Bu maddenin konusunda kuşkular bulunmaktadır.Kasım 2021) () ( |
Bu maddenin veya bölümün , doğrulanamaz veya yoruma dayalı ifadeler içerdiği düşünülmektedir. Lütfen iddiaları ederek ve yeni geliştirin. Özgün araştırmadan oluşmuş ifadeler kaldırılabilir. Ayrıntılar maddenin bulunabilir. |
Bu maddedeki bazı bölümler altında bulunan anlaşılması zor eski Türkçe kısımların ya da bir kısmının Türkçeye çevrilmesi gerekmektedir. Bu sayfanın tamamı ya da bir kısmı Türkçe dışındaki bir dilde yazılmıştır. Madde, alakalı dilin okuyucuları için oluşturulmuşsa o dildeki Vikipedi'ye aktarılmalıdır. İlgili değişiklikler gerçekleşmezse maddenin tamamının ya da çevrilmemiş kısımların silinmesi sözkonusu olabilecektir. İlgili çalışmayı yapmak üzere |
Bektâşîlik, adını 13. yüzyıl Anadolu'sunun İslâmlaştırılması sürecinde etkin faaliyet gösteren ve Hoca Ahmed Yesevî'nin öğretilerinin Anadolu'daki uygulayıcısı konumunda olan Hacı Bektaş-ı Veli'den alan, daha sonra ise 14. ilâ 15. yüzyıllarda Azerbaycan ve Anadolu'da yaygınlaşan Hurûfilik akımının etkisiyle ibahilik, teslis (üçleme), tenasüh ve hulul anlayışlarının da bünyesine katılmasıyla 16. yüzyılın başlarında Balım Sultan tarafından kurumsallaştırılan, On İki İmam esasına yönelik sufi/tasavvufî (tarikat).
1930 yilina kadar Hacı Bektaş-ı Veli Türbesinde olan Bektaşi Dergahı, Atatürk'ün tekke ve zaviyeleri kapatması sonrasında Tirana'da bulunan 'ne taşınmıştır. Dergah Dede'si Baba Mondi'dir.
Bektâşî Tarikatı
Türkiye’de Alevilik denildiğinde ilk akla gelen isim Bektâşîliktir. Bektâşîlik, aslında Hacı Bektaş-ı Veli tarafından kurulduğuna inanılan bir İslâmî tarikattır. Bu tarikat mensupları (el alarak ya da diğer bir deyişle nasip alarak bu örgütlenmeye katılan kişiler) ise Bektâşî olarak adlandırılırlar. Ancak Ali ve Ehl-i Beyt sevgisi, tevella (Ehl-i Beyt’i sevenleri sevme) ve teberra (Ehl-i Beyt’i sevmeyenleri sevmeme) gibi Alevîliğin temel esaslarına bağlı oluşları dolayısıyla Bektâşîliğe Alevilik de denilebilir. Anadolu, Azerbaycan, Balkanlar ve İran'daki tüm (Alevî tarikat) mensupları On İki İmam inancına bağlıdır. Başlangıcından günümüze kadar kökenleri Horasan Melametîliğine dayanan bu tarikatlar, tarihî gelişim süreci içerisinde Vefâ'îyye/Bâbâ'îyye (Baba İlyas/Baba İshak), Yesevîlik/Âhilik, Kalenderîlik/ Rufâîlik/Gâlibîlik, Saltuk'îyye/Barak’îyyûn, Hurûfîlik/Bektâşîlik, Nîmetullahîlik/Nûrbakşîlik, Şahkulu Baba/Zünnun'îyye, Çelebî'yye/Celâl'îyye, Gül Baba/Dedebabalık (Bektâşî Babagan) ve Alicilik/Harabatîlik olarak sıralanabilir.
Müntesipleri
Türkiye’de her Bektâşî Alevî olduğu hâlde her Alevî, Hacı Bektaş-ı Velî’yi "Horasan Ereni" sayıp hürmet etmesine rağmen Bektâşî değildir. Bu yüzden Köy Bektâşîsi, Kent Bektâşîsi ayrımı yapılmaktadır. Köy Bektâşîlerine Alevî denildiği hâlde Şehir Bektâşîlerine Bektâşî denilir. Bektâşîlikle ilgili çalışması bulunan Abdülkadir Sezgin’e göre Alevî kelimesi ile Bektâşî kelimesi arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Her iki grup da Hacı Bektaş-ı Velî’yi sevip saymalarına rağmen Aleviler Hacı Bektaş Dergâhı’na değil, Peygamber Muhammed'in soyundan geldiğine inanılan Alevî ocaklarına bağlıdırlar. Aslında Bektâşîlik bir tarikat olduğundan bu tarikatın yollarına uyan herkes Bektâşî olabilir.
Günümüzdeki temel öğretisi
Bektâşîlik, Hümanist esaslı bir öğretidir. Öğretinin odağında "insan" vardır. Amacı, İnsan-ı kâmil olarak tanımlanan olgun, yetkin insana ulaşmaktır. Bu ise belirli bir eğitim sürecini gerekli kılar. Hacı Bektaş-ı Velî’nin Türk dünyasının felsefesine çok büyük katkıları olmuş olup hâlen yaygın olarak kullanılan birçok özlü sözü bulunmaktadır. Öncelik yol kurallarındadır. Onlar "Hatır kalsın, yol kalmasın" diyerek bunu açıklarlar.
Oluşum süreci ve geçirdiği evreler
Şîʿa-i Batıni’nin Bektâşî Tarikatı'nın oluşumuna olan etkileri
Batı İran ile Anadolu’da yedinci hicrî asırdan itibaren dört yüzyıl süresince aralıksız süregelen dinî karışıklıklardan dolayı ortaya birçok Tarikat ve zümreler çıkmıştı. Horasan Melâmetîliği’nin kurulduğu yer olan ve üçüncü hicrî asırdan itibaren birçok mutasavvıfın vatanı olarak bilinen Nişâbur’da Hamdun’el-Kassar’dan sonra daha birçok hulûl inancı ihtivâ eden ve dinîn ibadetlerine muhalefet eden “İbahiyye” mensûbu “Şîʿa-i Batıni” toplulukları çoğunlukla Melâmîyye’nin içerisine dâhil oldular. Şeyh Cemâl’ed-Dîn Sâdî’den itibaren Suriye, Mısır, Irak, Hindistan, Orta Asya sınırlarına kadar genişleyen ve “İbaha” i’tikadı gereği birçok tavır, tutum ve ibâdetin zâhirî hükümlerinin yerine getirilmesi mevzuunda göstermiş oldukları kayıtsızlıklarıyla dâima şiddetli kınanma ve eleştirilere mâruz kalan Kalenderîler ile eski yazarlar tarafından “Tâife-i Abdalan ve Cevâlika” olarak isimlendirilen çeşitli Tarikat mensuplarının, Osmanlı yazarlarınca abdal, âşık, torlak, şeyyâd, Haydari, Edhemî, Câmî, Şemsî gibi aynı mânaları taşıyan ifadelerle anıldıkları görülmektedir. Bunların hepsi de ortak kanallardan süzülenen benzer i’tikatların çeşitli parçalarını barındırmaktaydılar.
Kalenderîler’in Anadolu’da Bâtınîlik hareketlerine yaptıkları katkılar
Kalenderîler en koyu Aleviler olmaları nedeniyle Suriye, Halep Bâtınî merkezinden aldıkları kuvvetlerle, Anadolu’da bulunan ve diğer Bâtınî merkezlerinden ayrı ve bağımsız yaşamakta olan Batınileri takviye ettiler. “Kalenderî – Haydari” unvanı taşıyan ve Türkmen boyları arasına yerleşen babalar Anadolu’daki Bâtınîlik hareketlerine olanca güçleriyle destek oldular.
Haydariler’in Şîʿa-i Batıni mezhebini takviyesi
Haydariler, Kutb'ûd-Dîn Haydar’a mensup oldukları gibi “Haydârnâme” adıyla şeyhinin nâmına bir de eserî bulunan meşhur Pendnâme yazarı “Ferîdüddîn-i Attâr” da onun başlıca hâlifelerindendi. Altıncı hicrî asrın sonlarında büyük şöhreti sayesinde pek çok Türk’ü kendi intisabına almaya muvaffak olan Kutb'ûd-Dîn Haydar’ın bizatihi kendisi de aslen Türk ırkındandı. Konya’da Mevlânâ Celâl’ed-Dîn’in şöhretinin afâkı tuttuğu bir devirde bile Kutb'ûd-Dîn Haydar’ın hâlifeleri bağımsız zâviyelere sahiptiler. Mevlânâ Celâl’ed-Dîn’in yanında “Hacı Mûbârek Haydârî” adında bir Haydârî hâlifesinin de pek büyük bir hâysiyet ve itibâr sahibi olduğunu Eflâkî kaydetmektedir.
Anadolu Selçukluları devrinde “Şîʿa-i Batıni” hareketleri
Bu devirde Anadolu’da Bâtınîliğin en önemli propaganda merkezini Sultan Mes’ud evvel tarafından yaptırılmış olan Mes’udiye tekkesi temsil ediyordu. Anadolu Selçukluları’nın nüfuz ve hâkimiyet sahaları tamamen Moğollar’ın denetim ve müsaadesine tâbi bulunuyordu. Birçok şehirlerde İlhanlılar’ın himâyesi altında Şiîliği neşreden “Bâtın’ûl-Mezhep Babalar” tarafından açılan zâviyelerin sayıları da gün geçtikçe artmaktaydı. Moğollar’ın nüfuzuyla Mes’udiye Medresesi müderrisi Sünnî alimlerden “Şeyh Mecd’ed-Dîn İsâ” azledilerek yerine Şîʿa-i Batıni’nin en değerli dâîlerinden “Şems’ed-Dîn Ahmed Baba” atandı.
Bâtınîliğin Türkler arasında yayılması
“Horasan Erenleri” nâmıyla Oğuz boyları arasında kendilerine yer edinen “Şia-i Bâtıniyye dâîleri” ve millî lisân ile konuşarak halkın ruhiyatına pek uygun telkinlerde bulunan “Bâtınî-Babalar,” iptidaî bir şer’ait içerisinde yaşamlarını idâme ettirme mücadelesi sürdüren ve şehirliğin ince yaşam tarzını bilmeyen “Türk Özleri” yanında kendilerini birer “Veli” olarak tanıtmayı başarıyla becermişlerdi. Batıniler, süslü nâzım lisanından bir şey anlamayan bu aşîretler arasında düzenledikleri sazlı ve şaraplı meclislerde geçmişin tüm hurafe ve efsanelerini halka nakletmek suretiyle insanların gönüllerinde ilâhi duygular uyandırmaktaydılar.
Batıniler’in Moğollar arasına karışması ve Alevi-Bâtınîliğin Harezm Türkleri arasında yayılması
Selçuklu Hanedanı iktidara geldiklerinde Bağdat hilâfetine düşmüş olan Mısır Fâtımîleri’yle, aslında Şîʿa’nın Nizar’îyye kolu mensuplarından olan “Hükümet-i Melâhide-i Batıni Reisi” ve bütün “Batıniler’in Sahib-î Â’zam-ı” Hasan Sabbah’ı karşılarında buldular. Bilâhare Moğol istilâlarının başlamasıyla sahip oldukları karışık i’tikadların etkisinde kalarak vicdanî oluşumlarını kaybetmiş olan önemli kütleler, Moğol ordularının arasına karıştılar. Anadolu Selçuklu sultanlarından Birinci Âlâ’ed-Dîn Key-Kûbâd zamanında Halaç ve Kapçak gibi Türkmen kabilelerinden pek yoğun kütleler de Anadolu’ya yerleşmekteydi. Celâl’ed-Dîn Harezmşah’ın baskıcı tutumundan rahatsızlık duyan kabileler ve Harezm Türkmenleri Selçuklu Hanedanı’nın kendilerine duyduğu güvenle Anadolu Selçuklu Devleti’nin savunma kuvvetlerini teşkil etmekteydiler. İkinci Gıyas’ed-Dîn devrinde Amasya Bâtınî merkezinin etkisiyle bu Harezm Türkleri Selçuk ülkelerinden çıkartılarak Halep, Suriye ve El-Cezire muhitlerine dağıtıldılar. Konya Selçuk Sarayının hasmane siyâsetînden kuşkulanan Şîʿa-i Batıni dâîlerinden oluşan büyük bir topluluk ta bu Türkmen kabileleriyle birlikte göç ettiler. Harezm ülkesinin pek çok mezhep çatışmalarına sahne olduğunu fırsat bilen Bâtınî dâîleri, Harezmliler’in Anadolu Selçukluları tarafından kovulmaları fırsatını çok iyi değerlendirerek bütün kuvvetleriyle kendi âkide ve dâvalarını tasavvuf kanallarından geçirerek neşretmeye başladılar.
Harezm Türkleri arasında Bektâşîler
Celâl’ed-Dîn Harezmşah’ın harekâtından memnun olmayan aşîretler ondan ayrılarak Birinci Âlâ’ed-Dîn Key-Kûbâd’a iltica etmişler ve Selçuklular ülkelerine gelen bu aşîretlere de Sivas, Çorum, Engürü’ye kadar olan yörelerde yaylâk ve kışlaklar tahsis edilmişti. Bunların Celâl’ed-Dîn Harezmşah’ın maiyetinden ayrılmalarına rastlayan zamanlar zarfında Hacı Bektaş hâlifelerinden bazıları da onların içlerine nüfuz etmeyi başarmışlardı. Şîʿa-i ’îyye dâîleri sıfatıyla bu topluluklar üzerinde önemli bir nüfuz kazanmışlardı. Harezm ve Azerbaycan’dan gelen bu aşîretleri Anadolu ahalisi Tatar ve Moğol artıkları nazarıyla görüyordu. Bektâşî babalarından Ahlat, Diyâr-ı Bekir vilâyetlerinden önemli bir grupla beraber Harzemliler arasında da Burak Baba müridlerinden yine ayrı bir parti propagandalarda bulunuyorlardı. Bu devirde Burak Baba’nın Anadolu’da yaygın bir şöhreti vardı.
Batıniler ve Ahiler'in Bektâşî Tarikatı'nın kuruluş sürecine katkıları
Bektâşîlik Tarikatının kuruluşunda geçirdiği süreç, kurucusunun kim veya kimler olduğu, bu süreçte Hacı Bektaş-ı Veli’nin konumunun ne olduğu, Tarikatın Pîri mi, yoksa kurucusu mu olduğu, Balım Sultan’ın Tarikata nasıl bir yapı kazandırdığı yüzyıllar geçmesine karşın hala tartışılmaktadır. Öteden beri bu konuda yazanların çoğunluğu, Hacı Bektaş-ı Veli’nin Tarikatın kurulma işlemini gerçekleştirmediği ancak kurulmasına yol açan süreci başlattığı dolayısıyla da onun ardıllarınca kurulan tarikatın da “Pîri” olduğu kanısındadırlar. Bektâşîliğin kurumsallaşma sürecinin tamamlanmasının XVI. yüzyılda Balım Sultan tarafından gerçekleştirildiğini ileri sürerler. Jacop, Tschudi, Şemseddin Sami Bey gibi eski yazarlardan tutun Ahmet Yaşar Ocak, Belkıs Temren gibi günümüz yazarlarına kadar birçok araştırmacı bu görüştedir.
Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılması ve Alevi-Bâtınî Babaların Anadolu’ya yayılması
Anadolu Selçuklu Devleti’nin çöküşünün başlangıcı olan Gıyas’ed-Dîn-i Key-Hüsrev-i Sâni’nin Kösedağ yenilgisi (H. 640 / M. 1243) üzerine Anadolu’nun tamamı Moğollar’ın denetim alanı içerisine girdi. Anadolu’nun tamamı Aksaray’da ikâmet eden ve barışı tesis etmek ile görevlendirilmiş bir Moğol valisi tarafından yönetilmekteydi. İşte bu fetret devrinde, Celâl’ed-Dîn Harzem Şâh Menküberti’nin ordularıyla Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen Bâtınîye dervişleri de devletin takibatından kurtulmuş olarak fa’aliyetlerini serbestçe sürdürmekteydiler. Anadolu’nun her tarafında Şiî ve Bâtınî-Alevi babalar tarafından art arda zâviyeler açılmaktaydı. Sultan Mes’ud Evvel’in Amasya’daki tekkesine Baba İlyas Horasanî gibi Şîʿa-i Batıni Mezhebi’nin en meşhur bir dâîsi postnişin olmuştu. Vaktiyle, İlhanlı saraylarında mâkam ve mevki sahibi olan Şiî alimler Anadolu Selçukluları’nın Moğollar’ın himayesi altına girmeleri fırsatından istifadeyle Anadolu’ya yayıldılar.
