Bağışıklık sistemi, bir canlıdaki hastalıklara karşı koruma yapan, patojenleri ve tümör hücrelerini tanıyıp onları yok eden işleyişlerin toplamıdır. Sistem, canlı vücudunda geniş bir çeşitlilikte, virüslerden parazitik solucanlara, vücuda giren veya vücutla temasta bulunan her yabancı maddeye kadar tarama yapar ve onları, canlının sağlıklı vücut hücrelerinden ve dokularından ayırt eder. Bağışıklık sistemi, çok benzer özellikteki maddeleri bile birbirinden ayırabilir, örneğin; bir amino asidi farklı olan proteinleri bile birbirinden ayırabilecek özelliğe sahiptir. Bu ayrım, patojenlerin konak canlıdaki savunma sistemine rağmen enfeksiyon yapmaları için yeni yollar bulmalarına, bazı uyumlar sağlamalarına neden olacak kadar karmaşıktır. Bu mücadelede hayatta kalmak için patojenleri tanıyan ve onları etkisizleştiren bazı mekanizmalar gelişmiştir. Doğadaki tüm canlılar kendilerinden olmayan doku, hücre ve moleküllere karşı savunma sistemlerine sahiptirler. Hatta bakteriler gibi basit tek hücreli canlılarda da onları viral enfeksiyonlara karşı koruyan enzim sistemleri bulunur. Yüksek canlılardaysa çok daha karmaşık bir bağışıklık sistemi vardır. Omurgalılarda bağışıklık sistemi özel işlevlere sahip çok sayıda farklı hücre ve molekül içermektedir.
Geçmiş çağlardaki ökaryotik canlılarda diğer basit bağışıklık mekanizmaları gelişmiş ve günümüzdeki bitkiler, balıklar, sürüngenler ve böcekler gibi torunlarına miras kalmıştır. Bu mekanizmalar, defensinler olarak adlandırılan antimikrobiyal peptidleri, fagositleri ve kompleman sistemi kapsar. Daha tecrübeli sistemler omurgalıların evrimiyle, nispeten yakın zamanda gelişmiştir. İnsan gibi omurgalılardaki bağışıklık sistemleri dinamik işleyiş sırasında birbirlerini etkileyen, seçilmiş proteinlerin, hücrelerin, organların ve dokuların bazı çeşitlerinden oluşur. Daha karmaşık bağışıklık yanıtının bir parçası olan omurgalıların sistemi, zamanla patojenleri daha etkili tanımaya uyum sağlamıştır. Uyum süreci bağışıklık belleğini yaratmış ve bu da patojenlerle gelecek karşılaşmalarda daha etkili bir koruma sağlamaya izin vermiştir. Edinilmiş bağışıklığın bu süreci aşılamanın temelini oluşturmaktadır.
Bağışıklık sistemindeki bozukluklar hastalıklara neden olabilir. Bağışıklık yetmezliği hastalıkları, bağışıklık sistemi normalden daha az etkin olduğunda meydana gelir, tekrarlayan ve yaşamı tehdit eden enfeksiyonlarla sonuçlanır. Bağışıklık yetmezliği ayrıca X-SCID gibi bir sonucu ya da farmosötikler veya HIV retrovirüsünün neden olduğu AIDS gibi bir enfeksiyonun sonucu olarak da görülebilir. Buna zıt olarak, kendinebağışık (otoimmün) hastalıklar, normalden fazla etkin olan bir bağışıklık sisteminin, vücudun kendi dokularını yabancı olarak algılayıp, onlara saldırmasıyla sonuçlanır. Yaygın kendine bağışık hastalıklar; romatoid artrit, diyabet tip 1 ve sistemik lupus eritematozus'dur.
Bağışıklık sistemi, eski çağlardan bu yana ilgi çeken bir konu olmuş, insanlar tarih boyunca bazı bağışıklık yöntemleri bile geliştirilmiştir.
Günümüzde bağışıklık sisteminin çok geniş ölçüde aydınlatılabildiği söylenebilir, bu sistemi oluşturan unsurlardan, hastalıkların tanı ve tedavisinde geniş ölçüde yararlanılmaktadır. Günümüzde "bağışıklık bilimi" olarak bilinen "immünoloji", Eski Roma’da askerlikten muaf (korunmuş) asillere denilen immunitas sözcüğünden gelmektedir. İmmünoloji günümüzdeki rolüyle bilimsel çalışmalarının oldukça önemli alanlarını oluşturmaktadır.
Bağışıklık sistemi organları
Bağışıklık sisteminin organları lenfoid dokulu organlardır. Bu organlar, birincil lenfoid organlar ve ikincil lenfoid organlar olarak iki grup halinde incelenseler de birbirleriyle sürekli ilişki halindedirler. Birincil lenfoid organlarda, lenfositlerin üretim işleri yapılırken; ikincil organlarda lenfositler ilk defa antijenlerle yüzleşirler.
- Lenf bezleri: Geniz eti olarak da bilinen, yutağın üst kısmında, burun boşluğunun arka tarafında bulunan lenfoid doku parçalarıdır. Bakteri ve virüs gibi enfektöz ajanları ve onların ürettiği antikorları yakalarlar.
- Bademcikler: Boğazda, lenfositlerin toplandığı ve dışarıya açılan bir açıklık olan ağızda ilk engeli oluşturan küçük yapılardır. Lenf sıvısı, bademciklerin içerisinde bulunan lenf damarlarından boyun ve çene altı düğümlerine doğru akar. Bu esnada lenf damarlarının duvarlarından lenfositler salgılanır. Vücuda girebilen mikroplar, buradan salgılanan lenfositler tarafından temizlenirler.
- Timus: Göğsün üst bölümünde, tiroid bezinin altında yer alan ve olgunlaşmamış lenfositlerin kemik iliğinden çıkıp, olgunlaşma sürecine tabi tutuldukları vücut organdır.
- Lenf düğümleri: Tüm vücuda yayılmış, B ve T hücrelerinin bulunduğu merkezlerdir. Vücutta koltuk altı, kasık, çene altı, boyun, dirsek ve göğüs bölgelerinde bol bulunurlar.
- Karaciğer: Özellikle fetüsde olmak üzere, immünolojik etkin hücreleri içerir; T-hücreleri ilk olarak fetüs karaciğeri tarafından üretilirler.
- Dalak: Karın boşluğunun sol üst tarafında bulunan ve eski kırmızı kan hücrelerinin yıkımından sorumlu bir organdır. Tek çekirdekli fagositik sistemin merkezlerinden biridir. Enfeksiyonlarla savaşmada yardımcı olur.
- Peyer plakları: İnce bağırsağın ileum bölgesinde bulunan lenfoid dokuların yoğunlaştığı bölgelerdir. Bağırsak lümenindeki patojenlerin kontrol altında tutulmalarını sağlar.
- Kemik iliği: Bağışıklık sisteminin tüm hücrelerinin kökeni olan kök hücrelerin bulunduğu bir merkezdir.
- Lenf: Bağışıklık sisteminin hücre ve proteinlerini vücudun bir yerinden diğerine taşıyan, "akkan" olarak da bilinen bir çeşit dolaşım sistemi sıvısıdır.
Bağışıklık sisteminin işleyişi
Canlı vücudu oldukça farklı moleküllerden, hücrelerden ve dokulardan oluşan birçok savunma sistemi tarafından korunmaktadır. Canlıların bağışıklık sistemlerini uyaran ve canlı için kendinden-olmayan tüm moleküllere "antijen" veya "immunojen" denir. Canlı koruyucu elemanlarıyla öncelikle yapısına yabancı olan "antijen"lerin vücuda girmesini engeller. Bu koruma, tabaka tabaka arttırılmış bir sistemdir, üyeleri; yüzey engelleri, doğuştan gelen ve edinilmiş bağışıklık sistemidir. İlk engel olan deri, solunum ve sindirim sistemi gibi yüzey bariyerlerini herhangi bir antijen aşabilir ve canlıyla dahil olursa, ikinci savunma sistemi hemen harekete geçer.
Yüzey bariyerlerini aşan bir madde karşısında, doğuştan gelen sistemin elemanlarından kemik iliği, timus, lenf bezleri ve dalak gibi özelleşmiş merkezlerde yer alan fagositler, makrofajlar, lenfositler gibi savunma hücreleri ve molekülleri devreye girerler. İlk aşamada, öncü hücreler olan fagositler ve makrofajlar antijenleri yok etmeye çalışırlar. Kendinden-olmayan yapıların vücut tarafından bu şekilde yok edilmeleri sürekli devam eden bir olaydır, vücudun açıklıklarından girebilen birçok molekül bu şekilde yok edilir.
Bu ikinci koruma sistemi de başarılı olamazsa, edinilmiş bağışıklık sisteminin temel hücreleri olan B ve T lenfositler devreye girerler. Böylece oldukça karmaşık olan bir zincir sistemi tetiklenir. Antijen varlığını haber alan T hücreleri, diğer savunma hücrelerini bunlara bağlı gelişen birçok biyokimyasal kaskadı tetiklerler.
T hücrelerinin alt gruplarından antijenleri yok etmeye çalışırken, edinilmiş sistemin bir diğer önemli hücreleri olan B hücreleri de "bağışıklığın akıllı molekülleri" olarak adlandırılan "antikor"ları (immünoglobulinler) sentezlemeye başlarlar. Glikoprotein yapılı bu moleküller, anahtar-kilit uyumu şeklinde özgül antijenlere bağlanarak antijenleri ya etkisiz hale getirirler ya da kompleman sistemi ve diğer savunma hücrelerini harekete geçirerek antijenlerin yok edilmelerini sağlarlar.
Savunma sisteminde çok önemli bir rolü olan antikorlar, Y şeklindedir ve ağır zincir ve hafif zincir olmak üzere 2 çift protein zincirinden yapılmışlardır. Ağır ve hafif zincirler üzerinde, değişken (V/variable) ve sabit (C/constant) bölgeler bulunur. Değişken bölge, antijeni tanıyan kısmı oluşturmak üzere özelleşmiştir ve bir çift halinde bulunur. Buradaki aminoasit dizilimlerindeki farklılıklar, farklı antijen bağlanmasına yol açar.
Antikor molekülünde ağır ve hafif zincirler, farklı DNA bölümlerinden meydana gelmiş genler tarafından kodlanır. Bu gen parçaları, her B hücresinde farklı olan zincirleri meydana getirecek genleri yapmak üzere, yeniden düzenlenir. Gen parçalarının düzenlenmesi değişkendir ve bu nedenle vücudun yapabildiği 100 milyon kadar farklı antikor, az sayıda gen parçası tarafından oluşturulur. Yani bağışıklık sisteminin başarısının temeli, immünoglobulinin ağır ve hafif zincirlerindeki değişken bölgelerin, çok çeşitli sayıda üretilebilmesidir. Bu çeşitliliğin üretimi, çoğul genlerin varlığı, (vücut hücrelerini içeren) somatik hipermutasyonlar, somatik rekombinasyonlarla (kromozomlar arası gen değiş-tokuşuyla) sağlanır, ki tüm bu olaylar B hücre gelişimi sırasında ortaya konur. Böylece B hücreleri, vücuda giren antijenleri durduracak antikorları, antijenik özelliklerine göre ayrı ayrı sentezler.
Bağışıklıkta tabakalanmış savunma
Bağışıklık sistemi, gittikçe artarak özelleşen katmanlı savunmalarla canlıları enfeksiyonlardan korur. En basitiyle; fiziksel engeller bakteri veya virüs gibi patojenlerin vücuda girmelerini engeller. Eğer bir patojen bu engellerden birini aşarsa, doğuştan gelen bağışıklık sistemi hemen devreye girer fakat özgül bir yanıt oluşturmaz. Doğuştan gelen bağışıklık sistemi bütün bitki ve hayvan gruplarında bulunur. Bununla beraber, patojenler doğuştan gelen yanıttan kaçabilirler. Omurgalılarda üçüncü bir koruma engeli olarak doğuştan gelen yanıtla etkinleştirilen edinilmiş bağışıklık sistemi gelişmiştir. Burada bağışıklık sistemi, bir enfeksiyon sırasında patojeni tanımasını geliştirecek cevaplara uyum sağlar. Bu gelişmiş yanıt, patojen ortadan kaldırıldıktan sonra da bir bağışıklık belleği şeklinde hatırlanır ve bu, aynı patojenle bir daha karşılaşıldığında daha hızlı ve güçlü bir yanıt verilmesini sağlar.
Bağışıklık sistemi genelde iki bölüm halinde incelenir:
- Doğal (doğuştan) bağışıklık: Kalıtsal öğeler içerir ve bunlar hemen ilk savunma hattını oluştururlar.
- Edinilmiş (kazanılmış) bağışıklık: Belirli patojenleri hedef alacak özel antikorlar ve T hücreleri üreterek vücut belirli patojenlere karşı özel bir bağışıklık geliştirebilir. Bu tür bir yanıtın gelişmesi günler alabilir ve ilk saldırıyı önlemede pek etkili değildir, fakat normalde daha sonraki enfeksiyonları önler ve uzun süreli enfeksiyonların temizlenmesine yardımcı olur.
Doğuştan gelen bağışıklık sistemi | Edinilmiş bağışıklık sistemi |
---|---|
Yanıt özgül değil | Patojen ve antijene özgül yanıt verilir |
Bulunana hızlıca en büyük düzeyde yanıt verilir | bulunmayla yanıt arasında gecikme vardır |
Hücre aracılı ve humoral bileşenler | Hücre aracılı ve humoral bileşenler |
Bağışıklık belleği bulunmaz | Bağışıklık belleği oluşturulur |
Neredeyse yaşamdaki bütün canlı şekillerinde bulunur | Sadece Gerçekçenelilerde bulunur |
Doğuştan ve edinilmiş bağışıklıkların her ikisi de kendinden olan ve kendinden olmayan moleküllerin ayrımına bağımlıdır. İmmünolojide kendinden olan moleküller, bir canlının vücudunda bulunan ve bağışıklık sistemince yabancı moleküllerden ayrılabilen bileşenlerdir.Kendinden olmayanlar ise yabancı moleküller olarak tanımlanabilir. Kendinden olmayan moleküllerin bir sınıfı antijenler olarak bilinir ve özgül bağışıklık almaçlarına bağlanıp bir bağışıklık yanıtının oluşmasına neden olan maddeler olarak tanımlanabilirler.
Yüzey engelleri
Mekanik, kimyasal ve biyolojik engeller gibi bazı bariyerler canlıları enfeksiyonlardan korur. Bitkilerin mumlu yaprakları, böceklerin dış iskeletleri, yumurtaların koruyucusu yumurta kabukları ve deri, enfeksiyon karşısında ilk hatta bulunan mekanik engellerin örnekleridir. Bununla birlikte canlılar etraflarındaki çevreye karşı tamamen korunamazlar; canlılar diğer sistemlerini ve vücudun akciğerler, bağırsak ve idrar deliği gibi açıklıklarını korumak zorundadırlar.
Akciğerlerde öksürük ve hapşırma, solunum yollarını tehdit oluşturan patojenlerin ve diğer maddelerin dışarı atılmasını sağlayan mekanik korumalardandır. Gözyaşıyla yıkama, idrar, solunum ve sindirim yolundaki mukus salgıları da mikroorganizmaları mekanik olarak dışarı atma yollarındandır.
Kimyasal engeller de enfeksiyona karşı koruma yaparlar. Deri ve solunum alanı, ß-defensinler olarak bilinen antimikrobiyal peptidleri salgılar.Tükürükteki lizozim, gibi enzimler, gözyaşı ve göğüs sütü de antibakteriyal vücut salgılarındadır.Vajinal salgılar hafif asidik özellikteyken; meni patojenleri öldürmek üzere çinko ve defensinleri içermektedir.Midede gastrik asit ve proteaz salgıları, yutulmuş patojenlere karşı oldukça güçlü koruma yapan kimyasallardandır.
Bağırsaklarda ve gastrointestinal alanlarda bulunan kommensal flora da, ortama yerleşmek isteyen patojenik bakterilerle mücadeleye girerek, bazı hallerde ortamın pH ve ulaşılabilir demir miktarı gibi şartlarını değiştirerek biyolojik bir engel olarak görev görür. Bu, patojenlerin hastalığa neden olacak kadar yeterli sayıya ulaşma ihtimalini azaltır. Bununla beraber antibiyotiklerin çoğu bakterilere özgül olarak hedeflenmezler, bu yüzden kullanıldıklarında bu florayı yok edebilirler, ayrıca mantarlara karşı da işlev görmezler bu yüzden bakterileri florasının azalmasıyla vajina gibi bazı bölgelerde mantarların çoğalmasına yol açabilirler. Burada, normalde yoğurtta bulunan Lactobacillus gibi canlılardaki probiyotik floranın tekrar gündeme gelmesinin iyi bir kanıtı bulunmaktadır; bu flora çocukların intestinal enfeksiyonlarındaki mikrobiyal populasyonların sağlıklı bir şekilde dengelenmesine yardımcı olur ve , enflamasyonlu bağırsak hastalığı, idrar yolu hastalıkları ve ameliyat-sonrası enfeksiyonlar için yapılan çalışmalarda öncü olan verilerdendir.
Doğuştan gelen bağışıklık sistemi
Bir canlıya başarıyla girebilen mikroorganizmalar doğuştan gelen bağışıklık sisteminin mekanizmaları ve hücreleriyle karşılaşırlar. Doğuştan olan yanıt genellikle mikroorganizmaların geniş gruplarında saklı olan bileşenleri tanıyan örnek tanıma reseptörlerince mikroplar tanımlandıklarında tetiklenir. Doğuştan gelen bağışıklık sistemi özgül değildir; yani bu sistem patojenleri soysal olarak tanır ve yanıtlar. Sistem, bir patojen karşısında uzun süreli bağışıklık kazandırmaz. Doğuştan gelen bağışıklık sistemi, çoğu canlıda konağın korunmasında baskın olan sistemdir.
Humoral ve kimyasal engeller
Yangı (Enflamasyon)
Yangı, bağışıklık sisteminde enfeksiyona karşı gösterilen ilk tepkilerden birisidir. Enflamasyonun belirtileri, dokudaki kan artışı sonucu olan kızarıklık ve şişmedir. Yangı, yaralanmış ya da enfekte olmuş hücrelerce salınan eikosanoidler ve sitokinlerce oluşturulur. Eikosanoidler, ateşi üreten, yangıyla ilişkili olarak kan damarlarının genişlemesine neden olan prostaglandinleri ve beyaz kan hücreleri lökositleri çeken kapsar. Yaygın sitokinler; beyaz kan hücreleri arasında iletişimden sorumlu olan interlökinleri, kemotaksiyi ilerleten ve konak hücrede protein sentezini kapatmak gibi anti-viral etkileri olan interferonları kapsar. Büyüme faktörleri ve sitotoksik faktörler de ayrıca salınabilir. Bu sitokinler ve diğer kimyasallar bağışıklık hücrelerini enfeksiyon alanına toplar ve patojenlerden kurtulma sonrasında hasarlı dokunun iyileşmesini ilerletirler.
Kompleman sistemi
Kompleman sistemi, yabancı hücrelerin yüzeylerine saldıran bir biyokimyasal kaskaddır. 20 farklı protein içerir ve patojenleri antikorlarla öldürmesini "tamamlayıcı" (komplemanter) yeteneğinden dolayı bu şekilde isimlendirilmiştir. Tamamlayıcı sistem, doğuştan gelen bağışıklık yanıtının ana humoral bileşenidir.Bitkiler, balıklar ve bazı omurgasızlar gibi memeli olmayan bazı türler de kompleman sistemleri bulundururlar. Bu yanıt insanlarda, bu mikroplara ilişmiş antikorların tamamlanıp bağlamasıyla veya kompleman proteinlerinin mikropların yüzeylerindeki karbonhidratlara bağlanmasıyla etkinleştirilir. Bu tanıma sinyali bir hızlı öldürme yanıtını tetikler. Bu yanıtın hızı, ayrıca proteazlar olan kompleman moleküllerinin bir dizi proteolitik etkinleşmesini izleyen sinyal büyümesinin bir sonucudur. Kompleman proteinlerinin ilk olarak mikroba bağlanmalarından sonra, sırayla diğer proteazları tamamlayan ve devam eden proteaz aktivitelerini etkinleştirirler. Bu üretim kontrol edilen ilk sinyali yükselten katalitik bir kaskaddır. Kaskad bağışıklık hücrelerini çeken peptidlerin üretimiyle sonuçlanır, damarsal geçirgenliği arttırır ve patojenlerin yüzeylerini kaplayarak (opsonizasyon) onları yıkım için işaretler. Komplemanın kalıntıları ayrıca hücre zarlarını yırtmak suretiyle hücreleri de doğrudan öldürebilir.
