Lâik hukuk insanların bir toplum olarak birlikte yaşama ihtiyacından doğan, kaynağını doğrudan insan aklından alan, toplumsal gereksinimlere göre değişebilen, evrensel nitelikte genel geçerliliğe sahip olduğu kabul edilen hukuk anlayışıdır.
Lâiklik
- Ana madde: Lâiklik
Lâiklik, genel anlamda din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, dinî inançların devlet yönetiminde ve siyasette rol oynamaması esasına dayanır.Lâiklik, Ahmet Taner Kışlalıya göre; toplum ve devlet düzeninin akla ve bilime dayandırılması, toplumsal yaşamın ve devletin kurum ve kurallarının dine dayalı olması zorunluluğunun bulunmamasıdır.İbni Haldun, devletin varoluşunu ve toplumların evrimini Tanrısal iradeye değil toplumsal ve ekonomik nedenlere dayandırarak açıkladı.
Bir genel tanıma göre Lâiklik, devletin din ve vicdan hürriyetini tanıması demektir. Koymuş olduğu yasalarla, din ve vicdan hürriyetinin yaşanmasında yardımcı olması demektir.Lâiklik, yaygın bir tanıma göre, din ile devlet ve dünya işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. Bu tanımdan hareket edildiğinde, din ve devletin birbirleri üzerinde hükmetme çabası içinde bulunmaması gerektiği biçiminde yorumlanır. Türkiye'de lâiklik, aynı zamanda antiemperyalist bir mücadeledir.Atatürk'e göre lâiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Tüm yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüğü de demektir.
Türkiye, ulusal bir devlet olarak kurulmuştur. Yani toplum, kendi kaderi hakkında karar verebilme erkine sahiptir ki; buna “Türk Ulusu” denir. Ulus (devletin) ne bir tebaası ne bir ırk, ne de bir ümmettir. Ulus, haklarını akla göre düzenleyen toplumdur. Bu bakımdan egemenliğin kayıtsız şartsız ulusun olması demek, devletin “lâik” olması demektir. Bazı çevreler, Türk Hukuku’nda lâikliğin bir tanımının olmadığını iddia etmektedirler. Oysa Anayasanın 24. maddesi, lâikliği, rasyonalist felsefenin çözümlemesine göre tanımlamıştır:
“ | Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz. | „ |
— Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Madde 24 |
Laik Ahlak
- Ana madde: Laik ahlak
Laik ahlak, kaynağını dinsel veya dinsel olmayan inançlardan değil doğrudan insan aklından alır. Bu yönüyle bakıldığında birçok felsefi görüş ile ilgili veya bağlantılıdır.
Genel anlamda doğrunun ancak akıl yolu ile bulunabileceğini öne süren Kıbrıslı Zenon'un kurucusu olduğu Stoa Okulu'nun antik dönemin lâik ahlâkını temsil ettiği düşünülmektedir.
Stoacılara göre, erdem kendi başına ve kendiliğinden iyi olan şeydir. Bunun dışında kalan hiçbir şey kendiliğinden iyi olma niteliğine sahip değildir. Akla ve doğaya uygun yaşamak ve duygulanımlar karşısında özgür olmak gerekir. İyi ve kötü insanın kendi edimlerinden gelir veya insanın bir takım şeyleri öyle görmesi ve tanımlamasına bağlıdır. Kişinin bunlardan birisini seçmesi kendi elindedir. O halde akla uygun yaşamak Stoa felsefesine göre insanın içinde bulunması gereken durumdur.
Stoa Okuluna göre erdemli olmak akla uygun yaşamakla, mutluluk ise erdemli olmak ile elde edilebilir. Ancak bilge olan kişi bu bilgeliği sayesinde özgür kalabilir. Stoa felsefesi, özgür insan aklını değer verdiği kavramların başlangıç noktasına yerleştirmiştir. Bilgi ve erdem arasında Epikuros'a göre de sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Epikuros'ta doğru edim doğru bilgiden gelir.
Aydınlanma Çağı filozoflarından Immanuel Kant, Salt Aklın Sınırları İçinde Din adlı eserinde tamamen insan aklına dayanan; dinden bağımsız bir ahlâk düzeni kurmanın mümkün olduğundan bahsetmiş, aklın etik alanında kullanılabilir olduğunu göstermiştir. Kant'ın fizik ötesi alan olan bir konuda bilimsel yöntemli çalışmalar yapılabildiğini gösterdiği öne sürülür. Maddi olmayan imgeler dünyasında değerlendirilen davranış biçimleri pratik uygulamalar olarak ortaya çıkmaktadır. İnsan davranışları bir değerlendirme sürecinin ürünüdür. Kişiler seçimlik eylemleriyle; yapma veya yapmama ya da isteme veya istememe yönünde sahip oldukları özgür irade ve istençlerinden kaynaklanan bir sonuç ortaya çıkarmaktadırlar. Kant etiği, görev ahlâkı adını alır. Kant'a göre erdem insanın içinde bulunabileceği her türlü ahlâki durum ve çeşitli ahlâki durumlar ile mücadele veren bir ahlâki niyettir.
Kant, öne sürdüğü ahlâk yasasını Kesin Buyruk olarak şöyle açıklar:
“ | Genel bir yasa olmasını isteyebileceğin bir maksime (öznel ilke) göre davran. | „ |
Lâik Hukuk
Lâik hukuk sistemi, Laik ahlakın bir sonucudur. Laik ahlak anlayışı beraberinde 'lâik hukuk' sistemini getirmiştir. Lâik hukuk, her çeşit dinsel veya felsefi inanç sistemlerine eşit yaklaşım göstermektedir. Bununla birlikte sahip olduğu bu nötr durumu devam ettirebilmesi için dinsel veya dinsel olmayan inanç dizgelerinden herhangi bir tanesinin mevcut hukuk sistemini etkisi altına almasına karşı çıkar. Laik ahlak kişiye özgü bir tavır olarak, lâik hukuk ise devletin tüzel kişiliğine özgü bir duruş olarak tanımlanabilir.
Lâik Hukuk, din, felsefi inanç vaya inançsızlık, dil, etnik köken, mezhep veya cinsiyet gibi hiçbir fark gözetmeksizin bütün yurttaşların karşısında eşit mesafede yer almaktadır. Tarih boyunca değişik ülke ve uygarlıklardan farklı düşünürlerin etkinlikleri sonucu ortaya çıkmış olmakla birlikte Batı'da, önce Fransa'da biçimlenmiş ve oradan dünyaya yayılmış olan lâiklik, Rönesans ve Aydınlanma Çağı'nın eserlerinden birisidir.
Türkiye'de Lâiklik
- Ana madde: Türkiye'de Lâiklik
Lâik toplum ve devlet yapısına verdiği önemle Ziya Gökalp, Fuat Köprülü, Atatürkçü düşünceyi başarı ile edebiyat alanına kazandıran Falih Rıfkı Atay, Türk Hümanizmi eseri ile , Atatürk döneminin efsane Millî Eğitim Bakanı olan ve Dünya Klasikleri'nin Türk diline kazandırılmasını sağlayan Hasan Âli Yücel, Tonguç Baba olarak anılan ve Köy Enstitüleri alanındaki üstün çalışmaları ile bilinen İsmail Hakkı Tonguç, Cumhuriyetin 50. Yılına armağan ettiği Türkiye’de Çağdaşlaşma isimli kitabı Türkiye tarihinin 75 adetlik ender kitapları arasında gösterilen Niyazi Berkes, daha gerilere gidilecek olursa Yunus Emre gibi tarihi kişilikler Türkiye'de hümanist değer yargısının gelişmesine rehberlik eden saygın düşünürler oldular. Türk Hümanizmi adlı eserinde Suat Sinanoğlu, Atatürk Devrim ve reformlarının getirdiği kurum ve kuruluşların hümanist ruhu taşıdıklarını ve bu ruhun TBMM, Medeni Kanun gibi eserleri taşıdığını belirtti. Bir "İnsani Değerler Sistemi" olarak tanımlanan Hümanizm; Cinsiyet, inanış veya başka bir fark gözetmeyen ulusçu ve eşitlikçi yapısı ile lâik Cumhuriyet'in temel felsefesi olduğu biçiminde yorumlandı.
Lâiklik, T.C. Anayasasının ilk üç maddesi içinde, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeleri arasında sayılmıştır.
Lâik Hukukun Tarihsel Gelişimi
Lâiklik ve Doğal Hukuk Kuramı
- Ana madde: Doğal Hukuk
Doğal Hukuk, (Latince: lex naturalis) antik çağdan beri bilinen, farklı düşünce disiplinleri içinde farklı şekillerde ifade edilen bir kavramdır. Doğal (tabî) hukuk kavramı, geçirdiği düşünsel evrimle zaman içinde hukukun lâikleşmesine hizmet etmiştir.
