Bu maddedeki üslubun, ansiklopedik bir yazıdan beklenen resmî ve ciddi üsluba uygun olmadığı düşünülmektedir. |
Bu madde ansiklopedik bir içerik için alıntılar içeriyor.Nisan 2024) ( |
Türk Kurtuluş Savaşı Batı Cephesi (Osmanlıca: غرب جبهه سی, romanize: Garb Cebhesi),Yunan ordusunun 15 Mayıs 1919'da İzmir'e çıkmasıyla başlayıp aynı kentin 9 Eylül 1922'de Türkiye'nin TBMM Hükûmeti ordusu tarafından geri alınmasıyla biten savaş veya Türk Kurtuluş Savaşı'nın cephelerinden birine verilen ad. Aynı zamanda askerî tarih açısından savaş sırasında Batı Anadolu'da Yunan ordusunun genel taarruzuna karşı 25 Haziran 1920'de kurulup 1923'te kaldırılan askerî birimlerden birine verilen ad.
Batı Cephesi | |||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Türk Kurtuluş Savaşı | |||||||||||
Sol üstten saat yönünde: I. İnönü Muharebesi'nin sonunda Mustafa Kemal; savaşın son aşamalarında geri çekilen Yunan askerleri; Türk piyadesi siperde; Gediz Nehri'nde Yunan piyade hücumu. | |||||||||||
| |||||||||||
Taraflar | |||||||||||
İçerir:
Rusya SFSC İtalya Fransa (1921'den sonra) Azerbaycan SSC Buhara SHC Tüm Hindistan Müslüman Birliği |
Birleşik Krallık (Kasım 1920'ye kadar) [19] Fransa (1921'e kadar) | ||||||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||||||
Mustafa Kemal Paşa Fevzi Paşa Çerkes Ethem İsmet Paşa Yakub Şevki Paşa Ali İhsan Paşa Nureddin Paşa Fahreddin Paşa Refet Paşa | I. Konstantin Elefterios Venizelos Leonidas Paraskevopulos Anastasios Papulas Yeoryos Hacıanestis Nikolaos Trikupis (esir) Süleyman Şefik Paşa | ||||||||||
Güçler | |||||||||||
19 Mayıs 1919: ~35.000 savaşçı 1922: 18 piyade tümeni, 5 süvari tümeni ve 3 bağımsız alay= 208.000 asker 100.352 tüfek 2.025 hafif ve 839 ağır makineli tüfek 323 savaş topu 5.282 kılıç 198 kamyon 67.974 hayvan 33 oto ve ambulans 10 uçak | Aralık 1919: 80.000 asker Eylül 1920: 107.500 asker 1922: 12 piyade tümeni, 1 süvari tümeni ve 9 bağımsız alay= 225.000-250.000 asker 90.000 tüfek 3.139 hafif ve 1.280 ağır makineli tüfek 418 savaş topu 1.300 kılıç 4.036 kamyon 63.721 hayvan 1.776 oto ve ambulans 50 uçak | ||||||||||
Kayıplar | |||||||||||
Askerî: 9.121 ölü 15.965 kayıp 33.685 yaralı +48.000 asker firari 7.000-22.000 esir Toplam zayiat: ~113.771 | 19.362 ölü 18.095 kayıp 48.880 yaralı 4.878 muharebe dışı ölen ~10.000 esir Toplam zayiat: ~135.973 | ||||||||||
640.000 Türk ve Müslüman sivil, Yunan ordusu ve Rum isyancılar tarafından öldürüldü. 264.000 Yunan sivil, Türk askerleri ve çeteleri tarafından öldürüldü. |
Yunanistan'ın İzmir'i işgali İngilizlerin, özellikle de Birleşik Krallık Başbakanı David Lloyd George'un, İngiliz kabinesindeki işgale karşı çıkan Lord Curzon, Arthur Balfour, Winston Churchill ve Edwin Montagu gibi bakanların muhâlefetine rağmen, kısa süre önce I. Dünya Savaşı'nda yenilmiş olan Osmanlı İmparatorluğu üzerinde, İtalyanların bölgeyi işgal etmesini önlemek için, Yunanlara toprak vadetmesi üzerine gerçekleşti. İşgal, Yunan kuvvetlerinin 15 Mayıs 1919'da İzmir'e girmesi ile başladı. İşgal kuvvetleri Anadolu içerisinde ilerledi ve Manisa, Balıkesir, Aydın, Kütahya, Bursa ve Eskişehir gibi şehirleri işgali altına aldı; bu ilerleme sırasında Urla, Malgaç, Bergama, Erbeyli, Erikli, Tellidede ve Aydın'da Kuvâ-yi Milliye birliklerinin gösterdiği direniş Yunan kuvvetlerine ağır kayıplar verdirdi. Bu direnişler çoğunlukla Yunan askerlerinin sert tepkisiyle sonuçlandı ve bunun bir sonucu olarak Menemen Katliamı gibi katliamlar gerçekleşti. 1920'nin sonlarında Yunan kralı Aleksandros bir maymun ısırığı ile öldü ve Yunanistan'da Venizelos hükûmeti düştü. Eski kral I. Konstantin'in tahtına geri dönüşü üzerine İtilaf Devletleri, Yunanlara desteklerini kesip ambargo uyguladılar. Böylece Anadolu harekâtında yalnız kalan ve İtilaf desteğini kaybeden Yunanistan'daki hükûmet değişikliği esnasında yapılan Gediz Muharebeleri'nin ardından düzenli ordu kuruldu. Yunan kralı Konstantin'in emri ile yapılan keşif taarruzu Birinci İnönü Muharebesi'nde durduruldu. Bu esnada İtalya ve Fransa, eski düşmanları olan kralın dönüşü nedeniyle 24 Ocak 1921'deki Paris Konferansı'nda Sevr'in Türkiye lehine gözden geçirilerek yeniden düzenlenmesini talep ettiler. Bu talepler üzerine toplanan 21 Şubat 1921'deki Londra Konferansı'nda, İtalya ile Fransa, Yunanistan'a karşı Türkleri yani Ankara'yı desteklediklerini ilân edince, İzmir konusunda asla taviz veremeyeceklerini söyleyen Yunanlar taarruz kararı alarak saldırıya geçtiler. İkinci İnönü Muharebeleri ile Yunan ilerleyişinin önüne geçildi, ancak Türk kuvvetlerinin temmuz ayında Kütahya-Eskişehir Muharebeleri'nde aldığı yenilgi sonucu Yunan ordusu yeniden ilerlemeye başladı. Sakarya Meydan Muharebesi'nde Yunan ilerlemesi ikinci ve son kez durduruldu. Ağustos 1922'de Türk kuvvetleri tarafından Büyük Taarruz başlatıldı ve taarruz sırasında Dumlupınar'da gerçekleşen muharebe ile İzmir'in Kurtuluşu ve ardından gerçekleşen yangın ile savaş son buldu.
Savaşın sonucunda işgal altındaki Batı Anadolu ve Doğu Trakya yeniden Türklerin eline geçti, Mudanya ve Lozan Antlaşması ile yeni kurulacak olan Türkiye Cumhuriyeti'nin egemenliği tanındı, Yunanistan'da 11 Eylül 1922 Devrimi gerçekleşti, Birleşik Krallık'ta Lloyd George hükûmeti düştü ve 1923'te Türkiye ile Yunanistan arasında bir nüfus mübadelesi gerçekleştirildi. Savaş sırasında iki tarafın da gerçekleştirdiği etnik temizlik ve katliamlar 640.000 Türk ve 264.000 Rum olmak üzere yüzbinlerce sivilin ölümüne yol açtı; buna ek olarak Yunanların gerçekleştirdiği tahribat ile 250'den fazla köy yandı ve 860.000 Türk mülteci durumuna düştü.
Arka plan
I. Dünya Savaşı döneminde İngiliz politikasını yönlendiren en önemli isim Birleşik Krallık Başbakanı David Lloyd George idi. İngiltere'de Herbert Henry Asquith hükûmetinin devrilmesinden sonra Aralık 1916'da Başbakan olan Lloyd George, Birleşik Krallık'taki siyâsî çevreler tarafından büyük bir Helensever ve Türk düşmanı olarak bilinmekteydi.
Türkler neredeyse İngiltere'nin savaşı kaybetmesine sebep olacaktı. Onlara güvenemezdik. Türkler çökmüş bir milletti. Diğer yandan Yunanlar bizim dostlarımız ve yükselmekte olan bir milletti. Doğu Akdeniz'deki en önemli adaları ellerinde bulunduracaklardı. Adalar, İngiltere'nin Süveyş Kanalı yoluyla Hindistan, Uzak Doğu ve Avusturalya ile gerçekleştireceği bağlantıların hemen paralelinde uzanmaktaydı. Eğer Yunanların sınırlarını genişlettikleri bu dönemde onlara sadık bir dost olursak, onlar da İngiliz İmparatorluğu adına Akdeniz'deki iletişiminin ve ulaşımın korunmasında garantörlerden biri olacaklardır.
— David Lloyd George
Lloyd George, 1912 yılından beri yakın arkadaşı olan Yunanistan Başbakanı Elefterios Venizelos için şöyle diyordu: “O büyük bir adam, çok büyük bir adam, Venizelos iş başında olduğu sürece Yunanistan güvenilir ellerde olacaktır.”
1912-13 Balkan Savaşları'ndan güçlenerek çıkan Yunanistan, Balkanlar'da dikkate değer bir güç konumuna gelmişti. Venizelos, Yunanistan'ı daha da güçlendirmek için I. Dünya Savaşı'nda İngilizlerin safında yer almak gerektiğine inanıyordu. Bu nedenle 1914 yılında önemli İngiliz yetkilileriyle bir dizi temaslar gerçekleştirdi. Fakat Yunan Başbakan Venizelos'un verdiği güvenceye rağmen, Yunanistan Kralı I. Konstantin, İngilizlerin yanında savaşa girmeyi reddetti. Askerî eğitimini Almanya'da almış olan kral Konstantin, aynı zamanda Alman İmparatoru II. Wilhelm'in kız kardeşi Sophia ile evliydi ve Almanlar ile yakın ilişkilere sahipti. Ancak bunun yanında, Almanların yanında savaşa girilmesi durumunda Osmanlı ile ittifak halindeki Almanların Yunanistan'a vadedebilecekleri sınırlıydı. Aynı zamanda İngiliz ve Fransız donanmalarına karşı Yunanistan savunmasız durumdaydı. Bu nedenlerle, Venizelos ve taraftarlarının aksine Konstantin ve taraftarları "olumlu tarafsızlık" dedikleri bir politikayı takip ettiler.
Özellikle 1915'teki Çanakkale Muharebeleri sırasında Yunanistan'ın İtilaf Devletleri tarafında savaşa girmesi için yoğun baskı yapıldı. Konstantin'in bu teklifleri de reddetmesi İngilizleri kızdırırken Alman İmparatoru tarafından memnuniyetle karşılandı. Venizelos ve Konstantin arasındaki anlaşmazlıklar daha sonra da devam ederek Yunanistan'da ciddi bir iç krize neden olan ve Ulusal Bölünme olarak bilinen dönemin yaşanmasına neden oldu. Konstantin, tarafsızlığına rağmen, Yunanistan'ın topraklarını gerekirse hem Bulgaristan'a hem de Türklere karşı savunacağını açıkladı. Venizelos, Bulgarların İttifak Devletleri tarafında savaşa katılmasına dayanarak, Yunanistan'ın Bulgarlara karşı askerî seferberliğini İngilizler ile Fransızlara bildirdi ve İtilaflar için 150.000 askerini Selanik'e gönderme olasılığını değerlendirdi. Bunun üzerine Konstantin, Venizelos'u derhal saraya çağırdı ve onu Başbakanlık görevinden azlederek yerine Dimitrios Gunaris hükûmetini kurdurdu. Daha sonra Alman kralına telgraf çekerek endişelenmemesi gerektiğini ve "kararlaştırıldığı gibi, Venizelos'un görevinden çoktan ayrıldığını" bildirdi. Bu sırada İtilaflar, Yunan hükûmetini görmezden gelerek Selanik ve Ege'deki hâkimiyetlerini kademeli olarak genişlettiler. Konstantin'in İtilafların yoğun ısrarına rağmen tarafsızlığını korumakta ısrar ederek yapılan teklifleri ve toprak vaatlerini sürekli reddetmesi, Fransız ve İngiliz donanmaları ile Atina'daki Yunan ordusu birlikleri arasında gerçekleşen bir dizi çatışmaya neden oldu.
Bu olaylar, Kral Konstantin ile İtilâflar arasında, Yunanistan'a uygulanacak bir deniz ablukasıyla zirve bulan nihai bir kopuşa yol açtı. İngilizler için, I. Konstantin artık "Avrupa'da Alman kralı II. Wilhelm'den sonraki en nefret edilen kişi" idi. İtilâflar, Yunanistan'ı savaşa girmeye mecbur bırakmayı da denediler. Yunanistan’ın limanlarını ablukaya aldılar, ticaretine el koydular, haberleşmesini kontrol ettiler ve topraklarını işgal ettiler. Uyguladıkları ambargolarla Yunan halkı arasında açlığa ve açlık ölümlerine sebep oldular.
İngilizler Konstantin'i aşamalı olarak devirmek amacıyla, 1916 yılının Ekim ayında, destekledikleri Venizelos’a Selanik’te "Milli Savunma Hükûmeti" veya "Selanik Devleti" olarak adlandırılan ikinci bir hükûmet kurdurdular. Böylece Yunanistan'da Atina ve Selânik merkezli iki farklı yönetim ortaya çıktı. Her iki yönetim biriminin ve taraftarlarının mücadelesi sonunda ülkede yer yer çarpışmalar oldu. Bu gelişmelerin sonrasında İngiliz Başbakanı Lloyd George'un da desteği ile Fransızlar, ablukayı kaldırmak için Konstantin'in tahttan çekilmesini ve Yunanistan’ı terk etmesini istediler. Taleplerin kabulü için Fransız donanması Atina kraliyet sarayını bile bombaladı. Bu dönemde Osmanlı hükûmetinin Almanlarla beraber Ayvalık'taki Rumları tehcir etmesi, Konstantin'in itibarını zedeledi ve durumunu daha da zorlaştırdı. Nihayetinde Kral Konstantin İsviçre'ye sürgüne giderek ülkesini terk etti. Yerine Aleksandros tahta çıktı ve Venizelos Atina’ya gelerek 27 Haziran 1917’de yeniden başbakan oldu. Böylece İngiliz yanlılarının hakimiyeti ele geçirmesiyle Yunanistan'a uygulanan abluka kaldırıldı ve Yunanistan 1917 yılında İttifak Devletleri'ne savaş ilân ederek İtilâf Devletleri'nin yanında savaşa girdi.
Kasım 1918'de I. Dünya Savaşı’nın bitmesi üzerine Venizelos, Birleşik Krallık nezdinde harekete geçerek Anadolu üzerindeki planlarını konferans başlamadan önce Kasım 1918'de Lloyd George’a yazdığı mektubuyla bildirdi. Venizelos’un Lloyd George’a önerileri Anadolu’nun kuzeydoğusunda bir Ermenistan Devleti’nin kurulması, İzmir ve civarının Yunanistan’a verilmesi, Batı Anadolu’daki Müslümanlar ile Anadolu’daki Yunanların mübadele edilmesi ve İstanbul ve Boğazlar bölgesinin, Paris Barış Konferansı'nın 25 Ocak 1919'da yapılan toplantısında kurulması kararlaştırılmış olan Milletler Cemiyeti'nin yönetimine bırakılmasıydı.
Eğer Yunanistan kendi taleplerini İngiliz desteğiyle gerçekleştirirse İngilizlerin rehberliğini kabul etmek zorunda kalacaktı. Yani eğer Türkler Yunanistan’ın kara gücüyle tahakküm altına alınabilirse, Yunanistan’a da İngilizlerin deniz gücüyle hükmetmek mümkün olacaktı. Böylece İngiliz hükûmeti, büyük bir masraf yapmadan Yakın ve Orta Doğu’daki savaş hedeflerine ulaşabilme imkânını bulacaktı. Ayrıca bu durum, Çanakkale Boğazı'nın gelecekteki bir Rus tehdidine karşı kapalı kalmasını da sağlayacaktı. Fakat David Lloyd George'un Yunan yanlısı politika isteği kabinedeki muhafazakar partili bakanların tepkisi ve muhalefetiyle karşılaştı. İngiliz siyasetinde her ne kadar Liberaller Türk aleyhtarı olsalar da Muhafazakarlar ve ordu mensupları İmparatorluk güvenliği gereği yayılmacı Alman ve Rus politikaları sebebiyle Türklere karşı daha iyi niyetliydiler. Özellikle de İngiliz İmparatorluğunun Orta Doğu uzmanı olan Lord Curzon'un Ocak 1919'da İngiliz Dışişleri Bakanlığı görevine gelmesi, sürecin daha farklı ilerlemesine neden oldu. I. Dünya Savaşı'nda İngiliz savaş politikasını yönlendiren kabinedeki beş isimden birisi olan ve İngilizlerin Türklere yönelik politikasını başbakandan sonra en çok etkileyen kişi olan Curzon, İngiliz kabinesine verdiği memorandumlarda farklı bir tezi savunuyordu. Birleşik Krallık'taki koalisyon hükûmetinde Liberal partili başbakan Lloyd George'un politikasını eleştiren Muhâfazakar partili Curzon, kabinedeki Arthur Balfour ve Edwin Montagu gibi İzmir'in işgaline karşı çıkıyordu. I. Dünya Savaşı'ndan sonra bir İngiliz ve İtilâf düşmanlığı oluşmaması için Almanya, Avusturya, Macaristan, Çekoslavakya, Polonya ve Finlandiya'da 1918'de cumhuriyet ilân edilmişti. Ayrıca Araplara da kendi kendini yönetme ve bağımsızlık hakları verilmişti. Curzon'a göre bu politika Türkiye'de de uygulanmalıydı. Anadolu, 11. yüzyıldan beri Türklerin anavatanı olmuştu, gelecekte de parçalanmadan bir Türk Devleti içinde kalmalıydı. Anadolu; Yunanların, İtalyanların veya Fransızların yararına paylaştırılmamalıydı. Onun görüşüne göre; Türklerin İstanbul'dan çıkarılması her ne kadar "savaştaki yenilgilerinin en önemli kanıtı olarak kaçınılmaz ve arzu edilir" olsa da, Türklerin mülteci durumuna düşürüleceği ve pratikte Türk monarşisi ile muhtemelen hiçbir hilâfetin de artık olmadığı anlaşıldığında, bu tür değişikliklerin Müslümanların radikal duygularını ve "kolayca vahşi bir çılgınlığa dönüşebilecek asık suratlı kızgınlığı" alevlendireceğinden endişeleniyordu. Saltanat ve hilâfetin kaldırılıp İstanbul'un Türklerden alınmasına, Anadolu'nun parçalanması da ilâve edilmemeliydi. Eskiden Hindistan Genel Valiliği yapmış olan Curzon, Hindistan'daki 70.000.000 Müslüman ile Afganistan, Mısır ve Arabistan'daki diğer Müslümanlardan endişeleniyordu.
Öte yandan 900 yıl boyunca bir Hristiyan kilisesi olmuş, ancak 1453'te camiye çevrilmiş olan Ayasofya kilise hâline geri dönecekti, fakat bununla birlikte İstanbul'daki önemli camilerin Müslüman nüfus için "fazlasıyla yeterli" olan bütünlüğüne ve kutsallığına titizlikle saygı gösterilecekti. Yine bununla birlikte beş asırdır Avrupa'da hüküm süren Türkler Avrupa'dan tamamen atılmalı ve yeni Türk Devleti, Asya merkezli bir ülke olmalıydı. Bu ise ancak başkentin Anadolu'ya taşınması ile mümkündü. Curzon'a göre bu yeni başkent Bursa, Konya veya Ankara olabilirdi. Fakat yeni Türk Devleti’nin belirlenen sınırlarda özgürlüğü ve bütünlüğü garanti edilmeliydi. Böylece Türklerde milliyetçilik duygusunun patlamasının önüne geçilecekti. Aksi hâlde bu durum, pek çok sorunu beraberinde getireceği gibi, Müslümanların yaşadığı Mısır, Ortadoğu ve Hindistan'daki İngiliz çıkarlarına da zarar verecekti:
“ | Sultan'ın İslam dünyasının her yerindeki gücü ve itibarı, iki esas temele dayanıyor; birincisi, Kutsal Yerlere sahip olması ve ikincisi konumu, İstanbul. Sultan, Doğu dünyasının tarihi başkentinde, hiyeratik prestij hâlesiyle kaldığı sürece, müslümanlar onu sadece Halife olarak görmekle kalmayacak, aynı zamanda yenilmemiş olarak da görecekler. Gelecekte uluslararası rahatsız edici bir güç olmaya devam edecektir. Türk Hükûmeti orada kaldığı sürece İstanbul, tüm Müslümanların yöneleceği merkez ve eksen olacak ve Türkler, Avrupa'nın rekabetleri ve kıskançlıkları üzerine oynamaya devam edecekler. Konstantinopolis'ten çıkarıldıktan sonra, Türkiye, İran veya Afganistan ile aynı temelde bir Asya Devleti olacak ve Türkler, dünya milletleri arasında ikinci veya üçüncü sıraya düşeceklerdir. | ” |
— Lord Curzon - 5 Mart 1919 |
“ | Sultan, halife olarak kaldığı ve Konstantinopolis'te durduğu sürece, dünyanın Müslüman ülkeleri ona, gerçekten de, şimdi bile, sadece manevi liderleri olarak değil, aynı zamanda büyük, güçlü ve yenilmez bir Devletin başkanı olarak bakıyorlar. Bu koşullarda, Türk'ün Avrupa'dan çıkarılması elzemdir. Bu karar alınırsa, derhal onun yerine ne tür bir idarenin kurulması gerektiği sorusu gündeme gelir. Türk'ün ortadan kaybolmasından sonra Konstantinopolis'te bir Büyük Gücün kurulması halinde hırsları ya tatmin olmayan ya da sadece yarı tatmin olan Balkanlar'daki bütün küçük Devletler, Konstantinopolis'teki egemen Güç etrafında toplanacak ve ajitasyon ve entrika kariyerlerine devam edecekler. Bu, Doğu sorununun kapanması değil, yeniden açılması olacaktır. Diğer taraftan Rusya'nın etrafını saracak birçok küçük devletin doğasındaki zayıflığa bakılırsa gelecekte kaçınılmaz olarak sınırlarını genişletmek ve eski egemenliğini mümkün olduğunca geri kazanmak için ısrar edecek güçlü ve canlanmış bir Rusya ortaya çıkacaktır. Böyle bir Devletin hırsları İstanbul'a yönelebilir ve böyle bir durumda Rusya ile İstanbul'da kurulan Büyük Güç arasında ortaya çıkacak çatışmada en ciddi öneme sahip yeni bir uluslararası sorun ortaya çıkabilir. Tek alternatif Boğazlar'da uluslararası bir yönetimin kurulmasıdır. | ” |
— Lord Curzon - 12 Mart 1919 |
Lord Curzon, Türklerle imzalanacak kapsamlı bir antlaşmanın geciktirilmesinin büyük bir hata olacağını söylüyordu. Paris Barış Konferansı'ndaki üç aylık ihmal zaten durumda ciddi bir bozulmaya yol açmıştı:
“ | Görkemli bir barışı kutlamaya hazırlanan herkes için büyük bir şok etkisi oluşturacak bazı olaylara karşı tetikte olmalıyız. Herkes Almanya'nın muhtemel tavrını tartışırken Türkiye'de neler olabileceğine dair kimsenin kafa yormadığı görülüyor. Türkiye'nin kendisine dikte edebileceğimiz her türlü şartı kabul edeceği öngörülüyor. O zaman birçok kez yalvardım ama başarılı olamadım ki, Türkiye ile Mütareke şartlarının çok daha kapsamlı ve şiddetli hale getirilmesi gerekiyor. Konstantinopolis'teki konumumuz daha çok blöf yapmaya dayalıydı. İttihat ve Terakki çözülmek şöyle dursun, arka planda her yerde aktiftir. Türk İmparatorluğu'nun büyük bölümünde hâlâ baskın güçtür, Enver Paşa hala ulusal bir kahraman olarak görülüyor. Çanakkale kaleleri hiçbir zaman yok edilmedi, sadece zayıf ve az sayıdaki İtilaf müfrezeleri tarafından işgal edildi. İtilâfların kendi iradelerini icrâ etme kâbiliyetinin göstergeleri her yerde günden güne azalıyor. Bolşevikler, Fransızları ve Yunanları Ukrayna'dan ve Odessa'dan çıkardılar. Yardımımızı geniş çapta ilan ettiğimiz General Denikin, Don'da ve Kafkasya'da pek iyi gitmiyor. Mümkün olan en kısa sürede Kafkasya'yı terk edeceğimiz yaygın olarak biliniyor. Özbekistan ve Hazar'dan zaten çekiliyoruz. Çok geçmeden İngiliz bayrağı artık Hazar Denizi'nde dalgalanmayacak. Türkler, Mısır'da İngilizlere karşı Türkiye lehine ciddi ve büyük bir isyan olduğunu ve Türk bayrağının fiilen Nil Vadisi'nde yeniden dalgalandığını, derin bir memnuniyetle, görmezlikten gelemezler. Filistin'in durumu belirsiz, Suriye'de Fransızlar ve İngilizler keskin bir şekilde bölündü. Bu bölgelerin kaderi, inceleme ve rapor için bir komisyon gönderilene kadar bir kez daha ertelenecektir. Tüm bunların entrika için ne gibi muhteşem fırsatlar sunacağını belirtmeme pek gerek yok. Hâlâ eski rejimi yeniden kurmayı uman "Eski Türkler" ile gücü yetiyorsa zaferin ganimetlerini İngilizlerden almak isteyen Genç Türkler'in, İstanbul'un işgal edilmiş kalelerinden seyrettiği tablo işte böyledir. Kendime soruyorum. Türkler; Ermenistan'dan tamamen mahrum bırakılacaklarını, İstanbul ve Avrupa'dan çıkarılacaklarını, Anadolu'daki azalan bölgenin bile nefret ettikleri düşmanlar arasında paylaşılması ya da ona eşdeğer bazı yabancı zorunlu güçler tarafından manda edilme ihtimali olduğunu anladıklarında ne yapacaklar? Boyun eğecekler mi? Yoksa İslam için ve özgürlükleri için karşı mı çıkacaklar? Meslektaşlarıma Doğu'da şu anda bile en iyi planlarımızdan bazılarını altüst edebilecek yeni sorunların ortaya çıkabileceğini belirtiyorum.
Tüm bu hadiseler, Türkiye'de ortaya çıkabilecek ciddi bir krizle baş edilmesinden korkulmasına neden olmaktadır. | ” |
— Lord Curzon - 25 Mart 1919 |
Curzon, İtalyan işgalini haksız buluyordu ve Yunanistan’ın Selanik’in beş mil ötesinde bile düzeni sağlayacak gücü olmadığını ifade ederek talep ettikleri Aydın Vilayeti'nde barışı ve düzeni sağlamaya çalışmakta başarısız olacağını belirtiyordu. Curzon’a göre Anadolu’yu parçalama politikası sadece adaletsiz bir politika değildi, aynı zamanda tehlikeliydi. İngiliz Hindistanı nüfusunun dörtte birini oluşturan Hint Müslümanlar, padişahın dünya Müslümanları üzerindeki manevi liderliğinin sonunun gelebileceği ihtimâlinden mutsuzdu. Hindistan'daki camiler, sıklıkla hâlife için dua ettiler. Küçük bir azınlık açıkça Osmanlı'nın yanında yer aldı ve bu yüzden hapse atıldı veya idam edildi; diğerleri, bunun oluşturduğu korku ortamı ile sessiz kaldı. 1919'da İtilafların, Osmanlı İmparatorluğunu bölmeyi, padişahı tahttan indirmeyi ve hilâfeti kaldırmayı planladıklarına dair söylentiler Hindistan'a ulaştığında, Müslüman gazeteler, İngilizlerden padişahı korumalarını isteyen makâleler yayınladılar ve yerel ileri gelenler hilâfet komiteleri kurdular. Woodrow Wilson'ın hâlifeliği korumak için söz verdiğine dair çok sayıda dilekçe İngiliz makamlarına ulaştı. Hilâfet ve İslam birliği adına kurulan Hint Hilâfet Hareketi adı altındaki oluşum kısa sürede büyüdü. İngiliz murahhas heyetleri, görünüşte önemsiz bir mesele gibi görünen hâlifeliğin kaldırılmasının, aniden Hindistan'da başlıca sorun hâline gelmesiyle alarma geçti. İngiliz İmparatorluğu'nun Hindistan Dışişleri Bakanı da bu doğrultuda Türkiye'yi bölme planlarına karşı çıktı. Hindistan'daki İngiliz güvenliğinin Türk bütünlüğüne ve Türk barışına bağlı olduğunu yineledi: 'İngiltere milyonlarca Müslümanı barındıran bir ülkeydi ve Müslüman dünyanın liderleri ile dost olmalıydı. İstanbul’un işgali ve halifelik kurumunun zarar görmesi İngiltere’yi çok zor bir durumda bırakabilirdi.'
Paris Barış Konferansı’nda Venizelos bölgedeki Yunan nüfusunun çoğunlukta olduğunu vurgulayarak Wilson İlkeleri'ne göre İzmir ve çevresinin Yunanistan’a bağlanmasında ısrar etti. Venizelos’un toprak isteklerini İngiliz ve Fransız delegeler kabul ederken İtalyanlar ve Amerikalılar karşı çıktılar.
Fransız hükûmeti, Anton Denikin altındaki Beyaz Ruslara yardım etmek için asker yollama kararı verdiğinde Georges Clemenceau Yunanlara başvurmuştu. Fransızların desteğini kazanmak isteyen Venizelos, tereddüt etmeden, Fransız komutasında Ocak 1919'da iki Yunan tümenini Odesa’ya göndermiş ve Yunanlar burada yüksek kayıplar vermişti. Karşılığında Fransa, Paris Barış Konferansı’nda Yunan taleplerine göz yumdu.
Yunanları İzmir'e çıkmaya teşvik eden kişi yalnızca Lloyd George idi. O, sadece Curzon'a değil, çoğu askerî ve siyâsî uzmanlara karşı, yerel koşullarla ilgili herhangi bir çalışma yapmadan ve tavsiyelere karşı çıkarak, tamamen kendi inisiyatifiyle hareket etmişti. Olabilecek sonuçları göz ardı ederek ve etnografik, politik, ekonomik veya stratejik nedenlerle gerekçelendirmeksizin Venizelos'un etkisiyle Yunan iddialarını destekliyordu. Buna karşılık Curzon, Anadolu'da herhangi bir bölünmeye, özellikle de Yunanların İzmir'e çıkarılmasına karşıydı.
Venizelos’un memorandumu üzerine Paris’te görevli olan İngiliz uzman Arnold Joseph Toynbee bir rapor hazırladı. Bu rapora göre:
- İzmir bölgesi ne nüfus, ne ekonomik, ne de coğrafi olarak Anadolu’dan koparılamaz.
- Venizelos’un istatistikleri şüphelidir.
- Venizelos’un toplam sayıya adalardaki Rum nüfusunu da dahil etmesi aslında Rumların Batı Anadolu’da azınlıkta olduğunu göstermektedir.
- Venizelos’un talepleri Wilson prensiplerine göre Türklerin kendi kendilerini yönetme haklarını ihlal ediyor.
- Hiç kimse Anadolu’daki Rumların Türk egemenliğine verileceğini ifade etmemektedir. Çözüm bu bölgenin tarafsız bir devletin manda yönetimine verilmesidir.
Diğer taraftan İtalyanların amacı bir işgâl hareketi değildi; aksine Türk direnişine yardımcı olarak Venizelos'un ilerlemesine engel olmak, bağımsız bir Türkiye'de ticari kazanımlar elde etmek ve Yunanistan'ı burada yıpratarak Arnavutluk ve Balkanlar üzerindeki İtalyan nüfuzunu artırmaktı. Böyle stratejik bir tutum, 1912'ye kadar Osmanlı'ya bağlı olan Libya'daki İtalyan aleyhtarlığını da önleyecekti. İtalya'nın daha çok Arnavutluk, Hırvatistan ve Libya ile ilgilenmesine rağmen, aslında Anadolu'da da bir toprak isteği vardı. Fakat İtilafların, özellikle de ABD'nin bunu kabul etmeyeceğinin farkındaydı. İtalyanlar ya herkesin Anadolu'dan pay almasını ya da hiç kimsenin almamasını istiyordu. Eğer 1917'de Saint-Jean-de-Maurienne Anlaşması ile İtalyanlara verileceği taahhüt edilen Batı Anadolu, Yunanistan'a verilirse, bu durum İtalyan kamuoyunda ciddi bir iç muhalefete ve prestij kaybına yol açacaktı. Bir İtalyan senatör şöyle dedi: “Diğerleri hiçbir şey almayacaksa, biz de hiçbir şey talep etmeyeceğiz.” Öte yandan Anadolu işgâli İtalya için aynı zamanda bir pazarlık kozuydu. İtalyanlara göre diğer devletler, zaten İtalya'nın buradan çıkmasını isteyecekti. İtalyanlar da buna karşılık Arnavutluk'un kendilerine verilmesini şart koşacaklardı.
İtalyanlar, Venizelos'un İzmir'i istediğini biliyordu. Baharda gerçekleşen olaylar bu önseziyi doğruladı. Mart ayının ilk günlerinde, Antalya'daki sivil kargaşanın durumu hakkında Sidney Sonnino'ya bilgi verildi. Bu, askerî bir müdahale için bir bahane olarak kullanılabilirdi. 16 Mart 1919'da ise Konstantinopolis Ortodoks Patriği, Antalya'nın Ortodoks Yunan Devletine ilhakını talep etti. Ayrıca Antalya'nın Hristiyan mahallesi bir bombardımanla sarsıldı.
Katolik İtalyanlar harekete geçerek 21 Mart’ta Antalya’yı işgâl etmek için İngilizlerden izin istediler. Ancak Lloyd George buna olumlu bir cevap vermedi. Clemenceau ise İtalya’nın bu isteğine yanıtsız kaldı. Bunun üzerine İtalyanlar 23 Mart’ta bütün sorumluluğu üstlenerek resmî karar aldılar ve 25 Mart’ta Antalya’yı işgâl ettiler. İtalyanlar daha sonra 24-25 Nisan’da Konya’yı, 11 Mayıs’ta Bodrum’u, 12 Mayıs’ta Marmaris ve Fethiye’yi işgâl ettiler. Yunanistan da karşılık olarak Midilli, Sakız ve Sisam adalarına askerî birlikler gönderdi. ABD Başkanı Wilson’a göre, İtalya’nın savaş sonrası izlediği politika ile Arnavutluk ve Fiume boyunca olan toprak istekleri, kendisinin savaş sonrasında ortaya koymuş olduğu etnik ve stratejik ilkelere uygun değildi. Nisan ayında Yugoslavya'nın bir parçası olan Fiume'nin İtalya tarafından keyfi olarak ele geçirilmesi Paris'te tansiyonu yükseltti. Görünüşe göre Roma, Adriyatik Denizi'nin tamamını ele geçirme niyetindeydi. 23 Nisan 1919'da Woodrow Wilson, İtalyanları açgözlü davranmakla suçladı. Bunun üzerine İtalya 24 Nisan’da görüşmelerden ayrıldı. 2 Mayıs'ta Başkan Wilson, İtalyanların Fiume ve İzmir'e gemi gönderdiğine dair bir rapora yanıt vererek İtalya'nın 'barış için bir tehdit' olduğunu söyledi. İtalya’nın görüşmelerden ayrılması Yunanistan’ın ve Venizelos’un işini kolaylaştırmış ve Başkan Wilson'ın İtalyanlara bu son tepkisi Lloyd George’a aradığı fırsatı sunmuştu. 5 Mayıs'ta Lloyd George, İtalyanların Yunanlara karşı Türkleri cesaretlendirdiğini ve bölgedeki Türklerin Yunanlara zulmettiklerini, İtalyanların niyetlerinin Türkler ile Yunanlar arasında hadiseler çıkartıp bunun ardından asayişi sağlamak bahanesiyle İzmir’e asker çıkarmak olduğunu iddia etti. İtalyanlar işgale girdikten sonra onları bölgeden çıkarmanın zor olacağını belirtti. Bunu önlemek için de Yunanistan’ın Batı Anadolu’daki yurttaşlarını korumak niyetiyle İzmir’e asker çıkarmasını teklif etti. Mümkünse bu karar, İtalyanlar 7 Mayıs'ta Paris'e dönmeden önce alınmalıydı. Bunun üzerine Clemenceau ve Wilson, Lloyd George’un Yunanistan’ın İzmir’e asker çıkarması teklifine onay verdi. Karar, danışmanlarla uygun şekilde istişare edilmeden büyük bir gizlilik içinde verildi. Yunan nüfusu korumak için Yunan birliklerinin mayıs ayında İzmir'e gönderilmesi, gerçekte, İtalyanları cezalandırmak ve Anadolu'daki İtalyan etkisini sınırlamak için tasarlanmıştı.
İngiliz askerî uzman ve Mareşal Henry Wilson, olaylar hakkında "Her şey çılgınca ve kötü" diye yazdı. Mareşal Wilson, Lloyd George'la doğrudan yüz yüze geldi ve ona 6 Mayıs'ta, İzmir çıkarmasının başka bir savaşı başlatacağını fark edip etmediğini sordu. Curzon, Churchill, Montagu ve Hardinge, planı öğrendiklerinde kararı eleştirdiler. Arthur Balfour ise olan biteni gördüğünde büyük bir öfkeye kapıldı: "Orada oturan, kafalarına göre kıtaları bölen, her şeye gücü yeten ve tamamen cahil üç adamım var." Lloyd George'a Türkiye'yi bölmenin ne kadar tehlikeli olacağını anlatan güçlü bir memorandum gönderdi. Türkiye'yi bölmenin, Hindistan da dahil olmak üzere Müslüman dünyayla “ebedi savaş” anlamına geldiği konusunda onu bir kez daha uyarmak için Londra'dan gelen Winston Churchill ve Edwin Montagu da aynı görüşleri paylaşıyordu.
Osmanlı imparatorluğu hakkında Paris'teki herkesten daha çok şey bilen Lord Curzon bu gerçekleşenleri endişe ve umutsuzlukla izliyordu. Arthur Balfour Barış Konferansı için Paris'e gidince onun yerine Londra'da kalarak Dışişleri Bakanlığı görevini üstlenen Curzon, "Türklerin işini bitirdiğini varsaymanın tehlikeli olduğunu ve kapsamlı bir antlaşmayı geciktirmenin aptallık olacağını" bildiren bir dizi memorandum ve mektup göndermişti. Curzon'a göre antlaşma bir an önce yapılmalıydı:
“ | Meslektaşlarım, Türkiye'deki durum ve günden güne artan sorunlar konusunda bir süredir ne kadar endişeli olduğumu biliyorlar. Derin ve artan huzursuzluk, askeri güvensizlik ve yaklaşan kan ve kaos, bizi zaferin meyvelerinin birçoğundan mahrum bırakabilir. Barış Konferansı ilk toplandığında Türkiye'deki askeri gücümüz yeterliydi. İngiliz konumu, hem askeri hem de siyasi anlamda olağanüstü güçlüydü. Ermenistan dışında, Anadolu'nun bölünmesi düşünülmemişti bile. Şimdi ise yaklaşık dört ay geçti. Avrupa'daki Türkiye'nin kaderi henüz belirlenmedi, ancak Türklerin Amerika'nın mandasına veya bir uluslararası gücün mandasına devredilecek olan Konstantinopolis'i kaybedeceği anlaşıldı. Her halükarda, Mısır, Kafkaslar, Küçük Asya ve Hindistan'daki olayların Türkleri daha yumuşatması veya boyun eğdirmesi olası değildir ve Avrupa'dan çıkarılmalarına ilişkin kararı, Anadolu'da isyanlar ve katliamlar ve Doğu Müslüman dünyasında büyük kargaşaların izleyecek olması çok muhtemeldir. Asya'da en umut verici görünen politika; askeri, mali veya diğer koşullar ne olursa olsun, Türkiye'nin eski egemenliklerinin Asya'daki kalıntılarında kurulmasıdır. Suriye sorunu hala çözülemedi. Bu arada Filistin'deki Siyonistlerin abartılı talepleri orada yeni bir huzursuzluk ortamı yarattı. Mısır'da isyan yükseldi ve Doğu'daki tüm konumu tehlikeye atan milliyetçi, Türk yanlısı ve İngiliz karşıtı duyguların şiddetli ve tehlikeli bir şekilde yeniden ortaya çıkmasına neden oldu. Sonunda, isyan Hindistan'a ulaştı ve isyandan bu yana en ciddi ve tehditkâr İngiliz karşıtı gösteri patlak verdi. Çoğu Mısır, Mezopotamya, Suriye, Kafkasya veya Konstantinopolis'ten yeni gelen her yetkiliyle konuştum. Şunu belirtiyorlar ki, kaderi bir altı ay daha ertelenecek olan tüm Türkiye bir direniş ve mayalanma halinde olacaktır. Bu durumda Irak çalkalanacak, İran'daki konumumuz tehlikeye girebilir. Selanik kapılarının 5 mil dışında düzeni sağlayamayan Yunanlara gelince, İzmir gibi büyük bir şehri işgal etmelerine ve yönetmelerine gönül rahatlığıyla izin verileceğine inanılır mı? Türkler bunu anlayınca, Anadolu'yu büyük bir kargaşaya dönüştürebilecek son ve çılgın bir milli ve dini öfke patlamasına maruz kalmayacaklar mı? Son zamanlarda Türkiye'nin her yerinde sıkıntılar baş gösterdi. Musul'un kuzeyinde az önce bir İngiliz subayı öldürüldü, Diyarbekir'den, Sivas'tan, Samsun'dan ve iç kesimlerde ulaşamadığımız birçok yerden Hristiyan karşıtı hareketler rapor edildi. General Allenby Urfa, Antep ve Maraş'ta huzursuzluk olduğunu bildiriyor. Tüm Türkiye'nin ayağa kalkması için yalnızca bir işarete ihtiyaç duyduğu giderek daha belirgin hale geliyor. Karadeniz'deki konumumuz da iyi değil. Odessa düştü ve Sivastopol Bolşeviklerin işgalinde. Karadeniz'deki tek ikmal hattımız -belki de tek geri çekilme hattımız- Konstantinopolis'ten geçiyor ve Konstantinopolis'te çok az askerimiz var. Çanakkale kaleleri arkamızda hasarsız duruyorken Amiral'in yakın zamanda şikayet ettiği gibi çok fazla gemimiz ise yok. Türkler, yenilginin ilk dehşetinden kurtuldu ve tüm eski ruhları ve becerileri ile merak uyandırıyorlar. Kararlar o kadar uzun süre ertelendi ki, Ocak ayında kolayca uygulanabilecek olan bir karar, mayıs veya haziranda çok zor uygulanabilir. İyi ya da kötü, varılan çözüm ne olursa olsun, Türk sorununun, sıkı bir şekilde ele alınması ve mümkün olan en az gecikmeyle nihai bir sonuca varması son derece arzu edilir görünüyor. Gecikme, Doğu dünyasındaki yeni isyanların kesin habercisidir. Eğer çok geç değilse, Anadolu'da herhangi bir bölünme veya manda politikası takip edilmemesini ısrarla talep ediyorum. Zaman Türklerden yana ve bunu biliyorlar. Geçen her hafta, her bölgede yeni entrikalar ortaya çıkarır. Hindistan'da, tüm İslam coğrafyasında, hatta Londra'da bile. Türklerin başkent Konstantinopolis'ten çıkarılmasına, Ayasofya'ya ve Hilafete Hristiyan müdahalesine karşı aktif olarak ajitasyon yapılan her yerde. Türk, gecikmenin her anını bir kazanç olarak sayıyor. İtilafların artan anlaşmazlıkları, onu, her gün kendisine dayatılacak koşullara direnmek için daha iyi bir konuma getiriyor ve hatta sonunda intikamını almasını bile sağlayabilir. | ” |
— Lord Curzon - 18 Nisan 1919 |
Lloyd George, 'a "Curzon'dan ve temsil ettiği her şeyden nefret ettiğini; tavırlarından, ideallerinden, geleneklerinden iğrendiğini" söyledi. Liberal partiye bağlı Başbakanlık ile Muhafazakar partiye bağlı Dışişleri Bakanlığı arasında, özellikle de Türkler konusunda ciddi görüş ayrılıkları vardı. Fakat yine de sürecin sonunda Lloyd George'u deviren Lord Curzon olacaktı. Lloyd George, bölgede Türkiye'ye barış şartlarını dayatacak askerî birliklerden yoksun olan İngiltere'ye hiçbir askeri bedel ödemeden, deneyimli ve hâlâ seferber olan Yunanistan ordusu ve donanmasının yardımcı olacağını umuyordu. Halbuki, 15 Mayıs'taki çıkarmadan kısa bir süre sonra kimliği belirsiz bir kaynaktan ateşlenen bir mermi, kıyametin kopması için gereken tek şeydi. İngiliz egemenliğindeki Hint Müslümanlar arasındaysa Dünya'daki tek Müslüman büyük güç olan Türkiye'nin bölüneceği korkusu uyanmıştı.
Lloyd George, Paris'e gelen İngiliz kabinesinin dehşete düşmüş üyeleriyle 19 Mayıs 1919'da Paris'te görüştükten sonra, Lord Curzon'un önerisi üzerine Anadolu'da Fransız yerine Amerikan kontrolü önerdi. Bu, İstanbul işgâl kumandasını yoğun tartışmalardan sonra İngilizlere vermeye razı olan Clemenceau'yu iyice çileden çıkardı. Clemenceau, Türkiye ile en çok ekonomik ve kültürel ilişkilere Fransızların sahip olduğunu savundu; Osmanlı borçlarının %60'ı sadece Fransa'ya aitti. Fransızlar ile İngilizler arasında kutuplaşma ortaya çıktı. Suriye konusunda da, İngilizlerin sonradan Fransa'ya bırakılması kararlaştırılan Suriye'de bir bağımsız Suriye devleti kurulması fikrini ortaya atmaları nedeniyle, Lloyd George'a zaten kızgındı. Fransa ve İtalya, İngilizlerin Türkiye hakkındaki üstünlüğünü belirtme üzerine kesin kararını hiç memnuniyetle karşılamamıştı.
Yunan ilerlemesi
İzmir'in İşgali (Mayıs 1919)
6 Mayıs 1919 tarihinde alınan işgâl kararından, Osmanlı Devleti, 14 Mayıs günü saat 11.30'da ’in Sadrazam Damat Ferid Paşa’ya, İzmir’in Amiral Calthrope komutasındaki İtilâf güçleri tarafından, ateşkes antlaşmasının şartlarına ve İzmir bölgesinden gelen raporlara istinaden teslim alınacağını bildirmesiyle haberdar oldu. Bir gün sonra 15 Mayıs 1919 târihinde sabahın ilk saatleri ile Yunan ordusu İzmir’e çıktı ve işgâl başladı. Bunun ardından Yunanlar işgâllerine devam ettiler:
- 16 Mayıs 1919 - Yunanların Urla, Çeşme, Karaburun ve Sisam, Midilli, Sakız, Ahikerya, İpsara adalarını işgali
- 18 Mayıs 1919 - Yunanların Söke'nin Yunanlarca işgali
- 21 Mayıs 1919 - Yunanların Menemen ve Torbalı'yı işgali
- 22 Mayıs 1919 - Yunanların Selçuk ve Bayındır'ı işgali
- 23 Mayıs 1919 - Yunanların Foça'yı işgali
- 25 Mayıs 1919 - Yunanların Manisa'yı işgali
- 26 Mayıs 1919 - Yunanların Germencik'i işgali
- 27 Mayıs 1919 - Yunanların Aydın ve İncirliova'yı işgali
- 28 Mayıs 1919 - Yunanların Atça'yı işgali
- 29 Mayıs 1919 - Yunanların Turgutlu'yu işgali
- 30 Mayıs 1919 - Yunanların Tire'yi işgali
- 1 Haziran 1919 - Yunanların Ödemiş'i işgali
- 2 Haziran 1919 - Yunanların Kınık ve Kiraz'ı işgali
İzmir'de işgal günü Yunan ordusunun en yaman birlikleri olan evzon askerleri şehirde zafer turu attılar. Bu zafer turu sırasında Türk subayları sahil şeridine dizdiler. Aziz Nesin bu olayı daha sonra araştırmalarına dayanarak kitabında anlatacaktı: "Bir Türk subayı evzon askerinin "Zito Venizelos (Yaşasın Venizelos)" diye bağırmasını istediği halde yapmadığı için öldürüldü. Evzon askerleri şehri her gezdiklerinde ve subaya geri döndüklerinde bir kez süngüleniyordu. Bu Türk subayı 22 kez süngülendi ve öldürüldü. Yunanlar daha ilk gün birçok Türk asker ve vatandaşı öldürdü. Böylece işgal daha ilk günde 400 kişiye mâl oldu." Aynı gün, Hasan Tahsin, işgal askerine Kordonboyu'ndan ilk kurşunu sıkarak Türk direnişini başlattı ve direnişin sembolü hâline geldi. Karakollara giren işgalciler bu baskınlarda 50 ila 100 eri daha öldürdüler.
Bu sırada İstanbul'da olan Mustafa Kemal Paşa, artık gidilecek yerin milliyetçi ideallere bağlı asker ve subayların bulunduğu Anadolu olduğuna karar vermişti. Sorun oraya nasıl gidileceğiydi. Bu sorun, asayişi yeniden sağlamak için Samsun'a bir subay gönderilmesinde ısrar eden İngiliz işgâl yetkilileri tarafından farkında olunmadan çözüldü. Mustafa Kemal Paşa 30 Nisan 1919'da 9. Ordu müfettişi olarak atandı ve kararname, işgâl kararından bir gün önce 5 Mayıs'ta dönemin resmî gazetesi olan Takvîm-i Vekâyi'de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Bu doğrultuda 3. ve 15. kolordular emrine verilmişti. Ek olarak, Trabzon, Erzurum, Sivas, Van, Erzincan, Samsun, Diyarbakır, Bitlis, Elazığ, Ankara, Kastamonu, Kayseri, Maraş vilayetleri ve sancakları, ayrıca buralarda bulunan 1'inci, 12'nci, 14'üncü, 17'nci ve 20'nci kolordular, göreviyle ilgili olarak Mustafa Kemal Paşa'nın bütün emir ve taleplerini kabul edecek ve yerine getireceklerdi. İzmir işgâlinin ertesi günü, İngilizlerden aldığı bir vize ile İstanbul'dan ayrıldı. 19 Mayıs'ta Samsun'a gelerek Millî Mücadele'yi resmen başlattı. İngilizler olan bitenin farkına varmakta çok geç kalmışlardı. Lloyd George buna dâir “Türkiye'nin parçalanmış ve tükenmiş ordularını yeniden organize etme konusunda Anadolu'daki faaliyetleri hakkında hiçbir bilgi alamadım. Askerî istihbâratımız hiç bu kadar akılsız olmamıştı.” dedi.
Öte yandan Yunanları bir sürpriz bekliyordu. İngiliz istihbarat raporlarına göre Türkler zaten Mart 1919'dan itibaren silahlanıyordu. İngilizler de bunun farkındaydı. Yunanlar daha ilk gün karşılarında organize bir direniş buldular. Çıkan olaylarda çok sayıda insan öldü ve Yunan ordusunun prestiji ciddi zarar gördü. Dahası, işgâl kararı bölgede iş yapan İngiliz vatandaşların tepkisini çekti. Kapitülasyonlardan faydalanan İngilizlerin bölgedeki en büyük ticari rakipleri Yunanlardı. İngiliz yerel yetkililerin Londra'ya gönderdikleri raporlar hep aynıydı: Yunanların derhal geri çekilmesi gerekliydi. Amiral Calthorpe, güvenliğin tesis edilmesi için barış antlaşmasının bir an önce imzalanması gerektiğini söyledi. Ancak antlaşma o kadar gecikti ki ancak işgâlden 15 ay sonra yapılabildi. O tarihte Türk direnişi çoktan örgütlenmişti. Halbuki İngiliz istihbarat subayı Yarbay Smith, 13 Mayıs'ta şöyle bir rapor sunmuştu: "Eğer Yunanlar tarafından bir işgâl yapılacaksa, bu, ancak, her şeyden önce, Fransız veya İngiliz kuvvetleri tarafından bölgenin kontrolü ve polisliğinin üstlenilmesi ile yönetimin kontrol altına alınması ve daha sonra geri çekilen birliklerin yerini aşamalı olarak Yunan birliklerine devretmesiyle gerçekleştirilebilirdi." Fakat bu gerçekleşmedi ve böylece bir Türk-Yunan savaşının ilk kıvılcımı alevlendi. Daha sonra ise İngiliz savaş dâiresinin fikirleri 16 Temmuz 1919'da şu şekildeydi: "Görüşümüz, İngilizlerin bu askerî girişim ile ilişkilendirilmesinin en istenmeyen durum olacağıdır, çünkü her ihtimalde, bölgede çok uzak olmayan ciddi askerî ve siyâsî zorluklarla karşılaşılacaktır." İngiliz Savaş Bakanlığı, yani Churchill, Henry Wilson ve ayrıca Curzon açık şekilde işgâl yanlısı değillerdi. Ezcümle, İngiliz temsilcilerin Mayıs çıkartmasından önce olay yerindeki tahminleri ve önerileri tek bir yöne meylediyordu: İtilafların vesâyeti ve koruması altında bir Yunan çıkartması ve işgâli gerçekleşecekti. Fakat bu yapılmadı ve böylece Anadolu'daki Yunan varlığı elverişsiz koşullar altında başlayıp bir direnişi tetikledi. Yunanistan'ın İzmir Yüksek Komiseri Aristidis Stergiadis, Atina'ya, "İtalyan propagandasının İzmir'deki yerel Türk yetkilileri kendilerine karşı manipüle ettiğini ve bunun sonucunda birçok gösteri ve ayaklanmanın gerçekleştiğini" bildiriyordu.
İşgâle karşı ilk cepheler Yunanların işgal ettiği bölgelerde kuruldu. Bunlardan ilki Ayvalık Cephesi’ydi. 172. Alay komutanı Yarbay Ali Bey (Çetinkaya), halkı da silahlandırarak 29 Mayıs 1919’da Ayvalık’ı işgal eden Yunanlara karşı direnişe geçti. Bu arada Yörük Ali Efe gibi çete reisleri de zaman zaman Yunanlara karşı baskınlar düzenliyordu. Aydın'da Kuvâ-yi Milliye, 28 Haziran 1919’da Yunan askerlerine saldırıya geçti ve üç gün süren kanlı çatışmalardan sonra işgalcileri Aydın’dan çıkarmayı başardı. Ne var ki Yunanlar kısa bir süre sonra kenti yeniden işgal ettiler. Bu bölgede faaliyet gösteren Çerkez Ethem Bey ise Salihli'de çatışmalara girdi.
Batı Cephesi’nin kuruluşu
20 Eylül 1919 Cumartesi günü gecesi saat üçte Binbaşı İsmail Hakkı, Yüzbaşı İsmet ve Yüzbaşı Süleyman ve Mülazım Tahsin Beyler Kuvâ-yi Milliye teşkilatı yapmak üzere Kütahya'ya gelerek icabeten teşkilat yapıp yardım olarak ahaliden yüz elli bin lira iane alınmasına karar verdiler. Kuvâ-yi Milliye Heyeti Reisliği'ne eski Kütahya ahızasker şubesi reisi binbaşı Nüzhet Bey seçildi.
Mütarekeyi müteakip Çanakkale Boğazı'nın düşman tarafından tazyiki üzerine pek çok cephanelik mühimmat Kütahya'ya nakledilip büyük bir handa muhafaza edildi. İngilizlerin bu cephanelere el koymak istemesi haberi üzerine Bedrettin oğlu Şeyh Seyfi Efendi, yazı işleri müdürü Hasan Sami ve polis başkomiseri Fevzi Beyler'in himmetleriyle bu cephanelerin bir kısmı geceleyin şehre ve civar köylere, köylüler vasıtasıyla naklettirildi.
Millî Mücadele'nin bilhassa ilk zamanlarında silaha çok ihtiyaç vardı. Düşmanın yavaş yavaş ilerlemesi ve muhacirlerin gelişi henüz halkı heyecanlandırmamıştı. Daha İsmail Hakkı Bey gelmeden Alaşehir'in düşman eline geçtiği duyulmuş ve elinde silahı olanların bir hizmet olmak üzere silahlarını hükûmete vermeleri ilan olunarak camilerde hocalar vasıtasıyla halka telkin yapılmıştı. Bazı kişilerin karşı propagandasıyla halk tereddüt etmiş ve vaziyeti iyice kavrayamamıştı. Bunun için Kuva-yi Tedibiye kumandanının şiddetli bir beyanname yazması gerekliydi. Nitekim böyle bir ilan yayımlanmış ve bu ilan üzerine üç gün zarfında Kütahya'da iki yüz işe yarar silah ve yüzlerce cephane toplandı ve bundan başka köylere de silahlar gelmeye başladı.
Asıl olarak Yunan işgaline karşı Batı Anadolu'da verilen savaşları kapsayan Batı Cephesi ya da Garp Cephesi, 22 Haziran 1920'de Milne Hattı'ndan başlayan Yunan ordusunun gelen taarruzunun hemen ardından, 25 Haziran 1920'de oluşturuldu ve komutanlığına Ali Fuat Paşa getirildi. Bu arada Yunan kuvvetleri 24 Mart 1920'de Dumlupınar'ı, 28 Mart'ta da Afyon'u ele geçirmişlerdi. Yunanlara karşı verilen asıl savaşlar da bu tarihten sonra oldu.
Sevr'e doğru
İngiliz cephesinde İzmir'in işgalini sağlayan Lloyd George, kısa sürede kendisini kendi hükûmetinin içinden yükselen bir muhalefet dalgasının kurbanı olarak buldu. Nisan ayında İngiliz uzmanlardan, Lloyd George ve Clemenceau'nun planını "mali ve ekonomik açıdan uygulanamaz" olarak nitelendiren ve "Müslüman dünyasında bu kadar yoğun ve haklı bir öfkeye neden olacağını" iddia eden güçlü protestolar gelmişti. Ve şu ileri sürüldü: "Müslüman dünyasında o kadar yoğun ve haklı bir infiaya yol açacaktı ki, İngiliz İmparatorluğu askeri olarak bunu gerçekleştirmek mümkün olsa bile, buna rıza göstermeyi göze alamazdı." Yunan birliklerinin İzmir'e gönderilmesi kararı, askeri ve diplomatik çevrelerde aynı derecede büyük eleştirilerle karşılandı. Çıkarmanın ardından Anadolu taksim planının yeniden canlanmasıyla birlikte İngiliz kabinesi telaşa düştü. Montagu, Curzon ve hatta Balfour'dan istifa tehditleri geldi. Özellikle Balfour, Türklerin İstanbul'dan gönderilmesini kabul etmeye istekli olsa da, Anadolu'nun herhangi bir şekilde bölünmesine tıpkı Curzon gibi şiddetle karşı çıktı. 17 Mayıs 1919 sabahı Dörtler Konseyi'ne sunduğu bir muhtırada Balfour şöyle dedi: "Anadolu Türkleri, tek bir hükümdarın idaresi altında tek bir halk olarak kalmak istediklerini söylüyorlarsa, isteklerini kabul etmediğimizde hangi ilkeye başvuracağız?" Bu nedenle Balfour, Türkiye'nin, başkenti Anadolu'da olan, herhangi bir manda yönetimine tâbi olmayan, tek, bölünmemiş bir devlet olmasını önerdi.
İngiliz hükûmeti içinde İstanbul'un Türklerden alınmasına karşı da güçlü bir muhalefet gelişmişti. 17 Mayıs öğleden sonra Dörtlü Konsey, Hindistan Hükûmeti'nden bir delegasyonu kabul etti. Hindistan Dışişleri Bakanı Edwin Montagu'nun başkanlığındaki heyet; Anadolu, Trakya ve İstanbul'u da içermesi gereken Milletler Cemiyeti'ne kabul edilecek bağımsız bir Türk devletinin muhafaza edilmesini istedi. Heyet, Padişahın halife olarak dini rolünü vurgulayarak, Hindistan'da, çoğu Yakın Doğu'da İngilizler için savaşmış ve hepsinin halifeyi Konstantinopolis'te tutmak isteyen yetmiş milyon Müslüman olduğuna dikkat çekti. Buna ek olarak heyet, İslam ile tarihi İngiliz-Fransız sömürge bağlarına ve Wilson İlkeleri'ne dikkat çekti.
Lloyd George, Anadolu'daki bölünme sorunlarının çok büyük göründüğünü açıkladı. Müslüman dünyasında yol açacağı huzursuzluk muazzam olacak ve herhangi bir Batılı ulusun herhangi bir Müslüman bölgesinde bir manda yönetimini başarılı bir şekilde yönetmesini imkansız hale getirecekti. Bu nedenle, kesinlikle padişahı İstanbul'da İslam'ın dini lideri olarak bırakmanın bir yolunu bulmaktan yanaydı. Elbette Boğazlar Türklerin elinden alınacaktı, ancak padişahın ve başkentin İstanbul'da olduğu izlenimini sürdürmek için bir yöntem bulunması gerekecekti. Lloyd George'un 5 Ocak 1918'de yaptığı ve başkentin Türklere bırakılacağına dair Hindistanlılara verdiği söz ile bunu söylediği konuşma birdenbire kutsal bir bağ haline gelince Birleşik Krallık'ın bu söze bağlı olduğunu ciddi bir şekilde savundu.
18 Mayıs 1919'da Vittorio Emanuele Orlando, Lloyd George'u aradı ve ondan tüm Anadolu üzerinde bir İtalyan mandasını desteklemesini istedi. Lloyd George bunu reddederek ona, "Küçük Asya'da bir manda mı yoksa Fiume'yi mi tercih edersin?" diye sordu. Orlando "Fiume" diye yanıtladı. Lloyd George'a göre Türkler ve diğer Müslümanlar her yerde İngilizlere, Fransızlara ve Amerikalılara saygı duymalarına rağmen İtalyanlardan nefret ediyorlardı. Sonuç olarak, bir İtalyan mandası, diğer İtilaflar için kendi mandalarında ve diğer Müslüman bölgelerde zorluklar yaratacaktı. İtalyanlar, Anadolu'dan tamamen çıkarılabilseydi bu harika olurdu.
Tüm bu gelişmeler üzerine Paris'te 19 Mayıs 1919 Pazartesi günü saat 15.00'te bir İngiliz kabine toplantısı yapıldı. 18 Mayıs'ta İngiliz kabine üyeleri, İngiliz barış delegasyonu ile üst düzey görüşmeler için Londra'dan Paris'e gelmişlerdi.
Toplantıda Başbakan Lloyd George, Arthur Balfour'un tepkisi nedeniyle Büyük Dörtlü'nün Anadolu'nun bölünmesi planını askıya aldığını söyledi. Hint hilâfet hareketinin argümanları da bunda etkili olmuştu. Bu nedenle Başbakan, kabine üyelerinin Türkiye'ye dair görüşlerini öğrenmek istedi. Bununla birlikte Yunanistan'ın İzmir'den çıkarılması şimdilik zor görünüyordu. Balfour, bunun, 1916 Sykes-Picot Antlaşması'nın iptali anlamına mı geldiğini sordu. Orlando, Lloyd George'a kendileri için önemli olan yerin Batı Anadolu değil, Fiume (Hırvatistan) ve Adriyatik kıyıları olduğunu söylemişti. Başbakan, bu noktada İtalyan istekleri tatmin edilebilirse, muhtemelen İtalya'nın iddialarından vazgeçmeye istekli olacağını söyledi. Montagu ise, İtalya ve Fransa'ya Türkiye'den herhangi bir bölge verilmemesi gerektiğini söyledi. Fransa Cezayir ve Afrika'daki tutumu, İtalya ise Trablusgarp boyunca saldırıları nedeniyle İslam dünyasının tepkisini çekiyordu. Mandacılık için sadece ABD ve İngiltere ön plana çıkıyordu.
Curzon kendi görüşlerini şöyle sıraladı:
- Doğu'ya olan güven yeniden tesis edilecekse, işgallere son verip Anadolu'yu Türklere bırakmak şarttı.
- Fakat Türkler Arabistan, Irak, Suriye, Filistin ve Ermenistan'dan ayrıştırılmalıydı.
- İstanbul mutlaka alınmalı ve sadece Amerikan mandasına bırakılmalıydı. Bu, Türklerin savaşta yenildiğinin kesin bir göstergesi olacaktı. Böylece Türklerin boğazlardaki hakimiyeti sona erecek, Rus yayılmacılığına karşı önlem alınacak ve İngiliz Hükûmeti hiçbir askerî ve mâli külfete girmemiş olacaktı. İtalya ve Fransa İstanbul'dan uzak tutulmalı ve yeni başkent Anadolu'ya taşınmalıydı. Türkiye'nin yönetimi ise Amerikan kontrolü altında olmalıydı.
- Türkiye'nin dış vilayetleri (Mezopotamya, Suriye) ve İstanbul ile ilişiğinin kesilmesi yeteri kadar sert bir darbe olacaktı. Türkler zaferin iki sembolü olarak İstanbul'u (Ayasofya'yı) ve Mekke'yi (Kabe'yi) kaybetmelilerdi. Yunan işgâli son derece yanlıştı. Keza İtalyanlar ve Fransızlar da bölgeyi boşaltmalıydılar.
- Hilâfet bir sorundu ve Türkiye kendi halinde kalmalı, sınırları dışarısında bir oyun kurmamalıydı. Türk sınırı Ermenistan'a kadar uzanmalı ve Ermenistan mümkünse ABD mandasına bırakılmalıydı. Böylece İngilizler Kafkaslar'dan çekildiği zaman Bolşeviklere karşı bölge güvenliği sağlanmış olacaktı.
Balfour, 1916 Sykes-Picot'a dikkat çekti. Curzon ise bunun uygulanamaz bir antlaşma olduğunu vurguladı. Churchill de İtalya ve Fransa'nın çıkarılıp bölgede bir ABD mandasını uygun gördü. Ayrıca İtalya'nın Fiume'ye karşılık Anadolu'dan kolaylıkla çıkacağını belirtti. Başbakan Lloyd George, Fransızların yanı sıra İtalyanların da Anadolu'dan uzak tutulması için kabinede ortak bir görüş olduğunu söyledi. Başbakan, çeşitli Bakanlar tarafından ifade edilen görüşleri özetledi ve eğer uygulanabilirse, Amerika Birleşik Devletleri'nin hem Anadolu'yu hem de İstanbul'u ele geçirmesi konusunda pratik bir oybirliği olduğunu söyledi. Böylece, daha önce antlaşmanın bir an önce imzalanması gerektiğini söyleyen Lord Curzon'un, 19 Mayıs 1919'da savunduğu Amerikan mandası fikri, Türkiye ile barışın 6 ay ertelenmesine neden oldu. Ve bu süre Mustafa Kemal Paşa'nın gerçek bir milli direniş oluşturabilmesi için tam da ihtiyâcı olan süreydi. Barış müzâkereleri tekrar başladığında tarih 12 Şubat 1920 idi. Halbuki Lord Curzon, İngiliz kabinesine daha önce verdiği memorandumda, Türkiye üzerinde bir ABD mandası teklif edilse bile ABD'nin bu öneriyi kabul etmesinin pek mümkün görünmediğini belirtmişti. Yine Lord Curzon Boğazlar bölgesinde de, tek olası çözümün, bir tek güç yerine uluslararası bir yönetiminin kurulması olduğunu söylemişti. Fakat 19 Mayıs 1919'da, Boğazlar'da sadece Amerikan mandasını savundu. ABD Başkanı Wilson ise, ABD'nin Türkiye'de bir manda almak için en isteksiz konumda olduğunu söylemişti.