Ahilik ve Bektâşîlik
Anadolu Selçukluları dönemi ile Osmanlı Devleti’nin kuruluşu sürecinde “Ahilik” Anadolu’daki sosyal yaşantının gelişmesine çok önemli katkılarda bulunmuştur. Kendi kural ve kurullarına sahip, günümüz esnaf odalarına benzer bir işlevi olan “Ahilik Teşkilatı” iyi ahlâkın, doğruluğun, kardeşliğin, yardım severliğin kısacası bütün güzel meziyetlerin birleştiği bir sosyo-ekonomik düzendir. Ahiler’in reisi olan ve Kırşehir’de yaşayan Ahi Evran’nın Hacı Bektaş Veli ile de dostlukları vardı. Sivas’taki Ahiler çok geniş bir teşkilâta sahip oldukları gibi Babâîler ile de sıkı münasebetlerde bulunuyorlardı. Bayburt’taki Ahiler’in başkanlığına ise “Ahi Emir Ahmed Bayburdi” getirilmişti. Bektâşîler, Ahilik teşkilâtının kurucusu ve 1826’ya kadar Osmanlı Devleti'nin en gözde ordusu Yeniçeri Ocakları’nın manevî liderleriydi. Ahilik teşkilâtı münasebetiyle esnafla iç içe olması ve Padişahın aldığı bazı ekonomik kararlara esnaflarla birlikte tepki göstermesi Yeniçeriler’in sonunu hazırlardı. Sık sık padişah değişikliklerine ve iç isyanlara neden olan Yeniçeri Ocakları, daha sonra “Vaka-i Hayriye” olarak adlandırılacak olan olay neticesinde, 16 Haziran 1826 tarihinde Pâdişah II. Mahmud tarafından ortadan kaldırıldı.
Hacı Bektaş-ı Veli Dönemi
Bu Alevilik Tarikatı’nın 31 Ocak 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. kurulmasında etkin görev üstlenmiş olan kişi Hacı Bektaş-ı Veli’dir. Hacı Bektaş-ı Veli, Horasan Melametîliği’nden aldığı “Dört Kapı” anlayışının her kapısına “onar makam” eklemek suretiyle, “Dört Kapı Kırk Makam”’dan oluşan Tarikat altyapısını kurar. Buna, “Bektâşî Seyr-î Sülûğü” de denir. Kaygusuz Abdal, Bektâşî erkannâmesi üzerinde bazı düzenlemeler yaparak Bektâşîliğin ilk "erkannâmesini" yazar. Böylece Bektâşî Tarikatı’nın ilk “tüzük yapıcısı” Kaygusuz Abdal olmuş olur. Balım Sultan’sa bu erkannâmeyi sonradan geliştirmiş ve kurumlaştırmıştır. Hacı Bektaş-ı Veli’den sonra Tarikatın başına Abdal Musa geçmiştir. Bektâşîlik; Horasan Melametîliği, Nakşibendilik, Yesevilik, Ahilik, Kalenderîlik, , Vefâilik, Babâîlik, Bâtınîlik ve Hurufîlik gibi akımlardan etkilenmiş, hatta bazılarını kendi içinde harmanlayarak şekillenmiştir.
Hacı Bektaş Veli'nin hüviyeti
Meşhur Velâyet-Nâme onu Şiîliğin unvan mezhebini taşıyan Câ’fer-i Sâdık’tan Beyazid Bistâmî’nin getirdiği hırkayı giymiş olan “Lokman Perende” vasıtasıyla Hoca Ahmed Yesevi’ye bağlar. Velâyet-Nâme üzerinde uzmanlaşmış yazarların nakletiklerine göre Hacı Bektaş’ın Tarikat silsilesi önce Kutb'ûd-Dîn Haydar’a, ondan da Lokman Serhasî’ye ve oradan da Şücâ’ed-Dîn Ebû’l Bekâ Baba İlyas el-Horasanî vasıtasıyla Hoca Ahmed Yesevi’ye bağlanmaktadır. Âşık Paşa tarihinde ise “Hacı Bektaş” Horasan’dan “Menteş” adındaki kardeşiyle beraber Sivas’a gelerek Baba İlyas Horasanî’ye mürid oldular. Bu intisaptan sonra Hacı Bektaş önce Kayseri’ye oradan da Kırşehri’ne geldi, sonra da Karacahöyüğe yerleşti. Buna göre Hoca Ahmed Yesevi müridlerinden olduğuna dâir rivayetin doğru olmadığı anlaşılıyor.
Hacı Bektaş'ın Tarikatın oluşumundaki rolü
Hacı Bektaş-ı Veli dağınık Alevi ve Alevilik türevi akımları ve toplulukları içine almış, yeniden kalıba dökmüş, Aleviliği yeniden derneştirmiş ve Alevi-Bektâşîliğin yolunu çizmiştir. Bunu da doğallıkla kurduğu tarikatıyla yapmıştır. Çevresine bir takım görevliler almış, bunların bir bölümünü kimi yerlere görevlendirerek göndermiş, oralarda “aydınlatma/irşat” çalışmaları yaptırmış, Anadolu’daki diğer Alevi ocakları ile ilişki kurarak kendine bağlamış ve onları yönlendirmiştir. Bu nedenlerle Hacı Bektaş-ı Veli, Alevi-Bektâşî toplumunun gözünde yolun-yolağın “Piri” ve Tarikat kurucusudur. Anadolu'ya gelmeden önce hacca gittiği söylenir. Hoca Ahmed Yesevi’nin müritlerinden olan Hacı Bektaş-ı Veli Anadolu’nun Türkleşmesinde ve müslümanlaşmasında büyük bir rol oynamıştır. Kendileri denildiği gibi farklı bir din getirmemiş, aksine İslam’ın daha iyi tanınmasına vesile olmuştur. Öyle ki, Rumeli’nin tamamı mezhepte Sünnîliği Tarikatta ise Bektâşîliği benimsemiştir. Her ne kadar bugün Bektâşîlik bir takım grup tarafından kötü gösterilmeye çalışılsa da, Bektâşîlik İslam’ın esaslarına uyan tasavvufta insanı odak noktası alan bir Tarikattır.
Anadolu’da Bektâşî nüfuzu
Çeşitli Türk kabileleri Anadolu’ya göç etmeğe başladıklarında özellikle de Anadolu Selçukluları’nın en debdebeli devri olan Büyük Âlâ’ed-Dîn Key-Kûbâd’ın iktidarına rast gelen zaman dilimi içerisinde Anadolu’da Şiîlik bir hâyli ilerlemiş ve İkinci Gıyas’ed-Dîn Key-Hüsrev’in saltanatının başlangıcında Babâîler İhtilâli patlak vermiş ve Hacı Bektaş da bu arada çok kuvvetli nüfuz sahibi bir şahsiyet olarak ortaya çıkmıştı. Vilâyetnâme’ye göre Sultan Âlâ’ed-Dîn bile, Şamanî Türkler’in İslamiyet’e girmelerine bir vesile olan Hacı Bektaş’ın hâlifesi “Kara Donlu Can Baba” dolayısıyla hünkâra karşı derin bir hürmet beslemekteydi. Hacı Bektaş’ın yurt edindiği Kırşehir yolu Dulgadır Türkmenleri’nin arasından geçmekteydi. Bu nedenle Halep, Adana ve havalisinde yaşayan Türkmenler arasında hünkârın adı saygıyla anılmaktaydı. Akşehir’deki “Mahmud Hayranî” ile Sivrihisar’da yaşayan “Yunus Emre” de hünkâra âhid verenler arasındaydı. Ahlat'ta da Hoylu Burak Baba’nın müridlerinden “Baba Emîrci” bulunuyordu. O devirlerde Anadolu’daki Bektâşî nüfuzunun en hâkim bulunduğu yerler arasında Ankara, Sivas, Konya, Kayseri, Kırşehir ve güneye doğru yayılmış olan Türkmen Aşîretleri’nin yerleşmiş oldukları vilâyetlerdi.
Karamanlılar devrinde Anadolu’da Bektâşî fa’aliyetleri
Anadolu Selçukluları’nın yıkılmasından sonra ise Karaman Oğlu Mehmet Bey’in Konya’ya hâkim olması üzerine, o devre kadar devletin resmî dili olan Farsça’yı yasaklayarak Türkçe’nin konuşulmasını emretti. Bu karar en fazla Bâtınî-Şiî babaların amaçlarına yardımcı oldu. Oba ve yaylâlarda yaşayan ve kentleşememiş olan Türk aşîretleri ve bütün Türkmenler kendilerine öz dilleriyle hitap eden bu Şîʿa-i Batıni Babalarına candan gönül vererek kuvvetle bağlandılar.
Germiyanlılar devrinde Batı Anadolu’da Bektâşî faaliyetleri
Bu bölgede Bektâşîliğin yayılması maksadiyle Hacı Bektaş’ın halifelerinin üçüncüsü olan Hâcim Sultan memur tâyin edilmişti. Kermeyan Beyi Uşak civarında “Susuz Köyü” yurt olarak Hâcim Sultan’a vermişti. Daha Hacı Bektaş hayâttayken Bektâşîlik Batı Anadolu’ya yayılmıştı. Hattâ onun mânevî himmetiyle Batı Anadolu fethedilmişti. Germeyan Bey’in yönetimi altındaki ordu Kütahya, Tavşanlı, Altuntaş, “Kermeyan Kalesi” diye meşhur olan kaleyi, Denizli, Uşak, Sandıklı ve Işıklı’yı aldı. Kermeyan Vilâyetinde kışlak ve yaylâk tutan “Akkoyunlu Aşîreti” baştanbaşa Hacı Bektaş’ın halifesi olan Hâcim Sultan’a intisap etmişlerdi.Germeyan Bey fethettiği memleketlere “Bey” oldu. Akdeniz sahillerine de önemli bir askeri kıt’a sevk etti. Ayrıca, Balıkesir, Edremit ve çevresini feth etti.
Bektâşîliğin Osmanlı Ordusu’na girişi
Vilâyetnâme’ye göre bunun başlangıcı Osman Gazi’ye elif tâcının bizzât Hünkâr tarafından giydirilmesiyle başlamaktadır. H. 687 / M.1288 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı Üçüncü Âlâ’ed-Dîn-i Key-Kubâd Osman Gazi’ye Altunbaşlı Sancak ve tabel gönderdi. Osman Gazi’nin beline kendi belindeki kılıcı bizzat Hacı Bektaş Veli taktı. “Ve önünden sonun görmeğe: Ugınden Sugm Gurgele!” diye dua etti. Hâlbuki Hacı Bektaş’ın M. 1271 tarihinde vefat ettiği göz önüne alınacak olursa bu rivayetin doğruluğu pek zayıftır. Bir başka rivayete göre ise, Orhan Gazi Yeniçeri’yi kurduktan sonra Hünkâr’ın Amasya taraflarındaki “Suluca Karahöyüğü” adındaki ikametgâhına giderek bütün asker hakkında onun hayır duasını almıştı. O da elinin birini bu askerlerden birinin başına koyarak: “Bunların ismi yeniçeri olsun. Cenâb-ı Hak yüzlerini ak, bazularını kuvvetli, kılınçlarını keskin, oklarını mühlik, kendilerini daima galip etsin,” diyerek dua buyurmuşlardı. Vilâyetnâme’ye güvenildiği takdirde Hünkâr’ın çok daha evvel göçtüğü ve bu rivayetin de gerçek olmadığı anlaşılıyor. O devirlerin fikrî ürünler açısından en geniş alanını Babâî ve Kalenderî zaviyeleriyle birlikte daha birtakım Tarikat pîrlerinin yuvaları teşkil etmekteydi. “Rûm abdalları”, “Horasan pîrleri” ve “Gaziyân-ı Rûm” gibi tabirlerin pek sıklıkla kullanılmakta olduğu eserlerden anlaşıldığına göre “Şîʿa-i Bâtıniye” hareketlerinin yoğunlaştığı merkezin başında muhakkak cenkçi ve silâhşör kuvvetlerin hazır bulundurulmasıyla ikinci bir Babâî katliamına mâni olma gayesinin güdüldüğü anlaşılmaktadır. İslamî çevrelerde Bâtınî harekâtını düşmanca karşılayan bir devlet siyâsetinin ihtilâlleri en çok ordu kuvvetiyle ezdirdiğini art arda tecrübelerle öğrenen “Şîʿa-i Batıni Dâ’îleri,” Selçuklu Hanedanı’nın çöküşünden sonra, hükûmetlerin oluşturacağı bütün ordu kuvvetlerinde yer almayı kararlaştırmıştı. Osmanlı Devleti’nin kuruluş aşamasında da Bâtınîler, öncelikle askeri kuvvetlerin içerisinde yer almayı ihmâl etmediler.
Osmanlı Devleti’nin kuruluş devrinde Osman Gazi’nin kayınpederi “Şeyh Edebali” ile Yıldırım Bayezid’in eniştesi “Emîr Şems’ed-Dîn-i Buharî” tarafından, Kirmastı’da meşhur “Geyikli Baba”, Antalya Elmalı’da “Abdal Mûsâ” ve Eskişehir Karacahisar’da “Kumral Baba” gibi daha birçok “Şia-i Batıni” dâ’îleri adına zâviyeler yaptırılarak bunlara büyük vakıflar bağlanmıştı. Kazdağı yamaçlarında yaşayan Yürükler’in haraç rüsumları “Emîr-i Buharî” zâviyesine tahsis edilmişti.
Bektâşî Tarikatı ve Erenler
Alevi-Bektâşî tarihinde yer edinmiş, üstün vasıflara sâhip efsanevî özelliklere hâiz bilgelerin, evliyâ ve uluların tamamını tanımlamak maksadıyla kullanılan isimdir. Osmanlı Türkleri’nin başlattığı fetihlerin en ön saflarında giden, geyiklere binerek düşmanı ürküten, bazen yeşil elbiselere bürünerek beyaz atlara binen, doğaüstü güçlere sahip olduklarına inanılan bu efsanevî erenlerin aniden düşmanın gözlerine görünmeleri ve birdenbire hâsımlarının karşılarına dikilmeleri şeklinde hikâye edilen masallar o devrin ilkel zihinlerine birer kerâmet olarak sunulmaktaydı. Bu tipte pek çok efsane Bektâşî Tarikatı'nda da önemli bir ehemmiyete hâizdi.
Bektâşîliği Rumeli’de neşredenler
Rumeli’de Bektâşîliğin neşrî, “Şîʿa-i Batıni” hareketlerinin merkezinde yer alan Baba İlyas Horasanî’nin “Çehariyâr” adı verilen dört halifesinden biri olan Sarı Saltık Baba öncülüğünde gerçekleşmiştir.
Bektâşî Babası Sarı Saltık
Evliya Çelebi’ye göre Ahmed Yesevi müridlerinden olan Sarı Saltık, H. 662 / M. 1264 yılında birçok müridleriyle birlikte Rumeli’ye geçti. Dobrıca, Kırım, Moskova, Lehistan kıtalarını dolaştıktan ve oralarda İslamiyet’in uzun süre yayılmasına hizmet ettikten sonra Karesi Oğullarından İsâ Bey zamanında Gelibolu’dan Çardak’a döndüler. Kazdağı üzerinde Edremit Körfezi’nin doğu ve kuzeydoğusuna doğru uzanan silsilesini izleyerek orada oturmakta oal Türkmenler’in arasında uzun yıllar ikâmet ettiler. “Vilâyetnâme” bu dönüşün Hacı Bektaş’ı ziyâret amacıyla gerçekleştirilmiş olduğunu nakletmektedir. Oysa o tarihte Hacı Bektaş çoktan vefât etmiş bulunmaktaydı. Rumeli kıt’asında Sarı Saltık’a ait pek çok ziyaretgâh bulunmaktadır. Bektâşî an’anesinde mühim bir yeri olan bu Şiî babanın, Babaeski’de de yaşamış olduğu ve türbesinin Aya Nikola Kilisesi’nin yerinde bulunduğu Hristiyanlarca da kabul edilmektedir. Hacı Bektaş’ın hakkındaki küfr ve ilhada ait çıkarılan söylentiler ile, onun adını taşıyan Bektâşîlik Tarikatı’ın i’tikadları arasında hiçbir alâkanın bulunmadığını, fakat kendisine intisap etmiş olan bazı melâhidenin yapmış olduğu neşriyâtın Hacı Bektaş’ın kendisini bizzat töhmet altında bıraktığını “Şekayık” müellifi İbn-i Hallikân Kenârî nakletmektedir.