Doğal hukuk; insanın mantıkla erişebileceği, yazılı olmayan hukuk kuralıdır. Bu kuramı destekleyenler arasında Aristoteles ve Thomas Aquinas da yer alır ki, Aquinas’ın tavrı Katolik Kilisesi tarafından da kabul edilmektedir. Doğal hukuk kuramı, gerek etik gerekse hukuk felsefesi açısından büyük önem taşımaktadır ve farklı filozofları farklı yönlerde etkilemiştir.
Ayrıca insan sevgisini ve saygısını konu alan hukuk dalıdır. Doğal hukuk, etiğin konusu olan soyut adalet anlayışını hukukun nihai amacı olarak gören, insanların doğuştan bir takım hakları (özgürlük, eşitlik, yaşama hakkı..) olduğunu söyleyen ve bu hakların yer veya zamana göre değişemeyeceğini savunan hukuk anlayışıdır. Doğal hukuk, niteliği gereği hukuki pozitivizme karşıdır. Doğal yasanın, doğa tarafından belirlendiği ve bu nedenle evrensel olduğu ileri sürülür.
'a göre tabii hukuk toplumsal yaşamın kendisidir, peşinde koşulduğu halde kendisine bir türlü tamamen erişilemeyen bir hukuki olgunluğu temsil eder: «Tabiî hukuk müspet hukuka nispetle idealdir. Fakat, terzilerin kullandığı patronlar gibi bir model değil. İdeal ancak bir gayeye doğru olan eğilimden ibarettir. Henüz tahakkuk etmemiş, hatta henüz tamamen de idrak edilmemiş ve doğrusunu söylemek lâzım gelirse her zaman belirsiz bazı şeyleri içeren bir şeydir.»
Doğal hukuk dışında ve ona karşı olarak değerlendirilen hukuki pozitivizm; tabiî hukukun adalet anlayışını eleştirir ve bu kavramın; fizik ötesi bir değer olarak tanımlanamaz bir kavram olduğunu ve bu nedenle de hukuk biliminin dışına itilmesi gerektiğini savunur. Her iki teori de ortaya çıkışlarından bu yana, çağın gereklerine uygun gelişmeler göstermiştir. Hatta bu gelişmeler sonucunda artık tabii hukuk ile hukuki pozitivizm arasında kesin ayrımların kalmadığı bile iddia edilmektedir.
Doğal hukuk yaklaşımının önemli görünümlerini Platon ve Cicero'da bulmak mümkündür, düşünceye sistematik biçimini veren ise Thomas Aqunias olmuştur. Doğal yasa teorileri, İngiliz Ortak Yasa'sının gelişiminden geniş bir etki görmüş olsa da büyük oranda Thomas Aquinas, Francisco Suárez, , Thomas Hobbes, Hugo Grotius, Samuel von Pufendorf, John Locke, Francis Hutcheson, ve tarafından biçimlendirilmiştir. Doğal yasa ve doğal haklar arasındaki kesişim nedeniyle, Birleşik Devletler Bağımsızlık Bildirisi'nin bir öğesi olarak ve Fransa İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi'nde ve 3 Mayıs 1791 tarihli Polonya Anayasasında kaynak olarak alınmıştır. Birleşik Devletler bildirge devletlerince, Doğal Yasa tabanında kurulmuştur.
Lâik Hukukun Antik Dönem Kaynakları
Eski Yunan’da bir kent devleti olan polis’in düzenini belirleyen kanunlar ilk zamanda aristokratik içerikli kanunlardı. Kökenleri bilinmeyen bu kanunlara deniyordu. Thesmoi’den sonra ünlü yasa koyucu Solon ile birlikte adı verilen insan yapısı yasalar thesmoi’lere karşı üstünlük elde ederek ortaya çıktı. Böylece kutsal, mutlak ve değiştirilemez yasa olamayacağı düşüncesi ortaya çıktı.Solon’la aynı zamanlarda yaşayan, Antik Yunan’ın 7 bilgesinden birisi olarak kabul edilen, her şeyin Tanrılarla dolu olduğunu söyleyen Thales ile tabiat felsefecileri ortaya çıkmaya başlıyordu.
Epikuros (MÖ 341-270) bütün insanlar için geçerli olacak bir doğal hukukun varlığını kabul etmez. Epikuros'a göre hukuk, toplum içinden herhangi bir zaman veya herhangi bir yerde kötülük görmemek ve kötülük yapmamak üzere verilmiş taahhütten başka bir şey değildir. Aristo, Retorik adlı eserinde, yazılı hukukla doğal hukukun birbirinden farklı olduğunu ve ikisinin çelişmesi halinde doğal hukukun üstünlüğünü kabul eder. Yazılı hukukun yasaklamasına rağmen erkek kardeşinin cesedini gömen Creon’un doğal haklar gereği yanlış bir şey yapmadığını öne sürer. Stoa Okulu ise tanrı ve doğayı birleştirdikleri panteist anlayışları ile doğa ve aklın bir olduğunu, aklın doğaya yaşamakla aynı olduğunu öne sürerler ve böylece içsel bir zorunluluk ile uyulması gereken bir hukukun varlığı söz konusu olur. Stoa okulunun kurucusu Kıbrıslı Zenon’a göre tanrı her şeydir. İnsanın Tanrısal ateşten aldığı bir parça onun görünmez özü olan ruhunu oluşturur ve böylece var olan insan ruhu akla ve bilgiye uygundur. Stoacı filozoflardan Roma’nın Cumhuriyet devri sonlarında yaşayan Cicero’ya göre, doğuştan sahip olunan bir yetenek ile doğal hukuk anlaşılabilmektedir.
Sofistler, MÖ 5. ve 4. yüzyılda Atina’da, siyasi ve toplumsal koşulların değişmesinde etkili olarak doğa eksenli felsefeden insan eksenli felsefeye geçişe neden olmuştur.Protagoras (MÖ 481-420), insan her şeyin ölçüsüdür (metron antropos panton) derken doğa veya evren yerine ilk kez felsefenin merkezine insanı alıyordu. Böylece hem devlet hem de hukuk insan ürünü olarak kabul görüyordu.
Cicero (MÖ 106-43), De Legibus adlı eserinde, hem adalet hem de yasanın kaynağını, insan aklının kucakladıklarından, insanın işlemlerinden ve insanlığın birleşmesine hizmet eden insanın kendine ait doğasından elde ettiğini yazmaktadır.Cicero’ya göre, doğal yasa; bize daha geniş bir toplumun genel iyisini dayatmaktadır. Kesin yasaların amacı; vatandaşların güvenliğini sağlamak, devletin korunması ve huzuru ve insanın mutluluğunun sağlanmasıdır. Bu bakışa göre, işe yaramaz ve adil olmayan tüzükler yasa niteliği taşıyamazlar çünkü; yasa teriminin tanımı doğru ve gerçeği seçme ilke ve düşüncesi ile yapışıktır. Yasa, Cicero’ya göre, zaafın bir düzelticisi olmalı ve erdemi teşvik etmelidir. Cicero, görüşünü şöyle açıklar: İlerletmemiz gereken erdemler, daima bizim kendi mutluluğumuza yöneliktir ve onları ilerletmenin en anlamlı biçimi; insanların birlikte yaşamaları ve karşılıklı faydalar ile perçinlenmiş iyilikseverliktir.
Cicero, doğal yasanın yüzyıllardan bu güne gelişine kadar süren tartışmaları etkilemiştir. Amerikan Devrimi çağında da bu etkiyi görmek mümkündür. Roma hukukunun köklerinde sıra dışı bir kavrayışı bulunan Cicero yer alır. O’nun imparatorluk kurum ve yasaları hakkında bilgiler veren idealleri bir medyum gibi gelecek kuşakların zihinlerinde yer almıştır.Cicero, kendi döneminin başından itibaren Lâikleşmeye başlayan hukuk çizgisine uygun fikirler öne sürmüş ve kendisinden sonra da Roma Hukuku’nun Lâikleşmesini hızlandırmıştır.
Stoisyenlere göre, devletin kanunlarının üzerinde evrensel bir "doğal yasa" bulunmaktadır. İnsanların akıl yoluyla kavradıkları ve hükmü altına girdikleri bu evrensel doğal yasa, bütün insanların birbirini sevmelerini emretmektedir. Böylece aralarında ulusal, sınıfsal ve ırksal hiçbir ayrım kalmadığı kabul edilen insanların hepsinin aynı yasaya boyun eğen kardeşler olduğu söylenebilir. Stoa düşüncesinin bu özellikleri; yani insana devlet dışında manevi bir değer tanıması, bütün insanların kardeşliğini ve eşitliğini savunması, bu öğretiyi insan hakları doktrininin en önemli kaynaklarından biri hâline getirmiştir.