Doğuştan gelen sistemin hücresel engelleri
Lökositler (beyaz kan hücreleri) tek hücreli canlılar gibi bağımsız davranabilirler ve doğuştan gelen bağışıklık sisteminin ikinci kollarıdırlar. Doğuştan gelen lökositler; fagositleri, makrofajları, nötrofilleri, dendritik hücreleri, mast hücrelerini, eozinofilleri, bazofilleri ve doğal öldürücü hücreleri kapsar. Bu hücreler bütün patojenleri hatta büyük patojenleri bile tanımlar, yutarak ya da temasa geçerek onları öldürürler. Doğuştan gelen hücreler ayrıca edinilmiş bağışıklık sistemini etkinleştiren aracı moleküller olarak da önemlidirler.
Fagositler doğuştan gelen hücresel bağışıklığın önemli biçimleridir; patojenleri veya parçacıkları yutmalarından (fagosite etmelerinden) ya da yemelerinden dolayı böyle isimlendirilmişlerdir. Fagositler genellikle patojenleri arayarak vücutta dolaşırlar ve özelleşmiş bölgelere sitokinler tarafından çağırılabilinirler. Bir patojen bir fagosit tarafından yutulduğunda, hücre içinde bir kümeye konur ve bu küme fagozom olarak isimlendirilir, fagozom sonradan hücre içinde bulunan lizozom denilen bazı kümelerle birleşir ve "fagolizozom" olarak isimlendirilir. Patojen, fagolizozom içinde sindirim enzimlerinin etkinliğiyle ya da solunumsal (oksidatif) tepkimeyi izleyen serbest radikallerin fagolizozom içine bırakılmasıyla öldürülür. Fagositler gerekli besinlerini bu şekilde almak için evrilmişlerdir fakat bu rolleri fagositlere patojenleri bir savunma mekanizması şeklinde yutmalarını da sağlamıştır. Fagositler ev sahibi savunmasındaki muhtemelen en eski şekilleri teşkil ederler ve omurgasızların ve omurgalıların her ikisinde de bulunurlar.
Nötrofiller ve makrofajlar da vücutta saldırgan patojenleri takip eden fagositlerdir.
Nötrofiller normalde dolaşım sisteminde bulunurlar ve fagositlerin en çok bulunan tipleridir; toplam kanda dolaşan lökositlerin %50-60'ını oluştururlar. Kısmen bakteriyal enfeksiyonun sonucu olan yangının akut fazlarında, nötrofiller yangının olduğu bölgeye doğru kemotaksi olarak bilinen süreçle göç ederler ve genellikle enfeksiyon bölgesine ilk ulaşan hücrelerdir.
Makrofajlar ise, dokularda bulunan ve çok yönlü hücrelerdir, enzimler, kompleman proteinleri ve gibi düzenleyici faktörleri kapsayan kimyasalların geniş çeşitliliğini üretirler. Makrofajlar ayrıca çöpçüler gibi de davranıp, etkin edinilmiş bağışıklık sisteminin antijen sunan hücrelerinin atıklarını veya vücudun parçalanmış hücreleri gibi döküntülerini de temizlerler.
Dendritik hücreler, dış çevreyle ilişkide bulunan dokularda bulunan fagositlerdir; bu yüzden ana olarak deride ("Langerhans hücreleri" olarak isimlendirilirler), burunda, akciğerlerde, midede ve bağırsaklarda bulunurlar. Sinir hücreleri nöronların dendritlerine benzemelerinden dolayı böyle isimlendirilmiş olsalar da, sinir sistemiyle ilgileri yoktur. Dendritik hücreler antijen sunumu sürecinde doğuştan gelen ile edinilmiş bağışıklık sisteminde arasında T hücrelerine antijen sunmaları gibi bir rolle bağlantı oluşturduklarından edinilmiş bağışıklık sisteminin anahtarlarından biridirler.
Mast hücreleri, bağ dokuda ve muköz membranlarda yerleşik olarak bulunurlar ve yangı yanıtını düzenlerler. Mast hücreleri, patojenlere karşı savunmayla ve sıcaklıkla yakından alakalı, fakat daha çok alerji ve anafilaksi ile ilişkilendirilen doğuştan gelen bağışıklık sistemi hücrelerinin bir çeşididir.
Bazofiller ve Eozinofiller nötrofillerle bağlantılı hücrelerdir. Bir patojence etkinleştirildiklerinde, parazitlere karşı savunmada ve (astım gibi) alerjik reaksiyonlarda önemli rolü olan histamini salarlar. Bu yüzden herhangi bir doku harabiyetinin önlenmesiyle oldukça ilişkilidirler.
Doğal öldürücü hücreler (NK ya da DÖH hücreler), tümör hücreleri veya virüslerce enfekte edilmiş hücrelere saldırıp onları yokeden lökositlerdir. İsimleri olan 'doğal öldürücü', etkinleştirilmeye ihtiyaç duymadan "kendini-kaybetmiş" hücreleri öldürdüklerinden verilmiştir.
Edinilmiş bağışıklık sistemi
Edinilmiş bağışıklık sistemi, ilkel omurgasızlarda evrimleşmiş ve bağışıklık belleği gibi daha güçlü bir yanıtın verilmesine olanak sağlayan, her patojenin antijen imzasıyla hatırlandığı bir bağışıklık sistemidir. Edinilmiş bağışıklık yanıtı antijene özgüdür ve kendinden-olmayan antijenleri, "antijen sunumu" diye bilinen süreçte tanımayı gerektirir. Antijen özgüllüğü, özgül patojenler veya patojen-enfeksiyonlu hücrelere uydurulmuş yanıtların doğuşuna izin verir. Bu uygun yanıtların vücutta uygun şekilde kalması ise sağlanır. Eğer bir patojen vücuda tekrar girerse, bu bellek hücreleri sayesinde daha hızlı ve güçlü bir cevap alarak yok edilir.
Lenfositler
Edinilmiş bağışıklık sisteminin hücreleri lökositlerin özel tipleri lenfositler olarak isimlendirilir. Periferik kanda lenfositlerin %20-50'sini dolaşır, kalanı lenfatik sistemle hareket eder.
B ve T hücreleri lenfositlerin kemik iliğindeki hematopoietik kök hücrelerinden köken alan iki temel tipidir. B hücreleri humoral bağışıklık yanıtını oluştururken, T hücreleri oluştururlar. B ve T hücrelerinin her ikisi de özgül hedefleri tanıyan reseptör molekülleri taşırlar. "MHC" olarak bilinen 'kendinden olan' reseptör kombinasyonlarıyla antijenler işlenip, sunulduktan sonra T hücreleri, patojenler gibi kendinden-olmayan hedefleri tanırlar.
T lenfositler kanda dolaşan bütün lenfositlerin % 80'ini oluştururlar. T lenfositlerin iki ana alt tipi bulunmaktadır: ve . Öldürücü T lenfositler sadece ile eşlenmiş molekülleri tanırken, yardımcı T lenfositler ile ilişkili molekülleri tanır. Antijen sunumunun bu iki mekanizması T hücrelerinin iki tipinin farklı rollerde olmasıyla sonuç verir. Üçüncü bir alt grup olan ise MHC reseptörlerine bağlı olmayan tam antijenleri tanır. Zıt olarak, B hücresinin antijene özgü reseptörü, B hücresi yüzeyinde bulunan bir antikor molekülüdür ve antijen işlemesine gerek duymadan bütün patojenleri tanır. B hücrelerinin her soyu farklı bir antikoru ifade eder, bu yüzden B hücresi antijen reseptörünün tüm takımları vücudun üretebildiği bütün antikorları sunarlar.
Öldürücü T hücreleri
Öldürücü T hücreleri virüslerle veya diğer patojenlerle enfekte olmuş ya da işlev göremeyen veya hasarlanmış hücreleri öldüren T hücrelerinin alt gruplarından biridir. B hücreleri gibi T hücrelerinin her tipi de farklı antijenleri tanır. Öldürücü T hücreleri, kendi T reseptörlerini (), özgül antijenlerini başka bir hücrenin reseptörüne bağlayarak bir kompleks oluşturduğunda etkinleşirirler. Bu MHC'nin antijen kompleksini tanımasına, T hücresindeki "CD8" diye adlandırılan yardımcı bir ko-reseptörle yardım edilir. Sonrasında T hücresi bu antijeni taşıyan MHC I reseptörlerini aramak için vücutta dolaşır. T hücresi böyle hücrelerle iletişime geçip etkinleştiğinde, gibi hedef hücrenin hücre zarı porlarından iyonların, suyun ve toksinlerin geçmesine izin veren sitotoksinleri salar. Bir proteaz olan de hücreyi apoptozise götüren başka bir toksindir. Konağın T hücrelerinin öldürme özelliği, virüslerin replikasyonunun önlenmesinde kısmen önemlidir. T hücresi etkinleştirilmesi sıkıca kontrol altında tutulur ve genellikle çok güçlü MHC/antijen aktivasyon sinyalini gerektirir ya da ek sinyaller yardımcı T hücreleri ile sağlanır.
Yardımcı T hücreleri
doğuştan ve edinilmiş bağışıklık yanıtlarını düzenler ve belirli bir patojene vücudun bağışıklık yanıtı tiplerinden hangisinin verileceğine karar verirler. Bu hücrelerin öldürücü (sitotoksik) işlevselliği yoktur, enfekte hücreleri öldürmezler veya patojenleri doğrudan temizlemezler. Bunun yerine bu hizmetlerdeki diğer hücreleri yönlendirerek bağışıklık yanıtını kontrol ederler. Yardımcı T hücreleri, moleküllerine bağlanan antijenleri tanıyan ifade ederler. MHC-antijen kompleksi ayrıca, T hücresinin etkinleştirilmesinden sorumlu olan ( gibi) molekülleri T hücresinin içinde toplayan, yardımcı T hücresinin yardımcı reseptörü tarafından tanınır. Yardımcı T hücrelerini MHC-antijen kompleksleriyle, öldürücü T hücreleri için toplananlardan daha zayıf ilişkidedirler, yani öldürücü T hücreleri tekli bir MHC-antijen molekülüyle ilişkilenip etkinleştirilebilirlerken, T hücresi üzerinde bulunan bazı reseptörler (200-300 civarında) yardımcı hücrenin etkinleştirilmesi için MHC-antijeni tarafından bağlanmalıdırlar. Yardımcı T hücrelerinin etkinleştirilmesi ayrıca antijen sunan bir hücreyle ilişkilenmesi nedeniyle daha uzun süreye gereklilik duyar. Dinlenen bir T hücresinin etkinleştirilmesi, bazı hücre tiplerinin hareketlerini etkileyen sitokinlerin salınmasına neden olur. Sitokin sinyalleri makrofajların mikrobisidal fonksiyonunu ve öldürücü T hücrelerinin etkinliğini geliştiren yardımcı T hücreleri tarafından üretilir. Ek olarak, yardımcı T hücrelerinin etkinleştirilmesi, T hücresinin yüzeyinde ifade edilen, antikor üreten B hücrelerinin etkinleştirilmesinde tipik olarak gerek duyulan, fazladan uyarı sinyalleri sağlayan CD40 (CD154) zinciri gibi moleküllerin düzenlenmesine (upregülasyonuna) neden olur.
γδ T hücreleri
, CD4+ ve CD8+ (γδ) T hücrelerinden farklı bir T hücresi reseptörüne (TCR) sahiplerdir ve öldürücü T hücreleri, yardımcı T hücreleri ve doğal öldürücü hücrelerin özelliklerini paylaşırlar. γδ T hücrelerinden yanıt oluşturan şartlar henüz tam olarak aydınlanmamıştır. Diğer alışılagelmemiş T hücresi altkümelerindeki benzer olarak -bağlı doğal öldürücü hücreler gibi değişmeyen TCRler, γδ T hücreleri doğştan ve edinilmiş bağışıklık arasındaki hatta bulunurlar. Diğer taraftan γδ T hücreleri, edinilmiş bağışıklığın reseptör çeşitliliğini üretmek ve ayrıca hatırlanabilir bir fenotipi geliştirmek için TCR genlerini düzenleyen bileşenleridir. Öteki taraftan çeşitli altkümeler ayrıca doğuştan gelen bağışıklık sisteminin örnek tanıma reseptörleri gibi kullanılan ya da DÖH reseptörlerini bağlayan parçalarıdır. Örneğin insan Vγ9/Vδ2 T hücrelerinin büyük miktarları, mikroplar tarafından üretilen
saatler içinde karşılık verir ve epiteldeki yüksek oranda bağlanmış Vδ1+ T hücreleri stres altındaki epitel hücrelerini yanıtlar.
B lenfositler ve antikorlar
Bir B hücresi bir patojeni, yüzeyindeki antikorlara özgü yabancı antijenler bağlandığında tanımlar.
Bu antijen/antikor kompleksi B hücresi tarafından kabul edilir ve tarafından peptidlerin içine işlenir. B hücresi o zaman bu antijenik peptidleri yüzeyindeki MHC sınıf II moleküllerinde gösterir. MHC'nin bu kompleksi ve antijen, salan ve B hücrelerini etkinleştiren eşlenik bir yardımcı T hücresini çeker. Etkin B hücresi böylece bölünmeye başladığında, ürünleri (plazma hücreleri), antijenleri tanıyan antikorların milyonlarca kopyalarını salgılar. Bu antikorlar kan plazmasında ve lenfde dolaşır, antijen sunan patojenleri bağlar ve onları kompleman sisteminin ya da fagositlerin yıkımı ve kaldırması için işaretler. Antikorlar ayrıca bakteriyal toksinleri bağlayarak veya virüslerin ve bakterilerin enfekte hücrede kullandıkları reseptörlere müdahalede bulunarak istilacıları doğrudan etkisizleştirebilirler.CD20 antijeni ayrıca B lenfositlerinde de bulunur.
Alternatif edinilmiş bağışıklık sistemi
Edinilmiş bağışıklık sisteminin klasik molekülleri (örn. antikorlar ve T hücre reseptörleri), sadece Gerçekçenelilerde bulunmasına karşın, farklı bir lenfosit benzeri molekül yılan balığı ve Myxine cinsi gibi ilkel omurgasızlarda da keşfedilmiştir. Bu hayvanlar, çeneli omurgalılardaki antijen reseptörlerine benzeyen sadece bir ya da iki gen tarafından üretilen, "çeşitli lenfosit reseptörü (VLRler)" olarak adlandırılan moleküllerinin geniş bir dizisine sahiptirler. Bu moleküllerin patojenik antijenleri, antikorlara benzer yollarla ve aynı özgüllükte bağladığına inanılır.
Bağışıklık belleği
B ve T hücreleri etkinleştirilip, kendilerini eşlemeye başladıklarında, ürünlerinin bazıları uzun-yaşamlı bellek hücreleri haline gelir. Bir hayvanın hayatı boyunca bu bellek hücreleri her özgül saldıran patojeni hatırlayabilir ve eğer patojen tekrar saldırırsa daha güçlü bir yanıtı sergileyebilir. Bu kazanılmıştır çünkü canlının hayatı boyunca bu patojenlerle enfeksiyonlara uyum sağlama devam eder ve bağışıklık sistemi gelecek salıdırılar için kendini hazırlar.
Bağışıklık belleği, aktif veya pasif şekillerde görülebilir:
Pasif bellek
Yeni doğanların mikroplarla daha önce tecrübesi olmamıştır ve enfeksiyonla hasarlanmaları kısmen mümkündür. Pasif bağışıklığın bazı tabakaları anne tarafından sağlanır. Gebelik sırasında, olarak adlandırılan antikorların bir kısmı anneden bebeğe plesanta yoluyla geçer ve böylece insan bebekleri doğduklarında bile annelerininki kadar aynı düzeyde antijen özgüllüğüne ve antikorların büyük kısmına sahiplerdir.
Göğüs sütü ayrıca yenidoğanın sindirim sistemine de geçen antikorları içerir ve yenidoğan kendi antikorlarını sentezleyince kadar bebeği bakteriyal enfeksiyonlardan korur. Bu pasif bağışıklıktır çünkü fetüs aslında hiç ya da antikor üretemez, onları sadece ödünç alır.
Bu pasif bağışıklık genellikle kısa sürelidir, birkaç gün ila birkaç ay sürer. Tıpta, koruyucu pasif bağışıklık ayrıca, bir canlıdan diğerine antikor zengini serum verilerek yapay olarak sağlanabilir.
Aktif bellek ve bağışıklama
Uzun süreli aktif bellek enfeksiyon sonrası B ve T hücrelerinin etkinleştirilmesine gerek duyar. Aktif bağışıklık ayrıca yapay olarak aşılamayla da sağlanabilir. Aşılamanın (bağışıklama) arkasında yatan temel kural, patojenden gelen bir antijenle bağışıklık sistemini uyarmak ve bu patojen karşısında özgül bağışıklığı ev sahibinde hastalığa neden olmadan geliştirmektir. Bu önceden planlanmış bağışıklık yanıtı başarılıdır çünkü bağışıklık sisteminin doğal özgüllüğünü kullanır. İnsan populasyonun ölüm nedenlerinden önde gelen nedenlerden enfeksiyon hastalıklarında, bağışıklık sisteminin insanlıkla gelişiminden beri en etkili uygulamayı "aşılama" sunmaktadır.
Çoğu viral aşı yaşayan zayıflatılmış virüslerden elde edilirken, bakteriyal aşılar mikroorganizmaların zararsız toksinlerini de içeren aselüler (hücresiz) bileşenlerine dayanır.
Bazı antijenler aselüler aşlılardan elde edildiklerinden beri edinilmiş yanıtın çok güçlü olmasına neden olmadıklarından beri, bazı bakteriyal aşılar bağışıklığı yükselten ve doğuştan gelen bağışıklığın antijen sunan hücrelerini etkinleştiren ek yardımcılar da taşımaktadırlar.
İnsan bağışıklığının bozuklukları
Bağışıklık sistemi fark edilebilir derecede özgüllüğün, toplanmanın ve uyumun birleştirilmesi gibi etkileyici bir yapıya sahiptir. Ev sahibinin savunmasında hatalar oluşabilir ve bunlar üç kategori altında incelenir: bağışıklık yetmezlikleri, kendine bağışıklık ve aşırı duyarlılık.
Bağışıklık yetmezlikleri
Bağışıklık yetmezliği, bağışıklık sisteminin bileşenlerinden biri ya da birkaçı inaktif duruma geldiğinde meydana gelir. Bağışıklık sisteminin patojenlere olan yanıtı genç ve yaşlıların her ikisinde de, 50'li yaşlarda belirgin olarak "bağışıklık yaşlılığıyla" ilişkili olarak azalır. Gelişmiş ülkelerde obezite, alkolizm ve yasal olmayan ilaçlar bağışıklık işlevlerinin zayıflamasına neden olan başlıca sebeplerdir. Bununla beraber iyi beslenmeme de gelişmiş ülkelerde bağışıklığı düşüren önemli nedenler arasındadır. Protein fakiri beslenme hücre-aracılı bağışıklığının azalması, tamamlama etkinliği, fagositik işlevsellik, antikor yoğunluğu değişimi ve sitokin üretimiyle ilişkilendirilir. Şunlar gibi tekli besinlerin eksiklikleri de; demir, bakır, çinko, selenyum, vitaminler, A vitamini, C vitamini, E vitamini ve B6 ve folik asit (vitamin B9) ayrıca bağışıklık yanıtlarını azaltır. Ek olarak, timusun erken yaşlarda genetik mutasyonlar veya operasyonlar sonucu kaybedilmesi bazı bağışıklık yetmezliklerine neden olabilir ve yüksek enfeksiyon kapma olasılığıyla sonuçlanır. Bağışıklık yetmezlikleri ayrıca kalıtılabilir ya da edinilebilir. Fagositlerin patojenleri yok etmek için indirgenmiş bir yetenek kazandıkları kronik kalıtılmış ya da konjenital bir bağışıklık yetmezliği örneğidir. AIDS ve kanserlerin bazı tipleri de edinilmiş bağışıklık yetmezliklerine neden olur.