Ekonomik olarak bakıldığında ise savaştan önce Türkiye ticâretinin %26.7'si Birleşik Krallık ileydi. Bu Türkiye'nin Fransa (%12.3) ve Almanya (%14.7) ile olan toplam ticâretine eş değerdi. Başka bir deyişle, Türkiye kaosa girerse Britanya İmparatorluğu'nun ticareti de kaybedilecekti. Bu Manchester'da çok sayıda insanın işsiz kalması anlamına geliyordu. Fransa da Türklerin en çok borcu olan devlet olduğu için bir bölünmeye karşıydı. Clemenceau ve Wilson ile 21 Mayıs'ta görüşen Lloyd George, Yakın Doğu sorununun çözümü için yeni ve kapsamlı bir plan sundu. Bu, Konstantinopolis ve Boğazlar, Ermenistan ve Kilikya üzerinde "tam" bir ABD mandası ve tüm Anadolu üzerinde "hafif" bir ABD mandası anlamına geliyordu. Lloyd George, bu yeni planı sunarken, Ermenistan, Konstantinopolis ve İzmir'in alınmasından sonra Anadolu'nun geri kalanının Türklere verileceğini vurguladı. Bu sorunu son iki gündür İngiliz kabinesi ile tartıştığını ve buna karşı "resmi bir karar" verildiğini belirtti.
Anadolu'nun tamamı için bir manda söz konusu olduğunda, Lloyd George Amerika'nın bunu alacağını umuyordu. Birleşik Devletler, Türklerin saygı duyduğu tek ulustu, çünkü esas olarak Müslümanlarla geçmişte hiçbir ilişkileri yoktu. Türkler hem İngilizlerden hem de Fransızlardan nefret ediyordu. Lloyd George, özellikle tüm Anadolu üzerinde bir Fransız mandasına karşıydı, çünkü Türkler, "Cezayir deneyiminin Türkiye'de denenmesinden dürüstçe endişeliydiler." Ayrıca, manda Fransa'ya verilseydi, İtalya Londra Antlaşması hükümlerine göre tazminat talep etme hakkına sahip olacaktı. İtalya'nın bir Anadolu mandasına sahip olmasına izin verilemezdi, ancak bunu Fransa'ya vermek "İtalya'nın konumunu imkansız hale getirirdi", özellikle de tüm İtalyan iddialarının temelinde "Fransa'nın kendini tek Akdeniz Gücü olarak görmesinden" korkmak vardı. Burada da görüşleri İngiliz meslektaşlarıyla istişare içinde hazırlanmıştı. Bu nedenle Lloyd George, Amerika Birleşik Devletleri Anadolu mandası almazsa Türklerin Anadolu'da yalnız bırakılması gerektiğini savundu.
Amerikan mandasının yanı sıra Anadolu'nun dağlık bölgelerinde güvenli bir şekilde kurulmuş bir Türk başkentiyle, “İstanbul nüfusunun yalnızca yüzde kırkını oluşturan” Türklerin çoğu, Boğazlar boyunca yeni yuvalar aramaya sevk edilmeliydi. 27 Haziran 1919'da Paris Konferans heyeti, Curzon'un önerisi üzerine, Amerika Birleşik Devletleri hükûmeti Türkiye'nin herhangi bir bölgesi için manda alıp almayacağına karar verene kadar, Türkiye ile Barış Antlaşması'nın askıya alınmasına karar verdi. "Çok erken bir barış", çıkan çatışmalara karşı tek çareydi ve hem Londra'ya hem de Paris'e iletildi. 29 Temmuzda General Milne'nin bölgedeki askerî sorumlu olmasına karar verildi ve General Milne tarafından 7 Ekim'de Milne Hattı oluşturuldu. Bu hat 3 Kasım'da Türklere bildirildi. İngiliz Savaş Bakanlığı, Venizelistlerin geri çekilip İzmir ile yetinmesi gerektiğini düşünüyordu. Yunanlar ise bunu kendilerini sınırlayan bir engel olarak gördüler. Bölgedeki ekonomik durum, Türk tarım nüfusunun kaçması nedeniyle çökmüştü.
Curzon'un, Dışişleri Bakanlığı'nda özel sekreteri olan Robert Vansittart, Türkiye'de erken bir barış olasılığının en düşük düzeyde olduğunu vurguladı. Venizelos ise Yunanistan'ın Anadolu'daki varlığını çok uzun süre finanse edemeyecek olması nedeniyle zamanın kısıtlı olduğunu düşünüyordu. Zaman Yunanistan'ın aleyhine işliyordu. Sonuçta 1912 yılından beri savaşlar sürüyordu. Çözüm ne kadar uzatılırsa, Yunanistan gibi küçük bir ülke için finansal zorluk o ölçüde artacaktı.
Monroe Doktrini gereği kendi kıtası dışına çıkma eğiliminde olmayan ABD, İngiliz istekleri doğrultusunda Amiral Bristol ve General Harbourd'u incelemeler yapmak üzere Türkiye'ye gönderdi. Hazırlanan raporlarda İzmir işgâlinin haksız olduğu, doğuda Ermenilerin çoğunlukta olmadığı, Türklerin amacının tek bir çıkarsız gücün, tercihen Amerika'nın mandası altında İmparatorluğun toprak bütünlüğünü korumak olduğu fakat Anadolu'da Amerikan ihtiyaçlarını karşılayacak bir kaynak olmadığının belirtilmesiyle İngilizlerin teklifi değerlendirilmedi. Wilson, bunun yerine sadece Türk-Ermeni sınırı konusunda hakem olmakla yetindi.
Bundan sonra İngiliz tarafının kararlaştırdığı plan, Trakya'nın Midye-Enez Hattı'na kadar olan kısmının Yunanistan'a bırakılmasını ve İzmir bölgesinin özerk halde Türk egemenliği altında bırakılmasını içeren bir tür uzlaşmaydı. Fransızlar da Türkiye'nin asla bölünmemesi görüşünü savunuyordu. Fransa daha Paris'teyken, Anadolu'daki Yunan varlığına Fransız desteğini geri çekme belirtileri göstermişti.
Curzon ise zamanın tükenmekte olduğunu düşünüyordu. 1919 Ekim ayında Mustafa Kemal Paşa'yı tanıyan yeğeni Yarbay Alfred Rawlinson'ı, hangi barış koşullarının kabul edilebileceğini öğrenmek için görevlendirmişti. Türk Ulusal Hareketi artık iç bölgenin dörtte birinden fazlasını kontrol ediyordu; yıl sonuna kadar, Ankara'da İstanbul'a rakip bir başkent kurulmuştu. İstanbul'un işgâli üzerine yeni meclis Ankara'da açılacaktı. Gücün merkezi artık açıkça Ankara'daydı. Curzon, en doğru tercihin Mustafa Kemal'in başında olduğu yeni bir Türkiye'nin ortaya çıkmasına izin vermek olabileceği sonucuna varıyordu. Maalesef Lloyd George'u ikna edemedi. Curzon'a göre İstanbul'daki bir hükûmet ve Halîfe-Sultan, -her ne kadar kaleleri ve savaş gemileri ortadan kaybolmuş olsa bile- kendileri için daha büyük bir risk faktörüydü.
“ | Londra'ya dönünce Mareşal Wilson ve Lord Curzon'a rapor verdim. Rapor, Mustafa Kemal'in kişiliğine, etkisine ve emellerine ayrılmıştı. Padişah'a ve İstanbul hükûmetine karşı başarılı bir devrim örgütleme umutları ve başarılı olması durumunda böyle bir devrimin yönlendirileceği nihai amaç ve hedefler. Curzon'un içerideki tüm durum hakkında sahip olduğu bilgilerin çeşitliliğini ve derinliği, hatta küçük ayrıntılarına kadar şaşırtıcı aşinalığı beni her şeyden çok etkiledi. | ” |
— Alfred Rawlinson |
Rawlinson, Kâzım Karabekir ile de görüşmüştü.
“ | Tam iki saat konuştuk. Lord Curzon diyor ki: a) Hükûmet: Şimdiye kadar barış yapmamamızın sebebi, Türkiye'de kuvvetli bir hükûmet görmediğimizdendir. | ” |
— Kâzım Karabekir, 11 Kasım 1919 |
Sivas'ta kumandanlar toplantısında (16-28 Kasım 1919) Meclisin İstanbul'da toplanması kararı alınmış ve sonra Millî hükûmetin Anadolu'da kurulmasını sağlamak için Rauf Orbay, gerekirse İngilizlere İstanbul'da toplanacak meclisi bastırmak vazifesini üzerine aldığını itiraf etmiştir.
“ | Evvelce Sivas'ta kumandanlar toplantısında verdiğimiz kararla tesbit ettiğimiz şekilde, Millet Meclisinin ve Millî Hükûmetin Anadolu'da kurulmasını sağlamak için, ne olursa olsun, kaçmamak kararını verdim. Sivas'ta kararlaştırdığımız gibi, meclisi bastırmak için orada kalacağız. Aksi takdirde buradakiler, kendilerine haber verilmeden aralarından ayrılışımıza küserler de içtimaya devam ederlerse, o zaman meclisin Ankara'da toplanması meselesi ciddî şekilde tehlikeye girer. | ” |
İstanbul'un işgali ve başkentin Anadolu'ya nakli meselesi
İngiliz imparatorluğunun eski Hindistan genel valisi Lord Charles Hardinge, 14 Ekim 1919'da şöyle diyordu: "Bence, Türkleri Avrupa'dan kovmak ve nüfusu Türk olmayan bölgeleri Türk İmparatorluğu'ndan koparmak için İngiliz politikasının en büyük avantajı, İmparatorluğumuzdaki müslüman nüfus için tek gerçek ve gizli tehlike olan Pan-İslamcılığa indirilecek bir darbedir. Konstantinopolis'teki Sultan, Halife olarak Hindistan'da büyük bir prestije sahiptir. Eğer onu İstanbul'dan gönderirsek bu sorun çok yakında ortadan kalkacaktır." Curzon "Aynı fikirdeyiz." dedi.
Öte yandan Curzon, Türkiye üzerinden Fransızlarla anlaşmanın şart olduğunu kabul etti. Kasım 1919'da Paris ile temasa geçti ve gizli görüşmeler önerdi. Yıl sonundan önce Amerika'nın bölgede olası bir faktör olmayacağı anlaşılmıştı. Kasım ayında Fransız Stephen Pichon ve Lord Curzon, barış konferansından önce iki hükûmet arasında, Londra'da, Türk barışı sorununun değerlendirilmesini kararlaştırdılar.
Fransa Dışişleri Bakanlığı sekreteri Philippe Berthelot ve İngiliz murahhas Curzon, Londra Konferansı öncesinde Aralık 1919'da Londra'da bir araya geldiklerinde iki önemli nokta üzerinde anlaşmışlardı; bağımsız bir Ermenistan devleti kurma planı ve Türkiye'nin artık İstanbul'u ve Boğazları tutmaması gerektiği. Ancak Yunanistan, Trakya'ya karşılık olarak İzmir'den çıkmalıydı. İtalyanların ve Yunanların çekilmeleri ile Anadolu, herhangi bir manda yönetimi olmadan Türklerin eline bırakılmalıydı. Lloyd George ise hâlâ İzmir'in Venizelos'a verilmesi gerektiğini düşünüyordu. İngiliz Savaş Bakanlığı (Churchill, Henry Wilson) ve Hindistan Ofisi (Montagu) ise Türk'ün İstanbul'da kalması gerektiğini söylüyordu. Churchill'e göre İstanbul'un günlük maliyeti en az £50.000 tutarındaydı. İngiliz cephesinde üç farklı görüş ortaya çıkmıştı. Sonunda Lloyd ve Curzon'un isteği ile İstanbul'a girilmesi kararlaştırıldı. Kabinedeki diğer üyelerin aksine, Curzon'a göre, asıl tehlike Mustafa Kemal değil, İstanbul'daki Sultan Vahdettin'di. Başkent Anadolu'ya taşınırken, halîfe olan Sultan ise bir 'Vatikan' gibi boğazlarda kalabilirdi. Churchill'e göre de Sultan Vahdettin, asla İstanbul'tan ayrılmamalıydı. Eğer bu olursa derhal Enver, Mustafa Kemal, Troçki gibi kişileri etrafında toplayacak ve Anadolu ile Arabistan'da, İngilizlere karşı büyük bir askerî güç oluşturacak ve tüm bölgeyi kaynayan bir bela kazanına çevirecekti. Onu göz önünde tutmak en doğru seçenekti. Venizelos, Londra Konferansı'na kadar, İzmir'e ilişkin doğrudan bir ilhak politikasını savunmuştu. Ona göre Curzon'un önerdiği bir 'Türk özerk egemenliği' gelecekte sorun yaratacaktı. Bu sadece savaşın uzaması anlamına geliyordu ve gerçek bir çözüm değildi. Fakat konferansta Fransız ve İtalyanlar, Venizelos'un teklifini reddettiler. Fransızlar, esas olarak Suriye'deki istikrarsız konumlarından dolayı da endişeliydiler.
22 Aralık 1919'da İngiliz ve Fransız delegeler İstanbul'un geleceği hakkında görüştüklerinde Fransız delege Philippe Berthelot, Anadolu'ya taşınacağı varsayılan başkentin, Anadolu'da bir yer bunun için hazırlanmadıkça, taşınma işleminin yapılmaması gerektiğini belirtti. Bununla birlikte ekonomik bir felaket oluşmaması için Türk'ün İstanbul'dan çok hızlı bir şekilde değil de, kademeli olarak Anadolu'ya nakledilmesi gerektiğini söyledi. Ayrıca, Boğazlar'da kurulacak uluslararası komisyonun detayları belirlendi ve Ayasofya için, tüm mezheplerin ve inançların eşit ilgiye sahip olacağı, herhangi bir inanç tarafından dini ibadet amacıyla kullanılmaması gereken eski bir anıt olarak kabul edilmesi kararlaştırıldı. Konferansta İngiliz ve Fransız delegeler, Türkiye'de mandalara ve bireysel nüfuz alanlarına izin verilmeyeceği konusunda prensipte mutâbakata vardı.
İngiliz kabinesinde bu rapora en şiddetli tepki Montagu'dan geldi. Başkentin taşınmasına itiraz eden Montagu şöyle diyordu:
- Lord Curzon'un kendi görüşünü savunma yeteneğinden hiç şüphem yok. Ancak belirtmeliyim ki Ayasofya hakkında bir şeyler söyleyerek Müslümanlara son bir darbe vurmak gerekli mi? 500 yıllık mülklerine biraz saygı gösteremez miyiz?
- Kürdistan'daki subaylarımız, Kürtleri Türkiye'den ayırmamızın imkansıza yakın olacağını söylediler.
- Türkiye'nin yeni başkenti ile ilgili olarak, Türk'ün bunu seçmesine bile izin verilmediğine dair işaretler var.
- Bu konularda, Curzon'un raporunda bizim için bir avantaj göremiyorum.
Curzon ise kendisini şu şekilde savundu:
- İstanbul'dan ayrılan Türk, başkent olarak her nereyi seçerse ona izin veririm. Eğer mevcut fırsatı değerlendirmezsek bundan nesiller boyu pişmanlık duyacağız.
- Ayasofya daha önceki 920 yılda bir Hristiyan kilisesiydi ve belki artık dini kullanımı olmayan bir anıt olabilir.
- Amacımız, mümkünse, Anadolu'daki Yunan veya İtalyan ya da diğer herhangi bir yabancı gücü çıkarmak, homojen bir Türkiye oluşturmak ancak Türk'ün tekrar Avrupa'ya bir sorun olarak dönmesini engellemek ve diğer Müslüman ülkeler üzerindeki nüfuzunu yok etmektir. Böylece bizim için yüzyıllardır suçlu olduğu korkunç kötü yönetimini tekrarlamamalıdır.
- Hayatımın uzun yıllarını Müslüman halklar arasında seyahat ederek ve onları inceleyerek geçirdim. Türk şimdi atılırsa şiddetli bir haykırış olacak. Ancak çok geçmeden bunu kabulleneceklerdir.
- Eğer Türk Konstantinopolis'te bırakılırsa bu tüm Doğu dünyasında, İtilafların (İngilizlerin) onu tahliye etmeyeceklerine değil, yapamayacaklarına dair ikna edici bir kanıt olarak kabul edilecektir. Yapmamız gereken Türk'ü oradan çıkarmaktır çünkü ince bağlara sahip sınır halklarının kaybı hiçbir şekilde ulusal bir aşağılanma olarak kabul edilmeyecektir.
- Konstantinopolis, Doğu dünyasında manevi üstünlüğün değil, siyâsî gücün sembolüdür.
- Mısır'daki isyanı engellemek ve Mısırlıyı, Türk ile ilişkisinin sonsuza kadar koptuğuna ikna etmek için gereken tek şeyin, eski hükümdarları olan Padişahın Haliç'ten kaybolması olacağını savunanlardan alıntılar yapabilirim.
- Fransa'nın Türklerle ilişkiler kurup yeni İslam'ın savunucusu rolünü üstlenmesini ve Fas'tan Suriye'ye kadar Batı Dünyası Müslümanlarını bize karşı örgütlemesini bundan başka ne engelleyebilir?
Curzon'un planı açıktı. 1918'den beri ısrarla savunduğu tez; tüm yabancı güçlerin çıkarıldığı, saltanâtın ve eğer mümkünse hilâfetin de kaldırıldığı, cumhuriyetin ilan edildiği, homojen, bağımsız, diğer milletler ve Müslüman devletler üzerindeki nüfûzundan ve iddialarından tamamen vazgeçmiş, başkenti Anadolu'da olan, İngilizler için bir daha asla sorun haline gelemeyecek, kendi içine kapanık, Rus yayılmacılığına karşı bir tampon görevi görecek Asyatik bir Türkiye idi. Öte yandan Forbes Adam ve Robert Vansittart, Türkiye'de herhangi bir genel çözüm için, Güney Anadolu'nun İtalyan birlikleri tarafından mevcut işgalinin süratle sona erdirilmesinin esas olduğunu belirttiler. Belki bunun için Afrika'da İtalya'ya taviz verilebilirdi. Fransa zaten Adana, Urfa ve Maraş'ın kuzeyindeki bölgeden vazgeçmişti.
İstanbul'un uluslararası bir kalıcı boğazlar komisyonu kurulması için işgâli ve başkentin Anadolu'da bir yere nakledilmesi durumu için Mareşal Sir Henry Wilson'un raporu 6 Ocak 1920'de kabineye sunuldu:
(i) Boğazları korumak için mâkul bir güvenlik yeterlidir. Ancak Karadeniz'in kontrolü üstün bir İtilaf Filosu'nun varlığını gerektirir.
(ii) Türkiye sınırlarının Midye-Enez hattına kadar uzanacağı durumda 2 Tümen yeterli olacaktır.
(iii) Pâdişah ve hükûmet Anadolu'ya götürülürse, tüm askerî pozisyon bizim aleyhimize değişir, çünkü onu kontrol etme gücümüzü kaybederiz. Ve çok daha büyük bir garnizon ve daha ayrıntılı bir savunma sistemi gerekli olacaktır.
Her ne kadar Curzon 1918'den beri başkentin taşınmasında kararlı olsa da, İngiliz kabinesi, askeri pozisyonun aleyhte değişeceğine, Sultan'ı İstanbul'da gözetim altında tutmanın daha doğru olduğuna ve 1918'de Hindistanlılara -Sultan'a ve hilâfete dokunulmayacağına dair- verilen söze binaen Padişah'ın ve hükûmetin İstanbul'da kalmasına oy çokluğu ile karar verdi. Kabineye göre, diğer bir gerekçe, eğer bu yapılsaydı tüm sorumluluk İngilizlere ait olacak ve müslüman sömürgelerde Fransız sempatisi oluşacaktı. Dahası Ayasofya'nın uluslararası bir anıt olması fikri tamamen Türkleri kızdıracaktı. Kabine Suriye, Irak, Hindistan, Mısır, İrlanda, Rusya ve Kafkasya'daki sorunlara bir yenisini daha eklemek istemiyordu. Kabine görüşü şöyleydi: "Bitmek tükenmek bilmeyen dertlere yol açacak Avusturya'yı biz yok etmiştik, Türkiye'yi de yok etmek başlı başlına yeni bir felâket olurdu." Ancak yine de her ihtimale karşı, eğer başkentin taşınması kararı alınırsa Bursa, Ankara veya Konya şehirlerinden biri Sultan'ın ikamet edeceği başkent yapılacaktı.
Curzon "Bu Avrupa'nın yaklaşık beş asırdır beklediği ve bir daha asla tekrarlanmayabilecek bir fırsat" dedi ve başkentin taşınmasını veto eden kararı şiddetle protesto etti: "İstanbul'daki Türk, Konya'daki Türk'ten çok farklı bir ölçüye sahiptir. O, salt gösterişli bir egemenliği elinde tutacaktır." Bu, hem Başbakan Lloyd George, hem Arthur Balfour hem de Lord Curzon'un ortak kararıydı ve veto edilmemeliydi. Curzon protestosunu tüm kabine üyelerine dağıttı. Protesto mektubunda, İstanbul'daki bir hükûmetin doğru hesaplanmış bir karar olmadığını ve sürprizlere neden olacağını îmâ etti.
1920 Londra Konferansı
ABD'nin Boğazlar'da, Anadolu'da veya Ermenistan'da bir manda yönetimi üstlenmeyeceği anlaşılınca 12 Şubat 1920'deki Londra Konferansı'nda barış müzakereleri yeniden başladı. Fransa'da Georges Clemenceau'nun yerine Alexandre Millerand geçmişti ve Francesco Nitti, Vittorio Orlando'nun yerine İtalya'yı temsil ediyordu.
Konferans'ta Türklerin Konstantinopolis'i elinde tutmasına izin verildi. Boğazların İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Romanya ve Japonya tarafından temsil edilen bir uluslararası komisyon tarafından yönetilmesine karar verildi. Fransızlar, İzmir'deki Yunan varlığının genişletilmesine karşı çıktılar. Ancak Konferans, İzmir bölgesinin Türk nominal egemenliği altında Yunanistan'a verilmesine karar verdi. İtalyanlar ise Anadolu'daki varlıklarının çok maliyetli bir girişim olduğunu kendileri de anlamışlardı. Yunanistan'ın önemli rakibi olan İtalya'nın, ekonomik taleplerinin karşılanması şartıyla iddialarından vazgeçeceği görülüyordu. İtalya'nın yaşadığı ekonomik ve sosyal kriz, barışın önemini vurguladı. İtalyan toplumu hala derin bir kriz yaşıyordu. Aralık ve Ocak en çalkantılı aylardı; neredeyse tüm İtalyan işçileri greve gitmiş, trenleri, posta hizmetlerini, endüstriyel ve tarımsal üretimi durdurmuştu. İngilizler ve Sivas'a doğru uzanan bölgeden vazgeçen Fransızlar, konferansta, İtalya'nın Anadolu'yu tamamen boşaltmasını istediler. Fakat İtalya, Anadolu'yu boşaltmak için, İngilizlerin ve Fransızların kendisine Suriye ve Irak mandaları karşılığı tazminat vermelerini istedi. Bu nedenle İngilizler ve Fransızlar, 1915 Londra Paktı'nda İtalyanlara bırakılması öngörülen fakat Sevr'de verilmeyen Güneybatı Anadolu'ya kendi şirketlerini sokmayacaklarını ve bölgede sadece İtalyan şirketlerinin faaliyet yürüteceğini İtalyanlara garanti ederek Türkiye'deki tüm İtalyan askerlerinin çekilmesini ve işgalin sonlandırılmasını talep ettiler. Aynı şekilde Kilikya bölgesinde de Fransız ekonomik çıkarları tanınırken, hem İtalya hem de Fransa Sevr Antlaşması'nın yürürlüğe girmesi durumunda Anadolu'daki ve etki alanlarındaki tüm askerlerini çekmeyi ve Anadolu'yu Türklere bırakmayı kabul ettiler.
Bu sıralarda Fransızlar Türklerin Anadolu'ya silah taşımasına göz yummaya başlamışlardı. Türkler, Gelibolu’da Fransızların korumakta oldukları bir silah deposundan büyük ölçüde silah yağma etmişlerdi. Fransızlar buna karşı, sadece, saldırganların kendi nöbetçilerinden sayıca üstün olduğunu söylemekle yetindiler. Yunanlarla çekişme halinde olan İtalyanlar, daha baştan beri Türkleri tutmakta ve şimdi de, birliklerini çekmeye hazırlandıkları şu sırada Türklere silah satmaktaydılar. Üstelik taşıyıcı kişilere kendi müttefiklerinin kontrolünden sıyrılmak için yardım bile ediyorlardı. İngilizlere gelince, onlar da en baştan beri Türklerin silahsızlandırılmasına pek önem vermemişlerdi. Bir İngiliz kurmayı, genel karargâhta, yalnız Türklerin silahlarını alıp da Rumlarınkini bırakmanın haklı bir şey olmadığını söylemişti. Türklerin silahlanması böylece sürüp gidiyordu.
İngiliz Yüksek Komiser Amiral de Robeck İstanbul’daki durumlarını güçlendirmeleri gerektiğini bildirdi. Bunun üzerine Yüksek Kurul, bir kuvvet gösterisine girişmeyi tasarladı. Bu da, Mustafa Kemal’in önceden sezdiği gibi, İstanbul’un büsbütün ve sıkıca işgali biçiminde olacaktı. Yüksek Konsey, De Robeck'in görüşünü takdir etti ve 5 Mart'ta İstanbul'un işgaline karar verildi. Türk hükûmetine barış şartları kabul edilip uygulanıncaya kadar işgalin devam edeceği bildirildi. 16 Mart 1920'de işgal yapıldı. Mart 1920'de Konstantinopolis'i yeniden işgal etme kararı Müttefiklerin prestijini yeniden pekiştirmek yerine, Sultan'ın otoritesinin son kalıntılarını da yok etti.
Rauf Orbay ise Sivas’ta Kumandanlar toplantısında Mustafa Kemal ile almış olduğu karara uygun olarak İngilizlerin kendisini Meclis’te yakalamalarını istiyordu. Meclis binasında, Rauf Orbay'ın dostları kılık değiştirmeleri için iki er üniforması bulup getirmişlerdi. Rauf Bey bunu reddetti. Çünkü parlamentonun kendi kendine dağılmasını değil, işgal kuvvetlerince dağıtılması gerektiğini söylüyordu. Böylece meclis Anadolu'da açılabilecekti.
İstanbul'un işgâli 26 Şubat 1920'de İngiliz parlamentosunda bir dizi tartışmaya neden oldu:
Walter Guinness: Biz Anadolu'yu hiç fethetmedik. Çok zor ve masraflı bir sefer olmadan da fethedemeyiz. Özellikle de Barış şartlarının açıklanmasındaki gecikme nedeniyle İstanbul Hükûmeti'nin kontrolü çok hızlı bir şekilde azalıyor ve Küçük Asya'nın tamamı -bu devasa bölge- Ekim Devrimi'nden sonra Rusya'da olduğu gibi yavaş yavaş bir devlet haline geliyor. Fakat Türkleri Konstantinopolis'ten çıkarmanın ve onları Anadolu'ya göndermenin etkisi, neredeyse kesinlikle İstanbul Hükûmeti'ni düşürüp tamamen Mustafa Kemal'i iktidara getirmek olacaktır. Genel olarak yeni Türk başkentinin Bursa olabileceği varsayılır. Türk Konstantinopolis'i terk ederse, İtilaf deniz gücünün kontrolü altında kalması muhtemel midir? Milletler Cemiyeti'ne gülebileceği en ulaşılmaz semte taşınacak.
Aubrey Herbert: Bazı çevrelerde Hintlerin Sultan'ı gerçek halîfe olarak kabul etmede oldukça yanlış oldukları söyleniyor, ancak Hindistan Müslümanları esas olarak onun öyle olduğunu düşünüyor ve gerçekten önemli olan da bu.
Lloyd George: Büyük savaşta İstanbul'u Ruslara vereceğimize dâir antlaşma yapmıştık. Ancak Bolşeviklerden sonra İtilaflar, elbette bu karardan vazgeçtiler. İtilaf Konferansı, daha iyi yolun Türk'ü İstanbul'da tutmak olduğu sonucuna vardı. 1918'de savaş şartları ağırlaşmıştı. İnsanlar bizim emperyalist olduğumuzu düşünüyordu. Hindistan'da askere almak için özel bir çaba sarf ediyorduk. Fransa için bulabileceğimiz tüm adamlara ihtiyacımız vardı. Britanya İmparatorluğu'nun 4'te 1'i Müslüman bir kitleden oluşuyor ve onları ikna etmek için Türklere, Hilâfete ve İstanbul'a dokunmayacağımıza dâir güvence vermek zorundaydık. Güvenceden sonra destek ciddi şekilde arttı.
Şimdi bize istediğimizi yapabileceğimiz söyleniyor. Fakat bunu söyleyenler dünyadaki en büyük Müslüman gücünün Britanya İmparatorluğu bünyesinde olduğunu unutuyorlar. Biz ciddi bir söz verdik, kabul ettiler ve bizim ona uymamamızdan rahatsız oldular. Hindistan gönüllü olarak, savaş sırasında 1.160.000 kişiyi yardımımıza gönderdi ve öncesi ile birlikte ise neredeyse bir buçuk milyon. Onların yardımı olmadan galip gelemezdik. Gerekli birliklerimiz yoktu. Zafer saatinde onlarla olan inancımızı mı kıracaktık? Karşılaştığımız şey buydu. Onlara gidip "Şartlar değişti. Size bu sözü 1918 Ocak'ında verdik. Türk, 1918 Kasım'ına kadar boyun eğmedi" deseydik hiçbir şey Asya'daki İngiliz gücüne bundan daha fazla zarar veremezdi. Bu bizim için ölümcül bir tehlikeydi. Ancak Türklerin boğazları kapatması savaşı uzattı ve bunu çözmeliyiz. Türklerin yanlış yönettiği milletler üzerindeki hâkimiyetini elinden almalı ve onu böylesine bir güç haline getiren Karadeniz yolunun hakimiyetinden tamamen yoksun bırakmalıyız.Albay Yate: Hükûmetin, Sultanın İstanbul'da kalması politikasını ifade ettiğini duymaktan çok memnun oldum. Hem Hindistan Müslümanları hem de Afganistan Müslümanları olan Müslümanlar arasında çok yaşadım. Hive, Buhara ve Orta Asya'dan gelenleri tanıyorum. Asya'daki ve özellikle Orta Asya'daki bu Müslümanların tamamı, Sultan ve Halîfelerinin bağımsız bir hükümdar olması gerektiğini dinlerinin temel bir ilkesi olarak görüyorlar.
9 Mart 1920'de, işgâlden önce, İngiliz yüksek komiseri Amiral De Robeck verdiği raporda şöyle diyordu: "Venizelos'u ve Yunanistan'ı ödüllendirmek için neredeyse kesin olarak Asya'yı kana bulama riskini göze almak akıllıca mı? Venizelos'un ölümsüz olup olmadığını merak etmeliyim. Başka bir deyişle, o sadece geçicidir. Bolşevik tehdidine karşı hayati önem taşıyan proje, asker bulunamadığı için terk edilmek zorunda kalındı. Fakat İmparatorluğu korumak değil de, Venizelos'un aşırı taleplerini tatmin etmek konusunda, bütün bu güçlükler ortadan kalkıyor. Diğer taraftan, askerlerimin Venizelos için kendilerini feda etmeye çağrılmaktan pek hoşlanacaklarını sanmıyorum."
16 Mart 1920'deki İstanbul'un işgâline dâir İngiliz Savaş Bakanlığı raporu kabineye sunuldu:
- Araplar, kendi dindaşları olan Türkleri seviyorlar. Fakat Arapların, Suriye'deki durum göz önüne alındığında herhangi bir saldırı için Türklere destek vermesi pek olası görünmüyor.
- Kürtler, Türklere destek olmaktan yanalar. Kürtlere yönelik herhangi bir karar, onları tamamen Türklerin kollarına itecektir.
- Azerbaycan, Türklerle etkileşim halinde ve Türkiye'nin lehindeler. Ermeni kuvvetlerini Türklerden uzak tutmak için hareket ettikleri kabul edilebilir.
- Ermeni Ordusunun savaşma kalitesi düşüktür ve elindeki askerlerle, Azerbaycan sınırındaki birliklerini toplasa dahi Türklere karşı taarruza geçemeyecektir. Diğer taraftan, Ermenilere verilmesi düşünülen Karadeniz'den Van Gölü'ne kadar cephenin genişliği 300 mil (482 km) civarındadır ve bu bölgeyi elinde tutması zaten mümkün değildir. Genelkurmayın Ermenistan'a yardım için gösterebileceği hiçbir askerî kaynak yoktur. Mezopotamya, Filistin, Mısır veya Ren'deki mevcut garnizonları azaltmak mümkün değildir.
- Bu tarihte; İngilizlerin, İstanbul'da 10.000, Eskişehir'de 850, İzmit'te 850, Çanakkale'de 850, Batum'da 18.000, Musul'da 12.000 askeri bulunuyor.
- Fransızların, Tekirdağ'da 600, Suriye boyunca 24.000; İtalyanların, Muğla'da 12.500, Antalya'da 2.500 ve ayrıca Arnavutluk'ta 24.000 kişilik kuvvetleri; Yunanların, İzmir'de 70.000, Yunanistan'da toplam 200.000 kişilik kuvvetleri, Ermenilerin Gümrü'de 21.000 askeri var.
- Türklerin ise Cezire'de 12.500 (10 bini düzensiz arap birlikleri), Erzurum'da 28.700, Maraş'ta 8.400, Uşak'ta 18.800, Eskişehir'de 12.900 ve İstanbul'da 9.100 askeri var. Azerbaycan'ın ise 30.000 askeri bulunuyor.
İşgalden sonra Mebusan Meclisi’nin, çalışmalarını süresiz olarak durdurması kabul edildi. İngiliz Yüksek Komiseri Amiral de Robeck, işgali bir başarı olarak kabul ediyordu. Bunun milliyetçilere karşı öldürücü olmasa bile, ağır bir darbe olduğunu söylüyordu. Genelkurmay Başkanı Sir Henry Wilson, bu düşüncede değildi: “Biz hiçbir zaman, hatta mütarekeden sonra bile, Anadolu'nun içerilerine sokulmayı denemedik.” Gerçekten de, Anadolu’daki İngiliz işgali, şimdi boşaltılmış olan birkaç noktayla sınırlanıp kalmıştı. İşin aslına bakılırsa, İngilizler, birbiri ardınca gerçekleştirdikleri iki olayla –biri Yunanların Anadolu’ya gönderilmesi, diğeri de on ay sonra İstanbul’un işgali ile– Anadolu’da olduğu kadar Avrupa Türkiyesi’nde de en geçerli fermanın, Mustafa Kemal’in fermanı olmasını sağlamışlardı.
İngilizler, Mustafa Kemal’e bir kez daha, büyük bir siyasi bağışta bulunmuşlardı. O da bundan yararlanmakta gecikmedi. Hemen bir bildiri yayımlayarak “Osmanlı Devleti’nin yedi yüz yıllık hayat ve egemenliğine son verilmiş” olduğunu açıkladı ve Ankara’da kendi girişimiyle yeni bir meclis toplama işine girişti.
Yunan cephesinde gelişmeler
Venizelos, 27 Kasım 1919'da Neuilly Antlaşması'nda, Bulgar işgâli altında olan Batı Trakya'nın Yunanistan'a eklenmesini sağladı. Elefterios Venizelos şöyle diyordu: "İtilaf Devletleri'nin iradesini dayatacağı Türkiye'nin, Avrupa'dan tamamen çıkarılacağına yürekten inanıyorum. Sonra ise Küçük Asya'daki İtalyanlarla en yakın işbirliğinin temelleri atılacak. Yunanistan tüm Trakya'yı hak ediyor."
Venizelos girişimlerini sürdürerek yeni İtalya Dışişleri Bakanı Tommaso Tittoni ile 'nı yaparak aralarındaki sorunları çözmeye çalıştı. Daha sonra 18-26 Nisan 1920'daki San Remo Konferansı'nda Lloyd George ve Venizelos önderliğinde Sevr'in taslağı hazırlandı.
Öte yandan 1920 yılı ilerledikçe bazı beklenmedik gelişmeler olmaya başladı. Fransa Başbakanı Georges Clemenceau, Küçük Asya'daki sistemin ve Yunan ilerleyişinin yanlış olduğunu vurguladı. Clemenceau'nun istifası ile 20 Ocak 1920'de Başbakan olan ve daha sonra 23 Eylül 1920'de de Cumhurbaşkanı olacak olan Alexandre Millerand'ın gelişiyle Fransız siyâseti daha çok Türk yanlısı olmuştu. Aynı zamanda Temmuz 1920'de yoğun bir Yunan karşıtı olan Kont Sforza'nın (Aynı zamanda İtalya, 1918 İstanbul işgâl komiseri) İtalya Dışişleri Bakanlığına gelmesi ve 'nı derhal iptal etmesi ve bu antlaşmayı yapan Tittoni'yi kınaması ile İtalyanlar da Türk yanlısı olduklarını gösterecekti. Birleşik Krallık Başbakanı Lloyd George, 1920'nin sonuna gelindiğinde, Yunan politikalarını desteklemeye devam eden tek güç olarak kalacaktı.
6 Aralık 1919'da Fransız mümessili Mösyö Picot ile görüştüm. Picot, Fransa'da yakın zamanda bir yönetim değişikliği olacağını, Aristide Briand'in yönetime geleceğini ve tamamen Türk yanlısı bir politika takip edeceklerini söyledi: "Mösyö Briand'ın siyaseti, Anadolu'da kuvvetli ve bağımsız bir Türkiye devletinin teessüs edebilmesidir. Bunun için mümkün olan her şey yapılacaktır."
— Ali Fuat Cebesoy
Aldığı bilgilerden endişelenen Venizelos, tekrar Paris ve Londra'ya gitmeye karar verdi. 19 Mart 1920'de Londra'daki görüşmelerinde Yunanistan'a karşı olumsuz bir hava ile karşılaştı. Dönemin Savaş Bakanı Winston Churchill, İngiliz Ordusu Genelkurmay Başkanı General Henry Wilson ve Curzon ile yaptığı görüşmelerde, İngilizlerin Yunanistan'a Küçük Asya'daki operasyonlarında askerî olarak yardım edemeyeceği ortaya çıktı ve aslında bölgedeki Yunan harekâtının başarısızlığını öngördüler. General Wilson şöyle yazdı: "Churchill ve ben bu öğleden sonra Venizelos ile bir saat geçirdik. Yeterince savaş yorgunu olduğumuzu ve bu yüzden onlara ne askeri, ne maddi, ne Trakya'da, ne de İzmir'de yardım etmeyeceğimizi açıkça belirttik. Yardım sadece silah ve cephâne yönünden olacaktı. Ona ülkesini yok edeceğini, Türklerle ve Bulgarlarla yıllarca savaşacağını, Yunanistan'ın büyük askerî ve ekonomik kayıplara uğrayacağını belirttik. Söylediklerimizin tek bir kelimesine bile katılmadığını söyledi."
Venizelos ise Churchill'e, Kemalist güçlerin tehlikesini ana hatlarıyla belirtti ve saldırı için izin istedi. Saldırıdan sonra Venizelos, Yunan birliklerinin tekrar konumlarına çekilebileceklerini önerdi. Churchill, Yunanistan Başbakanı'nın sunduğu rakamları dikkate almadan Venizelos'un bu önerisini reddetti. Zaman tamamen Yunanistan'ın aleyhine ve Türklerin lehine işliyordu. Örneğin, Şubat 1920'nin başlarında, Türkler, İtilafların mütareke şartlarına göre tüfek, silah ve mühimmat bulundurduğu Gelibolu'daki kışlalara saldırmıştı. Ancak Lord Curzon, 24 Şubat 1920'de Gelibolu olayından sonra Venizelos'tan müzâkereler sırasında askerî statükoyu korumaya çalışmasını istemiştir. Bu sırada Yunan toplam bütçesinin üçte ikisi çekilen kredilere dayanıyordu. Ayrıca Venizelos, seçimleri ertelemiş, ülke Türkiye ile savaş halinde olduğu için barış anlaşması imzalanmadığı sürece sıkıyönetim uygulamasına devam etmişti. Öte yandan Venizelos, İtilaflar tarafından yerine getirilmesi gereken bir görev olan Türk terhisinin yavaşlığından şikayetçiydi. Her durumda Osmanlı büyük bir imparatorluktu. Türk Harbiye Nezareti ile direniş hareketleri arasında bağlantılar olduğunu bildirdi: "Toplam 300.000 kişilik bir kuvvetin yakında savaş durumuna gelmesi muhtemeldir ve 'olacak' dedi. Böyle bir orduya yetecek miktarda malzeme ve mühimmat ellerinde var."
Venizelos'a karşı İtilaf çekinceleri San Remo Konferansı'nda da tekrarlandı. Bununla birlikte, Sevr Antlaşması'nın fiilen iptali için en ciddi tehlike, Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğindeki Millî Mücadele hareketiydi. Yakın dostu Lloyd George'un desteğine güvenen Venizelos antlaşmanın son metninin hazırlandığı 3 Temmuz 1920'de Mustafa Kemal Paşa'ya ve Türklere antlaşmayı kabul ettireceğini taahhüt etti. 7 Temmuz 1920'deki konferansta Türk delegeleri antlaşmayı imzalamayı reddettiler. Antlaşma nedeniyle idam edileceklerini ve sorumluluk alamayacaklarını açıkladılar. Fakat İtilâf Devletleri'nin baskısı sonucu nihayet 10 Ağustos 1920'de geldiler ve antlaşmayı imzaladılar.
Diğer taraftan Fransız siyâseti, Clemenceau hükûmetinin düşmesinden ve Alexandre Millerand'ın Başbakanlığı üstlenmesinden sonra daha fazla Türk yanlısı hale gelmişti. Haziran 1920'de, Antlaşma imzalanmadan önce, Fransız Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri, Paris'teki İngiliz büyükelçisine, Anadolu'daki Yunan varlığından rahatsız olan Fransız Ulusal Meclisinin imzalanacak barış anlaşmasını onaylayıp onaylayamayacağından şüphe duyduğunu vurguladı.
“ | Bu projeyi vücuda getirmeye memur edilen Ermeni kuvveti üç zayıf tümenden ibârettir. Binâenaleyh imhâ politikasını Doğuda tatbik ettirecek bir kuvvet yoktur. Batıda ise bütün kuvvetini sarf etmiş olan Yunan ordusu bize aman dedirtmek için yeni bir vâsıtaya mâlik değildir. Bundan sonra işleyecek zamanlar hep bizim lehimizde cereyan edecektir. İtilâf devletlerinin memleketlerinde daha büyük orduları ve teşkilâtları vardır. Fakat bugün buraya tahsis ettikleri kuvvetlerin azlığı ve bizim aleyhimizdeki projeyi yalnız Ermeni ve Yunan ordularından bekledikleri, kuvvetli esbâb ve istihbârâta müstenittir. Fransız ve İngiliz milletlerine Türk milletinin imhâsı için maddeten gösterilecek bir menfaat yoktur. Bu proje hırs-ı istilâ ile, hırs-ı tağallüp ile zevk alan reislerin projeleridir. | ” |
— Erkânı Harbiye-i Umumiye Vekili İsmet Bey (İnönü), 29 Mayıs 1920 |
Sevr'in dışarıdaki etkileri
Sevr Antlaşması'na önceki İngiliz Kraliyet Donanma Komutanı Lord Rosslyn Wester Wemyss'in tepkisi şöyle oldu:
İzmir ile ilgili düzenlemenin kaosu ortadan kaldırmaya yardımcı olduğuna gerçekten inanan var mı? Bir plebisitin, ne zaman olursa olsun, tüm kıskançlıkları yatıştıracağına ve tüm bu sorunları bir kez olsun çözeceğine gerçekten inanan var mı? Ben bunlara sadece bir perde olarak bakıyorum ve ilk rüzgarda da uçup gideceğinden eminim. Mesela, Nil Nehri'nin denize döküldüğü yerde plebisitle birlikte yerel bir Parlamento'nun kurulmasının, bizi o ülkedeki güçlüklerden kurtarmanın bir yolu olacağını düşünen herhangi biri, hatta en çılgın hayal gücüne sahip biri olabilir mi? Peki ya Trakya? Nüfusu Türk olan yerleri Yunanistan'a bırakmak da ne demek?
Kendime şu soruyu soruyorum, bu işlemin sebepleri nelerdir? Tatmin edici bir cevap bulamıyorum. Yunanistan'a ödül mü? Bu pek mümkün değil. Yunanistan, tüm İtilâflar arasında, savaşta en az şey yapan ve savaştan en az zarar gören ülke gibi görünüyor ve "ödül" kelimesinin İtilâf kelime dağarcığında yeri olmadığını yeterince yüksek sesle ilan etmedik mi?
Türkiye'ye izledikleri yoldan dolayı verilen bir ceza olduğuna da inanamıyorum. Cezanın etkili olabilmesi için caydırıcı olması gerekir. Bu ise caydırıcı olmaktan son derece uzak. Korkarım ki bu, sadece, yakında pek çok eli silahlı kimseyi görmemize neden olacak.
Ateşkes imzalanmasından bu yana yirmi ay geçti. Elimizde ise barış yerine savaş var. Zafer saatimizde bize güvenen halkların, müzakere saatinde bize güvenmemeyi öğrendiği yirmi aylık gecikme ve kararsızlık dolu; hipnotize edilmiş bir dünyanın üzerine mükemmel bir edebiyat ve hitabet selinin döküldüğü yirmi ay, sadece düşmanlarımızın elinde propaganda için malzeme yapmaya hizmet eden her türlü imkansız ve uygulanamaz fikri ortaya çıkardı. Türk İmparatorluğu'nun, makul olarak beklendiği gibi meşru, orijinal parçalarına değil, küçük devletlerin karmaşıklığında doğası gereği mümkün olmayacak şekilde çözüldüğü yirmi ay.
Böyle bir zaman, Hindistan'daki milyonlarca insanın duygularını çileden çıkaran ve şimdiye kadar bizi dostları olarak gören insanların düşmanlığını doğurmaya yardımcı olan bir Antlaşmayı dünyaya duyurmak için doğru bir zaman mı?
Anlaşmaya dâir Lord Curzon, Lloyd George'a şöyle dedi: "Türkiye'de barışı sağlamak istiyorum ancak İzmir'deki Yunanlar ve Venizelos'un emirlerini yerine getiren Yunan tümenleriyle bunun imkansız olduğunu biliyorum." Sahadaki Türk-Yunan savaşı, politik olarak ise koalisyon hükûmetindeki Curzon ile Lloyd'un mücadelesi gibiydi. Curzon sık sık kendisini dışlayan ve yabancıların önünde küçümseyen Lloyd ile anlaşamıyordu.
Boğazların bu statüsü, elbette Karadeniz ve Kafkasya'da Rus güvenliği için ciddi tehlike arz ediyordu. Dolayısıyla bir Türk-Sovyet yakınlaşması doğuracağı muhakkaktı. Rusya aynı zamanda Polonya ile de savaş halindeydi ve hem Avrupa'da hem Kafkasya'da hem Orta Doğu ve Hindistan'da sürdürdüğü yayılmacı politika gereği Batı ile arası açılmıştı.
Fransız Mareşal Ferdinand Foch, Türkiye'nin direnmesi durumunda anlaşmayı uygulamak için en az yirmi yedi tümen gerekeceği sonucuna varmıştı. Mareşal Wilson'a göre de 25-30 tümen gerekliydi. İngilizler ise Yunanistan'a yardım yapma konusunda istekli değildi. Mareşal Sir Henry Wilson, 17 Haziran 1920'de şöyle demişti: "Winston Churchill'e söyledim ki, bana göre, Konstantinopolis, Dardanelya (Çanakkale), Mezopotamya ve İran'da felâkete doğru gidiyoruz. Tekrar ve tekrar söylediğim gibi, politikamız emrimiz altındaki güçlerle orantılı değil. Ve tüm bu taahhütlerimizi gerçekleştiremeyiz. İrlanda'da (Bu tarihte İrlanda Bağımsızlık Savaşı devam ediyordu), Konstantinopolis, Filistin, Mezopotamya (Irak) ve İran'da, kabine politikasını yürütmek için yeterli bir asker yok. İngiltere, Mısır ve Hindistan'dan bahsetmiyorum bile."
İngiliz Yüksek Komiseri Amiral de Robeck, 7 Nisan'da Curzon'a şöyle diyordu: "Türkiye'nin dostluğu bizim için Yunanistan'ın dostluğundan muhtemelen daha değerlidir, hatta çok daha değerlidir. Türkler gibi sağlam bir muhâfazakar halkın, Orta Doğu'daki Bolşevizm mayasına karşı son derece değerli bir tampon olduğu unutulmamalı." Churchill de Birleşik Krallık'ın Türkiye ile bir an önce barış yapması gerektiğine inanıyordu ve Yunanları desteklemenin hiçbir değeri yoktu. Yunanistan Ruslara karşı boğazların güvenliğini sağlayamazdı. Churchill, "Türk giderse, uluslararası güç dışında İstanbul'u savunacak kimse kalmayacak" dedi. Kabinenin diğer üyesi Montagu'ya göre Trakya bile Türklere geri verilmeliydi. Türklere destek verilmesi gerektiği fikrinin en hararetli savunucuları ise Muhafazakar grubun en önde gelen üyeleri, General Sir Charles Townshend, Sir Aubrey Herbert ve Lord Lamington idi. 1 Nisan 1920 tarihli Savaş Bakanlığı bildirisi de şöyleydi: "Rusya'nın, Türkiye'nin tükendiği ve Almanya'nın desteği olmadığı bir dönemde tekrarlanabilecek Konstantinopolis yürüyüşünü artık düşünmediğini gösterecek hiçbir şey yok. Ya Konstantinopolis'teki Rus üstünlüğüne hazırlıklı olmalıyız ya da çok geç olmadan Türkiye ile anlaşıp çıkarlarımız için potansiyel bir engel olarak yeniden inşa etmeliyiz."
Ortadoğu ve Asya'da Rus yayılmacılığına karşı Türkiye ile diplomatik ittifak yapmak İngiliz imparatorluk çıkarları için en uygun seçenekti. Yunanistan ilerlemesi devam ederken, önce boğazları çevrelemek sonra ise zamanla İstanbul'u da ele geçirmek ve Karadeniz'de de bir Pontus devleti kurma hayali taşıyan Venizelos'un faaliyetleri Fransa ve İtalya'nın tepkisini çekiyordu. Dahası, büyüyen bir Ortodoks Yunanistan, Katolik İtalya'nın tarihsel amacı olan Akdeniz'in kontrolü için, daimi bir tehdit unsuruydu. Ayrıca İtalya, Libya'yı İtalyan ekonomisi için bir kaynak haline getirmenin en uygun yolunun Türkiye ile kurulacak iyi ilişkilere bağlı olduğunu düşünüyordu. Türkiye'nin bağımsızlığına verilecek destek, uzun vadede ticari ayrıcalıklar elde etmek için stratejik bir hamleydi.
“ | Gerek İtalyanlar, gerek Fransızlar memleketimizde azami iktisadi faydalar temin etmek için devletimizin bağımsız kalmasını, diğer bir yabancı devletin esareti altında bulunmamasını sağlamayı kendi menfaatleri gereğince telâkki etmektedirler ve her ikisi de bunu bize birçok münasebetlerle söylediler ve elyevm söylemektedirler. Yunanlar doğrudan doğruya İngilizler tarafından himaye edilmek sureti ile muhafaza-i mevki ediyorlar ve çıkmak niyetinde olmadıkları anlaşılıyor. | ” |
— Mustafa Kemal Paşa, 24 Nisan 1920 |
Anadolu'da işgâle karşı direniş örgütlenirken, bir yandan Rusya ile etkileşime geçilmiş, karşılıklı müzâkereler başlamış, diğer yandan Eylül 1919'da Mustafa Kemal Paşa, General James Harbord yönetiminde bir Amerikan Askeri Misyonu bile almıştı. Harbord, raporunda, Türklerin amacının tek bir çıkarsız gücün, tercihen Amerika'nın mandası altında İmparatorluğun toprak bütünlüğünü korumak olduğunu ifade ediyordu. Elbette bunlar İngilizleri yakından ilgilendiriyordu. Özellikle Rus teması Bolşeviklerin Müslüman dünyasını İngiliz İmparatorluğu'na karşı döndürme tehlikesini gösteriyordu. Mustafa Kemal Paşa'nın milliyetçi hareketinin daha da güçlenmesindeki son kıvılcım, Osmanlı başkentine 28 Ocak'taki Misak-ı Millî kararlarından sonra yapılan, ismen uluslararası, ama gerçekte İngiliz işgâliydi.
Fransa ise bir taraftan Türkiye ve Suriye'de karşılaştığı ciddi aleyhtarlık ve direniş hareketlerinin arkasında İngiliz istihbarat faaliyetlerinin olduğuna emindi. Diğer taraftan İzmir'in işgâli Fransız stratejik vizyonunun bir parçası değildi. Aralık 1919'da Fransızlar, Yüksek Komiser M. Picot vâsıtası ile Mustafa Kemal'le Sivas'ta temas kurdu ve ona "gayr-i resmî bir şekilde, Fransa'nın oradaki tüm ekonomik tavizlerin tekelini alması koşuluyla Fransız birliklerinin Kilikya'dan çekileceğini garanti etti." Mustafa Kemal, Picot'a, tüm Anadolu üzerinde bir Fransız ekonomik mandasını kabul etmeye istekli olduğunu belirtti. Ayrıca, eğer mümkünse Amerikan yardımını kabul etmeye hazır olduğunu belirten daha önce Harbord Komisyonu'na yaptığı açıklamaları da yineledi. Ayrıca istediği şeyin tek bir gücün, tercihen Fransa'nın yardımı olduğunu da açıkça belirtti. Burada bir mutâbakat sağlanmamıştı. Fransızlar, sonra, Mayıs 1920'de bir heyeti müzâkere yapmak üzere Ankara'ya göndermişti ve Kilikya'da iki taraf arasında geçici bir ateşkes yapılmıştı. Bir yandan Suriye'deki karışıklıklar ve Maysalun savaşı, Fransızları, çıkarları gereği Türklerle antlaşmaya zorluyordu.
Tüm bunlar, özellikle Fransızların "kırmızı kumaş" olduğu eski Yunan kralı Konstantin'in 1920 yılı Kasım ayı seçimleri sonunda sürgünden dönüşüyle birleşince İtalya, Fransa ve Rusya'nın desteğinin Türkiye'de temerküz etmesine neden oldu. Tüm dengelerin değişmesi ve Türk zaferi olasılığının birdenbire yükselmesi Emperyalist İngiliz çıkarları gereği Yunanistan'a zorunlu bir muhâlefet oluşturdu. Eğer Batı Anadolu ve Kuzey Afrika boyunca bir İtalyan genişlemesi olursa, bu Britanya İmparatorluğu'nun bölgedeki etkisinin kırılıp kalbinden hançerlenmesi anlamına gelirken diğer İngiliz hâkimiyet alanları ise kolaylıkla Fransa'ya hatta Rusya'ya gidebilirdi. Fakat İngilizler bir yanda sürekli azalan ekonomik ve askerî kaynaklar gereği Bolşevik tehdidine karşı İtalya ve Fransa ile ortak harekete de mecburdu.
Suriye'de Fransa'ya olan mevcut gerilimlere ek olarak, Almanya'daki ve Ren'deki Fransa ve Birleşik Krallık arasında bölgesel anlaşmazlıklar da vardı. Bu nedenle, Yunanistan'ı desteklemeye devam etmek ve İngiliz-Fransız çatlağının daha da alevlenmesi yalnızca meseleleri daha da zorlaştırır ve Avrupa, Orta Doğu ve Asya'daki İngiliz İmparatorluk çıkarlarına zarar verirdi. Yunanistan'a karşı oluşan ve Fransız-İtalyan-Sovyet-Türk İttifakı ile sonuçlanan Fransa'nın ve İtalya'nın sert dış politika değişikliği, tüm dengelerin değişmesine ve İngilizlerin tüm Orta Doğu hesaplarını gözden geçirmesine neden oldu. Yeni durumda Yunanistan'a vereceği destek ile İngilizlerin kazanacağı hiçbir şey yoktu. Fakat Türkler zaferi kazandıklarında Kıbrıs'tan ve Musul'dan İngilizlerin çıkarılmasını şart koşacaklardı. Kıbrıs stratejik açıdan hayati önemdeydi. Keza değerli petrol rezervlerine hâvi Filistin ve Musul da öyle. Hilâfet'in Hindistan'daki Müslümanlar üzerindeki etkisi ise göz ardı edilemezdi. Bu yeni koşullar ışığında, 9 Haziran 1921'de bir kabine toplantısı, İngiliz politikacıları arasında tartışmaya neden oldu ve Mareşal Wilson dedi ki: "Yunan ordusunu desteklemek imkansızdı ve gerçek önemdeki tek şey, Türkiye'yi dost yapmaktı."
İngiliz Mareşal Henry Hughes Wilson, kendi görüşlerini Dışişleri Bakanlığına şöyle belirtti: "Tüm bunların Türkiye ve Rusya ile savaş anlamına geldiğini ve İstanbul'dan atıldığımızda sona ereceğini belirteceğim. Bir dereceye kadar Venizelos'u gördüm. Lloyd George'a her şeyi vadediyor ve Lloyd George, söylediği her şeye inanıyor; fakat Venizelos'u sıkıştırdığım zaman görüyorum ki aslında hiçbir şey bilmiyor ve hiçbir şey söz veremiyor. Onlara Türkiye ve İrlanda'daki şartların büyük ölçüde aynı olduğunu söyledim. Fakat İrlanda'dan çıkamayız. Türkiye'den ise çıkmalıyız. Türklere yazın ki; 'Şimdiye kadar ilgilendiğimiz İzmir, Boğazlar, İstanbul, Trakya ve Edirne'yi devralmaya hoş geldiniz. Eskiden olduğu gibi arkadaşlığımıza devam ediyor ve Türkiye'yi tamamen tahliye ediyoruz'. Sonra Yunanlara da söyleyin ki, 'Venizelos'un kumandası altında kendi yıkımlarına sebep olacak ve herkesi tehlikeye atacak kadar genişlemeyi denediler. Bu nedenle tekrar anlaşma yapmaları gerekir'. Kısa sürede politikamızı kesinlikle ters çevirin ve Yunanların yerine Türklerle arkadaş olun. Fakat bana Lloyd George'un bunu asla yapmayacağını söylediler. Onlara Türklerle anlaşmak için bir kez daha yalvardım ve Türklere Bolşeviklerden daha fazlasını sunabileceğimizi söyledim. Saatlerce konuştuk. En son Lloyd George bana 'önce Venizelos ile konuşması gerektiğini' söyledi." Genelkurmay başkanı gibi, ısrarla Türklerle anlaşılması gerektiğini savunan Montagu da, 1 Haziran 1921'de Mareşal Wilson'a şöyle yazdı: "Doğu'daki ve Hindistan'daki barış senin ellerinde."
“ | "13 Haziran 1921'de bir motörle İnebolu'ya Hanri ve Şturton isminde iki İngiliz binbaşısı gelir. Bunlar İstanbul'daki itilâf orduları Başkumandanı İngiliz generali Harington'un yakınlarındandırlar. Beraberlerinde bize teslim edilmek üzere bir miktar cephâne getirmişler ve bu gibi sevkiyâta adamları vâsıtası ile devam edeceklerini söylemişlerdir." | ” |
— Yusuf Hikmet Bayur |
Aynı zamanda bazı İngiliz istihbarat raporları, Tatarların, Gürcülerin, Türklerin ve Kürtlerin İngilizleri bölgeden kovmak ve Türk hâkimiyetini yeniden sağlamak için faaliyette olduklarını gösteriyordu.
İngilizler, Doğuda, herhangi bir duygusal düşünce bir yana, Anadolu'daki Türkler ile Azerbaycan arasında bir Ermeni blokunu sokmanın İngiliz çıkarlarına büyük ölçüde yarayacağını düşünmüşlerdi.
Sevr'de herhangi bir Ermeni sınırı çizilmemişti. ABD başkanı Woodrow Wilson, bu sınırı 7 Kasım'da Gümrü'de Ermeniler yenildikten 15 gün sonra, 22 Kasım'da çizmişti. Türkiye ve Rusya'ya karşı iki ateş arasında kalan Ermeniler yenilmişti. 2 Aralık'ta Gümrü Antlaşması ile Ermeniler Doğu Anadolu'yu Türkiye'ye bırakırken; Türkiye ve Rusya'nın Kafkasya'daki ortak harekâtı sonucu Ermenistan ve Gürcistan Sovyetleştirilmişti.
Bu, Kürt topraklarının bir kısmının Türk denetimine bırakılması anlamına gelse bile, bağımsız bir Kürt devleti söz konusu değildi ve bu Curzon ve Lloyd George'un üzerinde anlaşabildikleri tek konu olmuştu. Savaş sırasında, Osmanlı ve Rus orduları kuzey uçlarında savaşmış ve İngilizler güneyden ilerlemişti. Bazı tahminlere göre 800.000 kadar Kürt Osmanlı ordularında İngiliz ve Ruslarla savaşırken ya da açlıktan ve hastalıktan ölmüştü. Ayrıca Kürtler, 1919 boyunca İngiliz işgâl güçlerine karşı mücadele ediyor ve buldukları İngiliz ajanlarını öldürüyorlardı. Kürtler, Türk birliklerinin de yardımıyla, nihai amaçları olarak Bağdat'ın alınması ve İngilizlerin bölgeden çıkarılması için operasyonlara girişiyorlardı. Nisan 1920'de San Remo'da Lloyd George şunları itiraf etti: "Yaptığımız araştırmalardan sonra İstanbul, Bağdat ve başka yerlerde bizimle anlaşabilecek herhangi bir Kürt temsilcisi bulamadık. Öte yandan, Kürtler büyük bir Gücün desteği olmadan varlıklarını sürdüremeyeceklerini hissettiler. Ve onlar Türk yönetimine alışmıştı. Alternatif bir koruyucu bulunmadıkça onları Türkiye'den ayırmak zordu." Anlaşmada Kürdistan'ın statüsü havada bırakıldı ki İngilizlerin planı eğer ileride Kürtleri ayrılmaya ikna ederlerse bu sayede Türklerin Musul'a ve Mezopotamya'ya inmesini önlemekti. Halbuki Yunan taarruzu bir Müslüman-Hristiyan savaşı gibi görüldü ve onları Milli Mücadele'ye destek olmaya sevk etti.
Yunan taarruzlarının özeti
Sevr projesi, Venizelos'un büyük bir diplomatik başarısıydı, ancak Yunanistan dahil onu imzalayan tarafların hiçbiri tarafından onaylanmadı. Bu sırada Kuva-yı Milliye çoktan teşkilatlanmıştı. Curzon'un bölgede Amerikan mandası önermesi nedeniyle süreç epey uzamış, barış ancak 15 ay sonra yapılabilmişti. Yine İstanbul'un işgâli sonucu TBMM bir duvar gibi Yunanların karşısına dikilmişti. Dolayısıyla, bu bir barış antlaşmasından ziyade esâsen bir "savaş antlaşması" idi. Venizelos, Sevr'in "ölü bir mektup" olarak kalma tehlikesi olduğunu anlayınca bunu empoze etmeye karar verdi. 1920 yazında askerî operasyonların (hızla her iki tarafta da sert şekilde totaliter bir savaşa dönüşen) yoğunlaştırılmasını ve ordunun Anadolu'nun iç kesimlerine ilerlemesini emretti. 1920 yazında Yunan kuvvetleri, İngiliz kuvvetleriyle birlikte ilerledi ve Bandırma, Mudanya, Bursa, İzmit ve Uşak işgâl edildi. Simav cephesinde de vaziyet Türk tarafı için iyi değildi; Yunanlar Demirci'yi zapt etmiş, Simav'a ilerliyorlardı. Bu yüzden, 20 Ağustos'ta Gediz'de bulunan üçüncü taburun Simav'a hareket etmesi emrolundu. Yunan ordusunun Anadolu'daki İtilâf kuvvetleri ile birlikte gerçekleşen tek operasyonu buydu. Bu operasyon General Paraskevopoulos tarafından yönetildi.
Bu sırada Uşak sukut ediyor ve alayın başında bulunmak üzere Kütahya Millî Alay Kumandanı İsmail Hakkı Bey; Çerkez Ethem tarafından cepheye davet ediliyordu. İsmail Hakkı Bey 28 Ağustos 1920'de otomobille Gediz'e hareket ederek yerine vekil olarak Müdafaa-i Hukuk Reisi Binbaşı Nüzhet Bey'i bıraktıysa da Gediz'in de tehlikeye düşmesinden dolayı abluka tehlikesine maruz kalmamak için Kütahya'ya geri döndü ve istirahat için Eskişehir'e gitti (4 Eylül 1920). 5 Eylül'de düşman Gediz'i alarak Efendiköprüsü civarına kadar geldi. Son taarruzda muvaffak olunamaması işleri büsbütün bozmuştu. Efendiköprüsü Kütahya'ya 6 saat mesafede olduğundan Kütahya'da telaş baş gösterdi ve pek çok memur aileleri Eskişehir ve Ankara'ya gitmeye başladı. Uşak'ın sukutunu müteakip Afyonkarahisar'da vaziyet ciddileşti ve Simav da Yunan kuvvetleri tarafından işgal edildi.
Venizelos, 5 Ekim 1920'de David Lloyd George'a uzun bir telgrafta, Yunanistan'ın durumunu gerçekçi terimlerle sundu ve askerî operasyonların kesinlikle gerekli olduğunun altını çizdi. İkincisi, bu sefer sadece finansal olarak değil, aynı zamanda savaş alanında da gerçek yardımla İngilizler tarafından desteklenmeliydi. Yunanistan, kıştan önce yardım almazsa, "siyâsî ve mâli durumlar" göz önünde bulundurularak Yunan Ordusunun terhis edilmesini emretmek zorunda kalacaktı. "Tek radikal çare" diye vurguladı Venizelos, "İngiliz desteğiyle yapılacak yeni bir harekât olurdu". Bu sırada Yunanistan'da seçimlerin ertelenmesi ve uygulanan sıkı yönetim nedeniyle halkın zâten var olan memnuniyetsizliği muhâlefeti iyice artırdı. Venizelos, 12 Ağustos 1920'de eski kralcı subaylar tarafından bir suikast girişimine uğramış ve yaralanmıştı. Eski subaylar, Venizelos'u, "ülkelerine sefâlet getiren bir zorba" olarak nitelemişlerdi.
Kralın ölümü ve hükûmet değişikliği (Ekim-Kasım 1920)
Alman yanlısı kral Konstantin'in sürgüne gönderilmesi üzerine yerine tahta çıkan genç kral Aleksandros bir maymun ısırığı sonucu 25 Ekim 1920'de öldü ve Yunanistan'da seçimlere gidildi. Yunan halkının çoğunluğu hem savaştan hem de Venizelistlerin artık neredeyse diktatörlük hâline gelmiş olan rejiminden bıkmıştı. Ayrıca Venizelist karşıtları İzmir'den çekilme fikrini de desteklediler. I. Dünya Savaşı sırasında Konstantin'in şiddetli şekilde düşmanı olan Venizelos, eski kralın dönüşüne karşı çıktı ancak Venizelos ve destekçileri şu anda hiçbir netice vermeyen bir Yunan-Türk savaşından sorumlu görünüyorlardı. Yunanistan bu noktada 1912'den beri kesintisiz sekiz yıldır savaş halindeydi: I. Dünya Savaşı gelmiş ve geçmişti, ancak ülke halihazırda Türklerle savaş halindeyken, kalıcı bir barış belirtisi yoktu. Genç erkekler yıllardır savaşıyor ve ölüyordu, topraklar onları yetiştirecek kimseler olmadığı için nadasa bırakılmıştı ve ahlâki olarak bitkin olan ülke ekonomik ve politik çözülmenin eşiğindeydi. Referandum öncesinde de halk prenslerin önünde, “İzmir’i istemiyoruz! Trakya’yı istemiyoruz!” diye bağırmıştı.
