Alevî–Bâtınî dinî i'tikadının tarihî gelişim süreci ve Türklerin İslâmiyete girişi
Alevîlik inancı, Anadolu'nun Müslümanlaşması sürecinde önemli izler bırakan, Hoca Ahmed Yesevî, Ebu'l Vefâ, Kutb'ûd-Dîn Haydar, Hacı Bektaş-ı Veli, Ahi Evran, Taptuk Emre, Yunus Emre ve Abdal Musa gibi önemli dînî şahsiyetlerin fikirleriyle yapılandırılmıştır. Ayrıca Alevîlik, Hallâc-ı Mansûr, Seyyid Nesîmî, İsmâ‘il Safevî (Hatai) ve Pir Sultan Abdal ile Hubyar Sultan'a da ayrı bir ehemmiyet vermektedir. Şah İsmâ‘il Safevî, Alevîlik inancının Anadolu'da yayılmasında çok önemli ve etkin bir rôl oynamıştır. Alevîlik inancının, Anadolu'ya gelen Hacı Bektaş-ı Veli sayesinde ve ozanların nefesleriyle hayat bulduğuna inanılmaktadır.
İran ruhunun yarattığı Şîʿa-i Bâtın'îyye
Irak kıt'asında fi'len Şîʿa-i Bâtın'îyye'yi teşkilâtlandıran Meymûn'ûl-Kaddâh'dan itibaren zamanımızdaki Hindistan Bâtınîlerinin reisi ve Nizarî İsmailileri'nin mukaddes makâmının Sâhib-î Â'zamları olan Ağa Hanlar'a gelinceye kadar geçen on üç asırlık “Bâtınîlik” tarihini topyekün mütalaa etmedikçe bu önemli harekâtın ortaya çıkardığı mezhebe ait hakikî bir fikir elde edilemez. “Bâtınîlik Hareketi” Mısır'da Fâtımî Halifelerinden 'tan, İran'da Hükümet-î Melâhide'yi kuran meşhur Hasan bin Sabbah'ın Elemût'undan, Suriye Bâtınîler Reisi 'ın ikâmet ettiği Misyaf Kalesi'nden, Anadaolu'da bütün Bâtınîlerce üstâd-ı â'zam mertebesine yükseltilmiş olan Hallâc-ı Mansûr, Ebû'l Vefâ Harezmî, Baba İlyâs Horasanî, Hacı Bektaş Veli ve Fadl'Allah Ester-Âbâdî'den İmâd'üd-Dîn Nesîmî'ye kadar süregelen uzun bir yolda yürüyen şahsiyetlerden, bil'umum Afrika Bâtınîliği'ni idare eden İbn-i Meserret'ten, Hindistan Bâtınîliği'ni meydana getiren Ahmed bin Keyyâl'den ve Türkistan Bâtınîliği'ni kuran 'den oluşan koca bir teşkilâtlanmanın ürünü olarak vücûda gelmiştir.
Şîʿa-i Bâtın'îyye teşkilâtının kökeni
Bir taraftan eski İran ruhu ve perestişkârlığı ile Arap haricîliği, kendi siyâsi ihtirâslarını tatmin amacıyla kutsî birer hakikât şeklinde sundukları masalları, uydurdukları efsane ve hurafeleri, Şiîliğin umumî çatısı altında kaynaşan tarikât ve mezhepler aracılığıyla Türk toplumlarının i'tikatlarının içine sokmayı başarmış, onları ruhî bünyelerinden yaralayarak yüzyıllar boyunca gelişme ve ilerlemelerine engel olmuş ve en nihâyetinde de onları İslâmiyet'in saf ve gerçek imân ve i'tikadından uzaklaştırmayı başarmışlardır. Diğer taraftan da mistik ve felsefî nazariyât vasıflarıyla bir takım tarikâtlerin tanıttığı efkârın temsilcisi konumunda bulunan ve gün geçtikçe de göçebe Türk kâvimleri üzerindeki etkilerini arttıran Rind, Kalender ve Babalar, bilûmum “Şîʿa-i 'îyye” mezheplerinin Türkler arasında yayılmasında başrôlü oynamışlardır.İslâm'ın hudutlarının gün geçtikçe genişlemesi neticesinde Zerdüştîler, Mâniler, Harran Sâbîileri, Yunan felsefe sisteminin tâkipçileri, Keldanîler, Irak Nebtîleri, Asur dinlerinin kalıntıları ve Şamanîler hep Bâtınîliğin i'tikadî hudutları içerisine dâhil edilmiş bulunuyorlardı. Türkler arasında yüzyıllarca sönmeden süregelen bu akidelerin ilk kaynakları da Alevî-Bâtınîliği'nin yönetim merkezlerine bağlı bulunmaktaydı. Tüm Alevî-Bâtınî mezheplerinin temellerini oluşturan bu önemli yolun kökenin başka dinlerin şemsiyesi altında barındığı ve İslâmiyet'in bünyesine daha sonradan nüfuz ettiği anlaşılmaktadır. Karamîta, İsmâ‘il'îyye, Seb'îyye, Muhammer'îyye, Mübeyyize (El-Mukanna‘îyye), Nezzar'îyye, Sabbah'îyye ve Melâhide-i Bâtın'îyye gibi daha bir takım isimler de ayni “Bâtınî-Alevîlik” teşkilâtının çeşitli muhitlerde aldıkları değişik nâmlar arasındadır. Batılılar ise doğuda “Melâhide-i Bâtın'îyye” olarak adlandırılan kola “Haşşaşiyôn / Assassins” adını vermişlerdir.
Şiîliğin ve Bâtınîliğin mahiyeti mes'elesi
Bu konuda ortaya atılmış birkaç kuram bulunmaktadır:
- Arap ordularına karşı siyâseten başarı sağlayamayan ve ağır yenilgilere uğrayan İran, İslâm'ın vâhdetini bulandırmak ve çeşitli muhalif mezhepler icât ederek “aks'ül-âmeller” ortaya çıkarmak suretiyle mukabele etmekte gecikmemiştir. Bu teze göre Şiîlik ve Bâtınîlik İslâm'ın ruhuna muhalif olup, sırf onu içinden baltalamak için İran'ın yapmış olduğu bir nev'i intikâm hareketidir. Bu savı daha bilimsel bir platforma taşımak isteyenler ise ırkçı bir görüşe başvurarak, Sami Ruh ile Ârî Ruh arasında meydana gelen bir iktidar mücadelesi neticesinde, Sami dehânın ürünü olan İslâmiyet'in İran'da kendine özgü yorumlanarak önce “Şiîlik” ve daha sonra da “Bâtınîlik” şeklini aldığını öne sürmekteydiler. Bu ırkçı kuram, kurucusu Comte de Gobineau tarafından savunulmuştur. Şiîliğin “tasavvuf” maskesi altında İslâmiyet'in içerisine yerleştirildiği kuramı ise Frederich Delitzsche tarafından iddia edilmekteydi. Bu bilim adamlarından başka, Şiîliğin ve Bâtınîliğin Arap istilâsına karşı ârî kavimlerin, bilhassa da İranlılar'ın ortaya çıkardığı ırkî, lisânî ve millî tepkiler olarak gösteren ve bu kuramın yayılmasına hizmet eden diğer batılılar arasında Ernest Renan, Paul de Lagarde, Reitzenstein, Edgard Blochet ve E. B. Browne isimlerini saymak mümkündür.
- Yukarıda bahsedilen batıda bir hâyli taraftar toplamış olan bu akım Türkiye'de de uzun süre kabul görmüştür. “Bir ateşkedenin duvarları dibinde zelilâne beklemek, Hind ve İran gibi uyuşukluk ve hûlya yağdıran çevrelerde pek olağan karşılanan şeylerdi. Türkler, Hind ve İran'da olduğu gibi hûlyaî ve istiğrâkî hayâttan bir şey anlamıyor, meskent telkin eden âkidelere pek itibar göstermiyorlardı. İslâm âlemini kavuran bu elim buhranın kaynağı İran tarafları ve bilhassa da Deylem havalisiydi.” Başlangıçta, Professör Fuad Köprülü'de bu görüşü destekleyenler arasında yer almaktaydı.
- Buna karşın “Bahâ Sâid” tamamıyla aksi görüşü savunmaya başlamıştı. O, Bektâşîlik ve Kızılbaşlık gibi Anadolu'daki tarikât ve mezhep hareketlerinin kesinlikle İran kaynaklı olmadığını, aksine bu akımların eski Türk i'tikatlarıyla ilişkili olduğuna inanmaktaydı. Daha sonra, Professör Fuad Köprülü de ayni fikri geliştirerek Paris'te verdiği konferanslarda esas tez olarak savunmaya başladı.
- Şiîliğin bir İran “aks'ül-âmeli” olduğu fikri uzun zamandan beri tenkit edilmiş bulunmaktadır.Louis Massignon'a göre, Milâdî On İkinci asırda İran nüfusunun ve kültürünün çoğunluğunun “Ârî” olduğu şeklindeki ispatı mümkün olmayan fikirden yola çıkıldığından dolayı, bu kuram bazı husûsî halleri yanlış açıklamak hatasına düşmüştü. Aslında “İslâm Râfizîliği” gibi arzedilen “Şiîlik” İran'a sâf Arab ırkından gelmiş olup, Kûfe'den Kumm'a göç eden kâbileler tarafından etrafa yayılmıştır. Sâf İran ırkından olan Kürtler ve Afganlar ise daima Şiîliğe muhalif kalmışlardır.
Şîʿa-i Bâtın'îyye mezhebinin akideleri
“Eshâb-ı Şek” adı verilen avâm mezhebin siyâsi kimliği ve taşıdığı dinî akideler hakkında herhangi bir fikre sahip değildi. Mezhebin asıl amacı ve gayesi sadece yüksek makamları işgal etmekte olan dâîler tarafından bilinmekteydi. Davetler dokuz mertebeye ayrılmış olup davetçiler de bu taksimata göre hareket etmeğe mecburlardı. Bu arada, “Bâtınîler” tarafından ortaya bir de “İmâm-ı Muhtafî” mes'elesi atılmıştı. Bu kurama göre, “Dünya hiçbir zaman imâmsız kalamaz ve de kalmayacaktır. İmâmet Ali'den İsmâ‘il bin Câ'fer-es Sâdık'a gelinceye dek hep aşikâr iken, İsmâ‘il bin Câ'fer'den sonra ise hep gizli kalacaktır.” Bu yeni kuram aracılığıyla “Şîʿa-i Mezhebi” bir nev'i kendi yolunu imâm silsilesi açıkça belirgin olan Bâtınî İsmâilîyye mezhebinden de ayırmış bulunmaktaydı. Aslında, bu fikirde İran kisralarının muhteşem makâmları saklıydı. Ali'nin torunu 'in annesinin soyunun İran hükümdârlarından oluşu, ondan gelen nesil vasıtasıyla İrânîliğin merkezine işaret etmekteydi. Teşkilâtı'nın güçlenmesi üzerine ʿAbd Allâh İbn-i Meymûn da artık Araplar'a karşı olan nefretini gizlemeye gerek görmemekte ve el altından Ehl-i Beyti imha siyâseti izlemekteydi.
Yediciler ve Fâtımî İsmâ‘îlîleri
Abbâsîler devrinde (M. 750 – M. 1258) çeşitli Şîʿa fırkaları tarafından yönetime karşı gizli bir muhalefet hareketi tertip edilmekteydi. Bu muhalefet gruplarının arasında Ön-İsmâ‘îlî topluluklarının destekçilerinin en tanınmışlarından olan “Mûbârek'îyye” adı verilen topluluk ta yer almaktaydı. İsmâ‘îlî düşünce sistemine göre, İmâm Câʿfer es-Sadık (M. 702 – 765) ikinci oğlu olan İsmâ‘îl bin Câfer el-Mûbarek'i (M. 721 – 755) İmâmet'e veliaht olarak tayin etmişti. Bununla beraber, İsmâ‘îl babasından evvel vefat etti. Bazıları onun gizlendiğini iddia ettiyseler de, Ön-İsmâ‘îlî fırkaları onun ölümünü kabul ettiler ve İsmâ‘îl'in en büyük oğlu olan Muhammad bin İsmâ‘îl'i (M. 746 – 809) imâmları olarak tanıdılar. Muhammad bin İsmâ‘îl, mensuplarının çoğu Küfe'de oturan “ Fırkası” ile olan alâkasını tüm yaşamı boyunca sürdürdü. İsmâ‘îl bin Câfer el-Mûbarek'in yedinci ve sonuncu imam olduğuna inananlar “Yediciler” veya “Yedici İsmâ‘îlîler” olarak tanımlandılar. M. 813 yılında Muhammed bin İsmâ‘îl'in vefatı üzerine “ Fırkası” da ikiye ayrıldı. En önemli ve fa'al kolunu Karmatîler'in oluşturduğu “Yediciler,” İsmâ‘îl bin Câfer el-Mûbarek'in oğlu olan Muhammed bin İsmâ‘îl'in gizlenen Mehdi olduğuna ve bir gün adâlet dağıtmak üzere tekrar ortaya çıkacağına inandılar. Muhammed bin İsmâ‘îl'in öldüğünü kabûl eden ve daha sonraki yıllarda “Fâtımî İsmâ‘îlîleri” olarak ortaya çıkan küçük fırka ise günümüzde mevcut olan çağdaş İsmâ‘îlî mezheplerinin oluşumuna öncülük ettiler. Böylece, gizlendikleri yerleri ve isimleri bilinmeyen imâmların yönetimi altına giren İsmâilîyye mezhebi, kendi i'tikatlarını “ – Dâvetçiler” aracılığıyla ana karargâhları olan Suriye'den etrafa yaymağa başladılar. Bu hâdise, daha sonraları Mustâlîlik kolunun yayılmasında etkin bir araç hâline dönüşecek olan “Dâvah” hareketinin ruhânî başlangıcına işaret etmekteydi.
İlm'û-Cifr'in icâdı
Arap ruhunu kendi içinden ağır bir şekilde yaralamağa yönelik çok önemli bir projenin uygulanmasında rôl üstlenen “Ebû'l-Hattâb Mehmed bin Zeyneb” adında çok zeki bir köle, gelecekte vuku bulacak hâdiseleri önceden kestirebilmeye olanak sağlayan bir ilmîn esrarına vâkıf olduğu iddiasıyla, müphem ve esrarlı fikirler üzerinde merak uyandırmağa pek müsait bir muhitte, “Benî Esed" havalisinde ortaya çıktı. “Ebû'l-Hattâb Mehmed bin Zeyneb” elinde bulundurduğu bir kuzu derisinin üzerinde yazılı birtakım işaret ve harfler vasıtasıyla “gizemli” bir ilmin keşf ve istihracından yararlandığını anlatmakta ve bu ilmin kendisine İmâm Câʿfer-i Sadık tarafından öğretildiğini de eklemekteydi. İşte doğuda hurûf ilminin temelleri arasında yer alan esrarlı bilgilerin başında gelen “Cifr İlmî” esasta bu kuzu derisine yazılı olan şeylerden meydana gelmekteydi. Bu karmakarışık ilimden hiç kimse bir şey anlamadığı gibi İmâm Câʿfer-i Sadık ta hâdiseden bihâberdi. Durum berraklığa kavuşur kavuşmaz Ehl-i Beyt'in riyâsetini temsil eden Câʿfer derhal “Ebû'l-Hattâb” ile hiçbir alâkası bulunmadığını ilân etti.
Ebû'l-Hattâb el-Esedî'nin kurduğu “Hattâb'îyye Mezhebi”
“Ebû'l-Hattâb el-Esedî” tarafından tüm haramların helâl olarak kabul edilmesi fikri olan İbahiyye i'tikadının yayılmasına hizmet etmek amacıyla, ilk defa ʿAbd Allâh İbn-i Sebe'nin ortaya atmış olduğu “Ali'nin ulûhuyeti ilkesi” ile “Allah'ın Ali'in zâtında tecelli ettiği hulûl'îyye i'tikadı” üzerine inşa edilen ve daha sonraları Bezîg'ıyye, Muammer'îyye, Umeyr'îyye, Mufaddal'îyye, Muhammise mezheblerinin de i'tikadî alt yapılarını oluşturan Hattâb'îyye Mezhebi'ne göre Allah önce İslâm peygamberi Muhammed'in zâtında tecelli etmiş olup, daha sonra da sırasıyla altı büyük imâm olan Ali el-Mûrtezâ, Hasan el-Mûctebâ, Hüseyin Seyyid eş-Şühedâ, Ali Zeyn el-Âb-ı Dîn, Muhammed el-Bakır, Câʿfer es-Sadık'a ve en son olarak da Ebû'l-Hattâb el-Esedî'nin vücutlarına hulûl etmiştir. Bu mezhebin fikirleri daha sonra ortaya çıkan “Bâtın'îyye” ve “İsmâ‘il'îyye” mezheplerinin i'tikatları üzerine de kuvvetle tesir etmiştir. Ebû'l-Hattâb el-Esedî'nin son peygamber olduğuna inanan takipçilerinin kurduğu “Hattâb'îyyet-ûl Mutlâka” mezhebi ne göre ise, “Ebû'l-Hattâb el-Esedî” en son imâm olup kendisinden sonra başka bir peygamber ya da imâm gelmeyecektir. Hulûl'îyye i'tikadı ve Ali'nin ulûhuyyeti tüm Ghulat-i Şîʿa mezheplerinde, İbahiyye i'tikadı ise “Haricîlik” ve “Şîʿa-i Bâtın'îyye” mezheplerinin çoğu kollarında mevcuttur.
Şîʿa-i Bâtın'îyye teşkilâtındaki gizlilik derece ve mertebeleri
- Birinci mertebede bulunan bir adam tam zâhid ve mûttâkî rolünü alırdı. Kendini tecessüsle izleyenlere karşı onların meraklarını daha da tahrik ederek ve kendisinin de ibâdette aşırı derecede yüksek bir makâma erişmiş olduğunu ispatlamak maksadıyla hep gözleri yaşlarla dolu olarak ve şüpheyi davet edecek cevaplarla karşılık verirdi. Bireylere anlatılan hikâye her seferinde İslâm'ın sahip olduğu ruhu anlamanın ve dinîn esaslarına vâkıf olmanın hiç de zannedildiği kadar kolay olmadığı ve bu sırrın ancak hâlis Mü'minlere keşfolunabileceği anlatılmaktaydı. Muhatap alınan kişi önce kendisine yöneltilen şüphe uyandıran suallerle şaşırtılmakta ve hayatı müddetince aklından bu tip suallerden bir tanesini bile geçirmemiş olan kişi heyecanlı bir şekilde kendisine yöneltilen bu suallerin yanıtlarını, mânâ ve sebeplerini anlama arzusunu göstermesi halinde, bunun evvelâ verilecek bir ahid ile misaktan sonra mümkün olabileceği kendisine bildirilmekteydi. Kabul edilmesi halinde derhal mezhebin kaideleri anlatılmakla beraber yeni salikten bir miktar da para talep olunmaktaydı. Dâînin muhatabındaki alâka ve duyguları zayıf görmesi halinde ise aşıladığı şüpheli fikirler arasında soru soran şahsı dehal terk etmektedir.
- İkinci mertebede bulunanlara ise daha değişik bir yönden hitap edilmekteydi. Burada şahsa eski âlimlerin akidelerini kabullenmekle insanlığın büyük bir delâlet içerisine düşeceği ve ilâhî hâkikatin sırrının ancak imâmlara bahşedilmiş bir ayrıcalık olduğu söylenmektedir.
- Üçüncü derecede bulunanlara Şîʿa'nın diğer fırkalarında olduğu gibi imâmların adedinin on iki olmayıp yedi olduğu, yedi adedinin kudsiyeti ile bütün temsiliyetin Bâtınîlik dîninin kurucusu olan yedinci imâma ait olduğu bildirilir.
- Dördüncü mertebeye erişebilenlere ise kâdim dinlerin kâmilen ilga edildiği ve bu yedi imâmın birer de yardımcısı olduğu ve bunların dini yaymakla ve yüceltmekle görevlendirildikleri anlatılır. Peygamberlere “Nâtık” ("konuşan") ve yardımcılarına da “Sâmit ("susan") İmâm” unvanı verildiği söylenir. Her yedi “Sâmit” silsilesinin sonunda bir “Nâtık” gönderildiği ve böylece dinin sürekli olarak geliştirildiği söylenir. Âdem'den ve oğlu Şit'ten itibaren altı “Nâtık–Sâmit” silsilesinden sonra (Nûh–Sam), (İbrahim–İsmâ‘il), (Mûsâ–Hârun), (İsâ–Şem'ûn), (Muhammed bin ʿAbd Allâh–Ali bin Ebâ Tâlib), (Muhammed bin İsmâ‘il (Meymûn'ûl-Kaddâh)–ʿAbd Allâh İbn-i Meymûn ve Oğulları) ile hitam bulan “Nâtıklar ve Sâmitler silsilesi” ile sürmektedir. Gözle görülen eşyanın tasavvufî mânalarını kaldıran İbn-i Meymûn'dur ve herkes ona itaatle yükümlüdür. Muhammed'den sonra bir peygamber daha gelecektir. Bu i'tikatları tamamıyle kabullenmiş olan bir “Bâtıni” artık İslâmiyet'le olan alâkasını tamamen koparmış durumdadır.
- Beşinci mertebede bulunanlar, Semavî nass'ların açıklamaları ile hadislerin tamamının uydurma olduğuna inanmakla yükümlüdürler. Müntesibin buradaki ruh hali milliyetine göre de değişmektedir. İranlı ise ona Arab'ın çok cahil bir çöllü olduğu fikri, yok eğer müntesip ırken bir Arap ise ona karşı da Arap milletinin mağrur damarlarını tahrik etmek suretiyle başka bir cepheden yaklaşılarak kendisinin diğer bütün kavimlerin hepsinden üstün bir efendi konumunda olduğu söylenmektedir.
- Altıncı dereceliler dinî tekliflerin kâmilen ref'edilmiş olmakla birlikte, sadece milletlerin an'anelerine hürmeten bunlara değer verildiği, yoksa aklı belirli ve sınırlı gayelere ulaştırmak amacıyla anlatılan bu öğretilerin bütün önem ve değerlerinin aslında bir hiç olduğu açıklanır.
- Arda kalan üç mertebenin mensupları ise pek azdır. Hele dokuzuncu mertebede bulunanlar sadece dâî â'zamlardır. Bu makam “Fâtımîler'den ”, “Hükümet-i Melâhide'nin bânisi olan Hassan bin Sabbah” ve “Suriye Bâtınileri'nin Reisi Raşid'ûd-Dîn Sinan”, “Afrika Kıt'ası Bâtınileri'ni yöneten İbn-i Meserret”, “Pamir Aleviliği'nin kurucusu Nâsır-ı Hüsrev”, “Hindistan Bâtıniliği'nin yaratıcısı Ahmed bin Keyyâl” ve “Attaş” gibi “Alevî-Bâtınîlik” tarihinde nâm kazanmış olanlara mahsustur. Hattâ “Bâtınî-İsmâ‘ilîler” arasında çok meşhur olanlar dahi daha aşağı derecelerde kalmıştır.
Emevîler devrinde Alevîler
Muaviye'nin Ali bin Ebâ Tâlib Mûrtezâ'ya karşı husumetinin nedenleri
Muhammed'in komutasındaki Müslüman kuvvetlerin Bedir Savaşı'nda bin kişilik Mekke paganları ordusunun başkumandanı olan Muaviye'nin babası Ebû Süfyân'a karşı kazanmış oldukları zafer büyük itibar kaybına uğrayan “Emevî” soyunun hem “Süfyânî” hem de “Mervânî” kollarını son derece rahatsız etmişti. Ebû Süfyân'nın oğlu Muaviye'nin kardeşi “Hanzala” da bu savaşta Ali bin Ebâ Tâlib tarafından öldürülenler arasındaydı. Ayrıca, öldürülen yetmişi aşkın Mekkeli içerisinde yirmi tanesini Ali öldürmüştü. Bedir'de kin ve nefretleri üzerine çeken diğer iki önemli şâhsiyet “Hamza” ile “Ammâr bin Yasir” idi. Bu üç kıymetli şâhsiyet daha sonra Bedir pagan ordusu başkumandanı Ebû Süfyan'ın karısı “Hint” ve oğlu “Muaviye” tarafından öldürülmüşlerdir.
Araplar tarafından uygulanan şiddetli baskılar ve İslâmlaştırma siyaseti
Soğud hükümdarı olan “Gorek” ile akit edilen antlaşmada Zerdüşt mâbedlerinde ne kadar mukaddes eşya varsa teslim edilmesi şartı konulmuştu. Bu maddeye dayanarak Buhara ve Semerkand mâbedlerindeki eşyaların tamamı Araplar'a teslim edildi. İslâmiyetin talimatı aleyhine olan ve mukaddes tanınan her şey Araplar tarafından ateşe atılarak imha edildi. Hiçbir Mecûsi'nin silâh taşıma yetkisi bulunmamaktaydı. Uygulanmakta olan bu gibi baskılar nedeniyle Maverâünnehir ve Türkistan şehirleri Emevî hükûmetine karşı sonsuz kin ve husumet duyguları ile dolup taşmaktaydı. Nihâyetinde, bu zulme dayanamayan yerli halk Maverâünnehir ve Türkistan şehirlerinde ihtilâller çıkardılar. Bunu duyan Horasan nâibi “Kuteybe bin Müslim” isyânı bastırma ve asayişin sağlanması adına şiddetli tedbirler aldı ve kardeşini bu işe memur tayin etti. Buhara ve Semerkandlılar'ın ellerindeki bütün silâhları toplatarak İslâmı kabul etmeyenleri cizyeye bağladı. Ayrıca Kuteybe Arap ordularında bulunan Suriye Nusayrîler'ini yeni zapt edilen şehirlerdeki evlere yerleştirmeğe başladı. Diğer taraftan da, Emevî valilerinin uyguladığı mezalimler gün geçtikçe artmaktaydı. Bunun üzerine dehşetli ıstıraba düşen Türkler, Araplar'ın ileri sürdüğü ağır şartları kabullenerek antlaşmak zorunda kaldılar. Böylece, zaten Haccâc bin Yûsuf'un uyguladığı mezâlim karşısında sabırları tükenenmiş olan Türkler de İslâmiyet'i kabullenmeğe başladılar. Araplar yeni feth edilen topraklar üzerinde yaşayan halkın arasından eski dinlerini terk ederek İslâma yeni girenleri ibâdete teşvik etmek amacıyla içlerinden Cuma Namazlarına katılanlara Beyt'ûl-Mal-i Müslimîn'den “2”şer dirhem ödeme yapmaktaydılar. Ayrıca ibâdetin Farsça ifâ edilmesine müsaade edildiği gibi, namazda da tercümesine sadık kalınması şartıyla Kur'an-ı Kerîm'in herhangi bir lisanla okunmasına Ulemâ da fetvâ vermişti.
