelerinden “Hoca Sâd’ed-Dîn Kutlu Halid Kazvinî” olduğunu ve aynı zamanda Gazan’ın yalnız kendisi değil de bütün ordusu ve maiyetiyle birlikte İslâma girdiğini nakletmektedir.)
- ^ Tarih-î Vassâf, Cilt 3, Sayfa 382.
- ^ (Anadolu Selçuklular devrinde ün yapmış hikmet ve felsefe âlimlerindendi. Muin’ed-Dîn Pervane’nin Kayseri’deki medresesinde müderrislik yaptı.)
- ^ Tezkire-î Devlet Şah, (Sa’di Şirazî ile aralarında bazı lâtifeler geçmiştir. H. 713 / M. 1314 yılında vefat ederek Tebriz’de yaptırdığı hankahına defnedilmiştir.)
- ^ Leclerc: Historie de la medecine arabe, 133. (Meşhur Câmi’ût-Tevârih yazarıdır. Doktorluk ile İlhanlı sarayına giren bir âlimdi. Elli yıl İlhanlılar’a vezirlik yaptı. Gazan Han ve Olcaytu devirlerinde çok büyük kütüphaneler yaptırdı. Bütün servetini îlim müesseselerine harcadı. H. 718 / M. 1318 yılında katledildi.)
- ^ İkd-ûl’Cûmman. [Basılmamış olan bu eser yirmi üç ciltten müteşekkil olup, hepsi Veliy’üd-Dîn Efendi Kütüphanesi’nde mevcuttur.]
- ^ Dûrer-ul’Kâmine.
- ^ Hilmi Ziya, Mihrap, Cilt 2, Sayfa 441.(Burak Baba Risaleleri, Mülga Unkapanı Dergâhındaki Kütüphane, İstanbul, H. 853, Farsça, Mihrap mecmuasındaki tek nüsha.)
- ^ Eflâkî. (Celâleddîn Rûmî’nin oğlu Sultan Veled’in ilk üç evlâdından tek hayatta kalanıdır. H. 719 yılında 49 yaşında ölmüştür. Gazan Han Irak – Acem seyahatinde kendisini ziyaret etmiştir.)
- ^ Şecere-î Evşal-î Türkiye, Sayfa 170, Rıza Nûr baskısı, İstanbul.
- ^ "Encyclopedia Iranica, "ḤELLI, ḤASAN B. YUSOF B. MOṬAHHAR"". 17 Mayıs 2014 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 15 Nisan 2014.
- ^ Gıyâs’ed-Dîn Handmir, Habib’üs-Sîyer. [Nûr-u Osmaniye Kütüphanesindeki Farsça yazma nüsha].
- ^ Ebû-l’Kâsım Abd’Allâh Kaşânî, Olcaytu Tarihi. [Ayasofya Kütüphanesindeki yazma nüsha].
- ^ Keşf’üz-Zünnûn, Cilt 2, Sayfa 352. (İbn-i Mûtahhar’ûl-Hillî H. 726 / M. 1326 yılında ölmüştür. Eserleri hakkında Keşf’üz-Zünnûn’da ayrıntılı malûmat mevcuttur. Hâbib’üs-Siyer’de anlatıldığına göre Olcaytu’nun İmamiye-i İsnâ‘aşer’îyye mezhebini kabulü İbn-i Mûtahhar’ûl-Hillî’nin te’sirleriyledir. “Tuhfe-i İsnâ‘aşer’îyye” ise aksine Seyyid Tac’ed-Dîn Saveci’nin de telkinleri neticesinde gerçekleştiğini yazmaktadır.)
- ^ Ravzat’ûs-Safa, Cilt 5, Sayfa 169.
- ^ Sibt-î İbn-i Cezvî, Mir’at’ûz-Zaman. [Köprülü Mehmet Paşa Kütüphanesi’ndeki yazma nüsha].
- ^ Habib’üs-Siyer, Cilt 3, Sayfa 112.
- ^ Hayrullah Efendi, Hayrullah Efendi Tarihi, Cilt 3, Sayfa 15.
- ^ Hüseyin Hüsamettin Efendi, Amas’ya Tarihi, Cilt 2, Sayfa 469.
- ^ Hayrullah Efendi, Hayrullah Efendi Tarihi, Cilt 4, Sayfa 22. (Seyyid Zâhir’ed-Dîn’in Taberistan tarihinden naklen.)
- ^ Tezkire-i Devlet-Şâh, Sayfa 64.
- ^ Tabâkât-ı Süpkî, [Kütüphane-i Umumî, yazma nüsha, No: 956].
- ^ Mevlânâ Câmî, Nefeat’ûl-Üns.
- ^ Hâfız Ebrû, Zübdet’ût-Tevârih.
- ^ Düvel’il-İslâmiyye, İngilizceden tercüme eden Hâlil Edhem, Sayfa 356.
- ^ Sahâif’ûl-İhbâr, Cilt 3, Sayfa 16.
- ^ Ravzat’ûl-Saffaç, Cilt 5, Sayfa 243.
- ^ Nüzhet’ûl-Kulûb.
- ^ Mahmud Kaşgârî, Divân-ı Lûgât’it-Türk.
- ^ Bahâdir Han, Şecere-i Evşâl-i Türk.
- ^ Fazl’ûl-Lâh Reşidî, Câmi’ût-Tevârih.
- ^ Tahir Harimi, Tarihte Edremit Şehri – Türk Aşîretleri.
- ^ Şerâf’ed-Dîn-i Yezdî, Zafer-Nâme.
- ^ İbn-i Hacer, Dürer’ûl-Kâmine.
- ^ Aziz bin Ardeşir Ester-Âbadî, Bezm Rezm.
- ^ Edremit kazasının Mülga Mehâkimî Şer’îyye Sicilleri.
- ^ a b Tahir Harimi, Tarihte Edremit Şehri.
- ^ Vilâyetnâme-i Hacı Bektâş-ı Veli’yyûl Horasanî.
- ^ Mevlânâ Câmî, Nefahât-ûl’Üns.
- ^ Siret Celâl’ed-Dîn-i Menkûbernî.
- ^ Necip Asım, Türk Tarihi.
- ^ Ahmet Râsim, Resimli ve Haritalı Osmanlı Tarihi, Cilt 1, Sayfa 53.
- ^ a b Hayrullah Efendi, Hayrullah Efendi Tarihi, Cilt 3, Sayfa 80.
- ^ Balcıoğlu, Tahir Harimî, Mezhep Cereyanları – Osmanlı İmparatorluğu devrinde Şiîliğin tahrikâtı ile çıkan isyân ve ihtilâller: Tekkenin saçtığı kerâmet propagandaları, Sayfa 210, Ahmet Sait Tab’ı, 1940.
- ^ Hayrullah Efendi, Hayrullah Efendi Tarihi, Cilt 2, Sayfa 36.
- ^ Hayrullah Efendi, Hayrullah Efendi Tarihi, Cilt 2, Sayfa 95.
- ^ Balcıoğlu, Tahir Harimî, Mezhep Cereyanları – Anadolu Şiîliğinin çok mühim iki cephesi: Osmanlılar üzerinde Bektâşî nüfuzu, Sayfa 187, Ahmed Said tab’ı, Hilmi Ziya neşriyâtı, 1940.
- ^ İbn-i Hallikân Kenarı, Şekayık, Cilt 1, Sayfa 74.
- ^ Ak Şems’ed-Dîn Vilâyetnâmesi.
- ^ Öztürk, Yaşar Nuri, İmâm-ı Â’zam Savunması, Şehid bir önder için Apolocya, – Şarap dışındaki içkilerin sarhoş olmayacak kadar içilmesine cevâz verdi, Sahife 123, İnkılâp, İstanbul, 2010.
- ^ Hüseyin Hüsamettin Efendi, Amas’ya Tarihi. (Kirmastı’da Geyikli Baba adına yapılan zâviyenin vakfiyesine ait olan bir cüz’ün kenarına düşülmüş olan notta padişahın vakfa yolladığı hediyelerin arasında iki küp te rakının kaydettirildiği görüldü.)
- ^ Hayrullah Efendi, Hayrullah Efendi Tarihi, Cilt 7, Sayfa 82.
- ^ Hâfız Ebrû, Zübbet’ût-Tevârih.
- ^ Timur, Tüzükât.
- ^ Tac’ût-Tevârih.
- ^ İbn-i Arab Şâh, Acâib’ûl-Makdur.
- ^ İbn-i Şahne, Ravzât’ûl-Menazır. [Emirî Kütüphanesindeki yazma nüsha, No: 2311].
- ^ Tüzükât-ı Timur.
- ^ Müneccim Başı, Cilt 3, Sayfa 314.
- ^ Ravzat’ûs-Safa, Cilt 6, Sayfa 99.
- ^ Tezkere-i Devlet Şâh, Sayfa 31.
- ^ Ateşgede, Sayfa 346.
- ^ Ravzat’ûs-Safa.
- ^ Ravzat’ûs-Safa, Cilt 6, Sayfa 324.
- ^ Balcıoğlu, Tahir Harimî, Naklî İlîmler Tarihi - Kelâm Tarihi.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Batinilik ya da Batiniyye Arapca الباطنية El Baṭiniyyeh Islamda Kur an ayetlerinin gorunur anlamlarinin disinda daha derinde gercek anlamlari bulundugu inanci ayetleri buna gore yorumlayan akima Batinilik bu dusunceyi benimseyen kisiye de Batini denir Siilikte bu anlamlari ancak Tanri ile iliski kurabilen ve Ali nin soyundan gelen masum On Iki Imam in bilebilecegine inanilir Batinilik kelimesi Arapca dan uretilmistir Batin gizli olan bir seyin gercegi ic yuzu anlamina gelir Ayni zamanda Islami anlayista Allah in 99 adindan biridir Terim Iranli Gazali gibi Sunni Alimleri tarafindan bu gorusleri benimseyen kisilere yonelik suclayici bir anlam yuklenerek de kullanilmistir Tarihte en iyi bilinen ornekleri Ismaililerdir Al kirmani ve Muin ed Din Nasir i Husrev gibi Fatimi Ismaili yazarlarin bunun aksini savunmalarina ragmen bir kisim Sunni alimlere gore bu gruplar dini metinlerin ibadet ve kurallarin dis anlamlarini reddetmektedirler Selefi alimlerin basi olan Ibni Teymiyye bazi Sii gruplari Islam in mistik yonu olan Sufi akimlar ile Ibn i Rusd Ibn i Sina ve Farabi gibi filozoflari Batiniyye olarak vasiflandirir Ayrica bakiniz Zahirilik Batinilik sadece bir akim ya da grup degildir Tarihte ve gunumuzde derin etkileri olan bir dusunce sistemidir Ornegin Kur anda gecen salat secde ruku veya abdest gibi kavramlar Sunni gelenekte sekil kapsam miktar gibi ayrintili emirler gibi algilanir ve ele alinirken Aleviler in Cem torenlerinde ayni kavramlar sembolik olarak sekle ve miktara bagli olmadan manevi anlamlariyla temsil edilirler Batinilikte inanc ozellikleri Ismailiye mezhebinde yedi imama inanilir ve butun temsiliyet ve kutsiyet yedinci imam olan Muhammed bin Isma il es Sakir e verilir Kadim dinler tamamen ilga edilmis olup ve bu yedi imamin dini yaymakla ve yuceltmekle gorevlendirilmis olan birer de yardimcisi vardir Peygamberlere Natik Konusan ve yardimcilarina da Samet Susan Vasi Esas Imam unvani verilmistir Her yedi Samet silsilesinin sonunda bir Natik gonderildigi ve boylece dinin surekli olarak gelistirildigine inanilir Adem den ve oglu Sit ten itibaren alti Natik Samet silsilesinden sonra Nuh Sam Ibrahim Isma il Musa Harun Isa Sem un Muhammed bin ʿAbdullah Ali bin Ebu Talib Muhammed bin Isma il Meymun ul Kaddah ʿAbdullah Ibn i Meymun ve Ogullari ile hitam bulan Natiklar ve Sametler silsilesi ile surmektedir Gozle gorulen esyanin tasavvufi manalarini kaldiran Ibn i Meymun idi ve her Batini ona itaatle yukumluydu Muhammed den sonra bir peygamber daha gelecektir Ayrica muntesipler butun semavi nass larin aciklamalari ile hadislerin tamaminin uydurma olduguna inanmakla yukumludur Dini tekliflerin kamilen ref edilmis olmakla birlikte sadece milletlerin an anelerine hurmeten bunlara deger verildigi ve bu ogretilerin butun onem ve degerlerinin aslinda bir hic olduguna inanilirdi Batinilik akimi Sunni anlayistaki dini emirleri reddeden ve yasaklari kaldiran ibaha itikadi firkalar yaninda son derece gizli bir sekilde teskilatlanmis orgutler vasitasiyla merkezi idareye karsi girisilmis isyan faaliyetlerinin basini ceken cesitli siyasi gruplar icin de kullanilmis bir lakaptir Ayrica Batinilik te hulul ve tenasuh gibi inanislar da gorulmektedir Batinilik tarihin cesitli donemlerinde farkli isimlerle anilmistir Bunlar Ibahiyye ve Mazdek Ismailiyye Seb iyye Karmatiyye Sabbahiyye Hashasiyye Durziyye ve Nusayriyye gibi isimlerle anilirlar Batinilik ve tasavvuf Tasavvufun Siilik ile alakali oldugu ve bazi mutasavviflarin muteseyyi olduklari bilinmekle beraber bu olguyu butune yayarak tasavvuf Siilikten dogmustur ve her ikisinin kokeni de Iran dadir demek mumkun degildir Tasavvufun kokeni epey eski zamanlara dayanmaktadir Yeni Eflatunculuk Yunan felsefesi Kabalizm ve Iran etkilerinin henuz olusmamis oldugu eski devirlerde de tasavvuf hareketlerine rastlamaktayiz Bu ilk mistiklere ait eserlerden gunumuze kadar elimizde kalanlari bulunmamakla beraber sadece rivayet ve menkibeleri hayatta kalmistir Tasavvufa Helenistik etkiler Hakim Tirmizi den sonra Farabi nin getirdigi yenilikler sayesinde girmeye baslamistir Sii Muteseyyi Sufilerle Sunni mutasavviflari birbirleriyle karistirmamaya ozen gostermek gerekir Bu nedenledir ki Islam ortadokslugundan farklilik gosteren her fikir hareketinin Sii veyahut da Siilik ve Batinilik ile ilgili oldugunu ileri surmek hatali olur Islami felsefe akimlarindan bazilarinin hic de Batini olmamalarina ragmen kendilerini disariya karsi boyle gostermektedirler Tefsir anlayislari Batinilerin taraftar toplama amaciyla muhkem ayetler uzerinde te vil yollarina basvurduklari ifade edilir Budizm Samanizm Hristiyanlik Mazdek ve Mani dinlerindeki inanclarin Islam toplumlarinca benimsenmeleri Batiniler tarafindan Budizm in dusunce yapisi tasavvuf yolundan ayrilan ayri bir batini mezhep halinde sunulurken Mani ve Mazdek gibi dinlerin temsil ettigi i tikadi