Antik Roma, MÖ 9. yüzyılda İtalya Yarımadası'nda kurulan Roma şehir devletinden doğarak tüm Akdeniz'i çevreleyen bir imparatorluk hâline gelen medeniyetin adıdır. Yaklaşık 2.200 yıl boyunca varlığını sürdürmüş olan Roma uygarlığı bir monarşiden oligarşi ve cumhuriyetin bileşimi bir demokrasiye ve daha sonra da otokratik bir imparatorluğa dönüşmüştür.
Fetih ve asimilasyon yollarıyla Batı Avrupa ve Akdeniz'i çevreleyen bölgede egemen olan Roma İmparatorluğu, iç istikrarsızlıkların ve özellikle de göçebe toplulukların akınlarıyla yıpranmaya başlamıştır. Bu etkiler sonucunda Hispania, Galya ve İtalya'yı içine alan Batı Roma İmparatorluğu 5. yüzyılda bağımsız krallıklara bölündü. İmparatorluğun batı kesiminin dağılması, tarihçiler tarafından Antik Çağlar'ın sonu, Orta Çağ'ın, aynı zamanda Karanlık Çağ'ın da başlangıç tarihi olarak kabul edilir. Öte yandan Doğu Roma İmparatorluğu, Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmed'in 1453 yılında İstanbul'u fethetmesiyle son bulmuştur.
Roma uygarlığı, kültürel olarak yoğun biçimde ilham ve örnek aldığı Antik Yunan ile birlikte "klasik antikite"ye dâhil edilir. Antik Roma Batı dünyasındaki hukuk, savaş, sanat, edebiyat, mimari, teknoloji ve dil konularının gelişimine büyük katkıda bulunmuştur ve hâlen de günümüz dünyası üzerinde büyük etkiye sahiptir.
Tarihçe
Monarşi
Efsaneye göre Roma, MÖ 27 Nisan 753 tarihinde Truva prensi Aeneas'ın torunları olan Romulus ve Remus adlı ikiz kardeşler tarafından kuruldu.Alba Longa'nın Latin kralı Numitor, kardeşi Amulius tarafından tahtından edilmiş ve Numitor'un kızı Rhea Silvia Romulus ve Remus'u doğurmuştu. Rhea Silvia Mars'ın tecavüzüne uğramış bir Vesta bakiresiydi ve bu da ikizleri yarı tanrı konumuna getirmişti. İkizlerin tahtı yeniden ele geçirmelerinden korkan yeni kral, Romulus ve Remus'un boğdurulmasını emretti. Dişi bir kurt (bazı anlatımlara göre bir çobanın karısı) ikizleri kurtardı ve büyüttü. İkizler yeterince büyüdüklerinde Alba Longa tahtını Numitor'a geri verdiler. Ardından kendi şehirlerini kurdular. Ancak Romulus şehrin ilk kralının kim olacağına ilişkin bir tartışmada Remus'u öldürdü. Böylece şehir Romulus'un adıyla anılmaya başlandı. Efsaneye göre şehirde kadın olmadığından Latinler Sabinleri bir festivale davet ettiler ve bakire kadınlarını çaldılar. Bu da Latinler ile Sabinlerin bütünleşmesine yol açtı.
Roma şehri Tiber nehrinin sığ bir bölümündeki yerleşimlerin gelişmesiyle ortaya çıkmıştı.Arkeolojik bulgulara göre Roma köyü muhtemelen MÖ 8. yüzyılda kurulmuştu ancak bu tarih MÖ 10. yüzyıla kadar götürülebilir.Etrüsklerin MÖ 7. yüzyıl sonlarında aristokrat ve monarşik bir elit kesim oluşturarak bölgede siyasi kontrol sağladıkları anlaşılmaktadır. Etrüskler MÖ 6. yüzyıl sonlarında bölgedeki güçlerini yitirdiler ve bu noktada Latin ve Sabin kabileleri yöneticilerin iktidarını çok daha fazla sınırlayan bir cumhuriyet oluşturarak kendi devletlerini yeniden kurdular.
Cumhuriyet
Titus Livius gibi daha sonraki dönemlerin *yazarlarının anlattıklarına göre Roma Cumhuriyeti Roma'nın yedi *kralından sonuncusu Gururlu Tarkinus'un tahttan indirildiği ve her yıl seçilen magistralar (memurlar) ve çeşitli temsilî kurumlardan bir araya gelen bir sistemin oluşturulduğu MÖ 509 tarihinde kuruldu. En önemli magistralar kuvvet yetkisi ya da askerî kumandanlık yetkisine sahip iki konsüldü. Konsüller patricilerden (asiller) oluşan Roma Senatosu ile çekişmek durumundaydılar. Senato başlangıçta önde gelen asillerden oluşan ve tavsiyelerde bulunan bir kurumdu ancak zaman içinde gücü de, boyutu da arttı. Diğer görevliler praetorlar, aedilisler ve quaestorlar idi. Magistralıklar başlangıçta yalnızca soylulara mahsustu. Ancak daha sonra sıradan insanlara (plebler) da açıldı. Cumhuriyet meclisi comitia centuriata ve comitia tributadan oluşuyordu.
Romalılar Etrüskler de dâhil olmak üzere İtalya Yarımadası'ndaki diğer halkları boyunduruk altına aldılar. Roma'nın İtalya'daki hegemonyasına yönelik son tehdit MÖ 281 yılında önemli bir Yunan kolonisi olan Taranto'dan gelmiş ancak bu da savuşturulmuştur. Romalılar stratejik bölgelerde koloniler kurarak fethettikleri yerleri güvence altına almışlar ve bölgede dengeli bir denetim sağlamışlardır.MÖ 3. yüzyılın ikinci yarısında Roma, Kartaca ile Pön savaşlarının ilkinde karşı karşıya geldi. Bu savaşlar sonunda Roma, Sicilya ve Hispania'da ilk denizaşırı fetihlerini yaptı ve önemli bir emperyal güç olarak yükselişe geçti.MÖ 2. yüzyılda Makedonya ve Selefki imparatorluklarını bozguna uğrattıktan sonra Romalılar Akdeniz'in hâkimi hâline geldiler.
Ancak bu hâkimiyet iç çekişmelere yol açtı. Senatörler eyaletlerin üstünden zengin oldular ancak çoğunluğu ufak çaplı çiftçi olan askerler daha uzun süre evlerinden uzak kalıyorlar ve topraklarıyla ilgilenemiyorlardı. Ayrıca yabancı kölelere yönelik eğilim, maaşlı iş sayısını azaltıyordu. Savaş ganimetleri, yeni bölgelerdeki merkantilizm ve tımar sistemi zenginler için yeni ekonomik fırsatlar yarattı ve yeni bir tüccar sınıfı olan atlı sınıfını ortaya çıkardı. Roma hukukuna göre Senato üyeleri ticaretle uğraşamıyordu. Dolayısıyla atlılar teoride senatoya girseler de siyasi iktidar bakımından kısıtlandırılmışlardı. Senato sürekli olarak toprak reformlarını geri çevirerek atlı sınıfına hükûmette daha fazla söz hakkı vermeyi reddetti. Rakip senatörlerin kontrolündeki şehirli işsizlerden oluşan çeteler şiddet yoluyla seçmenlere gözdağı veriyorlardı. MÖ 2. yüzyıl sonunda sulh hâkimi olan Gracchus kardeşlerin patricilerin elindeki toprakları pleblere dağıtacak bir reform yasasını senatodan geçirmeleriyle mesele kritik bir noktaya geldi. Her iki kardeş de öldürüldü ancak senato pleb ve atlı sınıflarının huzursuzluğunu yatıştırmak için Gracchus kardeşlerin reformlarından bazılarını geçirdi. Müttefik İtalyan şehirlerinin Roma vatandaşlığı alamamaları MÖ 91-88 yılları arasında yaşanan Sosyal Savaş'a neden oldu.Marius'un yaptığı askerî reformlar, askerlerin kumandanlarına şehre duyduklarından daha fazla bağlılık duymasına neden oldu. Bu Marius ile Sulla arasında Sulla'nın MÖ 81-79 yılları arasındaki diktatörlüğüyle sonuçlanacak iç savaşa yol açtı.
MÖ 1. yüzyılın ortalarında Jül Sezar, Pompey ve Crassus cumhuriyeti kontrol altına almak için Birinci Triumvirate olarak bilinen gizli bir üçlü yönetim anlaşması yaptılar. Sezar'ın Galya'yı fethetmesinden sonra senato ile Sezar'ın arası açıldı ve Sezar ile Pompey'in önderlik ettiği senato güçleri arasında bir iç savaş çıktı. Savaşı Sezar kazandı ve ömür boyu diktatör ilan edildi.MÖ 44'te Sezar, tüm iktidarı kendi elinde toplamasına karşı olan senatörler tarafından anayasal hükûmeti geri getirmek amacıyla öldürüldü. Ancak sonrasında Sezar'ın vârisi olarak gösterdiği Augustus ile Sezar'ın eski yandaşları Marcus Antonius ve Lepidus'tan oluşan ikinci bir üçlü yönetim başa geldi. Ancak bu ittifak çok geçmeden bir iktidar mücadelesine dönüştü. Lepidus sürgüne gönderildi ve Augustus, Marcus Antonius ile Kleopatra'yı MÖ 31'de Aktium savaşında yenerek MÖ 27'de Roma'nın tartışmasız hükümdarı oldu.
İmparatorluk
Tüm düşmanlarını yenen Augustus cumhuriyetin devlet yapısını görünüşte yerinde bırakarak neredeyse tüm iktidarı elinde topladı. Halefi Tiberius ciddi bir muhalefetle karşılaşmadan başa geçti ve 68'de Nero'nun ölümüne kadar devam eden Julio-Claudian hanedanını kurdu. Artık imparatorluk olan Roma'nın genişlemesi ahlâksız ve yoz bazı imparatorlara (Caligula tam anlamıyla deliydi ve Nero da gaddarlığı ve devlet işlerinden ziyade kişisel meselelerine zaman ayırmasıyla bilinirdi) rağmen devam etti. Julio-Claudian hanedanını Flavian hanedanı takip etti. "Beş İyi İmparator" döneminde (96-180) imparatorluk toprak genişliği, ekonomi ve kültür bakımından doruk noktasına ulaştı.Pax Romana sırasında iç ve dış tehditlerden uzak Roma zenginleşti.Trajan döneminde Daçya'nın fethiyle imparatorluk en geniş sınırlarına ulaştı. Roma toprakları 6,5 milyon km²'lik bir alanı kapsıyordu.
193 ile 235 yılları arasındaki döneme Severus hanedanı hâkim oldu ve Elagabalus gibi yetersiz bazı hükümdarlar başa geçti. Buna ilaveten ordunun kimin imparator olacağı konusunda artan etkisi uzun süreli bir emperyal çöküşe ve Üçüncü Yüzyıl Krizi olarak adlandırılan dış istilalara neden oldu. Kriz Diocletianus döneminde aşıldı. Diocletianus 293 yılında imparatorluğu iki imparator ve onların yardımcılarından oluşan bir tetrarşi ile yönetilmek üzere doğu ve batı olarak ikiye ayırdı. Yarım yüzyıldan uzun bir süre birçok ortak yönetici imparatorluğun başına geçmek için mücadele etti. 11 Mayıs 330'da imparator I. Konstantin Byzantion'u Roma İmparatorluğu'nun başkenti ilan etti ve adını Konstantinopolis olarak değiştirdi. İmparatorluk 395 yılında Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans İmparatorluğu) ve Batı Roma İmparatorluğu olarak ebediyen ikiye bölündü.
Batı Roma İmparatorluğu sürekli olarak barbar akınlarından muzdaripti ve imparatorluğun çöküşü aşamalı olarak sürdü.4. yüzyılda Hunların batıya akını Vizigotların imparatorluk sınırları içine iltica etmelerine neden oldu. 410 yılında I. Alarik önderliğindeki Vizigotlar Roma şehrini yağmaladılar.Vandallar Galya, İspanya ve Kuzey Afrika'daki Roma topraklarını istila ettiler ve 455'te Roma'yı yağmaladılar. 4 Eylül 476'da Germen Odoakr, batının son Roma imparatoru Romulus Augustus'u tahttan indirdi. Yaklaşık 1200 yılın sonunda Roma'nın Batı'daki egemenliği sona erdi.
Doğu Roma İmparatorluğu ise I. Justinianus döneminde bir süreliğine de olsa Kuzey Afrika ve İtalya'yı ele geçirdi. Ancak I. Justinianus'un ölümünden sonra Doğu Roma'nın Batı'da sahip olduğu topraklar İtalya'nın güneyi ve Sicilya ile sınırlı kaldı. Doğuda İslâm'ın yükselişi bir tehdit unsuruydu. Müslümanlar Suriye ve Mısır'ı ele geçirdiler ve çok geçmeden Konstantinopolis'e doğrudan bir tehdit oluşturmaya başladılar. Ancak Doğu Roma 8. yüzyılda Müslümanların kendi topraklarındaki ilerleyişini durdurmayı başardı ve 9. yüzyıldan itibaren kaybedilen toprakları geri aldı. MS 1000 yılında İmparatorluk, tarihinin en görkemli dönemini yaşamaktaydı. Bu dönemde II. Basileios Bulgaristan ve Ermenistan'ı yeniden ele geçirmiş, kültür ve ticaret gelişmişti. Ne var ki, çok geçmeden bu ilerleme 1071'de yapılan Malazgirt Savaşı ile aniden kesildi. Ardından da imparatorluk çöküşe geçti. İç çekişmeler ve Türk istilaları sonunda imparator I. Aleksios 1095'te Batı'dan yardım istemek zorunda kaldı. Karşılık olarak Batı Haçlı Seferleri düzenledi. Dördüncü Haçlı seferi'nde İstanbul yağmalandı ve işgal edildi. İstanbul'un 1204 yılında işgal edilmesinin ardından imparatorluk topraklarında ardıl devletler ortaya çıktı ve içlerinden İznik'te kurulan devlet galip geldi. Konstantinopolis'in geri alınmasından sonraki dönemde imparatorluk Ege kıyılarına hapsolmuş bir Yunan devletinden ibaret hale geldi. Doğu imparatorluğu 29 Mayıs 1453'te Fatih Sultan Mehmet önderliğinde Osmanlıların Konstantinopolis'i ele geçirmesiyle yıkıldı.