Kazdağı’nın Tahtacı âlemindeki kudsiyeti
Kazdağı’nın bütün Alevi-Tahtacı âleminde yaşatılan kudsiyeti ile onun “Sarı Kızı” ile Sarı Saltık Baba’nın sarılığı arasındaki benzetmeler göz önüne alındığında ve özellikle de bütün Tahtacı âleminde aynen bir “Kâbe” gibi takdis edilmesi hatırlanacak olunduğunda, Batı Anadolu’nun en mu’tenâ köşesinde yer alan Edremit havzasının bütün “Şîʿa-i Batıni” mensuplarınca ne kadar yüksek bir öneme hâiz olduğu da anlaşılmış olur.
Bektâşîliğin Anadolu’da yayılması
Hacı Bektaş halifelerinden Tavvas, Uşak, Söğüd, Balıkesir, Edremit’e kadar uzanan ve Akdeniz ile bağlantı kuran yörelerde, güneyde ise Burak Baba gibi daha birçok dâîlerle birlikte Osman Gazi’nin yurdunda Söğüt ile Sakarya Nehri kıyılarında ve yükseklerdeki Türkmen ve Yörük yaylâlarında dolaşan “Kumral Baba” benzeri birçok “Şîʿa-i Batıni” dâîleri Kocaeli bölgesine yerleşen Türkler arasında Bâtınîliği yaymaktaydılar.
Bektâşîler’in Türk diliyle neşriyâtı
Orhan Gazi devrinde Rumeli feth edilince devletin resmi dilinin Türkçe olduğu fermanlarla her tarafa ilân edilmişti. Türkçenin açık ve selis ifade şekliyle rubaî, nefes, destan gibi şiirlerin çeşitli ölçülerine tevdi edilerek; özellikle koşma, deyiş, semaî usulünde söylenen şiirlerin, bağlama, saz, bozuk ve kopuzlarla terennüm edilen şekilleri Türk ruhunun millî benliğine o kadar uyum sağladı ki, şehir ulemasının ağdalı dilinden hiçbir şey anlamayan Türkmenler bunlara karşı hiç ilgi duymamaktaydılar. Bu fırsatı iyi değerlendiren, Key’alû Baba, Abdal Mûsâ, Tuğlu Baba, Baba İlyas Horasanî, Baba İshâk Kefersûdî ve Ebû’l Vefâ-i Harezmî gibi tekkelere mensup olan karışık âkide sahibi “Bâtın’ûl-Mezhep Babalar” ve “Şîʿa-i Batıni Dâîleri” Anadolu’nun dört bir tarafına “Batıni Mezhebi” ilkeleri doğrultusunda fa’aliyet gösteren zâviyeler açmağa başlamışlardı.
Osmanlılar üzerindeki Bektâşî etkisi
Orhan Gazi’nin cülûsuna kadar geçen süre zarfında kendilerini mutasavvıf olarak tanıtmış olan bazı babaların nüfuzları, bunların Osmanlı Devleti tarafından rehberlikleri kabul edilecek derecede artmıştı. Osman Gazi’ye elifli taç giydirdiği rivayet edilen Hacı Bektaş ile Orhan Gazi’nin kardeşi Âlâ’ed-Dîn Paşa’nın Şeyh Edebali hankahına mensup birer derviş olmaları bu etkinin ne kadar kuvvetli olduğunun bir delilidir. Vilâyetnâme-i Hacı Bektaş-ı Veli’yyûl Horasanî’ye göre Batı Anadolu’nun fütuhatı Hacı Bektaş’ın hâlifeleri sayesinde gerçekleştirimiş olup, Osman Gazi’de Hünkâr’dan nâsip alanlar arasındandır. Bu şiddetli tesirler neticesinde Osmanlı ülkelerinde Bektâşîlik, Melâmîlik, Hurûfîlik gibi Şîʿa-i Batıni şubeleri kolayca yayılmaktaydı. Orhan Gazi tarafından bir velî olarak benimsenen “Key’alû Baba” Bursa’nın fethinde bulundu. Hâlbuki, Osmanlı Devleti kurulduğu ilk günden itibaren Sünnî bir devlet yapısına sahipti. Buna rağmen Hoylu / Tokatlı Burak Baba’nın Osmanlılar’daki benzeri olan bu Şiî dervişin “Keremyan Emîri” ile Turgut Alp’ın şeyhi olduğu bilinmektedir. Orhan Gazi’nin İnegöl ilçesini Key’alû Baba’ya “dirlik” olarak tahsis ettiği ve vefâtından sonra da mezarının üzerine büyük bir türbe inşa ettirdiğini “Şekayık” kaydetmektedir.
Orhan Gazi'nin, dervişlerin konaklamaları, namaz, semah gibi ibadetlerini yerine getirmeleri için inşa ettirdiği imaret ve tabhaneli zaviyeler'in yanı sıra onun Babai dervişi Geyikli Baba ile ilişkileri bu izlenimi desteklemektedir. Hacı Bektaş-ı Veli, Osman Bey veya onun neslinden herhangi biriyle karşılaşacak kadar uzun yaşamamış olsa da Orhan Gazi'nin anne tarafından dedesi Osman Gazi'nin kayın pederi olan Şeyh Edebali'nin Hacı Bektaş ile birlikte Amasya'da yaşamış bir Vefai dervişi olan Baba İlyas'ın müridi olduğunu ve Edebali'nin de diğer müritler gibi Baba İlyas'ın yokluğunda Hacı Bektaş'a uyduğu bilinmektedir. Şeyh Edebali'nin kızını bilindiği üzere Osman Gazi ile evlendirmesi, Osman ocağı ile Hacı Bektaş arasındaki ilişki daha anlaşılır bir hale gelmektedir. Buna Edebali'nin yolculuk yapanlara hizmet veren bir misafirhaneye sahip Ahi şeyhi olduğu da eklenince, Osman Gazi'nin damadı olarak desteğini sağladığı Şeyh Edebali'nin Hacı Bektaş ile ilişkisi daha da önem kazanmaktadır. Bektâşîlik, Hacı Bektaş ile çağdaş olup Kırşehir'de yaşayan Anadolu Ahiliğinin kurucusu sayılan Ahi Evren'in yakın ilişkileri sayesinde Anadolu Ahileri için çekim merkezi haline gelmişti. Ahilik icazeti verme yetkisine sahip derecede bir Ahi olan I. Murat, Hacı Bektaş tekke külliyesinin ilk anıtsal binası olan Meydan Evi'ni yaptırdıktan sonra yerleştirilen kitabede Melik kimliğinin yanı sıra Ahi kimliğini de kullanmıştır. Abdal Musa, Yunus Emre, Kaygusuz Abdal gibi, öğretilerini benimsemiş ozan ve düşünürler sayesinde Hacı Bektaş, uç beyleri ve onlara bağlı reaya arasında giderek artan bir saygınlığa sahipti.
Şiîliğin Hurûfîlik mezhebinin Bektâşîlik Tarikatı üzerindeki etkileri
14. Asrın sonlarında ortaya çıkan Şiîliğin Hurûfîlik mezhebinin Bektâşîlik Tarikatı üzerinde 15. yüzyılda hissedilir tesirleri meydana gelmişti. Hurûfîlik akımı İranlı bir Şiî mutasavvıf olan “Fadl’Allah Ester-Âbâdî” tarafından kuruldu. Helep sınırlarından Batı Anadolu’ya doğru hareket eden “Hurûfîler” Seyyid Nesîmî’nin H. 820 / M. 1417 yılında Halep’te i’damından sonra Irak’tan Azerbaycan’a ve oradan da Doğu Anadolu’ya kadar olan bölgelerde Hurûfîliği yaydılar.Nesîmî’nin Divânı ve menâkıbnâmesi birçok mutasavvıf için iyi bir kaynak ve sermaye teşkil etti. Nesîmî, daha Fadl’Allah Yezdânî’nin “Hurûfîlik” mezhebinin ortaya çıkmasından beş asır önce yaşayan Hulûl ve ilhada yönelik söylemleri nedeniyle de aynı âkıbeti paylaşmış olan Hallâc-ı Mansûr’un muıkibi olarak telâkki edildi. Aslen İbâh’îyyûn olan “Hurûfîler”, aynı zamanda Mücessime’den olduklarından ötürü Allah’ı cisim olarak, Bâtınîliğin esas umdesi olan hulûle olan inançları nedeniyle de “Fadl’Allah Hurûfî” şeklinde tecelli ettiğine i’tikat ederler.
Hallâc-ı Mansûr
Bektâşî an’anesine göre Hulûl ve ilhad ihtivâ eden söylemleri nedeniyle H. 309 / M. 922 yılında zındiklikten i’dam edilen Hallâc-ı Mansûr da “Seyyid Nesîmî” ile ortak bir âkidenin kurbanı olması sebebiyle “Hurûfîler” tarafından yüceltilmektedir. Bu hâdise bütün mutasavvıflar tarafından gerek şiir ve edebiyât âleminde bir ıztırap ve acı konusu olarak ve gerekse onun “En-el Hak” sözünün işaret ettiği “Vahdet-i Vücud” dâvasıyla alâkalı olan örnekler arasında sıklıkla bahsedilmektedir. Diğer taraftan, Rıfâ’îyye Tarikatı Pîri Ahmed er-Rıfai ise Hallâc’ı yermiş ve Hallâc’ın sözlerini küfriyât olarak nitelendirerek onun evliyâlığını dahi şüpheyle karşılamıştı. Ayrıca, H. 904 / M. 1499’da Sultan Hüseyin Baykara tarafından vezirliğe getirilen Emîr Kemal’ed-Dîn Hüseynî, hazırladığı Mecâlis’ûl-Uşşâk adlı eserin bir faslını Hallâc’a ayırmıştı. Kabri Bağdad’ın batısında Ma’ruf Kerhi’nin meşhedi yanındadır.
Hurûfîliğin Bektâşî Tarikatı tarafından da ortaklaşa paylaşılan ana âkaidi
“Hurûfîler”, Kur'an-ı Kerîm üzerinde çok zaman harcamışlardır. İslam’ın resmî sınırlarının dışına çıkmamış görünmek maksadıyla, mûhkemâtı müteşâbihâtın yerine müteşâbihâtı da mûhkemâtın yerine koymak suretiyle pek çok hurûf ve hesaplamalar yaparak çeşitli te’vil şekilleri icâd etmişlerdir. Hurûf hakkındaki tefsirât-ı Batıni’ye göre:
- İnsan yüzündeki hatlar ile hurûfâtın eşkâli arasında bazı alâkaların bulunduğu inancı vardır. İnsan vücudundaki her uzuv bir harfe karşılık gelmektedir. Ayrıca, her uzuv kâinattaki bir tecellînin misalidir. Örneğin, Cesetsiz rûh olmadığı gibi harfsiz de mâna yoktur. Hurûfât ise mânaların cesedidir.
- Arş, zekâ ve ruhun yansıdığı cephedir. Cennet, Cehennem, Sırat, Arafat, yer gök, cin, melek ve benzeri her şey de karşılığı olan tek bir harf ile temsil edilir.
- Hurûfîliğin nazariyesine göre insan gözünün biri Cebrâil diğeri de Azrâil’dir. Cebrâil Ali’yi, Azrâil’de Muhammed’i temsil etmektedir. Âdem’in yüzü Vech’ûl-Lâh’tır. “Kâb-ı Kavseyn” ise insanın iki kaşıdır.
- Bu ilişkilerden anlam çıkarmak için bazı hesap ve te’viller yapılmaktadır. Örneğin, Kur'an-ı Kerîm’de ne kadar “Fadl’Allah” ve “Fazıl” kelimesi varsa hepsi de beklenen Mehdi olan Fadl’Allah Yezdânî’ye delâlettir.
- Nübüvvet yirmi sekiz Hurûf-u Câmi’dir. Bu nedenle de ümmîdir. “Hurûfîler” bu yirmi sekiz Arab harfine “Kelime-i Muhammedî” adını verirler. Kur'an-ı Kerîm Velâyet’in Dûnun’undan olan Nübüvvet’e özgü olarak yirmi sekiz hurûf ile indirilmiştir. Fadl’ûl-Lâh Yezdânî’nin bu harflere eklediği dört harf “g”, “j”, “ç”, “p” ile birlikte oluşan otuz iki harfe ise “Kelime-i Âdemîyye” adını verirler. Böylece “Veli” de tam otuz iki hurûfa mazhar olmuş olur.
- Esrâr-ı Hurûf’a vakıf olanlar “Zümre-i Nâciye” olarak adlandırılan seçkinleri oluştururlar. Bu sınıfa dâhil olamayanlar ise hüsrânda kalmış olanlardır.
- Kur'an-ı Kerîm iki kısımdan müteşekkildir. Birinci kısım esrar ve mânayı içeren mûhkemâttır. İkincisinde ise dört hurûftan ibaret olan vilâyet te onun içine dâhildir. Kur'an-ı Kerîm, mûhkemât, ve sûrelerin başında anlamları bilinmeyen “Elîf-Lâm-Mîm”, “Elîf-Lâm-Mîm-Sâd”, “Elîf-Lâm-Râ”, “Elîf-Lâm-Mîm-Râ”, “Kâf-Hâ-Yâ-Ayn-Sâd”, “Tâ-Hâ”, “Tâ-Sîn-Mîm”, “Tâ-Sîn – Bunlar sana Kur'an’ın ve apaçık bir kitâbın âyetleridir.”, “Yâ-Sîn”, “Sâd – Bu öğütle dolu Kur'an’a bak!”, “Hâ-Mîm”, “Ayn-Sîn-Kâf”, “Kâf – Şanlı Kur'an’a andolsun!”, “Nûn – Kaleme ve kalem ehlinin satıra dizdiklerine ve dizecekleri Hakk’îy-Çün!” gibi ya sadece harflerden oluşan ya da başlarında tek harf ihtivâ eden müteşâbih diye nitelendirilen âyetlerden oluşmaktadır. (Hurûfîler bu noktada anlaşılması güç birtakım hesaplar yapmak suretiyle her şeyin mânasını değiştirerek başka bir hâle koyarlar).
- Bu yukarıda sıralanan ve Kur'an’daki yirmi dokuz sûrenin başında yer alan on dört mücerret kelime “Kelâm-ı Mahfûz” niteliğinde olup Hurûfîliğe göre Bâtınî mânalara hâizdir. Örneğin, “Ayn-Ali/İlîm”, “Mîm-Muhammed”, “Nûn-Nokta”, “Kâf-Hakk/Allah”, “Hı-Hızır”, “Sîn-Arş/28”, “Sâd-Salât”, “Lâm-Levh” demektir.
- Ebced hesabından başka birde “Hesâb-ı Cümeli” vardır. Bu hesapta her harf yalnız bir adede karşılık gelir. Daha ayrıntılı Hurûfî hesap sistemleriyse “Hesâb-ı Tafsili” ve “Cümel-i Kebîr” olarak adlandırılır.
İslam’ın zâhir hükümleri Hurûfîler’in gözünde hiçbir değer ifâde etmez. Irak Nebtî ve Kermâtîleri ile Suriye Nusayrîleri ve İran Şîʿa-i Batıni’si ve bilumum Dürzîler bu konuda ortak bir cephe arz etmektedirler.
Hurûfîler’in Kırşehir'de Hacı Bektaş Dergah'ına sığınmaları
H. 796 / M. 1394 yılında Hurûfîlik akımının kurucusu “Fadl’Allah Yezdânî” i’dam edilince, başta damadı “Ali’ûl-A’lâ” olmak üzere Hurûfîler’in çoğu Kırşehir’deki Hacı Bektaş Dergahı’na sığındılar. Böylece Hurûfîliği Kırşehir’de Hacı Bektaş Tekkesi’nin yoldaşları arasında Hünkâr’ın talimatı diyerek yaymaya başladılar. H. 822 / M. 1419 yılında vefat eden ve kendisini Hacı Bektaş’ın hâlifesi olarak tanıtan “Ali’ûl-A’lâ” adındaki bu Hurûfî-Babasının bütün talimatı günümüzdeki Bektâşî inanışlarıyle tam bir ittihad göstermektedir. Aynı zamanda bu Tarikata, “Âşık” adı verilen ellerinde saz ve koltuklarında şarap tulumbaları taşıyan şahsiyetleri getirenler de Hurûfîler’dir.