Abbâsîler devrinde Alevîler
İran ve Irak ihtilâllerinde “Bermekî” Hanedanının oynadığı rôllerden dolayı Süffahi Abbâsî'nin nazarında İranlılar, sanki bir hâlâskâr olarak algılandılar. Bütün devlet memuriyetleri birer birer onlara tahsis edildi. Hâlbuki, bütün inkılâbı filen yürüten ve sonra da kılıçla müdafaa eden Türkler bu gösterdikleri çaba ve hizmetlerine karşılık hiçbir mevki elde edemediler. Fergana ve Şaş Türklerinden oluşan Alevî dâîleri aldıkları tesirlerin etkisi altında kalarak farkına varmadan Fars millî kültürünün nüfuz alanının içine düştüler. İranlılarla Türkler'in karşılıklı uygar ilişkilerinin başlangıcı hakkında verilen bilgilere göre İskender ve Selefkiyan devirleri kadar geçmişe uzanan birtakım hâdiselerin arasında Türk kamları ile İran mübidleri Maverâünnehir topraklarında İslâmiyetin bir hayli ilerlediği zamanlarda dahi aynı kudsiyyet ile karşılanmaktaydılar. Diğer taraftan ise, Türkler ve İranlılar Arap mezalimi karşısında “ortak Alevî propagandalarına ihtiyaç gerektiren ihtilâl fikirleri” ile meşgul olmaktaydılar. Yüzyıldan fazla bir süredir devam eden muharebelerin uyandırdığı kin ve husumet, Emevîler'e karşı her iki mağlup olmuş olan Fars ve Tûran akvamını çok haklı bir dâvanın kazanılması uğrunda birleştirmişti.
Alevî Dâîlerin önemli fa'aliyetleri ve Alevîler'in Türkistan'a yayılmaları
Emevîler tarafından “Hanedân-ı Alevîyye” mensuplarına karşı uygulanan takibât ve gerçekleştirilen mezâlimden kaçmağa muvaffak olabilenler Irak kıt'asıyla, Türkistan ve İran yaylâlarına iskân edildiler. Neticede Taberistan, Azerbaycan ve Hazar Denizi kıyılarındaki ülkelerde yaşayan Alevî nüfus hızla artmağa başlamıştı.“Hanedân-ı Ehl-i Beyt” nâmına Hilâfet makamının ele geçirilmesine yönelik başlatılan ihtilâller, neticede bir sülâlenin başarısıyla sonuçlanır sonuçlanmaz asıl olan umûmî gâye ve hedefler hemen unutularak hâkimiyet bu yeni ailenin tasarrufuna teslim ediliyordu. Hükûmet kurmaya muvaffak olan Alevî zümreler içerisinde en uzun ömre nâil olan “Bâvendîler (Karahanlılar)” 372 sene süren saltanatları zarfında tam 25 tane hükûmdâr tarafından yönetilmişlerdi. “Alevîler” içerisinde başta en güçlüleri olan “Mısır Fâtımîleri” olmak üzere “Bâvendîler” kadar dört asra yakın bir müddet istiklâllerini sürdürmeğe muvaffak olabilenlere pek nadiren rastlanmaktadır. Batı Aksa'da kurulan ve bir buçuk asır süren “Benî İdris Alevî Hanedânlığı” ile daha kısa yaşayan “Alevî Devletleri” de burada bahsedilmeğe değerdir.
Alevîler tarafından iskân edilen ülkeler
Alevîler kendi güvenliklerini teminat altına alma açısından Deylem, Mazenderan, Taberistan ve İran'da askerî harekâta uygun olmayan sarp dağlar üzerinde yer alan yüksek yaylâlardaki nehirlerin kıyılarında ikâmet etmekteydiler. Bağdat'taki hilâfet merkezinden çok uzakta bulunan bu muhitlerde Alevîler'in mevkileri hâlifelerin nüfuzundan çok daha fazla etkili olmaktaydı. “Dâî-i Kebîr” ve “Dâî-i Sâgîr” nâmı altında bağımsızlıklarını ilân eden “Sâhib-î Zuhurlar” hep bu çevrelerden yetişiyordu. Abbâsî Hâlifesi “Müstâin bil-Lâh” devrinde “Duât'û-Alevîyye” mensubu “Yahyâ bin Ömer Kûfî” huruç hareketi başlattığında Irak'ta Ehl-i Beyt'e bağlı ne kadar Alevî varsa hepsi onun önderliği altında birleşerek Abbâsî Orduları'yla kanlı bir muharebeye giriştiler. Bu şiddetli harpte katledilen Yahyâ'nın başının Bağdat'ta teşhir edilmesinden son derece müteessir olan Alevîler uzak ülkelere yerleştiler.
Alevîler'in Türkistan'a doğru yayılmaları
Hicrî 98 / M. 717 yılında “Yezid bin Mühelleb” Taberistan, Cürcan ve etrafındaki şehirleri fethettikten sonra bu muhitlerde Abbâsîler'den El-Mansur devrine kadar sürekli olarak kırk sene boyunca Alevîlik propagandaları yürütüldü. Hicrî 138 / M. 756 yılında ise Sünbâd (Sonpâth) adındaki bir Mecûsî İslâm âkideleri üzerinde bozguncu etkiler yaratan ve pek çok kişiyi peşinden sürükleyen yeni bir mezhep ortaya attı.
“Hasan bin Zeyd'ûl-Alevî” ve Taberistan İsyânı
Bu hadiseden otuz yıl sonra M. 785 yılında “'in torunu bin Zeyd'ûl-Alevî” Taberistan'da “Hanedân-ı Ehl-i Beyt” nâmına dâvetlerine başladı. Hattâ “Benî Bâdüsîyân” nâmıyla meşhur “Rüstemdad” hükümdârı “Abd'ûl-Lâh” da 'ye tâbi olanlar arasındaydı. Deylem, Âmül ve bütün Taberistan şehirlerinde “Alevîlik” propagandalarının şiddetli bir şekilde devam ettiği bu devirde “Rüstemdarlar'dan Feridun'un oğlu Bâdüsyân” hükümdârlık makâmına geçince Abbâsîler'in aleyhine fa'aaliyetler sürdürmekte olan ihtilâlcilerin önderi bin Zeyd bin 'ûl-Alevî'ye de büyük ihsânlarda bulunmuştu.
El-Dâî'Kebîr Hâlife – İmâm Bil'Hâkk “Hasan bin Zeyyid” İsyânı
O sıralarda Abd'ûl-Lâh bin Tâhir'in Oğlu Muhammed'in dirliği olan Deylem-Taberistan kıt'ası, onun nâmına “Câbir bin Hârun” adındaki Hristiyan kâtibi tarafından yönetilmekteydi. Bu adamın yaptığı mezâlime tahammül edemeyen Taberistanlılar, Alevîler'den bir önderin etrafında teşkilâtlandılar. Bu yeni önderin daha deneyimli olan ve Cürcan'da yaşayan 'i tavsiye etmesi üzerine ise, harekâtı yönetmek için 'i Taberistan'a davet ederek Hicrî 250 / M. 864 yılının Ramazan ayında kendisine “” ünvânı vererek biât ettiler. Bu gelişmeler neticesinde Abbâsîler'in Taberistan valisi olan “Süleyman bin Tâhir” firar etmek zorunda kaldı. Etrafa mektuplar yollayan “” bu muhitlerdeki halkı kendisine biât etmeğe dâvet etti. Mülûk Bâvendîyye'den “Şehrîyâr” bu dâvete icâbet edenlerin başında gelmekteydi.
“Hasan bin Ali El-Utrus” ve Alevîler'in Taberistan'daki fa'aliyetleri
Hicrî 250 / M. 864 yılında yine Taberistan'da Nâsır'ûl-Hâk Alevî yeni bir huruç hareketi başlattı. Bunu müteakiben “ Hayfer Hasan Kâsım Alevî”, “Seyyid Câ'fer”, “Seyyid Geylân” gibi çok önemli hâdiseler başlatan dâîlerin propagandaları neticesinde bu bölgelerde Abbâsîler büyük ölçüde itibâr kaybına uğrayarak her türlü nüfuzlarını da yitirmiş oldular. Arada geçen zaman zarfı içerisinde ufak tefek birtakım hükûmetlerin kurulmasına rağmen, bu hükûmetleri kuran sülaleler süreklilik ve istikrar sağlamayı başaramadıklarından birbirlerini takiben tarihin sahnesinden silinip yok oldular. Neticede Bağdat Hilâfet makamının hâkimiyeti bu bölgede kuvvetli bir şekilde hissedilmeye başlamış oldu. Daha sonra gelen devirlerde ise “Ahmed Hücistanî” adında bir sâhib-i huruç Curcan ve Taberistan'da ihtilâl çıkardı. Öte yandan da Hicrî 301 / M. 914 yılında “Sare” ve “Âmül” şehirlerini fetheden meşhur “Hasan bin Ali el-Utrus” on yedi yıl süren ayaklanması neticesinde Abbâsîler'in isimlerini bölgeden tamamıyla silmeyi başardı. Bir yandan Bağdad hâlifelerine karşı sonsuz kin ve husumet propagandaları yürüten tesirleri nedeniyle, diğer taraftan da Irak'taki hükûmet tarafından “Alevîlik” yanlılığıyla itham edilmeleri sebebiyle, binlerce insan Taberistan ve Gürgan yöresine göç etmek zorunda kalmışlardı. 'ın ölümü üzerine “Leylâ bin Nûman”, “En-Nâsır'ûd-Dîn Allâh” unvanıyla yeni bir huruç hareketi başlattı. “Nişabur” ve “Tûs” şehirlerini işgal ederek Alevîler'in mevkîilerini bir hâyli kuvvetlendirdi.
Taberistan Alevîleri'nin Bağdat'taki taraftarlarına yolladıkları mâlî yardımlar
Bu hâdiseler cereyân ederken Taberistan Alavîleri de el altından Bağdat'taki Alevîleri desteklemek maksadıyla mâlî yardımlarda bulunuyorlardı. Muhammed bin Zeyyid el-Alevî'nin tahsilâtından otuz bin altının Irak'ta mukîm sâdâta dağıtılmak üzere Muhammed bin Verd Attar'a gönderildiği haberi Bağdat'taki hâlife El-Mû'tezîd bil-Lâh'a ihbâr edilmiş fakat halife bu yardımların sahiplerine ulaşmalarına engel olmak istememişti. Bağdat'ın “Büveyhîler” tarafından fethine kadar Şiî ve Sünnî mücadeleleri en hararetli şekliyle devam etti.
Fâtımîler devrinde Alevîler
Fâtımîler'in Mısır'dan sevk ettikleri Alevî dâîler
Fâtımîler'in Mısır'da hükûmet kurmaları üzerine Mısır dâîleri Suriye üzerinden uç Anadolu'ya, Horasan'a ve Türkistan'a gelmeye başladılar. Horasan'da oturan büyük dâî, Maverâünnehre ve oradan daha esaslı bir teşkilât oluşturabilmek amacıyla Nesef ve Buhârâ'ya geçmişti. “Bâtınîler”, artık Abbâsîler'e karşı en önemli dâîlerini Kahire saraylarından ithâl etmeye başlamışlardı. "EbûʿAlî el-Mansûr el-Hâkim bi-EmrʿAllâh" ve "" gibi Bâtınîliğin dâî a'zâmlık mertebesine ulaşmış olan hâlifeler, bu harekâtın idaresini tüm hassasiyetleriyle ellerinde tutmakta ve en ehliyetli Türkistan'a tayin etmekteydiler. Deylem'e Ebâ Hâtim, Nişabur'a Ahmed Nesefî ve Ebû Yakûb Sizcî, Maverâünnehir'e Bendanî, Hindistan'a Ahmed bin Keyyâl (H. 270, M. 884), Endülüs'e İbn-i Meserret (H. 310, M. 923) gibi çok iktidarlı “Bâtınîlik Teşkilâtını” oluşturmak üzere atanmışlardı.
Şîʿa-i Bâtın'îyye tarikât ve mezheplerinin Türkler arasında yayılması
Tarihi olarak 9. yüzyılda oluşmaya başladığı 11. yüzyılda oluşumunu tamamladığı kabul edilmektedir. Bâtınîler inanışlarını tarih boyunca daîler aracılığıyla yaymaya çalışmışlardır. 11. yüzyılda Hasan Sabbah'ın görüşleri etrafında oluşan akım Fâtımîler tarafından desteklenmiştir. Liderleri Hasan Sabbah Kazvin bölgesindeki Alamut Kalesi'ni kendisine merkez yapmış ve fedaileri aracılığıyla Nizamülmülk'ün de aralarında bulunduğu birçok devlet adamını gizlice suikast sonucu öldürtmüştür. Melikşah döneminde güçlenen hareket ortadan kaldırılmak istenmiş ancak Melikşah'ın ölümü üzerine başarılı olunamamıştır. 13. yüzyıl ortalarına kadar etkili olan bu hareket 1256'da Moğol hükümdarı Hülagü'nün Alamut Kalesi'ni yıkması ile ortadan kalkmıştır.
Selçuklular Devrinde Bâtınîlik hareketleri
Selçuklular devrinde şiddetlenen mezhep mücadeleleri
Amid'ûl-Mülk'ün teşvikiyle bütün bid'atçiler ile Eş'arîler aleyhinde Kerrâmîler ve Hanefî olan Mu'tezile'nin de desteğini alarak şiddetli bir takibat başlatıldı. H. 455 / M. 1063 yılında Sultan Tuğrul'un ölümü üzerine Alp Arslan sultan oldu. dâîsi vezir Amid'ûl-Mülk H. 465 / M. 1073 yılında hapsedilerek yerine “Hoca Nizâm'ûd-Dîn Tûsi” “Nizâm-ûl'Mülk” adıyla vezir oldu. Amid'ûl-Mülk ise bir yıl sonra i'dam edildi. “Nizâm-ûl'Melik” çokça paralar sarf ederek Bağdat'ta Dicle'nin kenarına Şîʿa-i Bâtın'îyye hareketlerine karşı müdafaada bulunacak muktedir kelâm ve felsefeci âlimler yetiştirmek amacıyla “Nizâmiye” isminde muazzam bir Dar-ûl'Fünûn yaptırdı. Vaktiyle arkadaşı olan ve Fâtımîler halifesi “Mûstensir bil-Lâh” tarafından Elamût Dâî-i Â'zamlığına atanmış olan “Hükümet-i Melâhide-i Bâtın'îyye Reisi Hasan Sabbah” tarafından hançerletildi.
Salâhaddin Eyyûbî'nin Mısır'ı fethi ve Bâtınîlerin etrafa yayılması
Fâtımîler'in son halifesi olan El-Âzıd bil-Lâh'ın H. 566 / M. 1171 tarihinde vefatı üzerine Şâfiî olan Salâh'ed-Dîn-i Eyyûbî Mısır'a yerleşti. Bunun üzerine iki yüz yetmiş sekiz sene süren Mısır Şîʿa'sının tarihe karışması neticesi “Mısır Şîʿa-i 'îyyesi” mensupları da çeşitli ülkelere dağılmak zorunda kaldılar. Böylece, Sultan 'nin baskısından bunalan 'îyye dâîleri bu yeni bağımsızlığına kavuşan bölgelere göç ettiler. O sırada Bağdat'ta hilâfet makamında oturan Ebû'l Muzaffer el-Müstencit bil-Lâh'ın Elemût Şeyh-ül'Cebelleri tarafından suikaste kurban gittiği haberi geldi. Bunun üzerine Bâtınîler aleyhinde şiddetli fetvâlar yayınlanmaya başlandı. İlk fetvâyı da Rüstemdârı âlimlerinden ve meşhur fukahadan olan imâm Fahr-ûl'İslâm Rûyânî verdi. Bundan son derece müessir olan Bâtınîler, sonunda Fahr-ûl'İslâm'ı da hançerletmeyi başardılar. Neticede, Bağdat'taki hilâfet makâmı Bâtınîler'e karşı tavizkâr davranmak zorunda kaldı. Ebû'l Muzaffer el-Müstencit bil-Lâh'ın torunu olan “” halife olunca Şîʿa-i 'îyye'ye karşı daha teveccühkâr bir tutum izledi. Hattâ bazen teşvik dahi etti.
Budizm, Şâmânizm, Hristiyanlık, Mazdek ve Mani dinlerindeki akidelerin İslâma hulûlleri
Bâtınîler tarafından Budizm'in düşünce yapısı tasavvuf yolundan ayrılan ayrı bir bâtınî mezhep halinde sunulurken, Manî ve Mazdek gibi dinlerin temsil ettiği i'tikadî manzumeler İbâh'îyyûn tarafından özümsenmekteydi. Hristiyanlığın telkin ettiği tanrının insana benzeyişi ve İsa'ya hulûlü kuramı gibi hoşa giden ve zihinlere en uygun gelen kısımları ise Bâtınîliğin “Alâllah” kulları tarafından temsil edilmesi şeklinde arz edilmekteydi. Ayrıca, Türk dininin i'tikadî kuramları içerisinde yer alan Gök Tanrı ile Ali bin Ebu Talib'in semâvî mekânları birbirleriyle tam bir uyumluluk göstermekteydi.
Bâtınîlerin taraftar toplama amacıyla te'vil yollarına başvurması
Bâtın'îyye tarafından yayılmakta olan inançlar en fazla Türkmen boyları arasında rağbet görmekteydi. Sünnî din adamları ve fakihlerinin dinî hükümlerde çok ağır ve cezalı bazı sonuçlar ile tâbilerini sorumlu tutmaları, medresenin haşin ve asık suratlı bir çehre ile sürekli olarak Cehennem azabından bahsetmesi, Bâtınîlerin fa'aliyetlerini son derece kolaylaştırıcı ve taraftar toplamalarına yardımcı olacak ortamı hazırlamaktaydı. Dinin zâhir'iyle onun te'vil ve tefsirini izah eden hükümlerinde derin ayrılıklar oluşmuştu. Onun için İslâmiyet'in bağrında yer almak isteyen çeşitli din ve âkideler, hep bu te'vil yolunu kullanarak İslâmiyet'in içerisine girdiler. Kur'an-ı Kerîm'deki bazı sûrelerin başında bulunan tek harflerin ve bir takım te'vilâtı davet eden âyetlerin bulunması bu konuyla ilgili çok geniş bir alanın oluşmasına sebebiyet verdi.
Türkleri elde etme ve Bâtınîliği Türkler arasında yayma siyâseti
Orta Asya'da yaşayan ve Türkler'in dini olan Şamanizm, Pamir'e kadar gelen Alevî-Bâtınî dâîlerinin savunduğu ilkeler ile kolayca kaynaşabilecek akideler ihtiva etmekteydi. “Bâtınîler” eski Türk dîninde mevcut olan bir takım inançlar ile “Şîʿa-i Bâtın'îyye” arasındaki benzerlikleri kullanarak büyük istifade köprüleri oluşturdular. Bu hususta en çok yararlandıkları fikir ise Ali bin Ebû Tâlib'in şahsiyetinin ilâhlaştırılması ve kendisine Türk ilâhlarının en büyüğü olan ve göğün en üst katında oturan Gök Tanrı'ya eşdeğer bir makam atfedilmesi olmuştu. Büveyhîler gibi Abbâsîler'e düşman olan 'ın hilâfetin Ali evlâdına devredilmesi için girişimlerde bulunması da Türkler üzerinde “Şîʿa-i Bâtın'îyye” lehine çok kuvvetli etkiler oluşturmuştu. “” zamanın Abbâsî Hâlifesi En-Nâsır'ul-Lâh'ın yerine Sâdattan Seyyid Abd'ûl-Melik Tırmizî'yi geçirmek üzereyken Moğolların taarruza geçtikleri haberinin etrafa yayılması üzerine kendi ülkesini savunmak için memleketine geri dönmek zorunda kalmıştı. Şeyh Şihab'ed-Dîn Ömer Sühreverdî'nin Havarezmşâh'ın huzurunda Abbâsî Hâlifeliği'nin sürekliliğinin sağlanmasının gerekliliğine lehinde uzun bir nutuk attığında 'in şiddetli muhalefetine mâruz kalmıştı.
Moğol istilâsında Bâtınîlerin rolleri
Moğol istilâsı esnasında Şîʿa-i Bâtın'îyye'nin tahrikâtı sebebiyle Moğol mezaliminin sahası epey genişlemişti. Save ve Nişapur şehirlerinin tahrip edilmesinden sonra Mazenderan ülkesini istilâ eden Moğollar Bâtınîlerin kışkırtması neticesinde önce bütün Sünnîleri öldürdüler, daha sonra da bu harekâtın ne kadar ahlâkî olduğunu bilumum Şiîleri katletmek suretiyle kanıtladılar. Bu devirde Şîʿa-i Bâtın'îyye'nin Dâî Â'zamlık makamında “Hükümet-i Melâhide-i Bâtın'îyye Reisi Nûr'ed-Dîn Muhammed Sânî” oturmaktaydı. Elemût'un propagandaları neticesinde Bağdat'taki çok önemli Şiî teşkilâtı, bütün Bâtınî âlemini yönetmekte olan “Hükümet-i Melâhide-i Bâtın'îyye” merkezine bağlandı.
Şiîliği benimseyen Türk dâîleri
Cengiz ve Hulâgû ordularının tâkibâtından kaçan Şiî fırkalar, Mısır, Şam, Irak, İran, Azerbaycan, Faris ve Horasan kıt'alarına yayıldılar. İran'daki İsmâi‘lî kaleleri işgal edilmesi sürecinde Hulâgû ile birlikte meşhur müverrih Alâ'ed-Dîn Cüveynî de yanında bulundu. Bu âlim Elemût kütüphanesinini tetkik etmek için Hulâgû'dan müsâde almıştı. Bu olayların vuku bulması esnasında Şiîliğe giren pek çok Türkmen dâîleri Oğuz aşîretleriyle birlikte batıya doğru ilerlemekteydiler. Bu Türkmenler Selçuklular'a karşı hudut muhafaza bekçiliği yapmaları maksadıyla İlhanlılar tarafından vazifelendirilmişlerdi. “Mengü Kaan” tarafından Anadolu genel valiliğine atanan “Sâmuk Noyin” atandığı bu yeni görevine başlamak üzere gelirken yanında Şihab'ed-Dîn Ömer Sühreverdî halifelerinden Şeyh Taky'ed-Dîn Esen bin Satuk Şirvanî'yi de beraberinde getirmişti.
Şîʿa-i Bâtın'îyye'nin çıkardığı yeni tarikât ve mezhepler
Batı İran ile Anadolu'da yedinci hicrî asırdan itibaren dört yüzyıl süresince aralıksız süregelen dinî karışıklıklardan dolayı ortaya birçok tarikât ve zümreler çıkmıştı. Horasan Melâmetîliği'nin kurulduğu yer olan ve üçüncü hicrî asırdan itibaren birçok mutasavvıfın vatanı olarak bilinen Nişâbur'da Hamdun'el-Kassar'dan sonra daha birçok hulûl inancı ihtivâ eden ve dinîn zâhirî ahkâmına muhalefet eden “İbahiyye” mensûbu “Şîʿa-i Bâtın'îyye” toplulukları çoğunlukla Melâmîyye'nin içerisine dâhil oldular. Şeyh Cemâl'ed-Dîn Sâdî'den itibaren Suriye, Mısır, Irak, Hindistan, Orta Asya sınırlarına kadar genişleyen ve “İbaha” i'tikadı gereği birçok tavır, tutum ve ibâdetin zâhirî hükümlerinin yerine getirilmesi mevzuunda göstermiş oldukları kayıtsızlıklarıyla dâima şiddetli kınanma ve eleştirilere mâruz kalan Kalenderîler ile eski yazarlar tarafından “Tâife-i Abdalan ve Cevâlika” olarak isimlendirilen çeşitli tarikât mensuplarının, Osmanlı yazarlarınca abdal, âşık, torlak, şeyyâd, Hâydarî, Edhemî, Câmî, Şemsî gibi aynı mânaları taşıyan ifadelerle anıldıkları görülmektedir. Bunların hepsi de ortak kanallardan süzülenen benzer i'tikatların çeşitli parçalarını barındırmaktaydılar.
Kalenderîler'in Anadolu'da Bâtınîlik hareketlerine yaptıkları katkılar
Kalenderîler en koyu Alevîler olmaları nedeniyle Suriye, Halep Bâtınî merkezinden aldıkları kuvvetlerle, Anadolu'da bulunan ve diğer Bâtınî merkezlerinden ayrı ve bağımsız yaşamakta olan Bâtınîleri takviye ettiler. “Kalenderî – Haydarî” unvanı taşıyan ve dış görünüşleri itibarıyla tasavvuf kisvesi altında Türkmen boyları arasına yerleşen babalar Anadolu'daki Bâtınîlik hareketlerine olanca güçleriyle destek oldular.
Haydarîler'in Şîʿa-i Bâtın'îyye mezhebini tâkviyesi
Haydarîler, Kûtb'ed-Dîn Haydar'a mensup oldukları gibi “Haydârnâme” adıyla şeyhinin nâmına bir de eserî bulunan meşhur Pendnâme yazarı “Ferîdüddîn-i Attâr” da onun başlıca hâlifelerindendi. Altıncı hicrî asrın sonlarında büyük şöhreti sayesinde pek çok Türk'ü kendi intisabına almaya muvaffak olan Kûtb'ûd-Dîn Haydar'ın bizatihi kendisi de aslen Türk ırkındandı. Konya'da Mevlânâ Celâl'ed-Dîn'in şöhretinin afâkı tuttuğu bir devirde bile Kûtb'ûd-Dîn Haydar'ın hâlifeleri bağımsız zâviyelere sahiptiler. Mevlânâ Celâl'ed-Dîn'in yanında “Hacı Mûbârek Haydârî” adında bir Haydârî hâlifesinin de pek büyük bir hâysiyet ve itibâr sahibi olduğunu Eflâkî kaydetmektedir.
