Fil, hortumlular takımının filgiller (Elephantidae) familyasını oluşturan memeli bir hayvandır. Geleneksel olarak Asya fili (Elephas maximus) ve Afrika fili (Loxodonta africana) olmak üzere iki türü tanınır; ancak bazı kanıtlara dayanarak Afrika savan fili (L. africana) ile Afrika orman filinin (L. cyclotis) de iki ayrı tür olduğu öne sürülür. Filler, Sahra altı Afrika ile Güney ve Güneydoğu Asya'da bulunur. İçinde mamutlar ve mastodonlar gibi soyu tükenmiş türleri de barındıran hortumlular takımından günümüzde soyunu sürdüren bir tek filler kalmıştır. Karada yaşayan en büyük hayvan olan Afrika filinin erkeği 4 m boya ve 7.000 kg ağırlığa ulaşabilir. Fillerin dikkat çekici ve ayırt edici özellikleri arasında, nesneleri yakalamak gibi çeşitli amaçlar için kullanılan uzun hortumları başta gelir. Uzun ve sivri olan kesici dişlerini nesneleri taşımak, yeri kazmak için kullanırlar. Fildişinin kaynağı olan bu kesici dişler aynı zamanda dövüşürken silah olarak da kullanılır. Filin büyük ve geniş kulakları vücut ısısını kontrol etmeye yarar. Afrika fillerinin kulakları daha büyük olur ve sırtları içbükeydir. Asya fillerinin ise kulakları daha küçük olur ve sırtları dışbükey ya da düzdür.
Fil | |||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Afrika fili (Loxodonta africana) | |||||||||||
Biyolojik sınıflandırma | |||||||||||
| |||||||||||
Cinsler | |||||||||||
| |||||||||||
Dağılımı | |||||||||||
Sinonimler | |||||||||||
|
Otçul olan filler; savan, orman, çöl ve bataklık gibi doğal yaşam alanlarında bulunur. Genellikle su kenarlarında kalmayı tercih eder. Çevrelerinde bıraktıkları etki yüzünden kilittaşı türlerden biri sayılır. Diğer hayvanlar fillerden uzak durur ve aslan, kaplan, sırtlan ile yabani köpekler gibi yırtıcılar yalnızca yavru fillere saldırır. Dişi filler, genellikle bir dişi ve yavruları ya da akraba dişiler ve yavrularından oluşan aile grupları hâlinde yaşar. Birkaç dişi ve yavrularından oluşan grubun lideri en yaşlı dişidir. Fillerin oluşturduğu aile grupları zaman zaman bir araya gelerek daha büyük topluluklar oluşturabilir. Ergenliğe ulaşan erkek filler aile gruplarını terk eder veya yalnız ya da diğer erkek fillerle birlikte bir grup oluşturabilir. Erişkin erkekler çiftleşmek için eş aradıklarında aile grupları ile bir araya gelir. Testosteron salgılanmasının arttığı ve aşırı saldırgan davranışların görüldüğü mest adı verilen durum erkek fillerin baskın olmalarına olanak verir ve üreme başarısını artırır. Aile gruplarında ilgi odağı yavru fillerdir ve anneleri tarafından üç yıl kadar bakılırlar. Filler doğal ortamlarında 70 yıl kadar yaşar; dokunma, görme ve işitme yolu ile iletişim kurar. Uzun mesafelerde, filler insanın duyamayacağı kadar düşük frekanslı sesler ve sismik iletişim yolu ile haberleşir. Fillerin zekâsı primatlar ve balinalar ile kıyaslanacak düzeydedir. Kendilerinin farkında oldukları ve kendi cinslerinden ölmekte olan ya da ölmüş hayvanlara karşı empati gösterdikleri gözlemlenmektedir.
Afrika filleri Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) tarafından soyunun tükenme riski yüksek olan hassas türler arasında listelenirken, Asya filleri soyunun tükenme riski çok yüksek olan tehlikedeki türler arasında listelenmiştir. Fil popülasyonları için en büyük tehditlerden birisi kaçak olarak avlanan hayvanların dişleri ile yapılan fildişi ticaretidir. Diğer tehditler arasında doğal yaşam alanı kaybı ve yerel halk ile olan çıkar çatışmaları sayılabilir. Filler, Asya'da yük hayvanı olarak kullanılmaktadır. Geçmişte savaşlarda kullanılmıştır. Filler günümüzde hayvanat bahçeleri ve sirklerin üyelerindendir. Çok kolay tanınabilen filler sanat, folklor, din, edebiyat ve popüler kültür alanlarında sıklıkla kullanılmıştır.
Adlandırma
Fil adı Türkçeye, Arapçada aynı anlama gelen فيل (fil) kelimesinden geçmiştir. Arapçaya Aramice פיל (pīl), Aramiceye de Sanskritçe "fildişi" anlamına gelen पीलु (pīlu) kelimelerinden geçiş olmuştur.Asya filinin cins adı Elephas Latincede "fil" anlamındadır ve Latinceye, Antik Yunancada "fil" anlamına gelen ἐλέφας (elephas) kelimesinden geçmiştir.Afrika filinin cins adı Loxodonta Antik Yunancada "verev yanlı diş" anlamına gelmektedir.
Taksonomi
Sınıflandırma, türler ve alt türler
Filler, hortumlular (Proboscidea) takımı içinde yer alan tek familya olan filgiller (Elephantidae) içinde sınıflandırılır. Yaşayan en yakın akrabaları dugonggiller ve manatigillerden oluşan deniz inekleri ve kırsıçanımsıgillerdir. Bu dört familya, Afrotheria üst takımı içinde Paenungulata klâdını oluşturur. Filler ve deniz inekleri ayrıca Tethytheria klâdında gruplandırılırlar. Geleneksel olarak iki fil türü tanınmaktadır: Sahra altı Afrika'da yaşayan Afrika fili (Loxodonta africana) ile Güney ve Güneydoğu Asya'da yaşayan Asya fili (Elephas maximus). Afrika filleri daha büyük kulaklı olur ve sırtları içbükeydir. Ayrıca derileri daha kırışık, karınları eğimli olur ve hortumlarının ucunda iki adet parmak gibi uzantı vardır. Asya fillerinin ise kulakları daha küçük olur. Sırtları dışbükey ya da düzdür. Derileri daha pürüzsüzdür. Karınları yataydır ve ortada bel verir. Hortumlarının ucunda ise tek bir uzantı bulunur. Asya fillerinin azı dişlerindeki çıkıntılar daha dardır ve Afrika fillerinden bu çıkıntılar baklava şeklindedir. Asya fillerinin tepesinde kamburumsu bir çıkıntı bulunur ve derilerinde bölgesel olarak pigment eksikliği görülür.
İsveçli doğabilimci Carl Linnaeus ilk olarak 1758 yılında Elephas cinsini ve o zamanlar Seylan olarak bilinen Sri Lanka'dan bir fili Elephas maximus adıyla, Georges Cuvier 1798 yılında Hint filini Elephas indicus adıyla, Felemenk zoolog Coenraad Jacob Temminck ise 1847 yılında Sumatra filini Elephas sumatranus adıyla tanımladı. İngiliz zoolog Frederick Nutter Chasen ise 1940 yılında bu üç fil türünü de Asya filinin alt türleri olarak sınıflandırdı. Asya fillerinin renkleri ve derilerindeki pigment kaybı coğrafi olarak değişiklik gösterir. Seylan fili (Elephas maximus maximus) Sri Lanka'da yaşar; Hint fili (E. m. indicus) Asya kıtasında Hint altkıtası ve Hindiçin'e özgüdür; Sumatra fili (E. m. sumatranus) ise Sumatra'da bulunur. Tartışmalı olan alt türlerden birisi olan Borneo fili Borneo'nun kuzeyinde yaşar ve diğer alt türlerden daha küçüktür. Kulakları daha büyük ve kuyruğu daha uzundur. Uzun dişleri tipik bir filden daha düzdür. Sri Lankalı zoolog Paules Edward Pieris Deraniyagala bu alt türü 1950 yılında National Geographic dergisindeki bir fil fotoğrafını tip tür alarak Elephas maximus borneensis adıyla tanımlamıştır. Daha sonraları bu alt tür hem E. m. indicus hem de E. m. sumatranus içinde sınıflandırılmıştır. 2003 yılında yapılan genetik analizler sonucunda bu fillerin atalarının anakara popülasyonundan yaklaşık 300.000 yıl önce ayrıldığı gösterilmiştir. 2008 yılında yapılan bir araştırmada ise Borneo fillerinin adaya özgü olmadığı ve günümüzde fillerin soyunun tükendiği Cava Adası'ndan 1521 yılından önce Sulu sultanları tarafından Borneo'ya getirildiği ortaya çıkarılmıştır.
Afrika fili, ilk olarak Alman doğa bilimci Johann Friedrich Blumenbach tarafından 1797 yılında Elephas africana olarak tanımlanmıştır.Loxodonta cinsinin adının Georges Cuvier tarafından 1825 yılında verildiği düşünülmektedir. Cuvier, cinsin adını Loxodonte olarak yazmış ve adı bilinmeyen bir yazar tarafından bu isim Loxodonta olarak düzeltilmiştir. Uluslararası Zoolojik Adlandırma Kodu'nda bu adlandırmanın kaynağı olarak adı bilinmeyen yazar tanınmaktadır. 1942 yılında Henry Fairfield Osborn tarafından Afrika filinin 18 alt türü tanımlanmıştır ancak daha fazla morfolojik veriye ulaşıldıktan sonra alt tür sınıflandırılması azalmıştır ve 1990'larda yalnızca iki alt tür tanınmaya başlanmıştır: savan fili (L. a. africana) ve orman fili (L. a. cyclotis). Orman filinin kulakları daha küçük ve yuvarlaktır, ayrıca uzun dişleri de daha ince ve düzgündür. Yalnızca Batı ve Orta Afrika'nın ormanlık alanlarında bulunur. 2000 yılında yapılan bir inceleme yazısında, kafatası morfolojisine dayanarak bu iki alt türün ayrı birer tür olarak (L. africana ve L. cyclotis) sınıflandırılması önerilmiştir. 2001 ve 2007 yıllarında yayımlanmış olan DNA araştırmaları da iki ayrı tür olarak sınıflandırılması sonucuna varmış ancak 2002 ve 2005 yıllarında yapılan DNA araştırmaları bunların aynı tür olduğu sonucuna varmıştır. Daha sonra 2010 yılında yapılan bir başka çalışma da Afrika savan ve orman fillerinin ayrı türler olarak sınıflandırılması önerisini desteklemiştir. 2011 yılında Afrika fillerinin taksonomik konumlaması hâlâ tartışmalı bir konudur.Mammal Species of the World (Dünya Memeli Türleri) adlı referans eserin üçüncü baskısında bu iki fil ayrı bir tür olarak sınıflandırılır ve Loxodonta africana türü için alt tür listelemez. Bu yaklaşım Birleşmiş Milletler Çevre Programı'nın Dünya Koruma İzleme Merkezi (UNEP-WCMC) ve Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) tarafından kabul edilmemiş ve her iki örgüt de L. cyclotis adını L. africana adının sinonimi olarak listelemiştir. Bulunan bazı kanıtlara göre Batı Afrika'da bulunan fillerin ayrı bir tür olduğu önerilmekte olsa da bu hâlâ çözülmemiş bir konudur.Kongo Havzası'nın Loxodonta pumilio adı ile ayrı bir tür olması için önerilen pigme filler ise muhtemelen çevresel koşular nedeniyle küçük cüsseli olan ve erken ergenliğe erişen orman filleridir.
- Seylan fili
(E. m. maximus) - Sumatra fili
(E. m. sumatranus) - Hint fili
(E. m. indicus) - Borneo fili
(E. m. borneensis) - Afrika savan fili
(L. a. africana) - Afrika orman fili
(L. a. cyclotis)
Evrimi ve soyu tükenmiş akrabaları
Hortumlular takımının üç ana evrimsel yayılımı ve 161'in üzerinde soyu tükenmiş üyesi kaydedilmiştir. İlk hortumlular, Paleosen'in sonlarında ilk evrimsel yayılımı oluşturan Afrikalı Eritherium ve Phosphatherium cinsleridir. Kalıntıları 1996 yılında Fas'ta bulunan ve yaklaşık tilki büyüklüğünde olan Phosphaterium 56 milyon yıl önce yaşamıştır.Eosen döneminde Hint alt kıtasında Anthracobunidae familyası ve Afrika'da Numidotherium, Moeritherium ile Barytherium cinsleri yaşamıştır. Görece küçük olan bu hayvanlar suda yaşıyordu. Moeritherium cinsi hortumlular yaklaşık bir tapir (110 cm) büyüklüğündeydi; uzun burun-dudakları ile kafası domuza benzemekteydi ve ön dişleri uzundu. Fillere benzeyen özellikleri yanında deniz inekleri ile de ortak özelliklere sahipti. Sonraları Phiomia ve Palaeomastodon cinsleri ortaya çıktı. Palaeomastodon muhtemelen ormanlık ve yarı açık ağaçlık alanlarda yaşıyordu. Hortumluların çeşitliliği Oligosen döneminde azalma göstermiştir. Bu dönemin dikkate değer türlerinden biri, daha sonra ortaya çıkacak çeşitli türlerin atası sayılabilecek olan ve Afrika Boynuzu'nda yaşamış olan Eritreum melakeghebrekristosi türüdür.Miyosen'in başlarında Deinotheriidae ve Mammutidae türleri ile birlikte ikinci evrimsel yayılma görüldü. Bunların ilki Afrika ve Avrasya'da yaşayan Barytherium cinsi ile ikincisi de Eritreum cinsi ile akrabadır ve Kuzey Amerika'ya yayılmıştır.
İkinci evrimsel yayılım muhtemelen Eritreum cinsinden türemiş olanGomphotheriidae familyasının Miyosen döneminde ortaya çıkmasıyla Afrika'da başlamış ve Avustralya ile Antarktika haricinde diğer tüm kıtalara yayılmıştır. Bu grubun üyeleri arasında Gomphotherium ve Platybelodon cinsleri bulunur. Üçüncü evrimsel yayılım ise Miyosen'in sonlarına doğru başlamış ve Gomphotheriidae familyasından türeyen ve uzun bir sürede bunların yerine geçen filimsilerin ortaya çıkışına yol açmıştır. Afrikalı Primelephas gomphotheroides türünden Loxodonta, Mammuthus ve Elephas cinsleri evrimleşmiştir. Bu grubun içinde ilk olarak Loxodonta Miyosen ile Pliyosen arasında diğerlerinden ayrışmış; Mammuthus ile Elephas ise Pliyosen'in başlarında ayrışmıştır. Loxodonta Afrika'da kalırken Elephas Avrasya'ya, Mammuthus ise hem Avrasya'ya hem de Kuzey Amerika'ya yayılmıştır. Aynı zamanda Gomphotheriidae familyasından gelen bir başka hortumlu familyası olan Stegodontidae familyası da Hint alt kıtası, Çin, Güneydoğu Asya ve Japonya olmak üzere Asya'ya yayılmıştır. Mammutidae familyası mastodon gibi yeni türlere evrimleşmiştir.
Buzul Çağı'nın başında filimsiler yüksek oranda türleşme sürecine girmiştir. Loxodonta atlantica Afrika'nın kuzeyi ve güneyinde en yaygın filimsi türü olmuş ancak Buzul Çağının sonlarına doğru yerine Elephas iolensis türü geçmiştir. Elephas cinsi Afrika'dan tamamen yok olduktan sonra Loxodonta cinsi çağdaş türlerle baskın hâle gelmiştir. Elephas cinsi Asya'da E. hysudricus ve çağdaş Asya filinin atası sayılabilen E. platycephus gibi yeni türlere evrimleşmiştir.Mammuthus cinsi aralarında çok tanınmış olan tüylü mamut da dahil olmak üzere çeşitli türlere ayrılmıştır. Buzul Çağının son döneminde hortumlu türlerinin çoğu Dünya üzerinde 5 kg'ın üzerinde olan cinslerin %50'sinin yok olduğu buzulların ilerlemesi sırasında ortadan kaybolmuştur.
Hortumlular çeşitli evrimsel eğilimlere maruz kalmıştır. Cüsselerinin büyümesi bunlardan biridir ve bu nedenle boyları 4 m'yi aşan dev türler ortaya çıkmıştır. Aralarında soyu tükenmiş olan Sauropoda alt takımından dinozorların da bulunduğu diğer megaotçullar gibi fillerin büyük cüsseye sahip olmaları, düşük besin değeri olan bitkisel besinlerle yaşayabilmeleri içindir. Uzuvları uzadı ve ayakları daha kısaldı ve kalınlaştı. İlk hortumluların alt çeneleri daha uzun ve kafatasları daha küçük iken daha gelişmiş olan hortumluların alt çeneleri daha kısadır ve böylece kafalarının kütle merkezi değişmiştir. Kafatası büyümüş ve boyun kafatasına daha iyi destek sağlamak için kısalmıştır. Cüssenin artması sonucunda hareketli olan hortum da daha uzağa erişebilmek için uzamıştır. Ön azı, kesici ve köpek dişlerinin sayısı azalmıştır. Azı dişleri daha büyümüş ve daha özelleşmiştir. Üst ikinci kesici dişler uzamış ve düz, yukarı ya da aşağı eğimli ya da spiral şeklinde olmak üzere türlere göre farklılık göstermiştir. Bazı hortumluların üst yerine alt kesici dişleri uzamıştır. Filler, orta kulak anatomileri ve testislerinin içeride olması gibi suda yaşayan atalarından gelen bazı özellikleri korumuşlardır.
Mammuthus cinsinin Loxodonta ya da Elephas cinsleri ile olan yakınlığı konusunda bazı tartışmalar olmuştur. Bazı DNA araştırmaları Mammuthus cinsinin Loxodonta cinsine daha yakın olduğunu diğerleri ise Elephas cinsine yakın olduğunu gösterir. Ancak tüylü mamutun mitokondriyal DNA profilinin tamamının 2005 yılında yapılan analizi Mammuthus cinsinin Elephas cinsi ile daha yakın akraba olduğunu kanıtlar.Morfolojik kanıtlar Mammuthus ve Elephas cinslerini yakın akraba olarak gösterirken albümin proteinleri ve kollajen karşılaştırması her üç cinsin de birbirine aynı oranda yakın olduğuna işaret eder. Bazı bilim insanları bir gün klonlama yolu ile yaratılacak mamut embriyosunun Asya filinin rahmine yerleştirilebileceğine inanmaktadırlar.
Cüce türler
Adalarda yaşayan çeşitli hortumlu türler zamanla ada cüceleşmesine maruz kalmıştır. Her ne kadar Pliyosen'den önce cüce fil türleri var olmuşsa da bu süreç Buzul Çağı sırasında değişen deniz seviyeleri nedeniyle bazı fil popülasyonlarının adalarda izole olmasıyla gerçekleşmiştir. Bu fillerin cüsseleri, adalarda büyük yırtıcıların olmaması ve sınırlı kaynaklar bulunması nedeniyle küçülmüştür. Benzer koşullar altında kemiriciler gibi küçük memeliler ise ada devleşmesi sürecine maruz kalır. Cüce hortumlu türlerin Endonezya'da, Kaliforniya Channel Adaları'nda ve Akdeniz'in çeşitli adalarında yaşadıkları bilinmektedir.
Sulawesi'de yaşamış olan Elephas celebensis türünün Elephas planifrons türünden geldiği düşünülmektedir. Malta ve Sicilya'da 'yaşamış olan Elephas falconeri türünün boyu yalnızca 1 m civarındaydı ve muhtemelen Elephas antiquus türünden evrimleşmişti. Elephas antiquus türünden gelen diğer cüce fillere Kıbrıs'ta rastlanır. Girit, Kiklad Adaları ve On İki Ada'da yaşamış olan cüce fillerin hangi türden evrimleştiği bilinmemektedir.Sardinya'da cüce mamutların yaşadığı bilinmektedir.Mammuthus columbi Kaliforniya Channel Adaları'na yerleşmiş ve cüce mamut türü olan Mammuthus exilis türüne evrimleşmiştir. Bu türün boyu 1,2 ilâ 1,8 m civarında ve ağırlığa da 200 ilâ 2.000 kg arasındaydı. Vrangel Adası'nda 4.000 yıl kadar önceye kadar, küçük cüsseli tüylü mamut popülasyonunun yaşamakta olduğu ortaya çıkarılmıştır. 1993'te kalıntıları bulunduktan sonra cüce mamut olarak sınıflandırıldılar. Bu sınıflandırma daha sonra tekrar gözden geçirilmiş ve 1999'dan beri gerçek "cüce mamut" olarak kabul edilmemişlerdir.
Anatomi ve morfoloji
Fil karada yaşayan en büyük hayvandır. Afrika fillerinin boyları 3 ilâ 4 m arasında, ağırlıkları da 4.000 ilâ 7.000 kg arasında; Asya fillerinin boyu ise 2 ilâ 3,5 m ve ağırlıkları da 3.000 ilâ 5.000 kg arasında değişir. Her iki cinsin erkekleri dişilerinden daha büyüktür. Afrika filleri arasında orman ırkı, savan ırkından daha küçüktür. Filin iskeleti 326 ilâ 351 kemikten oluşur. Omurların birbirine sıkı eklemlerle bağlı olması nedeniyle sırtın esnekliği sınırlıdır. Afrika fillerinin 21 çift kaburgasına karşın Asya filleri 19 ilâ 20 çift kaburgaya sahiptir.
Fil kafatası, fildişlerinden kaldıraç etkisiyle gelen kuvvetlerle kafa kafaya çarpışmalarda oluşan kuvvetlere dayanabilecek kadar esnektir. Kafatasının arkası düzleşmiş ve yayılmış ve beyni her yönden koruyabilecek şekilde kemerli bir yapıya kavuşmuştur. Kafatasında bulunan sinüsler (hava boşlukları) sayesinde kafatasının ağırlığı azalırken toplam mukavemeti korunmaktadır. Bu boşluklar, kafatasının içinin petekler gibi görünmesine yol açar. Oldukça geniş olan kafatası, tüm kafanın taşınabilmesi için kasların tutunabileceği bir yüzey sağlar. Alt çene ağır ve sağlamdır. Kafanın boyutları yüzünden boyun görece kısadır ve iyi bir destek sağlar. Filin gözünde gözyaşı sistemi olmadığı için gözün nemli kalması Harder bezi sayesinde olur. Dayanıklı üçüncü göz kapağı, göz küresini korur. Gözlerin kafa üzerindeki konumu ve hareket sınırlılığı hayvanın görüş alanını kısıtlar. Filler dikromattır ve loş ışık altında iyi görmelerine rağmen parlak ışık altında çok iyi görmezler. Vücut sıcaklığı, insana benzer ve ortalama 35,9 °C 'dir. Fil de deve gibi aşırı çevresel koşullara uyum sağlayabilmek için vücut ısısını birkaç derece artırıp azaltabilir.
Kulaklar
Fil kulaklarının tabanı kalın uçları incedir. Kulak kepçesi bolca kılcal damar içerir. Kulak kepçesindeki kılcal damarlardan akan ılık kan, çevreye ısısını vererek vücut sıcaklığının düşmesini sağlar. Bu durum kulak kepçesi hareketsiz dururken oluşur ve fil kulaklarını hareket ettirerek sıcaklığın düşmesinin daha hızlı olmasını sağlayabilir. Daha büyük kulak yüzeyi daha çok ısının çıkabilmesine olanak verir. Tüm fil türleri içinde Afrika savan filleri en sıcak iklimde yaşar ve en büyük kulak kepçelerine sahiptir. Filler düşük frekanslarda duyabilirler ve en hassas oldukları aralık 1 kHz civarındadır.
Hortum
Filin hortumu burun ile üst dudağın kaynaşmasından oluşur. Fil fetusunun hortumu ve üst dudağı ayrıktır. Uzun ve uzmanlaşmış olan hortum filin en önemli ve çok yönlü uzvudur. İçinde çok az yağ bulunan ve hiç kemik bulunmayan hortumda 150.000 kadar ayrı kas demeti bulunur. Bu eşleşmiş kaslar, yüzeysel ve iç kaslar olarak iki çeşittir. Yüzeysel kaslar dorsal, ventral ve lateral olarak üçe ayrılır. İç kaslar da çapraz ve ışınsal olarak ikiye ayrılır. Hortum kasları, kafatasında bulunan kemiksi bir açıklığa bağlıdır. Burun bölmesi burun delikleri arasında yatay olarak uzanan küçük kaslardan oluşur. Burun bölmesi tabanı kıkırdak ile ikiye ayrılır.Kassal hidrostat olan hortum hassas olarak koordine olan kas kasılmalarıyla hareket eder. Kasların hareketleri hem birlikte hem de karşılıklı olarak gerçekleşebilmektedir. Maksiler ve fasiyal sinirin oluşturduğu tek bir hortum siniri hortumun iki yanı boyunca uzanır.
Fil hortumu soluma, koku alma, dokunma, tutma ve ses çıkarma gibi çeşitli işlevlere sahiptir. Filin koku alma duyusu tazınınkinden dört kat daha güçlüdür. Hortumun güçlü sarma ve bükme yapabilme yeteneği besin toplamasına, diğer fillerle güreşebilmesine ve 350 kg'a kadar ağırlık kaldırabilmesine olanak tanır. Aynı zamanda göz silme ya da bir deliği kontrol etme gibi hassas görevlerde de kullanılabilir. Bir fil hortumuyla yer fıstığına zarar vermeden kabuğunu kırabilir, 7 m'ye ulaşan yüksekliklerdeki nesnelere erişebilir ve çamur ile kum altında su arayabilir. Hortumla nesneleri kavramada bireyler arasında farklı yön tercihleri görülür, bazıları sağa bazıları da sola doğru hortumlarını kıvırmayı tercih eder. Fil, hortumuyla içmek ya da vücuduna püskürtmek için su çekebilir. Yetişkin bir Asya fili hortumu ile 8,5 litreye kadar su tutabilir. Suyun dışında vücutlarına toz ve ot da püskürtürler. Suyun altındayken hortumunu benzer şekilde kullanıp, nefes alıp verebilirler.
Afrika filinin hortumunun ucunda, besinleri tutup ağzına götürmesini sağlayan ve parmağa benzeyen iki adet uzantı bulunur. Asya filinde bu uzantı bir tanedir ve besinleri daha çok hortumun ucu ile sarıp sıkıştırarak ağzına götürür. Asya fillerinin kas koordinasyonu Afrika fillerine oranla daha iyidir ve karmaşık görevleri yerine getirebilirler. Filin hortumunun kesilmesi hayatta kalmasını zorlaştırırsa da nadir durumlarda kısalmış hortum ile yaşamlarını sürdürebilmiş örnekler bulunmaktadır. Böyle bir filin ön ayakları üzerinde diz çökerek ve arka ayaklarını kaldırarak dudakları yardımıyla otladığı gözlemlenmiştir.Gevşek hortum sendromu Afrika savan fillerinde görülen ve uçlardan başlayarak çevresel sinirler ile kasların bozulmasıyla oluşan bir hortum felci durumudur.
- Hortumunu kaldırmış olan Afrika fili. Fil hortumuyla ses çıkarırken genellikle yukarıya kaldırır.
- Asya fili'nin (A) hortumunun ucunda tek parmak gibi uzantı bulunurken Afrika filinin (B) hortumunun ucunda iki uzantı bulunur.
- Fil hortumu ile gözünü temizleyecek kadar hassas ve nazik davranabilir.
- Fil hortumu ile 8,5 litre su tutabilir.
- İnsan elinden hortumuyla beslenen dişi Asya filinin hortumunun ucu.