manzumeler Ibah iyyun tarafindan ozumsenmekteydi Hristiyanligin telkin ettigi tanrinin insana benzeyisi ve Isa ya hululu kurami gibi hosa giden ve zihinlere en uygun gelen kisimlari ise Batiniligin Alallah kullari tarafindan temsil edilmesi seklinde arz edilmekteydi Ayrica Turk dininin i tikadi kuramlari icerisinde yer alan Gok Tanri ile Ali bin Ebu Talib in semavi mekanlari birbirleriyle tam bir uyumluluk gostermekteydi Tarihce ve yayilimBatini siiler Da i a zamlar tarafindan yayilan bu i tikadin en sohretli muntesipleri arasinda Fatimiler Halifeligi nden Ebu Tamim Ma add el Mustensir bil Lah Hukumet i Melahide nin banisi olan Hasan bin Sabbah ve Suriye Batinileri nin Reisi Rasid ud Din Sinan Afrika Kit asi Batinileri ni yoneten Ibn i Meserret Pamir Aleviligi nin kurucusu Muin ed Din Nasir i Husrev Hindistan Batiniligi nin yaraticisi Ahmed bin Keyyal ve Attas gibi Batinilik tarihinde nam kazanmis olan Alevi Isma ililer gelmekteydi Sii Batini tarikat ve mezheplerin Turkler arasinda yayilmasi Tarihi olarak 9 yuzyilda olusmaya basladigi 11 yuzyilda olusumunu tamamladigi kabul edilmektedir Eski Turk inanc ve geleneklerinin Batini anlayisin Turkler tarafindan benimsenmesinde katkisi oldugu dusunulur Batiniler inanislarini tarih boyunca dailer araciligiyla yaymislardir 11 yuzyilda Hasan bin Sabbah in gorusleri etrafinda olusan akim Fatimiler tarafindan desteklenmistir Liderleri Hasan Sabbah Kazvin bolgesindeki Alamut Kalesi ni kendisine merkez yapmis ve fedaileri araciligiyla Nizamulmulk un de aralarinda bulundugu bircok devlet adamini suikast yaparak oldurtmustur Meliksah doneminde guclenen hareket ortadan kaldirilmak istenmis ancak Meliksah in olumu uzerine basarili olunamamistir 13 yuzyil ortalarina kadar etkili olan bu hareket 1256 yilinda Mogol hukumdari Hulagu nun Alamut Kalesi ni yikmasi ile ortadan kalkmistir Selcuklular devrinde batinilik hareketleri Hulefa yi Fatimi dailerinin Abbasiler in hukumran olduklari ulkelerde kuvvetli bir propaganda teskilati olusturduklari siralarda siiligin korunmasi adina cok dikkatli davranan Selcuklu hukumdarlari da Sultan Tugrul un i tikaden Mu tezile den olan Kerramilik mezhebine mensup veziri Amid ul Melik gibi Siʿa i Batin iyye nin en onemli dailerinden biri tarafindan istenildigi bir sekilde yonetilmekteydi Selcuklularin Anadolu nun iclerine dogru ilerlemesiyle birlikte Selcuklu ordulariyla birlikte yuruyen Siʿa i Batin iyye da ilerinin nufuz alani da Anadolu nun iclerine dogru yayilmaktaydi Batiniligin Kuzey Afrikaya yayilmasi H 553 M 1158 yilinda Iran Selcuklularinin sonu olarak kabul edilen Sultan Sencer in evlat birakmadan olmesi uzerine Selcuklu valileri Horasan Irak i Acem Kerman Halep Sam Konya Selcuk subeleri olusturduklari gibi Beni Artiklar Elgarziler Musul ve Halep Atabeylikleri isimleri altinda bagimsizliklarini ilan ettiler Fatimiler in son halifesi olan El Azid bil Lah in H 566 M 1171 tarihinde vefati uzerine Safii olan Salah ed Din i Eyyubi Misir a yerlesti Bunun uzerine iki yuz yetmis sekiz sene suren Misir Siʿa sinin tarihe karismasi neticesi Misir Siʿa i iyyesi mensuplari da cesitli ulkelere dagilmak zorunda kaldilar Boylece Sultan Salah ed Din i Eyyubi nin baskisindan bunalan iyye da ileri bu yeni bagimsizligina kavusan bolgelere goc ettiler O sirada Bagdat ta hilafet makaminda oturan Ebu l Muzaffer el Mustencit bil Lah in Elemut Seyh ul Cebelleri tarafindan suikaste kurban gittigi haberi geldi Bunun uzerine Batiniler aleyhinde siddetli fetvalar yayinlanmaya baslandi Ilk fetvayi da Rustem dari alimlerinden ve meshur fukahadan olan imam Fahr ul Islam Ruyani verdi Bundan son derece muessir olan Batiniler sonunda Fahr ul Islam i da hancerletmeyi basardilar Neticede Bagdat taki hilafet makami Batiniler e karsi tavizkar davranmak zorunda kaldi Ebu l Muzaffer el Mustencit bil Lah in torunu olan En Nasir ud Din Allah halife olunca Siʿa i iyye ye karsi daha teveccuhkar bir tutum izledi Hatta bazen tesvik dahi etti Batinilerin Mogol ve Turk asiretlerine yayilmasi Turkler Maveraunnehir ve Iran a yerlesmeden once ve sonra Budist Mazdek Mani dinleriyle Zerdust ve Hristiyanligin nesirleri tarafindan yapilmakta olan etkin telkinler altinda kaldilar Orta Asya da yasayan ve Turkler in dini olan Samanizm Pamir e kadar gelen Alevi Batini da ilerinin savundugu ilkeler ile kolayca kaynasabilecek akideler ihtiva etmekteydi Batiniler eski Turk dininde mevcut olan bir takim inanclar ile Siʿa i Batin iyye arasindaki benzerlikleri kullanarak buyuk istifade kopruleri olusturdular Bu hususta en cok yararlandiklari fikir ise Ali bin Ebu Talib in sahsiyetinin ilahlastirilmasi ve kendisine Turk ilahlarinin en buyugu olan ve gogun en ust katinda oturan Gok Tanri ya esdeger bir makam atfedilmesi olmustu Buveyhiler gibi Abbasiler e dusman olan Kutb ud Din Muhammed Harzem Sah in hilafetin Ali evladina devredilmesi icin girisimlerde bulunmasi da Turkler uzerinde Siʿa i Batin iyye lehine cok kuvvetli etkiler olusturmustu Kutb ud Din Muhammed Harzem Sah zamanin Abbasi Halifesi En Nasir ud Din Allah in yerine Sadattan Seyyid Abd ul Melik Tirmizi yi gecirmek uzereyken Mogollarin taarruza gectikleri haberinin etrafa yayilmasi uzerine kendi ulkesini savunmak icin memleketine geri donmek zorunda kalmisti Seyh Sihab ed Din Omer Suhreverdi nin Havarezmsah in huzurunda Abbasi Halifeligi nin surekliliginin saglanmasinin gerekliligine lehinde uzun bir nutuk attiginda Kutb ud Din in siddetli muhalefetine maruz kalmisti Anadolu Selcuklulari devrinde Siʿa i Batin iyye hareketleri Bu devirde Anadolu da Batiniligin en onemli propaganda merkezini Sultan Mes ud evvel tarafindan yaptirilmis olan Mes udiye tekkesi temsil ediyordu Anadolu Selcuklulari nin nufuz ve hakimiyet sahalari tamamen Mogollar in denetim ve musaadesine tabi bulunuyordu Bircok sehirlerde Ilhanlilar in himayesi altinda Siiligi nesreden Batin ul Mezhep Babalar tarafindan acilan zaviyelerin sayilari da gun gectikce artmaktaydi Mogollar in nufuzuyla Mes udiye Medresesi muderrisi Sunni alimlerden Seyh Mecd ed Din Isa azledilerek yerine Siʿa i Batiniyye nin en degerli dailerinden Sems ed Din Ahmed Baba atandi Samaniler devrinin Irani bir sima gostermesi ve Abbasiler in de Iran perestiskari olarak tarihin huzuruna cikmasi gibi yedinci hicri asirda Konya da Mevlana Celal ed Din in tesiri neticesinde Selcuklu saraylarinda yasayan sairler Anadolu da Iranilige dogru siddetli bir sevgi uyandirmislardi Bu tesirler altinda kalan Konya Selcuk sultanlari da ayni duygu ve hisler icerisinde Iranin tantanali hukumdar adlari ile kendi sehzadelerini cagirmaga varacak kadar asiri derecede ifrata kacan birer Iran hayrani ve taklitcisi olarak yetismekteydiler Konya Selcuklu sarayindaki sehzadeler hep Keyaniyan ve Sasaniyan hukumdarlarinin isimleriyle cagrilir olmustu Bu kulturun etkisi altinda yetisen kibar ve tahsilli siniflar alimler seyhler ve sairler olanca gucleriyle Iran dil ve edebiyatinin gelismesine hizmet ederlerken diger taraftan da asil i tikadi unsurlari bunyelerinde barindiran Batini Babalar butun Turk ve Turkmen boylarini bir milli birlik ruhuyla birbirlerine kaynastirmak icin yogun gayret sarfetmekteydiler Ote taraftan devletin resmi dili ise Farsca ydi Batiniligin Turkler arasinda yayilmasi Horasan Erenleri namiyla Oguz boylari arasinda kendilerine yer edinen Sia i Batiniyye daileri ve milli lisan ile konusarak halkin ruhiyatina pek uygun telkinlerde bulunan Batini Babalar iptidai bir ser ait icerisinde yasamlarini idame ettirme mucadelesi surduren ve sehirligin ince yasam tarzini bilmeyen Turk Ozleri yaninda kendilerini birer Veli olarak tanitmayi basariyla becermislerdi Batiniler suslu nazim lisanindan bir sey anlamayan bu asiretler arasinda duzenledikleri sazli ve sarapli meclislerde gecmisin tum hurafe ve efsanelerini halka nakletmek suretiyle insanlarin gonullerinde ilahi duygular uyandirmaktaydilar Batiniler in Mogollar arasina karismasi ve Alevi Batiniligin Harezm Turkleri arasinda yayilmasi Selcuklu Hanedani iktidara geldiklerinde Bagdat hilafetine dusmus olan Misir Fatimileri yle aslinda Siʿa nin Nizar iyye kolu mensuplarindan olan Hukumet i Melahide i Batin iyye Reisi ve butun Batiniler in Sahib i A zam i Hasan bin Sabbah i karsilarinda buldular Bilahare Mogol istilalarinin baslamasiyla sahip olduklari karisik i tikadlarin etkisinde kalarak vicdani olusumlarini kaybetmis olan onemli kutleler Mogol ordularinin arasina karistilar Anadolu Selcuklu sultanlarindan Birinci Ala ed Din Key Kubad zamaninda Halac ve Kapcak gibi Turkmen kabilelerinden pek yogun kutleler de Anadolu ya yerlesmekteydi Celal ed Din Harzem Sah Menkuberti nin baskici tutumundan rahatsizlik duyan kabileler ve Harezm Turkmenleri Selcuklu Hanedani nin kendilerine duydugu guvenle Anadolu Selcuklu Devleti nin savunma kuvvetlerini teskil etmekteydiler Ikinci Giyas ed Din devrinde Amasya Batini merkezinin etkisiyle bu Harezm Turkleri Selcuk ulkelerinden cikartilarak Halep Suriye ve El Cezire muhitlerine dagitildilar Konya Selcuk Sarayinin hasmane siyasetinden kuskulanan Siʿa i Batin iyye dailerinden olusan buyuk bir topluluk ta bu Turkmen kabileleriyle birlikte goc ettiler Harezm ulkesinin pek cok mezhep catismalarina sahne oldugunu firsat bilen Batini daileri Harezmliler in Anadolu Selcuklulari tarafindan kovulmalari firsatini cok iyi degerlendirerek butun kuvvetleriyle kendi akide ve davalarini tasavvuf kanallarindan gecirerek nesretmeye basladilar Harezm Turkleri arasinda Bektasiler Celal ed Din Harezmsah in harekatindan memnun olmayan asiretler ondan ayrilarak Birinci Ala ed Din Key Kubad a iltica etmisler ve Selcuklular ulkelerine gelen bu asiretlere de Sivas Corum Enguru ye kadar olan yorelerde yaylak ve kislaklar tahsis edilmisti Bunlarin Celal ed Din Harezmsah in maiyetinden ayrilmalarina rastlayan zamanlar zarfinda Haci Bektas halifelerinden bazilari da onlarin iclerine nufuz etmeyi basarmislardi Siʿa i iyye daileri sifatiyla bu topluluklar uzerinde onemli bir nufuz kazanmislardi Harezm ve Azerbaycan dan gelen bu asiretleri Anadolu ahalisi Tatar ve Mogol artiklari nazariyla goruyordu Bektasi babalarindan Ahlat Diyar i Bekir vilayetlerinden onemli bir grupla beraber Harzemliler arasinda da Burak Baba