Biyoloji tarihinde antik çağlardan günümüze yaşayan dünyanın incelenmesi ele alınmaktadır. Her ne kadar biyoloji kavramı belirli bir bilimsel alan olarak 19. yüzyılda ortaya çıkmış olsa da biyoloji bilimleri ayurveda, Antik Mısır tıbbı ve Greko-Romen dünyada Aristoteles ile Galen'in çalışmalarına kadar uzanan tıb tarihine ve doğa tarihine dayanmaktadır. Antik çağlarda ortaya çıkan bu çalışmalar Orta Çağ'da İbni Sina gibi müslüman bilimadamları ve doktorlar tarafından ilerletilmiştir. Avrupa Rönesans döneminde ve modern çağın başlarında ampirizme yeniden duyulan bir ilgi ve birçok yeni organizmanın keşfiyle birlikte biyolojik düşünce alanında bir devrim ortaya çıkmıştır. Bu dönemde öne çıkanlar arasında fizyoloji alanında deneysel çalışmalar ve çok dikkatli gözlemler yapmış olan ile Harvey; fosilleri ve yaşam çeşitliliğini sınıflandırmaya başlayan ve organizmaların gelişmeleri ile davranışlarını izleyen Linnaeus ile Buffon gibi doğa bilimcileri sayılabilir. Mikroskobun bulunması ile daha önceden bilinmeyen mikroorganizmaların dünyası ortaya çıkmış ve hücre teorisinin ilk çalışmaları başlamıştır. Özellikle mekanik felsefenin çıkışına karşı doğal teolojinin giderek artan önemi doğa tarihi üzerine yapılan çalışmaların gelişmesine cesaret vermiştir.
Botanik ve zooloji 18 ve 19. yüzyıllarda giderek daha profesyonel bilim dalları hâline gelmiştir. Lavoisier ve diğer fizikçiler canlı ve cansız dünyaları fizik ve kimya ile birleştirmeye başlamıştır. Alexander von Humboldt gibi kâşif - doğa bilimcileri organizmaların kendi aralarında ve çevre ile olan ilişkilerini ve bu ilişkilerin coğrafyaya olan bağlılıklarını incelemeye başlamış ve biyocoğrafya, ekoloji ve etolojinin temelleri atılmıştır. Doğa bilimcileri özcülüğü reddetmeye, soy tükenmesinin ve türlerin mutasyonun önemini kavramaya başlamışlardır. Hücre teorisi yaşamın temeli üzerine yeni perspektifler getirmiştir. Bu gelişmeler ve embriyoloji ile paleontolojinin getirdiği sonuçlar ışığında Charles Darwin'in doğal seleksiyon ile evrim teorisi ortaya çıkmıştır. Canlı maddelerin cansız maddelerden kendiliğinden meydana geldiği teorisi 19. yüzyılın sonlarında artık kabul görmemeye başlamış, hastalık yapıcı mikrop teorisi yükselişe geçmiştir ama kalıtımın işleyişi hâla bir gizem olarak kalmıştır.
Mendel'in çalışmalarının 20. yüzyılın başlarında tekrar bulunması kısa sürede Thomas Hunt Morgan ve öğrencilerinin genetik bilimini geliştirmelerini sağlamıştır. 1930'lara gelindiğinde popülasyon genetiği ve doğal seleksiyon neo-Darwinci sentez olarak ortaya çıkmıştır. Özellikle Watson ve Crick DNA'nın yapısını önerdikten sonra yeni disiplinler hızlı bir gelişme kaydetmiştir. Merkezi dogmanın ortaya atılışından ve genetik kodun çözülmesinden sonra biyoloji organizmaların bütünüyle ve organizma gruplarıyla ilgilenen "organizma biyolojisi" ve hücre ve moleküler biyoloji olarak ayrılmıştır. Bu ayrım 20. yüzyılın sonlarına doğru organizma biyologlarının moleküler teknikler kullanması ile birlikte moleküler ve hücre biyologlarının da genlerin çevre ile ilişkilerini araştırması ve doğal organizma popülasyonlarının genetiği gibi tersine dönerek genomik ile proteomik gibi yeni alanlar ortaya çıkmıştır.
"Biyoloji"nin etimolojisi
Biyoloji sözcüğü Yunanca yaşam anlamına gelen Yunanca: βίος (bios) sözcüğü ile Yunanca seçmek, toplamak anlamına gelen Yunanca: λέγειν (legein) fiilinden türetilen ve bilim anlamına gelen '-loji',ekinin birleşmesinden oluşmuştur. Günümüzdeki anlamıyla biyoloji sözcüğü birbirlerinden bağımsız olarak 1800 yılında , 1802 yılında (Biologie oder Philosophie der lebenden Natur, 1802) ve Jean-Baptiste Lamarck (Hydrogéologie, 1802) tarafından kullanılmıştır.. Sözcüğün kendisi ise 1766 yılında yayımlanan 'un Philosophiae naturalis sive physicae dogmaticae: Geologia, biologia, phytologia generalis et dendrologia,adlı kitabının üçüncü cildinde geçer.
Hayvanlar ve bitkilerin incelenmesi için biyoloji,sözcüğünden önce başka terimler kullanılmıştır. Biyolojinin tanımla işlevi için doğa tarihi adı kullanılmıştır ama bu terimin içinde aynı zamanda mineraloji gibi biyoloji dışı alanlarda yer alıyordu. Orta Çağldan Rönesans'a kadar doğa tarihinin birleştirici ekseni scala naturae ya da Büyük Varlık Zinciri olarak tanımlanıyordu. Doğa felsefesi ve bitki ve hayvan yaşamının kavramsal ve metafizik temellerinin ötesine geçerek organizmaların neden var olduğu, davranışlarının temelinde ne yattığı konularıyla ilgileniyordu ve ayrıca günümüzde jeoloji, fizik, kimya ve astronomi dallarını da içinde barındırıyordu. Fizyoloji ve (botanik) farmakoloji tıp alanında inceleniyordu. Genel olarak biyoloji terimi kabul görmeden önce 18 ve 19. yüzyıllarda doğa tarihi ve doğa felsefesi terimlerinin yerine botanik, zooloji ve fosillerle ilgili olarak da jeoloji kullanılmaya başlandı. Günümüzde de "botanik" ve "zooloji" oldukça yaygın olarak kullanılmaktadır ama yanlarına mikoloji ve moleküler biyoloji gibi biyolojinin diğer altdalları da eklenmiştir.
Antik ve Orta Çağ dönemi
Erken dönem kültürleri
İlk insanlar, hayatta kalabilmek için gerekli olan bitkiler ve hayvanlar hakkında sahip oldukları bilgileri nesilden nesile aktarmış olmalılar. Bu aktarılan bilgilerin arasında hayvan ve insan anatomisi ve göç dönemleri gibi hayvan davranışları hakkında olan bilgiler de yer almış olmalıdır. Yine de biyoloji bilgisi açısından ilk önemli dönüm noktası 10,000 yıl önce ortaya çıkan Neolitik Devrimdir. İnsanlar ilk defa bu dönemde tarım yapmak için bitkileriden yararlanmış ve yerleşik toplulukların yararlanması için ilk olarak hayvanlar evcilleştirilmiştir.
Mezopotamya, Antik Mısır, Hindistan altkıtası, Çin gibi eski kültürler birbirinden bağımsız ve karmaşık doğa felsefesi üzerine görüşler oluşturan , gibi tanınmış cerrahlar ve doğa bilimleri ile ilgilenen kişiler ortaya çıkarmıştır. Ancak modern biyolojinin kökeni Antik Yunan felsefesinin seküler geleneğine dayandırılır.
Bilinen en eski tıp sistemlerinden biri olan Ayurveda Hint altkıtasında M.Ö. 1500 yıllarında, Hint kültürünün en eski dört kitabından biri olan Atharvaveda'dan kaynaklanmıştır. Dİğer antik tıp metinleri arasında Antik Mısırlılardan kalma sayılabilir. Ayrıca bu metinde insan kalıntılarını koruma ve çürümesini engelleme için kullanılan mumyalama işleminin geliştirilmesinden de söz edilir. Antik Çin'de biyoloji konularının Çinli herbologların, doktorların, simyacıların ve filozofların eserleri arasında yer aldığı görülmektedir. Örneğin, son hedefi "hayat iksiri" olan Çin simyasının Taocu geleneği, sağlık üzerine verdiği önem nedeniyle yaşam bilimlerinin bir parçası olarak görülebilir. Klasik Çin tıbbı sistemi genellikle yin ve yang teorisi ile beş element çevresinde şekillenmiştir.Zhuangzi gibi Taocu filozoflar M.Ö. 4. yüzyılda evrim ile ilgili fikirler oluşturmuş, biyolojik türlerin değişmezliğini reddetmiş ve türlerin değişik çevrelere cevap verebilmek için değişik özellikler geliştirdiklerini öne sürmüştür.
Antik Hint Ayurveda geleneği Antik Yunanistan tıbbının dört mizaç kuramına benzeyen üç mizaç kavramını bağımsız olarak geliştirdi, ancak Ayurveda sisteminde ayrıca vücudun beş elementten ve yedi temel dokudan oluştuğu da yer almaktaydı. Ayurveda yazarları yaşayan nesneleri doğum yöntemlerine göre; rahimden, yumurtadan, ısı ve nemden ve tohumlardan olmak üzere dört kategoriye ayırdı ve fetüsün döllenmesi kavramını açıkladı. Aynı zamanda, insan diseksiyonu ve hayvanları canlı olarak kesme yöntemleri kullanmadan dahi cerrahi üzerine önemli ilerlemeler kaydettiler., M.Ö. 6. yüzyılda Sushruta tarafından yazıldığı öne sürülen İlk Ayurveda bilimsel eserlerinden biridir. İlk tıp metinlerinden biri sayılan bu eserde 700 tıbbî bitki, mineral kaynaklarla hazırlanan 64 ve hayvansal kaynaklardan hazırlanan 57 ilâç tanımlanır.
Antik Yunan gelenekleri
Sokrates öncesi düşünürler yaşam hakkında çok soru sordular ancak özellikle biyoloji ile ilgili çok az sistematik bilgi ürettiler. Yine de atomcuların yaşamı yalnızca fiziksel terimlerle açıklama çabaları biyoloji tarihi boyunca dönem dönem ortaya çıkmıştır. Ama Hipokrat ve takipçilerinin tıbbî teorilerinin, özelikle mizaç kuramının etkisi kalıcı olmuştur.
Düşünür Aristoteles Klâsik Antik Çağın yaşayan dünya hakkında en nüfuzlu bilginiydi. Her ne kadar doğa felsefesi hakkındaki ilk eserleri spekülatif olsa da biyoloji hakkında verdiği daha sonraki eserlerinin çoğu ampirik kaynaklıydı ve biyolojik nedensellik ile yaşamın çeşitliliği üzerineydi. Özelikle çevresinde bulunan bitki ve hayvanların nitelikleri ve yaşam biçimleri hakkında sayısız doğa gözlemi yapmıştır ve kategorizasyona büyük önem vermiştir. Aristoteles 540 hayvan türünü sınıflandırmış ve en az 50'sini keserek incelemiştir. Entelektüel amaçların ve formel nedenin tüm doğal süreçleri yönlendirdiğine inanmıştır.