Dişler
Uzun olan ve fildişi olarak bilinen kesici dişler, 12 ön azı süt dişi ve 12 azı dişi olmak üzere fillerin genellikle 26 dişi vardır. Bebek dişleri çıktıktan sonra yerine kalıcı dişler gelen memelilerin aksine fillerin yaşamı boyunca dişleri belirli bir döngü ile değişir. Filin tipik yaşam süresi boyunca çiğneme dişleri altı kere değişir. Dişler, memelilerin çoğunda olduğu gibi çeneden dikey olarak çıkıp eski dişlerin yerine geçmez. Bunun yerine yeni dişler ağzın arkasında çıkar ve eski dişleri ağzın önüne doğru iter. Çenenin her iki yanındaki ilk çiğneme dişleri fil iki ya da üç yaşına geldiğinde, ikinci dişler fil dört ilâ altı yaşındayken düşer. Üçüncü dişler 9-15 yaşında, dördüncü dişler ise 18-28 yaşında değiştirilir. Beşinci dişler fil 40'lı yaşlarının başındayken düşer. Altıncı ve genellikle de sonuncu dişler ile fil yaşamının sonuna kadar yaşar. Fil dişlerinin tepeleri halka şeklinde olup Afrika fillerinde bu tepeler baklava şeklindedir.
Fildişleri
Fildişleri üst çenede bulunan kesici dişlerin değişiklik geçirmiş hâlidir. Hayvan 6 ilâ 12 aylıkken süt dişlerinin yerine geçer ve yılda yaklaşık 17 cm olmak üzere uzamaya devam eder. Yeni çıkan fildişlerinin üzerinde bulunan pürüzsüz mine tabakası zamanla aşınır. Dentin fildişi olarak bilinir ve kesiti çapraz çizgilerden baklava şeklinde alanlar oluşturan bir desendir. Yaşayan bir doku olarak fildişi görece yumuşaktır ancak kalsit kadar sertliğe sahiptir. Kesici dişlerin büyük kısmı dışarıdan görünür, kalan kısmı kafatasındaki oyuklara bağlıdır. Kesici dişlerin en azından üçte birinde pulpa bulunur ve bazılarında uçlara kadar giden sinirler de görülür. Bu nedenle hayvana zarar vermeden dişleri sökmek zordur. Dişler söküldükten sonra eğer serin ve nemli yerde tutulmazsa kurumaya ve çatlamaya başlar. Fil, fildişlerini çeşitli amaçlar için kullanır. Su, tuz ve köklere ulaşmak için toprağı kazmaya; ağaçların kabuğunu soyup iz bırakmaya ve yol açmak için ağaçlar ile dalları kaldırmaya yarar. Dövüşürken saldırmak, savunmak ve hortumu korumak için kullanılır.
İnsanların el kullanımında sağ ya da solu tercih etmesi gibi filler de fildişlerini kullanırken bireysel olarak sol ya da sağı tercih ederler. Baskın olan kesici diş genellikle daha çok yıpranmıştır, diğerine göre daha kısadır ve ucu daha yuvarlaktır. Afrika fillerinde hem erkeklerde hem de dişilerde uzun kesici dişler bulunur ve 3 m uzunluğa erişir. Erkeklerin fildişleri dişilere göre daha kalındır. Asya türlerinde yalnızca erkeklerin uzun kesici dişleri vardır. Dişilerin kesici dişleri ya küçüktür ya da hiç yoktur. Uzun kesici dişleri olmayan erkekler de görülür, özellikle Seylan filleri arasında yaygındır. Asya fili erkeklerinin dişleri Afrika fili kadar uzun olabilir ancak daha ince ve hafiftir. Asya filleri arasında ölçülmüş en uzun kesici diş 3,02 m boyunda ve 39 kg ağırlığındadır. Afrika'da ve Asya'da fillerin dişleri nedeniyle avlanması sonucu oluşan doğal seçilim ile fillerde daha kısa dişler baskınlaşmıştır.
Deri
Filin derisi çok dayanıklıdır ve sırt ile başın bazı bölgelerinde 2,5 cm kalınlığa erişir. Ağzın, anüsün ve kulakların içindeki deri kısmen daha incedir. Fillerin derileri genel olarak gri olsa da, Afrika filleri renkli çamurda yuvarlandıktan sonra kahverengi ya da kızılımsı görünebilirler. Asya fillerinin derilerinde kısmen pigment olmayan bölgeler bulunur. Özellikle alın ve kulak çevresinde bu bölgeler görülür. Yavru fillerin kılları, özellikle kafa ve sırt bölgesinde kahverengimsi ya da kızılımsı olur. Filler olgunlaştıkça kılları koyulaşır ve azalır; ancak kuyruğun ucunda, çenede, cinsel organlar ile göz ve kulak çevresinde yoğun kıl öbekleri bulunur. Normal olarak Asya filleri Afrika fillerinden daha kıllıdır.
Filler morötesi ışıktan kendilerini korumak için çamurdan yararlanırlar. Kalın olmasına rağmen derileri çok hassastır. Güneş yanığından, böcek ısırığından ve nem kaybından kendilerini korumak için düzenli çamur banyosu yapmazlarsa derileri ciddi zarar görebilir. Fil, suda yıkandıktan sonra hortumuyla gövdesini toz ile kaplar ve bu toz tabakası kuruyarak koruyucu bir tabaka oluşturur. Fillerin hacimlerine göre derilerinin yüzey alanı çok düşük olduğundan derilerinden ısı kaybında çok zorlanırlar. Tabanlarının hava ile temas etmesi için bacaklarını kaldırdıkları gözlemlenmiştir.
Bacaklar, hareket ve duruş
Filin ağırlığını taşıyabilmek için bacakları diğer memelilere göre gövdesinin altında daha dik olarak konumlanmıştır. Uzun bacak kemiklerinde ilik boşluğu yerine süngerimsi kemik yapısı bulunur. Bu yapı kan oluşumuna olanak verirken kemiklerin daha dayanıklı olmasını sağlar. Ön ya da arka ayaklar hayvanın ağırlığını taşıyabilir ama genellikle ağırlığın %60'ı ön ayaklar tarafından taşınır. Bacak kemikleri birbirlerinin üzerinde ve doğrudan gövdenin altında olduğu için fil çok enerji harcamadan uzunca süre hareketsiz durabilir. Ulna ve radius pronasyon konumunda bağlı oldukları için filler ön ayaklarını döndüremezler; manusun ayası geriye doğru bakar.Pronator quadratus ve pronator teres kasları ya çok küçülmüştür ya da yok olmuştur. Fillerin yuvarlak ayaklarında manus ve pes altında hayvanın ağırlığının dağıtılmasına yarayan yumuşak doku bulunur.Dev pandanın fazladan olan "başparmağı"na benzer susamsı kemikten ibaret ve ağırlık dağılımına yardımcı olan fazladan bir parmakları vardır. Hem arka hem de ön ayaklarda beş adet tırnak vardır.
Filler hem ileriye hem de geriye doğru hareket edebilirler ancak zıplayamaz, tırıs ya da dörtnala gidemezler. Hareket ederken biri yürüme diğeri de koşma sayılabilecek iki hız kullanabilirler. Yürürken bacaklar sarkaç gibi hareket eder, ayak yere konulurken omuzlar ve kalçalar yükselip alçalır. Hızlı yürümede filler bacaklarını diğer koşan hayvanlar gibi kullansa da ayakların yerden kesildiği bir anı olmadığı için hızlı yürüme tam olarak koşma kıstaslarını sağlamaz. Hızlı hareket eden filler ön ayaklarıyla koşuyor, arka ayaklarıyla yürüyor gibi görünürler ve yaklaşık saatte 18 km'lik bir hıza ulaşabilirler. Bu hızlarda diğer dört ayaklıların çoğu dörtnala hareket eder. Yay kinetiği fillerin hareketinin diğer hayvanlardan farkını açıklayabilir. Hareket ederken filin ayağı altındaki yumuşak doku genişleyip daralır ve bu kadar ağır bir hayvanın hareket etmesinden kaynaklanacak olan sesi ve ağrıyı azaltır. Filler iyi yüzücüdür. Dibe değmeden altı saat kadar yüzebildikleri, bir kerede 48 km mesafe katedebildikleri ve 2,1 km/s hız yapabildikleri kaydedilmiştir.
İç ve cinsel organlar
Filin beyni 4,5 ilâ 5,5 kg ağırlığındadır. Ağırlığı 1,6 kg olan insan beyni ile karşılaştırıldığında filin beyni daha büyük olsa da oransal olarak daha küçüktür. Doğduktan hemen sonra fil beyni erişkinlikte ulaşılan ağırlığın %30 ilâ 40'ı arasındadır. Serebrum ve beyincik iyi gelişmiştir ve temporal loblar o kadar büyüktür ki yanlara doğru kabarıklık yapar. Filin boğazında daha sonra kullanmak üzere su saklayabileceği bir kese bulunur.
Filin kalbi 12 ilâ 21 kg arasındadır. Memeliler arasında sıra dışı bir şekilde kalp apeksi çift uçludur. Ayakta iken filin kalbi dakikada 30 kere atar. Diğer hayvanların tersine fil yattığında kalp atışı dakikada 8 ilâ 10 kere olmak üzere artış gösterir.Akciğerler diyaframa bağlıdır ve akciğer zarı yerine bağ doku bulunur. Bu nedenle soluma göğüs kafesinin genişlemesinden çok diyaframa bağlıdır. Bu hayvanın su altındayken hortumuyla yüzeyden nefes alması sırasında oluşan basınç farklılıklarıyla baş edebilmesine olanak sağlar ancak bu açıklamanın geçerliliği tartışmalıdır. Bu adaptasyonun bir başka açıklaması da hayvanın hortumu ile su çekebilmesine yardımcı olmasıdır. Filler genellikle hortumlarıyla soluk alır ancak çok az bir hava ağızlarından da geçer. Geviş getirmeyen ve tek bölmeli mideye sahip olan fillerde arka bağırsak mayalanması ile selüloz çekum ve kalın bağırsakta sindirilir. İnce, kör ve kalın bağırsaklarının toplam uzunluğu 35 m'ye yaklaşır. Sindirim bir gün kadar sürse de fillerin ağızdan aldıkları besinlerin çoğu sindirilmeden dışkılanır.
Erkek filin testisleri gövdenin içinde böbreklerin yanındadır. Fil penisinin boyu 100 cm'ye, kalınlığı da tabanında 16 cm'ye ulaşır. Ereksiyonda iken S şeklindedir ve ucunda Y şeklinde yarık vardır. Dişi filin gelişmiş klitorisi 40 cm uzunluğundadır. Vulva çoğu memelide olduğu gibi kuyruğa yakın olmak yerine arka ayakların arasındadır.Hayvanın büyük karın boşluğu nedeniyle gebeliği tespit etmek kolay değildir. Dişinin meme bezleri ön ayaklarının arasındadır, dolayısıyla süt emen yavru dişinin hortumunun ulaşabileceği mesafededir. Fillerde başın iki yanında yer alan kendine has temporin salgılayan bir bez vardır. Bu organ cinsel davranış ile bağlantılıdır ve erkekler kızgınlığa girdiklerinde buradan bir sıvı salgılar. Dişilerin de aynı yerden salgı yaptıkları gözlemlenmiştir.
Davranış ve yaşam
Ekoloji
Afrika savan fili savanlar, çöller, bataklıklar ve göl kıyıları gibi çeşitli doğal alanlarda ve deniz seviyesinden kar hattının üzerinde dağlara kadar her türlü rakımda yaşar. Orman filleri ise ekvator ormanlarında yaşar ama galeri ormanları ile ormanlar ve savanlar arasındaki ekotonlara da girebilirler. Asya filleri otlak, fundalık ve ağaçlardan oluşan alanları tercih eder, Hindistan'ın güneyi ve Sri Lanka'da dikenli fundalık ormanlarda, Malay Yarımadası'nda da yaşarlar. Filler otçuldur ve yapraklar, sürgünler, meyveler, ağaç kabukları ve kökleri ile beslenirler. Afrika filleri daha çok yaprak, sürgün ve meyvelerle beslenmeyi tercih ederken Asya filleri yere yakın otlar ve köklerle beslenmeyi tercih eder. Günde yaklaşık 150 kg kadar besin tüketir ve 40 litre kadar su içerler. Filler genellikle su kaynaklarına yakın kalmayı tercih eder. Asıl olarak sabah, öğleden sonra ve gece beslenirler. Öğle vakti filler ağaçlar altında dinlenir ve ayakta kestirebilirler. Asıl geceleri yere yatarak uyurlar. Günde ortalama 3 ilâ 4 saat arası uyurlar. Hem erkekler hem de aile grupları tipik olarak günde 10 ilâ 120 km arasında yol kat edebilir ancak Namibya'da Etosha Ulusal Parkı'nda 90 ilâ 180 km kadar uzun mesafe katettikleri de kaydedilmiştir. Besin, su ve eş aramak için mevsimsel olarak göç edebilirler. Botsvana'da Chobe Ulusal Parkı'nda fil sürülerinin yerel su kaynakları kuruduğunda 325 km yol alarak nehre indikleri gözlemlenmiştir.
Büyük cüsselerinden ötürü filler çevreleri üzerinde çok önemli etkide bulunur ve bu nedenle kilit taşı türlerden sayılır. Ağaçları ve çalılıkları köklerinden sökme âdetleri savanları otlaklara çevirebilir. Kuraklık sırasında su bulmak için kazdıkları çukurlardan diğer hayvanlar da yararlanır. Açtıkları su çukurlarını genişleterek çamur içinde yuvarlanırlar. Elgon Dağı'nda fillerin kazdığı mağaralar toynaklılar, kırsıçanımsılar, yarasalar ve böcekler tarafından kullanılır. Filler önemli tohum dağıtıcısıdırlar. Afrika orman filleri tohumları yutar ve dışkı ile dışarı çıkarır. Bu sürecin çimlenmeye etkisi ya yoktur ya da olumlu etkisi vardır. Tohumlar büyük mesafelerde dağıtılır. Asya ormanlarında büyük tohumlar dağılmak için filler ve gergedanlar gibi dev otçullara gereksinim duyar. Bu ekolojik niş bir sonraki en büyük otçul olan Hint tapiri tarafından doldurulamaz. Fillerin yedikleri besinlerin çoğu sindirilmeden atıldığı için fil dışkısı bok böceği ve maymunlar gibi diğer hayvanlar için besin kaynağı oluşturur. Ekosistemler üzerinde fillerin olumsuz etkileri de bulunur. Uganda'da Murchison Falls Ulusal Parkı'nda fil popülasyonunun fazlalığı ormanlık araziye bağımlı olan küçük kuş popülasyonlarını tehdit altına sokmuştur. Ağırlıkları nedeniyle toprak sıkışarak yağmurun toprak içine süzülmeden üzerinden akmasına neden olarak erozyonun oluşmasında önemli bir etken olur.
Filler genellikle diğer otçullarla birlikte sakin bir şekilde yaşar ve diğer hayvanlar fillerden uzak durur. Filler ile gergedanlar arasında bazı saldırgan etkileşimler kaydedilmiştir. Kenya'da Aberdare Ulusal Parkı'nda yavru bir file saldıran gergedan aile grubundaki diğer filler tarafından öldürülmüştür. 1990'larda Güney Afrika'da Hluhluwe-iMfolozi Parkı'na getirilen genç öksüz filler rastgele gergedanları öldürmeye başlamış ve daha yaşlı erkek fillerin getirilmesine kadar 36 gergedanı öldürmüştür. Erişkin filler cüsseleri sayesinde diğer yırtıcılara karşı hemen hemen tamamen yenilmez sayılabilirler. Yavru filler Afrika'da aslanlara, benekli sırtlanlara ve yaban köpeklerine Asya'da ise kaplanlara yem olabilmektedir. Botsvana'da Chobe Ulusal Parkı'nda kuraklık döneminde aslanlar filleri avlamayı âdet hâline getirmiştir ve 30 aslandan oluşan bir sürünün dört ilâ on bir yaşlarındaki filleri öldürdüğü kaydedilmiştir. Fillerde, özellikle yuvarlak solucanlar olmak üzere diğer otçullara nazaran çok sayıda parazit görülür.
Sosyal yapı
Erkek ve dişi fillerin sosyal yaşamları birbirinden çok farklıdır. Dişiler yaşamlarını sıkı bağlarla bağlı oldukları anaerkil aile gruplarında geçirir. Bu aile grupları anneler ve yavrularından oluşur ve bazen on bireyden fazla filden oluşur. En yaşlı dişi gruba liderlik eder. Grubun lideri olan dişi ölene kadar ya da bu rolü üstlenmek için enerjisi kalmayana kadar grubun başında kalır. Hayvanat bahçesinde yaşayan filler arasında yapılan bir araştırmada grubun lideri olan dişi öldüğünde diğer fillerin dışkılarında kortikosteron (stres hormonu) düzeyinin dikkat çekici şekilde arttığı gözlemlenmiştir. En yaşlı dişi öldüğünde ya da liderliği bırakmak zorunda kaldığında, kardeşi grupta olsa bile yerine en yaşlı kızı geçer. Yaşlı dişi liderlerin daha etkili karar verici olduğu görülmüştür.
Dişi filin sosyal çevresi yalnızca küçük aile grubu ile sınırlı değildir. Kenya'da Amboseli Ulusal Parkı'nda yaşayan fillere bakıldığında bir dişi filin yaşamı boyunca diğer aile grupları, klanlar ve alt popülasyonlar ile etkileşime girdiği gözlemlenmiştir. Aileler birbirleriyle bağlantıya girip genellikle iki aile grubundan oluşan bağlı gruplar oluşturur. Kurak mevsimde fil aileleri bir araya gelerek klan adı verilen başka bir sosyal yapı oluşturur. Bu klanlar içindeki gruplar sıkı ilişkiler kurmazlar ancak bölgelerini kurak mevsimde diğer klanlara karşı korurlar. Tipik olarak bir klan içinde dokuz grup bulunur. Amboseli fil popülasyonu ayrıca "merkezî" ve "çevresel" olarak iki alt popülasyona da ayrılır.
Hindistan ve Sri Lanka'da yaşayan bazı fil popülasyonlarının da benzer sosyal yapıları vardır. Sıkı aile birimleri ve çok bağlı olunmayan daha büyük topluluklar olduğu görülür. Bebek fillere bakıcılık ve genç fillere koruyuculuk yapılan birimler olduğu gözlemlenmiştir. Hindistan'ın güneyinde fil popülasyonları içinde aile grupları, bağlı aile grupları ve muhtemelen klan yapıları olabilir. Aile grupları bir ya da iki dişi ve yavrularından oluşan küçük gruplardır. İki dişi ve yavrularından daha fazla sayıda bireyi içeren gruplar ortak aile grubu olarak bilinir. Malay fil popülasyonlarının aile birimleri daha küçüktür ve aile ile bağlı aile gruplarından daha büyük sosyal yapı içermezler. Afrika orman fillerinin aile grupları ise genellikle bir dişi ve iki ilâ üç yavrusundan oluşur. Özellikle orman içinde yol açma gibi konularda bu aile gruplarının yardımlaştıkları görülür.
Erişkin erkeğin yaşamı ise dişilerden çok farklıdır. Olgunlaştıkça erkek fil grubundan uzaklaşarak başka erkeklerle ve hatta başka aile gruplarıyla etkileşime geçebilir. Kenya'da Amboseli'de genç erkekler 14 ilâ 15 yaşlarına doğru zamanlarının %80'ini ailelerinden uzakta geçirir. Aile grubunun erişkin dişileri erkek file karşı saldırganca davranışlar sergiler ve bu da erkekleri tamamen gruptan ayrılmaya sevk eder. Erkekler gruptan ayrılınca ya yalnız ya da diğer erkeklerle birlikte yaşar. Genellikle yoğun ormanlarda bulunan erkekler yalnız yaşamayı tercih eder. Asya fillerinin erkekleri genellikle yalnız yaşar ama iki ilâ daha çok erkek filden oluşan gruplar hâlinde de yaşayabilirler. Böyle gruplar arasında en çok yedi erkek filin olduğu bir grup gözlemlenmiştir. İçinde 10 erkek filden fazla üye bulunduran gruplar Afrika savan fillerinde görülür. Bunların en büyüğü içinde 144 Afrika savan fili barındırmaktaydı. Tek ya da grup hâlinde yaşasalar bile erkekler arasında bir baskınlık hiyerarşisi bulunur. Baskınlık yaşa, cüsseye ve cinsel duruma bağlıdır. Yaşlı erkek filler genç erkek fillerin saldırgan davranışlarını kontrol altında tutar ve genç erkeklerin "çete"ler kurmasını engeller. Erişkin erkek ve dişi fil üremek için bir araya gelir. Erkekler içinde östrus hâlinde olan bir dişi bulunan gruplar ile etkileşime girebilir.
Cinsel davranış
Mest
Erişkin erkek filler testosteron hormonunun arttığı mest olarak bilinen bir duruma girer. Güney Hindistan'da bulunan fil popülasyonunda erkek fillerin ilk olarak 15 yaşında mest durumuna girdiğini ancak 25 yaşından önce bu durumun görece daha az etkili olduğu gözlemlenmiştir. Kenya'da Amboseli parkında 24 yaşın altındaki erkek fillerin mest hâline girmediği ve 25 ilâ 35 yaş arasındakilerin yarısı ile 35 yaş üstündekilerin tamamının mest olduğu gözlemlenmiştir. Genç erkeklerin kurak mevsimde (Ocak ile Mayıs arası) yaşlı erkeklerin de yağmur mevsiminde (Haziran ile Aralık arası) mest durumuna girdikleri görülür. Erkek filin mest olduğunun ana göstergesi temporin bezinden salgılanan sıvının yüzlerinin iki yanına doğru akmasıdır. Penisi prepüsün içindekeyken idrarını yapabilir ve bu durumda idrarı arka bacaklarının üzerine sıçrar. Mest durumu ile bağlı davranışlar kafayı yukarıda ve sağa sola sallayarak yürüme, fildişleriyle yeri kazma, işaretleme, hortum ile gürleme ve yalnızca tek kulağı sallama gibi davranışlardır. Mest durumu bir gün ile dört ay arasında sürebilir.
Mest durumunda erkek filler aşırı derecede saldırganlaşır. Mest durumunda olan ya da olmayan erkekler arasında agonistik karşılaşmalarda cüsse belirleyici etkendir. İki gruptan bireyler arasındaki karşılaşmaları, mest olmayan erkek daha iri de olsa, çoğunlukla mest durumunda olan birey kazanır. Erkek fil kendinden daha büyük mest durumunda bir fil ile karşılaştığında kendi mest davranışlarını durdurabilir. Benzer büyüklükte olanlar birbirleriyle karşılaşmaktan kaçınır. Agonistik davranışlar genellikle tehdit gösterisinde bulunma, kovalama ve fildişleri ile hafif çarpışmalardır. Ciddi dövüşler nadir görülür.
Çiftleşme
Filler polijinik olarak ürer ve çiftleşmeler yağmur mevsiminin ortasında sıklaşır.Östrusta olan dişi fil idrarı ve vajinal salgılarıyla feromon adı verilen kimyasal sinyaller göndererek çiftleşmeye hazır olduğunu bildirir. Erkek fil potansiyel bir eşi izler ve durumunu flehmen tepkisi ile değerlendirir. Fillerde flehmen tepkisi erkeğin hortumu ile idrar ya da vajinal salgı örneğini alıp Jacobson organına götürerek koklamadan oluşur. Dişi filin östrus siklüsü 14 ilâ 16 hafta arası sürer. Bunun 4 ilâ 6 haftası proliferatif dönem, 8 ilâ 10 haftası da sekretuvar dönemdir. Memelilerin çoğunda proliferatif dönemde luteinleştirici hormon bir kere artış gösterirken fillerde iki kere artış gösterir. İlk artışta dişiler erkeklere östrusta olduklarını koku yolu ile bildirir ancak ovülasyon ikinci artıştan sonra meydana gelir. Dişi fillerde doğurganlık oranı 45 ilâ 50 yaşından sonra azalır.
Erkek filler östrusta olan dişileri izleme ve diğer erkeklere karşı savunma davranışı gösterir. Bu davranış çoğunlukla mest hâlindeki erkek filler tarafından gösterilir ve özellikle daha yaşlı dişiler olmak üzere dişi filler bu davranışın erkek filler tarafından gösterilmesini isteyen hareketlerde bulunurlar. Bu erkek fillerin üreme şansı daha yüksektir. Zayıf ya da yaralı erkekler normal olarak mest olmadıkları için, mest hâli dişi fillere erkek fillerin durumunu gösterir. Genç dişilere daha yaşlı erkeğin yaklaşması korkutucu gelebileceğinden aile grubundaki daha yaşlı dişiler genç dişinin yanında kalarak ona destek olur. Çiftleşme sırasında erkek fil hortumunu dişinin sırtına koyar. Erkek filin penisi pelvisten bağımsız olarak hareket edebilir ve erkek dişinin üzerine çıkmadan önce ileri ve yukarı doğru kıvrılır. Çiftleşme 45 saniye sürer ve ne kalça hareketi ne de boşalmada duraklama görülmez. Hem erkek hem de dişi filler arasında eşcinsel davranışlar oldukça sık görülür. Heteroseksüel ilişkide olduğu gibi bu davranışlarda da bir hayvan diğerinin üzerine çıkar. Erkek filler bazen oyun olarak birbirleriyle dövüşerek birbirlerini uyarırlar ve genç ile yaşlı filler arasında bağlar kurulabilir. Dişilerde eşcinsel davranışlar esaret altındaki fillerde görülür ve dişilerin birbirlerini hortumları ile tatmin ettikleri gözlemlenebilir.
Doğum ve yavrular
Fillerde gebelik yaklaşık iki yıl sürer ve doğumlar arasında genelde dört ilâ beş yıllık ara bulunur. Doğumlar genelde yağmur mevsiminde yapılır. Yavru filler doğduklarında yaklaşık 85 cm boyunda ve 120 kg ağırlığındadır. Tipik olarak tek yavru doğar ancak ikiz doğumlara da rastlanır. Görece uzun süren gebelik dönemi beş adet sarı cisim ile (çoğu memelide tektir) desteklenir ve fetüsün özellikle beyin ve hortumunun daha çok gelişmesine olanak verir. Bu nedenle yaşına göre erken gelişmiş olarak doğan yavrular kısa sürede ayağa kalkıp annelerini ve aile gruplarını yürüyerek izleyebilirler. Yeni doğan yavru fil aile grubundaki tüm fillerin ilgi odağıdır. Erişkinler tamamı ve genç fillerin çoğu yeni doğan yavrunun çevresine toplanıp hortumları ile ona dokunur ve okşarlar. Başlarda bir iki gün anne yavrusunun çevresinde diğer aile üyelerinin bulunmasını istemez. Bazı aile gruplarında yavrulara anneden başka dişiler bakabilir. Bu dişiler genellikle iki ilâ on iki yaş arasındadır. Yakınlarda yırtıcı hayvanlar bulunduğunda aile grubu yavruları ortaya alarak toplanırlar.
İlk birkaç gün yeni doğan yavru ayakları üstünde çok dengeli duramaz ve annesinin desteğine gereksinim duyar. İyi göremediği için dokunma, koklama ve işitme duyularından yardım alır. Kıvrılıp duran hortumu üzerinde çok büyük bir kontrolü yoktur ve hortumuna takılıp tökezleyebilir. İki haftalık olduğunda daha dengeli yürür ve hortumunu kontrol edebilir. Bir aylık olduğunda hortumuyla neseneleri yerden alabilir, tutabilir ve ağzına götürebilir ancak hortumuyla su çekemez. Su içmek için ağzını kullanır. Annesine hâlâ çok bağımlıdır ve yanından ayrılmaz.