Toplum
Antik Roma'da yaşam, yedi tepe üzerine kurulmuş olan Roma şehri etrafında dönerdi. Şehirde Kolezyum, Trajan Forumu ve Panteon tapınağı gibi birçok anıtsal yapı bulunuyordu. Yüzlerce kilometre uzunluğundaki su yollarından gelen temiz suların aktığı çeşmeler, tiyatrolar ve kütüphaneleri ve dükkânları bulunan hamamlar vardı. Antik Roma'nın kontrolünde olan topraklarda ikamet binaları mütevazı evlerden kırsal kesimde bulunan villalara kadar çeşitlilik gösteriyordu. Başkent Roma'daki Palatine tepesinde imparatorluk binaları bulunurdu. Alt ve orta sınıflar şehir merkezinde, neredeyse bugünkü modern gettoları anımsatan apartmanlarda otururlardı.
Roma şehri 1 milyona yaklaşan nüfusuyla döneminin en büyük şehriydi (19. yüzyıl Londra'sı ile aynı nüfus). Roma'daki kamusal alanlarda demir araba tekerleklerinin sesi o kadar gürültü çıkartırdı ki bir keresinde Jül Sezar geceleri araba kullanımını yasaklamıştı. Tarihsel tahminlere göre antik Roma yönetimi altında yaşayan halkın yüzde 20'si 10.000 ve daha fazla nüfusa sahip şehir merkezlerinde ve askerî karargâhlarda yaşıyordu, ki bu sanayi devrimi öncesi standartlara göre oldukça yüksek bir şehirleşme oranıdır. Bu şehir merkezlerinin çoğunda bir forum, tapınaklar ve Roma'dakilere benzer ama daha ufak yapılar vardı.
Devlet
Roma, başlangıçta krallar tarafından yönetiliyordu. Krallar sırayla Roma'nın başlıca kabilelerinden seçiliyordu. Kralın gücünün sınırlarının ne olduğu konusunda kesin bir bilgi yoktur. Mutlak iktidar sahibi de, Senato ve halkın baş yöneticisi de olabilir. En azından askerî konularda kralın otoritesinin mutlak olduğu muhtemeldir. Kral aynı zamanda dinin de başındaki kişiydi. Kralın dışında üç yönetici meclis vardı. Krala danışma kurulu olarak hizmet veren Senato, kralın önerdiği yasaları onaylayıp geçiren comitia curiata ve halka duyuru yapmak veya halkın belli olaylara tanıklık etmesi için kullanılan Comitia Calata.
Roma Cumhuriyeti'ndeki sınıf mücadeleleri demokrasi ve oligarşinin alışılmadık bir harmanına neden olmuştu. Roma yasaları geleneksel olarak Comitia Tributa'nın oyuyla geçiyordu. Aynı şekilde kamu görevlerine aday olanlar halk tarafından seçiliyordu. Ancak danışma kurulu olarak hizmet veren Roma Senatosu oligarşik bir yapıydı. Cumhuriyet döneminde senatonun otoritesi çok yüksekti fakat yasama gücü yoktu. Ne var ki, senatörlerin bireysel olarak nüfuzu o kadar fazlaydı ki Senato'nun rızası olmadan herhangi bir şey elde etmek pek kolay değildi. Yeni senatörler Censura tarafından en başarılı patriciler arasından seçilirdi. Censura bir senatörü "ahlâksızlık" suçlamasıyla görevden alabilecek yetkiye de sahipti.
Cumhuriyetin sabit bir bürokrasisi yoktu ve vergiler tımar sistemiyle toplanırdı. Devlet mevkileri görevin başındaki kimsenin geliriyle finanse edilirdi. Herhangi bir vatandaşın elinde çok fazla güç toplamasını engellemek için her yıl yeni magistralar seçilirdi ve magistralar çalışma arkadaşlarından biriyle güçlerini paylaşmak zorundaydılar. Örneğin normal şartlarda en yüksek mevkide iki konsül bulunurdu. Acil durumlarda ise geçici bir diktatör atanırdı. Cumhuriyet boyunca yönetim sistemi yeni taleplere uyum göstermek amacıyla birkaç defa elden geçmişti. Sonunda sürekli genişleyen Roma saltanatının kontrolü için yetersiz kaldığı görüldü ve Roma İmparatorluğu kuruldu.
İmparatorluğun erken dönemlerinde cumhuriyetçi devlet yapısı görünüşte korundu. Roma imparatoru yalnızca bir princeps ya da "birinci vatandaş" olarak tanımlanıyordu. Senato evvelce halk meclislerinin elinde olan tüm yasama gücünü ve hukukî yetkileri kendisinde toplamıştı. Ancak zamanla imparatorların yönetimi giderek otokratikleşti ve senato da imparator tarafından tayin edilen bir danışma kurulundan ibaret hale geldi. Cumhuriyetin senatodan başka daimi bir devlet yapısı olmadığından imparatorluğa yerleşmiş bir bürokrasi miras kalmamıştı. İmparator asistanlar ve danışmanlar tayin ederdi fakat devletin merkezî bütçe gibi birçok kurumu eksikti. Bazı tarihçiler bunu imparatorluğun çöküşünde önemli bir sebep olarak göstermişlerdir.
İmparatorluk toprakları eyaletlere ayrılmıştı. Gerek yeni toprakların işgal edilmesinden ötürü, gerekse de güçlü yerel yöneticilerin isyan heveslerini kırmak için eyaletlerin daha küçük parçalara bölünmesinden ötürü eyaletlerin sayısı zaman içinde artmıştır.Augustus'un iktidara gelmesinden sonra eyaletler valiyi seçen kuruma göre imparatorluk ya da senato eyaletleri olarak ayrıldı. Diocletianus dönemindeki tetrarşi sırasında imparatorluk her birinin başında bir praetor olan 12 psikoposluk bölgesine ayrıldı. Sivil ve askerî yönetim ayrıldı. Sivil yönetim valiye, askerî kumandanlık ise dux'a verildi.
Yerel düzeyde ise kasabalar eski askerler veya alt sınıf Romalıların yaşadığı colonia ve azat edilmiş köylülerin yaşadığı municipia olarak ikiye yarılmıştı.
Hukuk
Antik Roma'daki hukukî prensipleri ve uygulamalarının kökeni MÖ 449'dan kalma on iki tablet yasalarına ve 530 yılı civarında imparator I. Justinianus'un yaptığı yasalara dayandırılabilir. I. Justinianus'un kanunnamesiyle muhafaza edilen Roma hukuku Doğu Roma İmparatorluğu boyunca devam etmiş ve Kıta Avrupası'nın batısında benzer yasal düzenlemelere temel olmuştur. Roma hukuku daha geniş anlamda 17. yüzyılın sonuna kadar Avrupa'nın büyük bölümünde uygulanmaya devam etti.
Justinianus ve Theodosius yasalarının da içerdiği üzere antik Roma hukukunun başlıca kısımları Ius Civile, Ius Gentium ve Ius Naturale'den oluşuyordu. Ius Civile ("Yurttaş yasası") Roma vatandaşlarının tâbi olduğu medeni kanundu.Praetores Urbani vatandaşların taraf olduğu davalarda yargı yetkisine sahip bireylerdi. Ius Gentium ("Milletler yasası") yabancılara ve onların Roma vatandaşlarıyla olan münasebetlerinde uygulanan medeni kanundu.Praetores Peregrini vatandaşlarla yabancılar arasındaki davalarda yasama yetkisine sahip bireylerdi. Ius Naturale tabii kanunu içine alan ve herkes için geçerli olan kanunlar manzumesiydi.
Ekonomi
Antik Roma çok fazla doğal kaynağa ve insan kaynağına sahip fevkalade geniş bir alana hükmediyordu. Roma ekonomisi tarım ve ticarete yoğunlaşmıştı. Serbest tarım ticareti İtalya'nın görünümünü değiştirmiş ve MÖ 1. yüzyılda üzüm ve zeytin arsaları ithal hububat fiyatlarıyla baş edemeyen küçük çiftçilerin yerini almıştı. Mısır, Sicilya, Tunus ve Kuzey Afrika'nın alınması devamlı bir hububat akışı sağlamıştı. Zeytinyağı ve şarap İtalya'nın başlıca ihraç ürünleri haline gelmişti. Nöbetleşe ekin uygulanmakla birlikte genel verimlilik düşüktü ve hektar başına 1 ton civarındaydı.
Sanayi ve imalat faaliyetleri daha küçüktü. Bu alandaki en büyük faaliyetler dönemin binalarının inşası için malzeme sağlayan madencilik ve taş ocakçılığı idi. İmalatta üretim daha küçük ölçekteydi ve genelde atölyeler ve en fazla 10 küsur işçi çalıştıran küçük fabrikalardan ibaretti. Ancak bazı tuğla fabrikalarında yüzlerce işçi çalışırdı.
Peter Temin gibi bazı iktisat tarihçileri Roma İmparatorluğu'nun ilk dönemlerindeki ekonomisinin bir pazar ekonomisi ve verimlilik, şehirleşme ve sermaye pazarlarının gelişimi bakımından o güne kadarki en gelişmiş tarım ekonomisi olduğunu savunurlar. O kadar ki sanayi devrimi öncesi ekonomilerle, 18. yüzyıl İngiltere ekonomisi ve 17. yüzyıl Hollanda ekonomisi ile mukayese edilebilir. Her tür ürünün pazarı vardı. Toprak, kargo gemileri ve hatta sigorta pazarı da vardı.
Cumhuriyetin ilk dönemlerinde ekonomi küçük arazilere ve ücretli iş gücüne dayalıydı. Ancak yapılan fetihlerle köleler giderek çoğaldı ve ucuzladı. Cumhuriyetin son dönemlerinde ekonomi büyük ölçüde gerek vasıflı gerekse vasıfsız işler için kullanılan köle gücüne dayanıyordu. Bu dönemde kölelerin Roma Cumhuriyeti nüfusunun yüzde 20'sini, Roma şehrinin ise yüzde 40'ını oluşturduğu tahmin edilmektedir. İmparatorluk döneminde fetihlerin sona ermesinin ardından köle fiyatları ancak arttı ve maaşlı iş gücü köle tutmaktan daha ekonomik hale geldi.
Antik Roma'da takas sistemi, genellikle vergi toplanmasında uygulandıysa da Roma'nın oldukça gelişmiş bir madeni para sistemi vardı. Pirinç, bronz ve değerli madenlerden yapılan madeni paralar imparatorluk içinde ve dışında kullanılmaktaydı. Hindistan'da bile Roma paraları bulunmuştur. MÖ 3. yüzyıldan evvel orta İtalya'da bakır ağırlığına göre değiş tokuş edilirdi. Orijinal bakır madeni paraların (as) bir bakır değeri vardı ama aslında ağırlığı daha azdı. Böylece Roma parasının değeri giderek aslî değerinin üstüne çıktı. Nero'nun gümüş denarius'un değerini düşürmeye başlamasından sonra değeri aslî değerinin üçte biri oranında arttı.
Pazarlardan ziyade askerî karakolları birbirine bağlamak için inşa edilen Roma yollarının tekerlekli araçlara göre tasarlandığı pek söylenemez. Atlar çok pahalı, yük hayvanları da çok yavaştı. Bu yüzden MÖ 2. yüzyılda Roma deniz ticaretinin yükselişine kadar Roma toprakları içinde emtia nakli oldukça azdı. Bu dönemde bir geminin Cádiz'den yola çıkıp Ostia üzerinden tüm Akdeniz'i katederek İskenderiye'ye varması bir aydan az sürüyordu. Denizden yapılan nakliyat karadakinden 60 kez daha ucuzdu.
Sınıfsal yapı
Roma toplumu son derece hiyerarşik bir yapıya sahipti. Toplumun en alt kesiminde köleler (servi), onların üstünde azledilmişler (liberti) ve en üstte de özgür doğmuş vatandaşlar (cives) vardı. Özgür vatandaşlar da kendi aralarında sınıflara ayrılmıştı. En net ve eski ayrım şecerelerini şehrin 100 kurucu atasına dayandırabilen patriciler ve bunu yapamayan plebler arasındaydı. Siyasi, adli, iktisadi ve dini sahada imtiyazlı olan patriciler, devletin yüksek memuriyetlerine ve rahipliklere seçilebiliyor; yazılı olmayan örf ve adete göre iş gören toprakların bir kısmını işliyor, Roma mahkemelerinde yargıçlık vazifesini yine yalnız onlar görüyordu. Devlet kullanmadığı toprakları vatandaşlarına ufak bir ücret karşılığında satıyordu ki, bundan asıl faydalananlar yine particiler oluyordu. Böylece elinde gayet az bir toprağı olan pleb bir vatandaş askere giderken, (silah,elbise) gerekli bütün masrafları kendisi karşılamak zorunda olduğu için, durumu büsbütün bozuluyor ve bunu düzeltmek için, durumu iyi olanlardan aldığı borcunu vaktinde ödeyemediği zaman, köle oluyordu. Cumhuriyetin sonraki dönemlerinde bazı pleb sınıfına mensup ailelerin zenginleşerek politikaya girmeleri ve bazı patricilerin darboğaza düşmeleriyle bu ayrım daha önemsiz hale geldi. Patrici olsun, pleb olsun sülalesinde bir konsül bulunan herkes asil (nobilis) sayılırdı. Marius ve Cicero gibi geldiği ailenin çıkardığı ilk konsül olan kişiler novus homo (yeni adam) olarak bilinirdi ve torunlarına asil sıfatı kazandırırdı. Yine de patrici kökenli olmanın hatırı sayılır bir itibarı vardı ve dinî görevlerin çoğu yalnızca patricilere açıktı.
Kökeninde askeri hizmete dayalı bir sınıf ayrımı daha önemli hale geldi. Bu sınıfların mensupları belirli aralıklarla Yargıçlar tarafından mülklerine göre belirlenirdi. En zengin olanlar siyasete hükmeden ve orduya kumandanlık eden Senato mensubu sınıftı. Ardından başlangıçta gücü savaş atı edinmeye yeten ve bir tüccar sınıfı oluşturan equestrianlar (atlı sınıfı ya da şövalyeler) gelirdi. Ardından edinebildikleri askerî teçhizatlara göre bir dizi sınıf gelirdi. En altta ise hiçbir mülkü olmayan vatandaşlardan oluşan proletarii vardı. Marius'un reformlarından önce orduda görev alma hakları yoktu ve zenginlik ve itibar bakımından azledilmişlerin bir basamak üstündeydiler.
Cumhuriyet döneminde oy verme yetkisi de sınıflara göre değişiyordu. Vatandaşlar seçmen "kabilelerine" kayıtlıydılar. Zengin sınıfların kabileleri yoksul sınıflara oranla daha az üyeye sahipti. Proletarii'nin tamamı tek bir kabileye kayıtlıydı. Oy verme işlemi sınıf sırasıyla yapılırdı ve kabileler çoğunluğu elde eder etmez tamamlanırdı, dolayısıyla yoksul sınıflar çoğu zaman oy bile kullanamazlardı.