muridlerinden yine ayri bir parti propagandalarda bulunuyorlardi Bu devirde Burak Baba nin Anadolu da yaygin bir sohreti vardi Anadolu Selcuklu Devleti nin yikilmasi ve Alevi Batini Babalarin Anadolu ya yayilmasi Anadolu Selcuklu Devleti nin cokusunun baslangici olan Giyas ed Din Key Husrev i Sani nin Kosedag yenilgisi H 640 M 1243 uzerine Anadolu nun tamami Mogollar in denetim alani icerisine girdi Anadolu nun tamami Aksaray da ikamet eden ve barisi tesis etmek ile gorevlendirilmis bir Mogol valisi tarafindan yonetilmekteydi Iste bu fetret devrinde Celal ed Din Harzem Sah Menkuberti nin ordulariyla Orta Asya dan Anadolu ya gelen Batiniye dervisleri de devletin takibatindan kurtulmus olarak faaliyetlerini serbestce surdurmekteydiler Anadolu nun her tarafinda Sii ve Batini Alevi babalar tarafindan art arda zaviyeler acilmaktaydi Sultan Mes ud Evvel in Amasya daki tekkesine Baba Ilyas Horasani gibi Siʿa i iyye Mezhebi nin en meshur bir da isi postnisin olmustu Vaktiyle Ilhanli saraylarinda makam ve mevki sahibi olan Sii alimler Anadolu Selcuklulari nin Mogollar in himayesi altina girmeleri firsatindan istifadeyle Anadolu ya yayildilar Mes udiye tekkesine karargah kuran Aleviler Suca ed Din Ebu l Beka Baba Ilyas Horasani Melik Danismendiye devrinde butun Anadolu da meshur olan Horasanli Baba Ilyas Ibrahim Bey in oglu Yag Basan Bey zamaninda Kayseri ye kadi tayin edilmisti Birinci Ala ed Din Key Kubad tahta gectiginde Amas ya Kadiligi na Taky ed Din i Mes udiye Muderrisligi ne Tac ed Din Yusuf Tebrizi yi Hankah Mes udiye Seyhligi ne de Tac ed Din Ebu l Vefa Harezmi yi atadi Ebu l Vefa nin olumu uzerine de yerine onun halifelerinden Kayseri Kadisi ve Siʿa i Batiniyye nin en meshurlarindan olan Babailer piri Suca ed Din Ebu l Beka Baba Ilyas Horasani yi tayin etti Baba Ishak Kefersudi nin Anadolu daki faaliyetleri Birinci Ala ed Din Key Kubad iktidara geldiginde Muhy id Din Muhammed bin Ali bin Ahmed Tahimi adinda Iran dan goc etmis bir Sii yi Sivas a kadi olarak atadi Vaktiyle Siraz da onemli bir mevki sahibi felsefe ve batini ilimlerde bir hayli meshur belagatli soz soyleme ustadi ve yuksek iktidar sahibi olan bu alim adamdan Baba Ishak Kefersudi naminda Binaz hanedanina mensup bir Rum asilli dersler gormekteydi Baba Ishak Siraz da Muhy id Din in derslerine devam ederken Siʿa i Batin iyye nin Elemut taki Da i A zami Hukumet i Melahide i Batin iyye Reisi II Muhammed tarafindan Anadolu Dailigi ne atandi Bu sirada Hocasi Muhy id Din Tahimi nin Sivas Kadiligi na tayin edilmesi firsatini cok iyi degerlendiren Baba Ishak hocasinin himayesi altinda Anadolu Selcuklu Hukumeti nin de guven ve teveccuhunu arkasina alarak Simsat yakinlarinda Kefersud nahiyesinde Elemut merkezli Siilik propagandasini ve Melahide i Batiniyye i tikadini nesriyata basladi H 621 M 1225 yilinda Muhy id Din i Ahmed Tahimi nin vefatindan sonra hukumet aleyhinde yaptigi tahrikatin duyulmasi uzerine Baba Ishak bir sure gizlenmek zorunda kaldi Suca ed Din Ebu l Beka Baba Ilyas Horasani nin Amas ya Mes udiye tekkesine seyh oldugunu ogrenince hemen oraya giderek kendisine murid oldu Baba Ilyas Tekkesi nde Amas ya Valisi Tograk Bey ile olan pirdasligi sayesinde halkin gozunde itibarini gun gectikce artirmaktaydi Baba Ishak Kefersudi nin cikardigi Babai Isyani Vefa iyye takipcilerinden Ebu l Beka Baba Ilyas bin Ali el Horasani ve muridi Baba Ishak Kefersudi nin cikardigi Baba i ayaklanmasi bugunku Alevi Batini yerlesim yerlerini belirleyen isyandir Anadolu da Alevi nufusun yogun oldugu bolgelerde etkili olmustur Selcuklu Sarayinda bir Baba Ishak muridi Sad ed Din Kopek Sad ed Din Kopek Baba Ishak Kefersudi nin Selcuklu sarayina memur olarak gonderdigi bir muridiydi Birinci Ala ed Din Key Kubad ile sehzadesi Ikinci Giyas ed Din Key Husrev devirlerinde Konya sarayina hulul etmeyi ve Siʿa i Batiniyye nufuzunu oraya sokmayi basaran bu batini dervisi kendisine sarayda bazi taraftarlar edinmeyi de basarmisti Bu devirde Mogol istilalari nedeniyle Orta Asya ve Maveraunnehir den ayrilan ve Suriye yolundan gecen Siilerin en tercih ettikleri vatan Selcuklular in hukumran olduklari ulkelerdi Sahib oldugu sahte vatanperverlik duygulariyle cevresinin etkisi altinda kalan Sehzade Giyas ed Din Mogollarla itaatinden dolayi babasi Ala ed Din Key Kubad i H 634 M 1237 yilinda zehirleyerek tahta cikti Boylece Kopek te Emir Sad ed Din unvaniyla vezir i a zamliga atandi Muridi Sad ed Din Kopek in elde ettigi bu basarilar sayesinde itibarini artiran Baba Ishak Kefersudi idare etmekte oldugu Anadolu daki Batinilik Teskilati ni daha da buyutme firsatini yakaladi Tokat Canik Corum Sivas Karahisar vilayetlerinde Ebu l Beka Baba Ilyas Horasani adina yaptigi davetlerine daha da onem verdi Onun bu faaliyetleri neticesinde binlerce insan Selcuklu dusmani olarak Batini oluyorlardi Baba Ishak Halifeligi nin ilani Muridi Sad ed Din Kopek in Anadolu Selcuklu vezir i a zamligina yukseltilmesi ve kazandigi basarilardan son derece memnuniyet duyan Baba Ishak Kefersudi o zamana kadar Baba Ilyas Horasani namina yaptigi davetlerden vazgecerek kendisini on plana cikarmaga basladi Yirmi bin ihtilalciden olusan bir kuvvet ile H 632 M 1235 yilinda huruc hareketi baslatti Emir ul Mu minin Sadr ud Dunya ve d Din ve Resul ul Lah Baba Ishak unvaniyla halifeligini ilan etti El Mukannaʿ benzeri bir sekilde Muhammed in ruhunun Ali ye Ali den de kendisine hulul ettigini iddia ediyordu Simsat Urfa Kefersud Maras Ayintab dan gelen ve Suriye kit asindaki Halep Batini merkezinden takviye edilen binlerce fedainin katilmasiyla birdenbire elli bin kisilik buyuk bir ordu haline donusen Siʿa i Batiniyye Firkalari Amasya Tokat Sivas Corum dan batiya dogru ilerlemeye ve civar sehirlere saldirmaga baslamislardi Batini Babai Ordu su onlerine gelen butun engelleri yikip hizla Konya ya dogru ilerliyorlardi Babailer in bu huruc hareketi karsisinda tecavuze ugrayan memleketlerin seckinleri ulema ve esrafi Misir a Payitaht Konya ya ve Anadolu nun diger hucra koselerine dogru kacismaktaydilar Sonunda durumun vahameti ve ihtilalin ne kadar genis bir alana yayildigi hukumdara anlatildi Ihtilalin musebbipleri arasinda oldugu anlasilan Baba Ishak Kefersudi nin muridi Vezir Sad ed Din Kopek derhal i dam edildi Babailer Isyani nin bastirilmasi ve Batini Babalarin Anadolu ya yayilmasi Bircok cephede Babailer ile carpisan Selcuklular nihayetinde Baba Ishak Kefersudi ve tabi lerini H 637 M 1240 yilinda Amasya Kalesi nde ele gecirerek i dam ettiler Anadolu da cikan bu kanli ihtilalden son derece memnuniyet duyan Siʿa i Batiniyye Da ileri Olcaytu nun sarayindan Anadolu nun dort bir yanina yayilmaga basladilar Cereyan eden bu elim hadiselerden yeise kapilan ve Ilhanlilar in baskilarindan usanan Sunni alimler de Uc Beyleri ne signmak zorunda kaldilar Sabik Mes udiye muderrisi Seyh Mecd ed Din Isa Ertugrul Gazi ye Cemal ed Din Aksarayi de Misir a iltica etmislerdi Siiligin ugradigi bu buyuk faciayi istismar eden bazi Acem firsatcilari Siʿa i Batin iyye da isi sifatiyla Bati Anadolu ya kadar nufuz etmekteydiler Bu Batini Babalar Anadolu da Turkmen asiretleri arasinda tam tesekkullu bir Alevilik Cereyani olusturmaga muvaffak oldular Batini Babalar in halk uzerindeki etkileri ve devrin meshur mutasavviflari O yuzyillarda Selcuklular zamaninda faaliyet gosteren en etkin Tasavvufi Batini Tarikat mensuplari Melameti Kalenderi ve Haydariler den olusmaktaydi Bu Batini Tarikat temsilcileri daha ziyade gocebeler arasinda barinan ve halka hitap etmekle gorevli olan Babalar idi Egitimli cevrelerden uzakta yasayan bu Batini Babalar yuzyillar boyunca beri kulaktan kulaga yayilan hurafelerle yipranmis olan nakilleri bir veli tipi kanaliyla tasvir etmek suretiyle ve bu efsaneleri bir takim harikalar ve kerametler ile susleyerek bedevi ruhunun hoslanacagi kosmalar rubailer destanlar seklinde halka anlatiyorlardi Batini Turkmen Babalari Oguz boylarinin anlayacaklari bir dilde efsane ve masallari ilahi bir hava ile icerisine Islami bir boyutu da ilave etmek suretiyle halka sunmak hususunda cok basarili oluyorlardi On ikinci yuzyilda Bagdat ta Abdulkadir Geylani ve Sihab ed Din Omer Suhreverdi Konya da ise Mevlana Celaleddin Rumi Enduluslu Muhy id Din i Arabi Lem at yazari Fahreddin Iraki ve Sadr ed Din Kunevi gibi farkli geleneklere mensup tarikat pirlerinin yayinlarla mesgul olduklari gorulmektedir Islami cevreler icinde tasavvufun pek revacta oldugunu anlamamiza yardimci olan bunca meshur sahsiyetlerin arasinda ozellikle de Save deki Kutb ud Din Haydar tekkesi bu yuzyildaki en taninmis zaviyelerin basinda gelmekteydi Haci Bektas Veli Meshur Velayet Name onu Siiligin unvan mezhebini tasiyan Ca fer i Sadik tan Beyazid Bistami nin getirdigi hirkayi giymis olan Lokman Perende vasitasiyla Hoca Ahmed Yesevi ye baglar Velayet Name uzerinde uzmanlasmis yazarlarin nakletiklerine gore Haci Bektas in tarikat silsilesi once Kutb ud Din Haydar a ondan da Lokman Serhasi ye ve oradan da Suca ed Din Ebu l Beka Baba Ilyas el Horasani vasitasiyla Hoca Ahmed Yesevi ye baglanmaktadir Asik Pasa tarihinde ise Haci Bektas Horasan dan Mentes adindaki kardesiyle beraber Sivas a gelerek Baba Ilyas Horasani ye murid oldular Bu intisaptan sonra Haci Bektas once Kayseri ye oradan da Kirsehri ne geldi sonra da Karacahoyuge yerlesti Buna gore Hoca Ahmed Yesevi muridlerinden olduguna dair rivayetin dogru olmadigi anlasiliyor Haci Bektas in yasadigi donem ve kisiligi Tezkire i Eflaki ye gore Haci Bektas Rum da Baba Resul derler bir Erin halifesiydi Bektas o yuzyilda mesnevileri ve gazelleriyle butun tasavvuf aleminde saygiyla anilan Mevlana Celal ed Din i Rumi ye bazi sualler sormak icin muridi Baba Ishak Kefersudi yi Konya ya gonderdi Seyh Ishak Konya da Mevlana nin yanina vardiginda onu zikr us sema yla mesgul buldu Mevlana ise kesf ve keramet yoluyla sorulara onceden vakif oldugundan daha Seyh Ishak in sorularini sormasina firsat tanimadan bir dortluk seklinde baska sorular yoneltmek suretiyle yanit verdi Seyh Ishak kendisini sualin ve misralarin zamirinde yatan amacin yanitini almis addetmek suretiyle geri donerek keyfiyeti Haci Bektas a nakletti Sultan Ala ed Din Key Kubad i Evvel in oglu Giyas ed Din Key Husrev i Sani