Hurûfî – Bektâşîliğin i’tikadî kimliği
Bütün “Şîʿa-i Batıni” kollarında olduğu gibi Bektâşîler de kendi içlerinde mürid, baba, dede baba gibi ayrı ayrı rütbelere hâiz bazı basamak ve makâmlara bölünmüşlerdir. Çeşitli din ve âkidelerin serpilmiş tohumlarından pek çok örnekler ihtiva ettiği gibi bir ucu Hint felsefesine dayanan tenasüh ve hulûle inanmak ve tüm canlı mahlûkâta karşı aşırı saygı duyguları beslemek Bektâşîliğin ana ilkeleri arasında yer alır. Bektâşî İlâhiyâtı Vahdet-i Vücudun neff-i vücuda kadar vardığı gibi Hristiyanlık ile de ortak tarafları mevcuttur. İslamiyet’in ruhbaniyet ve keşişliğe şiddetle muhalefet etmesine karşın Bektâşîler de tam aksine evlenmenin aleyhine tavır alır ve alâmeti tecrit olarak da Balım Sultan türbesinin eşiğinde kulakları doldurarak Menkûş takmak en yüksek Tevellâ ve Teberra’yı ifade eder.
Osmanlı İmparatorluğu devrinde Yanya’ya biâhare Manastır Vilâyeti’ne bağlı olan Avlonya kasabası Anadolu’daki Hacı Bektaş Ocağı’nın Dedebabalarının çoğunu yetiştirmekteydi. Bütün din ve mezheplere kendi kapısını açmış olan Bektâşîlik, İslamîyet’in resmî i’tikadını tanımayan çeşitli din ve i’tikad mensuplarını da kendi hudutları içerisine almakta hiçbir sakınca görmemiştir. Geçmişte “Türkiye Bektâşîleri” arasında Katolik ve Ortadoksluk gibi Hristiyan dininin mezheplerinden olan Rum ve Ermenilere mensup Canlar, Babalar, Dedebabalar ve hattâ zâviye yöneten Hristiyan Bektâşîler’e sıkça rastlanmaktaydı. Anadolu’nun vaktiyle İslam dinine girmemiş olan “Türk Hristiyanları” arasında da pek çok Bektâşîleri vardı. Avrupa’daki Bektâşîliğin en çok geliştiği bu çevrelerde İslamiyet duyguları pek zayıf ve gevşek olduğu gibi yaşamış oldukları Hristiyan memleketlerinde mevcut gâyr-i İslamî bâtıl i’tikadların çoğunu da paylaşmaktadırlar. Toska Arnavutları’ın önemli bir kesimi mezheben Câferiyye Şiîliği’nden olup Tarikaten ise Bektâşî’dirler.
Hurûfî – Bektâşîliğin “Batıniler” ile ortak yanları
Bektâşîliğin bütün an’anesi Bedr’îyye, Kalender’îyye ve diğer “Şîʿa-i Batıni” mezhepleriyle ortak bir cephe arz etmektedir. Fadl’Allah Hurûfî’nin Bektâşî öğretisi içine yerleştirmeyi başardığı âkaidin hâkim olduğu yörelerde vaktiyle Şeyh Halife ve Hasan Cevrî’nin müridleriyle diğer Şiî-Babalar tarafından serpiştirilmiş birçok i’tikatlar mevcuttu. “Bektâşîlik Tarikatı” Hurûfî tesirlerine maruz kaldıktan sonra, Hurûfîliğin inanış ve kuramları hakkındaki esasları içeren Fadl’Allah Yezdânî’nin Câvidannâme’si, Şeyh Sâfî’nin Hakikâtnâme’si, Ali’ûl-A’lâ’nın Mâhşernâme’si, Emîr Gıyâs’ed-Dîn’in Üstüvânâme’si, Frişte Oğlu’nun Ahiretnâme’si ve yine bu konuda yazılmış olan Aşıknâme, Hidâyetnâme, Mukaddeme’t-ûl-Hâkayık, Muharremnâme-i Seyyid İshâk, Nihâyetnâme, Tûrabnâme, Miftâh’ûl-Gayb, Tuhfet’ûl-Uşşak, Risâle-i Nokta, Risâle-i Hurûf, Risâle-i Fazl’ûl-Lah ve Viran Abdal risalesi gibi eserler Bektâşî canlarının üstâdları tarafından hürmetle eller üstünde tutulmaktadır.
Hasan Alâ Zikrihi’s-Selâm ve Elemût Batınileri tarafından İslamî ibâdetlerin ilgâsı
Hicrî 559 yılının Ramazan Ayı’nın On Yedinci günü 8 Ağustos 1164 tarihinde “Kıyâm-ı Kıyâmet” adıyla anılan günde “Hasan-ı Sâni Alâ Zikrihi’s-Selâm” Elemût Kalesi’de yapılan büyük merâsimde bütün dinî tekliflerin tamamiyle ilga edildiğini ilân etti. Verdiği beyânatta: “Ben İmâm-ı Zamân’ım, emir ve neyh’e ait ne kadar tekâlif mevcutsa hepsini lağvettim. Halk Bâtınen hüdâya merbut kalmalı, Zâhirde ise tamamen hürdür.”Kur'an-ı Kerîm’de anlaşılan mâna zâhirî değil bâtınîdir. Böylece, “Batıniler” bütün dinî kayitleri ve hattâ içtimaî yükümlülükleri dahi istinasız kaldırıp atmışlardır. Bu husustaki “Melâhide-i Batıni” i’tikatı bütün “Hurûfi–Bektâşîler” tarafından da aynen paylaşılmaktadır. Hurûfîlik’te ise sadece haftada iki rek’at Cuma Namazı farzı kabul edildikten sonra geri kalan diğer ibâdet hükümlerinin tamamı ve bütün İslamî mevzuatlar lağvedilmiştir.
Balım Sultan Dönemi
Balım Sultan, Alevi-Bektâşîlere göre Pîr-î Sanî (İkinci Pîr)’dir. Alevilik-Bektâşîlik araştırmacısı İngiliz J. K. Birge bu süreci Alevi toplumunun yorumuna göre yapar. Ona göre; “XIII. yüzyıldan başlayarak Küçük Asya’dan ismen ait oldukları çeşitli dinlerden karışmış öğeler içeren bir tür halk dini gelişti. Hacı Bektaş-ı Veli’nin harekete yardımcı olan gezginci ruhanî önderlerden biri olarak giderek artan bir biçimde üstünlüğü tanındı. Sadece Kırşehir yakınındaki köy adını ondan almakla kalmadı, fakat tüm Küçük Asya’da sayısız köyde onun adı Pîr olarak ünlendi. Balım Sultan’la kent içi ve yakınlarındaki tekkelerde daha yetkinleştirilmiş bir ritüel ve örgütlenme başladı. Bu örgütlenme, belirli ölçülerde çok benzer inanç ve uygulamaları sürdüren, fakat Bektâşîliğin düzenlenmiş sisteminin dışında kalan köy gruplarından farklılaşarak daha biçimsel olarak örgütlenmiş “Bektâşî Tarikatı” haline geldi”.
Balım Sultan'ın pâdişâh tarafından Tarikata post-nişîn olarak atanması
Balım Sultan, 1501'lerde dönemin padişahı Sultân Bayezid-i Veli tarafından Nevşehir’deki Hacı Bektaş Dergahı’nın başına atanmıştır. Balım Sultan’a kadar Bektâşîlik, genellikle kırsal kesimlerde ve köylük yörelerde tutunmuş, Alevi-Türkmen içerisinde benimsenme olanağı bulmuştur. Özellikle Aleviliğin bir türevi ve Aleviliği yeniden biçimleyen, derneştiren, onları eğiterek disipline eden bir eğilim olarak kendini ortaya korken, Balım Sultan’la kentsel kesimlere ve Osmanlı aydınları arasına da girmiştir. Böylece Bektâşîlik tarihinde yeni bir dönem başlar ve Bektâşîler; “Köy Bektâşîsi”, “Kent Bektâşîsi” olarak farklılaşırlar. Kent Bektâşîliğine “Nazenin Tarikatı” veya “Babagan Kolu (Babalar Kolu)” da denir. Balım Sultan, “Bektâşî Erkannamesi”’ni düzenlemiş ve bu örgütlenmeye katılmanın koşullarını oluşturmuştur. Aynı zamanda, On iki imam anlayışını yola kazandırmıştır. Bu, onun yaptığı yeniliklerin başındadır. “On iki imam törenleri”, “on iki çerağ”, “on iki post”, palhenk, “evlenmemiş (mücerred) babalık kuralı”, şerbet yerine şarap, “Hurufîlik” etkisi, “İbahiyecilik”, “üçleme (teslis)”, “tenasüh” ve “hülul” kavramları Tarikatın bünyesine onun sayesinde girer.
On İki İmâm inancının Tarikata girişi
On iki imam inancı Alevi-Şiilik’te başından beri olmasına karşın, Bektâşîlik Tarikatı’nın temel töreleri arasına Balım Sultan’la girer. Tarikatın “temel direği” olur. Her bağlının, müridin temel inanışları içerisinde yer alan bir ilke olur. Bu temel ilke Alevi-Bektâşî edebiyatının temel çeşnisi ve zenginliği olacaktır. Hemen hemen tüm Alevi-Bektâşî ozanları On iki imam çeşnisini şiirlerinde malzeme olarak kullanacaklardır. Alevi-Bektâşî edebiyatı bu zenginlik üzerine kurulmuştur. On iki imam anlayışına paralel olarak yaşam “on iki” rakamı üzerine sistemleştirilmiştir. On iki sayısı eski Türk törelerinde de mevcuttur. Özellikle Şamanist dönemde Şamanların tacı da on iki ayrı hayvanın postundan yapılan parçalarla yapılmaktaydı. Bu da Zodyak çemberini simgelemekteydi. Yani, Kainatı başına Tac etmekteydi.. Bu inanış ile On iki imam inanışı harmanlanarak Bektâşî kültüründe on iki terkli tac kullanımı ve On iki imam inancının yansımaları görülmektedir. Cemlerde simgesel olarak on iki çerağ yakılır. Kemer üzerine On iki imamı simgeleyen on iki köşeli “palheng taşı” denilen taş takılır. Bu dervişlerin gönüllerini Tanrı’ya bağlayan bir simge olarak algılanır. “Eline, diline, beline sahip olmayı” gerektirir. Bektâşî tacı on iki dilimlidir. Tekkelerin meydan yerleri, tekke üstündeki baca ve kubbeler hep on iki dilimli olur. Bektâşî tekkelerinde Pîre hizmet görevlerinin her biri bir post ile simgeleştirilir ve temsil edilir. Bu anlayışı Balım Sultan “on iki post” biçiminde biçimleyerek tarikatın töreleri arasına kazandırmıştır. Postlardan her biri, Bektâşîliğin en büyük adlarından birine bağlanarak anılmış ve böylece o kişiler ölümsüzleştirilmiştir. On iki imam “sırrı” olan “On iki Post” şunlardır:
- Baba Postu: Horasan postu (Hacı Bektaş-ı Veli)
- Aşçı Postu: postu
- Ekmekçi Postu: Balım Sultan postu
- Nakib Postu: Kaygusuz Sultan Abdal postu
- Atacı Postu: Kanber Ali postu
- Meydancı Postu: Sarı İsmail postu
- Türbedar postu: Kara Donlu Can Baba postu
- Kilerci Postu: postu
- Kahveci Postu: Şah Şazeli postu
- Kurbancı Postu: İbrahim postu
- Ayakçı Postu: Abdal Musa postu
- Mihmanevi Postu: Hızır peygamber postu
Yeniçeri Ocağı ve Bektâşîlik
Yeniçeri Ocağına vurucu asker yetiştirecek ilk Acemi Ocağı Gelibolu’da kuruldu. Bu ilk teşkilatlanma ile orduya bin kadar nefer alındı. Bunlardan her yüz kişisinin başına ise, "Yayabaşı" adıyla bir kumandan tâyin edildi. Bilâhare, Yeniçeri Ocağı’na gönüllülük esasına dayalı olarak Hristiyan tebaanın çocukları da dahil edildi. Yeniçeriler (yeni askerler), küçük yaşlardan itibaren İslam örf ve âdetlerine göre yetiştiriliyor, ardından da acemi oğlan kışlalarında askeri eğitime tabi tutuluyordu. Onlar, emekli oluncaya kadar evlenmeleri ve şehir gibi mahallerde oturmaları yasaktı. Kışlalarda yaşarlardı. Kabiliyetlerine göre de subay veya general (paşa) olurlardı. Ocağın üst düzey kumandanlarına ise "Yeniçeri Ağası" ismi verilirdi. Teşkilât merkezi İstanbul'da olurdu. Ocak, Ağadan nefere kadar giden bir hiyerarşik düzen içinde çalışırdı. Dinî terbiye ve hatta tarikat bağlılığı, Yeniçeriler arasında bilhassa teşvik ve terğib edilirdi. Bilhassa Bektâşî tarikatına girmeleri çok yaygın bir gelenek halindeydi. Bununla beraber, Melâmetî, Mevlevî, Nakşi, Halvetiyye ya da Halvetî Tarikatlarına mensup olan Yeniçeriler de vardı.
Bektâşîlik Tarikatı, Yeniçeri ve Ahi Ocaklarının kapatılması
Osmanlı Devleti, özellikle Sultan I. Murad (Hüdavendigâr) Han döneminden itibaren, Rumeli ve Balkanlar’da hızlı bir yayılma süreci içine girdi. Balkan topluluklarıyla yapılan savaşlar, mücadeleler bitmek bilmiyordu. Bu durumda yeni, düzenli ve dâimî bir savaşçı orduya ihtiyaç duyuldu. Bir yandan da, savaşlarda kazanılan zaferler neticesi esir alınan Hristiyan ailelerin çocukları, İslamî terbiye ile yetiştirilerek orduya dahil ediliyordu. Sonunda ise, sırf bu devşirilerek terbiye edilmiş kimselerden müteşekkil bir askerî birlik kurulmasına karar verildi. Bu arada Sultan I. Murad (Hüdavendigâr) Han, Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa’yı yeniçeri ve Acemi Ocakları’nı kurmakla vazifelendirdi. (1324)
Yeniçeri Ocağı'nın kapatılması
Yeniçeri Ocağı’nın genel durumu da, devletin genel durumuyla paralellik arz ediyordu. Tıpkı, ilerleme, duraklama ve gerileme halleri gibi... Bununla beraber, bu asker ocağı zamanla dejenere edildi. İlmiye sınıfı ile sadaret çevreleri, Yeniçerileri zaman zaman kendi emellerine alet etmeye ve onları siyasete bulaştırmaya çalıştı. Çoğu zaman, saltanat kavgalarında ve hatta iç isyanlarda kullanıldılar. Bu duruma düşürülen ocağın ıslâh edilmesi gerekirken, daha çok zecrî tedbirlerle ortadan kaldırılması veya kökünün kazınması cihetine gidildi. Bazen de teşkilâtın by–pas edilmesi denemesi yapıldı. Ancak, hiçbirinde de başarılı olunamadı. Sultan II. Mahmud, reformcu bir padişahtı. Kılık kıyafetten bürokrasinin işleyiş tarzına kadar, pek çok konuda radikal değişiklilerde bulundu. Bu cümleden olarak, sarığı halkın başından kaldırtıp fesi getirti. Şalvar yerine pantolon giyme mecburiyetini getirti. Askerî sistem değişikliği için ise, uygun fırsatı kolladı. Nihayet, Yeniçeri Ocağı’nın bir bahane ile isyan edişini fırsat bilerek, onları önce oyaladı ve hemen ardında da imhâ ederek ortadan kaldırma cihetine gitti.
Vaka-i Hayriye
15 Haziran 1826 günü, devlet memurları İstanbul sokaklarında dolaşarak halkı Muhammed'in sancağı altında toplamaya başladı. Bunun üzerine Yeniçeri elebaşları da, ocak mensuplarını ayaklanmaya çağırdı. Hazırlıklarını tamamlayan hükûmet yönetimi ise, Sultanahmet Camii’ni karargâh yaptı ve halka silah dağıttı. Beyazıt Meydanı ile Divanyolu tarafını tutan Yeniçeriler, çarpışmanın başlamasıyla birlikte geri çekilerek (Meydan-ı Lahm) Etmeydanındaki karargâhlarına kapandılar. Sadrazam Benderli Mehmed Selim Sırrı Paşa, tam bu esnada kışlanın etrafını çevirerek top ateşini başlattı. Top ateşi sonrasında koca kışla birkaç saat zarfında içindeki binlerce Yeniçeriyle birlikte yakılıp yıkıldı. Bu kanlı hadiseden sonra, Yeniçeri Ocağı’nın tarihe karışması üzerine, Keçecizâde İzzet Molla da şu tarihî mısraları döktürdü:
- Tecemmü eyledi Meydan-ı Lahm’e,
- İdüp küfrân-ı ni’met nice bağı,
- Koyup kaldırmada ikide, birde (kazanı),
- Kazan devrildi, söndürdü ocağı.