Hukukun Evriminde Hıristiyanlık Sonrası Dönem Etkileri
Hristiyanlık, Roma imparatorluğunun Stoa öğretisinin yaygın olduğu dönemlerinde ortaya çıkmıştır. Hristiyanların başlangıçta reddettikleri panteist Stoa tabiatçılığına rağmen Roma Hukukunun Hristiyanlarca kabul edilmesi paradoksal bir şekilde tabî hukuk anlayışının din ekseninde devamını doğurmuştur. Bununla birlikte Hristiyanlık, Stoa okulu’nun doğayla özdeş Tanrı anlayışına karşı çıkmıştır.
Hristiyanlık, Stoa felsefesinin tabiata gömülü Tanrı anlayışını reddetme sadedinde tabiatı reddetse de, aynı felsefenin işlediği tabiatın maddi düzeninin, ona sinmiş olan evrensel akıl (logos) sayesinde işlediği ve herkesin, her şeyin bu düzenden pay sahibi olduğu düşüncesini reddetmedi.
Lâiklik ve İslam
Lâiklik amaç değil, bir araçtır, din ile lâiklik birbirine alternatif değildir. Lâiklik her türlü inanıştan bireylerin dinsel inançlarını kendi özgür iradeleri ile tercih etmeleri, gereklerini yerine getirme konusunda da kendi iradelerini ortaya koymalarını, bütün yurttaşların aynı yasalar önünde eşit bulunmalarını temin eden bir araçtır.
Hukuk ile dinsel siyaset arasındaki temel fark, hukukun, inancı ne olursa olsun insanı kutsal ve eşit haklı kabul etmesidir.Lâiklik dini devre dışı bırakmak anlamına gelmez; din adına baskı yapmak, zor kullanmak isteyenleri devre dışı bırakmak anlamına gelir. Bu nedenle de, özgürlük ve demokrasinin ön koşulu olarak ortaya çıkar.
Bugün dünyada yaklaşık 1,5 milyar Müslüman yaşıyor. Bir insanın İslam'ı din olarak benimsemesi tamamen kendi özgür iradesine bağlıdır. İslamı kabul ettikten sonra da Kur'an’da emredilen ibadetleri uygulaması ya da men edilen yasaklardan sakınması, tamamen şahsın kendi vicdanı ile ilgilidir.
Lâiklik ve Şeriat
Din, devlet ve siyaset ilişkilerinde bir İslam devletinin varlığını savunanlar bulunduğu gibi, İslamın devletleşmeye gereksinimi olmadığını savunanlar da bulunmaktadır.
19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan ve İslam’ı bir bütün olarak yeniden toplumsal, siyasal ve kültürel yaşama egemen kılmak amacıyla hareket eden İslamcılık düşüncesi, I. Dünya Savaşı yıllarına kadar Osmanlı’daki en güçlü siyasal akımlardan birisi oldu. Bu bakımdan lâikliğe gelince, lâiklik, inanç anlamında dine alternatif bir ideoloji değil, ama yönetim biçimi anlamında dinsel yönetimin alternatifidir.
Kur'an’da hukuksal hüküm niteliğinde sadece elli kadar ayet vardır. Şeriat adı verilen din hukuku, sadece evlenme, boşanma ve nafaka gibi konuları, yani aile hukukunu kapsıyordu. O konuda bile Kuran sadece ana hükümleri koyuyor, ayrıntı getirmiyordu. Bu nedenle fıkıh adı verilen ilim dalı, icma ve kıyas’ın daha sonradan Kur'an ve Sünnet’e ek olarak kaynak kabul edilmesiyle ortaya çıktı.
Aydınlanma Çağı ve Lâik Hukukun Yeniden Doğuşu
- Ana madde: Aydınlanma Çağı
Aydınlanma, Kant'ın ifadesine göre, insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu ergin olamama durumundan kurtulmasıdır.Aydınlanma düşüncesinin temel parametreleri "akıl", "birey" ve "özgürlük"tür.
John Locke, İngiltere’de Avam ve Lordlar Kamaraları teşkilat kanununun meydana gelişinde en büyük rollerden birisini oynamış,yasama ve yürütme güçlerinin ayrılığı ilkesini savunmuştur. Düşünce özgürlüğünü, eylemlerimizi akla göre düzenlemek anlayışını en geniş ölçüde yayan ilk düşünür olduğu için Avrupa’daki aydınlanma ve Akıl Çağı’nın gerçek kurucusu olduğu kabul edilir. Mutlakiyet yönetimlerini ilk sarsan kişi olup İngiliz, Amerikan ve Fransız devrimlerinin temelini oluşturan filozof olarak akıllara yer etmiştir.
Locke, Montesquieu’dan önce, yönetimin mutlak gücünün liberal ve eşitlikçi bir çerçevede ele alınarak mutlaka belirli bir düzeye indirilmesi gerektiğini ve bunun ancak kuvvetler ayrılığı ilkesiyle gerçekleştirilebileceğini savunmuştur. Locke’un yasama ve yürütme güçlerinin birbirinden ayrılığı olarak açıkladığı kuvvetler ayrılığı ilkesi; Montesquieu tarafından yasama, yürütme ve yargı güçlerinin ayrılığı olarak geliştirilmiştir. Kuvvetler ayrılığı ilkesi liberal ve lâik felsefenin bir ürünü olduğu gibi bunun yanı sıra, bugün anladığımız anlamıyla "insan hakları", düşünceleriyle Aydınlanma Çağı'na damgasını vuran John Locke düşüncesinin bir ürünüdür.
Hugo Grotius (1583-1645) yılları arasında yaşamış ve doğal hukuk öğretisiyle ün kazanmış olan ünlü Hollandalı düşünür, hukuk alanında, Descartes bilgi felsefesiyle modern düşünce açısından ne kadar önemliyse, o kadar önemlidir. Grotius, Descartes'ın bilgi alanında gerçekleştirdiği şeyi, hukuk alanında yapmıştır. Başka bir deyişle, nasıl ki modern felsefenin kurucusu olan Descartes, kuşku yoluyla bilgiyi teolojik-skolastik tasalluttan kurtararak özneden yola çıktıysa, aynı şekilde Grotius da hukuku, Tanrı iradesi karşısında bağımsız ve nesnel bir kurum olarak öne sürmüştür.
Felsefenin ben'den, süje'den başlaması; teleolojik düşünceyi bırakıp doğayı kendisiyle kavramaya dayanan 'i savunması gerektiği düşüncesi Descartes tarafından ilk defa öne sürüldügü tarihten bu yana geçerliliğini korumuştur.
"İnsan aklı hukukun kaynağıdır. İnsan, hiçbir aracıya gereksinim duymadan kendi aklıyla evrensel adalet ilkesini anlar ve içeriğini kavrayabilir. Herkes kendi aklıyla evrensel hakikatlere ulaşabilir. Herkesin eşit bir biçimde algıladığı adaletin değerinin güncelleşmesi, hukuk haline dönüştürülmesi siyasal faaliyettir. Bu çalışmayı herkes eşit bir biçimde yürütecektir, çünkü herkes akıl sahibidir ve insanlar arasında doğuştan hiçbir fark yoktur. Eşit algılama ve eşit kavrama, eşit yönetimi gerektirir. Algılama, kavrama ve yürürlüğe koyma işleminde kral ve papaza gereksinim yoktur. Krala ve aristokratlara gereksinimin olmaması demokrasi, papaza gereksinim duyulmaması ise lâikliktir."
Akılcılık, bilimcilik ve gerçekçilik, ancak lâik bir hukuk düzeninde mümkündür.
Lâik Hukuka Dayalı Lâik Devletin Özellikleri
- Lâik Devlet, kişiler arasında hiçbir ayrım yapmadan, tüm haklar gibi din ve vicdan özgürlüğünü de, ibadet özgürlüğünü de tam anlamı ile koruyan devlettir.
- Lâik Devlet, dinin etkisi ve egemenliği altında kalmayan -Dinin ve din kurallarının etki alanından uzak olan devlettir.
- Lâik Devlet, dinin, kişinin manevi yaşamını aşarak, kötüye kullanılmasını, sömürülmesini yasaklayan devlettir.
- Lâik Devlet'te, hukuk kurallarının kaynağı toplumun kendisidir, onun iradesidir, din kuralları değil.
Lâiklik ve Türk Hukuk Devrimi
Türk Hukuk Devrimi birçok bakımdan övülebelir ancak onu muhteşem kılan nitelik çekirdeğini teşkil eden lâiklik düşüncesidir. Çağdaş toplumlarda adalet dağıtımı işlevi din adamlarına bırakılamaz.
Devletin Lâikleşmesi
Devletin lâikleşmesi alanında yapılan devrim ve reformlardan bazıları:
- Amasya Kararları ile devletin lâikleşmesine giden süreçte Türk Devrimi'nin başlangıcı olarak kabul edilir.