Aristoteles ve ondan sonra 18. yüzyıla kadar gelen tüm Batı âlimleri, yaratıkların bitkilerden insanlara, giderek artan bir mükemmeliyet skalasında (scala naturae ya da Büyük Varlık Zinciri) yer aldığına inanmıştır. Aristoteles'in Lykeion'daki halefi Theophrastus, botanik üzerine adında bir seri kitap yazmıştır ki antik çağların botanik üzerine en önemli katkısıdır. Theophrastus'un kullandığı terimlerin birçoğu, örneğin meyve için carpos ve tohum kanalı için pericarpion gibi günümüzde hâlâ kullanılmaktadır. Gaius Plinius Secundus da bitkiler ve doğa hakkındaki bilgisi nedeniyle tanınmıştır ve zoolojik tanımlamaları bir araya getirmiştir.
Helenistik dönemde Ptolemaios Hanedanı zamanının bazı âlimleri, özelikle Herophilos ve Erasistratos, Aristoteles'in fizyolojik çalışmalarına eklemeler yapmış ve deneysel diseksiyonlar yapmıştır.Claudius Galen tıp ve anatomi alanında en önemli otorite olmuştur. Her ne kadar Lucretius gibi birkaç antik atomcu, Aristoteles'in yaşamın tüm yönlerinin belirli bir tasarım ya da amacın sonucu olduğunu söyleyen teleolojik görüşlerine karşı çıkmışsa da teleoloji ve özelikle de hristiyanlığın yükselişinden sonra 18 ve 19. yüzyıllara kadar biyolojik düşüncenin merkezinde yer almıştır. Ernst W. Mayr, "Lucretius ve Galen'den sonra Rönesans'a kadar biyolojide önemli bir şey olmamıştır." diye belirtmiştir. Doğa tarihi ve tıp üzerine olan Antik Yunan gelenekleri yaşamaya devam etmiş ancak Orta Çağ avrupası'nda genellikle sorgulanmadan kabul görmüştür.
Orta Çağ ve İslam bilgisi
Roma İmparatorluğu'nun gerilemesi birçok bilginin ortadan kaybolmasına ve yokolmasına neden olduysa da birçok tıb adamı eğitim ve uygulama yoluyla Antik Yunan geleneklerini sürdürüyordu. Bizans ve İslami dünyada birçok Antik Yunan eseri Arapçaya çevrilmiş ve Aristoteles'in eserlerinin çoğu korunabilmiştir.
Orta Çağ müslüman tıp adamları, âlimleri ve düşünürleri 8 ile 13. yüzyıllar arasında, "İslam'ın Altın Çağı" ya da "İslam tarım devrimi" diye bilinen dönemde biyoloji bilgisine çok önemli katkılarda bulunmuşlardır. Örneğin zooloji alanında Doğu Afrika kökenli Arap âlim el-Cahız (781–869) yaşam için mücadele gibi evrim ile ilgili fikirleri ilk defa ortaya koymuştur Aynı zamanda besin zinciri fikrini de ortaya atmıştır ve çevresel determinizmin ilk takipçilerindendir.Kürt biyolog el-Dinaveri (828–896) Arap botaniğinin kurucusu sayılır. Yazdığı Kitab-el Nebat en azından 637 türü tanımlar, filizlenmeden ölüme kadar bitki gelişmesini, bu gelişmenin etaplarını ve çiçekler ile meyvelerin oluşumunu anlatır.El-Birûni yapay seleksiyonu tanımlamış ve doğanın da benzer şekilde işlediğini söylemiştir; bu fikir doğal seleksiyon ile kıyaslanır.
Deneysel tıp alanında İbn-i Sina (980–1037) El-Kanun fi't-Tıb adlı eserinde klinik denemeler ve klinik farmakoloji kavramlarını ileri sürdü. Bu eser 17. yüzyıla kadar Avrupa tıp eğitiminde çok önemli bir metin olarak kullanılmıştır.Endülüslü-Arap tıp adamı (1091–1161) deneysel diseksiyon ve otopsinin ilk takipçilerindendir. Yaptığı otopsilerle bir deri hastalığı olan uyuzun nedeninin bir parazit olduğunu kanıtlayarak mizaç teorisini sarsmıştır. Aynı zamanda insanlar üzerinde kullanmadan önce hayvanlar üzerinde test yapılmayı öngören deneysel cerrahiyi başlattı.Mısır'da 1200 yılında bir kıtlık sırasında Abdullâtif el-Bağdadi birçok iskeleti inceleyerek Galen'in alt çene ve leğen kemiklerinin oluşumuna dair görüşlerinin yanlış olduğunu buldu.
Endülüslü-Arap biyolog Ebu Abbas el-Nebati, 13. yüzyılın başlarında, botanik alanında sayısız tıp metninin test edilmesi ve tanımlanması için ampirik ve deneysel tekniklerden oluşan bir bilimsel yöntem geliştirerek gerçek deneyler ve gözlemlerle desteklenen metinleri doğruluğu kanıtlanamamış metinlerden ayırdı. Öğrencisi İbn el-Baytar (1248) içinde 300'ü kendi keşfi olan 1.400 bitki, gıda ve ilacın tanımlandığı bir eczacılık ansiklopedisi yazmıştır. Bu eserin Latince çevirisi 18 ve 19. yüzyıllarda Avrupalı biyolog ve eczacılara çok yararlı olmuştur.
Arap tıp adamı İbn Nefis de (1213–1288) deneysel diseksiyon ve otopsinin ilk takipçilerindendir ve 1242 yılında dolaşım sisteminin temelini oluşturan pulmoner dolaşım ve koroner dolaşımı bulmuştur. Aynı zamanda metabolizma kavramını tanımlamış, ve Galen ile İbn-i Sina'nın dört mizaç teorisi ile birlikte nabız, kemikler, kaslar, bağırsaklar, duyu organları, safra kanalları, özofagus ve mide hakkındaki görüşlerinin doğru olmadığını gösterdi.
Orta Çağ'ın ortalarında Bingenli Hildegard, Albertus Magnus ve II. Friedrich gibi az sayıda âlim doğa tarihi üzerinde çalışmalar yapmıştır. Avrupa üniversitelerinin ortaya çıkışı fizik ve felsefe alanında önemli gelişmelere yol açtıysa da biyoloji alanında pek etkili olamamıştır.
Rönesans ve ilk modern gelişmeler
Rönesans ile birlikte ampirik doğa tarihi ve fizyoloji üzerine büyük bir ilgi gösterilmiştir. Andreas Vesalius 1543 yılında, insan anatomisi hakkında olan ve cesetlerin disseksiyonuna dayanan adlı eseriyle Batı tıbbında modern devri başlattı. Vesalius ve sonrasında gelen bir dizi anatomist, otoriter bilgi ve soyutlamanın ötesinde ilk elden deneysel çalışmalara dayanarak fizyoloji ve tıp alanında skolastik görüşün yerine deneyciliği koydu. Herboloji yoluyla tıp aynı zamanda bitkiler üzerine edinilen bilgilere yeni bir deneysel kaynak oluşturdu. Otto Brunfels, Hieronymus Bock ve Leonhart Fuchs bitkiler üzerine oldukça fazla eser vererek bitki yaşamının tamamı üzerine yeni bir doğal yaklaşımı başlattılar. Hayvanlar hakkında hem doğal hem de figüratif bilgilerin toplandığı eserler de giderek daha sofistike hâle gelmeye başladı. Hayvanlar hakkında önemli eserler verenler arasında , Pierre Belon, , Conrad Gessner ve Ulisse Aldrovandi sayılabilir.
Doğa bilginleri ile çalışan Albrecht Dürer ve Leonardo da Vinci gibi sanatçılar da hayvan ve insan bedenleriyle ilgilendiler ve detaylı fizyoloji çalışmalarıyla gittikçe büyüyen anatomi bilgisine katkıda bulundular.Simya ve doğal büyü gelenekleri, özellikle Paracelsus'un çalışmaları yaşayan dünya hakkında var olan bilgilere katkı sağladı. Simyacılar organik maddeyi kimyasal analize tabi tuttular ve hem biyolojik hem de mineral farmakoloji ile ilgili deneyler yaptılar. Bu gelişmeler 17. yüzyıla kadar devam eden ortaya çıkışıyla geleneksel organizma olarak doğa metaforunun makina olarak doğa metaforuyla değişmesinin bir parçasıydı.
17 ve 18. yüzyıllar
Sınıflandırma, adlandırma ve kategorize etme 17 ve 18. yüzyılın çoğunda doğa tarihinin en önemli konuları hâline geldi. Carolus Linnaeus 1735 yılında doğal dünya için temel bir taksonomi yayımladı ve 1750'lerde tüm adlandırdığı türler için bilimsel adlandırmalar ileri sürdü. Linnaeus türleri belirli bir hiyerarşinin değişmez parçaları olarak görürken 18. yüzyılın diğer önemli doğa bilimcisi Buffon türleri yapay bir kategorilendirme olarak değerlendirmiş ve hatta ortak ata kavramının olabilirliğini öne sürerek yaşayan türlerin değişebileceğini savunmuştur. Her ne kadar evrime karşı görüşleri olsa da Buffon evrim düşüncesinin gelişmesinde önemli bir yer tutmuştur ve eserleri hem Lamarck'ın hem de Darwin'in evrim teorilerini oluşturmada etkili olmuştur.
Vesalius'un çalışmalarını yaşayan insanlar üzerinde deneyler yaparak geliştiren William Harvey ve diğer doğa düşünürleri kanın, toplar ve atardamarların işlevlerini inceledi. Harvey'nin 1628 yılına ait eseri Galen'in teorisinin sonunun başlangıcıydı ve Santorio Santorio'nun metabolizma üzerine olan çalışmalarıyla fizyoloji üzerine nicel yaklaşımlar üzerine etkili bir model oluşturdu.
17. yüzyılın başlarında biyolojinin mikro dünyası artık açılmaya başlamıştı. 16. yüzyılın sonlarından itibaren birkaç lens ustası ve doğa düşünürü kaba mikroskoplar yapmaya başlamıştı. Robert Hooke 1665 yılında kendi mikroskobuyla yaptığı gözlemleri Micrographia adlı eserinde yayımladı. Antonie van Leeuwenhoek'ün lens yapımında çok önemli gelişmeler kaydetmesiyle, 1670'li yılların başında tek lens ile 200 kat büyütme elde etmesiyle bilim adamları mikroskopik yaşamın yabancılığı ve çeşitliliği ile karşılaşarak ilk mikroorganizmaları keşfettiler. Jan Swammerdam'ın benzer deneyleri entomolojiye yeni bir ilgi duyulmasını sağladı ve mikroskopik disseksiyon ile boyama tekniklerinin temeli atıldı.
Mikroskopik dünya genişlerken makroskopik dünya da küçülüyordu. John Ray gibi botanikçiler tüm dünyadan gönderilen yeni keşfedilmiş organizmaları kendi içinde tutarlı bir sınıflandırma içine almak ve tutarlı bir teoloji (doğal teoloji) oluşturmak için çalışıyordu.Nuh Tufanı üzerindeki tartışmalar paleontolojinin gelişmesini körükledi. 1669 yılında canlı organizmaların kalıntılarının nasıl sediment katmanları arasında kalıp mineralize hâle geldikten sonra fosiller oluşturduğu hakkında bir deneme yazdı. Her ne kadar Steno'nun fosilleşme üzerine olan görüşleri doğa düşünürleri arasında iyi bilinse ve çok tartışılsa da dünyanın yaşı ve soy tükenmesi gibi konular üzerindeki felsefi ve teolojik tartışmalar nedeniyle 18. yüzyılın sonuna kadar tüm doğa bilimcileri tarafından kabul görmemiştir.