14 Kasım 1920'de yapılan 1920 Yunanistan genel seçimlerini Dimitrios Gunaris kazanırken, "Yunanistan'ın kurtarıcısı" ilân edilen Venizelos'un partisi 369 sandalyeden sadece 118'ini aldı. Venizelos'un kendisi milletvekili bile seçilemedi ve hükûmeti düştü. 17 Kasım'da Venizelos, aktif siyâsetten emekli olduğunu açıkladı ve Fransa'ya gitti. Venizelos, Yunan halkının büyük bölümünün kendisini zalim olarak nitelendirdiğinden ve kendisinden kurtulmak için Sevr’i istemediğinden yakınmaktaydı. Venizelos'un kaybedişindeki bir etmen de Müslümanlar ve Yahudilerin oyunu alamamasıydı. Türkler Makedonya’daki camilerini ışıklarla süslemişler, Kemalistler ise rahat bir nefes almışlardı.
Dimitrios Gounaris liderliğindeki yeni hükûmet, Kral Konstantin'in dönüşü üzerine bir halk oylaması için hazırlandı. Kral'ın I. Dünya Savaşı sırasındaki düşmanca tutumuna dikkat çeken İtilâf Devletleri, Yunan hükûmetini, kralın tahta geri dönmesi durumunda Yunanistan'a yapılacak tüm mâli ve askerî yardımı kesecekleri konusunda uyardılar. Fakat halkın bundan pek haberi yoktu ve Konstantin %99 oy alarak tahtına geri döndü.
“ | Yunanistan seçimlerinin sonuçlarını açıklayan telgraf geldiğinde ben tesadüfen Kabine Odasında Bay Lloyd George ile birlikteydim. Şok geçiriyordu ve I. Dünya Savaşı sırasında yaşananları göz önünde bulundurarak dedi ki: "Artık sadece ben kaldım." | ” |
— Winston Churchill |
İtilâf Devletleri Konstantin'e çok öfkelilerdi ve Yunanistan bir anda kendisini uluslararası sahnede izole buldu. Bu değişim, Yunanistan'ın tüm İtilâf desteğini kaybetmesine ve Anadolu operasyonlarında tamâmen yalnız kalmasına sebep oldu. İtalya ve Fransa keskin şekilde Türk yanlısı politikalarını ilan ettiler. İngiliz cephesinde, Bonar Law, bu âni değişiklik üzerine "Türklere karşı eski korumacı sevgisine geri dönmüştü". Lloyd George ve Curzon ise daha çok "bekle ve gör" tavrında oldular. Churchill ise İzmir'in Türklere geri verilmesi gerektiğini savunarak Lloyd George'un politikasını eleştirdi. İzmir'in özerkliğine bile karşıydı. "Antlaşmanın yararına yapıldığı Yunanistan" ortadan kaybolmuştu. Kabinenin diğer üyeleri Bonar Law, Austen Chamberlain ve Edwin Montagu da bu fikri desteklediler.
Çileden çıkmış bir maymun ısırığı tarihin seyrini değiştirdi. Trajediyi ise Konstantin'e karşı eski duyguların yeniden canlanması izledi.
— David Lloyd George
Savaş Bakanı Winston Churchill, İngilizlerin hiçbir sorumluluk almayacağı şekilde Yunanistan'ın yenilmesi gerektiğini ifade eden Lord Curzon'un görüşüne katılmıyordu. Churchill'e göre, Türklerle anlaşma, Yunanistan parçalanmaya terk edilmeden önce yapılmalıydı:
“ | Geçmişte baktığımız zaman, Rusya düşmanımızken Türk dostumuzdu. Türkiye düşmanımız iken Rusya dostumuzdu. Şimdi ise elimizde sadece Alman yanlısı bir Yunanistan var. Biz dünyanın en büyük Müslüman gücüyüz. Bu nedenle, İngiliz imparatorluğundaki müslüman hassasiyetini de göz önünde bulundurarak Türkiye ve Araplarla bir dostluk politikası uygulamalı ve istikrarlı ve tutarlı bir şekilde takip etmeliyiz. Bu kararlar da uzun süre ertelenemez. Lord Curzon'un son konferansta önerdiği, 'Yunanistan'ın İzmir'de yenilmesine izin vermemiz gerektiği ve böylece olanlardan bizim hiçbir sorumluluğumuzun kalmaması ve sonra da Türkler tarafından başarılmış gerçeğe boyun eğmemiz gerektiği' politikasına tamamen karşı çıkıyorum. Biz, Yunan tümenleri geri çekilmeden önce Türklerle anlaşmalıyız. Zaten Yunanistan'a para akışını kestik. Konstantinopolis'i kapsayan Yunan birliklerinin çökmesi veya geri çekilmesi, Türklerle olan pazarlık gücümüzün büyük bir bölümünü yok edecektir. Eğer Türkiye ile tatmin edici bir barış yapacaksak, bunu sahadaki Yunan orduları dağılmadan önce yapmalıyız. Curzon'un önerdiği şey, bizi bir Türk zaferi ile karşı karşıya bırakacak ve İstanbul'daki konumumuz tehlikeye girecektir. Bence Mustafa Kemal'i ve uzlaşmış bir Türkiye'yi Bolşeviklere karşı bir bariyer haline getirmeli ve Orta Doğu ve Hindistan'daki tüm işlerimizi yumuşatmak için kullanmalıyız. | ” |
— Winston Churchill - 16 Aralık 1920 |
Mareşal Henry Wilson şöyle dedi: "Lloyd George'u anlayamıyorum. İmparatorluğumuzun geleceğini düşünen herhangi bir bilge adam, İzmir'den Bakü'ye kadar bizimle Bolşevikler arasına sağlam bir dost Türk bloğu ve Bolşevikler ile Hindistan arasına da sağlam bir dost Afgan bloğu koyardı." General Harington, İtilafları ve Türkleri İngilizlerin gerçek tarafsız tutumuna ikna etmek amacıyla Yunan gemilerinin Konstantinopolis'ten ayrılmalarını önerdi. Dahası Mustafa Kemal'e kapıyı kapatmanın yanlış olacağını savundu. Dışişleri Bakanlığı, "Kemalistlerle flört ediliyor izlenimi vermemeyi gerekli gördü." İngiliz politikacılar, Yunanistan'ın derhal geri çekilmesi için baskı yapmanın İngiliz davası için bir risk olacağına inanıyorlardı. Bu, Kemal'i daha da talepkar hale getirirdi. Curzon'un en önemli adamlarından Nicolson'un görüşü de şöyle oldu: "Yunanistan ambargomuzun sadece devamı ile Mustafa Kemal'e verilen muazzam teşvik, kısa bir süre içinde Türkiye ile Yunanistan arasında, İtalya'nın desteğiyle Türkiye'nin galip geleceği bir savaşa yol açacaktır."
Fransa'da ise Konstantin'in dönüşü üzerine Fransızların talep ettiği şey, yeni rejimi kınamak ve Yunanistan'a İtilâf desteğini geri çekmek için ortak bir bildiriydi. İtalyan Dışişleri Bakanı Sforza, Venizelos'un talepleri lehine İtilaf politikasına daha önce defalarca karşı çıkmıştı ve Yunan askerî güçlerinin Anadolu'ya girmesinin bir hata olduğunu söylemekten çekinmemişti. Fransa cumhurbaşkanı Alexandre Millerand, Türklere karşı politikayı değiştirmenin zamanının geldiğini fark etti ve bir İtilaf konferansının planlandığı Londra'ya gitmeden önce İtalyan Kont Carlo Sforza'yı kendisini ziyaret etmeye davet etti. 28 Kasım'da Sforza, Elysée'de Millerand ile buluşmak için Roma'dan ayrıldı. Söyleşi, Türk Sorunu üzerine odaklandı. Millerand, bölgeyi istikrara kavuşturmak için gelecekte Yunanistan'a güvenmenin imkansız olduğunu söyledi. Sonuçta, İtilafların askerî müdahale şansı yoktu. Geriye tek çözüm kalıyordu, "Türklere destek vermek". Sforza, açık şekilde Millerand ile anlaştı ve aynı gün Lord Curzon ile görüşmek üzere Londra'ya ulaşmak için Paris'ten ayrıldı. Bu sırada hem Curzon hem de Fransa Cumhurbaşkanı, Türkler ve Bolşevikler arasında Batı ülkelerine karşı olası bir ittifaktan da endişe duyuyorlardı. Sorun bir an önce çözülmeliydi.
Yunanistan ekonomik olarak zaten zor bir süreçten geçiyordu ve ekonomisi sürekli geriliyordu. İngilizlere 14 milyon sterlin, Fransızlara 300 milyon frank ve Amerikalılara 50 milyon dolar kredi borcu vardı. Mayıs 1919 - Aralık 1920 dönemi için Küçük Asya seferinin giderleri tam 1.018.012.000 Fransız Frangı tutarındaydı. Sonuç olarak Birleşik Krallık ve Fransa, Konstantin'i devlet başkanı olarak tanımayı reddederek Yunanistan'a verilen tüm kredileri (Yapılması öngörülen yardım toplam 850.000.000 altın frank tutarındaydı) ve desteği kestiler, askerî ambargo uyguladılar ve gelişmeler de Yunan halkından gizlendi. Aynı zamanda Ankara'ya kademeli olarak desteklerini artırdılar. Mustafa Kemal Paşa güçlenirken Yunanistan’ın Anadolu’daki geniş cepheyi İtilaf yardımı olmaksızın tutabilmesi imkansızdı. Ekonomisi birdenbire zayıflamaya başladı. Bu arada İtalyanlar gizlice, Fransa ise Türkiye’ye diplomatik ve finansal desteğe başlamıştı. İngilizler ise herhangi bir doğu macerasına iç politikalarından dolayı harcama yapma niyetinde değillerdi. İngilizler tarafsız görünürken sadece Başbakan Lloyd George, sözlü olarak Yunanistan'ı desteklemeye devam etti.
Konstantin ve destekçilerinin iktidara dönüşünün diplomatik düzeyde olduğu kadar askerî sonuçları da oldu. Yunan ordusunda, tüm Venizelist generallerin ihrâç edilmesine yol açtı. Büyük ölçüde İzmir ve Anadolu'daki ilerlemeyi sağlayan Birinci Dünya Savaşı gazileri görevden alınırken, yerlerine pek çok tecrübesiz subay getirildi. Ordu Kumandanlığına da Konstantin'e çok yakın bir kişi olan General Anastasios Papulas getirildi.
İlerleyen süreçte ise Fransızlar ve İtalyanlar, Ankara ile ardı ardına barış anlaşmaları imzalayıp çekildiler. Dahası, iki Akdeniz gücü, Konstantin'e karşı koymak için Ankara'ya silah satmayı kabul etti. İtalyanlar da Antalya'daki üslerini Türk milliyetçilerine yardım etmek ve onlara Yunan kuvvetleri hakkında bilgi vermek için kullandılar. Türkler ve Fransızlar arasında imzalanan bir anlaşma, Kilikya'daki Fransız askerî varlığına son verdi. Fransa daha sonra Türk silahlı kuvvetlerine 10.000 üniforma, 10.000 tüfek, 2.000 at, 10 savaş uçağı ve kontrol ettiği Adana telgraf merkezi ve Akdeniz limanlarını ücretsiz verdi. Son olarak Fransa, Türk ordusunu ikmâl için Adana'da bir mühimmat fabrikası bile kurdu.
“ | Konstantin'in dönüşü ile Fransa, Sevr'in revizyonu konusunda aceleci davrandı. İtalya zâten dâimâ Yunan'a düşmandı. Bu koşullar altında Konstantin'in ilk yaptığı şey, Venizelos'un dikkatle seçip yetiştirmiş olduğu Türklerle yüzleşen gayet muntazam ve tecrübeli orduyu yıkmak oldu. Ordusunu kendi eliyle bir enkâza çevirdi. Orduda tüm geri hizmet ve disiplin bozuldu. Bu sersem kafalı saraylılar grubu, böylece ordunun en iyi savaşan subaylarından kurtulmuş, ordunun ikmâlinden sorumlu subayları görevden almış ve onların yerine kendi siyasi favorilerini koymuşlardır. Neticesi, askerlerin kötü beslenmesi ve kötü giyinmesi oldu. Ordu gözle görülür şekilde günden güne kötüleşti. Onlara yürek vermek için Konstantin, Ankara'ya karşı pervasız ve aptalca bir saldırı emri verdi. Kral, dalkavuklarının pohpohlamalarıyla şişirilerek, kendisinin birinci dereceden bir askerî deha olduğu ve yarı aç her Yunan askerinin, bu ünlü savaşçının bir kez daha önderlik edeceği bilgisiyle yeni bir şevkle heyecanlandığı inancına kapıldı. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, büyük şanlı hükümdar, seçtiği birliklerini Asya cephesinden çekti ve Konstantinopolis'in fethi için yeni bir ordu oluşturmak üzere Trakya'ya gönderdi. Geride kalan birlikler paramparça oldu. Saldırıya uğradığıklarında, geri kalan birlikler sadece bir ayaktakımı içinde kaçtılar. O kadar çok koştular ki, takip eden Türkler, İtilâf zırhlılarının koruması altında İzmir'e çıkmadan önce onları yakalayamadı. Tüm bu iş sırasında İtalya ve Fransa açık şekilde Türklere silah sattılar ve Mustafa Kemal'i desteklediler. Onların kontrol noktalarında tutulmalarını engellediler. Tüm kuvvetlerini Ermeni ve Suriye cephesinden çekmesini ve morali bozuk Yunan Ordusu'na karşı kullanmasını sağladılar. | ” |
— David Lloyd George |
İlerlemenin durdurulması
Düzenli ordunun kurulması
Ekim 1920'de Ali Fuat Paşa ile Kuvâ-yi Seyyâre Komutanı Çerkez Ethem Yunan işgâline karşı Gediz Muhârebeleri harekâtını düzenlediler. Gediz'i geri alarak, İzmir'in işgâlinden beri ilk defa Yunanların işgâl ettikleri bir bölgeden geri çekilmelerini sağladılar. Türk askeri toplam 316 kayıp verirken Yunan zâyiâtı toplam 165'ti. Harekât dönüşü İngiliz yanlısı Venizelos'un düşmesi ve Yunanistan'daki iç karışıklıklar hengâmında düzenli ordu kurulması emri verildi ve Kuvâ-yi Milliye Komutanlığı lağvedildi. Bu karara göre Kuzey Cephesi, İzmit, Ertuğrul, Eskişehir, Kütahya sancaklarını kapsayacak şekilde Genelkurmay Başkanı Albay İsmet Bey (İnönü) komutasına verildi. Güney Cephesi ise Afyonkarahisar, Isparta, Burdur, Denizli, Aydın, Menteşe, Antalya, Konya, Silifke, Niğde ve Adana merkez sancağını kapsayacak şekilde İçişleri Bakanı Albay Refet Bey (Bele) komutasında kuruldu. 21 Kasım'da Batı Cephesi komutanı olan Ali Fuat Cebesoy ise Moskova büyükelçiliğine atandı. Yeni kurulan (Aralık 1920) düzenli ordunun Batı Cephesi Komutanlığı'nda bulunan kuvvetler, 1.728 subay ve 27.571 er idi.
“ | Bundan sonra bütün gazetelerde Mustafa Kemal Paşa çeteleri namı olmayacak, Anadolu Büyük Millet Meclisi ordusu namı olacaktır. | ” |
— Fevzi Paşa (Çakmak) - (Müdafaa-i Milliye Vekili) - 9 Aralık 1920 |
İnönü Muharebeleri
Birinci İnönü Muharebesi
Balkan Savaşı'nın muzaffer Başkumandanı Konstantin'in Atina'ya dönüşü son derece coşkulu kutlamalara sahne olmuştu. Seçimlerden önce barış yapılacağı söylenirken bu durum Anadolu'daki helen nüfusunun akıbeti için büyük sorun teşkil ediyordu. Ayrıca Kralcı ve Venizelist olarak orduda da bir bölünme ve particilik çıktı. Venizelos döneminde 1917-20 arasında ordudan atılan 1500 subayın tekrar geri getirilmesi iç karışıklıkları iyice artırdı.
Konstantin, tüm bunlara rağmen Anadolu'yu boşaltma planını geçici olarak askıya aldı ve bir keşif taarruzu yapılmasını emretti. Keşif taarruzu kararının alınmasının sebebi, Çerkez Ethem ve Demirci Mehmet Efe gibi Kuva-yı Milliyecilerin tasfiyesinden sonra kurulan yeni Türk düzenli ordusunun denenmesinin yanında, yeni atanmış olan Yunan subaylarının da tecrübe kazanmasının istenmesiydi. Ordu yeni şekliyle henüz denenmemiş olduğundan ve kış şartlarından dolayı harekât kapsamlı tutulmadı. Ulaşımın düğüm noktası olması sebebiyle, taarruz için Eskişehir seçildi. Yunan târihinde yazdığına göre, birliklere Bozüyük ve İnönü'ye doğru hareket emri verilmiştir. Görev tamamlandıktan sonra, kolordu tekrar üstlerine geri dönecektir.
Savaşta Türk ordusunda 12.000 askerin elinde 6.000 tüfek, 50 makineli tüfek ve 28 sahra topu vardı. Saldıran Yunanların 18-20.000 askerinin ise 12.000 tüfeği, 140 makineli tüfeği ve 72 sahra topu vardı.
6 Ocak 1921 târihine kadar Uşak ve Bursa bölgesinde hazırlıklarını sürdüren Yunanlar, Türk-Batı Cephesi birliklerinin Çerkez Ethem Kuvvetlerinin Tenkili harekâtı ile meşgul olmasından da faydalanarak, İnönü-Eskişehir istikametinde taarruza başladılar. İsmet Bey ve Refet Bey, Ethem’e karşı yürütülen harekâtı durdurup Bilecik'e yöneldiler. 6-9 Ocak 1921 tarihleri arasındaki muhârebeler, örtme ve emniyet kuvvetleri harekâtı şeklinde cereyan etti. İnönü mevzilerindeki muhârebeler 10 Ocak 1921 târihinde başladı ve Yunan kuvvetlerinin taarruz çıkış hatlarına çekildiği 11 Ocak 1921 târihine kadar sürdü.
10 Ocak ikindi vakti tüm Türk yerleşimleri Yunanlar tarafından işgal edildi. Türkler yeni bir hatta doğru gerilediler. Türk birlikleri, bu yeni hatta Yunanların yeniden saldırmasını beklerken, Yunan birliklerin geri çekilmesi karşısında şaşırdılar. Maneviyatlarını yükseltmek için bir zafere ihtiyacı olan Türkler, Yunanlara karşı ilk zaferlerini kazandıklarını ilan ettiler.
“ | Miralay İsmet Bey, bir taraftan ricat emri vererek çekilir iken, diğer taraftan Yunanlar da geri çekilmeye başlamış; İsmet Bey Yunanların ricatini haber alınca, geri dönerek ricat eden düşmanı takibe koyulmuş ve Mustafa Kemal'e de, düşmanın ricat ettiğine dair telgraf çekmiş. Bu telgraf hepimizi sevindirdi. | ” |
— Kılıç Ali |
“ | Ben bütün harekâtı, yaptıklarımı ve umumi hatlar üzerindeki cephe gerilerini ve halen kuvvetlerin son vazifelerini, velhasıl kafamda topladığım bütün raporumu okuyordum. Düşmanın umumi ricat halinde olduğunu ve halen durumun devamında savaş halinde oyalayıcı bir hareket olduğunu söylemiştim. Bu haberim üzerine derhal şu emir verildi: “Çabuk kıtaya yetişin. İkinci emre kadar oldukları yerde kalacaklardır.” | ” |
— Vecihi Hürkuş, 10 Ocak 1921 |
Sonuç
Yunan ordusu bu savaşta 51 ölü, 130 yaralı zâyiât verirken Türk kayıpları ise 121 ölü, 97 yaralı ve 34 er esir olmak üzere toplam 252 kişidir. Türk tarafı, her ne kadar sürekli geri çekilmiş olsa da, Yunan kuvvetlerinin Eskişehir yönünde ilerlemesini durdurmuş olduklarını ileri sürerek savaşı, kesin bir zafer olarak tanımlamaktadırlar. Yunan tarafı ise, harekâtın zaten sınırlı hedefli olduğu ve planlanan hedeflere ulaşıldığı gerekçesiyle bunu reddetmektedirler. Bu tartışmalar günümüzde de sürmektedir.
Savaşı, Türk tarafının zaferi olarak değerlendiren çevrelerde ileri sürülen görüşler temelde, Türk tarafının belirli bir miktar malzeme kaybetmesine, bölgedeki demiryollarının imha edilmiş olmasına karşın, toprak kaybetmediği olgusuna dayanmaktadır. Yunan kuvvetlerinin geri çekilmesinin ise, plan ne olursa olsun, gerek Türk, gerek dünya ve gerekse de Yunan kamuoyunda, Yunan kuvvetlerinin zaferi olarak algılanmadığı ileri sürülmektedir. Çünkü, savaş sonrasında, kazanan tarafın, karşı tarafa iradesini kabul ettirdiği bir antlaşma yoktu.
Savaştan hemen sonra Türk tarafında durum bu şekilde değerlendirildi ve Ankara'da geniş çaplı kutlamalar yapıldı. Gerek Türk kamuoyu, gerekse de Türk Silahlı Kuvvetleri, muhârebeleri kesin bir zafer olarak değerlendirdi.
Londra Konferansı
28 Kasım 1920'de Kont Sforza ve Lord Curzon bir görüşme gerçekleştirmişti. Bu görüşmede Curzon, İtalya'yı, kendilerine bilgi vermeden Ankara'ya silah satmakla suçlarken, Sforza çözüm için uğraştığını ve aksi bir durumun sadece Türkleri Ruslara yaklaştıracağını iddia ederek kendini savundu. Lloyd George, her ne kadar Sforza ile aynı fikirde olsa da Sevr'in zayıflamasına karşıydı. Fransız temsilci Leygues ise kalıcı barışı sağlamak için Sevr üzerindeki düzenlemelere açık olunması gerektiğini söyledi. Lord Curzon ise Sevr'in yeniden düzenlenmesi için öncelikle İstanbul ve Ankara hükûmetlerinden temsilcilerle görüşülmesi gerektiğini ifade etti. Konstantinopolis'ten, şartları açıkça şunu gösteren bir telgraf almıştı: "Mustafa Kemal, İstanbul Hükûmeti ile ortak hareket etmeye çok hevesliydi. Mustafa Kemal'in kaygısı, kısmen, büyük rakibi Enver Paşa'nın onun yerini alıp İstanbul'daki hükûmetin kontrolünü ele geçirmesinden endişelenmesinden, kısmen de Bolşevizm'in ilerleyişi hakkında gerçek bir güvensizlik ve endişe duygusundan kaynaklanıyordu." Londra'da İtilâflar, Sevr Antlaşması'nın revizyon şartları üzerinde anlaşamadılar ve Yunanistan'daki seçim sonuçları kesinleşene kadar tartışmayı erteleme kararı aldılar.
Lord Curzon bir rapor hazırladı:
“ | Boğazlar Komisyonu'nun Boğazların askeri koruması veya kontrolü ile hiçbir ilgisi yoktur. Sevr onaylandığında, Gelibolu Yarımadası'ndaki ve Marmara'nın kuzey kıyısındaki tüm kaleler ve bataryalar imha edilecek. Yegane birlikler Konstantinopolis'teki İtilaf Başkumandanı komutasındaki itilaf birlikleri olacak. Yunanistan ne şimdi ne de antlaşma onaylandığında Boğazlar'ın hakimi olamaz. Yunanların şimdi veya gelecekte İtilaf için bir tehdit haline gelmeleri veya Boğazları kontrol etmelerinin nasıl mümkün olduğu anlaşılamıyor. Eğer İtilaf İstanbul'dan çekilirse, anlaşma kendi yazarları tarafından bozulacak ve yeni bir durum ortaya çıkacak. Diğer durum İzmir'in öngörüldüğü gibi Yunanlara verilmemesi. Her iki durum da anlaşmanın tam bir revizyonunu gerektirir. Revizyonun yalnızca İzmir veya Boğazlar ile sınırlı kalmayacağı kesinlikle mutlaktır. Böyle bir revizyon, Mustafa Kemal'in önemli bir askeri faktör olarak ortaya çıkmasıyla her an karmaşık bir hal alabilir. Hatta şartları kabul etmek yerine onları dikte edebilecek bir konumda olabilir. | ” |
— Lord Curzon - 27 Kasım 1920 |
Konstantin'in dönüşüyle 24 Ocak 1921'de, Paris'te yeniden bir İtilâf toplantısı düzenlendi. Fransa Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Aristide Briand ile Lloyd George, Lord Curzon ve Kont Sforza yer aldı. Briand toplantıda Konstantin'in Yunanistan'a dönüşünden sonra İtilâfların artık kararlarını yeniden gözden geçirmek zorunda olduklarını vurguladı: "Yunan halkı İtilaf uyarılarını dikkate almamış ve İtilaf Devletleri Konstantin'i tanımayı reddetmişlerdi. Fransız kamuoyu, Konstantin yönetimindeki Yunan Hükûmeti'ni reddetme konusunda hemfikirdi." Ayrıca Sevr Antlaşması'nda bazı değişiklikler yapılması için baskı yapmaya hazır olduğunu da sözlerine ekledi. Sforza, Briand'ın görüşlerini tamamen tasdik etti:" Benim fikrim, Türk meselesinin ancak Türklerin rızasıyla çözülebileceğidir. Yani Ankara'nın". Çünkü, İtalyan ticaretini ve firmalarını genişletmenin mümkün olduğu bağımsız bir Türkiye'nin tanınmasını umuyordu. Roma bunun için gerekenleri yapmaya hazırdı. Lloyd, Yunanistan'ın Türklerin eline bırakılmaması gerektiğini söyleyerek bir şekilde Yunan çıkarlarından yanaydı. Lord Curzon ise Venizelos döneminde alınan İtilaf kredilerinin neredeyse tükenmek üzere olduğunu ve Konstantin'in herhangi bir yeni kredi alamadığını hatırlattı. Yunan ticareti etkilenmiş ve ekonomisi ciddi şekilde bozulmaya başlamıştı. Er ya da geç, en fazla birkaç ay içerisinde bir mali çöküş kaçınılmazdı. Kalıcı barış için her siyasi görüşün onayını almak önemliydi. Curzon, Sevr'de revizyona gidilmesini teklif etti. Curzon; İstanbul ve Ankara'dan gelen Türklerin, Yunanların ve İtilaf Devletleri temsilcilerinin katılacağı bir konferans yapılmasını önerdi. Böylece Lord Curzon, Ankara'nın resmi olarak tanınmasını sağlamış oldu.
Paris'teki toplantı 29.01.21 târihinde sona erdi. 21 Şubat 1921'de Doğu Sorunu'nu gözden geçirmek için Londra'da yeni bir özel konferans düzenlemeyi kabul ettiler. Konferans yapılması teklifi bizzat İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon'dan geldi. Lloyd George, Ankara'nın konferansa resmi olarak katılması teklifini reddetti. Ankara'nın, İstanbul hükûmetine dahil olarak konferansa katılmasını istedi. Ancak Sforza Türk liderini kendi inisiyatifiyle Londra Konferansı'na katılmaya davet etti.
Konferanstan önce 18 Şubat 1921'de İngiliz Kabinesi, Konferansın ana hatlarını tartıştı. Yunanistan'ın İzmir'den tamamen çekilmesi ve yalnızca özel bir uluslararası jandarmaya sahip yerel bir Hristiyan hükûmetine bırakılması fikri sıcak bir şekilde desteklendi. Montagu, Trakya'nın da Türklere geri verilmesi gerektiğini savunurken Başbakan Lloyd George şöyle dedi: "İzmir'in Yunan işgalinden büyük ölçüde biz sorumluyduk. Mesele İzmir'in Yunanistan'ın mı yoksa İtalya'nın mı eline geçeceğiydi. Bu nedenle İzmir için özel bir sorumluluğumuz var." Lloyd George'un kendisi, Türklere karşı bir Yunan saldırı girişiminden yanaydı. Her bakımdan Yunan ordusunun cephede üstün durumda olduğunu düşünüyordu. Fakat Lloyd George, Yunanistan'ı desteklemek yerine sadece dostane tavsiyeler vermekle yetindi. Bu yaklaşım, yanlışlıkla, Yunan Hükûmeti tarafından, Türklere yapılacak bir saldırı durumunda İngilizlerin kendilerini desteklemeye devam edeceği izlenimine kapılmalarına neden oldu. Ancak Yunanistan'a herhangi bir ekonomik yardım yapılmadı.
Lord Curzon, Türk heyeti Londra'ya gelmeden önce, Yunan heyeti ile görüşülmesini önerdi. Yunanlar şu anda Küçük Asya'da hangi güçlere sahipler ve bu güçler ne ölçüde artırılabilir; mevcut mali durumları ve savaşı ne kadar sürdürebilecekleri ve bu kaynaklar sona erdiğinde, hangi adımları atmayı teklif edecekleri ve ayrıntılı savaş planlarının öğrenilmesini istedi. Böylece askeri uzmanların bulunacağı bir toplantı yapıldı. Toplantıda Lord Curzon, Yunan birliklerinin hangi noktaya kadar ilerlemeyi düşündüklerini sordu. Yunan albay Sariyannis, 'ilk aşama olarak Ankara'ya kadar' dedi. Yunan Hükûmeti her an bu harekâtı başlatmaya hazırdı. Kont Carlo Sforza şöyle dedi: "Yunan ordusu üç ay içinde Ankara'ya ulaşarak Mustafa Kemal'in güçlerini dağıtabileceğini söyledi; Ancak Yunan ordusu, Mustafa Kemal'in ordusuyla temas etmeden Ankara'ya ulaşırsa, Mustafa Kemal'in geri çekilmesi nedeniyle, şüphesiz çok ciddi bir durum ortaya çıkacak. Bu Napolyon'un Rusya seferine benzeyecektir." Fransız general Henri Gouraud da şöyle dedi: "Yunan ordusunun 600 kilometrelik bir mesafeyi katetmesinin zorluklarını vurgulamaya gerek yok. Fakat Türklerin geri çekilmesi durumunda tam olarak ne olacak? Hâlâ kendi ülkelerinde olacaklar ve zorlanmadan dağılabilecekler, bunun sonucunda Yunan ordusu kendisini çok kritik bir konumda bulacaktır." Lloyd George ise geçen yaz Yunan birliklerin Bandırma ve Bursa'yı kolaylıkla ele geçirdiğini hatırlayarak neden Türklerin Kilikya cephesinde, Yunan cephesine göre çok daha iyi savaştıklarını merak etti. Fransız albay Georges, Yunan ordusunun şimdiye kadar sadece zayıf bir direnişle karşılaştığını söyledi. Yunan heyeti son derece art niyetsiz olarak itilaflara ayrıntılarıyla Yunan Ordusu’nun analizini yapmış ve cephedeki taarruz planlarını anlatmışlardı. Lord Curzon, tüm Yunan stratejisinin ortaya çıkmasını sağlamıştı. “Kim Türklerin Fransızlar ve İtalyanlardan bunları öğrenmediklerinin teminatını verebilirdi?”
Konferansta Sadrazam Tevfik Paşa, söz sırası kendisine gelince, "Türklerin yaşadığı toprakların bütünlüğünün ve bağımsızlığının sağlanmasını, Türkiye'nin açık ve tam egemenliğinin tanınmasını, Boğazlar konusunda uluslararası bir antlaşmaya varılmasını" istedi ve "Ben sözü Ankara Milli Meclisi tarafından seçilen ve bu Meclis adına konuşmaya yetkili temsilcilere bırakıyorum" diyerek kendisi hasta olduğu için konuşma sırasını Bekir Sami Bey (Kunduh)'e bıraktı. Bekir Sami Bey, Osmanlı İmparatorluğu toprakları üzerinde Türkiye'nin tam egemenlik haklarından yararlanması gerektiğini, Merkez-i hilafet ve Türkiye'nin başkenti olan İstanbul'un güvenliğini tehlikeye atmayacak şekilde mutlak eşitlik temelinde İtilaf devletlerinin Boğazlar hakkındaki her türlü kararını kabul etmeye hazır olduklarını, İtilaf Devletleri tarafından diğer ülkelerdeki azınlıklar lehine tanınan hakların Türkiye'deki yerleşik azınlıklar lehine de tanınacağını söyledi. Ankara temsilcisi olan Bekir Sami Bey, ayrıca, Türk milletinin tek gerçek temsilcisinin TBMM olduğunu söyledi.
Türk heyeti, Aydın bölgesi için geçmişte toplam Türk nüfusunun 1.296.595 ve Rum nüfusunun 230.711 olduğunu; Trakya'da ise 360.417 Türk, 224.680 Rum nüfus olduğunu belirtti. Yunan heyeti ise İzmir'de 504.000 Türk ve 505.000 Rum olduğunu; Trakya'da ise 345.198 Türk'e karşılık 365.278 Rum olduğunu savundu. Lord Curzon, Türk verisinin İzmir'in tamamına ait olduğunu Yunan verisinin ise sadece Yunan işgali altındaki bölge ile ilgili olduğunu söyledi. Kont Sforza ise İzmir'in Türkiye'ye ait olması gerektiğini varsayarak bunun diğer sorunları da kendiliğinden çözeceğini söyledi: "Ankara fanatizmini ayakta tutan tek şey Türk topraklarında yabancıların ve özellikle İzmir'in işgaliydi." Konferansta Fransa Başbakanı Aristide Briand, İzmir ve Doğu Trakya için bir soruşturma komisyonu kurulmasını talep etti. Briand ve Sforza, bu öneride Yunanları İzmir'den çıkarmanın bir yolunu gördüler. Böylece bundan sonra diğer sorunları çözmek kolaylaşacaktı. Türk heyeti araştırma komisyonu kurulmasını şartlı olarak kabul ettiği halde Yunan heyeti böyle bir soruşturmayı reddetti. Lord Curzon'un konferanstaki revizyon teklifi ise şuydu: İzmir bölgesi Türk egemenliği altında kalacak, ancak Hristiyan bir valiyle yerel özerkliğe sahip olacaktı. İstanbul tahliye edilecek ve Türkiye'de 'kalıcı Boğazlar Komisyonu Başkanlığı' kurulacaktı. Ancak bu teklifi Atina da Ankara da kabul etmedi.
Lloyd George, Yunanistan'ın daha fazla zaman kaybetmemesi için teklife bir an önce cevap verilmesini istemişti. Bekir Sami Bey ise Mustafa Kemal'e zaman kazandırmak için, Ankara'ya ulaşmasının on dört gün süreceğini ve teklife cevabın gelmesi için on gün daha süreceğini söyleyerek 24 gün süre istemişti. Ayrıca Bekir Sami Bey, Musul'da İngiliz çıkarlarının korunacağına dair Lloyd George'a güvence verdi ve Musul'un kendileri için çok önemli bir yer olmadığını söyledi. Yunanlar, İzmir konusunda taviz verecek durumda olmadıklarını kesin bir dille belirtmişlerdi. Kalogeropoulos, Yunan ordusunun Mustafa Kemal'i en kolay şekilde yenebileceğine inanmış görünüyordu. Bekir Sami Bey ise Türklerin Konstantin'i yeneceğine emindi. Lloyd George, daha önce birbirini yenebileceklerinden bu kadar emin olan iki savaşçıyı hiç görmemişti. Lloyd George, Yunanların Türklere saldırmakta özgür olduğunu ve tam tersi Türklerin de Yunanlara saldırmakta özgür olduğunu ve konferansın böyle bir saldırıyı önlemek için herhangi bir düzenleme yapmadığını her iki tarafa da belirtmişti. Konferansın son günü, gerçek adil ve tarafsız bir savaş olması için, Türkler güçlenmeye devam ederken Yunanistan'ın da İtilaf Devletleri tarafından kısıtlanmaması gerektiğini söyledi.
Londra'daki Konferansta Kemalistlerin İtalya Dışişleri Bakanlığı ile işbirliği yaptığı doğrulandı. 13 Mart'ta Sforza, Türk heyeti başkanı Bekir ile anlaşma imzaladı. Anlaşma İtalyan-Türk işbirliğinin ilkelerini belirledi. Altı maddeden oluşan antlaşma gereği İtalya, Anadolu'da geniş ticari imtiyazlar elde ederken dördüncü madde ile Trakya ve İzmir'in Türkiye'ye iadesine ilişkin tüm talepleri etkin bir şekilde desteklemeyi taahhüt etti. Beşinci madde ile de şu anda Osmanlı topraklarında bulunan tüm İtalyan birliklerini geri çekeceğine dair resmi bir güvence verdi. Fransız Hükûmeti de Türklerle bir uzlaşmaya vardı. 10 Mart'ta Mösyö Briand, Türk heyetiyle, derhal esir değişimi, yeni bir Suriye sınırı ve Kilikya'da Fransa'ya ekonomik avantajlar sağlanması karşılığında Kilikya'nın Fransız askeri tahliyesini sağlayan bir ateşkes imzalamıştı. Lloyd George ve Lord Curzon anlaşmaları keşfettiklerinde, hemen iki metni istediler. Yapılan antlaşmalar İngilizlerin tepkisini çekti ve iyileşmesi zor bir kriz başlattı. İngilizler, ortak hareket edilmesi gerektiğine inanıyorlardı.
“ | Londra'ya gitmeden önce Fransa'da hukuk okumuş olan dönemin Yunan Başbakanı Nikolaos Kalogeropoulos, 16 Şubat 1921'de Cumhurbaşkanı Millerand ve Başbakan Briand ile görüşmek için Paris'e uğradı. Burada Fransa'nın çıkarlarının Ankara ile olduğunu ve Yunanistan'ın herhangi bir yardım almayacağını öğrendi. Kalogeropoulos, 18 Şubat 1921'de Londra'ya vardığında ve Lloyd George ile görüştüğünde, durumun çok ciddi olduğunu fark etti ve Gounaris'i acilen Londra'ya gelmesi için aradı. Ona yüksek sesle şunu söylemişti: "Edindiğim bilgi, Türklerin bizim sadece Küçük Asya'dan değil, Doğu Trakya'dan da ayrılmamızı talep edecekleridir." 21 Şubat'ta başlayan ve 12 Mart 1921'de sona eren konferansta, Fransa ve İtalya'nın, padişahı tamamen görmezden gelerek Kemalist Türkiye'nin yanında yer aldığı ortaya çıktı. Fransa, Kilikya'dan çekildi ve Türklere, Ağustos 1921'de Yunanlara karşı Sakarya savaşında kullanılan, büyük miktarda askerî teçhizat bıraktı, İtalyanlar ise Doğu Trakya ve İzmir'in topraklarının Türkiye'ye verilmesini destekleme sözü verdi. Nihai sonuç şuydu: Sevr Antlaşması'nın uygulanması ve geçerli olabilmesi için Yunanistan, Türkiye ile savaşı sürdürmek ve onları yenmek ya da İzmir'den ayrılmak ve Doğu Trakya'ya çekilmek zorundaydı. Atina'ya dönen Gounaris, savaşmaya karar verdi. Ve Eskişehir, Kütahya ve Afyon savaşlarının yapıldığı bahar taarruzu başladı. | ” |
Bu tarihlerde Fransız basını da Trakya ve İzmir'in Türklere verilmesi gerektiğini yazıyordu. Gerek Fransa ve gerekse İtalya, Ege’nin iki tarafına yayılacak daha büyük bir Yunanistan fikrine karşı çıkmışlardır. Fransa’nın tepkisinin başlıca sebebi, I. Dünya Savaşındaki en büyük düşmanları olan Almanlar ile yakın akraba olan ve düşmanca tavırlar sergileyen eski kral Konstantin'in dönüşüdür. Suriye ve Ren'de İngilizler ile olan anlaşmazlıklar, ayrıca Türkler ve Müslüman bölgeler ile olan kültürel ve ticari faaliyetler de bunda etkilidir. Öte yandan İzmir işgali, Fransızların isteksizce göz yummak zorunda kaldığı bir girişimdir. İtalya ise zaten en başından beri büyük Yunanistan (Megali İdea) fikrine karşı çıkan bir devlet olmuştur. Bununla birlikte İngilizler, -Lloyd George'un Yunan yanlısı, Lord Curzon'un ise Türk yanlısı olmasıyla birlikte- Sevr Antlaşması’nın yeniden düzenlenmesinin diğer antlaşmalar için de kötü bir örnek teşkil edebileceğinden endişelenmektedir. Londra Konferansı, aslında Yunanlara karşı kesin şekilde Türk yanlısı politikalarını ilan eden ve bu nedenle Sevr Antlaşması'na karşı çıkan Fransız ve İtalyan talepleri doğrultusunda, Sevr'in yeniden düzenlenmesi için gerçekleştirilmiştir. 9 Mart 1921 tarihli bir haber Türk-Fransız anlaşmasının çoktan hazır olduğunu duyurmaktadır. Mayıs 1921'de ise İtilâf, Türk-Yunan savaşında tarafsızlıklarını resmen ilân ettiler.
“ | Fransız Büyükelçi, Yunan saldırının bugün başlayacağını belirtti ve ardından bana tahminlerini verdi: "Mustafa Kemal ne Eskişehir'de ne de o civarda Yunanlarla savaşmayı tasarlamadı. Böylece Yunanlar başlangıçta kansız bir zafer elde edecekler. Mustafa Kemal Ankara'ya çekilecek, kuvvetlerini orada toplayacak ve ardından Yunanları gerilla savaşıyla taciz edecek. Bu şekilde, savaş, üzüntü vermeyecek şekilde aylarca uzayacak." | ” |
— Lord Curzon - 23 Mart 1921 |
Zaman ve mekan Türklerden yanaydı. 15 Mayıs 1919'dan beri geçen her gün Türkiye'nin lehine ve Yunanistan'ın aleyhineydi. Gün geçtikçe Türklerin gücü artıyordu. Rusya ile dostane bir ittifak yapmışlardı ve şimdi Fransa bile onlarla anlaşmaya çalışıyordu. Kilikya'daki Türk kuvvetleri yakında Batı cephesini güçlendirmekte özgür olacaktı. Gittikçe daha fazla silah ve savaş malzemesi yağmaya başladı. Yunanların bu en iyi şanslarını kaçırmamak adına kaybedecek bir anları bile yoktu.
İkinci İnönü Muharebesi
Londra Barış Konferansı’ndan bir sonuç çıkmaması ve İtalya ile Fransa'nın sert şekilde Türk yanlısı politika göstermeleri üzerine, isteklerini zorla Türklere kabul ettirmek isteyen Yunanlar, Bursa üzerinden Eskişehir’e, Uşak üzerinden Afyon’a doğru 23 Mart 1921'de saldırıya geçtiler. Asıl amaçları Türk ordusunun ikmâlini durdurmak amacıyla Eskişehir-Afyon-Kütahya demiryolu hatlarını ele geçirmekti. 27 Mart 1921'de Yunan birlikleri İnönü mevzilerine ulaştılar.
Yunanlar, Bilecik’i, İnönü’de ’yi ve Uşak’ı ele geçirmeleri üzerine, TBMM Muhafız Taburu cepheye gönderildi. Böylece güçlenen Türk kuvvetleri karşı saldırıya geçerek Yunan saldırısını püskürttü. Bölgede faaliyet yürüten Fransız demiryolu şirketi de 28 Mart gece yarısından itibaren asker ya da savaş malzemesi taşıyan hiçbir vagonun hareket ettirilmemesini emrederek Yunanların ikmal yapmalarını engellemiş ve Yunanları geri çekilmeye zorlamıştır. Böylece 1 Nisan 1921’de Yunan ordusu Bursa’ya çekilmeye başladı. Sonuç olarak Yunanlar İnönü’de ikinci kez yenildiler.
“ | Sabahın üç buçuğuna doğru kapı açıldı. İçeriye Binbaşı Şemsettin Bey girdi; haber onda idi. Yüzü birdenbire en vahim bir haberin karşısında olduğumuzu anlamaya kâfi geldi. Bütün kanı çekilmiş, gözlerinde getirdiği haberin yası, içeri girdi. Mustafa Kemal Paşa’nın yanında oturduğu masanın üstünden telgrafı uzattı. “Okumaya lüzum yok. Harbi kaybetmişiz.” Size o anda nasıl bir sessizliğin oda içinde hüküm sürdüğünü tarif etmek müşküldür. Başlarımız eğildi. Daha işitmediğimiz haberin fecaatini ve bu vaziyetten doğacak felaketi düşünüyorduk. İsmet Paşa, “Geri çekilin, yenildik!” emrini vermişti. Durum gerçekten feci idi. İsmet Paşa ricat emrini verdikten sonra, kendisi de karargahıyla cepheden uzaklaşmıştı. Halbuki o sırada düşman da geri çekilmeye başlamıştı. Fevzi Paşa, o esnada Yarbay Naci’ye “Ricat edilmeyecek, derhal düşmanı takibe başlayacak ve durumdan sık sık beni haberdar edeceksiniz” emrini verdi. | ” |
— Hamdullah Suphi Tanrıöver, 1 Nisan 1921 |
“ | "Milletin makus talihini yendiniz" şeklindeki telgraf için bizzat Hamdullah Suphi Bey'le 1951'de görüştüm. Manisa Milletvekili, bu telgrafı kendisinin yazdığını ve Mustafa Kemal'e imzalatmış olduğunu bana söylemiş ve hatta bu hususta bir yazı da neşretmiş olduğunu ilave eylemiştir. | ” |
— Ali İhsan Paşa |
“ | İnönü muharebesi kumandadaki hata ve idâresizlik yüzünden fenâ bir vaziyet almış, nihâyet ricat (geri çekilme) emri dahi verilmişti. Ankara'da fena halde telaş başlamıştı. Genelkurmayın kullandığı ziraat mektebinde Mustafa Kemal Paşa durumu telgraf başında izliyordu. Hamdullah Suphi ve diğer bazı arkadaşlar da yanındaydı. Yunan ordusunun da geri çekilmekte olduğunu haber alan İsmet Paşa, bunu diğer bir telgrafla Mustafa Kemal Paşa'ya bildirmişti. Hamdullah Suphi Bey, cephe kumandanının moralini yükseltmek için, gelen bu telgrafa taltifkâr bir cevap verilmesini Mustafa Kemal Paşa'dan rica edince, o da telgrafı Hamdullah Suphi Bey'e vererek “Alınız, istediğiniz gibi bir cevap yazınız, gönderelim.” demişti. İşte o dillere destan olan meşhur telgraf bu suretle Hamdullah Suphi Bey tarafından yazılıp Mustafa Kemal Paşa'ya imza ettirilerek çekilmiştir. | ” |
— Ali Kılıç |
Savaştaki Türk kayıpları toplam 3.875, Yunan kayıpları ise toplam 4.138'dir.
Kütahya-Eskişehir Muharebeleri
Konstantin, İstanbul'un Fethi'nin yıldönümü olan 29 Mayıs 1921'de İzmir'e geldi ve Türk direnişini tamamen kırıp Ankara'yı işgâl edecek büyük bir askerî harekât düzenlenmesi kararlaştırıldı. İngilizler harekât yapılmadan önce bir arabuluculuk teklif ettiler. Fakat Konstantin bu öneriyi reddetti ve Konstantin'in bu hareketi Londra'da hoş karşılanmadı.
1921 Temmuz'unda başlayan Yunan saldırısından önce İstanbul'daki İtilaf birlikleri başkumandanı İngiliz General Harington diplomatik bir çaba başlattı. Haziran 1921'de İnebolu'ya gelen İngiliz subaylar Türklere verilmek üzere askeri ve ticari malzeme getirdiler ve cephane getirmeye devam edeceklerini belirttiler. Bu durumun Harington'un iyi niyetine işaret olarak kabul edilmesini rica ettiler. Karşılığında ise Türklerin elindeki İngiliz esirlerin bir iyi niyet gösterisi olarak serbest bırakılmasını istediler. Bu yapılırsa Malta'daki Türk esirlerin de serbest bırakılacağını söylediler.
Yunan ordusu, tıpkı Türk Ordusu gibi, Kuzey ve Güney Cephe’den oluşmaktaydı. Kuzey Cephe 33.000 askerden oluşuyordu. Güney Cephe ise yaklaşık 60.000 askerden müteşekkildi. Yunanların ayrıca Uşak’ta 11.000 ve Bursa’da 5.000 askeri vardı. Yunanlar Kütahya-Altıntaş civarındaki Türk ordusunu zayıf olan güney kanadından yok etmeyi ve sonra Eskişehir'e ilerleyerek Türk ordusunu kuşatmayı hedeflediler.
Buna göre kuzeyden güneye doğru sırasıyla:
- iki tümen İnönü-Eskişehir istikametinde,
- iki tümen Kütahya mevzii kuzey kesimine,
- bir tümen Kütahya mevzii güneydoğu kesimine,
- dört tümen Türk kuvvetlerinin güney kanadını kuşatacak şekilde Seyitgazi genel istikametinde taarruz edecek;
- süvari tugayı ile iki tümen de güney kanat korunmasına tahsis edilecekti.
Birlikler genel olarak 19 Temmuz 1921’de harekâta başlayacaklardı. Genel olarak Yunan ordusunda 30 bin kişiden mürekkep 4 tümen kuzeyde, diğer 60 bin kişilik kuvvetler ise güneyde konuşlanmıştı. Buna mukabil Türk ordusundaki 18 tümenin 13'ü kuzeyde, geri kalan 5 tümen ise güney hattındaydı. Mevcudu 122.131 kişi olan Türk ordusunun 90.000'i cephede, 30.000'i ise geri hizmetteydi.
Yunanlar tarafından İzmir-Afyon-Kütahya-Eskişehir-Ankara demiryolu hattı sayesinde ikmal ve taarruz yapılması da epey kolaylaşacağı için taarruz yönü olarak Güney cephesi seçildi. Ancak İsmet Paşa Yunanların yine kuzeydeki İnönü istikametinden Eskişehir'e doğru saldıracaklarını düşünmesi ordunun güney kanadının zayıf kalmasına neden oldu. Zira düşmanın asıl taarruzu Altıntaş ve Afyon üzerinden yapılacaktı.
“ | İki haftadan beri düşman taarruzu devam ediyor. Düşmanın kısm-ı küllisiyle ordumuzun sol cenahını çevirmek üzere yaptığı tarruzlar Altıntaş'ın gerek kuzeyinde, gerek doğusunda dört gün, dört gece devam eden kanlı muharebelerle durdurulmuş ve ordumuz yeni bir toparlanmaya sevk edilmişti. Seyidgazi ve Eskişehir hattında, sol cenahta beş gün, sağ cenahta iki gün devam eden muharebatta düşman bütün kuvvetini toplamış ve başlangıçta sağ cenahımız düşmanı muvaffakiyetle Eskişehir'e kadar atmış idi. Ancak soldan yapmış olduğu tazyik üzerine ordumuz Eskişehir'in doğusuna çekilmiştir. | ” |
— Fevzi Çakmak, 23 Temmuz 1921 |
10 Temmuz’da Yunan saldırısı İnönü-Eskişehir, Afyon ve Kütahya hattında geniş bir cephede başladı. Bu durumda Mustafa Kemal Paşa fazla kayıplar verilmeden ordunun Sakarya Irmağı'nın doğusuna çekilmesine karar verdi. Ordu, Sakarya’nın doğusunda toparlanmaya başladı. Yunanlar da Sakarya Irmağı kıyılarına kadar ilerlediler. Yunanlar Sakarya Irmağı'nın batı tarafında durdu, yeni bir saldırı için hazırlıklara başladı.
Ali İhsan Paşa: "Garp Cephesi Kumandanı İsmet Paşa, düşman taarruzlarına karşı ihtiyat kuvvetlerini yine yanlış kullanarak, 'Düşman sağ cenahımıza karşı kuşatma yapacaktır' diye kendi fikrine saplanmış, Yunanların sol cenahtan yaptıkları kati taarruz hareketlerini önleyememiş ve koca ordu, perişan bir halde, Sakarya gerisine çekilmiş, çekilmiş değil, adeta başı boş halinde çözülmüştü. Mustafa Kemal Paşa'nın Tevfik Bey'e not ettirdiği emir şu idi: "Dağılan ordu, Eskişehir'in kuzey ve güneyinde toplandıktan sonra Sakarya'nın doğusuna kadar çekilecektir." Bu emir üzerine tahminen 90.000 kişilik Garp cephesi ordusundan ancak geri kalanlardan yine tahminen 17.000 kişi kadar bir kuvvet toplanarak Sakarya'nın doğusuna gidilebildi ve orada ihzar edilen mevzilere yerleştirildi."
İsmail Habib'in hatıraları da şöyleydi:
“ | Kral Konstantin, biz kuzeyden üçüncü bir İnönü Muharebesi'ni düşünerek tertibat alırken, düşman bizi güneyden ve Altıntaş tarafından yaman bir şekilde vurdu. 21 Temmuz Perşembe günü Eskişehir de elden gidince, ayaklarımızın altında vatan toprağının sallandığını hissediyor gibi olduk. 24 Temmuz'da Fevzi Paşa, Büyük Millet Meclisi'nde beyanatta bulunarak, artık Ankara'nın da boşaltılması lazım olduğunu bildirdi... Fakat 5/8/1921 Cuma günü, Başkumandanlık Kanunu kabul edilerek Mustafa Kemal kumandayı eline aldı ve ordunun Sakarya gerisinde toplanmasını temin ile bir ay sonra Sakarya zaferi için düşmanla çarpışmaya başladı. | ” |
— İsmail Habib |
Yunan ordusu Kütahya-Eskişehir Muhârebeleri’nde 1491 ölü, 6472 yaralı, 110 kayıp olmak üzere toplam 8.073 kayıp verdi. Türk ordusu ise 55.000 asker kayıp verdi. 1643 ölü, 4981 yaralı, 374 esir savaşta kaybedilirken, 48.000 asker ise geri çekilme esnâsında silahlarıyla birlikte firâr etmişti.
Meclis heyetinin cepheye gönderilmesi
23 Temmuz'da Yunan taarruzu üzerine TBMM'de meclisin Kayseri'ye nakli tartışıldı.
TBMM 24 Temmuz 1921'de bir oylama yaparak hem askere moral vermek hem de tahkikat yapmak amacıyla cepheye 15 kişilik bir tahkik heyeti gönderilmesini kararlaştırdı. Sinop Mebusu Rıza Nur, Karesi Mebusu Vehbi ve İzmir Mebusu Mahmut Esat Beylerden oluşan heyet cepheden dönüşte TBMM'de 2 Ağustos 1921'de şunları belirtti:
Meclis Raporu
- Zâbitân ve efrâdın mâneviyatını pek yüksek bulduk. Bu bir hakikat-i mahzdır. Fakat bunun yanında diğer bir şey gördük. Maatteessüf ordu ricat esnasında bazı aksâmını zâyi eylemiştir. Adet kâfi derecede değildir. İyi bir ordu, esas bir çekirdek mevcuttur. Bir esas, bir çekirdek tamamiyle mevcuttur. Bizim aralarına girmemiz efrâda, zâbitâna cidden, hakikaten hüsn-ü tesir hâsıl etmiştir. Bunu orada bilfiil anladık. Bizim tarafımızdan onların unutulmadığını gösterdi ve bundan çok istifâde gördük.
- Askerin bir defa çarığı yoktur. Bazı mıntıkalar vardır ki su yoktur. Asker susuz kalmıştır. Efrâdın mataraları eksiktir. Kurbaları yoktur, eksiktir, fıçı yoktur. Bu teşkilât mevcut değildir. Ordunun %20 nisbetinde süngüsü yoktur. Süngü yapmak güç bir şey değildir. Sonra süvari var, kılıncı yoktur. Kılınçsız süvari bir şey yapamaz. Halbuki memlekette pala, yatağan doludur. Ricatlar, bir manevra usulü yapıldığı gibi, bir de mecburî olur. Bizde bu iki kısım memzuç (bir arada) gibidir. Fakat icbarî (zorunlu) kısmı diğer kısmına galiptir.
- Diğer âmiller ve sebeplerden birisi de geri hizmetin iyi yapılmamasıdır. Bu da en ziyade Müdafaa-i Millîye Vekâletine (Fevzi Paşa'ya) taalluk eder. Müdafaa Milli bugüne kadar uyku uyumuştur. Vazifesini bihakkın yapmamıştır. Ne iâşesini (beslenme) ve ne levâzımını (lüzumlu işler) yolunda yapmamıştır. Erkân-ı Harbiye-i Umumiye kifayeyetsizlik (yetersizlik) göstermiştir. Kifayetsizlik kemmiyeten (pek çok) mevcuttur. Çünki Müdafaa-i Milliye Vekili bugün üç vazife ile mükelleftir. Birisi Müdafaa-i Milliye, ikincisi Erkân-ı Harbiye-i Umumiye, diğeri kabine riyasetidir. Niçin üç iş bir kişide toplanmıştır?
- Bütün Avrupa matbuatı bar bar bağırıyorlar, Yunan kralı geliyor, hücum edecek, yine azamî tedbiri yapmamıştır. Meselâ taarruz başladıktan sonradır ki, Maraş tarafından dokuzuncu, beşinci tümenleri getirmeye başlamıştır. Bunu daha evvel getirebilirdi. Hatta harbin yoğunlaştığı cenahta (güneyde) bir veya iki tümenimiz ihtiyatta buluna idi, harpte biz galiptik. Bugün bütün Türkiye'de düğün bayram olabilirdi. Halbuki bu emri düşman taarruzundan sonra vermişlerdir. Evvelce verebilirlerdi, mani yoktu.
- Uyku uyuyoruz. 15 gündür Müdafaa-i Milliye hiçbir şey yapmamıştır. Meselâ (rumî) 1300 doğumlular silâh altına alınıyorlar, dün emir vermişler. Bu emir daha evvel verilebilirdi. Niçin vermemişler? Bugün ordunun zâbit (subay) zâyiâtı, ki en mühim olan zâyiâttır, fazladır. Ordunun beş altı yüz zâbite ihtiyâcı vardır. İhtiyâcı kaçınılmaz haldedir. Bu zâbitleri bulmak için bugüne kadar teşebbüs yapılmamıştır.
- Buradan cepheye ekmek yollanmıştır. Bu ekmeği alan almış, üç binini alan olmamış. İntizamsızlığa bakınız, alan almış, üç binini alacak adam bulamamışlar. Bir hafta orada bekledikten sonra tekrar buraya gelmiştir ve küflenmiştir. İşi görünüz, nasıl gidiyor. Tekâsül (tembellik) Müdafaa-i Milliyede bütün dehşeti ile mevcuttur.
- Silâhın bir kısmını biliyorsunuz ki, bedava aldık, Ruslar bol bol verdiler. Cephâne ve silâh tedârikinde bir âciz mutasavver değildir. Diğer taraftan satın almak için menbâ da vardır, İngiliz karargâhının kumandanının yâverleri; bol bol silâh satıyorlar. Kumandan da demek müşterektir. Yüzlerce mitralyöz (makineli tüfek) ve binlerce tüfenk satılıyor. Şimdi o adamlar teklif ediyorlar. Parayı veriniz, size istediğiniz noktada teslim edelim. Meselâ İnebolu'ya, güzelce İngiliz gemisiyle almışlar. Her şeyden evvel bunlardan alınmalıdır.
- Biz (TBMM) Ankara'yı terk ettiğimiz vakitte Konya ile aramız kesilecektir. Ya nakliye vâsıtaları? Demek ki Ankara'dan ayrılırsak kaynaklarımız kuruyacaktır. Bunun halkta aksi tesiri olacaktır. Halk ümitsizliğe düşecek, meyus olacaktır.
- Asker vazifesini bihakkın ifâ etmiştir ve arslan gibi döğüşmüştür. Fakat buna mugâyir, idarede mi yoksa nerededir, bazı hatalar olmuştur ki ric'ate tesir eden esbâb sırasına geçmiştir. Eğer biz bu yolda faaliyete geçersek, ordunun noksanlarını âcilen ikmâl edersek, bu ordu düşmanı Sakarya vadisinde parça parça yapar. Fakat eğer bunu yapmazsak tehlike muhakkaktır.
5 Ağustos'ta Sinop Mebusu Rıza Nur ve 8 arkadaşının imzası ile teklif olunan Başkumandanlığın TBMM Reisi Mustafa Kemal Paşa'ya tevcihi hakkındaki kanun 183 mebustan 169'unun oyları ile kabul olundu.
Tahkik heyeti raporu üzerine ilk iş olarak ordunun gereksinimlerinin sağlanması için 7-8 Ağustos 1921'de Tekâlif-i Milliye Emirleri (Ulusal Yükümlülükler) yayımlandı. Tekâlif-i Milliye emirlerinin uygulanmasında çıkacak aksaklıkları ortadan kaldırmak için çeşitli yerlerde İstiklal Mahkemeleri açıldı.
“ | "Bugün memleketimizin hakikî menfaatini temin edecek gündeyiz. Biliyorsunuz Fransız murahhasiyle müzâkere cereyan ediyor, İngilizlerle İstanbul'da temasımız vardır. Kars'ta Ruslarla konferans devam ediyor. İtalyanların mürâcaatı vardır. Size arzederim ki, gayet kuvvetli bir cephe ile Yunanların karşılarına çıkmazsak, yemin ederim ki, hepsi teması keser ve çantalarını alır giderler." | ” |
— Başkumandan Mustafa Kemal Paşa, 11 Ağustos 1921 |
“ | Karar mucibince Meclîsi Âlî (TBMM) Kayseri'ye nakil olunacaktır. Düşman şimdilik faaliyetini tatil etmiştir. Fakat düşman yakında yine harekete başlayabilir ve bu harekât on beş günde Ankara'yı yine tehdid edebilir. | ” |
— Müdafaa-i Milli Vekili Fevzi Paşa, 22 Ağustos 1921 |
Sakarya Meydan Muharebesi
28 Temmuz 1921’de, Kral Konstantin’in başkanlığında Kütahya’da Savaş Kabinesi toplandı. Türk ordusunda bir çözülme görülmesiyle birlikte yok edilemediği ifade edilerek ordunun Ankara’ya doğru taarruza geçmesi kararlaştırıldı. Yunan ordusu 22 Temmuz-11 Ağustos arası 20 günlük bir hazırlıktan sonra "Tuz Çölü" olarak adlandırdıkları bozkırı kat ederek Sakarya'ya ilerlemeye başladı. Türk ordusundaki 16 tümene karşılık Yunan ordusu 9 tümenden oluşuyordu.
Batı Cephesi'ndeki toplam Türk kuvveti 6.855 subay, 122.186 asker iken, toplam Yunan kuvvetleri ise 5.500 subay ve 178.000 askerdi. 19 ve 20 Ağustos'ta Yunan birlikleri Sakarya'yı geçtiler. Savaşın başladığı tarih, 23 Ağustos 1921’dir. Türk Kurtuluş Savaşı tarihinde Subaylar Muhârebesi ve Melhame-i Kübra olarak da isimlendirilen muhârebe, 13 Eylül günü Yunanların Sakarya Nehri’nin doğusunu tamamen terk etmesiyle son buldu.
5 Ağustos'ta Başkumandan olan Mustafa Kemal Paşa, 12 Ağustos'ta Ankara Polatlı'daki Batı Cephesi karargâhına geldi. Derhal geriye kalan birlikler toplandı ve ordu intizâm altına alındı. Ankara istikametine doğru ardışık 4–5 km aralıklı üç savunma hattı oluşturuldu. Savaşta Yunanlar 1. ve 2. savunma hattını aşsalar bile 3. hattı asla aşamadılar. 23 Ağustos-13 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakarya Meydan Muhârebesi, Yunan ordusunun saldırısıyla başladı ve 22 gün-22 gece sürdü. Mustafa Kemal Paşa, Sakarya Meydan Muhârebesi'nde orduya şu emri verdi:
“ | Hatt-ı müdâfaa yoktur, sath-ı müdâfaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça bırakılamaz. Onun için küçük, büyük her birlik bulunduğu mevziden atılabilir; fakat, küçük büyük her birlik durabildiği noktadan yeniden Yunan birliklerine karşı cephe teşkil edip muhârebeye devam eder. Yanındaki birliğin çekilmek zorunda kaldığını gören birlikler, ona uymaz; bulunduğu mevzide sonuna kadar durmaya ve direnmeye mecburdur. | ” |
Muhârebe yaklaşık 100 kilometrelik bir cephe üzerinde gerçekleşmiştir. Yunanların güneyden kuşatma harekâtı ile Türk ordusunun yönü başlangıçta batıya dönükken sonradan güneye dönmüş, arkasını kuzeye yaslamıştır. Denk kuvvetler nedeniyle kuşatma harekâtı başarısız olmuş ve mücadele karşılıklı siper savaşına dönüşmeye başlamıştır. 10 Eylül'de Türk ordusu bir karşı taarruza girişmiş, kanlı muhârebelerden sonra takviye ve ikmal sorunları yaşayan Yunan birlikleri 11 Eylül'de aşamalı olarak geri çekilmeye başlamışlardır.
Ayrıca Türk ordusu süvari alayları ile Yunan ordusunun arkasına akınlar düzenleyip yıpratma girişiminde bulundular. Nitekim 27 Ağustos'ta üç Türk süvari alayı (Albay Fahrettin Altay komutasında) Uzunbeyli köyünde bulunan Yunan Ordu Karargâhına saldırdı. Uzunbeyli Köyü’nde General, Albay ve Prens George, kurmaylarının esir düşmeleri son anda önlendi. Savaştan sonra ise Fahrettin (Altay) köye uğradığında, köylülerden buranın Yunan ordusunun başkomutanlık karargâhı olduğunu öğrenmiştir.
Subay | Er | Tüfek | Mak. Tüfek | Top | Uçak | |
---|---|---|---|---|---|---|
Türk Ordusu | 5.401 | 96.326 | 54.572 | 825 | 169 | 2 |
Yunan Ordusu | 3.780 | 120.000 | 75.900 | 2.768 | 286 | 18 |
Türk ordusu zâyiâtı 5.713 ölü, 18.480 yaralı, 828 esir ve 14.268 kayıp olmak üzere toplam 39.289'dur. Yunan Ordusu zâyiâtı ise 208’i subay 3.750'si asker toplam 3.958 ölü ve 19.163’ü yaralı ve 354’ü kayıp olmak üzere 23.475'tir.
Sakarya’dan dönüşte Yunanlar, özellikle geri çekilirken Polatlı, Haymana, Sivrihisar, Mihalıççık, Mahmudiye, Çifteler ve Eskişehir merkez ilçesinde yolları üzerindeki köylerde veya kısa süre konakladıkları yerlerde cinayetler işlemişler, yolları üzerinde bulunan köyleri planlı bir şekilde yakmış ve imha etmişlerdir.
“ | Sakarya Meydan Muhârebesinin son günü Mustafa Kemâl Paşa muharebeyi kaybettiğine hükmederek geri çekilme emri vermiş ise de Fevzi Paşa bunu sabahki vaziyeti gördükten sonra kumandanlara söylemeyi uygun bulmuş. Halbuki sabahleyin düşmanın geri çekildiği görülünce zaferin bizde kalması bu suretle temin olunmuş. | ” |
— Doğu Cephesi kumandanı Kazım Karabekir Paşa |
Sakarya Muhârebesi sonunda İsmail Habip Sevük’e göre Türk ordusunun 1683 yılında II. Viyana Kuşatması’ndaki yenilgisinden beri süregelen çekilmesi sona erdi. Bu savaş, Türk ordusunun son savunma savaşıdır.
Türk karşı taarruzu
Afyon Taarruzu / Güzelim Dağı Muharebesi
Sakarya Muhârebesi sonrası geri çekilen Yunan birliklerinin toparlanmalarına fırsat vermeden geri püskürtmek ve çekilmeye zorlamak maksadıyla 1 Ekim'de Afyon Taaruzu başlatıldı. Fakat Türk taarruzu erken fark edilip karşı saldırılarla geri püskürtüldü. Böylece baskın harekâtı, bir meydan muhârebesine dönüştü. Bu muhârebede Türk ordusu 1700 asker zâyiât vererek savaşı kaybetti ve geri çekildi.