devrinde yasadigi anlasilan Haci Bektas in Anadolu da nufuz sahibi Sii dailerden birisi oldugu anlasilmaktadir Selcuklu Sultanlari arasindaysa Suleyman dan baska Sii olan bilinmemektedir Bir baska rivayete gore ise bu Siilik Hareketleri Haci Bektas in sahsiyetinde degil de ona tabi olanlara mahsustu Sekayik a gore Haci Bektas in Seyh Ishak gibi diger muridleri arasinda da Melahide i Batiniyye i tikadini paylasan pek cok dervisler mevcuttu Haci Bektas in yetistirdigi halifeler Haci Bektas Horasan dan Anadolu ya goc ettikten sonra Suluca Karahuyuk te otuz alti sene Horasan Melametiligi kokenli On Iki Imamci Tasavvufi Batini Islam i tikadini nesriyat ile mesgul oldu ve bu sure zarfinda aralarinda Cemal Seyyid Sari Ismail Kolu acik Hacim Sultan Baba Resul Birap Sultan Recep Seyyid Sari Kadi Ali Baba Barak Baba Yahya Pasa Sultan Baha ed Din Atlaspus ve Dost Huda Hazreti Samet gibi meshurlarin da bulundugu tam otuz alti bin halife yetistirdi Olumunun yaklastigini hisseder hissetmez her birini bir memlekete yolladi Bunlarin bazilarinin hallerini Velayet Name anlatmaktadir Haci Bektas in Horasan Melametiligi kokenli Batiniligin Anadolu daki nesri faaliyetleri tartismasiz hayrete sayan olmakla beraber bu meyandaki teskilatlanmanin ana merkezinde Suca ed Din Ebu l Beka Baba Ilyas el Horasani bulunmaktaydi Eflaki nin Baba Resul u Haci Bektas in seyhi olarak gostermesine karsin Velayet Name tersini iddia etmektedir Burak Baba nin da Tokatli olduguna dair soylenti ile Hoylu olduguna dair ihtilaf da aynen buna benzemektedir Velayet Name nin nakilleri Miladi 1271 tarihinde vefat ettigi bilinen Haci Bektas i Orhan Gazi devrinde sag olarak gostermek gibi daha bircok yonden tenkit edilmeye acik kalan celiskileri ihtiva etmektedir Anadolu da faaliyet gosteren Batiniler Anadolu da Alevi Bektasi Kizilbas Dazalak Hurufi Rum abdallari Kalenderiler Melamiye Haydariye Camiye Semsiye Edhemiye gibi Batini kollari birbirleri ardindan ortaya ciktiklari gibi butun bu cesitli yollarin dini hukumlerdeki ihtilaflarina ragmen kendi aralarinda Batinilik konusunda ortak bir zeminde birlesmekteydiler Tasidiklari Batini akideler ise hep Misir Fatimi daileri ile Suriye Batinilerinin telkinlerini ihtiva etmekteydi Anadolu da Bektasi nufuzu Cesitli Turk kabileleri Anadolu ya goc etmege basladiklarinda ozellikle de Anadolu Selcuklulari nin en debdebeli devri olan Buyuk Ala ed Din Key Kubad in iktidarina rast gelen zaman dilimi icerisinde Anadolu da Siilik bir hayli ilerlemis ve Ikinci Giyas ed Din Key Husrev in saltanatinin baslangicinda Babailer Ihtilali patlak vermis ve Haci Bektas da bu arada cok kuvvetli nufuz sahibi bir sahsiyet olarak ortaya cikmisti Vilayetname ye gore Sultan Ala ed Din bile Saman Turklerin Islamiyet e girmelerine bir vesile olan Haci Bektas in halifesi Kara Donlu Can Baba dolayisiyla hunkara karsi derin bir hurmet beslemekteydi Haci Bektas in yurt edindigi Kirsehir yolu Dulgadir Turkmenleri nin arasindan gecmekteydi Bu nedenle Halep Adana ve havalisinde yasayan Turkmenler arasinda hunkarin adi saygiyla anilmaktaydi Aksehir deki Mahmud Hayrani ile Sivrihisar da yasayan Yunus Emre de hunkara ahid verenler arasindaydi Ahlat da da meshur Hoylu Burak Baba nin muridlerinden Baba Emirci bulunuyordu O devirlerde Anadolu daki Bektasi nufuzunun en hakim bulundugu yerler arasinda Ankara Sivas Konya Kayseri Kirsehir ve guneye dogru yayilmis olan Turkmen Asiretleri nin yerlesmis olduklari vilayetlerdi Ahilik ve Alevilik Anadolu Selcuklulari donemi ile Osmanli Devleti nin kurulusu surecinde Ahilik Anadolu daki sosyal yasantinin gelismesine cok onemli katkilarda bulunmustur Kendi kural ve kurullarina sahip gunumuz esnaf odalarina benzer bir islevi olan Ahilik Teskilati iyi ahlakin dogrulugun kardesligin yardim severligin kisacasi butun guzel meziyetlerin birlestigi bir sosyo ekonomik duzendir Ahiler in reisi olan ve Kirsehir de yasayan Ahi Evran nin Haci Bektas Veli ile de dostluklari vardi Sivas taki Ahiler cok genis bir teskilata sahip olduklari gibi Babailer ile de siki munasebetlerde bulunuyorlardi Bayburt taki Ahiler in baskanligina ise Ahi Emir Ahmed Bayburdi getirilmisti Karamanlilar devrinde Anadolu da Bektasi faaliyetleri Anadolu Selcuklulari nin yikilmasindan sonra ise Karaman Oglu Mahmud Bey in Konya ya hakim olmasi uzerine o devre kadar devletin resmi dili olan Farsca yi yasaklayarak Turkce nin konusulmasini emretti Bu karar en fazla Batini Sii babalarin amaclarina yardimci oldu Oba ve yaylalarda yasayan ve kentlesememis olan Turk asiretleri ve butun Turkmenler kendilerine oz dilleriyle hitap eden bu Siʿa i Batin iyye Babalarina candan gonul vererek kuvvetle baglandilar Germiyanlilar devrinde Bati Anadolu da Bektasi faaliyetleri Bu bolgede Bektasiligin yayilmasi maksadiyle Haci Bektas in halifelerinin ucuncusu olan Hacim Sultan memur tayin edilmisti Kermeyan Beyi Usak civarinda Susuz Koyu yurt olarak Hacim Sultan a vermisti Daha Haci Bektas hayattayken Bektasilik Bati Anadolu ya yayilmisti Hatta onun manevi himmetiyle Bati Anadolu fethedilmisti Germeyan Bey in yonetimi altindaki ordu Kutahya Tavsanli Altuntas Kermeyan Kalesi diye meshur olan kaleyi Denizli Usak Sandikli ve Isikli yi aldi Kermeyan Vilayetinde kislak ve yaylak tutan Akkoyunlu Asireti bastanbasa Haci Bektas in halifesi olan Hacim Sultan a intisap etmislerdi Germeyan Bey fethettigi memleketlere Bey oldu Akdeniz sahillerine de onemli bir askeri kit a sevk etti Ayrica Balikesir Edremit ve cevresini fethetti Ilhanlilar devrinde Siʿa i Batin iyye hareketleri Mogollarin en guclu devirlerinde Kara Kurum saraylarinda itibar sahibi olan Budist ve Hristiyan din adamlariyla karsi karsiya gelen Islamiyet mensuplari cok buyuk tehlikelere maruz kalmislardi Ilhanlilar in henuz kudret sahibi olmadiklari devirlerde Cengiz in kurdugu buyuk imparatorluk henuz parcalanmamisti Onun yerine gecen Oktay Han ise Cengiz in koydugu yasalari taviz vermeden uygulamaktaydi Bilhassa Kayuk Han devrinde M 1247 H 645 Mogol adetlerinden kaynaklanan yasalarin hakimiyeti altinda yasayan Muslumanlar buyuk iskencelere maruz kalarak ezilmekteydiler Argon Han M 1291 H 690 devrinde ise Muslumanlar cok siddetli bir mezalime maruz kaldilar H 656 M 1258 yilinda Bagdad Abbasileri nin cokmesi sonucu Misir a kacmayi basaran ayni aileden Mustensir bil Lah Ahmed bin Zahir Misir hukumdari Melik Zahir Baybars tarafindan M 1261 tarihinde hilafete gecirildi Bu durum Aleviler tarafindan eskiden kendilerine ait olan Fatimi hilafet makaminin gasp edilmesi olarak algilandi Fatimi halifelerinin yeniden canlandirilmasi ve Misir in gelecekteki siyasi guvenliginin teminat altina alinmasina yonelik bir tedbir mahiyetinde olan bu hareket yeni Misir Abbasi halifesinin konumunu da Misir hukumdarinin yaninda bir tekke seyhinden fazla bir nufuza sahip olamayan bir kukla durumuna indirgiyordu Durumun kendi aleyhlerine vahim bir sekilde gelistigini cabuk kavrayan Aleviler olanca guclerini Mogol Kaanlari nin teveccuhunu kazanmak icin sarfetmege basladilar Buyuk Mogol istilasinin basladigi devirlerde Batin iyye Zeyd iyye Imam iyye IsnaʿAser iyye ve Ghulat i Siʿa dan mutesekkil firkalar Misir Sam Irak Arap ve Acem Azerbaycan Faris ve Horasan ulkelerine yayilmislardi Cengiz Ordulari nin Harezm ulkelerine dogru hareket etmege basladiklarindaysa bu mezheplerin mensuplari da Cengiz Ordulari nin onunden kacarak Orta Asya dan batiya dogru goc etmek zorunda kalmislardi Mahmud Gazan Han ve Mogollar in Islamiyeti kabulu Ilhanlilar in dorduncu sultani olan Mahmud Gazan M 1295 H 693 tarihinde Ilhanlilar tahtina oturdu Onceleri Hulagu nun yolunda yuruyen bu sultan Emir Nevruz un sayesinde Musluman oldu Hakanin Islamiyeti kabulunde en onemli etkiyi Kutb ud Din Sirazi ile kardesi Kemal ed Din Sirazi yapmislardi Mahmud Gazan in dokuz yil suren saltanati suresince Iran daki butun Mogollar Islam dinine girdi Mahmud Gazan Han in Islam in yayilmasindaki rolu ve hizmetleri Mahmud Gazan hayatinda Tebriz in batisinda kendisi icin bir turbe fukaha icin medreseler sufilere ait medreseler yaptirdi ve bunlarin imari icin vakiflar bagladi Meshur Kutb ud Din Sirazi Numam Tebrizi Vezir Hoca Resid ed Din Burak Baba Mevlana Celaleddin Rumi nin torunu Ulu Arif Celebi gibi buyuk alim ve mutasavviflara pek cok ihsanlarda bulunmustu H 701 M 1302 yilinda oldu Alevi nufuzu altina giren Mogollar a Misir in Turk asilli Kolemen Memluk hukumdarinin harb ilani Gazan Han in sarayina sizan Siilerin hilafet makamina tekrar Aleviler i getirme tesebbuslerini ogrenen Misir hukumdari Melik un Nasir Sultan Muhammed bin Kalavun H 699 M 1300 tarihinde Mogollar ile kanli bir harbe giristi Halbuki Misir Fatimi halifelerinin yuzyillar boyu ektikleri Siilik tohumlariyla unlenmis bir ulkeydi ve butun bu muhitler mezheben hep Alevi taraftarlarindan olusmaktaydilar Mahmud Gazan Han in kardesi Olcaytu nun Isna aser iyye mezhebine girisi Gazan Han vezir Emir Nevruz un olumunden sonra fazla yasamadi Henuz Islamiyet in nufuzu layikiyle Mogol saraylarina yerlesemeden Olcaytu Ilhanli tahtina oturdu Orta Asya dan batiya dogru durmadan akin eden Ibah iyye Hulul iyye ve Tenasuh akideleri tasiyan bazi garip kiyafetli Batini dervislerinin faaliyetlerinin cok arttigi bu devirde vezir Sad ed Din Kazvini Alevi nin himayesinde bulunan Seyyid Tac ed Din Saveci nin yogun cabalari sonucunda bircok Sii alimi de Mogol hukumdari Olcaytu nun sarayina gelmislerdi Kelam ve felsefe konularina derin ilgi duyan bu hukumdar Horasan dan gelen Hanefi Kelamcilari Vezir Hoca Resid ed Din nin ekibinde yer alan Safii Es arileri ve daha bircok cesitli degisik mezheplere mensup olan Siʿa i Batin iyye alimleri mevcuttu Kadi ul Kudat Hoca Abd ul Melik Safii ile Hanefiyye nin meshurlarindan Sadri Cihan arasinda gecen cok siddetli bir Kelam tartismasi uzerine Gazan in kardesi Olcaytu meshur alimlerden Ibn i Mutahhar el Hilli nin tesirleri ve Seyyid Tac ed Din Saveci nin de telkinleriyle Sia nin Imamiye i Isna aser iyye mezhebini kabul etti H 707 M 1307 Vezir Hoca Resid ed Din ile Tac ed Din Sah arasinda vuku bulan siyasi cekismeler neticesinde Olcaytu nun sarayi zamanla nezahetini yitirmis olmakla beraber burada ilmen ve ahlaken cok bilgili ve kiymetli sahsiyetler de