Müttefik yabancı şehirlere genellikle Latin Hakkı verilirdi. Bu vatandaşlarla yabancılar (peregrini) arasında bir statüydü. Bu hakla söz konusu şehrin önde gelen magistraları Roma vatandaşı olabiliyordu. Latin haklarının farklı seviyeleri vardı ancak esas ayrım con suffrage ("oy veren"; bir Roma kabilesine kayıtlı ve comitia tributa'da yeralabilen) ile sans suffrage ("oy veremeyen"; Roma siyasetinde yer alamayan) arasındaydı. Roma'nın İtalya'daki müttefiklerinden bazılarına MÖ 91-88 arasında yaşanan Sosyal Savaş'tan sonra tam vatandaşlık verilmişti. 212 yılında ise tam Roma vatandaşlığı Caracalla tarafından imparatorluktaki tüm özgür doğmuş kişilere verilmiştir. Kadınların bazı temel hakları vardı ancak tam vatandaş sayılmıyorlardı, dolayısıyla oy vermeleri ya da siyasette yer almaları söz konusu değildi.
Aile
Roma toplumunun temel birimleri ev halkı ve ailelerdi. Ev halkı evin reisi paterfamilias (ailenin babası), karısı, çocukları ve diğer akrabalardan oluşuyordu. Üst sınıflarda köleler ve hizmetkârlar da ev halkının bir parçasıydı. Evin reisinin kalan ev halkı üzerindeki gücü (patria potestas, "babanın gücü") çok fazlaydı. Aile üyelerini evlenmeye ya da boşanmaya zorlayabilir, çocuklarını köle olarak satabilir, ailesindekilerin mallarına el koyabilir ve hatta aile üyelerini öldürebilirdi (ancak bu sonuncusunun MÖ 1. yüzyıldan sonra kalktığı anlaşılmaktadır).
Patria potestas yetişkin erkek evlatların üzerinde bile geçerliydi. Bir erkek babası hayatta olduğu sürece paterfamilias olamadığı gibi gerçek anlamda mülk sahibi de olamıyordu. Roma tarihinin erken dönemlerinde bir kız evlat evlendiğinde kocasının ailesinin paterfamilias'ının kontrolüne (manus) geçerdi. Ancak cumhuriyetin son dönemlerinde kadınların kendi babalarının ailesini gerçek ailesi olarak seçebilmeleriyle bu durum değişmiştir. Ne var ki Romalılar şecereyi erkeğin soyuna göre tuttuklarından kadının doğurduğu çocuklar kocasının ailesine ait oluyordu.
Birbirine akraba ev halkları bir aile (gens) oluştururlardı. Aileler kan bağı (veya evlatlık) üzerine dayalıydı ancak aynı zamanda siyasi ve ekonomik ittifaklardı. Özellikle Roma Cumhuriyeti döneminde bazı güçlü aileler ya da Gentes Maiores siyasi yaşama hâkim olmuşlardır.
Antik Roma'da evlilik özellikle üst sınıflarda romantik bir ilişkiden ziyade çoğunlukla malî ve siyasi bir ittifak olarak görülürdü. Babalar genellikle kızları on iki, on dört yaşlarına geldiklerinde koca arayışına girerlerdi. Koca neredeyse istisnasız olarak gelinden daha yaşlı olurdu. Üst sınıfa mensup kızlar çok genç yaşta evlenirken daha alt sınıftan kızların onlu yaşlarının sonlarında veya yirmili yaşlarının başlarında evlendiklerine dair kanıtlar vardır.
Eğitim
Cumhuriyetin erken dönemlerinde okul olmadığından erkek çocukları okuma yazmayı ya ebeveynlerinden ya da genellikle Yunan kökenli olan paedagogi adı verilen eğitimli kölelerden öğreniyorlardı. Bu dönemde eğitimin başlıca amacı delikanlıları tarım, savaş, Roma gelenekleri ve kamu işleri konusunda eğitmekti. Genç erkekler şehir hayatını babalarına dinî ve siyasi görevlerinde eşlik ederek öğrenirlerdi. Asillerin oğulları Senatoda da babalarına eşlik ederlerdi. Asillerin oğulları 16 yaşına geldiklerinde önde gelen bir siyasi şahsiyetin yanına stajyer olarak verilir ve 17 yaşına geldiklerinde orduyla sefere gönderilirlerdi (bu sistem imparatorluk döneminde de bazı asil aileler arasında geçerliydi). Eğitim faaliyetleri MÖ 3. yüzyılda Helen krallıklarının fethedilmesi ve sonrasındaki Yunan etkisiyle ıslah edilmişti ancak yine de Roma eğitimi hâlen Yunan eğitiminden oldukça farklıydı. Ebeveynlerin imkânları elveriyorsa erkek çocukları ve bazı kız çocukları 7 yaşında lüdus adı verilen özel okula gönderilirdi. Burada 11 yaşına kadar litterator veya magister adı verilen ve genellikle Yunan kökenli olan bir öğretmenden temel okuma yazma, aritmetik ve bazen de Yunanca öğrenirlerdi. 12 yaşından itibaren öğrenciler ortaokula devam ederlerdi. Burada grammaticus adı verilen öğretmenden Yunan ve Roma edebiyatını öğrenirlerdi. 16 yaşında bazı öğrenciler belagat okuluna giderlerdi. Buradaki hocalar da neredeyse istisnasız Yunandı ve kendilerine rhetor denirdi. Bu okullar öğrencileri hukuk kariyerine hazırlıyordu ve öğrenciler Roma yasalarını ezberlemek zorundaydı. Dinî günler ve pazar günleri dışında öğrenciler her gün okula giderdi. Yaz tatilleri vardı.
Kültür
Dil
Romalıların anadili Latinceydi. Alfabede Yunan alfabesini temel almış olan Etrüsk alfabesi esas alınmıştı. Her ne kadar günümüze kalan Latin edebiyatının dili MÖ 1. yüzyılda ortaya çıkan ve yapay, fazlasıyla sitilize edilmiş ve kibarlaştırılmış bir edebi lisan olan Klasik Latince olsa da Roma İmparatorluğu'nda günlük konuşma dili Klasik Latinceden gramer, kelime haznesi ve telaffuz bakımından belirgin bir farklılık gösteren Genel Latince idi.
Roma İmparatorluğu'nun yazışma dili Latince olmakla birlikte Romalıların öğrendikleri edebiyatın büyük bölümü Yunanca kaleme alındığından iyi eğitimlilerin arasındaki konuşma dili Yunanca idi. Doğu imparatorluğunda Latince hiçbir zaman Yunancanın yerini alamadı ve I. Justinianus'un ölümünden sonra Yunanca Doğu Roma İmparatorluğu'nun resmî dili oldu. Roma İmparatorluğu'nun genişlemesiyle Latince Avrupa'da yayılmış ve zaman içinde Genel Latince farklı yerlerde evrim geçirerek ve lehçeleşerek farklı Latin dilleri haline gelmiştir.
Bugün akıcı bir şekilde konuşabilenlerin sayısı oldukça az olmakla birlikte Latince Roma Katolik Kilisesi'nin ve Vatikan'ın resmî dilidir. Ayrıca Latincenin Lingua franca'nın kullanımında da payı vardır. 19. yüzyılda Fransızca, 20. yüzyılda da İngilizcenin yerini doldurduğu Latince yine de dinî, hukukî ve bilimsel terminolojilerde yoğun bir şekilde kullanılır. İngilizcedeki bilimsel kelimelerin yüzde 80'inin doğrudan ya da dolaylı olarak Latinceden geldiği hesaplanmıştır.
Din
Roma'nın eski dini, en azından tanrılar söz konusu olduğunda yazılı anlatımlarla değil tanrılar ve insanlar arasındaki karmaşık ilişkilerle oluşturulmuştu.Yunan mitolojisinin aksine tanrılar cisimleşmiş değil numina adı verilen muğlak bir şekilde tanımlanmış kutsal ruhlardı. Romalılar aynı zamanda herkesin, her yerin veya her şeyin ebedî bir ruhu olduğuna inanırlardı. Roma Cumhuriyeti döneminde din, senatörlük mevkisine gelmiş kimselerin görev aldığı ruhban makamlarından oluşan sıkı bir sistemin altında örgütlenmişti.
Yunanlarla temas arttıkça eski Roma tanrıları da giderek Yunan tanrılarıyla ilişkilendirilmeye başlandı.Jüpiter Zeus ile aynı tanrı konumuna geldi. Mars Ares ile, Neptün de Poseidon ile aynı konuma geldi. Roma tanrıları aynı zamanda Yunan tanrılarının vasıflarını ve mitolojilerini de üstlendi. Roma tanrılarının antropomorfik nitelikler kazanması ve Yunan felsefesinin iyi eğitimli Romalılar arasında yaygınlaşmasıyla eski dinî törenlere ilgi azaldı ve MÖ 1. yüzyılda eski ruhban makamlarının siyasi nüfuzu devam etmekle birlikte dinî önemi ciddi biçimde azaldı. Roma dini giderek daha fazla imparatorluk sarayına temerküz etmeye başladı ve bazı imparatorlar ölümlerinin ardından tanrılaştırıldı.
İmparatorluk döneminde Romalılar ele geçirdikleri yerlerin mitolojilerini benimsediler ve bunun sonucunda geleneksel İtalyan tanrı ve tanrıçalarının tapınakları ve rahipleri, yabancı tanrılarla yan yana yer almaya başladı. Mısır'ın Isis'i ve Perslerin Mitras'ı gibi birçok yabancı inanç popüler hale geldi. 2. yüzyıldan itibaren Hristiyanlık başlangıçta karşılaştığı zulme rağmen İmparatorluk içinde yayılmaya başladı. İmparator Nero döneminden itibaren Roma'nın Hristiyanlığa karşı resmî tavrı olumsuzdu. İnsanlar sırf Hristiyan oldukları için ölümle cezalandırılabiliyordu. İmparator Diokletian yönetiminde Hristiyanlara yönelik zulüm doruğa çıktı. Ancak Büyük Konstantin döneminde Hristiyanlık Roma devletinde resmî olarak desteklenen bir din haline geldi ve oldukça popüler oldu. İmparator Iulianos döneminde pagan inanışın başarısızlıkla sonuçlanan diriltilme çabalarından sonra Hristiyanlık imparatorluğun kalıcı dini haline geldi. 391 yılında imparator I. Theodosius'un bir fermanıyla Hristiyanlık dışındaki tüm dinler yasaklandı.
Sanat (müzik, resim, edebiyat vb.)
Roma resim sanatında Yunan etkileri görülür. Günümüze kalan örnekler ağırlıklı olarak şehir dışındaki villaların duvarlarını ve tavanlarını süslemek için kullanılan fresklerdir. Ancak Roma edebiyatında tahta, fildişi ve başka malzemelerin üzerine yapılan resimlerden de bahsedilir.Pompei'de Roma resim sanatına ait birçok örnek bulunmuştur ve bunlara dayanarak sanat tarihçileri Roma resim sanatı tarihini dört döneme ayırırlar. Roma resim sanatının birinci üslubu MÖ 2. yüzyılın başından MÖ 1. yüzyılın başlarına ya da ortalarına kadar olan dönemde uygulanmıştır. Roma resminin ikinci üslubu MÖ 1. yüzyılın ilk yıllarında başlamış ve üç boyutlu mimari çizgileri ve manzaraları gerçekçi bir şekilde resmetmeyi amaçlamıştır.
Üçüncü üslup Augustus'un (MÖ 27-MS 14) döneminde ortaya çıkmış ve basit süslemeyi tercih ederek ikinci üslubun gerçekçiliğini reddetmiştir. Ufak bir mimari görüntü, manzara veya soyut tasarım tek renkli bir fonun ortasına konuluyordu. MS 1. yüzyılda ortaya çıkan dördüncü üslup ise mimari detayları ve soyut desenleri muhafaza ederek mitolojiden sahneler resmediyordu.
Portre heykelciliği genç ve klasik orantıları kullanıyordu, daha sonradan gerçekçilik ve idealizmin bir harmanına doğru evrilmiştir. Antonin ve Severan dönemlerinde daha gösterişli saçlar ve sakallar ağırlık kazandı. Ayrıca Roma zaferlerini resmeden kabartma sanatında da ilerleme kaydedilmiştir.
Latince edebiyat başlangıcından itibaren Yunan yazarlardan ciddi biçimde etkilenmiştir. Günümüze kalan en eski çalışmalardan bazıları Roma'nın erken dönem askeri tarihinin destansı anlatımlarıdır. Cumhuriyet geliştikçe yazarlar da şiir, komedi, tarih ve tragedya yazmaya başladılar.
Roma müziği büyük ölçüde Yunan müziğine dayanıyordu ve Roma hayatının birçok alanında önemli bir rolü vardı. Roma ordusunda tuba (uzun bir trompet) ve cornu (kornoya benzeyen bir çalgı) bazı emirleri vermek için kullanılırdı. Öte yandan bucina ve lituus törenlerde kullanılırdı. Müzik amfitiyatrolarda dövüş aralarında ve odea'da çalınırdı. Dinî törenlerin çoğunda müzik çalınırdı. Bazı müzik tarihçileri müziğin tüm kamusal kutlamalarda kullanıldığını düşünmektedir. Ancak müzik tarihçileri Romalı müzisyenlerin müzik kuramına veya çalımına önemli bir katkıda bulunup bulunmadığı konusunda emin değiller.
Pompei ve Herkulaneum'da bulunan grafitiler, genelevler, resimler ve heykeller Romalıların gayet seks doygunu bir kültüre sahip olduklarını ortaya koymaktadır.
Oyunlar ve aktiviteler
Roma gençliği zıplama, güreş, boks ve yarış gibi çeşitli oyun ve egzersizlerle uğraşırdı. Taşrada zenginler boş zamanlarında balık tutmakla ve avcılıkla da vakit geçirirlerdi. Romalıların, içlerinden biri Amerikan hentbolunu andıran çeşitli top oyunları da vardı. Zar oyunları, kutu oyunları ve kumar oyunları Romalılar arasında oldukça popülerdi. Kadınlar bu aktivitelere katılmazdı. Zenginler arasında zaman zaman müzik, dans ve şiir okumasının da olduğu akşam yemeği davetleri bir eğlence imkânıydı. Her ne kadar eğlence kabilinden yemekler genellikle tavernaları hor görmek anlamına gelse de plebler de bazen bu tür partilere kulüpler veya tanıdıklar vasıtasıyla katılırlardı. Çocuklar oyuncaklarla vakit geçirir ve birdirbir gibi oyunlar oynarlardı.