Anadolu Selçukluları devrinde “Şîʿa-i Bâtın'îyye” hareketleri
Bu devirde Anadolu'da Bâtınîliğin en önemli propaganda merkezini Sultan Mes'ud evvel tarafından yaptırılmış olan Mes'udiye tekkesi temsil ediyordu. Anadolu Selçukluları'nın nüfuz ve hâkimiyet sahaları tamamen Moğollar'ın denetim ve müsaadesine tâbi bulunuyordu. Birçok şehirlerde İlhanlılar'ın himâyesi altında Şiîliği neşreden “Bâtın'ûl-Mezhep Babalar” tarafından açılan zâviyelerin sayıları da gün geçtikçe artmaktaydı. Moğollar'ın nüfuzuyla Mes'udiye Medresesi müderrisi Sünnî âlimlerden “Şeyh Mecd'ed-Dîn İsâ” azledilerek yerine Şîʿa-i Bâtıniyye'nin en değerli dâîlerinden “Şems'ed-Dîn Ahmed Baba” atandı.
Selçuklular'ın Anadolu'da İran medeniyetinin yayılmasındaki hizmetleri
Samânîler devrinin İranî bir simâ göstermesi ve Abbâsîler'in de İran-perestişkârı olarak tarihin huzuruna çıkması gibi yedinci hicrî asırda Konya'da Mevlânâ Celâl'ed-Dîn'in tesiri neticesinde Selçuklu saraylarında yaşayan şairler Anadolu'da İranîliğe doğru şiddetli bir sevgi uyandırmışlardı. Bu tesirler altında kalan Konya Selçuk sultanları da ayni duygu ve hisler içerisinde İranın tantanalı hükümdar adları ile kendi şehzâdelerini çağırmağa varacak kadar aşırı derecede ifrata kaçan birer İran hâyranı ve tâklitçisi olarak yetişmekteydiler. Konya Selçuklu sarayındaki şehzadeler hep Keyâniyan ve Sâsâniyan hükümdarlarının isimleriyle çağrılır olmuştu. Bu kültürün etkisi altında yetişen kibâr ve tâhsilli sınıflar, âlimler, şeyhler ve şâirler olanca güçleriyle İran dil ve edebiyatının gelişmesine hizmet ederlerken diğer taraftan da asıl i'tikadi unsurları bünyelerinde barındıran Bâtınî Babalar bütün Türk ve Türkmen boylarını bir millî birlik ruhuyla birbirlerine kaynaştırmak için yoğun gayret sarfetmekteydiler. Öte taraftan devletin resmî dili ise Farsçaydı.
Bâtınîliğin Türkler arasında yayılması
“Horasan Erenleri” nâmıyla Oğuz boyları arasında kendilerine yer edinen “Şia-i Bâtıniyye dâîleri” ve millî lisân ile konuşarak halkın ruhiyatına pek uygun telkinlerde bulunan “Bâtınî-Babalar,” iptidaî bir şer'ait içerisinde yaşamlarını idâme ettirme mücadelesi sürdüren ve şehirliğin ince yaşam tarzını bilmeyen “Türk Özleri” yanında kendilerini birer “Veli” olarak tanıtmayı başarıyla becermişlerdi. Bâtınîler, süslü nâzım lisanından bir şey anlamayan bu aşîretler arasında düzenledikleri sazlı ve şaraplı meclislerde geçmişin tüm hurafe ve efsanelerini halka nakletmek suretiyle insanların gönüllerinde ilâhi duygular uyandırmaktaydılar.
Bâtınîler'in Moğollar arasına karışması ve Alevî-Bâtınîliğin Harezm Türkleri arasında yayılması
Selçuklu Hanedanı iktidara geldiklerinde Bağdat hilâfetine düşmüş olan Mısır Fâtımîleri'yle, aslında Şîʿa'nın Nizar'îyye kolu mensuplarından olan “Hükümet-i Melâhide-i Bâtın'îyye Reisi” ve bütün “Bâtınîler'in Sahib-î Â'zam-ı” Hasan Sabbah'ı karşılarında buldular. Bilâhare Moğol istilâlarının başlamasıyla sahip oldukları karışık i'tikadların etkisinde kalarak vicdanî oluşumlarını kaybetmiş olan önemli kütleler, Moğol ordularının arasına karıştılar. Anadolu Selçuklu sultanlarından Birinci Âlâ'ed-Dîn Key-Kûbâd zamanında Halaç ve Kapçak gibi Türkmen kabilelerinden pek yoğun kütleler de Anadolu'ya yerleşmekteydi. Celâl'ed-Dîn Harezmşah'ın baskıcı tutumundan rahatsızlık duyan kabileler ve Harezm Türkmenleri Selçuklu Hanedanı'nın kendilerine duyduğu güvenle Anadolu Selçuklu Devleti'nin savunma kuvvetlerini teşkil etmekteydiler. İkinci Gıyas'ed-Dîn devrinde Amasya Bâtınî merkezinin etkisiyle bu Harezm Türkleri Selçuk ülkelerinden çıkartılarak Halep, Suriye ve El-Cezire muhitlerine dağıtıldılar. Konya Selçuk Sarayının hasmane siyâsetînden kuşkulanan Şîʿa-i Bâtın'îyye dâîlerinden oluşan büyük bir topluluk ta bu Türkmen kabileleriyle birlikte göç ettiler. Harezm ülkesinin pek çok mezhep çatışmalarına sahne olduğunu fırsat bilen Bâtınî dâîleri, Harezmliler'in Anadolu Selçukluları tarafından kovulmaları fırsatını çok iyi değerlendirerek bütün kuvvetleriyle kendi âkide ve dâvalarını tasavvuf kanallarından geçirerek neşretmeye başladılar.
Harezm Türkleri arasında Bektâşîler
Celâl'ed-Dîn Harezmşah'ın harekâtından memnun olmayan aşîretler ondan ayrılarak Birinci Âlâ'ed-Dîn Key-Kûbâd'a iltica etmişler ve Selçuklular ülkelerine gelen bu aşîretlere de Sivas, Çorum, Engürü'ye kadar olan yörelerde yaylâk ve kışlaklar tahsis edilmişti. Bunların Celâl'ed-Dîn Harezmşah'ın maiyetinden ayrılmalarına rastlayan zamanlar zarfında Hacı Bektaş hâlifelerinden bazıları da onların içlerine nüfuz etmeyi başarmışlardı. Şîʿa-i 'îyye dâîleri sıfatıyla bu topluluklar üzerinde önemli bir nüfuz kazanmışlardı. Harezm ve Azerbaycan'dan gelen bu aşîretleri Anadolu ahalisi Tatar ve Moğol artıkları nazarıyla görüyordu. Bektaşî babalarından Ahlat, Diyâr-ı Bekir vilâyetlerinden önemli bir grupla beraber Harzemliler arasında da Burak Baba müridlerinden yine ayrı bir parti propagandalarda bulunuyorlardı. Bu devirde Burak Baba'nın Anadolu'da yaygın bir şöhreti vardı.
Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılması ve Alevî-Bâtınî Babaların Anadolu'ya yayılması
Anadolu Selçuklu Devleti'nin çöküşünün başlangıcı olan Gıyas'ed-Dîn-i Key-Hüsrev-i Sâni'nin Kösedağ yenilgisi (H. 640 / M. 1243 ) üzerine Anadolu'nun tamamı Moğollar'ın denetim alanı içerisine girdi. Anadolu'nun tamamı Aksaray'da ikâmet eden ve barışı tesis etmek ile görevlendirilmiş bir Moğol valisi tarafından yönetilmekteydi. İşte bu fetret devrinde, Celâl'ed-Dîn Harzem Şâh Menküberti'nin ordularıyla Orta Asya'dan Anadolu'ya gelen Bâtınîye dervişleri de devletin takibatından kurtulmuş olarak fa'aliyetlerini serbestçe sürdürmekteydiler. Anadolu'nun her tarafında Şiî ve Bâtınî-Alevî babalar tarafından art arda zâviyeler açılmaktaydı. Sultan Mes'ud Evvel'in Amasya'daki tekkesine Baba İlyas Horasanî gibi Şîʿa-i 'îyye Mezhebi'nin en meşhur bir dâîsi postnişin olmuştu. Vaktiyle, İlhanlı saraylarında mâkam ve mevki sahibi olan Şiî âlimler Anadolu Selçukluları'nın Moğollar'ın himayesi altına girmeleri fırsatından istifadeyle Anadolu'ya yayıldılar.
Mes'udiye tekkesine karargâh kuran Alevîler
Şücâ'ed-Dîn Ebû'l Bekâ Baba İlyas Horasanî
Melik Dânişmendiye devrinde bütün Anadolu'da meşhur olan Horasanlı Baba İlyas, “İbrahim Bey'in oğlu Yağ Basan Bey” zamanında Kayseri'ye kadı tâyin edilmişti. Birinci Âlâ'ed-Dîn Key-Kûbâd tahta geçtiğinde, Amas'ya Kadılığı'na Taky'ed-Dîn'i, Mes'udiye Müderrisliği'ne Tâc'ed-Dîn Yûsuf Tebrizî'yi, Hankah Mes'udiye Şeyhliği'ne de Tâc'ed-Dîn Ebû'l Vefâ Harezmî'yi atadı. Ebu'l Vefâ'nın ölümü üzerine de yerine onun hâlifelerinden Kayseri Kadısı ve Şîʿa-i Bâtıniyye'nin en meşhurlarından olan Babâîler pirî Şücâ'ed-Dîn Ebû'l Bekâ Baba İlyâs Horasanî'yi tâyin etti.
Baba İshâk Kefersudî'nin Anadolu'daki fa'aliyetleri
Birinci Âlâ'ed-Dîn Key-Kûbâd iktidara geldiğinde “Mûhy'id-Dîn Muhammed bin Ali bin Ahmed Tahimî” adında İran'dan göç etmiş bir Şiî'yi Sivas'a kadı olarak atadı. Vaktiyle Şiraz'da önemli bir mevkî sahibi, felsefe ve bâtınî îlimlerde bir hâyli meşhur, belâgatlı söz söyleme üstâdı ve yüksek iktidar sahibi olan bu âlim adamdan Baba İshâk Kefersudî nâmında “Binaz” hanedanına mensûp bir Rum asıllı dersler görmekteydi. Baba İshâk Şirâz'da Mûhy'id-Dîn'in derslerine devam ederken, Şîʿa-i Bâtın'îyye'nin Elemût'taki Dâî Â'zamı “Hükümet-i Melâhide-i Bâtın'îyye Reisi Âlâ'ed-Dîn bin Muhammed bin Hasan-ı Sânî” tarafından Anadolu Dâîliği'ne atandı. Bu sırada Hocası Mûhy'id-Dîn Tahimî'nin Sivas Kadılığı'na tâyin edilmesi fırsatını çok iyi değerlendiren Baba İshâk, hocasının himâyesi altında Anadolu Selçuklu Hükûmeti'nin de güven ve teveccühünü arkasına alarak Şimşat yakınlarında Kefersud nahiyesinde Elemût merkezli Şiîlik propagandasını ve “Melâhide-i Bâtıniyye” i'tikadını neşriyâta başladı. H. 621 / M. 1225 yılında Mûhy'id-Dîn-i Ahmed Tahimî'nin vefâtından sonra hükûmet aleyhinde yaptığı tahrikâtın duyulması üzerine Baba İshâk bir süre gizlenmek zorunda kaldı. Şücâ'ed-Dîn Ebû'l Bekâ Baba İlyas Horasanî'nin Amas'ya Mes'udiye tekkesine şeyh olduğunu öğrenince hemen oraya giderek kendisine mürid oldu. Baba İlyas Tekkesi'nde “Amas'ya Valisi Toğrak Bey” ile olan pîrdâşlığı sayesinde halkın gözünde itibarını gün geçtikçe artırmaktaydı.
Baba İshâk Kefersudî'nin çıkardığı Bâbâî İsyanı
Vefâ'îyye tâkipçilerinden Ebu'l Bekâ Baba İlyas bin Ali el-Horasânî ve müridi Baba İshâk Kefersudî'nin çıkardığı Bâbâ'î ayaklanması, bugünkü Alevî-Bâtınî yerleşim yerlerini belirleyen isyândır. Anadolu'da Alevî nüfusun yoğun olduğu bölgelerde etkili olmuştur.
Selçuklu Sarayında bir Baba İshâk müridi: Sâd'ed-Dîn Köpek
Baba İshâk Kefersudî'nin Selçuklu sarayına memur olarak gönderdiği bir müridiydi. Birinci Âlâ'ed-Dîn Key-Kûbâd ile şehzadesi İkinci Gıyas'ed-Dîn Key-Hüsrev devirlerinde Konya sarayına hulûl etmeyi ve “Şîʿa-i Bâtıniyye” nüfuzunu oraya sokmayı başaran bu bâtınî dervişi kendisine sarayda bazı taraftarlar edinmeyi de başarmıştı. Bu devirde Moğol istilâları nedeniyle Orta Asya ve Maverâünnehir'den ayrılan ve Suriye yolundan geçen Şiîlerin en tercih ettikleri vatan Selçuklular'ın hükümran oldukları ülkelerdi. Sahib olduğu sahte vatanperverlik duygularıyle çevresinin etkisi altında kalan Şehzâde Gıyas'ed-Dîn Moğollarla itaatinden dolayı babası Âlâ'ed-Dîn Key-Kûbâd'ı H. 634 / M. 1237 yılında zehirleyerek tahta çıktı. Böylece Köpek te Emîr Sâd'ed-Dîn unvanıyla vezîr-i â'zamlığa atandı. Müridi 'in elde ettiği bu başarılar sayesinde itibârını artıran Baba İshâk Kefersudî idare etmekte olduğu Anadolu'daki Bâtınîlik Teşkilâtı'nı daha da büyütme fırsatını yakaladı. Tokat, Canik, Çorum, Sivas, Karahisar vilâyetlerinde Ebu'l Bekâ Baba İlyâs Horasânî adına yaptığı dâvetlerine daha da önem verdi. Onun bu fa'aliyetleri neticesinde binlerce insan Selçuklu düşmanı olarak “Bâtınî” oluyorlardı.
Baba İshâk Hâlifeliği'nin ilânı
Müridi 'in Anadolu Selçuklu vezîr-i â'zamlığına yükseltilmesi ve kazandığı başarılardan son derece memnuniyet duyan Baba İshâk Kefersudî, o zamana kadar Baba İlyas Horasânî nâmına yaptığı dâvetlerden vazgeçerek kendisini ön plâna çıkarmağa başladı. Yirmi bin ihtilâlciden oluşan bir kuvvet ile H. 632 / M. 1235 yılında huruç hareketi başlattı. “Emîr'ûl-Mü'minîn Sadr'ûd-Dünya ve'd-Dîn ve Resûl'ûl-Lâh Baba İshâk” ünvânıyla hâlifeliğini ilân etti. El-Mukannaʿ benzeri bir şekilde Muhammed'in ruhunun Ali'ye, Ali'den de kendisine hulûl ettiğini iddia ediyordu. Şimşat, Urfa, Kefersud, Maraş, Ayintâb'dan gelen ve Suriye kıt'asındaki Halep Bâtınî merkezinden takviye edilen binlerce fedainin katılmasıyla birdenbire elli bin kişilik büyük bir ordu haline dönüşen “Şîʿa-i Bâtıniyye Fırkaları” Amasya, Tokat, Sivas, Çorum'dan batıya doğru ilerlemeye ve civar şehirlere saldırmağa başlamışlardı. Bâtınî – Babâî Ordu'su önlerine gelen bütün engelleri yıkıp hızla Konya'ya doğru ilerliyorlardı. Babâîler'in bu huruç hareketi karşısında tecavüze uğrayan memleketlerin seçkinleri, ulemâ ve eşrafı Mısır'a, Pâyitaht Konya'ya ve Anadolu'nun diğer hücra köşelerine doğru kaçışmaktaydılar. Sonunda durumun vahameti ve ihtilâlin ne kadar geniş bir alana yayıldığı hükümdara anlatıldı. İhtilâlin müsebbipleri arasında olduğu anlaşılan Baba İshâk Kefersudî'nin müridi Vezîr Sâd'ed-Dîn Köpek derhal i'dam edildi.
Babâîler İsyânı'nın bastırılması ve Bâtınî Babaların Anadolu'ya yayılması
Birçok cephede Babâîler ile çarpışan Selçuklular, nihâyetinde Baba İshâk Kefersudî ve tâbi'lerini H. 637 / M. 1240 yılında Amasya Kalesi'nde ele geçirerek i'dam ettiler. Anadolu'da çıkan bu kanlı ihtilâlden son derece memnuniyet duyan “Şîʿa-i Bâtıniyye Dâîleri” Olcaytu'nun sarayından Anadolu'nun dört bir yanına yayılmağa başladılar. Cereyan eden bu elîm hâdiselerden yeise kapılan ve İlhanlılar'ın baskılarından usanan Sünnî âlimler de Uç Beyleri'ne sığnmak zorunda kaldılar. Sabık Mes'udîye müderrisi “Şeyh Mecd'ed-Dîn İsâ” Ertuğrul Gazi'ye, “Cemâl'ed-Dîn Aksarayî de Mısır'a iltica etmişlerdi. Şiîliğin uğradığı bu büyük faciayı istismar eden bazı Acem fırsatçıları Şîʿa-i Bâtın'îyye dâîsi sıfatıyla Batı Anadolu'ya kadar nüfuz etmekteydiler. Bu Bâtınî – Babalar Anadolu'da Türkmen aşîretleri arasında tam teşekküllü bir “Alevîlik Cereyânı” oluşturmağa muvaffak oldular.
Bâtınî Babalar'ın halk üzerindeki etkileri ve devrin meşhur mutasavvıfları
O yüzyıllarda, Selçuklular zamanında fa'aliyet gösteren en etkin Tasavvufî-Bâtınî-Tarikât mensupları Melâmetî, Kalenderî ve Haydarîler'den oluşmaktaydı. Bu Bâtınî-Tarikât temsilcileri daha ziyâde göçebeler arasında barınan ve halka hitap etmekle görevli olan “Babalar” idi. Eğitimli çevrelerden uzakta yaşayan bu “Bâtınî-Babalar” yüzyıllar boyunca beri kulaktan kulağa yayılan hurafelerle yıpranmış olan nakilleri bir veli tipi kanalıyla tasvir etmek suretiyle ve bu efsaneleri bir takım hârikalar ve kerâmetler ile süsleyerek bedevî ruhunun hoşlanacağı koşmalar, rubâîler, destanlar şeklinde halka anlatıyorlardı. “Bâtınî-Türkmen Babaları” Oğuz boylarının anlayacakları bir dilde, efsane ve masalları ilâhî bir hava ile içerisine İslâmî bir boyutu da ilâve etmek suretiyle halka sunmak hususunda çok başarılı oluyorlardı.
On ikinci yüzyılda Bağdat'ta Abdülkâdir Geylânî ve Şihab'ed-Dîn Ömer Sühreverdî, Konya'da ise Mevlâna Celâleddîn Rûmî, Endülüslü Muhy'id-Dîn-î Ârabî, Lem'at yazarı Fahreddin Irakî ve Sadr'ed-Dîn Kunevî gibi farklı geleneklere mensup tarikât pîrlerinin yayınlarla meşgul oldukları görülmektedir. İslâmî çevreler içinde tasavvufun pek revaçta olduğunu anlamamıza yardımcı olan bunca meşhur şahsiyetlerin arasında özellikle de Save'deki Kutb'ûd-Dîn Haydar tekkesi bu yüzyıldaki en tanınmış zâviyelerin başında gelmekteydi.
Hacı Bektâş Veli
Meşhur Velâyet-Nâme onu Şiîliğin unvan mezhebini taşıyan Câ'fer-i Sâdık'tan Beyazid Bistâmî'nin getirdiği hırkayı giymiş olan “Lokman Perende” vasıtasıyla Hoca Ahmed Yesevî'ye bağlar. Velâyet-Nâme üzerinde uzmanlaşmış yazarların nakletiklerine göre Hacı Bektâş'ın tarikât silsilesi önce Kutb'ûd-Dîn Haydar'a, ondan da Lokman Serhasî'ye ve oradan da Şücâ'ed-Dîn Ebû'l Bekâ Baba İlyas el-Horasanî vasıtasıyla Hoca Ahmed Yesevî'ye bağlanmaktadır. Âşık Paşa tarihinde ise “Hacı Bektâş” Horasan'dan “Menteş” adındaki kardeşiyle beraber Sivas'a gelerek Baba İlyas Horasanî'ye mürid oldular. Bu intisaptan sonra Hacı Bektâş önce Kayseri'ye oradan da Kırşehri'ne geldi, sonra da Karacahöyüğe yerleşti. Buna göre Hoca Ahmed Yesevî müridlerinden olduğuna dâir rivayetin doğru olmadığı anlaşılıyor.
Hacı Bektâş'ın yaşadığı devir ve şahsiyeti
Tezkire-i Eflâkî'ye göre “Hacı Bektâş” Rûm'da “Baba Resûl” derler bir Erin halifesiydi. Bektâş o yüzyılda mesnevîleri ve gazelleriyle bütün tasavvuf âleminde saygıyla anılan Mevlânâ Celâl'ed-Dîn-i Rûmî'ye bazı sualler sormak için müridi Baba İshâk Kefersudî'yi Konya'ya gönderdi. Şeyh İshâk Konya'da Mevlânâ'nın yanına vardığında onu zikr'üs-semâ'yla meşgul buldu. Mevlânâ ise keşf ve kerâmet yoluyla sorulara önceden vâkıf olduğundan daha Şeyh İshâk'ın sorularını sormasına fırsat tanımadan bir dörtlük şeklinde başka sorular yöneltmek suretiyle yanıt verdi. Şeyh İshâk kendisini, sualin ve mısraların zamirinde yatan amacın yanıtını almış addetmek suretiyle geri dönerek keyfiyeti Hacı Bektâş'a nakletti. Sultan Âlâ'ed-Dîn Key-Kûbâd-ı Evvel'ın oğlu Gıyas'ed-Dîn Key-Hüsrev-i Sâni devrinde yaşadığı anlaşılan Hacı Bektâş'ın Anadolu'da nüfuz sâhibi Şiî dâîlerden birisi olduğu anlaşılmaktadır. Selçuklu Sultanları arasındaysa Süleyman'dan başka Şiî olan bilinmemektedir. Bir başka rivayete göre ise bu “Şiîlik Hareketleri” Hacı Bektâş'ın şahsiyetinde değil de ona tâbi olanlara mahsustu. Şekayık'a göre Hacı Bektâş'ın Şeyh İshâk gibi diğer müridleri arasında da “Melâhide-i Bâtıniyye” i'tikadını paylaşan pek çok dervişler mevcuttu.
Hacı Bektâş'ın yetiştirdiği halifeler
Hacı Bektâş Horasan'dan Anadolu'ya göç ettikten sonra Suluca Karahüyük'te otuz altı sene “Horasan Melametîliği kökenli On İki İmamcı Tasavvufî–Bâtınî İslâm” i'tikadını neşriyât ile meşgul oldu ve bu süre zarfında aralarında Cemâl Seyyid, Sarı İsmâil, Kolu açık Hâcim Sultan, Baba Resul, Birap Sultan, Recep Seyyid Sarı Kadı, Ali Baba, Burak Baba, Yahya Paşa, Sultan Bahâ'ed-Dîn, Atlaspuş ve Dost Hüda Hazreti Sâmet gibi meşhurların da bulunduğu tam otuz altı bin halife yetiştirdi. Ölümünün yaklaştığını hisseder hissetmez her birini bir memlekete yolladı. Bunların bazılarının hâllerini Velâyet-Nâme anlatmaktadır. Hacı Bektâş'ın Horasan Melametîliği kökenli Bâtınîliğin Anadolu'daki neşri fa'aliyetleri tartışmasız hâyrete şâyan olmakla beraber bu meyândaki teşkilatlanmanın ana merkezinde Şücâ'ed-Dîn Ebû'l Bekâ Baba İlyas el-Horasanî bulunmaktaydı. Eflâkî'nin Baba Resul'ü Hacı Bektâş'ın şeyhi olarak göstermesine karşın Velâyet-Nâme tersini iddia etmektedir. Burak Baba'nın da Tokatlı olduğuna dair söylenti ile Hoylu olduğuna dâir ihtilâf da aynen buna benzemektedir. Velâyet-Nâme'nin nakilleri, Milâdî 1271 tarininde vefât ettiği bilinen Hacı Bektâş'ı Orhan Gazi devrinde sağ olarak göstermek gibi daha birçok yönden tenkit edilmeye açık kalan çelişkileri ihtivâ etmektedir.
Anadolu'da fa'aliyet gösteren Bâtınîler
Anadolu'da Alevî, Bektâşî, Kızılbaş, Dazalak, Hurûfî, Rum abdalları, Kalenderîler, Melâmiye, Haydariye, Câmiye, Şemsiye, Edhemiye gibi Bâtınî kolları birbirleri ardından ortaya çıktıkları gibi bütün bu çeşitli yolların dinî hükümlerdeki ihtilâflarına rağmen kendi aralarında “Bâtınîlik” konusunda ortak bir zeminde birleşmekteydiler. Taşıdıkları Bâtınî akideler ise hep Mısır Fâtımî dâîleri ile Suriye Bâtınilerinin telkinlerini ihtiva etmekteydi.
Anadolu'da Bektâşî nüfuzu
Çeşitli Türk kabileleri Anadolu'ya göç etmeğe başladıklarında özellikle de Anadolu Selçukluları'nın en debdebeli devri olan Büyük Âlâ'ed-Dîn Key-Kûbâd'ın iktidarına rast gelen zaman dilimi içerisinde Anadolu'da Şiîlik bir hâyli ilerlemiş ve İkinci Gıyas'ed-Dîn Key-Hüsrev'in saltanatının başlangıcında Babâîler İhtilâli patlak vermiş ve Hacı Bektâş da bu arada çok kuvvetli nüfuz sahibi bir şahsiyet olarak ortaya çıkmıştı. Vilâyetnâme'ye göre Sultan Âlâ'ed-Dîn bile, Şamanî Türkler'in İslâmiyet'e girmelerine bir vesile olan Hacı Bektaş'ın hâlifesi “Kara Donlu Can Baba” dolayısıyla hünkâra karşı derin bir hürmet beslemekteydi. Hacı Bektâş'ın yurt edindiği Kırşehir yolu Dulgadır Türkmenleri'nin arasından geçmekteydi. Bu nedenle Halep, Adana ve havalisinde yaşayan Türkmenler arasında hünkârın adı saygıyla anılmaktaydı. Akşehir'deki “Mahmud Hayranî” ile Sivrihisar'da yaşayan “Yunus Emre” de hünkâra âhid verenler arasındaydı. Ahlat'ta da Hoylu Burak Baba'nın müridlerinden “Baba Emîrci” bulunuyordu. O devirlerde Anadolu'daki Bektâşî nüfuzunun en hâkim bulunduğu yerler arasında Ankara, Sivas, Konya, Kayseri, Kırşehir ve güneye doğru yayılmış olan Türkmen Aşîretleri'nin yerleşmiş oldukları vilâyetlerdi.