İlk üç ay beslenmek için tamamen annesinin sütüne bağlı olan yavru fil üç aydan sonra besin olarak bitkileri yemeye ve hortumuyla su toplamaya başlar. Aynı zamanda dudak ve bacak koordinasyonunda gelişmeler görülür. Yavru filler altı yaşına kadar süt emer ve altı aydan sonra beslenme yönünden bağımsızlık kazanırlar. Dokuz aylık olduklarında ağız, hortum ve ayak koordinasyonları mükemmelleşmiştir. Bir yaşından sonra yavru filin kendini temizleme, su içme ve beslenme yetenekleri tamamen gelişir. Yine de bir yıl kadar daha beslenme ve yırtıcılardan korunma için annesinin korunmasına ihtiyacı olur. Bir yaşından küçük yavrular saatte 2 ilâ 4 dakika kadar süt emer. Fil yavruları üç yaşına kadar süt emmeye devam eder. İki yaşından sonra süt emmeleri büyüme hızlarına, vücut kondisyonuna ve üreme yeteneklerinin gelişmesine yardımcı olur. Fil yavruları arasında oyun davranışları cinsiyetlerine göre değişiklik gösterir. Dişi yavru filler birbirlerini kovalarken erkek yavru filler oyun olarak dövüş taklidi yaparlar. Dişi filler dokuz yaşında cinsel olgunluğa erişirken bu süre erkek filler için 14 ilâ 15 yıl kadardır. Fillerin yaşam süresi uzundur ve 60 ilâ 70 yaşına kadar yaşarlar.Lin Wang adlı esaret altında yaşayan fil 86 yaşına kadar yaşamıştır.
İletişim
Dokunma filler arasında önemli bir iletişim biçimidir. Bireyler birbirlerini selamlamak için hortumlarını diğerinin hortumuna dolar ve okşar. Yaşlı filler, genç filleri terbiye etmek için hortumlarıyla şaplak atar, genç filleri tekmeler ya da iter. Her yaştan ve cinsiyetten bireyler bir araya geldiklerinde ve uyarıldıklarında diğerinin ağzına, temporin bezlerine ve cinsel organlarına hortumlarıyla dokunurlar. Bu şekilde bireyler kimyasal mesajları algılayabilirler. Dokunma ayrıca anne ile yavru arasında da önemli bir iletişim yöntemidir. Hareket esnasında ana filler yavrularına hortumlarıyla, yan yana iseler ayakları ile, yavru arkadaysa kuyrukları ile dokunur. Yavru eğer dinlenmek istiyorsa annesinin ön bacaklarına dayanır. Eğer süt emmek istiyorsa annesinin göğsüne ya da bacağına dokunur.
Görsel nümayiş daha çok agonistik davranışlarda ortaya çıkar. Filler kafalarını kaldırarak ve kulaklarını yanlara açarak daha tehditkâr görünmeye çalışırlar. Ayrıca nümayiş esnasında kafalarını sallayıp kulaklarını çırpar ve toz ile bitkileri hortumları ile fırlatırlar. Yapmacık kuvvet gösterisinde bulunurlar. Uyarılmış filler hortumlarını kaldırabilir. Başeğen filler kafalarını ve hortumlarını aşağı indirirken kulaklarını boyunlarına doğru yapıştırır. Meydan okumayı kabul eden filler ise kulaklarını V şeklinde açar.
Filler genellikle gırtlaktan olmak üzere, bir kısmı da hortum tarafından değişikliğe uğrayan çeşitli sesler çıkarırlar. Belki de bu seslerin en bilineni, uyarıldıklarında, tehlike altında olduklarında ya da saldırı esnasında çıkardıkları boru benzeri sestir. Dövüşen filler kükrer ve haykırır. Yaralı olan filler ise böğürür. Hafif uyarıldıklarında uğultu gibi düşük frekanslı titreşimlerden oluşan ve kısmen infrasonik sesler çıkarırlar. İnfrasonik çağrılar hem Asya hem de Afrika filleri için özellikle uzun mesafe iletişimde önem taşır. Asya fillerinde bu çağrılar 14-24 Hz frekansında, 85-90 dB düzeyindedir ve 10 ilâ 15 saniye sürer. Afrika fillerinin çağrıları ise 15 ilâ 35 Hz aralığında ve 117 dB düzeylerindedir. Bu şekilde en çok 10 km civarında bir mesafede haberleşebilirler.
Kenya'da Amboseli parkında çeşitli infrasonik çağrılar kaydedilmiştir. Birkaç saat ayrı kaldıktan sonra bir araya gelen aile üyelerinin çıkardığı selamlama uğultusu bunlardan biridir. Gruplarından ayrılmış bireylerin temas çağrıları yumuşak ve modüle olmamış seslerdir. Bunlara cevap olarak yüksek sesle başlayan sonra yumuşayan çağrıyla karşılık verilir. Aile üyelerine bulundukları yerden ayrılmak için grup lideri dişi tarafından yumuşak uğultu şeklinde "hadi gidelim" çağrısı yapılır. Mest dönemindeki erkekler, çok belirgin alçak frekanslı "motosiklet" sesine benzeyen uğultular çıkarır. Bu çağrılara dişi filler koro hâlinde yine alçak frekanslı modüle seslerle karşılık verir. Çiftleştikten sonra östrusta olan dişi fil yüksek sesli bir çağrı yapar. Bir dişi çiftleştiğinde ailesi de heyecan çağrılarında bulunur.
Fillerin yeryüzeyinde darbelerle oluşturulan titreşimler ve yeryüzünde akustik dalgalar hâlinde yayılan sismik yöntemle iletişim kurdukları bilinmektedir. Sismik sinyalleri algılamaya çalışan filin öne eğilerek ön ayaklarına yüklendikleri görülür ve bu davranışa "donma davranışı" denir. Filler sismik iletişime uyun olarak çeşitli adaptasyonlar geçirmiştir. Tabanlarında bulunan kıkırdaksı yumrular dişli balinalar ve sirenler gibi deniz memelilerinde bulunan akustik yağ tabakalarına benzerlik gösterir. Kulak kanalı çevresinde bulunan benzersiz bir büzgen kas kanalı sıkıştırarak akustik sinyallerin titreşimini azaltarak hayvanın daha fazla sismik sinyali duymasına olanak verir. Fillerin sismik dalgaları çeşitli nedenlerle kullandığı gözlemlenir. Kaçan ya da saldırı taklidi yapan bir fil çok uzak mesafelerden duyulabiliecek sismik dalgalar yaratabilir. Yırtıcılar nedeniyle kaynaklanan ikaz çağrısını sismik yolla alan filler savunma pozisyonuna girer ve aile grupları bir araya toplanır. Hareket ile üretilen simik dalgaların 32 km uzağa ulaşabildiği ancak ses yolu ile üretilen sismik dalgaların 16 km kadar yol alabildiği görülür.
Zekâ ve bilişsellik
Filler öz farkındalığın ve bilişselliğin bir göstergesi sayılan ve bazı insansılar ile yunusların da başarılı olduğu ayna testinde kendilerini tanırlar. Esaret altındaki bir dişi Asya fili ile yapılan araştırma sonucunda fillerin çeşitli görsel ve akustik ayırt edilebilen çiftleri öğrenebildiğini göstermiştir. Araştırma konusu olan fil bir yıl sonra aynı şekilde test edildiğinde benzer çiftlerle daha yüksek doğruluk yüzdesi elde etmiştir. Filler alet kullandığı bilinen birkaç hayvan türünden biridir. Bir Asya filinin dalları uyarlayıp sineklik olarak kullandığı kaydedilmiştir. Filler tarafından değişikliğe uğratılarak alet olarak kullanılan nesneler şempanzelerin kullandığı kadar karmaşık değildir. Genel olarak fillerin çok mükemmel bir hafızaları olduğuna inanılır. Bu inanışın altında bazı gerçeklerin olması muhtemeldir. Fillerin uzun sürelerde geniş boyutlarda alanları hatırlamalarını sağlayacak bilişsel haritaları olması mümkündür. Bireyler, aile üyelerinin bulunduğu yerleri akıllarında tutabilmektedirler. Bilim insanları fillerin ne derecede duyguları olduğunu tartışmaktadır. Ölüm ile ilgili bazı ritüelleri olduğu görülmekte ve akraba olsalar da olmasalar da kendi türlerinin kemiklerine büyük bir ilgi göstermektedirler. Ölmekte olan ya da ölü bir fil kendi grubu ve hatta kendi grubu dışındaki fillerin bile ilgi odağı olmaktadır.
Korunma sorunları
Durumu
Afrika filleri, iki ırkı arasında bağımsız bir değerlendirme yapılmadan 2008 yılında Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) tarafından soyunun tükenme riski yüksek olan hassas türler arasında listelenmiştir. 1979 yılında Afrika'da fil popülasyonunun minimum 1,3 milyon ve maksimum 3 milyon olduğu tahmin edilmekteydi. 1989 yılında ise Afrika popülasyonu 609.000 fil olarak tahmin edilmiştir. Bunun dağılımı şöyleydi: 277.000 Orta Afrika'da, Afrika'nın doğusunda 110.000, güneyinde 204.000 ve batısında da 19.000. Daha önce tahmin edilenden çok daha az sayıda 214.000 kadar filin yağmur ormanlarında yaşadığı tahmin edilmiştir. 1987 yılından sonra fil popülasyonunun azalması hız kazanmış ve Kamerun ile Somali'de yaşayan savan ırkının sayısının %80 oranında azaldığı görülmüştür. Afrika orman ırkının sayısında ise %43 oranında azalma tespit edilmiştir. Afrika'nın güneyinde ise Zambiya, Mozambik ve Angola'da popülasyon azalırken Botsvana ve Zimbabve'de artmış, Güney Afrika'da ise sabit kalmıştır. 2005 ve 2007 yılında yapılan araştırmalarda ise Afrika'nın güneyinde fil popülasyonunun yıllık %4 oranında arttığı gözlemlenmiştir.
Afrika filleri en azından bulundukları her ülkede kısmen de olsa yasal koruma altındadır ancak yaşam alanlarının %70'i koruma altındaki bölgelerin dışındadır. Bazı bölgelerde başarılı koruma çabaları sonucunda yüksek popülasyon yoğunluğuna erişilmiştir. 2008 yılı itibarıyla yerel popülasyonlar doğum kontrolü ve nakil yöntemleriyle kontrol altına alınmıştır. Zimbabve'nin uygulamayı bırakmasından sonra 1988'den itibaren geniş çaplı hayvan itlafı yapılmamaktadır. Afrika fili 1989 yılında Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme'nin (CITES) EK-I'inde listelenerek ticareti yasa dışı hâle getirilmiştir. 1997 yılında Botsvana, Namibya ve Zimbabve ile 2000 yılında Güney Afrika'da bulunan filler için EK-II statüsü verilmiş ve bunların ticareti sınırlı olarak belli esaslara bağlanmıştır. Bazı ülkelerde fillerin hatıra amaçlı avlanması yasaldır. Botsvana, Kamerun, Gabon, Mozambik, Namibya, Güney Afrika, Tanzanya, Zambiya ve Zimbabve gibi bu ülkeler için CITES kapsamında ihraç kotları bulunmaktadır.
2008 yılında IUCN son 60-75 yıl içinde popülasyonunda %50'lik bir azalma olduğu için Asya filini soyunun tükenme riski çok yüksek olan tehlikedeki türler arasında listelemiştir. CITES listesinde de EK-I altında listelenerek ticareti yasaklanmıştır. Asya filleri bir zamanlar Suriye ve Irak'tan (Elephas maximus asurus alt türü) Çin'de Sarı Irmak'a ve Cava Adası'na kadar olan bölgeye dağılmışlardı. Günümüzde bu bölgelerde soyu tükenmiştir ve Asya filinin güncel dağılımı sınırlı bölgelerde kalmıştır. Tam doğru olmasa da Asya filinin toplam popülasyonunun 40 ilâ 50 bin arasında olduğu tahmin edilmektedir. Popülasyonun yarısının Hindistan'da olması muhtemeldir. Asya fillerinin özel olarak Güneydoğu Asya'da ve genel olarak popülasyonları azalmaktaysa da Batı Gat Dağları'nda kısmen de olsa artış göstermektedir.
Tehditler
Fillerin soyunun tükenmesinde en büyük tehditlerden biri dişleri, eti ve derisi için kaçak olarak avlanmasıdır. Tarihsel olarak sayısız kültür, fildişinden ziynet eşyası ve diğer sanat eserleri yapmış ve hatta fildişinin kullanımı altın kullanımıyla başabaş gitmiştir. Fildişi ticareti Afrika fili popülasyonunun 20. yüzyıl sonlarında azalmasında önemli bir etken olmuştur. Bu nedenle, 1989 yılı Haziran ayında ABD'den başlayarak Kuzey Amerika, Avrupa ülkeleri ve Japonya gibi birçok ülkede fildişi ithalatına uluslararası yasaklamalar getirilmiştir. Aynı dönemde Kenya elindeki tüm fildişi stoğunu yok etmiştir. CITES, 1990 yılı Ocak ayında yürürlüğe girecek şekilde fildişi ticaretinde uluslararası yasağı onayladı. Uluslararası yasakların devreye girmesinden sonra özellikle ekonomik olarak fildişi endüstrisinin büyük önem taşıdığı Hindistan ve Çin gibi ülkelerde işsizlik baş gösterdi. Aynı endüstrinin bir parçası olan Japonya ve Hong Kong ise bu duruma adapte olmayı başarabildi. Zimbabve, Botsvana, Namibya, Zambiya ve Malavi fildişi ticaretine devam etmeyi istemiş ve yerel olarak fil popülasyonları sağlıklı olduğu için ve ancak doğal yollardan ölmüş ya da itlaf edilmiş hayvanların dişlerini kullanmak kaydıyla izin alabilmişlerdir.
Uluslararası ticaret yasağı sayesinde Afrika'nın bazı bölgelerinde fil popülasyonu toparlanmıştır. 2012 Ocak ayında Kamerun'da Bouba Njida Ulusal Parkı'nda Çad'lı baskıncılar tarafından yüzlerce fil öldürülmüştür. Bu olaylar yasakların başlamasından beri meydana gelen "en yoğun fil katli" olarak tanımlanmıştır. Özellikle dişi Asya fillerinin fildişi olmadığı için, Asya filleri potansiyel olarak fildişi ticaretinden daha az etkilenir. Yine de Hindistan'da Periyar Ulusal Parkı gibi bazı bölgelerde bu tür de fildişleri için öldürülmektedir.
Filler için diğer tehditler arasında yaşam alanı yok olması ve yaşam alanı parçalanması sayılabilir. Asya fili, insan nüfusunun en yüksek olduğu bazı bölgelerde yaşamaktadır. Diğer simpatrik kara memelilerinden daha fazla miktarda yere gereksinim duydukları için filler insanların doğayı istila etmesinden en çok etkilenen türlerden biridir. Ekstrem durumlarda filler, insanların baskın olarak yaşadıkları bölgelerde arada kalmış küçük orman adacıklarında kısılıp kalabilmektedir. Cüsseleri ve besin gereksinimleri nedeniyle filler insanlarla birlikte tarım alanlarında bir arada yaşayamaz. Ekinleri ezen ve tüketen filler insanlarla karşı karşıya kalmaktadır. Bu nedenle yüzlerce fil ve insan geçmişte ölmüştür. Bu çatışmaların önüne geçebilmek koruma çabaları için önem arz etmektedir.
Filler ve insanlar
Yük hayvanı
Filler, yaklaşık İndus Vadisi Uygarlığı zamanından yani yaklaşık olarak MÖ üç binli yıllardan günümüze kadar yük hayvanı olarak kullanılmış ve kullanılmaya devam etmektedir. 2000 yılı itibarıyla Asya'da 13.000 ilâ 16.500 kadar fil yük hayvanı olarak kullanılmaktaydı. Bu hayvanlar genellikle çabuk ve kolay eğitilebilecekleri bir yaş olan 10 ilâ 20 yaşlarında doğadan yakalanan hayvanlardır. Eskiden geleneksel olarak tuzak ve kement ile yakalanmakta olan filler 1950'lerden beri uyuşturulmak yoluyla da yakalanmaktadır. Genellikle Asya filleri yük hayvanı olarak eğitilir. Afrika'da da benzer denemelerde bulunulmuştur. Belçika Kongosu'nda Afrika fillerinin evcilleştirilmesi II. Léopold'un bir buyruğuyla 19. yüzyılda başlamıştır ve günümüzde de Api Fil Evcilleştirme Merkezi'nde devam etmektedir.
Asya filleri uzak mesafelere yük taşımak, kütükleri kamyonlara doldurmak, ulusal parklarda turistleri gezdirmek, römork çekmek üzere kullanılırlar ve ayrıca dinsel geçitlerin de ayrılmaz parçasıdırlar.Tayland'ın kuzeyinde Black Ivory kahvesi yapmak için kahve tanelerini sindirmeleri için kullanılırlar. Görece derin sularda çalışabildikleri, çok az bakım gerektirdikleri, yakıt yerine ot ve su ile yetinebildikleri ve belirli işleri yapmak için eğitilebildikleri için mekanik aletler yerine tercih edilirler. Filler 30'dan fazla emri öğrenebilir. Mest durumundaki erkek filler çalışmak için tehlikeli olabileceğinden bu durumları geçene kadar zincirlenirler. Hindistan'da yük hayvanı olarak kullanılan fillerin çoğunun istismar edildiği iddia edilmiştir. Hindistan'da filler ve diğer esaret altındaki hayvanlar 1960 yılında çıkarılan Hayvanlara Zulmün Önlenmesi Yasası ile koruma altına alınmıştır.
Savaş
Tarihsel olarak filler dehşet veren savaş araçları olarak görülmüşlerdir. Yanlarını korumak için zırh giydirilmiş, dişlerinin ucuna sivri demir ya da pirinç takılmıştır. Savaş filleri karşılarındaki düşman askerini yakalayıp sırtlarındaki kişiye kaldırmak ya da yere bastırıp fildişleri ile parçalamak üzere eğitilirdi.
Savaş fillerine dair en eski yazılı kaynaklardan birisi MÖ 4. yüzyılda yazılmış olan ve MÖ 11. ile 8. yüzyıllar arasındaki olayları anlattığı söylenen Hint Mahabharata destanıdır. Savaş filleri Pandava ve Kaurava tarafından atlı savaş arabaları kadar sıklıkla kullanılmamıştır. MÖ 6. yüzyılda ortaya çıkan Magadha Krallığı'nda filler atlardan daha büyük kültürel önem taşımaya başlamış ve bundan sonra Hint krallıkları savaş fillerini daha yaygın olarak kullanmıştır. MÖ 5. ve 4. yüzyıllar arasında Nanda İmparatorluğu ordusunda 3.000 savaş fili varken MÖ 4. ve 2. yüzyıllar arasında Maurya İmparatorluğu ordusunda 9.000 savaş fili kullanılmış olabilir. Yaklaşık MÖ 300 yıllarında yazılmış olan Hint siyaset eseri Arthashastra'da Maurya hükûmetine orduda kullanılmak üzere fillerin doğal yaşam alanı olan bazı ormanlık alanların korunması ve bu filleri öldürenlerin de idam edilmesi önerilir. Fillerin savaş alanlarında kullanımı Güney Asya'dan batıya doğru Persler'e ve doğuya doğru Güneydoğu Asya'ya yayılmıştır. Persler savaş fillerini MÖ 6. ile 4. yüzyıllar arasında Ahameniş İmparatorluğu'nda kullanmıştır. Güneydoğu Asya ülkelerinde ise ilk savaş fili kullanımı MÖ 5. yüzyılda başlar ve 20. yüzyıla kadar devam eder.
Büyük İskender piyadelerini filleri yaralamaları için eğitmiş ve hem Perslerle hem de Hintlerle olan savaşlarda karşı ordularda büyük paniğe neden olmuştur. İskender'in generallerinden biri olan Ptolemaios MÖ 323 yılında Mısır'ın hükümdarı olduktan sonra ordusunda Asya fillerinden oluşan birlikler barındırmıştır. Hükümdarlığa MÖ 285 yılında başlayan oğlu ve halefi II. Ptolemaios ise savaş fillerini daha güneyden, Nubiya'dan getirtmiştir. Bundan sonra savaş filleri klasik dönem boyunca Akdeniz ve Kuzey Afrika'da kullanılmıştır. Yunan kralı Pirus MÖ 280 yılında Roma'yı işgal girişiminde savaş fillerini kullanmıştır. Romalı süvarilerin atlarını korkutmuş olsa da savaş filleri savaşın kazanılmasında belirleyici olamamış ve Pirus sonunda savaşı kaybetmiştir. Kartacalı general Hannibal Romalılar ile savaşırken MÖ 217 yılında filleri Alplerden geçirmeyi başarmış ve tamamı hayatta kalmış şekilde Po Ovası'na indirebilmiştir. Ancak filler daha sonra hastalıktan kırılmışlardır.
Hayvanat bahçeleri ve sirkler
Antik dönemde filler Mısır, Çin, Yunanistan ve Roma'da menajerilerde gösteriş için tutulurdu. Romalılar filleri diğer hayvanlarla ve insanlarla gladyatör gösterilerinde karşı karşıya getirirdi. Modern Çağda filler geleneksel olarak dünya üzerindeki hemen hemen bütün hayvanat bahçelerinin ve sirklerin ayrılmaz bir parçasıdır. Sirklerde filler bazı oyunlar yapmak üzere eğitilirler. En tanınmış sirk fili muhtemelen en önemli yıldız gösterilerinden biri olan Jumbo'dur (1861 - 15 Eylül 1885). Filler, mest durumunda olan erkeklerin idaresinin zorluğu ve dişilerin östrus sikluslarının anlaşılamaması gibi nedenlerle esaret altında zor ürerler. Modern hayvanat bahçesi ve sirklerde bulunan fillerin çoğu Asya filidir. Asya fili 1975 yılında CITES'ın EK-I'inde listelendikten sonra 1980'lerde hayvanat bahçelerindeki Afrika fili sayısı artış göstermiştir. ABD'de esaret altında yaşayan fillerin çoğu, fil popülasyonu oldukça fazla olan Zimbabve'den gelmiştir. 2000 yılında dünya üzerinde hayvanat bahçeleri ve sirklerde yaklaşık 1.200 Asya fili ve 700 Afrika fili bulunmaktadır. Esaret altındaki en büyük popülasyon 370 Asya ve 350 Afrika fili ile Kuzey Amerika'dadır. Avrupa'da yaklaşı 380 Asya ve 190 Afrika fili bulunurken Japonya'da da yaklaşık 70 Asya ve 67 Afrika fili bulunur.
Fillerin hayvanat bahçelerinde tutulması bazı tartışmalara yol açmıştır. Bunu destekleyenler araştırmacıların hayvanlara ulaşımını kolaylaştırdığını ve doğal alanlarını korumak dolayısıyla da türün geleceğini sağlamak için para uzmanlık sağladığı görüşlerini savunmaktadır. Bunu eleştirenler ise hayvanların hayvanat bahçelerinde fiziksel ve zihinsel strese maruz kaldıklarını söyler. Fillerin kendilerini ya da hortumlarını ileri geri sallama ve yol izleme gibi stereotipik davranışlar gösterdiği kaydedilmiştir. Bu davranış Birleşik Krallık hayvanat bahçelerinde bulunan bireylerin %54'ünde görülmüştür. Avrupa hayvanat bahçelerinde bulunan fillerin doğadaki fillere göre daha kısa yaşam süresine sahip olduğu anlaşılmaktadır ancak başka araştırmalar hayvanat bahçelerindeki fillerin doğal hayatlarını sürdüren filler kadar uzun yaşadığını gösterir.
Fillerin sirklerde yer alması da tartışmalara yol açmıştır. ABD'nin en önemli hayvan hakları savunucusu olan Humane Society sirkleri hayvanlara kötü davranmak ve zarar vermekle suçlamıştır. 2009 yılında ABD federal mahkemesinde yaptığı tanıklık esnasında Barnum & Bailey Sirki'nin CEO'su Kenneth Feld sirk fillerinin kulaklarının arkasına, çenelerinin altına ve bacaklarına ucu metal ve ankusa adı verilen üvendirelerle vurulduğunu kabul etmiştir. Feld bu uygulamaların sirk çalışanlarını korumak için gerekli olduğunu ve elektik şoku veren bir cihaz kullanan bir fil eğiticisinin cezalandırıldığını belirtmiş ancak bu uygulamaların fillere zarar verdiğini kabul etmemiştir. Bazı eğiticiler filleri fiziksel cezalandırma kullanmadan eğitmeyi denemiştir. Ralph Helfer'in aralarında filler ve aslanlar da bulunan hayvanlarını eğitirken rikkat ve ödüllendirmeye dayandığı bilinmektedir.
Hastalık yayma
Memelilerin çoğu gibi filler de insanlara hastalık geçirebilir. Bunlardan biri de tüberkülozdur. 2012 yılında Fransa'da Lyon şehrinin Tete d'Or hayvanat bahçesinde iki filde bu hastalık teşhis edilmiştir. Diğer hayvanlara ve hayvanat bahçesi ziyaretçilerine tüberkülozu geçirme riski karşısında şehir yetkililerince iki hayvan için derhal ötanazi uygulanması istenmiş ancak mahkeme kararıyla bu istek geri çevrilmiştir. ABD'de Tennessee'de bir fil barınağında 54 yaşındaki bir Afrika filinin sekiz işçiye tüberküloz bulaştırdığı düşünülmektedir.
Saldırılar
Filler saldırgan davranış nöbetleri sergileyebilir ve insanlara karşı yıkıcı davranışlara girebilir. Afrika'da, 1970'ler ve 1980'lerde uygulanan itlaf çalışmaları sonrasında bir grup genç filin köylerde evlere zarar verdiği görülmüştür. Zamanlamasından ötürü bu saldırıların öç alma amaçlı olduğu düşünülmüştür. Hindistan'da erkek filler düzenli olarak geceleri köylere girerek evleri yıkmakta ve insanları öldürmektedir. Jharkhand'da 2000 ile 2004 yılları arasında filler yaklaşık 300 kişi öldürmüş, Assam'da ise 2001 ile 2006 arasında fillerin 239 kişi öldürdüğü bildirilmiştir. Yerel halk saldırılar sırasında fillerin sarhoş olduğunu bildirmiş ancak resmî yetkililer bu açıklamanın doğru olmadığını bildirmiştir. Yine sarhoş olduğu düşünülen filler bir kez daha 2002 Aralık ayında bir Hint köyüne saldırarak altı kişiyi öldürmüş bunun sonucunda da yerel halk yaklaşık 200 kadar fili öldürmüştür.
Kültürel tasvirler
Filler Yontma Taş Devri'nden beri sanatsal olarak tasvir edilirler. Afrika'da özellikle Sahra Çölü'nde ve güneyde çok sayıda kaya resimleri ve taş üzeri kazıma desenler bulunur.Uzak Doğu'da Hindu ve Budist tapınaklarında ve ibadet yerlerinde fil motifleri görülür. Filleri doğrudan görmemiş kişilerin tasvir etmesi oldukça zordur. Esaret altında filler tutan Antik Romalılar Tunus ve Sicilya anatomik açıdan oldukça doğru fil tasvirlerini mozaiklere işlemişlerdir. Orta Çağın başında filleri görmemiş olan Avrupalılar genellikle bunları fantastik yaratıklar olarak resmetmiştir. Genellikle gövdeleri at ya da sığır gibi, hortumları boru gibi, dişleri domuz dişi gibi tasvir edilmiş ve hatta bazıları toynaklı resmedilmiştir. Filler, Gotik kiliseleri yapan taş ustaları tarafından sıklıkla kullanılan bir motiftir. 15. yüzyıldan itibaren, Avrupa'da hüküm süren krallara hediye olarak gittikçe artan sayıda filin gelmesi üzerine, tasvirler daha doğru olmaya başlamıştır ki bunların arasında Leonardo da Vinci'nin bir deseni de bulunur. Yine de Avrupalı sanatçılar filleri daha stilize olarak resmetmeye devam etmiştir.Max Ernst 1921 yılına ait Celebes adlı sürrealist resminde fili ucundan su hortumuna benzeyen bir hortum çıkan bir silo gibi tasvir etmiştir.