Kendine bağışıklık
Aşırı etkin bağışıklık yanıtları bağışıklık sisteminin işlevsizliğinin başka bir sonucunu; özellikle "kendine bağışık" yetmezlikleri kapsar. Burada bağışıklık sistemi kendinden ve kendinden-olmayanı uygun şekilde ayırmakta hataya düşer ve vücudun kendi parçalarına saldırır. Normal şartlar altında bile bazı T hücreleri ve antikorlar kendinden-olan peptidlerle tepkimeye girerler. Timus ya da kemik iliğinde özelleşmiş hücrelerin fonksiyonlarından biri, genç lenfositleri kendi antijenleriyle vücudun içine üretip sunmak ve bu hücrelerin kendinden-antijenleri, kendine bağışıklığı engelleyerek seçmesidir.
Aşırı duyarlılık
Aşırı duyarlılık, vücudun kendi dokularına zarar veren bir bağışıklık yanıtıdır. Aşırı duyarlılık reaksiyon zamanı ve uyarlandıkları karmaşık mekanizmalara göre 4 sınıfa ayrılır: Tip I aşırı duyarlılık; sıkı sık alerjiyle ilişkili olan derhal ya da anaflaktik olan reaksiyondur. Semptomlar orta düzey rahatsızlıktan ölüme kadar gidebilir. Tip I aşırı duyarlılığa mast hücrelerinden ve bazofillerden salınan ile aracılık eder.Tip II aşırı duyarlılık; antikorlar hastanın kendi hücrelerindeki antijenlere bağlanıp, onları yıkım için işaretlediklerinde meydana gelir. Bu ayrıca antikor-bağımlı (ya da sitotoksik) aşırı duyarlılık olarak isimlendirilir ve IgG ve IgM antikorları tarafından aracılık edilir. Çeşitli dokularda bulunan bağışıklık kompleksleri (antijenlerin yapışmaları, kompleman proteinler ve IgG ve IgM antikorları) tip III aşırı duyarlılık reaksiyonlarını tetikler.Tip IV aşırı duyarlılık; (hücre-aracılı ya da gecikmiş tip aşırı duyarlılık olarak da bilinir); genellikle gelişmesi iki ya da üç gün süren aşırı duyarlılık tipidir. Type IV reaksiyonları bazı kendine bağışık ve enfeksiyonöz hastalıklarıyla ilişkilidir, fakat bunlardan başka () ile de ilişkili olabilir. Bu reaksiyonlara T hücreleri, monositler ve makrofajlarca aracılık edilir.
Ev sahibi savunmasının diğer şekilleri
Edinilmiş bağışıklık sistemleri şeklinde bağışıklık yanıtı ilk kez omurgalılarda ortaya çıkmıştır çünkü omurgasızlarda lenfositler veya antikora-dayalı humoral yanıtlar görülmez. Bununla beraber bazı türler omurgalı bağışıklığına bakışta öncü olarak görülen bazı mekanizmaları kullanırlar. Bakteriler ve (belki bazı diğer prokaryotik organizmalar) kendilerini bakteriyofaj gibi viral patojenlerden korumak için olarak bilinen eşsiz bir savunma mekanizması geliştirmişlerdir.Patern tanıma reseptörleri, neredeyse bütün organizmalarca, mikrobiyal patojenlerle ilişkili molekülleri tanımlamak için kullanılan proteinlerdir. "Defensinler" olarak adlandırılan antimikrobiyal peptidler, bütün hayvanlar ve bitkilerde bulunan ve omurgasızlarda sistemik bağışıklığın ana şekillerini gösteren evrimsel olarak korunmuş doğuştan gelen bağışıklığın bileşenleridir.Kompleman sistemi ve fagositik hücreler de ayrıca omurgasızların çoğu hayat formlarınca kullanılırlar. Ribonükleaz ve RNA interferans yolları bütün ökaryotlarda saklıdır ve virüslere karşı bağışıklık yanıtının oluşmasında rol aldıkları düşünülmektedir.
Hayvanlardan farklı olarak, bitkiler fagositik hücrelerden yoksunlardır ve çoğu bitkinin bağışıklık yanıtları, bitkinin tamamına yayılan sistemik kimyasal sinyaller gönderir.
Bitkinin bir parçası enfekte edildiğinde, bitki sınırlı bir hipersensivite yanıtı (HR) oluşturur, enfeksiyonun olduğu bölgede bitkinin diğer parçalarına yayılmasını engelleyen hızlı programlanmış hücre ölümü gerçekleştirilir. Sistemik kazanılmış dayanıklılık (SAR), tüm bitkiyi birçok enfeksiyon ajanına karşı dirençli hale getiren bir savunma yanıtı tipidir. RNA interferans mekanizmaları özellikle bu sistemik yanıtlarda virüs replikasyonunu önleyebildikleri için önemlidir.
Tümör immünolojisi
Bağışıklık sisteminin başka bir önemli rolü de tümörleri tanıması ve yok etmesidir. Tümörlerin değişime uğramış hücreleri, normal hücrelerde bulunmayan tümör antijenlerini ifade ederler. Bağışlıklık sistemine bu antijenler yabancı olarak görünür, sunumları bağışıklık sistemini hücrelerinin değişmiş tümör hücrelerine saldırmasına neden olur. Tümör hücrelerince ifade olunan antijenlerin bazı kaynakları vardır; bazıları servikal kansere neden olan insan gibi onkojenik virüslerden köken alırken, diğerleri düşük seviyelerde normalken yüksek seviyelerde kansere neden olan canlının kendi proteinleridir. Enzimlerden olarak bilineni yüksek seviyelerinde olağan deri hücrelerini (örn. ) melanoma diye bilinen tümörlere değiştirir. Tümör antijenlerinin üçüncü bir olası kaynağı hücre büyümesi ve yaşamasını düzenleyen, çoğunlukla onkogen diye adlandırılan moleküllerin kansere dönüşmesini sağlayan proteinlerdir. Bağışıklık sisteminin tümörlere ana yanıtı; yardımcı T hücrelerinin yardımıyla öldürücü T hücrelerini kullanarak anormal hücreleri yok etmesidir. Tümör antijenleri viral antijenlere benzer yollarla molekülleri üzerinden sunulur. Bu, öldürücü T hücrelerinin tümör hücrelerini "anormal" olarak tanımasına izin verir.Doğal öldürücü hücreler de ayrıca tümörlü hücreleri benzer yollarla, özellikle tümörlü hücreler yüzeylerinde normalden biraz daha az MHC sınıf I molekülünü taşıyorlarsa öldürür, bu tümörlerde yaygın bir durumdur. Antikorlar bazen kompleman sistemince yıkılmalarına izin veren tümör hücreleri karşısında üretilir. Açıkçası, bazı tümörler bağışıklık sisteminden kaçabilir ve yaşamaya devam edebilirler. Tümör hücreleri çoğunlukla yüzeylerindeki MHC sınıf I moleküllerinin bir kısmını indirgemişlerdir, bu yüzden öldürücü T hücrelerinin taramasından kaçabilirler. Bazı tümör hücreleri ayrıca bağışıklık yanıtını baskılayan ürünler de salarlar; örneğin lenfositlerin ve makrofajların etkinliğini baskılayan sitokini gibi. Ek olarak, bağışıklıksal dayanıklılık (tolerans) tümör antijenleri karşısında gelişebilir ve böylece bağışıklık sistemi artık tümör hücrelerine saldırmaz olur. Birbirine ters olarak, tümör hücrereleri makrofajları çeken sitokinleri ve tümör gelişimini besleyen gelişme faktörlerini bıraktıklarında, makrofajlar tümör gelişimini desteklerler. Ayrıca tümördeki hipoksinin bir kombinasyonunda ve makrofajlarca bir sitokin üretildiğinde, tümör hücrelerinin metastazını bloklayan bir proteinin üretimini azaltır ve bu suretle kanser hücrelerinin yayılmasına yardımcı olunur.
Fizyolojik düzenleme
Hormonlar, bağışıklık sisteminin duyarlılığını değiştirerek bağışıklık aracıları (immünomodülatörler) gibi görev alabilirler. Örneğin, dişi eşey hormonları edinilmiş ve doğuştan gelen bağışıklık yanıtının uyarıcıları (immünostimulatörleri) olarak bilinirler.Lupus erythematosus gibi bazı kendine bağışık hastalıklar, tercihen kadınları bulur ve başlangıçları kıllanmayla aynı zamana denk gelir. Zıt olarak, testosteron gibi erkek eşey hormonları bağışıklık baskılayıcı olarak görünmektedirler. Diğer hormonlar, en çok prolaktin, büyüme hormonu ve D vitamini bağışıklık sistemini düzenliyor gibi görünmektedirler. Yaşla değişen hormon seviyelerinin, yaşlanmada kısmen zayıflamış bağışıklık yanıtlarından sorumlu olduğu farzedilmektedir. Ters olarak, bazı hormonlar bağışıklık sistemince düzenlenirler; örneğin; tiroid hormonu etkinliği gibi. Bağışıklık sistemi uyku ve dinlenmeyle güçlenir, stresle zayıflar. Beslenme de bağışıklık sistemini etkileyebilir; örneğin taze meyveler, sebzeler ve yağ asitlerince güçlü yiyecekler sağlıklı bir bağışıklık sistemini destekleyebilir. Başka bir deyişle, fetal iyi beslenememe, hayat boyu süren bağışıklık sistemi zayıflığına neden olabilir. Geleneksel tıpta ekinezya, meyan kökü, ginseng, , adaçayı, sarımsak, mürver meyvesi, şitaki ve mantarları, gibi bazı bitkilerin ve balın bağışıklık sistemini uyardığına inanılmaktadır. Çalışmalar, eylemleri karmaşık ve tanımlanmaları zor olsa da bitkilerin gerçekten de bağışıklık sistemini uyarabileceğini göstermektedir.
Tıp alanındaki uygulamalar
Bağışıklık yanıtı, kendine bağışıklıklık, alerji, doku nakli redleri sonucu istenmeyen yanıtları baskılamak için geliştirilebilir ve çoğunlukla bağışık sisteminden kaçan patojenler karşısında koruyucu yanıtları uyarabilir (bknz. bağışıklama).
Bağışıklık baskılayıcı ilaçlar büyük doku harabiyetleri oluştuştuğunda kendine bağışık düzensizlikleri ya da yangıyı kontrol etmek için ve bir organ nakli sonrası nakil reddini önlemek için kullanılırlar.
Yangı-önleyici (anti-enflamatör) ilaçlar sıkça yangının etkilerini kontrol etmek için kullanılır. Glukokortikoidler bu ilaçların en güçlüleridir, bununla beraber bu ilaçların bazı yan etkileri olabilir (örn. merkezi obezite, hiperglisemi, osteoporoz) ve sıkı kontrol altında kullanılmalıdırlar. Bu yüzden yangı-önleyici ilaçların düşük dozları sıkça sitotoksik ya da metotreksat ya da gibi bağışıklık baskılayıcı ilaçlarla birleştirilerek kullanılırlar.
Sitotoksik ilaçlar etkin T hücreleri gibi bölünen hücreleri öldürerek bağışıklık yanıtını engellerler. Bununla birlikte, öldürme rastgeledir ve diğer sürekli bölünen hücreleri ve organları da etkiler ve zehirli yan etkilere neden olur.
Siklosporin gibi bağışıklık baskılayıcı ilaçlar sinyal iletim yollarını engelleyerek T hücrelerinin sinyallere tam olarak doğru yanıt vermesini önlerler. Daha büyük ilaçlar (>500 Da) özellikle tekrar tekrar veriliyorlarsa ya da daha yüksek dozdaysalar etkisiz (nötralize) bir bağışıklık yanıtını harekete geçirebilirler.
İlaçların etkileyiciliklerinin sınırları (6000 Da'dan daha büyük olan) peptidlere ve proteinlere bağlıdır. Bazı hallerde, ilacın kendisi immünojenik değildir fakat yardımcı bir immünojenik bileşikle güçlenebilir; zaman zaman bu roldedir. Sayısal yöntemler, terapötik antikorların taslaklanmasında kısmen yararlı olan, viral kapsül parçacıkları mutasyonlarının zararını tayin etmek ve peptid-bazlı ilaç tedavi tekliflerinin onaylanmasına peptidlerin ve proteinlerin immünojenikliğini öngörmek için geliştirilebilirler.
Erken dönem teknikleri büyük ölçüde hidrofilik amino asitlerin epitop bölgelerinde hidrofobik amino asitlere göre çok daha fazla bulunmasina dayanmaktaydı; bununla birlikte daha gelişmiş yeni teknikler, bilinen epitopların, özellikle de üzerinde çok çalışma yapılmış virüs proteinlerinin veritabanlarını alıştırma kümeleri olarak kullanan öğrenme kabiliyeti bulunan makinesel tekniklere yani özdevimli öğrenme tekniklerine dayanmaktadır. B hücreleri tarafından tanınanbildiği bilinen patojenlerin epitoplarının kataloğundan oluşan ve kamuya açık bir veritabanı kurulmuştur.
İmmünojenik çalışmaların biyoenformatiğe dayalı yardımcı alanı "immunoenformatiğe" karşılık gelmektedir.
Patojenlerce manipülasyonlar
Herhangi bir patojende başarı, onun konağın bağışıklık yanıtlarından kaçmabilme kabiliyetine bağlıdır. Bu yüzden patojenler bağışıklık aracılı yıkımdan kaçabilirlerken ev sahibini başarıyla enfekte edebilmelerine izin veren bazı metotlar geliştirmişlerdir. Bakteriler sıklıkla bariyerleri eriten enzimler salgılayarak - örneğin kullanarak- fiziksel engellerin üstesinden gelirler. Farklı olarak, kullanarak, patojenden konağa proteinlerini doğrudan aktarmayı sağlayan ev sahibinin hücresine içi boş bir tüp yerleştirebilirler; bu proteinler tüp boyunca ilerler ve genellikle konağın savunmalarını kapatırlar. Doğuştan gelen sistemini kandıran bazı patojenlerce kullanılan birkaçma stratejisi de (intraselüler patogenez olarak da isimlendirilen) hücreiçi replikasyondur. Burada patojen hayat döngüsünün çoğunu, bağışıklık hücreleri antikorlar ve tamamlayıcılarla doğrudan temasdan korunduğu konak hücrelerde geçirir. Hücre içi patojenlerin bazı örnekleri; virüsler, besin bozucu bakterilerden Salmonella ve malarya etkeni olan ökaryotik parazit Plasmodium falciparum ve leishmania etkeni Leishmania spp.dir. Mycobacterium tuberculosis gibi diğer bakteriler korundukları koruyucu bir kapsül içinde yaşarlar. Bazı patojenler konağın bağışıklık yanıtını yanlış yönlendiren veya etkisini azaltan bileşenler salarlar. Bazı bakteriler kendilerini bağışıklık sisteminin hücrelerinden ve proteinlerinden koruyan biyofilmler şekillendirirler. Böyle biyofilmler bazı enfeksiyonlarda başarılı olabilirler; örneğin, kronik kistik fibrozisin karaktersitik enfeksiyonözleri Pseudomonas aeruginosa ve Burkholderia cenocepacia. Diğer bakteriler antikorları bağlayan ve etkisizleştiren yüzey proteinleri üretirler; örneğin Streptococcus (protein G), Staphylococcus aureus (protein A) ve (protein L). Virüsleri edinilmiş bağışıklık sisteminden koruyan mekanizmalar ise daha karmaşıktır. En basit yakınlaşma da saldırganın yüzeyindeki temelli-olan epitoplar saklanırken temelli-olmayan epitoplar (amino asitler ve/veya şekerler) hızlıca değiştirilir. Örneğin HIV, konak hedef hücreye girmesi için gerekli olan viral kapsülündeki proteinleri düzenli olarak değiştirir. Antijenlerdeki bu sık değişimler bu proteinlere yönlenen aşıların neden başarısız olduğunu açıklayabilir. Antijenleri konağın molekülleriyle maskeleme de yaygın olarak kullanılan başka birkaçınma stratejisidir. HIV'deki vironu kaplayan kapsül konağın en dış membranından şekillenir; kendini-kaplayan virüsler böylece bağışıklık sistemininin "kendinden-olmayan"ı tanımasını zorlaştırır.
İmmünolojinin tarihçesi
İmmünoloji, bağışıklık sisteminin yapısını ve fonksiyonlarını açıklayan bilim dalıdır. Tıptan köken alır ve erken dönem çalışmaları hastalıkların bağışıklık nedenlerini üzerinedir. Bağışıklığın en erken anıldığı dönem MÖ. 430'da Atina veba salgınıdır. Thucydides daha önce bir nöbet geçirip iyileşmiş insanların ikinci defa hastalığa yakalanmadıklarını belirtmiştir. Edinilmiş bağışıklığa bu bakış daha sonra Louis Pasteur tarafından aşıyı geliştirmede ve hastalık-germ teorisini ileri sürmede kullanılmıştır. Pasteur'ün teorisi hastalıkların miasma teorisi gibi çağdaşı teorilere doğrudan karşıttı. Mikroorganizmaların enfeksiyon hastalıklarının nedeni olduğu, 1905'te Nobel Ödülü alan Robert Koch'un 1891'de yayımladığı Koch postülatlarına kadar kanıtlanmadı. 1901'de virüslerin insan patojeni oldukları sarıhumma virüsünün Walter Reed tarafından keşfiyle doğrulandı.
İmmünoloji 19. yüzyılın sonlarına doğru humoral ve hücresel bağışıklığın hızlı gelişmeleriyle büyük ilerleme kaydetti.
Özellikle antijen-antikor reaksiyonunun özgüllüğünü açıklayan yan-zincir teorisini ileri süren Paul Ehrlich'in çalışmaları oldukça önemliydi; Ehrlich, humoral bağışıklığın tanımlanmasına olan katkılarıyla 1908'de hücresel bağışıklığın bulucusu Elie Metchnikoff ile birlikte Nobel Ödülü aldı.
Dış bağlantılar
- Bağışıklık sistemi nasıl çalışır? - İngilizce 16 Nisan 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Bağışıklık sistemi - İngilizce 1 Ocak 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- www.ncbi.nlm.nih.gov/İmmünobiyoloji- Charles Janeway 28 Haziran 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- www.biomedcentral.com - İmmünoloji 3 Mart 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Hücreden Yaşamın İçine - İngilizce 22 Nisan 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- The Microbial World - mikroplara karşı hayvanlada savunma 1 Mayıs 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- pathmicro.med.sc.edu 2 Ocak 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
Kaynakça
- ^ a b c Gregory Beck; Gail S. Habicht (Kasım 1996). "Immunity and the Invertebrates" (PDF). Scientific American. ss. 60-66. 4 Mart 2009 tarihinde kaynağından (PDF). Erişim tarihi: 1 Ocak 2007.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 21 Ekim 2014 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 18 Nisan 2008.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 16 Aralık 2006 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 19 Nisan 2008.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 3 Mart 2013 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 2 Mayıs 2008.
- ^ http://www.biltek.tubitak.gov.tr/ 1 Mayıs 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde . bdergi/yeniufuk/icerik/bagisiklik.pdf
- ^ a b Litman G, Cannon J, Dishaw L (2005). "Reconstructing immune phylogeny: new perspectives". Nat Rev Immunol. 5 (11). ss. 866-79. (PMID) 16261174.
- ^ a b c Mayer, Gene (2006). . Microbiology and Immunology On-Line Textbook. USC School of Medicine. 21 Ekim 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ Smith A.D. (Ed) Oxford dictionary of biochemistry and molecular biology. (1997) Oxford University Press.
- ^ a b c d e f g h i j Alberts, Bruce (2002). Molecular Biology of the Cell; Fourth Edition. New York and London: Garland Science. . 3 Ekim 2009 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 18 Nisan 2008.
- ^ Boyton R, Openshaw P. "Pulmonary defences to acute respiratory infection". British Medical Bulletin. Cilt 61. ss. 1-12. (PMID) 11997295.