19. yüzyıl: Biyolojik disiplinlerin ortaya çıkışı
19. yüzyıl boyunca biyoloji, şekil ve işlev sorularını inceleyen tıp ile yaşam çeşitliliği, canlıların kendi arasında ve cansız dünya ile olan ilişkileri ile ilgilenen doğa tarihi arasında bölünmüştü. 1900'lerde bu alanların çoğu iç içe geçmişti ve doğa tarihi ile doğa felsefesi artık yerlerini daha uzmanlaşmış olan sitoloji, bakteriyoloji, morfoloji, embriyoloji, coğrafya ve jeolojiye bırakmıştı.
Doğa tarihi ve doğa felsefesi
19. yüzyılın başlarından ortalarına kadar doğa bilimcilerinin yoğun yolculukları sonucuna canlı organizmaların çeşitliliği ve dağılımı hakkında birçok yeni bilgi elde edildi. Bunların arasında fizik ve kimya gibi doğa felsefesinin nicel yöntemlerini kullanarak doğa tarihi alanında organizmaların arasındaki ve çevreleriyle olan ilişkileri analiz eden Alexander von Humboldt'un çalışmaları önemli yer tutar. Humboldt'un çalışmaları biyocoğrafyanın temellerini attı ve birçok bilim insanı kuşağına ilham verdi.
Jeoloji ve paleontoloji
Jeolojinin ortaya çıkmasıyla birlikte doğa tarihi ve doğa felsefesi birbirlerine daha da yakınlaştılar. Stratigrafinin kurulması ile birlikte canlı organizmaların konumsal dağılımına zamansal dağılımın da eklenmesini sağlayarak evrim kavramlarının anahtar bir noktasını oluşturdu. Georges Cuvier ve diğerleri 1790'ların sonunda ve 1800'lerin başında karşılaştırmalı anatomi ve paleontoloji konusunda büyük adımlar attılar. Bir dizi konferans ve bilimsel yazı ile Cuvier yaşayan memeliler ile fosiller arasında detaylı karşılaştırmalar yaparak, fosillerin hâlâ yaşayan türlerin kalıntılıraı olduğu inancını yıkarak bunların artık soyu tükenmiş canlılara ait olduğunu kanıtladı., William Buckland, Mary Anning, Richard Owen ve diğerleri tarafından ortaya çıkarılan ve tanımlanan fosiller tarih öncesi memelilerden önce bir "sürüngenler çağı" olduğunu ortaya koydu. Bu keşifler insanların hayalgücüne hitap etti ve dünya üzerinde yaşamın tarihine olan ilgiyi artırdı. Bu jeologların çoğu katastrofizm hipotezine bağlı kalırken Charles Lyell'in etkili Principles of Geology (Jeoloji'nin Prensipleri) eseri (1830) jeolojik geçmiş işe günümüzün birbirine eşit oranda açıklandığı James Hutton'ın teorisini yaygınlaştırmıştır.
Evrim ve biyocoğrafya
Darwin'in evrim teorisinden önceki en önemli teori Jean-Baptiste Lamarck'ın elde edilen özeliklerin kalıtımına dayanan ve en küçük mikroptan insanlara kadar uzanan bir gelişme zincirini tanımlayan teorisiydi. İngiliz doğabilimci Charles Darwin, Humboldt'un biyocoğrafya yaklaşımını, Lyell'in tek biçimli jeolojisini, Thomas Malthus'un nüfus çoğalması ile ilgili yazılarını ve kendi morfoloji üzerine olan uzmanlığını birleştirerek doğal seleksiyona dayanan çok daha başarılı bir evrim teorisi geliştirmiştir. Benzer kanıtlar, Darwin'den bağımsız olarak Alfred Russel Wallace da benzer sonuçlara ulaşmıştır.
Darwin'in teorisinin 1859 yılında Doğal Seçilim Yoluyla Türlerin Kökeni ya da Hayat Kavgasında Avantajlı Irkların Korunumu Üzerine adlı eserinde yayımlanması modern biyoloji tarihinin en önemli olayı sayılır. Darwin'in doğabilimcisi olarak kabul edilen yetkinliği, eserinin ölçülü tonu ve en önemlisi sunulan kanıtların çokluğu ve şeffaflığı kendinden önce gelen evrim ile ilgili eserlerin aksine Türlerin Kökeninin başarılı olmasını sağlamıştır. 19. yüzyılın sonuna doğru bilim insanlarının çoğu evrime ve ortak ata kavramını kabul etmişti. Ancak, o dönemde var olan kalıtım teorilerinin rastgele varyasyonların kalıtımı ile uyumsuz olması nedeniyle, evrimin ana mekanizmasının doğal seleksiyon olduğu 20. yüzyılın ortalarına kadar kabul edilmemiştir.
Wallace, , Humboldt ve Darwin'in eserlerini izleyerek zoocoğrafya alanında önemli katkılarda bulunmuştur. Transmutasyon varsayımına olan ilgisi nedeniyle, önce Güney Amerika sonra da Malay Takımadalarında yaptığı saha çalışmalarında yakın akraba olan türlerin coğrafi dağılımına özel bir dikkat göstermiştir. Malay Takımadalarında iken Maluku Adalarından geçen ve takımadaları Asya bölgesi ile Yeni Gine/Avustralya bölgesi olarak ikiye bölen tanımladı. Ana sorusu olan, benzer iklimlere sahip olan adaların direyinin neden farklı olduğu ancak buradaki türlerin kökeni ile açıklanabilirdi. Yaklaşık yarım yüzyıl boyunca referans eser olarak kullanılan The Geographical Distribution of Animals (Hayvanların Coğrafi Dağılımı) eserini 1876 yılında yazdı ve bu eserini ada biyocoğrafyası ile ilgilenen 1880 yılına ait Island Life (Ada Hayatı) adlı eseriyle tamamladı. Philip Sclater tarafından geliştirilen altı alanlı sistemi genişleterek kuşlardan her türlü hayvana kadar coğrafi dağılımları açıklamak için kullandı.
Kalıtım üzerine olan bilimsel çalışmalar, Darwin'in Türlerin Kökeni eserinin ışığında Francis Galton ve biyometrisyenlerin çalışmalarıyla kısa sürede büyüdü. Genetiğin kökeninin genellikle Gregor Mendel'in 1866 yılındaki çalışmaları olduğu gösterilir ve kalıtım yasalarına da adı verilmiştir. Ancak çalışmalarına yapıldıktan 35 yıl sonraya kadar önem verilmemiş ve ilgi gösterilmemiştir. O dönemde pangenezis, ve diğer mekanizmalara dayanan birçok kalıtım teorisi tartışılşmaktaydı.Embriyoloji ve ekoloji de evrim ile bağlantılı olarak önemli biyolojik bilim dalları olarak, özellikle Ernst Haeckel'in eserleriyle gelişmeye başlamıştır. Ancak 19. yüzyılda kalıtım üzerine yapılan çalışmaların çoğu doğa tarihi alanında değil deneysel fizyoloji alanındaydı.
Fizyoloji
19. yüzyıl boyunca, fizyolojinin alanı başlıca tıbba yönelik bir alandan insanın yanı sıra bitkileri, hayvanları ve hatta mikroorganizmaları da içeren tüm canlıların fiziksel ve kimyasal süreçlerini inceleyen geniş kapsamlı bir alana doğru gelişmiştir. Makinalar gibi canlılar biyolojik ve sosyal düşüncede baskın bir metafor hâline gelmiştir.
Hücre teorisi, embriyoloji ve eşey hücre teorisi
Mikroskopi alanındaki ilerlemeler biyoloji düşünce üzerinde çok derin etki bırakmıştır. 19. yüzyılın başlarında birkaç biyolog hücrenin önemini ortaya koymuştur. 1838 ve 1839'da, Schleiden ve Schwann, (1) organizmaların temel yapıtaşının hücre olduğu ve (2) tek tek her bir hücrenin yaşamın tüm özelliklerine sahip olduğu fikirlerini yaymaya başladılar ancak (3) tüm hücrelerin diğer hücrelerin bölünmesiyle oluştuğu fikrine karşı çıktılar. Robert Remak ve Rudolf Virchow'un çalışmaları sayesinde ise 1860'lara gelindiğinde biyologların çoğu hücre teorisi olarak bilinmeye başlanan bu teorinin üç ilkesini birden kabul etmeye başladılar.
Hücre teorisi ile birlikte biyologlar bağımsız organizmaları bağımsız hücrelerin birbirine bağlı birleşimleri olarak görmelerini getirdi. Güçlü mikroskoplar ve yeni boyama yöntemleri ile giderek büyüyen sitoloji dalında çalışan bilim insanları, tek bir hücrenin bile ilk mikroskop kullanan bilginlerin tanımladığı homojen sıvı dolu odacıklardan çok daha karmaşık yapılara sahip olduklarını buldular. Robert Brown 1831 yılında hücre çekirdeğini tanımladı ve 19. yüzyılın sonuna gelindiğinde bilim insanları hücrenin birçok temel yapıtaşını tanımlamışlardı: kromozomlar, sentrozomlar, mitokondri, kloroplastlar ve boyama yoluyla görünen diğer yapılar. Walther Flemming 1874 ile 1884 arasında mitoz bölünmenin farklı aşamalarını tanımlayarak, bunların boyama nedeniyle ortaya çıkmadığını aksine canlı hücrelerde olduğunu ve hücre bölünmeden ve yeni hücre oluşmadan hemen önce kromozomlarının sayısının ikiye katlandığını gösterdi. Hücre çoğalması ile ilgili çalışmaların çoğu August Weismann'ın kalıtım teorisinde toplandı. Weismann hücre çekirdeğini (özelikle de kromozomları) kalıtımı taşıyan yapıtaşı olarak tanımladı. Somatik hücreler ile arasındaki farklılığı eşey hücrelerin kromozom sayısının yarıya düştüğü olarak belirleyerek mayoz kavramına giriş yaptı ve Hugo de Vries'in pangenezis teorisini kabul etti.. Weismannizm özelikle yeni deneysel embriyoloji alanında oldukça etkiliydi.
1850'lerin ortalarına gelindiğinde yerine artık tamamen hastalık yapıcı mikrop teorisi geçmiş ve mikroorganizmalar ile bunların diğer canlılar ile etkileşmeleri önemli ilgi görmeye başlamıştı. 1880'lerde bakteriyoloji özelikle Robert Koch'un çalışmalarıyla tutarlı bir bilim dalı olmaya başlamıştı. Koch, Petri kabı içinde, özel besleyiciler içeren agar plakaları üzerinde saf kültürler yetiştitme yöntemlerini geliştirdi. Uzun süredir inanılan canlı organizmaların cansız maddelerden oluşabileceği fikrine karşı Louis Pasteur bir dizi deney ile karşı çıktı. Bu sırada, Aristoteles ve Antik Yunan atomculardan beri süregelen vitalizme karşı tartışmaları da yoğun şekilde sürmekteydi.