- TBMM'nin açılması ve Ulusal Egemenliğin esas alınması,
- 1921 Anayasasının kabul edilmesi,
- Saltanatın kaldırılması,
- Cumhuriyetin İlanı,
- 1924 Anayasası,
- Halifeliğin kaldırılması,
- 1927 tarihli anayasa değişiklikleri.
Hukukun Lâikleşmesi
Atatürk, 1 Mart 1924 günü TBMM'nde yaptığı açılış konuşmasında adalet ve hukukun lâikleşmesini şu sözler ile anlatmaktadır:
“ | Adalet örgütüne ve düzeltilmesine verdiğimiz önemi nasıl anlatsam azdır... Adalete ilişkin anlayışımızı, yasalarımızı, örgütümüzü, bizi şimdiye değin bilinçli, bilinçsiz, etki altında bulunduran, yüzyılların gereklerine uygun düşmeyen bağlardan bir an önce kurtulmak (gerekir). Ulus... her uygar ülkede olan adalet ilerlemelerinin ülkenin gereklerine uyan ilkelerini istiyor. Ulus, hızlı ve kesin adaleti sağlayacak uygar usulleri istiyor. Medeni hukukta, aile hukukunda izleyeceğimiz yol, ancak uygarlık yolu olacaktır. Hukukta "durumu geçiştirmek" ve boş inançlara bağlılık, ulusları uyanmaktan alıkoyan en ağır karabasandır. Türk ulusu üzerinde karabasan bulunduramaz. | „ |
Halifeliğin kaldırılışıyla birlikte Şer'iye Vekaletinin de kaldırılmış olması, Kamu Hukuku yanında Özel Hukuk alanının ve adalet dağıtım görevinin de lâikleşeceğinin bir belirtisi idi. Nitekim, gündelik insan işlemlerine ilişkin olan hükümlerin belirlenmesi ve işletilmesi TBMM'nin yetki alanı içinde değerlendirilmiştir.
Hukukun lâikleşmesi alanında yapılan devrim ve reformlardan bazıları:
- Şeriye vekâletinin kaldırılması
- Mecellenin kaldırılması
- kaldırılması,
- Türk Medeni Kanunu, Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu ve Türk Ceza Kanunlarının kabul edilmesi,
- Kadın erkek eşitliğinin tanınarak kadın haklarına ilişkin düzenlemelerin yapılması,
Eğitimin Lâikleşmesi
Eğitimin lâikleşmesi alanında yapılan devrim ve reformlardan bazıları:
- Medreseler ve mahalle mekteplerinin kaldırılması,
- Eğitimin birleştirilmesi,
- Üniversitelerin kurulması
Lâiklik ve İnsan Hakları
- Ana Madde:
A. Taner Kışlalı’ya göre, lâiklik, özgürlük ve demokrasinin ön koşuludur. Emre Kongar'a göre de demokrasinin ön koşulu olan laiklik ve demokrasinin anlamı herkesin birbirinin değerlerine, kendisine istediği saygıyı göstermesi ve devletin de bunu hukuk aracılığıyla korumasıdır. Lâik bir devlet tüm yurttaşlarına kökeni, cinsiyeti veya inanışı ne olursa olsun aynı yasaları uygular. Oysa, Lâikliği kabul etmemiş devletlerde farklı inanışlara ve farklı cinsiyetlere farklı müeyyideler uygulanır.İran, Suudi Arabistan, Pakistan ve Sudan şeriat kurallara göre yönetildiğini beyan eden 4 ülkedir.
İonna Kuçuradi, lâiklik ve insan hakları arasındaki zorunlu bağlantıyı görebilmek için öncelikle bu iki kavramın ne anlama geldiğinin net bir tespitinin yapılması gerektiğini öne sürer ve sonrasında ‘hata yapma hakkı’ndan bahsederek konuyu temel özgürlükler kapsamında değerlendirmeye devam eder.İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin 4. Maddesi köleliği red ederken, 5. Maddesi ise insanlık dışı muameleleri kabul etmemektedir. Buna göre, hiç kimse esir ya da köle durumunda tutulmayacak, hiç kimseye işkence ya da acımasız, insan dışı, küçültücü muamele yapılmayacak, bu tür ceza verilmeyecektir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin bu maddelerinden çıkartılacak yoruma göre, bedensel eziyet verici muameleler temel insan haklarına aykırı olduğu gibi bir ceza yöntemi de olamaz, ancak işkence olarak tanımlanmaktadır. İslami esaslara dayalı olduğunu açıklayan din devletlerinde ise İslami olarak adlandırılan ceza yöntemlerinin dikkat çekici biçimde çoğunluğu (taşlama, kırbaç, değnek vb.) bedensel cezalara dayanmaktadır.
Ayrıca bakınız
Daha geniş bilgi için
- Ankara Barosu, Hukuk ve Lâiklik, Av.Hüsamettin Çelebi 23 Eylül 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
Kaynakça
- ^ . 12 Aralık 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
- ^ a b c d Kemalizm, Lâiklik ve Demokrasi, Ahmet Taner Kışlalı, İmge Kitabevi, S.149, S.153, S.155, S.157
- ^ "Atatürk ve Devrimleri, Lâiklik İlkesi". 17 Ekim 2013 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
- ^ "Lâiklik mücadelesi antiemperyalist bir mücadeledir, Yalçın Bayer, Hürriyet Gazetesi". 13 Ekim 2013 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
- ^ . 17 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
- ^ "[[Türkiye Büyük Millet Meclisi]], TC. Anayasası, Madde 24". 16 Ekim 2013 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
- ^ (PDF). 31 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
- ^ (PDF). 28 Eylül 2013 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
- ^ YKY Kültür, Cogito 16 Ekim 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Kant ve Yeni Kantçılık, Özlem Doğan
- ^ . 11 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
- ^ (PDF). 16 Ekim 2013 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
- ^ “Natural Law”, International Encyclopedia of the Social Sciences.
- ^ Strauss, Leo (1968). "Natural Law". International Encyclopedia of the Social Sciences. Macmillan.
- ^ a b A.Ü. Hukuk Fakültesi, Tabii Hukuk Rönesansı, Hamide Topçuoğlu, S.6, S.66[]
- ^ "Türk Anayasa Hukuku Sitesi, Tabiî Hukuk ve Hukuki Pozitivizme Göre Adalet Kavramı, Kemal Gözler". 11 Kasım 2013 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
- ^ "Hukuki Pozitivizmin Değişen Yüzü Mü? Gülriz Uygur" (PDF). 2 Haziran 2018 tarihinde kaynağından (PDF). Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
- ^ "Doğal Hukuk, Modern Gelenek, Brian H. Bix, Çev. Araş.Gör.Ertuğrul Uzun" (PDF). 15 Ekim 2013 tarihinde kaynağından (PDF). Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
- ^ . Commentaries on the Laws of England.
- ^ a b c d (PDF). 16 Ekim 2013 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
- ^ (PDF). 29 Ekim 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
- ^ Cicero, De Legibus, bk. 1, sec. 16–17.
- ^ a b Barham, Francis (1842), "Introduction", , Londra: Edmund Spettigue, 8 Ağustos 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 16 Ekim 2013
- ^ Cicero, De Legibus (Keyes translation), bk. 2, sec. 11.
- ^ Cicero, De Legibus (Keyes translation), bk. 1, sec. 58.
- ^ Cochrane, Charles Norris (1957). Christianity and Classical Culture: A Study of Thought and Action from Augustus to Augustine. New York: Oxford University Press. s. 39.