Fil, hem Batı hem de Doğu kültürlerinde hafızayı, bilgeliği, uzun yaşamı, başarıyı simgeler ve baba figürü olarak görülür. Birçok Afrika kabilesi için fil hayvanların kralıdır. Filler bazı dinî inanışların da öznesi olmuştur. Mbutiler ölmüş atalarının ruhlarının fillerde ikâmet ettiğine inanırlar. Diğer Afrika kabilelerinde de benzer inanışlar görülür ve bazıları şeflerinin öldükten sonra fil olarak yeniden dünyaya geldiğine inanırlar. MS 10. yüzyılda Igbo-Ukwu halkı liderlerini fildişleri ile birlikte gömerlerdi. Fillerin dinî önemi Afrika'da yalnızca totemiktir ancak Asya'da bu önem daha dikkat çekicidir. Sumatra'da filler yıldırım ile ilişkilendirilir. Benzer şekilde Hinduizmde tüm fillerin atası olan Airavata şimşek ve gökkuşağı ile tasvir edilir ve oraj ile bağdaştırılır. En önemli Hindu tanrılarından biri olan fil başlı Ganeşa, en büyük üç tanrılar Şiva, Vişnu ve Brahma ile aynı mertebededir. Ganeşa yazarlar ve tüccarlar ile bağlantılıdır ve insanlara başarı getirdiğine ve insanların arzularına ulaşmalarını sağladığına inanılır. Budizmde Buda'nın insan olarak yeniden doğan bir beyaz fil olduğu söylenir.İslami gelenekte Muhammed'in doğduğu yıl Fil Yılı olarak bilinir. Romalılar fillerin kendilerinin dindar olduğuna inanır ve güneş ile yıldızlara taptıklarını düşünürlerdi.
Fil; zürafa, su aygırı ve gergedan ile birlikte, coğrafyasında bunlara benzer hayvanlar olmadığı için Batı'nın popüler kültüründe her yerde görülebilen egzotik amblemlerden biridir. ABD'nin Cumhuriyetçi Parti'sinin sembolü olarak filin kullanımı ilk olarak Thomas Nast'ın 1874 yılında Harper's Weekly dergisinde çizdiği karikatürle başlamıştır. Çocuk öykülerinde karakter olarak fillere çok sık yer verilir. Genellikle örnek davranışları olan karakterler olarak betimlenirler. Değerleri ideal insan değerleridir. Rudyard Kipling'in İşte Öyle Hikayeler kitabındaki "Çocuk Fil" öyküsü, Walt Disney'nin Dumbo'su gibi birçok öyküde tek başına kalmış olan genç fillerin yakın bağları olan topluluklarına dönüşü konu alınır. İnsani özellikler verilen diğer kurgusal fil kahramanlar arasında Jean de Brunhoff'un Babar, David McKee'nin Elmer ve Dr. Seuss'un Horton karakterleri sayılabilir.
- Güney Afrika'da kaya resmi
- Ptolemaios dönemine ait altın sikke
- Kamerun'dan fil maskesi
-
- Seramik tablet. İran, 12. yüzyıl sonu
- İtalya'da Orta Çağ'dan bir fresk
Kaynakça
- Genel
- Shoshani, J., (Ed.) (2000). Elephants: Majestic Creatures of the Wild. Checkmark Books. ISBN .
- --- Shoshani, J.; Shoshani, S. L. "What is an Elephant?". a.g.e. ss. 14-15.
- --- Shoshani, J. "Comparing the Living Elephants". a.g.e. ss. 36-51.
- --- Shoshani, J. "Anatomy and Physiology". a.g.e. ss. 66-80.
- --- Easa, P. S. "Musth in Asian Elephants". a.g.e. ss. 85-86.
- --- Moss, C. "Elephant Calves: The Story of Two Sexes". a.g.e. ss. 106-13.
- --- Payne, K. B.; Langauer, W. B. "Elephant Communication". a.g.e. ss. 116-23.
- --- Eltringham, S. K. "Ecology and Behavior". a.g.e. ss. 124-27.
- --- Wylie, K. C. "Elephants as War Machines". a.g.e. ss. 146-48.
- --- McNeely, J. A. "Elephants as Beasts of Burden". a.g.e. ss. 149-50.
- --- Smith, K. H. "The Elephant Domestication Centre of Africa". a.g.e. ss. 152-54.
- --- McNeely, J. A. "Elephants in Folklore, Religion and Art". a.g.e. ss. 158-65.
- --- Shoshani, S. L. "Famous Elephants". a.g.e. ss. 168-71.
- --- Daniel, J. C. "The Asian Elephant Population Today". a.g.e. ss. 174-77.
- --- Douglas-Hamilton, I. "The African Elephant Population Today". a.g.e. ss. 178-83.
- --- Tuttle, C. D. "Elephants in Captivity". a.g.e. ss. 184-93.
- --- Martin, E. B. "The Rise and Fall of the Ivory Market". a.g.e. ss. 202-07.
- --- Shoshani, J. "Why Save Elephants?". a.g.e. ss. 226-29.
- Sukumar, R. (2003). The Living Elephants: Evolutionary Ecology, Behaviour, and Conservation. Oxford University Press. ISBN .
- Kingdon, J. (1988). East African Mammals: An Atlas of Evolution in Africa, Volume 3, Part B: Large Mammals. Academic Press. ISBN .
- Wylie, D. (2009). Elephant. Reaktion Books. ISBN .
- Özel
- ^ Nişanyan, Sevan. "Sözlerin Soyağacı - Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü". 4 Eylül 2014 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 23 Kasım 2013.
- ^ Liddell, Henry George; Scott, Robert. ἐλέφας. (İngilizce). 24 Nisan 2017 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 19 Ekim 2020.
- ^ Kalb, J. E.; Mebrate, A. (1993). Fossil Elephantoids from the Hominid-Bearing Awash Group, Middle Awash Valley, Afar Depression, Ethiopia. The American Philosophical Society. ss. 52-59. ISBN .
- ^ Kellogg, M.; Burkett, S.; Dennis, T. R.; Stone, G.; Gray, B. A.; McGuire, P. M.; Zori, R. T.; Stanyon, R. (2007). "Chromosome painting in the manatee supports Afrotheria and Paenungulata". Evolutionary Biology. Cilt 7. s. 6. doi:10.1186/1471-2148-7-6.
- ^ a b Ozawa, T.; Hayashi, S.; Mikhelson, V. M. (1997). "Phylogenetic position of mammoth and Steller's sea cow within tethytheria demonstrated by mitochondrial DNA sequences". Journal of Molecular Evolution. 44 (4). ss. 406-13. doi:10.1007/PL00006160. (PMID) 9089080.
- ^ a b c d e Shoshani, s. 38-41.
- ^ a b c d Shoshani, J.; Eisenberg, J. F. (1982). (PDF). Mammalian Species. Cilt 182. ss. 1-8. doi:10.2307/3504045. JSTOR 3504045. 24 Eylül 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Mayıs 2013.
- ^ a b Cranbrook, E.; Payne, J.; Leh, C. M. U. (2008). (PDF). Sarawak Museum Journal. 27 Eylül 2012 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Mayıs 2013.
- ^ Fernando, P.; Vidya, T. N. C.; Payne, J.; Stuewe, M.; Davison, G.; Alfred, R. J.; Andau, P.; Bosi, E.; Kilbourn, A.; Melnick, D. J. (2003). "DNA analysis indicates that Asian Elephants are native to Borneo and are therefore a high priority for conservation". PLoS Biol. 1 (1). ss. e6. doi:10.1371/journal.pbio.0000006.
- ^ a b c d e Laursen, L.; Bekoff, M. (1978). (PDF). Mammalian Species. 92 (92). ss. 1-8. doi:10.2307/3503889. JSTOR 3503889. 30 Nisan 2013 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Mayıs 2013.
- ^ a b c Shoshani, J. (2005). "Order Proboscidea". Wilson, D. E.; Reeder, D. M (Ed.). Mammal Species of the World: A Taxonomic and Geographic Reference, Volume 1 (3. bas.). Johns Hopkins University Press. ss. 90-91. ISBN . OCLC 62265494. 13 Kasım 2012 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 13 Mayıs 2013.
- ^ Sukumar, s. 46.
- ^ Barnes, R. F. W.; Blom, A.; Alers M. P. T. (1995). "A review of the status of forest elephants Loxodonta africana in Central Africa". Biological Conservation. 71 (2). ss. 125-32. doi:10.1016/0006-3207(94)00014-H.
- ^ a b c d Shoshani, s. 42-51.
- ^ Grubb, P.; Groves, C. P.; Dudley J. P.; Shoshani, J. (2000). (PDF). Elephant. 2 (4). ss. 1-4. 19 Nisan 2013 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Mayıs 2013.
- ^ a b Rohland, N.; Malaspinas, Anna-Sapfo; Pollack, Joshua L.; Slatkin, Montgomery; Matheus, Paul; Hofreiter, Michael (2007). "Proboscidean mitogenomics: chronology and mode of elephant evolution using mastodon as outgroup". PLoS Biology. 5 (8). ss. e207. doi:10.1371/journal.pbio.0050207.
- ^ Roca, A. L.; Georgiadis, N.; Pecon-Slattery, J.; O'Brien, S. J. (2001). "Genetic evidence for two species of elephant in Africa". Science. 293 (5534). ss. 1473-77. doi:10.1126/science.1059936. (PMID) 11520983.
- ^ Eggert, L. S.; Rasner, C. A.; Woodruff, D. S. (2002). "The evolution and phylogeography of the African elephant inferred from mitochondrial DNA sequence and nuclear microsatellite markers". Proceedings of the Royal Society B: Biological Sciences. 269 (1504). ss. 1993-2006. doi:10.1098/rspb.2002.2070.
- ^ a b Debruyne, R. (2005). "A case study of apparent conflict between molecular phylogenies: the interrelationships of African elephants". Cladistics. 21 (1). ss. 31-50. doi:10.1111/j.1096-0031.2004.00044.x.
- ^ a b Rohland, N.; Reich, D.; Mallick, S.; Meyer, M.; Green, R. E.; Georgiadis, N. J.; Roca, A. L.; Hofreiter, M. (2010). David Penny (Ed.). "Genomic DNA Sequences from Mastodon and Woolly Mammoth Reveal Deep Speciation of Forest and Savanna Elephants". PLoS Biology. 8 (12). s. e1000564. doi:10.1371/journal.pbio.1000564. (PMC) 3006346 $2. (PMID) 21203580.
- ^ a b Ishida, Y.; Oleksyk, T. K.; Georgiadis, N. J.; David, V. A.; Zhao, K.; Stephens, R. M.; Kolokotronis, S.-O.; Roca, A. L. (2011). William J. Murphy (Ed.). "Reconciling apparent conflicts between mitochondrial and nuclear phylogenies in African elephants". PLoS ONE. 6 (6). ss. e20642. doi:10.1371/journal.pone.0020642.
- ^ "Loxodonta cyclotis (Matschie, 1900)". UNEP-WCMC Species Database.
- ^ Eggert, L. S. Eggert, J. A. Woodruff, D. S. (2003). (PDF). Molecular Ecology. 12 (6). ss. 1389-1402. doi:10.1046/j.1365-294X.2003.01822.x. (PMID) 12755869. 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Mayıs 2013.
- ^ Debruyne, R.; Van Holt, A.; Barriel, V.; Tassy, P.; (2003). (PDF). Comptes Rendus de Biologie. 326 (7). ss. 687-97. doi:10.1016/S1631-0691(03)00158-6. (PMID) 14556388. 3 Aralık 2013 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Mayıs 2013.
- ^ Gheerbrant, E. (2009). "Paleocene emergence of elephant relatives and the rapid radiation of African ungulates". Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America (PNAS). 106 (26). s. 10717-10721. doi:10.1073/pnas.0900251106. (PMC) 2705600 $2. (PMID) 19549873. 5 Temmuz 2012 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 13 Mayıs 2013.
- ^ Gheerbrant, E.; Sudre, J.; Cappetta, H. (1996). "A Palaeocene proboscidean from Morocco". Nature. 383 (6595). ss. 68-71. doi:10.1038/383068a0.
- ^ Sukumar, s. 13-16.
- ^ a b c Shoshani, J.; Walter, R. C.; Abraha, M.; Berhe, S.; Tassy, P.; Sanders, W. J.; Marchant, G. H.; Libsekal, Y.; Ghirmai, T.; Zinner, D. (2006). "A proboscidean from the late Oligocene of Eritrea, a "missing link" between early Elephantiformes and Elephantimorpha, and biogeographic implications". Proceedings of the National Academy of Sciences. 103 (46). ss. 17296-301. doi:10.1073/pnas.0603689103.
- ^ a b c d Sukumar, s. 16-19.
- ^ Sukumar, s. 22.
- ^ Sukumar, s. 24-27.
- ^ Sukumar, s. 44.
- ^ a b Sukumar, s. 28-31.
- ^ Sukumar, s. 36-37.
- ^ a b c d e f g h i j k Shoshani, J. (1998). "Understanding proboscidean evolution: a formidable task". Trends in Ecology and Evolution. 13 (12). ss. 480-87. doi:10.1016/S0169-5347(98)01491-8.
- ^ Carpenter, K. (2006). Foster, J.R. ve Lucas, S.G. (Ed.). "Paleontology and Geology of the Upper Jurassic Morrison Formation". New Mexico Museum of Natural History and Science Bulletin. Cilt 36. Biggest of the big: a critical re-evaluation of the mega-sauropod Amphicoelias fragillimus Cope, 1878: New Mexico Museum of Natural History and Science. ss. 131-138.
- ^ a b c d e West, J. B. (2002). "Why doesn't the elephant have a pleural space?". Physiology. 17 (2). ss. 47-50. (PMID) 11909991. 27 Ocak 2016 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 15 Mayıs 2013.
- ^ Debruyne, R.; Barriel, V.; Tassy, P. (2003). (PDF). Molecular Phylogenetics and Evolution. 26 (3). ss. 421-34. doi:10.1016/S1055-7903(02)00292-0. (PMID) 12644401. 13 Kasım 2013 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Mayıs 2013.
- ^ Noro, M.; Masuda, R.; Dubrovo, I. A.; Yoshida, M. C.; Kato, M. (1998). "Molecular phylogenetic inference of the woolly mammoth Mammuthus primigenius, based on complete sequences of mitochondrial cytochrome b and 12S ribosomal RNA genes". Journal of Molecular Evolution. 46 (3). ss. 314-26. doi:10.1007/PL00006308. (PMID) 9493356.
- ^ Gross, L. (2006). "Reading the evolutionary history of the Woolly Mammoth in its mitochondrial genome". PLoS Biology. 4 (3). s. e74. doi:10.1371/journal.pbio.0040074.
- ^ Sukumar, s. 46-47.
- ^ Choi, C. (2011). "Woolly Mammoths Could Be Cloned Someday, Scientist Says". Live Science. 1 Ekim 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 14 Mayıs 2013.
- ^ a b c d Sukumar, s. 31-33.
- ^ Vartanyan, S. L., Garutt, V. E., Sher, A. V. (1993). "Holocene dwarf mammoths from Wrangel Island in the Siberian Arctic". Nature. 362 (6418). ss. 337-40. doi:10.1038/362337a0.
- ^ Tikhonov, A.; Agenbroad, L.; Vartanyan, S. (2003). "Comparative analysis of the mammoth populations on Wrangel Island and the Channel Islands". Deinsea. Cilt 9. ss. 415-20. ISSN 0923-9308.
- ^ a b Shoshani, s. 68-70.
- ^ Somgrid, C. . Elephant Research and Education Center, Department of Companion Animal and Wildlife Clinics, Faculty of Veterinary Medicine, Chiang Mai University. 11 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Mayıs 2013.
- ^ Kingdon, s. 11.
- ^ Somgrid, C. . Elephant Research and Education Center, Department of Companion Animal and Wildlife Clinics, Faculty of Veterinary Medicine, Chiang Mai University. 7 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Mayıs 2013.
- ^ Yokoyama, S.; Takenaka, N.; Agnew, D. W.; Shoshani, J. (2005). "Elephants and human color-blind deuteranopes have identical sets of visual pigments". Genetics. 170 (1). ss. 335-44. doi:10.1534/genetics.104.039511. (PMC) 1449733 $2. (PMID) 15781694.
- ^ a b Byrne, R. W.; Bates, L.; Moss C. J. (2009). (PDF). Comparative Cognition & Behavior Review. Cilt 4. ss. 65-79. doi:10.3819/ccbr.2009.40009. 20 Mayıs 2013 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mayıs 2013.
- ^ a b c d e f g Shoshani, s. 78-79.
- ^ Narasimhan, A. (2008). "Why do elephants have big ear flaps?" (PDF). Indian Academy of Sciences. 17 Nisan 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 14 Mayıs 2013.
- ^ Reuter, T.; Nummela, S.; Hemilä, S. (1998). (PDF). Journal of the Acoustical Society of America. 104 (2). ss. 1122-23. doi:10.1121/1.423341. 7 Aralık 2012 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Mayıs 2013.
- ^ a b c d Shoshani, s. 74-77.
- ^ a b Martin, F.; Niemitz C. (2003). ""Right-trunkers" and "left-trunkers": side preferences of trunk movements in wild Asian elephants (Elephas maximus)". Journal of Comparative Psychology. 117 (4). ss. 371-79. doi:10.1037/0735-7036.117.4.371. (PMID) 14717638.
- ^ a b Sukumar, s. 149.
- ^ a b Kingdon, s. 9.
- ^ Cole, M. (14 Kasım 1992). "Lead in lake blamed for floppy trunks". NewScientist. 3 Aralık 2013 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 14 Mayıs 2013.
- ^ a b Shoshani, s. 70-71.
- ^ a b c Shoshani, s. 71-74.
- ^ Sukumar, s. 120
- ^ Clutton-Brock, J. (1986). A Natural History of Domesticated Mammals. British Museum (Natural History). s. 208. ISBN .
- ^ . Environmental News Network. 21 Kasım 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Mayıs 2013.
- ^ Zhuoqiong, W. (16 Temmuz 2005). "Tuskless elephants evolving thanks to poachers". China Daily. 28 Şubat 2012 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 15 Mayıs 2013.
- ^ Gray, R. (20 Ocak 2008). "Why elephants are not so long in the tusk". The Daily Telegraph. 7 Şubat 2013 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 15 Mayıs 2013.
- ^ a b Shoshani, s. 66-67.
- ^ a b c d Shoshani, s. 69-70.
- ^ a b c Weissengruber, G. E.; Egger, G. F.; Hutchinson, J. R.; Groenewald, H. B.; Elsässer, L.; Famini, D.; Forstenpointner, G. (2006). "The structure of the cushions in the feet of African elephants (Loxodonta africana)". Journal of Anatomy. 209 (6). ss. 781-92. doi:10.1111/j.1469-7580.2006.00648.x. (PMC) 2048995 $2. (PMID) 17118065.
- ^ Shoshani, s. 74.
- ^ Pennisi, E. (22 Aralık 2011). . ScienceMag.org. 9 Haziran 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Mayıs 2013.
- ^ Hutchinson, J. R.; Schwerda, D.; Famini, D. J.; Dale, R. H.; Fischer, M. S. Kram, R. (2006). "The locomotor kinematics of Asian and African elephants: changes with speed and size". Journal of Experimental Biology. 209 (19). ss. 3812-27. doi:10.1242/jeb.02443. (PMID) 16985198.
- ^ Genin, J. J. Willems, P. A.; Cavagna, G. A.; Lair, R.; Heglund, N. C. (2010). "Biomechanics of locomotion in Asian elephants". Journal of Experimental Biology. 213 (5). ss. 694-706. doi:10.1242/jeb.035436. (PMID) 20154184.
- ^ Hutchinson, J. R.; Famini, D.; Lair, R.; Kram, R. (2003). "Biomechanics: Are fast-moving elephants really running?". Nature. 422 (6931). ss. 493-94. doi:10.1038/422493a. (PMID) 12673241.
- ^ Shoshani, s. 60.
- ^ Benedict, F. G.; Lee, R. C. (1936). "The heart rate of the elephant". Proceedings of the American Philosophical Society. 76 (3). ss. 335-41. JSTOR 984548.
- ^ "How elephants 'snorkel'". BBC News. 31 Ağustos 2002. 5 Eylül 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 15 Mayıs 2013.
- ^ Shoshani, s. 80.
- ^ a b c Eltringham, s. 124-27.
- ^ Siegel, J.M. (2005). "Clues to the functions of mammalian sleep". Nature. 437 (7063). s. 1264-1271. 20 Ocak 2010 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 17 Mayıs 2013.
- ^ Sukumar, s. 159.
- ^ Hoare, B. (2009). Animal Migration: Remarkable Journeys in the Wild. University of California Press. ss. 58-59. ISBN .
- ^ a b Shoshani, s. 226-29.
- ^ Campos-Arceiz, A.; Blake, S. (2011). (PDF). Acta Oecologica. 37 (6). ss. 542-53. doi:10.1016/j.actao.2011.01.014. 18 Haziran 2013 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Mayıs 2013.
- ^ Campos-Arceiz, A.; Traeholt, C.; Jaffar, R.; Santamaria, L.; Corlett, R. T. (2012). "Asian tapirs are no elephants when it comes to seed dispersal". Biotropica. 44 (2). ss. 220-27. doi:10.1111/j.1744-7429.2011.00784.x.
- ^ "Elephants kill endangered rhino". BBC News. 14 Şubat 2000. 18 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 16 Mayıs 2013.
- ^ Power, R. J.; Shem Compion, R. X. (2009). "Lion predation on elephants in the Savuti, Chobe National Park, Botswana". African Zoology. 44 (1). ss. 36-44. doi:10.3377/004.044.0104.
- ^ Sukumar, s. 121.
- ^ a b c Sukumar, s. 175-79.
- ^ a b Kingdon, s. 53.
- ^ Harris, M.; Sherwin, C.; Harris, S. (2008). (PDF). University of Bristol. 24 Kasım 2014 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Mayıs 2013.
- ^ McComb, K.; Shannon, G.; Durant, S. M.; Sayialel, K.; Slotow, R.; Poole, J.; Moss, C. (2011). (PDF). Proceedings of the Royal Society B: Biological Sciences. 278 (1722). ss. 3270-76. doi:10.1098/rspb.2011.0168. 29 Nisan 2013 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Mayıs 2013.
- ^ a b c d e Sukumar, s. 179-83.
- ^ a b Highfield, R. (17 Şubat 2006). "Elephant rage: they never forgive, either". The Sydney Morning Herald. 20 Eylül 2013 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 24 Mayıs 2013.
- ^ a b Sukumar, s. 100-08.
- ^ Sukumar, s. 89.
- ^ Sukumar, s. 262.
- ^ Sukumar, s. 98-99.
- ^ . Smithsonian National Zoo. 7 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mayıs 2013.
- ^ Sukumar, s. 113.
- ^ Sukumar, s. 117.
- ^ a b c d Moss, s. 106-13.
- ^ Kingdon, s. 69.
- ^ Murray E. Fowler; Susan K. Mikota (2006). Biology, Medicine, and Surgery of Elephants. John Wiley & Sons. s. 353. ISBN . 28 Temmuz 2023 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 20 Mayıs 2013.
- ^ The behavior guide to African mammals: including hoofed mammals, carnivores, primates. University of California Press. 1991. ISBN . 28 Aralık 2019 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 20 Mayıs 2013.
- ^ Bagemihl, B. (1999). Biological Exuberance: Animal Homosexuality and Natural Diversity. St. Martin's Press. ss. 427-30. ISBN .
- ^ Sukumar, s. 259-62.
- ^ a b Lueders, I.; Niemuller, C.; Rich, P.; Gray, C.; Hermes, R.; Goeritz, F.; Hildebrandt, T. B. (2012). "Gestating for 22 months: luteal development and pregnancy maintenance in elephants". Proceedings of the Royal Society B: Biological Sciences. 279 (1743). ss. 3687-96. doi:10.1098/rspb.2012.1038. (PMC) 3415912 $2. (PMID) 22719030.
- ^ a b c Sukumar, s. 126-29.
- ^ Kingdon, s. 64.
- ^ "War veteran elephant dies". BBC News. 26 Şubat 2003. 21 Ekim 2014 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 20 Mayıs 2013.
- ^ Payne and Langbauer, s. 116.
- ^ Payne and Langbauer, s. 119-20.
- ^ a b Payne and Langbauer, s. 120-21.
- ^ Kingdon, s. 63.
- ^ a b Sukumar, s. 142-45.
- ^ a b Payne, K.B.; Langbauer, W.R.; Thomas, E.M. (1986). "Infrasonic calls of the Asian elephant (Elephas maximus)". Behavioral Ecology and Sociobiology. 18 (4). ss. 297-301. doi:10.1007/BF00300007.
- ^ Larom, D.; Garstang, M.; Payne, K.; Raspet, R.; Lindeque, M. (1997). "The influence of surface atmospheric conditions on the range and area reached by animal vocalizations". Journal of Experimental Biology. 200 (Pt 3). ss. 421-31. (PMID) 9057305. 13 Şubat 2023 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 13 Şubat 2023.
- ^ O'Connell-Rodwell, E.O. (2007). "Keeping an "ear" to the ground: seismic communication in elephants". Physiology. 22 (4). ss. 287-94. doi:10.1152/physiol.00008.2007. 27 Ocak 2016 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 22 Mayıs 2013.
- ^ O'Connell-Rodwell C. E.; Arnason, B.; Hart, L. A. (2000). "Seismic properties of Asian elephant (Elephas maximus) vocalizations and locomotion". Journal of the Acoustical Society of America. 108 (6). ss. 3066-72. doi:10.1121/1.1323460. (PMID) 11144599.
- ^ O'Connell-Rodwell, C. E.; Wood, J. D.; Rodwell, T. C.; Puria, S.; Partan, S. R.; Keefe, R.; Shriver, D.; Arnason, B. T.; Hart, L. A. (2006). (PDF). Behavioural and Ecological Sociobiology. 59 (6). ss. 842-50. doi:10.1007/s00265-005-0136-2. 3 Aralık 2013 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mayıs 2013.
- ^ Plotnik, J. M.; de Waal, F. B. M.; Reiss, D. (2006). "Self-recognition in an Asian elephant". Proceedings of the National Academy of Sciences. 103 (45). ss. 17053-57. doi:10.1073/pnas.0608062103.
- ^ Rensch, B. (1957). "The intelligence of elephants". Scientific American. 196 (2). ss. 44-49. doi:10.1038/scientificamerican0257-44.
- ^ Hart, B. J.; Hart, L. A.; McCory, M.; Sarath, C. R. (2001). "Cognitive behaviour in Asian elephants: use and modification of branches for fly switching". Animal Behaviour. 62 (5). ss. 839-47. doi:10.1006/anbe.2001.1815.
- ^ McComb, K.; Baker, L.; Moss, C. (2006). "African elephants show high levels of interest in the skulls and ivory of their own species". Biology Letters. 2 (1). ss. 26-28. doi:10.1098/rsbl.2005.0400. (PMC) 1617198 $2. (PMID) 17148317.
- ^ Douglas-Hamilton, I.; Bhallaa, S.; Wittemyera, G.; Vollratha, F. (2006). (PDF). Applied Animal Behaviour Science. 100 (1). ss. 87-102. doi:10.1016/j.applanim.2006.04.014. 11 Mayıs 2012 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mayıs 2013.
- ^ a b c d e Blanc, J. (2008). "Loxodonta africana". 2012.2. IUCN Red List of Threatened Species version 2012.2 International Union for Conservation of Nature. 13 Haziran 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 23 Mayıs 2005.
- ^ Douglas-Hamilton, s. 178-82.
- ^ a b c d e f g Choudhury, A.; Lahiri Choudhury, D. K.; Desai, A.; Duckworth, J. W.; Easa, P. S.; Johnsingh, A. J. T.; Fernando, P.; Hedges, S.; Gunawardena, M.; Kurt, F.; Karanth, U.; Lister, A.; Menon, V.; Riddle, H.; Rübel, A.; Wikramanayake, E. (2008). "Elephas maximus". 2012.2. IUCN Red List of Threatened Species version 2012.2 International Union for Conservation of Nature. 24 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 23 Mayıs 2005.
- ^ a b Daniel, s. 174.
- ^ a b c d e Martin, s. 202-07
- ^ a b c Christy, B. (Ekim 2012). "Ivory Worship". National Geographic. 26 Eylül 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 23 Mayıs 2013.
- ^ Sukumar, s. 57.
- ^ a b c McNeely, s. 149-50.
- ^ Wylie, s. 120-23.
- ^ Smith, s. 152-54.