Organik kimya ve deneysel fizyolojinin çıkışı
Kimyada, özellikle fermentasyon ve gibi organik transformasyonlar bağlamında organik ve inorganik maddeler arasındaki farklar önemli konulardan biriydi. Aristoteles zamanından beri bunlar esas olarak biyolojik süreçler olarak kabul ediliyordu. Ancak Friedrich Wöhler, Justus Liebig ve organik kimyanın diğer öncüleri organik dünyanın fiziksel ve kimyasal yöntemlerle analiz edilebileceğini gösterdiler. Wöhler 1828 yılında organik madde olan ürenin yaşam içermeyen kimyasal yollarla elde edilebileceğini gösterdi ve vitalizme önemli bir darbe vurdu. 1833 yılında ile başlamak üzere kimyasal transformasyonları etkileyebilecek olan hücre özütleri keşfedildi. 19. yüzyılın sonuna gelindiğinde enzim kavramı çok iyi yerleşmişti ama kimyasal kinetik denklemleri enzim tepkimelerine 20. yüzyılın başlarına kadar uygulanmamıştır.
Claude Bernard gibi fizyologlar canlıların kimyasal ve fiziksel işlevlerini deneysel yöntemlerle inceleyerek 1902 yılında sekretin adlı ilk hormonunun bulunmasının ardından hızla gelişen endokrinoloji'nin, biyomekaniğin ve beslenme ile sindirim çalışmalarının altyapısını hazırlamışlardır Hem tıp hem de biyoloji alanlarında deneysel fizyolojik yöntemlerin önemi ve çeşitliliği 19. yüzyılın ikinci yarısında oldukça büyüdü. Yaşam süreçlerinin kontrolü ve manipulasyonu önemli bir konu oldu ve deney biyolojik eğitimin merkezine yerleştirildi.
20. yüzyılda biyolojik bilimler
20. yüzyılın başlarında biyolojik araştırma daha çok profesyonel bir çaba ürünüydü ve çalışmaların çoğu doğa tarihi tarzındaydı ve deneylere dayanan nedensel açıklamalardan çok morfolojik ve filogenetik analizlerden oluşmaktaydı. Ancak, özellikle Avrupa'da vitalizm karşıtı deneysel fizyolog ve embriyologların etkisi de giderek artmaktaydı. Gelişme, kalıtım ve metabolizma konularında 1900'lerin başında getirilen deneysel yaklaşımların büyük başarısı biyoloji alanında deneyin gücünü göstermişti. Daha sonraki yıllarda artık deneysel çalışmalar doğa tarihinin yerine geçmeye başlamıştır.
Kaynakça
- ^ Junker Geschichte der Biologie, s8.(Almanca)
- ^ Coleman, Biology in the Nineteenth Century, s 1–2.(İngilizce)
- ^ Mayr, The Growth of Biological Thought, pp36–37
- ^ Coleman, Biology in the Nineteenth Century, s 1–3. (İngilizce)
- ^ Magner, A History of the Life Sciences, s 2–3 (İngilizce)
- ^ Magner, A History of the Life Sciences, s 3–9 (İngilizce)
- ^ Magner, A History of the Life Sciences, s. 8 (İngilizce)
- ^ Magner, A History of the Life Sciences, s. 4 (İngilizce)
- ^ Needham, Joseph; Ronan, Colin Alistair (1995). The Shorter Science and Civilisation in China: An Abridgement of Joseph Needham's Original Text, Vol. 1. Cambridge University Press. s. 101. ISBN .
- ^ Magner, A History of the Life Sciences, s. 6 (İngilizce)
- ^ Girish Dwivedi, Shridhar Dwivedi (2007). History of Medicine: Sushruta – the Clinician – Teacher par Excellence (PDF). National Informatics Centre. 10 Ekim 2008 tarihinde kaynağından (PDF). Erişim tarihi: 12 Eylül 2010. (İngilizce)
- ^ Magner, A History of the Life Sciences, s 9–27(İngilizce)
- ^ Mayr, The Growth of Biological Thought, s 84–90, 135; Mason, A History of the Sciences, s 41–44 (İngilizce)
- ^ Mayr, The Growth of Biological Thought, s 201–202; ayrıca bakınız: Lovejoy, The Great Chain of Being (İngilizce)
- ^ Mayr, The Growth of Biological Thought, s 90–91; Mason, A History of the Sciences, s 46 (İngilizce)
- ^ Barnes, Hellenistic Philosophy and Science, s 383–384 (İngilizce)
- ^ "Nothing of any real consequence happened in biology after Lucretius and Galen until the Renaissance" Mayr, The Growth of Biological Thought, s 90–94; s 91'den alıntı. (İngilizce)
- ^ Annas, Classical Greek Philosophy, s 252 (İngilizce)
- ^ Mayr, The Growth of Biological Thought, s 91–94 (İngilizce)
- ^ Conway Zirkle (1941), Natural Selection before the "Origin of Species", Proceedings of the American Philosophical Society 84 (1): 71–123.
- ^ Mehmet Bayrakdar, "Al-Jahiz And the Rise of Biological Evolutionism", The Islamic Quarterly, Third Quarter, 1983, Londra.
- ^ Paul S. Agutter & Denys N. Wheatley (2008). Thinking about Life: The History and Philosophy of Biology and Other Sciences. . s. 43. ISBN .
- ^ Frank N. Egerton, "A History of the Ecological Sciences, Part 6: Arabic Language Science - Origins and Zoological", Bulletin of the Ecological Society of America, April 2002: 142–146 [143]
- ^ Lawrence I. Conrad (1982), "Taun and Waba: Conceptions of Plague and Pestilence in Early Islam", Journal of the Economic and Social History of the Orient 25 (3), pp. 268–307 [278].
- ^ Fahd, Toufic. "Botany and agriculture". s. 815., Morelon, Régis; Rashed, Roshdi (1996). Encyclopedia of the History of Arabic Science. 3. Routledge. ISBN .
- ^ Jan Z. Wilczynski (Aralık 1959). "On the Presumed Darwinism of Alberuni Eight Hundred Years before Darwin". Isis. 50 (4). s. 459–466. doi:10.1086/348801.
- ^ D. Craig Brater and Walter J. Daly (2000), "Clinical pharmacology in the Middle Ages: Principles that presage the 21st century", Clinical Pharmacology & Therapeutics 67 (5), pp. 447–450 [449].
- ^ The Canon of Medicine (work by Avicenna) 28 Mayıs 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Encyclopædia Britannica
- ^ Amber Haque (2004), "Psychology from Islamic Perspective: Contributions of Early Muslim Scholars and Challenges to Contemporary Muslim Psychologists", Journal of Religion and Health 43 (4), pp. 357–377 [375].
- ^ Islamic medicine 8 Şubat 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Hutchinson Encyclopedia.
- ^ Rabie E. Abdel-Halim (2005), "Contributions of Ibn Zuhr (Avenzoar) to the progress of surgery: A study and translations from his book Al-Taisir", Saudi Medical Journal 2005; Vol. 26 (9): 1333–1339.
- ^ Rabie E. Abdel-Halim (2006), "Contributions of Muhadhdhab Al-Deen Al-Baghdadi to the progress of medicine and urology", Saudi Medical Journal 27 (11): 1631–1641.
- ^ Emilie Savage-Smith (1996), "Medicine", in Roshdi Rashed, ed., , Vol. 3, pp. 903–962 [951–952]. Routledge, London and New York.
- ^ Huff, Toby (2003). The Rise of Early Modern Science: Islam, China, and the West. Cambridge University Press. s. 813–852. ISBN .
- ^ Diane Boulanger (2002), "The Islamic Contribution to Science, Mathematics and Technology", OISE Papers, in STSE Education, Vol. 3.
- ^ a b Dr. Sulaiman Oataya (1982), "Ibn ul Nafis has dissected the human body", Symposium on Ibn al-Nafis, Second International Conference on Islamic Medicine: Islamic Medical Organization, Kuwait ( Ibn ul-Nafis has Dissected the Human Body 23 Ekim 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Encyclopedia of Islamic World).
- ^ Savage-Smith, Emilie (1995). "Attitudes toward dissection in medieval Islam". Journal of the History of Medicine and Allied Sciences. 50 (1). s. 67–110. doi:10.1093/jhmas/50.1.67. (PMID) 7876530.
- ^ Chairman's Reflections (2004), "Traditional Medicine Among Gulf Arabs, Part II: Blood-letting", Heart Views 5 (2), pp. 74–85 [80].
- ^ S. A. Al-Dabbagh (1978). "Ibn Al-Nafis and the pulmonary circulation", The Lancet 1, p. 1148.
- ^ Husain F. Nagamia (2003), "Ibn al-Nafīs: A Biographical Sketch of the Discoverer of Pulmonary and Coronary Circulation", Journal of the International Society for the History of Islamic Medicine 1, pp. 22–28.
- ^ Matthijs Oudkerk (2004), Coronary Radiology, "Preface", Springer Science+Business Media, .
- ^ Dr. Abu Shadi Al-Roubi (1982), "Ibn Al-Nafis as a philosopher", Symposium on Ibn al-Nafis, Second International Conference on Islamic Medicine: Islamic Medical Organization, Kuwait ( Ibn al-Nafis As a Philosopher 6 Şubat 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Encyclopedia of Islamic World).
- ^ Nahyan A. G. Fancy (2006), "Pulmonary Transit and Bodily Resurrection: The Interaction of Medicine, Philosophy and Religion in the Works of Ibn al-Nafīs (died 1288) ", pp. 3 and 6, Electronic Theses and Dissertations, University of Notre Dame. [1] 4 Nisan 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- ^ Mayr, The Growth of Biological Thought, pp 91–94:
"As far as biology as a whole is concerned, it was not until the late eighteenth and early nineteenth century that the universities became centers of biological research."
- ^ Mayr, The Growth of Biological Thought, s 94–95, 154–158
- ^ Mayr, The Growth of Biological Thought, s 166–171
- ^ Magner, A History of the Life Sciences, s 80–83
- ^ Magner, A History of the Life Sciences, s 90–97
- ^ Merchant, The Death of Nature, bölümler 1, 4, and 8
- ^ Mayr, The Growth of Biological Thought, bölüm 4
- ^ Mayr, The Growth of Biological Thought, bölüm 7
- ^ Magner, A History of the Life Sciences, s 103–113
- ^ Magner, A History of the Life Sciences, s 133–144
- ^ Mayr, The Growth of Biological Thought, s 162–166
- ^ Rudwick, The Meaning of Fossils, pp 41–93
- ^ Bowler, The Earth Encompassed, s 204–211
- ^ Rudwick, The Meaning of Fossils, s 112–113
- ^ Bowler, The Earth Encompassed, s 211–220
- ^ Bowler, The Earth Encompassed, s 237–247
- ^ Mayr, The Growth of Biological Thought, s 343–357
- ^ Mayr, The Growth of Biological Thought, chapter 10: "Darwin's evidence for evolution and common descent"; and chapter 11: "The causation of evolution: natural selection"; Larson, Evolution, chapter 3
- ^ Larson, Evolution, chapter 5: "Ascent of Evolutionism"; see also: Bowler, The Eclipse of Darwinism; Secord, Victorian Sensation
- ^ Larson, Evolution, pp 72-73, 116–117; see also: Browne, The Secular Ark.