bulunmaktaydi Olcaytu nun Onikiciler mezhebinin yayilmasindaki hizmetleri Seyyid Tac ed Din Saveci nin tavsiyesiyle Olcaytu nun sarayinda iltifatlara bogulan meshur alimlerden Cemal ed Din i Ibn i Mutahhar ul Hilli nin Siʿa nin Imamiye i Isna aser iyye mezhebinin akidelerini savunma amaciyla yazdigi kitaplar o devirde yayinlanmis olan en etkili dini eserler olarak kabul gormekteydi Olcaytu nun Ibn i Mutahhar ul Hilli nin tesirleri altinda kalmasi neticesinde Siiligin Imamiye i Isna aser iyye mezhebi de Ilhanlilar in hakimiyetlerindeki ulkelerde bir hayli guc kazanmisti Olcaytu un Siilige karsi besledigi muhabbet bastirmis oldugu sikkelerin bir yuzune La Ilahe ill Allah Muhammed Resul ul Lah Ali Veliy ul Lah diye yazdirmaga diger tarafina da Imam i Ma suma nin isimlerini hakkettirmege varacak kadar ileri safhalara ulasmisti Olcaytu Muhammed Hudabende nin sarayindaki Batiniler Burak Baba Olcaytu Muhammed Hudabende nin sarayindaki Batiniler arasinda cok onemli bir sahsiyet mezheben Hulman iyye ve i tikaden Ibah iyye ile Hulul iyye den olan Burak Baba Suriye kit asinda ve Halep civarinda oturan Turkmen asiretlerinin arasinda dolasarak halki Siʿa i Batin iyye mezhebine katilmaga davet etmekteydi Aslen Baba Ilyas in halifelerinden Aybek Baba nin muridi olan Burak Baba ve mensuplari Elemut taki Hukumet i Melahide i Batin iyye da ileriydiler Hulman iyye mezhebi geregi guzel cocuklara Tanri diye secde eden Burak Baba Ilhanli saraylarindaki evliyalar icinde en kibari olarak nam salmisti H 705 M 1306 yilinda Sam a gelen bu batini babasi burada meshur sair Sirac ed Din Haccar in siddetli hicviyeleriyle buyuk itibar kaybina ugradi ve nihayetinde kendisine H 706 M 1307 yilinda uygulanan Hadd i Serri cezasinin etkisiyle oldu Mogollar in hezimete ugramalari ve Olcaytu nun Sunniligi kabulu Imamiye Siasi in basina getirilen Cemal ed Din Ibn i Mutahhar in Nehc ul Hak ve Minhac ul Istikame fi Isbat ul Imamiyye gibi eserleri Ilhanli saraylarinda ve bilhassa da Olcaytu nun uzerinde cok derin tesirler olusturmustu Siʿa nin Ilhanlilar in himayesinde kuvvetle Sunnilige yuklendigi bu devirde Birlesik Mogol Hacli ordularini Suriye de dagitan Misir in Turk asilli Kolemen Memluk Sultani Kalavun un oglu Emir Nasr ud Din in yaninda savaslara katilan ve itibarini bir hayli arttiran zamanin en buyuk muctehidi Selefi Seyh ul Islam Takiy ud Din Ibn i Teymiyyet ul Harrani de yayinlamis oldugu eseri Minhac us Sunne ile Siilerin hamlelerine karsi bir mukabelede bulunmaktaydi Mogollar in surekli tecavuzleriyle itibar kaybina ugrayan ve Siilik karsisinda cok guc bir duruma dusen Anadolu Sunniligi bu durumdan endise duyan uc beylerinden Karamanli Nur ed Din Muhammed Bey Tekeli Turkmenleri Reisi ve Antalya Emiri Seyf ed Din Mahmud bin Sarim ed Din Teke ve Kosan Oglu Nur ed Din Altun Bey gibi uc beylerinin gayretleriyle olusturulan buyuk bir ordu ile Konya ve havalisindeki Mogollar in tamamini hezimete ugratmaga ve buradan surmege muvaffak oldu Bu buyuk yenilgi karsisinda son derece sarsilan vezir Sad ed Din Alevi Kazvini de kaderinden oldu Cereyan eden bu hadiseler uzerine Olcaytu da Siiligi terk ederek Sunniligi kabul etmek zorunda kaldi Mogollar in ugradiklari bu agir maglubiyetten sonra butun rafizi alimleri de birer birer Ilhanli saraylarindan ayrilmaga basladilar Imamiye Siasi in Reisi Cemal ed Din Ibn i Mutahhar da Hille ye cekildi Alevi tekkelerin hukumetler uzerindeki itibarlari Imamiyye nin ulularindan addedilen Seyyid Kivam ed Din Mer asi Siiligin en kuvvetli cazibe merkezi olarak hizmet veren ve Horasan kit asinin merkezi konumunda bulunan Amul kentindeki tekkesinden butun Siʿa i Batin iyye hareketlerini denetim altinda tutmaktaydi Bu devirde Horasan Valisi olan Efrasiyab da dervis elbisesi giyerek Seyyid Kivam ed Din Mer asi ye intisap edenler arasinda yer almisti Fakat daha sonra Seyyid Kivam ed Din in yukselen sohreti karsisinda kaygilanan oteki Amul alimleriyle ittifak kurarak neyfedilmek uzere Kivam ed Din i hapsettirdi O gece Efrasiyab in veliahti Seyf ed Din in aniden vefat etmesi halkin Seyyid hakkindaki i tikatlarinin daha da kuvvetlenmesine sebep oldu Halk zindana hucum ederek Seyyid Kivam ed Din i oradan kurtarip baslar uzerinde tasiyarak Rabo koyundeki tekkesine getirdiler H 730 M 1330 tarihinde ise Kivam ed Din nin uzerine Efrasiyab komutasinda hucuma kalkan kuvayi te dibiye de agir bir yenilgiye ugradi Bu musademede Efrasiyab ile birlikte bulunan uc oglu da Seyyid in muridleri tarafindan olduruldu Uc yuz dervisiyle birlikte Mazenderan daglarinin en sarp yerlerine cekilen Seyyid Kivam ed Din Mer asi o yorelerin mutlak hakimi oldu Olcaytu dan sonraki donemde Batinilik hareketleri Nezari ve Kuhistani gibi Siʿa i Batiniye daileri ise Mogollar in aldiklari bu agir yenilgiden hic de muteessir olmayip bilakis olanca gucleriyle Kuhistan ve Kom gibi koyu Batini merkezlerinde faaliyet ve nesriyatlarina olanca gucleriyle devam ettiler Sirazli Kadi ul Kazat Muhabb ed Din Ebu Ibrahim Temimi nin sarfettigi tum cabalara ragmen Faris vilayeti ahalisi Siʿa i Batiniye mezhebine girmislerdi Olcaytu nun vefatindan sonra tahta oturan Ilhanli hukumdari Ebu Said Bahadir Han in sunnileri himaye etmesi neticesi devrin meshur sufilerinden Ala ed Devle Semnani ile Abd ur Razzak Kasi nin zaviyeleri epey alaka ve ehemmiyet gormege baslamisti Maveraunnehir de bir yuzyildan daha uzun suren buhranlarin sebepleri arasinda Sultan Ebu Said Bahadir iktidarinin yetersizligi ve Sii dailerle girismis oldugu mucadeleler basta gelmekteydi Ebu Said Bahadir Han in H 736 M 1336 tarihinde vefati uzerine Hulagu nun erkek evladindan gelen soyu da boylece tamamen kurumus oldu Ebu Said in vefatini muteakip ortaya bazi kucuk devletcikler ortaya cikti Bu yeni Emaretler arasinda en fazla goze carpan iki hukumetten birisi Emir Coban digeri ise Ilkaniyan adini alan Celayirogullari ndan Emir Hasan sulalesiydi Muzafferiler de Serbedarlar da siyasi birer olusum yarattiktan sonra Timur un ortaya cikmasiyla yok olup gittiler Serbedarlar devrinde Alevi Batinilik hareketleri Serbedarlar tarafindan surekli olarak desteklenen ve himaye edilen Sia i Batiniye mezhebi bu sayede yaptigi hamlelerle yeniden hayat bulmaga ugrasmaktaydi Serbedarlar hukumeti Horasan da meshur Ebu Bekir Beyhaki nin de memleketi olan Beyhak kasabasina bagli Siʿa i Batiniye mezhebinin en yaygin oldugu Pastin koyunde dogan Abd ur Razzak adinda bir kisi tarafindan kurulmustu Seyh Cevri nin halifesi Emir Seyyid Izz ed Din Sugundi nin nakibi olan Seyyid Kivam ed Din daha Ilhanlilar devrinde Mazenderan ve Sari yorelerinde siddetli Sii propagandalarini baslatmis bulunmaktaydi Bu devirde Horasan da hic eksik olmayan isyanlarin basinda mutlaka bir seyh ya da Sia i Batiniye tarafindan idare edilmekte olan bir zaviye bulunmaktaydi H 737 M 1337 yilinda Serbedarlar Hukumeti nin kurucusu olan Abd ur Razzak in kardesi Vecd ed Din in de aralarinda yer aldigi cok muhim kuvvetlerle Tus sehrinin uzerine yuruyen Hasan Cevri muridlerinden Dervis Aziz tarafindan Horasan da buyuk bir ihtilal cikartildi Turkistan Belh Tirmiz Herat Haf Khuhistan Kerman Meshed Nisapur gibi buyuk sehirlerin tamami Hasan Cevri muridlerinin denetimi altina alindi Mogollar devrinde cesitli bolgelerde hakim olan mezhepler Bu devrin mezhebi cografyasi hakkinda Hamd ul Lah Mustefi nin verdigi malumata gore Rey Rabin Esk Deyleman Tavas Harfan Hasan Can Eve Rudbad Pesgel Dere Kum Kasan Tefris Zevare Frahan Nihavend Curcan sehirleri hep Sii ydiler Diger taraftan Suhreverd Meraga Huzistan Han kentleri Hanefi olduklari gibi Kazvin Ebher Zencan Save Tarin Gunan Mezdekan Tebruk Ohan Erdebil Ehregilinir Dahharkan Nahcivan Kustapf Siraz Kuvar Pisaver Cebeli Ceylule Dilbend Hosah Errukarzi Isfraz kentleri ahalisi ise mezheben Safii idiler Elemut Batinileri nin en fazla taraftarlari ise Rudbar Save Talkan kasabalarindaydi Hemedan Mu tezile ve ozellikle de Mucessime den olusmakta Siraz Tebriz ve Olcaytu tarafindan yeni kurulan Sultaniye sehrinde ise mezheben her turlu insan bulunmaktaydi Turklerde asiret teskilati Turkler bidayette yirmi dort boya ayrilmislardi Oguzlar hesapsiz asiretlerle Uygurlar yuz yirmi boya Orta Asya dan goc etmege basladiklarinda ise Turkler dort bin boya bolunmuslerdi Oguzlar in bu yirmi dort boy teskilati butun Turk devletlerinin esaslari arasinda daima gorulmektedir Selcuklu Hanedani Eyyubiler Kolemenler Akkoyunlular Harezmsahlar ve Anadolu Turkmenleri de hep ayni teskilati surdurmuslerdir Oguzlarda asiret teskilati Oguzlar kendi asiretlerine Oz adini verirlerdi Her asiret bir Il ile birlesmis ve o ilin bir parcasi olarak kendine yer ayirmis olup asiretin bagimsiz hayati yoktu Il ise tam tesekkul demekti Tatarlar da ise asiret tamamen bagimsizdi Tatar kavmi bircok subelerden olusmaktadir Her asiret kendisine mahsus hususi bir alana sahiptir Cerkesler deki asiret yapisi da Evliya Celebi tarafindan nakledilmektedir Anadolu daki Turk asiretlerinin Siilesmesi Sultan Ebu Said Bahadir Han in H 736 M 1336 tarihinde vefatindan sonra bu Turkler elli iki asirete ayrildilar Her yuz haneye bir bey secilerek Anadolu Selcuklulari tarafindan Bizans sinirlarina yerlestirildiler Malatya Kayseri Sivas Amasya taraflarinda yurt edinen bu kabileler Selcuklular in yikilmasini muteakip ait olduklari mezhepleri sebebi ile ve Siʿa i Batini yye babalarinin da tesvikleri neticesinde daima Iran a tabi olmuslardi Anadolu Selcuklulari ile mezhebi ihtilaf halinde bulunan bu asiretler Ala ed Din i Key Kubad i Evvel ve Giyas ed Din i Key Husrev i Sani gibi hukumdarlarin mutasavviflara karsi gostermis olduklari samimi alakalari gordukce devletle aralarinda olan ihtilafi unutuyorlardi Gelgelelim Babailer Isyani neticesinde devletin suphe ve tereddutlerinden kurtulamayan bu asiretler Uc Beyleri tarafindan yonetilmekte olan vilayetlere dagildilar Sii Turk asiretlerinin Osmanlilar a baglanmasi Selcuklular in yikilmasindan sonra Uc Beyleri ile birlikte bagimsizliklarini ilan eden Osmanlilar in denetimi altindaki bolgelere Siʿa i Batini yye Daileri de yerlesmislerdi Ayni zamanda Iran a tabi olan ve kendilerine tarhedilen vergi yukumluluklerinin altinda siddetle ezilen asiretler Yildirim Bayezid tarafindan taltif edildiler