- ^ Topper, R (15 Ekim 2012). "Elephant Dung Coffee: World's Most Expensive Brew Is Made With Pooped-Out Beans". The Huffington Post. 26 Kasım 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 23 Mayıs 2013.
- ^ Easa, s. 86.
- ^ Bist, S. S.; Cheeran, J. V.; Choudhury, S.; Barua, P.; Misra, M. K. "The domesticated Asian elephant in India". Regional Office for Asia and the Pacific. 1 Haziran 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 23 Mayıs 2013.
- ^ a b c d Wylie (2000), s. 146-48.
- ^ Sukumar, s. 59-64.
- ^ a b Griffin, B (2004). "Elephants: From the Sacred to the Mundane". Gin Ooi, K. (Ed.). Southeast Asia: A Historical Encyclopedia, from Angkor Wat to East Timor, Volume 1. ss. 487-89. ISBN .
- ^ Shoshani, s. 168-69.
- ^ a b Tuttle, s. 184-88.
- ^ Sterm, A. (28 Şubat 2005). . MSNBC/Reuters. 23 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Mayıs 2013.
- ^ Harris, M.; Sherwin, C.; Harris, S. (10 Kasım 2008). (PDF). University of Bristol. 24 Kasım 2014 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Mayıs 2013.
- ^ Mott, M. (11 Aralık 2008). "Wild elephants live longer than their zoo counterparts". National Geographic News. 4 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 24 Mayıs 2013.
- ^ . Humane Society of the United States. 25 Eylül 2009. 5 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Mayıs 2013.
- ^ Pickler, N. (4 Mart 2009). "Circus CEO says elephants are struck, but not hurt". Associated Press. 20 Ocak 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Mayıs 2013.
- ^ Wylie, s. 142.
- ^ Anon. (2 Mart 2013). "Victory for Brigitte Bardot as elephants are reprieved". The Telegraph. 5 Mart 2013 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 24 Mayıs 2013.
- ^ Ghianni, T. (18 Şubat 2011). "Elephant behind TB outbreak at Tennessee sanctuary". Reuters. 29 Nisan 2013 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 24 Mayıs 2013.
- ^ a b Huggler, J. (12 Ekim 2006). "Animal Behaviour: Rogue Elephants". Londra: The Independent. 14 Mayıs 2008 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 24 Mayıs 2013.
- ^ Siebert, C. (8 Ekim 2006). "An Elephant Crackup?". Nytimes.com. 3 Kasım 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 24 Mayıs 2013.
- ^ "India elephant rampage". BBC News. 24 Aralık 1998. 26 Mayıs 2007 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 24 Mayıs 2013.
- ^ "Drunken elephants trample village". BBC News. 21 Ekim 1999. 26 Aralık 2007 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 24 Mayıs 2013.
- ^ "Drunk elephants kill six people". BBC News. 17 Aralık 2002. 8 Nisan 2013 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 24 Mayıs 2013.
- ^ Wylie, s. 63-65.
- ^ a b c d e McNeely, s. 158-60.
- ^ Kingdon, s. 31.
- ^ Wylie, s. 83-84.
- ^ Klinsöhr-Leroy, C.; Grosenick, U. (2004). Surrealism. Taschen. s. 50. ISBN .
- ^ Wylie, s. 79.
- ^ Sukumar, s. 87.
- ^ Sukumar, s. 64.
- ^ Sukumar, s. 62.
- ^ Haykal, M. H. (2008). The Life of Muḥammad. Islamic Book Trust. s. 52. ISBN .
- ^ a b Van Riper, A. B. (2002). Science in Popular Culture: A Reference Guide. Greenwood Press. ss. 73-75. ISBN .
- ^ "Cartoon of the Day: "The Third-Term Panic"". HarpWeek. 29 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 24 Mayıs 2013.
Dış bağlantılar
- Filler hakkında genel bilgiler içeren İngilizce bir site18 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Asya filleri hakkında bilgiler içeren İngilizce bir site13 Şubat 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
Bu maddenin daha doğru ve güvenilir bilgi sunması için güncellenmesi gerekmektedir. Daha fazla bilgi için bakınız. (Haziran 2024) |
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Fil hortumlular takiminin filgiller Elephantidae familyasini olusturan memeli bir hayvandir Geleneksel olarak Asya fili Elephas maximus ve Afrika fili Loxodonta africana olmak uzere iki turu taninir ancak bazi kanitlara dayanarak Afrika savan fili L africana ile Afrika orman filinin L cyclotis de iki ayri tur oldugu one surulur Filler Sahra alti Afrika ile Guney ve Guneydogu Asya da bulunur Icinde mamutlar ve mastodonlar gibi soyu tukenmis turleri de barindiran hortumlular takimindan gunumuzde soyunu surduren bir tek filler kalmistir Karada yasayan en buyuk hayvan olan Afrika filinin erkegi 4 m boya ve 7 000 kg agirliga ulasabilir Fillerin dikkat cekici ve ayirt edici ozellikleri arasinda nesneleri yakalamak gibi cesitli amaclar icin kullanilan uzun hortumlari basta gelir Uzun ve sivri olan kesici dislerini nesneleri tasimak yeri kazmak icin kullanirlar Fildisinin kaynagi olan bu kesici disler ayni zamanda dovusurken silah olarak da kullanilir Filin buyuk ve genis kulaklari vucut isisini kontrol etmeye yarar Afrika fillerinin kulaklari daha buyuk olur ve sirtlari icbukeydir Asya fillerinin ise kulaklari daha kucuk olur ve sirtlari disbukey ya da duzdur Fil PreYeYeOSDCPTJKPgNAfrika fili Loxodonta africana Biyolojik siniflandirmaAlem AnimaliaSube ChordataSinif MammaliaTakim ProboscideaFamilya Elephantidae Gray 1821CinslerLoxodonta Elephas Mammuthus Brookes 1828 Palaeoloxodon Matsumoto 1925 Primelephas Maglio 1970DagilimiSinonimlerLesson 1842 Otcul olan filler savan orman col ve bataklik gibi dogal yasam alanlarinda bulunur Genellikle su kenarlarinda kalmayi tercih eder Cevrelerinde biraktiklari etki yuzunden kilittasi turlerden biri sayilir Diger hayvanlar fillerden uzak durur ve aslan kaplan sirtlan ile yabani kopekler gibi yirticilar yalnizca yavru fillere saldirir Disi filler genellikle bir disi ve yavrulari ya da akraba disiler ve yavrularindan olusan aile gruplari halinde yasar Birkac disi ve yavrularindan olusan grubun lideri en yasli disidir Fillerin olusturdugu aile gruplari zaman zaman bir araya gelerek daha buyuk topluluklar olusturabilir Ergenlige ulasan erkek filler aile gruplarini terk eder veya yalniz ya da diger erkek fillerle birlikte bir grup olusturabilir Eriskin erkekler ciftlesmek icin es aradiklarinda aile gruplari ile bir araya gelir Testosteron salgilanmasinin arttigi ve asiri saldirgan davranislarin goruldugu mest adi verilen durum erkek fillerin baskin olmalarina olanak verir ve ureme basarisini artirir Aile gruplarinda ilgi odagi yavru fillerdir ve anneleri tarafindan uc yil kadar bakilirlar Filler dogal ortamlarinda 70 yil kadar yasar dokunma gorme ve isitme yolu ile iletisim kurar Uzun mesafelerde filler insanin duyamayacagi kadar dusuk frekansli sesler ve sismik iletisim yolu ile haberlesir Fillerin zekasi primatlar ve balinalar ile kiyaslanacak duzeydedir Kendilerinin farkinda olduklari ve kendi cinslerinden olmekte olan ya da olmus hayvanlara karsi empati gosterdikleri gozlemlenmektedir Afrika filleri Dunya Doga ve Dogal Kaynaklari Koruma Birligi IUCN tarafindan soyunun tukenme riski yuksek olan hassas turler arasinda listelenirken Asya filleri soyunun tukenme riski cok yuksek olan tehlikedeki turler arasinda listelenmistir Fil populasyonlari icin en buyuk tehditlerden birisi kacak olarak avlanan hayvanlarin disleri ile yapilan fildisi ticaretidir Diger tehditler arasinda dogal yasam alani kaybi ve yerel halk ile olan cikar catismalari sayilabilir Filler Asya da yuk hayvani olarak kullanilmaktadir Gecmiste savaslarda kullanilmistir Filler gunumuzde hayvanat bahceleri ve sirklerin uyelerindendir Cok kolay taninabilen filler sanat folklor din edebiyat ve populer kultur alanlarinda siklikla kullanilmistir AdlandirmaFil adi Turkceye Arapcada ayni anlama gelen فيل fil kelimesinden gecmistir Arapcaya Aramice פיל pil Aramiceye de Sanskritce fildisi anlamina gelenप ल pilu kelimelerinden gecis olmustur Asya filinin cins adi Elephas Latincede fil anlamindadir ve Latinceye Antik Yunancada fil anlamina gelen ἐlefas elephas kelimesinden gecmistir Afrika filinin cins adi Loxodonta Antik Yunancada verev yanli dis anlamina gelmektedir TaksonomiSiniflandirma turler ve alt turler Asya fili Bandipur Ulusal Parki HindistanAsya fili 1 ile Afrika filinin 2 karsilastirmali kafa ve on govde morfolojisi Filler hortumlular Proboscidea takimi icinde yer alan tek familya olan filgiller Elephantidae icinde siniflandirilir Yasayan en yakin akrabalari dugonggiller ve manatigillerden olusan deniz inekleri ve kirsicanimsigillerdir Bu dort familya Afrotheria ust takimi icinde Paenungulata kladini olusturur Filler ve deniz inekleri ayrica Tethytheria kladinda gruplandirilirlar Geleneksel olarak iki fil turu taninmaktadir Sahra alti Afrika da yasayan Afrika fili Loxodonta africana ile Guney ve Guneydogu Asya da yasayan Asya fili Elephas maximus Afrika filleri daha buyuk kulakli olur ve sirtlari icbukeydir Ayrica derileri daha kirisik karinlari egimli olur ve hortumlarinin ucunda iki adet parmak gibi uzanti vardir Asya fillerinin ise kulaklari daha kucuk olur Sirtlari disbukey ya da duzdur Derileri daha puruzsuzdur Karinlari yataydir ve ortada bel verir Hortumlarinin ucunda ise tek bir uzanti bulunur Asya fillerinin azi dislerindeki cikintilar daha dardir ve Afrika fillerinden bu cikintilar baklava seklindedir Asya fillerinin tepesinde kamburumsu bir cikinti bulunur ve derilerinde bolgesel olarak pigment eksikligi gorulur Isvecli dogabilimci Carl Linnaeus ilk olarak 1758 yilinda Elephas cinsini ve o zamanlar Seylan olarak bilinen Sri Lanka dan bir fili Elephas maximus adiyla Georges Cuvier 1798 yilinda Hint filini Elephas indicus adiyla Felemenk zoolog Coenraad Jacob Temminck ise 1847 yilinda Sumatra filini Elephas sumatranus adiyla tanimladi Ingiliz zoolog Frederick Nutter Chasen ise 1940 yilinda bu uc fil turunu de Asya filinin alt turleri olarak siniflandirdi Asya fillerinin renkleri ve derilerindeki pigment kaybi cografi olarak degisiklik gosterir Seylan fili Elephas maximus maximus Sri Lanka da yasar Hint fili E m indicus Asya kitasinda Hint altkitasi ve Hindicin e ozgudur Sumatra fili E m sumatranus ise Sumatra da bulunur Tartismali olan alt turlerden birisi olan Borneo fili Borneo nun kuzeyinde yasar ve diger alt turlerden daha kucuktur Kulaklari daha buyuk ve kuyrugu daha uzundur Uzun disleri tipik bir filden daha duzdur Sri Lankali zoolog Paules Edward Pieris Deraniyagala bu alt turu 1950 yilinda National Geographic dergisindeki bir fil fotografini tip tur alarak Elephas maximus borneensis adiyla tanimlamistir Daha sonralari bu alt tur hem E m indicus hem de E m sumatranus icinde siniflandirilmistir 2003 yilinda yapilan genetik analizler sonucunda bu fillerin atalarinin anakara populasyonundan yaklasik 300 000 yil once ayrildigi gosterilmistir 2008 yilinda yapilan bir arastirmada ise Borneo fillerinin adaya ozgu olmadigi ve gunumuzde fillerin soyunun tukendigi Cava Adasi ndan 1521 yilindan once Sulu sultanlari tarafindan Borneo ya getirildigi ortaya cikarilmistir Afrika fili Mikumi Ulusal Parki Tanzanya Afrika fili ilk olarak Alman doga bilimci Johann Friedrich Blumenbach tarafindan 1797 yilinda Elephas africana olarak tanimlanmistir Loxodonta cinsinin adinin Georges Cuvier tarafindan 1825 yilinda verildigi dusunulmektedir Cuvier cinsin adini Loxodonte olarak yazmis ve adi bilinmeyen bir yazar tarafindan bu isim Loxodonta olarak duzeltilmistir Uluslararasi Zoolojik Adlandirma Kodu nda bu adlandirmanin kaynagi olarak adi bilinmeyen yazar taninmaktadir 1942 yilinda Henry Fairfield Osborn tarafindan Afrika filinin 18 alt turu tanimlanmistir ancak daha fazla morfolojik veriye ulasildiktan sonra alt tur siniflandirilmasi azalmistir ve 1990 larda yalnizca iki alt tur taninmaya baslanmistir savan fili L a africana ve orman fili L a cyclotis Orman filinin kulaklari daha kucuk ve yuvarlaktir ayrica uzun disleri de daha ince ve duzgundur Yalnizca Bati ve Orta Afrika nin ormanlik alanlarinda bulunur 2000 yilinda yapilan bir inceleme yazisinda kafatasi morfolojisine dayanarak bu iki alt turun ayri birer tur olarak L africana ve L cyclotis siniflandirilmasi onerilmistir 2001 ve 2007 yillarinda yayimlanmis olan DNA arastirmalari da iki ayri tur olarak siniflandirilmasi sonucuna varmis ancak 2002 ve 2005 yillarinda yapilan DNA arastirmalari bunlarin ayni tur oldugu sonucuna varmistir Daha sonra 2010 yilinda yapilan bir baska calisma da Afrika savan ve orman fillerinin ayri turler olarak siniflandirilmasi onerisini desteklemistir 2011 yilinda Afrika fillerinin taksonomik konumlamasi hala tartismali bir konudur Mammal Species of the World Dunya Memeli Turleri adli referans eserin ucuncu baskisinda bu iki fil ayri bir tur olarak siniflandirilir ve Loxodonta africana turu icin alt tur listelemez Bu yaklasim Birlesmis Milletler Cevre Programi nin Dunya Koruma Izleme Merkezi UNEP WCMC ve Dunya Doga ve Dogal Kaynaklari Koruma Birligi IUCN tarafindan kabul edilmemis ve her iki orgut de L cyclotis adini L africana adinin sinonimi olarak listelemistir Bulunan bazi kanitlara gore Bati Afrika da bulunan fillerin ayri bir tur oldugu onerilmekte olsa da bu hala cozulmemis bir konudur Kongo Havzasi nin Loxodonta pumilio adi ile ayri bir tur olmasi icin onerilen pigme filler ise muhtemelen cevresel kosular nedeniyle kucuk cusseli olan ve erken ergenlige erisen orman filleridir Seylan fili E m maximus Sumatra fili E m sumatranus Hint fili E m indicus Borneo fili E m borneensis Afrika savan fili L a africana Afrika orman fili L a cyclotis Evrimi ve soyu tukenmis akrabalari MoeritheriumPalaeomastodon Hortumlular takiminin uc ana evrimsel yayilimi ve 161 in uzerinde soyu tukenmis uyesi kaydedilmistir Ilk hortumlular Paleosen in sonlarinda ilk evrimsel yayilimi olusturan Afrikali Eritherium ve Phosphatherium cinsleridir Kalintilari 1996 yilinda Fas ta bulunan ve yaklasik tilki buyuklugunde olan Phosphaterium 56 milyon yil once yasamistir Eosen doneminde Hint alt kitasinda Anthracobunidae familyasi ve Afrika da Numidotherium Moeritherium ile Barytherium cinsleri yasamistir Gorece kucuk olan bu hayvanlar suda yasiyordu Moeritherium cinsi hortumlular yaklasik bir tapir 110 cm buyuklugundeydi uzun burun dudaklari ile kafasi domuza benzemekteydi ve on disleri uzundu Fillere benzeyen ozellikleri yaninda deniz inekleri ile de ortak ozelliklere sahipti Sonralari Phiomia ve Palaeomastodon cinsleri ortaya cikti Palaeomastodon muhtemelen ormanlik ve yari acik agaclik alanlarda yasiyordu Hortumlularin cesitliligi Oligosen doneminde azalma gostermistir Bu donemin dikkate deger turlerinden biri daha sonra ortaya cikacak cesitli turlerin atasi sayilabilecek olan ve Afrika Boynuzu nda yasamis olan Eritreum melakeghebrekristosi turudur Miyosen in baslarinda Deinotheriidae ve Mammutidae turleri ile birlikte ikinci evrimsel yayilma goruldu Bunlarin ilki Afrika ve Avrasya da yasayan Barytherium cinsi ile ikincisi de Eritreum cinsi ile akrabadir ve Kuzey Amerika ya yayilmistir Ikinci evrimsel yayilim muhtemelen Eritreum cinsinden turemis olanGomphotheriidae familyasinin Miyosen doneminde ortaya cikmasiyla Afrika da baslamis ve Avustralya ile Antarktika haricinde diger tum kitalara yayilmistir Bu grubun uyeleri arasinda Gomphotherium ve Platybelodon cinsleri bulunur Ucuncu evrimsel yayilim ise Miyosen in sonlarina dogru baslamis ve Gomphotheriidae familyasindan tureyen ve uzun bir surede bunlarin yerine gecen filimsilerin ortaya cikisina yol acmistir Afrikali Primelephas gomphotheroides turunden Loxodonta Mammuthus ve Elephas cinsleri evrimlesmistir Bu grubun icinde ilk olarak Loxodonta Miyosen ile Pliyosen arasinda digerlerinden ayrismis Mammuthus ile Elephas ise Pliyosen in baslarinda ayrismistir Loxodonta Afrika da kalirken Elephas Avrasya ya Mammuthus ise hem Avrasya ya hem de Kuzey Amerika ya yayilmistir Ayni zamanda Gomphotheriidae familyasindan gelen bir baska hortumlu familyasi olan Stegodontidae familyasi da Hint alt kitasi Cin Guneydogu Asya ve Japonya olmak uzere Asya ya yayilmistir Mammutidae familyasi mastodon gibi yeni turlere evrimlesmistir Tuylu mamut Buzul Cagi nin basinda filimsiler yuksek oranda turlesme surecine girmistir Loxodonta atlantica Afrika nin kuzeyi ve guneyinde en yaygin filimsi turu olmus ancak Buzul Caginin sonlarina dogru yerine Elephas iolensis turu gecmistir Elephas cinsi Afrika dan tamamen yok olduktan sonra Loxodonta cinsi cagdas turlerle baskin hale gelmistir Elephas cinsi Asya da E hysudricus ve cagdas Asya filinin atasi sayilabilen E platycephus gibi yeni turlere evrimlesmistir Mammuthus cinsi aralarinda cok taninmis olan tuylu mamut da dahil olmak uzere cesitli turlere ayrilmistir Buzul Caginin son doneminde hortumlu turlerinin cogu Dunya uzerinde 5 kg in uzerinde olan cinslerin 50 sinin yok oldugu buzullarin ilerlemesi sirasinda ortadan kaybolmustur Hortumlular cesitli evrimsel egilimlere maruz kalmistir Cusselerinin buyumesi bunlardan biridir ve bu nedenle boylari 4 m yi asan dev turler ortaya cikmistir Aralarinda soyu tukenmis olan Sauropoda alt takimindan dinozorlarin da bulundugu diger megaotcullar gibi fillerin buyuk cusseye sahip olmalari dusuk besin degeri olan bitkisel besinlerle yasayabilmeleri icindir Uzuvlari uzadi ve ayaklari daha kisaldi ve kalinlasti Ilk hortumlularin alt ceneleri daha uzun ve kafataslari daha kucuk iken daha gelismis olan hortumlularin alt ceneleri daha kisadir ve boylece kafalarinin kutle merkezi degismistir Kafatasi buyumus ve boyun kafatasina daha iyi destek saglamak icin kisalmistir Cussenin artmasi sonucunda hareketli olan hortum da daha uzaga erisebilmek icin uzamistir On azi kesici ve kopek dislerinin sayisi azalmistir Azi disleri daha buyumus ve daha ozellesmistir Ust ikinci kesici disler uzamis ve duz yukari ya da asagi egimli ya da spiral seklinde olmak uzere turlere gore farklilik gostermistir Bazi hortumlularin ust yerine alt kesici disleri uzamistir Filler orta kulak anatomileri ve testislerinin iceride olmasi gibi suda yasayan atalarindan gelen bazi ozellikleri korumuslardir Mammuthus cinsinin Loxodonta ya da Elephas cinsleri ile olan yakinligi konusunda bazi tartismalar olmustur Bazi DNA arastirmalari Mammuthus cinsinin Loxodonta cinsine daha yakin oldugunu digerleri ise Elephas cinsine yakin oldugunu gosterir Ancak tuylu mamutun mitokondriyal DNA profilinin tamaminin 2005 yilinda yapilan analizi Mammuthus cinsinin Elephas cinsi ile daha yakin akraba oldugunu kanitlar Morfolojik kanitlar Mammuthus ve Elephas cinslerini yakin akraba olarak gosterirken albumin proteinleri ve kollajen karsilastirmasi her uc cinsin de birbirine ayni oranda yakin olduguna isaret eder Bazi bilim insanlari bir gun klonlama yolu ile yaratilacak mamut embriyosunun Asya filinin rahmine yerlestirilebilecegine inanmaktadirlar Cuce turler Girit cuce filinin iskeleti Adalarda yasayan cesitli hortumlu turler zamanla ada cucelesmesine maruz kalmistir Her ne kadar Pliyosen den once cuce fil turleri var olmussa da bu surec Buzul Cagi sirasinda degisen deniz seviyeleri nedeniyle bazi fil populasyonlarinin adalarda izole olmasiyla gerceklesmistir Bu fillerin cusseleri adalarda buyuk yirticilarin olmamasi ve sinirli kaynaklar bulunmasi nedeniyle kuculmustur Benzer kosullar altinda kemiriciler gibi kucuk memeliler ise ada devlesmesi surecine maruz kalir Cuce hortumlu turlerin Endonezya da Kaliforniya Channel Adalari nda ve Akdeniz in cesitli adalarinda yasadiklari bilinmektedir Sulawesi de yasamis olan Elephas celebensis turunun Elephas planifrons turunden geldigi dusunulmektedir Malta ve Sicilya da yasamis olan Elephas falconeri turunun boyu yalnizca 1 m civarindaydi ve muhtemelen Elephas antiquus turunden evrimlesmisti Elephas antiquus turunden gelen diger cuce fillere Kibris ta rastlanir Girit Kiklad Adalari ve On Iki Ada da yasamis olan cuce fillerin hangi turden evrimlestigi bilinmemektedir Sardinya da cuce mamutlarin yasadigi bilinmektedir Mammuthus columbi Kaliforniya Channel Adalari na yerlesmis ve cuce mamut turu olan Mammuthus exilis turune evrimlesmistir Bu turun boyu 1 2 ila 1 8 m civarinda ve agirliga da 200 ila 2 000 kg arasindaydi Vrangel Adasi nda 4 000 yil kadar onceye kadar kucuk cusseli tuylu mamut populasyonunun yasamakta oldugu ortaya cikarilmistir 1993 te kalintilari bulunduktan sonra cuce mamut olarak siniflandirildilar Bu siniflandirma daha sonra tekrar gozden gecirilmis ve 1999 dan beri gercek cuce mamut olarak kabul edilmemislerdir Anatomi ve morfolojiAfrika fili iskeleti Fil karada yasayan en buyuk hayvandir Afrika fillerinin boylari 3 ila 4 m arasinda agirliklari da 4 000 ila 7 000 kg arasinda Asya fillerinin boyu ise 2 ila 3 5 m ve agirliklari da 3 000 ila 5 000 kg arasinda degisir Her iki cinsin erkekleri disilerinden daha buyuktur Afrika filleri arasinda orman irki savan irkindan daha kucuktur Filin iskeleti 326 ila 351 kemikten olusur Omurlarin birbirine siki eklemlerle bagli olmasi nedeniyle sirtin esnekligi sinirlidir Afrika fillerinin 21 cift kaburgasina karsin Asya filleri 19 ila 20 cift kaburgaya sahiptir Fil kafatasi fildislerinden kaldirac etkisiyle gelen kuvvetlerle kafa kafaya carpismalarda olusan kuvvetlere dayanabilecek kadar esnektir Kafatasinin arkasi duzlesmis ve yayilmis ve beyni her yonden koruyabilecek sekilde kemerli bir yapiya kavusmustur Kafatasinda bulunan sinusler hava bosluklari sayesinde kafatasinin agirligi azalirken toplam mukavemeti korunmaktadir Bu bosluklar kafatasinin icinin petekler gibi gorunmesine yol acar Oldukca genis olan kafatasi tum kafanin tasinabilmesi icin kaslarin tutunabilecegi bir yuzey saglar Alt cene agir ve saglamdir Kafanin boyutlari yuzunden boyun gorece kisadir ve iyi bir destek saglar Filin gozunde gozyasi sistemi olmadigi icin gozun nemli kalmasi Harder bezi sayesinde olur Dayanikli ucuncu goz kapagi goz kuresini korur Gozlerin kafa uzerindeki konumu ve hareket sinirliligi hayvanin gorus alanini kisitlar Filler dikromattir ve los isik altinda iyi gormelerine ragmen parlak isik altinda cok iyi gormezler Vucut sicakligi insana benzer ve ortalama 35 9 C dir Fil de deve gibi asiri cevresel kosullara uyum saglayabilmek icin vucut isisini birkac derece artirip azaltabilir Kulaklar Tehdit etmek ya da dikkat cekmek icin Afrika fili kulaklarini yayarak durur Kulak kepcesindeki damarlar gozle gorulebilir Fil kulaklarinin tabani kalin uclari incedir Kulak kepcesi bolca kilcal damar icerir Kulak kepcesindeki kilcal damarlardan akan ilik kan cevreye isisini vererek vucut sicakliginin dusmesini saglar Bu durum kulak kepcesi hareketsiz dururken olusur ve fil kulaklarini hareket ettirerek sicakligin dusmesinin daha hizli olmasini saglayabilir Daha buyuk kulak yuzeyi daha cok isinin cikabilmesine olanak verir Tum fil turleri icinde Afrika savan filleri en sicak iklimde yasar ve en buyuk kulak kepcelerine sahiptir Filler dusuk frekanslarda duyabilirler ve en hassas olduklari aralik 1 kHz civarindadir Hortum Filin hortumu burun ile ust dudagin kaynasmasindan olusur Fil fetusunun hortumu ve ust dudagi ayriktir Uzun ve uzmanlasmis olan hortum filin en onemli ve cok yonlu uzvudur Icinde cok az yag bulunan ve hic kemik bulunmayan hortumda 150 000 kadar ayri kas demeti bulunur Bu eslesmis kaslar yuzeysel ve ic kaslar olarak iki cesittir Yuzeysel kaslar dorsal ventral ve lateral olarak uce ayrilir Ic kaslar da capraz ve isinsal olarak ikiye ayrilir Hortum kaslari kafatasinda bulunan kemiksi bir acikliga baglidir Burun bolmesi burun delikleri arasinda yatay olarak uzanan kucuk kaslardan olusur Burun bolmesi tabani kikirdak ile ikiye ayrilir Kassal hidrostat olan hortum hassas olarak koordine olan kas kasilmalariyla hareket eder Kaslarin hareketleri hem birlikte hem de karsilikli olarak gerceklesebilmektedir Maksiler ve fasiyal sinirin olusturdugu tek bir hortum siniri hortumun iki yani boyunca uzanir Fil hortumu soluma koku alma dokunma tutma ve ses cikarma gibi cesitli islevlere sahiptir Filin koku alma duyusu tazininkinden dort kat daha gucludur Hortumun guclu sarma ve bukme yapabilme yetenegi besin toplamasina diger fillerle guresebilmesine ve 350 kg a kadar agirlik kaldirabilmesine olanak tanir Ayni zamanda goz silme ya da bir deligi kontrol etme gibi hassas gorevlerde de kullanilabilir Bir fil hortumuyla yer fistigina zarar vermeden kabugunu kirabilir 7 m ye ulasan yuksekliklerdeki nesnelere erisebilir ve camur ile kum altinda su arayabilir Hortumla nesneleri kavramada bireyler arasinda farkli yon tercihleri gorulur bazilari saga bazilari da sola dogru hortumlarini kivirmayi tercih eder Fil hortumuyla icmek ya da vucuduna puskurtmek icin su cekebilir Yetiskin bir Asya fili hortumu ile 8 5 litreye kadar su tutabilir Suyun disinda vucutlarina toz ve ot da puskurturler Suyun altindayken hortumunu benzer sekilde kullanip nefes alip verebilirler Afrika filinin hortumunun ucunda besinleri tutup agzina goturmesini saglayan ve parmaga benzeyen iki adet uzanti bulunur Asya filinde bu uzanti