- ^ Bowler Evolution: The History of an Idea p. 174
- ^ Mayr, The Growth of Biological Thought, pp 693–710
- ^ Coleman, Biology in the Nineteenth Century, chapter 6; on the machine metaphor, see also: Rabinbach, The Human Motor
- ^ Sapp, Genesis, chapter 7; Coleman, Biology in the Nineteenth Century, chapters 2
- ^ Sapp, Genesis, chapter 8; Coleman, Biology in the Nineteenth Century, chapter 3
- ^ Magner, A History of the Life Sciences, pp 254–276
- ^ Fruton, Proteins, Enzymes, Genes, chapter 4; Coleman, Biology in the Nineteenth Century, chapter 6
- ^ Rothman and Rothman, The Pursuit of Perfection, chapter 1; Coleman, Biology in the Nineteenth Century, chapter 7
- ^ See: Coleman, Biology in the Nineteenth Century; Kohler, Landscapes and Labscapes; Allen, Life Science in the Twentieth Century
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Biyoloji tarihinde antik caglardan gunumuze yasayan dunyanin incelenmesi ele alinmaktadir Her ne kadar biyoloji kavrami belirli bir bilimsel alan olarak 19 yuzyilda ortaya cikmis olsa da biyoloji bilimleri ayurveda Antik Misir tibbi ve Greko Romen dunyada Aristoteles ile Galen in calismalarina kadar uzanan tib tarihine ve doga tarihine dayanmaktadir Antik caglarda ortaya cikan bu calismalar Orta Cag da Ibni Sina gibi musluman bilimadamlari ve doktorlar tarafindan ilerletilmistir Avrupa Ronesans doneminde ve modern cagin baslarinda ampirizme yeniden duyulan bir ilgi ve bircok yeni organizmanin kesfiyle birlikte biyolojik dusunce alaninda bir devrim ortaya cikmistir Bu donemde one cikanlar arasinda fizyoloji alaninda deneysel calismalar ve cok dikkatli gozlemler yapmis olan ile Harvey fosilleri ve yasam cesitliligini siniflandirmaya baslayan ve organizmalarin gelismeleri ile davranislarini izleyen Linnaeus ile Buffon gibi doga bilimcileri sayilabilir Mikroskobun bulunmasi ile daha onceden bilinmeyen mikroorganizmalarin dunyasi ortaya cikmis ve hucre teorisinin ilk calismalari baslamistir Ozellikle mekanik felsefenin cikisina karsi dogal teolojinin giderek artan onemi doga tarihi uzerine yapilan calismalarin gelismesine cesaret vermistir Erasmus Darwin in evrim temali The Temple of Nature Doga Tapinagi adli siirinin on kapaginda Artemis in temsil ettigi doganin uzerindeki ortunun bir tanrica tarafindan acildigi sahne resmedilmektedir Biyolojinin tarihinde kinaye ve mecaz siklikla onemli bir rol oynamistir Botanik ve zooloji 18 ve 19 yuzyillarda giderek daha profesyonel bilim dallari haline gelmistir Lavoisier ve diger fizikciler canli ve cansiz dunyalari fizik ve kimya ile birlestirmeye baslamistir Alexander von Humboldt gibi kasif doga bilimcileri organizmalarin kendi aralarinda ve cevre ile olan iliskilerini ve bu iliskilerin cografyaya olan bagliliklarini incelemeye baslamis ve biyocografya ekoloji ve etolojinin temelleri atilmistir Doga bilimcileri ozculugu reddetmeye soy tukenmesinin ve turlerin mutasyonun onemini kavramaya baslamislardir Hucre teorisi yasamin temeli uzerine yeni perspektifler getirmistir Bu gelismeler ve embriyoloji ile paleontolojinin getirdigi sonuclar isiginda Charles Darwin in dogal seleksiyon ile evrim teorisi ortaya cikmistir Canli maddelerin cansiz maddelerden kendiliginden meydana geldigi teorisi 19 yuzyilin sonlarinda artik kabul gormemeye baslamis hastalik yapici mikrop teorisi yukselise gecmistir ama kalitimin isleyisi hala bir gizem olarak kalmistir Mendel in calismalarinin 20 yuzyilin baslarinda tekrar bulunmasi kisa surede Thomas Hunt Morgan ve ogrencilerinin genetik bilimini gelistirmelerini saglamistir 1930 lara gelindiginde populasyon genetigi ve dogal seleksiyon neo Darwinci sentez olarak ortaya cikmistir Ozellikle Watson ve Crick DNA nin yapisini onerdikten sonra yeni disiplinler hizli bir gelisme kaydetmistir Merkezi dogmanin ortaya atilisindan ve genetik kodun cozulmesinden sonra biyoloji organizmalarin butunuyle ve organizma gruplariyla ilgilenen organizma biyolojisi ve hucre ve molekuler biyoloji olarak ayrilmistir Bu ayrim 20 yuzyilin sonlarina dogru organizma biyologlarinin molekuler teknikler kullanmasi ile birlikte molekuler ve hucre biyologlarinin da genlerin cevre ile iliskilerini arastirmasi ve dogal organizma populasyonlarinin genetigi gibi tersine donerek genomik ile proteomik gibi yeni alanlar ortaya cikmistir Biyoloji nin etimolojisiBiyoloji sozcugu Yunanca yasam anlamina gelen Yunanca bios bios sozcugu ile Yunanca secmek toplamak anlamina gelen Yunanca legein legein fiilinden turetilen ve bilim anlamina gelen loji ekinin birlesmesinden olusmustur Gunumuzdeki anlamiyla biyoloji sozcugu birbirlerinden bagimsiz olarak 1800 yilinda 1802 yilinda Biologie oder Philosophie der lebenden Natur 1802 ve Jean Baptiste Lamarck Hydrogeologie 1802 tarafindan kullanilmistir Sozcugun kendisi ise 1766 yilinda yayimlanan un Philosophiae naturalis sive physicae dogmaticae Geologia biologia phytologia generalis et dendrologia adli kitabinin ucuncu cildinde gecer Hayvanlar ve bitkilerin incelenmesi icin biyoloji sozcugunden once baska terimler kullanilmistir Biyolojinin tanimla islevi icin doga tarihi adi kullanilmistir ama bu terimin icinde ayni zamanda mineraloji gibi biyoloji disi alanlarda yer aliyordu Orta Cagldan Ronesans a kadar doga tarihinin birlestirici ekseni scala naturae ya da Buyuk Varlik Zinciri olarak tanimlaniyordu Doga felsefesi ve bitki ve hayvan yasaminin kavramsal ve metafizik temellerinin otesine gecerek organizmalarin neden var oldugu davranislarinin temelinde ne yattigi konulariyla ilgileniyordu ve ayrica gunumuzde jeoloji fizik kimya ve astronomi dallarini da icinde barindiriyordu Fizyoloji ve botanik farmakoloji tip alaninda inceleniyordu Genel olarak biyoloji terimi kabul gormeden once 18 ve 19 yuzyillarda doga tarihi ve doga felsefesi terimlerinin yerine botanik zooloji ve fosillerle ilgili olarak da jeoloji kullanilmaya baslandi Gunumuzde de botanik ve zooloji oldukca yaygin olarak kullanilmaktadir ama yanlarina mikoloji ve molekuler biyoloji gibi biyolojinin diger altdallari da eklenmistir Antik ve Orta Cag donemiErken donem kulturleri Ilk insanlar hayatta kalabilmek icin gerekli olan bitkiler ve hayvanlar hakkinda sahip olduklari bilgileri nesilden nesile aktarmis olmalilar Bu aktarilan bilgilerin arasinda hayvan ve insan anatomisi ve goc donemleri gibi hayvan davranislari hakkinda olan bilgiler de yer almis olmalidir Yine de biyoloji bilgisi acisindan ilk onemli donum noktasi 10 000 yil once ortaya cikan Neolitik Devrimdir Insanlar ilk defa bu donemde tarim yapmak icin bitkileriden yararlanmis ve yerlesik topluluklarin yararlanmasi icin ilk olarak hayvanlar evcillestirilmistir Mezopotamya Antik Misir Hindistan altkitasi Cin gibi eski kulturler birbirinden bagimsiz ve karmasik doga felsefesi uzerine gorusler olusturan gibi taninmis cerrahlar ve doga bilimleri ile ilgilenen kisiler ortaya cikarmistir Ancak modern biyolojinin kokeni Antik Yunan felsefesinin sekuler gelenegine dayandirilir Bilinen en eski tip sistemlerinden biri olan Ayurveda Hint altkitasinda M O 1500 yillarinda Hint kulturunun en eski dort kitabindan biri olan Atharvaveda dan kaynaklanmistir DIger antik tip metinleri arasinda Antik Misirlilardan kalma sayilabilir Ayrica bu metinde insan kalintilarini koruma ve curumesini engelleme icin kullanilan mumyalama isleminin gelistirilmesinden de soz edilir Antik Cin de biyoloji konularinin Cinli herbologlarin doktorlarin simyacilarin ve filozoflarin eserleri arasinda yer aldigi gorulmektedir Ornegin son hedefi hayat iksiri olan Cin simyasinin Taocu gelenegi saglik uzerine verdigi onem nedeniyle yasam bilimlerinin bir parcasi olarak gorulebilir Klasik Cin tibbi sistemi genellikle yin ve yang teorisi ile bes element cevresinde sekillenmistir Zhuangzi gibi Taocu filozoflar M O 4 yuzyilda evrim ile ilgili fikirler olusturmus biyolojik turlerin degismezligini reddetmis ve turlerin degisik cevrelere cevap verebilmek icin degisik ozellikler gelistirdiklerini one surmustur Antik Hint Ayurveda gelenegi Antik Yunanistan tibbinin dort mizac kuramina benzeyen uc mizac kavramini bagimsiz olarak gelistirdi ancak Ayurveda sisteminde ayrica vucudun bes elementten ve yedi temel dokudan olustugu da yer almaktaydi Ayurveda yazarlari yasayan nesneleri dogum yontemlerine gore rahimden yumurtadan isi ve nemden ve tohumlardan olmak uzere dort kategoriye ayirdi ve fetusun dollenmesi kavramini acikladi Ayni zamanda insan diseksiyonu ve hayvanlari canli olarak kesme yontemleri kullanmadan dahi cerrahi uzerine onemli ilerlemeler kaydettiler M O 6 yuzyilda Sushruta tarafindan yazildigi one surulen Ilk Ayurveda bilimsel eserlerinden biridir Ilk tip metinlerinden biri sayilan bu eserde 700 tibbi bitki mineral kaynaklarla hazirlanan 64 ve hayvansal kaynaklardan hazirlanan 57 ilac tanimlanir Yaklasik M O 300 de yazilmis olan adli eserin 1644 yili genisletilmis ve resimli baskisinin on sayfasi Antik Yunan gelenekleri Sokrates oncesi dusunurler yasam hakkinda cok soru sordular ancak ozellikle biyoloji ile ilgili cok az sistematik bilgi urettiler Yine de atomcularin yasami yalnizca fiziksel terimlerle aciklama cabalari biyoloji tarihi boyunca donem donem ortaya cikmistir Ama Hipokrat ve takipcilerinin tibbi teorilerinin ozelikle mizac kuraminin etkisi kalici olmustur Dusunur Aristoteles Klasik Antik Cagin yasayan dunya hakkinda en nufuzlu bilginiydi Her ne kadar doga felsefesi hakkindaki ilk eserleri spekulatif olsa da biyoloji hakkinda verdigi daha sonraki eserlerinin cogu