Balkanlarda etkin faaliyet gösteren tek Tarikat olması
Osmanlı Devleti döneminde Özellikle Balkan topraklarında Bektâşî Tarikatı'ndan başka Tarikat tutunamamıştır. Fakat II. Mahmud dönemiyle birlikte Bektâşîlerin dışında Nakşi-Bektâşîleri ortaya çıkmıştır. Bunlar Bektâşîliğin ritüellerini kaldırmamakla birlikte, Tarikat içerisine bazı Sünni ritüelleri eklemişlerdir. Örneğin; cem ayinine geçilmeden önce secde namazı kılma, Muharrem orucuyla birlikte Ramazan orucunu da tutman ve benzerleri gibi. Nakşi-Bektâşîliği özellikle Bulgaristan’da Şiî-İran misyonerlerinin kendilerine çok uygun bir ortam bulmalarına sebep olmuştur.[]
Bektâşîlik teşekkülü süreci şemâsı
Bektâşî Tarikatı ve Anadolu Aleviliği etkileşim grupları şeması
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Bu maddenin tarafsizligi konusunda kuskular bulunmaktadir Konuya dair fikir alisverisi tartisma sayfasinda bulunabilir Sablonu kaldirmadan once lutfen gerekli sartlarin olustugundan emin olun Kasim 2021 Bu sablonun nasil ve ne zaman kaldirilmasi gerektigini ogrenin Bu maddenin veya bolumun ozgun arastirma dogrulanamaz veya yoruma dayali ifadeler icerdigi dusunulmektedir Lutfen iddialari kontrol ederek ve yeni kaynaklar ekleyerek gelistirin Ozgun arastirmadan olusmus ifadeler kaldirilabilir Ayrintilar maddenin tartisma sayfasinda bulunabilir Bu maddedeki bazi bolumler altinda bulunan anlasilmasi zor eski Turkce kisimlarin ya da bir kisminin Turkceye cevrilmesi gerekmektedir Bu sayfanin tamami ya da bir kismi Turkce disindaki bir dilde yazilmistir Madde alakali dilin okuyuculari icin olusturulmussa o dildeki Vikipedi ye aktarilmalidir Ilgili degisiklikler gerceklesmezse maddenin tamaminin ya da cevrilmemis kisimlarin silinmesi sozkonusu olabilecektir Ilgili calismayi yapmak uzere bu sayfadan destek alabilirsiniz Bektasilik adini 13 yuzyil Anadolu sunun Islamlastirilmasi surecinde etkin faaliyet gosteren ve Hoca Ahmed Yesevi nin ogretilerinin Anadolu daki uygulayicisi konumunda olan Haci Bektas i Veli den alan daha sonra ise 14 ila 15 yuzyillarda Azerbaycan ve Anadolu da yayginlasan Hurufilik akiminin etkisiyle ibahilik teslis ucleme tenasuh ve hulul anlayislarinin da bunyesine katilmasiyla 16 yuzyilin baslarinda Balim Sultan tarafindan kurumsallastirilan On Iki Imam esasina yonelik sufi tasavvufi tarikat Dunya Bektasi Merkezi Tiran Arnavutluk Avlonya Kuzum Baba Tepesi ndeki Bektasi tekkesi 1930 yilina kadar Haci Bektas i Veli Turbesinde olan Bektasi Dergahi Ataturk un tekke ve zaviyeleri kapatmasi sonrasinda Tirana da bulunan ne tasinmistir Dergah Dede si Baba Mondi dir Bektasi TarikatiHaci Bektas i Veli Turbesi Turkiye de Alevilik denildiginde ilk akla gelen isim Bektasiliktir Bektasilik aslinda Haci Bektas i Veli tarafindan kurulduguna inanilan bir Islami tarikattir Bu tarikat mensuplari el alarak ya da diger bir deyisle nasip alarak bu orgutlenmeye katilan kisiler ise Bektasi olarak adlandirilirlar Ancak Ali ve Ehl i Beyt sevgisi tevella Ehl i Beyt i sevenleri sevme ve teberra Ehl i Beyt i sevmeyenleri sevmeme gibi Aleviligin temel esaslarina bagli oluslari dolayisiyla Bektasilige Alevilik de denilebilir Anadolu Azerbaycan Balkanlar ve Iran daki tum Alevi tarikat mensuplari On Iki Imam inancina baglidir Baslangicindan gunumuze kadar kokenleri Horasan Melametiligine dayanan bu tarikatlar tarihi gelisim sureci icerisinde Vefa iyye Baba iyye Baba Ilyas Baba Ishak Yesevilik Ahilik Kalenderilik Rufailik Galibilik Saltuk iyye Barak iyyun Hurufilik Bektasilik Nimetullahilik Nurbaksilik Sahkulu Baba Zunnun iyye Celebi yye Celal iyye Gul Baba Dedebabalik Bektasi Babagan ve Alicilik Harabatilik olarak siralanabilir Muntesipleri Turkiye de her Bektasi Alevi oldugu halde her Alevi Haci Bektas i Veli yi Horasan Ereni sayip hurmet etmesine ragmen Bektasi degildir Bu yuzden Koy Bektasisi Kent Bektasisi ayrimi yapilmaktadir Koy Bektasilerine Alevi denildigi halde Sehir Bektasilerine Bektasi denilir Bektasilikle ilgili calismasi bulunan Abdulkadir Sezgin e gore Alevi kelimesi ile Bektasi kelimesi arasinda herhangi bir fark bulunmamaktadir Her iki grup da Haci Bektas i Veli yi sevip saymalarina ragmen Aleviler Haci Bektas Dergahi na degil Peygamber Muhammed in soyundan geldigine inanilan Alevi ocaklarina baglidirlar Aslinda Bektasilik bir tarikat oldugundan bu tarikatin yollarina uyan herkes Bektasi olabilir Gunumuzdeki temel ogretisi Bektasilik Humanist esasli bir ogretidir Ogretinin odaginda insan vardir Amaci Insan i kamil olarak tanimlanan olgun yetkin insana ulasmaktir Bu ise belirli bir egitim surecini gerekli kilar Haci Bektas i Veli nin Turk dunyasinin felsefesine cok buyuk katkilari olmus olup halen yaygin olarak kullanilan bircok ozlu sozu bulunmaktadir Oncelik yol kurallarindadir Onlar Hatir kalsin yol kalmasin diyerek bunu aciklarlar Olusum sureci ve gecirdigi evrelerDergah merkezinde mukaddes olarak addedilen su Siʿa i Batini nin Bektasi Tarikati nin olusumuna olan etkileri Bati Iran ile Anadolu da yedinci hicri asirdan itibaren dort yuzyil suresince araliksiz suregelen dini karisikliklardan dolayi ortaya bircok Tarikat ve zumreler cikmisti Horasan Melametiligi nin kuruldugu yer olan ve ucuncu hicri asirdan itibaren bircok mutasavvifin vatani olarak bilinen Nisabur da Hamdun el Kassar dan sonra daha bircok hulul inanci ihtiva eden ve dinin ibadetlerine muhalefet eden Ibahiyye mensubu Siʿa i Batini topluluklari cogunlukla Melamiyye nin icerisine dahil oldular Seyh Cemal ed Din Sadi den itibaren Suriye Misir Irak Hindistan Orta Asya sinirlarina kadar genisleyen ve Ibaha i tikadi geregi bircok tavir tutum ve ibadetin zahiri hukumlerinin yerine getirilmesi mevzuunda gostermis olduklari kayitsizliklariyla daima siddetli kinanma ve elestirilere maruz kalan Kalenderiler ile eski yazarlar tarafindan Taife i Abdalan ve Cevalika olarak isimlendirilen cesitli Tarikat mensuplarinin Osmanli yazarlarinca abdal asik torlak seyyad Haydari Edhemi Cami Semsi gibi ayni manalari tasiyan ifadelerle anildiklari gorulmektedir Bunlarin hepsi de ortak kanallardan suzulenen benzer i tikatlarin cesitli parcalarini barindirmaktaydilar Kalenderiler in Anadolu da Batinilik hareketlerine yaptiklari katkilar Kalenderiler en koyu Aleviler olmalari nedeniyle Suriye Halep Batini merkezinden aldiklari kuvvetlerle Anadolu da bulunan ve diger Batini merkezlerinden ayri ve bagimsiz yasamakta olan Batinileri takviye ettiler Kalenderi Haydari unvani tasiyan ve Turkmen boylari arasina yerlesen babalar Anadolu daki Batinilik hareketlerine olanca gucleriyle destek oldular Haydariler in Siʿa i Batini mezhebini takviyesi Haydariler Kutb ud Din Haydar a mensup olduklari gibi Haydarname adiyla seyhinin namina bir de eseri bulunan meshur Pendname yazari Feriduddin i Attar da onun baslica halifelerindendi Altinci hicri asrin sonlarinda buyuk sohreti sayesinde pek cok Turk u kendi intisabina almaya muvaffak olan Kutb ud Din Haydar in bizatihi kendisi de aslen Turk irkindandi Konya da Mevlana Celal ed Din in sohretinin afaki tuttugu bir devirde bile Kutb ud Din Haydar in halifeleri bagimsiz zaviyelere sahiptiler Mevlana Celal ed Din in yaninda Haci Mubarek Haydari adinda bir Haydari halifesinin de pek buyuk bir haysiyet ve itibar sahibi oldugunu Eflaki kaydetmektedir Anadolu Selcuklulari devrinde Siʿa i Batini hareketleri Bu devirde Anadolu da Batiniligin en onemli propaganda merkezini Sultan Mes ud evvel tarafindan yaptirilmis olan Mes udiye tekkesi temsil ediyordu Anadolu Selcuklulari nin nufuz ve hakimiyet sahalari tamamen Mogollar in denetim ve musaadesine tabi bulunuyordu Bircok sehirlerde Ilhanlilar in himayesi altinda Siiligi nesreden Batin ul Mezhep Babalar tarafindan acilan zaviyelerin sayilari da gun gectikce artmaktaydi Mogollar in nufuzuyla Mes udiye Medresesi muderrisi Sunni alimlerden Seyh Mecd ed Din Isa azledilerek yerine Siʿa i Batini nin en degerli dailerinden Sems ed Din Ahmed Baba atandi Batiniligin Turkler arasinda yayilmasi Horasan Erenleri namiyla Oguz boylari arasinda kendilerine yer edinen Sia i Batiniyye daileri ve milli lisan ile konusarak halkin ruhiyatina pek uygun telkinlerde bulunan Batini Babalar iptidai bir ser ait icerisinde yasamlarini idame ettirme mucadelesi surduren ve sehirligin ince yasam tarzini bilmeyen Turk Ozleri yaninda kendilerini birer Veli olarak tanitmayi basariyla becermislerdi Batiniler suslu nazim lisanindan bir sey anlamayan bu asiretler arasinda duzenledikleri sazli ve sarapli meclislerde gecmisin tum hurafe ve efsanelerini halka nakletmek suretiyle insanlarin gonullerinde ilahi duygular uyandirmaktaydilar Batiniler in Mogollar arasina karismasi ve Alevi Batiniligin Harezm Turkleri arasinda yayilmasi Selcuklu Hanedani iktidara geldiklerinde Bagdat hilafetine dusmus olan Misir Fatimileri yle aslinda Siʿa nin Nizar iyye kolu mensuplarindan olan Hukumet i Melahide i Batini Reisi ve butun Batiniler in Sahib i A zam i Hasan Sabbah i karsilarinda buldular Bilahare Mogol istilalarinin baslamasiyla sahip olduklari karisik i tikadlarin etkisinde kalarak vicdani olusumlarini kaybetmis olan onemli kutleler Mogol ordularinin arasina karistilar Anadolu Selcuklu sultanlarindan Birinci Ala ed Din Key Kubad zamaninda Halac ve Kapcak gibi Turkmen kabilelerinden pek yogun kutleler de Anadolu ya yerlesmekteydi Celal ed Din Harezmsah in baskici tutumundan rahatsizlik duyan kabileler ve Harezm Turkmenleri Selcuklu Hanedani nin kendilerine duydugu guvenle Anadolu Selcuklu Devleti nin savunma kuvvetlerini teskil etmekteydiler Ikinci Giyas ed Din devrinde Amasya Batini merkezinin etkisiyle bu Harezm Turkleri Selcuk ulkelerinden cikartilarak Halep Suriye ve El Cezire muhitlerine dagitildilar Konya Selcuk Sarayinin hasmane siyasetinden kuskulanan Siʿa i Batini dailerinden olusan buyuk bir topluluk ta bu Turkmen kabileleriyle birlikte goc ettiler Harezm ulkesinin pek cok mezhep catismalarina sahne oldugunu firsat bilen Batini daileri Harezmliler in Anadolu Selcuklulari tarafindan kovulmalari firsatini cok iyi degerlendirerek butun kuvvetleriyle kendi akide ve davalarini tasavvuf kanallarindan gecirerek nesretmeye basladilar Harezm Turkleri arasinda Bektasiler Celal ed Din Harezmsah in harekatindan memnun olmayan asiretler ondan ayrilarak Birinci Ala ed Din Key Kubad a iltica etmisler ve Selcuklular ulkelerine gelen bu asiretlere de Sivas Corum Enguru ye kadar olan yorelerde yaylak ve kislaklar tahsis edilmisti Bunlarin Celal ed Din Harezmsah in maiyetinden ayrilmalarina rastlayan zamanlar zarfinda Haci Bektas halifelerinden bazilari da onlarin iclerine nufuz etmeyi basarmislardi Siʿa i iyye daileri sifatiyla bu topluluklar uzerinde onemli bir nufuz kazanmislardi Harezm ve Azerbaycan dan gelen bu asiretleri Anadolu ahalisi Tatar ve Mogol artiklari nazariyla goruyordu Bektasi babalarindan Ahlat Diyar i Bekir vilayetlerinden onemli bir grupla beraber Harzemliler arasinda da Burak Baba muridlerinden yine ayri bir parti propagandalarda bulunuyorlardi Bu devirde Burak Baba nin Anadolu da yaygin bir sohreti vardi Batiniler ve Ahiler in Bektasi Tarikati nin kurulus surecine katkilari Bektasilik Tarikatinin kurulusunda gecirdigi surec kurucusunun kim veya kimler oldugu bu surecte Haci Bektas i Veli nin konumunun ne oldugu Tarikatin Piri mi yoksa kurucusu mu oldugu Balim Sultan in Tarikata nasil bir yapi kazandirdigi yuzyillar gecmesine karsin hala tartisilmaktadir Oteden beri bu konuda yazanlarin cogunlugu Haci Bektas i Veli nin Tarikatin kurulma islemini gerceklestirmedigi ancak kurulmasina yol acan sureci baslattigi dolayisiyla da onun ardillarinca kurulan tarikatin da Piri oldugu kanisindadirlar Bektasiligin kurumsallasma surecinin tamamlanmasinin XVI yuzyilda Balim Sultan tarafindan gerceklestirildigini ileri surerler Jacop Tschudi Semseddin Sami Bey gibi eski yazarlardan tutun Ahmet Yasar Ocak Belkis Temren gibi gunumuz yazarlarina kadar bircok arastirmaci bu gorustedir Anadolu Selcuklu Devleti nin yikilmasi ve Alevi Batini Babalarin Anadolu ya yayilmasi Anadolu Selcuklu Devleti nin cokusunun baslangici olan Giyas ed Din i Key Husrev i Sani nin Kosedag yenilgisi H 640 M 1243 uzerine Anadolu nun tamami Mogollar in denetim alani icerisine girdi Anadolu nun tamami Aksaray da ikamet eden ve barisi tesis etmek ile gorevlendirilmis bir Mogol valisi tarafindan yonetilmekteydi Iste bu fetret devrinde Celal ed Din Harzem Sah Menkuberti nin ordulariyla Orta Asya dan Anadolu ya gelen Batiniye dervisleri de devletin takibatindan kurtulmus olarak fa aliyetlerini serbestce surdurmekteydiler Anadolu nun her tarafinda Sii ve Batini Alevi babalar tarafindan art arda zaviyeler acilmaktaydi Sultan Mes ud Evvel in Amasya daki tekkesine Baba Ilyas Horasani gibi Siʿa i Batini Mezhebi nin en meshur bir daisi postnisin olmustu Vaktiyle Ilhanli saraylarinda makam ve mevki sahibi olan Sii alimler Anadolu Selcuklulari nin Mogollar in himayesi altina girmeleri firsatindan istifadeyle Anadolu ya yayildilar Ahilik ve Bektasilik Anadolu Selcuklulari donemi