Popüler bir eğlence türü de gladyatör dövüşleriydi. Gladyatörler muhtelif senaryolara göre muhtelif silahlarla ya ölümüne ya da "ilk kana" göre dövüşürlerdi. Bu dövüşler imparator Claudius döneminde popülerliklerinin zirvesine ulaştı ve Claudius dövüşün nihaî sonucunun imparator tarafından bir el jestiyle belirlenmesi kuralını getirdi. Filmlerdeki yaygın uygulanışın aksine bazı uzmanlar ölüm için verilen işaretin aşağı gösteren başparmağı olmadığına inanmaktadır. Her ne kadar hiç kimse jestlerin tam olarak neler olduğunu bilmese de bazı uzmanlar imparatorun ölüm işaretini yumruğunu kazanan dövüşçüye doğru uzatıp başparmağını yukarı doğru kaldırarak verdiğini, kaybeden dövüşçüyü bağışladığında ise yalnızca yumruğunu kaldırdığını düşünmektedir. Başka ülkelerden getirilmiş olan hayvanların halka teşhir edildiği veya gladyatör dövüşlerine dahil edildiği hayvan gösterileri de Romalılar arasında popülerdi. Bir mahkûm ya da gladyatör silahlı veya silahsız arenaya atılır ve bir hayvan da aynı arenaya salıverilirdi. Dövüşlere katılan gladyatörler senede yalnızca on gün dövüşürlerdi ve tek bir ölümüne dövüşte bugünün parasıyla 500.000 avro kazanırlardı.
Roma'nın bir başka popüler mekanı Circus Maximus esas olarak at ve araba yarışları için kullanılırdı ve hipodromu sel bastığında deniz savaşları düzenlendiği bile olurdu. Ayrıca başka etkinlikler için de kullanılırdı. 385.000 kişilik kapasiteye sahip bu mekana Roma'nın her yerinden insan gelirdi. Birinde yedi büyük yumurta, diğerinde de yedi yunus bulunan iki tapınak Circus Maximus'un pistinin ortasında bulunurdu ve yarışçılar bir tur tamamladıklarında ikisinden de birer tane azaltılırdı. Bunun amacı izleyicileri ve yarışçıları yarışın istatistiklerinden haberdar etmekti. Spor mücadeleleri dışında Circus Maximus pazar ve kumar alanıydı. İmparator gibi yüksek konumdaki yetkililer de Circus Maximus'taki oyunları izlerdi zira tersi kabalık kabul edilirdi. Onlarla birlikte şövalyeler ve yarışla alakalı birçok kişi, herkesin yukarısındaki özel koltuklarında otururlardı. Ayrıca imparatorun bir takım tutması da kabalık kabul edilirdi. Bin yıldan uzun süre ayakta kalan Circus Maximus yılında inşa edilmiş ve buradaki son at yarışı MS 549'da yapılmıştır.
Teknoloji
Antik Roma dönemin en etkileyici teknolojik becerilerine sahipti. Orta Çağ'da yok olacak ve ancak 19. ve 20. yüzyıllarda yakalanacak birçok ilerleme kaydetmişlerdi. Ancak başka kültürlerin teknolojilerini benimsemek ve birleştirmek konusunda becerikli olmakla birlikte Roma medeniyetinin pek yenilikçi ve ilerlemeci olduğu söylenemez. Romalıların birçok pratik yenilikleri daha evvelki Yunan tasarımlarından uyarlanmıştı. Yeni fikirlerin geliştirilmesi pek teşvik edilmezdi. Roma toplumu büyük bir aileyi akıllıca yönetebilen belâgatı kuvvetli bir askeri ideal kabul ediyordu. Roma hukuku fikrî mülkiyet ya da keşiflerin desteklenmesiyle ilgili bir yasa içermiyordu. "Bilim adamı" ya da "mühendis" gibi kavramlar henüz yoktu ve ilerlemeler hünerlerine göre yeni teknolojileri ticaret sırrı gibi gizleyen kıskanç zanaatkârlara havale edilmişti. Yine de bir dizi hayati teknolojik hamle geliştirildi ve mükemmel biçimde kullanılarak Roma'nın hâkimiyetine ve Avrupa üzerindeki etkisine büyük katkı sağladı.
Mühendislik
Roma mühendisliği Roma'nın teknolojik üstünlüğünde ve mirasında büyük bir paya sahipti. Yüzlerce yol, köprü, su yolu, hamam, tiyatro ve arena inşa edilmişti. Kolezyum, Pont du Gard ve Panteon gibi birçok anıt Roma mühendisliği ve kültürünün mirası olarak hâlen durmaktadır.
Mimari
Romalılar özellikle mimari çalışmalarıyla ünlüydü. Roma mimarisi Yunan gelenekleriyle birlikte "klasik mimari" içinde gruplandırılır. Ancak Roma Cumhuriyeti boyunca Roma mimarisi üslup bakımından Yunan mimarisiyle neredeyse aynı olmuştur. Roma ve Yunan binaları arasında birçok fark olsa da Roma, Yunanistan'ın değişmeyen, formule edilmiş bina tasarımları ve orantılarından fazlasıyla etkilenmiştir. İki yeni sütun düzeni ve Etrüsk kemerinden alınan kubbe dışında Roma Cumhuriyeti'nin sonuna kadar çok az mimari yeniliğe imza atılmıştır.
MÖ 1. yüzyılda Romalılar sayısız cesur mimari tasarıma imkân veren betonu kullanmaya başladılar. Daha önceleri inşaat işlerinde mermer kullanılıyordu. Yine MÖ 1. yüzyılda Vitruvius muhtemelen tarihteki ilk bilimsel mimari inceleme olan De architectura'yı yazdı. MÖ 1. yüzyılın sonlarında Romalılar MÖ 50 yılı civarında Suriye'de icat edilen cam üflemeyi kullanmaya başladılar. Mozaik de Sulla'nın Yunanistan seferinden getirilen örneklerden sonra imparatorluk içinde çok popüler hale geldi.
Yollar
Beton, döşemeli ve dayanıklı Roma yollarının yapımına imkân sağladı. Bu yolların büyük bölümü Roma'nın çöküşünden bin yıl sonra bile hâlâ kullanılmaktaydı. Roma İmparatorluğu içinde böyle geniş ve etkin bir seyahat ağının inşa edilmesi Roma'nın gücünü ve nüfuzunu çarpıcı bir biçimde arttırmıştı. Başlangıçta askerî amaçlarla, Roma lejyonlarını hızlı biçimde konuşlandırmak için inşa edilen bu yolların çok büyük ekonomik önemi vardı. Roma'nın bir ticaret kavşağı olarak konumunu güçlendiriyorlardı. Romalılar mola yerleri ve gereken yerlerde köprüler inşa etmişler, kuryeler için 24 saatte 800 kilometre yol kat etmeye imkân veren vardiyalı at sistemini kurmuşlardı.
Su yolları
Romalılar şehirlere, sanayi bölgelerine ve tarım alanlarına su sağlamak için sayısız su yolları inşa etmişlerdir. Roma şehri toplamda uzunlukları 350 kilometre olan on bir su yoluyla besleniyordu. Su yollarının büyük bölümü yerin altındaydı. Yalnızca ufak bir bölümü kemerlerle desteklenmiş olarak yerin üstündeydi. Tamamen yerçekimi gücüyle işleyen su yolları iki bin yıldır aşılamayan bir etkinlikle çok büyük miktarda su taşıyorlardı. Bazen 50 metreden daha derin çukurlarda suyu yukarı çıkarmak için sifon kullanılırdı.
Kanalizasyon
Romalılar sağlık koşullarında da büyük ilerlemeler yaptılar. Romalılar özellikle thermae adı verilen hamamlarıyla bilinirdi. Hamamlar hijyen kadar sosyal amaçlı da kullanılırdı. Çoğu Roma evinde tuvalet, boru tesisatı ve Cloaca Maxima adı verilen karmaşık bir kanalizasyon sistemi vardı. Bazı tarihçiler kanalizasyon ve boru tesisatlarında kullanılan kurşunun doğumlarda azalmaya ve Roma toplumunun güçten düşmesine neden olan geniş çaplı bir zehirlenmeye sebep olduğunu, bunun da Roma'nın çöküşüne yol açtığını düşünmüşlerdir. Ancak su yollarından gelen suyun akışı durdurulamadığından kurşunun içeriği en aza inmiş olmalıydı.
Ordu
Eski Roma ordusu (MÖ 500 civarı) dönemin diğer şehir devletleri gibi Yunan medeniyetinden etkilenmişti. Bunlar hoplite adı verilen ağır piyade taktikleri uygulayan vatandaşlardan oluşan milislerdi. Ordu küçüktü (askerlik çağına gelmiş özgür erkeklerin sayısı 9.000 kadardı) ve üçü ağır piyade, ikisi de hafif piyadelerden oluşan beş kısımda (siyasi olarak vatandaşların örgütlendiği comitia centuriata'ya paralel olarak) örgütlenmişti. Eski Roma ordusu taktik bakımından sınırlıydı ve bu dönemdeki varlığı esas olarak savunmaya yönelikti. MÖ 3. yüzyıla gelindiğinde Romalılar hoplite tertibinden vazgeçerek muharebe alanında daha bağımsız hareket edebilen, sayıları 120 ilâ 160 arasında değişen maniple adında daha esnek bir sistem kurdular. Destek askerleriyle her biri on manipleden oluşan üç destek hattının oluşturduğu 30 maniplelik bir grup bir lejyon oluyordu. Eski cumhuriyet lejyonu her biri farklı donanıma sahip ve dizilişteki yerleri farklı, üç manipular ağır piyade (hastai, principeler ve triarii), bir hafif piyade gücü (veliteler) ve süvarilerden (equiteler) meydana gelen beş kısımdan oluşuyordu. Yeni örgütlenmeyle birlikte ordu komşu şehir devletlere karşı daha saldırgan ve mütecaviz bir yönelim içine girdi.
Tam gücüyle erken dönemde bir Cumhuriyet lejyonu 3.600 ilâ 4.800 arasında değişen miktarda ağır piyade, birkaç yüz hafif süvari ve birkaç yüz süvari ile toplamda 4.000 ile 5.000 arasında değişen miktarda adamdan oluşurdu. Lejyonlar asker alımındaki noksanlıklar ya da kazalar, savaşlardaki kayıplar, hastalı ve firar yüzünden sık sık güç kaybederdi. İç savaş sırasında Pompey'in lejyonları yeni askerlerden kurulduğu için tam güce sahipti. Öte yandan Sezar'ın lejyonları ise uzun Galya seferi yüzünden normal güçlerinin çok altındaydılar. Bu durum yardımcı kuvvetler için de geçerliydi.
Goldsworthy'nin anlattığına göre gerek Yunan ve Romalı phalanx (mızraklı, kalkanlı asker alayı), gerekse Roma lejyonları düşmanla tek seferlik, hızlı ve sonuca götüren büyük ölçekli muharebelerde savaşmak üzere tasarlanmıştı. Bunda genellikle oldukça başarılıydılar. Cumhuriyetin son dönemlerinde (MÖ 100 civarları) Marius'un reformları sırasında örgütlenmede yapılan yeni değişiklikler orduyu daha esnek, çabuk toparlanan ve çok yönlü bir güç haline getirdi. Lejyon artık eski maniplenin (artık adları centuriae idi ve kumandanları da centuriandı) üçünden meydana gelen her biri 480 adamdan oluşan on piyade taburuna bölünmüştü. Ayrıca veliteler ve (muhtemelen) equiteler saf dışı bırakılmış yerlerine auxilia (süvariler, okçular ve sapancılardan oluşan yedek birlikler) ve hafif piyadeler (genellikle vatandaş olmayanlardan kurulurdu) getirilmişti. Lejyon içinde bundan başka alt bölümler olmamakla birlikte lejyonerlerin beraberinde doktorlar, mühendisler, teknisyenler, topçular gibi çok sayıda vasıf sahibi adam bulunurdu. Bir piyade taburundaki centuriaeler birleşik bir komuta yapısına sahiptiler ve taburdaki diğer centuriaeler ile tek bir birim olarak çalışmakta deneyimliydiler. Taburlar halinde örgütlenmiş bir lejyonu kontrol etmek daha kolaydı. Taburları ayırmak kolaydı. Muharebe alanında gerekli olduğunda ya da birbirinden ayrı daha küçük kuvvetlere ihtiyaç duyulduğunda bağımsız hareket edebiliyorlardı. Bu yüzden taburlar halinde örgütlenen lejyonlar neredeyse her ölçekte harekâtı yürütebiliyordu.
Tarihte üç uzun süreli akım Roma ordusunun gelişimini belirler: Profesyonelleşmenin artması, askere alınanların tabanının genişlemesi ve askerî birimlerin çeşitliliğinde ve esnekliğinde bir artış. Cumhuriyet döneminin sonuna kadar tipik bir lejyoner kırsal kesimden (adsiduus) mülk sahibi bir çiftçi vatandaştı. Belirli harekâtlarda (genellikle yıllık) görev yapar, kendi teçhizatlarını ve equite iseler kendi binek hayvanlarını tedarik ederlerdi. Harris'e göre MÖ 200'e kadar ortalama bir çiftçi (eğer hayatta kalırsa) altı veya yedi harekâtta görev alabiliyordu. Azlolunanlar, köleler (her nerede yaşarlarsa yaşasınlar) ve şehirde oturan vatandaşlar ender yaşanan acil durumlar dışında orduda görev yapmıyorlardı. MÖ 200'den sonra insan gücüne duyulan ihtiyacın artmasıyla kırsal alanlardaki ekonomik şartlar bozuldu, dolayısıyla da askerlik için gerekli mülk nitelikleri düştü. MÖ 107'de Gaius Marius ile başlayarak mülksüz vatandaşlar ve bazı şehirli vatandaşlar (proletarii) da teçhizatları sağlanarak askere alınmaya başladı ancak lejyonerlerin büyük bölümü yine kırsal kesimdendi. Hizmet süreleri devamlı ve uzun hale geldi. Eğer gerekirse 20 yıl kadar sürebiliyordu ancak Brunt bu sürenin genellikle altı ya da yedi yıl olduğunu savunur. MÖ üçüncü yüzyıldan başlayarak lejyonerlere stipendium ödenirdi (miktarı tartışmalıdır ama Sezar'ın askerlerinin maaşlarını yılda 225 denarii yaparak iki katına çıkardığı bilinmektedir). Lejyonerler başarılı harekâtlarda yağma yapabilir ve komutanlarından ganimet alabilirlerdi. Ayrıca Marius zamanından başlayarak emekliliklerinde toprak da verilebiliyordu. Bir lejyona eşlik eden süvari ve hafif piyadeler genellikle görev yaptıkları bölgeden toplanırdı. Bu askerler yerel şartları tanır ve bölgeye uygun bir tarzda savaşırlardı. Sezar Galya seferinde görev yapmaları için Gallia Narbonensis'deki vatandaş olmayan nüfustan Beşinci Alaudae adında bir lejyon kurmuştu. İç savaş sırasında büyük ordulara ihtiyaç duyulduğundan iki taraf da vatandaş olmayanlardan meydana gelen lejyonlar kurmuştu. Augustus dönemine gelindiğinde vatandaş asker fikrinden vazgeçildi ve lejyonlar tamamen profesyonel hale geldi. Lejyonerler yıllık 900 sesterius kazanıyordu ve emekliliklerinde 12.000 sesterius alabiliyorlardı.