ampirik kaynakliydi ve biyolojik nedensellik ile yasamin cesitliligi uzerineydi Ozelikle cevresinde bulunan bitki ve hayvanlarin nitelikleri ve yasam bicimleri hakkinda sayisiz doga gozlemi yapmistir ve kategorizasyona buyuk onem vermistir Aristoteles 540 hayvan turunu siniflandirmis ve en az 50 sini keserek incelemistir Entelektuel amaclarin ve formel nedenin tum dogal surecleri yonlendirdigine inanmistir Aristoteles ve ondan sonra 18 yuzyila kadar gelen tum Bati alimleri yaratiklarin bitkilerden insanlara giderek artan bir mukemmeliyet skalasinda scala naturae ya da Buyuk Varlik Zinciri yer aldigina inanmistir Aristoteles in Lykeion daki halefi Theophrastus botanik uzerine adinda bir seri kitap yazmistir ki antik caglarin botanik uzerine en onemli katkisidir Theophrastus un kullandigi terimlerin bircogu ornegin meyve icin carpos ve tohum kanali icin pericarpion gibi gunumuzde hala kullanilmaktadir Gaius Plinius Secundus da bitkiler ve doga hakkindaki bilgisi nedeniyle taninmistir ve zoolojik tanimlamalari bir araya getirmistir Helenistik donemde Ptolemaios Hanedani zamaninin bazi alimleri ozelikle Herophilos ve Erasistratos Aristoteles in fizyolojik calismalarina eklemeler yapmis ve deneysel diseksiyonlar yapmistir Claudius Galen tip ve anatomi alaninda en onemli otorite olmustur Her ne kadar Lucretius gibi birkac antik atomcu Aristoteles in yasamin tum yonlerinin belirli bir tasarim ya da amacin sonucu oldugunu soyleyen teleolojik goruslerine karsi cikmissa da teleoloji ve ozelikle de hristiyanligin yukselisinden sonra 18 ve 19 yuzyillara kadar biyolojik dusuncenin merkezinde yer almistir Ernst W Mayr Lucretius ve Galen den sonra Ronesans a kadar biyolojide onemli bir sey olmamistir diye belirtmistir Doga tarihi ve tip uzerine olan Antik Yunan gelenekleri yasamaya devam etmis ancak Orta Cag avrupasi nda genellikle sorgulanmadan kabul gormustur Orta Cag ve Islam bilgisi Pulmoner dolasim ve koroner dolasimi bulan deneysel diseksiyonun ilk takipcilerinden Ibn Nefis in biyomedikal eseri Roma Imparatorlugu nun gerilemesi bircok bilginin ortadan kaybolmasina ve yokolmasina neden olduysa da bircok tib adami egitim ve uygulama yoluyla Antik Yunan geleneklerini surduruyordu Bizans ve Islami dunyada bircok Antik Yunan eseri Arapcaya cevrilmis ve Aristoteles in eserlerinin cogu korunabilmistir Orta Cag musluman tip adamlari alimleri ve dusunurleri 8 ile 13 yuzyillar arasinda Islam in Altin Cagi ya da Islam tarim devrimi diye bilinen donemde biyoloji bilgisine cok onemli katkilarda bulunmuslardir Ornegin zooloji alaninda Dogu Afrika kokenli Arap alim el Cahiz 781 869 yasam icin mucadele gibi evrim ile ilgili fikirleri ilk defa ortaya koymustur Ayni zamanda besin zinciri fikrini de ortaya atmistir ve cevresel determinizmin ilk takipcilerindendir Kurt biyolog el Dinaveri 828 896 Arap botaniginin kurucusu sayilir Yazdigi Kitab el Nebat en azindan 637 turu tanimlar filizlenmeden olume kadar bitki gelismesini bu gelismenin etaplarini ve cicekler ile meyvelerin olusumunu anlatir El Biruni yapay seleksiyonu tanimlamis ve doganin da benzer sekilde isledigini soylemistir bu fikir dogal seleksiyon ile kiyaslanir Deneysel tip alaninda Ibn i Sina 980 1037 El Kanun fi t Tib adli eserinde klinik denemeler ve klinik farmakoloji kavramlarini ileri surdu Bu eser 17 yuzyila kadar Avrupa tip egitiminde cok onemli bir metin olarak kullanilmistir Enduluslu Arap tip adami 1091 1161 deneysel diseksiyon ve otopsinin ilk takipcilerindendir Yaptigi otopsilerle bir deri hastaligi olan uyuzun nedeninin bir parazit oldugunu kanitlayarak mizac teorisini sarsmistir Ayni zamanda insanlar uzerinde kullanmadan once hayvanlar uzerinde test yapilmayi ongoren deneysel cerrahiyi baslatti Misir da 1200 yilinda bir kitlik sirasinda Abdullatif el Bagdadi bircok iskeleti inceleyerek Galen in alt cene ve legen kemiklerinin olusumuna dair goruslerinin yanlis oldugunu buldu Enduluslu Arap biyolog Ebu Abbas el Nebati 13 yuzyilin baslarinda botanik alaninda sayisiz tip metninin test edilmesi ve tanimlanmasi icin ampirik ve deneysel tekniklerden olusan bir bilimsel yontem gelistirerek gercek deneyler ve gozlemlerle desteklenen metinleri dogrulugu kanitlanamamis metinlerden ayirdi Ogrencisi Ibn el Baytar 1248 icinde 300 u kendi kesfi olan 1 400 bitki gida ve ilacin tanimlandigi bir eczacilik ansiklopedisi yazmistir Bu eserin Latince cevirisi 18 ve 19 yuzyillarda Avrupali biyolog ve eczacilara cok yararli olmustur Arap tip adami Ibn Nefis de 1213 1288 deneysel diseksiyon ve otopsinin ilk takipcilerindendir ve 1242 yilinda dolasim sisteminin temelini olusturan pulmoner dolasim ve koroner dolasimi bulmustur Ayni zamanda metabolizma kavramini tanimlamis ve Galen ile Ibn i Sina nin dort mizac teorisi ile birlikte nabiz kemikler kaslar bagirsaklar duyu organlari safra kanallari ozofagus ve mide hakkindaki goruslerinin dogru olmadigini gosterdi II Friedrich e ait kus morfolojisini inceleyen onemli bir Orta Cag doga tarihi metnidir Orta Cag in ortalarinda Bingenli Hildegard Albertus Magnus ve II Friedrich gibi az sayida alim doga tarihi uzerinde calismalar yapmistir Avrupa universitelerinin ortaya cikisi fizik ve felsefe alaninda onemli gelismelere yol actiysa da biyoloji alaninda pek etkili olamamistir Ronesans ve ilk modern gelismelerRonesans ile birlikte ampirik doga tarihi ve fizyoloji uzerine buyuk bir ilgi gosterilmistir Andreas Vesalius 1543 yilinda insan anatomisi hakkinda olan ve cesetlerin disseksiyonuna dayanan adli eseriyle Bati tibbinda modern devri baslatti Vesalius ve sonrasinda gelen bir dizi anatomist otoriter bilgi ve soyutlamanin otesinde ilk elden deneysel calismalara dayanarak fizyoloji ve tip alaninda skolastik gorusun yerine deneyciligi koydu Herboloji yoluyla tip ayni zamanda bitkiler uzerine edinilen bilgilere yeni bir deneysel kaynak olusturdu Otto Brunfels Hieronymus Bock ve Leonhart Fuchs bitkiler uzerine oldukca fazla eser vererek bitki yasaminin tamami uzerine yeni bir dogal yaklasimi baslattilar Hayvanlar hakkinda hem dogal hem de figuratif bilgilerin toplandigi eserler de giderek daha sofistike hale gelmeye basladi Hayvanlar hakkinda onemli eserler verenler arasinda Pierre Belon Conrad Gessner ve Ulisse Aldrovandi sayilabilir Doga bilginleri ile calisan Albrecht Durer ve Leonardo da Vinci gibi sanatcilar da hayvan ve insan bedenleriyle ilgilendiler ve detayli fizyoloji calismalariyla gittikce buyuyen anatomi bilgisine katkida bulundular Simya ve dogal buyu gelenekleri ozellikle Paracelsus un calismalari yasayan dunya hakkinda var olan bilgilere katki sagladi Simyacilar organik maddeyi kimyasal analize tabi tuttular ve hem biyolojik hem de mineral farmakoloji ile ilgili deneyler yaptilar Bu gelismeler 17 yuzyila kadar devam eden ortaya cikisiyla geleneksel organizma olarak doga metaforunun makina olarak doga metaforuyla degismesinin bir parcasiydi 17 ve 18 yuzyillar Modern donemin baslarinda dunya uzerinde farkli yerlerden gelen organizma orneklerinin bir arada sunuldugu Ilginc seyler odalari biyolojik bilgi merkezleriydi Cografi kesifler cagindan once doga bilimcileri biyolojik cesitliligin buyuklugu hakkinda cok az bilgi sahibiydiler Siniflandirma adlandirma ve kategorize etme 17 ve 18 yuzyilin cogunda doga tarihinin en onemli konulari haline geldi Carolus Linnaeus 1735 yilinda dogal dunya icin temel bir taksonomi yayimladi ve 1750 lerde tum adlandirdigi turler icin bilimsel adlandirmalar ileri surdu Linnaeus turleri belirli bir hiyerarsinin degismez parcalari olarak gorurken 18 yuzyilin diger onemli doga bilimcisi Buffon turleri yapay bir kategorilendirme olarak degerlendirmis ve hatta ortak ata kavraminin olabilirligini one surerek yasayan turlerin degisebilecegini savunmustur Her ne kadar evrime karsi gorusleri olsa da Buffon evrim dusuncesinin gelismesinde onemli bir yer tutmustur ve eserleri hem Lamarck in hem de Darwin in evrim teorilerini olusturmada etkili olmustur Vesalius un calismalarini yasayan insanlar uzerinde deneyler yaparak gelistiren William Harvey ve diger doga dusunurleri kanin toplar ve atardamarlarin islevlerini inceledi Harvey nin 1628 yilina ait eseri Galen in teorisinin sonunun baslangiciydi ve Santorio Santorio nun metabolizma uzerine olan calismalariyla fizyoloji uzerine nicel yaklasimlar uzerine etkili bir model olusturdu 17 yuzyilin baslarinda biyolojinin mikro dunyasi artik acilmaya baslamisti 16 yuzyilin sonlarindan itibaren birkac lens ustasi ve doga dusunuru kaba mikroskoplar yapmaya baslamisti Robert Hooke 1665 yilinda kendi mikroskobuyla yaptigi gozlemleri Micrographia adli eserinde yayimladi Antonie van Leeuwenhoek un lens yapiminda cok onemli gelismeler kaydetmesiyle 1670 li yillarin basinda tek lens ile 200 kat buyutme elde etmesiyle bilim adamlari mikroskopik yasamin yabanciligi ve cesitliligi ile karsilasarak ilk mikroorganizmalari kesfettiler Jan Swammerdam in benzer deneyleri entomolojiye yeni bir ilgi duyulmasini sagladi ve mikroskopik disseksiyon ile boyama tekniklerinin temeli atildi Micrographia adli eserinde Robert Hooke yukaridaki mantar kambiyumu gibi biyolojik yapilardan hucre adiyla soz etti ama hucrelerin yasamin evrensel temeli oldugu ancak 19 yuzyilda bilim insanlari tarafindan kabul edildi Mikroskopik dunya genislerken makroskopik dunya da kuculuyordu John Ray gibi botanikciler tum dunyadan gonderilen yeni kesfedilmis organizmalari kendi icinde tutarli bir siniflandirma icine almak ve tutarli bir teoloji dogal teoloji olusturmak icin