“ | İkinci Kolordu'dan aldığım zâyiât cedveline göre, dört tümenden toplam 1700 küsur kişi zâyiât var. 927 sandık cephâne, 3160 adet top mermisi sarfedilmiş ve 700 tüfenk kaybolmuştur. Düşmanın Akarçay kuzeyindeki üç tümeni karşısında iyi bir müdafaa yapamamışlardır. İkinci Kolordu ile karşısındaki düşman mevzilerini gözden geçirdim. On gün evvel yapılan ve muvaffakiyetsizlikle ve büyük zâyiât vermekle neticelenmiş olan Afyon Muhârebesi hakkında, bu muhârebeye iştirak etmiş olanlara bazı sualler sordum. Düşmanın azami üç piyade tümeniyle çarpışmış olduklarını ve toplam beş piyade ve üç süvari tümenimizle bu düşmanı püskürtemediklerini, bilakis, 1700 küsur zâyiât vererek bu sırtlara kadar geri çekilmeye mecbur kaldıklarını izâh ettiler. Erlerden ziyade subaylarda ve kumandanlarda bıkkınlık ve ümitsizlik seziliyordu. Kolordu Kumandanı'nı bile neşesiz ve usanmış gördüm. Kurmay Başkanıma sordum: - Halit Bey, bu ne haldir? dedim. Fırka ve Kolordu Kumandanları'nın kendiliklerinden yapabilecekleri işler bile ihmâl edilmiş. Malzeme ve teçhizat yokluğuna bir şey yapamazlarsa da, elde mevcut şeyleri ıslâh etmek, tâlim ve terbiye ve zapt-u rapt eksiğini düzeltmeye çalışmak mümkün değil mi? - Paşam, efrâd durmuyor; kaçıyor; yeni gelenleri düzeltmeye uğraşıyoruz. Onlar da biraz yola gelince kaçıyorlar; başkaları geliyor. Başta Kolordu Kumandanı, Tümen Kumandanlarını desteklemezse, Tümen Kumandanları ne yapsın? O her akşam, çilingir sofrasını kurdurur; geç vakte kadar keyif çatar; sabah geç kalkar. Kolordu'nun fırkalarını, kıtalarını teftiş denilen şeyi, ilk defa bugün sizde gördük; cevabını verdi. Kemaleddin Sami'ye sordum:- 'Afyon tarafında yapılan muhârebede bir muvaffâkiyet ve Afyon'un zaptı aranıyorsa, neden ihtiyatta bulunan sizin Dördüncü Kolordu, o tarafa gönderilmemiş ve muhârebeyi bizzat cephe kumandanı (İsmet paşa) o tarafa giderek idare etmemiş?' - Bilmem, dedi ve güldü. | ” |
— Ali İhsan Paşa |
Yunanistan'ın İstanbul'u işgâl planı
28 Aralık 1921'de Yunan Deniz Bakanı Petros Mavromichalis, Londra'da bulunan Yunanistan Başbakanı Gounaris'e şu telgrafı çekti: "Paramız yok. Maliye Bakanlığı, Aralık ayı maaş bordrosu için herhangi bir ödeme yapabilecek durumda değil. Lütfen donanmanın Konstantinopolis ve İzmir'den çekilmesine izin verin, çünkü birkaç gün içinde tayfalara yiyecek tedariki bile imkansız olacak". Yaşanan ekonomik kriz nedeniyle, Yunan ordusunun gerekli silahlarla donatılması işlemi tamamlanamamış, hattâ askerlerin yeterli beslenmesi dahi sağlanamamıştı. Askerin morali bozuktu ve çok sayıda firar olduğu bildiriliyordu. Anadolu'yu tamamen tahliye etme fikirleri tartışılıyordu. Londra ve Paris, Yunanistan'ın mecburen talep ettiği yeni bir kredi vermeyi kesin olarak reddettiler. Yunanlar enflasyonu göze alarak çözüm için iç borçlanmaya gittiler. 1920'de 1 Pound, 25 Yunan drahmisine eşdeğerken 1922'de bu değer 425 drahmiye yükselmişti. Durumun zamanla düzeleceğine inanmak mümkün değildi. Hepsinden önemlisi Anadolu cephesinde Yunan birliklerin morali çok düşüktü.
Yunan Hükûmeti, İngiliz diplomatik müdahalesi için yalvarıyordu. Lord Curzon ise Yunanistan lehine herhangi bir sorumluluk alma niyetinde değildi ve onların İzmir'den çıkarılmaları konusunda kararlıydı. Curzon, Yunan temsilcilerle yaptığı görüşmede şöyle dedi: "İngiltere'de, Türkiye ile barış yapmamız gerektiğini söyleyen ve Yunanistan için kendi çıkarlarımızı feda ettiğimizi savunan geniş bir görüş, hatta Hindistan'da daha da güçlü bir kesim var." Yunan Hükûmeti'nin ise onursuz bir geri çekilme emri veremeyeceği açıktı çünkü bu İzmir ve civarındaki Yunanların hayatlarını tehlikeye atmaktı ve yoğun bir iç muhâlefete neden oluyordu. Gounaris, Şubat 1922'de Curzon'a, 'Askerî takviye, savaş malzemesi ikmâli ve mâli yardım yapılmadığı müddetçe olası bir Türk taarruzuna karşı direnmelerinin zor olacağını' belirtmişti. Gounaris, Yunanistan'ın derhal ve tam bir geri çekilme emri vermesi gerektiği sonucuna vardı. Curzon ise diplomatik bir şekilde Anadolu'nun şimdilik tahliye edilmemesini istedi. Curzon, diplomatik bir çözüm bulununcaya kadar Yunanistan'ın Anadolu'da kalması gerektiğini söyledi. Gounaris Atina'ya şöyle yazdı, "Herhangi bir umut yok".
İngiliz Dışişleri Bakanlığı, 'Parayı sağlayamayacağımız, onlara gerekli askeri malzemeleri de veremeyeceğimiz veya satamayacağımız açık' dedi. Batı Anadolu'dan tamamen Yunan çekilmesi İngiliz politikasıydı. Yunanistan artık Doğu Akdeniz'de güvenilir bir durumda değildi. İngilizler, Türkiye'yi yeniden bu pozisyonda yerleştirme politikasına sahipti. Curzon, Yunan temsilcilerle yaptığı görüşmelerin başından beri çok netti: İngilizler için barış önemliydi ve Yunan ordusunun İngilizler adına bunu sürdürecek konumda olmadığı açıktı. Curzon, uzun zaman önce, Yunanistan'ın Anadolu'nun daha geniş bir bölgesi bir yana, İzmir'de bile yeri olmadığına karar vermişti. Türklerin İzmir'de yalnız bırakılması gerektiğine dair inancında kararlıydı. Aynı zamanda İngilizlerin, Türklere destek veren İtalya ve Fransa gibi iki önemli müttefikinden ayrılamayacağı da bir gerçekti.
Bu sırada hem Fransa hem de İtalya'daki hükûmet değişiklikleri nedeniyle konferans düzenlenmesi gecikmişti. Fransa'da Aristide Briand'ın yerini Raymond Poincaré aldı. Poincaré, yeni bir konferans yapmaya istekli değildi, "Fransa'daki kamuoyu şu anda konferanslara şiddetle karşı çıkıyor" dedi. Fransa'nın hiçbir yerinde Yunanistan'a sempati duyulmadığını ifade etti.
Yeni bir İtilâf Konferansı nihayetinde Mart 1922'de Paris'te toplandı ve orada İtilâflar tarafından savaşan taraflara ateşkes teklif edildi. İtilafların Mart 1922 önerileri, Yunanistan için İzmir'in ve yanı sıra Doğu Trakya'nın yarısının kaybedilmesini içeriyordu. Bu müzâkerelerin sonucunda Yunanistan'ın Anadolu'dan tahliyesini tamamlaması için dört aylık bir süreyi, Gelibolu Yarımadası'nın İtilafların askerî işgâlinde tutulması ve İstanbul'un Türklere teslim edilmesini içeren bir öneri oldu. Bu sırada kabinenin Müslüman yanlısı üyesi Montagu, Hindistan Müslümanlarından ve Hilâfet savunucularından Türkiye lehine davranılması için gelen yoğun baskılar sonucu Curzon'un ve Lloyd'un izledikleri politikayı eleştiren bir protesto yayınladı. Bu Curzon ve Lloyd'u çileden çıkardı ve Montagu istifa etmek zorunda kaldı. Bu protesto en çok Türk yanlısı Fransızları memnun etmişti. İtilaf önerisini kabul etmeye hazır olan Yunan Başbakan Gounaris ise, karar Yunan parlamentosunda tartışıldıktan sonra gelen tepkiler üzerine istifa etti. Yeni hükûmeti kurma görevi Gunaris yerine Stratos’a verildi. Yunan Hükûmetini geçici olarak kurtaran yalnızca Mustafa Kemal Paşa oldu. Mustafa Kemal, İtilaf planını reddetti. Karşı önerisi, ateşkesin imzalanmasından sonra ve herhangi bir barış görüşmesi başlamadan önce Anadolu'nun tahliyesiydi. Gounaris Mayıs 1922'ye kadar görevde kaldı. Ancak Stratos hükûmeti de 17 Mayıs'ta güvenoyu alamayarak istifa etti. Neticede 22 Mayıs 1922’de Protopapadakis’in Başbakan ve Stratos’un İçişleri Bakanı olduğu bir koalisyon hükûmeti kuruldu.
Venizelos, Anadolu'daki yerel Hristiyan nüfusun akıbetiyle ilgili endişelerini dile getirdi ve bölgenin yerel örgütlerin silahlandırılması ile korunabileceğini söyledi. Ancak Lord Curzon, Venizelos'un planını da reddetti. Bu tür çözümleri 'oldukça yanıltıcı' buldu. 25 Mayıs 1922'de General Papulas da istifa edince yerine Hacıanestis atandı. Hacianestis, başkomutanlığı 5 Haziran'da üstlendi ancak Anadolu cephesindeki kuvvetleri geri çekmek ve Trakya’daki kuvvetleri de elinde bulundurmak koşuluyla görevi kabul etti. Anadolu Ordusu’ndaki tümen ve kolordu komutanlıklarında da yeniden değişikliğe gitti.
“ | 11 Haziran 1922'de Afyon şehrini gözleyen postalarımızdan aldığımız haberlere göre: "Yeni Yunan ordusu kumandanı Hacıanestis, Afyon'da Yunan birliklerini teftiş ederken, askerlerin "Bizi terhis ediniz; evlerimize dönmek istiyoruz. Mademki, bu zaptettiğimiz yerleri terkedip geri çekilecek imişiz; bizi daha ne tutuyorsunuz" diye kendisine bağırdıklarını ve asi bir tavır takındıklarını muhbirlerimiz duymuşlar. Haci Anestis, kıdemsiz bir general olduğundan diğer kumandanlar bu kıdemsiz generalin emri altına girmemeyi tercih eylemişler. Yunan Ordusu'nun Erkan-ı Harp Reisi Sariyannis de azil olunmuş." Bu haberler üzerine, hemen 1. Ordu'ya "Yunan askerinin yeni başkumandanına karşı isyan edip terhis istediklerini, Yunan ordusunun içinden bozulmuş olduğunu, artık taarruz için bu fırsatın kaçırılmayacağını, ötede beride memur ve mezun olanların süratle celblerini ve kıtâlarımızın harekete hazır olmalarını" tebliğ ettim. | ” |
— Ali İhsan Paşa, 1. Ordu kumandanı |
Ali İhsan Paşa'nın emekliye sevk edilmesi: I. Dünya Savaşı'nda, Sabis mevkiinde üstün İngiliz kuvvetlerini mağlup eden, aynı zamanda Irak cephesi 6. ordu kumandanı Ali İhsan paşa, Mondros Mütarekesi sonrası, İngilizler tarafından İstanbul'a çağrıldığı halde gitmeyip orduyu dağıtmayı geciktirdiği, yerli halktan milis taburları oluşturup silahlandırdığı, işgale karşı mukavemet hareketine sebep olduğu için İngilizler tarafından 1 Mart 1919'da tutuklanıp ilk Malta sürgününe gönderilen general olmuştu. Sürgünden dönünce, kendi isteği üzerine Batı cephesine tayin edildi.
İsmet Paşa'nın orduyu doğru idare edemediğinden muzdarip olan Ali İhsan Paşa, başlangıçta ordunun kuzey ve güney cephesi olarak iki kol halinde genelkurmay başkanlığına bağlı olmasını istediği halde, kendisi İsmet Paşa'dan kıdemli olsa da, askerî başarıları ve deneyimleri İsmet Paşa'dan ileride olsa da İsmet Paşa'nın emri altında görevlendirilmişti. Daha önceki Ali Fuat paşa ve Refet paşa gibi görevden alınan Ali İhsan paşa, önce İstiklal Mahkemesinde yargılandı ancak bir suç isnat edilemedi. Sonra Divan-ı Harp'te yargılandı. Fakat yine aleyhinde hiçbir suç bulunamadı. 22 Haziran 1922'de henüz 40 yaşındayken emekliye sevk edildi. Yerine Ali Fuat Cebesoy düşünülse de, İsmet paşa ile çalışmayı istemedi. Sonra Refet Bele'ye 1. Ordu kumandanlığı teklif edildi. O da İsmet Paşa'nın emri altına girmeyi reddetti. Son çare, açıkta bulunan Nureddin Paşa, 1. Ordu kumandasına tayin olundu.
Ali İhsan Paşa konu hakkında şunları söyledi: "Birinci Ordu'nun kumandasını deruhte ettiğim günden beri askerlerin talim ve terbiye ve disiplin hususunda pek fakir olduklarını, bunların yetiştirilmeleri lazım geldiğini ve bu halledilmeden taarruz yapmanın zararlı olacağını her teftiş sonrası görmüş ve Cephe'ye acı bir lisan ile yazmış idim. Askerleri, dama taşı gibi oradan oraya oynatmaktan zevk alan Cephe Kumandanı (İsmet Paşa), bunların talim ve terbiye ile meşgul olmalarına vakit bırakmıyordu."
15 Temmuz 1922'de Yunan İzmir Yüksek Komiseri, bölgeyi Türklerden korumak amacıyla İzmir bölgesinin özerkliğini ilân etti. Bu bir "umutsuz çaresizlik" eylemiydi. Fakat İtilâf Devletleri bu planı hızlıca reddettiler.
Yeni kurulan koalisyon hükûmeti barışın teessüsü için son çâre olarak İstanbul'un işgâl edilmesini kararlaştırdı. Yunanistan’ın ekonomik ve askerî olarak 6 ay dayanacak hali bile kalmamıştı. Bu hayalci plan daha önce de gündeme gelmiş ancak son çâre olduğu düşünülerek ertelenmişti. 23 Temmuz’da Başkomutan Hacianestis büyük bir gizlilik içinde Pire’nin Keraçini mevkiine gelmişti. Orada Averof Zırhlısı’nın içinde Yunan Başbakan ve Savaş Bakanı’yla bir araya gelerek, İstanbul’a doğru yapılması düşünülen harekâtın detaylarını görüştüler. Görüşmeler neticesinde harekâtın başlama tarihi olarak 29 Temmuz belirlendi.
Yunanistan, 1922 yılı Temmuz ayı başından itibaren Doğu Trakya’daki birliklerini takviye etmeye başlamıştı. Başlangıçta 9700 asker (2 tümen) var iken Haziran başında 2 tümen daha eklenmişti. Anadolu'dan Tekirdağ'a gönderilen 25.000 asker ile, Trakya’da bulunan Yunan kuvvetleri 34.000 askere ulaşmıştı. Yunanlar takviyeye devam ettiler. Planlanan mevcut 50.000 askerdi. Anadolu’da savunmaya geçen Yunan birlikleri ağırlık merkezini Trakya’ya kaydırarak taarruz pozisyonu aldılar. İstanbul'daki toplam İtilâf askerleri ise 17.000 kişiydi (10 bin Fransız, 5 bin İngiliz, 2 bin İtalyan).
Bu askerî hareketlilik İngilizlerin dikkatinden kaçmadı. 21 Temmuz 1922 tarihinde İstanbul'da bulunan Yunan Askerî Heyeti Başkanı Albay Paallidas ile görüşen İngiliz General Harington, Yunanistan'ın planları hakkında bilgi almaya çalıştı. Yunan hükûmetinin Trakya'nın kaybedilmesinden de endişe ettiğini ifade eden Paallidas, yaptıkları takviyenin nedeninin bu olduğunu iddia etti. Harington, Yunanların İstanbul'u işgâli ile ilgili kararın ciddiyeti hakkında bilgi istedi. Fransızların ve İtalyanların açıkça Ankara'ya yardım ettiklerini ileri süren Paallidas, durumun, kendilerini "sert bir harekette" bulunmaya mecbur bırakacağını beyan etti. Paallidas, Türklerin, İstanbul'u savunmak amacıyla kurdukları gizli teşkilattan dolayı endişelerini de bildirdi. Harington, İtilâf işgâli altındaki İstanbul'un olası işgâline karşı önleyici tedbirler almaya başladı. İngiliz Savaş Bakanlığının da onayını almıştı.
Bu işgâl planı İtilâf devletleri tarafından bir "hakâret" olarak değerlendirildi. Yunanların asıl amacı İstanbul'a yapılacak bir saldırı değil, yapılacak işgâl sonucu barış müzâkerelerinde çözümün hızlandırılması için İtilâflara baskı kurmaktı. Şüphesiz bu durum, müzâkerelerde Konstantin'in elini epey güçlendirecekti. İtilâflar ise herhangi bir saldırı durumunda Boğazları kapatacak ve tüm Yunan limanlarını ablukaya alacaklardı. Bu sırada Anadolu'daki Yunan Cephe hattı 713 kilometreye kadar genişlemişti. Yunan ordusunda çok sayıda firari vardı ve askerler terhis edilmek istiyorlardı. Ayrıca bölünmüş bir Yunan ordusu, Türk taarruzu için can alıcı bir fırsattı. Trakya'ya gönderilen Yunan birlikleri geri getirilmemiş ve orada kalmışlardı. Bu tarihe kadar İtalyanlar ve Fransızlar; Antalya, İskenderun ve Mersin limanları üzerinden Türk ordusuna ikmal yapıyorlardı.
Bu sırada Türk dostu olarak bilinen İngiliz General Townshend Konya'ya gelmiş ve 24 Temmuz 1922'de Mustafa Kemal Paşa ile görüşmüştü. İngiliz Milletvekili Green, İngiliz general Townshend'den Yunanların İstanbul'u işgâl etmesi halinde "Kemal barış görüşmelerine hazırdır" diye bir telgraf aldı. General Townshend ile görüştükten sonra 27/28 Temmuz gecesi Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa ve Fevzi Paşa taarruz kararı aldı ve hazırlıkların 15 Ağustos'a kadar tamamlanması kararlaştırıldı. Mustafa Kemal Paşa, 6 Ağustos 1922'de gizli olarak Batı cephesi ordusuna taarruza hazırlık emrini verdi. Diğer taraftan 31 Temmuz 1922 tarihinde Yunan hükûmeti, İtilâf devletlerinden, Yunan ordusunun İstanbul'a girişine izin vermelerini talep etti. İtilâf devletleri talebi reddederek herhangi bir işgâle asla tolerans göstermeyeceklerini belirttiler. Fransa derhal İstanbul'a ilave 3 tabur asker sevk etti. Olası bir saldırı durumunda Harington, yaklaşık 20.000 Osmanlı askerini de Yunanlara karşı kullanacaktı.
Başta Fransa olmak üzere İtilâfların kararlı duruşu İstanbul'un işgâline engel oldu. İngiliz cephesinde Lloyd George hâlâ Yunan yanlısı olsa da, Curzon'un bir barış antlaşması müzâkere etme girişimlerinin tüm mantığı, meseleyi zorlaştırmaya yönelik her Yunan girişimini reddetmek üzerine kuruluydu.Lloyd George, İngiliz parlamentosunda 4 Ağustos'ta şöyle diyordu: "Biz orada olmasaydık, Yunanların birkaç saat içinde o başkenti işgâl edeceğine hiç şüphe yoktu. Sadece yüzüğü aralarında tutsaydık ve "İşte buradasın, hallet şunu" deseydik, başkente yürür ve onu alırlardı. Peki bunu kim engelliyor? İngiliz, Fransız, İtalyan birlikleri ve donanmaları."
Büyük Taarruz
15 Ağustos'ta yapılması planlanan taarruz, hazırlıkların tamamlanamaması üzerine önce 20 Ağustos'a, sonra da 26 Ağustos'a ertelendi. 26 Ağustos 1922’de Mustafa Kemal’in başkomutanlığında Büyük Taarruz başladı. Batı Cephesi birlikleri, 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar Meydan Muharebesi’nde Yunanlara karşı büyük bir zafer kazandı. İzmir’e doğru çekilen Yunanları izleyen Türk birlikleri, 9 Eylül 1922’de İzmir’e girdi.
Hazırlık
Başkomutan Mustafa Kemal Yunan ordusuna kesin darbeyi indirmek için hızlı biçimde hazırlıklara girişti.
- Doğu ve Güney cepheleri tam anlamıyla güvenlik altına alındığından buralardaki birlikler tam bir gizlilik içinde Batı’ya kaydırıldı.
- Ordunun eksiklikleri giderildi.
Taarruz
Sakarya Muharebesi ve ondan önceki muharebelerde Türklerin taarruza geçememesinin sebebi TBMM'nin yeterli güce ulaşamamasıdır. Fakat Mustafa Kemal Paşa'nın, Kütahya-Eskişehir muhârebeleri sonrası cepheye giden TBMM heyetinin raporu doğrultusunda ordunun ihtiyaçlarının giderilmesi için yayımladığı Tekalif-i Milliye emirlerinden sonra halkın desteğiyle ordu taarruz gücüne ulaştı.
27/28 Temmuz gecesi Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa ve Fevzi Paşa taarruz kararı aldılar. 6 Ağustos 1922’de orduya gizlice taarruz için hazırlanması emri verildi. Mustafa Kemal Akşehir'e, Batı Cephesi Karargâhı'na gelerek komutanlarla toplantı yaptı. Toplantıda 26 Ağustos taarruz günü olarak belirlendi. Taarruz Afyon'un güneyinden Dumlupınar yönüne doğru baskın şeklinde başlayacak ve sonra da meydan savaşına dönüştürülerek Yunan kuvvetleri tümüyle yok edilecekti.
26 Ağustos 1922 sabahı saat 05.30'da Türk topçularının ateşiyle Kocatepe'den taarruz başladı. Başkomutan Mustafa Kemal de bu esnada taarruzu Kocatepe'den sevk ve idare ediyordu. Sıklet merkezi 1'inci Ordu'da olmak üzere, 1'inci Ordu güneyden, 2'nci Ordu kuzeyden taarruzla, harekât kısa sürede başarılı bir şekilde gelişti. Yunan savunma hattı parçalandı. 26/27 Ağustos gecesi Yunan mevzileri ele geçirildi. 27 Ağustos'ta Türk ordusu Afyon'u Yunan işgalinden kurtardı. Dumlupınar mevzilerine çekilen Yunan birliklerine karşı 29 Ağustos'ta taarruz eden Türk ordusu, 30 Ağustos'ta Yunan ordusunu tamamen kuşatarak büyük bir kısmını imha etti. Yunan General Yeoryos Hacıanestis'in yerine yeni tayin edilen I. Kolordu kumandanı Trikupis, askerlerinin savaşmayı reddetmesi üzerine, beraberindeki 4400 askeri ile birlikte esir düştü. Kütahya'daki Yunan ordusu temizlendi. Bu muhârebeyi Başkomutan Mustafa Kemal doğrudan kendisi yönettiği için bu zafere Başkomutanlık Meydan Muharebesi denir.
İzmir’in Kurtuluşu
Başkomutan Mustafa Kemal’in 1 Eylül 1922’de, Türk ordusuna verdiği emrinin son paragrafı,
Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!
şeklinde 2 Eylül 1922 tarihli Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde yayımlanmıştır. Yunan işgalindeki tüm yerleri tek tek kurtaran Türk ordusu 9 Eylül 1922’de İzmir’e girdi.
Yunan yakıp yıkma taktiği
Birçok kaynağa göre, Yunan ordusu savaşın son kısmında Anadolu'dan çekilirken bir yakıp yıkma taktiği izledi. Orta Doğu tarihçisi Sydney Nettleton Fisher'a göre, "Geri çekilme sırasında Yunan ordusu bir yakıp yıkma taktiği izledi ve öfkelerini savunmasız Türk köylülerinden bilinen her yolda çıkardı."Norman M. Naimark'a göre, "Yunan geri çekilişi yerel halk için işgalden daha yıkıcıydı."
James Loder Park, dönemin İstanbul ABD Konsolos Yardımcısı, Yunanların Anadolu'yu boşaltmasından hemen sonra bölgeyi gezdi ve İzmir'i çevreleyen, gezdiği yerlerdeki durumu ve 1922 Manisa yangını gibi olayları rapor etti.
Kinross'a göre, "Bölgedeki kasabaların çoğu harabeye dönmüştü. Uşak'ın üçte biri artık yoktu. Alaşehir, yamaçları tahrif eden karanlık bir kavrulmuş boşluktan başka bir şey değildi. Köyün ardına köy, Yunan askerleri tarafından kül yığını haline getirildi. Tarihi kutsal şehir Manisa'daki 18.000 binadan sadece 500'ü ayakta kaldı."
Geri çekilme sırasındaki Yunan vahşeti örneklerinden birinde, 14 Şubat 1922'de Aydın Vilayeti'nin Türk Karatepe köyünde, köy Yunanlar tarafından kuşatıldıktan sonra tüm sakinler camiye konuldu ve cami yakıldı. Ateşten kaçmayı başaran az sayıda kişi vuruldu. İtalyan konsolosu M. Miazzi, Yunanların 60 kadın ve çocuğu katlettiği bir köyü ziyaret ettiğini rapor etti. Bu rapor, daha sonra Fransız konsolosu Captain Kocher tarafından doğrulandı.
Johannes Kolmodin, İzmir'deki İsveçli bir doğubilimci idi. Kendisi mektuplarında Yunan ordusunun 250 Türk köyünü yaktığını yazdı.
Savaşın sonuçlanması
Çanakkale Krizi
Büyük Taarruz'dan sonra Türk birlikleri Çanakkale Boğazı tarafsız bölgesinde İngiliz ve Fransız mevzilerine karşı ilerledi. 15 Eylül'de Lloyd George, Dominyonları (Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda ve Güney Afrika dahil) krize asker katkısında bulunmaya çağıran bir telgraf gönderdi. Bir süre için Birleşik Krallık ve Türkiye arasında savaş mümkün görünüyordu, ancak Kanada; Fransa ve İtalya gibi savaşmayı reddetti. Fransa ve İtalya çoktan birliklerini çekme emri vermişlerdi. Fransa Başbakanı Raymond Poincaré, İtalya'nın da onayıyla, İngilizlere de, askerlerini Çanakkale'den çekmelerini tavsiye etti. Lloyd George tek başına kalmıştı. Derhal Atlantik donanmasını bölgeye çağırdı. Fakat göz ardı ettiği şey ise İngiliz kamuoyu savaş istemiyordu. İngiliz ordusu da bunu yapmadı ve olay yerindeki en üst düzey general Sir Charles Harington ve yüksek komiser Horace Rumbold, müzâkere edilmiş bir anlaşmaya güvendikleri için Türklere bir ültimatom vermeyi reddettiler: "Ülkemizin en son isteyeceği şeyin başka bir savaşa girmek olduğunu hissediyoruz. Doğu Trakya ve Edirne'nin Yunanlara mı yoksa Türklere mi ait olduğu sıradan bir insanın umurunda değil." Britanya'nın koalisyon hükûmetindeki Türk yanlısı Muhafazakarlar da, savaş çağrısı yapan Yunan yanlısı Liberal Başbakan Lloyd George'u takip etmeyi reddettiler. Lord Curzon, kabinenin, Türklerle savaşma planını onaylamadı. Dışişleri Bakanı, Mustafa Kemal'in itilaf birliklerine saldırmaya kalkışmayacağı kanaatindeydi.
Mudanya Mütarekesi
Dışişleri Bakanı Lord Curzon'un hastalığı nedeniyle yokluğunda, Lloyd George'un, Türkiye'yi, savaş ilânıyla tehdit eden bildirisi tepkiyle karşılandı. İngiliz siyâsetinde, Liberal Başbakan Lloyd George, Yunan yanlısıydı ve savaş istiyordu; koalisyonun hükûmetindeki muhafazakar isimler ise çoğunlukla geleneksel olarak Türk yanlısıydı ve savaşı reddettiler. Ayrıca, İngiliz halkı Çanakkale krizi ve tekrar savaşa girme olasılığı ile alarma geçti. Dominyon Başbakanlarına danışmadan saldırı kararı alması ve dominyonların bunu reddetmesi Lloyd George'un altını oydu ve koalisyon hükûmetindeki konumu savunulamaz hale geldi. Diğer taraftan yenilen Yunan ordusu, 27 Eylül 1922'de kral Konstantin'i tahttan indirdi ve Yunanistan'da hükûmet yeniden değişti. Hiç şüphe yok ki bu beklenmedik gelişme, Helensever Lloyd George'a yeni bir umut verdi. Venizelos'un ilhamı altında hızlı bir Yunan canlanmasının desteklenebileceğini düşünüyordu. Buna tamamen karşı çıkan Lord Curzon, korkularını Austen Chamberlain'e şöyle yazdı: "Yunanların güvenilmez ve bence değersiz ittifâkını aramak sadece bu hükûmetin düşmesine neden olur. Ayrıca, tüm İtilâf birliğimizi de bir darbede yok edecektir."
Lord Curzon, Raymond Poincaré ve Kont Sforza Doğu Trakya ve Edirne'nin Türkiye'ye verilmesini olumlu gördüklerini açıkladıkları bir not yayınladılar. Bu sırada Fransız General Charpy, Paris'ten gelen direktifler doğrultusunda Türklerin ileri sürdükleri tüm istekleri kabul ettiğini bildirmişti. Ve bu destekten cesaretlenen İsmet Paşa, talepler hemen kabul edilmezse, 6 Ekim'de Türk Ordusununun harekete geçeceğini bildirdi. Curzon 7 Ekim'de İtalyan ve Fransız temsilcilerle görüştü ve Doğu Trakya'nın Türkiye'ye verilmesi formülünde uzlaşıldı. Curzon, Başbakan Lloyd George'a rağmen savaşı engellemişti. Böylece 11 Ekim 1922'de Mudanya Mütarekesi imzalandı.
Batı Cephesi’nin kaldırılması
Büyük Taarruz’un ardından Mudanya’da başlayan ateşkes görüşmelerine İsmet Paşa, Batı Cephesi komutanı olarak katıldı. Mudanya Mütarekesi’nin ardından İsmet Paşa Batı Cephesi komutanlığından ayrılarak hariciye vekili oldu. Batı Cephesi komutanlığını Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa üstlendi. Lozan Antlaşması’nın imzalanmasından sonra, savaş ortamı tamamen ortadan kalktı ve 1 Eylül 1923’te Batı Cephesi karargâhı kaldırıldı.
Etkileri
Lloyd George'un düşüşü
Başbakan'ın bir taraftan yeniden Yunan yanlısı bir politika isteği kabinede ciddi huzursuzluğa neden oldu. Buna ilâve olarak Çanakkale Krizi'ni sert şekilde ele alması ise tam bir fâciâ idi. Çanakkale Krizi, Birleşik Krallık'ın, Dominyonları otomatik olarak savaşa sürükleyeceği varsayımına temelden meydan okudu. Kriz, Kanadanın ve ayrıca Dominyonların, Londra ile ilişkilerini değiştirdi ve Dominyonların savaş ilân etme gücüne sahip olduğunu açıkça ilân eden (1923'teki Halibut Antlaşması, 1926 Balfour Raporu ve) 1931 Westminster Statüsü'nün yolunu açtı. Tüm bunlar dominyonların (Güney Afrika, Kanada, Yeni Zelanda, Avustralya) bağımsızlıklarını kazanmasıyla İmparatorluğun içeriden çözülmesi anlamına geliyordu.
19 Ekim 1922 Perşembe günü Carlton Club'da savaş çığırtkanı Başbakan'ın düşürülmesi kararlaştırıldı. Birleşik Krallık'taki koalisyon hükûmetinde, Liberaller, 133 milletvekili, Muhafazakarlar ise 383 milletvekiline sahipti. Muhafazakâr Parti, Aralık 1918'deki seçimlerden sonra, hükûmette mutlak çoğunluğa ve bakanlıkların çoğuna sahip olmasına rağmen I. Dünya Savaşı'nın galip başbakanı olduğu için Lloyd George'un başbakan olarak devam etmesinde bir sakınca görmemişti. Hatta muhafazakar parti lideri Bonar Law, "Lloyd George isterse ömür boyu başbakan olabilir" demişti. Fakat tüm bu gelişmelerden sonra Bonar Law ile Curzon'un başını çektiği Muhafazakar partinin çekilmesiyle hükûmet düştü. Bonar Law yeni Başbakan oldu, Curzon ise Dışişleri Bakanı olarak devam etti.
Lloyd George, İrlanda bağımsızlık hareketini engelleyememiş ve İrlanda bağımsızlığını kazanmıştı. Birleşik Krallık'ta dış ülkelere açılan krediler yüzünden işsiz sayısı 2 milyonu geçmişti. Savaş hatıralarını para karşılığında yazacağının ortaya çıkması Başbakan'a yönelik tepkileri artıran diğer etmenlerden biriydi. Büyük savaştan sonra, muhafazakar partinin muhalefetine rağmen, Yunan yanlısı politikası Birleşik Krallık'ı neredeyse hiçbir müttefikinin onu desteklemeye istekli olmadığı bir savaşa sürüklemişti. Büyük savaşın muzaffer Başbakanının karizması kısa sürede ortadan kayboldu.
Türk düşmanı Lloyd George'un düşmesi ve Rus yayılmacılığına karşı geleneksel olarak Türk yanlısı olan muhafazakarların doğrudan iktidara gelişiyle, yapılacak barış antlaşmasının önündeki engeller ortadan kalkmıştı. Bu doğrultuda Lord Curzon, Fransa Başbakanı Raymond Poincaré ile anlaşarak 28 Ekim 1922'de Ankara'yı Lozan konferansına davet etti. Kasım 1922 seçimlerinden sonra iktidarda olan Muhafazakarlar, Lloyd George'un izlediği dış politikadan kaçınmaya çalıştılar. Lord Curzon, ilk önce Çanak'taki hafif hasarlı İngiliz prestijini geri getirecek nihai bir anlaşma ile başa çıkmak için yalnız kaldı. Bu sefer Curzon, konunun ayrıntılarını tamamen kendi tarzında çözmekte özgürdü.
Küçük Asya Felaketi
Küçük Asya Felaketi (Yunanca: Μικρασιατική καταστροφή, Mikrasiatiki katastrofi), Yunan tarih yazımında Küçük Asya Ordusu'nun Eylül 1922'de Mustafa Kemal komutasındaki (Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti Ordusu)'na uğradığı yenilgi sonucu Küçük Asya Seferi'nin son bulmasına verilen isimdir. Küçük Asya Felaketi, Helenizm (Yunanlık) tarihinin bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Yunanistan'ın tarih ders kitabında ise Modern Helenizm (Yunanlık) tarihinin en büyük ulusal felaketi olarak tanımlanmaktadır.
Küçük Asya Felaketi, sadece Yunanistan'ın başarılı savaşlarla dolu bir on yılını bitirmedi, aynı zamanda kuruluşundan itibaren bir yüzyıldır modern Yunan devletinin siyasetinde egemen olan ve Megali İdea olarak bilinen irredantist ve yayılmacı politikasını toprağa gömdü.
Küçük Asya Felaketi, Yunan ordusu için bir yenilgi olmanın yanı sıra, 1923-1924 nüfus mübadelesi ile (muaf tutulan İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada hariç) Anadolu'daki Rum/Yunan nüfusun yok olmasına neden olduğu için de böyle adlandırılmaktadır. 1922 Felaketi, Yunan toplumunda her düzeyde derin kesintilere yol açacaktır: ekonomik (büyük şehir merkezlerinde büyük bir işçi sınıfının yaratılması ve astifili), politik (siyasi güçlerin radikalleşmesi) ve kültürel (yeni müzik, mutfak), 30'ların kuşağı vb. gibi yeni entelektüel arayışlar ve edebi akımlar.
Notlar
- ^ Türkler tarafından ayrıca Garp Cephesi (Osmanlıca: غرب جبهه سی, romanize: Garb Cebhesi) ve Türk-Yunan Cephesi olarak adlandırılır. İngilizce akademide 1919-1922 Yunan-Türk Savaşı (İngilizce: Greco-Turkish War of 1919–1922) kullanımı yaygındır. Yunanlar tarafından Küçük Asya Seferi (Yunanca: Μικρασιατική εκστρατεία / Mikrasiatiki ekstrateia), Küçük Asya Felâketi (Yunanca: Μικρασιατική καταστροφή / Mikrasiatiki katastrofi) veya Küçük Asya Macerası (Yunanca: Μικρασιατική περιπέτεια / Mikrasiatiki peripeteia) olarak adlandırılır.
- ^ Bütün Anadolu'da bulunan kuvvet.
- ^ Yunan tümenlerinin, Türk tümenlerine göre ortalama yüzde 25 personeli fazladır.
- ^ Türk tarafında piyade tüfeklerinin yüzde 10-15'i gerilerde depolara gönderilmişlerdi. Muharip birlikler'in elinde 92.792 tüfek vardı.
- ^ 100 adedi birer tonluk Berliet, 98'i demir tekerlekli 2,5 tonluk eski kamyonlar.
- ^ Bu miktarın 45.530'u ester ve beygir geri kalanı öküz ve eşek.
- ^ 10 uçaktan 6'sı keşif, 4'ü avcı uçağı.
- ^ 1919'da Yunanistan'nın başbakanı Venizelos Fransa başbakanı Georges Clemenceau ile yaptığı bir görüşmede, "Yunanistan'nın 12 tümenden oluşan 325.000 kişilik bir ordusu var, mütareke döneminden çok daha güçlü bir ordu. Mustafa Kemal'in ise sadece 70.000 adamı var." ifadesini kullanmıştır. (Documents on British Foreign Policy 1919-1939, (ed. E.L. Woodward and Rohan Butler) First Series, Vols:I-II, London, His Majesty's Stationery Office, 1947, sayfa 236)
- ^ 50 uçaktan 40'ı keşif uçağı ama bombardıman görevi de verilebiliyor, 10'u avcı uçağı.
- ^ Hastanede ve yaralarından dolayı ölenler dahil değil. 24.399 asker bütün cephelerde hastanede hastalıktan ve yaralarından dolayı öldü.
- ^ Tüm Kurtuluş Savaşı'nda yaralanan askerler.
- ^ Yunanistan’ın elinde bulunan Türk harp esirleri konusunda Türk ve Yunan tarafları farklı rakamlar vermişlerdir. Yunan Kızılhaç’ı Türk esir sayısını 510 subay, 6.012 asker 309 sivil olmak üzere 6.813 olarak verirken, mübadeleye esas olan Türk esir sayısı ise 329 subay, 6.002 asker ve 15.742 sivil esir olarak belirtilmiştir. Fakat başka kaynaklara göre farklı esir sayıları mevcuttur. (Ayrıntılı bilgi için bkz. a.g.e. Ahmet Özdemir sayfa 325-333)
Kaynakça
- Özel
- ^ Jelavich, Barbara (1983). History of the Balkans: Twentieth century. Cambridge University Press. s. 131. ISBN .
- ^ The Place of the Turkish Independence War in the American Press (1918-1923), Bülent Bilmez 2 Haziran 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde .: "...the occupation of western Turkey by the Greek armies under the control of the Allied Powers, the discord among them was evident and publicly known. As the Italians were against this occupation from the beginning, and started "secretly" helping the Kemalists, this conflict among the Allied Powers, and the Italian support for the Kemalists were reported regularly by the American press." ("...Batı Türkiye'nin İtilaf Devletleri'nin kontrolündeki Yunan ordularınca işgal edilmesi(nin yarattığı) ihtilaf aşikardı ve herkesçe biliniyordu. İtalyanlar bu işgale başından beri karşı çıktıklarında ve Kemalistlere "gizlice" yardım etmeye başladıklarında, İtilaf Devletleri arasındaki bu çatışma ve İtalyanların Kemalistlere verdiği destek, Amerikan basını tarafından düzenli olarak rapor edildi.")
- ^ "Mütareke Döneminde Mustafa Kemal Paşa-Kont Sforza Görüşmesi, Mevlüt Çelebi" (PDF). 22 Aralık 2018 tarihinde kaynağından (PDF). Erişim tarihi: 23 Ağustos 2019.
- ^ "Mustafa Kemal Paşa – Kont Sforza ve İtalya İlişkisi". 23 Ağustos 2019 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 23 Ağustos 2019.
- ^ Sforza, Diario, November 28, 1920, 61/ David Lloyd George, The Truth about the Peace Treaties, v. 2 (Gollancz, London: 1938), s. 1348-1349 / Michael Smith, Ionian Vision: Greece in Asia Minor, 1919-1922, University of Michigan Press, 1999.
- ^ Ζολώτα, Αναστασίου Π. (1995). Η Εθνική Τραγωδία.(Ulusal Trajedi) Αθήνα, Πανεπιστήμιο Αθηνών, Τμήμα Πολιτικών (Atina Üniversitesi) Επιστημών και Δημοσίας Διοικήσεως. σελίδες s. 44-58
- ^ «ΤΑ ΦΟΒΕΡΑ ΝΤΟΚΟΥΜΕΝΤΑ – ΣΑΓΓΑΡΙΟΣ ΕΠΟΠΟΙΪΑ ΚΑΙ ΚΑΤΑΡΕΥΣΗ ΣΤΗΝ ΜΙΚΡΑ ΑΣΙΑ», ΔΗΜ. ΦΩΤΙΑΔΗΣ, ΕΚΔ. ΦΥΤΡΑΚΗ, ΑΘΗΝΑ, 1974
- ^ a b . 22 Ocak 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ocak 2020.
- ^ (PDF). 21 Aralık 2014 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Aralık 2014.
- ^ . 24 Aralık 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Aralık 2014.
- ^ Andican, A. Ahat (2007). Turkestan Struggle Abroad From Jadidism to Independence. SOTA Publications. s. 78–81. ISBN . 9 Haziran 2020 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 16 Mart 2020.
- ^ . 8 Nisan 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Nisan 2017.
- ^ . 20 Eylül 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Eylül 2018.
- ^ . Elbistan Kaynarca. 13 Aralık 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Haziran 2015.
- ^ Bu, 1922 itibarıyla yaklaşık 2500 etnik Ermeni gönüllüden oluşuyordu. Bkz. Ramazian, Samvel (2010). Ιστορία των αρμενο-ελληνικών στρατιωτικών σχέσεων και συνεργασίας / Հայ-հունական ռազմական առնչությունների եւ համագործակցության պատմություն [History of Armenian-Greek military relations and cooperation] (Yunanca ve Ermenice). Atina: Stamoulis Yayınları. ss. 200-1, 208-9. ISBN .
- ^ İstanbul'daki Osmanlı İmparatorluğu hükûmeti tarafından kurulan Kuvâ-yi İnzibâtiye lejyonu, Süleyman Şefik Paşa komutasındaki 4.000-7.000 askerle Kuvâ-yi Milliye ve Millî Hareket'e karşı yapılan savaşta Yunan ordusunu destekledi. Bkz. Meydan, Sinan (2010). Cumhuriyet tarihi yalanları. Yenibosna, İstanbul: İnkılâp. ss. 217, 342-344. ISBN . OCLC 775482636. and Jowett, Philip (20 Temmuz 2015). Armies of the Greek-Turkish War 1919–22. Bloomsbury Publishing. s. 45. ISBN . OCLC 894307254. 30 Temmuz 2022 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 14 Eylül 2022.
- ^ a b Gilbert 1978, ss. 1267-1272.
- ^ Daniel Joseph Macarthur Seal, Intelligence and the Lloyd George's Secret Diplomacy in the Near East, 1920-1922. (2013) St John's College, Cambridge University Press, Historical Journal 2013-09, 56, 3 2013, ss. 707-728.
- ^ Daleziou, Eleftheria (2002). "Britain and the Greek-Turkish war and settlement of 1919-1923: PhD thesis" 2002, ss. 167-172.
- ^ Lord Kinross, Atatürk: A biography of Mustafa Kemal, New York 1965, ss. 302-3.
- ^ "Documents on British Foreign Policy 1919-1939. First Series Volume 15: 1921", Her Majesty's Stationery Office, London 1967, ss. 29-32.
- ^ Mustafa Kemal Paşa'nın Mudanya Konrefenası Reisi Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa'ya yazdığı telgraf (8 Ekim 1922), Atatürk'ün Bütün Eserleri, Atatürk'ün Bütün Eserleri, Cilt: 13 (1922), Kaynak Yayınları, İstanbul, Haziran 2004, , s. 401.
- ^ [1] 27 Nisan 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde . News Times, Şubat 2011, Sayı 6, Sayfa 8.
- ^ a b c d Atilla Kollu, Büyük Zafer (Öncesi ve Sonrası İle) 10 Aralık 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde . Atatürk Araştırma Merkezi, (Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, sayı 24, Cilt VIII, Temmuz 1992), Kaynaktan= Türk ordusu: 8.658 subay ve 199.283 er (=207.941 asker), Yunan ordusu: 6.546 subay ve 218.432 er (=224.978)
- ^ a b c d e f g h Büyük Taarruz Planı; 26 Ağustos 1922 ve Orduların Durumları 6 Ağustos 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., NTV Tarih dergisi, Sayı 31
- ^ a b "Atatürk Araştırma Merkezi: Kuva-yi Milliye'nin Askeri Açıdan Etüdü (Yrd. Doç. Dr. Kadir Kasalak; Sayı 42, Cilt: XIV, Kasım 1998, Türkiye Cumhuriyeti'nin 75. Yılı Özel Sayısı)". 10 Aralık 2011 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 5 Temmuz 2011.
- ^ T. Walter Williams: When Greek meets Turk; How the Conflict in Asia Minor Is Regarded on the Spot - King Constantine's View 2 Haziran 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., New York Times, 10.09.1922 tarihli makale. (İngilizce)
- ^ a b [2] 23 Şubat 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde . Sabah, Mehmet Barlas: Kurtuluş Savaşı'nın bazı önemli rakamları!.., 28.08.1997.
- ^ Andrew Mango, Atatürk, 1999, İstanbul, s. 307
- ^ Tarih İçinde Polatlı 17 Eylül 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Ankara Polatlı Belediyesi, sayfa 111 (Pdf sayfa 7)
- ^ Osman Akandere, 1923 Yılı Ortalarında Uluslararası Kızılhaç Komitesince Görevlendirilen Heyetin Anadolu’daki Teftiş Gezileri ve Hazırladıkları Rapor 10 Aralık 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 53, Cilt: XVIII, Temmuz 2002
- ^ Ahmet Özdemir, Savaş esirlerinin Millî mücadeledeki yeri 18 Eylül 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Cilt: 2 Sayı: 6 Yayın Tarihi: 1990, sayfa 325-333 (PDF sayfa 5-13)
- ^ Επίτομος Ιστορία Εκστρατείας Μικράς Ασίας 1919–1922 (Abridged History of the Campaign of Minor Asia), Directorate of Army History, Athens, 1967, Table 2 (Yunanca)
- ^ Σειρά Μεγάλες Μάχες: Μικρασιατική Καταστροφή (Νο 8), συλλογική εργασία, έκδοση περιοδικού Στρατιωτική Ιστορία, Εκδόσεις Περισκόπιο, Αθήνα, Νοέμβριος 2002, σελίδα 64 (Yunanca)
- ^ McCarthy, Justin (1995), Death and Exile: The Ethnic Cleansing of Ottoman Muslims, 1821-1922, Darwin Press, , 26 Mayıs 2013 tarihinde kaynağından , erişim tarihi: 21 Mayıs 2011
- ^ Ergene, Boğaç A. (1997). "Book Reviews: Death and Exile: The Ethnic Cleansing of Ottoman Muslims, 1821-1922 by Justin McCarthy". Turkish Studies Association Bulletin. Indiana University Press. 21 (2): 63. JSTOR 43385387.
From 1919 to 1922, about 640,000 Muslims died in the region.
- ^ Karpat, Kemal H. (1997). "Book Reviews: Death and Exile: The Ethnic Cleansing of Ottoman Muslims, 1821-1922 by Justin McCarthy". The International Migration Review. Sage Publications, Inc. 31 (2): 472. doi:10.2307/2547230.
The Greek invasion of western Anatolia from 1919 to 1922 caused the death of approximately 640,000 Muslims and produced 860,000 refugees ...
- ^ Várdy, Béla (2003). Ethnic Cleansing in Twentieth-Century Europe. Social Science Monographs. p. 190. ISBN . Erişim tarihi: 6 Ocak 2019.
- ^ Toynbee, Arnold. "Toynbee, Arnold (6 April 1922) [9 March 1922], "Letter", The Times, Turkey".
- ^ Loder Park, U.S. Vice-Consul James. "Smyrna, 11 April 1923. US archives US767.68116/34".
- ^ Rumel, Rudolph, Turkish Democide 19 Kasım 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Power Kills, Lines 363 & 382. University of Hawai'i.
- ^ Demirhan 2019, ss. 1518-1519.
- ^ a b c Morgan 1979, ss. 302-330.
- ^ Schneider, Raphaël (Haziran-Temmuz 2008), "Les guerres balkaniques (1912-1913)", Champs de Bataille (Fransızca) (22)
- ^ Leontaritis, Oikonomou & Despotopoulos 1978, ss. 15-20.
- ^ Demirhan 2019, ss. 1520-1524.
- ^ Μαυρογορδάτος 2015, s. 56.
- ^ Richter 2018, ss. 22-23.
- ^ Dakin 2012, s. 215.
- ^ Woodhouse 1968, s. 204.
- ^ Ρίζας 2019, s. 52.
- ^ Dakin 2012, ss. 319-321.
- ^ Demirhan 2019, s. 1521.
- ^ Boubougiatzi 2009, s. 222.
- ^ Demirhan 2012, ss. 192-193.
- ^ Demirhan 2019, ss. 1520-1526.
- ^ Fischer 1951, s. 402.
- ^ Visvizi-Dontas 1976, ss. 328-357.
- ^ Nicolson 1934, s. 80.
- ^ MacMillan 2002, s. 440.
- ^ Nicolson 1934, s. 110.
- ^ Dundas 1928, ss. 262-264.
- ^ Kinross 1960, s. 175.
- ^ a b https://www.bl.uk/collection-items/memorandum-on-future-of-constantinople-lord-curzon 19 Aralık 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde . ; THE FUTURE OF CONSTANTINOPLE, Memorandum by Lord Curzon of Kedleston (İngilizce).
- ^ https://www.qdl.qa/en/archive/81055/vdc_100076917035.0x00000d ; Papers written by Curzon on the Near and Middle East [6v] (12/348) "Earl Curzon to the Earl of Derby.", The original is part of the British Library: India Office Records and Private Papers, Mss Eur F112/278, in Qatar Digital Library
- ^ https://www.qdl.qa/en/archive/81055/vdc_100076917035.0x000010 ; Papers written by Curzon on the Near and Middle East [8r] (15/348) "Earl Curzon to the Earl of Derby.", The original is part of the British Library: India Office Records and Private Papers, in Qatar Digital Library
- ^ Dundas 1928, ss. 264-265.
- ^ Cabinet Papers Record, Cab-24-77, A NOTE OF WARNING ABOUT THE MIDDLE EAST by LORD CURZON, s. 227-231
- ^ Demirhan 2019, ss. 1526.
- ^ Nicolson 1934, ss. 76-79.
- ^ Churchill 1929, s. 329.
- ^ Mantoux 1992, s. 99.
- ^ MacMillan 2002, s. 403.
- ^ MacMillan 2002, ss. 361-362.
- ^ Kiçikis 1964, s. 19.
- ^ Demirhan 2019, ss. 1526-1527.
- ^ Smith 2002, s. 103.
- ^ a b c Demirhan 2019, ss. 1527-1532.
- ^ Nicolson 1934, ss. 92-94.
- ^ Demirhan 2019, ss. 1527.
- ^ MacMillan 2002, s. 429.
- ^ Fromkin, David, A PEACE TO END ALL PEACE: The Fall of the Ottoman Empire and the Creation of the Modern Middle East, (2001) First Owl Books Edition, New York, s. 392
- ^ Bianchi 2018, ss. 131-134.
- ^ 'Britannia has ruled here': Transcaucasia and Considerations of Imperial Defence in Lord Curzon's Search for a Near Eastern Settlement (Lord Curzon'un Yakın Doğu Yerleşimini Arayışında Transkafkasya ve İmparatorluk Savunmasının Mülahazaları, 1918-1923), 1918-1923, Simon Fraser University, 2000, s. 48
- ^ a b Michael L. Dockrill, (1981), Peace Without Promise: Britain and the Peace Conferences, 1919-1923, Hamden/United States, Archon Books, ss. 190-6
- ^ MacMillan 2002, s. 79.
- ^ a b MacMillan 2002, s. 438.
- ^ https://www.qdl.qa/en/archive/81055/vdc_100076917035.0x000020 Papers written by Curzon on the Near and Middle East [16r] (31/348) "Note respecting the Middle Eastern Question by Earl Curzon (Lord Curzon'dan Ortadoğu Sorunu ile ilgili not)"
- ^ https://www.qdl.qa/en/archive/81055/vdc_100076917035.0x000027 Papers written by Curzon on the Near and Middle East [19v] (38/348), British Library: India Office Records and Private Papers, "Review of the Situation in the Middle East, with Special Reference to the Danger of Delay in Reaching a General Settlement." [Genel Bir Çözüme Ulaşmada Gecikme Tehlikesine Özel Atıf ile Ortadoğu'daki Durumun Gözden Geçirilmesi.] Mss Eur F112/278, in Qatar Digital Library
- ^ Michael L. Dockrill, (1981), Peace Without Promise: Britain and the Peace Conferences, 1919-1923, Hamden/United States, Archon Books, s. 194-7
- ^ MacMillan 2002, ss. 436-437.
- ^ Smith 1968, s. 246.
- ^ Kinross 1992, s. 177.
- ^ George 1938, s. 1285.
- ^ Daleziou 2002, ss. 100-104.
- ^ Uzunçarşılı 1932, ss. 180-181, 183.
- ^ Helmreich 1974, s. 116.
- ^ Helmreich 1974, s. 117.
- ^ Helmreich 1974, s. 118.
- ^ Helmreich 1974, s. 119.
- ^ CAB 23 First World War conclusions, CAB 23/44b Original Reference "A" Minutes of meetings, 1917 6 Apr - 1919 10 Dec s. 75
- ^ Helmreich 1974, s. 120.
- ^ CAB 23 First World War conclusions, CAB 23/44b Original Reference "A" Minutes of meetings, 1917 6 Apr - 1919 10 Dec s. 75-77
- ^ Kinross 2018, s. 245.
- ^ Michael L. Dockrill, (1981), Peace Without Promise: Britain and the Peace Conferences, 1919-1923, Hamden/United States, Archon Books, s. 187
- ^ Cabinet Conferences of Ministers, Conclusions of Meetings held between October 51st, 1919, and September 8th, 1920. v.23-37
- ^ a b Helmreich 1974, s. 121.
- ^ Dundas 1928, s. 263.
- ^ Daleziou 2002, ss. 106-110.
- ^ Daleziou 2002, ss. 110-111.
- ^ a b Harbord 1920, s. 17.
- ^ George 1938, s. 1333.
- ^ Daleziou 2002, ss. 111-112.
- ^ MacMillan 2002, s. 442.
- ^ Rawlinson 1923, s. 250.
- ^ Karabekir 2020, s. 65.
- ^ Kandemir 1965, ss. 45-50.
- ^ Orbay 1920, s. 31.
- ^ Bennett 2015, s. 155.
- ^ Dundas 1928, s. 269.
- ^ MacMillan, 2002, s. 442
- ^ CAB 23 First World War conclusions, CAB 23/44b Original Reference "A" Minutes of meetings, 1917 6 Apr - 1919 10 Dec s. 277
- ^ Daleziou 2002, ss. 113-117.
- ^ a b c d e https://www.jstor.org/stable/2638494 1 Nisan 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde . A. L. Macfie, The British Decision Regarding the Future of Constantinople, November 1918-January 1920
- ^ Bennett, 2015, s. 156
- ^ Cabinet Papers, Cab 24 / 95, ANGLO-FRENCH CONFERENCE ON THE TURKISH SETTLEMENT, Appendix to Minutes of First Meeting, First part of M. Berthelot's note of the 12th December with comments of Political Section of British Peace Delegation, s. 3-4
- ^ Cabinet Papers Record, Cab-24-95 s. 485
- ^ a b c d e 'Britannia has ruled here': Transcaucasia and Considerations of Imperial Defence in Lord Curzon's Search for a Near Eastern Settlement 1918-1923, Simon Fraser University, (2003), ss. 55-8
- ^ Cabinet Papers Record, Cab-24-95 s. 565-6
- ^ a b c Neşe Özden, British Policy on the Fate of Constantinople and the Allied Occupation of the City on March 16, 1920, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Araştırma Makalesi, 1998, ss. 836-845
- ^ Cabinet Papers Record, Cab-24-95 s. 559
- ^ Bennett, 2015, s. 157
- ^ CAB 23 First World War conclusions, CAB 23/20 Original Reference "A" Minutes of meetings, 1920 6 Jan - 1920 31 Mar s. 5
- ^ Cabinet Papers Record, Cab-23-20 s. 9-10-14
- ^ Cabinet Papers Record, Cab-23-35, s. 61-2
- ^ Cabinet Papers Record, cab-24-96 s. 38
- ^ Bianchi 2018, ss. 149-150.
- ^ Helmreich 1974, s. 251 ve devamı.
- ^ Daleziou 2002, ss. 114-7.
- ^ Kinross 2018, s. 248.
- ^ 'Britannia has ruled here': Transcaucasia and Considerations of Imperial Defence in Lord Curzon's Search for a Near Eastern Settlement (Lord Curzon'un Yakın Doğu Yerleşimini Arayışında Transkafkasya ve İmparatorluk Savunmasının Mülahazaları, 1918-1923), 1918-1923, Simon Fraser University, 2000, s. 90
- ^ Kinross 2018, s. 247.
- ^ Kinross 2018, s. 249.
- ^ UK Parliament, Hansard, Commons: 26 February 1920, Commons Chamber, Orders Of The Day, Turks And Constantinople, Column 1993
- ^ UK Parliament, Hansard, Commons: 26 February 1920, Commons Chamber, Orders Of The Day, Turks And Constantinople
- ^ UK Parliament, Hansard, Commons: 25 March 1920, Commons Chamber, Orders Of The Day, Foreign Affairs
- ^ Smith 1968, s. 122.
- ^ Cabinet papers, CAB 24/101, s. 388
- ^ Cabinet Papers, cab-24-101, s. 314-326
- ^ Kinross 2018, s. 253.
- ^ Kinross 2018, s. 254-5.
- ^ "Εφημερίδα Μακεδονία" [Makedonya Gazetesi]. 19 Kasım 1919. s. 1.
- ^ a b Βαρούτσος 2019, s. 93.
- ^ Cebesoy 1953, ss. 268-9.
- ^ Βαρούτσος 2019, s. 91.
- ^ Στρατηγός 1925, s. 86.
- ^ Daleziou 2002, ss. 119-125.
- ^ "Εφημερίδα Μακεδονία" [Makedonya Gazetesi]. 30 Temmuz 1920. s. 1.
- ^ TBMM Zabıt Cerideleri, C:1, 21. Oturum, s. 39
- ^ UK Parliament, Hansard, Lords: 4 August 1920, Lords Chamber, The Treaty With Turkey, Volume 41.
- ^ MacMillan 2002, s. 448.
- ^ Smith 1974, s. 122.
- ^ Nicolson 1934, s. 278.
- ^ Howard 1931, s. 97.
- ^ “Memorandum by the British Delegation in Paris on a Suggested Policy for Russia (Doc. 17).” s. 82-92
- ^ British Documents on Foreign Affairs: Reports and Papers from the Foreign Office Confidential Print, Pt. 2, Series A: The Soviet Union 1917-1939. v. 1: Soviet Russia and Her Neighbors, Jan. 1917 –Dec. 1919. Frederick: University Publications of America, 1984.
- ^ Peng 2007, ss. 1-6.
- ^ Callwell 1927, ss. 233-244.
- ^ Daleziou 2002, ss. 126-142-146.
- ^ Peng 2007, s. 7.
- ^ Bianchi 2018, ss. 130-132.
- ^ TBMM Zabıt Cerideleri, Cilt:1, s. 6
- ^ Sonyel 1975, ss. 21-30.
- ^ Daleziou 2002, ss. 139-141.
- ^ George 1938, ss. 1044-1045.
- ^ Helmreich 1974, s. 183.
- ^ Andrew & Kanya-Forstner 2009, ss. 218-219.
- ^ George 1938, s. 1349.
- ^ Peng 2007, ss. 8-9.
- ^ Peng 2007, ss. 10-11.
- ^ Callwell 1927, s. 295.
- ^ George 1938, ss. 1151-1155, 1238.
- ^ Peng 2007, ss. 6-11.
- ^ Callwell 1927, ss. 244-294-313.
- ^ Türkiye Devletinin Dış Siyasası, 1995, Ankara, s. 95
- ^ Cabinet Papers Record, Cab-24-94 p. 311
- ^ Cabinet Papers Record, Cab-24-95 s. 560
- ^ Walker 1990, ss. 315-316.
- ^ McDowall 1996, ss. 108-109.
- ^ Cabinet Papers Record, Cab-24-95 s. 330
- ^ MacMillan 2002, s. 447.
- ^ Daleziou 2002, ss. 154-6.
- ^ Erdem 2009, s. 273.
- ^ Erdem 2009, ss. 273-280.
- ^ Smith 1998, s. 135.
- ^ Daleziou 2002, ss. 176-7.
- ^ George 1938, s. 1343.
- ^ Daleziou 2002, ss. 186-187.
- ^ Gilbert 1978, ss. 1276.
- ^ Daleziou 2002, ss. 197-202.
- ^ Daleziou 2002, s. 174.
- ^ Bianchi 2018, ss. 166-168.
- ^ Τσιριγώτης 2010, ss. 328.
- ^ Veremis 1983, s. 347.
- ^ Ζολώτα 1995, ss. 44-58.
- ^ Mavrogordato 1931, s. 131.
- ^ Mazower 1991, s. 60.
- ^ Daleziou 2002, ss. 166.
- ^ (İngilizce). 18 Ekim 2006 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ Smith 1999, s. 224.
- ^ a b George 1938, s. 1348.
- ^ Cebesoy 1953, ss. 519-521.
- ^ Genelkurmay Başkanlığı 1999, s. 225.
- ^ TBMM Tutanakları, Cilt.1, s. 255
- ^ Erdem 2009, s. 286 ve devamı.
- ^ Erdem 2009, s. 301.
- ^ Erikan 1972, s. 608.
- ^ Erdem 2009, s. 303.
- ^ Erdem 2009, s. 305.
- ^ Sabis 1993, s. 334.
- ^ VECİHİ HÜRKUŞ Anlatıyor: 10 Ocak 1921 (2)
- ^ Kolektif çalışma 1963, s. 37.
- ^ Genelkurmay Başkanlığı 1999, s. 247.
- ^ a b Bianchi 2018, ss. 166-170.
- ^ "Documents on British Foreign Policy 1919-1939. First Series Volume 8: 1920", Her Majesty's Stationery Office, 1958, London, s. 849-850
- ^ "Documents on British Foreign Policy 1919-1939. First Series Volume 8: 1920", Her Majesty's Stationery Office, 1958, London, s. 838
- ^ "Documents on British Foreign Policy 1919-1939. First Series Volume 15: 1921", Her Majesty's Stationery Office, 1967, London, s. 29-32
- ^ Tansel 1991, s. 33.
- ^ Bianchi 2018, s. 170.
- ^ Daleziou 2002, ss. 180-183.
- ^ "Documents on British Foreign Policy 1919-1939. First Series Volume 15: 1921", Her Majesty's Stationery Office, 1967, London, ss. 140-158
- ^ Erdem 2009, s. 325.
- ^ "Documents on British Foreign Policy 1919-1939. First Series Volume 15: 1921", Her Majesty's Stationery Office, 1967, London, ss. 172-3
- ^ Nicolson 1934, s. 259.
- ^ "Documents on British Foreign Policy 1919-1939. First Series Volume 15: 1921", Her Majesty's Stationery Office, 1967, London, ss. 177-191
- ^ Erdem 2009, s. 326.
- ^ Smith 1999, s. 193.
- ^ "Documents on British Foreign Policy 1919-1939. First Series Volume 15: 1921", Her Majesty's Stationery Office, 1967, London, ss. 440-2
- ^ "Documents on British Foreign Policy 1919-1939. First Series Volume 15: 1921", Her Majesty's Stationery Office, 1967, London, s. 372
- ^ "Documents on British Foreign Policy 1919-1939. First Series Volume 15: 1921", Her Majesty's Stationery Office, 1967, London, ss. 449-451
- ^ Count Carlo Sforza, Diplomatic Europe since the Treaty of Versailles ( New Haven, Yale University, 1928), ss. 104-5.
- ^ "Documents on British Foreign Policy 1919-1939. First Series Volume 15: 1921", Her Majesty's Stationery Office, 1967, London, s. 448
- ^ Bianchi 2018, s. 172-3.
- ^ Dimitri, 1974, s. 129
- ^ Nicolson 1934, s. 260.
- ^ Erdem 2009, ss. 313-318.
- ^ https://www.qdl.qa/en/archive/81055/vdc_100076917035.0x000093 ; Papers written by Curzon on the Near and Middle East [73v] (146/348) "Earl Curzon to Lord Hardinge (Paris).", The original is part of the British Library: India Office Records and Private Papers, Mss Eur F112/278, in Qatar Digital Library
- ^ Mikusch, Dagobert Von; A Biography: Mustapha Kemal Between Europe And Asia, Translated by John LINTON, 1931, London, s. 272
- ^ Erdem 2009, ss. 338-339.
- ^ Απομνημονεύματα 1958, ss. 159-160.
- ^ Akbaş 2008, s. 176.
- ^ Sabis 1993, ss. 411-2.
- ^ Moralı 1969, s. 75.
- ^ Kılıç 1998, s. 64.
- ^ "Εφημερίδα Εμπρός" [Empros gazetesi] (Yunanca). 30 Mayıs 1921. s. 1.
- ^ Daleziou 2002, s. 203.
- ^ Rahmi DOĞANAY, Kurtuluş Savaşının Diplomatik Bir Cephesi - İnebolu, Atatürk Yolu Dergisi, Yıl 1998, Cilt 6, Sayı 21, ss. 50-52
- ^ Erdem 2009, s. 385.
- ^ Erdem 2009, s. 374-386.
- ^ Genelkurmay Başkanlığı 1999, ss. 44-46, 98-100.
- ^ TBMM tutanakları, 1. dönem, 2. yasama yılı, 54. birleşim, s. 348 (23 Temmuz 1921)
- ^ a b Sabis 1993, ss. 158-159-338.
- ^ Kolektif çalışma 1987, s. 204.
- ^ Mango 1999, s. 307.
- ^ Genelkurmay Başkanlığı 1999, s. 583.
- ^ Erdoğan 2007, s. 111.
- ^ TBMM tutanakları, 1. dönem, 2. yasama yılı, 55. birleşim, s. 360 (24 Temmuz 1921)
- ^ TBMM tutanakları, Dönem:1, Cilt:2, 59. Birleşim, 2 Ağustos 1921
- ^ TBMM tutanakları, 1. dönem, 2. cilt, 2. içtima, 5 Ağustos 1921, s. 174
- ^ TBMM tutanakları, Dönem:1, Cilt:2, İçtima:2, s. 213
- ^ TBMM tutanakları, Dönem:1, Cilt:2, İçtima:2, s. 221
- ^ Erdem 2009, s. 400.