Âhilik ve Alevîlik
Anadolu Selçukluları dönemi ile Osmanlı Devleti'nin kuruluşu sürecinde “Âhilik” Anadolu'daki sosyal yaşantının gelişmesine çok önemli katkılarda bulunmuştur. Kendi kural ve kurullarına sahip, günümüz esnaf odalarına benzer bir işlevi olan “Âhilik Teşkilatı” iyi ahlâkın, doğruluğun, kardeşliğin, yardım severliğin kısacası bütün güzel meziyetlerin birleştiği bir sosyo-ekonomik düzendir. Âhiler'in reisi olan ve Kırşehir'de yaşayan Ahi Evran'nın Hacı Bektâş Veli ile de dostlukları vardı. Sivas'taki Âhiler çok geniş bir teşkilâta sahip oldukları gibi Babâîler ile de sıkı münasebetlerde bulunuyorlardı. Bayburt'taki Âhiler'in başkanlığına ise “Âhi Emîr Ahmed Bayburdî” getirilmişti.
Karamanlılar devrinde Anadolu'da Bektâşî fa'aliyetleri
Anadolu Selçukluları'nın yıkılmasından sonra ise Karaman Oğlu Mahmud Bey'in Konya'ya hâkim olması üzerine, o devre kadar devletin resmî dili olan Farsça'yı yasaklayarak Türkçe'nin konuşulmasını emretti. Bu karar en fazla Bâtınî-Şiî babaların amaçlarına yardımcı oldu. Oba ve yaylâlarda yaşayan ve kentleşememiş olan Türk aşîretleri ve bütün Türkmenler kendilerine öz dilleriyle hitap eden bu Şîʿa-i Bâtın'îyye Babalarına candan gönül vererek kuvvetle bağlandılar.
Germiyanlılar devrinde Batı Anadolu'da Bektâşî fa'aliyetleri
Bu bölgede Bektâşîliğin yayılması maksadıyla Hacı Bektaş'ın halifelerinin üçüncüsü olan Hâcim Sultan memur tâyin edilmişti. Kermeyan Beyi Uşak civarında “Susuz Köyü” yurt olarak Hâcim Sultan'a vermişti. Daha Hacı Bektaş hayâttayken Bektaşîlik Batı Anadolu'ya yayılmıştı. Hattâ onun mânevî himmetiyle Batı Anadolu fethedilmişti. Germeyan Bey'in yönetimi altındaki ordu Kütahya, Tavşanlı, Altuntaş, “Kermeyan Kalesi” diye meşhur olan kaleyi, Denizli, Uşak, Sandıklı ve Işıklı'yı aldı. Kermeyan Vilâyetinde kışlak ve yaylâk tutan “Akkoyunlu Aşîreti” baştanbaşa Hacı Bektaş'ın halifesi olan Hâcim Sultan'a intisap etmişlerdi.Germeyan Bey fethettiği memleketlere “Bey” oldu. Akdeniz sahillerine de önemli bir askerî kıt'a sevk etti. Ayrıca, Balıkesir, Edremit ve çevresini fethetti.
İlhanlılar devrinde Alevîler
H. 656 / M. 1258 yılında Bağdad Abbâsîleri'nin çökmesi sonucu Mısır'a kaçmayı başaran ayni aileden “Mûstensir bil-Lâh Ahmed bin Zâhir” Mısır hükümdarı “Melik Zâhir” (Baybars) tarafından M. 1261 tarihinde hilâfete geçirildi. Bu durum “Alevîler” tarafından eskiden kendilerine ait olan Fâtımî hilâfet makâmının gasp edilmesi olarak algılandı. Fâtımî halifelerinin yeniden canlandırılması ve Mısır'ın gelecekteki siyâsî güvenliğinin teminat altına alınmasına yönelik bir tedbir mahiyetinde olan bu hareket, yeni Mısır Abbâsî hâlifesinin konumunu da Mısır hükümdarının yanında bir tekke şeyhinden fazla bir nüfuza sahip olamayan bir kukla durumuna indirgiyordu. Durumun kendi aleyhlerine vahim bir şekilde geliştiğini çabuk kavrayan Alevîler olanca güçlerini Moğol Kaanları'nın teveccühünü kazanmak için sarfetmeğe başladılar.
Büyük Moğol istilâsının başladığı devirlerde Bâtın'îyye, Zeyd'îyye, İmâm'îyye, İsnaʿAşer'îyye ve Ghulat-i Şîʿa'dan müteşekkil fırkalar Mısır, Şam, Irak, Arap ve Acem, Azerbaycan, Fâris ve Horasan ülkelerine yayılmışlardı. Cengiz Orduları'nın Harezm ülkelerine doğru hareket etmeğe başladıklarındaysa bu mezheplerin mensupları da Cengiz Orduları'nın önünden kaçarak Orta Asya'dan batıya doğru göç etmek zorunda kalmışlardı.
Alevî tekkelerin hükûmetler üzerindeki itibârları
İmamiyye'nin ulularından addedilen “Seyyid Kıvâm'ed-Dîn Mer'aşî”, Şiîliğin en kuvvetli câzibe merkezi olarak hizmet veren ve Horasan kıt'asının merkezî konumunda bulunan Âmûl kentindeki tekkesinden, bütün “Şîʿa-i Bâtınî'yye” hareketlerini denetim altında tutmaktaydı. Bu devirde Horasan Valisi olan “Efrasiyab” da derviş elbisesi giyerek Seyyid Kıvâm'ed-Dîn Mer'aşî'ye intisap edenler arasında yer almıştı. Fakat daha sonra Seyyid Kıvâm'ed-Dîn'in yükselen şöhreti karşısında kaygılanan öteki Âmûl âlimleriyle ittifak kurarak neyfedilmek üzere Kıvâm'ed-Dîn'i hapsettirdi. O gece Efrasiyab'ın veliâhtı Seyf'ed-Dîn'in aniden vefat etmesi halkın Seyyid hakkındaki i'tikatlarının daha da kuvvetlenmesine sebep oldu. Halk zindana hücum ederek Seyyid Kıvâm'ed-Dîn'i oradan kurtarıp başlar üzerinde taşıyarak “Rabo” köyündeki tekkesine getirdiler. H. 730 / M. 1330 tarihinde ise Kıvâm'ed-Dîn'nin üzerine Efrasiyab komutasında hücuma kalkan “kuvayi te'dibiye” de ağır bir yenilgiye uğradı. Bu müsademede Efrasiyab ile birlikte bulunan üç oğlu da Seyyid'in müridleri tarafından öldürüldü. Üç yüz dervişiyle birlikte Mazenderan dağlarının en sarp yerlerine çekilen “Seyyid Kıvâm'ed-Dîn Mer'aşî” o yörelerin mutlak hâkimi oldu.
Olcaytu'dan sonraki dönemde Alevîlik
Nezarî ve Kuhistanî gibi Şîʿa-i Bâtıniye dâîleri ise Moğollar'ın aldıkları bu ağır yenilgiden hiç de müteessir olmayıp, bilâkis olanca güçleriyle Kuhistan ve Kom gibi koyu Bâtınî merkezlerinde fa'aliyet ve neşriyâtlarına olanca güçleriyle devam ettiler. Şirâzlı Kadı'ûl-Kazat Muhabb'ed-Dîn Ebû İbrahim Temimî'nin sarfettiği tüm çabalara rağmen Faris vilâyeti ahalisi “Şîʿa-i Bâtıniye” mezhebine girmişlerdi.Olcaytu'nun vefatından sonra tahta oturan İlhanlı hükümdârı Ebû Said Bahâdir Han'ın sünnîleri himâye etmesi neticesi devrin meşhur sufîlerinden Alâ'ed-Devle Semnanî ile Abd'ûr-Razzak Kâşî'nin zâviyeleri epey alâka ve ehemmiyet görmeğe başlamıştı.Maverâünnehir'de bir yüzyıldan daha uzun süren buhranların sebepleri arasında “Sultan Ebû Said Bahâdir” iktidarının yetersizliği ve Şiî dâîlerle girişmiş olduğu mücadeleler başta gelmekteydi.Ebû Said Bahâdir Han'ın H. 736 / M. 1336 tarihinde vefatı üzerine Hulâgû'nun erkek evlâdından gelen soyu da böylece tamamen kurumuş oldu. Ebû Said'in vefâtını müteakip ortaya bazı küçük devletçikler ortaya çıktı. Bu yeni “Emaretler” arasında en fazla göze çarpan iki hükûmetten birisi “Emîr Çoban” diğeri ise “İlkâniyan” adını alan Celâyiroğulları'ndan “Emîr Hasan” sülâlesiydi. Muzafferîler de, Serbedârlar da siyâsi birer oluşum yarattıktan sonra Timur'un ortaya çıkmasıyla yok olup gittiler.
Serbedârlar devrinde Alevîlik
Serbedârlar tarafından sürekli olarak desteklenen ve himaye edilen Şia-i Bâtıniye mezhebi bu sayede yaptığı hamlelerle yeniden hayât bulmağa uğraşmaktaydı. Serbedârlar hükûmeti Horasan'da meşhur Ebû Bekir Beyhakî'nin de memleketi olan Beyhak kasabasına bağlı “Şîʿa-i Bâtıniye” mezhebinin en yaygın olduğu “Paştin” köyünde doğan Abd'ûr-Razzak adında bir kişi tarafından kurulmuştu. Şeyh Cevrî'nin hâlifesi Emîr Seyyid İzz'ed-Dîn Suğundî'nin nâkibi olan “Seyyid Kıvâm'ed-Dîn” daha İlhanlılar devrinde “Mazenderan” ve “Sari” yörelerinde şiddetli Şiî propagandalarını başlatmış bulunmaktaydı. Bu devirde Horasan'da hiç eksik olmayan isyânların başında mutlaka bir şeyh ya da Şia-i Bâtıniye tarafından idare edilmekte olan bir zâviye bulunmaktaydı. H. 737 / M. 1337 yılında Serbedârlar Hükûmeti'nin kurucusu olan Abd'ûr-Razzak'ın kardeşi Vecd'ed-Dîn'in de aralarında yer aldığı çok mühim kuvvetlerle Tus şehrinin üzerine yürüyen Hasan Cevrî müridlerinden “Derviş Aziz” tarafından Horasan'da büyük bir ihtilâl çıkartıldı. Türkistan, Belh, Tirmiz, Herat, Hâf, Khûhistan, Kerman, Meşhed, Nişapur gibi büyük şehirlerin tamamı Hasan Cevrî müridlerinin denetimi altına alındı.
Osmanlı Devleti'nin kuruluş devrinde Alevîler
Osmanlı Devleti'nin kuruluş devrinde Osman Gazi'nin kayınpederi “Şeyh Edebali” ile Yıldırım Bayezid'in eniştesi “Emîr Şems'ed-Dîn-i Buharî” tarafından, Kirmastı'da meşhur “Geyikli Baba”, Antalya Elmalı'da “Abdal Mûsâ” ve Eskişehir Karacahisar'da “Kumral Baba” gibi daha birçok “Şia-i Bâtın'îyye” dâîleri adına zâviyeler yaptırılarak bunlara büyük vakıflar bağlanmıştı. Kazdağı yamaçlarında yaşayan Yürükler'in haraç rüsumları “”ne tahsis edilmişti.İkinci Murad'ın ise her şehirde muakkak bir tekke yaptırdığı ve Üçüncü Murad Han'ın ise tasavvufî şiirleriyle Osmanlı Padişahları arasında ayrıcalıklı bir mevkiye sahib olduğu bilinmektedir. Fatih'in ûlema ve şeyhlere verdiği önemi ise Mevlânâ Câmî'ye gönderdiği paralardan ve Maverâünnehre bulunduğu ihsanlardan anlaşılmaktadır. Fatih, Hoca ÛbeydʿAllâh-ı Ahrar'ın halifelerinden Şeyh'ûl-İlâhî Semâvî'yi de Edremit'ten alıp İstanbul'a getirtmişti. Ayrıca, Sadr'ed-Dîn Kunevî'nin “Cem'ûl-Gayb” isimli meşhur eserini şerhettirmiş ve İstanbul Zeyrek yokuşunda adına bir de zâviyye inşâ ettirmişti. Vilâyetnâme-i Hacı Bektâş-ı Veli'yyûl Horasanî'ye göre Batı Anadolu'nun fütuhatı Hacı Bektâş'ın hâlifeleri sayesinde gerçekleştirimiş olup, Osman Gazi'de Hünkâr'dan nâsip alanlar arasındandır.
Timur'un Anadolu'yu istilâ ettiği dönemde Alevîler
Timur'un Anadolu'daki Şiî-Alevî Türk aşîretlerini Tûran'a tehciri
Timur'un Ankara Savaşı'nda Osmanlı Ordusu'nu mağlûp etmesi neticesi buralara iskân edilmiş olanTürk aşîretleri Timur'un oğlu “Mirza Cihan Muhammed” ve ümeradan “Şeyh Nur'ed-Dîn” tarafından kuşatıldılar. Timur, “Sizi asıl vatanınız olan Tûran'a geri götüreceğim”, dedi. “Mihan Hicreti” esnasında Câ'ber Kalesi'nde Kayı Han'lılarla beraber “Yurger”, “Koson”, “Kış Timur”, “Varsak”, “Kara İsâ”, “Arez”, “Gündüz” adındaki Ertuğrul Bey'den ayrılmış olan aşîret beyleri Çukurova'da yurt edinmişlerdi. Selçuklular'ın ilk Anadolu istilâlarıyla yürüyen ve iki yüz seneden daha uzun bir süredir buralarda yaşamakta olan “Varsak”, “Ulus”, “İbramyialı”, “Kılaz” ve “Kubaş” gibi daha birçok kabileler büyük telâşa kapıldılar. İçlerinde Timur'un bu önerisini kabul etmeyen aşîretler, cebren Tûran'a göç etmeye zorlandılar. Bu tehcirden kaçmaya muvaffak olanalar ise Uç Anadolu'ya doğru ilerlediler. Timur Kütahya'dan otağını Gürcistan'a taşıyana dek de yerlerini hiç değiştirmediler.
Timur'un tehcire tâbi tuttuğu Alevî aşîretlerin yurtlarına geri dönmeleri
H. 807 / M. 1405 yılında Timur'un vefât etmesi üzerine Türkistan'a nakledilmiş olan Alevîler de Harezm'e geldiler. İki yıldan daha uzun bir süre bu muhitlerde kaldıktan sonra ise döne dolaşa Osmanlı topraklarına geri geldiler. Oralarda konup göçleri enasında binbir türlü değişik akidelerin etkisi altında kaldılar. Selçuklular devrinden beri süregelen Şiîlik telkinlerinin tesirleriyle pürüzleşmiş olan âkideleri Harezm ülkesinde kaldıkları zaman zarfı içinde tamamıyla bu mezhebin nüfuzu altına girmeleriyle en son hâlini aldı. Dokuzuncu Hicrî asırda, Harezm'den Anadolu'ya geri dönen bu aşîretlerin yerleştikleri muhitlerde “ Babaları” bir hâyli nüfuza sâhip bulunuyorlardı.
Kaynakça
- ^ Not 1: Tarihî süreç içerisinde çeşitli tarikât ve mezheplere olan yakınlığı açısından aşağıdaki yelpaze içerisinde göreceli olarak konumlandırılabilir:
- Şîʿa-i Muhlîsîn: Sünnîler ve Zeydîler
- Şîʿa-i Ulâ (Ehl-i Sünnet vel Cemaat):
Hanefîlik, Malikîlik, Şafiîlik ve Hanbelîlik- Şâfiî Mezhebi'nden ayrılan “Zâhîrîler”:
“İmâm Dâvud-u Zâhîrî” ve “İmâm Ebû Muhammed İbn-i Hazm el-Endülüsî” - Hanbelî Mezhebi'nden çıkan “Selef-i Sâlihîn”:
“Takiy'ûd-Dîn İbn-i Teymiyye”
- Şâfiî Mezhebi'nden ayrılan “Zâhîrîler”:
- Zeydîlik: Betr'îyye/Sâlih'îyye, Cerîr'îyye/Süleyman'îyye, Yemen Zeydiyyesi (Kâsım'îyye, Hadâv'îyye, Muhteria, Mutarrif'îyye) ve Alavîler (Nâsır'îyye, Kâsım'îyye)
- Şîʿa-i Ulâ (Ehl-i Sünnet vel Cemaat):
- Haricîler: Ezarikâ, Sufr'îyye, Necedât, Acâride ve İbâz'îyye
- Ghulat Şîʿa: Sebe'îyye, Keysân'îyye (/Keysân'îyyet-ûl-Hullas, Hâşim'îyye (Harb'îyye, Muâv'îyye/Cennâh'îyye (Hâris'îyye), Beyân'îyye), (Rizâm'îyye (Ebu Müslim'îyye (, Berkûk'îyye, Havâl'îyye), Muhammira (Mukannaʿîyye, (Hürremdîn'îyye) (Bâbek'îyye, , Kızılbaşlar), Kûl'îyye), İshâk et-Türk'îyye), Riyâh'îyye), Kebr'îyye), Hattâb'îyye, Bezîg'îyye, ve
- Şîʿa-i 'îyye (İbn-i Meymûn): Hallâc'îyye, Hulûl'îyye, (Alevîler) (Tasavvufî-Bâtınîler), Hulmân'îyye ve Karmatîler (Ebû Saʿid'îyye, Cennâb'îyye)
- İmamiye Şiası: Bâtınî İsmâilîyye ve İsnaaşeriyye
- İmamiye-i Seb'îyye (İsmâilîlik)/Yedicilik: (Yediciler), Mustâlîlik ve Nizarî İsmailîlik
- İmamiye-i İsnâ‘aşer'îyye/Onikicilik: Alevîlik ve Câferîlik (Ahbâr'îyye, Usûl'îyye)
- Ghulat İmamiyye: Mûgır'îyye, Mansûr'îyye, Azâkıra, Albâ'îyeyye (Ulyâ'îyye), Zemm'îyye, Ayn'îyye, Mim'îyye, Sîn'îyye, Muhammise, Şûray'îyye, Gurâb'îyye, Zübâb'îyye ve Nusayr'îyye
- Mu'tezile: Vâsıl'îyye, Huzeyl'îyye, Nazzâm'îyye, Hâitı'îyye, Bişr'îyye, Mâ'mer'îyye, Muzdâr'îyye, Sumâm'îyye, Hişâm'îyye, Câhiz'ıyye, Hayât'ıyye, Cûbbâ'îyye ve Befşem'îyye
- Şemân'îyye'den İslâmiyet'e bağlananlar: Babâîlik (Vefâ'îyye, İlyâs'îyye (Lokman Baba (Haydarîlik (Bektâş'îyye – Hacı Bektâş (Dedebabalık – Balım Sultan))), Aybek Baba (İshâk'îyye, (Burak'îyyûn)), Behlül Baba, Sarı Saltık Baba), Kızılbaşlık)
- İslâmiyet'ten çıkan Dinler: Haşhaşilik, Nusayrîlik, Dürzîlik, Hurûfîlik, , Şeyhîlik (Ahisâ'îyye), Bâbîlik, Bahâîlik ve Ahmedîlik
- İslâmiyet ile hiçbir zaman alâkalı olmayanlar: Yarsanilik, Yezîdîlik, Zerdüştlük, Zurvanizm, Mazdekçilik, Mani dini, Sâbiîlik, Budizm, Işıkçılık ve Nebatiler
Kaynaklar:
1. Mustafa Öz, Mezhepler Tarihi ve Terimleri Sözlüğü, Ensar, İstanbul, 2011.
2. Balcıoğlu, Tahir Harimî, Türk tarihinde mezhep cereyanları, Kanaat Kitabevi, Ahmed Said tab'ı, Hilmi Ziyâ neşriyâtı, 1940.
- Şîʿa-i Muhlîsîn: Sünnîler ve Zeydîler
- ^ Jurdi Abisaab, Converting Persia: Religion and Power in the Safavid Empire, London, 2004.
- ^ Tahir Harimî, Naklî İlimler Tarihi – Kelâm Tarihi.
- ^ M. Şerafeddin, Mazîden Âtiye, 1933.
- ^ Professör Fuad Köprülü, Türk Tarihinde İlk Mutasavvıflar.
- ^ Hilmi Ziyâ, Mihrap mecmuaları – Anadolu'da dinî ruhiyât müşahedeleri, 1923.
- ^ Massignon, Louis, Essai sur la lexique du mystique musulmane.
- ^ Balcıoğlu, Tahir Harimî, Türk tarihinde mezhep cereyanları – Şîʿa-i Bâtın'îyye'nin menşe' ve akideleri, Sayfa: 231, Ahmet Sait baskısı.
- ^ Balcıoğlu, Tahir Harimî, Türk tarihinde mezhep cereyanları – Türkler arasında İslâmiyet'in intişarı ve Şiîlik cereyanları: İlm'û-Cifr'in icâdı, Sayfa: 42, Kanaat Yayınları, Ahmet Sait baskısı, 1940.
- ^ Öz, Mustafa, Mezhepler Tarihi ve Terimleri Sözlüğü, Ensar Yayıncılık, İstanbul, 2011. [Muhammed bin İsmâ‘il bin Câ'fer'in eğitmeni olan kişinin adıdır. Daha sonra oluşan Bâtınîlik Mezhebi'nin i'tikadî ilkelerini tespit etmiştir.]
- ^ Öztürk, Yaşar Nuri, En-el Hak İsyanı – Hallâc-ı Mansûr (Darağacında Miraç), Cilt 1, Sayfa 61, Yeni Boyut, 2011. [Bâtınîliğin kurucusu olan Muhammed bin İsmâ‘il'in gizli kod adı olan bu isim aynı zamanda pek çok kişi için de kullanılmıştır.]
- ^ Balcıoğlu, Tahir Harimî, Türk tarihinde mezhep cereyanları – Şîʿa-i Bâtın'îyye'nin menşe' ve akideleri, Sayfa: 233, Ahmet Sait tab'ı.
- ^ Öztürk, Yaşar Nuri, İmâm-ı Â'zam Savunması, Şehid bir önder için Apolocya, – Zâlimlere isyânı imân ve ibâdetin esâsı olarak tanıttı: “Bedir” sembolünden rahatsız olanlar, Sahife 158-161, İnkılâp, İstanbul, 2010.
- ^ Belâzür, Ensâbû'l-Eşrâf, Sahife 344-369.
- ^ İbni Esir, Cilt: 5, Sayfa: 24.
- ^ Hıttat-ı Markizî, Cilt: 2, Sayfa: 492.
- ^ Jorji Zeydan, Medeniyet-i İslâm'îyye Tarihi, Zeki Magemez tercümesi.
- ^ Fetâvâ-yi Gıyasiye.
- ^ Öztürk, Yaşar Nuri, İmâm-ı Â'zam Savunması, Şehid bir önder için Apolocya, – Kur'an'ın tercümesiyle namaz kılınabileceğine fetvâ verdi: Ne dediğini anlamadan okumak Şeytan aldatmacasıdır, Sahife 104 ve 108, İnkılâp, İstanbul, 2010.
- ^ a b Balcıoğlu, Tahir Harimî, Mezhep Cereyanları – Alevîler'in mühim fa'aliyete geçmeleri ve Türkistan'a Alevî dâîlerinin yayılmaları, Sayfa 50, Hilmi Ziyâ Neşriyâtı, Ahmet Sait Tab'ı, 1940.
- ^ Sahayîf'ûl-İhbâr, Cilt 2, Sahife 410.
- ^ Ebû Zekeriya Muhammed Kazvinî, Mehas'ûl-Belden. [Orhan Kütüphanesi'ndeki yazma nüsha, Bursa].
- ^ Sahaif'ûl-Ahbar, Cilt 2, Sayfa 391.
- ^ Hayrullah Efendi, Hayrullah Efendi Tarihi, Cilt 1, Sayfa 422.
- ^ Abdülkerim Şehristanî, Kitâb'ûl-Milel ve'n-Nihâl.
- ^ Brown, İran Edebiyat Tarihi.
- ^ Manichéisme: Eski Mazdeist, Babil ve Hristiyan i'tikatlarını birleştiren düalist bir mezhep.
- ^ Abdülkerim Şehristanî, Milel-û Nihal. (Ali İlâhîleri anlatırken, göğün gürlemesinin Ali bin Ebu Talib'in sesi, yıldırımlarınsa onun kamçısı olduğuna inanıldığını nakletmektedir. Ali'de ulûhiyet bulunduğunu iddia eden delillerden biri de onun Hayber Kalesi'nin kapılarını kimsenin yardımı olmadan koparıp atmasıdır.)
- ^ Reşehat-ı Ayn-ûl'Hayât, (ʿAbd Allâh ibn-î Seba' tarafından kurulan bir başka ghulat fırkanın i'tikadı içinde ise Ali'nin tam ulûhiyetiyle beraber Şehristanî'nin nakillerinden başka, göğün gürlediği anda bunların “Ve Aleyk-üs Selâm Ya Eyyüh-el'Emîr” dedikleri de kaydedilmektedir. Ali'nin tam ulûhiyeti çeşitli biçimlerde bütün Şîʿa kollarında mevcuttur.)
- ^ Tefsir-î Keşşaf, Cilt: 1, Sayfa 1361.[Âl-î İmrân sûresinin yedinci âyetinde bu te'vilâta dair beyânat vardır. (Âl-î İmrân sûresinin yedinci âyeti: Sana bu muazzam kitâbı indiren O'dur. Onda Kitâb'ın temelini oluşturan kesin anlamlı (muhkem) âyetler vardır, diğer bir takımları da müteşâbihattır (çeşitli anlamları olanlardır). Ama kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve te'vilini aramak (kendi keyiflerine göre yorumlamak) için sadece onun müteşâbih (çeşitli anlamlı) olan âyetlerinin ardına düşerler. Hâlbuki onların gerçek yorumunu (te'vilâtını) ancak Allah bilir. İlîmde rusûhu (derinleşmiş) olanlar da: “Âmennâ, biz ona imân ettik, hepsi Rabbimizin indindendir (katındandır),” derler. Gelgelelim, bunları ancak akıl sâhiplerinden başkası düşünemez.)]
- ^ Sahaif'ûl-Âhbar, Cilt 2, Sayfa 675.