calisiyordu Nuh Tufani uzerindeki tartismalar paleontolojinin gelismesini korukledi 1669 yilinda canli organizmalarin kalintilarinin nasil sediment katmanlari arasinda kalip mineralize hale geldikten sonra fosiller olusturdugu hakkinda bir deneme yazdi Her ne kadar Steno nun fosillesme uzerine olan gorusleri doga dusunurleri arasinda iyi bilinse ve cok tartisilsa da dunyanin yasi ve soy tukenmesi gibi konular uzerindeki felsefi ve teolojik tartismalar nedeniyle 18 yuzyilin sonuna kadar tum doga bilimcileri tarafindan kabul gormemistir 19 yuzyil Biyolojik disiplinlerin ortaya cikisi19 yuzyil boyunca biyoloji sekil ve islev sorularini inceleyen tip ile yasam cesitliligi canlilarin kendi arasinda ve cansiz dunya ile olan iliskileri ile ilgilenen doga tarihi arasinda bolunmustu 1900 lerde bu alanlarin cogu ic ice gecmisti ve doga tarihi ile doga felsefesi artik yerlerini daha uzmanlasmis olan sitoloji bakteriyoloji morfoloji embriyoloji cografya ve jeolojiye birakmisti Alexander von Humboldt yolculuklari sirasinda bitkilerin dagilimlarini haritaladi ve basinc ile sicaklik gibi cesitli fiziksel kosullari kaydetti Doga tarihi ve doga felsefesi 19 yuzyilin baslarindan ortalarina kadar doga bilimcilerinin yogun yolculuklari sonucuna canli organizmalarin cesitliligi ve dagilimi hakkinda bircok yeni bilgi elde edildi Bunlarin arasinda fizik ve kimya gibi doga felsefesinin nicel yontemlerini kullanarak doga tarihi alaninda organizmalarin arasindaki ve cevreleriyle olan iliskileri analiz eden Alexander von Humboldt un calismalari onemli yer tutar Humboldt un calismalari biyocografyanin temellerini atti ve bircok bilim insani kusagina ilham verdi Jeoloji ve paleontoloji Jeolojinin ortaya cikmasiyla birlikte doga tarihi ve doga felsefesi birbirlerine daha da yakinlastilar Stratigrafinin kurulmasi ile birlikte canli organizmalarin konumsal dagilimina zamansal dagilimin da eklenmesini saglayarak evrim kavramlarinin anahtar bir noktasini olusturdu Georges Cuvier ve digerleri 1790 larin sonunda ve 1800 lerin basinda karsilastirmali anatomi ve paleontoloji konusunda buyuk adimlar attilar Bir dizi konferans ve bilimsel yazi ile Cuvier yasayan memeliler ile fosiller arasinda detayli karsilastirmalar yaparak fosillerin hala yasayan turlerin kalintilirai oldugu inancini yikarak bunlarin artik soyu tukenmis canlilara ait oldugunu kanitladi William Buckland Mary Anning Richard Owen ve digerleri tarafindan ortaya cikarilan ve tanimlanan fosiller tarih oncesi memelilerden once bir surungenler cagi oldugunu ortaya koydu Bu kesifler insanlarin hayalgucune hitap etti ve dunya uzerinde yasamin tarihine olan ilgiyi artirdi Bu jeologlarin cogu katastrofizm hipotezine bagli kalirken Charles Lyell in etkili Principles of Geology Jeoloji nin Prensipleri eseri 1830 jeolojik gecmis ise gunumuzun birbirine esit oranda aciklandigi James Hutton in teorisini yayginlastirmistir Evrim ve biyocografya Charles Darwin in ilk evrim agaci cizimi First Notebook on Transmutation of Species 1837 adli eserinden Darwin in evrim teorisinden onceki en onemli teori Jean Baptiste Lamarck in elde edilen ozeliklerin kalitimina dayanan ve en kucuk mikroptan insanlara kadar uzanan bir gelisme zincirini tanimlayan teorisiydi Ingiliz dogabilimci Charles Darwin Humboldt un biyocografya yaklasimini Lyell in tek bicimli jeolojisini Thomas Malthus un nufus cogalmasi ile ilgili yazilarini ve kendi morfoloji uzerine olan uzmanligini birlestirerek dogal seleksiyona dayanan cok daha basarili bir evrim teorisi gelistirmistir Benzer kanitlar Darwin den bagimsiz olarak Alfred Russel Wallace da benzer sonuclara ulasmistir Darwin in teorisinin 1859 yilinda Dogal Secilim Yoluyla Turlerin Kokeni ya da Hayat Kavgasinda Avantajli Irklarin Korunumu Uzerine adli eserinde yayimlanmasi modern biyoloji tarihinin en onemli olayi sayilir Darwin in dogabilimcisi olarak kabul edilen yetkinligi eserinin olculu tonu ve en onemlisi sunulan kanitlarin coklugu ve seffafligi kendinden once gelen evrim ile ilgili eserlerin aksine Turlerin Kokeninin basarili olmasini saglamistir 19 yuzyilin sonuna dogru bilim insanlarinin cogu evrime ve ortak ata kavramini kabul etmisti Ancak o donemde var olan kalitim teorilerinin rastgele varyasyonlarin kalitimi ile uyumsuz olmasi nedeniyle evrimin ana mekanizmasinin dogal seleksiyon oldugu 20 yuzyilin ortalarina kadar kabul edilmemistir Wallace Humboldt ve Darwin in eserlerini izleyerek zoocografya alaninda onemli katkilarda bulunmustur Transmutasyon varsayimina olan ilgisi nedeniyle once Guney Amerika sonra da Malay Takimadalarinda yaptigi saha calismalarinda yakin akraba olan turlerin cografi dagilimina ozel bir dikkat gostermistir Malay Takimadalarinda iken Maluku Adalarindan gecen ve takimadalari Asya bolgesi ile Yeni Gine Avustralya bolgesi olarak ikiye bolen tanimladi Ana sorusu olan benzer iklimlere sahip olan adalarin direyinin neden farkli oldugu ancak buradaki turlerin kokeni ile aciklanabilirdi Yaklasik yarim yuzyil boyunca referans eser olarak kullanilan The Geographical Distribution of Animals Hayvanlarin Cografi Dagilimi eserini 1876 yilinda yazdi ve bu eserini ada biyocografyasi ile ilgilenen 1880 yilina ait Island Life Ada Hayati adli eseriyle tamamladi Philip Sclater tarafindan gelistirilen alti alanli sistemi genisleterek kuslardan her turlu hayvana kadar cografi dagilimlari aciklamak icin kullandi Kalitim uzerine olan bilimsel calismalar Darwin in Turlerin Kokeni eserinin isiginda Francis Galton ve biyometrisyenlerin calismalariyla kisa surede buyudu Genetigin kokeninin genellikle Gregor Mendel in 1866 yilindaki calismalari oldugu gosterilir ve kalitim yasalarina da adi verilmistir Ancak calismalarina yapildiktan 35 yil sonraya kadar onem verilmemis ve ilgi gosterilmemistir O donemde pangenezis ve diger mekanizmalara dayanan bircok kalitim teorisi tartisilsmaktaydi Embriyoloji ve ekoloji de evrim ile baglantili olarak onemli biyolojik bilim dallari olarak ozellikle Ernst Haeckel in eserleriyle gelismeye baslamistir Ancak 19 yuzyilda kalitim uzerine yapilan calismalarin cogu doga tarihi alaninda degil deneysel fizyoloji alanindaydi Fizyoloji 19 yuzyil boyunca fizyolojinin alani baslica tibba yonelik bir alandan insanin yani sira bitkileri hayvanlari ve hatta mikroorganizmalari da iceren tum canlilarin fiziksel ve kimyasal sureclerini inceleyen genis kapsamli bir alana dogru gelismistir Makinalar gibi canlilar biyolojik ve sosyal dusuncede baskin bir metafor haline gelmistir 19 yuzyilin sonlarina dogru yenilikci cam laboratuvar aletleri ve Louis Pasteur ile diger biyologlarin deneysel yontemleri bakteriyoloji alaninda gelismeler saglamistir Hucre teorisi embriyoloji ve esey hucre teorisi Mikroskopi alanindaki ilerlemeler biyoloji dusunce uzerinde cok derin etki birakmistir 19 yuzyilin baslarinda birkac biyolog hucrenin onemini ortaya koymustur 1838 ve 1839 da Schleiden ve Schwann 1 organizmalarin temel yapitasinin hucre oldugu ve 2 tek tek her bir hucrenin yasamin tum ozelliklerine sahip oldugu fikirlerini yaymaya basladilar ancak 3 tum hucrelerin diger hucrelerin bolunmesiyle olustugu fikrine karsi ciktilar Robert Remak ve Rudolf Virchow un calismalari sayesinde ise 1860 lara gelindiginde biyologlarin cogu hucre teorisi olarak bilinmeye baslanan bu teorinin uc ilkesini birden kabul etmeye basladilar Hucre teorisi ile birlikte biyologlar bagimsiz organizmalari bagimsiz hucrelerin birbirine bagli birlesimleri olarak gormelerini getirdi Guclu mikroskoplar ve yeni boyama yontemleri ile giderek buyuyen sitoloji dalinda calisan bilim insanlari tek bir hucrenin bile ilk mikroskop kullanan bilginlerin tanimladigi homojen sivi dolu odaciklardan cok daha karmasik yapilara sahip olduklarini buldular Robert Brown 1831 yilinda hucre cekirdegini tanimladi ve 19 yuzyilin sonuna gelindiginde bilim insanlari hucrenin bircok temel yapitasini tanimlamislardi kromozomlar sentrozomlar mitokondri kloroplastlar ve boyama yoluyla gorunen diger yapilar Walther Flemming 1874 ile 1884 arasinda mitoz bolunmenin farkli asamalarini tanimlayarak bunlarin boyama nedeniyle ortaya cikmadigini aksine canli hucrelerde oldugunu ve hucre bolunmeden ve yeni hucre olusmadan hemen once kromozomlarinin sayisinin ikiye katlandigini gosterdi Hucre cogalmasi ile ilgili calismalarin cogu August Weismann in kalitim teorisinde toplandi Weismann hucre cekirdegini ozelikle de kromozomlari kalitimi tasiyan yapitasi olarak tanimladi Somatik hucreler ile arasindaki farkliligi esey hucrelerin kromozom sayisinin yariya dustugu olarak belirleyerek mayoz kavramina giris yapti ve Hugo de Vries in pangenezis teorisini kabul etti Weismannizm ozelikle yeni deneysel embriyoloji alaninda oldukca etkiliydi 1850 lerin ortalarina gelindiginde yerine artik tamamen hastalik yapici mikrop teorisi gecmis ve mikroorganizmalar ile bunlarin diger canlilar ile etkilesmeleri onemli ilgi gormeye baslamisti 1880 lerde bakteriyoloji ozelikle Robert Koch un calismalariyla tutarli bir bilim dali olmaya baslamisti Koch Petri kabi icinde ozel besleyiciler iceren agar plakalari uzerinde saf kulturler yetistitme yontemlerini gelistirdi Uzun suredir inanilan canli organizmalarin cansiz maddelerden olusabilecegi fikrine karsi Louis Pasteur bir dizi deney ile karsi cikti Bu sirada Aristoteles ve Antik Yunan atomculardan beri suregelen vitalizme karsi tartismalari da yogun sekilde surmekteydi Organik kimya ve deneysel fizyolojinin cikisi Kimyada ozellikle fermentasyon ve gibi