İç savaşın sonunda Augustus askerleri tahliye edip, lejyonları dağıtarak Roma askerî güçlerini yeniden örgütledi. 28 lejyon oluşturdu. Bunlar artık Ren ve Tuna nehirleri tarafındaki sınır ve Suriye'deki daimî kamplarda konuşlanıyordu. 150.000 vatandaş lejyonerden, yaklaşık aynı miktarda auxilia ve büyüklüğü bilinmeyen deniz kuvvetlerinden oluşan bu ordu imparatorluğun son dönemlerine kadar standart bir şekilde devam etti. Principate döneminde birkaç istisna dışında savaşlar daha küçük ölçekte yürütüldü. Auxilia daha büyük birimler halinde örgütlenmedi ve bağımsız taburlar olarak kaldı. Lejyoner askerler de lejyondan ziyade taburlar olarak faaliyet gösteriyordu. Süvarileri ve lejyonerleri tek bir tertipte bir araya getiren yeni cohortes equitae garnizonlarda ve uç karakollarda konuşlandırılıyordu. Bunlar kendi başlarına ufak dengeli kuvvetler şeklinde savaşabildikleri gibi diğer ufak birliklerle bir araya gelip lejyon büyüklüğünde bir kuvvet oluşturabiliyorlardı. Esneklikteki bu artış zaman içinde Roma askerî güçlerinin uzun vadeli başarılarının sağlanmasında yardımcı oldu.
İmparator Gallienus imparatorluğun nihaî askerî yapısını oluşturacak yeni bir örgütlenme başlatmıştır. Sınırlardaki sabit noktalardan bazı lejyonerleri çeken Gallienus yeni seyyar kuvvetler (Comitatenses veya arazi orduları) yaratmış ve stratejik yedek güçler olarak sınırların gerisine ve belirli bir uzaklığa konuşlandırmıştır. Bu yapılanma saldırı durumunda sınırı güçlendirmek için askerleri bir eyaletten diğerine taşıma ihtiyacını azaltmıştır. Sabit noktalardaki sınır askerleri (limitanei) savunmanın birinci hattı olmaya devam etmiştir. Diocletianus bu yeni örgütlenmeyi eski haline getirmiş ancak bu yapılanma 4. yüzyıl ortalarında örnek haline gelmiştir. Diokletianus ayrıca Tetrarşi adı verilen imparatorluğun doğu ve batı kısımlarının birer Augustus (imparator) ve Sezar (imparator vekili) tarafından yönetildiği sistemi de getirmiştir. Her biri sınırlara yakın farklı yerlerde ikamet edecek ve sorumlu oldukları bölgedeki askerlere komuta edeceklerdi. Arazi ordusunun temel birimi alaydı. Piyadeler, lejyonlar ve auxilia'dan, süvariler ise vexellationelerden oluşuyordu. Eldeki bulgulara göre piyade alaylarının gücü 1.200 asker, süvarilerin ise 600 askerdi. Ancak çoğu kayıtlar asker sayılarının daha az olduğunu göstermektedir (800'e 400). Çoğu piyade ve süvari alayları bir comesin kumandanlığında çiftler halinde görev yapıyorlardı. Romalı askerlere ilaveten arazi ordularında foederati adı verilen müttefik kabilelerden alınmış "barbar" alayları da bulunuyordu. 400 yılına gelindiğinde foederati alayları Roma ordusunun daimî birlikleri haline geldi. İmparatorluk teçhizatlarını sağlıyor ve maaşlarını veriyordu. Başlarında Romalı bir tribune vardı ve bu alaylar tıpkı diğer Romalı alaylar gibi kullanılıyordu. Foedetainin dışında imparatorluk lejyonlarla birlikte savaşmak üzere başka barbar gruplarını da arazi ordularına entegre etmeden kullanmıştır. Önderliklerini mevcut en yetkili Roma generalinin kumandanlığında kendi subayları yapardı.
Ordunun liderlik yapısı Roma tarihi içinde büyük evrimler geçirmiştir. Monarşi döneminde hoplite ordular Roma krallarının yönetimindeydi. Roma Cumhuriyeti'nin erken ve orta dönemlerinde ise askerî güçler her yıl seçilen iki konsülden birinin komutasındaydı. Cumhuriyetin sonraki dönemlerinde senato seçkinleri cursus honorum olarak bilinen kamu görevlerinin normal sırasınca önce quaestor (genellikle arazi kumandanlarına vekil olarak atanırlardı), sonra praetor (bazen eyalet valisi olarak atanır ve bölgedeki askerî güçlerden sorumlu olurlardı), sonra da konsül (tüm askerî güçlerin baş kumandanı) olarak görev yapıyorlardı. Praetor veya konsül görevi tamamlandıktan sonra bir senatör senato tarafından propreator veya proconsul (bir önceki en yüksek konumuna göre) olarak bir dış eyaleti yönetmekle görevlendirilebilirdi. Alt kademe yöneticiler (centurion seviyesindekiler değil) kendi clientelaelerindeki kumandanlar tarafından ya da senato seçkinleri içindeki siyasi müttefiklerin önerdikleri kişiler arasından seçilirdi. En önemli siyasi önceliği orduyu daimî ve tek bir kumandanlık altında toplamak olan Augustus döneminde imparator tüm lejyonların yasal komutanı oldu. Ancak kumandanlığı senato seçkinleri arasından tayin ettiği legatus (elçi) aracılığıyla yapıyordu. Tek bir lejyonun olduğu bir eyalette elçi lejyona kumandanlık eder (legatus legionis) ve aynı zamanda eyaletin valiliğini yapardı. Öte yandan birden fazla lejyonun olduğu bir eyalette her lejyon bir elçi tarafından komuta edilir ve elçilere de eyalet valisi kumandanlık ederdi (daha yüksek rütbeli bir elçi). İmparatorluk döneminin sonraki aşamalarında (Diokletian'dan itibaren denilebilir) Augustus'un modelinden vazgeçildi. Eyalet valilerin elinden askerî otorite alındı ve eyaletlerdeki orduların komutası imparator tarafından tayin edilen generallere (duceler) verildi. Bunlar Romalı seçkinlerden değildi. Ordu kademelerinden yükselmiş ve daha fazla askerlik tecrübesi olan kimselerdi. Giderek artan biçimde bu generaller (bazen başarılı da olarak) kendilerini tayin eden imparatorların konumlarına el koymaya çalışmışlardır. Azalan kaynaklar, artan siyasi kargaşa ve iç savaş sonunda Batı İmparatorluğu'nu komşu barbarların saldırılarına ve el koymalarına müsait hale getirmiştir.
Öte yandan Roma donanması hakkında Roma ordusuna kıyasla daha az bilgi vardır. MÖ 3. yüzyıl ortalarına kadar duumviri navales adı verilen subaylar esas amacı korsanlarla mücadele olan yirmi gemilik filolara kumandanlık ederdi. MÖ 278 yılında bu filoların yerini müttefik güçler aldı. Birinci Pön Savaşı sırasında daha büyük filoların inşası zorunlu hale geldi ve müttefiklerin yardımları ve finansmanlarıyla daha büyük filolar inşa edildi. Müttefiklere yönelik bu itimat Roma Cumhuriyeti'nin sonuna kadar devam etti. Quinquireme Pön Savaşları sırasında her iki tarafın da kullandığı başlıca savaş gemisiydi. Augustus döneminde yerini daha hafif ve manevra kabiliyeti daha yüksek olan gemiler aldı. Trireme ile kıyaslandığında quinquireme tecrübeli ve tecrübesiz adamların karışımından oluşan bir mürettebatın kullanılmasına imkân veriyordu (esas olarak kara gücü olan bir ordu için avantaj). Gemilere genellikle vatandaş olmayan navarch (centurionun muadili bir rütbe) kumandanlık ederdi. Potter'a göre filo ağırlıklı olarak yabancılardan oluştuğu için donanma da Romalı kabul edilmezdi ve bu sebeple de barış dönemlerinde körelmeye müsaitti.
Eldeki bilgilere göre imparatorluğun son döneminde (350 civarı) Roma donanması, savaş gemileri ile ikmal ve ulaştırma amaçlı gemilerden oluşan birkaç filodan oluşuyordu. Savaş gemileri üç veya beş sıra kürekçi tarafından çekiliyordu. Filoların üsleri batıda Ravenna, Arles, Aquilea, Misenum ve Somme nehrinin ağzı; doğuda ise İskenderiye ve Rodos gibi limanlardı. Önde gelen generallerin hem orduya, hem de donanmaya kumandanlık etmiş olmaları deniz kuvvetlerinin bağımsız bir kuvvet olarak değil ordunun yedek gücü olarak görüldüğünün göstergesidir. Bu dönemdeki komuta yapısı ve filoların gücü bilinmemekle birlikte filoların valilerin komutasında olduğu bilinmektedir.
Popüler kültürde Roma
- Ben-Hur (1959) William Wyler'ın yönetmenliğini yaptığı film.
- Spartaküs (1960) Stanley Kubrick'in yönetmenliğini yaptığı film.
- Gladyatör (2000) Ridley Scott'ın yönetmenliğini yaptığı film.
- Rome (2006) TV Dizisi
- İmparatorluk-Roma'nın Yükselişi ve Çöküşü (2006) BBC yapımı belgesel/drama.
- Spartaküs: Kan ve Kum (2010) Starz yapımı dizi.
Bilimsel çalışmalar
Antik Roma'ya yönelik ilgi muhtemelen Fransa'da Aydınlanma Çağı'nda başlamıştır. Charles Montesquieu Considérations sur les causes de la grandeur des Romains et de leur décadence adlı bir kitap yazmıştır. Konuyla ilgili ilk büyük çalışma Edward Gibbon'ın 2. yüzyılın sonundan Doğu Roma'nın 1453'te yıkılışına kadarki dönemi içeren Roma İmparatorluğu'nun Gerileyiş ve Çöküş Tarihi adlı kitabıydı. Montesquieu gibi Gibbon da Roma vatandaşlarının faziletini övmüştür. Barthold Georg Niebuhr Roma Tarihi adlı kitapta (Birinci Pön Savaşı)'na kadarki dönemi anlatmıştır. Napolyon döneminde Victor Duruy Romalıların Tarihi adlı kitabı yazmıştır. Kitapta o dönemde popüler olan Jül Sezar dönemini öne çıkarmıştır. Theodor Mommsen'in Roma Tarihi, Roma anayasa hukuku ve Corpus Inscriptionum Latinarum adlı kitaplarının hepsi birer kilometre taşıdır. Daha sonraları Guglielmo Ferrero'nun Roma'nın Büyüklüğü ve Çöküşü yayımlanmıştır.
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- Adkins, Lesley (1998). Handbook to Life in Ancient Rome. Oxford: Oxford University Press. .
- Casson, Lionel (1998). Everyday Life in Ancient Rome. Baltimore: The Johns Hopkins University Press. .
- Duiker, William (2001). World History. Wadsworth. .
- Durant, Will (1944). The Story of Civilization, Volume III: Caesar and Christ. Simon and Schuster, Inc.
- Elton, Hugh (1996). Warfare in Roman Europe AD350-425. Oxford: Oxford University Press. 0-19-815241-8.
- Flower (editör), Harriet I. (2004). The Cambridge Companion to the Roman Republic. Cambridge: Cambridge University Press. 0-521-00390-3.
- Edward Gibbon, The History of the Decline and Fall of the Roman Empire
- Goldsworthy, Adrian Keith (2003). The Complete Roman Army. Londra: Thames and Hudson, Ltd. 0-500-05124-0.
- Goldsworthy, Adrian Keith (1996). The Roman Army at War 100BC-AD200. Oxford: Oxford University Press. 0-19-815057-1.
- Grant, Michael (2005). Cities of Vesuvius: Pompeii and Herculaneum. Londra: Phoenix Press. .
- Haywood, Richard (1971). The Ancient World. David McKay Company, Inc.
- Keegan, John (1993). A History of Warfare. New York: Alfred A. Knopf. 0-394-58801-0.
- Livy (1998). The Rise of Rome, Books 1-5,. Oxford: Oxford University Press. .
- Mackay, Christopher S. (2004). Ancient Rome: A Military and Political History. Cambridge: Cambridge University Press. .
- Matyszak, Philip (2003). Chronicle of the Roman Republic. Londra: Thames & Hudson, Ltd. .
- O'Connell, Robert (1989). Of Arms and Men: A History of War, Weapons, and Aggression. Oxford: Oxford University Press. .
- Scarre, Chris (1995). The Penguin Historical Atlas of Ancient Rome. Penguin Books. .
- Scullard, H. H. (1982). From the Gracchi to Nero. Routledge. .
- Werner, Paul (1978). Life in Rome in Ancient Times. Cenova: Editions Minerva S.A.
- Willis, Roy (2000). World Mythology: The Illustrated Guide. Collingwood, Victoria: Ken Fin Books. .
- Cassius Dio. Dio's Rome, Volume V., Books 61-76 (A.D. 54-211). 7 Şubat 2014 tarihinde kaynağından .
Notlar
- ^ Adkins 1998, s. 3.
- ^ . 7 Mart 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mart 2007.
- ^ a b Livy 1998, s. 8.
- ^ a b c d e f g h i Durant 1944, s. 12-14.
- ^ Livy 1998, ss. 9-10.
- ^ Livy 1998, ss. 10-11.
- ^ "Myths and Legends- Rome, the Wolf, and Mars". 29 Eylül 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 8 Mart 2007.
- ^ Matyszak 2003, s. 19.
- ^ Duiker 2001, s. 129.
- ^ Kerrigan, Michael. Ancient Rome and the Roman Empire, Dorling Kindersley, London: 2001. . s. 12.
- ^ Matyszak 2003, ss. 43-44.
- ^ Adkins 1998, s. 41-42.
- ^ Hooker, Richard (6 Haziran 1999). . Washington State University. 14 Mayıs 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Mart 2007.
- ^ Livy II
- ^ Adkins 1998, s. 39.
- ^ Haywood 1971, ss. 350-358.
- ^ Lendering, Jona. "Pyrrhus of Epirus". 9 Kasım 2014 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 21 Mart 2007.
- ^ Haywood 1971, s. 357-358.
- ^ Haywood 1971, s. 351.
- ^ Haywood 1971, ss. 376-393.
- ^ Hooker, Richard (6 Haziran 1999). . Washington Eyalet Üniversitesi. 1 Mayıs 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mart 2007.