- ^ Akçakayalıoğlu 1980, s. 362.
- ^ Erdem 2009, s. 412.
- ^ Erdem 2009, s. 414.
- ^ Genelkurmay Başkanlığı 1999, s. 4.
- ^ Genelkurmay Başkanlığı 1999, s. 484.
- ^ Erdem 2009, s. 418.
- ^ Karabekir 1960, s. 997.
- ^ . Genelkurmay Başkanlığı. 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Ağustos 2009.
- ^ Fleet, Faroqhi 2012, s. 138.
- ^ Sabis 1993, ss. 100-154.
- ^ a b c Daleziou 2002, ss. 223-244.
- ^ Michael L. Dockrill, (1981), Peace Without Promise: Britain and the Peace Conferences, 1919-1923, Hamden/United States, Archon Books, s. 224
- ^ Daleziou 2002, ss. 213-224.
- ^ Michael L. Dockrill, (1981), Peace Without Promise: Britain and the Peace Conferences, 1919-1923, Hamden/United States, Archon Books, s. 223
- ^ Daleziou 2002, s. 238-9.
- ^ Sabis 1993, s. 199.
- ^ Sabis 1993, ss. 235-237.
- ^ Sabis 1993, s. 312.
- ^ Daleziou 2002, s. 239.
- ^ Daleziou 2002, s. 242.
- ^ Erdem 2009, s. 451.
- ^ Dundas 1928, s. 298.
- ^ Smith 1999, s. 280.
- ^ Bozkurt 2014, ss. 138-140.
- ^ Christopoulos & Bastias 1978, s. 201.
- ^ "Το σχέδιο για την κατάληψη της Κων/πολης: χαμένη ευκαιρία ή χίμαιρα;" [Konstantinopolis'i işgal etme planı: kaçırılmış bir fırsat mı yoksa bir kuruntu mu?]. Historical Quest (Yunanca). 13 Haziran 2021 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 13 Haziran 2021.
- ^ Atatürk 1927, ss. 511-512.
- ^ Bozkurt 2014, ss. 146-147.
- ^ Smith 1999, s. 282.
- ^ UK Parliament, Hansard, Commons: 4 August 1922, Commons Chamber, Near East
- ^ a b Fisher 1969, s. 386.
- ^ Naimark 2002, s. 46.
- ^ U.S. Vice-Consul James Loder Park to , Smyrna, 11 April 1923. US archives US767.68116/34
- ^ Kinross 1960, s. 318.
- ^ Toynbee, Arnold (6 Nisan 1922) [9 March 1922], "Letter", The Times, Turkey.
- ^ Howell, HG (15 Eylül 1922), Report on the Nationalist Offensive in Anatolia, İstanbul: The Inter-Allied commission proceeding to Bourssa, F.O. 371-7898, no. E10383.
- ^ Özdalga, Elizabeth. The last dragoman: the Swedish orientalist Johannes Kolmodin as scholar, activist and diplomat (2006), Swedish Research Institute in Istanbul, p. 63.
- ^ Daleziou 2002, ss. 264-270.
- ^ Dundas 1928, s. 305.
- ^ [Biyografi: Bonar Law] (İngilizce). 25 Kasım 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ Daleziou 2002, s. 276.
- ^ Merry, Bruce (2004). Encyclopedia of Modern Greek Literature (İngilizce). Greenwood Publishing Group. s. 29. ISBN . 20 Ocak 2023 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 20 Ocak 2023.
- ^ Halikiopoulou, Daphne (2011). Patterns of Secularization: Church, State and Nation in Greece and the Republic of Ireland (İngilizce). Ashgate Publishing, Ltd. s. 110. ISBN . 20 Ocak 2023 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 20 Ocak 2023.
- ^ Mavrogordatos, George Th (1 Ocak 1983). Stillborn Republic: Social Coalitions and Party Strategies in Greece, 1922-1936 (İngilizce). University of California Press. ss. 28-29. ISBN . 20 Ocak 2023 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 20 Ocak 2023.
- Genel
- Demirhan, Hasan (2019). "Yunanistan'ın İzmir'i İşgalinde İngiltere'nin Rolü". Gaziantep University Journal of Social Sciences. 18 (4). ss. 1515-1536. 25 Ağustos 2021 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 25 Ağustos 2021.
- Morgan, Kenneth O. (1979). "The Downfall of the Coalition: Foreign Policy". Consensus and Disunity: The Lloyd George Coalition Government 1918–1922 (İngilizce). Oxford: Clarendon Press. ss. 302-330. ISBN .
- Leontaritis, Georgios; Oikonomou, Nikolaos; Despotopoulos, Alexandros (1978). "Ἡ Ἑλλάς καὶ ὁ Α′ Παγκόσμιος Πόλεμος" [Yunanistan ve I. Dünya Savaşı]. Ιστορία του Ελληνικού Έθνους [Yunan Milletinin Tarihi] (Yunanca). 14. Atina: Ekdotiki Athinon. ISBN .
- Μαυρογορδάτος, Γιώργος (2015). 1915. Ο Εθνικός Διχασμός [Yunanistan'da Ulusal Bölünme] (Yunanca). Atina: Πατάκης. 25 Ağustos 2021 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 25 Ağustos 2021.
- Richter, Heinz (2018). Ελλάδα 1915-1917 - Μέσα από τα ρωσικά αρχεία [Rus Arşivlerinden 1915-1917'de Yunanistan] (Yunanca). Atina.
- Dakin, Douglas (2012). H ενοποίηση της Ελλάδας [Yunanistan'ın Birleşmesi] (Yunanca). Atina: MIET. ISBN .
- Ρίζας, Σωτήρης (2019). Βενιζελισμός και Αντιβενιζελισμός [Venizelizm ve Anti-Venizelizm] (Yunanca). Atina: Ψυχογιός. ISBN .
- Demirhan, Hasan (2012). Yunanistan’da emperyalist kavga (1914-1918). İstanbul: İdil Yayıncılık. ISBN .
- Helmreich, Paul C. (1974). From Paris to Sèvres: The Partition of the Ottoman Empire at the Peace Conference of 1919-1920. Columbus, Ohio: Ohio State University Press. ISBN .
- Boubougiatzi, Evaggelia (2009). "Οι διωγμοί των Ελλήνων της Ιωνίας 1914-1922" [İyonya'daki Rumların Zulmü 1914-1922] (Yunanca). University of Western Macedonia. 2 Aralık 2013 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 25 Ağustos 2021.
- Fischer, Louis (1951). The Soviets in world affairs: A history of the relations between the Soviet Union and the rest of the world, 1917-1929. 2 (İngilizce). Princeton University Press. ASIN B0007DZ1MM.
- Woodhouse, C. M. (1968). The Story of Modern Greece (İngilizce). Londra: Faber and Faber Limited. s. 204. ISBN .
- Visvizi-Dontas, Domna. "The Allied powers and the Eastern Question 1921-1923". Balkan Studies (İngilizce). Cilt 17. Selanik. ss. 331-358. 25 Ağustos 2021 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 25 Ağustos 2021.
- Nicolson, Harold (1934). Curzon: the Last Phase, 1919-1925 (İngilizce). 25 Ağustos 2021 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 25 Ağustos 2021.
- Dundas, Lawrence (1928). The Life of Lord Curzon (İngilizce). 3. Londra: Kessinger Publishing (2011 tarihinde yayınlandı). ISBN .
- Kinross, Lord (1960). Atatürk: The Rebirth of a Nation [Bir Milletin Yeniden Doğuşu]. Sander, Necdet tarafından çevrildi (2018 tarihinde yayınlandı). ISBN .
- Churchill, Winston (1929). The World Crisis (İngilizce). Londra: Thornton Butterworth. ASIN B0006D9KPM.
- Mantoux, Paul (1992). The Deliberations of the Council of Four (İngilizce). 2. Princeton University Press. ISBN . 25 Ağustos 2021 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 25 Ağustos 2021.
- MacMillan, Margaret (2002). Peacemakers: The Paris Peace Conference of 1919 and Its Attempt to End War (İngilizce). İngiltere. ISBN .
- Kiçikis, Dimitris (1964). Yunan Propagandası. İstanbul: Meydan Neşriyat.
- Smith, Michael llewellyn (2002). Yunan Düşü. İnal, Halim tarafından çevrildi. Ankara: Ayraç Yayınları.
- Bianchi, Viviana (2018). "Carlo Sforza and Diplomatic Europe (1896-1922)" [Carlo Sforza ve diplomatik Avrupa (1896-1922)] (İngilizce). 25 Ağustos 2021 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 25 Ağustos 2021.
- Smith, C. G. (1968). "The Emergence of the Middle East". Journal of Contemporary History (İngilizce). 3 (3). Sage Publications, Inc. JSTOR 259695.
- Kinross, Lord (1992). A Biography of Mustafa Kemal, Father of Modern Turkey [Modern Türkiye'nin Babası Mustafa Kemal'in bir Biyografisi] (İngilizce). Londra: Quill. ISBN .
- George, David Lloyd (1938). Truth About the Peace Treaties. 1 (İngilizce). 2. Victor Gollancz Ltd. ASIN B001DXSKOQ.
- Wilson, Henry (1927). Field Marshal Sir Henry Wilson V2: His Life And Diaries. 1 (İngilizce). 2. Cassell and Company Ltd.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Bu maddedeki uslubun ansiklopedik bir yazidan beklenen resmi ve ciddi usluba uygun olmadigi dusunulmektedir Maddeyi gelistirerek ya da konuyla ilgili tartismaya katilarak Vikipedi ye katkida bulunabilirsiniz Bu madde ansiklopedik bir icerik icin cok fazla veya cok uzun alintilar iceriyor Alintilari ozetleyerek maddenin iyilestirilmesine yardimci olun Dogrudan alintilari Vikisoz e aktarmayi dusunebilirsiniz Nisan 2024 Turk Kurtulus Savasi Bati Cephesi Osmanlica غرب جبهه سی romanize Garb Cebhesi Yunan ordusunun 15 Mayis 1919 da Izmir e cikmasiyla baslayip ayni kentin 9 Eylul 1922 de Turkiye nin TBMM Hukumeti ordusu tarafindan geri alinmasiyla biten savas veya Turk Kurtulus Savasi nin cephelerinden birine verilen ad Ayni zamanda askeri tarih acisindan savas sirasinda Bati Anadolu da Yunan ordusunun genel taarruzuna karsi 25 Haziran 1920 de kurulup 1923 te kaldirilan askeri birimlerden birine verilen ad Bati CephesiTurk Kurtulus SavasiSol ustten saat yonunde I Inonu Muharebesi nin sonunda Mustafa Kemal savasin son asamalarinda geri cekilen Yunan askerleri Turk piyadesi siperde Gediz Nehri nde Yunan piyade hucumu Tarih15 Mayis 1919 11 Ekim 1922 3 yil 4 ay 3 hafta ve 5 gun BolgeBati AnadoluSebepMondros Ateskes AntlasmasiSonucKesin Turk zaferi Yunanistan da 11 Eylul 1922 Devrimi Birlesik Krallik ta David Lloyd George hukumetinin dusmesi Mudanya ve Lozan Antlasmasi nin imzalanmasi 1923 te Turkiye Yunanistan nufus mubadelesiCografi DegisikliklerBati Anadolu ve Dogu Trakya tekrar Turklerin eline gecti TaraflarAnadolu Hareketi Icerir Ankara Hukumeti 1920 den sonra Kuva yi Milliye 1920 ye dek Kuva yi Seyyare 1920 ye dek Maddi destek Rusya SFSC Italya Fransa 1921 den sonra Azerbaycan SSC Buhara SHC Tum Hindistan Musluman BirligiYunanistan Kucuk Asya Ordusu Ermeni Lejyonu Istanbul Hukumeti Kuva yi Inzibatiye 1920 Destek Birlesik Krallik Kasim 1920 ye kadar 19 Fransa 1921 e kadar Komutanlar ve liderlerMustafa Kemal Pasa Fevzi Pasa Cerkes Ethem Ismet Pasa Yakub Sevki Pasa Ali Ihsan Pasa Nureddin Pasa Fahreddin Pasa Refet PasaI Konstantin Elefterios Venizelos Leonidas Paraskevopulos Anastasios Papulas Yeoryos Hacianestis Nikolaos Trikupis esir Suleyman Sefik PasaGucler19 Mayis 1919 35 000 savasci 1922 18 piyade tumeni 5 suvari tumeni ve 3 bagimsiz alay 208 000 asker 100 352 tufek 2 025 hafif ve 839 agir makineli tufek 323 savas topu 5 282 kilic 198 kamyon 67 974 hayvan 33 oto ve ambulans 10 ucakAralik 1919 80 000 asker Eylul 1920 107 500 asker 1922 12 piyade tumeni 1 suvari tumeni ve 9 bagimsiz alay 225 000 250 000 asker 90 000 tufek 3 139 hafif ve 1 280 agir makineli tufek 418 savas topu 1 300 kilic 4 036 kamyon 63 721 hayvan 1 776 oto ve ambulans 50 ucakKayiplarAskeri 9 121 olu 15 965 kayip 33 685 yarali 48 000 asker firari 7 000 22 000 esir Toplam zayiat 113 77119 362 olu 18 095 kayip 48 880 yarali 4 878 muharebe disi olen 10 000 esir Toplam zayiat 135 973640 000 Turk ve Musluman sivil Yunan ordusu ve Rum isyancilar tarafindan olduruldu 860 000 Turk ve Musluman multeci durumuna dusuruldu 30 000 den fazla bina ve 250 den fazla koy Yunan ordusu ve Rum isyancilar tarafindan yakildi 264 000 Yunan sivil Turk askerleri ve ceteleri tarafindan olduruldu Yunanistan in Izmir i isgali Ingilizlerin ozellikle de Birlesik Krallik Basbakani David Lloyd George un Ingiliz kabinesindeki isgale karsi cikan Lord Curzon Arthur Balfour Winston Churchill ve Edwin Montagu gibi bakanlarin muhalefetine ragmen kisa sure once I Dunya Savasi nda yenilmis olan Osmanli Imparatorlugu uzerinde Italyanlarin bolgeyi isgal etmesini onlemek icin Yunanlara toprak vadetmesi uzerine gerceklesti Isgal Yunan kuvvetlerinin 15 Mayis 1919 da Izmir e girmesi ile basladi Isgal kuvvetleri Anadolu icerisinde ilerledi ve Manisa Balikesir Aydin Kutahya Bursa ve Eskisehir gibi sehirleri isgali altina aldi bu ilerleme sirasinda Urla Malgac Bergama Erbeyli Erikli Tellidede ve Aydin da Kuva yi Milliye birliklerinin gosterdigi direnis Yunan kuvvetlerine agir kayiplar verdirdi Bu direnisler cogunlukla Yunan askerlerinin sert tepkisiyle sonuclandi ve bunun bir sonucu olarak Menemen Katliami gibi katliamlar gerceklesti 1920 nin sonlarinda Yunan krali Aleksandros bir maymun isirigi ile oldu ve Yunanistan da Venizelos hukumeti dustu Eski kral I Konstantin in tahtina geri donusu uzerine Itilaf Devletleri Yunanlara desteklerini kesip ambargo uyguladilar Boylece Anadolu harekatinda yalniz kalan ve Itilaf destegini kaybeden Yunanistan daki hukumet degisikligi esnasinda yapilan Gediz Muharebeleri nin ardindan duzenli ordu kuruldu Yunan krali Konstantin in emri ile yapilan kesif taarruzu Birinci Inonu Muharebesi nde durduruldu Bu esnada Italya ve Fransa eski dusmanlari olan kralin donusu nedeniyle 24 Ocak 1921 deki Paris Konferansi nda Sevr in Turkiye lehine gozden gecirilerek yeniden duzenlenmesini talep ettiler Bu talepler uzerine toplanan 21 Subat 1921 deki Londra Konferansi nda Italya ile Fransa Yunanistan a karsi Turkleri yani Ankara yi desteklediklerini ilan edince Izmir konusunda asla taviz veremeyeceklerini soyleyen Yunanlar taarruz karari alarak saldiriya gectiler Ikinci Inonu Muharebeleri ile Yunan ilerleyisinin onune gecildi ancak Turk kuvvetlerinin temmuz ayinda Kutahya Eskisehir Muharebeleri nde aldigi yenilgi sonucu Yunan ordusu yeniden ilerlemeye basladi Sakarya Meydan Muharebesi nde Yunan ilerlemesi ikinci ve son kez durduruldu Agustos 1922 de Turk kuvvetleri tarafindan Buyuk Taarruz baslatildi ve taarruz sirasinda Dumlupinar da gerceklesen muharebe ile Izmir in Kurtulusu ve ardindan gerceklesen yangin ile savas son buldu Savasin sonucunda isgal altindaki Bati Anadolu ve Dogu Trakya yeniden Turklerin eline gecti Mudanya ve Lozan Antlasmasi ile yeni kurulacak olan Turkiye Cumhuriyeti nin egemenligi tanindi Yunanistan da 11 Eylul 1922 Devrimi gerceklesti Birlesik Krallik ta Lloyd George hukumeti dustu ve 1923 te Turkiye ile Yunanistan arasinda bir nufus mubadelesi gerceklestirildi Savas sirasinda iki tarafin da gerceklestirdigi etnik temizlik ve katliamlar 640 000 Turk ve 264 000 Rum olmak uzere yuzbinlerce sivilin olumune yol acti buna ek olarak Yunanlarin gerceklestirdigi tahribat ile 250 den fazla koy yandi ve 860 000 Turk multeci durumuna dustu Arka planBirlesik Krallik Basbakani David Lloyd George 1916 1922 I Dunya Savasi doneminde Ingiliz politikasini yonlendiren en onemli isim Birlesik Krallik Basbakani David Lloyd George idi Ingiltere de Herbert Henry Asquith hukumetinin devrilmesinden sonra Aralik 1916 da Basbakan olan Lloyd George Birlesik Krallik taki siyasi cevreler tarafindan buyuk bir Helensever ve Turk dusmani olarak bilinmekteydi Turkler neredeyse Ingiltere nin savasi kaybetmesine sebep olacakti Onlara guvenemezdik Turkler cokmus bir milletti Diger yandan Yunanlar bizim dostlarimiz ve yukselmekte olan bir milletti Dogu Akdeniz deki en onemli adalari ellerinde bulunduracaklardi Adalar Ingiltere nin Suveys Kanali yoluyla Hindistan Uzak Dogu ve Avusturalya ile gerceklestirecegi baglantilarin hemen paralelinde uzanmaktaydi Eger Yunanlarin sinirlarini genislettikleri bu donemde onlara sadik bir dost olursak onlar da Ingiliz Imparatorlugu adina Akdeniz deki iletisiminin ve ulasimin korunmasinda garantorlerden biri olacaklardir David Lloyd George Lloyd George 1912 yilindan beri yakin arkadasi olan Yunanistan Basbakani Elefterios Venizelos icin soyle diyordu O buyuk bir adam cok buyuk bir adam Venizelos is basinda oldugu surece Yunanistan guvenilir ellerde olacaktir Balkan Savaslari sirasinda I Konstantin in I Georgios ile Selanik e girisi 1912 13 Balkan Savaslari ndan guclenerek cikan Yunanistan Balkanlar da dikkate deger bir guc konumuna gelmisti Venizelos Yunanistan i daha da guclendirmek icin I Dunya Savasi nda Ingilizlerin safinda yer almak gerektigine inaniyordu Bu nedenle 1914 yilinda onemli Ingiliz yetkilileriyle bir dizi temaslar gerceklestirdi Fakat Yunan Basbakan Venizelos un verdigi guvenceye ragmen Yunanistan Krali I Konstantin Ingilizlerin yaninda savasa girmeyi reddetti Askeri egitimini Almanya da almis olan kral Konstantin ayni zamanda Alman Imparatoru II Wilhelm in kiz kardesi Sophia ile evliydi ve Almanlar ile yakin iliskilere sahipti Ancak bunun yaninda Almanlarin yaninda savasa girilmesi durumunda Osmanli ile ittifak halindeki Almanlarin Yunanistan a vadedebilecekleri sinirliydi Ayni zamanda Ingiliz ve Fransiz donanmalarina karsi Yunanistan savunmasiz durumdaydi Bu nedenlerle Venizelos ve taraftarlarinin aksine Konstantin ve taraftarlari olumlu tarafsizlik dedikleri bir politikayi takip ettiler Ingiliz yanlisi Yunanistan Basbakani Elefterios Venizelos Ozellikle 1915 teki Canakkale Muharebeleri sirasinda Yunanistan in Itilaf Devletleri tarafinda savasa girmesi icin yogun baski yapildi Konstantin in bu teklifleri de reddetmesi Ingilizleri kizdirirken Alman Imparatoru tarafindan memnuniyetle karsilandi Venizelos ve Konstantin arasindaki anlasmazliklar daha sonra da devam ederek Yunanistan da ciddi bir ic krize neden olan ve Ulusal Bolunme olarak bilinen donemin yasanmasina neden oldu Konstantin tarafsizligina ragmen Yunanistan in topraklarini gerekirse hem Bulgaristan a hem de Turklere karsi savunacagini acikladi Venizelos Bulgarlarin Ittifak Devletleri tarafinda savasa katilmasina dayanarak Yunanistan in Bulgarlara karsi askeri seferberligini Ingilizler ile Fransizlara bildirdi ve Itilaflar icin 150 000 askerini Selanik e gonderme olasiligini degerlendirdi Bunun uzerine Konstantin Venizelos u derhal saraya cagirdi ve onu Basbakanlik gorevinden azlederek yerine Dimitrios Gunaris hukumetini kurdurdu Daha sonra Alman kralina telgraf cekerek endiselenmemesi gerektigini ve kararlastirildigi gibi Venizelos un gorevinden coktan ayrildigini bildirdi Bu sirada Itilaflar Yunan hukumetini gormezden gelerek Selanik ve Ege deki hakimiyetlerini kademeli olarak genislettiler Konstantin in Itilaflarin yogun israrina ragmen tarafsizligini korumakta israr ederek yapilan teklifleri ve toprak vaatlerini surekli reddetmesi Fransiz ve Ingiliz donanmalari ile Atina daki Yunan ordusu birlikleri arasinda gerceklesen bir dizi catismaya neden oldu Fransiz savas gemisi Mirabeau Atina yi bombaliyor 1916 Bu olaylar Kral Konstantin ile Itilaflar arasinda Yunanistan a uygulanacak bir deniz ablukasiyla zirve bulan nihai bir kopusa yol acti Ingilizler icin I Konstantin artik Avrupa da Alman krali II Wilhelm den sonraki en nefret edilen kisi idi Itilaflar Yunanistan i savasa girmeye mecbur birakmayi da denediler Yunanistan in limanlarini ablukaya aldilar ticaretine el koydular haberlesmesini kontrol ettiler ve topraklarini isgal ettiler Uyguladiklari ambargolarla Yunan halki arasinda acliga ve aclik olumlerine sebep oldular Ingilizler Konstantin i asamali olarak devirmek amaciyla 1916 yilinin Ekim ayinda destekledikleri Venizelos a Selanik te Milli Savunma Hukumeti veya Selanik Devleti olarak adlandirilan ikinci bir hukumet kurdurdular Boylece Yunanistan da Atina ve Selanik merkezli iki farkli yonetim ortaya cikti Her iki yonetim biriminin ve taraftarlarinin mucadelesi sonunda ulkede yer yer carpismalar oldu Bu gelismelerin sonrasinda Ingiliz Basbakani Lloyd George un da destegi ile Fransizlar ablukayi kaldirmak icin Konstantin in tahttan cekilmesini ve Yunanistan i terk etmesini istediler Taleplerin kabulu icin Fransiz donanmasi Atina kraliyet sarayini bile bombaladi Bu donemde Osmanli hukumetinin Almanlarla beraber Ayvalik taki Rumlari tehcir etmesi Konstantin in itibarini zedeledi ve durumunu daha da zorlastirdi Nihayetinde Kral Konstantin Isvicre ye surgune giderek ulkesini terk etti Yerine Aleksandros tahta cikti ve Venizelos Atina ya gelerek 27 Haziran 1917 de yeniden basbakan oldu Boylece Ingiliz yanlilarinin hakimiyeti ele gecirmesiyle Yunanistan a uygulanan abluka kaldirildi ve Yunanistan 1917 yilinda Ittifak Devletleri ne savas ilan ederek Itilaf Devletleri nin yaninda savasa girdi Kasim 1918 de I Dunya Savasi nin bitmesi uzerine Venizelos Birlesik Krallik nezdinde harekete gecerek Anadolu uzerindeki planlarini konferans baslamadan once Kasim 1918 de Lloyd George a yazdigi mektubuyla bildirdi Venizelos un Lloyd George a onerileri Anadolu nun kuzeydogusunda bir Ermenistan Devleti nin kurulmasi Izmir ve civarinin Yunanistan a verilmesi Bati Anadolu daki Muslumanlar ile Anadolu daki Yunanlarin mubadele edilmesi ve Istanbul ve Bogazlar bolgesinin Paris Baris Konferansi nin 25 Ocak 1919 da yapilan toplantisinda kurulmasi kararlastirilmis olan Milletler Cemiyeti nin yonetimine birakilmasiydi Ingiliz Disisleri Bakani ve Lozan Konferansi Ingiliz heyet baskani George Nathaniel Curzon of Kedleston bilinen adiyla Lord Curzon Eger Yunanistan kendi taleplerini Ingiliz destegiyle gerceklestirirse Ingilizlerin rehberligini kabul etmek zorunda kalacakti Yani eger Turkler Yunanistan in kara gucuyle tahakkum altina alinabilirse Yunanistan a da Ingilizlerin deniz gucuyle hukmetmek mumkun olacakti Boylece Ingiliz hukumeti buyuk bir masraf yapmadan Yakin ve Orta Dogu daki savas hedeflerine ulasabilme imkanini bulacakti Ayrica bu durum Canakkale Bogazi nin gelecekteki bir Rus tehdidine karsi kapali kalmasini da saglayacakti Fakat David Lloyd George un Yunan yanlisi politika istegi kabinedeki muhafazakar partili bakanlarin tepkisi ve muhalefetiyle karsilasti Ingiliz siyasetinde her ne kadar Liberaller Turk aleyhtari olsalar da Muhafazakarlar ve ordu mensuplari Imparatorluk guvenligi geregi yayilmaci Alman ve Rus politikalari sebebiyle Turklere karsi daha iyi niyetliydiler Ozellikle de Ingiliz Imparatorlugunun Orta Dogu uzmani olan Lord Curzon un Ocak 1919 da Ingiliz Disisleri Bakanligi gorevine gelmesi surecin daha farkli ilerlemesine neden oldu I Dunya Savasi nda Ingiliz savas politikasini yonlendiren kabinedeki bes isimden birisi olan ve Ingilizlerin Turklere yonelik politikasini basbakandan sonra en cok etkileyen kisi olan Curzon Ingiliz kabinesine verdigi memorandumlarda farkli bir tezi savunuyordu Birlesik Krallik taki koalisyon hukumetinde Liberal partili basbakan Lloyd George un politikasini elestiren Muhafazakar partili Curzon kabinedeki Arthur Balfour ve Edwin Montagu gibi Izmir in isgaline karsi cikiyordu I Dunya Savasi ndan sonra bir Ingiliz ve Itilaf dusmanligi olusmamasi icin Almanya Avusturya Macaristan Cekoslavakya Polonya ve Finlandiya da 1918 de cumhuriyet ilan edilmisti Ayrica Araplara da kendi kendini yonetme ve bagimsizlik haklari verilmisti Curzon a gore bu politika Turkiye de de uygulanmaliydi Anadolu 11 yuzyildan beri Turklerin anavatani olmustu gelecekte de parcalanmadan bir Turk Devleti icinde kalmaliydi Anadolu Yunanlarin Italyanlarin veya Fransizlarin yararina paylastirilmamaliydi Onun gorusune gore Turklerin Istanbul dan cikarilmasi her ne kadar savastaki yenilgilerinin en onemli kaniti olarak kacinilmaz ve arzu edilir olsa da Turklerin multeci durumuna dusurulecegi ve pratikte Turk monarsisi ile muhtemelen hicbir hilafetin de artik olmadigi anlasildiginda bu tur degisikliklerin Muslumanlarin radikal duygularini ve kolayca vahsi bir cilginliga donusebilecek asik suratli kizginligi alevlendireceginden endiseleniyordu Saltanat ve hilafetin kaldirilip Istanbul un Turklerden alinmasina Anadolu nun parcalanmasi da ilave edilmemeliydi Eskiden Hindistan Genel Valiligi yapmis olan Curzon Hindistan daki 70 000 000 Musluman ile Afganistan Misir ve Arabistan daki diger Muslumanlardan endiseleniyordu Mart 2013 te Ayasofya Ote yandan 900 yil boyunca bir Hristiyan kilisesi olmus ancak 1453 te camiye cevrilmis olan Ayasofya kilise haline geri donecekti fakat bununla birlikte Istanbul daki onemli camilerin Musluman nufus icin fazlasiyla yeterli olan butunlugune ve kutsalligina titizlikle saygi gosterilecekti Yine bununla birlikte bes asirdir Avrupa da hukum suren Turkler Avrupa dan tamamen atilmali ve yeni Turk Devleti Asya merkezli bir ulke olmaliydi Bu ise ancak baskentin Anadolu ya tasinmasi ile mumkundu Curzon a gore bu yeni baskent Bursa Konya veya Ankara olabilirdi Fakat yeni Turk Devleti nin belirlenen sinirlarda ozgurlugu ve butunlugu garanti edilmeliydi Boylece Turklerde milliyetcilik duygusunun patlamasinin onune gecilecekti Aksi halde bu durum pek cok sorunu beraberinde getirecegi gibi Muslumanlarin yasadigi Misir Ortadogu ve Hindistan daki Ingiliz cikarlarina da zarar verecekti Sultan in Islam dunyasinin her yerindeki gucu ve itibari iki esas temele dayaniyor birincisi Kutsal Yerlere sahip olmasi ve ikincisi konumu Istanbul Sultan Dogu dunyasinin tarihi baskentinde hiyeratik prestij halesiyle kaldigi surece muslumanlar onu sadece Halife olarak gormekle kalmayacak ayni zamanda yenilmemis olarak da gorecekler Gelecekte uluslararasi rahatsiz edici bir guc olmaya devam edecektir Turk Hukumeti orada kaldigi surece Istanbul tum Muslumanlarin yonelecegi merkez ve eksen olacak ve Turkler Avrupa nin rekabetleri ve kiskancliklari uzerine oynamaya devam edecekler Konstantinopolis ten cikarildiktan sonra Turkiye Iran veya Afganistan ile ayni temelde bir Asya Devleti olacak ve Turkler dunya milletleri arasinda ikinci veya ucuncu siraya duseceklerdir Lord Curzon 5 Mart 1919 Sultan halife olarak kaldigi ve Konstantinopolis te durdugu surece dunyanin Musluman ulkeleri ona gercekten de simdi bile sadece manevi liderleri olarak degil ayni zamanda buyuk guclu ve yenilmez bir Devletin baskani olarak bakiyorlar Bu kosullarda Turk un Avrupa dan cikarilmasi elzemdir Bu karar alinirsa derhal onun yerine ne tur bir idarenin kurulmasi gerektigi sorusu gundeme gelir Turk un ortadan kaybolmasindan sonra Konstantinopolis te bir Buyuk Gucun kurulmasi halinde hirslari ya tatmin olmayan ya da sadece yari tatmin olan Balkanlar daki butun kucuk Devletler Konstantinopolis teki egemen Guc etrafinda toplanacak ve ajitasyon ve entrika kariyerlerine devam edecekler Bu Dogu sorununun kapanmasi degil yeniden acilmasi olacaktir Diger taraftan Rusya nin etrafini saracak bircok kucuk devletin dogasindaki zayifliga bakilirsa gelecekte kacinilmaz olarak sinirlarini genisletmek ve eski egemenligini mumkun oldugunca geri kazanmak icin israr edecek guclu ve canlanmis bir Rusya ortaya cikacaktir Boyle bir Devletin hirslari Istanbul a yonelebilir ve boyle bir durumda Rusya ile Istanbul da kurulan Buyuk Guc arasinda ortaya cikacak catismada en ciddi oneme sahip yeni bir uluslararasi sorun ortaya cikabilir Tek alternatif Bogazlar da uluslararasi bir yonetimin kurulmasidir Lord Curzon 12 Mart 1919 Lord Curzon Turklerle imzalanacak kapsamli bir antlasmanin geciktirilmesinin buyuk bir hata olacagini soyluyordu Paris Baris Konferansi ndaki uc aylik ihmal zaten durumda ciddi bir bozulmaya yol acmisti Gorkemli bir barisi kutlamaya hazirlanan herkes icin buyuk bir sok etkisi olusturacak bazi olaylara karsi tetikte olmaliyiz Herkes Almanya nin muhtemel tavrini tartisirken Turkiye de neler olabilecegine dair kimsenin kafa yormadigi goruluyor Turkiye nin kendisine dikte edebilecegimiz her turlu sarti kabul edecegi ongoruluyor O zaman bircok kez yalvardim ama basarili olamadim ki Turkiye ile Mutareke sartlarinin cok daha kapsamli ve siddetli hale getirilmesi gerekiyor Konstantinopolis teki konumumuz daha cok blof yapmaya dayaliydi Ittihat ve Terakki cozulmek soyle dursun arka planda her yerde aktiftir Turk Imparatorlugu nun buyuk bolumunde hala baskin guctur Enver Pasa hala ulusal bir kahraman olarak goruluyor Canakkale kaleleri hicbir zaman yok edilmedi sadece zayif ve az sayidaki Itilaf mufrezeleri tarafindan isgal edildi Itilaflarin kendi iradelerini icra etme kabiliyetinin gostergeleri her yerde gunden gune azaliyor Bolsevikler Fransizlari ve Yunanlari Ukrayna dan ve Odessa dan cikardilar Yardimimizi genis capta ilan ettigimiz General Denikin Don da ve Kafkasya da pek iyi gitmiyor Mumkun olan en kisa surede Kafkasya yi terk edecegimiz yaygin olarak biliniyor Ozbekistan ve Hazar dan zaten cekiliyoruz Cok gecmeden Ingiliz bayragi artik Hazar Denizi nde dalgalanmayacak Turkler Misir da Ingilizlere karsi Turkiye lehine ciddi ve buyuk bir isyan oldugunu ve Turk bayraginin fiilen Nil Vadisi nde yeniden dalgalandigini derin bir memnuniyetle gormezlikten gelemezler Filistin in durumu belirsiz Suriye de Fransizlar ve Ingilizler keskin bir sekilde bolundu Bu bolgelerin kaderi inceleme ve rapor icin bir komisyon gonderilene kadar bir kez daha ertelenecektir Tum bunlarin entrika icin ne gibi muhtesem firsatlar sunacagini belirtmeme pek gerek yok Hala eski rejimi yeniden kurmayi uman Eski Turkler ile gucu yetiyorsa zaferin ganimetlerini Ingilizlerden almak isteyen Genc Turkler in Istanbul un isgal edilmis kalelerinden seyrettigi tablo iste boyledir Kendime soruyorum Turkler Ermenistan dan tamamen mahrum birakilacaklarini Istanbul ve Avrupa dan cikarilacaklarini Anadolu daki azalan bolgenin bile nefret ettikleri dusmanlar arasinda paylasilmasi ya da ona esdeger bazi yabanci zorunlu gucler tarafindan manda edilme ihtimali oldugunu anladiklarinda ne yapacaklar Boyun egecekler mi Yoksa Islam icin ve ozgurlukleri icin karsi mi cikacaklar Meslektaslarima Dogu da su anda bile en iyi planlarimizdan bazilarini altust edebilecek yeni sorunlarin ortaya cikabilecegini belirtiyorum Fransizlarin Ukrayna ve Kirim daki basarisizligi Kafkasya daki durum Izmir deki pozisyon Misir daki huzursuzluk Tum bu hadiseler Turkiye de ortaya cikabilecek ciddi bir krizle bas edilmesinden korkulmasina neden olmaktadir Lord Curzon 25 Mart 1919 Curzon Italyan isgalini haksiz buluyordu ve Yunanistan in Selanik in bes mil otesinde bile duzeni saglayacak gucu olmadigini ifade ederek talep ettikleri Aydin Vilayeti nde barisi ve duzeni saglamaya calismakta basarisiz olacagini belirtiyordu Curzon a gore Anadolu yu parcalama politikasi sadece adaletsiz bir politika degildi ayni zamanda tehlikeliydi Ingiliz Hindistani nufusunun dortte birini olusturan Hint Muslumanlar padisahin dunya Muslumanlari uzerindeki manevi liderliginin sonunun gelebilecegi ihtimalinden mutsuzdu Hindistan daki camiler siklikla halife icin dua ettiler Kucuk bir azinlik acikca Osmanli nin yaninda yer aldi ve bu yuzden hapse atildi veya idam edildi digerleri bunun olusturdugu korku ortami ile sessiz kaldi 1919 da Itilaflarin Osmanli Imparatorlugunu bolmeyi padisahi tahttan indirmeyi ve hilafeti kaldirmayi planladiklarina dair soylentiler Hindistan a ulastiginda Musluman gazeteler Ingilizlerden padisahi korumalarini isteyen makaleler yayinladilar ve yerel ileri gelenler hilafet komiteleri kurdular Woodrow Wilson in halifeligi korumak icin soz verdigine dair cok sayida dilekce Ingiliz makamlarina ulasti Hilafet ve Islam birligi adina kurulan Hint Hilafet Hareketi adi altindaki olusum kisa surede buyudu Ingiliz murahhas heyetleri gorunuste onemsiz bir mesele gibi gorunen halifeligin kaldirilmasinin aniden Hindistan da baslica sorun haline gelmesiyle alarma gecti Ingiliz Imparatorlugu nun Hindistan Disisleri Bakani da bu dogrultuda Turkiye yi bolme planlarina karsi cikti Hindistan daki Ingiliz guvenliginin Turk butunlugune ve Turk barisina bagli oldugunu yineledi Ingiltere milyonlarca Muslumani barindiran bir ulkeydi ve Musluman dunyanin liderleri ile dost olmaliydi Istanbul un isgali ve halifelik kurumunun zarar gormesi Ingiltere yi cok zor bir durumda birakabilirdi Paris Baris Konferansi nda Venizelos bolgedeki Yunan nufusunun cogunlukta oldugunu vurgulayarak Wilson Ilkeleri ne gore Izmir ve cevresinin Yunanistan a baglanmasinda israr etti Venizelos un toprak isteklerini Ingiliz ve Fransiz delegeler kabul ederken Italyanlar ve Amerikalilar karsi ciktilar Fransiz hukumeti Anton Denikin altindaki Beyaz Ruslara yardim etmek icin asker yollama karari verdiginde Georges Clemenceau Yunanlara basvurmustu Fransizlarin destegini kazanmak isteyen Venizelos tereddut etmeden Fransiz komutasinda Ocak 1919 da iki Yunan tumenini Odesa ya gondermis ve Yunanlar burada yuksek kayiplar vermisti Karsiliginda Fransa Paris Baris Konferansi nda Yunan taleplerine goz yumdu Yunanlari Izmir e cikmaya tesvik eden kisi yalnizca Lloyd George idi O sadece Curzon a degil cogu askeri ve siyasi uzmanlara karsi yerel kosullarla ilgili herhangi bir calisma yapmadan ve tavsiyelere karsi cikarak tamamen kendi inisiyatifiyle hareket etmisti Olabilecek sonuclari goz ardi ederek ve etnografik politik ekonomik veya stratejik nedenlerle gerekcelendirmeksizin Venizelos un etkisiyle Yunan iddialarini destekliyordu Buna karsilik Curzon Anadolu da herhangi bir bolunmeye ozellikle de Yunanlarin Izmir e cikarilmasina karsiydi 1918 de bolgenin demografik haritasi Venizelos un memorandumu uzerine Paris te gorevli olan Ingiliz uzman Arnold Joseph Toynbee bir rapor hazirladi Bu rapora gore Izmir bolgesi ne nufus ne ekonomik ne de cografi olarak Anadolu dan koparilamaz Venizelos un istatistikleri suphelidir Venizelos un toplam sayiya adalardaki Rum nufusunu da dahil etmesi aslinda Rumlarin Bati Anadolu da azinlikta oldugunu gostermektedir Venizelos un talepleri Wilson prensiplerine gore Turklerin kendi kendilerini yonetme haklarini ihlal ediyor Hic kimse Anadolu daki Rumlarin Turk egemenligine verilecegini ifade etmemektedir Cozum bu bolgenin tarafsiz bir devletin manda yonetimine verilmesidir Diger taraftan Italyanlarin amaci bir isgal hareketi degildi aksine Turk direnisine yardimci olarak Venizelos un ilerlemesine engel olmak bagimsiz bir Turkiye de ticari kazanimlar elde etmek ve Yunanistan i burada yipratarak Arnavutluk ve Balkanlar uzerindeki Italyan nufuzunu artirmakti Boyle stratejik bir tutum 1912 ye kadar Osmanli ya bagli olan Libya daki Italyan aleyhtarligini da onleyecekti Italya nin daha cok Arnavutluk Hirvatistan ve Libya ile ilgilenmesine ragmen aslinda Anadolu da da bir toprak istegi vardi Fakat Itilaflarin ozellikle de ABD nin bunu kabul etmeyeceginin farkindaydi Italyanlar ya herkesin Anadolu dan pay almasini ya da hic kimsenin almamasini istiyordu Eger 1917 de Saint Jean de Maurienne Anlasmasi ile Italyanlara verilecegi taahhut edilen Bati Anadolu Yunanistan a verilirse bu durum Italyan kamuoyunda ciddi bir ic muhalefete ve prestij kaybina yol acacakti Bir Italyan senator soyle dedi Digerleri hicbir sey almayacaksa biz de hicbir sey talep etmeyecegiz Ote yandan Anadolu isgali Italya icin ayni zamanda bir pazarlik kozuydu Italyanlara gore diger devletler zaten Italya nin buradan cikmasini isteyecekti Italyanlar da buna karsilik Arnavutluk un kendilerine verilmesini sart kosacaklardi Italyanlar Venizelos un Izmir i istedigini biliyordu Baharda gerceklesen olaylar bu onseziyi dogruladi Mart ayinin ilk gunlerinde Antalya daki sivil kargasanin durumu hakkinda Sidney Sonnino ya bilgi verildi Bu askeri bir mudahale icin bir bahane olarak kullanilabilirdi 16 Mart 1919 da ise Konstantinopolis Ortodoks Patrigi Antalya nin Ortodoks Yunan Devletine ilhakini talep etti Ayrica Antalya nin Hristiyan mahallesi bir bombardimanla sarsildi Katolik Italyanlar harekete gecerek 21 Mart ta Antalya yi isgal etmek icin Ingilizlerden izin istediler Ancak Lloyd George buna olumlu bir cevap vermedi Clemenceau ise Italya nin bu istegine yanitsiz kaldi Bunun uzerine Italyanlar 23 Mart ta butun sorumlulugu ustlenerek resmi karar aldilar ve 25 Mart ta Antalya yi isgal ettiler Italyanlar daha sonra 24 25 Nisan da Konya yi 11 Mayis ta Bodrum u 12 Mayis ta Marmaris ve Fethiye yi isgal ettiler Yunanistan da karsilik olarak Midilli Sakiz ve Sisam adalarina askeri birlikler gonderdi ABD Baskani Wilson a gore Italya nin savas sonrasi izledigi politika ile Arnavutluk ve Fiume boyunca olan toprak istekleri kendisinin savas sonrasinda ortaya koymus oldugu etnik ve stratejik ilkelere uygun degildi Nisan ayinda Yugoslavya nin bir parcasi olan Fiume nin Italya tarafindan keyfi olarak ele gecirilmesi Paris te tansiyonu yukseltti Gorunuse gore Roma Adriyatik Denizi nin tamamini ele gecirme niyetindeydi 23 Nisan 1919 da Woodrow Wilson Italyanlari acgozlu davranmakla sucladi Bunun uzerine Italya 24 Nisan da gorusmelerden ayrildi 2 Mayis ta Baskan Wilson Italyanlarin Fiume ve Izmir e gemi gonderdigine dair bir rapora yanit vererek Italya nin baris icin bir tehdit oldugunu soyledi Italya nin gorusmelerden ayrilmasi Yunanistan in ve Venizelos un isini kolaylastirmis ve Baskan Wilson in Italyanlara bu son tepkisi Lloyd George a aradigi firsati sunmustu 5 Mayis ta Lloyd George Italyanlarin Yunanlara karsi Turkleri cesaretlendirdigini ve bolgedeki Turklerin Yunanlara zulmettiklerini Italyanlarin niyetlerinin Turkler ile Yunanlar arasinda hadiseler cikartip bunun ardindan asayisi saglamak bahanesiyle Izmir e asker cikarmak oldugunu iddia etti Italyanlar isgale girdikten sonra onlari bolgeden cikarmanin zor olacagini belirtti Bunu onlemek icin de Yunanistan in Bati Anadolu daki yurttaslarini korumak niyetiyle Izmir e asker cikarmasini teklif etti Mumkunse bu karar Italyanlar 7 Mayis ta Paris e donmeden once alinmaliydi Bunun uzerine Clemenceau ve Wilson Lloyd George un Yunanistan in Izmir e asker cikarmasi teklifine onay verdi Karar danismanlarla uygun sekilde istisare edilmeden buyuk bir gizlilik icinde verildi Yunan nufusu korumak icin Yunan birliklerinin mayis ayinda Izmir e gonderilmesi gercekte Italyanlari cezalandirmak ve Anadolu daki Italyan etkisini sinirlamak icin tasarlanmisti Ingiliz askeri uzman ve Maresal Henry Wilson olaylar hakkinda Her sey cilginca ve kotu diye yazdi Maresal Wilson Lloyd George la dogrudan yuz yuze geldi ve ona 6 Mayis ta Izmir cikarmasinin baska bir savasi baslatacagini fark edip etmedigini sordu Curzon Churchill Montagu ve Hardinge plani ogrendiklerinde karari elestirdiler Arthur Balfour ise olan biteni gordugunde buyuk bir ofkeye kapildi Orada oturan kafalarina gore kitalari bolen her seye gucu yeten ve tamamen cahil uc adamim var Lloyd George a Turkiye yi bolmenin ne kadar tehlikeli olacagini anlatan guclu bir memorandum gonderdi Turkiye yi bolmenin Hindistan da dahil olmak uzere Musluman dunyayla ebedi savas anlamina geldigi konusunda onu bir kez daha uyarmak icin Londra dan gelen Winston Churchill ve Edwin Montagu da ayni gorusleri paylasiyordu Osmanli imparatorlugu hakkinda Paris teki herkesten daha cok sey bilen Lord Curzon bu gerceklesenleri endise ve umutsuzlukla izliyordu Arthur Balfour Baris Konferansi icin Paris e gidince onun yerine Londra da kalarak Disisleri Bakanligi gorevini ustlenen Curzon Turklerin isini bitirdigini varsaymanin tehlikeli oldugunu ve kapsamli bir antlasmayi geciktirmenin aptallik olacagini bildiren bir dizi memorandum ve mektup gondermisti Curzon a gore antlasma bir an once yapilmaliydi Meslektaslarim Turkiye deki durum ve gunden gune artan sorunlar konusunda bir suredir ne kadar endiseli oldugumu biliyorlar Derin ve artan huzursuzluk askeri guvensizlik ve yaklasan kan ve kaos bizi zaferin meyvelerinin bircogundan mahrum birakabilir Baris Konferansi ilk toplandiginda Turkiye deki askeri gucumuz yeterliydi Ingiliz konumu hem askeri hem de siyasi anlamda olaganustu gucluydu Ermenistan disinda Anadolu nun bolunmesi dusunulmemisti bile Simdi ise yaklasik dort ay gecti Avrupa daki Turkiye nin kaderi henuz belirlenmedi ancak Turklerin Amerika nin mandasina veya bir uluslararasi gucun mandasina devredilecek olan Konstantinopolis i kaybedecegi anlasildi Her halukarda Misir Kafkaslar Kucuk Asya ve Hindistan daki olaylarin Turkleri daha yumusatmasi veya boyun egdirmesi olasi degildir ve Avrupa dan cikarilmalarina iliskin karari Anadolu da isyanlar ve katliamlar ve Dogu Musluman dunyasinda buyuk kargasalarin izleyecek olmasi cok muhtemeldir Asya da en umut verici gorunen politika askeri mali veya diger kosullar ne olursa olsun Turkiye nin eski egemenliklerinin Asya daki kalintilarinda kurulmasidir Suriye sorunu hala cozulemedi Bu arada Filistin deki Siyonistlerin abartili talepleri orada yeni bir huzursuzluk ortami yaratti Misir da isyan yukseldi ve Dogu daki tum konumu tehlikeye atan milliyetci Turk yanlisi ve Ingiliz karsiti duygularin siddetli ve tehlikeli bir sekilde yeniden ortaya cikmasina neden oldu Sonunda isyan Hindistan a ulasti ve isyandan bu yana en ciddi ve tehditkar Ingiliz karsiti gosteri patlak verdi Cogu Misir Mezopotamya Suriye Kafkasya veya Konstantinopolis ten yeni gelen her yetkiliyle konustum Sunu belirtiyorlar ki kaderi bir alti ay daha ertelenecek olan tum Turkiye bir direnis ve mayalanma halinde olacaktir Bu durumda Irak calkalanacak Iran daki konumumuz tehlikeye girebilir Selanik kapilarinin 5 mil disinda duzeni saglayamayan Yunanlara gelince Izmir gibi buyuk bir sehri isgal etmelerine ve yonetmelerine gonul rahatligiyla izin verilecegine inanilir mi Turkler bunu anlayinca Anadolu yu buyuk bir kargasaya donusturebilecek son ve cilgin bir milli ve dini ofke patlamasina maruz kalmayacaklar mi Pratikte hicbir Turk Imparatorlugu ve muhtemelen hicbir Hilafet olmadigi anlasildiginda Dogu dunyasindaki Musluman tutkulara ve bu asik suratli hinci kolayca vahsi bir cilginliga donusturebilecek en tehlikeli ve en gereksiz tesvikleri verecegimize inaniyorum Son zamanlarda Turkiye nin her yerinde sikintilar bas gosterdi Musul un kuzeyinde az once bir Ingiliz subayi olduruldu Diyarbekir den Sivas tan Samsun dan ve ic kesimlerde ulasamadigimiz bircok yerden Hristiyan karsiti hareketler rapor edildi General Allenby Urfa Antep ve Maras ta huzursuzluk oldugunu bildiriyor Tum Turkiye nin ayaga kalkmasi icin yalnizca bir isarete ihtiyac duydugu giderek daha belirgin hale geliyor Karadeniz deki konumumuz da iyi degil Odessa dustu ve Sivastopol Bolseviklerin isgalinde Karadeniz deki tek ikmal hattimiz belki de tek geri cekilme hattimiz Konstantinopolis ten geciyor ve Konstantinopolis te cok az askerimiz var Canakkale kaleleri arkamizda hasarsiz duruyorken Amiral in yakin zamanda sikayet ettigi gibi cok fazla gemimiz ise yok Turkler yenilginin ilk dehsetinden kurtuldu ve tum eski ruhlari ve becerileri ile merak uyandiriyorlar Kararlar o kadar uzun sure ertelendi ki Ocak ayinda kolayca uygulanabilecek olan bir karar mayis veya haziranda cok zor uygulanabilir Iyi ya da kotu varilan cozum ne olursa olsun Turk sorununun siki bir sekilde ele alinmasi ve mumkun olan en az gecikmeyle nihai bir sonuca varmasi son derece arzu edilir gorunuyor Gecikme Dogu dunyasindaki yeni isyanlarin kesin habercisidir Eger cok gec degilse Anadolu da herhangi bir bolunme veya manda politikasi takip edilmemesini israrla talep ediyorum Zaman Turklerden yana ve bunu biliyorlar Gecen her hafta her bolgede yeni entrikalar ortaya cikarir Hindistan da tum Islam cografyasinda hatta Londra da bile Turklerin baskent Konstantinopolis ten cikarilmasina Ayasofya ya ve Hilafete Hristiyan mudahalesine karsi aktif olarak ajitasyon yapilan her yerde Turk gecikmenin her anini bir kazanc olarak sayiyor Itilaflarin artan anlasmazliklari onu her gun kendisine dayatilacak kosullara direnmek icin daha iyi bir konuma getiriyor ve hatta sonunda intikamini almasini bile saglayabilir Lord Curzon 18 Nisan 1919 Lloyd George a Curzon dan ve temsil ettigi her seyden nefret ettigini tavirlarindan ideallerinden geleneklerinden igrendigini soyledi Liberal partiye bagli Basbakanlik ile Muhafazakar partiye bagli Disisleri Bakanligi arasinda ozellikle de Turkler konusunda ciddi gorus ayriliklari vardi Fakat yine de surecin sonunda Lloyd George u deviren Lord Curzon olacakti Lloyd George bolgede Turkiye ye baris sartlarini dayatacak askeri birliklerden yoksun olan Ingiltere ye hicbir askeri bedel odemeden deneyimli ve hala seferber olan Yunanistan ordusu ve donanmasinin yardimci olacagini umuyordu Halbuki 15 Mayis taki cikarmadan kisa bir sure sonra kimligi belirsiz bir kaynaktan ateslenen bir mermi kiyametin kopmasi icin gereken tek seydi Ingiliz egemenligindeki Hint Muslumanlar arasindaysa Dunya daki tek Musluman buyuk guc olan Turkiye nin bolunecegi korkusu uyanmisti Lloyd George Paris e gelen Ingiliz kabinesinin dehsete dusmus uyeleriyle 19 Mayis 1919 da Paris te gorustukten sonra Lord Curzon un onerisi uzerine Anadolu da Fransiz yerine Amerikan kontrolu onerdi Bu Istanbul isgal kumandasini yogun tartismalardan sonra Ingilizlere vermeye razi olan Clemenceau yu iyice cileden cikardi Clemenceau Turkiye ile en cok ekonomik ve kulturel iliskilere Fransizlarin sahip oldugunu savundu Osmanli borclarinin 60 i sadece Fransa ya aitti Fransizlar ile Ingilizler arasinda kutuplasma ortaya cikti Suriye konusunda da Ingilizlerin sonradan Fransa ya birakilmasi kararlastirilan Suriye de bir bagimsiz Suriye devleti kurulmasi fikrini ortaya atmalari nedeniyle Lloyd George a zaten kizgindi Fransa ve Italya Ingilizlerin Turkiye hakkindaki ustunlugunu belirtme uzerine kesin kararini hic memnuniyetle karsilamamisti Yunan ilerlemesiIzmir in Isgali Mayis 1919 Yunan ordusunun Izmir e cikisiIzmir de Airco DH 9 bombardiman ucagi 1919Mudanya da Yunan isgal askerleri 1919 6 Mayis 1919 tarihinde alinan isgal kararindan Osmanli Devleti 14 Mayis gunu saat 11 30 da in Sadrazam Damat Ferid Pasa ya Izmir in Amiral Calthrope komutasindaki Itilaf gucleri tarafindan ateskes antlasmasinin sartlarina ve Izmir bolgesinden gelen raporlara istinaden teslim alinacagini bildirmesiyle haberdar oldu Bir gun sonra 15 Mayis 1919 tarihinde sabahin ilk saatleri ile Yunan ordusu Izmir e cikti ve isgal basladi Bunun ardindan Yunanlar isgallerine devam ettiler 16 Mayis 1919 Yunanlarin Urla Cesme Karaburun ve Sisam Midilli Sakiz Ahikerya Ipsara adalarini isgali 18 Mayis 1919 Yunanlarin Soke nin Yunanlarca isgali 21 Mayis 1919 Yunanlarin Menemen ve Torbali yi isgali 22 Mayis 1919 Yunanlarin Selcuk ve Bayindir i isgali 23 Mayis 1919 Yunanlarin Foca yi isgali 25 Mayis 1919 Yunanlarin Manisa yi isgali 26 Mayis 1919 Yunanlarin Germencik i isgali 27 Mayis 1919 Yunanlarin Aydin ve Incirliova yi isgali 28 Mayis 1919 Yunanlarin Atca yi isgali 29 Mayis 1919 Yunanlarin Turgutlu yu isgali 30 Mayis 1919 Yunanlarin Tire yi isgali 1 Haziran 1919 Yunanlarin Odemis i isgali 2 Haziran 1919 Yunanlarin Kinik ve Kiraz i isgali Izmir de isgal gunu Yunan ordusunun en yaman birlikleri olan evzon askerleri sehirde zafer turu attilar Bu zafer turu sirasinda Turk subaylari sahil seridine dizdiler Aziz Nesin bu olayi daha sonra arastirmalarina dayanarak kitabinda anlatacakti Bir Turk subayi evzon askerinin Zito Venizelos Yasasin Venizelos diye bagirmasini istedigi halde yapmadigi icin olduruldu Evzon askerleri sehri her gezdiklerinde ve subaya geri donduklerinde bir kez sunguleniyordu Bu Turk subayi 22 kez sungulendi ve olduruldu Yunanlar daha ilk gun bircok Turk asker ve vatandasi oldurdu Boylece isgal daha ilk gunde 400 kisiye mal oldu Ayni gun Hasan Tahsin isgal askerine Kordonboyu ndan ilk kursunu sikarak Turk direnisini baslatti ve direnisin sembolu haline geldi Karakollara giren isgalciler bu baskinlarda 50 ila 100 eri daha oldurduler Bu sirada Istanbul da olan Mustafa Kemal Pasa artik gidilecek yerin milliyetci ideallere bagli asker ve subaylarin bulundugu Anadolu olduguna karar vermisti Sorun oraya nasil gidilecegiydi Bu sorun asayisi yeniden saglamak icin Samsun a bir subay gonderilmesinde israr eden Ingiliz isgal yetkilileri tarafindan farkinda olunmadan cozuldu Mustafa Kemal Pasa 30 Nisan 1919 da 9 Ordu mufettisi olarak atandi ve kararname isgal kararindan bir gun once 5 Mayis ta donemin resmi gazetesi olan Takvim i Vekayi de yayinlanarak yururluge girdi Bu dogrultuda 3 ve 15 kolordular emrine verilmisti Ek olarak Trabzon Erzurum Sivas Van Erzincan Samsun Diyarbakir Bitlis Elazig Ankara Kastamonu Kayseri Maras vilayetleri ve sancaklari ayrica buralarda bulunan 1 inci 12 nci 14 uncu 17 nci ve 20 nci kolordular goreviyle ilgili olarak Mustafa Kemal Pasa nin butun emir ve taleplerini kabul edecek ve yerine getireceklerdi Izmir isgalinin ertesi gunu Ingilizlerden aldigi bir vize ile Istanbul dan ayrildi 19 Mayis ta Samsun a gelerek Milli Mucadele yi resmen baslatti Ingilizler olan bitenin farkina varmakta cok gec kalmislardi Lloyd George buna dair Turkiye nin parcalanmis ve tukenmis ordularini yeniden organize etme konusunda Anadolu daki faaliyetleri hakkinda hicbir bilgi alamadim Askeri istihbaratimiz hic bu kadar akilsiz olmamisti dedi Ote yandan Yunanlari bir surpriz bekliyordu Ingiliz istihbarat raporlarina gore Turkler zaten Mart 1919 dan itibaren silahlaniyordu Ingilizler de bunun farkindaydi Yunanlar daha ilk gun karsilarinda organize bir direnis buldular Cikan olaylarda cok sayida insan oldu ve Yunan ordusunun prestiji ciddi zarar gordu Dahasi isgal karari bolgede is yapan Ingiliz vatandaslarin tepkisini cekti Kapitulasyonlardan faydalanan Ingilizlerin bolgedeki en buyuk ticari rakipleri Yunanlardi Ingiliz yerel yetkililerin Londra ya gonderdikleri raporlar hep ayniydi Yunanlarin derhal geri cekilmesi gerekliydi Amiral Calthorpe guvenligin tesis edilmesi icin baris antlasmasinin bir an once imzalanmasi gerektigini soyledi Ancak antlasma o kadar gecikti ki ancak isgalden 15 ay sonra yapilabildi O tarihte Turk direnisi coktan orgutlenmisti Halbuki Ingiliz istihbarat subayi Yarbay Smith 13 Mayis ta soyle bir rapor sunmustu Eger Yunanlar tarafindan bir isgal yapilacaksa bu ancak her seyden once Fransiz veya Ingiliz kuvvetleri tarafindan bolgenin kontrolu ve polisliginin ustlenilmesi ile yonetimin kontrol altina alinmasi ve daha sonra geri cekilen birliklerin yerini asamali olarak Yunan birliklerine devretmesiyle gerceklestirilebilirdi Fakat bu gerceklesmedi ve boylece bir Turk Yunan savasinin ilk kivilcimi alevlendi Daha sonra ise Ingiliz savas dairesinin fikirleri 16 Temmuz 1919 da su sekildeydi Gorusumuz Ingilizlerin bu askeri girisim ile iliskilendirilmesinin en istenmeyen durum olacagidir cunku her ihtimalde bolgede cok uzak olmayan ciddi askeri ve siyasi zorluklarla karsilasilacaktir Ingiliz Savas Bakanligi yani Churchill Henry Wilson ve ayrica Curzon acik sekilde isgal yanlisi degillerdi Ezcumle Ingiliz temsilcilerin Mayis cikartmasindan once olay yerindeki tahminleri ve onerileri tek bir yone meylediyordu Itilaflarin vesayeti ve korumasi altinda bir Yunan cikartmasi ve isgali gerceklesecekti Fakat bu yapilmadi ve boylece Anadolu daki Yunan varligi elverissiz kosullar altinda baslayip bir direnisi tetikledi Yunanistan in Izmir Yuksek Komiseri Aristidis Stergiadis Atina ya Italyan propagandasinin Izmir deki yerel Turk yetkilileri kendilerine karsi manipule ettigini ve bunun sonucunda bircok gosteri ve ayaklanmanin gerceklestigini bildiriyordu Isgale karsi ilk cepheler Yunanlarin isgal ettigi bolgelerde kuruldu Bunlardan ilki Ayvalik Cephesi ydi 172 Alay komutani Yarbay Ali Bey Cetinkaya halki da silahlandirarak 29 Mayis 1919 da Ayvalik i isgal eden Yunanlara karsi direnise gecti Bu arada Yoruk Ali Efe gibi cete reisleri de zaman zaman Yunanlara karsi baskinlar duzenliyordu Aydin da Kuva yi Milliye 28 Haziran 1919 da Yunan askerlerine saldiriya gecti ve uc gun suren kanli catismalardan sonra isgalcileri Aydin dan cikarmayi basardi Ne var ki Yunanlar kisa bir sure sonra kenti yeniden isgal ettiler Bu bolgede faaliyet gosteren Cerkez Ethem Bey ise Salihli de catismalara girdi Bati Cephesi nin kurulusu Kral Aleksandros ve General Paraskevopulos Bandirma da 20 Eylul 1919 Cumartesi gunu gecesi saat ucte Binbasi Ismail Hakki Yuzbasi Ismet ve Yuzbasi Suleyman ve Mulazim Tahsin Beyler Kuva yi Milliye teskilati yapmak uzere Kutahya ya gelerek icabeten teskilat yapip yardim olarak ahaliden yuz elli bin lira iane alinmasina karar verdiler Kuva yi Milliye Heyeti Reisligi ne eski Kutahya ahizasker subesi reisi binbasi Nuzhet Bey secildi Mutarekeyi muteakip Canakkale Bogazi nin dusman tarafindan tazyiki uzerine pek cok cephanelik muhimmat Kutahya ya nakledilip buyuk bir handa muhafaza edildi Ingilizlerin bu cephanelere el koymak istemesi haberi uzerine Bedrettin oglu Seyh Seyfi Efendi yazi isleri muduru Hasan Sami ve polis baskomiseri Fevzi Beyler in himmetleriyle bu cephanelerin bir kismi geceleyin sehre ve civar koylere koyluler vasitasiyla naklettirildi Milli Mucadele nin bilhassa ilk zamanlarinda silaha cok ihtiyac vardi Dusmanin yavas yavas ilerlemesi ve muhacirlerin gelisi henuz halki heyecanlandirmamisti Daha Ismail Hakki Bey gelmeden Alasehir in dusman eline gectigi duyulmus ve elinde silahi olanlarin bir hizmet olmak uzere silahlarini hukumete vermeleri ilan olunarak camilerde hocalar vasitasiyla halka telkin yapilmisti Bazi kisilerin karsi propagandasiyla halk tereddut etmis ve vaziyeti iyice kavrayamamisti Bunun icin Kuva yi Tedibiye kumandaninin siddetli bir beyanname yazmasi gerekliydi Nitekim boyle bir ilan yayimlanmis ve bu ilan uzerine uc gun zarfinda Kutahya da iki yuz ise yarar silah ve yuzlerce cephane toplandi ve bundan baska koylere de silahlar gelmeye basladi Asil olarak Yunan isgaline karsi Bati Anadolu da verilen savaslari kapsayan Bati Cephesi ya da Garp Cephesi 22 Haziran 1920 de Milne Hatti ndan baslayan Yunan ordusunun gelen taarruzunun hemen ardindan 25 Haziran 1920 de olusturuldu ve komutanligina Ali Fuat Pasa getirildi Bu arada Yunan kuvvetleri 24 Mart 1920 de Dumlupinar i 28 Mart ta da Afyon u ele gecirmislerdi Yunanlara karsi verilen asil savaslar da bu tarihten sonra oldu Sevr e dogru Ingiliz cephesinde Izmir in isgalini saglayan Lloyd George kisa surede kendisini kendi hukumetinin icinden yukselen bir muhalefet dalgasinin kurbani olarak buldu Nisan ayinda Ingiliz uzmanlardan Lloyd George ve Clemenceau nun planini mali ve ekonomik acidan uygulanamaz olarak nitelendiren ve Musluman dunyasinda bu kadar yogun ve hakli bir ofkeye neden olacagini iddia eden guclu protestolar gelmisti Ve su ileri suruldu Musluman dunyasinda o kadar yogun ve hakli bir infiaya yol acacakti ki Ingiliz Imparatorlugu askeri olarak bunu gerceklestirmek mumkun olsa bile buna riza gostermeyi goze alamazdi Yunan birliklerinin Izmir e gonderilmesi karari askeri ve diplomatik cevrelerde ayni derecede buyuk elestirilerle karsilandi Cikarmanin ardindan Anadolu taksim planinin yeniden canlanmasiyla birlikte Ingiliz kabinesi telasa dustu Montagu Curzon ve hatta Balfour dan istifa tehditleri geldi Ozellikle Balfour Turklerin Istanbul dan gonderilmesini kabul etmeye istekli olsa da Anadolu nun herhangi bir sekilde bolunmesine tipki Curzon gibi siddetle karsi cikti 17 Mayis 1919 sabahi Dortler Konseyi ne sundugu bir muhtirada Balfour soyle dedi Anadolu Turkleri tek bir hukumdarin idaresi altinda tek bir halk olarak kalmak istediklerini soyluyorlarsa isteklerini kabul etmedigimizde hangi ilkeye basvuracagiz Bu nedenle Balfour Turkiye nin baskenti Anadolu da olan herhangi bir manda yonetimine tabi olmayan tek bolunmemis bir devlet olmasini onerdi Dortlu Konsey uyeleri soldan saga David Lloyd George Vittorio Emanuele Orlando Georges Clemenceau ve Woodrow Wilson Versay Sarayi nda Ingiliz hukumeti icinde Istanbul un Turklerden alinmasina karsi da guclu bir muhalefet gelismisti 17 Mayis ogleden sonra Dortlu Konsey Hindistan Hukumeti nden bir delegasyonu kabul etti Hindistan Disisleri Bakani Edwin Montagu nun baskanligindaki heyet Anadolu Trakya ve Istanbul u da icermesi gereken Milletler Cemiyeti ne kabul edilecek bagimsiz bir Turk devletinin muhafaza edilmesini istedi Heyet Padisahin halife olarak dini rolunu vurgulayarak Hindistan da cogu Yakin Dogu da Ingilizler icin savasmis ve hepsinin halifeyi Konstantinopolis te tutmak isteyen yetmis milyon Musluman olduguna dikkat cekti Buna ek olarak heyet Islam ile tarihi Ingiliz Fransiz somurge baglarina ve Wilson Ilkeleri ne dikkat cekti Lloyd George Anadolu daki bolunme sorunlarinin cok buyuk gorundugunu acikladi Musluman dunyasinda yol acacagi huzursuzluk muazzam olacak ve herhangi bir Batili ulusun herhangi bir Musluman bolgesinde bir manda yonetimini basarili