organik transformasyonlar baglaminda organik ve inorganik maddeler arasindaki farklar onemli konulardan biriydi Aristoteles zamanindan beri bunlar esas olarak biyolojik surecler olarak kabul ediliyordu Ancak Friedrich Wohler Justus Liebig ve organik kimyanin diger onculeri organik dunyanin fiziksel ve kimyasal yontemlerle analiz edilebilecegini gosterdiler Wohler 1828 yilinda organik madde olan urenin yasam icermeyen kimyasal yollarla elde edilebilecegini gosterdi ve vitalizme onemli bir darbe vurdu 1833 yilinda ile baslamak uzere kimyasal transformasyonlari etkileyebilecek olan hucre ozutleri kesfedildi 19 yuzyilin sonuna gelindiginde enzim kavrami cok iyi yerlesmisti ama kimyasal kinetik denklemleri enzim tepkimelerine 20 yuzyilin baslarina kadar uygulanmamistir Claude Bernard gibi fizyologlar canlilarin kimyasal ve fiziksel islevlerini deneysel yontemlerle inceleyerek 1902 yilinda sekretin adli ilk hormonunun bulunmasinin ardindan hizla gelisen endokrinoloji nin biyomekanigin ve beslenme ile sindirim calismalarinin altyapisini hazirlamislardir Hem tip hem de biyoloji alanlarinda deneysel fizyolojik yontemlerin onemi ve cesitliligi 19 yuzyilin ikinci yarisinda oldukca buyudu Yasam sureclerinin kontrolu ve manipulasyonu onemli bir konu oldu ve deney biyolojik egitimin merkezine yerlestirildi 20 yuzyilda biyolojik bilimler20 yuzyilin baslarinda biyolojik arastirma daha cok profesyonel bir caba urunuydu ve calismalarin cogu doga tarihi tarzindaydi ve deneylere dayanan nedensel aciklamalardan cok morfolojik ve filogenetik analizlerden olusmaktaydi Ancak ozellikle Avrupa da vitalizm karsiti deneysel fizyolog ve embriyologlarin etkisi de giderek artmaktaydi Gelisme kalitim ve metabolizma konularinda 1900 lerin basinda getirilen deneysel yaklasimlarin buyuk basarisi biyoloji alaninda deneyin gucunu gostermisti Daha sonraki yillarda artik deneysel calismalar doga tarihinin yerine gecmeye baslamistir Kaynakca Junker Geschichte der Biologie s8 Almanca Coleman Biology in the Nineteenth Century s 1 2 Ingilizce Mayr The Growth of Biological Thought pp36 37 Coleman Biology in the Nineteenth Century s 1 3 Ingilizce Magner A History of the Life Sciences s 2 3 Ingilizce Magner A History of the Life Sciences s 3 9 Ingilizce Magner A History of the Life Sciences s 8 Ingilizce Magner A History of the Life Sciences s 4 Ingilizce Needham Joseph Ronan Colin Alistair 1995 The Shorter Science and Civilisation in China An Abridgement of Joseph Needham s Original Text Vol 1 Cambridge University Press s 101 ISBN 0521292867 Magner A History of the Life Sciences s 6 Ingilizce Girish Dwivedi Shridhar Dwivedi 2007 History of Medicine Sushruta the Clinician Teacher par Excellence PDF National Informatics Centre 10 Ekim 2008 tarihinde kaynagindan PDF Erisim tarihi 12 Eylul 2010 Ingilizce Magner A History of the Life Sciences s 9 27 Ingilizce Mayr The Growth of Biological Thought s 84 90 135 Mason A History of the Sciences s 41 44 Ingilizce Mayr The Growth of Biological Thought s 201 202 ayrica bakiniz Lovejoy The Great Chain of Being Ingilizce Mayr The Growth of Biological Thought s 90 91 Mason A History of the Sciences s 46 Ingilizce Barnes Hellenistic Philosophy and Science s 383 384 Ingilizce Nothing of any real consequence happened in biology after Lucretius and Galen until the Renaissance Mayr The Growth of Biological Thought s 90 94 s 91 den alinti Ingilizce Annas Classical Greek Philosophy s 252 Ingilizce Mayr The Growth of Biological Thought s 91 94 Ingilizce Conway Zirkle 1941 Natural Selection before the Origin of Species Proceedings of the American Philosophical Society 84 1 71 123 Mehmet Bayrakdar Al Jahiz And the Rise of Biological Evolutionism The Islamic Quarterly Third Quarter 1983 Londra Paul S Agutter amp Denys N Wheatley 2008 Thinking about Life The History and Philosophy of Biology and Other Sciences Springer s 43 ISBN 1402088655 Frank N Egerton A History of the Ecological Sciences Part 6 Arabic Language Science Origins and Zoological Bulletin of the Ecological Society of America April 2002 142 146 143 Lawrence I Conrad 1982 Taun and Waba Conceptions of Plague and Pestilence in Early Islam Journal of the Economic and Social History of the Orient 25 3 pp 268 307 278 Fahd Toufic Botany and agriculture s 815 Morelon Regis Rashed Roshdi 1996 Encyclopedia of the History of Arabic Science 3 Routledge ISBN 0415124107 Jan Z Wilczynski Aralik 1959 On the Presumed Darwinism of Alberuni Eight Hundred Years before Darwin Isis 50 4 s 459 466 doi 10 1086 348801 D Craig Brater and Walter J Daly 2000 Clinical pharmacology in the Middle Ages Principles that presage the 21st century Clinical Pharmacology amp Therapeutics 67 5 pp 447 450 449 The Canon of Medicine work by Avicenna 28 Mayis 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde Encyclopaedia Britannica Amber Haque 2004 Psychology from Islamic Perspective Contributions of Early Muslim Scholars and Challenges to Contemporary Muslim Psychologists Journal of Religion and Health 43 4 pp 357 377 375 Islamic medicine 8 Subat 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde Hutchinson Encyclopedia Rabie E Abdel Halim 2005 Contributions of Ibn Zuhr Avenzoar to the progress of surgery A study and translations from his book Al Taisir Saudi Medical Journal 2005 Vol 26 9 1333 1339 Rabie E Abdel Halim 2006 Contributions of Muhadhdhab Al Deen Al Baghdadi to the progress of medicine and urology Saudi Medical Journal 27 11 1631 1641 Emilie Savage Smith 1996 Medicine in Roshdi Rashed ed Vol 3 pp 903 962 951 952 Routledge London and New York Huff Toby 2003 The Rise of Early Modern Science Islam China and the West Cambridge University Press s 813 852 ISBN 0521529948 Diane Boulanger 2002 The Islamic Contribution to Science Mathematics and Technology OISE Papers in STSE Education Vol 3 a b Dr Sulaiman Oataya 1982 Ibn ul Nafis has dissected the human body Symposium on Ibn al Nafis Second International Conference on Islamic Medicine Islamic Medical Organization Kuwait Ibn ul Nafis has Dissected the Human Body 23 Ekim 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde Encyclopedia of Islamic World Savage Smith Emilie 1995 Attitudes toward dissection in medieval Islam Journal of the History of Medicine and Allied Sciences 50 1 s 67 110 doi 10 1093 jhmas 50 1 67 PMID 7876530 Chairman s Reflections 2004 Traditional Medicine Among Gulf Arabs Part II Blood letting Heart Views 5 2 pp 74 85 80 S A Al Dabbagh 1978 Ibn Al Nafis and the pulmonary circulation The Lancet 1 p 1148 Husain F Nagamia 2003 Ibn al Nafis A Biographical Sketch of the Discoverer of Pulmonary and Coronary Circulation Journal of the International Society for the History of Islamic Medicine 1 pp 22 28 Matthijs Oudkerk 2004 Coronary Radiology Preface Springer Science Business Media ISBN 3 540 43640 5 Dr Abu Shadi Al Roubi 1982 Ibn Al Nafis as a philosopher Symposium on Ibn al Nafis Second International Conference on Islamic Medicine Islamic Medical Organization Kuwait Ibn al Nafis As a Philosopher 6 Subat 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde Encyclopedia of Islamic World Nahyan A G Fancy 2006 Pulmonary Transit and Bodily Resurrection The Interaction of Medicine Philosophy and Religion in the Works of Ibn al Nafis died 1288 pp 3 and 6 Electronic Theses and Dissertations University of Notre Dame 1 4 Nisan 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde Mayr The Growth of Biological Thought pp 91 94 As far as biology as a whole is concerned it was not until the late eighteenth and early nineteenth century that the universities became centers of biological research Mayr The Growth of Biological Thought s 94 95 154 158 Mayr The Growth of Biological Thought s 166 171 Magner A History of the Life Sciences s 80 83 Magner A History of the Life Sciences s 90 97 Merchant The Death of Nature bolumler 1 4 and 8 Mayr The Growth of Biological Thought bolum 4 Mayr The Growth of Biological Thought bolum 7 Magner A History of the Life Sciences s 103 113 Magner A History of the Life Sciences s 133 144 Mayr The Growth of Biological Thought s 162 166 Rudwick The Meaning of Fossils pp 41 93 Bowler The Earth Encompassed s 204 211 Rudwick The Meaning of Fossils s 112 113 Bowler The Earth Encompassed s 211 220 Bowler The Earth Encompassed s 237 247 Mayr The Growth of Biological Thought s 343 357 Mayr The Growth of Biological Thought chapter 10 Darwin s evidence for evolution and common descent and chapter 11 The causation of evolution natural selection Larson Evolution chapter 3 Larson Evolution chapter 5 Ascent of Evolutionism see also Bowler The Eclipse of Darwinism Secord Victorian Sensation Larson Evolution pp 72 73 116 117 see also Browne The Secular Ark Bowler Evolution The History of an Idea p 174 Mayr The Growth of Biological Thought pp 693 710 Coleman Biology in the Nineteenth Century chapter 6 on the machine metaphor see also Rabinbach The Human Motor Sapp Genesis chapter 7 Coleman Biology in the Nineteenth Century chapters 2 Sapp Genesis chapter 8 Coleman Biology in the Nineteenth Century chapter 3 Magner A History of the Life Sciences pp 254 276 Fruton Proteins Enzymes Genes chapter 4 Coleman Biology in the Nineteenth Century chapter 6 Rothman and Rothman The Pursuit of Perfection chapter 1 Coleman Biology in the Nineteenth Century chapter 7 See Coleman Biology in the Nineteenth Century Kohler Landscapes and Labscapes Allen Life Science in the Twentieth Century