- ^ a b c İnsan Hakları, Vahap Coşkun, Liberte Yayınları, S.60, S.72, S.73
- ^ "Ankara Üniversitesi, S.266" (PDF). 24 Aralık 2012 tarihinde kaynağından (PDF). Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
- ^ İslamcılık ve Din Politikaları, Erdoğan Aydın, Gendaş Predikat, S.116
- ^ "Atatürk ve Din, İslam Dini Açısından Lâiklik". 16 Ekim 2013 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
- ^ . 28 Temmuz 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
- ^ Demokrasi Sürecinde Türkiye'de İslamcılık, Doğan Duman, Dokuz Eylül Yayınları, S.280, S.288
- ^ "Mevzuat Dergisi Türkiye'de Siyasal İslam, Şadiye Ay". 30 Eylül 2013 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
- ^ , Erdoğan Aydın, Gendaş Predikat, S.18
- ^ Kemalizm, Lâiklik ve Demokrasi, Ahmet Taner Kışlalı, S.159
- ^ Aydınlanma Nedir? I.Kant, S.213
- ^ (PDF). 17 Ekim 2013 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
- ^ a b (PDF). 16 Ekim 2013 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
- ^ "SDÜ Bilgi Merkezi, Hugo Grotius". 29 Ekim 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
- ^ . 17 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
- ^ "Köprü Dergisi, Dinler ve Lâiklik, GÜ. İ.F.Dekanı Prof.Dr.Niyazi Öktem". 5 Kasım 2013 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
- ^ . 23 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
- ^ (PDF). 17 Ekim 2013 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
- ^ . 16 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
- ^ a b c , Özer Ozankaya, Cem Yayınevi, 2000, S.224, S.228
- ^ "Demokrasi, Laiklik ve Tahammül Etmek Üzerine, Emre Kongar". 21 Ekim 2013 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
- ^ "Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Lâiklik ve İnsan Hakları, İoanna Kucuradi". 27 Eylül 2013 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 16 Ekim 2013.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Laik hukuk insanlarin bir toplum olarak birlikte yasama ihtiyacindan dogan kaynagini dogrudan insan aklindan alan toplumsal gereksinimlere gore degisebilen evrensel nitelikte genel gecerlilige sahip oldugu kabul edilen hukuk anlayisidir LaiklikAna madde Laiklik Laiklik genel anlamda din ve devlet islerinin birbirinden ayrilmasi dini inanclarin devlet yonetiminde ve siyasette rol oynamamasi esasina dayanir Laiklik Ahmet Taner Kislaliya gore toplum ve devlet duzeninin akla ve bilime dayandirilmasi toplumsal yasamin ve devletin kurum ve kurallarinin dine dayali olmasi zorunlulugunun bulunmamasidir Ibni Haldun devletin varolusunu ve toplumlarin evrimini Tanrisal iradeye degil toplumsal ve ekonomik nedenlere dayandirarak acikladi Bir genel tanima gore Laiklik devletin din ve vicdan hurriyetini tanimasi demektir Koymus oldugu yasalarla din ve vicdan hurriyetinin yasanmasinda yardimci olmasi demektir Laiklik yaygin bir tanima gore din ile devlet ve dunya islerinin birbirinden ayrilmasidir Bu tanimdan hareket edildiginde din ve devletin birbirleri uzerinde hukmetme cabasi icinde bulunmamasi gerektigi biciminde yorumlanir Turkiye de laiklik ayni zamanda antiemperyalist bir mucadeledir Ataturk e gore laiklik yalniz din ve dunya islerinin ayrilmasi demek degildir Tum yurttaslarin vicdan ibadet ve din ozgurlugu de demektir Turkiye ulusal bir devlet olarak kurulmustur Yani toplum kendi kaderi hakkinda karar verebilme erkine sahiptir ki buna Turk Ulusu denir Ulus devletin ne bir tebaasi ne bir irk ne de bir ummettir Ulus haklarini akla gore duzenleyen toplumdur Bu bakimdan egemenligin kayitsiz sartsiz ulusun olmasi demek devletin laik olmasi demektir Bazi cevreler Turk Hukuku nda laikligin bir taniminin olmadigini iddia etmektedirler Oysa Anayasanin 24 maddesi laikligi rasyonalist felsefenin cozumlemesine gore tanimlamistir Kimse Devletin sosyal ekonomik siyasi veya hukuki temel duzenini kismen de olsa din kurallarina dayandirma veya siyasi veya kisisel cikar yahut nufuz saglama amaciyla her ne suretle olursa olsun dini veya din duygularini yahut dince kutsal seyleri istismar edemez ve kotuye kullanamaz Turkiye Cumhuriyeti Anayasasi Madde 24Laik AhlakAna madde Laik ahlak Laik ahlak kaynagini dinsel veya dinsel olmayan inanclardan degil dogrudan insan aklindan alir Bu yonuyle bakildiginda bircok felsefi gorus ile ilgili veya baglantilidir Genel anlamda dogrunun ancak akil yolu ile bulunabilecegini one suren Kibrisli Zenon un kurucusu oldugu Stoa Okulu nun antik donemin laik ahlakini temsil ettigi dusunulmektedir Stoacilara gore erdem kendi basina ve kendiliginden iyi olan seydir Bunun disinda kalan hicbir sey kendiliginden iyi olma niteligine sahip degildir Akla ve dogaya uygun yasamak ve duygulanimlar karsisinda ozgur olmak gerekir Iyi ve kotu insanin kendi edimlerinden gelir veya insanin bir takim seyleri oyle gormesi ve tanimlamasina baglidir Kisinin bunlardan birisini secmesi kendi elindedir O halde akla uygun yasamak Stoa felsefesine gore insanin icinde bulunmasi gereken durumdur Stoa Okuluna gore erdemli olmak akla uygun yasamakla mutluluk ise erdemli olmak ile elde edilebilir Ancak bilge olan kisi bu bilgeligi sayesinde ozgur kalabilir Stoa felsefesi ozgur insan aklini deger verdigi kavramlarin baslangic noktasina yerlestirmistir Bilgi ve erdem arasinda Epikuros a gore de siki bir iliski bulunmaktadir Epikuros ta dogru edim dogru bilgiden gelir Aydinlanma Cagi filozoflarindan Immanuel Kant Salt Aklin Sinirlari Icinde Din adli eserinde tamamen insan aklina dayanan dinden bagimsiz bir ahlak duzeni kurmanin mumkun oldugundan bahsetmis aklin etik alaninda kullanilabilir oldugunu gostermistir Kant in fizik otesi alan olan bir konuda bilimsel yontemli calismalar yapilabildigini gosterdigi one surulur Maddi olmayan imgeler dunyasinda degerlendirilen davranis bicimleri pratik uygulamalar olarak ortaya cikmaktadir Insan davranislari bir degerlendirme surecinin urunudur Kisiler secimlik eylemleriyle yapma veya yapmama ya da isteme veya istememe yonunde sahip olduklari ozgur irade ve istenclerinden kaynaklanan bir sonuc ortaya cikarmaktadirlar Kant etigi gorev ahlaki adini alir Kant a gore erdem insanin icinde bulunabilecegi her turlu ahlaki durum ve cesitli ahlaki durumlar ile mucadele veren bir ahlaki niyettir Kant one surdugu ahlak yasasini Kesin Buyruk olarak soyle aciklar Genel bir yasa olmasini isteyebilecegin bir maksime oznel ilke gore davran Immanuel KantLaik HukukLaik hukuk sistemi Laik ahlakin bir sonucudur Laik ahlak anlayisi beraberinde laik hukuk sistemini getirmistir Laik hukuk her cesit dinsel veya felsefi inanc sistemlerine esit yaklasim gostermektedir Bununla birlikte sahip oldugu bu notr durumu devam ettirebilmesi icin dinsel veya dinsel olmayan inanc dizgelerinden herhangi bir tanesinin mevcut hukuk sistemini etkisi altina almasina karsi cikar Laik ahlak kisiye ozgu bir tavir olarak laik hukuk ise devletin tuzel kisiligine ozgu bir durus olarak tanimlanabilir Laik Hukuk din felsefi inanc vaya inancsizlik dil etnik koken mezhep veya cinsiyet gibi hicbir fark gozetmeksizin butun yurttaslarin karsisinda esit mesafede yer almaktadir Tarih boyunca degisik ulke ve uygarliklardan farkli dusunurlerin etkinlikleri sonucu ortaya cikmis olmakla birlikte Bati da once Fransa da bicimlenmis ve oradan dunyaya yayilmis olan laiklik Ronesans ve Aydinlanma Cagi nin eserlerinden birisidir Turkiye de LaiklikAna madde Turkiye de Laiklik Laik toplum ve devlet yapisina verdigi onemle Ziya Gokalp Fuat Koprulu Ataturkcu dusunceyi basari ile edebiyat alanina kazandiran Falih Rifki Atay Turk Humanizmi eseri ile Ataturk doneminin efsane Milli Egitim Bakani olan ve Dunya Klasikleri nin Turk