- ^ Mollâ Câmî, Nefehât'ûl-Üns. (Nefehât tercemesinde: İslâm rüpkasını boyunlarından çıkarıp atmış olan şol tâife ki, zamanımızda Kalenderîlik adiyle malûm olmuşlardır, bu add'olunan evsaftan hâlidirler ve bu isim onlara âriyettir. Anlara “Heşevîye” derlerse muvafıktır. “Melâmiye” için da'vayı ihlâs ederler ve izhârı fısk ve fücurda mübalâğa kılurlar”, diye yazmaktadır.)
- ^ Celâl'ed-Dîn Süyûti, Câmi'ûs-Sagir.
- ^ İbn-i Asâkir.
- ^ Nûr'ûl-Hüdâ.
- ^ Tezkire-î Eflâkî. [Selim Ağa Kütüphanesi, Üsküdâr-İstanbul, Farsça yazma nüsha].
- ^ Balcıoğlu, Tahir Harimî, Türk tarihinde mezhep cereyanları – Yedinci ve Sekizinci Hicret asırlarında Anadolu'da Şiîlik, Sayfa 161, Ahmet Said Baskısı, 1940.
- ^ Balcıoğlu, Tahir Harimî, Türk tarihinde mezhep cereyanları – Şia-i Bâtın'îyye'nin Moğol ve Türk aşîretleri arasındaki telkinleri, Sayfa 87, Ahmet Said Baskısı, 1940.
- ^ Vilâyetnâme-i Hacı Bektâş-ı Veli'yyûl Horasanî
- ^ İbn-i Bibi.
- ^ Hüseyin Hüsamettin Efendi, Amas'ya Tarihi, Cilt 2, Sayfa 359.
- ^ Hayrullah Efendi, Hayrullah Efendi Tarihi, Cilt 1, Sayfa 29.
- ^ Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Sayfa 75. (Kutb'ûd-Dîn Haydar'ın vefât tarihinin M. 1222, Hacı Bektâş'ın ise doğum tarininin M. 1209 olduğu göz önüne alınacak olunursa Kutb'ûd-Dîn Haydar'ın vefâtında Hacı Bektâş henüz on üç yaşındaydı. Daha evvel müridi olması halinde bu rivâyetin mümkün aksi takdirde ise zayıf olduğu aşikârdır.)
- ^ İbn-i Hallikân Kenarı, Şekayık.
- ^ Balcıoğlu, Tahir Harimî, Mezhep cereyanları – Hacı Bektâş 36 bin halife yetiştirdi, Sayfa 184, Ahmed Said tab'ı, Hilmi Ziyâ neşriyâtı, 1940.
- ^ Vilâyetnâme-i Hacı Bektâş-ı Veli'yyûl Horasanî
- ^ Hâcim Sultan Vilâyetnâmesi
- ^ Hayrullah Efendi, Hayrullah Efendi Tarihi, Cilt 4, Sayfa 22. (Seyyid Zâhir'ed-Dîn'in Taberistan tarihinden naklen.)
- ^ Tezkire-i Devlet-Şâh, Sayfa 64.
- ^ Tabâkât-ı Süpkî, [Kütüphane-i Umumî, yazma nüsha, No: 956].
- ^ a b Mevlânâ Câmî, Nefeat'ûl-Üns.
- ^ Hâfız Ebrû, Zübdet'ût-Tevârih.
- ^ Düvel'il-İslâmiyye, İngilizceden tercüme eden Hâlil Edhem, Sayfa 356.
- ^ Sahâif'ûl-İhbâr, Cilt 3, Sayfa 16.
- ^ Ravzat'ûl-Saffaç, Cilt 5, Sayfa 243.
- ^ Edremit kazasının Mülga Mehâkimî Şer'îyye Sicilleri.
- ^ Tahir Harimî, Tarihte Edremit Şehri.
- ^ Vilâyetnâme-i Hacı Bektâş-ı Veli'yyûl Horasanî.
- ^ Siret Celâl'ed-Dîn-i Menkûbernî.
- ^ Necip Asım, Türk Tarihi.
- ^ Müneccim Başı, Cilt 3, Sayfa 314.
Bibliografya
- Arnol'd, İntişarı İslâm Tarihi, Profesör Halil Hâlid tercümesi.
- Asım, Necip, Türk Tarihi.
- Aynî, Bedr'ed-Dîn Mahmud, İkd'ûl-Cûmman.
- Aynî, Mehmet Ali, Tasavvuf Tarihi,
- Balcıoğlu, Tahir Harimî, Türk Târihinde Mezhep Cereyanları.
- Barthold, W., İslâm Medeniyeti Tarihi, Professör Dr. Fuad Köprülü'nün Geniş, izah, düzeltme ve ilâvelerle tercümesi.
- Brown, İran Edebiyât Tarihi.
- Câhiz, Kitâb'ûl-Beyân ve't-Tebyin.
- –, Kitâb Fezâil'ül-Etrak.
- Câmî, Mevlânâ, Nefeat'ûl-Üns.
- Christensen, Arthur, La regne du roi Kawadh I et le communisme Mazdakite.
- Cüveynî, Alâ'ed-Dîn, Cihân-Kûşâ.
- Ebrû, Hâfız, Zübdet'ût-Tevârih.
- Ebû Zehra, Muhammed, İslâm'da Siyâsî ve İ'tikadî Mezhepler Tarihi, Ethem Ruhi Fığlalı ve Osman Eskicioğlu tercümesi.
- –, Mezhepler Tarihi, İsmâil Dağ tercümesi.
- El-Birûnî, Ebu Reyhan Muhammed bin Ahmed, El-Âsâr'ûl-Bakiye an-Kurun'il-Hâliye.
- Gök Alp, Ziya, Eski Türkler'de din, Dar'ül-Fünun Edebiyat Fakültesi mecmuaları.
- Gölpınarlı, Abd'ûl-Bâkî, Türkiye'de Mezhepler ve Tarikâtlar.
- Hâsırî, İkd'ûl-Ferîd Hâşiyesi.
- Handmir, Gıyâs'ed-Dîn, Habib'üs-Sîyer.
- Harimî, Tahir, Naklî İlimler Tarihi.
- –, Tarihî Hikmette Sofîyûn.
- –, Târihte Edremit Şehri.
- Hayrullah Efendi, Hayrullah Efendi Tarihi.
- Hilmi Ziyâ, Mihrap mecmuaları – Anadolu'da dinî ruhiyât müşahedeleri.
- Hüseyin Hüsamettin Efendi, Amas'ya Tarihi.
- İbn-i Arab Şâh, Acâib'ûl-Makdur.
- İbn-i Hacer, Dürer'ûl-Kâmine.
- –, Enbe'ül-Gumur.
- İbn-i Hâldun, Mukaddime.
- İbn-i Şahne, Ravzât'ûl-Menazır.
- İbn-i Tikteka, Kitâb'ûl-Fahri.
- İshak Efendi, Kâşif'ül-Esrâr.
- Kaşânî, Ebû-l'Kâsım Abd'Allâh, Olcaytu Tarihi.
- Kenarı, İbn-i Hallikân, Şekayık.
- Khârezmî, Muhammed bin Ahmed, Mefatîh'ûl-Ulûm.
- Köprülü, Fuad, Türk Tarihinde İlk Mutasavvıflar.
- Massignon, Louis, Essai sur la lexique du mystique musulmane.
- Mes'ûdî, Ali, Mûruc'ûz-Zeheb.
- –, Kitâb'ût-Tenbih ve'l İşrâf.
- Muhsin Fanî, Mûbid, Tuhfe-i İsnâ Aşer'îye.
- Muvaffık el-Mekkî, Menâkıb.
- Öz, Mustafa, Mezhepler Tarihi ve Terimleri Sözlüğü.
- Öztürk, Yaşar Nuri, İmâm-ı Â'zam – Savunması Şehid bir önder için Apolocya.
- –, En-el Hak İsyanı – Hallâc-ı Mansûr (Darağacında Miraç).
- Reşidî, Fazl'ûl-Lâh, Câmi'ût-Tevârih.
- Sıbt İbn'ûl Cezvî, Mir'at-ûz-Zaman.
- Suver'ûl-Ekalîm, İbn-i Nedim, Fihrist.
- Süyûtî, Celâl'ed-Dîn, Tarih'ûl-Hulefâ.
- Şehristanî, Muhammed, Kitâb'ûl-Milel ve'n-Nihâl.
- Şerafeddin, M., Pamir İsmâ‘ilîleri, İlâhiyat Fakültesi Mecmuası.
- Yakût'ûl-Hamavî, Ebû Abd'ûl-Lâh, Mû'cem'ûl-Büldan.
- Zeydan, Jorji, Medeniyet-i İslâm'îyye Tarihi, Zeki Magemez tercümesi.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Alevi Batini dini i tikadinin tarihi gelisim sureci ve Turklerin Islamiyete girisi Alevilik inanci Anadolu nun Muslumanlasmasi surecinde onemli izler birakan Hoca Ahmed Yesevi Ebu l Vefa Kutb ud Din Haydar Haci Bektas i Veli Ahi Evran Taptuk Emre Yunus Emre ve Abdal Musa gibi onemli dini sahsiyetlerin fikirleriyle yapilandirilmistir Ayrica Alevilik Hallac i Mansur Seyyid Nesimi Isma il Safevi Hatai ve Pir Sultan Abdal ile Hubyar Sultan a da ayri bir ehemmiyet vermektedir Sah Isma il Safevi Alevilik inancinin Anadolu da yayilmasinda cok onemli ve etkin bir rol oynamistir Alevilik inancinin Anadolu ya gelen Haci Bektas i Veli sayesinde ve ozanlarin nefesleriyle hayat bulduguna inanilmaktadir Iran ruhunun yarattigi Siʿa i Batin iyye Irak kit asinda fi len Siʿa i Batin iyye yi teskilatlandiran Meymun ul Kaddah dan itibaren zamanimizdaki Hindistan Batinilerinin reisi ve Nizari Ismailileri nin mukaddes makaminin Sahib i A zamlari olan Aga Hanlar a gelinceye kadar gecen on uc asirlik Batinilik tarihini topyekun mutalaa etmedikce bu onemli harekatin ortaya cikardigi mezhebe ait hakiki bir fikir elde edilemez Batinilik Hareketi Misir da Fatimi Halifelerinden tan Iran da Hukumet i Melahide yi kuran meshur Hasan bin Sabbah in Elemut undan Suriye Batiniler Reisi in ikamet ettigi Misyaf Kalesi nden Anadaolu da butun Batinilerce ustad i a zam mertebesine yukseltilmis olan Hallac i Mansur Ebu l Vefa Harezmi Baba Ilyas Horasani Haci Bektas Veli ve Fadl Allah Ester Abadi den Imad ud Din Nesimi ye kadar suregelen uzun bir yolda yuruyen sahsiyetlerden bil umum Afrika Batiniligi ni idare eden Ibn i Meserret ten Hindistan Batiniligi ni meydana getiren Ahmed bin Keyyal den ve Turkistan Batiniligi ni kuran den olusan koca bir teskilatlanmanin urunu olarak vucuda gelmistir Siʿa i Batin iyye teskilatinin kokeni Bir taraftan eski Iran ruhu ve perestiskarligi ile Arap hariciligi kendi siyasi ihtiraslarini tatmin amaciyla kutsi birer hakikat seklinde sunduklari masallari uydurduklari efsane ve hurafeleri Siiligin umumi catisi altinda kaynasan tarikat ve mezhepler araciligiyla Turk toplumlarinin i tikatlarinin icine sokmayi basarmis onlari ruhi bunyelerinden yaralayarak yuzyillar boyunca gelisme ve ilerlemelerine engel olmus ve en nihayetinde de onlari Islamiyet in saf ve gercek iman ve i tikadindan uzaklastirmayi basarmislardir Diger taraftan da mistik ve felsefi nazariyat vasiflariyla bir takim tarikatlerin tanittigi efkarin temsilcisi konumunda bulunan ve gun gectikce de gocebe Turk kavimleri uzerindeki etkilerini arttiran Rind Kalender ve Babalar bilumum Siʿa i iyye mezheplerinin Turkler arasinda yayilmasinda basrolu oynamislardir Islam in hudutlarinin gun gectikce genislemesi neticesinde Zerdustiler Maniler Harran Sabiileri Yunan felsefe sisteminin takipcileri Keldaniler Irak Nebtileri Asur dinlerinin kalintilari ve Samaniler hep Batiniligin i tikadi hudutlari icerisine dahil edilmis bulunuyorlardi Turkler arasinda yuzyillarca sonmeden suregelen bu akidelerin ilk kaynaklari da Alevi Batiniligi nin yonetim merkezlerine bagli bulunmaktaydi Tum Alevi Batini mezheplerinin temellerini olusturan bu onemli yolun kokenin baska dinlerin semsiyesi altinda barindigi ve Islamiyet in bunyesine daha sonradan nufuz ettigi anlasilmaktadir Karamita Isma il iyye Seb iyye Muhammer iyye Mubeyyize El Mukanna iyye Nezzar iyye Sabbah iyye ve Melahide i Batin iyye gibi daha bir takim isimler de ayni Batini Alevilik teskilatinin cesitli muhitlerde aldiklari degisik namlar arasindadir Batililar ise doguda Melahide i Batin iyye olarak adlandirilan kola Hassasiyon Assassins adini vermislerdir Siiligin ve Batiniligin mahiyeti mes elesi Bu konuda ortaya atilmis birkac kuram bulunmaktadir Arap ordularina karsi siyaseten basari saglayamayan ve agir yenilgilere ugrayan Iran Islam in vahdetini bulandirmak ve cesitli muhalif mezhepler icat ederek aks ul ameller ortaya cikarmak suretiyle mukabele etmekte gecikmemistir Bu teze gore Siilik ve Batinilik Islam in ruhuna muhalif olup sirf onu icinden baltalamak icin Iran in yapmis oldugu bir nev i intikam hareketidir Bu savi daha bilimsel bir platforma tasimak isteyenler ise irkci bir goruse basvurarak Sami Ruh ile Ari Ruh arasinda meydana gelen bir iktidar mucadelesi neticesinde Sami dehanin urunu olan Islamiyet in Iran da kendine ozgu yorumlanarak once Siilik ve daha sonra da Batinilik seklini aldigini one surmekteydiler Bu irkci kuram kurucusu Comte de Gobineau tarafindan savunulmustur Siiligin tasavvuf maskesi altinda Islamiyet in icerisine yerlestirildigi kurami ise Frederich Delitzsche tarafindan iddia edilmekteydi Bu bilim adamlarindan baska Siiligin ve Batiniligin Arap istilasina karsi ari kavimlerin bilhassa da Iranlilar in ortaya cikardigi irki lisani ve milli tepkiler olarak gosteren ve bu kuramin yayilmasina hizmet eden diger batililar arasinda Ernest Renan Paul de Lagarde Reitzenstein Edgard Blochet ve E B Browne isimlerini saymak mumkundur Yukarida bahsedilen batida bir hayli taraftar toplamis olan bu akim Turkiye de de uzun sure kabul gormustur Bir ateskedenin duvarlari dibinde zelilane beklemek Hind ve Iran gibi uyusukluk ve hulya yagdiran cevrelerde pek olagan karsilanan seylerdi Turkler Hind ve Iran da oldugu gibi hulyai ve istigraki hayattan bir sey anlamiyor meskent telkin eden akidelere pek itibar gostermiyorlardi Islam alemini kavuran bu elim buhranin kaynagi Iran taraflari ve bilhassa da Deylem havalisiydi Baslangicta Professor Fuad Koprulu de bu gorusu destekleyenler arasinda yer almaktaydi Buna karsin Baha Said tamamiyla aksi gorusu savunmaya baslamisti O Bektasilik ve Kizilbaslik gibi Anadolu daki tarikat ve mezhep hareketlerinin kesinlikle Iran kaynakli olmadigini aksine bu akimlarin eski Turk i tikatlariyla iliskili olduguna inanmaktaydi Daha sonra Professor Fuad Koprulu de ayni fikri gelistirerek Paris te verdigi konferanslarda esas tez olarak savunmaya basladi Siiligin bir Iran aks ul ameli oldugu fikri uzun zamandan beri tenkit edilmis bulunmaktadir Louis Massignon a gore Miladi On Ikinci asirda Iran nufusunun ve kulturunun cogunlugunun Ari oldugu seklindeki ispati mumkun olmayan fikirden yola cikildigindan dolayi bu kuram bazi hususi halleri yanlis aciklamak hatasina dusmustu Aslinda Islam Rafiziligi gibi arzedilen Siilik Iran a saf Arab irkindan gelmis olup Kufe den Kumm a goc eden kabileler tarafindan etrafa yayilmistir Saf Iran irkindan olan Kurtler ve Afganlar ise daima Siilige muhalif kalmislardir Siʿa i Batin iyye mezhebinin akideleri Eshab i Sek adi verilen avam mezhebin siyasi kimligi ve tasidigi dini akideler hakkinda herhangi bir fikre sahip degildi Mezhebin asil amaci ve gayesi sadece yuksek makamlari isgal etmekte olan dailer tarafindan bilinmekteydi Davetler dokuz mertebeye ayrilmis olup davetciler de bu taksimata gore hareket etmege mecburlardi Bu arada Batiniler tarafindan ortaya bir de Imam i Muhtafi mes elesi atilmisti Bu kurama gore Dunya hicbir zaman imamsiz kalamaz ve de kalmayacaktir Imamet Ali den Isma il bin Ca fer es Sadik a gelinceye dek hep asikar iken Isma il bin Ca fer den sonra ise hep gizli kalacaktir Bu yeni kuram araciligiyla Siʿa i Mezhebi bir nev i kendi yolunu imam silsilesi acikca belirgin olan Batini Ismailiyye mezhebinden de ayirmis bulunmaktaydi Aslinda bu fikirde Iran kisralarinin muhtesem makamlari sakliydi Ali nin torunu in annesinin soyunun Iran hukumdarlarindan olusu ondan gelen nesil vasitasiyla Iraniligin merkezine isaret etmekteydi Teskilati nin guclenmesi uzerine ʿAbd Allah Ibn i Meymun da artik Araplar a karsi olan nefretini gizlemeye gerek gormemekte ve el altindan Ehl i Beyti imha siyaseti izlemekteydi Yediciler ve Fatimi Isma ilileri Abbasiler devrinde M 750 M 1258 cesitli Siʿa firkalari tarafindan yonetime karsi gizli bir muhalefet hareketi tertip edilmekteydi Bu muhalefet gruplarinin arasinda On Isma ili topluluklarinin destekcilerinin en taninmislarindan olan Mubarek iyye adi verilen topluluk ta yer almaktaydi Isma ili dusunce sistemine gore Imam Caʿfer es Sadik M 702 765 ikinci oglu olan Isma il bin Cafer el Mubarek i M 721 755 Imamet e veliaht olarak tayin etmisti Bununla beraber Isma il babasindan evvel vefat etti Bazilari onun gizlendigini iddia ettiyseler de On Isma ili firkalari onun olumunu kabul ettiler ve Isma il in en buyuk oglu olan Muhammad bin Isma il i M 746 809 imamlari olarak tanidilar Muhammad bin Isma il mensuplarinin cogu Kufe de oturan Firkasi ile olan alakasini tum yasami boyunca surdurdu Isma il bin Cafer el Mubarek in yedinci ve sonuncu imam olduguna inananlar Yediciler veya Yedici Isma ililer olarak tanimlandilar M 813 yilinda Muhammed bin Isma il in vefati uzerine Firkasi da ikiye ayrildi En onemli ve fa al kolunu Karmatiler in olusturdugu Yediciler Isma il bin Cafer el Mubarek in oglu olan Muhammed bin Isma il in gizlenen Mehdi olduguna ve bir gun adalet dagitmak uzere tekrar ortaya cikacagina inandilar Muhammed bin Isma il in oldugunu kabul eden ve daha sonraki yillarda Fatimi Isma ilileri olarak ortaya cikan kucuk firka ise gunumuzde mevcut olan cagdas Isma ili mezheplerinin olusumuna onculuk ettiler Boylece gizlendikleri yerleri ve isimleri bilinmeyen imamlarin yonetimi altina giren Ismailiyye mezhebi kendi i tikatlarini Davetciler araciligiyla ana karargahlari olan Suriye den etrafa yaymaga basladilar Bu hadise daha sonralari Mustalilik kolunun yayilmasinda etkin bir arac haline donusecek olan Davah hareketinin ruhani baslangicina isaret etmekteydi Ilm u Cifr in icadi Arap ruhunu kendi icinden agir bir sekilde yaralamaga yonelik cok onemli bir projenin uygulanmasinda rol ustlenen Ebu l Hattab Mehmed bin Zeyneb adinda cok zeki bir kole gelecekte vuku bulacak hadiseleri onceden kestirebilmeye olanak saglayan bir ilmin esrarina vakif oldugu iddiasiyla muphem ve esrarli fikirler uzerinde merak uyandirmaga pek musait bir muhitte Beni Esed havalisinde ortaya cikti Ebu l Hattab Mehmed bin Zeyneb elinde bulundurdugu bir kuzu derisinin uzerinde yazili birtakim isaret ve harfler vasitasiyla gizemli bir ilmin kesf ve istihracindan yararlandigini anlatmakta ve bu ilmin kendisine Imam Caʿfer i Sadik tarafindan ogretildigini de eklemekteydi Iste doguda huruf ilminin temelleri arasinda yer alan esrarli bilgilerin basinda gelen Cifr Ilmi esasta bu kuzu derisine yazili olan seylerden meydana gelmekteydi Bu karmakarisik ilimden hic kimse bir sey anlamadigi gibi Imam Caʿfer i Sadik ta hadiseden bihaberdi Durum berrakliga kavusur kavusmaz Ehl i Beyt in riyasetini temsil eden Caʿfer derhal Ebu l Hattab ile hicbir alakasi bulunmadigini ilan etti Ebu l Hattab el Esedi nin kurdugu Hattab iyye Mezhebi Ebu l Hattab el Esedi tarafindan tum haramlarin helal olarak kabul edilmesi fikri olan Ibahiyye i tikadinin yayilmasina hizmet etmek amaciyla ilk defa ʿAbd Allah Ibn i Sebe nin ortaya atmis oldugu Ali nin uluhuyeti ilkesi ile Allah in Ali in zatinda tecelli ettigi hulul iyye i tikadi uzerine insa edilen ve daha sonralari Bezig iyye Muammer iyye Umeyr iyye Mufaddal iyye Muhammise mezheblerinin de i tikadi alt yapilarini olusturan Hattab iyye Mezhebi ne gore Allah once Islam peygamberi Muhammed in zatinda tecelli etmis olup daha sonra da sirasiyla alti buyuk imam olan Ali el Murteza Hasan el Mucteba Huseyin Seyyid es Suheda Ali Zeyn el Ab i Din Muhammed el Bakir Caʿfer es Sadik a ve en son olarak da Ebu l Hattab el Esedi nin vucutlarina hulul etmistir Bu mezhebin fikirleri daha sonra ortaya cikan Batin iyye ve Isma il iyye mezheplerinin i tikatlari uzerine de kuvvetle tesir etmistir Ebu l Hattab el Esedi nin son peygamber olduguna inanan takipcilerinin kurdugu Hattab iyyet ul Mutlaka mezhebi ne gore ise Ebu l Hattab el Esedi en son imam olup kendisinden sonra baska bir peygamber ya da imam gelmeyecektir Hulul iyye i tikadi ve Ali nin uluhuyyeti tum Ghulat i Siʿa mezheplerinde Ibahiyye i tikadi ise Haricilik ve Siʿa i Batin iyye mezheplerinin cogu kollarinda mevcuttur Siʿa i Batin iyye teskilatindaki gizlilik derece ve mertebeleri Birinci mertebede bulunan bir adam tam zahid ve muttaki rolunu alirdi Kendini tecessusle izleyenlere karsi onlarin meraklarini daha da tahrik ederek ve kendisinin de ibadette asiri derecede yuksek bir makama erismis oldugunu ispatlamak maksadiyla hep gozleri yaslarla dolu olarak ve supheyi davet edecek cevaplarla karsilik verirdi Bireylere anlatilan hikaye her seferinde Islam in sahip oldugu ruhu anlamanin ve dinin esaslarina vakif olmanin hic de zannedildigi kadar kolay olmadigi ve bu sirrin ancak halis Mu minlere kesfolunabilecegi anlatilmaktaydi Muhatap alinan kisi once kendisine yoneltilen suphe uyandiran suallerle sasirtilmakta ve hayati muddetince aklindan bu tip suallerden bir tanesini bile gecirmemis olan kisi heyecanli bir sekilde kendisine yoneltilen bu suallerin yanitlarini mana ve sebeplerini anlama arzusunu gostermesi halinde bunun evvela verilecek bir ahid ile misaktan sonra mumkun olabilecegi kendisine bildirilmekteydi Kabul edilmesi halinde derhal mezhebin kaideleri anlatilmakla beraber yeni salikten bir miktar da para talep olunmaktaydi Dainin muhatabindaki alaka ve duygulari zayif gormesi halinde ise asiladigi supheli fikirler arasinda soru soran sahsi dehal terk etmektedir Ikinci mertebede bulunanlara ise daha degisik bir yonden hitap edilmekteydi Burada sahsa eski alimlerin akidelerini kabullenmekle insanligin buyuk bir delalet icerisine dusecegi ve ilahi hakikatin sirrinin ancak imamlara bahsedilmis bir ayricalik oldugu soylenmektedir Ucuncu derecede bulunanlara Siʿa nin diger firkalarinda oldugu gibi imamlarin adedinin on iki olmayip yedi oldugu yedi adedinin kudsiyeti ile butun temsiliyetin Batinilik dininin kurucusu olan yedinci imama ait oldugu bildirilir Dorduncu mertebeye erisebilenlere ise kadim dinlerin kamilen ilga edildigi ve bu yedi imamin birer de yardimcisi oldugu ve bunlarin dini yaymakla ve yuceltmekle gorevlendirildikleri anlatilir Peygamberlere Natik konusan ve yardimcilarina da Samit susan Imam unvani verildigi soylenir Her yedi Samit silsilesinin sonunda bir Natik gonderildigi ve boylece dinin surekli olarak gelistirildigi soylenir Adem den ve oglu Sit ten itibaren alti Natik Samit silsilesinden sonra Nuh Sam Ibrahim Isma il Musa Harun Isa Sem un Muhammed bin ʿAbd Allah Ali bin Eba Talib Muhammed bin Isma il Meymun ul Kaddah ʿAbd Allah Ibn i Meymun ve Ogullari ile hitam bulan Natiklar ve Samitler silsilesi ile surmektedir Gozle gorulen esyanin tasavvufi manalarini kaldiran Ibn i Meymun dur ve herkes ona itaatle yukumludur Muhammed den sonra bir peygamber daha gelecektir Bu i tikatlari tamamiyle kabullenmis olan bir Batini artik Islamiyet le olan alakasini tamamen koparmis durumdadir Besinci mertebede bulunanlar Semavi nass larin aciklamalari ile hadislerin tamaminin uydurma olduguna inanmakla yukumludurler Muntesibin buradaki ruh hali milliyetine gore de degismektedir Iranli ise ona Arab in cok cahil bir collu oldugu fikri yok eger muntesip irken bir Arap ise ona karsi da Arap milletinin magrur damarlarini tahrik etmek suretiyle baska bir cepheden yaklasilarak kendisinin diger butun kavimlerin hepsinden ustun bir efendi konumunda oldugu soylenmektedir Altinci dereceliler dini tekliflerin kamilen ref edilmis olmakla birlikte sadece