Kadi Burhan ed Din in hakim oldugu memleketleri Yildirim in zaptetmesiyle buralarda yurt edinmis olan butun asiretler de Osmanli Devleti nin yonetimini tanidilar Osmanli Devleti nin kurulus devrinde Sii Batiniligi hareketleri Osmanli Devleti nin kurulus devrinde Osman Gazi nin kayinpederi Seyh Edebali ile Yildirim Bayezid in enistesi Emir Sems ed Din i Buhari tarafindan Kirmasti da meshur Geyikli Baba Antalya Elmali da Abdal Musa ve Eskisehir Karacahisar da Kumral Baba gibi daha bircok Sia i Batin iyye daileri adina zaviyeler yaptirilarak bunlara buyuk vakiflar baglanmisti Kazdagi yamaclarinda yasayan Yurukler in harac rusumlari Emir i Buhari zaviyesine tahsis edilmisti Ikinci Murad in ise her sehirde muakkak bir tekke yaptirdigi ve Ucuncu Murad Han in ise tasavvufi siirleriyle Osmanli Padisahlari arasinda ayricalikli bir mevkiye sahib oldugu bilinmektedir Fatih in ulema ve seyhlere verdigi onemi ise Mevlana Cami ye gonderdigi paralardan ve Maveraunnehre bulundugu ihsanlardan anlasilmaktadir Fatih Hoca UbeydʿAllah i Ahrar in halifelerinden Seyh ul Ilahi Semavi yi de Edremit ten alip Istanbul a getirtmisti Ayrica Sadr ed Din Kunevi nin Cem ul Gayb isimli meshur eserini serhettirmis ve Istanbul Zeyrek yokusunda adina bir de zaviyye insa ettirmisti Vilayetname i Haci Bektas i Veli yyul Horasani ye gore Bati Anadolu nun futuhati Haci Bektas in halifeleri sayesinde gerceklestirimis olup Osman Gazi de Hunkar dan nasip alanlar arasindandir Bektasiligin Osmanli Ordusu na girisi Vilayetname ye gore bunun baslangici Osman Gazi ye elif tacinin bizzat Hunkar tarafindan giydirilmesiyle baslamaktadir H 687 M 1288 yilinda Anadolu Selcuklu Sultani Ucuncu Ala ed Din i Key Kubad Osman Gazi ye Altunbasli Sancak ve tabel gonderdi Osman Gazi nin beline kendi belindeki kilici bizzat Haci Bektas Veli takti Ve onunden sonun gormege Uginden Sugm Gurgele diye dua etti Halbuki Haci Bektas in M 1271 tarihinde vefat ettigi goz onune alinacak olursa bu rivayetin dogrulugu pek zayiftir Bir baska rivayete gore ise Orhan Gazi Yeniceri yi kurduktan sonra Hunkar in Amasya taraflarindaki Suluca Karahoyugu adindaki ikametgahina giderek butun asker hakkinda onun hayir duasini almisti O da elinin birini bu askerlerden birinin basina koyarak Bunlarin ismi yeniceri olsun Cenab i Hakk yuzlerini ak bazularini kuvvetli kilinclarini keskin oklarini muhlik kendilerini daima galip etsin diyerek dua buyurmuslardi Vilayetname ye guvenildigi takdirde Hunkar in cok daha evvel goctugu ve bu rivayetin de gercek olmadigi anlasiliyor O devirlerin fikri urunler acisindan en genis alanini Babai ve Kalenderi zaviyeleriyle birlikte daha birtakim tarikat pirlerinin yuvalari teskil etmekteydi Rum abdallari Horasan pirleri ve Gaziyan i Rum gibi tabirlerin pek siklikla kullanilmakta oldugu eserlerden anlasildigina gore Siʿa i Batiniye hareketlerinin yogunlastigi merkezin basinda muhakkak cenkci ve silahsor kuvvetlerin hazir bulundurulmasiyla ikinci bir Babai katliamina mani olma gayesinin guduldugu anlasilmaktadir Islami cevrelerde Batini harekatini dusmanca karsilayan bir devlet siyasetinin ihtilalleri en cok ordu kuvvetiyle ezdirdigini art arda tecrubelerle ogrenen Siʿa i Batiniye daileri Selcuklu Hanedani nin cokusunden sonra hukumetlerin olusturacagi butun ordu kuvvetlerinde yer almayi kararlastirmisti Osmanli Devleti nin kurulus asamasinda da Batiniler oncelikle askeri kuvvetlerin icerisinde yer almayi ihmal etmediler Orhan Gazi devrinde tekke zihniyeti ile yogurulmus olan Sunni alimlerin iclerinde mutasavvifa nazariyelerini kabul edenler de mevcuttu H 731 M 1331 tarihinde Iznik fethedildiginde oradaki kiliselerden birkaci cami ve medreseye donusturulerek baslarina meshur Kadi Urmevi tilmizlerinden ve Seyh Sadr ed Din Konevi muntesiplerinden seyhi gibi zahir ve batin ilimlerinde birinci olan Davud u Kayseri muderris olarak atandi Halk kendisine batin ilimlerindeki ihtisasindan dolayi buyuk saygi ve sevgi beslemekteydi Sultan Orhan tarafindan yapilan teftisler neticesinde Baba Ilyas Horasani hulefasindan Sultan Hoyugu Vakfi na ait Geyikli Baba Alevi tekkesi padisahin iltifatlarina mazhar olmus ve Padisah tarafindan buraya pek cok hediyeler gonderilmisti Erenler Alevilik tarihinde yer edinmis ustun vasiflara sahip efsanevi ozelliklere haiz bilgelerin evliya ve ulularin tamamini tanimlamak maksadiyla kullanilan isimdir Osmanli Turkleri nin baslattigi fetihlerin en on saflarinda giden geyiklere binerek dusmani urkuten bazen yesil elbiselere burunerek beyaz atlara binen dogaustu guclere sahip olduklarina inanilan bu efsanevi erenlerin aniden dusmanin gozlerine gorunmeleri ve birdenbire hasimlarinin karsilarina dikilmeleri seklinde hikaye edilen ve Batin ul Mezhep Babalar tarafindan surekli olarak anlatilan bu masallar o devrin ilkel zihinlerine birer keramet olarak sunulmaktaydi Bunlari nakleden Batini Babalarin sayilari ise gun gectikce artmaktaydi Bektasiligi Rumeli de nesredenler Rumeli de Bektasiligin nesri Siʿa i Batin iyye hareketlerinin merkezinde yer alan Baba Ilyas Horasani nin Cehariyar adi verilen dort halifesinden biri olan Sari Saltik Baba onculugunde gerceklesmistir Bektasi Babasi Sari Saltik Evliya Celebi ye gore Ahmed Yesevi muridlerinden olan Sari Saltik H 662 M 1264 yilinda bircok muridleriyle birlikte Rumeli ye gecti Dobrica Kirim Moskova Lehistan kit alarini dolastiktan ve oralarda Islamiyet in uzun sure yayilmasina hizmet ettikten sonra Karesi Ogullarindan Isa Bey zamaninda Gelibolu dan Cardak a donduler Kazdagi uzerinde Edremit Korfezi nin dogu ve kuzeydogusuna dogru uzanan silsilesini izleyerek orada oturmakta oal Turkmenler in arasinda uzun yillar ikamet ettiler Vilayetname bu donusun Haci Bektas i ziyaret amaciyla gerceklestirilmis oldugunu nakletmektedir Oysa o tarihte Haci Bektas coktan vefat etmis bulunmaktaydi Rumeli kit asinda Sari Saltik a ait pek cok ziyaretgah bulunmaktadir Bektasi an anesinde muhim bir yeri olan bu Sii babanin Babaeski de de yasamis oldugu ve turbesinin Aya Nikola Kilisesi nin yerinde bulundugu Hristiyanlarca da kabul edilmektedir Haci Bektas in hakkindaki kufr ve ilhada ait cikarilan soylentiler ile onun adini tasiyan Bektasilik Tarikati in i tikadlari arasinda hicbir alakanin bulunmadigini fakat kendisine intisap etmis olan bazi melahidenin yapmis oldugu nesriyatin Haci Bektas in kendisini bizzat tohmet altinda biraktigini Sekayik muellifi Ibn i Hallikan Kenari nakletmektedir Kazdagi nin Tahtaci alemindeki kudsiyeti Kazdagi nin butun Alevi Tahtaci aleminde yasatilan kudsiyeti ile onun Sari Kizi ile Sari Saltik Baba nin sariligi arasindaki benzetmeler goz onune alindiginda ve ozellikle de butun Tahtaci aleminde aynen bir Kabe gibi takdis edilmesi hatirlanacak olundugunda Bati Anadolu nun en mu tena kosesinde yer alan Edremit havzasinin butun Siʿa i Batin iyye mensuplarinca ne kadar yuksek bir oneme haiz oldugu da anlasilmis olur Bektasiligin Anadolu da yayilmasi Haci Bektas halifelerinden Tavvas Usak Sogud Balikesir Edremit e kadar uzanan ve Akdeniz ile baglanti kuran yorelerde guneyde ise Burak Baba gibi daha bircok dailerle birlikte Osman Gazi nin yurdunda Sogut ile Sakarya Nehri kiyilarinda ve yukseklerdeki Turkmen ve Yoruk yaylalarinda dolasan Kumral Baba benzeri bircok Siʿa i Batin iyye daileri Kocaeli bolgesine yerlesen Turkler arasinda Batiniligi yaymaktaydilar Bektasiler in Turk diliyle nesriyati Orhan Gazi devrinde Rumeli feth edilince devletin resmi dilinin Turkce oldugu fermanlarla her tarafa ilan edilmisti Turkcenin acik ve selis ifade sekliyle rubai nefes destan gibi siirlerin cesitli olculerine tevdi edilerek ozellikle kosma deyis semai usulunde soylenen siirlerin baglama saz bozuk ve kopuzlarla terennum edilen sekilleri Turk ruhunun milli benligine o kadar uyum sagladi ki sehir ulemasinin agdali dilinden hicbir sey anlamayan Turkmenler bunlara karsi hic ilgi duymamaktaydilar Bu firsati iyi degerlendiren Key alu Baba Abdal Musa Tuglu Baba Baba Ilyas Horasani Baba Ishak Kefersudi ve Ebu l Vefa i Harezmi gibi tekkelere mensup olan karisik akide sahibi Batin ul Mezhep Babalar ve Siʿa i Batin iyye Daileri Anadolu nun dort bir tarafina Batin iyye Mezhebi ilkeleri dogrultusunda faaliyet gosteren zaviyeler acmaga baslamislardi Osmanlilar uzerindeki Bektasi etkisi Orhan Gazi nin culusuna kadar gecen sure zarfinda kendilerini mutasavvif olarak tanitmis olan bazi babalarin nufuzlari bunlarin Osmanli Devleti tarafindan rehberlikleri kabul edilecek derecede artmisti Osman Gazi ye elifli tac giydirdigi rivayet edilen Haci Bektas ile Orhan Gazi nin kardesi Ala ed Din Pasa nin Seyh Edebali hankahina mensup birer dervis olmalari bu etkinin ne kadar kuvvetli oldugunun bir delilidir Bu siddetli tesirler neticesinde Osmanli ulkelerinde Bektasilik Melamilik Hurufilik gibi Siʿa i iyye subeleri kolayca yayilmaktaydi Orhan Gazi tarafindan bir veli olarak benimsenen Key alu Baba Bursa nin fethinde bulundu Halbuki Osmanli Devleti kuruldugu ilk gunden itibaren Sunni bir devlet yapisina sahipti Buna ragmen Hoylu Tokatli Burak Baba nin Osmanlilar daki benzeri olan bu Sii dervisin Keremyan Emiri ile Turgut Alp in seyhi oldugu bilinmektedir Orhan Gazi nin Inegol ilcesini Key alu Baba ya dirlik olarak tahsis ettigi ve vefatindan sonra da mezarinin uzerine buyuk bir turbe insa ettirdigini Sekayik kaydetmektedir Siʿa i Batin iyye tekkelerinin teftisi Selcuklular in sarayinda mevki sahibi olan Baba Merendi adindaki Azeri bir Sii dervisi Sultan Ala ed Din i kendine baglamis ve daha sonra da Sulucahoyuk e yerleserek Kirsehir hakimi Nur ed Din Bey i kendi nufuzu altina almayi basarmisti Bu devirde Haci Bektas Veli hankahinin kuruldugu yerde daha bircok Siʿa i Batin iyye akideleri yaymakta olan ve Turk asiretleri arasinda faaliyetlerde bulunan dailerin sayisi da epeyce artmisti Bunun uzerine Baba Ilyas bendeganindan olan Hind ve Cin den gelmis bazi arif gecinen Siʿa i Batin iyye Babalari nin hallerini denetlemek uzere memurlar atanmisti Kendilerine kisvetlerinin asli ve bid atlerinin fasli sual edildikten sonra cevap vermekten aciz olan torlaklarin ciraglari sondurulmustu Baba Ilyas Horasani hulefasindan Geyikli Baba ya Inegol mirlivasi ve timar sahiplerinden Turgut Alp murid