diline kazandirilmasini saglayan Hasan Ali Yucel Tonguc Baba olarak anilan ve Koy Enstituleri alanindaki ustun calismalari ile bilinen Ismail Hakki Tonguc Cumhuriyetin 50 Yilina armagan ettigi Turkiye de Cagdaslasma isimli kitabi Turkiye tarihinin 75 adetlik ender kitaplari arasinda gosterilen Niyazi Berkes daha gerilere gidilecek olursa Yunus Emre gibi tarihi kisilikler Turkiye de humanist deger yargisinin gelismesine rehberlik eden saygin dusunurler oldular Turk Humanizmi adli eserinde Suat Sinanoglu Ataturk Devrim ve reformlarinin getirdigi kurum ve kuruluslarin humanist ruhu tasidiklarini ve bu ruhun TBMM Medeni Kanun gibi eserleri tasidigini belirtti Bir Insani Degerler Sistemi olarak tanimlanan Humanizm Cinsiyet inanis veya baska bir fark gozetmeyen uluscu ve esitlikci yapisi ile laik Cumhuriyet in temel felsefesi oldugu biciminde yorumlandi Laiklik T C Anayasasinin ilk uc maddesi icinde degistirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeleri arasinda sayilmistir Laik Hukukun Tarihsel GelisimiLaiklik ve Dogal Hukuk Kurami Ana madde Dogal Hukuk Dogal Hukuk Latince lex naturalis antik cagdan beri bilinen farkli dusunce disiplinleri icinde farkli sekillerde ifade edilen bir kavramdir Dogal tabi hukuk kavrami gecirdigi dusunsel evrimle zaman icinde hukukun laiklesmesine hizmet etmistir Dogal hukuk insanin mantikla erisebilecegi yazili olmayan hukuk kuralidir Bu kurami destekleyenler arasinda Aristoteles ve Thomas Aquinas da yer alir ki Aquinas in tavri Katolik Kilisesi tarafindan da kabul edilmektedir Dogal hukuk kurami gerek etik gerekse hukuk felsefesi acisindan buyuk onem tasimaktadir ve farkli filozoflari farkli yonlerde etkilemistir Ayrica insan sevgisini ve saygisini konu alan hukuk dalidir Dogal hukuk etigin konusu olan soyut adalet anlayisini hukukun nihai amaci olarak goren insanlarin dogustan bir takim haklari ozgurluk esitlik yasama hakki oldugunu soyleyen ve bu haklarin yer veya zamana gore degisemeyecegini savunan hukuk anlayisidir Dogal hukuk niteligi geregi hukuki pozitivizme karsidir Dogal yasanin doga tarafindan belirlendigi ve bu nedenle evrensel oldugu ileri surulur a gore tabii hukuk toplumsal yasamin kendisidir pesinde kosuldugu halde kendisine bir turlu tamamen erisilemeyen bir hukuki olgunlugu temsil eder Tabii hukuk muspet hukuka nispetle idealdir Fakat terzilerin kullandigi patronlar gibi bir model degil Ideal ancak bir gayeye dogru olan egilimden ibarettir Henuz tahakkuk etmemis hatta henuz tamamen de idrak edilmemis ve dogrusunu soylemek lazim gelirse her zaman belirsiz bazi seyleri iceren bir seydir Dogal hukuk disinda ve ona karsi olarak degerlendirilen hukuki pozitivizm tabii hukukun adalet anlayisini elestirir ve bu kavramin fizik otesi bir deger olarak tanimlanamaz bir kavram oldugunu ve bu nedenle de hukuk biliminin disina itilmesi gerektigini savunur Her iki teori de ortaya cikislarindan bu yana cagin gereklerine uygun gelismeler gostermistir Hatta bu gelismeler sonucunda artik tabii hukuk ile hukuki pozitivizm arasinda kesin ayrimlarin kalmadigi bile iddia edilmektedir Dogal hukuk yaklasiminin onemli gorunumlerini Platon ve Cicero da bulmak mumkundur dusunceye sistematik bicimini veren ise Thomas Aqunias olmustur Dogal yasa teorileri Ingiliz Ortak Yasa sinin gelisiminden genis bir etki gormus olsa da buyuk oranda Thomas Aquinas Francisco Suarez Thomas Hobbes Hugo Grotius Samuel von Pufendorf John Locke Francis Hutcheson ve tarafindan bicimlendirilmistir Dogal yasa ve dogal haklar arasindaki kesisim nedeniyle Birlesik Devletler Bagimsizlik Bildirisi nin bir ogesi olarak ve Fransa Insan ve Yurttas Haklari Bildirisi nde ve 3 Mayis 1791 tarihli Polonya Anayasasinda kaynak olarak alinmistir Birlesik Devletler bildirge devletlerince Dogal Yasa tabaninda kurulmustur Laik Hukukun Antik Donem Kaynaklari Eski Yunan da bir kent devleti olan polis in duzenini belirleyen kanunlar ilk zamanda aristokratik icerikli kanunlardi Kokenleri bilinmeyen bu kanunlara deniyordu Thesmoi den sonra unlu yasa koyucu Solon ile birlikte adi verilen insan yapisi yasalar thesmoi lere karsi ustunluk elde ederek ortaya cikti Boylece kutsal mutlak ve degistirilemez yasa olamayacagi dusuncesi ortaya cikti Solon la ayni zamanlarda yasayan Antik Yunan in 7 bilgesinden birisi olarak kabul edilen her seyin Tanrilarla dolu oldugunu soyleyen Thales ile tabiat felsefecileri ortaya cikmaya basliyordu Epikuros MO 341 270 butun insanlar icin gecerli olacak bir dogal hukukun varligini kabul etmez Epikuros a gore hukuk toplum icinden herhangi bir zaman veya herhangi bir yerde kotuluk gormemek ve kotuluk yapmamak uzere verilmis taahhutten baska bir sey degildir Aristo Retorik adli eserinde yazili hukukla dogal hukukun birbirinden farkli oldugunu ve ikisinin celismesi halinde dogal hukukun ustunlugunu kabul eder Yazili hukukun yasaklamasina ragmen erkek kardesinin cesedini gomen Creon un dogal haklar geregi yanlis bir sey yapmadigini one surer Stoa Okulu ise tanri ve dogayi birlestirdikleri panteist anlayislari ile doga ve aklin bir oldugunu aklin dogaya yasamakla ayni oldugunu one surerler ve boylece icsel bir zorunluluk ile uyulmasi gereken bir hukukun varligi soz konusu olur Stoa okulunun kurucusu Kibrisli Zenon a gore tanri her seydir Insanin Tanrisal atesten aldigi bir parca onun gorunmez ozu olan ruhunu olusturur ve boylece var olan insan ruhu akla ve bilgiye uygundur Stoaci filozoflardan Roma nin Cumhuriyet devri sonlarinda yasayan Cicero ya gore dogustan sahip olunan bir yetenek ile dogal hukuk anlasilabilmektedir Sofistler MO 5 ve 4 yuzyilda Atina da siyasi ve toplumsal kosullarin degismesinde etkili olarak doga eksenli felsefeden insan eksenli felsefeye gecise neden olmustur Protagoras MO 481 420 insan her seyin olcusudur metron antropos panton derken doga veya evren yerine ilk kez felsefenin merkezine insani aliyordu Boylece hem devlet hem de hukuk insan urunu olarak kabul goruyordu Marcus Tullius Cicero Cicero MO 106 43 De Legibus adli eserinde hem adalet hem de yasanin kaynagini insan aklinin kucakladiklarindan insanin islemlerinden ve insanligin birlesmesine hizmet eden insanin kendine ait dogasindan elde ettigini yazmaktadir Cicero ya gore dogal yasa bize daha genis bir toplumun genel iyisini dayatmaktadir Kesin yasalarin amaci vatandaslarin guvenligini saglamak devletin korunmasi ve huzuru ve insanin mutlulugunun saglanmasidir Bu bakisa gore ise yaramaz ve adil olmayan tuzukler yasa niteligi tasiyamazlar cunku yasa teriminin tanimi dogru ve gercegi secme ilke ve dusuncesi ile yapisiktir Yasa Cicero ya gore zaafin bir duzelticisi olmali ve erdemi tesvik etmelidir Cicero gorusunu soyle aciklar Ilerletmemiz gereken erdemler daima bizim kendi mutlulugumuza yoneliktir ve onlari ilerletmenin en anlamli bicimi insanlarin birlikte yasamalari ve karsilikli faydalar ile percinlenmis iyilikseverliktir Cicero dogal yasanin yuzyillardan bu gune gelisine kadar suren tartismalari etkilemistir Amerikan Devrimi caginda da bu etkiyi gormek mumkundur Roma hukukunun koklerinde sira disi bir kavrayisi bulunan Cicero yer alir O nun imparatorluk kurum ve yasalari hakkinda bilgiler veren idealleri bir medyum gibi gelecek kusaklarin zihinlerinde yer almistir Cicero kendi doneminin basindan itibaren Laiklesmeye baslayan hukuk cizgisine uygun fikirler one surmus ve kendisinden sonra da Roma Hukuku nun Laiklesmesini hizlandirmistir Stoisyenlere gore devletin kanunlarinin uzerinde evrensel bir dogal yasa bulunmaktadir Insanlarin akil yoluyla kavradiklari ve hukmu altina girdikleri bu evrensel dogal yasa butun insanlarin birbirini sevmelerini emretmektedir Boylece aralarinda ulusal