- ^ Agerberth B, Gudmundsson G. "Host antimicrobial defence peptides in human disease". Curr Top Microbiol Immunol. Cilt 306. ss. 67-90. (PMID) 16909918.
- ^ Moreau J, Girgis D, Hume E, Dajcs J, Austin M, O'Callaghan R (2001). "Phospholipase A(2) in rabbit tears: a host defense against Staphylococcus aureus". Invest Ophthalmol Vis Sci. 42 (10). ss. 2347-54. (PMID) 11527949. 17 Nisan 2008 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 18 Nisan 2008.
- ^ Hankiewicz J, Swierczek E (1974). "Lysozyme in human body fluids". Clin Chim Acta. 57 (3). ss. 205-9. (PMID) 4434640.
- ^ Fair W, Couch J, Wehner N (1976). "Prostatic antibacterial factor. Identity and significance". Urology. 7 (2). ss. 169-77. (PMID) 54972.
- ^ Yenugu S, Hamil K, Birse C, Ruben S, French F, Hall S (2003). "Antibacterial properties of the sperm-binding proteins and peptides of human epididymis 2 (HE2) family; salt sensitivity, structural dependence and their interaction with outer and cytoplasmic membranes of Escherichia coli". Biochem J. 372 (Pt 2). ss. 473-83. (PMID) 12628001. 16 Eylül 2019 tarihinde kaynağından (PDF). Erişim tarihi: 18 Nisan 2008.
- ^ Gorbach S (1990). "Lactic acid bacteria and human health". Ann Med. 22 (1). ss. 37-41. (PMID) 2109988.
- ^ Hill L, Embil J (1986). "Vaginitis: current microbiologic and clinical concepts". CMAJ. 134 (4). ss. 321-31. (PMID) 3510698.
- ^ Reid G, Bruce A (2003). "Urogenital infections in women: can probiotics help?". Postgrad Med J. 79 (934). ss. 428-32. (PMID) 12954951. 5 Mayıs 2008 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 18 Nisan 2008.
- ^ Salminen S, Gueimonde M, Isolauri E (2005). "Probiotics that modify disease risk". J Nutr. 135 (5). ss. 1294-8. (PMID) 15867327. 23 Mart 2008 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 18 Nisan 2008.
- ^ Reid G, Jass J, Sebulsky M, McCormick J (2003). "Potential uses of probiotics in clinical practice". Clin Microbiol Rev. 16 (4). ss. 658-72. (PMID) 14557292.
- ^ Medzhitov R (2007). "Recognition of microorganisms and activation of the immune response". Nature. 449 (7164). ss. 819-26. doi:10.1038/nature06246. (PMID) 17943118.
- ^ Kawai T, Akira S (2006). "Innate immune recognition of viral infection". Nat Immunol. 7 (2). ss. 131-7. (PMID) 16424890.
- ^ Miller, SB (2006). "Prostaglandins in Health and Disease: An Overview". Seminars in Arthritis and Rheumatism. 36 (1). ss. 37-49. (PMID) 16887467.
- ^ Ogawa Y, Calhoun WJ. (2006). "The role of leukotrienes in airway inflammation". J Allergy Clin Immunol. 118 (4). ss. 789-98. (PMID) 17030228.
- ^ Le Y, Zhou Y, Iribarren P, Wang J (2004). "Chemokines and chemokine receptors: their manifold roles in homeostasis and disease" (PDF). Cell Mol Immunol. 1 (2). ss. 95-104. (PMID) 16212895. 14 Nisan 2008 tarihinde kaynağından (PDF). Erişim tarihi: 18 Nisan 2008.
- ^ Martin P, Leibovich S (2005). "Inflammatory cells during wound repair: the good, the bad and the ugly". Trends Cell Biol. 15 (11). ss. 599-607. (PMID) 16202600.
- ^ a b Rus H, Cudrici C, Niculescu F (2005). "The role of the complement system in innate immunity". Immunol Res. 33 (2). ss. 103-12. (PMID) 16234578.
- ^ Mayer, Gene (2006). . Microbiology and Immunology On-Line Textbook. USC School of Medicine. 29 Eylül 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ a b c d e f ; ve diğerleri. (2005). Immunobiology (6. ed. bas.). Garland Science. .
- ^ Liszewski M, Farries T, Lublin D, Rooney I, Atkinson J. "Control of the complement system". Adv Immunol. Cilt 61. ss. 201-83. (PMID) 8834497.
- ^ Sim R, Tsiftsoglou S (2004). "Proteases of the complement system" (PDF). Biochem Soc Trans. 32 (Pt 1). ss. 21-7. (PMID) 14748705.
- ^ Ryter A (1985). "Relationship between ultrastructure and specific functions of macrophages". Comp Immunol Microbiol Infect Dis. 8 (2). ss. 119-33. (PMID) 3910340.
- ^ Langermans J, Hazenbos W, van Furth R (1994). "Antimicrobial functions of mononuclear phagocytes". J Immunol Methods. 174 (1–2). ss. 185-94. (PMID) 8083520.
- ^ May R, Machesky L (2001). "Phagocytosis and the actin cytoskeleton". J Cell Sci. 114 (Pt 6). ss. 1061-77. (PMID) 11228151. 3 Mayıs 2008 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 19 Nisan 2008.
- ^ Salzet M, Tasiemski A, Cooper E (2006). "Innate immunity in lophotrochozoans: the annelids". Curr Pharm Des. 12 (24). ss. 3043-50. (PMID) 16918433.
- ^ Zen K, Parkos C (2003). "Leukocyte-epithelial interactions". Curr Opin Cell Biol. 15 (5). ss. 557-64. (PMID) 14519390.
- ^ a b c Stvrtinová, Viera (1995). . Computing Centre, Slovak Academy of Sciences: Academic Electronic Press. 11 Temmuz 2001 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Ocak 2007.
- ^ Bowers, William (2006). "Immunology -Chapter Thirteen: Immunoregulation". Microbiology and Immunology On-Line Textbook. USC School of Medicine. 24 Ekim 2014 tarihinde kaynağından .
- ^ a b Guermonprez P, Valladeau J, Zitvogel L, Théry C, Amigorena S. "Antigen presentation and T cell stimulation by dendritic cells". Annu Rev Immunol. Cilt 20. ss. 621-67. (PMID) 11861614.
- ^ Krishnaswamy G, Ajitawi O, Chi D. "The human mast cell: an overview". Methods Mol Biol. Cilt 315. ss. 13-34. (PMID) 16110146.
- ^ Kariyawasam H, Robinson D (2006). "The eosinophil: the cell and its weapons, the cytokines, its locations". Semin Respir Crit Care Med. 27 (2). ss. 117-27. (PMID) 16612762.
- ^ Middleton D, Curran M, Maxwell L (2002). "Natural killer cells and their receptors". Transpl Immunol. 10 (2–3). ss. 147-64. (PMID) 12216946.
- ^ Pancer Z, Cooper M. "The evolution of adaptive immunity". Annu Rev Immunol. Cilt 24. ss. 497-518. (PMID) 16551257.
- ^ Holtmeier W, Kabelitz D. "gammadelta T cells link innate and adaptive immune responses". Chem Immunol Allergy. Cilt 86. ss. 151-83. (PMID) 15976493.
- ^ Harty J, Tvinnereim A, White D. "CD8+ T cell effector mechanisms in resistance to infection". Annu Rev Immunol. Cilt 18. ss. 275-308. (PMID) 10837060.
- ^ a b Radoja S, Frey A, Vukmanovic S (2006). "T-cell receptor signaling events triggering granule exocytosis". Crit Rev Immunol. 26 (3). ss. 265-90. (PMID) 16928189.
- ^ Abbas A, Murphy K, Sher A (1996). "Functional diversity of helper T lymphocytes". Nature. 383 (6603). ss. 787-93. (PMID) 8893001.
- ^ McHeyzer-Williams L, Malherbe L, McHeyzer-Williams M. "Helper T cell-regulated B cell immunity". Curr Top Microbiol Immunol. Cilt 311. ss. 59-83. (PMID) 17048705.
- ^ Kovacs B, Maus M, Riley J, Derimanov G, Koretzky G, June C, Finkel T (2002). "Human CD8+ T cells do not require the polarization of lipid rafts for activation and proliferation". Proc Natl Acad Sci U S A. 99 (23). ss. 15006-11. (PMID) 12419850. 15 Ekim 2008 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 19 Nisan 2008.
- ^ Grewal I, Flavell R. "CD40 and CD154 in cell-mediated immunity". Annu Rev Immunol. Cilt 16. ss. 111-35. (PMID) 9597126.
- ^ Girardi M (2006). "Immunosurveillance and immunoregulation by γδT cells". J Invest Dermatol. 126 (1). ss. 25-31. (PMID) 16417214.
- ^ Holtmeier W, Kabelitz D (2005). "γδ T cells link innate and adaptive immune responses". Chem Immunol Allergy. Cilt 86. ss. 151-183. (PMID) 15976493.
- ^ a b Sproul T, Cheng P, Dykstra M, Pierce S (2000). "A role for MHC class II antigen processing in B cell development". Int Rev Immunol. 19 (2–3). ss. 139-55. (PMID) 10763706.
- ^ Kehry M, Hodgkin P (1994). "B-cell activation by helper T-cell membranes". Crit Rev Immunol. 14 (3–4). ss. 221-38. (PMID) 7538767.
- ^ Bowers, William (2006). . Microbiology and Immunology On-Line Textbook. USC School of Medicine. 29 Eylül 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ M.N. Alder, I.B. Rogozin, L.M. Iyer, G.V. Glazko, M.D. Cooper, Z. Pancer (2005). "Diversity and Function of Adaptive Immune Receptors in a Jawless Vertebrate". Science. 310 (5756). ss. 1970-1973. (PMID) 16373579.
- ^ Saji F, Samejima Y, Kamiura S, Koyama M (1999). "Dynamics of immunoglobulins at the feto-maternal interface" (PDF). Rev Reprod. 4 (2). ss. 81-9. (PMID) 10357095. 24 Haziran 2008 tarihinde kaynağından (PDF). Erişim tarihi: 2 Mayıs 2008.
- ^ Van de Perre P (2003). "Transfer of antibody via mother's milk". Vaccine. 21 (24). ss. 3374-6. (PMID) 12850343.
- ^ Keller, Margaret A. and E. Richard Stiehm (2000). "Passive Immunity in Prevention and Treatment of Infectious Diseases". Clinical Microbiology Reviews. 13 (4). ss. 602-614. (PMID) 11023960. 8 Nisan 2020 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 2 Mayıs 2008.
- ^ Death and DALY estimates for 2002 by cause for WHO Member States. 2 Mayıs 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde . World Health Organization. Retrieved on .
- ^ Singh M, O'Hagan D (1999). "Advances in vaccine adjuvants". Nat Biotechnol. 17 (11). ss. 1075-81. (PMID) 10545912.
- ^ Aw D, Silva A, Palmer D (2007). "Immunosenescence: emerging challenges for an ageing population". Immunology. 120 (4). ss. 435-446. (PMID) 17313487.
- ^ a b c d Chandra, RK (1997). "Nutrition and the immune system: an introduction". American Journal of Clinical Nutrition. Cilt Vol 66. ss. 460S-463S. (PMID) 9250133. 22 Nisan 2008 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 24 Nisan 2008. Free full-text pdf available
- ^ Miller JF (2002). . Immunol. Rev. Cilt 185. ss. 7-14. (PMID) 12190917. 15 Aralık 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Nisan 2008.
- ^ Joos L, Tamm M (2005). "Breakdown of pulmonary host defense in the immunocompromised host: cancer chemotherapy". Proc Am Thorac Soc. 2 (5). ss. 445-8. (PMID) 16322598. 29 Nisan 2008 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 24 Nisan 2008.
- ^ Copeland K, Heeney J (1996). "T helper cell activation and human retroviral pathogenesis". Microbiol Rev. 60 (4). ss. 722-42. (PMID) 8987361.
- ^ Miller J (1993). "Self-nonself discrimination and tolerance in T and B lymphocytes". Immunol Res. 12 (2). ss. 115-30. (PMID) 8254222.
- ^ a b c d Ghaffar, Abdul (2006). . Microbiology and Immunology On-Line Textbook. USC School of Medicine. 26 Ekim 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ Bickle T, Krüger D (1993). "Biology of DNA restriction". Microbiol Rev. 57 (2). ss. 434-50. (PMID) 8336674.
- ^ Stram Y, Kuzntzova L. (2006). "Inhibition of viruses by RNA interference". Virus Genes. 32 (3). ss. 299-306. (PMID) 16732482.
- ^ a b Schneider, David (Bahar 2005). . Stanford University Department of Microbiology and Immunology. 3 Kasım 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ Baulcombe D (2004). "RNA silencing in plants". Nature. 431 (7006). ss. 356-63. (PMID) 15372043.
- ^ Morgan R; ve diğerleri. (2006). "Cancer regression in patients after transfer of genetically engineered lymphocytes". Science. Cilt 314. ss. 126-129. (PMID) 16946036.
- ^ a b Andersen MH, Schrama D, Thor Straten P, Becker JC (2006). "Cytotoxic T cells". J Invest Dermatol. 126 (1). ss. 32-41. (PMID) 16417215.
- ^ Boon T, van der Bruggen P (1996). "Human tumor antigens recognized by T lymphocytes". J Exp Med. Cilt 183. ss. 725-29. (PMID) 8642276.
- ^ Castelli C, Rivoltini L, Andreola G, Carrabba M, Renkvist N, Parmiani G (2000). "T cell recognition of melanoma-associated antigens". J Cell Physiol. Cilt 182. ss. 323-31. (PMID) 10653598.
- ^ a b Romero P, Cerottini JC, Speiser DE (2006). "The human T cell response to melanoma antigens". Adv Immunol. Cilt 92. ss. 187-224. (PMID) 17145305.
- ^ a b Guevara-Patino JA, Turk MJ, Wolchok JD, Houghton AN (2003). "Immunity to cancer through immune recognition of altered self: studies with melanoma". Adv Cancer Res. Cilt 90. ss. 157-77. (PMID) 14710950.
- ^ Renkvist N, Castelli C, Robbins PF, Parmiani G (2001). "A listing of human tumor antigens recognized by T cells". Cancer Immunol Immunother. Cilt 50. ss. 3–15. (PMID) 11315507.
- ^ Gerloni M, Zanetti M. (2005). "CD4 T cells in tumor immunity". . Springer Semin Immunopathol. 27 (1). ss. 37-48. (PMID) 15965712.
- ^ a b Seliger B, Ritz U, Ferrone S (2006). "Molecular mechanisms of HLA class I antigen abnormalities following viral infection and transformation". Int J Cancer. 118 (1). ss. 129-38. (PMID) 16003759.
- ^ Hayakawa Y, Smyth MJ. (2006). "Innate immune recognition and suppression of tumors". Adv Cancer Res. Cilt 95. ss. 293-322. (PMID) 16860661.
- ^ a b Seliger B (2005). "Strategies of tumor immune evasion". BioDrugs. 19 (6). ss. 347-54. (PMID) 16392887.
- ^ Frumento G, Piazza T, Di Carlo E, Ferrini S (2006). "Targeting tumor-related immunosuppression for cancer immunotherapy". Endocr Metab Immune Disord Drug Targets. 6 (3). ss. 233-7. (PMID) 17017974.
- ^ Stix, Gary (Temmuz 2007). "A Malignant Flame" (PDF). Scientific American. ss. 60-67. 16 Temmuz 2011 tarihinde kaynağından (PDF). Erişim tarihi: 1 Ocak 2007.
- ^ C.R Wira (2004). "Endocrine regulation of the mucosal immune system in the female reproductive tract". In: Ogra PL, Mestecky J, Lamm ME, Strober W, McGhee JR, Bienenstock J (eds.) (Ed.). Mucosal Immunology. San Francisco: Elsevier. .
- ^ Lang, TJ (2004). "Estrogen as an immunomodulator". Clin Immunol. Cilt 113. ss. 224-230. (PMID) 15507385.
Moriyama, A (1999). "Secretory leukocyte protease inhibitor (SLPI) concentrations in cervical mucus of women with normal menstrual cycle". Molecular Human Reproduction. Cilt 5. ss. 656-661. (PMID) 10381821. 6 Ekim 2008 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 2 Mayıs 2008.
Cutolo, M (2004). "Sex hormones influence on the immune system: basic and clinical aspects in autoimmunity". Lupus. Cilt 13. ss. 635-638. (PMID) 15485092.
King, AE (2000). "Presence of secretory leukocyte protease inhibitor in human endometrium and first trimester decidua suggests an antibacterial role". Molecular Human Reproduction. Cilt 6. ss. 191-196. (PMID) 10655462. 6 Eylül 2008 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 2 Mayıs 2008. - ^ S. Fimmel (2005). "Influence of physiological androgen levels on wound healing and immune status in men". Aging Male. Cilt 8. ss. 166-174. (PMID) 16390741. 10 Aralık 2020 tarihinde kaynağından .
- ^ Dorshkind, K (2000). "The Roles of Prolactin, Growth Hormone, Insulin-Like Growth Factor-I, and Thyroid Hormones in Lymphocyte Development and Function: Insights from Genetic Models of Hormones and Hormone Receptor Deficiency". Endocrine Reviews. Cilt 21. ss. 292-312. (PMID) 10857555. 31 Temmuz 2010 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 2 Mayıs 2008.
- ^ Nagpal, Sunil (2005). "Noncalcemic Actions of Vitamin D Receptor Ligands". Endocrine Reviews. 26 (5). ss. 662-687. (PMID) 15798098. 19 Şubat 2009 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 2 Mayıs 2008..
- ^ Hertoghe, T (2005). "The "multiple hormone deficiency" theory of aging: Is human senescence caused mainly by multiple hormone deficiencies?". Annals of the New York Academy of Science. Cilt 1051. ss. 448-465. (PMID) 16399912.
- ^ Klein, JR (2006). "The immune system as a regulator of thyroid hormone activity". Exp Biol Med. Cilt 231. ss. 229-236. (PMID) 16514168.
- ^ Lange, T (2003). "Sleep Enhances the Human Antibody response to Hepatitis A Vaccination". Psychosomatic Medicine. Cilt 65. ss. 831-835. (PMID) 14508028. 10 Nisan 2008 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 2 Mayıs 2008.
- ^ Khansari, DN (1990). "Effects of stress on the immune system". Immunology Today. Cilt 11. ss. 170-175. (PMID) 2186751.
- ^ Pond, CM (2005). "Adipose tissue and the immune system". Prostaglandins, Leukotrienes, and Essential Fatty Acids. Cilt 73. ss. 17-30. PMID 15946832.
- ^ Langley-Evans, SC (2006). "Diet and the developing immune system". Lupus. Cilt 15. ss. 746-752. (PMID) 17153845.
- ^ Spelman, K (2006). "Modulation of cytokine expression by traditional medicines: a review of herbal immunomodulators". Alternative Medicine reviews. ss. 128-150. (PMID) 16813462. 10 Aralık 2020 tarihinde kaynağından .
Brush, J (2006). "The effect of Echinacea purpurea, Astragalus membranaceus and Glycyrrhiza glabra on CD69 expression and immune cell activation in humans". Phytotherapy Research. Cilt 20. ss. 687-695. (PMID) 16807880. - ^ a b Taylor A, Watson C, Bradley J (2005). "Immunosuppressive agents in solid organ transplantation: Mechanisms of action and therapeutic efficacy". Crit Rev Oncol Hematol. 56 (1). ss. 23-46. (PMID) 16039869.
- ^ Barnes P (2006). "Corticosteroids: the drugs to beat". Eur J Pharmacol. 533 (1–3). ss. 2-14. (PMID) 16436275.
- ^ Masri M (2003). "The mosaic of immunosuppressive drugs". Mol Immunol. 39 (17–18). ss. 1073-7. (PMID) 12835079.
- ^ Welling GW, Wiejer WJ, van der Zee R, Welling-Werster S. (1985). "Prediction of sequential antigenic regions in proteins". J Mol Recognit. 88 (2). ss. 215-8. (PMID) 2411595.
- ^ Sollner J, Mayer B. (2006). "Machine learning approaches for prediction of linear B-cell epitopes on proteins". 19 (3). ss. 200-8. (PMID) 16598694.