bir tanedir ve besinleri daha cok hortumun ucu ile sarip sikistirarak agzina goturur Asya fillerinin kas koordinasyonu Afrika fillerine oranla daha iyidir ve karmasik gorevleri yerine getirebilirler Filin hortumunun kesilmesi hayatta kalmasini zorlastirirsa da nadir durumlarda kisalmis hortum ile yasamlarini surdurebilmis ornekler bulunmaktadir Boyle bir filin on ayaklari uzerinde diz cokerek ve arka ayaklarini kaldirarak dudaklari yardimiyla otladigi gozlemlenmistir Gevsek hortum sendromu Afrika savan fillerinde gorulen ve uclardan baslayarak cevresel sinirler ile kaslarin bozulmasiyla olusan bir hortum felci durumudur Hortumunu kaldirmis olan Afrika fili Fil hortumuyla ses cikarirken genellikle yukariya kaldirir Asya fili nin A hortumunun ucunda tek parmak gibi uzanti bulunurken Afrika filinin B hortumunun ucunda iki uzanti bulunur Fil hortumu ile gozunu temizleyecek kadar hassas ve nazik davranabilir Fil hortumu ile 8 5 litre su tutabilir Insan elinden hortumuyla beslenen disi Asya filinin hortumunun ucu Disler Genc bir Afrika savan filinin azi dislerinin yakindan gorunusu Uzun olan ve fildisi olarak bilinen kesici disler 12 on azi sut disi ve 12 azi disi olmak uzere fillerin genellikle 26 disi vardir Bebek disleri ciktiktan sonra yerine kalici disler gelen memelilerin aksine fillerin yasami boyunca disleri belirli bir dongu ile degisir Filin tipik yasam suresi boyunca cigneme disleri alti kere degisir Disler memelilerin cogunda oldugu gibi ceneden dikey olarak cikip eski dislerin yerine gecmez Bunun yerine yeni disler agzin arkasinda cikar ve eski disleri agzin onune dogru iter Cenenin her iki yanindaki ilk cigneme disleri fil iki ya da uc yasina geldiginde ikinci disler fil dort ila alti yasindayken duser Ucuncu disler 9 15 yasinda dorduncu disler ise 18 28 yasinda degistirilir Besinci disler fil 40 li yaslarinin basindayken duser Altinci ve genellikle de sonuncu disler ile fil yasaminin sonuna kadar yasar Fil dislerinin tepeleri halka seklinde olup Afrika fillerinde bu tepeler baklava seklindedir Fildisleri Asya fili bir agacin kabuklarini fildisleri ile soyarken Fildisleri ust cenede bulunan kesici dislerin degisiklik gecirmis halidir Hayvan 6 ila 12 aylikken sut dislerinin yerine gecer ve yilda yaklasik 17 cm olmak uzere uzamaya devam eder Yeni cikan fildislerinin uzerinde bulunan puruzsuz mine tabakasi zamanla asinir Dentin fildisi olarak bilinir ve kesiti capraz cizgilerden baklava seklinde alanlar olusturan bir desendir Yasayan bir doku olarak fildisi gorece yumusaktir ancak kalsit kadar sertlige sahiptir Kesici dislerin buyuk kismi disaridan gorunur kalan kismi kafatasindaki oyuklara baglidir Kesici dislerin en azindan ucte birinde pulpa bulunur ve bazilarinda uclara kadar giden sinirler de gorulur Bu nedenle hayvana zarar vermeden disleri sokmek zordur Disler sokuldukten sonra eger serin ve nemli yerde tutulmazsa kurumaya ve catlamaya baslar Fil fildislerini cesitli amaclar icin kullanir Su tuz ve koklere ulasmak icin topragi kazmaya agaclarin kabugunu soyup iz birakmaya ve yol acmak icin agaclar ile dallari kaldirmaya yarar Dovusurken saldirmak savunmak ve hortumu korumak icin kullanilir Insanlarin el kullaniminda sag ya da solu tercih etmesi gibi filler de fildislerini kullanirken bireysel olarak sol ya da sagi tercih ederler Baskin olan kesici dis genellikle daha cok yipranmistir digerine gore daha kisadir ve ucu daha yuvarlaktir Afrika fillerinde hem erkeklerde hem de disilerde uzun kesici disler bulunur ve 3 m uzunluga erisir Erkeklerin fildisleri disilere gore daha kalindir Asya turlerinde yalnizca erkeklerin uzun kesici disleri vardir Disilerin kesici disleri ya kucuktur ya da hic yoktur Uzun kesici disleri olmayan erkekler de gorulur ozellikle Seylan filleri arasinda yaygindir Asya fili erkeklerinin disleri Afrika fili kadar uzun olabilir ancak daha ince ve hafiftir Asya filleri arasinda olculmus en uzun kesici dis 3 02 m boyunda ve 39 kg agirligindadir Afrika da ve Asya da fillerin disleri nedeniyle avlanmasi sonucu olusan dogal secilim ile fillerde daha kisa disler baskinlasmistir Deri Camurda yuvarlanmis Asya fili camur gunesten korunmak icin kullanilir Filin derisi cok dayaniklidir ve sirt ile basin bazi bolgelerinde 2 5 cm kalinliga erisir Agzin anusun ve kulaklarin icindeki deri kismen daha incedir Fillerin derileri genel olarak gri olsa da Afrika filleri renkli camurda yuvarlandiktan sonra kahverengi ya da kizilimsi gorunebilirler Asya fillerinin derilerinde kismen pigment olmayan bolgeler bulunur Ozellikle alin ve kulak cevresinde bu bolgeler gorulur Yavru fillerin killari ozellikle kafa ve sirt bolgesinde kahverengimsi ya da kizilimsi olur Filler olgunlastikca killari koyulasir ve azalir ancak kuyrugun ucunda cenede cinsel organlar ile goz ve kulak cevresinde yogun kil obekleri bulunur Normal olarak Asya filleri Afrika fillerinden daha killidir Filler morotesi isiktan kendilerini korumak icin camurdan yararlanirlar Kalin olmasina ragmen derileri cok hassastir Gunes yanigindan bocek isirigindan ve nem kaybindan kendilerini korumak icin duzenli camur banyosu yapmazlarsa derileri ciddi zarar gorebilir Fil suda yikandiktan sonra hortumuyla govdesini toz ile kaplar ve bu toz tabakasi kuruyarak koruyucu bir tabaka olusturur Fillerin hacimlerine gore derilerinin yuzey alani cok dusuk oldugundan derilerinden isi kaybinda cok zorlanirlar Tabanlarinin hava ile temas etmesi icin bacaklarini kaldirdiklari gozlemlenmistir Bacaklar hareket ve durus Yuruyen Asya fili Filin agirligini tasiyabilmek icin bacaklari diger memelilere gore govdesinin altinda daha dik olarak konumlanmistir Uzun bacak kemiklerinde ilik boslugu yerine sungerimsi kemik yapisi bulunur Bu yapi kan olusumuna olanak verirken kemiklerin daha dayanikli olmasini saglar On ya da arka ayaklar hayvanin agirligini tasiyabilir ama genellikle agirligin 60 i on ayaklar tarafindan tasinir Bacak kemikleri birbirlerinin uzerinde ve dogrudan govdenin altinda oldugu icin fil cok enerji harcamadan uzunca sure hareketsiz durabilir Ulna ve radius pronasyon konumunda bagli olduklari icin filler on ayaklarini donduremezler manusun ayasi geriye dogru bakar Pronator quadratus ve pronator teres kaslari ya cok kuculmustur ya da yok olmustur Fillerin yuvarlak ayaklarinda manus ve pes altinda hayvanin agirliginin dagitilmasina yarayan yumusak doku bulunur Dev pandanin fazladan olan basparmagi na benzer susamsi kemikten ibaret ve agirlik dagilimina yardimci olan fazladan bir parmaklari vardir Hem arka hem de on ayaklarda bes adet tirnak vardir Filler hem ileriye hem de geriye dogru hareket edebilirler ancak ziplayamaz tiris ya da dortnala gidemezler Hareket ederken biri yurume digeri de kosma sayilabilecek iki hiz kullanabilirler Yururken bacaklar sarkac gibi hareket eder ayak yere konulurken omuzlar ve kalcalar yukselip alcalir Hizli yurumede filler bacaklarini diger kosan hayvanlar gibi kullansa da ayaklarin yerden kesildigi bir ani olmadigi icin hizli yurume tam olarak kosma kistaslarini saglamaz Hizli hareket eden filler on ayaklariyla kosuyor arka ayaklariyla yuruyor gibi gorunurler ve yaklasik saatte 18 km lik bir hiza ulasabilirler Bu hizlarda diger dort ayaklilarin cogu dortnala hareket eder Yay kinetigi fillerin hareketinin diger hayvanlardan farkini aciklayabilir Hareket ederken filin ayagi altindaki yumusak doku genisleyip daralir ve bu kadar agir bir hayvanin hareket etmesinden kaynaklanacak olan sesi ve agriyi azaltir Filler iyi yuzucudur Dibe degmeden alti saat kadar yuzebildikleri bir kerede 48 km mesafe katedebildikleri ve 2 1 km s hiz yapabildikleri kaydedilmistir Ic ve cinsel organlar Fanus icinde Afrika filinin kalbi Filin beyni 4 5 ila 5 5 kg agirligindadir Agirligi 1 6 kg olan insan beyni ile karsilastirildiginda filin beyni daha buyuk olsa da oransal olarak daha kucuktur Dogduktan hemen sonra fil beyni eriskinlikte ulasilan agirligin 30 ila 40 i arasindadir Serebrum ve beyincik iyi gelismistir ve temporal loblar o kadar buyuktur ki yanlara dogru kabariklik yapar Filin bogazinda daha sonra kullanmak uzere su saklayabilecegi bir kese bulunur Filin kalbi 12 ila 21 kg arasindadir Memeliler arasinda sira disi bir sekilde kalp apeksi cift ucludur Ayakta iken filin kalbi dakikada 30 kere atar Diger hayvanlarin tersine fil yattiginda kalp atisi dakikada 8 ila 10 kere olmak uzere artis gosterir Akcigerler diyaframa baglidir ve akciger zari yerine bag doku bulunur Bu nedenle soluma gogus kafesinin genislemesinden cok diyaframa baglidir Bu hayvanin su altindayken hortumuyla yuzeyden nefes almasi sirasinda olusan basinc farkliliklariyla bas edebilmesine olanak saglar ancak bu aciklamanin gecerliligi tartismalidir Bu adaptasyonun bir baska aciklamasi da hayvanin hortumu ile su cekebilmesine yardimci olmasidir Filler genellikle hortumlariyla soluk alir ancak cok az bir hava agizlarindan da gecer Gevis getirmeyen ve tek bolmeli mideye sahip olan fillerde arka bagirsak mayalanmasi ile seluloz cekum ve kalin bagirsakta sindirilir Ince kor ve kalin bagirsaklarinin toplam uzunlugu 35 m ye yaklasir Sindirim bir gun kadar surse de fillerin agizdan aldiklari besinlerin cogu sindirilmeden diskilanir Erkek filin testisleri govdenin icinde bobreklerin yanindadir Fil penisinin boyu 100 cm ye kalinligi da tabaninda 16 cm ye ulasir Ereksiyonda iken S seklindedir ve ucunda Y seklinde yarik vardir Disi filin gelismis klitorisi 40 cm uzunlugundadir Vulva cogu memelide oldugu gibi kuyruga yakin olmak yerine arka ayaklarin arasindadir Hayvanin buyuk karin boslugu nedeniyle gebeligi tespit etmek kolay degildir Disinin meme bezleri on ayaklarinin arasindadir dolayisiyla sut emen yavru disinin hortumunun ulasabilecegi mesafededir Fillerde basin iki yaninda yer alan kendine has temporin salgilayan bir bez vardir Bu organ cinsel davranis ile baglantilidir ve erkekler kizginliga girdiklerinde buradan bir sivi salgilar Disilerin de ayni yerden salgi yaptiklari gozlemlenmistir Davranis ve yasamEkoloji Beslenmek icin hortumunu kullanan bir Afrika fili Afrika savan fili savanlar coller batakliklar ve gol kiyilari gibi cesitli dogal alanlarda ve deniz seviyesinden kar hattinin uzerinde daglara kadar her turlu rakimda yasar Orman filleri ise ekvator ormanlarinda yasar ama galeri ormanlari ile ormanlar ve savanlar arasindaki ekotonlara da girebilirler Asya filleri otlak fundalik ve agaclardan olusan alanlari tercih eder Hindistan in guneyi ve Sri Lanka da dikenli fundalik ormanlarda Malay Yarimadasi nda da yasarlar Filler otculdur ve yapraklar surgunler meyveler agac kabuklari ve kokleri ile beslenirler Afrika filleri daha cok yaprak surgun ve meyvelerle beslenmeyi tercih ederken Asya filleri yere yakin otlar ve koklerle beslenmeyi tercih eder Gunde yaklasik 150 kg kadar besin tuketir ve 40 litre kadar su icerler Filler genellikle su kaynaklarina yakin kalmayi tercih eder Asil olarak sabah ogleden sonra ve gece beslenirler Ogle vakti filler agaclar altinda dinlenir ve ayakta kestirebilirler Asil geceleri yere yatarak uyurlar Gunde ortalama 3 ila 4 saat arasi uyurlar Hem erkekler hem de aile gruplari tipik olarak gunde 10 ila 120 km arasinda yol kat edebilir ancak Namibya da Etosha Ulusal Parki nda 90 ila 180 km kadar uzun mesafe katettikleri de kaydedilmistir Besin su ve es aramak icin mevsimsel olarak goc edebilirler Botsvana da Chobe Ulusal Parki nda fil surulerinin yerel su kaynaklari kurudugunda 325 km yol alarak nehre indikleri gozlemlenmistir Bir fil ailesi birlikte yikanirken Bu davranis sosyal bagi guclendirir Buyuk cusselerinden oturu filler cevreleri uzerinde cok onemli etkide bulunur ve bu nedenle kilit tasi turlerden sayilir Agaclari ve caliliklari koklerinden sokme adetleri savanlari otlaklara cevirebilir Kuraklik sirasinda su bulmak icin kazdiklari cukurlardan diger hayvanlar da yararlanir Actiklari su cukurlarini genisleterek camur icinde yuvarlanirlar Elgon Dagi nda fillerin kazdigi magaralar toynaklilar kirsicanimsilar yarasalar ve bocekler tarafindan kullanilir Filler onemli tohum dagiticisidirlar Afrika orman filleri tohumlari yutar ve diski ile disari cikarir Bu surecin cimlenmeye etkisi ya yoktur ya da olumlu etkisi vardir Tohumlar buyuk mesafelerde dagitilir Asya ormanlarinda buyuk tohumlar dagilmak icin filler ve gergedanlar gibi dev otcullara gereksinim duyar Bu ekolojik nis bir sonraki en buyuk otcul olan Hint tapiri tarafindan doldurulamaz Fillerin yedikleri besinlerin cogu sindirilmeden atildigi icin fil diskisi bok bocegi ve maymunlar gibi diger hayvanlar icin besin kaynagi olusturur Ekosistemler uzerinde fillerin olumsuz etkileri de bulunur Uganda da Murchison Falls Ulusal Parki nda fil populasyonunun fazlaligi ormanlik araziye bagimli olan kucuk kus populasyonlarini tehdit altina sokmustur Agirliklari nedeniyle toprak sikisarak yagmurun toprak icine suzulmeden uzerinden akmasina neden olarak erozyonun olusmasinda onemli bir etken olur Fil diskisi esaret altindaki hayvanlarin stres duzeylerini anlamak icin kullanilabilir Filler genellikle diger otcullarla birlikte sakin bir sekilde yasar ve diger hayvanlar fillerden uzak durur Filler ile gergedanlar arasinda bazi saldirgan etkilesimler kaydedilmistir Kenya da Aberdare Ulusal Parki nda yavru bir file saldiran gergedan aile grubundaki diger filler tarafindan oldurulmustur 1990 larda Guney Afrika da Hluhluwe iMfolozi Parki na getirilen genc oksuz filler rastgele gergedanlari oldurmeye baslamis ve daha yasli erkek fillerin getirilmesine kadar 36 gergedani oldurmustur Eriskin filler cusseleri sayesinde diger yirticilara karsi hemen hemen tamamen yenilmez sayilabilirler Yavru filler Afrika da aslanlara benekli sirtlanlara ve yaban kopeklerine Asya da ise kaplanlara yem olabilmektedir Botsvana da Chobe Ulusal Parki nda kuraklik doneminde aslanlar filleri avlamayi adet haline getirmistir ve 30 aslandan olusan bir surunun dort ila on bir yaslarindaki filleri oldurdugu kaydedilmistir Fillerde ozellikle yuvarlak solucanlar olmak uzere diger otcullara nazaran cok sayida parazit gorulur Sosyal yapi Kenya da Amboseli Ulusal Parki nda bir Afrika fili ailesi Fil yavrularinin grubun ortasinda korumali konumda olduklarina dikkat edilmelidir Arkada Kilimanjaro Dagi gorunmektedir Erkek ve disi fillerin sosyal yasamlari birbirinden cok farklidir Disiler yasamlarini siki baglarla bagli olduklari anaerkil aile gruplarinda gecirir Bu aile gruplari anneler ve yavrularindan olusur ve bazen on bireyden fazla filden olusur En yasli disi gruba liderlik eder Grubun lideri olan disi olene kadar ya da bu rolu ustlenmek icin enerjisi kalmayana kadar grubun basinda kalir Hayvanat bahcesinde yasayan filler arasinda yapilan bir arastirmada grubun lideri olan disi oldugunde diger fillerin diskilarinda kortikosteron stres hormonu duzeyinin dikkat cekici sekilde arttigi gozlemlenmistir En yasli disi oldugunde ya da liderligi birakmak zorunda kaldiginda kardesi grupta olsa bile yerine en yasli kizi gecer Yasli disi liderlerin daha etkili karar verici oldugu gorulmustur Disi filin sosyal cevresi yalnizca kucuk aile grubu ile sinirli degildir Kenya da Amboseli Ulusal Parki nda yasayan fillere bakildiginda bir disi filin yasami boyunca diger aile gruplari klanlar ve alt populasyonlar ile etkilesime girdigi gozlemlenmistir Aileler birbirleriyle baglantiya girip genellikle iki aile grubundan olusan bagli gruplar olusturur Kurak mevsimde fil aileleri bir araya gelerek klan adi verilen baska bir sosyal yapi olusturur Bu klanlar icindeki gruplar siki iliskiler kurmazlar ancak bolgelerini kurak mevsimde diger klanlara karsi korurlar Tipik olarak bir klan icinde dokuz grup bulunur Amboseli fil populasyonu ayrica merkezi ve cevresel olarak iki alt populasyona da ayrilir Yalniz yasayan erkek fil Eriskin erkek filler yasamlarinin cogunu genellikle yalniz ya da erkeklerden olusan gruplarla gecirir Hindistan ve Sri Lanka da yasayan bazi fil populasyonlarinin da benzer sosyal yapilari vardir Siki aile birimleri ve cok bagli olunmayan daha buyuk topluluklar oldugu gorulur Bebek fillere bakicilik ve genc fillere koruyuculuk yapilan birimler oldugu gozlemlenmistir Hindistan in guneyinde fil populasyonlari icinde aile gruplari bagli aile gruplari ve muhtemelen klan yapilari olabilir Aile gruplari bir ya da iki disi ve yavrularindan olusan kucuk gruplardir Iki disi ve yavrularindan daha fazla sayida bireyi iceren gruplar ortak aile grubu olarak bilinir Malay fil populasyonlarinin aile birimleri daha kucuktur ve aile ile bagli aile gruplarindan daha buyuk sosyal yapi icermezler Afrika orman fillerinin aile gruplari ise genellikle bir disi ve iki ila uc yavrusundan olusur Ozellikle orman icinde yol acma gibi konularda bu aile gruplarinin yardimlastiklari gorulur Eriskin erkegin yasami ise disilerden cok farklidir Olgunlastikca erkek fil grubundan uzaklasarak baska erkeklerle ve hatta baska aile gruplariyla etkilesime gecebilir Kenya da Amboseli de genc erkekler 14 ila 15 yaslarina dogru zamanlarinin 80 ini ailelerinden uzakta gecirir Aile grubunun eriskin disileri erkek file karsi saldirganca davranislar sergiler ve bu da erkekleri tamamen gruptan ayrilmaya sevk eder Erkekler gruptan ayrilinca ya yalniz ya da diger erkeklerle birlikte yasar Genellikle yogun ormanlarda bulunan erkekler yalniz yasamayi tercih eder Asya fillerinin erkekleri genellikle yalniz yasar ama iki ila daha cok erkek filden olusan gruplar halinde de yasayabilirler Boyle gruplar arasinda en cok yedi erkek filin oldugu bir grup gozlemlenmistir Icinde 10 erkek filden fazla uye bulunduran gruplar Afrika savan fillerinde gorulur Bunlarin en buyugu icinde 144 Afrika savan fili barindirmaktaydi Tek ya da grup halinde yasasalar bile erkekler arasinda bir baskinlik hiyerarsisi bulunur Baskinlik yasa cusseye ve cinsel duruma baglidir Yasli erkek filler genc erkek fillerin saldirgan davranislarini kontrol altinda tutar ve genc erkeklerin cete ler kurmasini engeller Eriskin erkek ve disi fil uremek icin bir araya gelir Erkekler icinde ostrus halinde olan bir disi bulunan gruplar ile etkilesime girebilir Cinsel davranis Mest Mest halinde erkek fil Eriskin erkek filler testosteron hormonunun arttigi mest olarak bilinen bir duruma girer Guney Hindistan da bulunan fil populasyonunda erkek fillerin ilk olarak 15 yasinda mest durumuna girdigini ancak 25 yasindan once bu durumun gorece daha az etkili oldugu gozlemlenmistir Kenya da Amboseli parkinda 24 yasin altindaki erkek fillerin mest haline girmedigi ve 25 ila 35 yas arasindakilerin yarisi ile 35 yas ustundekilerin tamaminin mest oldugu gozlemlenmistir Genc erkeklerin kurak mevsimde Ocak ile Mayis arasi yasli erkeklerin de yagmur mevsiminde Haziran ile Aralik arasi mest durumuna girdikleri gorulur Erkek filin mest oldugunun ana gostergesi temporin bezinden salgilanan sivinin yuzlerinin iki yanina dogru akmasidir Penisi prepusun icindekeyken idrarini yapabilir ve bu durumda idrari arka bacaklarinin uzerine sicrar Mest durumu ile bagli davranislar kafayi yukarida ve saga sola sallayarak yurume fildisleriyle yeri kazma isaretleme hortum ile gurleme ve yalnizca tek kulagi sallama gibi davranislardir Mest durumu bir gun ile dort ay arasinda surebilir Mest durumunda erkek filler asiri derecede saldirganlasir Mest durumunda olan ya da olmayan erkekler arasinda agonistik karsilasmalarda cusse belirleyici etkendir Iki gruptan bireyler arasindaki karsilasmalari mest olmayan erkek daha iri de olsa cogunlukla mest durumunda olan birey kazanir Erkek fil kendinden daha buyuk mest durumunda bir fil ile karsilastiginda kendi mest davranislarini durdurabilir Benzer buyuklukte olanlar birbirleriyle karsilasmaktan kacinir Agonistik davranislar genellikle tehdit gosterisinde bulunma kovalama ve fildisleri ile hafif carpismalardir Ciddi dovusler nadir gorulur Ciftlesme Aile grubundaki disi fillerden biri ile ciftlesen erkek fil Filler polijinik olarak urer ve ciftlesmeler yagmur mevsiminin ortasinda siklasir Ostrusta olan disi fil idrari ve vajinal salgilariyla feromon adi verilen kimyasal sinyaller gondererek ciftlesmeye hazir oldugunu bildirir Erkek fil potansiyel bir esi izler ve durumunu flehmen tepkisi ile degerlendirir Fillerde flehmen tepkisi erkegin hortumu ile idrar ya da vajinal salgi ornegini alip Jacobson organina goturerek koklamadan olusur Disi filin ostrus siklusu 14 ila 16 hafta arasi surer Bunun 4 ila 6 haftasi proliferatif donem 8 ila 10 haftasi da sekretuvar donemdir Memelilerin cogunda proliferatif donemde luteinlestirici hormon bir kere artis gosterirken fillerde iki kere artis gosterir Ilk artista disiler erkeklere ostrusta olduklarini koku yolu ile bildirir ancak ovulasyon ikinci artistan sonra meydana gelir Disi fillerde dogurganlik orani 45 ila 50 yasindan sonra azalir Erkek filler ostrusta olan disileri izleme ve diger erkeklere karsi savunma davranisi gosterir Bu davranis cogunlukla mest halindeki erkek filler tarafindan gosterilir ve ozellikle daha yasli disiler olmak uzere disi filler bu davranisin erkek filler tarafindan gosterilmesini isteyen hareketlerde bulunurlar Bu erkek fillerin ureme sansi daha yuksektir Zayif ya da yarali erkekler normal olarak mest olmadiklari icin mest hali disi fillere erkek fillerin durumunu gosterir Genc disilere daha yasli erkegin yaklasmasi korkutucu gelebileceginden aile grubundaki daha yasli disiler genc disinin yaninda kalarak ona destek olur Ciftlesme sirasinda erkek fil hortumunu disinin sirtina koyar Erkek filin penisi pelvisten bagimsiz olarak hareket edebilir ve erkek disinin uzerine cikmadan once ileri ve yukari dogru kivrilir Ciftlesme 45 saniye surer ve ne kalca hareketi ne de bosalmada duraklama gorulmez Hem erkek hem de disi filler arasinda escinsel davranislar oldukca sik gorulur Heteroseksuel iliskide oldugu gibi bu davranislarda da bir hayvan digerinin uzerine cikar Erkek filler bazen oyun olarak birbirleriyle dovuserek birbirlerini uyarirlar ve genc ile yasli filler arasinda baglar kurulabilir Disilerde escinsel davranislar esaret altindaki fillerde gorulur ve disilerin birbirlerini hortumlari ile tatmin ettikleri gozlemlenebilir Dogum ve yavrular Anne Afrika fili yavrusu ile birlikte yikanirken Fillerde gebelik yaklasik iki yil surer ve dogumlar arasinda genelde dort ila bes yillik ara bulunur Dogumlar genelde yagmur mevsiminde yapilir Yavru filler dogduklarinda yaklasik 85 cm boyunda ve 120 kg agirligindadir Tipik olarak tek yavru dogar ancak ikiz dogumlara da rastlanir Gorece uzun suren gebelik donemi bes adet sari cisim ile cogu memelide tektir desteklenir ve fetusun ozellikle beyin ve hortumunun daha cok gelismesine olanak verir Bu nedenle yasina gore erken gelismis olarak dogan yavrular kisa surede ayaga kalkip annelerini ve aile gruplarini yuruyerek izleyebilirler Yeni dogan yavru fil aile grubundaki tum fillerin ilgi odagidir Eriskinler tamami ve genc fillerin cogu yeni dogan yavrunun cevresine toplanip hortumlari ile ona dokunur ve oksarlar Baslarda bir iki gun anne yavrusunun cevresinde diger aile uyelerinin bulunmasini istemez Bazi aile gruplarinda yavrulara anneden baska disiler bakabilir Bu disiler genellikle iki ila on iki yas arasindadir Yakinlarda yirtici hayvanlar bulundugunda aile grubu yavrulari ortaya alarak toplanirlar Anne sutu emen yavru Asya fili Ilk birkac gun yeni dogan yavru ayaklari ustunde cok dengeli duramaz ve annesinin destegine gereksinim duyar Iyi goremedigi icin dokunma koklama ve isitme duyularindan yardim alir Kivrilip duran hortumu uzerinde cok buyuk bir kontrolu yoktur ve hortumuna takilip tokezleyebilir Iki haftalik oldugunda daha dengeli yurur ve hortumunu kontrol edebilir Bir aylik oldugunda hortumuyla neseneleri yerden alabilir tutabilir ve agzina goturebilir ancak hortumuyla su cekemez Su icmek icin agzini kullanir Annesine hala cok bagimlidir ve yanindan ayrilmaz Ilk uc ay beslenmek icin tamamen annesinin sutune bagli olan yavru fil uc aydan sonra besin olarak bitkileri yemeye ve hortumuyla su toplamaya baslar Ayni zamanda dudak ve bacak koordinasyonunda gelismeler gorulur Yavru filler alti yasina kadar sut emer ve alti aydan sonra beslenme yonunden bagimsizlik kazanirlar Dokuz aylik olduklarinda agiz hortum ve ayak koordinasyonlari mukemmellesmistir Bir yasindan sonra yavru filin kendini temizleme su icme ve beslenme yetenekleri tamamen gelisir Yine de bir yil kadar daha beslenme ve yirticilardan korunma icin annesinin korunmasina ihtiyaci olur Bir yasindan kucuk yavrular saatte 2 ila 4 dakika kadar sut emer Fil yavrulari uc yasina kadar sut emmeye devam eder Iki yasindan sonra sut emmeleri buyume hizlarina vucut kondisyonuna ve ureme yeteneklerinin gelismesine yardimci olur Fil yavrulari arasinda oyun