- ^ Bagnall 1990
- ^ Hooker, Richard (6 Haziran 1999). . Washington Eyalet Üniversitesi. 1 Mayıs 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mart 2007.
- ^ Duiker 2001, ss. 136-137.
- ^ . 1 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Mart 2007.
- ^ a b Lendering, Jona. "Eques (Knight)". Purdue Üniversitesi. 7 Ağustos 2014 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 24 Mart 2007.
- ^ Adkins 1998, s. 38.
- ^ Durant 1944, s. 120-122.
- ^ . 11 Ocak 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Mart 2007.
- ^ Scullard 1982, chapters I-IV
- ^ Scullard 1982, chapters VI-VII
- ^ "Julius Caesar (100BC - 44BC)". 12 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 21 Mart 2007.
- ^ Fagan, Garrett G. (5 Temmuz 2004). . 27 Eylül 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Mart 2007.
- ^ Scullard 1982, chapter VIII
- ^ "Augustus (63 BC. - AD 14)". 15 Kasım 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 12 Mart 2007.
- ^ Duiker 2001, s. 140.
- ^ "The Julio-Claudian Dynasty (27 B.C.-68 A.D." Department of Greek and Roman Art, The Metropolitan Museum of Art. Ekim 2000. 16 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 18 Mart 2007.
- ^ Benario, Herbert W. (10 Kasım 2006). . De Imperatoribus Romanis. 12 Ekim 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Mart 2007.
- ^ Suetonius
- ^ . UNRV History. 16 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Mart 2007.
- ^ O'Connell, 1989. page81.
- ^ Kreis, Steven (28 Şubat 2006). . 6 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Mart 2007.
- ^ a b c Scarre 1995
- ^ Haywood 1971, ss. 589-592.
- ^ Knox, E.L. Skip. . Boise State University. 2 Nisan 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mart 2007.
- ^ Haywood, 1971. s. 592-596.
- ^ W. Mathisen, Ralph (17 Şubat 1997). . 21 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mart 2007.
- ^ Pohlsander, Hans A. (8 Ocak 2004). . 21 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mart 2007.
- ^ Mathisen, Ralph W. (2 Haziran 1999). . 2 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Mart 2007.
- ^ Duiker 2001, s. 155.
- ^ . The University of Calgary. Ağustos 1996. 12 Ağustos 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mart 2007.
- ^ Lapham, Lewis (1997). The End of the World. New York: Thomas Dunne Books. . s. 47-50.
- ^ Duiker 2001, s. 157.
- ^ Mathisen, Ralph W. (26 Ağustos 1997). . 1 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mart 2007.
- ^ Duiker, 2001. s. 347.
- ^ a b c Hooker, Richard (6 Haziran 1999). "The Byzantine Empire". Washington State University. 22 Temmuz 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Nisan 2007.
- ^ Duiker, 2001. s. 349.
- ^ Holmes, Catherine (1 Nisan 2003). . 13 Mart 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mart 2007.
- ^ Gibbon, Edward. (PDF). 26 Haziran 2008 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Nisan 2007.
- ^ Özgen, Korkut. "Mehmet II". Theottomans.org. 30 Nisan 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 3 Nisan 2007.
- ^ Duiker, 2001. s. 149.
- ^ Storey, Glenn R. (1 Aralık 1997). . HighBeam Research. 16 Ekim 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2007.
- ^ Oates, Whitney J. "The Population of Rome". 22 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 22 Nisan 2007.
- ^ Matyszak, 2003. s. 16-42.
- ^ Adkins, 1998. s. 46.
- ^ a b c Duiker, 2001. s. 146.
- ^ a b Casson, 1998. s. 10-11.
- ^ Saller, Richard (2001). . The University of Chicago Library Digital Collections: Fathom Archive. 8 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Nisan 2007.
- ^ Adkins, 1998. s. 339.
- ^ Adkins, 1998. s. 340.
- ^ a b Kreis, Steven (11 Ekim 2006). . 2 Ekim 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Nisan 2007.
- ^ Adkins, 1998. s. 211.
- ^ a b Werner, 1978. s. 31.
- ^ Duiker, 2001. s. 143.
- ^ a b c Lindzey, Ginny (Eylül 1998). . Latin ExCET Preparation. Texas Classical Association. 9 Aralık 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Mart 2007.
- ^ Lehmann, Winfred P. (15 Şubat 2007). "Latin Online: Series Introduction". Linguistics Research Center. The University of Texas at Austin. 29 Nisan 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 1 Nisan 2007.
- ^ Calvert, J. B. (8 Ağustos 1999). "The Latin Alphabet". University of Denver. 13 Temmuz 2007 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 1 Nisan 2007.
- ^ (PDF). s. 2. 10 Ağustos 2007 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Nisan 2007.
- ^ Adkins, 1998. s. 203.
- ^ Matyszak, 2003. s. 24.
- ^ Willis, 2000. s. 168.
- ^ Willis, 2000. page 166.
- ^ Roberts, Walter (19 Şubat 2002). . 15 Mart 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Nisan 2007.
- ^ Woods, David (2 Şubat 1999). . 15 Mart 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Nisan 2007.
- ^ a b Adkins, 1998. pages 350-352.
- ^ a b "Roman Painting". Department of Greek and Roman Art, The Metropolitan Museum of Art. 10 Ekim 2004. 10 Mart 2015 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 22 Nisan 2007.
- ^ a b c Grout, Donald Jay. "Chronology: Ancient and Medieval: Ancient Rome". iClassics. 22 Ocak 2020 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 22 Nisan 2007.
- ^ Adkins, 1998. s. 89.
- ^ Adkins, 1998. s. 349-350.
- ^ Adkins, 1998. s. 300.
- ^ Grant, 2005. pages 130-134.
- ^ a b Casson, 1998. pages 98-108.
- ^ a b . SPQR Online. 1998. 28 Mayıs 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2007.
- ^ a b c Adkins, 1998. page 350.
- ^ "The Gladiator and the Thumb". Encyclopedia Romana. University of Chicago. 22 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 24 Nisan 2007.
- ^ "Circus Maximus". Encyclopedia Romana. University of Chicago. 22 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 19 Nisan 2007.
- ^ . 11 Aralık 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Eylül 2007.
- ^ Frontinus
- ^ Roman Aqueducts and Water Supply by A.T. Hodge (1992)
- ^ John Keegan, A History of Warfare, Alfred A. Knopf (New York 1993) [], s.263; David Potter, "The Roman Army and Navy," in Harriet I. Flower, editor, The Cambridge Companion to the Roman Republic, Cambridge University Press (Cambridge U.K. 2004) [], s. 67-69. Hoplite taktikleri ve sosyokültürel yapıları ile görüşler için bkz. Victor Davis Hanson, The Western Way of War: Infantry Battle in Classical Greece, Alfred A. Knopf (New York 1989) [].
- ^ Keegan, s. 264; Potter, s. 69-70.
- ^ Keegan, s.264; Adrian Goldsworthy, The Roman Army at War 100 BC - AD 200, Oxford University Press (Oxford 1996) [], s. 33; Jo-Ann Shelton, ed., As the Romans Did: A Sourcebook in Roman Social History, Oxford University Press (New York 1998)[], s. 245-249.
- ^ Goldsworthy, The Roman Army, s. 22-24, 37-38; Adrian Goldsworthy, Caesar: Life of a Colossus, Yale University Press (New Haven 2006) [, ], s. 384, 410-411, 425-427. Goldsworthy tarafından incelenen bir başka faktör de bağımsız görevdeki lejyonların eksikliğidir.
- ^ Goldsworthy, The Roman Army, s. 33, 37.
- ^ Later in the Imperial period, the first cohort grew to a nominal strength of 800 men organized in five centuriae commanded by the primi ordines, the senior centurions of the legion. Goldsworthy, The Roman Army, s.14.
- ^ Goldsworthy, The Roman Army, s. 16-17.
- ^ Goldsworthy, The Roman Army, s.33-35.
- ^ Between 343 BCE and 241 BCE, the Roman army fought every year except for five. Stephen P. Oakley, "The Early Republic," in Harriet I. Flower, editor, The Cambridge Companion to the Roman Republic, Cambridge University Press (Cambridge U.K. 2004) [], s. 27.
- ^ P. A. Brunt, "Army and Land in the Roman Republic," in The Fall of the Roman Republic and Related Essays, Oxford University Press (Oxford 1988) [], p.253; William V. Harris, War and Imperialism in Republican Rome 327-70 B.C., Oxford University Press (Oxford 1979) [], s. 44.
- ^ Keegan, pp. 273-274; Brunt, pp. 253-259; Harris, pp. 44-50.
- ^ Keegan, s. 273-274; Brunt, s. 253-259; Harris, s. 44-50.
- ^ a b Goldsworthy, The Roman Army, s. 35-36.
- ^ Goldsworthy, Caesar, s. 391.
- ^ Karl Christ, The Romans, University of California Press (Berkeley, 1984)[], s. 74-76 .
- ^ Christopher S. Mackay, Ancient Rome: A Military and Political History, Cambridge University Press, (Cambridge, U.K. 2004), s. 249-250. Mackay (illâ ki lejyonerlerin sayısının arttığını göstermese bile)lejyonların sayısının MS 125'te 30'a, Severus dönemi (MS 200-235) sırasında ise 22'e ulaştığını belirtir.
- ^ Örneğin, Pannonian İsyanı (MS 6-9), Parthiyanlara karşı yapılan dönemsel savaşlar ve Dacianlara karşı Domonitian ve Trajanca yapılan harekatlar gibi.
- ^ Goldsworthy, ‘’The Roman Army’’, s.36-37.
- ^ Mackay, s. 275, 279-281.
- ^ Hugh Elton, Warfare in Roman Europe AD 350-425, Oxford University Press (Oxford 1996)[] s. 89-96.
- ^ T. Correy Brennan, "Power and Process Under the Republican 'Constitution'," in Harriet I. Flower, editor, The Cambridge Companion to the Roman Republic, Cambridge University Press (Cambridge U.K. 2004) [], Chapter 2; Potter, s. 66-88; Goldsworthy, The Roman Army, s. 121-125. Galya'da, Julius Sezar'ın en yetenekli, etkili ve güvenilir madunu, Titus Labienus, kendisine Pompey tarafından tavsiye edilmiştir. Goldsworthy, The Roman Army, s. 124.
- ^ Mackay, s. 245-252.
- ^ MacKay, s. 295-296 ve 23-24 Bölümler.
- ^ Bu paragrafta Potter, s. 76-78 temel alınmıştır.