- ^ Saha S, Bhasin M, Raghava GP. (2005). "Bcipep: a database of B-cell epitopes". BMC Bioinformatics. 6 (1). s. 79. (PMID) 15921533.
- ^ Flower DR, Doytchinova IA. (2002). "Immunoinformatics and the prediction of immunogenicity". Appl Bioinformatics. 1 (4). ss. 167-76. (PMID) 15130835.
- ^ a b Finlay B, McFadden G (2006). "Anti-immunology: evasion of the host immune system by bacterial and viral pathogens". Cell. 124 (4). ss. 767-82. (PMID) 16497587.
- ^ Cianciotto NP. (2005). "Type II secretion: a protein secretion system for all seasons". Trends Microbiol. 13 (12). ss. 581-8. (PMID) 16216510.
- ^ Winstanley C, Hart CA (2001). "Type III secretion systems and pathogenicity islands". J Med Microbiol. 50 (2). ss. 116-26. (PMID) 11211218.
- ^ Finlay B, Falkow S (1997). "Common themes in microbial pathogenicity revisited" (PDF). Microbiol Mol Biol Rev. 61 (2). ss. 136-69. (PMID) 9184008. 4 Mart 2009 tarihinde kaynağından (PDF). Erişim tarihi: 30 Nisan 2008.
- ^ Kobayashi H (2005). "Airway biofilms: implications for pathogenesis and therapy of respiratory tract infections". Treat Respir Med. 4 (4). ss. 241-53. (PMID) 16086598.
- ^ Housden N, Harrison S, Roberts S, Beckingham J, Graille M, Stura E, Gore M (2003). "Immunoglobulin-binding domains: Protein L from Peptostreptococcus magnus" (PDF). Biochem Soc Trans. 31 (Pt 3). ss. 716-8. (PMID) 12773190.
- ^ Burton, Dennis R. (2005). "Antibody vs. HIV in a clash of evolutionary titans". Proc Natl Acad Sci U S A. 102 (42). ss. 14943-8. (PMID) 16219699.
- ^ Cantin R, Methot S, Tremblay MJ. (2005). "Plunder and stowaways: incorporation of cellular proteins by enveloped viruses". J Virol. 79 (11). ss. 6577-87. (PMID) 15890896.
- ^ Retief F, Cilliers L (1998). "The epidemic of Athens, 430-426 BC". S Afr Med J. 88 (1). ss. 50-3. (PMID) 9539938.
- ^ Plotkin S (2005). "Vaccines: past, present and future". Nat Med. 11 (4 Suppl). ss. S5-11. (PMID) 15812490.
- ^ The Nobel Prize in Physiology or Medicine 1905 10 Aralık 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde . Nobelprize.org Accessed 2007.
- ^ Major Walter Reed, Medical Corps, U.S. Army 23 Ekim 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde . Walter Reed Army Medical Center. Accessed 2007.
- ^ Metchnikoff, Elie (1905). Immunity in Infective Diseases (Full Text Version: Google Books). Cambridge University Press. . 22 Temmuz 2011 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 2 Mayıs 2008.
- ^ The Nobel Prize in Physiology or Medicine 1908 19 Şubat 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde . Nobelprize.org Accessed 2007
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Bagisiklik sistemi bir canlidaki hastaliklara karsi koruma yapan patojenleri ve tumor hucrelerini taniyip onlari yok eden isleyislerin toplamidir Sistem canli vucudunda genis bir cesitlilikte viruslerden parazitik solucanlara vucuda giren veya vucutla temasta bulunan her yabanci maddeye kadar tarama yapar ve onlari canlinin saglikli vucut hucrelerinden ve dokularindan ayirt eder Bagisiklik sistemi cok benzer ozellikteki maddeleri bile birbirinden ayirabilir ornegin bir amino asidi farkli olan proteinleri bile birbirinden ayirabilecek ozellige sahiptir Bu ayrim patojenlerin konak canlidaki savunma sistemine ragmen enfeksiyon yapmalari icin yeni yollar bulmalarina bazi uyumlar saglamalarina neden olacak kadar karmasiktir Bu mucadelede hayatta kalmak icin patojenleri taniyan ve onlari etkisizlestiren bazi mekanizmalar gelismistir Dogadaki tum canlilar kendilerinden olmayan doku hucre ve molekullere karsi savunma sistemlerine sahiptirler Hatta bakteriler gibi basit tek hucreli canlilarda da onlari viral enfeksiyonlara karsi koruyan enzim sistemleri bulunur Yuksek canlilardaysa cok daha karmasik bir bagisiklik sistemi vardir Omurgalilarda bagisiklik sistemi ozel islevlere sahip cok sayida farkli hucre ve molekul icermektedir Sari olarak gorunen bir notrofilin turuncu olarak gorunen bir sarbon bakterisini yutmasinin taramali elektron mikroskobu SEM ile cekilmis goruntusu Gecmis caglardaki okaryotik canlilarda diger basit bagisiklik mekanizmalari gelismis ve gunumuzdeki bitkiler baliklar surungenler ve bocekler gibi torunlarina miras kalmistir Bu mekanizmalar defensinler olarak adlandirilan antimikrobiyal peptidleri fagositleri ve kompleman sistemi kapsar Daha tecrubeli sistemler omurgalilarin evrimiyle nispeten yakin zamanda gelismistir Insan gibi omurgalilardaki bagisiklik sistemleri dinamik isleyis sirasinda birbirlerini etkileyen secilmis proteinlerin hucrelerin organlarin ve dokularin bazi cesitlerinden olusur Daha karmasik bagisiklik yanitinin bir parcasi olan omurgalilarin sistemi zamanla patojenleri daha etkili tanimaya uyum saglamistir Uyum sureci bagisiklik bellegini yaratmis ve bu da patojenlerle gelecek karsilasmalarda daha etkili bir koruma saglamaya izin vermistir Edinilmis bagisikligin bu sureci asilamanin temelini olusturmaktadir Bagisiklik sistemindeki bozukluklar hastaliklara neden olabilir Bagisiklik yetmezligi hastaliklari bagisiklik sistemi normalden daha az etkin oldugunda meydana gelir tekrarlayan ve yasami tehdit eden enfeksiyonlarla sonuclanir Bagisiklik yetmezligi ayrica X SCID gibi genetik hastaliklarin bir sonucu ya da farmosotikler veya HIV retrovirusunun neden oldugu AIDS gibi bir enfeksiyonun sonucu olarak da gorulebilir Buna zit olarak kendinebagisik otoimmun hastaliklar normalden fazla etkin olan bir bagisiklik sisteminin vucudun kendi dokularini yabanci olarak algilayip onlara saldirmasiyla sonuclanir Yaygin kendine bagisik hastaliklar romatoid artrit diyabet tip 1 ve sistemik lupus eritematozus dur Bagisiklik sistemi eski caglardan bu yana ilgi ceken bir konu olmus insanlar tarih boyunca bazi bagisiklik yontemleri bile gelistirilmistir Gunumuzde bagisiklik sisteminin cok genis olcude aydinlatilabildigi soylenebilir bu sistemi olusturan unsurlardan hastaliklarin tani ve tedavisinde genis olcude yararlanilmaktadir Gunumuzde bagisiklik bilimi olarak bilinen immunoloji Eski Roma da askerlikten muaf korunmus asillere denilen immunitas sozcugunden gelmektedir Immunoloji gunumuzdeki roluyle bilimsel calismalarinin oldukca onemli alanlarini olusturmaktadir Bagisiklik sistemi organlariBagisiklik sisteminin organlari lenfoid dokulu organlardir Bu organlar birincil lenfoid organlar ve ikincil lenfoid organlar olarak iki grup halinde incelenseler de birbirleriyle surekli iliski halindedirler Birincil lenfoid organlarda lenfositlerin uretim isleri yapilirken ikincil organlarda lenfositler ilk defa antijenlerle yuzlesirler Bagisiklik sistemi organlariLenf bezleri Geniz eti olarak da bilinen yutagin ust kisminda burun boslugunun arka tarafinda bulunan lenfoid doku parcalaridir Bakteri ve virus gibi enfektoz ajanlari ve onlarin urettigi antikorlari yakalarlar Bademcikler Bogazda lenfositlerin toplandigi ve disariya acilan bir aciklik olan agizda ilk engeli olusturan kucuk yapilardir Lenf sivisi bademciklerin icerisinde bulunan lenf damarlarindan boyun ve cene alti dugumlerine dogru akar Bu esnada lenf damarlarinin duvarlarindan lenfositler salgilanir Vucuda girebilen mikroplar buradan salgilanan lenfositler tarafindan temizlenirler Timus Gogsun ust bolumunde tiroid bezinin altinda yer alan ve olgunlasmamis lenfositlerin kemik iliginden cikip olgunlasma surecine tabi tutulduklari vucut organdir Lenf dugumleri Tum vucuda yayilmis B ve T hucrelerinin bulundugu merkezlerdir Vucutta koltuk alti kasik cene alti boyun dirsek ve gogus bolgelerinde bol bulunurlar Karaciger Ozellikle fetusde olmak uzere immunolojik etkin hucreleri icerir T hucreleri ilk olarak fetus karacigeri tarafindan uretilirler Dalak Karin boslugunun sol ust tarafinda bulunan ve eski kirmizi kan hucrelerinin yikimindan sorumlu bir organdir Tek cekirdekli fagositik sistemin merkezlerinden biridir Enfeksiyonlarla savasmada yardimci olur Peyer plaklari Ince bagirsagin ileum bolgesinde bulunan lenfoid dokularin yogunlastigi bolgelerdir Bagirsak lumenindeki patojenlerin kontrol altinda tutulmalarini saglar Kemik iligi Bagisiklik sisteminin tum hucrelerinin kokeni olan kok hucrelerin bulundugu bir merkezdir Lenf Bagisiklik sisteminin hucre ve proteinlerini vucudun bir yerinden digerine tasiyan akkan olarak da bilinen bir cesit dolasim sistemi sivisidir Bagisiklik sisteminin isleyisiCanli vucudu oldukca farkli molekullerden hucrelerden ve dokulardan olusan bircok savunma sistemi tarafindan korunmaktadir Canlilarin bagisiklik sistemlerini uyaran ve canli icin kendinden olmayan tum molekullere antijen veya immunojen denir Canli koruyucu elemanlariyla oncelikle yapisina yabanci olan antijen lerin vucuda girmesini engeller Bu koruma tabaka tabaka arttirilmis bir sistemdir uyeleri yuzey engelleri dogustan gelen ve edinilmis bagisiklik sistemidir Ilk engel olan deri solunum ve sindirim sistemi gibi yuzey bariyerlerini herhangi bir antijen asabilir ve canliyla dahil olursa ikinci savunma sistemi hemen harekete gecer Yuzey bariyerlerini asan bir madde karsisinda dogustan gelen sistemin elemanlarindan kemik iligi timus lenf bezleri ve dalak gibi ozellesmis merkezlerde yer alan fagositler makrofajlar lenfositler gibi savunma hucreleri ve molekulleri devreye girerler Ilk asamada oncu hucreler olan fagositler ve makrofajlar antijenleri yok etmeye calisirlar Kendinden olmayan yapilarin vucut tarafindan bu sekilde yok edilmeleri surekli devam eden bir olaydir vucudun acikliklarindan girebilen bircok molekul bu sekilde yok edilir Bu ikinci koruma sistemi de basarili olamazsa edinilmis bagisiklik sisteminin temel hucreleri olan B ve T lenfositler devreye girerler Boylece oldukca karmasik olan bir zincir sistemi tetiklenir Antijen varligini haber alan T hucreleri diger savunma hucrelerini bunlara bagli gelisen bircok biyokimyasal kaskadi tetiklerler T hucrelerinin alt gruplarindan antijenleri yok etmeye calisirken edinilmis sistemin bir diger onemli hucreleri olan B hucreleri de bagisikligin akilli molekulleri olarak adlandirilan antikor lari immunoglobulinler sentezlemeye baslarlar Glikoprotein yapili bu molekuller anahtar kilit uyumu seklinde ozgul antijenlere baglanarak antijenleri ya etkisiz hale getirirler ya da kompleman sistemi ve diger savunma hucrelerini harekete gecirerek antijenlerin yok edilmelerini saglarlar Savunma sisteminde cok onemli bir rolu olan antikorlar Y seklindedir ve agir zincir ve hafif zincir olmak uzere 2 cift protein zincirinden yapilmislardir Agir ve hafif zincirler uzerinde degisken V variable ve sabit C constant bolgeler bulunur Degisken bolge antijeni taniyan kismi olusturmak uzere ozellesmistir ve bir cift halinde bulunur Buradaki aminoasit dizilimlerindeki farkliliklar farkli antijen baglanmasina yol acar Antikor molekulunde agir ve hafif zincirler farkli DNA bolumlerinden meydana gelmis genler tarafindan kodlanir Bu gen parcalari her B hucresinde farkli olan zincirleri meydana getirecek genleri yapmak uzere yeniden duzenlenir Gen parcalarinin duzenlenmesi degiskendir ve bu nedenle vucudun yapabildigi 100 milyon kadar farkli antikor az sayida gen parcasi tarafindan olusturulur Yani bagisiklik sisteminin basarisinin temeli immunoglobulinin agir ve hafif zincirlerindeki degisken bolgelerin cok cesitli sayida uretilebilmesidir Bu cesitliligin uretimi cogul genlerin varligi vucut hucrelerini iceren somatik hipermutasyonlar somatik rekombinasyonlarla kromozomlar arasi gen degis tokusuyla saglanir ki tum bu olaylar B hucre gelisimi sirasinda ortaya konur Boylece B hucreleri vucuda giren antijenleri durduracak antikorlari antijenik ozelliklerine gore ayri ayri sentezler Bagisiklikta tabakalanmis savunmaBagisiklik sistemi gittikce artarak ozellesen katmanli savunmalarla canlilari enfeksiyonlardan korur En basitiyle fiziksel engeller bakteri veya virus gibi patojenlerin vucuda girmelerini engeller Eger bir patojen bu engellerden birini asarsa dogustan gelen bagisiklik sistemi hemen devreye girer fakat ozgul bir yanit olusturmaz Dogustan gelen bagisiklik sistemi butun bitki ve hayvan gruplarinda bulunur Bununla beraber patojenler dogustan gelen yanittan kacabilirler Omurgalilarda ucuncu bir koruma engeli olarak dogustan gelen yanitla etkinlestirilen edinilmis bagisiklik sistemi gelismistir Burada bagisiklik sistemi bir enfeksiyon sirasinda patojeni tanimasini gelistirecek cevaplara uyum saglar Bu gelismis yanit patojen ortadan kaldirildiktan sonra da bir bagisiklik bellegi seklinde hatirlanir ve bu ayni patojenle bir daha karsilasildiginda daha hizli ve guclu bir yanit verilmesini saglar Bagisiklik sistemi genelde iki bolum halinde incelenir Dogal dogustan bagisiklik Kalitsal ogeler icerir ve bunlar hemen ilk savunma hattini olustururlar Edinilmis kazanilmis bagisiklik Belirli patojenleri hedef alacak ozel antikorlar ve T hucreleri ureterek vucut belirli patojenlere karsi ozel bir bagisiklik gelistirebilir Bu tur bir yanitin gelismesi gunler alabilir ve ilk saldiriyi onlemede pek etkili degildir fakat normalde daha sonraki enfeksiyonlari onler ve uzun sureli enfeksiyonlarin temizlenmesine yardimci olur Dogustan gelen bagisiklik sistemi Edinilmis bagisiklik sistemiYanit ozgul degil Patojen ve antijene ozgul yanit verilirBulunana hizlica en buyuk duzeyde yanit verilir bulunmayla yanit arasinda gecikme vardirHucre aracili ve humoral bilesenler Hucre aracili ve humoral bilesenlerBagisiklik bellegi bulunmaz Bagisiklik bellegi olusturulurNeredeyse yasamdaki butun canli sekillerinde bulunur Sadece Gercekcenelilerde bulunur Dogustan ve edinilmis bagisikliklarin her ikisi de kendinden olan ve kendinden olmayan molekullerin ayrimina bagimlidir Immunolojide kendinden olan molekuller bir canlinin vucudunda bulunan ve bagisiklik sistemince yabanci molekullerden ayrilabilen bilesenlerdir Kendinden olmayanlar ise yabanci molekuller olarak tanimlanabilir Kendinden olmayan molekullerin bir sinifi antijenler olarak bilinir ve ozgul bagisiklik almaclarina baglanip bir bagisiklik yanitinin olusmasina neden olan maddeler olarak tanimlanabilirler Yuzey engelleriMekanik kimyasal ve biyolojik engeller gibi bazi bariyerler canlilari enfeksiyonlardan korur Bitkilerin mumlu yapraklari boceklerin dis iskeletleri yumurtalarin koruyucusu yumurta kabuklari ve deri enfeksiyon karsisinda ilk hatta bulunan mekanik engellerin ornekleridir Bununla birlikte canlilar etraflarindaki cevreye karsi tamamen korunamazlar canlilar diger sistemlerini ve vucudun akcigerler bagirsak ve idrar deligi gibi acikliklarini korumak zorundadirlar Mukus salgilayan hucreler canlida bagisikligin mekanik olarak korumasinda yardimci olurlar Akcigerlerde oksuruk ve hapsirma solunum yollarini tehdit olusturan patojenlerin ve diger maddelerin disari atilmasini saglayan mekanik korumalardandir Gozyasiyla yikama idrar solunum ve sindirim yolundaki mukus salgilari da mikroorganizmalari mekanik olarak disari atma yollarindandir Kimyasal engeller de enfeksiyona karsi koruma yaparlar Deri ve solunum alani ss defensinler olarak bilinen antimikrobiyal peptidleri salgilar Tukurukteki lizozim gibi enzimler gozyasi ve gogus sutu de antibakteriyal vucut salgilarindadir Vajinal salgilar hafif asidik ozellikteyken meni patojenleri oldurmek uzere cinko ve defensinleri icermektedir Midede gastrik asit ve proteaz salgilari yutulmus patojenlere karsi oldukca guclu koruma yapan kimyasallardandir Bagirsaklarda ve gastrointestinal alanlarda bulunan kommensal flora da ortama yerlesmek isteyen patojenik bakterilerle mucadeleye girerek bazi hallerde ortamin pH ve ulasilabilir demir miktari gibi sartlarini degistirerek biyolojik bir engel olarak gorev gorur Bu patojenlerin hastaliga neden olacak kadar yeterli sayiya ulasma ihtimalini azaltir Bununla beraber antibiyotiklerin cogu bakterilere ozgul olarak hedeflenmezler bu yuzden kullanildiklarinda bu florayi yok edebilirler ayrica mantarlara karsi da islev gormezler bu yuzden bakterileri florasinin azalmasiyla vajina gibi bazi bolgelerde mantarlarin cogalmasina yol acabilirler Burada normalde yogurtta bulunan Lactobacillus gibi canlilardaki probiyotik floranin tekrar gundeme gelmesinin iyi bir kaniti bulunmaktadir bu flora cocuklarin intestinal enfeksiyonlarindaki mikrobiyal populasyonlarin saglikli bir sekilde dengelenmesine yardimci olur ve enflamasyonlu bagirsak hastaligi idrar yolu hastaliklari ve ameliyat sonrasi enfeksiyonlar icin yapilan calismalarda oncu olan verilerdendir Dogustan gelen bagisiklik sistemiBir canliya basariyla girebilen mikroorganizmalar dogustan gelen bagisiklik sisteminin mekanizmalari ve hucreleriyle karsilasirlar Dogustan olan yanit genellikle mikroorganizmalarin genis gruplarinda sakli olan bilesenleri taniyan ornek tanima reseptorlerince mikroplar tanimlandiklarinda tetiklenir Dogustan gelen bagisiklik sistemi ozgul degildir yani bu sistem patojenleri soysal olarak tanir ve yanitlar Sistem bir patojen karsisinda uzun sureli bagisiklik kazandirmaz Dogustan gelen bagisiklik sistemi cogu canlida konagin korunmasinda baskin olan sistemdir Humoral ve kimyasal engeller Yangi Enflamasyon Yanginin belirtileri kizariklik sisme agri sicaklik ve islevselligin azalmasidir Yangi bagisiklik sisteminde enfeksiyona karsi gosterilen ilk tepkilerden birisidir Enflamasyonun belirtileri dokudaki kan artisi sonucu olan kizariklik ve sismedir Yangi yaralanmis ya da enfekte olmus hucrelerce salinan eikosanoidler ve sitokinlerce olusturulur Eikosanoidler atesi ureten yangiyla iliskili olarak kan damarlarinin genislemesine neden olan prostaglandinleri ve beyaz kan hucreleri lokositleri ceken kapsar Yaygin sitokinler beyaz kan hucreleri arasinda iletisimden sorumlu olan interlokinleri kemotaksiyi ilerleten ve konak hucrede protein sentezini kapatmak gibi anti viral etkileri olan interferonlari kapsar Buyume