davranislari cinsiyetlerine gore degisiklik gosterir Disi yavru filler birbirlerini kovalarken erkek yavru filler oyun olarak dovus taklidi yaparlar Disi filler dokuz yasinda cinsel olgunluga erisirken bu sure erkek filler icin 14 ila 15 yil kadardir Fillerin yasam suresi uzundur ve 60 ila 70 yasina kadar yasarlar Lin Wang adli esaret altinda yasayan fil 86 yasina kadar yasamistir Iletisim Asya filleri hortumlarini dolayarak birbirlerini selamlarlar Dokunma filler arasinda onemli bir iletisim bicimidir Bireyler birbirlerini selamlamak icin hortumlarini digerinin hortumuna dolar ve oksar Yasli filler genc filleri terbiye etmek icin hortumlariyla saplak atar genc filleri tekmeler ya da iter Her yastan ve cinsiyetten bireyler bir araya geldiklerinde ve uyarildiklarinda digerinin agzina temporin bezlerine ve cinsel organlarina hortumlariyla dokunurlar Bu sekilde bireyler kimyasal mesajlari algilayabilirler Dokunma ayrica anne ile yavru arasinda da onemli bir iletisim yontemidir Hareket esnasinda ana filler yavrularina hortumlariyla yan yana iseler ayaklari ile yavru arkadaysa kuyruklari ile dokunur Yavru eger dinlenmek istiyorsa annesinin on bacaklarina dayanir Eger sut emmek istiyorsa annesinin gogsune ya da bacagina dokunur Gorsel numayis daha cok agonistik davranislarda ortaya cikar Filler kafalarini kaldirarak ve kulaklarini yanlara acarak daha tehditkar gorunmeye calisirlar Ayrica numayis esnasinda kafalarini sallayip kulaklarini cirpar ve toz ile bitkileri hortumlari ile firlatirlar Yapmacik kuvvet gosterisinde bulunurlar Uyarilmis filler hortumlarini kaldirabilir Basegen filler kafalarini ve hortumlarini asagi indirirken kulaklarini boyunlarina dogru yapistirir Meydan okumayi kabul eden filler ise kulaklarini V seklinde acar Filler genellikle girtlaktan olmak uzere bir kismi da hortum tarafindan degisiklige ugrayan cesitli sesler cikarirlar Belki de bu seslerin en bilineni uyarildiklarinda tehlike altinda olduklarinda ya da saldiri esnasinda cikardiklari boru benzeri sestir Dovusen filler kukrer ve haykirir Yarali olan filler ise bogurur Hafif uyarildiklarinda ugultu gibi dusuk frekansli titresimlerden olusan ve kismen infrasonik sesler cikarirlar Infrasonik cagrilar hem Asya hem de Afrika filleri icin ozellikle uzun mesafe iletisimde onem tasir Asya fillerinde bu cagrilar 14 24 Hz frekansinda 85 90 dB duzeyindedir ve 10 ila 15 saniye surer Afrika fillerinin cagrilari ise 15 ila 35 Hz araliginda ve 117 dB duzeylerindedir Bu sekilde en cok 10 km civarinda bir mesafede haberlesebilirler source source source source source source source source Fillerin cikardigi ve akustik kamera ile gorsellestirilen alcak frekansli ugultu Kenya da Amboseli parkinda cesitli infrasonik cagrilar kaydedilmistir Birkac saat ayri kaldiktan sonra bir araya gelen aile uyelerinin cikardigi selamlama ugultusu bunlardan biridir Gruplarindan ayrilmis bireylerin temas cagrilari yumusak ve module olmamis seslerdir Bunlara cevap olarak yuksek sesle baslayan sonra yumusayan cagriyla karsilik verilir Aile uyelerine bulunduklari yerden ayrilmak icin grup lideri disi tarafindan yumusak ugultu seklinde hadi gidelim cagrisi yapilir Mest donemindeki erkekler cok belirgin alcak frekansli motosiklet sesine benzeyen ugultular cikarir Bu cagrilara disi filler koro halinde yine alcak frekansli module seslerle karsilik verir Ciftlestikten sonra ostrusta olan disi fil yuksek sesli bir cagri yapar Bir disi ciftlestiginde ailesi de heyecan cagrilarinda bulunur Fillerin yeryuzeyinde darbelerle olusturulan titresimler ve yeryuzunde akustik dalgalar halinde yayilan sismik yontemle iletisim kurduklari bilinmektedir Sismik sinyalleri algilamaya calisan filin one egilerek on ayaklarina yuklendikleri gorulur ve bu davranisa donma davranisi denir Filler sismik iletisime uyun olarak cesitli adaptasyonlar gecirmistir Tabanlarinda bulunan kikirdaksi yumrular disli balinalar ve sirenler gibi deniz memelilerinde bulunan akustik yag tabakalarina benzerlik gosterir Kulak kanali cevresinde bulunan benzersiz bir buzgen kas kanali sikistirarak akustik sinyallerin titresimini azaltarak hayvanin daha fazla sismik sinyali duymasina olanak verir Fillerin sismik dalgalari cesitli nedenlerle kullandigi gozlemlenir Kacan ya da saldiri taklidi yapan bir fil cok uzak mesafelerden duyulabiliecek sismik dalgalar yaratabilir Yirticilar nedeniyle kaynaklanan ikaz cagrisini sismik yolla alan filler savunma pozisyonuna girer ve aile gruplari bir araya toplanir Hareket ile uretilen simik dalgalarin 32 km uzaga ulasabildigi ancak ses yolu ile uretilen sismik dalgalarin 16 km kadar yol alabildigi gorulur Zeka ve bilissellik Filler oz farkindaligin ve bilisselligin bir gostergesi sayilan ve bazi insansilar ile yunuslarin da basarili oldugu ayna testinde kendilerini tanirlar Esaret altindaki bir disi Asya fili ile yapilan arastirma sonucunda fillerin cesitli gorsel ve akustik ayirt edilebilen ciftleri ogrenebildigini gostermistir Arastirma konusu olan fil bir yil sonra ayni sekilde test edildiginde benzer ciftlerle daha yuksek dogruluk yuzdesi elde etmistir Filler alet kullandigi bilinen birkac hayvan turunden biridir Bir Asya filinin dallari uyarlayip sineklik olarak kullandigi kaydedilmistir Filler tarafindan degisiklige ugratilarak alet olarak kullanilan nesneler sempanzelerin kullandigi kadar karmasik degildir Genel olarak fillerin cok mukemmel bir hafizalari olduguna inanilir Bu inanisin altinda bazi gerceklerin olmasi muhtemeldir Fillerin uzun surelerde genis boyutlarda alanlari hatirlamalarini saglayacak bilissel haritalari olmasi mumkundur Bireyler aile uyelerinin bulundugu yerleri akillarinda tutabilmektedirler Bilim insanlari fillerin ne derecede duygulari oldugunu tartismaktadir Olum ile ilgili bazi rituelleri oldugu gorulmekte ve akraba olsalar da olmasalar da kendi turlerinin kemiklerine buyuk bir ilgi gostermektedirler Olmekte olan ya da olu bir fil kendi grubu ve hatta kendi grubu disindaki fillerin bile ilgi odagi olmaktadir Korunma sorunlariDurumu Fillerin dagilimiAfrika filiAsya fili Afrika filleri iki irki arasinda bagimsiz bir degerlendirme yapilmadan 2008 yilinda Dunya Doga ve Dogal Kaynaklari Koruma Birligi IUCN tarafindan soyunun tukenme riski yuksek olan hassas turler arasinda listelenmistir 1979 yilinda Afrika da fil populasyonunun minimum 1 3 milyon ve maksimum 3 milyon oldugu tahmin edilmekteydi 1989 yilinda ise Afrika populasyonu 609 000 fil olarak tahmin edilmistir Bunun dagilimi soyleydi 277 000 Orta Afrika da Afrika nin dogusunda 110 000 guneyinde 204 000 ve batisinda da 19 000 Daha once tahmin edilenden cok daha az sayida 214 000 kadar filin yagmur ormanlarinda yasadigi tahmin edilmistir 1987 yilindan sonra fil populasyonunun azalmasi hiz kazanmis ve Kamerun ile Somali de yasayan savan irkinin sayisinin 80 oraninda azaldigi gorulmustur Afrika orman irkinin sayisinda ise 43 oraninda azalma tespit edilmistir Afrika nin guneyinde ise Zambiya Mozambik ve Angola da populasyon azalirken Botsvana ve Zimbabve de artmis Guney Afrika da ise sabit kalmistir 2005 ve 2007 yilinda yapilan arastirmalarda ise Afrika nin guneyinde fil populasyonunun yillik 4 oraninda arttigi gozlemlenmistir Afrika filleri en azindan bulunduklari her ulkede kismen de olsa yasal koruma altindadir ancak yasam alanlarinin 70 i koruma altindaki bolgelerin disindadir Bazi bolgelerde basarili koruma cabalari sonucunda yuksek populasyon yogunluguna erisilmistir 2008 yili itibariyla yerel populasyonlar dogum kontrolu ve nakil yontemleriyle kontrol altina alinmistir Zimbabve nin uygulamayi birakmasindan sonra 1988 den itibaren genis capli hayvan itlafi yapilmamaktadir Afrika fili 1989 yilinda Nesli Tehlike Altinda Olan Yabani Hayvan ve Bitki Turlerinin Uluslararasi Ticaretine Iliskin Sozlesme nin CITES EK I inde listelenerek ticareti yasa disi hale getirilmistir 1997 yilinda Botsvana Namibya ve Zimbabve ile 2000 yilinda Guney Afrika da bulunan filler icin EK II statusu verilmis ve bunlarin ticareti sinirli olarak belli esaslara baglanmistir Bazi ulkelerde fillerin hatira amacli avlanmasi yasaldir Botsvana Kamerun Gabon Mozambik Namibya Guney Afrika Tanzanya Zambiya ve Zimbabve gibi bu ulkeler icin CITES kapsaminda ihrac kotlari bulunmaktadir 2008 yilinda IUCN son 60 75 yil icinde populasyonunda 50 lik bir azalma oldugu icin Asya filini soyunun tukenme riski cok yuksek olan tehlikedeki turler arasinda listelemistir CITES listesinde de EK I altinda listelenerek ticareti yasaklanmistir Asya filleri bir zamanlar Suriye ve Irak tan Elephas maximus asurus alt turu Cin de Sari Irmak a ve Cava Adasi na kadar olan bolgeye dagilmislardi Gunumuzde bu bolgelerde soyu tukenmistir ve Asya filinin guncel dagilimi sinirli bolgelerde kalmistir Tam dogru olmasa da Asya filinin toplam populasyonunun 40 ila 50 bin arasinda oldugu tahmin edilmektedir Populasyonun yarisinin Hindistan da olmasi muhtemeldir Asya fillerinin ozel olarak Guneydogu Asya da ve genel olarak populasyonlari azalmaktaysa da Bati Gat Daglari nda kismen de olsa artis gostermektedir Tehditler 1900 lu yillarda Tanzanya da Darusselam da fildisleri avcilari Fillerin soyunun tukenmesinde en buyuk tehditlerden biri disleri eti ve derisi icin kacak olarak avlanmasidir Tarihsel olarak sayisiz kultur fildisinden ziynet esyasi ve diger sanat eserleri yapmis ve hatta fildisinin kullanimi altin kullanimiyla basabas gitmistir Fildisi ticareti Afrika fili populasyonunun 20 yuzyil sonlarinda azalmasinda onemli bir etken olmustur Bu nedenle 1989 yili Haziran ayinda ABD den baslayarak Kuzey Amerika Avrupa ulkeleri ve Japonya gibi bircok ulkede fildisi ithalatina uluslararasi yasaklamalar getirilmistir Ayni donemde Kenya elindeki tum fildisi stogunu yok etmistir CITES 1990 yili Ocak ayinda yururluge girecek sekilde fildisi ticaretinde uluslararasi yasagi onayladi Uluslararasi yasaklarin devreye girmesinden sonra ozellikle ekonomik olarak fildisi endustrisinin buyuk onem tasidigi Hindistan ve Cin gibi ulkelerde issizlik bas gosterdi Ayni endustrinin bir parcasi olan Japonya ve Hong Kong ise bu duruma adapte olmayi basarabildi Zimbabve Botsvana Namibya Zambiya ve Malavi fildisi ticaretine devam etmeyi istemis ve yerel olarak fil populasyonlari saglikli oldugu icin ve ancak dogal yollardan olmus ya da itlaf edilmis hayvanlarin dislerini kullanmak kaydiyla izin alabilmislerdir Uluslararasi ticaret yasagi sayesinde Afrika nin bazi bolgelerinde fil populasyonu toparlanmistir 2012 Ocak ayinda Kamerun da Bouba Njida Ulusal Parki nda Cad li baskincilar tarafindan yuzlerce fil oldurulmustur Bu olaylar yasaklarin baslamasindan beri meydana gelen en yogun fil katli olarak tanimlanmistir Ozellikle disi Asya fillerinin fildisi olmadigi icin Asya filleri potansiyel olarak fildisi ticaretinden daha az etkilenir Yine de Hindistan da Periyar Ulusal Parki gibi bazi bolgelerde bu tur de fildisleri icin oldurulmektedir Filler icin diger tehditler arasinda yasam alani yok olmasi ve yasam alani parcalanmasi sayilabilir Asya fili insan nufusunun en yuksek oldugu bazi bolgelerde yasamaktadir Diger simpatrik kara memelilerinden daha fazla miktarda yere gereksinim duyduklari icin filler insanlarin dogayi istila etmesinden en cok etkilenen turlerden biridir Ekstrem durumlarda filler insanlarin baskin olarak yasadiklari bolgelerde arada kalmis kucuk orman adaciklarinda kisilip kalabilmektedir Cusseleri ve besin gereksinimleri nedeniyle filler insanlarla birlikte tarim alanlarinda bir arada yasayamaz Ekinleri ezen ve tuketen filler insanlarla karsi karsiya kalmaktadir Bu nedenle yuzlerce fil ve insan gecmiste olmustur Bu catismalarin onune gecebilmek koruma cabalari icin onem arz etmektedir Filler ve insanlarYuk hayvani Ulasim amaciyla yuk hayvani olarak kullanilan fil Filler yaklasik Indus Vadisi Uygarligi zamanindan yani yaklasik olarak MO uc binli yillardan gunumuze kadar yuk hayvani olarak kullanilmis ve kullanilmaya devam etmektedir 2000 yili itibariyla Asya da 13 000 ila 16 500 kadar fil yuk hayvani olarak kullanilmaktaydi Bu hayvanlar genellikle cabuk ve kolay egitilebilecekleri bir yas olan 10 ila 20 yaslarinda dogadan yakalanan hayvanlardir Eskiden geleneksel olarak tuzak ve kement ile yakalanmakta olan filler 1950 lerden beri uyusturulmak yoluyla da yakalanmaktadir Genellikle Asya filleri yuk hayvani olarak egitilir Afrika da da benzer denemelerde bulunulmustur Belcika Kongosu nda Afrika fillerinin evcillestirilmesi II Leopold un bir buyruguyla 19 yuzyilda baslamistir ve gunumuzde de Api Fil Evcillestirme Merkezi nde devam etmektedir Asya filleri uzak mesafelere yuk tasimak kutukleri kamyonlara doldurmak ulusal parklarda turistleri gezdirmek romork cekmek uzere kullanilirlar ve ayrica dinsel gecitlerin de ayrilmaz parcasidirlar Tayland in kuzeyinde Black Ivory kahvesi yapmak icin kahve tanelerini sindirmeleri icin kullanilirlar Gorece derin sularda calisabildikleri cok az bakim gerektirdikleri yakit yerine ot ve su ile yetinebildikleri ve belirli isleri yapmak icin egitilebildikleri icin mekanik aletler yerine tercih edilirler Filler 30 dan fazla emri ogrenebilir Mest durumundaki erkek filler calismak icin tehlikeli olabileceginden bu durumlari gecene kadar zincirlenirler Hindistan da yuk hayvani olarak kullanilan fillerin cogunun istismar edildigi iddia edilmistir Hindistan da filler ve diger esaret altindaki hayvanlar 1960 yilinda cikarilan Hayvanlara Zulmun Onlenmesi Yasasi ile koruma altina alinmistir Savas Zama Muharebesi Resmeden Henri Paul Motte 1890 Tarihsel olarak filler dehset veren savas araclari olarak gorulmuslerdir Yanlarini korumak icin zirh giydirilmis dislerinin ucuna sivri demir ya da pirinc takilmistir Savas filleri karsilarindaki dusman askerini yakalayip sirtlarindaki kisiye kaldirmak ya da yere bastirip fildisleri ile parcalamak uzere egitilirdi Savas fillerine dair en eski yazili kaynaklardan birisi MO 4 yuzyilda yazilmis olan ve MO 11 ile 8 yuzyillar arasindaki olaylari anlattigi soylenen Hint Mahabharata destanidir Savas filleri Pandava ve Kaurava tarafindan atli savas arabalari kadar siklikla kullanilmamistir MO 6 yuzyilda ortaya cikan Magadha Kralligi nda filler atlardan daha buyuk kulturel onem tasimaya baslamis ve bundan sonra Hint kralliklari savas fillerini daha yaygin olarak kullanmistir MO 5 ve 4 yuzyillar arasinda Nanda Imparatorlugu ordusunda 3 000 savas fili varken MO 4 ve 2 yuzyillar arasinda Maurya Imparatorlugu ordusunda 9 000 savas fili kullanilmis olabilir Yaklasik MO 300 yillarinda yazilmis olan Hint siyaset eseri Arthashastra da Maurya hukumetine orduda kullanilmak uzere fillerin dogal yasam alani olan bazi ormanlik alanlarin korunmasi ve bu filleri oldurenlerin de idam edilmesi onerilir Fillerin savas alanlarinda kullanimi Guney Asya dan batiya dogru Persler e ve doguya dogru Guneydogu Asya ya yayilmistir Persler savas fillerini MO 6 ile 4 yuzyillar arasinda Ahamenis Imparatorlugu nda kullanmistir Guneydogu Asya ulkelerinde ise ilk savas fili kullanimi MO 5 yuzyilda baslar ve 20 yuzyila kadar devam eder Buyuk Iskender piyadelerini filleri yaralamalari icin egitmis ve hem Perslerle hem de Hintlerle olan savaslarda karsi ordularda buyuk panige neden olmustur Iskender in generallerinden biri olan Ptolemaios MO 323 yilinda Misir in hukumdari olduktan sonra ordusunda Asya fillerinden olusan birlikler barindirmistir Hukumdarliga MO 285 yilinda baslayan oglu ve halefi II Ptolemaios ise savas fillerini daha guneyden Nubiya dan getirtmistir Bundan sonra savas filleri klasik donem boyunca Akdeniz ve Kuzey Afrika da kullanilmistir Yunan krali Pirus MO 280 yilinda Roma yi isgal girisiminde savas fillerini kullanmistir Romali suvarilerin atlarini korkutmus olsa da savas filleri savasin kazanilmasinda belirleyici olamamis ve Pirus sonunda savasi kaybetmistir Kartacali general Hannibal Romalilar ile savasirken MO 217 yilinda filleri Alplerden gecirmeyi basarmis ve tamami hayatta kalmis sekilde Po Ovasi na indirebilmistir Ancak filler daha sonra hastaliktan kirilmislardir Hayvanat bahceleri ve sirkler Barselona Hayvanat Bahcesi nde Afrika filleri Antik donemde filler Misir Cin Yunanistan ve Roma da menajerilerde gosteris icin tutulurdu Romalilar filleri diger hayvanlarla ve insanlarla gladyator gosterilerinde karsi karsiya getirirdi Modern Cagda filler geleneksel olarak dunya uzerindeki hemen hemen butun hayvanat bahcelerinin ve sirklerin ayrilmaz bir parcasidir Sirklerde filler bazi oyunlar yapmak uzere egitilirler En taninmis sirk fili muhtemelen Barnum amp Bailey Sirkinin en onemli yildiz gosterilerinden biri olan Jumbo dur 1861 15 Eylul 1885 Filler mest durumunda olan erkeklerin idaresinin zorlugu ve disilerin ostrus sikluslarinin anlasilamamasi gibi nedenlerle esaret altinda zor urerler Modern hayvanat bahcesi ve sirklerde bulunan fillerin cogu Asya filidir Asya fili 1975 yilinda CITES in EK I inde listelendikten sonra 1980 lerde hayvanat bahcelerindeki Afrika fili sayisi artis gostermistir ABD de esaret altinda yasayan fillerin cogu fil populasyonu oldukca fazla olan Zimbabve den gelmistir 2000 yilinda dunya uzerinde hayvanat bahceleri ve sirklerde yaklasik 1 200 Asya fili ve 700 Afrika fili bulunmaktadir Esaret altindaki en buyuk populasyon 370 Asya ve 350 Afrika fili ile Kuzey Amerika dadir Avrupa da yaklasi 380 Asya ve 190 Afrika fili bulunurken Japonya da da yaklasik 70 Asya ve 67 Afrika fili bulunur Hayvanat bahcesinde bir fil stereotipik hortum sallama ve sallanma davranisini gosterirken Fillerin hayvanat bahcelerinde tutulmasi bazi tartismalara yol acmistir Bunu destekleyenler arastirmacilarin hayvanlara ulasimini kolaylastirdigini ve dogal alanlarini korumak dolayisiyla da turun gelecegini saglamak icin para uzmanlik sagladigi goruslerini savunmaktadir Bunu elestirenler ise hayvanlarin hayvanat bahcelerinde fiziksel ve zihinsel strese maruz kaldiklarini soyler Fillerin kendilerini ya da hortumlarini ileri geri sallama ve yol izleme gibi stereotipik davranislar gosterdigi kaydedilmistir Bu davranis Birlesik Krallik hayvanat bahcelerinde bulunan bireylerin 54 unde gorulmustur Avrupa hayvanat bahcelerinde bulunan fillerin dogadaki fillere gore daha kisa yasam suresine sahip oldugu anlasilmaktadir ancak baska arastirmalar hayvanat bahcelerindeki fillerin dogal hayatlarini surduren filler kadar uzun yasadigini gosterir Sirk posteri y 1899 Fillerin sirklerde yer almasi da tartismalara yol acmistir ABD nin en onemli hayvan haklari savunucusu olan Humane Society sirkleri hayvanlara kotu davranmak ve zarar vermekle suclamistir 2009 yilinda ABD federal mahkemesinde yaptigi taniklik esnasinda Barnum amp Bailey Sirki nin CEO su Kenneth Feld sirk fillerinin kulaklarinin arkasina cenelerinin altina ve bacaklarina ucu metal ve ankusa adi verilen uvendirelerle vuruldugunu kabul etmistir Feld bu uygulamalarin sirk calisanlarini korumak icin gerekli oldugunu ve elektik soku veren bir cihaz kullanan bir fil egiticisinin cezalandirildigini belirtmis ancak bu uygulamalarin fillere zarar verdigini kabul etmemistir Bazi egiticiler filleri fiziksel cezalandirma kullanmadan egitmeyi denemistir Ralph Helfer in aralarinda filler ve aslanlar da bulunan hayvanlarini egitirken rikkat ve odullendirmeye dayandigi bilinmektedir Hastalik yayma Memelilerin cogu gibi filler de insanlara hastalik gecirebilir Bunlardan biri de tuberkulozdur 2012 yilinda Fransa da Lyon sehrinin Tete d Or hayvanat bahcesinde iki filde bu hastalik teshis edilmistir Diger hayvanlara ve hayvanat bahcesi ziyaretcilerine tuberkulozu gecirme riski karsisinda sehir yetkililerince iki hayvan icin derhal otanazi uygulanmasi istenmis ancak mahkeme karariyla bu istek geri cevrilmistir ABD de Tennessee de bir fil barinaginda 54 yasindaki bir Afrika filinin sekiz isciye tuberkuloz bulastirdigi dusunulmektedir Saldirilar Filler saldirgan davranis nobetleri sergileyebilir ve insanlara karsi yikici davranislara girebilir Afrika da 1970 ler ve 1980 lerde uygulanan itlaf calismalari sonrasinda bir grup genc filin koylerde evlere zarar verdigi gorulmustur Zamanlamasindan oturu bu saldirilarin oc alma amacli oldugu dusunulmustur Hindistan da erkek filler duzenli olarak geceleri koylere girerek evleri yikmakta ve insanlari oldurmektedir Jharkhand da 2000 ile 2004 yillari arasinda filler yaklasik 300 kisi oldurmus Assam da ise 2001 ile 2006 arasinda fillerin 239 kisi oldurdugu bildirilmistir Yerel halk saldirilar sirasinda fillerin sarhos oldugunu bildirmis ancak resmi yetkililer bu aciklamanin dogru olmadigini bildirmistir Yine sarhos oldugu dusunulen filler bir kez daha 2002 Aralik ayinda bir Hint koyune saldirarak alti kisiyi oldurmus bunun sonucunda da yerel halk yaklasik 200 kadar fili oldurmustur Kulturel tasvirler Cok cok uzun zaman once kuzum filin hortumu yokmus diye baslayan Rudyard Kipling in Cocuk Fil oykusu icin yapilan agacbaski desen Filler Yontma Tas Devri nden beri sanatsal olarak tasvir edilirler Afrika da ozellikle Sahra Colu nde ve guneyde cok sayida kaya resimleri ve tas uzeri kazima desenler bulunur Uzak Dogu da Hindu ve Budist tapinaklarinda ve ibadet yerlerinde fil motifleri gorulur Filleri dogrudan gormemis kisilerin tasvir etmesi oldukca zordur Esaret altinda filler tutan Antik Romalilar Tunus ve Sicilya anatomik acidan oldukca dogru fil tasvirlerini mozaiklere islemislerdir Orta Cagin basinda filleri gormemis olan Avrupalilar genellikle bunlari fantastik yaratiklar olarak resmetmistir Genellikle govdeleri at ya da sigir gibi hortumlari boru gibi disleri domuz disi gibi tasvir edilmis ve hatta bazilari toynakli resmedilmistir Filler Gotik kiliseleri yapan tas ustalari tarafindan siklikla kullanilan bir motiftir 15 yuzyildan itibaren Avrupa da hukum suren krallara hediye olarak gittikce artan sayida filin gelmesi uzerine tasvirler daha dogru olmaya baslamistir ki bunlarin arasinda Leonardo da Vinci nin bir deseni de bulunur Yine de Avrupali sanatcilar filleri daha stilize olarak resmetmeye devam etmistir Max Ernst 1921 yilina ait Celebes adli surrealist resminde fili ucundan su hortumuna benzeyen bir hortum cikan bir silo gibi tasvir etmistir Korlerin fili tasvir meseli uzerine ukiyo e agacbaski deseni Itchō Hanabusa 1888 Fil hem Bati hem de Dogu kulturlerinde hafizayi bilgeligi uzun yasami basariyi simgeler ve baba figuru olarak gorulur Bircok Afrika kabilesi icin fil hayvanlarin kralidir Filler bazi dini inanislarin da oznesi olmustur Mbutiler olmus atalarinin ruhlarinin fillerde ikamet ettigine inanirlar Diger Afrika kabilelerinde de benzer inanislar gorulur ve bazilari seflerinin oldukten sonra fil olarak yeniden dunyaya geldigine inanirlar MS 10 yuzyilda Igbo Ukwu halki liderlerini fildisleri ile birlikte gomerlerdi Fillerin dini onemi Afrika da yalnizca totemiktir ancak Asya da bu onem daha dikkat cekicidir Sumatra da filler yildirim ile iliskilendirilir Benzer sekilde Hinduizmde tum fillerin atasi olan Airavata simsek ve gokkusagi ile tasvir edilir ve oraj ile bagdastirilir En onemli Hindu tanrilarindan biri olan fil basli Ganesa en buyuk uc tanrilar Siva Visnu ve Brahma ile ayni mertebededir Ganesa yazarlar ve tuccarlar ile baglantilidir ve insanlara basari getirdigine ve insanlarin arzularina ulasmalarini sagladigina inanilir Budizmde Buda nin insan olarak yeniden dogan bir beyaz fil oldugu soylenir Islami gelenekte Muhammed in dogdugu yil Fil Yili olarak bilinir Romalilar fillerin kendilerinin dindar olduguna inanir ve gunes ile yildizlara taptiklarini dusunurlerdi Fil zurafa su aygiri ve gergedan ile birlikte cografyasinda bunlara benzer hayvanlar olmadigi icin Bati nin populer kulturunde her yerde gorulebilen egzotik amblemlerden biridir ABD nin Cumhuriyetci Parti sinin sembolu olarak filin kullanimi ilk olarak Thomas Nast in 1874 yilinda Harper s Weekly dergisinde cizdigi karikaturle baslamistir Cocuk oykulerinde karakter olarak fillere cok sik yer verilir Genellikle ornek davranislari olan karakterler olarak betimlenirler Degerleri ideal insan degerleridir Rudyard Kipling in Iste Oyle Hikayeler kitabindaki Cocuk Fil oykusu Walt Disney nin Dumbo su gibi bircok oykude tek basina kalmis olan genc fillerin yakin baglari olan topluluklarina donusu konu alinir Insani ozellikler verilen diger kurgusal fil kahramanlar arasinda Jean de Brunhoff un Babar David McKee nin Elmer ve Dr Seuss un Horton karakterleri sayilabilir Guney Afrika da kaya resmi Ptolemaios donemine ait altin sikke Kamerun dan fil maskesi Ganesa Seramik tablet Iran 12 yuzyil sonu Italya da Orta Cag dan bir freskKaynakcaGenelShoshani J Ed 2000 Elephants Majestic Creatures of the Wild Checkmark Books ISBN 0 87596 143 6 Shoshani J Shoshani S L What is an Elephant a g e ss 14 15 