milletlerin an anelerine hurmeten bunlara deger verildigi yoksa akli belirli ve sinirli gayelere ulastirmak amaciyla anlatilan bu ogretilerin butun onem ve degerlerinin aslinda bir hic oldugu aciklanir Arda kalan uc mertebenin mensuplari ise pek azdir Hele dokuzuncu mertebede bulunanlar sadece dai a zamlardir Bu makam Fatimiler den Hukumet i Melahide nin banisi olan Hassan bin Sabbah ve Suriye Batinileri nin Reisi Rasid ud Din Sinan Afrika Kit asi Batinileri ni yoneten Ibn i Meserret Pamir Aleviligi nin kurucusu Nasir i Husrev Hindistan Batiniligi nin yaraticisi Ahmed bin Keyyal ve Attas gibi Alevi Batinilik tarihinde nam kazanmis olanlara mahsustur Hatta Batini Isma ililer arasinda cok meshur olanlar dahi daha asagi derecelerde kalmistir Emeviler devrinde Aleviler Muaviye nin Ali bin Eba Talib Murteza ya karsi husumetinin nedenleri Muhammed in komutasindaki Musluman kuvvetlerin Bedir Savasi nda bin kisilik Mekke paganlari ordusunun baskumandani olan Muaviye nin babasi Ebu Sufyan a karsi kazanmis olduklari zafer buyuk itibar kaybina ugrayan Emevi soyunun hem Sufyani hem de Mervani kollarini son derece rahatsiz etmisti Ebu Sufyan nin oglu Muaviye nin kardesi Hanzala da bu savasta Ali bin Eba Talib tarafindan oldurulenler arasindaydi Ayrica oldurulen yetmisi askin Mekkeli icerisinde yirmi tanesini Ali oldurmustu Bedir de kin ve nefretleri uzerine ceken diger iki onemli sahsiyet Hamza ile Ammar bin Yasir idi Bu uc kiymetli sahsiyet daha sonra Bedir pagan ordusu baskumandani Ebu Sufyan in karisi Hint ve oglu Muaviye tarafindan oldurulmuslerdir Araplar tarafindan uygulanan siddetli baskilar ve Islamlastirma siyaseti Sogud hukumdari olan Gorek ile akit edilen antlasmada Zerdust mabedlerinde ne kadar mukaddes esya varsa teslim edilmesi sarti konulmustu Bu maddeye dayanarak Buhara ve Semerkand mabedlerindeki esyalarin tamami Araplar a teslim edildi Islamiyetin talimati aleyhine olan ve mukaddes taninan her sey Araplar tarafindan atese atilarak imha edildi Hicbir Mecusi nin silah tasima yetkisi bulunmamaktaydi Uygulanmakta olan bu gibi baskilar nedeniyle Maveraunnehir ve Turkistan sehirleri Emevi hukumetine karsi sonsuz kin ve husumet duygulari ile dolup tasmaktaydi Nihayetinde bu zulme dayanamayan yerli halk Maveraunnehir ve Turkistan sehirlerinde ihtilaller cikardilar Bunu duyan Horasan naibi Kuteybe bin Muslim isyani bastirma ve asayisin saglanmasi adina siddetli tedbirler aldi ve kardesini bu ise memur tayin etti Buhara ve Semerkandlilar in ellerindeki butun silahlari toplatarak Islami kabul etmeyenleri cizyeye bagladi Ayrica Kuteybe Arap ordularinda bulunan Suriye Nusayriler ini yeni zapt edilen sehirlerdeki evlere yerlestirmege basladi Diger taraftan da Emevi valilerinin uyguladigi mezalimler gun gectikce artmaktaydi Bunun uzerine dehsetli istiraba dusen Turkler Araplar in ileri surdugu agir sartlari kabullenerek antlasmak zorunda kaldilar Boylece zaten Haccac bin Yusuf un uyguladigi mezalim karsisinda sabirlari tukenenmis olan Turkler de Islamiyet i kabullenmege basladilar Araplar yeni feth edilen topraklar uzerinde yasayan halkin arasindan eski dinlerini terk ederek Islama yeni girenleri ibadete tesvik etmek amaciyla iclerinden Cuma Namazlarina katilanlara Beyt ul Mal i Muslimin den 2 ser dirhem odeme yapmaktaydilar Ayrica ibadetin Farsca ifa edilmesine musaade edildigi gibi namazda da tercumesine sadik kalinmasi sartiyla Kur an i Kerim in herhangi bir lisanla okunmasina Ulema da fetva vermisti Abbasiler devrinde Aleviler Iran ve Irak ihtilallerinde Bermeki Hanedaninin oynadigi rollerden dolayi Suffahi Abbasi nin nazarinda Iranlilar sanki bir halaskar olarak algilandilar Butun devlet memuriyetleri birer birer onlara tahsis edildi Halbuki butun inkilabi filen yuruten ve sonra da kilicla mudafaa eden Turkler bu gosterdikleri caba ve hizmetlerine karsilik hicbir mevki elde edemediler Fergana ve Sas Turklerinden olusan Alevi daileri aldiklari tesirlerin etkisi altinda kalarak farkina varmadan Fars milli kulturunun nufuz alaninin icine dustuler Iranlilarla Turkler in karsilikli uygar iliskilerinin baslangici hakkinda verilen bilgilere gore Iskender ve Selefkiyan devirleri kadar gecmise uzanan birtakim hadiselerin arasinda Turk kamlari ile Iran mubidleri Maveraunnehir topraklarinda Islamiyetin bir hayli ilerledigi zamanlarda dahi ayni kudsiyyet ile karsilanmaktaydilar Diger taraftan ise Turkler ve Iranlilar Arap mezalimi karsisinda ortak Alevi propagandalarina ihtiyac gerektiren ihtilal fikirleri ile mesgul olmaktaydilar Yuzyildan fazla bir suredir devam eden muharebelerin uyandirdigi kin ve husumet Emeviler e karsi her iki maglup olmus olan Fars ve Turan akvamini cok hakli bir davanin kazanilmasi ugrunda birlestirmisti Alevi Dailerin onemli fa aliyetleri ve Aleviler in Turkistan a yayilmalari Emeviler tarafindan Hanedan i Aleviyye mensuplarina karsi uygulanan takibat ve gerceklestirilen mezalimden kacmaga muvaffak olabilenler Irak kit asiyla Turkistan ve Iran yaylalarina iskan edildiler Neticede Taberistan Azerbaycan ve Hazar Denizi kiyilarindaki ulkelerde yasayan Alevi nufus hizla artmaga baslamisti Hanedan i Ehl i Beyt namina Hilafet makaminin ele gecirilmesine yonelik baslatilan ihtilaller neticede bir sulalenin basarisiyla sonuclanir sonuclanmaz asil olan umumi gaye ve hedefler hemen unutularak hakimiyet bu yeni ailenin tasarrufuna teslim ediliyordu Hukumet kurmaya muvaffak olan Alevi zumreler icerisinde en uzun omre nail olan Bavendiler Karahanlilar 372 sene suren saltanatlari zarfinda tam 25 tane hukumdar tarafindan yonetilmislerdi Aleviler icerisinde basta en gucluleri olan Misir Fatimileri olmak uzere Bavendiler kadar dort asra yakin bir muddet istiklallerini surdurmege muvaffak olabilenlere pek nadiren rastlanmaktadir Bati Aksa da kurulan ve bir bucuk asir suren Beni Idris Alevi Hanedanligi ile daha kisa yasayan Alevi Devletleri de burada bahsedilmege degerdir Aleviler tarafindan iskan edilen ulkeler Aleviler kendi guvenliklerini teminat altina alma acisindan Deylem Mazenderan Taberistan ve Iran da askeri harekata uygun olmayan sarp daglar uzerinde yer alan yuksek yaylalardaki nehirlerin kiyilarinda ikamet etmekteydiler Bagdat taki hilafet merkezinden cok uzakta bulunan bu muhitlerde Aleviler in mevkileri halifelerin nufuzundan cok daha fazla etkili olmaktaydi Dai i Kebir ve Dai i Sagir nami altinda bagimsizliklarini ilan eden Sahib i Zuhurlar hep bu cevrelerden yetisiyordu Abbasi Halifesi Mustain bil Lah devrinde Duat u Aleviyye mensubu Yahya bin Omer Kufi huruc hareketi baslattiginda Irak ta Ehl i Beyt e bagli ne kadar Alevi varsa hepsi onun onderligi altinda birleserek Abbasi Ordulari yla kanli bir muharebeye giristiler Bu siddetli harpte katledilen Yahya nin basinin Bagdat ta teshir edilmesinden son derece muteessir olan Aleviler uzak ulkelere yerlestiler Aleviler in Turkistan a dogru yayilmalari Hicri 98 M 717 yilinda Yezid bin Muhelleb Taberistan Curcan ve etrafindaki sehirleri fethettikten sonra bu muhitlerde Abbasiler den El Mansur devrine kadar surekli olarak kirk sene boyunca Alevilik propagandalari yurutuldu Hicri 138 M 756 yilinda ise Sunbad Sonpath adindaki bir Mecusi Islam akideleri uzerinde bozguncu etkiler yaratan ve pek cok kisiyi pesinden surukleyen yeni bir mezhep ortaya atti Hasan bin Zeyd ul Alevi ve Taberistan Isyani Bu hadiseden otuz yil sonra M 785 yilinda in torunu bin Zeyd ul Alevi Taberistan da Hanedan i Ehl i Beyt namina davetlerine basladi Hatta Beni Badusiyan namiyla meshur Rustemdad hukumdari Abd ul Lah da ye tabi olanlar arasindaydi Deylem Amul ve butun Taberistan sehirlerinde Alevilik propagandalarinin siddetli bir sekilde devam ettigi bu devirde Rustemdarlar dan Feridun un oglu Badusyan hukumdarlik makamina gecince Abbasiler in aleyhine fa aaliyetler surdurmekte olan ihtilalcilerin onderi bin Zeyd bin ul Alevi ye de buyuk ihsanlarda bulunmustu El Dai Kebir Halife Imam Bil Hakk Hasan bin Zeyyid Isyani O siralarda Abd ul Lah bin Tahir in Oglu Muhammed in dirligi olan Deylem Taberistan kit asi onun namina Cabir bin Harun adindaki Hristiyan katibi tarafindan yonetilmekteydi Bu adamin yaptigi mezalime tahammul edemeyen Taberistanlilar Aleviler den bir onderin etrafinda teskilatlandilar Bu yeni onderin daha deneyimli olan ve Curcan da yasayan i tavsiye etmesi uzerine ise harekati yonetmek icin i Taberistan a davet ederek Hicri 250 M 864 yilinin Ramazan ayinda kendisine unvani vererek biat ettiler Bu gelismeler neticesinde Abbasiler in Taberistan valisi olan Suleyman bin Tahir firar etmek zorunda kaldi Etrafa mektuplar yollayan bu muhitlerdeki halki kendisine biat etmege davet etti Muluk Bavendiyye den Sehriyar bu davete icabet edenlerin basinda gelmekteydi Hasan bin Ali El Utrus ve Aleviler in Taberistan daki fa aliyetleri Hicri 250 M 864 yilinda yine Taberistan da Nasir ul Hak Alevi yeni bir huruc hareketi baslatti Bunu muteakiben Hayfer Hasan Kasim Alevi Seyyid Ca fer Seyyid Geylan gibi cok onemli hadiseler baslatan dailerin propagandalari neticesinde bu bolgelerde Abbasiler buyuk olcude itibar kaybina ugrayarak her turlu nufuzlarini da yitirmis oldular Arada gecen zaman zarfi icerisinde ufak tefek birtakim hukumetlerin kurulmasina ragmen bu hukumetleri kuran sulaleler sureklilik ve istikrar saglamayi basaramadiklarindan birbirlerini takiben tarihin sahnesinden silinip yok oldular Neticede Bagdat Hilafet makaminin hakimiyeti bu bolgede kuvvetli bir sekilde hissedilmeye baslamis oldu Daha sonra gelen devirlerde ise Ahmed Hucistani adinda bir sahib i huruc Curcan ve Taberistan da ihtilal cikardi Ote yandan da Hicri 301 M 914 yilinda Sare ve Amul sehirlerini fetheden meshur Hasan bin Ali el Utrus on yedi yil suren ayaklanmasi neticesinde Abbasiler in isimlerini bolgeden tamamiyla silmeyi basardi Bir yandan Bagdad halifelerine karsi sonsuz kin ve husumet propagandalari yuruten tesirleri nedeniyle diger taraftan da Irak taki hukumet tarafindan Alevilik yanliligiyla itham edilmeleri sebebiyle binlerce insan Taberistan ve Gurgan yoresine goc etmek zorunda kalmislardi in olumu uzerine Leyla bin Numan En Nasir ud Din Allah unvaniyla yeni bir huruc hareketi baslatti Nisabur ve Tus sehirlerini isgal ederek Aleviler in mevkiilerini bir hayli kuvvetlendirdi Taberistan Alevileri nin Bagdat taki taraftarlarina yolladiklari mali yardimlar Bu hadiseler cereyan ederken Taberistan Alavileri de el altindan Bagdat taki Alevileri desteklemek maksadiyla mali yardimlarda bulunuyorlardi Muhammed bin Zeyyid el Alevi nin tahsilatindan otuz bin altinin Irak ta mukim sadata dagitilmak uzere Muhammed bin Verd Attar a gonderildigi haberi Bagdat taki halife El Mu tezid bil Lah a ihbar edilmis fakat halife bu yardimlarin sahiplerine ulasmalarina engel olmak istememisti Bagdat in Buveyhiler tarafindan fethine kadar Sii ve Sunni mucadeleleri en hararetli sekliyle devam etti Fatimiler devrinde Aleviler Fatimiler in Misir dan sevk ettikleri Alevi dailer Fatimiler in Misir da hukumet kurmalari uzerine Misir daileri Suriye uzerinden uc Anadolu ya Horasan a ve Turkistan a gelmeye basladilar Horasan da oturan buyuk dai Maveraunnehre ve oradan daha esasli bir teskilat olusturabilmek amaciyla Nesef ve Buhara ya gecmisti Batiniler artik Abbasiler e karsi en onemli dailerini Kahire saraylarindan ithal etmeye baslamislardi EbuʿAli el Mansur el Hakim bi EmrʿAllah ve gibi Batiniligin dai a zamlik mertebesine ulasmis olan halifeler bu harekatin idaresini tum hassasiyetleriyle ellerinde tutmakta ve en ehliyetli Turkistan a tayin etmekteydiler Deylem e Eba Hatim Nisabur a Ahmed Nesefi ve Ebu Yakub Sizci Maveraunnehir e Bendani Hindistan a Ahmed bin Keyyal H 270 M 884 Endulus e Ibn i Meserret H 310 M 923 gibi cok iktidarli Batinilik Teskilatini olusturmak uzere atanmislardi Siʿa i Batin iyye tarikat ve mezheplerinin Turkler arasinda yayilmasiTarihi olarak 9 yuzyilda olusmaya basladigi 11 yuzyilda olusumunu tamamladigi kabul edilmektedir Batiniler inanislarini tarih boyunca dailer araciligiyla yaymaya calismislardir 11 yuzyilda Hasan Sabbah in gorusleri etrafinda olusan akim Fatimiler tarafindan desteklenmistir Liderleri Hasan Sabbah Kazvin bolgesindeki Alamut Kalesi ni kendisine merkez yapmis ve fedaileri araciligiyla Nizamulmulk un de aralarinda bulundugu bircok devlet adamini gizlice suikast sonucu oldurtmustur Meliksah doneminde guclenen hareket ortadan kaldirilmak istenmis ancak Meliksah in olumu uzerine basarili olunamamistir 13 yuzyil ortalarina kadar etkili olan bu hareket 1256 da Mogol hukumdari Hulagu nun Alamut Kalesi ni yikmasi ile ortadan kalkmistir Selcuklular Devrinde Batinilik hareketleri Selcuklular devrinde siddetlenen mezhep mucadeleleri Amid ul Mulk un tesvikiyle butun bid atciler ile Es ariler aleyhinde Kerramiler ve Hanefi olan Mu tezile nin de destegini alarak siddetli bir takibat baslatildi H 455 M 1063 yilinda Sultan Tugrul un olumu uzerine Alp Arslan sultan oldu daisi vezir Amid ul Mulk H 465 M 1073 yilinda hapsedilerek yerine Hoca Nizam ud Din Tusi Nizam ul Mulk adiyla vezir oldu Amid ul Mulk ise bir yil sonra i dam edildi Nizam ul Melik cokca paralar sarf ederek Bagdat ta Dicle nin kenarina Siʿa i Batin iyye hareketlerine karsi mudafaada bulunacak muktedir kelam ve felsefeci alimler yetistirmek amaciyla Nizamiye isminde muazzam bir Dar ul Funun yaptirdi Vaktiyle arkadasi olan ve Fatimiler halifesi Mustensir bil Lah tarafindan Elamut Dai i A zamligina atanmis olan Hukumet i Melahide i Batin iyye Reisi Hasan Sabbah tarafindan hancerletildi Salahaddin Eyyubi nin Misir i fethi ve Batinilerin etrafa yayilmasi Fatimiler in son halifesi olan El Azid bil Lah in H 566 M 1171 tarihinde vefati uzerine Safii olan Salah ed Din i Eyyubi Misir a yerlesti Bunun uzerine iki yuz yetmis sekiz sene suren Misir Siʿa sinin tarihe karismasi neticesi Misir Siʿa i iyyesi mensuplari da cesitli ulkelere dagilmak zorunda kaldilar Boylece Sultan nin baskisindan bunalan iyye daileri bu yeni bagimsizligina kavusan bolgelere goc ettiler O sirada Bagdat ta hilafet makaminda oturan Ebu l Muzaffer el Mustencit bil Lah in Elemut Seyh ul Cebelleri tarafindan suikaste kurban gittigi haberi geldi Bunun uzerine Batiniler aleyhinde siddetli fetvalar yayinlanmaya baslandi Ilk fetvayi da Rustemdari alimlerinden ve meshur fukahadan olan imam Fahr ul Islam Ruyani verdi Bundan son derece muessir olan Batiniler sonunda Fahr ul Islam i da hancerletmeyi basardilar Neticede Bagdat taki hilafet makami Batiniler e karsi tavizkar davranmak zorunda kaldi Ebu l Muzaffer el Mustencit bil Lah in torunu olan halife olunca Siʿa i iyye ye karsi daha teveccuhkar bir tutum izledi Hatta bazen tesvik dahi etti Budizm Samanizm Hristiyanlik Mazdek ve Mani dinlerindeki akidelerin Islama hululleri Batiniler tarafindan Budizm in dusunce yapisi tasavvuf yolundan ayrilan ayri bir batini mezhep halinde sunulurken Mani ve Mazdek gibi dinlerin temsil ettigi i tikadi manzumeler Ibah iyyun tarafindan ozumsenmekteydi Hristiyanligin telkin ettigi tanrinin insana benzeyisi ve Isa ya hululu kurami gibi hosa giden ve zihinlere en uygun gelen kisimlari ise Batiniligin Alallah kullari tarafindan temsil edilmesi seklinde arz edilmekteydi Ayrica Turk dininin i tikadi kuramlari icerisinde yer alan Gok Tanri ile Ali bin Ebu Talib in semavi mekanlari birbirleriyle tam bir uyumluluk gostermekteydi Batinilerin taraftar toplama amaciyla te vil yollarina basvurmasi Batin iyye tarafindan yayilmakta olan inanclar en fazla Turkmen boylari arasinda ragbet gormekteydi Sunni din adamlari ve fakihlerinin dini hukumlerde cok agir ve cezali bazi sonuclar ile tabilerini sorumlu tutmalari medresenin hasin ve asik suratli bir cehre ile surekli olarak Cehennem azabindan bahsetmesi Batinilerin fa aliyetlerini son derece kolaylastirici ve taraftar toplamalarina yardimci olacak ortami hazirlamaktaydi Dinin zahir iyle onun te vil ve tefsirini izah eden hukumlerinde derin ayriliklar olusmustu Onun icin Islamiyet in bagrinda yer almak isteyen cesitli din ve akideler hep bu te vil yolunu kullanarak Islamiyet in icerisine girdiler Kur an i Kerim deki bazi surelerin basinda bulunan tek harflerin ve bir takim te vilati davet eden ayetlerin bulunmasi bu konuyla ilgili cok genis bir alanin olusmasina sebebiyet verdi Turkleri elde etme ve Batiniligi Turkler arasinda yayma siyaseti Orta Asya da yasayan ve Turkler in dini olan Samanizm Pamir e kadar gelen Alevi Batini dailerinin savundugu ilkeler ile kolayca kaynasabilecek akideler ihtiva etmekteydi Batiniler eski Turk dininde mevcut olan bir takim inanclar ile Siʿa i Batin iyye arasindaki benzerlikleri kullanarak buyuk istifade kopruleri olusturdular Bu hususta en cok yararlandiklari fikir ise Ali bin Ebu Talib in sahsiyetinin ilahlastirilmasi ve kendisine Turk ilahlarinin en buyugu olan ve gogun en ust katinda oturan Gok Tanri ya esdeger bir makam atfedilmesi olmustu Buveyhiler gibi Abbasiler e dusman olan in hilafetin Ali evladina devredilmesi icin girisimlerde bulunmasi da Turkler uzerinde Siʿa i Batin iyye lehine cok kuvvetli etkiler olusturmustu zamanin Abbasi Halifesi En Nasir ul Lah in yerine Sadattan Seyyid Abd ul Melik Tirmizi yi gecirmek uzereyken Mogollarin taarruza gectikleri haberinin etrafa yayilmasi uzerine kendi ulkesini savunmak icin memleketine geri donmek zorunda kalmisti Seyh Sihab ed Din Omer Suhreverdi nin Havarezmsah in huzurunda Abbasi Halifeligi nin surekliliginin saglanmasinin gerekliligine lehinde uzun bir nutuk attiginda in siddetli muhalefetine maruz kalmisti Mogol istilasinda Batinilerin rolleri Mogol istilasi esnasinda Siʿa i Batin iyye nin tahrikati sebebiyle Mogol mezaliminin sahasi epey genislemisti Save ve Nisapur sehirlerinin tahrip edilmesinden sonra Mazenderan ulkesini istila eden Mogollar Batinilerin kiskirtmasi neticesinde once butun Sunnileri oldurduler daha sonra da bu harekatin ne kadar ahlaki oldugunu bilumum Siileri katletmek suretiyle kanitladilar Bu devirde Siʿa i Batin iyye nin Dai A zamlik makaminda Hukumet i Melahide i Batin iyye Reisi Nur ed Din Muhammed Sani oturmaktaydi Elemut un propagandalari neticesinde Bagdat taki cok onemli Sii teskilati butun Batini alemini yonetmekte olan Hukumet i Melahide i Batin iyye merkezine baglandi Siiligi benimseyen Turk daileri Cengiz ve Hulagu ordularinin takibatindan kacan Sii firkalar Misir Sam Irak Iran Azerbaycan Faris ve Horasan kit alarina yayildilar Iran daki Ismai li kaleleri isgal edilmesi surecinde Hulagu ile birlikte meshur muverrih Ala ed Din Cuveyni de yaninda bulundu Bu alim Elemut kutuphanesinini tetkik etmek icin Hulagu dan musade almisti Bu olaylarin vuku bulmasi esnasinda Siilige giren pek cok Turkmen daileri Oguz asiretleriyle birlikte batiya dogru ilerlemekteydiler Bu Turkmenler Selcuklular a karsi hudut muhafaza bekciligi yapmalari maksadiyla Ilhanlilar tarafindan vazifelendirilmislerdi Mengu Kaan tarafindan Anadolu genel valiligine atanan Samuk Noyin atandigi bu yeni gorevine baslamak uzere gelirken yaninda Sihab ed Din Omer Suhreverdi halifelerinden Seyh Taky ed Din Esen bin Satuk Sirvani yi de beraberinde getirmisti Siʿa i Batin iyye nin cikardigi yeni tarikat ve mezhepler Bati Iran ile Anadolu da yedinci hicri asirdan itibaren dort yuzyil suresince araliksiz suregelen dini karisikliklardan dolayi ortaya bircok tarikat ve zumreler cikmisti Horasan Melametiligi nin kuruldugu yer olan ve ucuncu hicri asirdan itibaren bircok mutasavvifin vatani olarak bilinen Nisabur da Hamdun el Kassar dan sonra daha bircok hulul inanci ihtiva eden ve dinin zahiri ahkamina muhalefet eden Ibahiyye mensubu Siʿa i Batin iyye topluluklari cogunlukla Melamiyye nin icerisine dahil oldular Seyh Cemal ed Din Sadi den itibaren Suriye Misir Irak Hindistan Orta Asya sinirlarina kadar genisleyen ve Ibaha i tikadi geregi bircok tavir tutum ve ibadetin zahiri hukumlerinin yerine getirilmesi mevzuunda gostermis olduklari kayitsizliklariyla daima siddetli kinanma ve elestirilere maruz kalan Kalenderiler ile eski yazarlar tarafindan Taife i Abdalan ve Cevalika olarak isimlendirilen cesitli tarikat mensuplarinin Osmanli yazarlarinca abdal asik torlak seyyad Haydari Edhemi Cami Semsi gibi ayni manalari tasiyan ifadelerle anildiklari gorulmektedir Bunlarin hepsi de ortak kanallardan suzulenen benzer i tikatlarin cesitli parcalarini barindirmaktaydilar