- ^ Bu açıklamada Elton, s. 97-99 ve 100-101 temel alınmıştır.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Antik Roma MO 9 yuzyilda Italya Yarimadasi nda kurulan Roma sehir devletinden dogarak tum Akdeniz i cevreleyen bir imparatorluk haline gelen medeniyetin adidir Yaklasik 2 200 yil boyunca varligini surdurmus olan Roma uygarligi bir monarsiden oligarsi ve cumhuriyetin bilesimi bir demokrasiye ve daha sonra da otokratik bir imparatorluga donusmustur Kronolojik olarak hakimiyet altindaki topraklar Roma Kralligi Roma Cumhuriyeti Roma Imparatorlugu Bati Roma Imparatorlugu Dogu Roma Imparatorlugu Fetih ve asimilasyon yollariyla Bati Avrupa ve Akdeniz i cevreleyen bolgede egemen olan Roma Imparatorlugu ic istikrarsizliklarin ve ozellikle de gocebe topluluklarin akinlariyla yipranmaya baslamistir Bu etkiler sonucunda Hispania Galya ve Italya yi icine alan Bati Roma Imparatorlugu 5 yuzyilda bagimsiz kralliklara bolundu Imparatorlugun bati kesiminin dagilmasi tarihciler tarafindan Antik Caglar in sonu Orta Cag in ayni zamanda Karanlik Cag in da baslangic tarihi olarak kabul edilir Ote yandan Dogu Roma Imparatorlugu Osmanli padisahi Fatih Sultan Mehmed in 1453 yilinda Istanbul u fethetmesiyle son bulmustur Roma uygarligi kulturel olarak yogun bicimde ilham ve ornek aldigi Antik Yunan ile birlikte klasik antikite ye dahil edilir Antik Roma Bati dunyasindaki hukuk savas sanat edebiyat mimari teknoloji ve dil konularinin gelisimine buyuk katkida bulunmustur ve halen de gunumuz dunyasi uzerinde buyuk etkiye sahiptir TarihceMonarsi Romulus ve Remus u emziren disi kurtSabin kadinlarinin calinmasi Heykeltiras Giambologna nin eseri Efsaneye gore Roma MO 27 Nisan 753 tarihinde Truva prensi Aeneas in torunlari olan Romulus ve Remus adli ikiz kardesler tarafindan kuruldu Alba Longa nin Latin krali Numitor kardesi Amulius tarafindan tahtindan edilmis ve Numitor un kizi Rhea Silvia Romulus ve Remus u dogurmustu Rhea Silvia Mars in tecavuzune ugramis bir Vesta bakiresiydi ve bu da ikizleri yari tanri konumuna getirmisti Ikizlerin tahti yeniden ele gecirmelerinden korkan yeni kral Romulus ve Remus un bogdurulmasini emretti Disi bir kurt bazi anlatimlara gore bir cobanin karisi ikizleri kurtardi ve buyuttu Ikizler yeterince buyuduklerinde Alba Longa tahtini Numitor a geri verdiler Ardindan kendi sehirlerini kurdular Ancak Romulus sehrin ilk kralinin kim olacagina iliskin bir tartismada Remus u oldurdu Boylece sehir Romulus un adiyla anilmaya baslandi Efsaneye gore sehirde kadin olmadigindan Latinler Sabinleri bir festivale davet ettiler ve bakire kadinlarini caldilar Bu da Latinler ile Sabinlerin butunlesmesine yol acti Roma sehri Tiber nehrinin sig bir bolumundeki yerlesimlerin gelismesiyle ortaya cikmisti Arkeolojik bulgulara gore Roma koyu muhtemelen MO 8 yuzyilda kurulmustu ancak bu tarih MO 10 yuzyila kadar goturulebilir Etrusklerin MO 7 yuzyil sonlarinda aristokrat ve monarsik bir elit kesim olusturarak bolgede siyasi kontrol sagladiklari anlasilmaktadir Etruskler MO 6 yuzyil sonlarinda bolgedeki guclerini yitirdiler ve bu noktada Latin ve Sabin kabileleri yoneticilerin iktidarini cok daha fazla sinirlayan bir cumhuriyet olusturarak kendi devletlerini yeniden kurdular Cumhuriyet Titus Livius gibi daha sonraki donemlerin yazarlarinin anlattiklarina gore Roma Cumhuriyeti Roma nin yedi kralindan sonuncusu Gururlu Tarkinus un tahttan indirildigi ve her yil secilen magistralar memurlar ve cesitli temsili kurumlardan bir araya gelen bir sistemin olusturuldugu MO 509 tarihinde kuruldu En onemli magistralar kuvvet yetkisi ya da askeri kumandanlik yetkisine sahip iki konsuldu Konsuller patricilerden asiller olusan Roma Senatosu ile cekismek durumundaydilar Senato baslangicta onde gelen asillerden olusan ve tavsiyelerde bulunan bir kurumdu ancak zaman icinde gucu de boyutu da artti Diger gorevliler praetorlar aedilisler ve quaestorlar idi Magistraliklar baslangicta yalnizca soylulara mahsustu Ancak daha sonra siradan insanlara plebler da acildi Cumhuriyet meclisi comitia centuriata ve comitia tributadan olusuyordu Romalilar Etruskler de dahil olmak uzere Italya Yarimadasi ndaki diger halklari boyunduruk altina aldilar Roma nin Italya daki hegemonyasina yonelik son tehdit MO 281 yilinda onemli bir Yunan kolonisi olan Taranto dan gelmis ancak bu da savusturulmustur Romalilar stratejik bolgelerde koloniler kurarak fethettikleri yerleri guvence altina almislar ve bolgede dengeli bir denetim saglamislardir MO 3 yuzyilin ikinci yarisinda Roma Kartaca ile Pon savaslarinin ilkinde karsi karsiya geldi Bu savaslar sonunda Roma Sicilya ve Hispania da ilk denizasiri fetihlerini yapti ve onemli bir emperyal guc olarak yukselise gecti MO 2 yuzyilda Makedonya ve Selefki imparatorluklarini bozguna ugrattiktan sonra Romalilar Akdeniz in hakimi haline geldiler Ancak bu hakimiyet ic cekismelere yol acti Senatorler eyaletlerin ustunden zengin oldular ancak cogunlugu ufak capli ciftci olan askerler daha uzun sure evlerinden uzak kaliyorlar ve topraklariyla ilgilenemiyorlardi Ayrica yabanci kolelere yonelik egilim maasli is sayisini azaltiyordu Savas ganimetleri yeni bolgelerdeki merkantilizm ve timar sistemi zenginler icin yeni ekonomik firsatlar yaratti ve yeni bir tuccar sinifi olan atli sinifini ortaya cikardi Roma hukukuna gore Senato uyeleri ticaretle ugrasamiyordu Dolayisiyla atlilar teoride senatoya girseler de siyasi iktidar bakimindan kisitlandirilmislardi Senato surekli olarak toprak reformlarini geri cevirerek atli sinifina hukumette daha fazla soz hakki vermeyi reddetti Rakip senatorlerin kontrolundeki sehirli issizlerden olusan ceteler siddet yoluyla secmenlere gozdagi veriyorlardi MO 2 yuzyil sonunda sulh hakimi olan Gracchus kardeslerin patricilerin elindeki topraklari pleblere dagitacak bir reform yasasini senatodan gecirmeleriyle mesele kritik bir noktaya geldi Her iki kardes de olduruldu ancak senato pleb ve atli siniflarinin huzursuzlugunu yatistirmak icin Gracchus kardeslerin reformlarindan bazilarini gecirdi Muttefik Italyan sehirlerinin Roma vatandasligi alamamalari MO 91 88 yillari arasinda yasanan Sosyal Savas a neden oldu Marius un yaptigi askeri reformlar askerlerin kumandanlarina sehre duyduklarindan daha fazla baglilik duymasina neden oldu Bu Marius ile Sulla arasinda Sulla nin MO 81 79 yillari arasindaki diktatorluguyle sonuclanacak ic savasa yol acti MO 1 yuzyilin ortalarinda Jul Sezar Pompey ve Crassus cumhuriyeti kontrol altina almak icin Birinci Triumvirate olarak bilinen gizli bir uclu yonetim anlasmasi yaptilar Sezar in Galya yi fethetmesinden sonra senato ile Sezar in arasi acildi ve Sezar ile Pompey in onderlik ettigi senato gucleri arasinda bir ic savas cikti Savasi Sezar kazandi ve omur boyu diktator ilan edildi MO 44 te Sezar tum iktidari kendi elinde toplamasina karsi olan senatorler tarafindan anayasal hukumeti geri getirmek amaciyla olduruldu Ancak sonrasinda Sezar in varisi olarak gosterdigi Augustus ile Sezar in eski yandaslari Marcus Antonius ve Lepidus tan olusan ikinci bir uclu yonetim basa geldi Ancak bu ittifak cok gecmeden bir iktidar mucadelesine donustu Lepidus surgune gonderildi ve Augustus Marcus Antonius ile Kleopatra yi MO 31 de Aktium savasinda yenerek MO 27 de Roma nin tartismasiz hukumdari oldu Imparatorluk Tum dusmanlarini yenen Augustus cumhuriyetin devlet yapisini gorunuste yerinde birakarak neredeyse tum iktidari elinde topladi Halefi Tiberius ciddi bir muhalefetle karsilasmadan basa gecti ve 68 de Nero nun olumune kadar devam eden Julio Claudian hanedanini kurdu Artik imparatorluk olan Roma nin genislemesi ahlaksiz ve yoz bazi imparatorlara Caligula tam anlamiyla deliydi ve Nero da gaddarligi ve devlet islerinden ziyade kisisel meselelerine zaman ayirmasiyla bilinirdi ragmen devam etti Julio Claudian hanedanini Flavian hanedani takip etti Bes Iyi Imparator doneminde 96 180 imparatorluk toprak genisligi ekonomi ve kultur bakimindan doruk noktasina ulasti Pax Romana sirasinda ic ve dis tehditlerden uzak Roma zenginlesti Trajan doneminde Dacya nin fethiyle imparatorluk en genis sinirlarina ulasti Roma topraklari 6 5 milyon km lik bir alani kapsiyordu Roma Imparatorlugu nun en genis hali 193 ile 235 yillari arasindaki doneme Severus hanedani hakim oldu ve Elagabalus gibi yetersiz bazi hukumdarlar basa gecti Buna ilaveten ordunun kimin imparator olacagi konusunda artan etkisi uzun sureli bir emperyal cokuse ve Ucuncu Yuzyil Krizi olarak adlandirilan dis istilalara neden oldu Kriz Diocletianus doneminde asildi Diocletianus 293 yilinda imparatorlugu iki imparator ve onlarin yardimcilarindan olusan bir tetrarsi ile yonetilmek uzere dogu ve bati olarak ikiye ayirdi Yarim yuzyildan uzun bir sure bircok ortak yonetici imparatorlugun basina gecmek icin mucadele etti 11 Mayis 330 da imparator I Konstantin Byzantion u Roma Imparatorlugu nun baskenti ilan etti ve adini Konstantinopolis olarak degistirdi Imparatorluk 395 yilinda Dogu Roma Imparatorlugu Bizans Imparatorlugu ve Bati Roma Imparatorlugu olarak ebediyen ikiye bolundu Bati Roma Imparatorlugu surekli olarak barbar akinlarindan muzdaripti ve imparatorlugun cokusu asamali olarak surdu 4 yuzyilda Hunlarin batiya akini Vizigotlarin imparatorluk sinirlari icine iltica etmelerine neden oldu 410 yilinda I Alarik onderligindeki Vizigotlar Roma sehrini yagmaladilar Vandallar Galya Ispanya ve Kuzey Afrika daki Roma topraklarini istila ettiler ve 455 te Roma yi yagmaladilar 4 Eylul 476 da Germen Odoakr batinin son Roma imparatoru Romulus Augustus u tahttan indirdi Yaklasik 1200 yilin sonunda Roma nin Bati daki egemenligi sona erdi Dogu Roma Imparatorlugu ise I Justinianus doneminde bir sureligine de olsa Kuzey Afrika ve Italya yi ele gecirdi Ancak I Justinianus un olumunden sonra Dogu Roma nin Bati da sahip oldugu topraklar Italya nin guneyi ve Sicilya ile sinirli kaldi Doguda Islam in yukselisi bir tehdit unsuruydu Muslumanlar Suriye ve Misir i ele gecirdiler ve cok gecmeden Konstantinopolis e dogrudan bir tehdit olusturmaya basladilar Ancak Dogu Roma 8 yuzyilda Muslumanlarin kendi topraklarindaki ilerleyisini durdurmayi basardi ve 9 yuzyildan itibaren kaybedilen topraklari geri aldi MS 1000 yilinda Imparatorluk tarihinin en gorkemli donemini yasamaktaydi Bu donemde II Basileios Bulgaristan ve Ermenistan i yeniden ele gecirmis kultur ve ticaret gelismisti Ne var ki cok gecmeden bu ilerleme 1071 de yapilan Malazgirt Savasi ile aniden kesildi Ardindan da imparatorluk cokuse gecti Ic cekismeler ve Turk istilalari sonunda imparator I Aleksios 1095 te Bati dan yardim istemek zorunda kaldi Karsilik olarak Bati Hacli Seferleri duzenledi Dorduncu Hacli seferi nde Istanbul yagmalandi ve isgal edildi Istanbul un 1204 yilinda isgal edilmesinin ardindan imparatorluk topraklarinda ardil devletler ortaya cikti ve iclerinden Iznik te kurulan devlet galip geldi Konstantinopolis in geri alinmasindan sonraki donemde imparatorluk Ege kiyilarina hapsolmus bir Yunan devletinden ibaret hale geldi Dogu imparatorlugu 29 Mayis 1453 te Fatih Sultan Mehmet onderliginde Osmanlilarin Konstantinopolis i ele gecirmesiyle yikildi ToplumGun batiminda Kolezyum Antik Roma da yasam yedi tepe uzerine kurulmus olan Roma sehri etrafinda donerdi Sehirde Kolezyum Trajan Forumu ve Panteon tapinagi gibi bircok anitsal yapi bulunuyordu Yuzlerce kilometre uzunlugundaki su yollarindan gelen temiz sularin aktigi cesmeler tiyatrolar ve kutuphaneleri ve dukkanlari bulunan hamamlar vardi Antik Roma nin kontrolunde olan topraklarda ikamet binalari mutevazi evlerden kirsal kesimde bulunan villalara kadar cesitlilik gosteriyordu Baskent Roma daki Palatine tepesinde imparatorluk binalari bulunurdu Alt ve orta siniflar sehir merkezinde neredeyse bugunku modern gettolari animsatan apartmanlarda otururlardi Roma sehri 1 milyona yaklasan nufusuyla doneminin en buyuk sehriydi 19 yuzyil Londra si ile ayni nufus Roma daki kamusal alanlarda demir araba tekerleklerinin sesi o kadar gurultu cikartirdi ki bir keresinde Jul Sezar geceleri araba kullanimini yasaklamisti Tarihsel tahminlere gore antik Roma yonetimi altinda yasayan halkin yuzde 20 si 10 000 ve daha fazla nufusa sahip sehir merkezlerinde ve askeri karargahlarda yasiyordu ki bu sanayi devrimi oncesi standartlara gore oldukca yuksek bir sehirlesme oranidir Bu sehir merkezlerinin cogunda bir forum tapinaklar ve Roma dakilere benzer ama daha ufak yapilar vardi Devlet Roma baslangicta krallar tarafindan yonetiliyordu Krallar sirayla Roma nin baslica kabilelerinden seciliyordu Kralin gucunun sinirlarinin ne oldugu konusunda kesin bir bilgi yoktur Mutlak iktidar sahibi de Senato ve halkin bas yoneticisi de olabilir En azindan askeri konularda kralin otoritesinin mutlak oldugu muhtemeldir Kral ayni zamanda dinin de basindaki kisiydi Kralin disinda uc yonetici meclis vardi Krala danisma kurulu olarak hizmet veren Senato kralin onerdigi yasalari onaylayip geciren comitia curiata ve halka duyuru yapmak veya halkin belli olaylara taniklik etmesi icin kullanilan Comitia Calata Roma Cumhuriyeti ndeki sinif mucadeleleri demokrasi ve oligarsinin alisilmadik bir harmanina neden olmustu Roma yasalari geleneksel olarak Comitia Tributa nin oyuyla geciyordu Ayni sekilde kamu gorevlerine aday olanlar halk tarafindan seciliyordu Ancak danisma kurulu olarak hizmet veren Roma Senatosu oligarsik bir yapiydi Cumhuriyet doneminde senatonun otoritesi cok yuksekti fakat yasama gucu yoktu Ne var ki senatorlerin bireysel olarak nufuzu o kadar fazlaydi ki Senato nun rizasi olmadan herhangi bir sey elde etmek pek kolay degildi Yeni senatorler Censura tarafindan en basarili patriciler arasindan secilirdi Censura bir senatoru ahlaksizlik suclamasiyla gorevden alabilecek yetkiye de sahipti Cumhuriyetin sabit bir