bir sekilde yonetmesini imkansiz hale getirecekti Bu nedenle kesinlikle padisahi Istanbul da Islam in dini lideri olarak birakmanin bir yolunu bulmaktan yanaydi Elbette Bogazlar Turklerin elinden alinacakti ancak padisahin ve baskentin Istanbul da oldugu izlenimini surdurmek icin bir yontem bulunmasi gerekecekti Lloyd George un 5 Ocak 1918 de yaptigi ve baskentin Turklere birakilacagina dair Hindistanlilara verdigi soz ile bunu soyledigi konusma birdenbire kutsal bir bag haline gelince Birlesik Krallik in bu soze bagli oldugunu ciddi bir sekilde savundu 18 Mayis 1919 da Vittorio Emanuele Orlando Lloyd George u aradi ve ondan tum Anadolu uzerinde bir Italyan mandasini desteklemesini istedi Lloyd George bunu reddederek ona Kucuk Asya da bir manda mi yoksa Fiume yi mi tercih edersin diye sordu Orlando Fiume diye yanitladi Lloyd George a gore Turkler ve diger Muslumanlar her yerde Ingilizlere Fransizlara ve Amerikalilara saygi duymalarina ragmen Italyanlardan nefret ediyorlardi Sonuc olarak bir Italyan mandasi diger Itilaflar icin kendi mandalarinda ve diger Musluman bolgelerde zorluklar yaratacakti Italyanlar Anadolu dan tamamen cikarilabilseydi bu harika olurdu Tum bu gelismeler uzerine Paris te 19 Mayis 1919 Pazartesi gunu saat 15 00 te bir Ingiliz kabine toplantisi yapildi 18 Mayis ta Ingiliz kabine uyeleri Ingiliz baris delegasyonu ile ust duzey gorusmeler icin Londra dan Paris e gelmislerdi Toplantida Basbakan Lloyd George Arthur Balfour un tepkisi nedeniyle Buyuk Dortlu nun Anadolu nun bolunmesi planini askiya aldigini soyledi Hint hilafet hareketinin argumanlari da bunda etkili olmustu Bu nedenle Basbakan kabine uyelerinin Turkiye ye dair goruslerini ogrenmek istedi Bununla birlikte Yunanistan in Izmir den cikarilmasi simdilik zor gorunuyordu Balfour bunun 1916 Sykes Picot Antlasmasi nin iptali anlamina mi geldigini sordu Orlando Lloyd George a kendileri icin onemli olan yerin Bati Anadolu degil Fiume Hirvatistan ve Adriyatik kiyilari oldugunu soylemisti Basbakan bu noktada Italyan istekleri tatmin edilebilirse muhtemelen Italya nin iddialarindan vazgecmeye istekli olacagini soyledi Montagu ise Italya ve Fransa ya Turkiye den herhangi bir bolge verilmemesi gerektigini soyledi Fransa Cezayir ve Afrika daki tutumu Italya ise Trablusgarp boyunca saldirilari nedeniyle Islam dunyasinin tepkisini cekiyordu Mandacilik icin sadece ABD ve Ingiltere on plana cikiyordu Curzon kendi goruslerini soyle siraladi Dogu ya olan guven yeniden tesis edilecekse isgallere son verip Anadolu yu Turklere birakmak sartti Fakat Turkler Arabistan Irak Suriye Filistin ve Ermenistan dan ayristirilmaliydi Istanbul mutlaka alinmali ve sadece Amerikan mandasina birakilmaliydi Bu Turklerin savasta yenildiginin kesin bir gostergesi olacakti Boylece Turklerin bogazlardaki hakimiyeti sona erecek Rus yayilmaciligina karsi onlem alinacak ve Ingiliz Hukumeti hicbir askeri ve mali kulfete girmemis olacakti Italya ve Fransa Istanbul dan uzak tutulmali ve yeni baskent Anadolu ya tasinmaliydi Turkiye nin yonetimi ise Amerikan kontrolu altinda olmaliydi Turkiye nin dis vilayetleri Mezopotamya Suriye ve Istanbul ile ilisiginin kesilmesi yeteri kadar sert bir darbe olacakti Turkler zaferin iki sembolu olarak Istanbul u Ayasofya yi ve Mekke yi Kabe yi kaybetmelilerdi Yunan isgali son derece yanlisti Keza Italyanlar ve Fransizlar da bolgeyi bosaltmaliydilar Hilafet bir sorundu ve Turkiye kendi halinde kalmali sinirlari disarisinda bir oyun kurmamaliydi Turk siniri Ermenistan a kadar uzanmali ve Ermenistan mumkunse ABD mandasina birakilmaliydi Boylece Ingilizler Kafkaslar dan cekildigi zaman Bolseviklere karsi bolge guvenligi saglanmis olacakti 1916 Sykes Picot Antlasmasi projesi Balfour 1916 Sykes Picot a dikkat cekti Curzon ise bunun uygulanamaz bir antlasma oldugunu vurguladi Churchill de Italya ve Fransa nin cikarilip bolgede bir ABD mandasini uygun gordu Ayrica Italya nin Fiume ye karsilik Anadolu dan kolaylikla cikacagini belirtti Basbakan Lloyd George Fransizlarin yani sira Italyanlarin da Anadolu dan uzak tutulmasi icin kabinede ortak bir gorus oldugunu soyledi Basbakan cesitli Bakanlar tarafindan ifade edilen gorusleri ozetledi ve eger uygulanabilirse Amerika Birlesik Devletleri nin hem Anadolu yu hem de Istanbul u ele gecirmesi konusunda pratik bir oybirligi oldugunu soyledi Boylece daha once antlasmanin bir an once imzalanmasi gerektigini soyleyen Lord Curzon un 19 Mayis 1919 da savundugu Amerikan mandasi fikri Turkiye ile barisin 6 ay ertelenmesine neden oldu Ve bu sure Mustafa Kemal Pasa nin gercek bir milli direnis olusturabilmesi icin tam da ihtiyaci olan sureydi Baris muzakereleri tekrar basladiginda tarih 12 Subat 1920 idi Halbuki Lord Curzon Ingiliz kabinesine daha once verdigi memorandumda Turkiye uzerinde bir ABD mandasi teklif edilse bile ABD nin bu oneriyi kabul etmesinin pek mumkun gorunmedigini belirtmisti Yine Lord Curzon Bogazlar bolgesinde de tek olasi cozumun bir tek guc yerine uluslararasi bir yonetiminin kurulmasi oldugunu soylemisti Fakat 19 Mayis 1919 da Bogazlar da sadece Amerikan mandasini savundu ABD Baskani Wilson ise ABD nin Turkiye de bir manda almak icin en isteksiz konumda oldugunu soylemisti Ekonomik olarak bakildiginda ise savastan once Turkiye ticaretinin 26 7 si Birlesik Krallik ileydi Bu Turkiye nin Fransa 12 3 ve Almanya 14 7 ile olan toplam ticaretine es degerdi Baska bir deyisle Turkiye kaosa girerse Britanya Imparatorlugu nun ticareti de kaybedilecekti Bu Manchester da cok sayida insanin issiz kalmasi anlamina geliyordu Fransa da Turklerin en cok borcu olan devlet oldugu icin bir bolunmeye karsiydi Clemenceau ve Wilson ile 21 Mayis ta gorusen Lloyd George Yakin Dogu sorununun cozumu icin yeni ve kapsamli bir plan sundu Bu Konstantinopolis ve Bogazlar Ermenistan ve Kilikya uzerinde tam bir ABD mandasi ve tum Anadolu uzerinde hafif bir ABD mandasi anlamina geliyordu Lloyd George bu yeni plani sunarken Ermenistan Konstantinopolis ve Izmir in alinmasindan sonra Anadolu nun geri kalaninin Turklere verilecegini vurguladi Bu sorunu son iki gundur Ingiliz kabinesi ile tartistigini ve buna karsi resmi bir karar verildigini belirtti Anadolu nun tamami icin bir manda soz konusu oldugunda Lloyd George Amerika nin bunu alacagini umuyordu Birlesik Devletler Turklerin saygi duydugu tek ulustu cunku esas olarak Muslumanlarla gecmiste hicbir iliskileri yoktu Turkler hem Ingilizlerden hem de Fransizlardan nefret ediyordu Lloyd George ozellikle tum Anadolu uzerinde bir Fransiz mandasina karsiydi cunku Turkler Cezayir deneyiminin Turkiye de denenmesinden durustce endiseliydiler Ayrica manda Fransa ya verilseydi Italya Londra Antlasmasi hukumlerine gore tazminat talep etme hakkina sahip olacakti Italya nin bir Anadolu mandasina sahip olmasina izin verilemezdi ancak bunu Fransa ya vermek Italya nin konumunu imkansiz hale getirirdi ozellikle de tum Italyan iddialarinin temelinde Fransa nin kendini tek Akdeniz Gucu olarak gormesinden korkmak vardi Burada da gorusleri Ingiliz meslektaslariyla istisare icinde hazirlanmisti Bu nedenle Lloyd George Amerika Birlesik Devletleri Anadolu mandasi almazsa Turklerin Anadolu da yalniz birakilmasi gerektigini savundu Amerikan mandasinin yani sira Anadolu nun daglik bolgelerinde guvenli bir sekilde kurulmus bir Turk baskentiyle Istanbul nufusunun yalnizca yuzde kirkini olusturan Turklerin cogu Bogazlar boyunca yeni yuvalar aramaya sevk edilmeliydi 27 Haziran 1919 da Paris Konferans heyeti Curzon un onerisi uzerine Amerika Birlesik Devletleri hukumeti Turkiye nin herhangi bir bolgesi icin manda alip almayacagina karar verene kadar Turkiye ile Baris Antlasmasi nin askiya alinmasina karar verdi Cok erken bir baris cikan catismalara karsi tek careydi ve hem Londra ya hem de Paris e iletildi 29 Temmuzda General Milne nin bolgedeki askeri sorumlu olmasina karar verildi ve General Milne tarafindan 7 Ekim de Milne Hatti olusturuldu Bu hat 3 Kasim da Turklere bildirildi Ingiliz Savas Bakanligi Venizelistlerin geri cekilip Izmir ile yetinmesi gerektigini dusunuyordu Yunanlar ise bunu kendilerini sinirlayan bir engel olarak gorduler Bolgedeki ekonomik durum Turk tarim nufusunun kacmasi nedeniyle cokmustu Curzon un Disisleri Bakanligi nda ozel sekreteri olan Robert Vansittart Turkiye de erken bir baris olasiliginin en dusuk duzeyde oldugunu vurguladi Venizelos ise Yunanistan in Anadolu daki varligini cok uzun sure finanse edemeyecek olmasi nedeniyle zamanin kisitli oldugunu dusunuyordu Zaman Yunanistan in aleyhine isliyordu Sonucta 1912 yilindan beri savaslar suruyordu Cozum ne kadar uzatilirsa Yunanistan gibi kucuk bir ulke icin finansal zorluk o olcude artacakti Monroe Doktrini geregi kendi kitasi disina cikma egiliminde olmayan ABD Ingiliz istekleri dogrultusunda Amiral Bristol ve General Harbourd u incelemeler yapmak uzere Turkiye ye gonderdi Hazirlanan raporlarda Izmir isgalinin haksiz oldugu doguda Ermenilerin cogunlukta olmadigi Turklerin amacinin tek bir cikarsiz gucun tercihen Amerika nin mandasi altinda Imparatorlugun toprak butunlugunu korumak oldugu fakat Anadolu da Amerikan ihtiyaclarini karsilayacak bir kaynak olmadiginin belirtilmesiyle Ingilizlerin teklifi degerlendirilmedi Wilson bunun yerine sadece Turk Ermeni siniri konusunda hakem olmakla yetindi Bundan sonra Ingiliz tarafinin kararlastirdigi plan Trakya nin Midye Enez Hatti na kadar olan kisminin Yunanistan a birakilmasini ve Izmir bolgesinin ozerk halde Turk egemenligi altinda birakilmasini iceren bir tur uzlasmaydi Fransizlar da Turkiye nin asla bolunmemesi gorusunu savunuyordu Fransa daha Paris teyken Anadolu daki Yunan varligina Fransiz destegini geri cekme belirtileri gostermisti Curzon ise zamanin tukenmekte oldugunu dusunuyordu 1919 Ekim ayinda Mustafa Kemal Pasa yi taniyan yegeni Yarbay Alfred Rawlinson i hangi baris kosullarinin kabul edilebilecegini ogrenmek icin gorevlendirmisti Turk Ulusal Hareketi artik ic bolgenin dortte birinden fazlasini kontrol ediyordu yil sonuna kadar Ankara da Istanbul a rakip bir baskent kurulmustu Istanbul un isgali uzerine yeni meclis Ankara da acilacakti Gucun merkezi artik acikca Ankara daydi Curzon en dogru tercihin Mustafa Kemal in basinda oldugu yeni bir Turkiye nin ortaya cikmasina izin vermek olabilecegi sonucuna variyordu Maalesef Lloyd George u ikna edemedi Curzon a gore Istanbul daki bir hukumet ve Halife Sultan her ne kadar kaleleri ve savas gemileri ortadan kaybolmus olsa bile kendileri icin daha buyuk bir risk faktoruydu Londra ya donunce Maresal Wilson ve Lord Curzon a rapor verdim Rapor Mustafa Kemal in kisiligine etkisine ve emellerine ayrilmisti Padisah a ve Istanbul hukumetine karsi basarili bir devrim orgutleme umutlari ve basarili olmasi durumunda boyle bir devrimin yonlendirilecegi nihai amac ve hedefler Curzon un icerideki tum durum hakkinda sahip oldugu bilgilerin cesitliligini ve derinligi hatta kucuk ayrintilarina kadar sasirtici asinaligi beni her seyden cok etkiledi Alfred Rawlinson Rawlinson Kazim Karabekir ile de gorusmustu Tam iki saat konustuk Lord Curzon diyor ki a Hukumet Simdiye kadar baris yapmamamizin sebebi Turkiye de kuvvetli bir hukumet gormedigimizdendir b Cumhuriyet Artik krallik ve imparatorluk modasi gecmistir Milletin kendi isini kendi gordugu cumhuriyete biz de taraftariz c Baskent Turkiye bir Asya devleti demektir Istanbul bir kosedir Anadolu nun idaresi ve terakkiye sevki Istanbul dan gayr i mumkundur Halbuki Anadolu da mesela Bursa da olacak bir hukumet serbesttir Kazim Karabekir 11 Kasim 1919 Sivas ta kumandanlar toplantisinda 16 28 Kasim 1919 Meclisin Istanbul da toplanmasi karari alinmis ve sonra Milli hukumetin Anadolu da kurulmasini saglamak icin Rauf Orbay gerekirse Ingilizlere Istanbul da toplanacak meclisi bastirmak vazifesini uzerine aldigini itiraf etmistir Evvelce Sivas ta kumandanlar toplantisinda verdigimiz kararla tesbit ettigimiz sekilde Millet Meclisinin ve Milli Huku metin Anadolu da kurulmasini saglamak icin ne olursa olsun kac mamak kararini verdim Sivas ta kararlastirdigimiz gibi meclisi bastirmak icin orada kalacagiz Aksi takdirde buradakiler kendilerine haber verilmeden aralarindan ayrilisimiza kuserler de ictimaya devam ederlerse o zaman meclisin Ankara da toplanmasi meselesi ciddi sekilde tehlikeye girer Istanbul un isgali ve baskentin Anadolu ya nakli meselesi Ingiliz imparatorlugunun eski Hindistan genel valisi Lord Charles Hardinge 14 Ekim 1919 da soyle diyordu Bence Turkleri Avrupa dan kovmak ve nufusu Turk olmayan bolgeleri Turk Imparatorlugu ndan koparmak icin Ingiliz politikasinin en buyuk avantaji Imparatorlugumuzdaki musluman nufus icin tek gercek ve gizli tehlike olan Pan Islamciliga indirilecek bir darbedir Konstantinopolis teki Sultan Halife olarak Hindistan da buyuk bir prestije sahiptir Eger onu Istanbul dan gonderirsek bu sorun cok yakinda ortadan kalkacaktir Curzon Ayni fikirdeyiz dedi Ote yandan Curzon Turkiye uzerinden Fransizlarla anlasmanin sart oldugunu kabul etti Kasim 1919 da Paris ile temasa gecti ve gizli gorusmeler onerdi Yil sonundan once Amerika nin bolgede olasi bir faktor olmayacagi anlasilmisti Kasim ayinda Fransiz Stephen Pichon ve Lord Curzon baris konferansindan once iki hukumet arasinda Londra da Turk barisi sorununun degerlendirilmesini kararlastirdilar Fransa Disisleri Bakanligi sekreteri Philippe Berthelot ve Ingiliz murahhas Curzon Londra Konferansi oncesinde Aralik 1919 da Londra da bir araya geldiklerinde iki onemli nokta uzerinde anlasmislardi bagimsiz bir Ermenistan devleti kurma plani ve Turkiye nin artik Istanbul u ve Bogazlari tutmamasi gerektigi Ancak Yunanistan Trakya ya karsilik olarak Izmir den cikmaliydi Italyanlarin ve Yunanlarin cekilmeleri ile Anadolu herhangi bir manda yonetimi olmadan Turklerin eline birakilmaliydi Lloyd George ise hala Izmir in Venizelos a verilmesi gerektigini dusunuyordu Ingiliz Savas Bakanligi Churchill Henry Wilson ve Hindistan Ofisi Montagu ise Turk un Istanbul da kalmasi gerektigini soyluyordu Churchill e gore Istanbul un gunluk maliyeti en az 50 000 tutarindaydi Ingiliz cephesinde uc farkli gorus ortaya cikmisti Sonunda Lloyd ve Curzon un istegi ile Istanbul a girilmesi kararlastirildi Kabinedeki diger uyelerin aksine Curzon a gore asil tehlike Mustafa Kemal degil Istanbul daki Sultan Vahdettin di Baskent Anadolu ya tasinirken halife olan Sultan ise bir Vatikan gibi bogazlarda kalabilirdi Churchill e gore de Sultan Vahdettin asla Istanbul tan ayrilmamaliydi Eger bu olursa derhal Enver Mustafa Kemal Trocki gibi kisileri etrafinda toplayacak ve Anadolu ile Arabistan da Ingilizlere karsi buyuk bir askeri guc olusturacak ve tum bolgeyi kaynayan bir bela kazanina cevirecekti Onu goz onunde tutmak en dogru secenekti Venizelos Londra Konferansi na kadar Izmir e iliskin dogrudan bir ilhak politikasini savunmustu Ona gore Curzon un onerdigi bir Turk ozerk egemenligi gelecekte sorun yaratacakti Bu sadece savasin uzamasi anlamina geliyordu ve gercek bir cozum degildi Fakat konferansta Fransiz ve Italyanlar Venizelos un teklifini reddettiler Fransizlar esas olarak Suriye deki istikrarsiz konumlarindan dolayi da endiseliydiler 22 Aralik 1919 da Ingiliz ve Fransiz delegeler Istanbul un gelecegi hakkinda gorustuklerinde Fransiz delege Philippe Berthelot Anadolu ya tasinacagi varsayilan baskentin Anadolu da bir yer bunun icin hazirlanmadikca tasinma isleminin yapilmamasi gerektigini belirtti Bununla birlikte ekonomik bir felaket olusmamasi icin Turk un Istanbul dan cok hizli bir sekilde degil de kademeli olarak Anadolu ya nakledilmesi gerektigini soyledi Ayrica Bogazlar da kurulacak uluslararasi komisyonun detaylari belirlendi ve Ayasofya icin tum mezheplerin ve inanclarin esit ilgiye sahip olacagi herhangi bir inanc tarafindan dini ibadet amaciyla kullanilmamasi gereken eski bir anit olarak kabul edilmesi kararlastirildi Konferansta Ingiliz ve Fransiz delegeler Turkiye de mandalara ve bireysel nufuz alanlarina izin verilmeyecegi konusunda prensipte mutabakata vardi Ingiliz kabinesinde bu rapora en siddetli tepki Montagu dan geldi Baskentin tasinmasina itiraz eden Montagu soyle diyordu Lord Curzon un kendi gorusunu savunma yeteneginden hic suphem yok Ancak belirtmeliyim ki Ayasofya hakkinda bir seyler soyleyerek Muslumanlara son bir darbe vurmak gerekli mi 500 yillik mulklerine biraz saygi gosteremez miyiz Kurdistan daki subaylarimiz Kurtleri Turkiye den ayirmamizin imkansiza yakin olacagini soylediler Turkiye nin yeni baskenti ile ilgili olarak Turk un bunu secmesine bile izin verilmedigine dair isaretler var Bu konularda Curzon un raporunda bizim icin bir avantaj goremiyorum Curzon ise kendisini su sekilde savundu Istanbul dan ayrilan Turk baskent olarak her nereyi secerse ona izin veririm Eger mevcut firsati degerlendirmezsek bundan nesiller boyu pismanlik duyacagiz Ayasofya daha onceki 920 yilda bir Hristiyan kilisesiydi ve belki artik dini kullanimi olmayan bir anit olabilir Amacimiz mumkunse Anadolu daki Yunan veya Italyan ya da diger herhangi bir yabanci gucu cikarmak homojen bir Turkiye olusturmak ancak Turk un tekrar Avrupa ya bir sorun olarak donmesini engellemek ve diger Musluman ulkeler uzerindeki nufuzunu yok etmektir Boylece bizim icin yuzyillardir suclu oldugu korkunc kotu yonetimini tekrarlamamalidir Hayatimin uzun yillarini Musluman halklar arasinda seyahat ederek ve onlari inceleyerek gecirdim Turk simdi atilirsa siddetli bir haykiris olacak Ancak cok gecmeden bunu kabulleneceklerdir Eger Turk Konstantinopolis te birakilirsa bu tum Dogu dunyasinda Itilaflarin Ingilizlerin onu tahliye etmeyeceklerine degil yapamayacaklarina dair ikna edici bir kanit olarak kabul edilecektir Yapmamiz gereken Turk u oradan cikarmaktir cunku ince baglara sahip sinir halklarinin kaybi hicbir sekilde ulusal bir asagilanma olarak kabul edilmeyecektir Konstantinopolis Dogu dunyasinda manevi ustunlugun degil siyasi gucun semboludur Misir daki isyani engellemek ve Misirliyi Turk ile iliskisinin sonsuza kadar koptuguna ikna etmek icin gereken tek seyin eski hukumdarlari olan Padisahin Halic ten kaybolmasi olacagini savunanlardan alintilar yapabilirim Fransa nin Turklerle iliskiler kurup yeni Islam in savunucusu rolunu ustlenmesini ve Fas tan Suriye ye kadar Bati Dunyasi Muslumanlarini bize karsi orgutlemesini bundan baska ne engelleyebilir Curzon un plani acikti 1918 den beri israrla savundugu tez tum yabanci guclerin cikarildigi saltanatin ve eger mumkunse hilafetin de kaldirildigi cumhuriyetin ilan edildigi homojen bagimsiz diger milletler ve Musluman devletler uzerindeki nufuzundan ve iddialarindan tamamen vazgecmis baskenti Anadolu da olan Ingilizler icin bir daha asla sorun haline gelemeyecek kendi icine kapanik Rus yayilmaciligina karsi bir tampon gorevi gorecek Asyatik bir Turkiye idi Ote yandan Forbes Adam ve Robert Vansittart Turkiye de herhangi bir genel cozum icin Guney Anadolu nun Italyan birlikleri tarafindan mevcut isgalinin suratle sona erdirilmesinin esas oldugunu belirttiler Belki bunun icin Afrika da Italya ya taviz verilebilirdi Fransa zaten Adana Urfa ve Maras in kuzeyindeki bolgeden vazgecmisti Istanbul un uluslararasi bir kalici bogazlar komisyonu kurulmasi icin isgali ve baskentin Anadolu da bir yere nakledilmesi durumu icin Maresal Sir Henry Wilson un raporu 6 Ocak 1920 de kabineye sunuldu i Bogazlari korumak icin makul bir guvenlik yeterlidir Ancak Karadeniz in kontrolu ustun bir Itilaf Filosu nun varligini gerektirir ii Turkiye sinirlarinin Midye Enez hattina kadar uzanacagi durumda 2 Tumen yeterli olacaktir iii Padisah ve hukumet Anadolu ya goturulurse tum askeri pozisyon bizim aleyhimize degisir cunku onu kontrol etme gucumuzu kaybederiz Ve cok daha buyuk bir garnizon ve daha ayrintili bir savunma sistemi gerekli olacaktir Her ne kadar Curzon 1918 den beri baskentin tasinmasinda kararli olsa da Ingiliz kabinesi askeri pozisyonun aleyhte degisecegine Sultan i Istanbul da gozetim altinda tutmanin daha dogru olduguna ve 1918 de Hindistanlilara Sultan a ve hilafete dokunulmayacagina dair verilen soze binaen Padisah in ve hukumetin Istanbul da kalmasina oy coklugu ile karar verdi Kabineye gore diger bir gerekce eger bu yapilsaydi tum sorumluluk Ingilizlere ait olacak ve musluman somurgelerde Fransiz sempatisi olusacakti Dahasi Ayasofya nin uluslararasi bir anit olmasi fikri tamamen Turkleri kizdiracakti Kabine Suriye Irak Hindistan Misir Irlanda Rusya ve Kafkasya daki sorunlara bir yenisini daha eklemek istemiyordu Kabine gorusu soyleydi Bitmek tukenmek bilmeyen dertlere yol acacak Avusturya yi biz yok etmistik Turkiye yi de yok etmek basli baslina yeni bir felaket olurdu Ancak yine de her ihtimale karsi eger baskentin tasinmasi karari alinirsa Bursa Ankara veya Konya sehirlerinden biri Sultan in ikamet edecegi baskent yapilacakti Curzon Bu Avrupa nin yaklasik bes asirdir bekledigi ve bir daha asla tekrarlanmayabilecek bir firsat dedi ve baskentin tasinmasini veto eden karari siddetle protesto etti Istanbul daki Turk Konya daki Turk ten cok farkli bir olcuye sahiptir O salt gosterisli bir egemenligi elinde tutacaktir Bu hem Basbakan Lloyd George hem Arthur Balfour hem de Lord Curzon un ortak karariydi ve veto edilmemeliydi Curzon protestosunu tum kabine uyelerine dagitti Protesto mektubunda Istanbul daki bir hukumetin dogru hesaplanmis bir karar olmadigini ve surprizlere neden olacagini ima etti 1920 Londra Konferansi ABD nin Bogazlar da Anadolu da veya Ermenistan da bir manda yonetimi ustlenmeyecegi anlasilinca 12 Subat 1920 deki Londra Konferansi nda baris muzakereleri yeniden basladi Fransa da Georges Clemenceau nun yerine Alexandre Millerand gecmisti ve Francesco Nitti Vittorio Orlando nun yerine Italya yi temsil ediyordu Konferans ta Turklerin Konstantinopolis i elinde tutmasina izin verildi Bogazlarin Ingiltere Fransa Italya Yunanistan Romanya ve Japonya tarafindan temsil edilen bir uluslararasi komisyon tarafindan yonetilmesine karar verildi Fransizlar Izmir deki Yunan varliginin genisletilmesine karsi ciktilar Ancak Konferans Izmir bolgesinin Turk nominal egemenligi altinda Yunanistan a verilmesine karar verdi Italyanlar ise Anadolu daki varliklarinin cok maliyetli bir girisim oldugunu kendileri de anlamislardi Yunanistan in onemli rakibi olan Italya nin ekonomik taleplerinin karsilanmasi sartiyla iddialarindan vazgececegi goruluyordu Italya nin yasadigi ekonomik ve sosyal kriz barisin onemini vurguladi Italyan toplumu hala derin bir kriz yasiyordu Aralik ve Ocak en calkantili aylardi neredeyse tum Italyan iscileri greve gitmis trenleri posta hizmetlerini endustriyel ve tarimsal uretimi durdurmustu Ingilizler ve Sivas a dogru uzanan bolgeden vazgecen Fransizlar konferansta Italya nin Anadolu yu tamamen bosaltmasini istediler Fakat Italya Anadolu yu bosaltmak icin Ingilizlerin ve Fransizlarin kendisine Suriye ve Irak mandalari karsiligi tazminat vermelerini istedi Bu nedenle Ingilizler ve Fransizlar 1915 Londra Pakti nda Italyanlara birakilmasi ongorulen fakat Sevr de verilmeyen Guneybati Anadolu ya kendi sirketlerini sokmayacaklarini ve bolgede sadece Italyan sirketlerinin faaliyet yurutecegini Italyanlara garanti ederek Turkiye deki tum Italyan askerlerinin cekilmesini ve isgalin sonlandirilmasini talep ettiler Ayni sekilde Kilikya bolgesinde de Fransiz ekonomik cikarlari taninirken hem Italya hem de Fransa Sevr Antlasmasi nin yururluge girmesi durumunda Anadolu daki ve etki alanlarindaki tum askerlerini cekmeyi ve Anadolu yu Turklere birakmayi kabul ettiler Bu siralarda Fransizlar Turklerin Anadolu ya silah tasimasina goz yummaya baslamislardi Turkler Gelibolu da Fransizlarin korumakta olduklari bir silah deposundan buyuk olcude silah yagma etmislerdi Fransizlar buna karsi sadece saldirganlarin kendi nobetcilerinden sayica ustun oldugunu soylemekle yetindiler Yunanlarla cekisme halinde olan Italyanlar daha bastan beri Turkleri tutmakta ve simdi de birliklerini cekmeye hazirlandiklari su sirada Turklere silah satmaktaydilar Ustelik tasiyici kisilere kendi muttefiklerinin kontrolunden siyrilmak icin yardim bile ediyorlardi Ingilizlere gelince onlar da en bastan beri Turklerin silahsizlandirilmasina pek onem vermemislerdi Bir Ingiliz kurmayi genel karargahta yalniz Turklerin silahlarini alip da Rumlarinkini birakmanin hakli bir sey olmadigini soylemisti Turklerin silahlanmasi boylece surup gidiyordu Ingiliz Yuksek Komiser Amiral de Robeck Istanbul daki durumlarini guclendirmeleri gerektigini bildirdi Bunun uzerine Yuksek Kurul bir kuvvet gosterisine girismeyi tasarladi Bu da Mustafa Kemal in onceden sezdigi gibi Istanbul un busbutun ve sikica isgali biciminde olacakti Yuksek Konsey De Robeck in gorusunu takdir etti ve 5 Mart ta Istanbul un isgaline karar verildi Turk hukumetine baris sartlari kabul edilip uygulanincaya kadar isgalin devam edecegi bildirildi 16 Mart 1920 de isgal yapildi Mart 1920 de Konstantinopolis i yeniden isgal etme karari Muttefiklerin prestijini yeniden pekistirmek yerine Sultan in otoritesinin son kalintilarini da yok etti Rauf Orbay ise Sivas ta Kumandanlar toplantisinda Mustafa Kemal ile almis oldugu karara uygun olarak Ingilizlerin kendisini Meclis te yakalamalarini istiyordu Meclis binasinda Rauf Orbay in dostlari kilik degistirmeleri icin iki er uniformasi bulup getirmislerdi Rauf Bey bunu reddetti Cunku parlamentonun kendi kendine dagilmasini degil isgal kuvvetlerince dagitilmasi gerektigini soyluyordu Boylece meclis Anadolu da acilabilecekti Westminster Sarayi Birlesik Krallik ta Avam Kamarasi ve Lordlar Kamarasi ndan olusan Ingiliz Parlamento Binasi Istanbul un isgali 26 Subat 1920 de Ingiliz parlamentosunda bir dizi tartismaya neden oldu Walter Guinness Biz Anadolu yu hic fethetmedik Cok zor ve masrafli bir sefer olmadan da fethedemeyiz Ozellikle de Baris sartlarinin aciklanmasindaki gecikme nedeniyle Istanbul Hukumeti nin kontrolu cok hizli bir sekilde azaliyor ve Kucuk Asya nin tamami bu devasa bolge Ekim Devrimi nden sonra Rusya da oldugu gibi yavas yavas bir devlet haline geliyor Fakat Turkleri Konstantinopolis ten cikarmanin ve onlari Anadolu ya gondermenin etkisi neredeyse kesinlikle Istanbul Hukumeti ni dusurup tamamen Mustafa Kemal i iktidara getirmek olacaktir Genel olarak yeni Turk baskentinin Bursa olabilecegi varsayilir Turk Konstantinopolis i terk ederse Itilaf deniz gucunun kontrolu altinda kalmasi muhtemel midir Milletler Cemiyeti ne gulebilecegi en ulasilmaz semte tasinacak Aubrey Herbert Bazi cevrelerde Hintlerin Sultan i gercek halife olarak kabul etmede oldukca yanlis olduklari soyleniyor ancak Hindistan Muslumanlari esas olarak onun oyle oldugunu dusunuyor ve gercekten onemli olan da bu Lloyd George Buyuk savasta Istanbul u Ruslara verecegimize dair antlasma yapmistik Ancak Bolseviklerden sonra Itilaflar elbette bu karardan vazgectiler Itilaf Konferansi daha iyi yolun Turk u Istanbul da tutmak oldugu sonucuna vardi 1918 de savas sartlari agirlasmisti Insanlar bizim emperyalist oldugumuzu dusunuyordu Hindistan da askere almak icin ozel bir caba sarf ediyorduk Fransa icin bulabilecegimiz tum adamlara ihtiyacimiz vardi Britanya Imparatorlugu nun 4 te 1 i Musluman bir kitleden olusuyor ve onlari ikna etmek icin Turklere Hilafete ve Istanbul a dokunmayacagimiza dair guvence vermek zorundaydik Guvenceden sonra destek ciddi sekilde artti Simdi bize istedigimizi yapabilecegimiz soyleniyor Fakat bunu soyleyenler dunyadaki en buyuk Musluman gucunun Britanya Imparatorlugu bunyesinde oldugunu unutuyorlar Biz ciddi bir soz verdik kabul ettiler ve bizim ona uymamamizdan rahatsiz oldular Hindistan gonullu olarak savas sirasinda 1 160 000 kisiyi yardimimiza gonderdi ve oncesi ile birlikte ise neredeyse bir bucuk milyon Onlarin yardimi olmadan galip gelemezdik Gerekli birliklerimiz yoktu Zafer saatinde onlarla olan inancimizi mi kiracaktik Karsilastigimiz sey buydu Onlara gidip Sartlar degisti Size bu sozu 1918 Ocak inda verdik Turk 1918 Kasim ina kadar boyun egmedi deseydik hicbir sey Asya daki Ingiliz gucune bundan daha fazla zarar veremezdi Bu bizim icin olumcul bir tehlikeydi Ancak Turklerin bogazlari kapatmasi savasi uzatti ve bunu cozmeliyiz Turklerin yanlis yonettigi milletler uzerindeki hakimiyetini elinden almali ve onu boylesine bir guc haline getiren Karadeniz yolunun hakimiyetinden tamamen yoksun birakmaliyiz Albay Yate Hukumetin Sultanin Istanbul da kalmasi politikasini ifade ettigini duymaktan cok memnun oldum Hem Hindistan Muslumanlari hem de Afganistan Muslumanlari olan Muslumanlar arasinda cok yasadim Hive Buhara ve Orta Asya dan gelenleri taniyorum Asya daki ve ozellikle Orta Asya daki bu Muslumanlarin tamami Sultan ve Halifelerinin bagimsiz bir hukumdar olmasi gerektigini dinlerinin temel bir ilkesi olarak goruyorlar 9 Mart 1920 de isgalden once Ingiliz yuksek komiseri Amiral De Robeck verdigi raporda soyle diyordu Venizelos u ve Yunanistan i odullendirmek icin neredeyse kesin olarak Asya yi kana bulama riskini goze almak akillica mi Venizelos un olumsuz olup olmadigini merak etmeliyim Baska bir deyisle o sadece gecicidir Bolsevik tehdidine karsi hayati onem tasiyan proje asker bulunamadigi icin terk edilmek zorunda kalindi Fakat Imparatorlugu korumak degil de Venizelos un asiri taleplerini tatmin etmek konusunda butun bu guclukler ortadan kalkiyor Diger taraftan askerlerimin Venizelos icin kendilerini feda etmeye cagrilmaktan pek hoslanacaklarini sanmiyorum 16 Mart 1920 deki Istanbul un isgaline dair Ingiliz Savas Bakanligi raporu kabineye sunuldu Araplar kendi dindaslari olan Turkleri seviyorlar Fakat Araplarin Suriye deki durum goz onune alindiginda herhangi bir saldiri icin Turklere destek vermesi pek olasi gorunmuyor Kurtler Turklere destek olmaktan yanalar Kurtlere yonelik herhangi bir karar onlari tamamen Turklerin kollarina itecektir Azerbaycan Turklerle etkilesim halinde ve Turkiye nin lehindeler Ermeni kuvvetlerini Turklerden uzak tutmak icin hareket ettikleri kabul edilebilir Ermeni Ordusunun savasma kalitesi dusuktur ve elindeki askerlerle Azerbaycan sinirindaki birliklerini toplasa dahi Turklere karsi taarruza gecemeyecektir Diger taraftan Ermenilere verilmesi dusunulen Karadeniz den Van Golu ne kadar cephenin genisligi 300 mil 482 km civarindadir ve bu bolgeyi elinde tutmasi zaten mumkun degildir Genelkurmayin Ermenistan a yardim icin gosterebilecegi hicbir askeri kaynak yoktur Mezopotamya Filistin Misir veya Ren deki mevcut garnizonlari azaltmak mumkun degildir Bu tarihte Ingilizlerin Istanbul da 10 000 Eskisehir de 850 Izmit te 850 Canakkale de 850 Batum da 18 000 Musul da 12 000 askeri bulunuyor Fransizlarin Tekirdag da 600 Suriye boyunca 24 000 Italyanlarin Mugla da 12 500 Antalya da 2 500 ve ayrica Arnavutluk ta 24 000 kisilik kuvvetleri Yunanlarin Izmir de 70 000 Yunanistan da toplam 200 000 kisilik kuvvetleri Ermenilerin Gumru de 21 000 askeri var Turklerin ise Cezire de 12 500 10 bini duzensiz arap birlikleri Erzurum da 28 700 Maras ta 8 400 Usak ta 18 800 Eskisehir de 12 900 ve Istanbul da 9 100 askeri var Azerbaycan in ise 30 000 askeri bulunuyor Isgalden sonra Mebusan Meclisi nin calismalarini suresiz olarak durdurmasi kabul edildi Ingiliz Yuksek Komiseri Amiral de Robeck isgali bir basari olarak kabul ediyordu Bunun milliyetcilere karsi oldurucu olmasa bile agir bir darbe oldugunu soyluyordu Genelkurmay Baskani Sir Henry Wilson bu dusuncede degildi Biz hicbir zaman hatta mutarekeden sonra bile Anadolu nun icerilerine sokulmayi denemedik Gercekten de Anadolu daki Ingiliz isgali simdi bosaltilmis olan birkac noktayla sinirlanip kalmisti Isin aslina bakilirsa Ingilizler birbiri ardinca gerceklestirdikleri iki olayla biri Yunanlarin Anadolu ya gonderilmesi digeri de on ay sonra Istanbul un isgali ile Anadolu da oldugu kadar Avrupa Turkiyesi nde de en gecerli fermanin Mustafa Kemal in fermani olmasini saglamislardi Ingilizler Mustafa Kemal e bir kez daha buyuk bir siyasi bagista bulunmuslardi O da bundan yararlanmakta gecikmedi Hemen bir bildiri yayimlayarak Osmanli Devleti nin yedi yuz yillik hayat ve egemenligine son verilmis oldugunu acikladi ve Ankara da kendi girisimiyle yeni bir meclis toplama isine giristi Yunan cephesinde gelismeler Yesil bolge Balkan Savaslari ile turuncu bolge Neuilly ile sari bolge Sevr ile alinan yerler Venizelos 27 Kasim 1919 da Neuilly Antlasmasi nda Bulgar isgali altinda olan Bati Trakya nin Yunanistan a eklenmesini sagladi Elefterios Venizelos soyle diyordu Itilaf Devletleri nin iradesini dayatacagi Turkiye nin Avrupa dan tamamen cikarilacagina yurekten inaniyorum Sonra ise Kucuk Asya daki Italyanlarla en yakin isbirliginin temelleri atilacak Yunanistan tum Trakya yi hak ediyor Venizelos girisimlerini surdurerek yeni Italya Disisleri Bakani Tommaso Tittoni ile ni yaparak aralarindaki sorunlari cozmeye calisti Daha sonra 18 26 Nisan 1920 daki San Remo Konferansi nda Lloyd George ve Venizelos onderliginde Sevr in taslagi hazirlandi Ote yandan 1920 yili ilerledikce bazi beklenmedik gelismeler olmaya basladi Fransa Basbakani Georges Clemenceau Kucuk Asya daki sistemin ve Yunan ilerleyisinin yanlis oldugunu vurguladi Clemenceau nun istifasi ile 20 Ocak 1920 de Basbakan olan ve daha sonra 23 Eylul 1920 de de Cumhurbaskani olacak olan Alexandre Millerand in gelisiyle Fransiz siyaseti daha cok Turk yanlisi olmustu Ayni zamanda Temmuz 1920 de yogun bir Yunan karsiti olan Kont Sforza nin Ayni zamanda Italya 1918 Istanbul isgal komiseri Italya Disisleri Bakanligina gelmesi ve ni derhal iptal etmesi ve bu antlasmayi yapan Tittoni yi kinamasi ile Italyanlar da Turk yanlisi olduklarini gosterecekti Birlesik Krallik Basbakani Lloyd George 1920 nin sonuna gelindiginde Yunan politikalarini desteklemeye devam eden tek guc olarak kalacakti 6 Aralik 1919 da Fransiz mumessili Mosyo Picot ile gorustum Picot Fransa da yakin zamanda bir yonetim degisikligi olacagini Aristide Briand in yonetime gelecegini ve tamamen Turk yanlisi bir politika takip edeceklerini soyledi Mosyo Briand in siyaseti Anadolu da kuvvetli ve bagimsiz bir Turkiye devletinin teessus edebilmesidir Bunun icin mumkun olan her sey yapilacaktir Ali Fuat Cebesoy Aldigi bilgilerden endiselenen Venizelos tekrar Paris ve Londra ya gitmeye karar verdi 19 Mart 1920 de Londra daki gorusmelerinde Yunanistan a karsi olumsuz bir hava ile karsilasti Donemin Savas Bakani Winston Churchill Ingiliz Ordusu Genelkurmay Baskani General Henry Wilson ve Curzon ile yaptigi gorusmelerde Ingilizlerin Yunanistan a Kucuk Asya daki operasyonlarinda askeri olarak yardim edemeyecegi ortaya cikti ve aslinda bolgedeki Yunan harekatinin basarisizligini ongorduler General Wilson soyle yazdi Churchill ve ben bu ogleden sonra Venizelos ile bir saat gecirdik Yeterince savas yorgunu oldugumuzu ve bu yuzden onlara ne askeri ne maddi ne Trakya da ne de Izmir de yardim etmeyecegimizi acikca belirttik Yardim sadece silah ve cephane yonunden olacakti Ona ulkesini yok edecegini Turklerle ve Bulgarlarla yillarca savasacagini Yunanistan in buyuk askeri ve ekonomik kayiplara ugrayacagini belirttik Soylediklerimizin tek bir kelimesine bile katilmadigini soyledi Venizelos ise Churchill e Kemalist guclerin tehlikesini ana hatlariyla belirtti ve saldiri icin izin istedi Saldiridan sonra Venizelos Yunan birliklerinin tekrar konumlarina cekilebileceklerini onerdi Churchill Yunanistan Basbakani nin sundugu rakamlari dikkate almadan Venizelos un bu onerisini reddetti Zaman tamamen Yunanistan in aleyhine ve Turklerin lehine isliyordu Ornegin Subat 1920 nin baslarinda Turkler Itilaflarin mutareke sartlarina gore tufek silah ve muhimmat bulundurdugu Gelibolu daki kislalara saldirmisti Ancak Lord Curzon 24 Subat 1920 de Gelibolu olayindan sonra Venizelos tan muzakereler sirasinda askeri statukoyu korumaya calismasini istemistir Bu sirada Yunan toplam butcesinin ucte ikisi cekilen kredilere dayaniyordu Ayrica Venizelos secimleri ertelemis ulke Turkiye ile savas halinde oldugu icin baris anlasmasi imzalanmadigi surece sikiyonetim uygulamasina devam etmisti Ote yandan Venizelos Itilaflar tarafindan yerine getirilmesi gereken bir gorev olan Turk terhisinin yavasligindan sikayetciydi Her durumda Osmanli buyuk bir imparatorluktu Turk Harbiye Nezareti ile direnis hareketleri arasinda baglantilar oldugunu bildirdi Toplam 300 000 kisilik bir kuvvetin yakinda savas durumuna gelmesi muhtemeldir ve olacak dedi Boyle bir orduya yetecek miktarda malzeme ve muhimmat ellerinde var Venizelos a karsi Itilaf cekinceleri San Remo Konferansi nda da tekrarlandi Bununla birlikte Sevr Antlasmasi nin fiilen iptali icin en ciddi tehlike Mustafa Kemal Pasa nin onderligindeki Milli Mucadele hareketiydi Yakin dostu Lloyd George un destegine guvenen Venizelos antlasmanin son metninin hazirlandigi 3 Temmuz 1920 de Mustafa Kemal Pasa ya ve Turklere antlasmayi kabul ettirecegini taahhut etti 7 Temmuz 1920 deki konferansta Turk delegeleri antlasmayi imzalamayi reddettiler Antlasma nedeniyle idam edileceklerini ve sorumluluk alamayacaklarini acikladilar Fakat Itilaf Devletleri nin baskisi sonucu nihayet 10 Agustos 1920 de geldiler ve antlasmayi imzaladilar Diger taraftan Fransiz siyaseti Clemenceau hukumetinin dusmesinden ve Alexandre Millerand in Basbakanligi ustlenmesinden sonra daha fazla Turk yanlisi hale gelmisti Haziran 1920 de Antlasma imzalanmadan once Fransiz Disisleri Bakanligi Genel Sekreteri Paris teki Ingiliz buyukelcisine Anadolu daki Yunan varligindan rahatsiz olan Fransiz Ulusal Meclisinin imzalanacak baris anlasmasini onaylayip onaylayamayacagindan suphe duydugunu vurguladi Bu projeyi vucuda getirmeye memur edilen Ermeni kuvveti uc zayif tumenden ibarettir Binaenaleyh imha politikasini Doguda tatbik ettirecek bir kuvvet yoktur Batida ise butun kuvvetini sarf etmis olan Yunan ordusu bize aman dedirtmek icin yeni bir vasitaya malik degildir Bundan sonra isleyecek zamanlar hep bizim lehimizde cereyan edecektir Itilaf devletlerinin memleketlerinde daha buyuk ordulari ve teskilatlari vardir Fakat bugun buraya tahsis ettikleri kuvvetlerin azligi ve bizim aleyhimizdeki projeyi yalniz Ermeni ve Yunan ordularindan bekledikleri kuvvetli esbab ve istihbarata mustenittir Fransiz ve Ingiliz milletlerine Turk milletinin imhasi icin maddeten gosterilecek bir menfaat yoktur Bu proje hirs i istila ile hirs i tagallup ile zevk alan reislerin projeleridir Erkani Harbiye i Umumiye Vekili Ismet Bey Inonu 29 Mayis 1920Sevr in disaridaki etkileri Sevr Antlasmasi na onceki Ingiliz Kraliyet Donanma Komutani Lord Rosslyn Wester Wemyss in tepkisi soyle oldu Izmir ile ilgili duzenlemenin kaosu ortadan kaldirmaya yardimci olduguna gercekten inanan var mi Bir plebisitin ne zaman olursa olsun tum kiskancliklari yatistiracagina ve tum bu sorunlari bir kez olsun cozecegine gercekten inanan var mi Ben bunlara sadece bir perde olarak bakiyorum ve ilk ruzgarda da ucup gideceginden eminim Mesela Nil Nehri nin denize dokuldugu yerde plebisitle birlikte yerel bir Parlamento nun kurulmasinin bizi o ulkedeki gucluklerden kurtarmanin bir yolu olacagini dusunen herhangi biri hatta en cilgin hayal gucune sahip biri olabilir mi Peki ya Trakya Nufusu Turk olan yerleri Yunanistan a birakmak da ne demek Kendime su soruyu soruyorum bu islemin sebepleri nelerdir Tatmin edici bir cevap bulamiyorum Yunanistan a odul mu Bu pek mumkun degil Yunanistan tum Itilaflar arasinda savasta en az sey yapan ve savastan en az zarar goren ulke gibi gorunuyor ve odul kelimesinin Itilaf kelime dagarciginda yeri olmadigini yeterince yuksek sesle ilan etmedik mi Turkiye ye izledikleri yoldan dolayi verilen bir ceza olduguna da inanamiyorum Cezanin etkili olabilmesi icin caydirici olmasi gerekir Bu ise caydirici olmaktan son derece uzak Korkarim ki bu sadece yakinda pek cok eli silahli kimseyi gormemize neden olacak Ateskes imzalanmasindan bu yana yirmi ay gecti Elimizde ise baris yerine savas var Zafer saatimizde bize guvenen halklarin muzakere saatinde bize guvenmemeyi ogrendigi yirmi aylik gecikme ve kararsizlik dolu hipnotize edilmis bir dunyanin uzerine mukemmel bir edebiyat ve hitabet selinin dokuldugu yirmi ay sadece dusmanlarimizin elinde propaganda icin malzeme yapmaya hizmet eden her turlu imkansiz ve uygulanamaz fikri ortaya cikardi Turk Imparatorlugu nun makul olarak beklendigi gibi mesru orijinal parcalarina degil kucuk devletlerin karmasikliginda dogasi geregi mumkun olmayacak sekilde cozuldugu yirmi ay Boyle bir zaman Hindistan daki milyonlarca insanin duygularini cileden cikaran ve simdiye kadar bizi dostlari olarak goren insanlarin dusmanligini dogurmaya yardimci olan bir Antlasmayi dunyaya duyurmak icin dogru bir zaman mi Anlasmaya dair Lord Curzon Lloyd George a soyle dedi Turkiye de barisi saglamak istiyorum ancak Izmir deki Yunanlar ve Venizelos un emirlerini yerine getiren Yunan tumenleriyle bunun imkansiz oldugunu biliyorum Sahadaki Turk Yunan savasi politik olarak ise koalisyon hukumetindeki Curzon ile Lloyd un mucadelesi gibiydi Curzon sik sik kendisini dislayan ve yabancilarin onunde kucumseyen Lloyd ile anlasamiyordu Bogazlarin bu statusu elbette Karadeniz ve Kafkasya da Rus guvenligi icin ciddi tehlike arz ediyordu Dolayisiyla bir Turk Sovyet yakinlasmasi doguracagi muhakkakti Rusya ayni zamanda Polonya ile de savas halindeydi ve hem Avrupa da hem Kafkasya da hem Orta Dogu ve Hindistan da surdurdugu yayilmaci politika geregi Bati ile arasi acilmisti Birlesik Krallik Genelkurmay Baskani Maresal Sir Henry Wilson Fransiz Maresal Ferdinand Foch Turkiye nin direnmesi durumunda anlasmayi uygulamak icin en az yirmi yedi tumen gerekecegi sonucuna varmisti Maresal Wilson a gore de 25 30 tumen gerekliydi Ingilizler ise Yunanistan a yardim yapma konusunda istekli degildi Maresal Sir Henry Wilson 17 Haziran 1920 de soyle demisti Winston Churchill e soyledim ki bana gore Konstantinopolis Dardanelya Canakkale Mezopotamya ve Iran da felakete dogru gidiyoruz Tekrar ve tekrar soyledigim gibi politikamiz emrimiz altindaki guclerle orantili degil Ve tum bu taahhutlerimizi gerceklestiremeyiz Irlanda da Bu tarihte Irlanda Bagimsizlik Savasi devam ediyordu Konstantinopolis Filistin Mezopotamya Irak ve Iran da kabine politikasini yurutmek icin yeterli bir asker yok Ingiltere Misir ve Hindistan dan bahsetmiyorum bile Ingiliz Yuksek Komiseri Amiral de Robeck 7 Nisan da Curzon a soyle diyordu Turkiye nin dostlugu bizim icin Yunanistan in dostlugundan muhtemelen daha degerlidir hatta cok daha degerlidir Turkler gibi saglam bir muhafazakar halkin Orta Dogu daki Bolsevizm mayasina karsi son derece degerli bir tampon oldugu unutulmamali Churchill de Birlesik Krallik in Turkiye ile bir an once baris yapmasi gerektigine inaniyordu ve Yunanlari desteklemenin hicbir degeri yoktu Yunanistan Ruslara karsi bogazlarin guvenligini saglayamazdi Churchill Turk giderse uluslararasi guc disinda Istanbul u savunacak kimse kalmayacak dedi Kabinenin diger uyesi Montagu ya gore Trakya bile Turklere geri verilmeliydi Turklere destek verilmesi gerektigi fikrinin en hararetli savunuculari ise Muhafazakar grubun en onde gelen uyeleri General Sir Charles Townshend Sir Aubrey Herbert ve Lord Lamington idi 1 Nisan 1920 tarihli Savas Bakanligi bildirisi de soyleydi Rusya nin Turkiye nin tukendigi ve Almanya nin destegi olmadigi bir donemde tekrarlanabilecek Konstantinopolis yuruyusunu artik dusunmedigini gosterecek hicbir sey yok Ya Konstantinopolis teki Rus ustunlugune hazirlikli olmaliyiz ya da cok gec olmadan Turkiye ile anlasip cikarlarimiz icin potansiyel bir engel olarak yeniden insa etmeliyiz Ortadogu ve Asya da Rus yayilmaciligina karsi Turkiye ile diplomatik ittifak yapmak Ingiliz imparatorluk cikarlari icin en uygun secenekti Yunanistan ilerlemesi devam ederken once bogazlari cevrelemek sonra ise zamanla Istanbul u da ele gecirmek ve Karadeniz de de bir Pontus devleti kurma hayali tasiyan Venizelos un faaliyetleri Fransa ve Italya nin tepkisini cekiyordu Dahasi buyuyen bir Ortodoks Yunanistan Katolik Italya nin tarihsel amaci olan Akdeniz in kontrolu icin daimi bir tehdit unsuruydu Ayrica Italya Libya yi Italyan ekonomisi icin bir kaynak haline getirmenin en uygun yolunun Turkiye ile kurulacak iyi iliskilere bagli oldugunu dusunuyordu Turkiye nin bagimsizligina verilecek destek uzun vadede ticari ayricaliklar elde etmek icin stratejik bir hamleydi Gerek Italyanlar gerek Fransizlar memleketimizde azami iktisadi faydalar temin etmek icin devletimizin bagimsiz kalmasini diger bir yabanci devletin esareti altinda bulunmamasini saglamayi kendi menfaatleri geregince telakki etmektedirler ve her ikisi de bunu bize bircok munasebetlerle soylediler ve elyevm soylemektedirler Yunanlar dogrudan dogruya Ingilizler tarafindan himaye edilmek sureti ile muhafaza i mevki ediyorlar ve cikmak niyetinde olmadiklari anlasiliyor Mustafa Kemal Pasa 24 Nisan 1920 Anadolu da isgale karsi direnis orgutlenirken bir yandan Rusya ile etkilesime gecilmis karsilikli muzakereler baslamis diger yandan Eylul 1919 da Mustafa Kemal Pasa General James Harbord yonetiminde bir Amerikan Askeri Misyonu bile almisti Harbord raporunda Turklerin amacinin tek bir cikarsiz gucun tercihen Amerika nin mandasi altinda Imparatorlugun toprak butunlugunu korumak oldugunu ifade ediyordu Elbette bunlar Ingilizleri yakindan ilgilendiriyordu Ozellikle Rus temasi Bolseviklerin Musluman dunyasini Ingiliz Imparatorlugu na karsi dondurme tehlikesini gosteriyordu Mustafa Kemal Pasa nin milliyetci hareketinin daha da guclenmesindeki son kivilcim Osmanli baskentine 28 Ocak taki Misak i Milli kararlarindan sonra yapilan ismen uluslararasi ama gercekte Ingiliz isgaliydi Fransa ise bir taraftan Turkiye ve Suriye de karsilastigi ciddi aleyhtarlik ve direnis hareketlerinin arkasinda Ingiliz istihbarat faaliyetlerinin olduguna emindi Diger taraftan Izmir in isgali Fransiz stratejik vizyonunun bir parcasi degildi Aralik 1919 da Fransizlar Yuksek Komiser M Picot vasitasi ile Mustafa Kemal le Sivas ta temas kurdu ve ona gayr i resmi bir sekilde Fransa nin oradaki tum ekonomik tavizlerin tekelini almasi kosuluyla Fransiz birliklerinin Kilikya dan cekilecegini garanti etti Mustafa Kemal Picot a tum Anadolu uzerinde bir Fransiz ekonomik mandasini kabul etmeye istekli oldugunu belirtti Ayrica eger mumkunse Amerikan yardimini kabul etmeye hazir oldugunu belirten daha once Harbord Komisyonu na yaptigi aciklamalari da yineledi Ayrica istedigi seyin tek bir gucun tercihen Fransa nin yardimi oldugunu da acikca belirtti Burada bir mutabakat saglanmamisti Fransizlar sonra Mayis 1920 de bir heyeti muzakere yapmak uzere Ankara ya gondermisti ve Kilikya da iki taraf arasinda gecici bir ateskes yapilmisti Bir yandan Suriye deki karisikliklar ve Maysalun savasi Fransizlari cikarlari geregi Turklerle antlasmaya zorluyordu Tum bunlar ozellikle Fransizlarin kirmizi kumas oldugu eski Yunan krali Konstantin in 1920 yili Kasim ayi secimleri sonunda surgunden donusuyle birlesince Italya Fransa ve Rusya nin desteginin Turkiye de temerkuz etmesine neden oldu Tum dengelerin degismesi ve Turk zaferi olasiliginin birdenbire yukselmesi Emperyalist Ingiliz cikarlari geregi Yunanistan a zorunlu bir muhalefet olusturdu Eger Bati Anadolu ve Kuzey Afrika boyunca bir Italyan genislemesi olursa bu Britanya Imparatorlugu nun bolgedeki etkisinin kirilip kalbinden hancerlenmesi anlamina gelirken diger Ingiliz hakimiyet alanlari ise kolaylikla Fransa ya hatta Rusya ya gidebilirdi Fakat Ingilizler bir yanda surekli azalan ekonomik ve askeri kaynaklar geregi Bolsevik tehdidine karsi Italya ve Fransa ile ortak harekete de mecburdu Suriye de Fransa ya olan mevcut gerilimlere ek olarak Almanya daki ve Ren deki Fransa ve Birlesik Krallik arasinda bolgesel anlasmazliklar da vardi Bu nedenle Yunanistan i desteklemeye devam etmek ve Ingiliz Fransiz catlaginin daha da alevlenmesi yalnizca meseleleri daha da zorlastirir ve Avrupa Orta Dogu ve Asya daki Ingiliz Imparatorluk cikarlarina zarar verirdi Yunanistan a karsi olusan ve Fransiz Italyan Sovyet Turk Ittifaki ile sonuclanan Fransa nin ve Italya nin sert dis politika degisikligi tum dengelerin degismesine ve Ingilizlerin tum Orta Dogu hesaplarini gozden gecirmesine neden oldu Yeni durumda Yunanistan a verecegi destek ile Ingilizlerin kazanacagi hicbir sey yoktu Fakat Turkler zaferi kazandiklarinda Kibris tan ve Musul dan Ingilizlerin cikarilmasini sart kosacaklardi Kibris stratejik acidan hayati onemdeydi Keza degerli petrol rezervlerine havi Filistin ve Musul da oyle Hilafet in Hindistan daki Muslumanlar uzerindeki etkisi ise goz ardi edilemezdi Bu yeni kosullar isiginda 9 Haziran 1921 de bir kabine toplantisi Ingiliz politikacilari arasinda tartismaya neden oldu ve Maresal Wilson dedi ki Yunan ordusunu desteklemek imkansizdi ve gercek onemdeki tek sey Turkiye yi dost yapmakti Ingiliz Maresal Henry Hughes Wilson kendi goruslerini Disisleri Bakanligina soyle belirtti Tum bunlarin Turkiye ve Rusya ile savas anlamina geldigini ve Istanbul dan atildigimizda sona erecegini belirtecegim Bir dereceye kadar Venizelos u gordum Lloyd George a her seyi vadediyor ve Lloyd George soyledigi her seye inaniyor fakat Venizelos u sikistirdigim zaman goruyorum ki aslinda hicbir sey bilmiyor ve hicbir sey soz veremiyor Onlara Turkiye ve Irlanda daki sartlarin buyuk olcude ayni oldugunu soyledim Fakat Irlanda dan cikamayiz Turkiye den ise cikmaliyiz Turklere yazin ki Simdiye kadar ilgilendigimiz Izmir Bogazlar Istanbul Trakya ve Edirne yi devralmaya hos geldiniz Eskiden oldugu gibi arkadasligimiza devam ediyor ve Turkiye yi tamamen tahliye ediyoruz Sonra Yunanlara da soyleyin ki Venizelos un kumandasi altinda kendi yikimlarina sebep olacak ve herkesi tehlikeye atacak kadar genislemeyi denediler Bu nedenle tekrar anlasma yapmalari gerekir Kisa surede politikamizi kesinlikle ters cevirin ve Yunanlarin yerine Turklerle arkadas olun Fakat bana Lloyd George un bunu asla yapmayacagini soylediler Onlara Turklerle anlasmak icin bir kez daha yalvardim ve Turklere Bolseviklerden daha fazlasini sunabilecegimizi soyledim Saatlerce konustuk En son Lloyd George bana once Venizelos ile konusmasi gerektigini soyledi Genelkurmay baskani gibi israrla Turklerle anlasilmasi gerektigini savunan Montagu da 1 Haziran 1921 de Maresal Wilson a soyle yazdi Dogu daki ve Hindistan daki baris senin ellerinde 13 Haziran 1921 de bir motorle Inebolu ya Hanri ve Sturton isminde iki Ingiliz binbasisi gelir Bunlar Istanbul daki itilaf ordulari Baskumandani Ingiliz generali Harington un yakinlarindandirlar Beraberlerinde bize teslim edilmek uzere bir miktar cephane getirmisler ve bu gibi sevkiyata adamlari vasitasi ile devam edeceklerini soylemislerdir Yusuf Hikmet Bayur Ayni zamanda bazi Ingiliz istihbarat raporlari Tatarlarin Gurculerin Turklerin ve Kurtlerin Ingilizleri bolgeden kovmak ve Turk hakimiyetini yeniden saglamak icin faaliyette olduklarini gosteriyordu Ingilizler Doguda herhangi bir duygusal dusunce bir yana Anadolu daki Turkler ile Azerbaycan arasinda bir Ermeni blokunu sokmanin Ingiliz cikarlarina buyuk olcude yarayacagini dusunmuslerdi Wilson in Kazim Karabekir Pasa Ermenileri yendikten sonra cizdigi sinir Sevr de herhangi bir Ermeni siniri cizilmemisti ABD baskani Woodrow Wilson bu siniri 7 Kasim da Gumru de Ermeniler yenildikten 15 gun sonra 22 Kasim da cizmisti Turkiye ve Rusya ya karsi iki ates arasinda kalan Ermeniler yenilmisti 2 Aralik ta Gumru Antlasmasi ile Ermeniler Dogu Anadolu yu Turkiye ye birakirken Turkiye ve Rusya nin Kafkasya daki ortak harekati sonucu Ermenistan ve Gurcistan Sovyetlestirilmisti Bu Kurt topraklarinin bir kisminin Turk denetimine birakilmasi anlamina gelse bile bagimsiz bir Kurt devleti soz konusu degildi ve bu Curzon ve Lloyd George un uzerinde anlasabildikleri tek konu olmustu Savas sirasinda Osmanli ve Rus ordulari kuzey uclarinda savasmis ve Ingilizler guneyden ilerlemisti Bazi tahminlere gore 800 000 kadar Kurt Osmanli ordularinda Ingiliz ve Ruslarla savasirken ya da acliktan ve hastaliktan olmustu Ayrica Kurtler 1919 boyunca Ingiliz isgal guclerine karsi mucadele ediyor ve bulduklari Ingiliz ajanlarini olduruyorlardi Kurtler Turk birliklerinin de yardimiyla nihai amaclari olarak Bagdat in alinmasi ve Ingilizlerin bolgeden cikarilmasi icin operasyonlara girisiyorlardi Nisan 1920 de San Remo da Lloyd George sunlari itiraf etti Yaptigimiz arastirmalardan sonra Istanbul Bagdat ve baska yerlerde bizimle anlasabilecek herhangi bir Kurt temsilcisi bulamadik Ote yandan Kurtler buyuk bir Gucun destegi olmadan varliklarini surduremeyeceklerini hissettiler Ve onlar Turk yonetimine alismisti Alternatif bir koruyucu bulunmadikca onlari Turkiye den ayirmak zordu Anlasmada Kurdistan in statusu havada birakildi ki Ingilizlerin plani eger ileride Kurtleri ayrilmaya ikna ederlerse bu sayede Turklerin Musul a ve Mezopotamya ya inmesini onlemekti Halbuki Yunan taarruzu bir Musluman Hristiyan savasi gibi goruldu ve onlari Milli Mucadele ye destek olmaya sevk etti Yunan taarruzlarinin ozeti Sevr projesi Venizelos un buyuk bir diplomatik basarisiydi ancak Yunanistan dahil onu imzalayan taraflarin hicbiri tarafindan onaylanmadi Bu sirada Kuva yi Milliye coktan teskilatlanmisti Curzon un bolgede Amerikan mandasi onermesi nedeniyle surec epey uzamis baris ancak 15 ay sonra yapilabilmisti Yine Istanbul un isgali sonucu TBMM bir duvar gibi Yunanlarin karsisina dikilmisti Dolayisiyla bu bir baris antlasmasindan ziyade esasen bir savas antlasmasi idi Venizelos Sevr in olu bir mektup olarak kalma tehlikesi oldugunu anlayinca bunu empoze etmeye karar verdi 1920 yazinda askeri operasyonlarin hizla her iki tarafta da sert sekilde totaliter bir savasa donusen yogunlastirilmasini ve ordunun Anadolu nun ic kesimlerine ilerlemesini emretti 1920 yazinda Yunan kuvvetleri Ingiliz kuvvetleriyle birlikte ilerledi ve Bandirma Mudanya Bursa Izmit ve Usak isgal edildi Simav cephesinde de vaziyet Turk tarafi icin iyi degildi Yunanlar Demirci yi zapt etmis Simav a ilerliyorlardi Bu yuzden 20 Agustos ta Gediz de bulunan ucuncu taburun Simav a hareket etmesi emrolundu Yunan ordusunun Anadolu daki Itilaf kuvvetleri ile birlikte gerceklesen tek operasyonu buydu Bu operasyon General Paraskevopoulos tarafindan yonetildi Paris teki suikast girisimi sonrasi Venizelos Yunanistan a donus yolculugunda Bu sirada Usak sukut ediyor ve alayin basinda bulunmak uzere Kutahya Milli Alay Kumandani Ismail Hakki Bey Cerkez Ethem tarafindan cepheye davet ediliyordu Ismail Hakki Bey 28 Agustos 1920 de otomobille Gediz e hareket ederek yerine vekil olarak Mudafaa i Hukuk Reisi Binbasi Nuzhet Bey i biraktiysa da Gediz in de tehlikeye dusmesinden dolayi abluka tehlikesine maruz kalmamak icin Kutahya ya geri dondu ve istirahat icin Eskisehir e gitti 4 Eylul 1920 5 Eylul de dusman Gediz i alarak Efendikoprusu civarina kadar geldi Son taarruzda muvaffak olunamamasi isleri busbutun bozmustu Efendikoprusu Kutahya ya 6 saat