oldugundan dolayi lehine vermis oldugu sehadeti neticesinde Geyikli Baba Sultan Orhan in iltifatlarina mazhar olmustu Sultan Hoyugu Vakfi na ait olan bir cuz un kenarinda Geyikli Baba ya vakfedilen emlak arazisine padisahin gonderdigi hediyeler arasinda iki kup raki bulundugu da tespit edilmisti Anadolu daki Turkmen asiretlerinin Rumeli ye nakledilmeleri Orhan Gazi ve Murad Hudavendigar Han devirlerinde Osmanli Devleti sinirlari icerisinde yurt tutan ve Mogol istilalarina rast gelen zamanlarda dahi Osmanli ulkesindeki varliklarindan suphe edilmeyen Keremyanli Afsarli Cavdirli Samagarli Varsak Ulus Beremyali asiretlerinin Osmanli Hukumeti kararlarina sikca muhalefet etme boyun egmeme kendi baslarina buyruk yasam tarzlariyla bazi gaileler cikarmakta olduklari ve tam bir bagimsizlik havasiyla hareket etme aliskanliklarinin arttigi bir devirde Sultan Celebi Mehmed Han in Kilis civarindan gecerken rastladigi cogunlugu Salur ve Cavdir asiretleri mensuplarindan mutesekkil ve kendilerine Mogol Bekayasi adi da verilen yirmi bin cadir ahalisinden olusan konar gocer bir topluluk Rumeli ye gecirilerek Filibe yakinlarinda Tatar Pazarcigi havalisinde iskan edilmislerdi Ikinci Murad Han devrinde de Ragusa Cumhuriyeti ile varilan uzlasma uzerine Sadr azam Halil Pasa nin aldigi altmis bin esir de Anadolu ya nakledilmek suretiyle bu Turkmen asiretleriyle mubadeleye tabi tutulmuslardi Batini babalarinin telkinleriyle asilanmis olan bu kabileler ileride Rumeli Siʿa i Batin iyyesi tarafindan temsil edilecek olan bircok tarikatin olusumuna vesile oldular Timur Imparatorlugunda Sii Batini hareketleri Sultan Ebu Said Bahadir Han in iktidardaki yeteneksizliginden kaynaklanan huzursuzluklar ve Ilhanlilar a tabi ulkelerde ortaya cikan siyasi calkantilarin sebepleri arasinda Sii dailerin cok onemli rolleri mevcuttu Sunni Timur hukumetinin olusumu Hukumet i Gurgan iyye nin kurucusu olan Timur un tarih sahnesinde yer almasiyla Maveraunnehre kurdugu bu hukumet altinci ve sekizinci hicri asirlar arasinda resmi himayeler altinda rahatlikla hareket etmekte olan Siʿa i Batin iyye dailerinin faaliyetlerine cok agir bir darbe indirmis ve sunniligi desteklemistir Timur un tasavvufi egilimleri Timur hukumetinin Sunni olmasina ragmen imparatorluk cografyasi uzun yillar Siiligin etki alaninda kalmistir Timur un kendisi de tasavvufi egilimlere ilgi duymaktaydi Semerkant seyhlerinden Seyh Uryan ve Seyh Zekeriyya adindaki zatlarin ayaklarina kadar gidip onlardan himmet talebinde bulunmustu Hatta buyuk Tataristan hani Toktamis Timur a saldirdiginda Timur yaninda bulunan sadattan Imam Berke nin duasini aldiktan sonra hucuma gecmis ve Tataristan i fethetmisti Bu arada Ermenistan Krali Gorkin i de sulha baglayarak H 806 M 1404 yilinda Karabag a dondu Timur un oglu Mirza Mehmed Sultan in Anadolu da vefat etmesi uzerine taziyete gelen Imam Berke nin de kisa bir sure sonra olumu uzerine Timur derin bir kedere boguldu Iki sene sonra Cin uzerine baslattigi buyuk seferde Seyhun nehrini gecerek Cin sinirina yaklastigi ve Otrar a vardigi anda H 807 M 1405 yilinda oldu Mumyalanan cesedi Semerkand da Imam Berke icin yaptirmis oldugu turbeye defnolundu Fatih ve Yavuz daki benzer tasavvufi i tikatlar Sadatta manevi mevkilerinin yuksek olduguna inanilan sohret sahibi zevata saygi gosterilmesi ve hayir dualarinin alinmasi o devirlerde yasayan hukumdarlarin cogunda hakim bir i tikaddi Fatih in Istanbul seferinde Haci Bayram Veli halifelerinden Ak Sems ed Din e gosterdigi hurmet ve iltifat tum ayrintilariyla tarih kitaplarinda bahsedilmektedir Hatta Yavuz Sultan Selim Misir seferine giderken Sam da Camii Emevi de inziva yasantisi surduren Seyh Muhammed Bedahsi yi Kadiasker Ca fer Celebi ile birlikte ziyaret ederek himmet dualarini niyaz etmislerdi Timur da Hanedan i Aleviyye sevgisi Bilumum tarikat mensuplarinda mevcud olan Alevilik duygusu Timur da da tum kuvvetiyle yasiyordu Haleb e geldiginde huzuruna giren alimlere Ali ve Muaviye den hangisinin hakli olduguna dair bazi sorular yoneltmisti Sam i fethettiginde aralarinda muverrih Ibni Haldun un da bulundugu butun alimler kendini istikbal ettiler Timur ahaliye karsi cok hasin davranmisti Samlilar Al i Muhammed e ve Ali ye zulmeden Emevi halifelerinin tarafini tuttuklarindan dolayi bugun Hakk Teala onlarin o vakit islemis olduklari cinayetlerini cezalandiriyor demisti Tuzukat in cok onemli bir faslinda Ali bin Eba Talib Merkedi nin bulundugu havaliye cok itina ederdim Kerbela ve Bagdat taraflarini Imam Huseyin Abd ul Kadir i Geylani Imam i A zam Ebu Hanife ve diger din adamlarinin hatiri icin cok severdim Sari arazisinin ve diger bazi sehirlerin varidati Imam Musa el Kazim Imam Muhammed Naki Salman i Farisi mezarlarina mahsustur Tus havalisi varidati Imam Ali er Riza mezarina aitti diyor Timur un Batinilige karsi hasmiyane tavri ve Batiniler aleyhine uyguladigi sert onlemler Timur un Hanedan i Ehl i Beyt e karsi besledigi derin muhabbetlerini ifade eden hareketleri yine de Sunniligin sinirlarinin disina cikmiyordu Bunun bir neticesi olarak Mazenderan vilayetindeki Siʿa i Batin iyye hareketlerini sevk ve idare eden Seyyid Kivam ed Din Mer asi nin Ogullari H 794 M 1392 yilinda Timur tarafindan tardedildiler Siʿa i Batin iyye mensuplarinin sigindiklari tum kaleler tahrip edilerek bilumum dervisleri Harezm ve Taskent e surulduler Mahan Amul ve Sari yorelerinde ele gecirilen Batiniler de i dam edildiler Bir sene sonra da Isfahan civarindaki Siʿa i Batin iyye taraftarlari ayni cezalara carptirildilar Timur un Anadolu daki Sii Turk asiretlerini Turan a tehciri Timur un Ankara Savasi nda Osmanli Ordusu nu maglup etmesi neticesi buralara iskan edilmis olanTurk asiretleri Timur un oglu Mirza Cihan Muhammed ve umeradan Seyh Nur ed Din tarafindan kusatildilar Timur Sizi asil vataniniz olan Turan a geri goturecegim dedi Mihan Hicreti esnasinda Ca ber Kalesi nde Kayi Han lilarla beraber Yurger Koson Kis Timur Varsak Kara Isa Arez Gunduz adindaki Ertugrul Bey den ayrilmis olan asiret beyleri Cukurova da yurt edinmislerdi Selcuklular in ilk Anadolu istilalariyla yuruyen ve iki yuz seneden daha uzun bir suredir buralarda yasamakta olan Varsak Ulus Ibramyiali Kilaz ve Kubas gibi daha bircok kabileler buyuk telasa kapildilar Iclerinde Timur un bu onerisini kabul etmeyen asiretler cebren Turan a goc etmeye zorlandilar Bu tehcirden kacmaya muvaffak olanalar ise Uc Anadolu ya dogru ilerlediler Timur Kutahya dan otagini Gurcistan a tasiyana dek de yerlerini hic degistirmediler Timur un tehcire tabi tuttugu Alevi asiretlerin yurtlarina geri donmeleri H 807 M 1405 yilinda Timur un vefat etmesi uzerine Turkistan a nakledilmis olan Aleviler de Harezm e geldiler Iki yildan daha uzun bir sure bu muhitlerde kaldiktan sonra ise done dolasa Osmanli topraklarina geri geldiler Oralarda konup gocleri enasinda binbir turlu degisik akidelerin etkisi altinda kaldilar Selcuklular devrinden beri suregelen Siilik telkinlerinin tesirleriyle puruzlesmis olan akideleri Harezm ulkesinde kaldiklari zaman zarfi icinde tamamiyla bu mezhebin nufuzu altina girmeleriyle en son halini aldi Dokuzuncu Hicri asirda Harezm den Anadolu ya geri donen bu asiretlerin yerlestikleri muhitlerde Siʿa i Batin iyye Babalari bir hayli nufuza sahip bulunuyorlardi Timur un irtihalinden sonraki donemde Siʿa i Batin iyye hareketleri Dokuzuncu hicri asirda bircok Siʿa i Batin iyye mensuplari Isfahan ve havalisinde olanca gucleriyle faaliyetlerini surdurmektelerdi Anadolu nun aldigi siyasi manzaralar nedeniyle Siiler en ziyade mesailerini Anadolu daki Turk asiretlerinin arasinda devam ettirmekteydiler Bazi Babai Dervisleri bu akideleri yaymak maksadiyla Turk boylari arasinda dolasmaga devam etmektelerdi Bilhassa halkin sade siirler karsisinda gosterdigi heyecanli egilimlerden guc alan Babailer bu cephenin gelistirilmesine titizlikle ozen gosterdiler Seyh Kuceci Tebrizi gibi tasavvufa burunen sairler ve Baba Kemal Hucendi nin manevi destekleriyle guclenen Siiler Seyh Safi ud Din i Erdebili nin de buyuk nufuzunu arkalarina alarak Anadolu nun dort bir yanini kusatmayi basardilar Siiligin resmi devlet mezhebi haline donusmesi On dorduncu asirda Ali bin Sehab ed Din i Hemdani ve Lutf ul Lah Nisaburi ile Hurufiligin kurucusu olan Fadl ul Lah Ester Abadi Anadolu da Rafiziligin yayilmasinda en etkin rolu oynayan sahsiyetlerin basinda gelmektelerdi Sunni Timur Hukumeti nin varisi olan Sahruh uygulamaya koydugu en siddetli tedbirlere ragmen bu cereyanin onunu almakta bir basari saglayamiyordu Sonunda H 857 M 1453 yilinda Iran daki dini hakimiyet bilumum Siʿa mezheplerinin ustunlugu altina girdi Safev iyye Tarikati piri ve ayni zamanda Seyh Hamid Hamid ud Din i Aksarayi nin de mursidi olan Hoca Ala ed Din i Ali nin devrinde Batinilik Safev iyye tarikatinin bunyesine girdi Bunun oglu olan Seyh Sah namiyla unlenen Seyh Ibrahim zamaninda ise Safevi Tarikati nin mali yapisi epey guclenmisti Sii Karakoyunlu hukumdari Cihan Sah in tehditleri neticesinde Ibrahim in oglu Seyh Cuneyd devrinde Karakoyunlular in himayesi altina giren tarikat bu yonetimin idaresi altinda iken Siʿa nin Imamiye i Isna aser iyye Onikicilik mezhebini resmen kabul etmek zorunda kaldi Bilhassa Keyumers in girisimleri neticesinde Rustemvarlar in hakimiyetleri altinda bulunan bolgelerde Siilik tam manasiyla resmiyyet kazandi Siilik propagandasinin Anadolu da Alevilik uzerinde yarattigi etkiler Seyyid Kasim Envar in nesriyat alaninda yuruttugu kuvvetli Siilik propagandalari ve butun muridleri araciligiyla gerceklestirdigi siddetli etkiler Sunni Hukumet i Gurganiye yi cok guc durumlara dusurmustu Sahruh a suikasd tertiplemis olan Ahmed Lur ile Fadl ul Lah Ester Abadi nin hemsirezadesi olan Hoca Adud ed Din de Seyyid Kasim Envar in muridlerindendi Siilikten ortaya cikan yeni mezhepler arasinda bulunan Hurufilik te yine bu ekibin yogun gayretleri sayesinde zuhur etmisti Seyyid Ni met ul Lah Gurgani Sah Ni met ul Lah i Veli ile Seyyid Ali Hemedani muridleri bilhassa Iran ve Azerbaycan yolu uzerinden bu akideleri etrafa yayarak Anadolu ya gelmekteydiler Seyyid Ali Hemedani nin Kutb ud Din Haydar hakkindaki medhiyelerinin dillerde dolastigi bu devirde Anadolu ya goc eden Seyyid Kasim