Kalenderiler in Anadolu da Batinilik hareketlerine yaptiklari katkilar Kalenderiler en koyu Aleviler olmalari nedeniyle Suriye Halep Batini merkezinden aldiklari kuvvetlerle Anadolu da bulunan ve diger Batini merkezlerinden ayri ve bagimsiz yasamakta olan Batinileri takviye ettiler Kalenderi Haydari unvani tasiyan ve dis gorunusleri itibariyla tasavvuf kisvesi altinda Turkmen boylari arasina yerlesen babalar Anadolu daki Batinilik hareketlerine olanca gucleriyle destek oldular Haydariler in Siʿa i Batin iyye mezhebini takviyesi Haydariler Kutb ed Din Haydar a mensup olduklari gibi Haydarname adiyla seyhinin namina bir de eseri bulunan meshur Pendname yazari Feriduddin i Attar da onun baslica halifelerindendi Altinci hicri asrin sonlarinda buyuk sohreti sayesinde pek cok Turk u kendi intisabina almaya muvaffak olan Kutb ud Din Haydar in bizatihi kendisi de aslen Turk irkindandi Konya da Mevlana Celal ed Din in sohretinin afaki tuttugu bir devirde bile Kutb ud Din Haydar in halifeleri bagimsiz zaviyelere sahiptiler Mevlana Celal ed Din in yaninda Haci Mubarek Haydari adinda bir Haydari halifesinin de pek buyuk bir haysiyet ve itibar sahibi oldugunu Eflaki kaydetmektedir Anadolu Selcuklulari devrinde Siʿa i Batin iyye hareketleri Bu devirde Anadolu da Batiniligin en onemli propaganda merkezini Sultan Mes ud evvel tarafindan yaptirilmis olan Mes udiye tekkesi temsil ediyordu Anadolu Selcuklulari nin nufuz ve hakimiyet sahalari tamamen Mogollar in denetim ve musaadesine tabi bulunuyordu Bircok sehirlerde Ilhanlilar in himayesi altinda Siiligi nesreden Batin ul Mezhep Babalar tarafindan acilan zaviyelerin sayilari da gun gectikce artmaktaydi Mogollar in nufuzuyla Mes udiye Medresesi muderrisi Sunni alimlerden Seyh Mecd ed Din Isa azledilerek yerine Siʿa i Batiniyye nin en degerli dailerinden Sems ed Din Ahmed Baba atandi Selcuklular in Anadolu da Iran medeniyetinin yayilmasindaki hizmetleri Samaniler devrinin Irani bir sima gostermesi ve Abbasiler in de Iran perestiskari olarak tarihin huzuruna cikmasi gibi yedinci hicri asirda Konya da Mevlana Celal ed Din in tesiri neticesinde Selcuklu saraylarinda yasayan sairler Anadolu da Iranilige dogru siddetli bir sevgi uyandirmislardi Bu tesirler altinda kalan Konya Selcuk sultanlari da ayni duygu ve hisler icerisinde Iranin tantanali hukumdar adlari ile kendi sehzadelerini cagirmaga varacak kadar asiri derecede ifrata kacan birer Iran hayrani ve taklitcisi olarak yetismekteydiler Konya Selcuklu sarayindaki sehzadeler hep Keyaniyan ve Sasaniyan hukumdarlarinin isimleriyle cagrilir olmustu Bu kulturun etkisi altinda yetisen kibar ve tahsilli siniflar alimler seyhler ve sairler olanca gucleriyle Iran dil ve edebiyatinin gelismesine hizmet ederlerken diger taraftan da asil i tikadi unsurlari bunyelerinde barindiran Batini Babalar butun Turk ve Turkmen boylarini bir milli birlik ruhuyla birbirlerine kaynastirmak icin yogun gayret sarfetmekteydiler Ote taraftan devletin resmi dili ise Farscaydi Batiniligin Turkler arasinda yayilmasi Horasan Erenleri namiyla Oguz boylari arasinda kendilerine yer edinen Sia i Batiniyye daileri ve milli lisan ile konusarak halkin ruhiyatina pek uygun telkinlerde bulunan Batini Babalar iptidai bir ser ait icerisinde yasamlarini idame ettirme mucadelesi surduren ve sehirligin ince yasam tarzini bilmeyen Turk Ozleri yaninda kendilerini birer Veli olarak tanitmayi basariyla becermislerdi Batiniler suslu nazim lisanindan bir sey anlamayan bu asiretler arasinda duzenledikleri sazli ve sarapli meclislerde gecmisin tum hurafe ve efsanelerini halka nakletmek suretiyle insanlarin gonullerinde ilahi duygular uyandirmaktaydilar Batiniler in Mogollar arasina karismasi ve Alevi Batiniligin Harezm Turkleri arasinda yayilmasi Selcuklu Hanedani iktidara geldiklerinde Bagdat hilafetine dusmus olan Misir Fatimileri yle aslinda Siʿa nin Nizar iyye kolu mensuplarindan olan Hukumet i Melahide i Batin iyye Reisi ve butun Batiniler in Sahib i A zam i Hasan Sabbah i karsilarinda buldular Bilahare Mogol istilalarinin baslamasiyla sahip olduklari karisik i tikadlarin etkisinde kalarak vicdani olusumlarini kaybetmis olan onemli kutleler Mogol ordularinin arasina karistilar Anadolu Selcuklu sultanlarindan Birinci Ala ed Din Key Kubad zamaninda Halac ve Kapcak gibi Turkmen kabilelerinden pek yogun kutleler de Anadolu ya yerlesmekteydi Celal ed Din Harezmsah in baskici tutumundan rahatsizlik duyan kabileler ve Harezm Turkmenleri Selcuklu Hanedani nin kendilerine duydugu guvenle Anadolu Selcuklu Devleti nin savunma kuvvetlerini teskil etmekteydiler Ikinci Giyas ed Din devrinde Amasya Batini merkezinin etkisiyle bu Harezm Turkleri Selcuk ulkelerinden cikartilarak Halep Suriye ve El Cezire muhitlerine dagitildilar Konya Selcuk Sarayinin hasmane siyasetinden kuskulanan Siʿa i Batin iyye dailerinden olusan buyuk bir topluluk ta bu Turkmen kabileleriyle birlikte goc ettiler Harezm ulkesinin pek cok mezhep catismalarina sahne oldugunu firsat bilen Batini daileri Harezmliler in Anadolu Selcuklulari tarafindan kovulmalari firsatini cok iyi degerlendirerek butun kuvvetleriyle kendi akide ve davalarini tasavvuf kanallarindan gecirerek nesretmeye basladilar Harezm Turkleri arasinda Bektasiler Celal ed Din Harezmsah in harekatindan memnun olmayan asiretler ondan ayrilarak Birinci Ala ed Din Key Kubad a iltica etmisler ve Selcuklular ulkelerine gelen bu asiretlere de Sivas Corum Enguru ye kadar olan yorelerde yaylak ve kislaklar tahsis edilmisti Bunlarin Celal ed Din Harezmsah in maiyetinden ayrilmalarina rastlayan zamanlar zarfinda Haci Bektas halifelerinden bazilari da onlarin iclerine nufuz etmeyi basarmislardi Siʿa i iyye daileri sifatiyla bu topluluklar uzerinde onemli bir nufuz kazanmislardi Harezm ve Azerbaycan dan gelen bu asiretleri Anadolu ahalisi Tatar ve Mogol artiklari nazariyla goruyordu Bektasi babalarindan Ahlat Diyar i Bekir vilayetlerinden onemli bir grupla beraber Harzemliler arasinda da Burak Baba muridlerinden yine ayri bir parti propagandalarda bulunuyorlardi Bu devirde Burak Baba nin Anadolu da yaygin bir sohreti vardi Anadolu Selcuklu Devleti nin yikilmasi ve Alevi Batini Babalarin Anadolu ya yayilmasi Anadolu Selcuklu Devleti nin cokusunun baslangici olan Giyas ed Din i Key Husrev i Sani nin Kosedag yenilgisi H 640 M 1243 uzerine Anadolu nun tamami Mogollar in denetim alani icerisine girdi Anadolu nun tamami Aksaray da ikamet eden ve barisi tesis etmek ile gorevlendirilmis bir Mogol valisi tarafindan yonetilmekteydi Iste bu fetret devrinde Celal ed Din Harzem Sah Menkuberti nin ordulariyla Orta Asya dan Anadolu ya gelen Batiniye dervisleri de devletin takibatindan kurtulmus olarak fa aliyetlerini serbestce surdurmekteydiler Anadolu nun her tarafinda Sii ve Batini Alevi babalar tarafindan art arda zaviyeler acilmaktaydi Sultan Mes ud Evvel in Amasya daki tekkesine Baba Ilyas Horasani gibi Siʿa i iyye Mezhebi nin en meshur bir daisi postnisin olmustu Vaktiyle Ilhanli saraylarinda makam ve mevki sahibi olan Sii alimler Anadolu Selcuklulari nin Mogollar in himayesi altina girmeleri firsatindan istifadeyle Anadolu ya yayildilar Mes udiye tekkesine karargah kuran Aleviler Suca ed Din Ebu l Beka Baba Ilyas Horasani Melik Danismendiye devrinde butun Anadolu da meshur olan Horasanli Baba Ilyas Ibrahim Bey in oglu Yag Basan Bey zamaninda Kayseri ye kadi tayin edilmisti Birinci Ala ed Din Key Kubad tahta gectiginde Amas ya Kadiligi na Taky ed Din i Mes udiye Muderrisligi ne Tac ed Din Yusuf Tebrizi yi Hankah Mes udiye Seyhligi ne de Tac ed Din Ebu l Vefa Harezmi yi atadi Ebu l Vefa nin olumu uzerine de yerine onun halifelerinden Kayseri Kadisi ve Siʿa i Batiniyye nin en meshurlarindan olan Babailer piri Suca ed Din Ebu l Beka Baba Ilyas Horasani yi tayin etti Baba Ishak Kefersudi nin Anadolu daki fa aliyetleri Birinci Ala ed Din Key Kubad iktidara geldiginde Muhy id Din Muhammed bin Ali bin Ahmed Tahimi adinda Iran dan goc etmis bir Sii yi Sivas a kadi olarak atadi Vaktiyle Siraz da onemli bir mevki sahibi felsefe ve batini ilimlerde bir hayli meshur belagatli soz soyleme ustadi ve yuksek iktidar sahibi olan bu alim adamdan Baba Ishak Kefersudi naminda Binaz hanedanina mensup bir Rum asilli dersler gormekteydi Baba Ishak Siraz da Muhy id Din in derslerine devam ederken Siʿa i Batin iyye nin Elemut taki Dai A zami Hukumet i Melahide i Batin iyye Reisi Ala ed Din bin Muhammed bin Hasan i Sani tarafindan Anadolu Dailigi ne atandi Bu sirada Hocasi Muhy id Din Tahimi nin Sivas Kadiligi na tayin edilmesi firsatini cok iyi degerlendiren Baba Ishak hocasinin himayesi altinda Anadolu Selcuklu Hukumeti nin de guven ve teveccuhunu arkasina alarak Simsat yakinlarinda Kefersud nahiyesinde Elemut merkezli Siilik propagandasini ve Melahide i Batiniyye i tikadini nesriyata basladi H 621 M 1225 yilinda Muhy id Din i Ahmed Tahimi nin vefatindan sonra hukumet aleyhinde yaptigi tahrikatin duyulmasi uzerine Baba Ishak bir sure gizlenmek zorunda kaldi Suca ed Din Ebu l Beka Baba Ilyas Horasani nin Amas ya Mes udiye tekkesine seyh oldugunu ogrenince hemen oraya giderek kendisine murid oldu Baba Ilyas Tekkesi nde Amas ya Valisi Tograk Bey ile olan pirdasligi sayesinde halkin gozunde itibarini gun gectikce artirmaktaydi Baba Ishak Kefersudi nin cikardigi Babai Isyani Vefa iyye takipcilerinden Ebu l Beka Baba Ilyas bin Ali el Horasani ve muridi Baba Ishak Kefersudi nin cikardigi Baba i ayaklanmasi bugunku Alevi Batini yerlesim yerlerini belirleyen isyandir Anadolu da Alevi nufusun yogun oldugu bolgelerde etkili olmustur Selcuklu Sarayinda bir Baba Ishak muridi Sad ed Din Kopek Baba Ishak Kefersudi nin Selcuklu sarayina memur olarak gonderdigi bir muridiydi Birinci Ala ed Din Key Kubad ile sehzadesi Ikinci Giyas ed Din Key Husrev devirlerinde Konya sarayina hulul etmeyi ve Siʿa i Batiniyye nufuzunu oraya sokmayi basaran bu batini dervisi kendisine sarayda bazi taraftarlar edinmeyi de basarmisti Bu devirde Mogol istilalari nedeniyle Orta Asya ve Maveraunnehir den ayrilan ve Suriye yolundan gecen Siilerin en tercih ettikleri vatan Selcuklular in hukumran olduklari ulkelerdi Sahib oldugu sahte vatanperverlik duygulariyle cevresinin etkisi altinda kalan Sehzade Giyas ed Din Mogollarla itaatinden dolayi babasi Ala ed Din Key Kubad i H 634 M 1237 yilinda zehirleyerek tahta cikti Boylece Kopek te Emir Sad ed Din unvaniyla vezir i a zamliga atandi Muridi in elde ettigi bu basarilar sayesinde itibarini artiran Baba Ishak Kefersudi idare etmekte oldugu Anadolu daki Batinilik Teskilati ni daha da buyutme firsatini yakaladi Tokat Canik Corum Sivas Karahisar vilayetlerinde Ebu l Beka Baba Ilyas Horasani adina yaptigi davetlerine daha da onem verdi Onun bu fa aliyetleri neticesinde binlerce insan Selcuklu dusmani olarak Batini oluyorlardi Baba Ishak Halifeligi nin ilani Muridi in Anadolu Selcuklu vezir i a zamligina yukseltilmesi ve kazandigi basarilardan son derece memnuniyet duyan Baba Ishak Kefersudi o zamana kadar Baba Ilyas Horasani namina yaptigi davetlerden vazgecerek kendisini on plana cikarmaga basladi Yirmi bin ihtilalciden olusan bir kuvvet ile H 632 M 1235 yilinda huruc hareketi baslatti Emir ul Mu minin Sadr ud Dunya ve d Din ve Resul ul Lah Baba Ishak unvaniyla halifeligini ilan etti El Mukannaʿ benzeri bir sekilde Muhammed in ruhunun Ali ye Ali den de kendisine hulul ettigini iddia ediyordu Simsat Urfa Kefersud Maras Ayintab dan gelen ve Suriye kit asindaki Halep Batini merkezinden takviye edilen binlerce fedainin katilmasiyla birdenbire elli bin kisilik buyuk bir ordu haline donusen Siʿa i Batiniyye Firkalari Amasya Tokat Sivas Corum dan batiya dogru ilerlemeye ve civar sehirlere saldirmaga baslamislardi Batini Babai Ordu su onlerine gelen butun engelleri yikip hizla Konya ya dogru ilerliyorlardi Babailer in bu huruc hareketi karsisinda tecavuze ugrayan memleketlerin seckinleri ulema ve esrafi Misir a Payitaht Konya ya ve Anadolu nun diger hucra koselerine dogru kacismaktaydilar Sonunda durumun vahameti ve ihtilalin ne kadar genis bir alana yayildigi hukumdara anlatildi Ihtilalin musebbipleri arasinda oldugu anlasilan Baba Ishak Kefersudi nin muridi Vezir Sad ed Din Kopek derhal i dam edildi Babailer Isyani nin bastirilmasi ve Batini Babalarin Anadolu ya yayilmasi Bircok cephede Babailer ile carpisan Selcuklular nihayetinde Baba Ishak Kefersudi ve tabi lerini H 637 M 1240 yilinda Amasya Kalesi nde ele gecirerek i dam ettiler Anadolu da cikan bu kanli ihtilalden son derece memnuniyet duyan Siʿa i Batiniyye Daileri Olcaytu nun sarayindan Anadolu nun dort bir yanina yayilmaga basladilar Cereyan eden bu elim hadiselerden yeise kapilan ve Ilhanlilar in baskilarindan usanan Sunni alimler de Uc Beyleri ne signmak zorunda kaldilar Sabik Mes udiye muderrisi Seyh Mecd ed Din Isa Ertugrul Gazi ye Cemal ed Din Aksarayi de Misir a iltica etmislerdi Siiligin ugradigi bu buyuk faciayi istismar eden bazi Acem firsatcilari Siʿa i Batin iyye daisi sifatiyla Bati Anadolu ya kadar nufuz etmekteydiler Bu Batini Babalar Anadolu da Turkmen asiretleri arasinda tam tesekkullu bir Alevilik Cereyani olusturmaga muvaffak oldular Batini Babalar in halk uzerindeki etkileri ve devrin meshur mutasavviflari O yuzyillarda Selcuklular zamaninda fa aliyet gosteren en etkin Tasavvufi Batini Tarikat mensuplari Melameti Kalenderi ve Haydariler den olusmaktaydi Bu Batini Tarikat temsilcileri daha ziyade gocebeler arasinda barinan ve halka hitap etmekle gorevli olan Babalar idi Egitimli cevrelerden uzakta yasayan bu Batini Babalar yuzyillar boyunca beri kulaktan kulaga yayilan hurafelerle yipranmis olan nakilleri bir veli tipi kanaliyla tasvir etmek suretiyle ve bu efsaneleri bir takim harikalar ve kerametler ile susleyerek bedevi ruhunun hoslanacagi kosmalar rubailer destanlar seklinde halka anlatiyorlardi Batini Turkmen Babalari Oguz boylarinin anlayacaklari bir dilde efsane ve masallari ilahi bir hava ile icerisine Islami bir boyutu da ilave etmek suretiyle halka sunmak hususunda cok basarili oluyorlardi On ikinci yuzyilda Bagdat ta Abdulkadir Geylani ve Sihab ed Din Omer Suhreverdi Konya da ise Mevlana Celaleddin Rumi Enduluslu Muhy id Din i Arabi Lem at yazari Fahreddin Iraki ve Sadr ed Din Kunevi gibi farkli geleneklere mensup tarikat pirlerinin yayinlarla mesgul olduklari gorulmektedir Islami cevreler icinde tasavvufun pek revacta oldugunu anlamamiza yardimci olan bunca meshur sahsiyetlerin arasinda ozellikle de Save deki Kutb ud Din Haydar tekkesi bu yuzyildaki en taninmis zaviyelerin basinda gelmekteydi Haci Bektas Veli Meshur Velayet Name onu Siiligin unvan mezhebini tasiyan Ca fer i Sadik tan Beyazid Bistami nin getirdigi hirkayi giymis olan Lokman Perende vasitasiyla Hoca Ahmed Yesevi ye baglar Velayet Name uzerinde uzmanlasmis yazarlarin nakletiklerine gore Haci Bektas in tarikat silsilesi once Kutb ud Din Haydar a ondan da Lokman Serhasi ye ve oradan da Suca ed Din Ebu l Beka Baba Ilyas el Horasani vasitasiyla Hoca Ahmed Yesevi ye baglanmaktadir Asik Pasa tarihinde ise Haci Bektas Horasan dan Mentes adindaki kardesiyle beraber Sivas a gelerek Baba Ilyas Horasani ye murid oldular Bu intisaptan sonra Haci Bektas once Kayseri ye oradan da Kirsehri ne geldi sonra da Karacahoyuge yerlesti Buna gore Hoca Ahmed Yesevi muridlerinden olduguna dair rivayetin dogru olmadigi anlasiliyor Haci Bektas in yasadigi devir ve sahsiyeti Tezkire i Eflaki ye gore Haci Bektas Rum da Baba Resul derler bir Erin halifesiydi Bektas o yuzyilda mesnevileri ve gazelleriyle butun tasavvuf aleminde saygiyla anilan Mevlana Celal ed Din i Rumi ye bazi sualler sormak icin muridi Baba Ishak Kefersudi yi Konya ya gonderdi Seyh Ishak Konya da Mevlana nin yanina vardiginda onu zikr us sema yla mesgul buldu Mevlana ise kesf ve keramet yoluyla sorulara onceden vakif oldugundan daha Seyh Ishak in sorularini sormasina firsat tanimadan bir dortluk seklinde baska sorular yoneltmek suretiyle yanit verdi Seyh Ishak kendisini sualin ve misralarin zamirinde yatan amacin yanitini almis addetmek suretiyle geri donerek keyfiyeti Haci Bektas a nakletti Sultan Ala ed Din Key Kubad i Evvel in oglu Giyas ed Din Key Husrev i Sani devrinde yasadigi anlasilan Haci Bektas in Anadolu da nufuz sahibi Sii dailerden birisi oldugu anlasilmaktadir Selcuklu Sultanlari arasindaysa Suleyman dan baska Sii olan bilinmemektedir Bir baska rivayete gore ise bu Siilik Hareketleri Haci Bektas in sahsiyetinde degil de ona tabi olanlara mahsustu Sekayik a gore Haci Bektas in Seyh Ishak gibi diger muridleri arasinda da Melahide i Batiniyye i tikadini paylasan pek cok dervisler mevcuttu Haci Bektas in yetistirdigi halifeler Haci Bektas Horasan dan Anadolu ya goc ettikten sonra Suluca Karahuyuk te otuz alti sene Horasan Melametiligi kokenli On Iki Imamci Tasavvufi Batini Islam i tikadini nesriyat ile mesgul oldu ve bu sure zarfinda aralarinda Cemal Seyyid Sari Ismail Kolu acik Hacim Sultan Baba Resul Birap Sultan Recep Seyyid Sari Kadi Ali Baba Burak Baba Yahya Pasa Sultan Baha ed Din Atlaspus ve Dost Huda Hazreti Samet gibi meshurlarin da bulundugu tam otuz alti bin halife yetistirdi Olumunun yaklastigini hisseder hissetmez her birini bir memlekete yolladi Bunlarin bazilarinin hallerini Velayet Name anlatmaktadir Haci Bektas in Horasan Melametiligi kokenli Batiniligin Anadolu daki nesri fa aliyetleri tartismasiz hayrete sayan olmakla beraber bu meyandaki teskilatlanmanin ana merkezinde Suca ed Din Ebu l Beka Baba Ilyas el Horasani bulunmaktaydi Eflaki nin Baba Resul u Haci Bektas in seyhi olarak gostermesine karsin Velayet Name tersini iddia etmektedir Burak Baba nin da Tokatli olduguna dair soylenti ile Hoylu olduguna dair ihtilaf da aynen buna benzemektedir Velayet Name nin nakilleri Miladi 1271 tarininde vefat ettigi bilinen Haci Bektas i Orhan Gazi devrinde sag olarak gostermek gibi daha bircok yonden tenkit edilmeye acik kalan celiskileri ihtiva etmektedir Anadolu da fa aliyet gosteren Batiniler Anadolu da Alevi Bektasi Kizilbas Dazalak Hurufi Rum abdallari Kalenderiler Melamiye Haydariye Camiye Semsiye Edhemiye gibi Batini kollari birbirleri ardindan ortaya ciktiklari gibi butun bu cesitli yollarin dini hukumlerdeki ihtilaflarina ragmen kendi aralarinda Batinilik konusunda ortak bir zeminde birlesmekteydiler Tasidiklari Batini akideler ise hep Misir Fatimi daileri ile Suriye Batinilerinin telkinlerini ihtiva etmekteydi Anadolu da Bektasi nufuzu Cesitli Turk kabileleri Anadolu ya goc etmege basladiklarinda ozellikle de Anadolu Selcuklulari nin en debdebeli devri olan Buyuk Ala ed Din Key Kubad in iktidarina rast gelen zaman dilimi icerisinde Anadolu da Siilik bir hayli ilerlemis ve Ikinci Giyas ed Din Key Husrev in saltanatinin baslangicinda Babailer Ihtilali patlak vermis ve Haci Bektas da bu arada cok kuvvetli nufuz sahibi bir sahsiyet olarak ortaya cikmisti Vilayetname ye gore Sultan Ala ed Din bile Samani Turkler in Islamiyet e girmelerine bir vesile olan Haci Bektas in halifesi Kara Donlu Can Baba dolayisiyla hunkara karsi derin bir hurmet beslemekteydi Haci Bektas in yurt edindigi Kirsehir yolu Dulgadir Turkmenleri nin arasindan gecmekteydi Bu nedenle Halep Adana ve havalisinde yasayan Turkmenler arasinda hunkarin adi saygiyla anilmaktaydi Aksehir deki Mahmud Hayrani ile Sivrihisar da yasayan Yunus Emre de hunkara ahid verenler arasindaydi Ahlat ta da Hoylu Burak Baba nin muridlerinden Baba Emirci bulunuyordu O devirlerde Anadolu daki Bektasi nufuzunun en hakim bulundugu yerler arasinda Ankara Sivas Konya Kayseri Kirsehir ve guneye dogru yayilmis olan Turkmen Asiretleri nin yerlesmis olduklari vilayetlerdi Ahilik ve Alevilik Anadolu Selcuklulari donemi ile Osmanli Devleti nin kurulusu surecinde Ahilik Anadolu daki sosyal yasantinin gelismesine cok onemli katkilarda bulunmustur Kendi kural ve kurullarina sahip gunumuz esnaf odalarina benzer bir islevi olan Ahilik Teskilati iyi ahlakin dogrulugun kardesligin yardim severligin kisacasi butun guzel meziyetlerin birlestigi bir sosyo ekonomik duzendir Ahiler in reisi olan ve Kirsehir de yasayan Ahi Evran nin Haci Bektas Veli ile de dostluklari vardi Sivas taki Ahiler cok genis bir teskilata sahip olduklari gibi Babailer ile de siki munasebetlerde bulunuyorlardi Bayburt taki Ahiler in baskanligina ise Ahi Emir Ahmed