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Shoshani J Comparing the Living Elephants a g e ss 36 51 Shoshani J Anatomy and Physiology a g e ss 66 80 Easa P S Musth in Asian Elephants a g e ss 85 86 Moss C Elephant Calves The Story of Two Sexes a g e ss 106 13 Payne K B Langauer W B Elephant Communication a g e ss 116 23 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Eltringham S K Ecology and Behavior a g e ss 124 27 Wylie K C Elephants as War Machines a g e ss 146 48 McNeely J A Elephants as Beasts of Burden a g e ss 149 50 Smith K H The Elephant Domestication Centre of Africa a g e ss 152 54 McNeely J A Elephants in Folklore Religion and Art a g e ss 158 65 Shoshani S L Famous Elephants a g e ss 168 71 Daniel J C The Asian Elephant Population Today a g e ss 174 77 Douglas Hamilton I The African Elephant Population Today a g e ss 178 83 Tuttle C D Elephants in Captivity a g e ss 184 93 Martin E B The Rise and Fall of the Ivory Market a g e ss 202 07 Shoshani J Why Save Elephants a g e ss 226 29 Sukumar R 2003 The Living Elephants Evolutionary Ecology Behaviour and Conservation Oxford University Press ISBN 978 0 19 510778 4 Kingdon J 1988 East African Mammals An Atlas of Evolution in Africa Volume 3 Part B Large Mammals Academic Press ISBN 0 12 408355 2 Wylie D 2009 Elephant Reaktion Books ISBN 978 1 86189 397 0 Ozel Nisanyan Sevan Sozlerin Soyagaci Cagdas Turkcenin Etimolojik Sozlugu 4 Eylul 2014 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 23 Kasim 2013 Liddell Henry George Scott Robert ἐlefas Ingilizce 24 Nisan 2017 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 19 Ekim 2020 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Kalb J E Mebrate A 1993 Fossil Elephantoids from the Hominid Bearing Awash Group Middle Awash Valley Afar Depression Ethiopia The American Philosophical Society ss 52 59 ISBN 0 87169 831 5 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Kellogg M Burkett S Dennis T R Stone G Gray B A McGuire P M Zori R T Stanyon R 2007 Chromosome painting in the manatee supports Afrotheria and Paenungulata Evolutionary Biology Cilt 7 s 6 doi 10 1186 1471 2148 7 6 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link a b Ozawa T Hayashi S Mikhelson V M 1997 Phylogenetic position of mammoth and Steller s sea cow within tethytheria demonstrated by mitochondrial DNA sequences Journal of Molecular Evolution 44 4 ss 406 13 doi 10 1007 PL00006160 PMID 9089080 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link a b c d e Shoshani s 38 41 a b c d Shoshani J Eisenberg J F 1982 PDF Mammalian Species Cilt 182 ss 1 8 doi 10 2307 3504045 JSTOR 3504045 24 Eylul 2015 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 13 Mayis 2013 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link a b Cranbrook E Payne J Leh C M U 2008 PDF Sarawak Museum Journal 27 Eylul 2012 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 13 Mayis 2013 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Fernando P Vidya T N C Payne J Stuewe M Davison G Alfred R J Andau P Bosi E Kilbourn A Melnick D J 2003 DNA analysis indicates that Asian Elephants are native to Borneo and are therefore a high priority for conservation PLoS Biol 1 1 ss e6 doi 10 1371 journal pbio 0000006 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link a b c d e Laursen L Bekoff M 1978 PDF Mammalian Species 92 92 ss 1 8 doi 10 2307 3503889 JSTOR 3503889 30 Nisan 2013 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 13 Mayis 2013 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link a b c Shoshani J 2005 Order Proboscidea Wilson D E Reeder D M Ed Mammal Species of the World A Taxonomic and Geographic Reference Volume 1 3 bas Johns Hopkins University Press ss 90 91 ISBN 978 0 8018 8221 0 OCLC 62265494 13 Kasim 2012 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 13 Mayis 2013 KB1 bakim Birden fazla ad editor listesi link Sukumar s 46 Barnes R F W Blom A Alers M P T 1995 A review of the status of forest elephants Loxodonta africana in Central Africa Biological Conservation 71 2 ss 125 32 doi 10 1016 0006 3207 94 00014 H KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link a b c d Shoshani s 42 51 Grubb P Groves C P Dudley J P Shoshani J 2000 PDF Elephant 2 4 ss 1 4 19 Nisan 2013 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 13 Mayis 2013 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link a b Rohland N Malaspinas Anna Sapfo Pollack Joshua L Slatkin Montgomery Matheus Paul Hofreiter Michael 2007 Proboscidean mitogenomics chronology and mode of elephant evolution using mastodon as outgroup PLoS Biology 5 8 ss e207 doi 10 1371 journal pbio 0050207 Roca A L Georgiadis N Pecon Slattery J O Brien S J 2001 Genetic evidence for two species of elephant in Africa Science 293 5534 ss 1473 77 doi 10 1126 science 1059936 PMID 11520983 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Eggert L S Rasner C A Woodruff D S 2002 The evolution and phylogeography of the African elephant inferred from mitochondrial DNA sequence and nuclear microsatellite markers Proceedings of the Royal Society B Biological Sciences 269 1504 ss 1993 2006 doi 10 1098 rspb 2002 2070 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link a b Debruyne R 2005 A case study of apparent conflict between molecular phylogenies the interrelationships of African elephants Cladistics 21 1 ss 31 50 doi 10 1111 j 1096 0031 2004 00044 x a b Rohland N Reich D Mallick S Meyer M Green R E Georgiadis N J Roca A L Hofreiter M 2010 David Penny Ed Genomic DNA Sequences from Mastodon and Woolly Mammoth Reveal Deep Speciation of Forest and Savanna Elephants PLoS Biology 8 12 s e1000564 doi 10 1371 journal pbio 1000564 PMC 3006346 2 PMID 21203580 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link a b Ishida Y Oleksyk T K Georgiadis N J David V A Zhao K Stephens R M Kolokotronis S O Roca A L 2011 William J Murphy Ed Reconciling apparent conflicts between mitochondrial and nuclear phylogenies in African elephants PLoS ONE 6 6 ss e20642 doi 10 1371 journal pone 0020642 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Loxodonta cyclotis Matschie 1900 UNEP WCMC Species Database Eggert L S Eggert J A Woodruff D S 2003 PDF Molecular Ecology 12 6 ss 1389 1402 doi 10 1046 j 1365 294X 2003 01822 x PMID 12755869 4 Mart 2016 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 13 Mayis 2013 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Debruyne R Van Holt A Barriel V Tassy P 2003 PDF Comptes Rendus de Biologie 326 7 ss 687 97 doi 10 1016 S1631 0691 03 00158 6 PMID 14556388 3 Aralik 2013 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 13 Mayis 2013 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Gheerbrant E 2009 Paleocene emergence of elephant relatives and the rapid radiation of African ungulates Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America PNAS 106 26 s 10717 10721 doi 10 1073 pnas 0900251106 PMC 2705600 2 PMID 19549873 5 Temmuz 2012 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 13 Mayis 2013 Gheerbrant E Sudre J Cappetta H 1996 A Palaeocene proboscidean from Morocco Nature 383 6595 ss 68 71 doi 10 1038 383068a0 Sukumar s 13 16 a b c Shoshani J Walter R C Abraha M Berhe S Tassy P Sanders W J Marchant G H Libsekal Y Ghirmai T Zinner D 2006 A proboscidean from the late Oligocene of Eritrea a missing link between early Elephantiformes and Elephantimorpha and biogeographic implications Proceedings of the National Academy of Sciences 103 46 ss 17296 301 doi 10 1073 pnas 0603689103 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link a b c d Sukumar s 16 19 Sukumar s 22 Sukumar s 24 27 Sukumar s 44 a b Sukumar s 28 31 Sukumar s 36 37 a b c d e f g h i j k Shoshani J 1998 Understanding proboscidean evolution a formidable task Trends in Ecology and Evolution 13 12 ss 480 87 doi 10 1016 S0169 5347 98 01491 8 Carpenter K 2006 Foster J R ve Lucas S G Ed Paleontology and Geology of the Upper Jurassic Morrison Formation New Mexico Museum of Natural History and Science Bulletin Cilt 36 Biggest of the big a critical re evaluation of the mega sauropod Amphicoelias fragillimus Cope 1878 New Mexico Museum of Natural History and Science ss 131 138 KB1 bakim Birden fazla ad editor listesi link a b c d e West J B 2002 Why doesn t the elephant have a pleural space Physiology 17 2 ss 47 50 PMID 11909991 27 Ocak 2016 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 15 Mayis 2013 Debruyne R Barriel V Tassy P 2003 PDF Molecular Phylogenetics and Evolution 26 3 ss 421 34 doi 10 1016 S1055 7903 02 00292 0 PMID 12644401 13 Kasim 2013 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 14 Mayis 2013 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Noro M Masuda R Dubrovo I A Yoshida M C Kato M 1998 Molecular phylogenetic inference of the woolly mammoth Mammuthus primigenius based on complete sequences of mitochondrial cytochrome b and 12S ribosomal RNA genes Journal of Molecular Evolution 46 3 ss 314 26 doi 10 1007 PL00006308 PMID 9493356 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Gross L 2006 Reading the evolutionary history of the Woolly Mammoth in its mitochondrial genome PLoS Biology 4 3 s e74 doi 10 1371 journal pbio 0040074 Sukumar s 46 47 Choi C 2011 Woolly Mammoths Could Be Cloned Someday Scientist Says Live Science 1 Ekim 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 14 Mayis 2013 a b c d Sukumar s 31 33 Vartanyan S L Garutt V E Sher A V 1993 Holocene dwarf mammoths from Wrangel Island in the Siberian Arctic Nature 362 6418 ss 337 40 doi 10 1038 362337a0 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Tikhonov A Agenbroad L Vartanyan S 2003 Comparative analysis of the mammoth populations on Wrangel Island and the Channel Islands Deinsea Cilt 9 ss 415 20 ISSN 0923 9308 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link a b Shoshani s 68 70 Somgrid C Elephant Research and Education Center Department of Companion Animal and Wildlife Clinics Faculty of Veterinary Medicine Chiang Mai University 11 Haziran 2015 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 14 Mayis 2013 Kingdon s 11 Somgrid C Elephant Research and Education Center Department of Companion Animal and Wildlife Clinics Faculty of Veterinary Medicine Chiang Mai University 7 Haziran 2015 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 14 Mayis 2013 Yokoyama S Takenaka N Agnew D W Shoshani J 2005 Elephants and human color blind deuteranopes have identical sets of visual pigments Genetics 170 1 ss 335 44 doi 10 1534 genetics 104 039511 PMC 1449733 2 PMID 15781694 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link a b Byrne R W Bates L Moss C J 2009 PDF Comparative Cognition amp Behavior Review Cilt 4 ss 65 79 doi 10 3819 ccbr 2009 40009 20 Mayis 2013 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 22 Mayis 2013 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link a b c d e f g Shoshani s 78 79 Narasimhan A 2008 Why do elephants have big ear flaps PDF Indian Academy of Sciences 17 Nisan 2013 tarihinde kaynagindan arsivlendi PDF Erisim tarihi 14 Mayis 2013 Reuter T Nummela S Hemila S 1998 PDF Journal of the Acoustical Society of America 104 2 ss 1122 23 doi 10 1121 1 423341 7 Aralik 2012 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 14 Mayis 2013 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link a b c d Shoshani s 74 77 a b Martin F Niemitz C 2003 Right trunkers and left trunkers side preferences of trunk movements in wild Asian elephants Elephas maximus Journal of Comparative Psychology 117 4 ss 371 79 doi 10 1037 0735 7036 117 4 371 PMID 14717638 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link a b Sukumar s 149 a b Kingdon s 9 Cole M 14 Kasim 1992 Lead in lake blamed for floppy trunks NewScientist 3 Aralik 2013 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 14 Mayis 2013 a b Shoshani s 70 71 a b c Shoshani s 71 74 Sukumar s 120 Clutton Brock J 1986 A Natural History of Domesticated Mammals British Museum Natural History s 208 ISBN 0 521 34697 5 Environmental News Network 21 Kasim 2015 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 15 Mayis 2013 Zhuoqiong W 16 Temmuz 2005 Tuskless elephants evolving thanks to poachers China Daily 28 Subat 2012 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 15 Mayis 2013 Gray R 20 Ocak 2008 Why elephants are not so long in the tusk The Daily Telegraph 7 Subat 2013 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 15 Mayis 2013 a b Shoshani s 66 67 a b c d Shoshani s 69 70 a b c Weissengruber G E Egger G F Hutchinson J R Groenewald H B Elsasser L Famini D Forstenpointner G 2006 The structure of the cushions in the feet of African elephants Loxodonta africana Journal of Anatomy 209 6 ss 781 92 doi 10 1111 j 1469 7580 2006 00648 x PMC 2048995 2 PMID 17118065 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Shoshani s 74 Pennisi E 22 Aralik 2011 ScienceMag org 9 Haziran 2013 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 15 Mayis 2013 Hutchinson J R Schwerda D Famini D J Dale R H Fischer M S Kram R 2006 The locomotor kinematics of Asian and African elephants changes with speed and size Journal of Experimental Biology 209 19 ss 3812 27 doi 10 1242 jeb 02443 PMID 16985198 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Genin J J Willems P A Cavagna G A Lair R Heglund N C 2010 Biomechanics of locomotion in Asian elephants Journal of Experimental Biology 213 5 ss 694 706 doi 10 1242 jeb 035436 PMID 20154184 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Hutchinson J R Famini D Lair R Kram R 2003 Biomechanics Are fast moving elephants really running Nature 422 6931 ss 493 94 doi 10 1038 422493a PMID 12673241 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Shoshani s 60 Benedict F G Lee R C 1936 The heart rate of the elephant Proceedings of the American Philosophical Society 76 3 ss 335 41 JSTOR 984548 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link How elephants snorkel BBC News 31 Agustos 2002 5 Eylul 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 15 Mayis 2013 Shoshani s 80 a b c Eltringham s 124 27 Siegel J M 2005 Clues to the functions of mammalian sleep Nature 437 7063 s 1264 1271 20 Ocak 2010 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 17 Mayis 2013 Sukumar s 159 Hoare B 2009 Animal Migration Remarkable Journeys in the Wild University of California Press ss 58 59 ISBN 0 520 25823 1 a b Shoshani s 226 29 Campos Arceiz A Blake S 2011 PDF Acta Oecologica 37 6 ss 542 53 doi 10 1016 j actao 2011 01 014 18 Haziran 2013 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 16 Mayis 2013 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Campos Arceiz A Traeholt C Jaffar R Santamaria L Corlett R T 2012 Asian tapirs are no elephants when it comes to seed dispersal Biotropica 44 2 ss 220 27 doi 10 1111 j 1744 7429 2011 00784 x KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Elephants kill endangered rhino BBC News 14 Subat 2000 18 Mayis 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 16 Mayis 2013 Power R J Shem Compion R X 2009 Lion predation on elephants in the Savuti Chobe National Park Botswana African Zoology 44 1 ss 36 44 doi 10 3377 004 044 0104 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Sukumar s 121 a b c Sukumar s 175 79 a b Kingdon s 53 Harris M Sherwin C Harris S 2008 PDF University of Bristol 24 Kasim 2014 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 17 Mayis 2013 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link McComb K Shannon G Durant S M Sayialel K Slotow R Poole J Moss C 2011 PDF Proceedings of the Royal Society B Biological Sciences 278 1722 ss 3270 76 doi 10 1098 rspb 2011 0168 29 Nisan 2013 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 17 Mayis 2013 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link a b c d e Sukumar s 179 83 a b Highfield R 17 Subat 2006 Elephant rage they never forgive either The Sydney Morning Herald 20 Eylul 2013 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 24 Mayis 2013 a b Sukumar s 100 08 Sukumar s 89 Sukumar s 262 Sukumar s 98 99 Smithsonian National Zoo 7 Eylul 2015 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 20 Mayis 2013 Sukumar s 113 Sukumar s 117 a b c d Moss s 106 13 Kingdon s 69 Murray E Fowler Susan K Mikota 2006 Biology Medicine and Surgery of Elephants John Wiley amp Sons s 353 ISBN 978 0 8138 0676 1 28 Temmuz 2023 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 20 Mayis 2013 The behavior guide to African mammals including hoofed mammals carnivores primates University of California Press 1991 ISBN 978 0 520 08085 0 28 Aralik 2019 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 20 Mayis 2013 Bagemihl B 1999 Biological Exuberance Animal Homosexuality and Natural Diversity St Martin s Press ss 427 30 ISBN 1 4668 0927 2 Sukumar s 259 62 a b Lueders I Niemuller C Rich P Gray C Hermes R Goeritz F Hildebrandt T B 2012 Gestating for 22 months luteal development and pregnancy maintenance in elephants Proceedings of the Royal Society B Biological Sciences 279 1743 ss 3687 96 doi 10 1098 rspb 2012 1038 PMC 3415912 2 PMID 22719030 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link a b c Sukumar s 126 29 Kingdon s 64 War veteran elephant dies BBC News 26 Subat 2003 21 Ekim 2014 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 20 Mayis 2013 Payne and Langbauer s 116 Payne and Langbauer s 119 20 a b Payne and Langbauer s 120 21 Kingdon s 63 a b Sukumar s 142 45 a b Payne K B Langbauer W R Thomas E M 1986 Infrasonic calls of the Asian elephant Elephas maximus Behavioral Ecology and Sociobiology 18 4 ss 297 301 doi 10 1007 BF00300007 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Larom D Garstang M Payne K Raspet R Lindeque M 1997 The influence of surface atmospheric conditions on the range and area reached by animal vocalizations Journal of Experimental Biology 200 Pt 3 ss 421 31 PMID 9057305 13 Subat 2023 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 13 Subat 2023 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link O Connell Rodwell E O 2007 Keeping an ear to the ground seismic communication in elephants Physiology 22 4 ss 287 94 doi 10 1152 physiol 00008 2007 27 Ocak 2016 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 22 Mayis 2013 O Connell Rodwell C E Arnason B Hart L A 2000 Seismic properties of Asian elephant Elephas maximus vocalizations and locomotion Journal of the Acoustical Society of America 108 6 ss 3066 72 doi 10 1121 1 1323460 PMID 11144599 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link O Connell Rodwell C E Wood J D Rodwell T C Puria S Partan S R Keefe R Shriver D Arnason B T Hart L A 2006 PDF Behavioural and Ecological Sociobiology 59 6 ss 842 50 doi 10 1007 s00265 005 0136 2 3 Aralik 2013 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 22 Mayis 2013 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Plotnik J M de Waal F B M Reiss D 2006 Self recognition in an Asian elephant Proceedings of the National Academy of Sciences 103 45 ss 17053 57 doi 10 1073 pnas 0608062103 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Rensch B 1957 The intelligence of elephants Scientific American 196 2 ss 44 49 doi 10 1038 scientificamerican0257 44 Hart B J Hart L A McCory M Sarath C R 2001 Cognitive behaviour in Asian elephants use and modification of branches for fly switching Animal Behaviour 62 5 ss 839 47 doi 10 1006 anbe 2001 1815 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link McComb K Baker L Moss C 2006 African elephants show high levels of interest in the skulls and ivory of their own species Biology Letters 2 1 ss 26 28 doi 10 1098 rsbl 2005 0400 PMC 1617198 2 PMID 17148317 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Douglas Hamilton I Bhallaa S Wittemyera G Vollratha F 2006 PDF Applied Animal Behaviour Science 100 1 ss 87 102 doi 10 1016 j applanim 2006 04 014 11 Mayis 2012 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 22 Mayis 2013 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link a b c d e Blanc J 2008 Loxodonta africana 2012 2 IUCN Red List of Threatened Species version 2012 2 International Union for Conservation of Nature 13 Haziran 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 23 Mayis 2005 Douglas Hamilton s 178 82 a b c d e f g Choudhury A Lahiri Choudhury D K Desai A Duckworth J W Easa P S Johnsingh A J T Fernando P Hedges S Gunawardena M Kurt F Karanth U Lister A Menon V Riddle H Rubel A Wikramanayake E 2008 Elephas maximus 2012 2 IUCN Red List of Threatened Species version 2012 2 International Union for Conservation of Nature 24 Mayis 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 23 Mayis 2005 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link a b Daniel s 174 a b c d e Martin s 202 07 a b c Christy B Ekim 2012 Ivory Worship National Geographic 26 Eylul 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 23 Mayis 2013 Sukumar s 57 a b c McNeely s 149 50 Wylie s 120 23 Smith s 152 54 Topper R 15 Ekim 2012 Elephant Dung Coffee World s Most Expensive Brew Is Made With Pooped Out Beans The Huffington Post 26 Kasim 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 23 Mayis 2013 Easa s 86 Bist S S Cheeran J V Choudhury S Barua P Misra M K The domesticated Asian elephant in India Regional Office for Asia and the Pacific 1 Haziran 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 23 Mayis 2013 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link a b c d Wylie 2000 s 146 48 Sukumar s 59 64 a b Griffin B 2004 Elephants From the Sacred to the Mundane Gin Ooi K Ed Southeast Asia A Historical Encyclopedia from Angkor Wat to East Timor Volume 1 ss 487 89 ISBN 1 57607 770 5 Shoshani s 168 69 a b Tuttle s 184 88 Sterm A 28 Subat 2005 MSNBC Reuters 23 Eylul 2015 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 24 Mayis 2013 Harris M Sherwin C Harris S 10 Kasim 2008 PDF University of Bristol 24 Kasim 2014 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 17 Mayis 2013 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Mott M 11 Aralik 2008 Wild elephants live longer than their zoo counterparts National Geographic News 4 Mayis 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 24 Mayis 2013 Humane Society of the United States 25 Eylul 2009 5 Eylul 2015 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 24 Mayis 2013 Pickler N 4 Mart 2009 Circus CEO says elephants are struck but not hurt Associated Press 20 Ocak 2013 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 24 Mayis 2013 Wylie s 142 Anon 2 Mart 2013 Victory for Brigitte Bardot as elephants are reprieved The Telegraph 5 Mart 2013 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 24 Mayis 2013 Ghianni T 18 Subat 2011 Elephant behind TB outbreak at Tennessee sanctuary Reuters 29 Nisan 2013 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 24 Mayis 2013 a b Huggler J 12 Ekim 2006 Animal Behaviour Rogue Elephants Londra The Independent 14 Mayis 2008 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 24 Mayis 2013 Siebert C 8 Ekim 2006 An Elephant Crackup Nytimes com 3 Kasim 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 24 Mayis 2013 India elephant rampage BBC News 24 Aralik 1998 26 Mayis 2007 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 24 Mayis 2013 Drunken elephants trample village BBC News 21 Ekim 1999 26 Aralik 2007 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 24 Mayis 2013 Drunk elephants kill six people BBC News 17 Aralik 2002 8 Nisan 2013 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 24 Mayis 2013 Wylie s 63 65 a b c d e McNeely s 158 60 Kingdon s 31 Wylie s 83 84 Klinsohr Leroy C Grosenick U 2004 Surrealism Taschen s 50 ISBN 3 8228 2215 9 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Wylie s 79 Sukumar s 87 Sukumar s 64 Sukumar s 62 Haykal M H 2008 The Life of Muḥammad Islamic Book Trust s 52 ISBN 978 983 9154 17 7 a b Van Riper A B 2002 Science in Popular Culture A Reference Guide Greenwood Press ss 73 75 ISBN 0 313 31822 0 Cartoon of the Day The Third Term Panic HarpWeek 29 Mayis 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 24 Mayis 2013 Dis baglantilarFiller hakkinda genel bilgiler iceren Ingilizce bir site18 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde Asya filleri hakkinda bilgiler iceren Ingilizce bir site13 Subat 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde Bu maddenin daha dogru ve guvenilir bilgi sunmasi icin guncellenmesi gerekmektedir Daha fazla bilgi icin tartisma sayfasina bakiniz Haziran 2024