Envar in muridleri Anadolu da halktan hem ragbet gormekte hem de teveccuh ve iltifatlara mazhar olmaktaydilar Sii Batiniligi nin gunumuzde faaliyetlerini surdurdugu yerler Ilk defa Siʿiligin icerisinden birer birer ortaya cikan onca degisik i tikadlarin siyasi birtakim egilimlerle beslenerek barindirdiklari bircok ozellikleri nedeniyle de biribirlerinden farklilasmis gibi gorunen bu mezheplerin sonunda donup dolasarak cesitli vecheler gostermek suretiyle ayni amac ve fikirler semsiyesi altinda birlestikleri anlasilmaktadir Bu mezhepler icerisinde ilim ve fikir sahasina ait olanlari Kelam Tarihi tarafindan kayit altina alinmis bulunmaktadir Gunumuzde Fatimiler in zuhurundan hemen sonra hem Islam hem de ecnebi ulkelere yayilarak her tarafa kol budak salan ayni Batinilik Teskilati nin parcalarini olusturan gizli bir cephe tasiyarak Islam i tikatlari arasinda yasamlarini hala cesitli yorelerde farkli isimler altinda idame ettiren ve Batiniler Siʿa i Batin iyye adi altinda siniflandirilan bilumum mezhepler Hindistan Afganistan Iran Turkistan Arabistan Yemen Irak Suriye ve Anadolu da yasamaktadirlar Bugun Turkiye Cumhuriyeti hudutlarindan surulerek disariya cikarilmis olan gizli tarikat ve mezheplerin uyeleri diger ulkelere yerlesmislerdir Ornegin Haci Bektas Ocagi Canlari Arnavutluga goc ettikleri gibi diger gizli cemiyetlerin tamami da lagv edilmis ve faaliyetten men edilmislerdir Ayrica bakinizHashasiyye Sabbahiyye Hasan Sabbah Alamut Kalesi Ismaililik Karmatilik Durzilik Nusayrilik Alevilik Mazdekcilik Ezoterizm Gnostisizm Ibahilik Hurufilik SufilikKaynakca Encyclopedia Iranica DAWR 1 16 Nisan 2014 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 16 Nisan 2014 a b Oz Mustafa Mezhepler Tarihi ve Terimleri Sozlugu Ensar Yayincilik Istanbul 2011 Muhammed bin Isma il bin Ca fer in egitmeni olan kisinin adidir Daha sonra olusan Batinilik Mezhebi nin i tikadi ilkelerini tespit etmistir Ozturk Yasar Nuri En el Hak Isyani Hallac i Mansur Daragacinda Mirac Cilt 1 Sayfa 61 Yeni Boyut 2011 Batiniligin kurucusu olan Muhammed bin Isma il in gizli kod adi olan bu isim ayni zamanda pek cok kisi icin de kullanilmistir Balcioglu Tahir Harimi Turk Tarihinde Mezhep Cereyanlari Tasavvufun Siilikle munasebeti Sayfa 268 Ahmet Said Baskisi 1940 Tefsir i Kessaf Cilt 1 Sayfa 1361 Abdulkerim Sehristani Kitab ul Milel ve n Nihal Brown Iran Edebiyat Tarihi Manicheisme Eski Mazdeist Babil ve Hristiyan i tikatlarini birlestiren dualist bir mezhep Abdulkerim Sehristani Milel u Nihal Ali Ilahileri anlatirken gogun gurlemesinin Ali bin Ebu Talib in sesi yildirimlarinsa onun kamcisi olduguna inanildigini nakletmektedir Ali de uluhiyet bulundugunu iddia eden delillerden biri de onun Hayber Kalesi nin kapilarini kimsenin yardimi olmadan koparip atmasidir Resehat i Ayn ul Hayat ʿAbd Allah ibn i Seba tarafindan kurulan bir baska ghulat firkanin i tikadi icinde ise Ali nin tam uluhiyetiyle beraber Sehristani nin nakillerinden baska gogun gurledigi anda bunlarin Ve Aleyk us Selam Ya Eyyuh el Emir dedikleri de kaydedilmektedir Ali nin tam uluhiyeti cesitli bicimlerde butun Siʿa kollarinda mevcuttur Profesor Serafeddin Yaltkaya Muhammed bin Kerram Mulga Ilahiyat Fakultesi Mecmuasi Kerramilik Mezhebi nin kurucusu olan Muhammed bin Kerram H 190 M 806 yilinda Sicistan daki Rezenc sehrinde dogmustur Nisabur ve Belh sehirlerinde tahsil gordu Butun malini satarak Fakirlik meslegini icra etti H 230 M 845 yilinda Mekke ye geldi ve bes yil orada kaldi Sirtinda bir post basinda keceden bir kullah oldugu halde muritleriyle birlikte dolasarak kendi mezhebini yaymaga calisiyordu Basina toplanan kirk bin muridiyle birlikte Herat tan kovuldu Yirmi sene kadar Kudus te oturdu ve orada oldu Murcie ile Mucessime den olup Allah i cisim olarak i tikat eder kat iyen te vili kabul etmezdi Sahaif ul Ahbar Cilt 2 Sayfa 391 Hayrullah Efendi Hayrullah Efendi Tarihi Cilt 1 Sayfa 422 Balcioglu Tahir Harimi Turk tarihinde mezhep cereyanlari Yedinci ve Sekizinci Hicret asirlarinda Anadolu da Siilik Sayfa 161 Ahmet Said Baskisi 1940 Balcioglu Tahir Harimi Turk tarihinde mezhep cereyanlari Sia i Batin iyye nin Mogol ve Turk asiretleri arasindaki telkinleri Sayfa 87 Ahmet Said Baskisi 1940 Vilayetname i Haci Bektas i Veli yyul Horasani Ibn i Bibi Huseyin Husamettin Efendi Amas ya Tarihi Cilt 2 Sayfa 359 Hayrullah Efendi Hayrullah Efendi Tarihi Cilt 1 Sayfa 29 Fuad Koprulu Turk Edebiyatinda Ilk Mutasavviflar Sayfa 75 Kutb ud Din Haydar in vefat tarihinin M 1222 Haci Bektas in ise dogum tarihinin M 1209 oldugu goz onune alinacak olunursa Kutb ud Din Haydar in vefatinda Haci Bektas henuz on uc yasindaydi Daha evvel muridi olmasi halinde bu rivayetin mumkun aksi takdirde ise zayif oldugu asikardir a b Ibn i Hallikan Kenari Sekayik Balcioglu Tahir Harimi Mezhep cereyanlari Haci Bektas 36 bin halife yetistirdi Sayfa 184 Ahmed Said tab i Hilmi Ziya nesriyati 1940 Vilayetname i Haci Bektas i Veli yyul Horasani Hacim Sultan Vilayetnamesi Muradja d Ohosson Mogol Tarihi Cilt 1 Mustafa Rahmi tercumesi Tarih i Vassaf Namik Kemal Emir Nevruz Tezkere i Devlet Sah Semerkandi Sayfa 213 Bahri Abad da oturan Necmuddin Kubra halifelerinden Sad ed Din Hamevi nin oglu meshur Sadr ed Din Ibrahim Gazan in sarayina davet edildi Mahmud Gazan Han bu alimin huzurunda Musluman olarak tasavvufa intisap etti Habib us Siyer Cilt 3 Sayfa 125 Diger bir yazar bu sahsin Sadr ed Din Ibrahim degil de Seyh Nur ed Din Keyli halifelerinden Hoca Sad ed Din Kutlu Halid Kazvini oldugunu ve ayni zamanda Gazan in yalniz kendisi degil de butun ordusu ve maiyetiyle birlikte Islama girdigini nakletmektedir Tarih i Vassaf Cilt 3 Sayfa 382 Anadolu Selcuklular devrinde un yapmis hikmet ve felsefe alimlerindendi Muin ed Din Pervane nin Kayseri deki medresesinde muderrislik yapti Tezkire i Devlet Sah Sa di Sirazi ile aralarinda bazi latifeler gecmistir H 713 M 1314 yilinda vefat ederek Tebriz de yaptirdigi hankahina defnedilmistir Leclerc Historie de la medecine arabe 133 Meshur Cami ut Tevarih yazaridir Doktorluk ile Ilhanli sarayina giren bir alimdi Elli yil Ilhanlilar a vezirlik yapti Gazan Han ve Olcaytu devirlerinde cok buyuk kutuphaneler yaptirdi Butun servetini ilim muesseselerine harcadi H 718 M 1318 yilinda katledildi Ikd ul Cumman Basilmamis olan bu eser yirmi uc ciltten mutesekkil olup hepsi Veliy ud Din Efendi Kutuphanesi nde mevcuttur Durer ul Kamine Hilmi Ziya Mihrap Cilt 2 Sayfa 441 Burak Baba Risaleleri Mulga Unkapani Dergahindaki Kutuphane Istanbul H 853 Farsca Mihrap mecmuasindaki tek nusha Eflaki Celaleddin Rumi nin oglu Sultan Veled in ilk uc evladindan tek hayatta kalanidir H 719 yilinda 49 yasinda olmustur Gazan Han Irak Acem seyahatinde kendisini ziyaret etmistir Secere i Evsal i Turkiye Sayfa 170 Riza Nur baskisi Istanbul Encyclopedia Iranica ḤELLI ḤASAN B YUSOF B MOṬAHHAR 17 Mayis 2014 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 15 Nisan 2014 Giyas ed Din Handmir Habib us Siyer Nur u Osmaniye Kutuphanesindeki Farsca yazma nusha Ebu l Kasim Abd Allah Kasani Olcaytu Tarihi Ayasofya Kutuphanesindeki yazma nusha Kesf uz Zunnun Cilt 2 Sayfa 352 Ibn i Mutahhar ul Hilli H 726 M 1326 yilinda olmustur Eserleri hakkinda Kesf uz Zunnun da ayrintili malumat mevcuttur Habib us Siyer de anlatildigina gore Olcaytu nun Imamiye i Isna aser iyye mezhebini kabulu Ibn i Mutahhar ul Hilli nin te sirleriyledir Tuhfe i Isna aser iyye ise aksine Seyyid Tac ed Din Saveci nin de telkinleri neticesinde gerceklestigini yazmaktadir Ravzat us Safa Cilt 5 Sayfa 169 Sibt i Ibn i Cezvi Mir at uz Zaman Koprulu Mehmet Pasa Kutuphanesi ndeki yazma nusha Habib us Siyer Cilt 3 Sayfa 112 Hayrullah Efendi Hayrullah Efendi Tarihi Cilt 3 Sayfa 15 Huseyin Husamettin Efendi Amas ya Tarihi Cilt 2 Sayfa 469 Hayrullah Efendi Hayrullah Efendi Tarihi Cilt 4 Sayfa 22 Seyyid Zahir ed Din in Taberistan tarihinden naklen Tezkire i Devlet Sah Sayfa 64 Tabakat i Supki Kutuphane i Umumi yazma nusha No 956 Mevlana Cami Nefeat ul Uns Hafiz Ebru Zubdet ut Tevarih Duvel il Islamiyye Ingilizceden tercume eden Halil Edhem Sayfa 356 Sahaif ul Ihbar Cilt 3 Sayfa 16 Ravzat ul Saffac Cilt 5 Sayfa 243 Nuzhet ul Kulub Mahmud Kasgari Divan i Lugat it Turk Bahadir Han Secere i Evsal i Turk Fazl ul Lah Residi Cami ut Tevarih Tahir Harimi Tarihte Edremit Sehri Turk Asiretleri Seraf ed Din i Yezdi Zafer Name Ibn i Hacer Durer ul Kamine Aziz bin Ardesir Ester Abadi Bezm Rezm Edremit kazasinin Mulga Mehakimi Ser iyye Sicilleri a b Tahir Harimi Tarihte Edremit Sehri Vilayetname i Haci Bektas i Veli yyul Horasani Mevlana Cami Nefahat ul Uns Siret Celal ed Din i Menkuberni Necip Asim Turk Tarihi Ahmet Rasim Resimli ve Haritali Osmanli Tarihi Cilt 1 Sayfa 53 a b Hayrullah Efendi Hayrullah Efendi Tarihi Cilt 3 Sayfa 80 Balcioglu Tahir Harimi Mezhep Cereyanlari Osmanli Imparatorlugu devrinde Siiligin tahrikati ile cikan isyan ve ihtilaller Tekkenin sactigi keramet propagandalari Sayfa 210 Ahmet Sait Tab i 1940 Hayrullah Efendi Hayrullah Efendi Tarihi Cilt 2 Sayfa 36 Hayrullah Efendi Hayrullah Efendi Tarihi Cilt 2 Sayfa 95 Balcioglu Tahir Harimi Mezhep Cereyanlari Anadolu Siiliginin cok muhim iki cephesi Osmanlilar uzerinde Bektasi nufuzu Sayfa 187 Ahmed Said tab i Hilmi Ziya nesriyati 1940 Ibn i Hallikan Kenari Sekayik Cilt 1 Sayfa 74 Ak Sems ed Din Vilayetnamesi Ozturk Yasar Nuri Imam i A zam Savunmasi Sehid bir onder icin Apolocya Sarap disindaki ickilerin sarhos olmayacak kadar icilmesine cevaz verdi Sahife 123 Inkilap Istanbul 2010 Huseyin Husamettin Efendi Amas ya Tarihi Kirmasti da Geyikli Baba adina yapilan zaviyenin vakfiyesine ait olan bir cuz un kenarina dusulmus olan notta padisahin vakfa yolladigi hediyelerin arasinda iki kup te rakinin kaydettirildigi goruldu Hayrullah Efendi Hayrullah Efendi Tarihi Cilt 7 Sayfa 82 Hafiz Ebru Zubbet ut Tevarih Timur Tuzukat Tac ut Tevarih Ibn i Arab Sah Acaib ul Makdur Ibn i Sahne Ravzat ul Menazir Emiri Kutuphanesindeki yazma nusha No 2311 Tuzukat i Timur Muneccim Basi Cilt 3 Sayfa 314 Ravzat us Safa Cilt 6 Sayfa 99 Tezkere i Devlet Sah Sayfa 31 Atesgede Sayfa 346 Ravzat us Safa Ravzat us Safa Cilt 6 Sayfa 324 Balcioglu Tahir Harimi Nakli Ilimler Tarihi Kelam Tarihi