Bayburdi getirilmisti Karamanlilar devrinde Anadolu da Bektasi fa aliyetleri Anadolu Selcuklulari nin yikilmasindan sonra ise Karaman Oglu Mahmud Bey in Konya ya hakim olmasi uzerine o devre kadar devletin resmi dili olan Farsca yi yasaklayarak Turkce nin konusulmasini emretti Bu karar en fazla Batini Sii babalarin amaclarina yardimci oldu Oba ve yaylalarda yasayan ve kentlesememis olan Turk asiretleri ve butun Turkmenler kendilerine oz dilleriyle hitap eden bu Siʿa i Batin iyye Babalarina candan gonul vererek kuvvetle baglandilar Germiyanlilar devrinde Bati Anadolu da Bektasi fa aliyetleri Bu bolgede Bektasiligin yayilmasi maksadiyla Haci Bektas in halifelerinin ucuncusu olan Hacim Sultan memur tayin edilmisti Kermeyan Beyi Usak civarinda Susuz Koyu yurt olarak Hacim Sultan a vermisti Daha Haci Bektas hayattayken Bektasilik Bati Anadolu ya yayilmisti Hatta onun manevi himmetiyle Bati Anadolu fethedilmisti Germeyan Bey in yonetimi altindaki ordu Kutahya Tavsanli Altuntas Kermeyan Kalesi diye meshur olan kaleyi Denizli Usak Sandikli ve Isikli yi aldi Kermeyan Vilayetinde kislak ve yaylak tutan Akkoyunlu Asireti bastanbasa Haci Bektas in halifesi olan Hacim Sultan a intisap etmislerdi Germeyan Bey fethettigi memleketlere Bey oldu Akdeniz sahillerine de onemli bir askeri kit a sevk etti Ayrica Balikesir Edremit ve cevresini fethetti Ilhanlilar devrinde Aleviler H 656 M 1258 yilinda Bagdad Abbasileri nin cokmesi sonucu Misir a kacmayi basaran ayni aileden Mustensir bil Lah Ahmed bin Zahir Misir hukumdari Melik Zahir Baybars tarafindan M 1261 tarihinde hilafete gecirildi Bu durum Aleviler tarafindan eskiden kendilerine ait olan Fatimi hilafet makaminin gasp edilmesi olarak algilandi Fatimi halifelerinin yeniden canlandirilmasi ve Misir in gelecekteki siyasi guvenliginin teminat altina alinmasina yonelik bir tedbir mahiyetinde olan bu hareket yeni Misir Abbasi halifesinin konumunu da Misir hukumdarinin yaninda bir tekke seyhinden fazla bir nufuza sahip olamayan bir kukla durumuna indirgiyordu Durumun kendi aleyhlerine vahim bir sekilde gelistigini cabuk kavrayan Aleviler olanca guclerini Mogol Kaanlari nin teveccuhunu kazanmak icin sarfetmege basladilar Buyuk Mogol istilasinin basladigi devirlerde Batin iyye Zeyd iyye Imam iyye IsnaʿAser iyye ve Ghulat i Siʿa dan mutesekkil firkalar Misir Sam Irak Arap ve Acem Azerbaycan Faris ve Horasan ulkelerine yayilmislardi Cengiz Ordulari nin Harezm ulkelerine dogru hareket etmege basladiklarindaysa bu mezheplerin mensuplari da Cengiz Ordulari nin onunden kacarak Orta Asya dan batiya dogru goc etmek zorunda kalmislardi Alevi tekkelerin hukumetler uzerindeki itibarlari Imamiyye nin ulularindan addedilen Seyyid Kivam ed Din Mer asi Siiligin en kuvvetli cazibe merkezi olarak hizmet veren ve Horasan kit asinin merkezi konumunda bulunan Amul kentindeki tekkesinden butun Siʿa i Batini yye hareketlerini denetim altinda tutmaktaydi Bu devirde Horasan Valisi olan Efrasiyab da dervis elbisesi giyerek Seyyid Kivam ed Din Mer asi ye intisap edenler arasinda yer almisti Fakat daha sonra Seyyid Kivam ed Din in yukselen sohreti karsisinda kaygilanan oteki Amul alimleriyle ittifak kurarak neyfedilmek uzere Kivam ed Din i hapsettirdi O gece Efrasiyab in veliahti Seyf ed Din in aniden vefat etmesi halkin Seyyid hakkindaki i tikatlarinin daha da kuvvetlenmesine sebep oldu Halk zindana hucum ederek Seyyid Kivam ed Din i oradan kurtarip baslar uzerinde tasiyarak Rabo koyundeki tekkesine getirdiler H 730 M 1330 tarihinde ise Kivam ed Din nin uzerine Efrasiyab komutasinda hucuma kalkan kuvayi te dibiye de agir bir yenilgiye ugradi Bu musademede Efrasiyab ile birlikte bulunan uc oglu da Seyyid in muridleri tarafindan olduruldu Uc yuz dervisiyle birlikte Mazenderan daglarinin en sarp yerlerine cekilen Seyyid Kivam ed Din Mer asi o yorelerin mutlak hakimi oldu Olcaytu dan sonraki donemde Alevilik Nezari ve Kuhistani gibi Siʿa i Batiniye daileri ise Mogollar in aldiklari bu agir yenilgiden hic de muteessir olmayip bilakis olanca gucleriyle Kuhistan ve Kom gibi koyu Batini merkezlerinde fa aliyet ve nesriyatlarina olanca gucleriyle devam ettiler Sirazli Kadi ul Kazat Muhabb ed Din Ebu Ibrahim Temimi nin sarfettigi tum cabalara ragmen Faris vilayeti ahalisi Siʿa i Batiniye mezhebine girmislerdi Olcaytu nun vefatindan sonra tahta oturan Ilhanli hukumdari Ebu Said Bahadir Han in sunnileri himaye etmesi neticesi devrin meshur sufilerinden Ala ed Devle Semnani ile Abd ur Razzak Kasi nin zaviyeleri epey alaka ve ehemmiyet gormege baslamisti Maveraunnehir de bir yuzyildan daha uzun suren buhranlarin sebepleri arasinda Sultan Ebu Said Bahadir iktidarinin yetersizligi ve Sii dailerle girismis oldugu mucadeleler basta gelmekteydi Ebu Said Bahadir Han in H 736 M 1336 tarihinde vefati uzerine Hulagu nun erkek evladindan gelen soyu da boylece tamamen kurumus oldu Ebu Said in vefatini muteakip ortaya bazi kucuk devletcikler ortaya cikti Bu yeni Emaretler arasinda en fazla goze carpan iki hukumetten birisi Emir Coban digeri ise Ilkaniyan adini alan Celayirogullari ndan Emir Hasan sulalesiydi Muzafferiler de Serbedarlar da siyasi birer olusum yarattiktan sonra Timur un ortaya cikmasiyla yok olup gittiler Serbedarlar devrinde Alevilik Serbedarlar tarafindan surekli olarak desteklenen ve himaye edilen Sia i Batiniye mezhebi bu sayede yaptigi hamlelerle yeniden hayat bulmaga ugrasmaktaydi Serbedarlar hukumeti Horasan da meshur Ebu Bekir Beyhaki nin de memleketi olan Beyhak kasabasina bagli Siʿa i Batiniye mezhebinin en yaygin oldugu Pastin koyunde dogan Abd ur Razzak adinda bir kisi tarafindan kurulmustu Seyh Cevri nin halifesi Emir Seyyid Izz ed Din Sugundi nin nakibi olan Seyyid Kivam ed Din daha Ilhanlilar devrinde Mazenderan ve Sari yorelerinde siddetli Sii propagandalarini baslatmis bulunmaktaydi Bu devirde Horasan da hic eksik olmayan isyanlarin basinda mutlaka bir seyh ya da Sia i Batiniye tarafindan idare edilmekte olan bir zaviye bulunmaktaydi H 737 M 1337 yilinda Serbedarlar Hukumeti nin kurucusu olan Abd ur Razzak in kardesi Vecd ed Din in de aralarinda yer aldigi cok muhim kuvvetlerle Tus sehrinin uzerine yuruyen Hasan Cevri muridlerinden Dervis Aziz tarafindan Horasan da buyuk bir ihtilal cikartildi Turkistan Belh Tirmiz Herat Haf Khuhistan Kerman Meshed Nisapur gibi buyuk sehirlerin tamami Hasan Cevri muridlerinin denetimi altina alindi Osmanli Devleti nin kurulus devrinde Aleviler Osmanli Devleti nin kurulus devrinde Osman Gazi nin kayinpederi Seyh Edebali ile Yildirim Bayezid in enistesi Emir Sems ed Din i Buhari tarafindan Kirmasti da meshur Geyikli Baba Antalya Elmali da Abdal Musa ve Eskisehir Karacahisar da Kumral Baba gibi daha bircok Sia i Batin iyye daileri adina zaviyeler yaptirilarak bunlara buyuk vakiflar baglanmisti Kazdagi yamaclarinda yasayan Yurukler in harac rusumlari ne tahsis edilmisti Ikinci Murad in ise her sehirde muakkak bir tekke yaptirdigi ve Ucuncu Murad Han in ise tasavvufi siirleriyle Osmanli Padisahlari arasinda ayricalikli bir mevkiye sahib oldugu bilinmektedir Fatih in ulema ve seyhlere verdigi onemi ise Mevlana Cami ye gonderdigi paralardan ve Maveraunnehre bulundugu ihsanlardan anlasilmaktadir Fatih Hoca UbeydʿAllah i Ahrar in halifelerinden Seyh ul Ilahi Semavi yi de Edremit ten alip Istanbul a getirtmisti Ayrica Sadr ed Din Kunevi nin Cem ul Gayb isimli meshur eserini serhettirmis ve Istanbul Zeyrek yokusunda adina bir de zaviyye insa ettirmisti Vilayetname i Haci Bektas i Veli yyul Horasani ye gore Bati Anadolu nun futuhati Haci Bektas in halifeleri sayesinde gerceklestirimis olup Osman Gazi de Hunkar dan nasip alanlar arasindandir Timur un Anadolu yu istila ettigi donemde Aleviler Timur un Anadolu daki Sii Alevi Turk asiretlerini Turan a tehciri Timur un Ankara Savasi nda Osmanli Ordusu nu maglup etmesi neticesi buralara iskan edilmis olanTurk asiretleri Timur un oglu Mirza Cihan Muhammed ve umeradan Seyh Nur ed Din tarafindan kusatildilar Timur Sizi asil vataniniz olan Turan a geri goturecegim dedi Mihan Hicreti esnasinda Ca ber Kalesi nde Kayi Han lilarla beraber Yurger Koson Kis Timur Varsak Kara Isa Arez Gunduz adindaki Ertugrul Bey den ayrilmis olan asiret beyleri Cukurova da yurt edinmislerdi Selcuklular in ilk Anadolu istilalariyla yuruyen ve iki yuz seneden daha uzun bir suredir buralarda yasamakta olan Varsak Ulus Ibramyiali Kilaz ve Kubas gibi daha bircok kabileler buyuk telasa kapildilar Iclerinde Timur un bu onerisini kabul etmeyen asiretler cebren Turan a goc etmeye zorlandilar Bu tehcirden kacmaya muvaffak olanalar ise Uc Anadolu ya dogru ilerlediler Timur Kutahya dan otagini Gurcistan a tasiyana dek de yerlerini hic degistirmediler Timur un tehcire tabi tuttugu Alevi asiretlerin yurtlarina geri donmeleri H 807 M 1405 yilinda Timur un vefat etmesi uzerine Turkistan a nakledilmis olan Aleviler de Harezm e geldiler Iki yildan daha uzun bir sure bu muhitlerde kaldiktan sonra ise done dolasa Osmanli topraklarina geri geldiler Oralarda konup gocleri enasinda binbir turlu degisik akidelerin etkisi altinda kaldilar Selcuklular devrinden beri suregelen Siilik telkinlerinin tesirleriyle puruzlesmis olan akideleri Harezm ulkesinde kaldiklari zaman zarfi icinde tamamiyla bu mezhebin nufuzu altina girmeleriyle en son halini aldi Dokuzuncu Hicri asirda Harezm den Anadolu ya geri donen bu asiretlerin yerlestikleri muhitlerde Babalari bir hayli nufuza sahip bulunuyorlardi Kaynakca Not 1 Tarihi surec icerisinde cesitli tarikat ve mezheplere olan yakinligi acisindan asagidaki yelpaze icerisinde goreceli olarak konumlandirilabilir Siʿa i Muhlisin Sunniler ve Zeydiler Siʿa i Ula Ehl i Sunnet vel Cemaat Hanefilik Malikilik Safiilik ve Hanbelilik Safii Mezhebi nden ayrilan Zahiriler Imam Davud u Zahiri ve Imam Ebu Muhammed Ibn i Hazm el Endulusi Hanbeli Mezhebi nden cikan Selef i Salihin Takiy ud Din Ibn i Teymiyye Ghulat Selef iyyun Vehhabilik Zeydilik Betr iyye Salih iyye Cerir iyye Suleyman iyye Yemen Zeydiyyesi Kasim iyye Hadav iyye Muhteria Mutarrif iyye ve Alaviler Nasir iyye Kasim iyye Ghulat Zeydiyye Carud iyye Naim iyye ve Ya kub iyye Hariciler Ezarika Sufr iyye Necedat Acaride ve Ibaz iyye Ghulat Haricilik ve Meymun iyye Ghulat Siʿa Sebe iyye Keysan iyye Keysan iyyet ul Hullas Hasim iyye Harb iyye Muav iyye Cennah iyye Haris iyye Beyan iyye Rizam iyye Ebu Muslim iyye Berkuk iyye Haval iyye Muhammira Mukannaʿiyye Hurremdin iyye Babek iyye Kizilbaslar Kul iyye Ishak et Turk iyye Riyah iyye Kebr iyye Hattab iyye Bezig iyye ve Siʿa i iyye Ibn i Meymun Hallac iyye Hulul iyye Aleviler Tasavvufi Batiniler Hulman iyye ve Karmatiler Ebu Saʿid iyye Cennab iyye Ghulat Batiniyye Hakim iyye Durziler ve Sabbah iyye Elemutlar Imamiye Siasi Batini Ismailiyye ve Isnaaseriyye Imamiye i Seb iyye Ismaililik Yedicilik Yediciler Mustalilik ve Nizari Ismaililik Imamiye i Isna aser iyye Onikicilik Alevilik ve Caferilik Ahbar iyye Usul iyye Ghulat Imamiyye Mugir iyye Mansur iyye Azakira Alba iyeyye Ulya iyye Zemm iyye Ayn iyye Mim iyye Sin iyye Muhammise Suray iyye Gurab iyye Zubab iyye ve Nusayr iyye Mu tezile Vasil iyye Huzeyl iyye Nazzam iyye Haiti iyye Bisr iyye Ma mer iyye Muzdar iyye Sumam iyye Hisam iyye Cahiz iyye Hayat iyye Cubba iyye ve Befsem iyye Ghulat Mu tezile Habit iyye ve Himar iyye Seman iyye den Islamiyet e baglananlar Babailik Vefa iyye Ilyas iyye Lokman Baba Haydarilik Bektas iyye Haci Bektas Dedebabalik Balim Sultan Aybek Baba Ishak iyye Burak iyyun Behlul Baba Sari Saltik Baba Kizilbaslik Islamiyet ten cikan Dinler Hashasilik Nusayrilik Durzilik Hurufilik Seyhilik Ahisa iyye Babilik Bahailik ve Ahmedilik Islamiyet ile hicbir zaman alakali olmayanlar Yarsanilik Yezidilik Zerdustluk Zurvanizm Mazdekcilik Mani dini Sabiilik Budizm Isikcilik ve Nebatiler Kaynaklar 1 Mustafa Oz Mezhepler Tarihi ve Terimleri Sozlugu Ensar Istanbul 2011 2 Balcioglu Tahir Harimi Turk tarihinde mezhep cereyanlari Kanaat Kitabevi Ahmed Said tab i Hilmi Ziya nesriyati 1940 Jurdi Abisaab Converting Persia Religion and Power in the Safavid Empire London 2004 Tahir Harimi Nakli Ilimler Tarihi Kelam Tarihi M Serafeddin Maziden Atiye 1933 Professor Fuad Koprulu Turk Tarihinde Ilk Mutasavviflar Hilmi Ziya Mihrap mecmualari Anadolu da dini ruhiyat musahedeleri 1923 Massignon Louis Essai sur la lexique du mystique musulmane Balcioglu Tahir Harimi Turk tarihinde mezhep cereyanlari Siʿa i Batin iyye nin mense ve akideleri Sayfa 231 Ahmet Sait baskisi Balcioglu Tahir Harimi Turk tarihinde mezhep cereyanlari Turkler arasinda Islamiyet in intisari ve Siilik cereyanlari Ilm u Cifr in icadi Sayfa 42 Kanaat Yayinlari Ahmet Sait baskisi 1940 Oz Mustafa Mezhepler Tarihi ve Terimleri Sozlugu Ensar Yayincilik Istanbul 2011 Muhammed bin Isma il bin Ca fer in egitmeni olan kisinin adidir Daha sonra olusan Batinilik Mezhebi nin i tikadi ilkelerini tespit etmistir Ozturk Yasar Nuri En el Hak Isyani Hallac i Mansur Daragacinda Mirac Cilt 1 Sayfa 61 Yeni Boyut 2011 Batiniligin kurucusu olan Muhammed bin Isma il in gizli kod adi olan bu isim ayni zamanda pek cok kisi icin de kullanilmistir Balcioglu Tahir Harimi Turk tarihinde mezhep cereyanlari Siʿa i Batin iyye nin mense ve akideleri Sayfa 233 Ahmet Sait tab i Ozturk Yasar Nuri Imam i A zam Savunmasi Sehid bir onder icin Apolocya Zalimlere isyani iman ve ibadetin esasi olarak tanitti Bedir sembolunden rahatsiz olanlar Sahife 158 161 Inkilap Istanbul 2010 Belazur Ensabu l Esraf Sahife 344 369 Ibni Esir Cilt 5 Sayfa 24 Hittat i Markizi Cilt 2 Sayfa 492 Jorji Zeydan Medeniyet i Islam iyye Tarihi Zeki Magemez tercumesi Fetava yi Giyasiye Ozturk Yasar Nuri Imam i A zam Savunmasi Sehid bir onder icin Apolocya Kur an in tercumesiyle namaz kilinabilecegine fetva verdi Ne dedigini anlamadan okumak Seytan aldatmacasidir Sahife 104 ve 108 Inkilap Istanbul 2010 a b Balcioglu Tahir Harimi Mezhep Cereyanlari Aleviler in muhim fa aliyete gecmeleri ve Turkistan a Alevi dailerinin yayilmalari Sayfa 50 Hilmi Ziya Nesriyati Ahmet Sait Tab i 1940 Sahayif ul Ihbar Cilt 2 Sahife 410 Ebu Zekeriya Muhammed Kazvini Mehas ul Belden Orhan Kutuphanesi ndeki yazma nusha Bursa Sahaif ul Ahbar Cilt 2 Sayfa 391 Hayrullah Efendi Hayrullah Efendi Tarihi Cilt 1 Sayfa 422 Abdulkerim Sehristani Kitab ul Milel ve n Nihal Brown Iran Edebiyat Tarihi Manicheisme Eski Mazdeist Babil ve Hristiyan i tikatlarini birlestiren dualist bir mezhep Abdulkerim Sehristani Milel u Nihal Ali Ilahileri anlatirken gogun gurlemesinin Ali bin Ebu Talib in sesi yildirimlarinsa onun kamcisi olduguna inanildigini nakletmektedir Ali de uluhiyet bulundugunu iddia eden delillerden biri de onun Hayber Kalesi nin kapilarini kimsenin yardimi olmadan koparip atmasidir Resehat i Ayn ul Hayat ʿAbd Allah ibn i Seba tarafindan kurulan bir baska ghulat firkanin i tikadi icinde ise Ali nin tam uluhiyetiyle beraber Sehristani nin nakillerinden baska gogun gurledigi anda bunlarin Ve Aleyk us Selam Ya Eyyuh el Emir dedikleri de kaydedilmektedir Ali nin tam uluhiyeti cesitli bicimlerde butun Siʿa kollarinda mevcuttur Tefsir i Kessaf Cilt 1 Sayfa 1361 Al i Imran suresinin yedinci ayetinde bu te vilata dair beyanat vardir Al i Imran suresinin yedinci ayeti Sana bu muazzam kitabi indiren O dur Onda Kitab in temelini olusturan kesin anlamli muhkem ayetler vardir diger bir takimlari da mutesabihattir cesitli anlamlari olanlardir Ama kalplerinde egrilik olanlar fitne cikarmak ve te vilini aramak kendi keyiflerine gore yorumlamak icin sadece onun mutesabih cesitli anlamli olan ayetlerinin ardina duserler Halbuki onlarin gercek yorumunu te vilatini ancak Allah bilir Ilimde rusuhu derinlesmis olanlar da Amenna biz ona iman ettik hepsi Rabbimizin indindendir katindandir derler Gelgelelim bunlari ancak akil sahiplerinden baskasi dusunemez Sahaif ul Ahbar Cilt 2 Sayfa 675 Molla Cami Nefehat ul Uns Nefehat tercemesinde Islam rupkasini boyunlarindan cikarip atmis olan sol taife ki zamanimizda Kalenderilik adiyle malum olmuslardir bu add olunan evsaftan halidirler ve bu isim onlara ariyettir Anlara Heseviye derlerse muvafiktir Melamiye icin da vayi ihlas ederler ve izhari fisk ve fucurda mubalaga kilurlar diye yazmaktadir Celal ed Din Suyuti Cami us Sagir Ibn i Asakir Nur ul Huda Tezkire i Eflaki Selim Aga Kutuphanesi Uskudar Istanbul Farsca yazma nusha Balcioglu Tahir Harimi Turk tarihinde mezhep cereyanlari Yedinci ve Sekizinci Hicret asirlarinda Anadolu da Siilik Sayfa 161 Ahmet Said Baskisi 1940 Balcioglu Tahir Harimi Turk tarihinde mezhep cereyanlari Sia i Batin iyye nin Mogol ve Turk asiretleri arasindaki telkinleri Sayfa 87 Ahmet Said Baskisi 1940 Vilayetname i Haci Bektas i Veli yyul Horasani Ibn i Bibi Huseyin Husamettin Efendi Amas ya Tarihi Cilt 2 Sayfa 359 Hayrullah Efendi Hayrullah Efendi Tarihi Cilt 1 Sayfa 29 Fuad Koprulu Turk Edebiyatinda Ilk Mutasavviflar Sayfa 75 Kutb ud Din Haydar in vefat tarihinin M 1222 Haci Bektas in ise dogum tarininin M 1209 oldugu goz onune alinacak olunursa Kutb ud Din Haydar in vefatinda Haci Bektas henuz on uc yasindaydi Daha evvel muridi olmasi halinde bu rivayetin mumkun aksi takdirde ise zayif oldugu asikardir Ibn i Hallikan Kenari Sekayik Balcioglu Tahir Harimi Mezhep cereyanlari Haci Bektas 36 bin halife yetistirdi Sayfa 184 Ahmed Said tab i Hilmi Ziya nesriyati 1940 Vilayetname i Haci Bektas i Veli yyul Horasani Hacim Sultan Vilayetnamesi Hayrullah Efendi Hayrullah Efendi Tarihi Cilt 4 Sayfa 22 Seyyid Zahir ed Din in Taberistan tarihinden naklen Tezkire i Devlet Sah Sayfa 64 Tabakat i Supki Kutuphane i Umumi yazma nusha No 956 a b Mevlana Cami Nefeat ul Uns Hafiz Ebru Zubdet ut Tevarih Duvel il Islamiyye Ingilizceden tercume eden Halil Edhem Sayfa 356 Sahaif ul Ihbar Cilt 3 Sayfa 16 Ravzat ul Saffac Cilt 5 Sayfa 243 Edremit kazasinin Mulga Mehakimi Ser iyye Sicilleri Tahir Harimi Tarihte Edremit Sehri Vilayetname i Haci Bektas i Veli yyul Horasani Siret Celal ed Din i Menkuberni Necip Asim Turk Tarihi Muneccim Basi Cilt 3 Sayfa 314 BibliografyaArnol d Intisari Islam Tarihi Profesor Halil Halid tercumesi Asim Necip Turk Tarihi Ayni Bedr ed Din Mahmud Ikd ul Cumman Ayni Mehmet Ali Tasavvuf Tarihi Balcioglu Tahir Harimi Turk Tarihinde Mezhep Cereyanlari Barthold W Islam Medeniyeti Tarihi Professor Dr Fuad Koprulu nun Genis izah duzeltme ve ilavelerle tercumesi Brown Iran Edebiyat Tarihi Cahiz Kitab ul Beyan ve t Tebyin Kitab Fezail ul Etrak Cami Mevlana Nefeat ul Uns Christensen Arthur La regne du roi Kawadh I et le communisme Mazdakite Cuveyni Ala ed Din Cihan Kusa Ebru Hafiz Zubdet ut Tevarih Ebu Zehra Muhammed Islam da Siyasi ve I tikadi Mezhepler Tarihi Ethem Ruhi Figlali ve Osman Eskicioglu tercumesi Mezhepler Tarihi Ismail Dag tercumesi El Biruni Ebu Reyhan Muhammed bin Ahmed El Asar ul Bakiye an Kurun il Haliye Gok Alp Ziya Eski Turkler de din Dar ul Funun Edebiyat Fakultesi mecmualari Golpinarli Abd ul Baki Turkiye de Mezhepler ve Tarikatlar Hasiri Ikd ul Ferid Hasiyesi Handmir Giyas ed Din Habib us Siyer Harimi Tahir Nakli Ilimler Tarihi Tarihi Hikmette Sofiyun Tarihte Edremit Sehri Hayrullah Efendi Hayrullah Efendi Tarihi Hilmi Ziya Mihrap mecmualari Anadolu da dini ruhiyat musahedeleri Huseyin Husamettin Efendi Amas ya Tarihi Ibn i Arab Sah Acaib ul Makdur Ibn i Hacer Durer ul Kamine Enbe ul Gumur Ibn i Haldun Mukaddime Ibn i Sahne Ravzat ul Menazir Ibn i Tikteka Kitab ul Fahri Ishak Efendi Kasif ul Esrar Kasani Ebu l Kasim Abd Allah Olcaytu Tarihi Kenari Ibn i Hallikan Sekayik Kharezmi Muhammed bin Ahmed Mefatih ul Ulum Koprulu Fuad Turk Tarihinde Ilk Mutasavviflar Massignon Louis Essai sur la lexique du mystique musulmane Mes udi Ali Muruc uz Zeheb Kitab ut Tenbih ve l Israf Muhsin Fani Mubid Tuhfe i Isna Aser iye Muvaffik el Mekki Menakib Oz Mustafa Mezhepler Tarihi ve Terimleri Sozlugu Ozturk Yasar Nuri Imam i A zam Savunmasi Sehid bir onder icin Apolocya En el Hak Isyani Hallac i Mansur Daragacinda Mirac Residi Fazl ul Lah Cami ut Tevarih Sibt Ibn ul Cezvi Mir at uz Zaman Suver ul Ekalim Ibn i Nedim Fihrist Suyuti Celal ed Din Tarih ul Hulefa Sehristani Muhammed Kitab ul Milel ve n Nihal Serafeddin M Pamir Isma ilileri Ilahiyat Fakultesi Mecmuasi Yakut ul Hamavi Ebu Abd ul Lah Mu cem ul Buldan Zeydan Jorji Medeniyet i Islam iyye Tarihi Zeki Magemez tercumesi