sinifsal ve irksal hicbir ayrim kalmadigi kabul edilen insanlarin hepsinin ayni yasaya boyun egen kardesler oldugu soylenebilir Stoa dusuncesinin bu ozellikleri yani insana devlet disinda manevi bir deger tanimasi butun insanlarin kardesligini ve esitligini savunmasi bu ogretiyi insan haklari doktrininin en onemli kaynaklarindan biri haline getirmistir Hukukun Evriminde Hiristiyanlik Sonrasi Donem Etkileri Hristiyanlik Roma imparatorlugunun Stoa ogretisinin yaygin oldugu donemlerinde ortaya cikmistir Hristiyanlarin baslangicta reddettikleri panteist Stoa tabiatciligina ragmen Roma Hukukunun Hristiyanlarca kabul edilmesi paradoksal bir sekilde tabi hukuk anlayisinin din ekseninde devamini dogurmustur Bununla birlikte Hristiyanlik Stoa okulu nun dogayla ozdes Tanri anlayisina karsi cikmistir Hristiyanlik Stoa felsefesinin tabiata gomulu Tanri anlayisini reddetme sadedinde tabiati reddetse de ayni felsefenin isledigi tabiatin maddi duzeninin ona sinmis olan evrensel akil logos sayesinde isledigi ve herkesin her seyin bu duzenden pay sahibi oldugu dusuncesini reddetmedi Laiklik ve Islam Laiklik amac degil bir aractir din ile laiklik birbirine alternatif degildir Laiklik her turlu inanistan bireylerin dinsel inanclarini kendi ozgur iradeleri ile tercih etmeleri gereklerini yerine getirme konusunda da kendi iradelerini ortaya koymalarini butun yurttaslarin ayni yasalar onunde esit bulunmalarini temin eden bir aractir Hukuk ile dinsel siyaset arasindaki temel fark hukukun inanci ne olursa olsun insani kutsal ve esit hakli kabul etmesidir Laiklik dini devre disi birakmak anlamina gelmez din adina baski yapmak zor kullanmak isteyenleri devre disi birakmak anlamina gelir Bu nedenle de ozgurluk ve demokrasinin on kosulu olarak ortaya cikar Bugun dunyada yaklasik 1 5 milyar Musluman yasiyor Bir insanin Islam i din olarak benimsemesi tamamen kendi ozgur iradesine baglidir Islami kabul ettikten sonra da Kur an da emredilen ibadetleri uygulamasi ya da men edilen yasaklardan sakinmasi tamamen sahsin kendi vicdani ile ilgilidir Laiklik ve Seriat Din devlet ve siyaset iliskilerinde bir Islam devletinin varligini savunanlar bulundugu gibi Islamin devletlesmeye gereksinimi olmadigini savunanlar da bulunmaktadir 19 yuzyilin sonlarinda ortaya cikan ve Islam i bir butun olarak yeniden toplumsal siyasal ve kulturel yasama egemen kilmak amaciyla hareket eden Islamcilik dusuncesi I Dunya Savasi yillarina kadar Osmanli daki en guclu siyasal akimlardan birisi oldu Bu bakimdan laiklige gelince laiklik inanc anlaminda dine alternatif bir ideoloji degil ama yonetim bicimi anlaminda dinsel yonetimin alternatifidir Kur an da hukuksal hukum niteliginde sadece elli kadar ayet vardir Seriat adi verilen din hukuku sadece evlenme bosanma ve nafaka gibi konulari yani aile hukukunu kapsiyordu O konuda bile Kuran sadece ana hukumleri koyuyor ayrinti getirmiyordu Bu nedenle fikih adi verilen ilim dali icma ve kiyas in daha sonradan Kur an ve Sunnet e ek olarak kaynak kabul edilmesiyle ortaya cikti Bati kulturlerinde adaletin simgesi Themis Kilic adaletin verdigi cezalarin caydiriciligini ve gucunu Terazi adaleti ve bunun dengeli bir sekilde dagitilmasini simgeler Kadin ve Bakire olmasi bagimsizligi ifade eder Ayrica kadinin gozu baglidir Bu da tarafsizligini simgelemektedir Aydinlanma Cagi ve Laik Hukukun Yeniden Dogusu Ana madde Aydinlanma Cagi Aydinlanma Kant in ifadesine gore insanin kendi sucu ile dusmus oldugu ergin olamama durumundan kurtulmasidir Aydinlanma dusuncesinin temel parametreleri akil birey ve ozgurluk tur John Locke Ingiltere de Avam ve Lordlar Kamaralari teskilat kanununun meydana gelisinde en buyuk rollerden birisini oynamis yasama ve yurutme guclerinin ayriligi ilkesini savunmustur Dusunce ozgurlugunu eylemlerimizi akla gore duzenlemek anlayisini en genis olcude yayan ilk dusunur oldugu icin Avrupa daki aydinlanma ve Akil Cagi nin gercek kurucusu oldugu kabul edilir Mutlakiyet yonetimlerini ilk sarsan kisi olup Ingiliz Amerikan ve Fransiz devrimlerinin temelini olusturan filozof olarak akillara yer etmistir Locke Montesquieu dan once yonetimin mutlak gucunun liberal ve esitlikci bir cercevede ele alinarak mutlaka belirli bir duzeye indirilmesi gerektigini ve bunun ancak kuvvetler ayriligi ilkesiyle gerceklestirilebilecegini savunmustur Locke un yasama ve yurutme guclerinin birbirinden ayriligi olarak acikladigi kuvvetler ayriligi ilkesi Montesquieu tarafindan yasama yurutme ve yargi guclerinin ayriligi olarak gelistirilmistir Kuvvetler ayriligi ilkesi liberal ve laik felsefenin bir urunu oldugu gibi bunun yani sira bugun anladigimiz anlamiyla insan haklari dusunceleriyle Aydinlanma Cagi na damgasini vuran John Locke dusuncesinin bir urunudur Hugo Grotius 1583 1645 yillari arasinda yasamis ve dogal hukuk ogretisiyle un kazanmis olan unlu Hollandali dusunur hukuk alaninda Descartes bilgi felsefesiyle modern dusunce acisindan ne kadar onemliyse o kadar onemlidir Grotius Descartes in bilgi alaninda gerceklestirdigi seyi hukuk alaninda yapmistir Baska bir deyisle nasil ki modern felsefenin kurucusu olan Descartes kusku yoluyla bilgiyi teolojik skolastik tasalluttan kurtararak ozneden yola ciktiysa ayni sekilde Grotius da hukuku Tanri iradesi karsisinda bagimsiz ve nesnel bir kurum olarak one surmustur Felsefenin ben den suje den baslamasi teleolojik dusunceyi birakip dogayi kendisiyle kavramaya dayanan i savunmasi gerektigi dusuncesi Descartes tarafindan ilk defa one suruldugu tarihten bu yana gecerliligini korumustur Insan akli hukukun kaynagidir Insan hicbir araciya gereksinim duymadan kendi akliyla evrensel adalet ilkesini anlar ve icerigini kavrayabilir Herkes kendi akliyla evrensel hakikatlere ulasabilir Herkesin esit bir bicimde algiladigi adaletin degerinin guncellesmesi hukuk haline donusturulmesi siyasal faaliyettir Bu calismayi herkes esit bir bicimde yurutecektir cunku herkes akil sahibidir ve insanlar arasinda dogustan hicbir fark yoktur Esit algilama ve esit kavrama esit yonetimi gerektirir Algilama kavrama ve yururluge koyma isleminde kral ve papaza gereksinim yoktur Krala ve aristokratlara gereksinimin olmamasi demokrasi papaza gereksinim duyulmamasi ise laikliktir Akilcilik bilimcilik ve gercekcilik ancak laik bir hukuk duzeninde mumkundur Laik Hukuka Dayali Laik Devletin OzellikleriLaik Devlet kisiler arasinda hicbir ayrim yapmadan tum haklar gibi din ve vicdan ozgurlugunu de ibadet ozgurlugunu de tam anlami ile koruyan devlettir Laik Devlet dinin etkisi ve egemenligi altinda kalmayan Dinin ve din kurallarinin etki alanindan uzak olan devlettir Laik Devlet dinin kisinin manevi yasamini asarak kotuye kullanilmasini somurulmesini yasaklayan devlettir Laik Devlet te hukuk kurallarinin kaynagi toplumun kendisidir onun iradesidir din kurallari degil Laiklik ve Turk Hukuk DevrimiTurk Hukuk Devrimi bircok bakimdan ovulebelir ancak onu muhtesem kilan nitelik cekirdegini teskil eden laiklik dusuncesidir Cagdas toplumlarda adalet dagitimi islevi din adamlarina birakilamaz Devletin Laiklesmesi Devletin laiklesmesi alaninda yapilan devrim ve reformlardan bazilari Amasya Kararlari ile devletin laiklesmesine giden surecte Turk Devrimi nin baslangici olarak kabul edilir TBMM nin acilmasi ve Ulusal Egemenligin esas alinmasi 1921 Anayasasinin kabul edilmesi Saltanatin kaldirilmasi Cumhuriyetin Ilani 1924 Anayasasi Halifeligin kaldirilmasi 1927 tarihli anayasa degisiklikleri Hukukun Laiklesmesi Ataturk 1 Mart 1924 gunu TBMM nde yaptigi acilis konusmasinda adalet ve hukukun laiklesmesini su sozler ile anlatmaktadir Adalet orgutune ve duzeltilmesine verdigimiz onemi nasil anlatsam azdir Adalete iliskin