faktorleri ve sitotoksik faktorler de ayrica salinabilir Bu sitokinler ve diger kimyasallar bagisiklik hucrelerini enfeksiyon alanina toplar ve patojenlerden kurtulma sonrasinda hasarli dokunun iyilesmesini ilerletirler Kompleman sistemi Kompleman sistemi yabanci hucrelerin yuzeylerine saldiran bir biyokimyasal kaskaddir 20 farkli protein icerir ve patojenleri antikorlarla oldurmesini tamamlayici komplemanter yeteneginden dolayi bu sekilde isimlendirilmistir Tamamlayici sistem dogustan gelen bagisiklik yanitinin ana humoral bilesenidir Bitkiler baliklar ve bazi omurgasizlar gibi memeli olmayan bazi turler de kompleman sistemleri bulundururlar Bu yanit insanlarda bu mikroplara ilismis antikorlarin tamamlanip baglamasiyla veya kompleman proteinlerinin mikroplarin yuzeylerindeki karbonhidratlara baglanmasiyla etkinlestirilir Bu tanima sinyali bir hizli oldurme yanitini tetikler Bu yanitin hizi ayrica proteazlar olan kompleman molekullerinin bir dizi proteolitik etkinlesmesini izleyen sinyal buyumesinin bir sonucudur Kompleman proteinlerinin ilk olarak mikroba baglanmalarindan sonra sirayla diger proteazlari tamamlayan ve devam eden proteaz aktivitelerini etkinlestirirler Bu uretim kontrol edilen ilk sinyali yukselten katalitik bir kaskaddir Kaskad bagisiklik hucrelerini ceken peptidlerin uretimiyle sonuclanir damarsal gecirgenligi arttirir ve patojenlerin yuzeylerini kaplayarak opsonizasyon onlari yikim icin isaretler Komplemanin kalintilari ayrica hucre zarlarini yirtmak suretiyle hucreleri de dogrudan oldurebilir Dogustan gelen sistemin hucresel engelleri Dogustan gelen sistemin hucreleri Lokositler beyaz kan hucreleri tek hucreli canlilar gibi bagimsiz davranabilirler ve dogustan gelen bagisiklik sisteminin ikinci kollaridirlar Dogustan gelen lokositler fagositleri makrofajlari notrofilleri dendritik hucreleri mast hucrelerini eozinofilleri bazofilleri ve dogal oldurucu hucreleri kapsar Bu hucreler butun patojenleri hatta buyuk patojenleri bile tanimlar yutarak ya da temasa gecerek onlari oldururler Dogustan gelen hucreler ayrica edinilmis bagisiklik sistemini etkinlestiren araci molekuller olarak da onemlidirler Fagositler dogustan gelen hucresel bagisikligin onemli bicimleridir patojenleri veya parcaciklari yutmalarindan fagosite etmelerinden ya da yemelerinden dolayi boyle isimlendirilmislerdir Fagositler genellikle patojenleri arayarak vucutta dolasirlar ve ozellesmis bolgelere sitokinler tarafindan cagirilabilinirler Bir patojen bir fagosit tarafindan yutuldugunda hucre icinde bir kumeye konur ve bu kume fagozom olarak isimlendirilir fagozom sonradan hucre icinde bulunan lizozom denilen bazi kumelerle birlesir ve fagolizozom olarak isimlendirilir Patojen fagolizozom icinde sindirim enzimlerinin etkinligiyle ya da solunumsal oksidatif tepkimeyi izleyen serbest radikallerin fagolizozom icine birakilmasiyla oldurulur Fagositler gerekli besinlerini bu sekilde almak icin evrilmislerdir fakat bu rolleri fagositlere patojenleri bir savunma mekanizmasi seklinde yutmalarini da saglamistir Fagositler ev sahibi savunmasindaki muhtemelen en eski sekilleri teskil ederler ve omurgasizlarin ve omurgalilarin her ikisinde de bulunurlar Notrofiller ve makrofajlar da vucutta saldirgan patojenleri takip eden fagositlerdir Notrofiller normalde dolasim sisteminde bulunurlar ve fagositlerin en cok bulunan tipleridir toplam kanda dolasan lokositlerin 50 60 ini olustururlar Kismen bakteriyal enfeksiyonun sonucu olan yanginin akut fazlarinda notrofiller yanginin oldugu bolgeye dogru kemotaksi olarak bilinen surecle goc ederler ve genellikle enfeksiyon bolgesine ilk ulasan hucrelerdir Makrofajlar ise dokularda bulunan ve cok yonlu hucrelerdir enzimler kompleman proteinleri ve gibi duzenleyici faktorleri kapsayan kimyasallarin genis cesitliligini uretirler Makrofajlar ayrica copculer gibi de davranip etkin edinilmis bagisiklik sisteminin antijen sunan hucrelerinin atiklarini veya vucudun parcalanmis hucreleri gibi dokuntulerini de temizlerler source source source source Dendritik hucrelerin hareketleri Dendritik hucreler dis cevreyle iliskide bulunan dokularda bulunan fagositlerdir bu yuzden ana olarak deride Langerhans hucreleri olarak isimlendirilirler burunda akcigerlerde midede ve bagirsaklarda bulunurlar Sinir hucreleri noronlarin dendritlerine benzemelerinden dolayi boyle isimlendirilmis olsalar da sinir sistemiyle ilgileri yoktur Dendritik hucreler antijen sunumu surecinde dogustan gelen ile edinilmis bagisiklik sisteminde arasinda T hucrelerine antijen sunmalari gibi bir rolle baglanti olusturduklarindan edinilmis bagisiklik sisteminin anahtarlarindan biridirler Mast hucreleri bag dokuda ve mukoz membranlarda yerlesik olarak bulunurlar ve yangi yanitini duzenlerler Mast hucreleri patojenlere karsi savunmayla ve sicaklikla yakindan alakali fakat daha cok alerji ve anafilaksi ile iliskilendirilen dogustan gelen bagisiklik sistemi hucrelerinin bir cesididir Bazofiller ve Eozinofiller notrofillerle baglantili hucrelerdir Bir patojence etkinlestirildiklerinde parazitlere karsi savunmada ve astim gibi alerjik reaksiyonlarda onemli rolu olan histamini salarlar Bu yuzden herhangi bir doku harabiyetinin onlenmesiyle oldukca iliskilidirler Dogal oldurucu hucreler NK ya da DOH hucreler tumor hucreleri veya viruslerce enfekte edilmis hucrelere saldirip onlari yokeden lokositlerdir Isimleri olan dogal oldurucu etkinlestirilmeye ihtiyac duymadan kendini kaybetmis hucreleri oldurduklerinden verilmistir Edinilmis bagisiklik sistemiEdinilmis bagisiklik sistemi ilkel omurgasizlarda evrimlesmis ve bagisiklik bellegi gibi daha guclu bir yanitin verilmesine olanak saglayan her patojenin antijen imzasiyla hatirlandigi bir bagisiklik sistemidir Edinilmis bagisiklik yaniti antijene ozgudur ve kendinden olmayan antijenleri antijen sunumu diye bilinen surecte tanimayi gerektirir Antijen ozgullugu ozgul patojenler veya patojen enfeksiyonlu hucrelere uydurulmus yanitlarin dogusuna izin verir Bu uygun yanitlarin vucutta uygun sekilde kalmasi ise saglanir Eger bir patojen vucuda tekrar girerse bu bellek hucreleri sayesinde daha hizli ve guclu bir cevap alarak yok edilir Lenfositler Edinilmis bagisiklik sisteminin hucreleri lokositlerin ozel tipleri lenfositler olarak isimlendirilir Periferik kanda lenfositlerin 20 50 sini dolasir kalani lenfatik sistemle hareket eder Bir lenfositin SEM ile cekilmis goruntusu B ve T hucreleri lenfositlerin kemik iligindeki hematopoietik kok hucrelerinden koken alan iki temel tipidir B hucreleri humoral bagisiklik yanitini olustururken T hucreleri olustururlar B ve T hucrelerinin her ikisi de ozgul hedefleri taniyan reseptor molekulleri tasirlar MHC olarak bilinen kendinden olan reseptor kombinasyonlariyla antijenler islenip sunulduktan sonra T hucreleri patojenler gibi kendinden olmayan hedefleri tanirlar T lenfositler kanda dolasan butun lenfositlerin 80 ini olustururlar T lenfositlerin iki ana alt tipi bulunmaktadir ve Oldurucu T lenfositler sadece ile eslenmis molekulleri tanirken yardimci T lenfositler ile iliskili molekulleri tanir Antijen sunumunun bu iki mekanizmasi T hucrelerinin iki tipinin farkli rollerde olmasiyla sonuc verir Ucuncu bir alt grup olan ise MHC reseptorlerine bagli olmayan tam antijenleri tanir Zit olarak B hucresinin antijene ozgu reseptoru B hucresi yuzeyinde bulunan bir antikor molekuludur ve antijen islemesine gerek duymadan butun patojenleri tanir B hucrelerinin her soyu farkli bir antikoru ifade eder bu yuzden B hucresi antijen reseptorunun tum takimlari vucudun uretebildigi butun antikorlari sunarlar Oldurucu T hucreleri Oldurucu T hucreleri viruslerle veya diger patojenlerle enfekte olmus ya da islev goremeyen veya hasarlanmis hucreleri olduren T hucrelerinin alt gruplarindan biridir B hucreleri gibi T hucrelerinin her tipi de farkli antijenleri tanir Oldurucu T hucreleri kendi T reseptorlerini ozgul antijenlerini baska bir hucrenin reseptorune baglayarak bir kompleks olusturdugunda etkinlesirirler Bu MHC nin antijen kompleksini tanimasina T hucresindeki CD8 diye adlandirilan yardimci bir ko reseptorle yardim edilir Sonrasinda T hucresi bu antijeni tasiyan MHC I reseptorlerini aramak icin vucutta dolasir T hucresi boyle hucrelerle iletisime gecip etkinlestiginde gibi hedef hucrenin hucre zari porlarindan iyonlarin suyun ve toksinlerin gecmesine izin veren sitotoksinleri salar Bir proteaz olan de hucreyi apoptozise goturen baska bir toksindir Konagin T hucrelerinin oldurme ozelligi viruslerin replikasyonunun onlenmesinde kismen onemlidir T hucresi etkinlestirilmesi sikica kontrol altinda tutulur ve genellikle cok guclu MHC antijen aktivasyon sinyalini gerektirir ya da ek sinyaller yardimci T hucreleri ile saglanir Yardimci T hucreleri dogustan ve edinilmis bagisiklik yanitlarini duzenler ve belirli bir patojene vucudun bagisiklik yaniti tiplerinden hangisinin verilecegine karar verirler Bu hucrelerin oldurucu sitotoksik islevselligi yoktur enfekte hucreleri oldurmezler veya patojenleri dogrudan temizlemezler Bunun yerine bu hizmetlerdeki diger hucreleri yonlendirerek bagisiklik yanitini kontrol ederler Yardimci T hucreleri molekullerine baglanan antijenleri taniyan ifade ederler MHC antijen kompleksi ayrica T hucresinin etkinlestirilmesinden sorumlu olan gibi molekulleri T hucresinin icinde toplayan yardimci T hucresinin yardimci reseptoru tarafindan taninir Yardimci T hucrelerini MHC antijen kompleksleriyle oldurucu T hucreleri icin toplananlardan daha zayif iliskidedirler yani oldurucu T hucreleri tekli bir MHC antijen molekuluyle iliskilenip etkinlestirilebilirlerken T hucresi uzerinde bulunan bazi reseptorler 200 300 civarinda yardimci hucrenin etkinlestirilmesi icin MHC antijeni tarafindan baglanmalidirlar Yardimci T hucrelerinin etkinlestirilmesi ayrica antijen sunan bir hucreyle iliskilenmesi nedeniyle daha uzun sureye gereklilik duyar Dinlenen bir T hucresinin etkinlestirilmesi bazi hucre tiplerinin hareketlerini etkileyen sitokinlerin salinmasina neden olur Sitokin sinyalleri makrofajlarin mikrobisidal fonksiyonunu ve oldurucu T hucrelerinin etkinligini gelistiren yardimci T hucreleri tarafindan uretilir Ek olarak yardimci T hucrelerinin etkinlestirilmesi T hucresinin yuzeyinde ifade edilen antikor ureten B hucrelerinin etkinlestirilmesinde tipik olarak gerek duyulan fazladan uyari sinyalleri saglayan CD40 CD154 zinciri gibi molekullerin duzenlenmesine upregulasyonuna neden olur gd T hucreleri CD4 ve CD8 gd T hucrelerinden farkli bir T hucresi reseptorune TCR sahiplerdir ve oldurucu T hucreleri yardimci T hucreleri ve dogal oldurucu hucrelerin ozelliklerini paylasirlar gd T hucrelerinden yanit olusturan sartlar henuz tam olarak aydinlanmamistir Diger alisilagelmemis T hucresi altkumelerindeki benzer olarak bagli dogal oldurucu hucreler gibi degismeyen TCRler gd T hucreleri dogstan ve edinilmis bagisiklik arasindaki hatta bulunurlar Diger taraftan gd T hucreleri edinilmis bagisikligin reseptor cesitliligini uretmek ve ayrica hatirlanabilir bir fenotipi gelistirmek icin TCR genlerini duzenleyen bilesenleridir Oteki taraftan cesitli altkumeler ayrica dogustan gelen bagisiklik sisteminin ornek tanima reseptorleri gibi kullanilan ya da DOH reseptorlerini baglayan parcalaridir Ornegin insan Vg9 Vd2 T hucrelerinin buyuk miktarlari mikroplar tarafindan uretilen saatler icinde karsilik verir ve epiteldeki yuksek oranda baglanmis Vd1 T hucreleri stres altindaki epitel hucrelerini yanitlar B lenfositler ve antikorlar Bir B hucresi bir patojeni yuzeyindeki antikorlara ozgu yabanci antijenler baglandiginda tanimlar Antijenlerin antikorlara baglanmasi Bu antijen antikor kompleksi B hucresi tarafindan kabul edilir ve tarafindan peptidlerin icine islenir B hucresi o zaman bu antijenik peptidleri yuzeyindeki MHC sinif II molekullerinde gosterir MHC nin bu kompleksi ve antijen salan ve B hucrelerini etkinlestiren eslenik bir yardimci T hucresini ceker Etkin B hucresi boylece bolunmeye basladiginda urunleri plazma hucreleri antijenleri taniyan antikorlarin milyonlarca kopyalarini salgilar Bu antikorlar kan plazmasinda ve lenfde dolasir antijen sunan patojenleri baglar ve onlari kompleman sisteminin ya da fagositlerin yikimi ve kaldirmasi icin isaretler Antikorlar ayrica bakteriyal toksinleri baglayarak veya viruslerin ve bakterilerin enfekte hucrede kullandiklari reseptorlere mudahalede bulunarak istilacilari dogrudan etkisizlestirebilirler CD20 antijeni ayrica B lenfositlerinde de bulunur Alternatif edinilmis bagisiklik sistemi Edinilmis bagisiklik sisteminin klasik molekulleri orn antikorlar ve T hucre reseptorleri sadece Gercekcenelilerde bulunmasina karsin farkli bir lenfosit benzeri molekul yilan baligi ve Myxine cinsi gibi ilkel omurgasizlarda da kesfedilmistir Bu hayvanlar ceneli omurgalilardaki antijen reseptorlerine benzeyen sadece bir ya da iki gen tarafindan uretilen cesitli lenfosit reseptoru VLRler olarak adlandirilan molekullerinin genis bir dizisine sahiptirler Bu molekullerin patojenik antijenleri antikorlara benzer yollarla ve ayni ozgullukte bagladigina inanilir Bagisiklik bellegi B ve T hucreleri etkinlestirilip kendilerini eslemeye basladiklarinda urunlerinin bazilari uzun yasamli bellek hucreleri haline gelir Bir hayvanin hayati boyunca bu bellek hucreleri her ozgul saldiran patojeni hatirlayabilir ve eger patojen tekrar saldirirsa daha guclu bir yaniti sergileyebilir Bu kazanilmistir cunku canlinin hayati boyunca bu patojenlerle enfeksiyonlara uyum saglama devam eder ve bagisiklik sistemi gelecek salidirilar icin kendini hazirlar Bagisiklik bellegi aktif veya pasif sekillerde gorulebilir Pasif bellek Yeni doganlarin mikroplarla daha once tecrubesi olmamistir ve enfeksiyonla hasarlanmalari kismen mumkundur Pasif bagisikligin bazi tabakalari anne tarafindan saglanir Gebelik sirasinda olarak adlandirilan antikorlarin bir kismi anneden bebege plesanta yoluyla gecer ve boylece insan bebekleri dogduklarinda bile annelerininki kadar ayni duzeyde antijen ozgullugune ve antikorlarin buyuk kismina sahiplerdir Gogus sutu ayrica yenidoganin sindirim sistemine de gecen antikorlari icerir ve yenidogan kendi antikorlarini sentezleyince kadar bebegi bakteriyal enfeksiyonlardan korur Bu pasif bagisikliktir cunku fetus aslinda hic ya da antikor uretemez onlari sadece odunc alir Bu pasif bagisiklik genellikle kisa surelidir birkac gun ila birkac ay surer Tipta koruyucu pasif bagisiklik ayrica bir canlidan digerine antikor zengini serum verilerek yapay olarak saglanabilir Aktif bellek ve bagisiklama Uzun sureli aktif bellek enfeksiyon sonrasi B ve T hucrelerinin etkinlestirilmesine gerek duyar Aktif bagisiklik ayrica yapay olarak asilamayla da saglanabilir Asilamanin bagisiklama arkasinda yatan temel kural patojenden gelen bir antijenle bagisiklik sistemini uyarmak ve bu patojen karsisinda ozgul bagisikligi ev sahibinde hastaliga neden olmadan gelistirmektir Bu onceden planlanmis bagisiklik yaniti basarilidir cunku bagisiklik sisteminin dogal ozgullugunu kullanir Insan populasyonun olum nedenlerinden onde gelen nedenlerden enfeksiyon hastaliklarinda bagisiklik sisteminin insanlikla gelisiminden beri en etkili uygulamayi asilama sunmaktadir Cogu viral asi yasayan zayiflatilmis viruslerden elde edilirken bakteriyal asilar mikroorganizmalarin zararsiz toksinlerini de iceren aseluler hucresiz bilesenlerine dayanir Bazi antijenler aseluler aslilardan elde edildiklerinden beri edinilmis yanitin cok guclu olmasina neden olmadiklarindan beri bazi bakteriyal asilar bagisikligi yukselten ve dogustan gelen bagisikligin antijen sunan hucrelerini etkinlestiren ek yardimcilar da tasimaktadirlar Insan bagisikliginin bozukluklariBagisiklik sistemi fark edilebilir derecede ozgullugun toplanmanin ve uyumun birlestirilmesi gibi etkileyici bir yapiya sahiptir Ev sahibinin savunmasinda hatalar olusabilir ve bunlar uc kategori altinda incelenir bagisiklik yetmezlikleri kendine bagisiklik ve asiri duyarlilik Bagisiklik yetmezlikleri Bagisiklik yetmezligi bagisiklik sisteminin bilesenlerinden biri ya da birkaci inaktif duruma geldiginde meydana gelir Bagisiklik sisteminin patojenlere olan yaniti genc ve yaslilarin her ikisinde de 50 li yaslarda belirgin olarak bagisiklik yasliligiyla iliskili olarak azalir Gelismis ulkelerde obezite alkolizm ve yasal olmayan ilaclar bagisiklik islevlerinin zayiflamasina neden olan baslica sebeplerdir Bununla beraber iyi beslenmeme de gelismis ulkelerde bagisikligi dusuren onemli nedenler arasindadir Protein fakiri beslenme hucre aracili bagisikliginin azalmasi tamamlama etkinligi fagositik islevsellik antikor yogunlugu degisimi ve sitokin uretimiyle iliskilendirilir Sunlar gibi tekli besinlerin eksiklikleri de demir bakir cinko selenyum vitaminler A vitamini C vitamini E vitamini ve B6 ve folik asit vitamin B9 ayrica bagisiklik yanitlarini azaltir Ek olarak timusun erken yaslarda genetik mutasyonlar veya operasyonlar sonucu kaybedilmesi bazi bagisiklik yetmezliklerine neden olabilir ve yuksek enfeksiyon kapma olasiligiyla sonuclanir Bagisiklik yetmezlikleri ayrica kalitilabilir ya da edinilebilir Fagositlerin patojenleri yok etmek icin indirgenmis bir yetenek kazandiklari kronik kalitilmis ya da konjenital bir bagisiklik yetmezligi ornegidir AIDS ve kanserlerin bazi tipleri de edinilmis bagisiklik yetmezliklerine neden olur Kendine bagisiklik Asiri etkin bagisiklik yanitlari bagisiklik sisteminin islevsizliginin baska bir sonucunu ozellikle kendine bagisik yetmezlikleri kapsar Burada bagisiklik sistemi kendinden ve kendinden olmayani uygun sekilde ayirmakta hataya duser ve vucudun kendi parcalarina saldirir Normal sartlar altinda bile bazi T hucreleri ve antikorlar kendinden olan peptidlerle tepkimeye girerler Timus