ile Osmanli Devleti nin kurulusu surecinde Ahilik Anadolu daki sosyal yasantinin gelismesine cok onemli katkilarda bulunmustur Kendi kural ve kurullarina sahip gunumuz esnaf odalarina benzer bir islevi olan Ahilik Teskilati iyi ahlakin dogrulugun kardesligin yardim severligin kisacasi butun guzel meziyetlerin birlestigi bir sosyo ekonomik duzendir Ahiler in reisi olan ve Kirsehir de yasayan Ahi Evran nin Haci Bektas Veli ile de dostluklari vardi Sivas taki Ahiler cok genis bir teskilata sahip olduklari gibi Babailer ile de siki munasebetlerde bulunuyorlardi Bayburt taki Ahiler in baskanligina ise Ahi Emir Ahmed Bayburdi getirilmisti Bektasiler Ahilik teskilatinin kurucusu ve 1826 ya kadar Osmanli Devleti nin en gozde ordusu Yeniceri Ocaklari nin manevi liderleriydi Ahilik teskilati munasebetiyle esnafla ic ice olmasi ve Padisahin aldigi bazi ekonomik kararlara esnaflarla birlikte tepki gostermesi Yeniceriler in sonunu hazirlardi Sik sik padisah degisikliklerine ve ic isyanlara neden olan Yeniceri Ocaklari daha sonra Vaka i Hayriye olarak adlandirilacak olan olay neticesinde 16 Haziran 1826 tarihinde Padisah II Mahmud tarafindan ortadan kaldirildi Haci Bektas Dergahi nin ici Nevsehir Haci Bektas i Veli Donemi Bu Alevilik Tarikati nin 31 Ocak 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arsivlendi kurulmasinda etkin gorev ustlenmis olan kisi Haci Bektas i Veli dir Haci Bektas i Veli Horasan Melametiligi nden aldigi Dort Kapi anlayisinin her kapisina onar makam eklemek suretiyle Dort Kapi Kirk Makam dan olusan Tarikat altyapisini kurar Buna Bektasi Seyr i Sulugu de denir Kaygusuz Abdal Bektasi erkannamesi uzerinde bazi duzenlemeler yaparak Bektasiligin ilk erkannamesini yazar Boylece Bektasi Tarikati nin ilk tuzuk yapicisi Kaygusuz Abdal olmus olur Balim Sultan sa bu erkannameyi sonradan gelistirmis ve kurumlastirmistir Haci Bektas i Veli den sonra Tarikatin basina Abdal Musa gecmistir Bektasilik Horasan Melametiligi Naksibendilik Yesevilik Ahilik Kalenderilik Vefailik Babailik Batinilik ve Hurufilik gibi akimlardan etkilenmis hatta bazilarini kendi icinde harmanlayarak sekillenmistir Haci Bektas Veli nin huviyeti Meshur Velayet Name onu Siiligin unvan mezhebini tasiyan Ca fer i Sadik tan Beyazid Bistami nin getirdigi hirkayi giymis olan Lokman Perende vasitasiyla Hoca Ahmed Yesevi ye baglar Velayet Name uzerinde uzmanlasmis yazarlarin nakletiklerine gore Haci Bektas in Tarikat silsilesi once Kutb ud Din Haydar a ondan da Lokman Serhasi ye ve oradan da Suca ed Din Ebu l Beka Baba Ilyas el Horasani vasitasiyla Hoca Ahmed Yesevi ye baglanmaktadir Asik Pasa tarihinde ise Haci Bektas Horasan dan Mentes adindaki kardesiyle beraber Sivas a gelerek Baba Ilyas Horasani ye murid oldular Bu intisaptan sonra Haci Bektas once Kayseri ye oradan da Kirsehri ne geldi sonra da Karacahoyuge yerlesti Buna gore Hoca Ahmed Yesevi muridlerinden olduguna dair rivayetin dogru olmadigi anlasiliyor Haci Bektas namiyla un salan Hunkar Seyyid Muhammed bin Seyyid Ibrahim Ata Heykeli Haci Bektas in Tarikatin olusumundaki rolu Haci Bektas i Veli daginik Alevi ve Alevilik turevi akimlari ve topluluklari icine almis yeniden kaliba dokmus Aleviligi yeniden dernestirmis ve Alevi Bektasiligin yolunu cizmistir Bunu da dogallikla kurdugu tarikatiyla yapmistir Cevresine bir takim gorevliler almis bunlarin bir bolumunu kimi yerlere gorevlendirerek gondermis oralarda aydinlatma irsat calismalari yaptirmis Anadolu daki diger Alevi ocaklari ile iliski kurarak kendine baglamis ve onlari yonlendirmistir Bu nedenlerle Haci Bektas i Veli Alevi Bektasi toplumunun gozunde yolun yolagin Piri ve Tarikat kurucusudur Anadolu ya gelmeden once hacca gittigi soylenir Hoca Ahmed Yesevi nin muritlerinden olan Haci Bektas i Veli Anadolu nun Turklesmesinde ve muslumanlasmasinda buyuk bir rol oynamistir Kendileri denildigi gibi farkli bir din getirmemis aksine Islam in daha iyi taninmasina vesile olmustur Oyle ki Rumeli nin tamami mezhepte Sunniligi Tarikatta ise Bektasiligi benimsemistir Her ne kadar bugun Bektasilik bir takim grup tarafindan kotu gosterilmeye calisilsa da Bektasilik Islam in esaslarina uyan tasavvufta insani odak noktasi alan bir Tarikattir Anadolu da Bektasi nufuzu Cesitli Turk kabileleri Anadolu ya goc etmege basladiklarinda ozellikle de Anadolu Selcuklulari nin en debdebeli devri olan Buyuk Ala ed Din Key Kubad in iktidarina rast gelen zaman dilimi icerisinde Anadolu da Siilik bir hayli ilerlemis ve Ikinci Giyas ed Din Key Husrev in saltanatinin baslangicinda Babailer Ihtilali patlak vermis ve Haci Bektas da bu arada cok kuvvetli nufuz sahibi bir sahsiyet olarak ortaya cikmisti Vilayetname ye gore Sultan Ala ed Din bile Samani Turkler in Islamiyet e girmelerine bir vesile olan Haci Bektas in halifesi Kara Donlu Can Baba dolayisiyla hunkara karsi derin bir hurmet beslemekteydi Haci Bektas in yurt edindigi Kirsehir yolu Dulgadir Turkmenleri nin arasindan gecmekteydi Bu nedenle Halep Adana ve havalisinde yasayan Turkmenler arasinda hunkarin adi saygiyla anilmaktaydi Aksehir deki Mahmud Hayrani ile Sivrihisar da yasayan Yunus Emre de hunkara ahid verenler arasindaydi Ahlat ta da Hoylu Burak Baba nin muridlerinden Baba Emirci bulunuyordu O devirlerde Anadolu daki Bektasi nufuzunun en hakim bulundugu yerler arasinda Ankara Sivas Konya Kayseri Kirsehir ve guneye dogru yayilmis olan Turkmen Asiretleri nin yerlesmis olduklari vilayetlerdi Karamanlilar devrinde Anadolu da Bektasi fa aliyetleri Anadolu Selcuklulari nin yikilmasindan sonra ise Karaman Oglu Mehmet Bey in Konya ya hakim olmasi uzerine o devre kadar devletin resmi dili olan Farsca yi yasaklayarak Turkce nin konusulmasini emretti Bu karar en fazla Batini Sii babalarin amaclarina yardimci oldu Oba ve yaylalarda yasayan ve kentlesememis olan Turk asiretleri ve butun Turkmenler kendilerine oz dilleriyle hitap eden bu Siʿa i Batini Babalarina candan gonul vererek kuvvetle baglandilar Germiyanlilar devrinde Bati Anadolu da Bektasi faaliyetleri Bu bolgede Bektasiligin yayilmasi maksadiyle Haci Bektas in halifelerinin ucuncusu olan Hacim Sultan memur tayin edilmisti Kermeyan Beyi Usak civarinda Susuz Koyu yurt olarak Hacim Sultan a vermisti Daha Haci Bektas hayattayken Bektasilik Bati Anadolu ya yayilmisti Hatta onun manevi himmetiyle Bati Anadolu fethedilmisti Germeyan Bey in yonetimi altindaki ordu Kutahya Tavsanli Altuntas Kermeyan Kalesi diye meshur olan kaleyi Denizli Usak Sandikli ve Isikli yi aldi Kermeyan Vilayetinde kislak ve yaylak tutan Akkoyunlu Asireti bastanbasa Haci Bektas in halifesi olan Hacim Sultan a intisap etmislerdi Germeyan Bey fethettigi memleketlere Bey oldu Akdeniz sahillerine de onemli bir askeri kit a sevk etti Ayrica Balikesir Edremit ve cevresini feth etti Sultan Orhan tarafindan yapilan teftisler neticesinde Baba Ilyas Horasani hulefasindan Sultan Hoyugu Vakfi na ait Geyikli Baba Alevi tekkesi padisahin iltifatlarina mazhar olmus ve Padisah tarafindan buraya pek cok hediyeler gonderilmisti Bektasiligin Osmanli Ordusu na girisi Vilayetname ye gore bunun baslangici Osman Gazi ye elif tacinin bizzat Hunkar tarafindan giydirilmesiyle baslamaktadir H 687 M 1288 yilinda Anadolu Selcuklu Sultani Ucuncu Ala ed Din i Key Kubad Osman Gazi ye Altunbasli Sancak ve tabel gonderdi Osman Gazi nin beline kendi belindeki kilici bizzat Haci Bektas Veli takti Ve onunden sonun gormege Uginden Sugm Gurgele diye dua etti Halbuki Haci Bektas in M 1271 tarihinde vefat ettigi goz onune alinacak olursa bu rivayetin dogrulugu pek zayiftir Bir baska rivayete gore ise Orhan Gazi Yeniceri yi kurduktan sonra Hunkar in Amasya taraflarindaki Suluca Karahoyugu adindaki ikametgahina giderek butun asker hakkinda onun hayir duasini almisti O da elinin birini bu askerlerden birinin basina koyarak Bunlarin ismi yeniceri olsun Cenab i Hak yuzlerini ak bazularini kuvvetli kilinclarini keskin oklarini muhlik kendilerini daima galip etsin diyerek dua buyurmuslardi Vilayetname ye guvenildigi takdirde Hunkar in cok daha evvel goctugu ve bu rivayetin de gercek olmadigi anlasiliyor O devirlerin fikri urunler acisindan en genis alanini Babai ve Kalenderi zaviyeleriyle birlikte daha birtakim Tarikat pirlerinin yuvalari teskil etmekteydi Rum abdallari Horasan pirleri ve Gaziyan i Rum gibi tabirlerin pek siklikla kullanilmakta oldugu eserlerden anlasildigina gore Siʿa i Batiniye hareketlerinin yogunlastigi merkezin basinda muhakkak cenkci ve silahsor kuvvetlerin hazir bulundurulmasiyla ikinci bir Babai katliamina mani olma gayesinin guduldugu anlasilmaktadir Islami cevrelerde Batini harekatini dusmanca karsilayan bir devlet siyasetinin ihtilalleri en cok ordu kuvvetiyle ezdirdigini art arda tecrubelerle ogrenen Siʿa i Batini Da ileri Selcuklu Hanedani nin cokusunden sonra hukumetlerin olusturacagi butun ordu kuvvetlerinde yer almayi kararlastirmisti Osmanli Devleti nin kurulus asamasinda da Batiniler oncelikle askeri kuvvetlerin icerisinde yer almayi ihmal etmediler Osmanli Devleti nin kurulus devrinde Osman Gazi nin kayinpederi Seyh Edebali ile Yildirim Bayezid in enistesi Emir Sems ed Din i Buhari tarafindan Kirmasti da meshur Geyikli Baba Antalya Elmali da Abdal Musa ve Eskisehir Karacahisar da Kumral Baba gibi daha bircok Sia i Batini da ileri adina zaviyeler yaptirilarak bunlara buyuk vakiflar baglanmisti Kazdagi yamaclarinda yasayan Yurukler in harac rusumlari Emir i Buhari zaviyesine tahsis edilmisti Bektasi Tarikati ve Erenler Alevi Bektasi tarihinde yer edinmis ustun vasiflara sahip efsanevi ozelliklere haiz bilgelerin evliya ve ulularin tamamini tanimlamak maksadiyla kullanilan isimdir Osmanli Turkleri nin baslattigi fetihlerin en on saflarinda giden geyiklere binerek dusmani urkuten bazen yesil elbiselere burunerek beyaz atlara binen dogaustu guclere sahip olduklarina inanilan bu efsanevi erenlerin aniden dusmanin gozlerine gorunmeleri ve birdenbire hasimlarinin karsilarina dikilmeleri seklinde hikaye edilen masallar o devrin ilkel zihinlerine birer keramet olarak sunulmaktaydi Bu tipte pek cok efsane Bektasi Tarikati nda da onemli bir ehemmiyete haizdi Bektasiligi Rumeli de nesredenler Rumeli de Bektasiligin nesri Siʿa i Batini hareketlerinin merkezinde yer alan Baba Ilyas Horasani nin Cehariyar adi verilen dort halifesinden biri olan Sari Saltik Baba onculugunde gerceklesmistir Haci Bektas i Veli Bektasi Babasi Sari Saltik Evliya Celebi ye gore Ahmed Yesevi muridlerinden olan Sari Saltik H 662 M 1264 yilinda bircok muridleriyle birlikte Rumeli ye gecti Dobrica Kirim Moskova Lehistan kitalarini dolastiktan ve oralarda Islamiyet in uzun sure yayilmasina hizmet ettikten sonra Karesi Ogullarindan Isa Bey zamaninda Gelibolu dan Cardak a donduler Kazdagi uzerinde Edremit Korfezi nin dogu ve kuzeydogusuna dogru uzanan silsilesini izleyerek orada oturmakta oal Turkmenler in arasinda uzun yillar ikamet ettiler Vilayetname bu donusun Haci Bektas i ziyaret amaciyla gerceklestirilmis oldugunu nakletmektedir Oysa o tarihte Haci Bektas coktan vefat etmis bulunmaktaydi Rumeli kit asinda Sari Saltik a ait pek cok ziyaretgah bulunmaktadir Bektasi an anesinde muhim bir yeri olan bu Sii babanin Babaeski de de yasamis oldugu ve turbesinin Aya Nikola Kilisesi nin yerinde bulundugu Hristiyanlarca da kabul edilmektedir Haci Bektas in hakkindaki kufr ve ilhada ait cikarilan soylentiler ile onun adini tasiyan Bektasilik Tarikati in i tikadlari arasinda hicbir alakanin bulunmadigini fakat kendisine intisap etmis olan bazi melahidenin yapmis oldugu nesriyatin Haci Bektas in kendisini bizzat tohmet altinda biraktigini Sekayik muellifi Ibn i Hallikan Kenari nakletmektedir Kazdagi nin Tahtaci alemindeki kudsiyeti Kazdagi nin butun Alevi Tahtaci aleminde yasatilan kudsiyeti ile onun Sari Kizi ile Sari Saltik Baba nin sariligi arasindaki benzetmeler goz onune alindiginda ve ozellikle de butun Tahtaci aleminde aynen bir Kabe gibi takdis edilmesi hatirlanacak olundugunda Bati Anadolu nun en mu tena kosesinde yer alan Edremit havzasinin butun Siʿa i Batini mensuplarinca ne kadar yuksek bir oneme haiz oldugu da anlasilmis olur Bektasiligin Anadolu da yayilmasi Haci Bektas halifelerinden Tavvas Usak Sogud Balikesir Edremit e kadar uzanan ve Akdeniz ile baglanti kuran yorelerde guneyde ise Burak Baba gibi daha bircok dailerle birlikte Osman Gazi nin yurdunda Sogut ile Sakarya Nehri kiyilarinda ve yukseklerdeki Turkmen ve Yoruk yaylalarinda dolasan Kumral Baba benzeri bircok Siʿa i Batini daileri Kocaeli bolgesine yerlesen Turkler arasinda Batiniligi yaymaktaydilar Dervisler Haci Bektas Dergahi Nevsehir Bektasiler in Turk diliyle nesriyati Orhan Gazi devrinde Rumeli feth edilince devletin resmi dilinin Turkce oldugu fermanlarla her tarafa ilan edilmisti Turkcenin acik ve selis ifade sekliyle rubai nefes destan gibi siirlerin cesitli olculerine tevdi edilerek ozellikle kosma deyis semai usulunde soylenen siirlerin baglama saz bozuk ve kopuzlarla terennum edilen sekilleri Turk ruhunun milli