anlayisimizi yasalarimizi orgutumuzu bizi simdiye degin bilincli bilincsiz etki altinda bulunduran yuzyillarin gereklerine uygun dusmeyen baglardan bir an once kurtulmak gerekir Ulus her uygar ulkede olan adalet ilerlemelerinin ulkenin gereklerine uyan ilkelerini istiyor Ulus hizli ve kesin adaleti saglayacak uygar usulleri istiyor Medeni hukukta aile hukukunda izleyecegimiz yol ancak uygarlik yolu olacaktir Hukukta durumu gecistirmek ve bos inanclara baglilik uluslari uyanmaktan alikoyan en agir karabasandir Turk ulusu uzerinde karabasan bulunduramaz Mustafa Kemal Ataturk Halifeligin kaldirilisiyla birlikte Ser iye Vekaletinin de kaldirilmis olmasi Kamu Hukuku yaninda Ozel Hukuk alaninin ve adalet dagitim gorevinin de laikleseceginin bir belirtisi idi Nitekim gundelik insan islemlerine iliskin olan hukumlerin belirlenmesi ve isletilmesi TBMM nin yetki alani icinde degerlendirilmistir Hukukun laiklesmesi alaninda yapilan devrim ve reformlardan bazilari Seriye vekaletinin kaldirilmasi Mecellenin kaldirilmasi kaldirilmasi Turk Medeni Kanunu Borclar Kanunu Turk Ticaret Kanunu ve Turk Ceza Kanunlarinin kabul edilmesi Kadin erkek esitliginin taninarak kadin haklarina iliskin duzenlemelerin yapilmasi Egitimin Laiklesmesi Egitimin laiklesmesi alaninda yapilan devrim ve reformlardan bazilari Medreseler ve mahalle mekteplerinin kaldirilmasi Egitimin birlestirilmesi Universitelerin kurulmasiInsan ve Yurttas Haklari BildirisiLaiklik ve Insan HaklariAna Madde A Taner Kislali ya gore laiklik ozgurluk ve demokrasinin on kosuludur Emre Kongar a gore de demokrasinin on kosulu olan laiklik ve demokrasinin anlami herkesin birbirinin degerlerine kendisine istedigi saygiyi gostermesi ve devletin de bunu hukuk araciligiyla korumasidir Laik bir devlet tum yurttaslarina kokeni cinsiyeti veya inanisi ne olursa olsun ayni yasalari uygular Oysa Laikligi kabul etmemis devletlerde farkli inanislara ve farkli cinsiyetlere farkli mueyyideler uygulanir Iran Suudi Arabistan Pakistan ve Sudan seriat kurallara gore yonetildigini beyan eden 4 ulkedir Ionna Kucuradi laiklik ve insan haklari arasindaki zorunlu baglantiyi gorebilmek icin oncelikle bu iki kavramin ne anlama geldiginin net bir tespitinin yapilmasi gerektigini one surer ve sonrasinda hata yapma hakki ndan bahsederek konuyu temel ozgurlukler kapsaminda degerlendirmeye devam eder Insan Haklari Evrensel Bildirisinin 4 Maddesi koleligi red ederken 5 Maddesi ise insanlik disi muameleleri kabul etmemektedir Buna gore hic kimse esir ya da kole durumunda tutulmayacak hic kimseye iskence ya da acimasiz insan disi kucultucu muamele yapilmayacak bu tur ceza verilmeyecektir Insan Haklari Evrensel Beyannamesinin bu maddelerinden cikartilacak yoruma gore bedensel eziyet verici muameleler temel insan haklarina aykiri oldugu gibi bir ceza yontemi de olamaz ancak iskence olarak tanimlanmaktadir Islami esaslara dayali oldugunu aciklayan din devletlerinde ise Islami olarak adlandirilan ceza yontemlerinin dikkat cekici bicimde cogunlugu taslama kirbac degnek vb bedensel cezalara dayanmaktadir Ayrica bakinizHukuk Hukuk Felsefesi Ahlak Felsefesi Dogal Hukuk Aydinlanma Cagi Insan Haklari Turkiye de LaiklikDaha genis bilgi icinAnkara Barosu Hukuk ve Laiklik Av Husamettin Celebi 23 Eylul 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde Kaynakca 12 Aralik 2013 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 16 Ekim 2013 a b c d Kemalizm Laiklik ve Demokrasi Ahmet Taner Kislali Imge Kitabevi S 149 S 153 S 155 S 157 Ataturk ve Devrimleri Laiklik Ilkesi 17 Ekim 2013 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 16 Ekim 2013 Laiklik mucadelesi antiemperyalist bir mucadeledir Yalcin Bayer Hurriyet Gazetesi 13 Ekim 2013 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 16 Ekim 2013 17 Ekim 2013 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 16 Ekim 2013 Turkiye Buyuk Millet Meclisi TC Anayasasi Madde 24 16 Ekim 2013 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 16 Ekim 2013 PDF 31 Temmuz 2014 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 16 Ekim 2013 PDF 28 Eylul 2013 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 16 Ekim 2013 YKY Kultur Cogito 16 Ekim 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde Kant ve Yeni Kantcilik Ozlem Dogan 11 Mayis 2015 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 16 Ekim 2013 PDF 16 Ekim 2013 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 16 Ekim 2013 Natural Law International Encyclopedia of the Social Sciences Strauss Leo 1968 Natural Law International Encyclopedia of the Social Sciences Macmillan a b A U Hukuk Fakultesi Tabii Hukuk Ronesansi Hamide Topcuoglu S 6 S 66 olu kirik baglanti Turk Anayasa Hukuku Sitesi Tabii Hukuk ve Hukuki Pozitivizme Gore Adalet Kavrami Kemal Gozler 11 Kasim 2013 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 16 Ekim 2013 Hukuki Pozitivizmin Degisen Yuzu Mu Gulriz Uygur PDF 2 Haziran 2018 tarihinde kaynagindan PDF Erisim tarihi 16 Ekim 2013 Dogal Hukuk Modern Gelenek Brian H Bix Cev Aras Gor Ertugrul Uzun PDF 15 Ekim 2013 tarihinde kaynagindan PDF Erisim tarihi 16 Ekim 2013 Commentaries on the Laws of England a b c d PDF 16 Ekim 2013 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 16 Ekim 2013 PDF 29 Ekim 2015 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 16 Ekim 2013 Cicero De Legibus bk 1 sec 16 17 a b Barham Francis 1842 Introduction Londra Edmund Spettigue 8 Agustos 2010 tarihinde kaynagindan arsivlendi erisim tarihi 16 Ekim 2013 Cicero De Legibus Keyes translation bk 2 sec 11 Cicero De Legibus Keyes translation bk 1 sec 58 Cochrane Charles Norris 1957 Christianity and Classical Culture A Study of Thought and Action from Augustus to Augustine New York Oxford University Press s 39 a b c Insan Haklari Vahap Coskun Liberte Yayinlari S 60 S 72 S 73 Ankara Universitesi S 266 PDF 24 Aralik 2012 tarihinde kaynagindan PDF Erisim tarihi 16 Ekim 2013 Islamcilik ve Din Politikalari Erdogan Aydin Gendas Predikat S 116 Ataturk ve Din Islam Dini Acisindan Laiklik 16 Ekim 2013 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 16 Ekim 2013 28 Temmuz 2013 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 16 Ekim 2013 Demokrasi Surecinde Turkiye de Islamcilik Dogan Duman Dokuz Eylul Yayinlari S 280 S 288 Mevzuat Dergisi Turkiye de Siyasal Islam Sadiye Ay 30 Eylul 2013 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 16 Ekim 2013 Erdogan Aydin Gendas Predikat S 18 Kemalizm Laiklik ve Demokrasi Ahmet Taner Kislali S 159 Aydinlanma Nedir I Kant S 213 PDF 17 Ekim 2013 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 16 Ekim 2013 a b PDF 16 Ekim 2013 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 16 Ekim 2013 SDU Bilgi Merkezi Hugo Grotius 29 Ekim 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 16 Ekim 2013 17 Ekim 2013 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 16 Ekim 2013 Kopru Dergisi Dinler ve Laiklik GU I F Dekani Prof Dr Niyazi Oktem 5 Kasim 2013 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 16 Ekim 2013 23 Ekim 2013 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 16 Ekim 2013 PDF 17 Ekim 2013 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 16 Ekim 2013 16 Ekim 2013 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 16 Ekim 2013 a b c Ozer Ozankaya Cem Yayinevi 2000 S 224 S 228 Demokrasi Laiklik ve Tahammul Etmek Uzerine Emre Kongar 21 Ekim 2013 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 16 Ekim 2013 Turkiye Barolar Birligi Dergisi Laiklik ve Insan Haklari Ioanna Kucuradi 27 Eylul 2013 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 16 Ekim 2013