ya da kemik iliginde ozellesmis hucrelerin fonksiyonlarindan biri genc lenfositleri kendi antijenleriyle vucudun icine uretip sunmak ve bu hucrelerin kendinden antijenleri kendine bagisikligi engelleyerek secmesidir Asiri duyarlilik Asiri duyarlilik vucudun kendi dokularina zarar veren bir bagisiklik yanitidir Asiri duyarlilik reaksiyon zamani ve uyarlandiklari karmasik mekanizmalara gore 4 sinifa ayrilir Tip I asiri duyarlilik siki sik alerjiyle iliskili olan derhal ya da anaflaktik olan reaksiyondur Semptomlar orta duzey rahatsizliktan olume kadar gidebilir Tip I asiri duyarliliga mast hucrelerinden ve bazofillerden salinan ile aracilik eder Tip II asiri duyarlilik antikorlar hastanin kendi hucrelerindeki antijenlere baglanip onlari yikim icin isaretlediklerinde meydana gelir Bu ayrica antikor bagimli ya da sitotoksik asiri duyarlilik olarak isimlendirilir ve IgG ve IgM antikorlari tarafindan aracilik edilir Cesitli dokularda bulunan bagisiklik kompleksleri antijenlerin yapismalari kompleman proteinler ve IgG ve IgM antikorlari tip III asiri duyarlilik reaksiyonlarini tetikler Tip IV asiri duyarlilik hucre aracili ya da gecikmis tip asiri duyarlilik olarak da bilinir genellikle gelismesi iki ya da uc gun suren asiri duyarlilik tipidir Type IV reaksiyonlari bazi kendine bagisik ve enfeksiyonoz hastaliklariyla iliskilidir fakat bunlardan baska ile de iliskili olabilir Bu reaksiyonlara T hucreleri monositler ve makrofajlarca aracilik edilir Ev sahibi savunmasinin diger sekilleriEdinilmis bagisiklik sistemleri seklinde bagisiklik yaniti ilk kez omurgalilarda ortaya cikmistir cunku omurgasizlarda lenfositler veya antikora dayali humoral yanitlar gorulmez Bununla beraber bazi turler omurgali bagisikligina bakista oncu olarak gorulen bazi mekanizmalari kullanirlar Bakteriler ve belki bazi diger prokaryotik organizmalar kendilerini bakteriyofaj gibi viral patojenlerden korumak icin olarak bilinen essiz bir savunma mekanizmasi gelistirmislerdir Patern tanima reseptorleri neredeyse butun organizmalarca mikrobiyal patojenlerle iliskili molekulleri tanimlamak icin kullanilan proteinlerdir Defensinler olarak adlandirilan antimikrobiyal peptidler butun hayvanlar ve bitkilerde bulunan ve omurgasizlarda sistemik bagisikligin ana sekillerini gosteren evrimsel olarak korunmus dogustan gelen bagisikligin bilesenleridir Kompleman sistemi ve fagositik hucreler de ayrica omurgasizlarin cogu hayat formlarinca kullanilirlar Ribonukleaz ve RNA interferans yollari butun okaryotlarda saklidir ve viruslere karsi bagisiklik yanitinin olusmasinda rol aldiklari dusunulmektedir Hayvanlardan farkli olarak bitkiler fagositik hucrelerden yoksunlardir ve cogu bitkinin bagisiklik yanitlari bitkinin tamamina yayilan sistemik kimyasal sinyaller gonderir Bitkinin bir parcasi enfekte edildiginde bitki sinirli bir hipersensivite yaniti HR olusturur enfeksiyonun oldugu bolgede bitkinin diger parcalarina yayilmasini engelleyen hizli programlanmis hucre olumu gerceklestirilir Sistemik kazanilmis dayaniklilik SAR tum bitkiyi bircok enfeksiyon ajanina karsi direncli hale getiren bir savunma yaniti tipidir RNA interferans mekanizmalari ozellikle bu sistemik yanitlarda virus replikasyonunu onleyebildikleri icin onemlidir Tumor immunolojisiMakrofajlar bir kanser hucresini tanimis halde buyuk ve ignemsi olan Kanser hucresini eritme sirasinda makrofajlar kucuk beyaz hucreler tumor hucresini oldurmek icin toksinleri enjekte ederler Bagisliklik terapisi tip arastirmalarinda kanser icin kullanilan aktif bir alandir Bagisiklik sisteminin baska bir onemli rolu de tumorleri tanimasi ve yok etmesidir Tumorlerin degisime ugramis hucreleri normal hucrelerde bulunmayan tumor antijenlerini ifade ederler Bagisliklik sistemine bu antijenler yabanci olarak gorunur sunumlari bagisiklik sistemini hucrelerinin degismis tumor hucrelerine saldirmasina neden olur Tumor hucrelerince ifade olunan antijenlerin bazi kaynaklari vardir bazilari servikal kansere neden olan insan gibi onkojenik viruslerden koken alirken digerleri dusuk seviyelerde normalken yuksek seviyelerde kansere neden olan canlinin kendi proteinleridir Enzimlerden olarak bilineni yuksek seviyelerinde olagan deri hucrelerini orn melanoma diye bilinen tumorlere degistirir Tumor antijenlerinin ucuncu bir olasi kaynagi hucre buyumesi ve yasamasini duzenleyen cogunlukla onkogen diye adlandirilan molekullerin kansere donusmesini saglayan proteinlerdir Bagisiklik sisteminin tumorlere ana yaniti yardimci T hucrelerinin yardimiyla oldurucu T hucrelerini kullanarak anormal hucreleri yok etmesidir Tumor antijenleri viral antijenlere benzer yollarla molekulleri uzerinden sunulur Bu oldurucu T hucrelerinin tumor hucrelerini anormal olarak tanimasina izin verir Dogal oldurucu hucreler de ayrica tumorlu hucreleri benzer yollarla ozellikle tumorlu hucreler yuzeylerinde normalden biraz daha az MHC sinif I molekulunu tasiyorlarsa oldurur bu tumorlerde yaygin bir durumdur Antikorlar bazen kompleman sistemince yikilmalarina izin veren tumor hucreleri karsisinda uretilir Acikcasi bazi tumorler bagisiklik sisteminden kacabilir ve yasamaya devam edebilirler Tumor hucreleri cogunlukla yuzeylerindeki MHC sinif I molekullerinin bir kismini indirgemislerdir bu yuzden oldurucu T hucrelerinin taramasindan kacabilirler Bazi tumor hucreleri ayrica bagisiklik yanitini baskilayan urunler de salarlar ornegin lenfositlerin ve makrofajlarin etkinligini baskilayan sitokini gibi Ek olarak bagisikliksal dayaniklilik tolerans tumor antijenleri karsisinda gelisebilir ve boylece bagisiklik sistemi artik tumor hucrelerine saldirmaz olur Birbirine ters olarak tumor hucrereleri makrofajlari ceken sitokinleri ve tumor gelisimini besleyen gelisme faktorlerini biraktiklarinda makrofajlar tumor gelisimini desteklerler Ayrica tumordeki hipoksinin bir kombinasyonunda ve makrofajlarca bir sitokin uretildiginde tumor hucrelerinin metastazini bloklayan bir proteinin uretimini azaltir ve bu suretle kanser hucrelerinin yayilmasina yardimci olunur Fizyolojik duzenlemeHormonlar bagisiklik sisteminin duyarliligini degistirerek bagisiklik aracilari immunomodulatorler gibi gorev alabilirler Ornegin disi esey hormonlari edinilmis ve dogustan gelen bagisiklik yanitinin uyaricilari immunostimulatorleri olarak bilinirler Lupus erythematosus gibi bazi kendine bagisik hastaliklar tercihen kadinlari bulur ve baslangiclari killanmayla ayni zamana denk gelir Zit olarak testosteron gibi erkek esey hormonlari bagisiklik baskilayici olarak gorunmektedirler Diger hormonlar en cok prolaktin buyume hormonu ve D vitamini bagisiklik sistemini duzenliyor gibi gorunmektedirler Yasla degisen hormon seviyelerinin yaslanmada kismen zayiflamis bagisiklik yanitlarindan sorumlu oldugu farzedilmektedir Ters olarak bazi hormonlar bagisiklik sistemince duzenlenirler ornegin tiroid hormonu etkinligi gibi Bagisiklik sistemi uyku ve dinlenmeyle guclenir stresle zayiflar Beslenme de bagisiklik sistemini etkileyebilir ornegin taze meyveler sebzeler ve yag asitlerince guclu yiyecekler saglikli bir bagisiklik sistemini destekleyebilir Baska bir deyisle fetal iyi beslenememe hayat boyu suren bagisiklik sistemi zayifligina neden olabilir Geleneksel tipta ekinezya meyan koku ginseng adacayi sarimsak murver meyvesi sitaki ve mantarlari gibi bazi bitkilerin ve balin bagisiklik sistemini uyardigina inanilmaktadir Calismalar eylemleri karmasik ve tanimlanmalari zor olsa da bitkilerin gercekten de bagisiklik sistemini uyarabilecegini gostermektedir Tip alanindaki uygulamalarBagisiklik baskilayici ilac deksametazon Bagisiklik yaniti kendine bagisikliklik alerji doku nakli redleri sonucu istenmeyen yanitlari baskilamak icin gelistirilebilir ve cogunlukla bagisik sisteminden kacan patojenler karsisinda koruyucu yanitlari uyarabilir bknz bagisiklama Bagisiklik baskilayici ilaclar buyuk doku harabiyetleri olustustugunda kendine bagisik duzensizlikleri ya da yangiyi kontrol etmek icin ve bir organ nakli sonrasi nakil reddini onlemek icin kullanilirlar Yangi onleyici anti enflamator ilaclar sikca yanginin etkilerini kontrol etmek icin kullanilir Glukokortikoidler bu ilaclarin en gucluleridir bununla beraber bu ilaclarin bazi yan etkileri olabilir orn merkezi obezite hiperglisemi osteoporoz ve siki kontrol altinda kullanilmalidirlar Bu yuzden yangi onleyici ilaclarin dusuk dozlari sikca sitotoksik ya da metotreksat ya da gibi bagisiklik baskilayici ilaclarla birlestirilerek kullanilirlar Sitotoksik ilaclar etkin T hucreleri gibi bolunen hucreleri oldurerek bagisiklik yanitini engellerler Bununla birlikte oldurme rastgeledir ve diger surekli bolunen hucreleri ve organlari da etkiler ve zehirli yan etkilere neden olur Siklosporin gibi bagisiklik baskilayici ilaclar sinyal iletim yollarini engelleyerek T hucrelerinin sinyallere tam olarak dogru yanit vermesini onlerler Daha buyuk ilaclar gt 500 Da ozellikle tekrar tekrar veriliyorlarsa ya da daha yuksek dozdaysalar etkisiz notralize bir bagisiklik yanitini harekete gecirebilirler Ilaclarin etkileyiciliklerinin sinirlari 6000 Da dan daha buyuk olan peptidlere ve proteinlere baglidir Bazi hallerde ilacin kendisi immunojenik degildir fakat yardimci bir immunojenik bilesikle guclenebilir zaman zaman bu roldedir Sayisal yontemler terapotik antikorlarin taslaklanmasinda kismen yararli olan viral kapsul parcaciklari mutasyonlarinin zararini tayin etmek ve peptid bazli ilac tedavi tekliflerinin onaylanmasina peptidlerin ve proteinlerin immunojenikligini ongormek icin gelistirilebilirler Erken donem teknikleri buyuk olcude hidrofilik amino asitlerin epitop bolgelerinde hidrofobik amino asitlere gore cok daha fazla bulunmasina dayanmaktaydi bununla birlikte daha gelismis yeni teknikler bilinen epitoplarin ozellikle de uzerinde cok calisma yapilmis virus proteinlerinin veritabanlarini alistirma kumeleri olarak kullanan ogrenme kabiliyeti bulunan makinesel tekniklere yani ozdevimli ogrenme tekniklerine dayanmaktadir B hucreleri tarafindan taninanbildigi bilinen patojenlerin epitoplarinin katalogundan olusan ve kamuya acik bir veritabani kurulmustur Immunojenik calismalarin biyoenformatige dayali yardimci alani immunoenformatige karsilik gelmektedir Patojenlerce manipulasyonlarHerhangi bir patojende basari onun konagin bagisiklik yanitlarindan kacmabilme kabiliyetine baglidir Bu yuzden patojenler bagisiklik aracili yikimdan kacabilirlerken ev sahibini basariyla enfekte edebilmelerine izin veren bazi metotlar gelistirmislerdir Bakteriler siklikla bariyerleri eriten enzimler salgilayarak ornegin kullanarak fiziksel engellerin ustesinden gelirler Farkli olarak kullanarak patojenden konaga proteinlerini dogrudan aktarmayi saglayan ev sahibinin hucresine ici bos bir tup yerlestirebilirler bu proteinler tup boyunca ilerler ve genellikle konagin savunmalarini kapatirlar Dogustan gelen sistemini kandiran bazi patojenlerce kullanilan birkacma stratejisi de intraseluler patogenez olarak da isimlendirilen hucreici replikasyondur Burada patojen hayat dongusunun cogunu bagisiklik hucreleri antikorlar ve tamamlayicilarla dogrudan temasdan korundugu konak hucrelerde gecirir Hucre ici patojenlerin bazi ornekleri virusler besin bozucu bakterilerden Salmonella ve malarya etkeni olan okaryotik parazit Plasmodium falciparum ve leishmania etkeni Leishmania spp dir Mycobacterium tuberculosis gibi diger bakteriler korunduklari koruyucu bir kapsul icinde yasarlar Bazi patojenler konagin bagisiklik yanitini yanlis yonlendiren veya etkisini azaltan bilesenler salarlar Bazi bakteriler kendilerini bagisiklik sisteminin hucrelerinden ve proteinlerinden koruyan biyofilmler sekillendirirler Boyle biyofilmler bazi enfeksiyonlarda basarili olabilirler ornegin kronik kistik fibrozisin karaktersitik enfeksiyonozleri Pseudomonas aeruginosa ve Burkholderia cenocepacia Diger bakteriler antikorlari baglayan ve etkisizlestiren yuzey proteinleri uretirler ornegin Streptococcus protein G Staphylococcus aureus protein A ve protein L Virusleri edinilmis bagisiklik sisteminden koruyan mekanizmalar ise daha karmasiktir En basit yakinlasma da saldirganin yuzeyindeki temelli olan epitoplar saklanirken temelli olmayan epitoplar amino asitler ve veya sekerler hizlica degistirilir Ornegin HIV konak hedef hucreye girmesi icin gerekli olan viral kapsulundeki proteinleri duzenli olarak degistirir Antijenlerdeki bu sik degisimler bu proteinlere yonlenen asilarin neden basarisiz oldugunu aciklayabilir Antijenleri konagin molekulleriyle maskeleme de yaygin olarak kullanilan baska birkacinma stratejisidir HIV deki vironu kaplayan kapsul konagin en dis membranindan sekillenir kendini kaplayan virusler boylece bagisiklik sistemininin kendinden olmayan i tanimasini zorlastirir Immunolojinin tarihcesiAlman immunolog ve Nobel Odulu sahibi Paul Ehrlich 1854 1915 Immunoloji bagisiklik sisteminin yapisini ve fonksiyonlarini aciklayan bilim dalidir Tiptan koken alir ve erken donem calismalari hastaliklarin bagisiklik nedenlerini uzerinedir Bagisikligin en erken anildigi donem MO 430 da Atina veba salginidir Thucydides daha once bir nobet gecirip iyilesmis insanlarin ikinci defa hastaliga yakalanmadiklarini belirtmistir Edinilmis bagisikliga bu bakis daha sonra Louis Pasteur tarafindan asiyi gelistirmede ve hastalik germ teorisini ileri surmede kullanilmistir Pasteur un teorisi hastaliklarin miasma teorisi gibi cagdasi teorilere dogrudan karsitti Mikroorganizmalarin enfeksiyon hastaliklarinin nedeni oldugu 1905 te Nobel Odulu alan Robert Koch un 1891 de yayimladigi Koch postulatlarina kadar kanitlanmadi 1901 de viruslerin insan patojeni olduklari sarihumma virusunun Walter Reed tarafindan kesfiyle dogrulandi Immunoloji 19 yuzyilin sonlarina dogru humoral ve hucresel bagisikligin hizli gelismeleriyle buyuk ilerleme kaydetti Ozellikle antijen antikor reaksiyonunun ozgullugunu aciklayan yan zincir teorisini ileri suren Paul Ehrlich in calismalari oldukca onemliydi Ehrlich humoral bagisikligin tanimlanmasina olan katkilariyla 1908 de hucresel bagisikligin bulucusu Elie Metchnikoff ile birlikte Nobel Odulu aldi Dis baglantilarBagisiklik sistemi nasil calisir Ingilizce 16 Nisan 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde Bagisiklik sistemi Ingilizce 1 Ocak 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde www ncbi nlm nih gov Immunobiyoloji Charles Janeway 28 Haziran 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde www biomedcentral com Immunoloji 3 Mart 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde Hucreden Yasamin Icine Ingilizce 22 Nisan 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde The Microbial World mikroplara karsi hayvanlada savunma 1 Mayis 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde pathmicro med sc edu 2 Ocak 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde Kaynakca a b c Gregory Beck Gail S Habicht Kasim 1996 Immunity and the Invertebrates PDF Scientific American ss 60 66 4 Mart 2009 tarihinde kaynagindan PDF Erisim tarihi 1 Ocak 2007 Arsivlenmis kopya 21 Ekim 2014 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 18 Nisan 2008 Arsivlenmis kopya 16 Aralik 2006 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 19 Nisan 2008 Arsivlenmis kopya 3 Mart 2013 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 2 Mayis 2008 http www biltek tubitak gov tr 1 Mayis 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde bdergi yeniufuk icerik bagisiklik pdf a b Litman G Cannon J Dishaw L 2005 Reconstructing immune phylogeny new perspectives Nat Rev Immunol 5 11 ss 866 79 PMID 16261174 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link a b c Mayer Gene 2006 Microbiology and Immunology On Line Textbook USC School of Medicine 21 Ekim 2014 tarihinde kaynagindan arsivlendi Smith A D Ed Oxford dictionary of biochemistry and molecular biology 1997 Oxford University Press ISBN 0 19 854768 4 a b c d e f g h i j Alberts Bruce 2002 Molecular Biology of the Cell Fourth Edition New York and London Garland Science ISBN 0 8153 3218 1 3 Ekim 2009 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 18 Nisan 2008 Boyton R Openshaw P Pulmonary defences to acute respiratory infection British Medical Bulletin Cilt 61 ss 1 12 PMID 11997295 Agerberth B Gudmundsson G Host antimicrobial defence peptides in human disease Curr Top Microbiol Immunol Cilt 306 ss 67 90 PMID 16909918 Moreau J Girgis D Hume E Dajcs J Austin M O Callaghan R 2001 Phospholipase A 2 in rabbit tears a host defense against Staphylococcus aureus Invest Ophthalmol Vis Sci 42 10 ss 2347 54 PMID 11527949 17 Nisan 2008 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 18 Nisan 2008 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Hankiewicz J Swierczek E 1974 Lysozyme in human body fluids Clin Chim Acta 57 3 ss 205 9 PMID 4434640 Fair W Couch J Wehner N 1976 Prostatic antibacterial factor Identity and significance Urology 7 2 ss 169 77 PMID 54972 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Yenugu S Hamil K Birse C Ruben S French F Hall S 2003 Antibacterial properties of the sperm binding proteins and peptides of human epididymis 2 HE2 family salt sensitivity structural dependence and their interaction with outer and cytoplasmic membranes of Escherichia coli Biochem J 372 Pt 2 ss 473 83 PMID 12628001 16 Eylul 2019 tarihinde kaynagindan PDF Erisim tarihi 18 Nisan 2008 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Gorbach S 1990 Lactic acid bacteria and human health Ann Med 22 1 ss 37 41 PMID 2109988 Hill L Embil J 1986 Vaginitis current microbiologic and clinical concepts CMAJ 134 4 ss 321 31 PMID 3510698 Reid G Bruce A 2003 Urogenital infections in women can probiotics help Postgrad Med J 79 934 ss 428 32 PMID 12954951 5 Mayis 2008 