benligine o kadar uyum sagladi ki sehir ulemasinin agdali dilinden hicbir sey anlamayan Turkmenler bunlara karsi hic ilgi duymamaktaydilar Bu firsati iyi degerlendiren Key alu Baba Abdal Musa Tuglu Baba Baba Ilyas Horasani Baba Ishak Kefersudi ve Ebu l Vefa i Harezmi gibi tekkelere mensup olan karisik akide sahibi Batin ul Mezhep Babalar ve Siʿa i Batini Daileri Anadolu nun dort bir tarafina Batini Mezhebi ilkeleri dogrultusunda fa aliyet gosteren zaviyeler acmaga baslamislardi Osmanlilar uzerindeki Bektasi etkisi Orhan Gazi nin culusuna kadar gecen sure zarfinda kendilerini mutasavvif olarak tanitmis olan bazi babalarin nufuzlari bunlarin Osmanli Devleti tarafindan rehberlikleri kabul edilecek derecede artmisti Osman Gazi ye elifli tac giydirdigi rivayet edilen Haci Bektas ile Orhan Gazi nin kardesi Ala ed Din Pasa nin Seyh Edebali hankahina mensup birer dervis olmalari bu etkinin ne kadar kuvvetli oldugunun bir delilidir Vilayetname i Haci Bektas i Veli yyul Horasani ye gore Bati Anadolu nun futuhati Haci Bektas in halifeleri sayesinde gerceklestirimis olup Osman Gazi de Hunkar dan nasip alanlar arasindandir Bu siddetli tesirler neticesinde Osmanli ulkelerinde Bektasilik Melamilik Hurufilik gibi Siʿa i Batini subeleri kolayca yayilmaktaydi Orhan Gazi tarafindan bir veli olarak benimsenen Key alu Baba Bursa nin fethinde bulundu Halbuki Osmanli Devleti kuruldugu ilk gunden itibaren Sunni bir devlet yapisina sahipti Buna ragmen Hoylu Tokatli Burak Baba nin Osmanlilar daki benzeri olan bu Sii dervisin Keremyan Emiri ile Turgut Alp in seyhi oldugu bilinmektedir Orhan Gazi nin Inegol ilcesini Key alu Baba ya dirlik olarak tahsis ettigi ve vefatindan sonra da mezarinin uzerine buyuk bir turbe insa ettirdigini Sekayik kaydetmektedir Orhan Gazi nin dervislerin konaklamalari namaz semah gibi ibadetlerini yerine getirmeleri icin insa ettirdigi imaret ve tabhaneli zaviyeler in yani sira onun Babai dervisi Geyikli Baba ile iliskileri bu izlenimi desteklemektedir Haci Bektas i Veli Osman Bey veya onun neslinden herhangi biriyle karsilasacak kadar uzun yasamamis olsa da Orhan Gazi nin anne tarafindan dedesi Osman Gazi nin kayin pederi olan Seyh Edebali nin Haci Bektas ile birlikte Amasya da yasamis bir Vefai dervisi olan Baba Ilyas in muridi oldugunu ve Edebali nin de diger muritler gibi Baba Ilyas in yoklugunda Haci Bektas a uydugu bilinmektedir Seyh Edebali nin kizini bilindigi uzere Osman Gazi ile evlendirmesi Osman ocagi ile Haci Bektas arasindaki iliski daha anlasilir bir hale gelmektedir Buna Edebali nin yolculuk yapanlara hizmet veren bir misafirhaneye sahip Ahi seyhi oldugu da eklenince Osman Gazi nin damadi olarak destegini sagladigi Seyh Edebali nin Haci Bektas ile iliskisi daha da onem kazanmaktadir Bektasilik Haci Bektas ile cagdas olup Kirsehir de yasayan Anadolu Ahiliginin kurucusu sayilan Ahi Evren in yakin iliskileri sayesinde Anadolu Ahileri icin cekim merkezi haline gelmisti Ahilik icazeti verme yetkisine sahip derecede bir Ahi olan I Murat Haci Bektas tekke kulliyesinin ilk anitsal binasi olan Meydan Evi ni yaptirdiktan sonra yerlestirilen kitabede Melik kimliginin yani sira Ahi kimligini de kullanmistir Abdal Musa Yunus Emre Kaygusuz Abdal gibi ogretilerini benimsemis ozan ve dusunurler sayesinde Haci Bektas uc beyleri ve onlara bagli reaya arasinda giderek artan bir sayginliga sahipti Siiligin Hurufilik mezhebinin Bektasilik Tarikati uzerindeki etkileri 14 Asrin sonlarinda ortaya cikan Siiligin Hurufilik mezhebinin Bektasilik Tarikati uzerinde 15 yuzyilda hissedilir tesirleri meydana gelmisti Hurufilik akimi Iranli bir Sii mutasavvif olan Fadl Allah Ester Abadi tarafindan kuruldu Helep sinirlarindan Bati Anadolu ya dogru hareket eden Hurufiler Seyyid Nesimi nin H 820 M 1417 yilinda Halep te i damindan sonra Irak tan Azerbaycan a ve oradan da Dogu Anadolu ya kadar olan bolgelerde Hurufiligi yaydilar Nesimi nin Divani ve menakibnamesi bircok mutasavvif icin iyi bir kaynak ve sermaye teskil etti Nesimi daha Fadl Allah Yezdani nin Hurufilik mezhebinin ortaya cikmasindan bes asir once yasayan Hulul ve ilhada yonelik soylemleri nedeniyle de ayni akibeti paylasmis olan Hallac i Mansur un muikibi olarak telakki edildi Aslen Ibah iyyun olan Hurufiler ayni zamanda Mucessime den olduklarindan oturu Allah i cisim olarak Batiniligin esas umdesi olan hulule olan inanclari nedeniyle de Fadl Allah Hurufi seklinde tecelli ettigine i tikat ederler Hallac i Mansur un Abbasi Halifesi Muktedir Bi l Lah in emriyle infazi 26 Mart 922 Bagdad Hallac i Mansur Bektasi an anesine gore Hulul ve ilhad ihtiva eden soylemleri nedeniyle H 309 M 922 yilinda zindiklikten i dam edilen Hallac i Mansur da Seyyid Nesimi ile ortak bir akidenin kurbani olmasi sebebiyle Hurufiler tarafindan yuceltilmektedir Bu hadise butun mutasavviflar tarafindan gerek siir ve edebiyat aleminde bir iztirap ve aci konusu olarak ve gerekse onun En el Hak sozunun isaret ettigi Vahdet i Vucud davasiyla alakali olan ornekler arasinda siklikla bahsedilmektedir Diger taraftan Rifa iyye Tarikati Piri Ahmed er Rifai ise Hallac i yermis ve Hallac in sozlerini kufriyat olarak nitelendirerek onun evliyaligini dahi supheyle karsilamisti Ayrica H 904 M 1499 da Sultan Huseyin Baykara tarafindan vezirlige getirilen Emir Kemal ed Din Huseyni hazirladigi Mecalis ul Ussak adli eserin bir faslini Hallac a ayirmisti Kabri Bagdad in batisinda Ma ruf Kerhi nin meshedi yanindadir Hurufiligin Bektasi Tarikati tarafindan da ortaklasa paylasilan ana akaidi Hurufiler Kur an i Kerim uzerinde cok zaman harcamislardir Islam in resmi sinirlarinin disina cikmamis gorunmek maksadiyla muhkemati mutesabihatin yerine mutesabihati da muhkematin yerine koymak suretiyle pek cok huruf ve hesaplamalar yaparak cesitli te vil sekilleri icad etmislerdir Huruf hakkindaki tefsirat i Batini ye gore Insan yuzundeki hatlar ile hurufatin eskali arasinda bazi alakalarin bulundugu inanci vardir Insan vucudundaki her uzuv bir harfe karsilik gelmektedir Ayrica her uzuv kainattaki bir tecellinin misalidir Ornegin Cesetsiz ruh olmadigi gibi harfsiz de mana yoktur Hurufat ise manalarin cesedidir Ars zeka ve ruhun yansidigi cephedir Cennet Cehennem Sirat Arafat yer gok cin melek ve benzeri her sey de karsiligi olan tek bir harf ile temsil edilir Hurufiligin nazariyesine gore insan gozunun biri Cebrail digeri de Azrail dir Cebrail Ali yi Azrail de Muhammed i temsil etmektedir Adem in yuzu Vech ul Lah tir Kab i Kavseyn ise insanin iki kasidir Bu iliskilerden anlam cikarmak icin bazi hesap ve te viller yapilmaktadir Ornegin Kur an i Kerim de ne kadar Fadl Allah ve Fazil kelimesi varsa hepsi de beklenen Mehdi olan Fadl Allah Yezdani ye delalettir Nubuvvet yirmi sekiz Huruf u Cami dir Bu nedenle de ummidir Hurufiler bu yirmi sekiz Arab harfine Kelime i Muhammedi adini verirler Kur an i Kerim Velayet in Dunun undan olan Nubuvvet e ozgu olarak yirmi sekiz huruf ile indirilmistir Fadl ul Lah Yezdani nin bu harflere ekledigi dort harf g j c p ile birlikte olusan otuz iki harfe ise Kelime i Ademiyye adini verirler Boylece Veli de tam otuz iki hurufa mazhar olmus olur Esrar i Huruf a vakif olanlar Zumre i Naciye olarak adlandirilan seckinleri olustururlar Bu sinifa dahil olamayanlar ise husranda kalmis olanlardir Kur an i Kerim iki kisimdan mutesekkildir Birinci kisim esrar ve manayi iceren muhkemattir Ikincisinde ise dort huruftan ibaret olan vilayet te onun icine dahildir Kur an i Kerim muhkemat ve surelerin basinda anlamlari bilinmeyen Elif Lam Mim Elif Lam Mim Sad Elif Lam Ra Elif Lam Mim Ra Kaf Ha Ya Ayn Sad Ta Ha Ta Sin Mim Ta Sin Bunlar sana Kur an in ve apacik bir kitabin ayetleridir Ya Sin Sad Bu ogutle dolu Kur an a bak Ha Mim Ayn Sin Kaf Kaf Sanli Kur an a andolsun Nun Kaleme ve kalem ehlinin satira dizdiklerine ve dizecekleri Hakk iy Cun gibi ya sadece harflerden olusan ya da baslarinda tek harf ihtiva eden mutesabih diye nitelendirilen ayetlerden olusmaktadir Hurufiler bu noktada anlasilmasi guc birtakim hesaplar yapmak suretiyle her seyin manasini degistirerek baska bir hale koyarlar Bu yukarida siralanan ve Kur an daki yirmi dokuz surenin basinda yer alan on dort mucerret kelime Kelam i Mahfuz niteliginde olup Hurufilige gore Batini manalara haizdir Ornegin Ayn Ali Ilim Mim Muhammed Nun Nokta Kaf Hakk Allah Hi Hizir Sin Ars 28 Sad Salat Lam Levh demektir Ebced hesabindan baska birde Hesab i Cumeli vardir Bu hesapta her harf yalniz bir adede karsilik gelir Daha ayrintili Hurufi hesap sistemleriyse Hesab i Tafsili ve Cumel i Kebir olarak adlandirilir Islam in zahir hukumleri Hurufiler in gozunde hicbir deger ifade etmez Irak Nebti ve Kermatileri ile Suriye Nusayrileri ve Iran Siʿa i Batini si ve bilumum Durziler bu konuda ortak bir cephe arz etmektedirler Hurufiler in Kirsehir de Haci Bektas Dergah ina siginmalari Bektasilik ve Kizilbaslik ta kendisine Ismet Gunahsiz sifati atfedilen Ali tasviri Islam peygamberi Muhammed den sonra Islamiyet i kabul eden ilk erkek olarak resmedilmis H 796 M 1394 yilinda Hurufilik akiminin kurucusu Fadl Allah Yezdani i dam edilince basta damadi Ali ul A la olmak uzere Hurufiler in cogu Kirsehir deki Haci Bektas Dergahi na sigindilar Boylece Hurufiligi Kirsehir de Haci Bektas Tekkesi nin yoldaslari arasinda Hunkar in talimati diyerek yaymaya basladilar H 822 M 1419 yilinda vefat eden ve kendisini Haci Bektas in halifesi olarak tanitan Ali ul A la adindaki bu Hurufi Babasinin butun talimati gunumuzdeki Bektasi inanislariyle tam bir ittihad gostermektedir Ayni zamanda bu Tarikata Asik adi verilen ellerinde saz ve koltuklarinda sarap tulumbalari tasiyan sahsiyetleri getirenler de Hurufiler dir Hurufi Bektasiligin i tikadi kimligi Butun Siʿa i Batini kollarinda oldugu gibi Bektasiler de kendi iclerinde murid baba dede baba gibi ayri ayri rutbelere haiz bazi basamak ve makamlara bolunmuslerdir Cesitli din ve akidelerin serpilmis tohumlarindan pek cok ornekler ihtiva ettigi gibi bir ucu Hint felsefesine dayanan tenasuh ve hulule inanmak ve tum canli mahlukata karsi asiri saygi duygulari beslemek Bektasiligin ana ilkeleri arasinda yer alir Bektasi Ilahiyati Vahdet i Vucudun neff i vucuda kadar vardigi gibi Hristiyanlik ile de ortak taraflari mevcuttur Islamiyet in ruhbaniyet ve kesislige siddetle muhalefet etmesine karsin Bektasiler de tam aksine evlenmenin aleyhine tavir alir ve alameti tecrit olarak da Balim Sultan turbesinin esiginde kulaklari doldurarak Menkus takmak en yuksek Tevella ve Teberra yi ifade eder Balkan ve Arnavut Bektasiligi Osmanli Imparatorlugu devrinde Yanya ya biahare Manastir Vilayeti ne bagli olan Avlonya kasabasi Anadolu daki Haci Bektas Ocagi nin Dedebabalarinin cogunu yetistirmekteydi Butun din ve mezheplere kendi kapisini acmis olan Bektasilik Islamiyet in resmi i tikadini tanimayan cesitli din ve i tikad mensuplarini da kendi hudutlari icerisine almakta hicbir sakinca gormemistir Gecmiste Turkiye Bektasileri arasinda Katolik ve Ortadoksluk gibi Hristiyan dininin mezheplerinden olan Rum ve Ermenilere mensup Canlar Babalar Dedebabalar ve hatta zaviye yoneten Hristiyan Bektasiler e sikca rastlanmaktaydi Anadolu nun vaktiyle Islam dinine girmemis olan Turk Hristiyanlari arasinda da pek cok Bektasileri vardi Avrupa daki Bektasiligin en cok gelistigi bu cevrelerde Islamiyet duygulari pek zayif ve gevsek oldugu gibi yasamis olduklari Hristiyan memleketlerinde mevcut gayr i Islami batil i tikadlarin cogunu da paylasmaktadirlar Toska Arnavutlari in onemli bir kesimi mezheben Caferiyye Siiligi nden olup Tarikaten ise Bektasi dirler Hurufi Bektasiligin Batiniler ile ortak yanlari Bektasiligin butun an anesi Bedr iyye Kalender iyye ve diger Siʿa i Batini mezhepleriyle ortak bir cephe arz etmektedir Fadl Allah Hurufi nin Bektasi ogretisi icine yerlestirmeyi basardigi akaidin hakim oldugu yorelerde vaktiyle Seyh Halife ve Hasan Cevri nin muridleriyle diger Sii Babalar tarafindan serpistirilmis bircok i tikatlar mevcuttu Bektasilik Tarikati Hurufi tesirlerine maruz kaldiktan sonra Hurufiligin inanis ve kuramlari hakkindaki esaslari iceren Fadl Allah Yezdani nin Cavidanname si Seyh Safi nin Hakikatname si Ali ul A la nin Mahsername si Emir Giyas ed Din in Ustuvaname si Friste Oglu nun Ahiretname si ve yine bu konuda yazilmis olan Asikname Hidayetname Mukaddeme t ul Hakayik Muharremname i Seyyid Ishak Nihayetname Turabname Miftah ul Gayb Tuhfet ul Ussak Risale i Nokta Risale i Huruf Risale i Fazl ul Lah ve Viran Abdal risalesi gibi eserler Bektasi canlarinin ustadlari tarafindan hurmetle eller ustunde tutulmaktadir Hasan Ala Zikrihi s Selam ve Elemut Batinileri tarafindan Islami ibadetlerin ilgasi Hicri 559 yilinin Ramazan Ayi nin On Yedinci gunu 8 Agustos 1164 tarihinde Kiyam i Kiyamet adiyla anilan gunde Hasan i Sani Ala Zikrihi s Selam Elemut Kalesi de yapilan buyuk merasimde butun dini tekliflerin tamamiyle ilga edildigini ilan etti Verdigi beyanatta Ben Imam i Zaman im emir ve neyh e ait ne kadar tekalif mevcutsa hepsini