mesafede oldugundan Kutahya da telas bas gosterdi ve pek cok memur aileleri Eskisehir ve Ankara ya gitmeye basladi Usak in sukutunu muteakip Afyonkarahisar da vaziyet ciddilesti ve Simav da Yunan kuvvetleri tarafindan isgal edildi Venizelos 5 Ekim 1920 de David Lloyd George a uzun bir telgrafta Yunanistan in durumunu gercekci terimlerle sundu ve askeri operasyonlarin kesinlikle gerekli oldugunun altini cizdi Ikincisi bu sefer sadece finansal olarak degil ayni zamanda savas alaninda da gercek yardimla Ingilizler tarafindan desteklenmeliydi Yunanistan kistan once yardim almazsa siyasi ve mali durumlar goz onunde bulundurularak Yunan Ordusunun terhis edilmesini emretmek zorunda kalacakti Tek radikal care diye vurguladi Venizelos Ingiliz destegiyle yapilacak yeni bir harekat olurdu Bu sirada Yunanistan da secimlerin ertelenmesi ve uygulanan siki yonetim nedeniyle halkin zaten var olan memnuniyetsizligi muhalefeti iyice artirdi Venizelos 12 Agustos 1920 de eski kralci subaylar tarafindan bir suikast girisimine ugramis ve yaralanmisti Eski subaylar Venizelos u ulkelerine sefalet getiren bir zorba olarak nitelemislerdi Kralin olumu ve hukumet degisikligi Ekim Kasim 1920 Alman yanlisi kral Konstantin in surgune gonderilmesi uzerine yerine tahta cikan genc kral Aleksandros bir maymun isirigi sonucu 25 Ekim 1920 de oldu ve Yunanistan da secimlere gidildi Yunan halkinin cogunlugu hem savastan hem de Venizelistlerin artik neredeyse diktatorluk haline gelmis olan rejiminden bikmisti Ayrica Venizelist karsitlari Izmir den cekilme fikrini de desteklediler I Dunya Savasi sirasinda Konstantin in siddetli sekilde dusmani olan Venizelos eski kralin donusune karsi cikti ancak Venizelos ve destekcileri su anda hicbir netice vermeyen bir Yunan Turk savasindan sorumlu gorunuyorlardi Yunanistan bu noktada 1912 den beri kesintisiz sekiz yildir savas halindeydi I Dunya Savasi gelmis ve gecmisti ancak ulke halihazirda Turklerle savas halindeyken kalici bir baris belirtisi yoktu Genc erkekler yillardir savasiyor ve oluyordu topraklar onlari yetistirecek kimseler olmadigi icin nadasa birakilmisti ve ahlaki olarak bitkin olan ulke ekonomik ve politik cozulmenin esigindeydi Referandum oncesinde de halk prenslerin onunde Izmir i istemiyoruz Trakya yi istemiyoruz diye bagirmisti Yeni Yunan Basbakan Dimitrios Gounaris 14 Kasim 1920 de yapilan 1920 Yunanistan genel secimlerini Dimitrios Gunaris kazanirken Yunanistan in kurtaricisi ilan edilen Venizelos un partisi 369 sandalyeden sadece 118 ini aldi Venizelos un kendisi milletvekili bile secilemedi ve hukumeti dustu 17 Kasim da Venizelos aktif siyasetten emekli oldugunu acikladi ve Fransa ya gitti Venizelos Yunan halkinin buyuk bolumunun kendisini zalim olarak nitelendirdiginden ve kendisinden kurtulmak icin Sevr i istemediginden yakinmaktaydi Venizelos un kaybedisindeki bir etmen de Muslumanlar ve Yahudilerin oyunu alamamasiydi Turkler Makedonya daki camilerini isiklarla suslemisler Kemalistler ise rahat bir nefes almislardi Dimitrios Gounaris liderligindeki yeni hukumet Kral Konstantin in donusu uzerine bir halk oylamasi icin hazirlandi Kral in I Dunya Savasi sirasindaki dusmanca tutumuna dikkat ceken Itilaf Devletleri Yunan hukumetini kralin tahta geri donmesi durumunda Yunanistan a yapilacak tum mali ve askeri yardimi kesecekleri konusunda uyardilar Fakat halkin bundan pek haberi yoktu ve Konstantin 99 oy alarak tahtina geri dondu Yunanistan secimlerinin sonuclarini aciklayan telgraf geldiginde ben tesadufen Kabine Odasinda Bay Lloyd George ile birlikteydim Sok geciriyordu ve I Dunya Savasi sirasinda yasananlari goz onunde bulundurarak dedi ki Artik sadece ben kaldim Winston Churchill Itilaf Devletleri Konstantin e cok ofkelilerdi ve Yunanistan bir anda kendisini uluslararasi sahnede izole buldu Bu degisim Yunanistan in tum Itilaf destegini kaybetmesine ve Anadolu operasyonlarinda tamamen yalniz kalmasina sebep oldu Italya ve Fransa keskin sekilde Turk yanlisi politikalarini ilan ettiler Ingiliz cephesinde Bonar Law bu ani degisiklik uzerine Turklere karsi eski korumaci sevgisine geri donmustu Lloyd George ve Curzon ise daha cok bekle ve gor tavrinda oldular Churchill ise Izmir in Turklere geri verilmesi gerektigini savunarak Lloyd George un politikasini elestirdi Izmir in ozerkligine bile karsiydi Antlasmanin yararina yapildigi Yunanistan ortadan kaybolmustu Kabinenin diger uyeleri Bonar Law Austen Chamberlain ve Edwin Montagu da bu fikri desteklediler Cileden cikmis bir maymun isirigi tarihin seyrini degistirdi Trajediyi ise Konstantin e karsi eski duygularin yeniden canlanmasi izledi David Lloyd George Savas Bakani Winston Churchill Ingilizlerin hicbir sorumluluk almayacagi sekilde Yunanistan in yenilmesi gerektigini ifade eden Lord Curzon un gorusune katilmiyordu Churchill e gore Turklerle anlasma Yunanistan parcalanmaya terk edilmeden once yapilmaliydi Gecmiste baktigimiz zaman Rusya dusmanimizken Turk dostumuzdu Turkiye dusmanimiz iken Rusya dostumuzdu Simdi ise elimizde sadece Alman yanlisi bir Yunanistan var Biz dunyanin en buyuk Musluman gucuyuz Bu nedenle Ingiliz imparatorlugundaki musluman hassasiyetini de goz onunde bulundurarak Turkiye ve Araplarla bir dostluk politikasi uygulamali ve istikrarli ve tutarli bir sekilde takip etmeliyiz Bu kararlar da uzun sure ertelenemez Lord Curzon un son konferansta onerdigi Yunanistan in Izmir de yenilmesine izin vermemiz gerektigi ve boylece olanlardan bizim hicbir sorumlulugumuzun kalmamasi ve sonra da Turkler tarafindan basarilmis gercege boyun egmemiz gerektigi politikasina tamamen karsi cikiyorum Biz Yunan tumenleri geri cekilmeden once Turklerle anlasmaliyiz Zaten Yunanistan a para akisini kestik Konstantinopolis i kapsayan Yunan birliklerinin cokmesi veya geri cekilmesi Turklerle olan pazarlik gucumuzun buyuk bir bolumunu yok edecektir Eger Turkiye ile tatmin edici bir baris yapacaksak bunu sahadaki Yunan ordulari dagilmadan once yapmaliyiz Curzon un onerdigi sey bizi bir Turk zaferi ile karsi karsiya birakacak ve Istanbul daki konumumuz tehlikeye girecektir Bence Mustafa Kemal i ve uzlasmis bir Turkiye yi Bolseviklere karsi bir bariyer haline getirmeli ve Orta Dogu ve Hindistan daki tum islerimizi yumusatmak icin kullanmaliyiz Winston Churchill 16 Aralik 1920 Maresal Henry Wilson soyle dedi Lloyd George u anlayamiyorum Imparatorlugumuzun gelecegini dusunen herhangi bir bilge adam Izmir den Baku ye kadar bizimle Bolsevikler arasina saglam bir dost Turk blogu ve Bolsevikler ile Hindistan arasina da saglam bir dost Afgan blogu koyardi General Harington Itilaflari ve Turkleri Ingilizlerin gercek tarafsiz tutumuna ikna etmek amaciyla Yunan gemilerinin Konstantinopolis ten ayrilmalarini onerdi Dahasi Mustafa Kemal e kapiyi kapatmanin yanlis olacagini savundu Disisleri Bakanligi Kemalistlerle flort ediliyor izlenimi vermemeyi gerekli gordu Ingiliz politikacilar Yunanistan in derhal geri cekilmesi icin baski yapmanin Ingiliz davasi icin bir risk olacagina inaniyorlardi Bu Kemal i daha da talepkar hale getirirdi Curzon un en onemli adamlarindan Nicolson un gorusu de soyle oldu Yunanistan ambargomuzun sadece devami ile Mustafa Kemal e verilen muazzam tesvik kisa bir sure icinde Turkiye ile Yunanistan arasinda Italya nin destegiyle Turkiye nin galip gelecegi bir savasa yol acacaktir Fransa da ise Konstantin in donusu uzerine Fransizlarin talep ettigi sey yeni rejimi kinamak ve Yunanistan a Itilaf destegini geri cekmek icin ortak bir bildiriydi Italyan Disisleri Bakani Sforza Venizelos un talepleri lehine Itilaf politikasina daha once defalarca karsi cikmisti ve Yunan askeri guclerinin Anadolu ya girmesinin bir hata oldugunu soylemekten cekinmemisti Fransa cumhurbaskani Alexandre Millerand Turklere karsi politikayi degistirmenin zamaninin geldigini fark etti ve bir Itilaf konferansinin planlandigi Londra ya gitmeden once Italyan Kont Carlo Sforza yi kendisini ziyaret etmeye davet etti 28 Kasim da Sforza Elysee de Millerand ile bulusmak icin Roma dan ayrildi Soylesi Turk Sorunu uzerine odaklandi Millerand bolgeyi istikrara kavusturmak icin gelecekte Yunanistan a guvenmenin imkansiz oldugunu soyledi Sonucta Itilaflarin askeri mudahale sansi yoktu Geriye tek cozum kaliyordu Turklere destek vermek Sforza acik sekilde Millerand ile anlasti ve ayni gun Lord Curzon ile gorusmek uzere Londra ya ulasmak icin Paris ten ayrildi Bu sirada hem Curzon hem de Fransa Cumhurbaskani Turkler ve Bolsevikler arasinda Bati ulkelerine karsi olasi bir ittifaktan da endise duyuyorlardi Sorun bir an once cozulmeliydi Milli Mucadele de Ankara ya yogun sekilde destek veren Italya Disisleri Bakani Kont Carlo Sforza Yunanistan ekonomik olarak zaten zor bir surecten geciyordu ve ekonomisi surekli geriliyordu Ingilizlere 14 milyon sterlin Fransizlara 300 milyon frank ve Amerikalilara 50 milyon dolar kredi borcu vardi Mayis 1919 Aralik 1920 donemi icin Kucuk Asya seferinin giderleri tam 1 018 012 000 Fransiz Frangi tutarindaydi Sonuc olarak Birlesik Krallik ve Fransa Konstantin i devlet baskani olarak tanimayi reddederek Yunanistan a verilen tum kredileri Yapilmasi ongorulen yardim toplam 850 000 000 altin frank tutarindaydi ve destegi kestiler askeri ambargo uyguladilar ve gelismeler de Yunan halkindan gizlendi Ayni zamanda Ankara ya kademeli olarak desteklerini artirdilar Mustafa Kemal Pasa guclenirken Yunanistan in Anadolu daki genis cepheyi Itilaf yardimi olmaksizin tutabilmesi imkansizdi Ekonomisi birdenbire zayiflamaya basladi Bu arada Italyanlar gizlice Fransa ise Turkiye ye diplomatik ve finansal destege baslamisti Ingilizler ise herhangi bir dogu macerasina ic politikalarindan dolayi harcama yapma niyetinde degillerdi Ingilizler tarafsiz gorunurken sadece Basbakan Lloyd George sozlu olarak Yunanistan i desteklemeye devam etti Konstantin ve destekcilerinin iktidara donusunun diplomatik duzeyde oldugu kadar askeri sonuclari da oldu Yunan ordusunda tum Venizelist generallerin ihrac edilmesine yol acti Buyuk olcude Izmir ve Anadolu daki ilerlemeyi saglayan Birinci Dunya Savasi gazileri gorevden alinirken yerlerine pek cok tecrubesiz subay getirildi Ordu Kumandanligina da Konstantin e cok yakin bir kisi olan General Anastasios Papulas getirildi Ilerleyen surecte ise Fransizlar ve Italyanlar Ankara ile ardi ardina baris anlasmalari imzalayip cekildiler Dahasi iki Akdeniz gucu Konstantin e karsi koymak icin Ankara ya silah satmayi kabul etti Italyanlar da Antalya daki uslerini Turk milliyetcilerine yardim etmek ve onlara Yunan kuvvetleri hakkinda bilgi vermek icin kullandilar Turkler ve Fransizlar arasinda imzalanan bir anlasma Kilikya daki Fransiz askeri varligina son verdi Fransa daha sonra Turk silahli kuvvetlerine 10 000 uniforma 10 000 tufek 2 000 at 10 savas ucagi ve kontrol ettigi Adana telgraf merkezi ve Akdeniz limanlarini ucretsiz verdi Son olarak Fransa Turk ordusunu ikmal icin Adana da bir muhimmat fabrikasi bile kurdu Konstantin in donusu ile Fransa Sevr in revizyonu konusunda aceleci davrandi Italya zaten daima Yunan a dusmandi Bu kosullar altinda Konstantin in ilk yaptigi sey Venizelos un dikkatle secip yetistirmis oldugu Turklerle yuzlesen gayet muntazam ve tecrubeli orduyu yikmak oldu Ordusunu kendi eliyle bir enkaza cevirdi Orduda tum geri hizmet ve disiplin bozuldu Bu sersem kafali saraylilar grubu boylece ordunun en iyi savasan subaylarindan kurtulmus ordunun ikmalinden sorumlu subaylari gorevden almis ve onlarin yerine kendi siyasi favorilerini koymuslardir Neticesi askerlerin kotu beslenmesi ve kotu giyinmesi oldu Ordu gozle gorulur sekilde gunden gune kotulesti Onlara yurek vermek icin Konstantin Ankara ya karsi pervasiz ve aptalca bir saldiri emri verdi Kral dalkavuklarinin pohpohlamalariyla sisirilerek kendisinin birinci dereceden bir askeri deha oldugu ve yari ac her Yunan askerinin bu unlu savascinin bir kez daha onderlik edecegi bilgisiyle yeni bir sevkle heyecanlandigi inancina kapildi Tum bunlar yetmezmis gibi buyuk sanli hukumdar sectigi birliklerini Asya cephesinden cekti ve Konstantinopolis in fethi icin yeni bir ordu olusturmak uzere Trakya ya gonderdi Geride kalan birlikler paramparca oldu Saldiriya ugradigiklarinda geri kalan birlikler sadece bir ayaktakimi icinde kactilar O kadar cok kostular ki takip eden Turkler Itilaf zirhlilarinin korumasi altinda Izmir e cikmadan once onlari yakalayamadi Tum bu is sirasinda Italya ve Fransa acik sekilde Turklere silah sattilar ve Mustafa Kemal i desteklediler Onlarin kontrol noktalarinda tutulmalarini engellediler Tum kuvvetlerini Ermeni ve Suriye cephesinden cekmesini ve morali bozuk Yunan Ordusu na karsi kullanmasini sagladilar David Lloyd GeorgeIlerlemenin durdurulmasiDuzenli ordunun kurulmasi Ekim 1920 de Ali Fuat Pasa ile Kuva yi Seyyare Komutani Cerkez Ethem Yunan isgaline karsi Gediz Muharebeleri harekatini duzenlediler Gediz i geri alarak Izmir in isgalinden beri ilk defa Yunanlarin isgal ettikleri bir bolgeden geri cekilmelerini sagladilar Turk askeri toplam 316 kayip verirken Yunan zayiati toplam 165 ti Harekat donusu Ingiliz yanlisi Venizelos un dusmesi ve Yunanistan daki ic karisikliklar hengaminda duzenli ordu kurulmasi emri verildi ve Kuva yi Milliye Komutanligi lagvedildi Bu karara gore Kuzey Cephesi Izmit Ertugrul Eskisehir Kutahya sancaklarini kapsayacak sekilde Genelkurmay Baskani Albay Ismet Bey Inonu komutasina verildi Guney Cephesi ise Afyonkarahisar Isparta Burdur Denizli Aydin Mentese Antalya Konya Silifke Nigde ve Adana merkez sancagini kapsayacak sekilde Icisleri Bakani Albay Refet Bey Bele komutasinda kuruldu 21 Kasim da Bati Cephesi komutani olan Ali Fuat Cebesoy ise Moskova buyukelciligine atandi Yeni kurulan Aralik 1920 duzenli ordunun Bati Cephesi Komutanligi nda bulunan kuvvetler 1 728 subay ve 27 571 er idi Bundan sonra butun gazetelerde Mustafa Kemal Pasa ceteleri nami olmayacak Anadolu Buyuk Millet Meclisi ordusu nami olacaktir Fevzi Pasa Cakmak Mudafaa i Milliye Vekili 9 Aralik 1920Inonu Muharebeleri Birinci Inonu Muharebesi Yunan gozuyle Bati Cephesi Yeoryos Prokopiu nun Sonuna Kadar Mexris Esxatwn adli tablosu Mustafa Kemal Pasa cephede denetlemelerde bulunuyor Eskisehir 4 Aralik 1920 Balkan Savasi nin muzaffer Baskumandani Konstantin in Atina ya donusu son derece coskulu kutlamalara sahne olmustu Secimlerden once baris yapilacagi soylenirken bu durum Anadolu daki helen nufusunun akibeti icin buyuk sorun teskil ediyordu Ayrica Kralci ve Venizelist olarak orduda da bir bolunme ve particilik cikti Venizelos doneminde 1917 20 arasinda ordudan atilan 1500 subayin tekrar geri getirilmesi ic karisikliklari iyice artirdi Konstantin tum bunlara ragmen Anadolu yu bosaltma planini gecici olarak askiya aldi ve bir kesif taarruzu yapilmasini emretti Kesif taarruzu kararinin alinmasinin sebebi Cerkez Ethem ve Demirci Mehmet Efe gibi Kuva yi Milliyecilerin tasfiyesinden sonra kurulan yeni Turk duzenli ordusunun denenmesinin yaninda yeni atanmis olan Yunan subaylarinin da tecrube kazanmasinin istenmesiydi Ordu yeni sekliyle henuz denenmemis oldugundan ve kis sartlarindan dolayi harekat kapsamli tutulmadi Ulasimin dugum noktasi olmasi sebebiyle taarruz icin Eskisehir secildi Yunan tarihinde yazdigina gore birliklere Bozuyuk ve Inonu ye dogru hareket emri verilmistir Gorev tamamlandiktan sonra kolordu tekrar ustlerine geri donecektir Savasta Turk ordusunda 12 000 askerin elinde 6 000 tufek 50 makineli tufek ve 28 sahra topu vardi Saldiran Yunanlarin 18 20 000 askerinin ise 12 000 tufegi 140 makineli tufegi ve 72 sahra topu vardi 6 Ocak 1921 tarihine kadar Usak ve Bursa bolgesinde hazirliklarini surduren Yunanlar Turk Bati Cephesi birliklerinin Cerkez Ethem Kuvvetlerinin Tenkili harekati ile mesgul olmasindan da faydalanarak Inonu Eskisehir istikametinde taarruza basladilar Ismet Bey ve Refet Bey Ethem e karsi yurutulen harekati durdurup Bilecik e yoneldiler 6 9 Ocak 1921 tarihleri arasindaki muharebeler ortme ve emniyet kuvvetleri harekati seklinde cereyan etti Inonu mevzilerindeki muharebeler 10 Ocak 1921 tarihinde basladi ve Yunan kuvvetlerinin taarruz cikis hatlarina cekildigi 11 Ocak 1921 tarihine kadar surdu 10 Ocak ikindi vakti tum Turk yerlesimleri Yunanlar tarafindan isgal edildi Turkler yeni bir hatta dogru gerilediler Turk birlikleri bu yeni hatta Yunanlarin yeniden saldirmasini beklerken Yunan birliklerin geri cekilmesi karsisinda sasirdilar Maneviyatlarini yukseltmek icin bir zafere ihtiyaci olan Turkler Yunanlara karsi ilk zaferlerini kazandiklarini ilan ettiler Miralay Ismet Bey bir taraftan ricat emri vererek cekilir iken diger taraftan Yunanlar da geri cekilmeye baslamis Ismet Bey Yunanlarin ricatini haber alinca geri donerek ricat eden dusmani takibe koyulmus ve Mustafa Kemal e de dusmanin ricat ettigine dair telgraf cekmis Bu telgraf hepimizi sevindirdi Kilic Ali Ben butun harekati yaptiklarimi ve umumi hatlar uzerindeki cephe gerilerini ve halen kuvvetlerin son vazifelerini velhasil kafamda topladigim butun raporumu okuyordum Dusmanin umumi ricat halinde oldugunu ve halen durumun devaminda savas halinde oyalayici bir hareket oldugunu soylemistim Bu haberim uzerine derhal su emir verildi Cabuk kitaya yetisin Ikinci emre kadar olduklari yerde kalacaklardir Vecihi Hurkus 10 Ocak 1921Sonuc Muharebenin sonunda Mustafa Kemal Pasa Yunan ordusu bu savasta 51 olu 130 yarali zayiat verirken Turk kayiplari ise 121 olu 97 yarali ve 34 er esir olmak uzere toplam 252 kisidir Turk tarafi her ne kadar surekli geri cekilmis olsa da Yunan kuvvetlerinin Eskisehir yonunde ilerlemesini durdurmus olduklarini ileri surerek savasi kesin bir zafer olarak tanimlamaktadirlar Yunan tarafi ise harekatin zaten sinirli hedefli oldugu ve planlanan hedeflere ulasildigi gerekcesiyle bunu reddetmektedirler Bu tartismalar gunumuzde de surmektedir Savasi Turk tarafinin zaferi olarak degerlendiren cevrelerde ileri surulen gorusler temelde Turk tarafinin belirli bir miktar malzeme kaybetmesine bolgedeki demiryollarinin imha edilmis olmasina karsin toprak kaybetmedigi olgusuna dayanmaktadir Yunan kuvvetlerinin geri cekilmesinin ise plan ne olursa olsun gerek Turk gerek dunya ve gerekse de Yunan kamuoyunda Yunan kuvvetlerinin zaferi olarak algilanmadigi ileri surulmektedir Cunku savas sonrasinda kazanan tarafin karsi tarafa iradesini kabul ettirdigi bir antlasma yoktu Savastan hemen sonra Turk tarafinda durum bu sekilde degerlendirildi ve Ankara da genis capli kutlamalar yapildi Gerek Turk kamuoyu gerekse de Turk Silahli Kuvvetleri muharebeleri kesin bir zafer olarak degerlendirdi Londra Konferansi 28 Kasim 1920 de Kont Sforza ve Lord Curzon bir gorusme gerceklestirmisti Bu gorusmede Curzon Italya yi kendilerine bilgi vermeden Ankara ya silah satmakla suclarken Sforza cozum icin ugrastigini ve aksi bir durumun sadece Turkleri Ruslara yaklastiracagini iddia ederek kendini savundu Lloyd George her ne kadar Sforza ile ayni fikirde olsa da Sevr in zayiflamasina karsiydi Fransiz temsilci Leygues ise kalici barisi saglamak icin Sevr uzerindeki duzenlemelere acik olunmasi gerektigini soyledi Lord Curzon ise Sevr in yeniden duzenlenmesi icin oncelikle Istanbul ve Ankara hukumetlerinden temsilcilerle gorusulmesi gerektigini ifade etti Konstantinopolis ten sartlari acikca sunu gosteren bir telgraf almisti Mustafa Kemal Istanbul Hukumeti ile ortak hareket etmeye cok hevesliydi Mustafa Kemal in kaygisi kismen buyuk rakibi Enver Pasa nin onun yerini alip Istanbul daki hukumetin kontrolunu ele gecirmesinden endiselenmesinden kismen de Bolsevizm in ilerleyisi hakkinda gercek bir guvensizlik ve endise duygusundan kaynaklaniyordu Londra da Itilaflar Sevr Antlasmasi nin revizyon sartlari uzerinde anlasamadilar ve Yunanistan daki secim sonuclari kesinlesene kadar tartismayi erteleme karari aldilar Lord Curzon bir rapor hazirladi Bogazlar Komisyonu nun Bogazlarin askeri korumasi veya kontrolu ile hicbir ilgisi yoktur Sevr onaylandiginda Gelibolu Yarimadasi ndaki ve Marmara nin kuzey kiyisindaki tum kaleler ve bataryalar imha edilecek Yegane birlikler Konstantinopolis teki Itilaf Baskumandani komutasindaki itilaf birlikleri olacak Yunanistan ne simdi ne de antlasma onaylandiginda Bogazlar in hakimi olamaz Yunanlarin simdi veya gelecekte Itilaf icin bir tehdit haline gelmeleri veya Bogazlari kontrol etmelerinin nasil mumkun oldugu anlasilamiyor Eger Itilaf Istanbul dan cekilirse anlasma kendi yazarlari tarafindan bozulacak ve yeni bir durum ortaya cikacak Diger durum Izmir in ongoruldugu gibi Yunanlara verilmemesi Her iki durum da anlasmanin tam bir revizyonunu gerektirir Revizyonun yalnizca Izmir veya Bogazlar ile sinirli kalmayacagi kesinlikle mutlaktir Boyle bir revizyon Mustafa Kemal in onemli bir askeri faktor olarak ortaya cikmasiyla her an karmasik bir hal alabilir Hatta sartlari kabul etmek yerine onlari dikte edebilecek bir konumda olabilir Lord Curzon 27 Kasim 1920 Konstantin in donusuyle 24 Ocak 1921 de Paris te yeniden bir Itilaf toplantisi duzenlendi Fransa Basbakani ve Disisleri Bakani Aristide Briand ile Lloyd George Lord Curzon ve Kont Sforza yer aldi Briand toplantida Konstantin in Yunanistan a donusunden sonra Itilaflarin artik kararlarini yeniden gozden gecirmek zorunda olduklarini vurguladi Yunan halki Itilaf uyarilarini dikkate almamis ve Itilaf Devletleri Konstantin i tanimayi reddetmislerdi Fransiz kamuoyu Konstantin yonetimindeki Yunan Hukumeti ni reddetme konusunda hemfikirdi Ayrica Sevr Antlasmasi nda bazi degisiklikler yapilmasi icin baski yapmaya hazir oldugunu da sozlerine ekledi Sforza Briand in goruslerini tamamen tasdik etti Benim fikrim Turk meselesinin ancak Turklerin rizasiyla cozulebilecegidir Yani Ankara nin Cunku Italyan ticaretini ve firmalarini genisletmenin mumkun oldugu bagimsiz bir Turkiye nin taninmasini umuyordu Roma bunun icin gerekenleri yapmaya hazirdi Lloyd Yunanistan in Turklerin eline birakilmamasi gerektigini soyleyerek bir sekilde Yunan cikarlarindan yanaydi Lord Curzon ise Venizelos doneminde alinan Itilaf kredilerinin neredeyse tukenmek uzere oldugunu ve Konstantin in herhangi bir yeni kredi alamadigini hatirlatti Yunan ticareti etkilenmis ve ekonomisi ciddi sekilde bozulmaya baslamisti Er ya da gec en fazla birkac ay icerisinde bir mali cokus kacinilmazdi Kalici baris icin her siyasi gorusun onayini almak onemliydi Curzon Sevr de revizyona gidilmesini teklif etti Curzon Istanbul ve Ankara dan gelen Turklerin Yunanlarin ve Itilaf Devletleri temsilcilerinin katilacagi bir konferans yapilmasini onerdi Boylece Lord Curzon Ankara nin resmi olarak taninmasini saglamis oldu Paris teki toplanti 29 01 21 tarihinde sona erdi 21 Subat 1921 de Dogu Sorunu nu gozden gecirmek icin Londra da yeni bir ozel konferans duzenlemeyi kabul ettiler Konferans yapilmasi teklifi bizzat Ingiliz Disisleri Bakani Lord Curzon dan geldi Lloyd George Ankara nin konferansa resmi olarak katilmasi teklifini reddetti Ankara nin Istanbul hukumetine dahil olarak konferansa katilmasini istedi Ancak Sforza Turk liderini kendi inisiyatifiyle Londra Konferansi na katilmaya davet etti Konferanstan once 18 Subat 1921 de Ingiliz Kabinesi Konferansin ana hatlarini tartisti Yunanistan in Izmir den tamamen cekilmesi ve yalnizca ozel bir uluslararasi jandarmaya sahip yerel bir Hristiyan hukumetine birakilmasi fikri sicak bir sekilde desteklendi Montagu Trakya nin da Turklere geri verilmesi gerektigini savunurken Basbakan Lloyd George soyle dedi Izmir in Yunan isgalinden buyuk olcude biz sorumluyduk Mesele Izmir in Yunanistan in mi yoksa Italya nin mi eline gececegiydi Bu nedenle Izmir icin ozel bir sorumlulugumuz var Lloyd George un kendisi Turklere karsi bir Yunan saldiri girisiminden yanaydi Her bakimdan Yunan ordusunun cephede ustun durumda oldugunu dusunuyordu Fakat Lloyd George Yunanistan i desteklemek yerine sadece dostane tavsiyeler vermekle yetindi Bu yaklasim yanlislikla Yunan Hukumeti tarafindan Turklere yapilacak bir saldiri durumunda Ingilizlerin kendilerini desteklemeye devam edecegi izlenimine kapilmalarina neden oldu Ancak Yunanistan a herhangi bir ekonomik yardim yapilmadi Lord Curzon Turk heyeti Londra ya gelmeden once Yunan heyeti ile gorusulmesini onerdi Yunanlar su anda Kucuk Asya da hangi guclere sahipler ve bu gucler ne olcude artirilabilir mevcut mali durumlari ve savasi ne kadar surdurebilecekleri ve bu kaynaklar sona erdiginde hangi adimlari atmayi teklif edecekleri ve ayrintili savas planlarinin ogrenilmesini istedi Boylece askeri uzmanlarin bulunacagi bir toplanti yapildi Toplantida Lord Curzon Yunan birliklerinin hangi noktaya kadar ilerlemeyi dusunduklerini sordu Yunan albay Sariyannis ilk asama olarak Ankara ya kadar dedi Yunan Hukumeti her an bu harekati baslatmaya hazirdi Kont Carlo Sforza soyle dedi Yunan ordusu uc ay icinde Ankara ya ulasarak Mustafa Kemal in guclerini dagitabilecegini soyledi Ancak Yunan ordusu Mustafa Kemal in ordusuyla temas etmeden Ankara ya ulasirsa Mustafa Kemal in geri cekilmesi nedeniyle suphesiz cok ciddi bir durum ortaya cikacak Bu Napolyon un Rusya seferine benzeyecektir Fransiz general Henri Gouraud da soyle dedi Yunan ordusunun 600 kilometrelik bir mesafeyi katetmesinin zorluklarini vurgulamaya gerek yok Fakat Turklerin geri cekilmesi durumunda tam olarak ne olacak Hala kendi ulkelerinde olacaklar ve zorlanmadan dagilabilecekler bunun sonucunda Yunan ordusu kendisini cok kritik bir konumda bulacaktir Lloyd George ise gecen yaz Yunan birliklerin Bandirma ve Bursa yi kolaylikla ele gecirdigini hatirlayarak neden Turklerin Kilikya cephesinde Yunan cephesine gore cok daha iyi savastiklarini merak etti Fransiz albay Georges Yunan ordusunun simdiye kadar sadece zayif bir direnisle karsilastigini soyledi Yunan heyeti son derece art niyetsiz olarak itilaflara ayrintilariyla Yunan Ordusu nun analizini yapmis ve cephedeki taarruz planlarini anlatmislardi Lord Curzon tum Yunan stratejisinin ortaya cikmasini saglamisti Kim Turklerin Fransizlar ve Italyanlardan bunlari ogrenmediklerinin teminatini verebilirdi Konferansta Sadrazam Tevfik Pasa soz sirasi kendisine gelince Turklerin yasadigi topraklarin butunlugunun ve bagimsizliginin saglanmasini Turkiye nin acik ve tam egemenliginin taninmasini Bogazlar konusunda uluslararasi bir antlasmaya varilmasini istedi ve Ben sozu Ankara Milli Meclisi tarafindan secilen ve bu Meclis adina konusmaya yetkili temsilcilere birakiyorum diyerek kendisi hasta oldugu icin konusma sirasini Bekir Sami Bey Kunduh e birakti Bekir Sami Bey Osmanli Imparatorlugu topraklari uzerinde Turkiye nin tam egemenlik haklarindan yararlanmasi gerektigini Merkez i hilafet ve Turkiye nin baskenti olan Istanbul un guvenligini tehlikeye atmayacak sekilde mutlak esitlik temelinde Itilaf devletlerinin Bogazlar hakkindaki her turlu kararini kabul etmeye hazir olduklarini Itilaf Devletleri tarafindan diger ulkelerdeki azinliklar lehine taninan haklarin Turkiye deki yerlesik azinliklar lehine de taninacagini soyledi Ankara temsilcisi olan Bekir Sami Bey ayrica Turk milletinin tek gercek temsilcisinin TBMM oldugunu soyledi Turk heyeti Aydin bolgesi icin gecmiste toplam Turk nufusunun 1 296 595 ve Rum nufusunun 230 711 oldugunu Trakya da ise 360 417 Turk 224 680 Rum nufus oldugunu belirtti Yunan heyeti ise Izmir de 504 000 Turk ve 505 000 Rum oldugunu Trakya da ise 345 198 Turk e karsilik 365 278 Rum oldugunu savundu Lord Curzon Turk verisinin Izmir in tamamina ait oldugunu Yunan verisinin ise sadece Yunan isgali altindaki bolge ile ilgili oldugunu soyledi Kont Sforza ise Izmir in Turkiye ye ait olmasi gerektigini varsayarak bunun diger sorunlari da kendiliginden cozecegini soyledi Ankara fanatizmini ayakta tutan tek sey Turk topraklarinda yabancilarin ve ozellikle Izmir in isgaliydi Konferansta Fransa Basbakani Aristide Briand Izmir ve Dogu Trakya icin bir sorusturma komisyonu kurulmasini talep etti Briand ve Sforza bu oneride Yunanlari Izmir den cikarmanin bir yolunu gorduler Boylece bundan sonra diger sorunlari cozmek kolaylasacakti Turk heyeti arastirma komisyonu kurulmasini sartli olarak kabul ettigi halde Yunan heyeti boyle bir sorusturmayi reddetti Lord Curzon un konferanstaki revizyon teklifi ise suydu Izmir bolgesi Turk egemenligi altinda kalacak ancak Hristiyan bir valiyle yerel ozerklige sahip olacakti Istanbul tahliye edilecek ve Turkiye de kalici Bogazlar Komisyonu Baskanligi kurulacakti Ancak bu teklifi Atina da Ankara da kabul etmedi Lloyd George Yunanistan in daha fazla zaman kaybetmemesi icin teklife bir an once cevap verilmesini istemisti Bekir Sami Bey ise Mustafa Kemal e zaman kazandirmak icin Ankara ya ulasmasinin on dort gun surecegini ve teklife cevabin gelmesi icin on gun daha surecegini soyleyerek 24 gun sure istemisti Ayrica Bekir Sami Bey Musul da Ingiliz cikarlarinin korunacagina dair Lloyd George a guvence verdi ve Musul un kendileri icin cok onemli bir yer olmadigini soyledi Yunanlar Izmir konusunda taviz verecek durumda olmadiklarini kesin bir dille belirtmislerdi Kalogeropoulos Yunan ordusunun Mustafa Kemal i en kolay sekilde yenebilecegine inanmis gorunuyordu Bekir Sami Bey ise Turklerin Konstantin i yenecegine emindi Lloyd George daha once birbirini yenebileceklerinden bu kadar emin olan iki savasciyi hic gormemisti Lloyd George Yunanlarin Turklere saldirmakta ozgur oldugunu ve tam tersi Turklerin de Yunanlara saldirmakta ozgur oldugunu ve konferansin boyle bir saldiriyi onlemek icin herhangi bir duzenleme yapmadigini her iki tarafa da belirtmisti Konferansin son gunu gercek adil ve tarafsiz bir savas olmasi icin Turkler guclenmeye devam ederken Yunanistan in da Itilaf Devletleri tarafindan kisitlanmamasi gerektigini soyledi Londra daki Konferansta Kemalistlerin Italya Disisleri Bakanligi ile isbirligi yaptigi dogrulandi 13 Mart ta Sforza Turk heyeti baskani Bekir ile anlasma imzaladi Anlasma Italyan Turk isbirliginin ilkelerini belirledi Alti maddeden olusan antlasma geregi Italya Anadolu da genis ticari imtiyazlar elde ederken dorduncu madde ile Trakya ve Izmir in Turkiye ye iadesine iliskin tum talepleri etkin bir sekilde desteklemeyi taahhut etti Besinci madde ile de su anda Osmanli topraklarinda bulunan tum Italyan birliklerini geri cekecegine dair resmi bir guvence verdi Fransiz Hukumeti de Turklerle bir uzlasmaya vardi 10 Mart ta Mosyo Briand Turk heyetiyle derhal esir degisimi yeni bir Suriye siniri ve Kilikya da Fransa ya ekonomik avantajlar saglanmasi karsiliginda Kilikya nin Fransiz askeri tahliyesini saglayan bir ateskes imzalamisti Lloyd George ve Lord Curzon anlasmalari kesfettiklerinde hemen iki metni istediler Yapilan antlasmalar Ingilizlerin tepkisini cekti ve iyilesmesi zor bir kriz baslatti Ingilizler ortak hareket edilmesi gerektigine inaniyorlardi Londra ya gitmeden once Fransa da hukuk okumus olan donemin Yunan Basbakani Nikolaos Kalogeropoulos 16 Subat 1921 de Cumhurbaskani Millerand ve Basbakan Briand ile gorusmek icin Paris e ugradi Burada Fransa nin cikarlarinin Ankara ile oldugunu ve Yunanistan in herhangi bir yardim almayacagini ogrendi Kalogeropoulos 18 Subat 1921 de Londra ya vardiginda ve Lloyd George ile gorustugunde durumun cok ciddi oldugunu fark etti ve Gounaris i acilen Londra ya gelmesi icin aradi Ona yuksek sesle sunu soylemisti Edindigim bilgi Turklerin bizim sadece Kucuk Asya dan degil Dogu Trakya dan da ayrilmamizi talep edecekleridir 21 Subat ta baslayan ve 12 Mart 1921 de sona eren konferansta Fransa ve Italya nin padisahi tamamen gormezden gelerek Kemalist Turkiye nin yaninda yer aldigi ortaya cikti Fransa Kilikya dan cekildi ve Turklere Agustos 1921 de Yunanlara karsi Sakarya savasinda kullanilan buyuk miktarda askeri techizat birakti Italyanlar ise Dogu Trakya ve Izmir in topraklarinin Turkiye ye verilmesini destekleme sozu verdi Nihai sonuc suydu Sevr Antlasmasi nin uygulanmasi ve gecerli olabilmesi icin Yunanistan Turkiye ile savasi surdurmek ve onlari yenmek ya da Izmir den ayrilmak ve Dogu Trakya ya cekilmek zorundaydi Atina ya donen Gounaris savasmaya karar verdi Ve Eskisehir Kutahya ve Afyon savaslarinin yapildigi bahar taarruzu basladi The Sphere gazetesinin 1 5 Mart 1921 de Ankara Hukumeti ve Talepleri basligiyla yayimladigi harita Basligin altinda verilen bilgi Kemalistler ya da milliyetciler golgeli alani etkin bicimde kontrol ediyorlar Onlar Yunanlar tarafindan Ege den surulduler fakat Trakya yi Izmir i Ermenistan i ve Basra Korfezi altindaki butun Mezopotamya yi talep ediyorlar Bu tarihlerde Fransiz basini da Trakya ve Izmir in Turklere verilmesi gerektigini yaziyordu Gerek Fransa ve gerekse Italya Ege nin iki tarafina yayilacak daha buyuk bir Yunanistan fikrine karsi cikmislardir Fransa nin tepkisinin baslica sebebi I Dunya Savasindaki en buyuk dusmanlari olan Almanlar ile yakin akraba olan ve dusmanca tavirlar sergileyen eski kral Konstantin in donusudur Suriye ve Ren de Ingilizler ile olan anlasmazliklar ayrica Turkler ve Musluman bolgeler ile olan kulturel ve ticari faaliyetler de bunda etkilidir Ote yandan Izmir isgali Fransizlarin isteksizce goz yummak zorunda kaldigi bir girisimdir Italya ise zaten en basindan beri buyuk Yunanistan Megali Idea fikrine karsi cikan bir devlet olmustur Bununla birlikte Ingilizler Lloyd George un Yunan yanlisi Lord Curzon un ise Turk yanlisi olmasiyla birlikte Sevr Antlasmasi nin yeniden duzenlenmesinin diger antlasmalar icin de kotu bir ornek teskil edebileceginden endiselenmektedir Londra Konferansi aslinda Yunanlara karsi kesin sekilde Turk yanlisi politikalarini ilan eden ve bu nedenle Sevr Antlasmasi na karsi cikan Fransiz ve Italyan talepleri dogrultusunda Sevr in yeniden duzenlenmesi icin gerceklestirilmistir 9 Mart 1921 tarihli bir haber Turk Fransiz anlasmasinin coktan hazir oldugunu duyurmaktadir Mayis 1921 de ise Itilaf Turk Yunan savasinda tarafsizliklarini resmen ilan ettiler Fransiz Buyukelci Yunan saldirinin bugun baslayacagini belirtti ve ardindan bana tahminlerini verdi Mustafa Kemal ne Eskisehir de ne de o civarda Yunanlarla savasmayi tasarlamadi Boylece Yunanlar baslangicta kansiz bir zafer elde edecekler Mustafa Kemal Ankara ya cekilecek kuvvetlerini orada toplayacak ve ardindan Yunanlari gerilla savasiyla taciz edecek Bu sekilde savas uzuntu vermeyecek sekilde aylarca uzayacak Lord Curzon 23 Mart 1921 Zaman ve mekan Turklerden yanaydi 15 Mayis 1919 dan beri gecen her gun Turkiye nin lehine ve Yunanistan in aleyhineydi Gun gectikce Turklerin gucu artiyordu Rusya ile dostane bir ittifak yapmislardi ve simdi Fransa bile onlarla anlasmaya calisiyordu Kilikya daki Turk kuvvetleri yakinda Bati cephesini guclendirmekte ozgur olacakti Gittikce daha fazla silah ve savas malzemesi yagmaya basladi Yunanlarin bu en iyi sanslarini kacirmamak adina kaybedecek bir anlari bile yoktu Ikinci Inonu Muharebesi Ingiliz 6 inc 30cwt obus Yunanlarin hizmetinde Yunan askerleri siperde Londra Baris Konferansi ndan bir sonuc cikmamasi ve Italya ile Fransa nin sert sekilde Turk yanlisi politika gostermeleri uzerine isteklerini zorla Turklere kabul ettirmek isteyen Yunanlar Bursa uzerinden Eskisehir e Usak uzerinden Afyon a dogru 23 Mart 1921 de saldiriya gectiler Asil amaclari Turk ordusunun ikmalini durdurmak amaciyla Eskisehir Afyon Kutahya demiryolu hatlarini ele gecirmekti 27 Mart 1921 de Yunan birlikleri Inonu mevzilerine ulastilar Yunanlar Bilecik i Inonu de yi ve Usak i ele gecirmeleri uzerine TBMM Muhafiz Taburu cepheye gonderildi Boylece guclenen Turk kuvvetleri karsi saldiriya gecerek Yunan saldirisini puskurttu Bolgede faaliyet yuruten Fransiz demiryolu sirketi de 28 Mart gece yarisindan itibaren asker ya da savas malzemesi tasiyan hicbir vagonun hareket ettirilmemesini emrederek Yunanlarin ikmal yapmalarini engellemis ve Yunanlari geri cekilmeye zorlamistir Boylece 1 Nisan 1921 de Yunan ordusu Bursa ya cekilmeye basladi Sonuc olarak Yunanlar Inonu de ikinci kez yenildiler Sabahin uc bucuguna dogru kapi acildi Iceriye Binbasi Semsettin Bey girdi haber onda idi Yuzu birdenbire en vahim bir haberin karsisinda oldugumuzu anlamaya kafi geldi Butun kani cekilmis gozlerinde getirdigi haberin yasi iceri girdi Mustafa Kemal Pasa nin yaninda oturdugu masanin ustunden telgrafi uzatti Okumaya luzum yok Harbi kaybetmisiz Size o anda nasil bir sessizligin oda icinde hukum surdugunu tarif etmek muskuldur Baslarimiz egildi Daha isitmedigimiz haberin fecaatini ve bu vaziyetten dogacak felaketi dusunuyorduk Ismet Pasa Geri cekilin yenildik emrini vermisti Durum gercekten feci idi Ismet Pasa ricat emrini verdikten sonra kendisi de karargahiyla cepheden uzaklasmisti Halbuki o sirada dusman da geri cekilmeye baslamisti Fevzi Pasa o esnada Yarbay Naci ye Ricat edilmeyecek derhal dusmani takibe baslayacak ve durumdan sik sik beni haberdar edeceksiniz emrini verdi Hamdullah Suphi Tanriover 1 Nisan 1921 Milletin makus talihini yendiniz seklindeki telgraf icin bizzat Hamdullah Suphi Bey le 1951 de gorustum Manisa Milletvekili bu telgrafi kendisinin yazdigini ve Mustafa Kemal e imzalatmis oldugunu bana soylemis ve hatta bu hususta bir yazi da nesretmis oldugunu ilave eylemistir Ali Ihsan Pasa Inonu muharebesi kumandadaki hata ve idaresizlik yuzunden fena bir vaziyet almis nihayet ricat geri cekilme emri dahi verilmisti Ankara da fena halde telas baslamisti Genelkurmayin kullandigi ziraat mektebinde Mustafa Kemal Pasa durumu telgraf basinda izliyordu Hamdullah Suphi ve diger bazi arkadaslar da yanindaydi Yunan ordusunun da geri cekilmekte oldugunu haber alan Ismet Pasa bunu diger bir telgrafla Mustafa Kemal Pasa ya bildirmisti Hamdullah Suphi Bey cephe kumandaninin moralini yukseltmek icin gelen bu telgrafa taltifkar bir cevap verilmesini Mustafa Kemal Pasa dan rica edince o da telgrafi Hamdullah Suphi Bey e vererek Aliniz istediginiz gibi bir cevap yaziniz gonderelim demisti Iste o dillere destan olan meshur telgraf bu suretle Hamdullah Suphi Bey tarafin dan yazilip Mustafa Kemal Pasa ya imza ettirilerek ce kilmistir Ali Kilic Savastaki Turk kayiplari toplam 3 875 Yunan kayiplari ise toplam 4 138 dir Kutahya Eskisehir Muharebeleri Konstantin Istanbul un Fethi nin yildonumu olan 29 Mayis 1921 de Izmir e geldi ve Turk direnisini tamamen kirip Ankara yi isgal edecek buyuk bir askeri harekat duzenlenmesi kararlastirildi Ingilizler harekat yapilmadan once bir arabuluculuk teklif ettiler Fakat Konstantin bu oneriyi reddetti ve Konstantin in bu hareketi Londra da hos karsilanmadi 1921 Temmuz unda baslayan Yunan saldirisindan once Istanbul daki Itilaf birlikleri baskumandani Ingiliz General Harington diplomatik bir caba baslatti Haziran 1921 de Inebolu ya gelen Ingiliz subaylar Turklere verilmek uzere askeri ve ticari malzeme getirdiler ve cephane getirmeye devam edeceklerini belirttiler Bu durumun Harington un iyi niyetine isaret olarak kabul edilmesini rica ettiler Karsiliginda ise Turklerin elindeki Ingiliz esirlerin bir iyi niyet gosterisi olarak serbest birakilmasini istediler Bu yapilirsa Malta daki Turk esirlerin de serbest birakilacagini soylediler Yunan ordusu tipki Turk Ordusu gibi Kuzey ve Guney Cephe den olusmaktaydi Kuzey Cephe 33 000 askerden olusuyordu Guney Cephe ise yaklasik 60 000 askerden mutesekkildi Yunanlarin ayrica Usak ta 11 000 ve Bursa da 5 000 askeri vardi Yunanlar Kutahya Altintas civarindaki Turk ordusunu zayif olan guney kanadindan yok etmeyi ve sonra Eskisehir e ilerleyerek Turk ordusunu kusatmayi hedeflediler Kutahya Eskisehir Muharebesi Buna gore kuzeyden guneye dogru sirasiyla iki tumen Inonu Eskisehir istikametinde iki tumen Kutahya mevzii kuzey kesimine bir tumen Kutahya mevzii guneydogu kesimine dort tumen Turk kuvvetlerinin guney kanadini kusatacak sekilde Seyitgazi genel istikametinde taarruz edecek suvari tugayi ile iki tumen de guney kanat korunmasina tahsis edilecekti Birlikler genel olarak 19 Temmuz 1921 de harekata baslayacaklardi Genel olarak Yunan ordusunda 30 bin kisiden murekkep 4 tumen kuzeyde diger 60 bin kisilik kuvvetler ise guneyde konuslanmisti Buna mukabil Turk ordusundaki 18 tumenin 13 u kuzeyde geri kalan 5 tumen ise guney hattindaydi Mevcudu 122 131 kisi olan Turk ordusunun 90 000 i cephede 30 000 i ise geri hizmetteydi Yunanlar tarafindan Izmir Afyon Kutahya Eskisehir Ankara demiryolu hatti sayesinde ikmal ve taarruz yapilmasi da epey kolaylasacagi icin taarruz yonu olarak Guney cephesi secildi Ancak Ismet Pasa Yunanlarin yine kuzeydeki Inonu istikametinden Eskisehir e dogru saldiracaklarini dusunmesi ordunun guney kanadinin zayif kalmasina neden oldu Zira dusmanin asil taarruzu Altintas ve Afyon uzerinden yapilacakti Yunan krali I Konstantin zafer bayraklarina madalya takiyor Kutahya 1921 Iki haftadan beri dusman taarruzu devam ediyor Dusmanin kism i kullisiyle ordumuzun sol cenahini cevirmek uzere yaptigi tarruzlar Altintas in gerek kuzeyinde gerek dogusunda dort gun dort gece devam eden kanli muharebelerle durdurulmus ve ordumuz yeni bir toparlanmaya sevk edilmisti Seyidgazi ve Eskisehir hattinda sol cenahta bes gun sag cenahta iki gun devam eden muharebatta dusman butun kuvvetini toplamis ve baslangicta sag cenahimiz dusmani muvaffakiyetle Eskisehir e kadar atmis idi Ancak soldan yapmis oldugu tazyik uzerine ordumuz Eskisehir in dogusuna cekilmistir Fevzi Cakmak 23 Temmuz 1921 10 Temmuz da Yunan saldirisi Inonu Eskisehir Afyon ve Kutahya hattinda genis bir cephede basladi Bu durumda Mustafa Kemal Pasa fazla kayiplar verilmeden ordunun Sakarya Irmagi nin dogusuna cekilmesine karar verdi Ordu Sakarya nin dogusunda toparlanmaya basladi Yunanlar da Sakarya Irmagi kiyilarina kadar ilerlediler Yunanlar Sakarya Irmagi nin bati tarafinda durdu yeni bir saldiri icin hazirliklara basladi Ali Ihsan Pasa Garp Cephesi Kumandani Ismet Pasa dusman taarruzlarina karsi ihtiyat kuvvetlerini yine yanlis kullanarak Dusman sag cenahimiza karsi kusatma yapacaktir diye kendi fikrine saplanmis Yunanlarin sol cenahtan yaptiklari kati taarruz hareketlerini onleyememis ve koca ordu perisan bir halde Sakarya gerisine cekilmis cekilmis degil adeta basi bos halinde cozulmustu Mustafa Kemal Pasa nin Tevfik Bey e not ettirdigi emir su idi Dagilan ordu Eskisehir in kuzey ve guneyinde toplandiktan sonra Sakarya nin dogusuna kadar cekilecektir Bu emir uzerine tahminen 90 000 kisilik Garp cephesi ordusundan ancak geri kalanlardan yine tahminen 17 000 kisi kadar bir kuvvet toplanarak Sakarya nin dogusuna gidilebildi ve orada ihzar edilen mevzilere yerlestirildi Ismail Habib in hatiralari da soyleydi Kral Konstantin biz kuzeyden ucuncu bir Inonu Muharebesi ni dusunerek tertibat alirken dusman bizi guneyden ve Altintas tarafindan yaman bir sekilde vurdu 21 Temmuz Persembe gunu Eskisehir de elden gidince ayaklarimizin altinda vatan topraginin sallandigini hissediyor gibi olduk 24 Temmuz da Fevzi Pasa Buyuk Millet Meclisi nde beyanatta bulunarak artik Ankara nin da bosaltilmasi lazim oldugunu bildirdi Fakat 5 8 1921 Cuma gunu Baskumandanlik Kanunu kabul edilerek Mustafa Kemal kumandayi eline aldi ve ordunun Sakarya gerisinde toplanmasini temin ile bir ay sonra Sakarya zaferi icin dusmanla carpismaya basladi Ismail Habib Yunan ordusu Kutahya Eskisehir Muharebeleri nde 1491 olu 6472 yarali 110 kayip olmak uzere toplam 8 073 kayip verdi Turk ordusu ise 55 000 asker kayip verdi 1643 olu 4981 yarali 374 esir savasta kaybedilirken 48 000 asker ise geri cekilme esnasinda silahlariyla birlikte firar etmisti Meclis heyetinin cepheye gonderilmesi 23 Temmuz da Yunan taarruzu uzerine TBMM de meclisin Kayseri ye nakli tartisildi TBMM 24 Temmuz 1921 de bir oylama yaparak hem askere moral vermek hem de tahkikat yapmak amaciyla cepheye 15 kisilik bir tahkik heyeti gonderilmesini kararlastirdi Sinop Mebusu Riza Nur Karesi Mebusu Vehbi ve Izmir Mebusu Mahmut Esat Beylerden olusan heyet cepheden donuste TBMM de 2 Agustos 1921 de sunlari belirtti Meclis Raporu Zabitan ve efradin maneviyatini pek yuksek bulduk Bu bir hakikat i mahzdir Fakat bunun yaninda diger bir sey gorduk Maatteessuf ordu ricat esnasinda bazi aksamini zayi eylemistir Adet kafi derecede degildir Iyi bir ordu esas bir cekirdek mevcuttur Bir esas bir cekirdek tamamiyle mevcuttur Bizim aralarina girmemiz efrada zabitana cidden hakikaten husn u tesir hasil etmistir Bunu orada bilfiil anladik Bizim tarafimizdan onlarin unutulmadigini gosterdi ve bundan cok istifade gorduk Askerin bir defa carigi yoktur Bazi mintikalar vardir ki su yoktur Asker susuz kalmistir Efradin mataralari eksiktir Kurbalari yoktur eksiktir fici yoktur Bu teskilat mevcut degildir Ordunun 20 nisbetinde sungusu yoktur Sungu yapmak guc bir sey degildir Sonra suvari var kilinci yoktur Kilincsiz suvari bir sey yapamaz Halbuki memlekette pala yatagan doludur Ricatlar bir manevra usulu yapildigi gibi bir de mecburi olur Bizde bu iki kisim memzuc bir arada gibidir Fakat icbari zorunlu kismi diger kismina galiptir Diger amiller ve sebeplerden birisi de geri hizmetin iyi yapilmamasidir Bu da en ziyade Mudafaa i Milliye Vekaletine Fevzi Pasa ya taalluk eder Mudafaa Milli bugune kadar uyku uyumustur Vazifesini bihakkin yapmamistir Ne iasesini beslenme ve ne levazimini luzumlu isler yolunda yapmamistir Erkan i Harbiye i Umumiye kifayeyetsizlik yetersizlik gostermistir Kifayetsizlik kemmiyeten pek cok mevcuttur Cunki Mudafaa i Milliye Vekili bugun uc vazife ile mukelleftir Birisi Mudafaa i Milliye ikincisi Erkan i Harbiye i Umumiye digeri kabine riyasetidir Nicin uc is bir kiside toplanmistir Butun Avrupa matbuati bar bar bagiriyorlar Yunan krali geliyor hucum edecek yine azami tedbiri yapmamistir Mesela taarruz basladiktan sonradir ki Maras tarafindan dokuzuncu besinci tumenleri getirmeye baslamistir Bunu daha evvel getirebilirdi Hatta harbin yogunlastigi cenahta guneyde bir veya iki tumenimiz ihtiyatta buluna idi harpte biz galiptik Bugun butun Turkiye de dugun bayram olabilirdi Halbuki bu emri dusman taarruzundan sonra vermislerdir Evvelce verebilirlerdi mani yoktu Uyku uyuyoruz 15 gundur Mudafaa i Milliye hicbir sey yapmamistir Mesela rumi 1300 dogumlular silah altina aliniyorlar dun emir vermisler Bu emir daha evvel verilebilirdi Nicin vermemisler Bugun ordunun zabit subay zayiati ki en muhim olan zayiattir fazladir Ordunun bes alti yuz zabite ihtiyaci vardir Ihtiyaci kacinilmaz haldedir Bu zabitleri bulmak icin bugune kadar tesebbus yapilmamistir Buradan cepheye ekmek yollanmistir Bu ekmegi alan almis uc binini alan olmamis Intizamsizliga bakiniz alan almis uc binini alacak adam bulamamislar Bir hafta orada bekledikten sonra tekrar buraya gelmistir ve kuflenmistir Isi gorunuz nasil gidiyor Tekasul tembellik Mudafaa i Milliyede butun dehseti ile mevcuttur Silahin bir kismini biliyorsunuz ki bedava aldik Ruslar bol bol verdiler Cephane ve silah tedarikinde bir aciz mutasavver degildir Diger taraftan satin almak icin menba da vardir Ingiliz karargahinin kumandaninin yaverleri bol bol silah satiyorlar Kumandan da demek musterektir Yuzlerce mitralyoz makineli tufek ve binlerce tufenk satiliyor Simdi o adamlar teklif ediyorlar Parayi veriniz size istediginiz noktada teslim edelim Mesela Inebolu ya guzelce Ingiliz gemisiyle almislar Her seyden evvel bunlardan alinmalidir Biz TBMM Ankara yi terk ettigimiz vakitte Konya ile aramiz kesilecektir Ya nakliye vasitalari Demek ki Ankara dan ayrilirsak kaynaklarimiz kuruyacaktir Bunun halkta aksi tesiri olacaktir Halk umitsizlige dusecek meyus olacaktir Asker vazifesini bihakkin ifa etmistir ve arslan gibi dogusmustur Fakat buna mugayir idarede mi yoksa nerededir bazi hatalar olmustur ki ric ate tesir eden esbab sirasina gecmistir Eger biz bu yolda faaliyete gecersek ordunun noksanlarini acilen ikmal edersek bu ordu dusmani Sakarya vadisinde parca parca yapar Fakat eger bunu yapmazsak tehlike muhakkaktir 5 Agustos ta Sinop Mebusu Riza Nur ve 8 arkadasinin imzasi ile teklif olunan Baskumandanligin TBMM Reisi Mustafa Kemal Pasa ya tevcihi hakkindaki kanun 183 mebustan 169 unun oylari ile kabul olundu Tahkik heyeti raporu uzerine ilk is olarak ordunun gereksinimlerinin saglanmasi icin 7 8 Agustos 1921 de Tekalif i Milliye Emirleri Ulusal Yukumlulukler yayimlandi Tekalif i Milliye emirlerinin uygulanmasinda cikacak aksakliklari ortadan kaldirmak icin cesitli yerlerde Istiklal Mahkemeleri acildi Bugun memleketimizin hakiki menfaatini temin edecek gundeyiz Biliyorsunuz Fransiz murahhasiyle muzakere cereyan ediyor Ingilizlerle Istanbul da temasimiz vardir Kars ta Ruslarla konferans devam ediyor Italyanlarin muracaati vardir Size arzederim ki gayet kuvvetli bir cephe ile Yunanlarin karsilarina cikmazsak yemin ederim ki hepsi temasi keser ve cantalarini alir giderler Baskumandan Mustafa Kemal Pasa 11 Agustos 1921 Karar mucibince Meclisi Ali TBMM Kayseri ye nakil olunacaktir Dusman simdilik faaliyetini tatil etmistir Fakat dusman yakinda yine harekete baslayabilir ve bu harekat on bes gunde Ankara yi yine tehdid edebilir Mudafaa i Milli Vekili Fevzi Pasa 22 Agustos 1921Sakarya Meydan Muharebesi Yunan 9 Piyade Bolugu bozkirda ilerliyor Mustafa Kemal Pasa ve diger Turk komutanlar Zafertepe de 9 Eylul 1921 Yunanlarin geri cekilirken yok ettigi Mulk koyunun harabeleri 28 Temmuz 1921 de Kral Konstantin in baskanliginda Kutahya da Savas Kabinesi toplandi Turk ordusunda bir cozulme gorulmesiyle birlikte yok edilemedigi ifade edilerek ordunun Ankara ya dogru taarruza gecmesi kararlastirildi Yunan ordusu 22 Temmuz 11 Agustos arasi 20 gunluk bir hazirliktan sonra Tuz Colu olarak adlandirdiklari bozkiri kat ederek Sakarya ya ilerlemeye basladi Turk ordusundaki 16 tumene karsilik Yunan ordusu 9 tumenden olusuyordu Bati Cephesi ndeki toplam Turk kuvveti 6 855 subay 122 186 asker iken toplam Yunan kuvvetleri ise 5 500 subay ve 178 000 askerdi 19 ve 20 Agustos ta Yunan birlikleri Sakarya yi gectiler Savasin basladigi tarih 23 Agustos 1921 dir Turk Kurtulus Savasi tarihinde Subaylar Muharebesi ve Melhame i Kubra olarak da isimlendirilen muharebe 13 Eylul gunu Yunanlarin Sakarya Nehri nin dogusunu tamamen terk etmesiyle son buldu 5 Agustos ta Baskumandan olan Mustafa Kemal Pasa 12 Agustos ta Ankara Polatli daki Bati Cephesi karargahina geldi Derhal geriye kalan birlikler toplandi ve ordu intizam altina alindi Ankara istikametine dogru ardisik 4 5 km aralikli uc savunma hatti olusturuldu Savasta Yunanlar 1 ve 2 savunma hattini assalar bile 3 hatti asla asamadilar 23 Agustos 13 Eylul 1921 tarihleri arasinda yapilan Sakarya Meydan Muharebesi Yunan ordusunun saldirisiyla basladi ve 22 gun 22 gece surdu Mustafa Kemal Pasa Sakarya Meydan Muharebesi nde orduya su emri verdi Hatt i mudafaa yoktur sath i mudafaa vardir O satih butun vatandir Vatanin her karis topragi vatandasin kani ile islanmadikca birakilamaz Onun icin kucuk buyuk her birlik bulundugu mevziden atilabilir fakat kucuk buyuk her birlik durabildigi noktadan yeniden Yunan birliklerine karsi cephe teskil edip muharebeye devam eder Yanindaki birligin cekilmek zorunda kaldigini goren birlikler ona uymaz bulundugu mevzide sonuna kadar durmaya ve direnmeye mecburdur Muharebe yaklasik 100 kilometrelik bir cephe uzerinde gerceklesmistir Yunanlarin guneyden kusatma harekati ile Turk ordusunun yonu baslangicta batiya donukken sonradan guneye donmus arkasini kuzeye yaslamistir Denk kuvvetler nedeniyle kusatma harekati basarisiz olmus ve mucadele karsilikli siper savasina donusmeye baslamistir 10 Eylul de Turk ordusu bir karsi taarruza girismis kanli muharebelerden sonra takviye ve ikmal sorunlari yasayan Yunan birlikleri 11 Eylul de asamali olarak geri cekilmeye baslamislardir Ayrica Turk ordusu suvari alaylari ile Yunan ordusunun arkasina akinlar duzenleyip yipratma girisiminde bulundular Nitekim 27 Agustos ta uc Turk suvari alayi Albay Fahrettin Altay komutasinda Uzunbeyli koyunde bulunan Yunan Ordu Karargahina saldirdi Uzunbeyli Koyu nde General Albay ve Prens George kurmaylarinin esir dusmeleri son anda onlendi Savastan sonra ise Fahrettin Altay koye ugradiginda koylulerden buranin Yunan ordusunun baskomutanlik karargahi oldugunu ogrenmistir Kuvvetlerin Mukayesesi Subay Er Tufek Mak Tufek Top UcakTurk Ordusu 5 401 96 326 54 572 825 169 2Yunan Ordusu 3 780 120 000 75 900 2 768 286 18 Turk ordusu zayiati 5 713 olu 18 480 yarali 828 esir ve 14 268 kayip olmak uzere toplam 39 289 dur Yunan Ordusu zayiati ise 208 i subay 3 750 si asker toplam 3 958 olu ve 19 163 u yarali ve 354 u kayip olmak uzere 23 475 tir Sakarya dan donuste Yunanlar ozellikle geri cekilirken Polatli Haymana Sivrihisar Mihaliccik Mahmudiye Cifteler ve Eskisehir merkez ilcesinde yollari uzerindeki koylerde veya kisa sure konakladiklari yerlerde cinayetler islemisler yollari uzerinde bulunan koyleri planli bir sekilde yakmis ve imha etmislerdir Sakarya Meydan Muharebesinin son gunu Mustafa Kemal Pasa muharebeyi kaybettigine hukmederek geri cekilme emri vermis ise de Fevzi Pasa bunu sabahki vaziyeti gordukten sonra kumandanlara soylemeyi uygun bulmus Halbuki sabahleyin dusmanin geri cekildigi gorulunce zaferin bizde kalmasi bu suretle temin olunmus Dogu Cephesi kumandani Kazim Karabekir Pasa Sakarya Muharebesi sonunda Ismail Habip Sevuk e gore Turk ordusunun 1683 yilinda II Viyana Kusatmasi ndaki yenilgisinden beri suregelen cekilmesi sona erdi Bu savas Turk ordusunun son savunma savasidir Turk karsi taarruzuAfyon Taarruzu Guzelim Dagi Muharebesi Sakarya Muharebesi sonrasi geri cekilen Yunan birliklerinin toparlanmalarina firsat vermeden geri puskurtmek ve cekilmeye zorlamak maksadiyla 1 Ekim de Afyon Taaruzu baslatildi Fakat Turk taarruzu erken fark edilip karsi saldirilarla geri puskurtuldu Boylece baskin harekati bir meydan muharebesine donustu Bu muharebede Turk ordusu 1700 asker zayiat vererek savasi kaybetti ve geri cekildi Ikinci Kolordu dan aldigim zayiat cedveline gore dort tumenden toplam 1700 kusur kisi zayiat var 927 sandik cephane 3160 adet top mermisi sarfedilmis ve 700 tufenk kaybolmustur Dusmanin Akarcay kuzeyindeki uc tumeni karsisinda iyi bir mudafaa yapamamislardir Ikinci Kolordu ile karsisindaki dusman mevzilerini gozden gecirdim On gun evvel yapilan ve muvaffakiyetsizlikle ve buyuk zayiat vermekle neticelenmis olan Afyon Muharebesi hakkinda bu muharebeye istirak etmis olanlara bazi sualler sordum Dusmanin azami uc piyade tumeniyle carpismis olduklarini ve toplam bes piyade ve uc suvari tumenimizle bu dusmani puskurtemediklerini bilakis 1700 kusur zayiat vererek bu sirtlara kadar geri cekilmeye mecbur kaldiklarini izah ettiler Erlerden ziyade subaylarda ve kumandanlarda bikkinlik ve umitsizlik seziliyordu Kolordu Kumandani ni bile nesesiz ve usanmis gordum Kurmay Baskanima sordum Halit Bey bu ne haldir dedim Firka ve Kolordu Kumandanlari nin kendiliklerinden yapabilecekleri isler bile ihmal edilmis Malzeme ve techizat yokluguna bir sey yapamazlarsa da elde mevcut seyleri islah etmek talim ve terbiye ve zapt u rapt eksigini duzeltmeye calismak mumkun degil mi Pasam efrad durmuyor kaciyor yeni gelenleri duzeltmeye ugrasiyoruz Onlar