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 18 Nisan 2008 Salminen S Gueimonde M Isolauri E 2005 Probiotics that modify disease risk J Nutr 135 5 ss 1294 8 PMID 15867327 23 Mart 2008 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 18 Nisan 2008 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Reid G Jass J Sebulsky M McCormick J 2003 Potential uses of probiotics in clinical practice Clin Microbiol Rev 16 4 ss 658 72 PMID 14557292 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Medzhitov R 2007 Recognition of microorganisms and activation of the immune response Nature 449 7164 ss 819 26 doi 10 1038 nature06246 PMID 17943118 Kawai T Akira S 2006 Innate immune recognition of viral infection Nat Immunol 7 2 ss 131 7 PMID 16424890 Miller SB 2006 Prostaglandins in Health and Disease An Overview Seminars in Arthritis and Rheumatism 36 1 ss 37 49 PMID 16887467 Ogawa Y Calhoun WJ 2006 The role of leukotrienes in airway inflammation J Allergy Clin Immunol 118 4 ss 789 98 PMID 17030228 Le Y Zhou Y Iribarren P Wang J 2004 Chemokines and chemokine receptors their manifold roles in homeostasis and disease PDF Cell Mol Immunol 1 2 ss 95 104 PMID 16212895 14 Nisan 2008 tarihinde kaynagindan PDF Erisim tarihi 18 Nisan 2008 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Martin P Leibovich S 2005 Inflammatory cells during wound repair the good the bad and the ugly Trends Cell Biol 15 11 ss 599 607 PMID 16202600 a b Rus H Cudrici C Niculescu F 2005 The role of the complement system in innate immunity Immunol Res 33 2 ss 103 12 PMID 16234578 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Mayer Gene 2006 Microbiology and Immunology On Line Textbook USC School of Medicine 29 Eylul 2014 tarihinde kaynagindan arsivlendi a b c d e f ve digerleri 2005 Immunobiology 6 ed bas Garland Science ISBN 0 443 07310 4 KB1 bakim Digerlerinin yanlis kullanimi link KB1 bakim Fazladan yazi link Liszewski M Farries T Lublin D Rooney I Atkinson J Control of the complement system Adv Immunol Cilt 61 ss 201 83 PMID 8834497 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Sim R Tsiftsoglou S 2004 Proteases of the complement system PDF Biochem Soc Trans 32 Pt 1 ss 21 7 PMID 14748705 Ryter A 1985 Relationship between ultrastructure and specific functions of macrophages Comp Immunol Microbiol Infect Dis 8 2 ss 119 33 PMID 3910340 Langermans J Hazenbos W van Furth R 1994 Antimicrobial functions of mononuclear phagocytes J Immunol Methods 174 1 2 ss 185 94 PMID 8083520 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link May R Machesky L 2001 Phagocytosis and the actin cytoskeleton J Cell Sci 114 Pt 6 ss 1061 77 PMID 11228151 3 Mayis 2008 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 19 Nisan 2008 Salzet M Tasiemski A Cooper E 2006 Innate immunity in lophotrochozoans the annelids Curr Pharm Des 12 24 ss 3043 50 PMID 16918433 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Zen K Parkos C 2003 Leukocyte epithelial interactions Curr Opin Cell Biol 15 5 ss 557 64 PMID 14519390 a b c Stvrtinova Viera 1995 Computing Centre Slovak Academy of Sciences Academic Electronic Press 11 Temmuz 2001 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 1 Ocak 2007 Bowers William 2006 Immunology Chapter Thirteen Immunoregulation Microbiology and Immunology On Line Textbook USC School of Medicine 24 Ekim 2014 tarihinde kaynagindan a b Guermonprez P Valladeau J Zitvogel L Thery C Amigorena S Antigen presentation and T cell stimulation by dendritic cells Annu Rev Immunol Cilt 20 ss 621 67 PMID 11861614 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Krishnaswamy G Ajitawi O Chi D The human mast cell an overview Methods Mol Biol Cilt 315 ss 13 34 PMID 16110146 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Kariyawasam H Robinson D 2006 The eosinophil the cell and its weapons the cytokines its locations Semin Respir Crit Care Med 27 2 ss 117 27 PMID 16612762 Middleton D Curran M Maxwell L 2002 Natural killer cells and their receptors Transpl Immunol 10 2 3 ss 147 64 PMID 12216946 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Pancer Z Cooper M The evolution of adaptive immunity Annu Rev Immunol Cilt 24 ss 497 518 PMID 16551257 Holtmeier W Kabelitz D gammadelta T cells link innate and adaptive immune responses Chem Immunol Allergy Cilt 86 ss 151 83 PMID 15976493 Harty J Tvinnereim A White D CD8 T cell effector mechanisms in resistance to infection Annu Rev Immunol Cilt 18 ss 275 308 PMID 10837060 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link a b Radoja S Frey A Vukmanovic S 2006 T cell receptor signaling events triggering granule exocytosis Crit Rev Immunol 26 3 ss 265 90 PMID 16928189 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Abbas A Murphy K Sher A 1996 Functional diversity of helper T lymphocytes Nature 383 6603 ss 787 93 PMID 8893001 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link McHeyzer Williams L Malherbe L McHeyzer Williams M Helper T cell regulated B cell immunity Curr Top Microbiol Immunol Cilt 311 ss 59 83 PMID 17048705 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Kovacs B Maus M Riley J Derimanov G Koretzky G June C Finkel T 2002 Human CD8 T cells do not require the polarization of lipid rafts for activation and proliferation Proc Natl Acad Sci U S A 99 23 ss 15006 11 PMID 12419850 15 Ekim 2008 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 19 Nisan 2008 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Grewal I Flavell R CD40 and CD154 in cell mediated immunity Annu Rev Immunol Cilt 16 ss 111 35 PMID 9597126 Girardi M 2006 Immunosurveillance and immunoregulation by gdT cells J Invest Dermatol 126 1 ss 25 31 PMID 16417214 Holtmeier W Kabelitz D 2005 gd T cells link innate and adaptive immune responses Chem Immunol Allergy Cilt 86 ss 151 183 PMID 15976493 a b Sproul T Cheng P Dykstra M Pierce S 2000 A role for MHC class II antigen processing in B cell development Int Rev Immunol 19 2 3 ss 139 55 PMID 10763706 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Kehry M Hodgkin P 1994 B cell activation by helper T cell membranes Crit Rev Immunol 14 3 4 ss 221 38 PMID 7538767 Bowers William 2006 Microbiology and Immunology On Line Textbook USC School of Medicine 29 Eylul 2014 tarihinde kaynagindan arsivlendi M N Alder I B Rogozin L M Iyer G V Glazko M D Cooper Z Pancer 2005 Diversity and Function of Adaptive Immune Receptors in a Jawless Vertebrate Science 310 5756 ss 1970 1973 PMID 16373579 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Saji F Samejima Y Kamiura S Koyama M 1999 Dynamics of immunoglobulins at the feto maternal interface PDF Rev Reprod 4 2 ss 81 9 PMID 10357095 24 Haziran 2008 tarihinde kaynagindan PDF Erisim tarihi 2 Mayis 2008 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Van de Perre P 2003 Transfer of antibody via mother s milk Vaccine 21 24 ss 3374 6 PMID 12850343 Keller Margaret A and E Richard Stiehm 2000 Passive Immunity in Prevention and Treatment of Infectious Diseases Clinical Microbiology Reviews 13 4 ss 602 614 PMID 11023960 8 Nisan 2020 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 2 Mayis 2008 Death and DALY estimates for 2002 by cause for WHO Member States 2 Mayis 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde World Health Organization Retrieved on Singh M O Hagan D 1999 Advances in vaccine adjuvants Nat Biotechnol 17 11 ss 1075 81 PMID 10545912 Aw D Silva A Palmer D 2007 Immunosenescence emerging challenges for an ageing population Immunology 120 4 ss 435 446 PMID 17313487 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link a b c d Chandra RK 1997 Nutrition and the immune system an introduction American Journal of Clinical Nutrition Cilt Vol 66 ss 460S 463S PMID 9250133 22 Nisan 2008 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 24 Nisan 2008 Free full text pdf available Miller JF 2002 Immunol Rev Cilt 185 ss 7 14 PMID 12190917 15 Aralik 2018 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 24 Nisan 2008 Joos L Tamm M 2005 Breakdown of pulmonary host defense in the immunocompromised host cancer chemotherapy Proc Am Thorac Soc 2 5 ss 445 8 PMID 16322598 29 Nisan 2008 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 24 Nisan 2008 Copeland K Heeney J 1996 T helper cell activation and human retroviral pathogenesis Microbiol Rev 60 4 ss 722 42 PMID 8987361 Miller J 1993 Self nonself discrimination and tolerance in T and B lymphocytes Immunol Res 12 2 ss 115 30 PMID 8254222 a b c d Ghaffar Abdul 2006 Microbiology and Immunology On Line Textbook USC School of Medicine 26 Ekim 2014 tarihinde kaynagindan arsivlendi Bickle T Kruger D 1993 Biology of DNA restriction Microbiol Rev 57 2 ss 434 50 PMID 8336674 Stram Y Kuzntzova L 2006 Inhibition of viruses by RNA interference Virus Genes 32 3 ss 299 306 PMID 16732482 a b Schneider David Bahar 2005 Stanford University Department of Microbiology and Immunology 3 Kasim 2011 tarihinde kaynagindan arsivlendi Baulcombe D 2004 RNA silencing in plants Nature 431 7006 ss 356 63 PMID 15372043 Morgan R ve digerleri 2006 Cancer regression in patients after transfer of genetically engineered lymphocytes Science Cilt 314 ss 126 129 PMID 16946036 KB1 bakim Digerlerinin yanlis kullanimi link a b Andersen MH Schrama D Thor Straten P Becker JC 2006 Cytotoxic T cells J Invest Dermatol 126 1 ss 32 41 PMID 16417215 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Boon T van der Bruggen P 1996 Human tumor antigens recognized by T lymphocytes J Exp Med Cilt 183 ss 725 29 PMID 8642276 Castelli C Rivoltini L Andreola G Carrabba M Renkvist N Parmiani G 2000 T cell recognition of melanoma associated antigens J Cell Physiol Cilt 182 ss 323 31 PMID 10653598 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link a b Romero P Cerottini JC Speiser DE 2006 The human T cell response to melanoma antigens Adv Immunol Cilt 92 ss 187 224 PMID 17145305 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link a b Guevara Patino JA Turk MJ Wolchok JD Houghton AN 2003 Immunity to cancer through immune recognition of altered self studies with melanoma Adv Cancer Res Cilt 90 ss 157 77 PMID 14710950 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Renkvist N Castelli C Robbins PF Parmiani G 2001 A listing of human tumor antigens recognized by T cells Cancer Immunol Immunother Cilt 50 ss 3 15 PMID 11315507 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Gerloni M Zanetti M 2005 CD4 T cells in tumor immunity Springer Semin Immunopathol 27 1 ss 37 48 PMID 15965712 a b Seliger B Ritz U Ferrone S 2006 Molecular mechanisms of HLA class I antigen abnormalities following viral infection and transformation Int J Cancer 118 1 ss 129 38 PMID 16003759 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Hayakawa Y Smyth MJ 2006 Innate immune recognition and suppression of tumors Adv Cancer Res Cilt 95 ss 293 322 PMID 16860661 a b Seliger B 2005 Strategies of tumor immune evasion BioDrugs 19 6 ss 347 54 PMID 16392887 Frumento G Piazza T Di Carlo E Ferrini S 2006 Targeting tumor related immunosuppression for cancer immunotherapy Endocr Metab Immune Disord Drug Targets 6 3 ss 233 7 PMID 17017974 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Stix Gary Temmuz 2007 A Malignant Flame PDF Scientific American ss 60 67 16 Temmuz 2011 tarihinde kaynagindan PDF Erisim tarihi 1 Ocak 2007 C R Wira 2004 Endocrine regulation of the mucosal immune system in the female reproductive tract In Ogra PL Mestecky J Lamm ME Strober W McGhee JR Bienenstock J eds Ed Mucosal Immunology San Francisco Elsevier ISBN 0 12 491543 4 KB1 bakim Birden fazla ad editor listesi link KB1 bakim Fazladan yazi editor listesi link Lang TJ 2004 Estrogen as an immunomodulator Clin Immunol Cilt 113 ss 224 230 PMID 15507385 Moriyama A 1999 Secretory leukocyte protease inhibitor SLPI concentrations in cervical mucus of women with normal menstrual cycle Molecular Human Reproduction Cilt 5 ss 656 661 PMID 10381821 6 Ekim 2008 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 2 Mayis 2008 Cutolo M 2004 Sex hormones influence on the immune system basic and clinical aspects in autoimmunity Lupus Cilt 13 ss 635 638 PMID 15485092 King AE 2000 Presence of secretory leukocyte protease inhibitor in human endometrium and first trimester decidua suggests an antibacterial role Molecular Human Reproduction Cilt 6 ss 191 196 PMID 10655462 6 Eylul 2008 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 2 Mayis 2008 S Fimmel 2005 Influence of physiological androgen levels on wound healing and immune status in men Aging Male Cilt 8 ss 166 174 PMID 16390741 10 Aralik 2020 tarihinde kaynagindan Dorshkind K 2000 The Roles of Prolactin Growth Hormone Insulin Like Growth Factor I and Thyroid Hormones in Lymphocyte Development and Function Insights from Genetic Models of Hormones and Hormone Receptor Deficiency Endocrine Reviews Cilt 21 ss 292 312 PMID 10857555 31 Temmuz 2010 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 2 Mayis 2008 Nagpal Sunil 2005 Noncalcemic Actions of Vitamin D Receptor Ligands Endocrine Reviews 26 5 ss 662 687 PMID 15798098 19 Subat 2009 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 2 Mayis 2008 Hertoghe T 2005 The multiple hormone deficiency theory of aging Is human senescence caused mainly by multiple hormone deficiencies Annals of the New York Academy of Science Cilt 1051 ss 448 465 PMID 16399912 Klein JR 2006 The immune system as a regulator of thyroid hormone activity Exp Biol Med Cilt 231 ss 229 236 PMID 16514168 Lange T 2003 Sleep Enhances the Human Antibody response to Hepatitis A Vaccination Psychosomatic Medicine Cilt 65 ss 831 835 PMID 14508028 10 Nisan 2008 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 2 Mayis 2008 Khansari DN 1990 Effects of stress on the immune system Immunology Today Cilt 11 ss 170 175 PMID 2186751 Pond CM 2005 Adipose tissue and the immune system Prostaglandins Leukotrienes and Essential Fatty Acids Cilt 73 ss 17 30 PMID 15946832 Langley Evans SC 2006 Diet and the developing immune system Lupus Cilt 15 ss 746 752 PMID 17153845 Spelman K 2006 Modulation of cytokine expression by traditional medicines a review of herbal immunomodulators Alternative Medicine reviews ss 128 150 PMID 16813462 10 Aralik 2020 tarihinde kaynagindan Brush J 2006 The effect of Echinacea purpurea Astragalus membranaceus and Glycyrrhiza glabra on CD69 expression and immune cell activation in humans Phytotherapy Research Cilt 20 ss 687 695 PMID 16807880 a b Taylor A Watson C Bradley J 2005 Immunosuppressive agents in solid organ transplantation Mechanisms of action and therapeutic efficacy Crit Rev Oncol Hematol 56 1 ss 23 46 PMID 16039869 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Barnes P 2006 Corticosteroids the drugs to beat Eur J Pharmacol 533 1 3 ss 2 14 PMID 16436275 Masri M 2003 The mosaic of immunosuppressive drugs Mol Immunol 39 17 18 ss 1073 7 PMID 12835079 Welling GW Wiejer WJ van der Zee R Welling Werster S 1985 Prediction of sequential antigenic regions in proteins J Mol Recognit 88 2 ss 215 8 PMID 2411595 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Sollner J Mayer B 2006 Machine learning approaches for prediction of linear B cell epitopes on proteins 19 3 ss 200 8 PMID 16598694 Saha S Bhasin M Raghava GP 2005 Bcipep a database of B cell epitopes BMC Bioinformatics 6 1 s 79 PMID 15921533 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Flower DR Doytchinova IA 2002 Immunoinformatics and the prediction of immunogenicity Appl Bioinformatics 1 4 ss 167 76 PMID 15130835 a b Finlay B McFadden G 2006 Anti immunology evasion of the host immune system by bacterial and viral pathogens Cell 124 4 ss 767 82 PMID 16497587 Cianciotto NP 2005 Type II secretion a protein secretion system for all seasons Trends Microbiol 13 12 ss 581 8 PMID 16216510 Winstanley C Hart CA 2001 Type III secretion systems and pathogenicity islands J Med Microbiol 50 2 ss 116 26 PMID 11211218 Finlay B Falkow S 1997 Common themes in microbial pathogenicity revisited PDF Microbiol Mol Biol Rev 61 2 ss 136 69 PMID 9184008 4 Mart 2009 tarihinde kaynagindan PDF Erisim tarihi 30 Nisan 2008 Kobayashi H 2005 Airway biofilms implications for pathogenesis and therapy of respiratory tract infections Treat Respir Med 4 4 ss 241 53 PMID 16086598 Housden N Harrison S Roberts S Beckingham J Graille M Stura E Gore M 2003 Immunoglobulin binding domains Protein L from Peptostreptococcus magnus PDF Biochem Soc Trans 31 Pt 3 ss 716 8 PMID 12773190 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Burton Dennis R 2005 Antibody vs HIV in a clash of evolutionary titans Proc Natl Acad Sci U S A 102 42 ss 14943 8 PMID 16219699 Cantin R Methot S Tremblay MJ 2005 Plunder and stowaways incorporation of cellular proteins by enveloped viruses J Virol 79 11 ss 6577 87 PMID 15890896 KB1 bakim Birden fazla ad yazar listesi link Retief F Cilliers L 1998 The epidemic of Athens 430 426 BC S Afr Med J 88 1 ss 50 3 PMID 9539938 Plotkin S 2005 Vaccines past present and future Nat Med 11 4 Suppl ss S5 11 PMID 15812490 The Nobel Prize in Physiology or Medicine 1905 10 Aralik 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde Nobelprize org Accessed 2007 Major Walter Reed Medical Corps U S Army 23 Ekim 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde Walter Reed Army Medical Center Accessed 2007 Metchnikoff Elie 1905 Immunity in Infective Diseases Full Text Version Google Books Cambridge University Press ISBN 0 548 99934 1 22 Temmuz 2011 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 2 Mayis 2008 The Nobel Prize in Physiology or Medicine 1908 19 Subat 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde Nobelprize org Accessed 2007