lagvettim Halk Batinen hudaya merbut kalmali Zahirde ise tamamen hurdur Kur an i Kerim de anlasilan mana zahiri degil batinidir Boylece Batiniler butun dini kayitleri ve hatta ictimai yukumlulukleri dahi istinasiz kaldirip atmislardir Bu husustaki Melahide i Batini i tikati butun Hurufi Bektasiler tarafindan da aynen paylasilmaktadir Hurufilik te ise sadece haftada iki rek at Cuma Namazi farzi kabul edildikten sonra geri kalan diger ibadet hukumlerinin tamami ve butun Islami mevzuatlar lagvedilmistir Balim Sultan Donemi Balim Sultan Alevi Bektasilere gore Pir i Sani Ikinci Pir dir Alevilik Bektasilik arastirmacisi Ingiliz J K Birge bu sureci Alevi toplumunun yorumuna gore yapar Ona gore XIII yuzyildan baslayarak Kucuk Asya dan ismen ait olduklari cesitli dinlerden karismis ogeler iceren bir tur halk dini gelisti Haci Bektas i Veli nin harekete yardimci olan gezginci ruhani onderlerden biri olarak giderek artan bir bicimde ustunlugu tanindi Sadece Kirsehir yakinindaki koy adini ondan almakla kalmadi fakat tum Kucuk Asya da sayisiz koyde onun adi Pir olarak unlendi Balim Sultan la kent ici ve yakinlarindaki tekkelerde daha yetkinlestirilmis bir rituel ve orgutlenme basladi Bu orgutlenme belirli olculerde cok benzer inanc ve uygulamalari surduren fakat Bektasiligin duzenlenmis sisteminin disinda kalan koy gruplarindan farklilasarak daha bicimsel olarak orgutlenmis Bektasi Tarikati haline geldi Balim Sultan i Tarikata post nisin olarak atayan Osmanli Padisahi Sultan Bayezid i Veli Balim Sultan in padisah tarafindan Tarikata post nisin olarak atanmasi Balim Sultan 1501 lerde donemin padisahi Sultan Bayezid i Veli tarafindan Nevsehir deki Haci Bektas Dergahi nin basina atanmistir Balim Sultan a kadar Bektasilik genellikle kirsal kesimlerde ve koyluk yorelerde tutunmus Alevi Turkmen icerisinde benimsenme olanagi bulmustur Ozellikle Aleviligin bir turevi ve Aleviligi yeniden bicimleyen dernestiren onlari egiterek disipline eden bir egilim olarak kendini ortaya korken Balim Sultan la kentsel kesimlere ve Osmanli aydinlari arasina da girmistir Boylece Bektasilik tarihinde yeni bir donem baslar ve Bektasiler Koy Bektasisi Kent Bektasisi olarak farklilasirlar Kent Bektasiligine Nazenin Tarikati veya Babagan Kolu Babalar Kolu da denir Balim Sultan Bektasi Erkannamesi ni duzenlemis ve bu orgutlenmeye katilmanin kosullarini olusturmustur Ayni zamanda On iki imam anlayisini yola kazandirmistir Bu onun yaptigi yeniliklerin basindadir On iki imam torenleri on iki cerag on iki post palhenk evlenmemis mucerred babalik kurali serbet yerine sarap Hurufilik etkisi Ibahiyecilik ucleme teslis tenasuh ve hulul kavramlari Tarikatin bunyesine onun sayesinde girer On Iki Imam inancinin Tarikata girisi On iki imam inanci Alevi Siilik te basindan beri olmasina karsin Bektasilik Tarikati nin temel toreleri arasina Balim Sultan la girer Tarikatin temel diregi olur Her baglinin muridin temel inanislari icerisinde yer alan bir ilke olur Bu temel ilke Alevi Bektasi edebiyatinin temel cesnisi ve zenginligi olacaktir Hemen hemen tum Alevi Bektasi ozanlari On iki imam cesnisini siirlerinde malzeme olarak kullanacaklardir Alevi Bektasi edebiyati bu zenginlik uzerine kurulmustur On iki imam anlayisina paralel olarak yasam on iki rakami uzerine sistemlestirilmistir On iki sayisi eski Turk torelerinde de mevcuttur Ozellikle Samanist donemde Samanlarin taci da on iki ayri hayvanin postundan yapilan parcalarla yapilmaktaydi Bu da Zodyak cemberini simgelemekteydi Yani Kainati basina Tac etmekteydi Bu inanis ile On iki imam inanisi harmanlanarak Bektasi kulturunde on iki terkli tac kullanimi ve On iki imam inancinin yansimalari gorulmektedir Cemlerde simgesel olarak on iki cerag yakilir Kemer uzerine On iki imami simgeleyen on iki koseli palheng tasi denilen tas takilir Bu dervislerin gonullerini Tanri ya baglayan bir simge olarak algilanir Eline diline beline sahip olmayi gerektirir Bektasi taci on iki dilimlidir Tekkelerin meydan yerleri tekke ustundeki baca ve kubbeler hep on iki dilimli olur Bektasi tekkelerinde Pire hizmet gorevlerinin her biri bir post ile simgelestirilir ve temsil edilir Bu anlayisi Balim Sultan on iki post biciminde bicimleyerek tarikatin toreleri arasina kazandirmistir Postlardan her biri Bektasiligin en buyuk adlarindan birine baglanarak anilmis ve boylece o kisiler olumsuzlestirilmistir On iki imam sirri olan On iki Post sunlardir Baba Postu Horasan postu Haci Bektas i Veli Asci Postu postu Ekmekci Postu Balim Sultan postu Nakib Postu Kaygusuz Sultan Abdal postu Ataci Postu Kanber Ali postu Meydanci Postu Sari Ismail postu Turbedar postu Kara Donlu Can Baba postu Kilerci Postu postu Kahveci Postu Sah Sazeli postu Kurbanci Postu Ibrahim postu Ayakci Postu Abdal Musa postu Mihmanevi Postu Hizir peygamber postuYeniceri Ocagi ve Bektasilik1657 yilindan evvel bir yeniceri Yeniceri Ocagina vurucu asker yetistirecek ilk Acemi Ocagi Gelibolu da kuruldu Bu ilk teskilatlanma ile orduya bin kadar nefer alindi Bunlardan her yuz kisisinin basina ise Yayabasi adiyla bir kumandan tayin edildi Bilahare Yeniceri Ocagi na gonulluluk esasina dayali olarak Hristiyan tebaanin cocuklari da dahil edildi Yeniceriler yeni askerler kucuk yaslardan itibaren Islam orf ve adetlerine gore yetistiriliyor ardindan da acemi oglan kislalarinda askeri egitime tabi tutuluyordu Onlar emekli oluncaya kadar evlenmeleri ve sehir gibi mahallerde oturmalari yasakti Kislalarda yasarlardi Kabiliyetlerine gore de subay veya general pasa olurlardi Ocagin ust duzey kumandanlarina ise Yeniceri Agasi ismi verilirdi Teskilat merkezi Istanbul da olurdu Ocak Agadan nefere kadar giden bir hiyerarsik duzen icinde calisirdi Dini terbiye ve hatta tarikat bagliligi Yeniceriler arasinda bilhassa tesvik ve tergib edilirdi Bilhassa Bektasi tarikatina girmeleri cok yaygin bir gelenek halindeydi Bununla beraber Melameti Mevlevi Naksi Halvetiyye ya da Halveti Tarikatlarina mensup olan Yeniceriler de vardi Bektasilik Tarikati Yeniceri ve Ahi Ocaklarinin kapatilmasi Osmanli Devleti ozellikle Sultan I Murad Hudavendigar Han doneminden itibaren Rumeli ve Balkanlar da hizli bir yayilma sureci icine girdi Balkan topluluklariyla yapilan savaslar mucadeleler bitmek bilmiyordu Bu durumda yeni duzenli ve daimi bir savasci orduya ihtiyac duyuldu Bir yandan da savaslarda kazanilan zaferler neticesi esir alinan Hristiyan ailelerin cocuklari Islami terbiye ile yetistirilerek orduya dahil ediliyordu Sonunda ise sirf bu devsirilerek terbiye edilmis kimselerden mutesekkil bir askeri birlik kurulmasina karar verildi Bu arada Sultan I Murad Hudavendigar Han Candarli Kara Halil Hayreddin Pasa yi yeniceri ve Acemi Ocaklari ni kurmakla vazifelendirdi 1324 Yeniceri Ocagi nin kapatilmasi Yeniceri Ocagi nin genel durumu da devletin genel durumuyla paralellik arz ediyordu Tipki ilerleme duraklama ve gerileme halleri gibi Bununla beraber bu asker ocagi zamanla dejenere edildi Ilmiye sinifi ile sadaret cevreleri Yenicerileri zaman zaman kendi emellerine alet etmeye ve onlari siyasete bulastirmaya calisti Cogu zaman saltanat kavgalarinda ve hatta ic isyanlarda kullanildilar Bu duruma dusurulen ocagin islah edilmesi gerekirken daha cok zecri tedbirlerle ortadan kaldirilmasi veya kokunun kazinmasi cihetine gidildi Bazen de teskilatin by pas edilmesi denemesi yapildi Ancak hicbirinde de basarili olunamadi Sultan II Mahmud reformcu bir padisahti Kilik kiyafetten burokrasinin isleyis tarzina kadar pek cok konuda radikal degisiklilerde bulundu Bu cumleden olarak sarigi halkin basindan kaldirtip fesi getirti Salvar yerine pantolon giyme mecburiyetini getirti Askeri sistem degisikligi icin ise uygun firsati kolladi Nihayet Yeniceri Ocagi nin bir bahane ile isyan edisini firsat bilerek onlari once oyaladi ve hemen ardinda da imha ederek ortadan kaldirma cihetine gitti II Mahmud Osmanli Ordusu nda islahat hareketlerini gerceklestirmek amaciyla Yeniceri Ocagi nin lagvedilmesine karar vermisti Vaka i Hayriye 15 Haziran 1826 gunu devlet memurlari Istanbul sokaklarinda dolasarak halki Muhammed in sancagi altinda toplamaya basladi Bunun uzerine Yeniceri elebaslari da ocak mensuplarini ayaklanmaya cagirdi Hazirliklarini tamamlayan hukumet yonetimi ise Sultanahmet Camii ni karargah yapti ve halka silah dagitti Beyazit Meydani ile Divanyolu tarafini tutan Yeniceriler carpismanin baslamasiyla birlikte geri cekilerek Meydan i Lahm Etmeydanindaki karargahlarina kapandilar Sadrazam Benderli Mehmed Selim Sirri Pasa tam bu esnada kislanin etrafini cevirerek top atesini baslatti Top atesi sonrasinda koca kisla birkac saat zarfinda icindeki binlerce Yeniceriyle birlikte yakilip yikildi Bu kanli hadiseden sonra Yeniceri Ocagi nin tarihe karismasi uzerine Kececizade Izzet Molla da su tarihi misralari dokturdu Tecemmu eyledi Meydan i Lahm e Idup kufran i ni met nice bagi Koyup kaldirmada ikide birde kazani Kazan devrildi sondurdu ocagi Balkanlarda etkin faaliyet gosteren tek Tarikat olmasi Osmanli Devleti doneminde Ozellikle Balkan topraklarinda Bektasi Tarikati ndan baska Tarikat tutunamamistir Fakat II Mahmud donemiyle birlikte Bektasilerin disinda Naksi Bektasileri ortaya cikmistir Bunlar Bektasiligin rituellerini kaldirmamakla birlikte Tarikat icerisine bazi Sunni rituelleri eklemislerdir Ornegin cem ayinine gecilmeden once secde namazi kilma Muharrem orucuyla birlikte Ramazan orucunu da tutman ve benzerleri gibi Naksi Bektasiligi ozellikle Bulgaristan da Sii Iran misyonerlerinin kendilerine cok uygun bir ortam bulmalarina sebep olmustur kaynak belirtilmeli Bektasilik tesekkulu sureci semasi Melamilik Coktanricilik Islam Budizm Hinduizm Tengricilik Hariciler Siilik Sunnilik Animizm Samanizm Totemizm Batin iyye Imamiye Siilik ogretisi Galiyye Hanefi Maliki Safii Hanbeli Kalender iyye Ebu l Vefa el Bagdadi Meymun el Kaddah Isma il iyye Isna aser iyye Arslan Baba Baba Ilyas Nizari fikhi Yedicilik Zeyd iyye Sebe iyye Hemedani Babailik Sabbah iyye Musta liyye El Da i Kebir Hattabiyye Yesev iyye Alamut Kalesi Turkistan Aleviligi Nasir i Husrev On Iki Imamlar Alevilik Alaviler En Nasir Li Din il Lah Safevi Tarikati Keysan iyye Kutb ud Din Safev iyye Imamet Isnaaseriyye ogretisi Safevi Devleti I Ismail Muslim iyye Kizilbas Babekiyye Hurremiyye El Mukanna Sinbad Hurufilik Haci Bektas Kul Himmet Pir Sultan Abdal Gul Baba BalimʿSultan Imadeddin Nesimi Bektasi inanci Hace Ahmed i Yesevi Bektasi Tarikati ve Anadolu Aleviligi etkilesim gruplari semasi Hasim bin ʿAbd Menaf Hasimogullari ʿAbd el Muttalib bin Hasim Amine bint Vehb ʿAbd Allah bin ʿAbd el Muttalib Ebu Talib Hamza Abbas binʿAbd el Muttalib Hatice bint Huveylid Muhammed ʿAbd Allah bin Abbas Fatima Ali Havlet bint Ca fer Ali bin ʿAbd Allah Selman i Farisi Hasan bin Ali Huseyin Seyyid us Suheda Muhammed bin Hanefiyye Abbasiler Muhammed el Imam bin Ali bin el Abbas Hasan bin Zeyyid Zeyyid bin Hasan Hasan el Mu tena Zeynelabidin Keysanilik Bu Muslim iyye Mazdekcilik Taberistan Alavileri Hasan bin Zeyd ʿAbd Allah el Kamil Muhammed el Bakir Zeyd bin Ali es Sehid Sinbad Neo Mazdekcilik Ibrahim bin ʿAbd Allah Muhammed bin ʿAbd Allah Muhammed bin Abdullah el Mehdi Idrisiler Zeyd iyye Imamet Zeydilik El Mukanna iyye Hurremiyye Babek Hurremi Yahya bin ʿAbd Allah Z ul Nun el Misri Ca bir bin Hayyan Caʿfer es Sadik Hasan bin Zeyd ul Alevi Kizilbas Gnostisizm Beyazid i Bestami ʿAbd Allah bin Caʿfer el Eftah Ismail bin Ca fer es Sadik Musa el Kazim Cepniler Tahtacilar Fethilik Eftah iyye Vafi ʿAhmed ʿAbd Allah bin Muhammed el Vafi Muhammed bin Isma il es Sakir El Isma il iyyet ul Halisa Ali er Riza Taberistan Zeydi Alaviler Emirligi Melamilik Muhammed bin ʿAbd Allah el Eftah ʿAhmed bin ʿAbd Allah bin Muhammed et Taki Ismaililik Isma il iyye Yedicilik Muhammed el Cevad Tavvusilik Tavvus iyye Alticilar Batinilik Batini Isma il iyye Ezoterizm Tasavvuf Huseyin bin ʿAhmed bin ʿAbd Allah ar Radi ez Zeki Kufeli Hamdan Karmat Karmatiyye Yediciler Ali el Hadi Vakifilik Vakif iyye Mitraizm Sabiilik Mehdi Fatimi Ebu Saʿid Hasan bin Behram Cennabi Bahreyn Hasan el Askeri Muhammed bin Ali en Naki Muhammedilik Muhammed iyye Muhammed ed Derezi Fatimi Devleti Karmatilik Yediciler elʿBakl iyye Muhammed el Mehdi FazlʿAllah Esterabadi Hurufilik Muhammad bin Nusayr Durzilik Mustalilik Nizarilik Onikicilik Hurufilik Nusayrilik Hafizilik Tayyib iyye Nasir i Husrev Muhammed Kebir Arizi Kabbalah Ebu l Hasan Harakani Davudi Ismaililik Turkistan Aleviligi Tacu l Arifin Ebu l Vefa Vefa iyye Mahmud Pasikhani Sems i Tebrizi Batinilik Alamut Kalesi Sabbah iyye On Iki Imam Ebu l Beka Baba Ilyas Babailik Baba iyye Hurufilik Noktacilik Mevlana Celal ed Din i Rumi Mevlevilik Uveys bin Amir i Kareni Uveys iyye Hasan i Basri Tac ed Din Geylani Halvet iyye Zahid iyye Cehariyar Sari Saltik Lokman Aybek Behlul Seyyid Nesimi Huruf iyye Yusuf Hemedani Melamet iyye Safiilik Hallac i Mansur En el Hakk Ben Yokum Oʿvar Cuneyd El Bagdadi Safi ud Din Ishak Safev iyye Baba Ishak Ishak iyye Dedebabalik Bektas iyye