da biraz yola gelince kaciyorlar baskalari geliyor Basta Kolordu Kumandani Tumen Kumandanlarini desteklemezse Tumen Kumandanlari ne yapsin O her aksam cilingir sofrasini kurdurur gec vakte kadar keyif catar sabah gec kalkar Kolordu nun firkalarini kitalarini teftis denilen seyi ilk defa bugun sizde gorduk cevabini verdi Kemaleddin Sami ye sordum Afyon tarafinda yapilan muharebede bir muvaffakiyet ve Afyon un zapti araniyorsa neden ihtiyatta bulunan sizin Dorduncu Kolordu o tarafa gonderilmemis ve muharebeyi bizzat cephe kumandani Ismet pasa o tarafa giderek idare etmemis Bilmem dedi ve guldu Ali Ihsan PasaYunanistan in Istanbul u isgal plani 28 Aralik 1921 de Yunan Deniz Bakani Petros Mavromichalis Londra da bulunan Yunanistan Basbakani Gounaris e su telgrafi cekti Paramiz yok Maliye Bakanligi Aralik ayi maas bordrosu icin herhangi bir odeme yapabilecek durumda degil Lutfen donanmanin Konstantinopolis ve Izmir den cekilmesine izin verin cunku birkac gun icinde tayfalara yiyecek tedariki bile imkansiz olacak Yasanan ekonomik kriz nedeniyle Yunan ordusunun gerekli silahlarla donatilmasi islemi tamamlanamamis hatta askerlerin yeterli beslenmesi dahi saglanamamisti Askerin morali bozuktu ve cok sayida firar oldugu bildiriliyordu Anadolu yu tamamen tahliye etme fikirleri tartisiliyordu Londra ve Paris Yunanistan in mecburen talep ettigi yeni bir kredi vermeyi kesin olarak reddettiler Yunanlar enflasyonu goze alarak cozum icin ic borclanmaya gittiler 1920 de 1 Pound 25 Yunan drahmisine esdegerken 1922 de bu deger 425 drahmiye yukselmisti Durumun zamanla duzelecegine inanmak mumkun degildi Hepsinden onemlisi Anadolu cephesinde Yunan birliklerin morali cok dusuktu Yunan Hukumeti Ingiliz diplomatik mudahalesi icin yalvariyordu Lord Curzon ise Yunanistan lehine herhangi bir sorumluluk alma niyetinde degildi ve onlarin Izmir den cikarilmalari konusunda kararliydi Curzon Yunan temsilcilerle yaptigi gorusmede soyle dedi Ingiltere de Turkiye ile baris yapmamiz gerektigini soyleyen ve Yunanistan icin kendi cikarlarimizi feda ettigimizi savunan genis bir gorus hatta Hindistan da daha da guclu bir kesim var Yunan Hukumeti nin ise onursuz bir geri cekilme emri veremeyecegi acikti cunku bu Izmir ve civarindaki Yunanlarin hayatlarini tehlikeye atmakti ve yogun bir ic muhalefete neden oluyordu Gounaris Subat 1922 de Curzon a Askeri takviye savas malzemesi ikmali ve mali yardim yapilmadigi muddetce olasi bir Turk taarruzuna karsi direnmelerinin zor olacagini belirtmisti Gounaris Yunanistan in derhal ve tam bir geri cekilme emri vermesi gerektigi sonucuna vardi Curzon ise diplomatik bir sekilde Anadolu nun simdilik tahliye edilmemesini istedi Curzon diplomatik bir cozum bulununcaya kadar Yunanistan in Anadolu da kalmasi gerektigini soyledi Gounaris Atina ya soyle yazdi Herhangi bir umut yok Ingiliz Disisleri Bakanligi Parayi saglayamayacagimiz onlara gerekli askeri malzemeleri de veremeyecegimiz veya satamayacagimiz acik dedi Bati Anadolu dan tamamen Yunan cekilmesi Ingiliz politikasiydi Yunanistan artik Dogu Akdeniz de guvenilir bir durumda degildi Ingilizler Turkiye yi yeniden bu pozisyonda yerlestirme politikasina sahipti Curzon Yunan temsilcilerle yaptigi gorusmelerin basindan beri cok netti Ingilizler icin baris onemliydi ve Yunan ordusunun Ingilizler adina bunu surdurecek konumda olmadigi acikti Curzon uzun zaman once Yunanistan in Anadolu nun daha genis bir bolgesi bir yana Izmir de bile yeri olmadigina karar vermisti Turklerin Izmir de yalniz birakilmasi gerektigine dair inancinda kararliydi Ayni zamanda Ingilizlerin Turklere destek veren Italya ve Fransa gibi iki onemli muttefikinden ayrilamayacagi da bir gercekti Bu sirada hem Fransa hem de Italya daki hukumet degisiklikleri nedeniyle konferans duzenlenmesi gecikmisti Fransa da Aristide Briand in yerini Raymond Poincare aldi Poincare yeni bir konferans yapmaya istekli degildi Fransa daki kamuoyu su anda konferanslara siddetle karsi cikiyor dedi Fransa nin hicbir yerinde Yunanistan a sempati duyulmadigini ifade etti Yeni bir Itilaf Konferansi nihayetinde Mart 1922 de Paris te toplandi ve orada Itilaflar tarafindan savasan taraflara ateskes teklif edildi Itilaflarin Mart 1922 onerileri Yunanistan icin Izmir in ve yani sira Dogu Trakya nin yarisinin kaybedilmesini iceriyordu Bu muzakerelerin sonucunda Yunanistan in Anadolu dan tahliyesini tamamlamasi icin dort aylik bir sureyi Gelibolu Yarimadasi nin Itilaflarin askeri isgalinde tutulmasi ve Istanbul un Turklere teslim edilmesini iceren bir oneri oldu Bu sirada kabinenin Musluman yanlisi uyesi Montagu Hindistan Muslumanlarindan ve Hilafet savunucularindan Turkiye lehine davranilmasi icin gelen yogun baskilar sonucu Curzon un ve Lloyd un izledikleri politikayi elestiren bir protesto yayinladi Bu Curzon ve Lloyd u cileden cikardi ve Montagu istifa etmek zorunda kaldi Bu protesto en cok Turk yanlisi Fransizlari memnun etmisti Itilaf onerisini kabul etmeye hazir olan Yunan Basbakan Gounaris ise karar Yunan parlamentosunda tartisildiktan sonra gelen tepkiler uzerine istifa etti Yeni hukumeti kurma gorevi Gunaris yerine Stratos a verildi Yunan Hukumetini gecici olarak kurtaran yalnizca Mustafa Kemal Pasa oldu Mustafa Kemal Itilaf planini reddetti Karsi onerisi ateskesin imzalanmasindan sonra ve herhangi bir baris gorusmesi baslamadan once Anadolu nun tahliyesiydi Gounaris Mayis 1922 ye kadar gorevde kaldi Ancak Stratos hukumeti de 17 Mayis ta guvenoyu alamayarak istifa etti Neticede 22 Mayis 1922 de Protopapadakis in Basbakan ve Stratos un Icisleri Bakani oldugu bir koalisyon hukumeti kuruldu General Papulas in yerine atanan yeni Yunan baskumandan Yeoryos Hacianestis Venizelos Anadolu daki yerel Hristiyan nufusun akibetiyle ilgili endiselerini dile getirdi ve bolgenin yerel orgutlerin silahlandirilmasi ile korunabilecegini soyledi Ancak Lord Curzon Venizelos un planini da reddetti Bu tur cozumleri oldukca yaniltici buldu 25 Mayis 1922 de General Papulas da istifa edince yerine Hacianestis atandi Hacianestis baskomutanligi 5 Haziran da ustlendi ancak Anadolu cephesindeki kuvvetleri geri cekmek ve Trakya daki kuvvetleri de elinde bulundurmak kosuluyla gorevi kabul etti Anadolu Ordusu ndaki tumen ve kolordu komutanliklarinda da yeniden degisiklige gitti Ali Ihsan Pasa 11 Haziran 1922 de Afyon sehrini gozleyen postalarimizdan aldigimiz haberlere gore Yeni Yunan ordusu kumandani Hacianestis Afyon da Yunan birliklerini teftis ederken askerlerin Bizi terhis ediniz evlerimize donmek istiyoruz Mademki bu zaptettigimiz yerleri terkedip geri cekilecek imisiz bizi daha ne tutuyorsunuz diye kendisine bagirdiklarini ve asi bir tavir takindiklarini muhbirlerimiz duymuslar Haci Anestis kidemsiz bir general oldugundan diger kumandanlar bu kidemsiz generalin emri altina girmemeyi tercih eylemisler Yunan Ordusu nun Erkan i Harp Reisi Sariyannis de azil olunmus Bu haberler uzerine hemen 1 Ordu ya Yunan askerinin yeni baskumandanina karsi isyan edip terhis istediklerini Yunan ordusunun icinden bozulmus oldugunu artik taarruz icin bu firsatin kacirilmayacagini otede beride memur ve mezun olanlarin suratle celblerini ve kitalarimizin harekete hazir olmalarini teblig ettim Ali Ihsan Pasa 1 Ordu kumandaniAli Ihsan Pasa nin emekliye sevk edilmesi I Dunya Savasi nda Sabis mevkiinde ustun Ingiliz kuvvetlerini maglup eden ayni zamanda Irak cephesi 6 ordu kumandani Ali Ihsan pasa Mondros Mutarekesi sonrasi Ingilizler tarafindan Istanbul a cagrildigi halde gitmeyip orduyu dagitmayi geciktirdigi yerli halktan milis taburlari olusturup silahlandirdigi isgale karsi mukavemet hareketine sebep oldugu icin Ingilizler tarafindan 1 Mart 1919 da tutuklanip ilk Malta surgunune gonderilen general olmustu Surgunden donunce kendi istegi uzerine Bati cephesine tayin edildi Ismet Pasa nin orduyu dogru idare edemediginden muzdarip olan Ali Ihsan Pasa baslangicta ordunun kuzey ve guney cephesi olarak iki kol halinde genelkurmay baskanligina bagli olmasini istedigi halde kendisi Ismet Pasa dan kidemli olsa da askeri basarilari ve deneyimleri Ismet Pasa dan ileride olsa da Ismet Pasa nin emri altinda gorevlendirilmisti Daha onceki Ali Fuat pasa ve Refet pasa gibi gorevden alinan Ali Ihsan pasa once Istiklal Mahkemesinde yargilandi ancak bir suc isnat edilemedi Sonra Divan i Harp te yargilandi Fakat yine aleyhinde hicbir suc bulunamadi 22 Haziran 1922 de henuz 40 yasindayken emekliye sevk edildi Yerine Ali Fuat Cebesoy dusunulse de Ismet pasa ile calismayi istemedi Sonra Refet Bele ye 1 Ordu kumandanligi teklif edildi O da Ismet Pasa nin emri altina girmeyi reddetti Son care acikta bulunan Nureddin Pasa 1 Ordu kumandasina tayin olundu Ali Ihsan Pasa konu hakkinda sunlari soyledi Birinci Ordu nun kumandasini deruhte ettigim gunden beri askerlerin talim ve terbiye ve disiplin hususunda pek fakir olduklarini bunlarin yetistirilmeleri lazim geldigini ve bu halledilmeden taarruz yapmanin zararli olacagini her teftis sonrasi gormus ve Cephe ye aci bir lisan ile yazmis idim Askerleri dama tasi gibi oradan oraya oynatmaktan zevk alan Cephe Kumandani Ismet Pasa bunlarin talim ve terbiye ile mesgul olmalarina vakit birakmiyordu 15 Temmuz 1922 de Yunan Izmir Yuksek Komiseri bolgeyi Turklerden korumak amaciyla Izmir bolgesinin ozerkligini ilan etti Bu bir umutsuz caresizlik eylemiydi Fakat Itilaf Devletleri bu plani hizlica reddettiler Yeni kurulan koalisyon hukumeti barisin teessusu icin son care olarak Istanbul un isgal edilmesini kararlastirdi Yunanistan in ekonomik ve askeri olarak 6 ay dayanacak hali bile kalmamisti Bu hayalci plan daha once de gundeme gelmis ancak son care oldugu dusunulerek ertelenmisti 23 Temmuz da Baskomutan Hacianestis buyuk bir gizlilik icinde Pire nin Keracini mevkiine gelmisti Orada Averof Zirhlisi nin icinde Yunan Basbakan ve Savas Bakani yla bir araya gelerek Istanbul a dogru yapilmasi dusunulen harekatin detaylarini gorustuler Gorusmeler neticesinde harekatin baslama tarihi olarak 29 Temmuz belirlendi Yunanistan 1922 yili Temmuz ayi basindan itibaren Dogu Trakya daki birliklerini takviye etmeye baslamisti Baslangicta 9700 asker 2 tumen var iken Haziran basinda 2 tumen daha eklenmisti Anadolu dan Tekirdag a gonderilen 25 000 asker ile Trakya da bulunan Yunan kuvvetleri 34 000 askere ulasmisti Yunanlar takviyeye devam ettiler Planlanan mevcut 50 000 askerdi Anadolu da savunmaya gecen Yunan birlikleri agirlik merkezini Trakya ya kaydirarak taarruz pozisyonu aldilar Istanbul daki toplam Itilaf askerleri ise 17 000 kisiydi 10 bin Fransiz 5 bin Ingiliz 2 bin Italyan Bu askeri hareketlilik Ingilizlerin dikkatinden kacmadi 21 Temmuz 1922 tarihinde Istanbul da bulunan Yunan Askeri Heyeti Baskani Albay Paallidas ile gorusen Ingiliz General Harington Yunanistan in planlari hakkinda bilgi almaya calisti Yunan hukumetinin Trakya nin kaybedilmesinden de endise ettigini ifade eden Paallidas yaptiklari takviyenin nedeninin bu oldugunu iddia etti Harington Yunanlarin Istanbul u isgali ile ilgili kararin ciddiyeti hakkinda bilgi istedi Fransizlarin ve Italyanlarin acikca Ankara ya yardim ettiklerini ileri suren Paallidas durumun kendilerini sert bir harekette bulunmaya mecbur birakacagini beyan etti Paallidas Turklerin Istanbul u savunmak amaciyla kurduklari gizli teskilattan dolayi endiselerini de bildirdi Harington Itilaf isgali altindaki Istanbul un olasi isgaline karsi onleyici tedbirler almaya basladi Ingiliz Savas Bakanliginin da onayini almisti Bu isgal plani Itilaf devletleri tarafindan bir hakaret olarak degerlendirildi Yunanlarin asil amaci Istanbul a yapilacak bir saldiri degil yapilacak isgal sonucu baris muzakerelerinde cozumun hizlandirilmasi icin Itilaflara baski kurmakti Suphesiz bu durum muzakerelerde Konstantin in elini epey guclendirecekti Itilaflar ise herhangi bir saldiri durumunda Bogazlari kapatacak ve tum Yunan limanlarini ablukaya alacaklardi Bu sirada Anadolu daki Yunan Cephe hatti 713 kilometreye kadar genislemisti Yunan ordusunda cok sayida firari vardi ve askerler terhis edilmek istiyorlardi Ayrica bolunmus bir Yunan ordusu Turk taarruzu icin can alici bir firsatti Trakya ya gonderilen Yunan birlikleri geri getirilmemis ve orada kalmislardi Bu tarihe kadar Italyanlar ve Fransizlar Antalya Iskenderun ve Mersin limanlari uzerinden Turk ordusuna ikmal yapiyorlardi Bu sirada Turk dostu olarak bilinen Ingiliz General Townshend Konya ya gelmis ve 24 Temmuz 1922 de Mustafa Kemal Pasa ile gorusmustu Ingiliz Milletvekili Green Ingiliz general Townshend den Yunanlarin Istanbul u isgal etmesi halinde Kemal baris gorusmelerine hazirdir diye bir telgraf aldi General Townshend ile gorustukten sonra 27 28 Temmuz gecesi Mustafa Kemal Pasa Ismet Pasa ve Fevzi Pasa taarruz karari aldi ve hazirliklarin 15 Agustos a kadar tamamlanmasi kararlastirildi Mustafa Kemal Pasa 6 Agustos 1922 de gizli olarak Bati cephesi ordusuna taarruza hazirlik emrini verdi Diger taraftan 31 Temmuz 1922 tarihinde Yunan hukumeti Itilaf devletlerinden Yunan ordusunun Istanbul a girisine izin vermelerini talep etti Itilaf devletleri talebi reddederek herhangi bir isgale asla tolerans gostermeyeceklerini belirttiler Fransa derhal Istanbul a ilave 3 tabur asker sevk etti Olasi bir saldiri durumunda Harington yaklasik 20 000 Osmanli askerini de Yunanlara karsi kullanacakti Basta Fransa olmak uzere Itilaflarin kararli durusu Istanbul un isgaline engel oldu Ingiliz cephesinde Lloyd George hala Yunan yanlisi olsa da Curzon un bir baris antlasmasi muzakere etme girisimlerinin tum mantigi meseleyi zorlastirmaya yonelik her Yunan girisimini reddetmek uzerine kuruluydu Lloyd George Ingiliz parlamentosunda 4 Agustos ta soyle diyordu Biz orada olmasaydik Yunanlarin birkac saat icinde o baskenti isgal edecegine hic suphe yoktu Sadece yuzugu aralarinda tutsaydik ve Iste buradasin hallet sunu deseydik baskente yurur ve onu alirlardi Peki bunu kim engelliyor Ingiliz Fransiz Italyan birlikleri ve donanmalari Buyuk Taarruz Turk topcular Yunan mevzilerini doverken Turk piyade birlikleri hucum icin siperlerde bekliyor 15 Agustos ta yapilmasi planlanan taarruz hazirliklarin tamamlanamamasi uzerine once 20 Agustos a sonra da 26 Agustos a ertelendi 26 Agustos 1922 de Mustafa Kemal in baskomutanliginda Buyuk Taarruz basladi Bati Cephesi birlikleri 30 Agustos 1922 de Dumlupinar Meydan Muharebesi nde Yunanlara karsi buyuk bir zafer kazandi Izmir e dogru cekilen Yunanlari izleyen Turk birlikleri 9 Eylul 1922 de Izmir e girdi Hazirlik Baskomutan Mustafa Kemal Yunan ordusuna kesin darbeyi indirmek icin hizli bicimde hazirliklara giristi Dogu ve Guney cepheleri tam anlamiyla guvenlik altina alindigindan buralardaki birlikler tam bir gizlilik icinde Bati ya kaydirildi Ordunun eksiklikleri giderildi Taarruz 2 Eylul de esir alinan Yunan komutanlar soldan saga 4 Tumen komutani Dimaras 1 Kolordu komutani Baskumandanligina yeni tayin edilen Nikolaos Trikupis Kurmay Albay Adnan Bey 2 Kolordu komutani Dighenis Diyenis Yuzbasi Emin Sakarya Muharebesi ve ondan onceki muharebelerde Turklerin taarruza gecememesinin sebebi TBMM nin yeterli guce ulasamamasidir Fakat Mustafa Kemal Pasa nin Kutahya Eskisehir muharebeleri sonrasi cepheye giden TBMM heyetinin raporu dogrultusunda ordunun ihtiyaclarinin giderilmesi icin yayimladigi Tekalif i Milliye emirlerinden sonra halkin destegiyle ordu taarruz gucune ulasti 27 28 Temmuz gecesi Mustafa Kemal Pasa Ismet Pasa ve Fevzi Pasa taarruz karari aldilar 6 Agustos 1922 de orduya gizlice taarruz icin hazirlanmasi emri verildi Mustafa Kemal Aksehir e Bati Cephesi Karargahi na gelerek komutanlarla toplanti yapti Toplantida 26 Agustos taarruz gunu olarak belirlendi Taarruz Afyon un guneyinden Dumlupinar yonune dogru baskin seklinde baslayacak ve sonra da meydan savasina donusturulerek Yunan kuvvetleri tumuyle yok edilecekti 26 Agustos 1922 sabahi saat 05 30 da Turk topcularinin atesiyle Kocatepe den taarruz basladi Baskomutan Mustafa Kemal de bu esnada taarruzu Kocatepe den sevk ve idare ediyordu Siklet merkezi 1 inci Ordu da olmak uzere 1 inci Ordu guneyden 2 nci Ordu kuzeyden taarruzla harekat kisa surede basarili bir sekilde gelisti Yunan savunma hatti parcalandi 26 27 Agustos gecesi Yunan mevzileri ele gecirildi 27 Agustos ta Turk ordusu Afyon u Yunan isgalinden kurtardi Dumlupinar mevzilerine cekilen Yunan birliklerine karsi 29 Agustos ta taarruz eden Turk ordusu 30 Agustos ta Yunan ordusunu tamamen kusatarak buyuk bir kismini imha etti Yunan General Yeoryos Hacianestis in yerine yeni tayin edilen I Kolordu kumandani Trikupis askerlerinin savasmayi reddetmesi uzerine beraberindeki 4400 askeri ile birlikte esir dustu Kutahya daki Yunan ordusu temizlendi Bu muharebeyi Baskomutan Mustafa Kemal dogrudan kendisi yonettigi icin bu zafere Baskomutanlik Meydan Muharebesi denir Izmir in Kurtulusu Baskomutan Mustafa Kemal in 1 Eylul 1922 de Turk ordusuna verdigi emrinin son paragrafi Ordular Ilk hedefiniz Akdeniz dir Ileri seklinde 2 Eylul 1922 tarihli Hakimiyet i Milliye gazetesinde yayimlanmistir Yunan isgalindeki tum yerleri tek tek kurtaran Turk ordusu 9 Eylul 1922 de Izmir e girdi Yunan yakip yikma taktigiYunan birliklerinin geri cekilirken yaktigi bir Turk koyunde sihhiyeciler yaralilari tasiyor Agustos 1922 Savas boyunca yakilan kasabalar Bircok kaynaga gore Yunan ordusu savasin son kisminda Anadolu dan cekilirken bir yakip yikma taktigi izledi Orta Dogu tarihcisi Sydney Nettleton Fisher a gore Geri cekilme sirasinda Yunan ordusu bir yakip yikma taktigi izledi ve ofkelerini savunmasiz Turk koylulerinden bilinen her yolda cikardi Norman M Naimark a gore Yunan geri cekilisi yerel halk icin isgalden daha yikiciydi James Loder Park donemin Istanbul ABD Konsolos Yardimcisi Yunanlarin Anadolu yu bosaltmasindan hemen sonra bolgeyi gezdi ve Izmir i cevreleyen gezdigi yerlerdeki durumu ve 1922 Manisa yangini gibi olaylari rapor etti Kinross a gore Bolgedeki kasabalarin cogu harabeye donmustu Usak in ucte biri artik yoktu Alasehir yamaclari tahrif eden karanlik bir kavrulmus bosluktan baska bir sey degildi Koyun ardina koy Yunan askerleri tarafindan kul yigini haline getirildi Tarihi kutsal sehir Manisa daki 18 000 binadan sadece 500 u ayakta kaldi Geri cekilme sirasindaki Yunan vahseti orneklerinden birinde 14 Subat 1922 de Aydin Vilayeti nin Turk Karatepe koyunde koy Yunanlar tarafindan kusatildiktan sonra tum sakinler camiye konuldu ve cami yakildi Atesten kacmayi basaran az sayida kisi vuruldu Italyan konsolosu M Miazzi Yunanlarin 60 kadin ve cocugu katlettigi bir koyu ziyaret ettigini rapor etti Bu rapor daha sonra Fransiz konsolosu Captain Kocher tarafindan dogrulandi Johannes Kolmodin Izmir deki Isvecli bir dogubilimci idi Kendisi mektuplarinda Yunan ordusunun 250 Turk koyunu yaktigini yazdi Savasin sonuclanmasiCanakkale Krizi Buyuk Taarruz dan sonra Turk birlikleri Canakkale Bogazi tarafsiz bolgesinde Ingiliz ve Fransiz mevzilerine karsi ilerledi 15 Eylul de Lloyd George Dominyonlari Kanada Avustralya Yeni Zelanda ve Guney Afrika dahil krize asker katkisinda bulunmaya cagiran bir telgraf gonderdi Bir sure icin Birlesik Krallik ve Turkiye arasinda savas mumkun gorunuyordu ancak Kanada Fransa ve Italya gibi savasmayi reddetti Fransa ve Italya coktan birliklerini cekme emri vermislerdi Fransa Basbakani Raymond Poincare Italya nin da onayiyla Ingilizlere de askerlerini Canakkale den cekmelerini tavsiye etti Lloyd George tek basina kalmisti Derhal Atlantik donanmasini bolgeye cagirdi Fakat goz ardi ettigi sey ise Ingiliz kamuoyu savas istemiyordu Ingiliz ordusu da bunu yapmadi ve olay yerindeki en ust duzey general Sir Charles Harington ve yuksek komiser Horace Rumbold muzakere edilmis bir anlasmaya guvendikleri icin Turklere bir ultimatom vermeyi reddettiler Ulkemizin en son isteyecegi seyin baska bir savasa girmek oldugunu hissediyoruz Dogu Trakya ve Edirne nin Yunanlara mi yoksa Turklere mi ait oldugu siradan bir insanin umurunda degil Britanya nin koalisyon hukumetindeki Turk yanlisi Muhafazakarlar da savas cagrisi yapan Yunan yanlisi Liberal Basbakan Lloyd George u takip etmeyi reddettiler Lord Curzon kabinenin Turklerle savasma planini onaylamadi Disisleri Bakani Mustafa Kemal in itilaf birliklerine saldirmaya kalkismayacagi kanaatindeydi Mudanya Mutarekesi Disisleri Bakani Lord Curzon un hastaligi nedeniyle yoklugunda Lloyd George un Turkiye yi savas ilaniyla tehdit eden bildirisi tepkiyle karsilandi Ingiliz siyasetinde Liberal Basbakan Lloyd George Yunan yanlisiydi ve savas istiyordu koalisyonun hukumetindeki muhafazakar isimler ise cogunlukla geleneksel olarak Turk yanlisiydi ve savasi reddettiler Ayrica Ingiliz halki Canakkale krizi ve tekrar savasa girme olasiligi ile alarma gecti Dominyon Basbakanlarina danismadan saldiri karari almasi ve dominyonlarin bunu reddetmesi Lloyd George un altini oydu ve koalisyon hukumetindeki konumu savunulamaz hale geldi Diger taraftan yenilen Yunan ordusu 27 Eylul 1922 de kral Konstantin i tahttan indirdi ve Yunanistan da hukumet yeniden degisti Hic suphe yok ki bu beklenmedik gelisme Helensever Lloyd George a yeni bir umut verdi Venizelos un ilhami altinda hizli bir Yunan canlanmasinin desteklenebilecegini dusunuyordu Buna tamamen karsi cikan Lord Curzon korkularini Austen Chamberlain e soyle yazdi Yunanlarin guvenilmez ve bence degersiz ittifakini aramak sadece bu hukumetin dusmesine neden olur Ayrica tum Itilaf birligimizi de bir darbede yok edecektir Lord Curzon Raymond Poincare ve Kont Sforza Dogu Trakya ve Edirne nin Turkiye ye verilmesini olumlu gorduklerini acikladiklari bir not yayinladilar Bu sirada Fransiz General Charpy Paris ten gelen direktifler dogrultusunda Turklerin ileri surdukleri tum istekleri kabul ettigini bildirmisti Ve bu destekten cesaretlenen Ismet Pasa talepler hemen kabul edilmezse 6 Ekim de Turk Ordusununun harekete gececegini bildirdi Curzon 7 Ekim de Italyan ve Fransiz temsilcilerle gorustu ve Dogu Trakya nin Turkiye ye verilmesi formulunde uzlasildi Curzon Basbakan Lloyd George a ragmen savasi engellemisti Boylece 11 Ekim 1922 de Mudanya Mutarekesi imzalandi Bati Cephesi nin kaldirilmasi Buyuk Taarruz un ardindan Mudanya da baslayan ateskes gorusmelerine Ismet Pasa Bati Cephesi komutani olarak katildi Mudanya Mutarekesi nin ardindan Ismet Pasa Bati Cephesi komutanligindan ayrilarak hariciye vekili oldu Bati Cephesi komutanligini Genelkurmay Baskani Fevzi Pasa ustlendi Lozan Antlasmasi nin imzalanmasindan sonra savas ortami tamamen ortadan kalkti ve 1 Eylul 1923 te Bati Cephesi karargahi kaldirildi EtkileriLloyd George un dususu Basbakan in bir taraftan yeniden Yunan yanlisi bir politika istegi kabinede ciddi huzursuzluga neden oldu Buna ilave olarak Canakkale Krizi ni sert sekilde ele almasi ise tam bir facia idi Canakkale Krizi Birlesik Krallik in Dominyonlari otomatik olarak savasa surukleyecegi varsayimina temelden meydan okudu Kriz Kanadanin ve ayrica Dominyonlarin Londra ile iliskilerini degistirdi ve Dominyonlarin savas ilan etme gucune sahip oldugunu acikca ilan eden 1923 teki Halibut Antlasmasi 1926 Balfour Raporu ve 1931 Westminster Statusu nun yolunu acti Tum bunlar dominyonlarin Guney Afrika Kanada Yeni Zelanda Avustralya bagimsizliklarini kazanmasiyla Imparatorlugun iceriden cozulmesi anlamina geliyordu 19 Ekim 1922 Persembe gunu Carlton Club da savas cigirtkani Basbakan in dusurulmesi kararlastirildi Birlesik Krallik taki koalisyon hukumetinde Liberaller 133 milletvekili Muhafazakarlar ise 383 milletvekiline sahipti Muhafazakar Parti Aralik 1918 deki secimlerden sonra hukumette mutlak cogunluga ve bakanliklarin coguna sahip olmasina ragmen I Dunya Savasi nin galip basbakani oldugu icin Lloyd George un basbakan olarak devam etmesinde bir sakinca gormemisti Hatta muhafazakar parti lideri Bonar Law Lloyd George isterse omur boyu basbakan olabilir demisti Fakat tum bu gelismelerden sonra Bonar Law ile Curzon un basini cektigi Muhafazakar partinin cekilmesiyle hukumet dustu Bonar Law yeni Basbakan oldu Curzon ise Disisleri Bakani olarak devam etti Lloyd George Irlanda bagimsizlik hareketini engelleyememis ve Irlanda bagimsizligini kazanmisti Birlesik Krallik ta dis ulkelere acilan krediler yuzunden issiz sayisi 2 milyonu gecmisti Savas hatiralarini para karsiliginda yazacaginin ortaya cikmasi Basbakan a yonelik tepkileri artiran diger etmenlerden biriydi Buyuk savastan sonra muhafazakar partinin muhalefetine ragmen Yunan yanlisi politikasi Birlesik Krallik i neredeyse hicbir muttefikinin onu desteklemeye istekli olmadigi bir savasa suruklemisti Buyuk savasin muzaffer Basbakaninin karizmasi kisa surede ortadan kayboldu Turk dusmani Lloyd George un dusmesi ve Rus yayilmaciligina karsi geleneksel olarak Turk yanlisi olan muhafazakarlarin dogrudan iktidara gelisiyle yapilacak baris antlasmasinin onundeki engeller ortadan kalkmisti Bu dogrultuda Lord Curzon Fransa Basbakani Raymond Poincare ile anlasarak 28 Ekim 1922 de Ankara yi Lozan konferansina davet etti Kasim 1922 secimlerinden sonra iktidarda olan Muhafazakarlar Lloyd George un izledigi dis politikadan kacinmaya calistilar Lord Curzon ilk once Canak taki hafif hasarli Ingiliz prestijini geri getirecek nihai bir anlasma ile basa cikmak icin yalniz kaldi Bu sefer Curzon konunun ayrintilarini tamamen kendi tarzinda cozmekte ozgurdu Kucuk Asya Felaketi Kucuk Asya Felaketi Yunanca Mikrasiatikh katastrofh Mikrasiatiki katastrofi Yunan tarih yaziminda Kucuk Asya Ordusu nun Eylul 1922 de Mustafa Kemal komutasindaki Turkiye Buyuk Millet Meclisi Hukumeti Ordusu na ugradigi yenilgi sonucu Kucuk Asya Seferi nin son bulmasina verilen isimdir Kucuk Asya Felaketi Helenizm Yunanlik tarihinin bir donum noktasi olarak kabul edilmektedir Yunanistan in tarih ders kitabinda ise Modern Helenizm Yunanlik tarihinin en buyuk ulusal felaketi olarak tanimlanmaktadir Kucuk Asya Felaketi sadece Yunanistan in basarili savaslarla dolu bir on yilini bitirmedi ayni zamanda kurulusundan itibaren bir yuzyildir modern Yunan devletinin siyasetinde egemen olan ve Megali Idea olarak bilinen irredantist ve yayilmaci politikasini topraga gomdu Kucuk Asya Felaketi Yunan ordusu icin bir yenilgi olmanin yani sira 1923 1924 nufus mubadelesi ile muaf tutulan Istanbul Gokceada ve Bozcaada haric Anadolu daki Rum Yunan nufusun yok olmasina neden oldugu icin de boyle adlandirilmaktadir 1922 Felaketi Yunan toplumunda her duzeyde derin kesintilere yol acacaktir ekonomik buyuk sehir merkezlerinde buyuk bir isci sinifinin yaratilmasi ve astifili politik siyasi guclerin radikallesmesi ve kulturel yeni muzik mutfak 30 larin kusagi vb gibi yeni entelektuel arayislar ve edebi akimlar Notlar Turkler tarafindan ayrica Garp Cephesi Osmanlica غرب جبهه سی romanize Garb Cebhesi ve Turk Yunan Cephesi olarak adlandirilir Ingilizce akademide 1919 1922 Yunan Turk Savasi Ingilizce Greco Turkish War of 1919 1922 kullanimi yaygindir Yunanlar tarafindan Kucuk Asya Seferi Yunanca Mikrasiatikh ekstrateia Mikrasiatiki ekstrateia Kucuk Asya Felaketi Yunanca Mikrasiatikh katastrofh Mikrasiatiki katastrofi veya Kucuk Asya Macerasi Yunanca Mikrasiatikh peripeteia Mikrasiatiki peripeteia olarak adlandirilir Butun Anadolu da bulunan kuvvet Yunan tumenlerinin Turk tumenlerine gore ortalama yuzde 25 personeli fazladir Turk tarafinda piyade tufeklerinin yuzde 10 15 i gerilerde depolara gonderilmislerdi Muharip birlikler in elinde 92 792 tufek vardi 100 adedi birer tonluk Berliet 98 i demir tekerlekli 2 5 tonluk eski kamyonlar Bu miktarin 45 530 u ester ve beygir geri kalani okuz ve esek 10 ucaktan 6 si kesif 4 u avci ucagi 1919 da Yunanistan nin basbakani Venizelos Fransa basbakani Georges Clemenceau ile yaptigi bir gorusmede Yunanistan nin 12 tumenden olusan 325 000 kisilik bir ordusu var mutareke doneminden cok daha guclu bir ordu Mustafa Kemal in ise sadece 70 000 adami var ifadesini kullanmistir Documents on British Foreign Policy 1919 1939 ed E L Woodward and Rohan Butler First Series Vols I II London His Majesty s Stationery Office 1947 sayfa 236 50 ucaktan 40 i kesif ucagi ama bombardiman gorevi de verilebiliyor 10 u avci ucagi Hastanede ve yaralarindan dolayi olenler dahil degil 24 399 asker butun cephelerde hastanede hastaliktan ve yaralarindan dolayi oldu Tum Kurtulus Savasi nda yaralanan askerler Yunanistan in elinde bulunan Turk harp esirleri konusunda Turk ve Yunan taraflari farkli rakamlar vermislerdir Yunan Kizilhac i Turk esir sayisini 510 subay 6 012 asker 309 sivil olmak uzere 6 813 olarak verirken mubadeleye esas olan Turk esir sayisi ise 329 subay 6 002 asker ve 15 742 sivil esir olarak belirtilmistir Fakat baska kaynaklara gore farkli esir sayilari mevcuttur Ayrintili bilgi icin bkz a g e Ahmet Ozdemir sayfa 325 333 KaynakcaOzel Jelavich Barbara 1983 History of the Balkans Twentieth century Cambridge University Press s 131 ISBN 978 0 521 27459 3 The Place of the Turkish Independence War in the American Press 1918 1923 Bulent Bilmez 2 Haziran 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde the occupation of western Turkey by the Greek armies under the control of the Allied Powers the discord among them was evident and publicly known As the Italians were against this occupation from the beginning and started secretly helping the Kemalists this conflict among the Allied Powers and the Italian support for the Kemalists were reported regularly by the American press Bati Turkiye nin Itilaf Devletleri nin kontrolundeki Yunan ordularinca isgal edilmesi nin yarattigi ihtilaf asikardi ve herkesce biliniyordu Italyanlar bu isgale basindan beri karsi ciktiklarinda ve Kemalistlere gizlice yardim etmeye basladiklarinda Itilaf Devletleri arasindaki bu catisma ve Italyanlarin Kemalistlere verdigi destek Amerikan basini tarafindan duzenli olarak rapor edildi Mutareke Doneminde Mustafa Kemal Pasa Kont Sforza Gorusmesi Mevlut Celebi PDF 22 Aralik 2018 tarihinde kaynagindan PDF Erisim tarihi 23 Agustos 2019 Mustafa Kemal Pasa Kont Sforza ve Italya Iliskisi 23 Agustos 2019 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 23 Agustos 2019 Sforza Diario November 28 1920 61 David Lloyd George The Truth about the Peace Treaties v 2 Gollancz London 1938 s 1348 1349 Michael Smith Ionian Vision Greece in Asia Minor 1919 1922 University of Michigan Press 1999 Zolwta Anastasioy P 1995 H E8nikh Tragwdia Ulusal Trajedi A8hna Panepisthmio A8hnwn Tmhma Politikwn Atina Universitesi Episthmwn kai Dhmosias Dioikhsews selides s 44 58 TA FOBERA NTOKOYMENTA SAGGARIOS EPOPOIIA KAI KATAREYSH STHN MIKRA ASIA DHM FWTIADHS EKD FYTRAKH A8HNA 1974 a b 22 Ocak 2020 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 22 Ocak 2020 PDF 21 Aralik 2014 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 21 Aralik 2014 24 Aralik 2014 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 24 Aralik 2014 Andican A Ahat 2007 Turkestan Struggle Abroad From Jadidism to Independence SOTA Publications s 78 81 ISBN 908 0 740 365 9 Haziran 2020 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 16 Mart 2020 8 Nisan 2017 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 7 Nisan 2017 20 Eylul 2018 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 16 Eylul 2018 Elbistan Kaynarca 13 Aralik 2017 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 2 Haziran 2015 Bu 1922 itibariyla yaklasik 2500 etnik Ermeni gonulluden olusuyordu Bkz Ramazian Samvel 2010 Istoria twn armeno ellhnikwn stratiwtikwn sxesewn kai synergasias Հայ հունական ռազմական առնչությունների եւ համագործակցության պատմություն History of Armenian Greek military relations and cooperation Yunanca ve Ermenice Atina Stamoulis Yayinlari ss 200 1 208 9 ISBN 9789609952002 Istanbul daki Osmanli Imparatorlugu hukumeti tarafindan kurulan Kuva yi Inzibatiye lejyonu Suleyman Sefik Pasa komutasindaki 4 000 7 000 askerle Kuva yi Milliye ve Milli Hareket e karsi yapilan savasta Yunan ordusunu destekledi Bkz Meydan Sinan 2010 Cumhuriyet tarihi yalanlari Yenibosna Istanbul Inkilap ss 217 342 344 ISBN 9789751030542 OCLC 775482636 and Jowett Philip 20 Temmuz 2015 Armies of the Greek Turkish War 1919 22 Bloomsbury Publishing s 45 ISBN 9781472806864 OCLC 894307254 30 Temmuz 2022 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 14 Eylul 2022 a b Gilbert 1978 ss 1267 1272 Daniel Joseph Macarthur Seal Intelligence and the Lloyd George s Secret Diplomacy in the Near East 1920 1922 2013 St John s College Cambridge University Press Historical Journal 2013 09 56 3 2013 ss 707 728 Daleziou Eleftheria 2002 Britain and the Greek Turkish war and settlement of 1919 1923 PhD thesis 2002 ss 167 172 Lord Kinross Ataturk A biography of Mustafa Kemal New York 1965 ss 302 3 Documents on British Foreign Policy 1919 1939 First Series Volume 15 1921 Her Majesty s Stationery Office London 1967 ss 29 32 Mustafa Kemal Pasa nin Mudanya Konrefenasi Reisi Bati Cephesi Kumandani Ismet Pasa ya yazdigi telgraf 8 Ekim 1922 Ataturk un Butun Eserleri Ataturk un Butun Eserleri Cilt 13 1922 Kaynak Yayinlari Istanbul Haziran 2004 ISBN 975 343 394 8 s 401 1 27 Nisan 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde News Times Subat 2011 Sayi 6 Sayfa 8 a b c d Atilla Kollu Buyuk Zafer Oncesi ve Sonrasi Ile 10 Aralik 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde Ataturk Arastirma Merkezi Ataturk Arastirma Merkezi Dergisi sayi 24 Cilt VIII Temmuz 1992 Kaynaktan Turk ordusu 8 658 subay ve 199 283 er 207 941 asker Yunan ordusu 6 546 subay ve 218 432 er 224 978 a b c d e f g h Buyuk Taarruz Plani 26 Agustos 1922 ve Ordularin Durumlari 6 Agustos 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde NTV Tarih dergisi Sayi 31 a b Ataturk Arastirma Merkezi Kuva yi Milliye nin Askeri Acidan Etudu Yrd Doc Dr Kadir Kasalak Sayi 42 Cilt XIV Kasim 1998 Turkiye Cumhuriyeti nin 75 Yili Ozel Sayisi 10 Aralik 2011 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 5 Temmuz 2011 T Walter Williams When Greek meets Turk How the Conflict in Asia Minor Is Regarded on the Spot King Constantine s View 2 Haziran 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde New York Times 10 09 1922 tarihli makale Ingilizce a b 2 23 Subat 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde Sabah Mehmet Barlas Kurtulus Savasi nin bazi onemli rakamlari 28 08 1997 Andrew Mango Ataturk 1999 Istanbul s 307 Tarih Icinde Polatli 17 Eylul 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde Ankara Polatli Belediyesi sayfa 111 Pdf sayfa 7 Osman Akandere 1923 Yili Ortalarinda Uluslararasi Kizilhac Komitesince Gorevlendirilen Heyetin Anadolu daki Teftis Gezileri ve Hazirladiklari Rapor 10 Aralik 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde Ataturk Arastirma Merkezi Dergisi Sayi 53 Cilt XVIII Temmuz 2002 Ahmet Ozdemir Savas esirlerinin Milli mucadeledeki yeri 18 Eylul 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde Ankara Universitesi Turk Inkilap Tarihi Enstitusu Ataturk Yolu Dergisi Cilt 2 Sayi 6 Yayin Tarihi 1990 sayfa 325 333 PDF sayfa 5 13 Epitomos Istoria Ekstrateias Mikras Asias 1919 1922 Abridged History of the Campaign of Minor Asia Directorate of Army History Athens 1967 Table 2 Yunanca Seira Megales Maxes Mikrasiatikh Katastrofh No 8 syllogikh ergasia ekdosh periodikoy Stratiwtikh Istoria Ekdoseis Periskopio A8hna Noembrios 2002 selida 64 Yunanca McCarthy Justin 1995 Death and Exile The Ethnic Cleansing of Ottoman Muslims 1821 1922 Darwin Press ISBN 9780878500949 26 Mayis 2013 tarihinde kaynagindan erisim tarihi 21 Mayis 2011 Ergene Bogac A 1997 Book Reviews Death and Exile The Ethnic Cleansing of Ottoman Muslims 1821 1922 by Justin McCarthy Turkish Studies Association Bulletin Indiana University Press 21 2 63 JSTOR 43385387 From 1919 to 1922 about 640 000 Muslims died in the region Karpat Kemal H 1997 Book Reviews Death and Exile The Ethnic Cleansing of Ottoman Muslims 1821 1922 by Justin McCarthy The International Migration Review Sage Publications Inc 31 2 472 doi 10 2307 2547230 The Greek invasion of western Anatolia from 1919 to 1922 caused the death of approximately 640 000 Muslims and produced 860 000 refugees Vardy Bela 2003 Ethnic Cleansing in Twentieth Century Europe Social Science Monographs p 190 ISBN 9780880339957 Erisim tarihi 6 Ocak 2019 Toynbee Arnold Toynbee Arnold 6 April 1922 9 March 1922 Letter The Times Turkey Loder Park U S Vice Consul James Smyrna 11 April 1923 US archives US767 68116 34 Rumel Rudolph Turkish Democide 19 Kasim 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde Power Kills Lines 363 amp 382 University of Hawai i Demirhan 2019 ss 1518 1519 a b c Morgan 1979 ss 302 330 Schneider Raphael Haziran Temmuz 2008 Les guerres balkaniques 1912 1913 Champs de Bataille Fransizca 22 Leontaritis Oikonomou amp Despotopoulos 1978 ss 15 20 Demirhan 2019 ss 1520 1524 Mayrogordatos 2015 s 56 Richter 2018 ss 22 23 Dakin 2012 s 215 Woodhouse 1968 s 204 Rizas 2019 s 52 Dakin 2012 ss 319 321 Demirhan 2019 s 1521 Boubougiatzi 2009 s 222 Demirhan 2012 ss 192 193 Demirhan 2019 ss 1520 1526 Fischer 1951 s 402 Visvizi Dontas 1976 ss 328 357 Nicolson 1934 s 80 MacMillan 2002 s 440 Nicolson 1934 s 110 Dundas 1928 ss 262 264 Kinross 1960 s 175 a b https www bl uk collection items memorandum on future of constantinople lord curzon 19 Aralik 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde THE FUTURE OF CONSTANTINOPLE Memorandum by Lord Curzon of Kedleston Ingilizce https www qdl qa en archive 81055 vdc 100076917035 0x00000d Papers written by Curzon on the Near and Middle East 6v 12 348 Earl Curzon to the Earl of Derby The original is part of the British Library India Office Records and Private Papers Mss Eur F112 278 in Qatar Digital Library https www qdl qa en archive 81055 vdc 100076917035 0x000010 Papers written by Curzon on the Near and Middle East 8r 15 348 Earl Curzon to the Earl of Derby The original is part of the British Library India Office Records and Private Papers in Qatar Digital Library Dundas 1928 ss 264 265 Cabinet Papers Record Cab 24 77 A NOTE OF WARNING ABOUT THE MIDDLE EAST by LORD CURZON s 227 231 Demirhan 2019 ss 1526 Nicolson 1934 ss 76 79 Churchill 1929 s 329 Mantoux 1992 s 99 MacMillan 2002 s 403 MacMillan 2002 ss 361 362 Kicikis 1964 s 19 Demirhan 2019 ss 1526 1527 Smith 2002 s 103 a b c Demirhan 2019 ss 1527 1532 Nicolson 1934 ss 92 94 Demirhan 2019 ss 1527 MacMillan 2002 s 429 Fromkin David A PEACE TO END ALL PEACE The Fall of the Ottoman Empire and the Creation of the Modern Middle East 2001 First Owl Books Edition New York s 392 Bianchi 2018 ss 131 134 Britannia has ruled here Transcaucasia and Considerations of Imperial Defence in Lord Curzon s Search for a Near Eastern Settlement Lord Curzon un Yakin Dogu Yerlesimini Arayisinda Transkafkasya ve Imparatorluk Savunmasinin Mulahazalari 1918 1923 1918 1923 Simon Fraser University 2000 s 48 a b Michael L Dockrill 1981 Peace Without Promise Britain and the Peace Conferences 1919 1923 Hamden United States Archon Books ss 190 6 MacMillan 2002 s 79 a b MacMillan 2002 s 438 https www qdl qa en archive 81055 vdc 100076917035 0x000020 Papers written by Curzon on the Near and Middle East 16r 31 348 Note respecting the Middle Eastern Question by Earl Curzon Lord Curzon dan Ortadogu Sorunu ile ilgili not https www qdl qa en archive 81055 vdc 100076917035 0x000027 Papers written by Curzon on the Near and Middle East 19v 38 348 British Library India Office Records and Private Papers Review of the Situation in the Middle East with Special Reference to the Danger of Delay in Reaching a General Settlement Genel Bir Cozume Ulasmada Gecikme Tehlikesine Ozel Atif ile Ortadogu daki Durumun Gozden Gecirilmesi Mss Eur F112 278 in Qatar Digital Library Michael L Dockrill 1981 Peace Without Promise Britain and the Peace Conferences 1919 1923 Hamden United States Archon Books s 194 7 MacMillan 2002 ss 436 437 Smith 1968 s 246 Kinross 1992 s 177 George 1938 s 1285 Daleziou 2002 ss 100 104 Uzuncarsili 1932 ss 180 181 183 Helmreich 1974 s 116 Helmreich 1974 s 117 Helmreich 1974 s 118 Helmreich 1974 s 119 CAB 23 First World War conclusions CAB 23 44b Original Reference A Minutes of meetings 1917 6 Apr 1919 10 Dec s 75 Helmreich 1974 s 120 CAB 23 First World War conclusions CAB 23 44b Original Reference A Minutes of meetings 1917 6 Apr 1919 10 Dec s 75 77 Kinross 2018 s 245 Michael L Dockrill 1981 Peace Without Promise Britain and the Peace Conferences 1919 1923 Hamden United States Archon Books s 187 Cabinet Conferences of Ministers Conclusions of Meetings held between October 51st 1919 and September 8th 1920 v 23 37 a b Helmreich 1974 s 121 Dundas 1928 s 263 Daleziou 2002 ss 106 110 Daleziou 2002 ss 110 111 a b Harbord 1920 s 17 George 1938 s 1333 Daleziou 2002 ss 111 112 MacMillan 2002 s 442 Rawlinson 1923 s 250 Karabekir 2020 s 65 Kandemir 1965 ss 45 50 Orbay 1920 s 31 Bennett 2015 s 155 Dundas 1928 s 269 MacMillan 2002 s 442 CAB 23 First World War conclusions CAB 23 44b Original Reference A Minutes of meetings 1917 6 Apr 1919 10 Dec s 277 Daleziou 2002 ss 113 117 a b c d e https www jstor org stable 2638494 1 Nisan 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde A L Macfie The British Decision Regarding the Future of Constantinople November 1918 January 1920 Bennett 2015 s 156 Cabinet Papers Cab 24 95 ANGLO FRENCH CONFERENCE ON THE TURKISH SETTLEMENT Appendix to Minutes of First Meeting First part of M Berthelot s note of the 12th December with comments of Political Section of British Peace Delegation s 3 4 Cabinet Papers Record Cab 24 95 s 485 a b c d e Britannia has ruled here Transcaucasia and Considerations of Imperial Defence in Lord Curzon s Search for a Near Eastern Settlement 1918 1923 Simon Fraser University 2003 ss 55 8 Cabinet Papers Record Cab 24 95 s 565 6 a b c Nese Ozden British Policy on the Fate of Constantinople and the Allied Occupation of the City on March 16 1920 Ataturk Arastirma Merkezi Dergisi Arastirma Makalesi 1998 ss 836 845 Cabinet Papers Record Cab 24 95 s 559 Bennett 2015 s 157 CAB 23 First World War conclusions CAB 23 20 Original Reference A Minutes of meetings 1920 6 Jan 1920 31 Mar s 5 Cabinet Papers Record Cab 23 20 s 9 10 14 Cabinet Papers Record Cab 23 35 s 61 2 Cabinet Papers Record cab 24 96 s 38 Bianchi 2018 ss 149 150 Helmreich 1974 s 251 ve devami Daleziou 2002 ss 114 7 Kinross 2018 s 248 Britannia has ruled here Transcaucasia and Considerations of Imperial Defence in Lord Curzon s Search for a Near Eastern Settlement Lord Curzon un Yakin Dogu Yerlesimini Arayisinda Transkafkasya ve Imparatorluk Savunmasinin Mulahazalari 1918 1923 1918 1923 Simon Fraser University 2000 s 90 Kinross 2018 s 247 Kinross 2018 s 249 UK Parliament Hansard Commons 26 February 1920 Commons Chamber Orders Of The Day Turks And Constantinople Column 1993 UK Parliament Hansard Commons 26 February 1920 Commons Chamber Orders Of The Day Turks And Constantinople UK Parliament Hansard Commons 25 March 1920 Commons Chamber Orders Of The Day Foreign Affairs Smith 1968 s 122 Cabinet papers CAB 24 101 s 388 Cabinet Papers cab 24 101 s 314 326 Kinross 2018 s 253 Kinross 2018 s 254 5 Efhmerida Makedonia Makedonya Gazetesi 19 Kasim 1919 s 1 a b Baroytsos 2019 s 93 Cebesoy 1953 ss 268 9 Baroytsos 2019 s 91 Strathgos 1925 s 86 Daleziou 2002 ss 119 125 Efhmerida Makedonia Makedonya Gazetesi 30 Temmuz 1920 s 1 TBMM Zabit Cerideleri C 1 21 Oturum s 39 UK Parliament Hansard Lords 4 August 1920 Lords Chamber The Treaty With Turkey Volume 41 MacMillan 2002 s 448 Smith 1974 s 122 Nicolson 1934 s 278 Howard 1931 s 97 Memorandum by the British Delegation in Paris on a Suggested Policy for Russia Doc 17 s 82 92 British Documents on Foreign Affairs Reports and Papers from the Foreign Office Confidential Print Pt 2 Series A The Soviet Union 1917 1939 v 1 Soviet Russia and Her Neighbors Jan 1917 Dec 1919 Frederick University Publications of America 1984 Peng 2007 ss 1 6 Callwell 1927 ss 233 244 Daleziou 2002 ss 126 142 146 Peng 2007 s 7 Bianchi 2018 ss 130 132 TBMM Zabit Cerideleri Cilt 1 s 6 Sonyel 1975 ss 21 30 Daleziou 2002 ss 139 141 George 1938 ss 1044 1045 Helmreich 1974 s 183 Andrew amp Kanya Forstner 2009 ss 218 219 George 1938 s 1349 Peng 2007 ss 8 9 Peng 2007 ss 10 11 Callwell 1927 s 295 George 1938 ss 1151 1155 1238 Peng 2007 ss 6 11 Callwell 1927 ss 244 294 313 Turkiye Devletinin Dis Siyasasi 1995 Ankara s 95 Cabinet Papers Record Cab 24 94 p 311 Cabinet Papers Record Cab 24 95 s 560 Walker 1990 ss 315 316 McDowall 1996 ss 108 109 Cabinet Papers Record Cab 24 95 s 330 MacMillan 2002 s 447 Daleziou 2002 ss 154 6 Erdem 2009 s 273 Erdem 2009 ss 273 280 Smith 1998 s 135 Daleziou 2002 ss 176 7 George 1938 s 1343 Daleziou 2002 ss 186 187 Gilbert 1978 ss 1276 Daleziou 2002 ss 197 202 Daleziou 2002 s 174 Bianchi 2018 ss 166 168 Tsirigwths 2010 ss 328 Veremis 1983 s 347 Zolwta 1995 ss 44 58 Mavrogordato 1931 s 131 Mazower 1991 s 60 Daleziou 2002 ss 166 Ingilizce 18 Ekim 2006 tarihinde kaynagindan arsivlendi Smith 1999 s 224 a b George 1938 s 1348 Cebesoy 1953 ss 519 521 Genelkurmay Baskanligi 1999 s 225 TBMM Tutanaklari Cilt 1 s 255 Erdem 2009 s 286 ve devami Erdem 2009 s 301 Erikan 1972 s 608 Erdem 2009 s 303 Erdem 2009 s 305 Sabis 1993 s 334 VECIHI HURKUS Anlatiyor 10 Ocak 1921 2 Kolektif calisma 1963 s 37 Genelkurmay Baskanligi 1999 s 247 a b Bianchi 2018 ss 166 170 Documents on British Foreign Policy 1919 1939 First Series Volume 8 1920 Her Majesty s Stationery Office 1958 London s 849 850 Documents on British Foreign Policy 1919 1939 First Series Volume 8 1920 Her Majesty s Stationery Office 1958 London s 838 Documents on British Foreign Policy 1919 1939 First Series Volume 15 1921 Her Majesty s Stationery Office 1967 London s 29 32 Tansel 1991 s 33 Bianchi 2018 s 170 Daleziou 2002 ss 180 183 Documents on British Foreign Policy 1919 1939 First Series Volume 15 1921 Her Majesty s Stationery Office 1967 London ss 140 158 Erdem 2009 s 325 Documents on British Foreign Policy 1919 1939 First Series Volume 15 1921 Her Majesty s Stationery Office 1967 London ss 172 3 Nicolson 1934 s 259 Documents on British Foreign Policy 1919 1939 First Series Volume 15 1921 Her Majesty s Stationery Office 1967 London ss 177 191 Erdem 2009 s 326 Smith 1999 s 193 Documents on British Foreign Policy 1919 1939 First Series Volume 15 1921 Her Majesty s Stationery Office 1967 London ss 440 2 Documents on British Foreign Policy 1919 1939 First Series Volume 15 1921 Her Majesty s Stationery Office 1967 London s 372 Documents on British Foreign Policy 1919 1939 First Series Volume 15 1921 Her Majesty s Stationery Office 1967 London ss 449 451 Count Carlo Sforza Diplomatic Europe since the Treaty of Versailles New Haven Yale University 1928 ss 104 5 Documents on British Foreign Policy 1919 1939 First Series Volume 15 1921 Her Majesty s Stationery Office 1967 London s 448 Bianchi 2018 s 172 3 Dimitri 1974 s 129 Nicolson 1934 s 260 Erdem 2009 ss 313 318 https www qdl qa en archive 81055 vdc 100076917035 0x000093 Papers written by Curzon on the Near and Middle East 73v 146 348 Earl Curzon to Lord Hardinge Paris The original is part of the British Library India Office Records and Private Papers Mss Eur F112 278 in Qatar Digital Library Mikusch Dagobert Von A Biography Mustapha Kemal Between Europe And Asia Translated by John LINTON 1931 London s 272 Erdem 2009 ss 338 339 Apomnhmoneymata 1958 ss 159 160 Akbas 2008 s 176 Sabis 1993 ss 411 2 Morali 1969 s 75 Kilic 1998 s 64 Efhmerida Empros Empros gazetesi Yunanca 30 Mayis 1921 s 1 Daleziou 2002 s 203 Rahmi DOGANAY Kurtulus Savasinin Diplomatik Bir Cephesi Inebolu Ataturk Yolu Dergisi Yil 1998 Cilt 6 Sayi 21 ss 50 52 Erdem 2009 s 385 Erdem 2009 s 374 386 Genelkurmay Baskanligi 1999 ss 44 46 98 100 TBMM tutanaklari 1 donem 2 yasama yili 54 birlesim s 348 23 Temmuz 1921 a b Sabis 1993 ss 158 159 338 Kolektif calisma 1987 s 204 Mango 1999 s 307 Genelkurmay Baskanligi 1999 s 583 Erdogan 2007 s 111 TBMM tutanaklari 1 donem 2 yasama yili 55 birlesim s 360 24 Temmuz 1921 TBMM tutanaklari Donem 1 Cilt 2 59 Birlesim 2 Agustos 1921 TBMM tutanaklari 1 donem 2 cilt 2 ictima 5 Agustos 1921 s 174 TBMM tutanaklari Donem 1 Cilt 2 Ictima 2 s 213 TBMM tutanaklari Donem 1 Cilt 2 Ictima 2 s 221 Erdem 2009 s 400 Akcakayalioglu 1980 s 362 Erdem 2009 s 412 Erdem 2009 s 414 Genelkurmay Baskanligi 1999 s 4 Genelkurmay Baskanligi 1999 s 484 Erdem 2009 s 418 Karabekir 1960 s 997 Genelkurmay Baskanligi 4 Mart 2016 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 12 Agustos 2009 Fleet Faroqhi 2012 s 138 Sabis 1993 ss 100 154 a b c Daleziou 2002 ss 223 244 Michael L Dockrill 1981 Peace Without Promise Britain and the Peace Conferences 1919 1923 Hamden United States Archon Books s 224 Daleziou 2002 ss 213 224 Michael L Dockrill 1981 Peace Without Promise Britain and the Peace Conferences 1919 1923 Hamden United States Archon Books s 223 Daleziou 2002 s 238 9 Sabis 1993 s 199 Sabis 1993 ss 235 237 Sabis 1993 s 312 Daleziou 2002 s 239 Daleziou 2002 s 242 Erdem 2009 s 451 Dundas 1928 s 298 Smith 1999 s 280 Bozkurt 2014 ss 138 140 Christopoulos amp Bastias 1978 s 201 To sxedio gia thn katalhpsh ths Kwn polhs xamenh eykairia h ximaira Konstantinopolis i isgal etme plani kacirilmis bir firsat mi yoksa bir kuruntu mu Historical Quest Yunanca 13 Haziran 2021 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 13 Haziran 2021 Ataturk 1927 ss 511 512 Bozkurt 2014 ss 146 147 Smith 1999 s 282 UK Parliament Hansard Commons 4 August 1922 Commons Chamber Near East a b Fisher 1969 s 386 Naimark 2002 s 46 U S Vice Consul James Loder Park to Smyrna 11 April 1923 US archives US767 68116 34 Kinross 1960 s 318 Toynbee Arnold 6 Nisan 1922 9 March 1922 Letter The Times Turkey Howell HG 15 Eylul 1922 Report on the Nationalist Offensive in Anatolia Istanbul The Inter Allied commission proceeding to Bourssa F O 371 7898 no E10383 Ozdalga Elizabeth The last dragoman the Swedish orientalist Johannes Kolmodin as scholar activist and diplomat 2006 Swedish Research Institute in Istanbul p 63 Daleziou 2002 ss 264 270 Dundas 1928 s 305 Biyografi Bonar Law Ingilizce 25 Kasim 2012 tarihinde kaynagindan arsivlendi Daleziou 2002 s 276 Merry Bruce 2004 Encyclopedia of Modern Greek Literature Ingilizce Greenwood Publishing Group s 29 ISBN 978 0 313 30813 0 20 Ocak 2023 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 20 Ocak 2023 Halikiopoulou Daphne 2011 Patterns of Secularization Church State and Nation in Greece and the Republic of Ireland Ingilizce Ashgate Publishing Ltd s 110 ISBN 978 1 4094 0345 6 20 Ocak 2023 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 20 Ocak 2023 Mavrogordatos George Th 1 Ocak 1983 Stillborn Republic Social Coalitions and Party Strategies in Greece 1922 1936 Ingilizce University of California Press ss 28 29 ISBN 978 0 520 04358 9 20 Ocak 2023 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 20 Ocak 2023 GenelDemirhan Hasan 2019 Yunanistan in Izmir i Isgalinde Ingiltere nin Rolu Gaziantep University Journal of Social Sciences 18 4 ss 1515 1536 25 Agustos 2021 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 25 Agustos 2021 Morgan Kenneth O 1979 The Downfall of the Coalition Foreign Policy Consensus and Disunity The Lloyd George Coalition Government 1918 1922 Ingilizce Oxford Clarendon Press ss 302 330 ISBN 0198224974 Leontaritis Georgios Oikonomou Nikolaos Despotopoulos Alexandros 1978 Ἡ Ἑllas kaὶ ὁ A Pagkosmios Polemos Yunanistan ve I Dunya Savasi Istoria toy Ellhnikoy E8noys Yunan Milletinin Tarihi Yunanca 14 Atina Ekdotiki Athinon ISBN 978 960 213 111 4 Mayrogordatos Giwrgos 2015 1915 O E8nikos Dixasmos Yunanistan da Ulusal Bolunme Yunanca Atina Patakhs 25 Agustos 2021 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 25 Agustos 2021 Richter Heinz 2018 Ellada 1915 1917 Mesa apo ta rwsika arxeia Rus Arsivlerinden 1915 1917 de Yunanistan Yunanca Atina Dakin Douglas 2012 H enopoihsh ths Elladas Yunanistan in Birlesmesi Yunanca Atina MIET ISBN 9789602501504 Rizas Swthrhs 2019 Benizelismos kai Antibenizelismos Venizelizm ve Anti Venizelizm Yunanca Atina PSyxogios ISBN 9786180129038 Demirhan Hasan 2012 Yunanistan da emperyalist kavga 1914 1918 Istanbul Idil Yayincilik ISBN 9789944332408 Helmreich Paul C 1974 From Paris to Sevres The Partition of the Ottoman Empire at the Peace Conference of 1919 1920 Columbus Ohio Ohio State University Press ISBN 9780814201701 Boubougiatzi Evaggelia 2009 Oi diwgmoi twn Ellhnwn ths Iwnias 1914 1922 Iyonya daki Rumlarin Zulmu 1914 1922 Yunanca University of Western Macedonia 2 Aralik 2013 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 25 Agustos 2021 Fischer Louis 1951 The Soviets in world affairs A history of the relations between the Soviet Union and the rest of the world 1917 1929 2 Ingilizce Princeton University Press ASIN B0007DZ1MM Woodhouse C M 1968 The Story of Modern Greece Ingilizce Londra Faber and Faber Limited s 204 ISBN 978 0571085842 Visvizi Dontas Domna The Allied powers and the Eastern Question 1921 1923 Balkan Studies Ingilizce Cilt 17 Selanik ss 331 358 25 Agustos 2021 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 25 Agustos 2021 Nicolson Harold 1934 Curzon the Last Phase 1919 1925 Ingilizce 25 Agustos 2021 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 25 Agustos 2021 Dundas Lawrence 1928 The Life of Lord Curzon Ingilizce 3 Londra Kessinger Publishing 2011 tarihinde yayinlandi ISBN 1169948820 Kinross Lord 1960 Ataturk The Rebirth of a Nation Bir Milletin Yeniden Dogusu Sander Necdet tarafindan cevrildi 2018 tarihinde yayinlandi ISBN 9789754050356 Churchill Winston 1929 The World Crisis Ingilizce Londra Thornton Butterworth ASIN B0006D9KPM Mantoux Paul 1992 The Deliberations of the Council of Four Ingilizce 2 Princeton University Press ISBN 9780691047935 25 Agustos 2021 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 25 Agustos 2021 MacMillan Margaret 2002 Peacemakers The Paris Peace Conference of 1919 and Its Attempt to End War Ingilizce Ingiltere ISBN 0 375 50826 0 Kicikis Dimitris 1964 Yunan Propagandasi Istanbul Meydan Nesriyat Smith Michael llewellyn 2002 Yunan Dusu Inal Halim tarafindan cevrildi Ankara Ayrac Yayinlari Bianchi Viviana 2018 Carlo Sforza and Diplomatic Europe 1896 1922 Carlo Sforza ve diplomatik Avrupa 1896 1922 Ingilizce 25 Agustos 2021 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 25 Agustos 2021 Smith C G 1968 The Emergence of the Middle East Journal of Contemporary History Ingilizce 3 3 Sage Publications Inc JSTOR 259695 Kinross Lord 1992 A Biography of Mustafa Kemal Father of Modern Turkey Modern Turkiye nin Babasi Mustafa Kemal in bir Biyografisi Ingilizce Londra Quill ISBN 0688112838 George David Lloyd 1938 Truth About the Peace Treaties 1 Ingilizce 2 Victor Gollancz Ltd ASIN B001DXSKOQ Wilson Henry 1927 Field Marshal Sir Henry Wilson V2 His Life And Diaries 1 Ingilizce 2 Cassell and Company Ltd