burokrasisi yoktu ve vergiler timar sistemiyle toplanirdi Devlet mevkileri gorevin basindaki kimsenin geliriyle finanse edilirdi Herhangi bir vatandasin elinde cok fazla guc toplamasini engellemek icin her yil yeni magistralar secilirdi ve magistralar calisma arkadaslarindan biriyle guclerini paylasmak zorundaydilar Ornegin normal sartlarda en yuksek mevkide iki konsul bulunurdu Acil durumlarda ise gecici bir diktator atanirdi Cumhuriyet boyunca yonetim sistemi yeni taleplere uyum gostermek amaciyla birkac defa elden gecmisti Sonunda surekli genisleyen Roma saltanatinin kontrolu icin yetersiz kaldigi goruldu ve Roma Imparatorlugu kuruldu Imparatorlugun erken donemlerinde cumhuriyetci devlet yapisi gorunuste korundu Roma imparatoru yalnizca bir princeps ya da birinci vatandas olarak tanimlaniyordu Senato evvelce halk meclislerinin elinde olan tum yasama gucunu ve hukuki yetkileri kendisinde toplamisti Ancak zamanla imparatorlarin yonetimi giderek otokratiklesti ve senato da imparator tarafindan tayin edilen bir danisma kurulundan ibaret hale geldi Cumhuriyetin senatodan baska daimi bir devlet yapisi olmadigindan imparatorluga yerlesmis bir burokrasi miras kalmamisti Imparator asistanlar ve danismanlar tayin ederdi fakat devletin merkezi butce gibi bircok kurumu eksikti Bazi tarihciler bunu imparatorlugun cokusunde onemli bir sebep olarak gostermislerdir Imparatorluk topraklari eyaletlere ayrilmisti Gerek yeni topraklarin isgal edilmesinden oturu gerekse de guclu yerel yoneticilerin isyan heveslerini kirmak icin eyaletlerin daha kucuk parcalara bolunmesinden oturu eyaletlerin sayisi zaman icinde artmistir Augustus un iktidara gelmesinden sonra eyaletler valiyi secen kuruma gore imparatorluk ya da senato eyaletleri olarak ayrildi Diocletianus donemindeki tetrarsi sirasinda imparatorluk her birinin basinda bir praetor olan 12 psikoposluk bolgesine ayrildi Sivil ve askeri yonetim ayrildi Sivil yonetim valiye askeri kumandanlik ise dux a verildi Yerel duzeyde ise kasabalar eski askerler veya alt sinif Romalilarin yasadigi colonia ve azat edilmis koylulerin yasadigi municipia olarak ikiye yarilmisti Hukuk Antik Roma daki hukuki prensipleri ve uygulamalarinin kokeni MO 449 dan kalma on iki tablet yasalarina ve 530 yili civarinda imparator I Justinianus un yaptigi yasalara dayandirilabilir I Justinianus un kanunnamesiyle muhafaza edilen Roma hukuku Dogu Roma Imparatorlugu boyunca devam etmis ve Kita Avrupasi nin batisinda benzer yasal duzenlemelere temel olmustur Roma hukuku daha genis anlamda 17 yuzyilin sonuna kadar Avrupa nin buyuk bolumunde uygulanmaya devam etti Justinianus ve Theodosius yasalarinin da icerdigi uzere antik Roma hukukunun baslica kisimlari Ius Civile Ius Gentium ve Ius Naturale den olusuyordu Ius Civile Yurttas yasasi Roma vatandaslarinin tabi oldugu medeni kanundu Praetores Urbani vatandaslarin taraf oldugu davalarda yargi yetkisine sahip bireylerdi Ius Gentium Milletler yasasi yabancilara ve onlarin Roma vatandaslariyla olan munasebetlerinde uygulanan medeni kanundu Praetores Peregrini vatandaslarla yabancilar arasindaki davalarda yasama yetkisine sahip bireylerdi Ius Naturale tabii kanunu icine alan ve herkes icin gecerli olan kanunlar manzumesiydi Ekonomi Antik Roma cok fazla dogal kaynaga ve insan kaynagina sahip fevkalade genis bir alana hukmediyordu Roma ekonomisi tarim ve ticarete yogunlasmisti Serbest tarim ticareti Italya nin gorunumunu degistirmis ve MO 1 yuzyilda uzum ve zeytin arsalari ithal hububat fiyatlariyla bas edemeyen kucuk ciftcilerin yerini almisti Misir Sicilya Tunus ve Kuzey Afrika nin alinmasi devamli bir hububat akisi saglamisti Zeytinyagi ve sarap Italya nin baslica ihrac urunleri haline gelmisti Nobetlese ekin uygulanmakla birlikte genel verimlilik dusuktu ve hektar basina 1 ton civarindaydi MO 82 83 yillarindan bir denarius Sanayi ve imalat faaliyetleri daha kucuktu Bu alandaki en buyuk faaliyetler donemin binalarinin insasi icin malzeme saglayan madencilik ve tas ocakciligi idi Imalatta uretim daha kucuk olcekteydi ve genelde atolyeler ve en fazla 10 kusur isci calistiran kucuk fabrikalardan ibaretti Ancak bazi tugla fabrikalarinda yuzlerce isci calisirdi Peter Temin gibi bazi iktisat tarihcileri Roma Imparatorlugu nun ilk donemlerindeki ekonomisinin bir pazar ekonomisi ve verimlilik sehirlesme ve sermaye pazarlarinin gelisimi bakimindan o gune kadarki en gelismis tarim ekonomisi oldugunu savunurlar O kadar ki sanayi devrimi oncesi ekonomilerle 18 yuzyil Ingiltere ekonomisi ve 17 yuzyil Hollanda ekonomisi ile mukayese edilebilir Her tur urunun pazari vardi Toprak kargo gemileri ve hatta sigorta pazari da vardi Cumhuriyetin ilk donemlerinde ekonomi kucuk arazilere ve ucretli is gucune dayaliydi Ancak yapilan fetihlerle koleler giderek cogaldi ve ucuzladi Cumhuriyetin son donemlerinde ekonomi buyuk olcude gerek vasifli gerekse vasifsiz isler icin kullanilan kole gucune dayaniyordu Bu donemde kolelerin Roma Cumhuriyeti nufusunun yuzde 20 sini Roma sehrinin ise yuzde 40 ini olusturdugu tahmin edilmektedir Imparatorluk doneminde fetihlerin sona ermesinin ardindan kole fiyatlari ancak artti ve maasli is gucu kole tutmaktan daha ekonomik hale geldi Antik Roma da takas sistemi genellikle vergi toplanmasinda uygulandiysa da Roma nin oldukca gelismis bir madeni para sistemi vardi Pirinc bronz ve degerli madenlerden yapilan madeni paralar imparatorluk icinde ve disinda kullanilmaktaydi Hindistan da bile Roma paralari bulunmustur MO 3 yuzyildan evvel orta Italya da bakir agirligina gore degis tokus edilirdi Orijinal bakir madeni paralarin as bir bakir degeri vardi ama aslinda agirligi daha azdi Boylece Roma parasinin degeri giderek asli degerinin ustune cikti Nero nun gumus denarius un degerini dusurmeye baslamasindan sonra degeri asli degerinin ucte biri oraninda artti Pazarlardan ziyade askeri karakollari birbirine baglamak icin insa edilen Roma yollarinin tekerlekli araclara gore tasarlandigi pek soylenemez Atlar cok pahali yuk hayvanlari da cok yavasti Bu yuzden MO 2 yuzyilda Roma deniz ticaretinin yukselisine kadar Roma topraklari icinde emtia nakli oldukca azdi Bu donemde bir geminin Cadiz den yola cikip Ostia uzerinden tum Akdeniz i katederek Iskenderiye ye varmasi bir aydan az suruyordu Denizden yapilan nakliyat karadakinden 60 kez daha ucuzdu Sinifsal yapi Roma toplumu son derece hiyerarsik bir yapiya sahipti Toplumun en alt kesiminde koleler servi onlarin ustunde azledilmisler liberti ve en ustte de ozgur dogmus vatandaslar cives vardi Ozgur vatandaslar da kendi aralarinda siniflara ayrilmisti En net ve eski ayrim secerelerini sehrin 100 kurucu atasina dayandirabilen patriciler ve bunu yapamayan plebler arasindaydi Siyasi adli iktisadi ve dini sahada imtiyazli olan patriciler devletin yuksek memuriyetlerine ve rahipliklere secilebiliyor yazili olmayan orf ve adete gore is goren topraklarin bir kismini isliyor Roma mahkemelerinde yargiclik vazifesini yine yalniz onlar goruyordu Devlet kullanmadigi topraklari vatandaslarina ufak bir ucret karsiliginda satiyordu ki bundan asil faydalananlar yine particiler oluyordu Boylece elinde gayet az bir topragi olan pleb bir vatandas askere giderken silah elbise gerekli butun masraflari kendisi karsilamak zorunda oldugu icin durumu busbutun bozuluyor ve bunu duzeltmek icin durumu iyi olanlardan aldigi borcunu vaktinde odeyemedigi zaman kole oluyordu Cumhuriyetin sonraki donemlerinde bazi pleb sinifina mensup ailelerin zenginleserek politikaya girmeleri ve bazi patricilerin darbogaza dusmeleriyle bu ayrim daha onemsiz hale geldi Patrici olsun pleb olsun sulalesinde bir konsul bulunan herkes asil nobilis sayilirdi Marius ve Cicero gibi geldigi ailenin cikardigi ilk konsul olan kisiler novus homo yeni adam olarak bilinirdi ve torunlarina asil sifati kazandirirdi Yine de patrici kokenli olmanin hatiri sayilir bir itibari vardi ve dini gorevlerin cogu yalnizca patricilere acikti Kokeninde askeri hizmete dayali bir sinif ayrimi daha onemli hale geldi Bu siniflarin mensuplari belirli araliklarla Yargiclar tarafindan mulklerine gore belirlenirdi En zengin olanlar siyasete hukmeden ve orduya kumandanlik eden Senato mensubu sinifti Ardindan baslangicta gucu savas ati edinmeye yeten ve bir tuccar sinifi olusturan equestrianlar atli sinifi ya da sovalyeler gelirdi Ardindan edinebildikleri askeri techizatlara gore bir dizi sinif gelirdi En altta ise hicbir mulku olmayan vatandaslardan olusan proletarii vardi Marius un reformlarindan once orduda gorev alma haklari yoktu ve zenginlik ve itibar bakimindan azledilmislerin bir basamak ustundeydiler Cumhuriyet doneminde oy verme yetkisi de siniflara gore degisiyordu Vatandaslar secmen kabilelerine kayitliydilar Zengin siniflarin kabileleri yoksul siniflara oranla daha az uyeye sahipti Proletarii nin tamami tek bir kabileye kayitliydi Oy verme islemi sinif sirasiyla yapilirdi ve kabileler cogunlugu elde eder etmez tamamlanirdi dolayisiyla yoksul siniflar cogu zaman oy bile kullanamazlardi Muttefik yabanci sehirlere genellikle Latin Hakki verilirdi Bu vatandaslarla yabancilar peregrini arasinda bir statuydu Bu hakla soz konusu sehrin onde gelen magistralari Roma vatandasi olabiliyordu Latin haklarinin farkli seviyeleri vardi ancak esas ayrim con suffrage oy veren bir Roma kabilesine kayitli ve comitia tributa da yeralabilen ile sans suffrage oy veremeyen Roma siyasetinde yer alamayan arasindaydi Roma nin Italya daki muttefiklerinden bazilarina MO 91 88 arasinda yasanan Sosyal Savas tan sonra tam vatandaslik verilmisti 212 yilinda ise tam Roma vatandasligi Caracalla tarafindan imparatorluktaki tum ozgur dogmus kisilere verilmistir Kadinlarin bazi temel haklari vardi ancak tam vatandas sayilmiyorlardi dolayisiyla oy vermeleri ya da siyasette yer almalari soz konusu degildi Aile Roma toplumunun temel birimleri ev halki ve ailelerdi Ev halki evin reisi paterfamilias ailenin babasi karisi cocuklari ve diger akrabalardan olusuyordu Ust siniflarda koleler ve hizmetkarlar da ev halkinin bir parcasiydi Evin reisinin kalan ev halki uzerindeki gucu patria potestas babanin gucu cok fazlaydi Aile uyelerini evlenmeye ya da bosanmaya zorlayabilir cocuklarini kole olarak satabilir ailesindekilerin mallarina el koyabilir ve hatta aile uyelerini oldurebilirdi ancak bu sonuncusunun MO 1 yuzyildan sonra kalktigi anlasilmaktadir Patria potestas yetiskin erkek evlatlarin uzerinde bile gecerliydi Bir erkek babasi hayatta oldugu surece paterfamilias olamadigi gibi gercek anlamda mulk sahibi de olamiyordu Roma tarihinin erken donemlerinde bir kiz evlat evlendiginde kocasinin ailesinin paterfamilias inin kontrolune manus gecerdi Ancak cumhuriyetin son donemlerinde kadinlarin kendi babalarinin ailesini gercek ailesi olarak secebilmeleriyle bu durum degismistir Ne var ki Romalilar secereyi erkegin soyuna gore tuttuklarindan kadinin dogurdugu cocuklar kocasinin ailesine ait oluyordu Birbirine akraba ev halklari bir aile gens olustururlardi Aileler kan bagi veya evlatlik uzerine dayaliydi ancak ayni zamanda siyasi ve ekonomik ittifaklardi Ozellikle Roma Cumhuriyeti doneminde bazi guclu aileler ya da Gentes Maiores siyasi yasama hakim olmuslardir Antik Roma da evlilik ozellikle ust siniflarda romantik bir iliskiden ziyade cogunlukla mali ve siyasi bir ittifak olarak gorulurdu Babalar genellikle kizlari on iki on dort yaslarina geldiklerinde koca arayisina girerlerdi Koca neredeyse istisnasiz olarak gelinden daha yasli olurdu Ust sinifa mensup kizlar cok genc yasta evlenirken daha alt siniftan kizlarin onlu yaslarinin sonlarinda veya yirmili yaslarinin baslarinda evlendiklerine dair kanitlar vardir Egitim Cumhuriyetin erken donemlerinde okul olmadigindan erkek cocuklari okuma yazmayi ya ebeveynlerinden ya da genellikle Yunan kokenli olan paedagogi adi verilen egitimli kolelerden ogreniyorlardi Bu donemde egitimin baslica amaci delikanlilari tarim savas Roma gelenekleri ve kamu isleri konusunda egitmekti Genc erkekler sehir hayatini babalarina dini ve siyasi gorevlerinde eslik ederek ogrenirlerdi Asillerin ogullari Senatoda da babalarina eslik ederlerdi Asillerin ogullari 16 yasina geldiklerinde onde gelen bir siyasi sahsiyetin yanina stajyer olarak verilir ve 17 yasina geldiklerinde orduyla sefere gonderilirlerdi bu sistem imparatorluk doneminde de bazi asil aileler arasinda gecerliydi Egitim faaliyetleri MO 3 yuzyilda Helen kralliklarinin fethedilmesi ve sonrasindaki Yunan etkisiyle islah edilmisti ancak yine de Roma egitimi halen Yunan egitiminden oldukca farkliydi Ebeveynlerin imkanlari elveriyorsa erkek cocuklari ve bazi kiz cocuklari 7 yasinda ludus adi verilen ozel okula gonderilirdi Burada 11 yasina kadar litterator veya magister adi verilen ve genellikle Yunan kokenli olan bir ogretmenden temel okuma yazma aritmetik ve bazen de Yunanca ogrenirlerdi 12 yasindan itibaren ogrenciler ortaokula devam ederlerdi Burada grammaticus adi verilen ogretmenden Yunan ve Roma edebiyatini ogrenirlerdi 16 yasinda bazi ogrenciler belagat okuluna giderlerdi Buradaki hocalar da neredeyse istisnasiz Yunandi ve kendilerine rhetor denirdi Bu okullar ogrencileri hukuk kariyerine hazirliyordu ve ogrenciler Roma yasalarini ezberlemek zorundaydi Dini gunler ve pazar gunleri disinda ogrenciler her gun okula giderdi Yaz tatilleri vardi KulturDil Romalilarin anadili Latinceydi Alfabede Yunan alfabesini temel almis olan Etrusk alfabesi esas alinmisti Her ne kadar gunumuze kalan Latin edebiyatinin dili MO 1 yuzyilda ortaya cikan ve yapay fazlasiyla sitilize edilmis ve kibarlastirilmis bir edebi lisan olan Klasik Latince olsa da Roma Imparatorlugu nda gunluk konusma dili Klasik Latinceden gramer kelime haznesi ve telaffuz bakimindan belirgin bir farklilik gosteren Genel Latince idi Roma Imparatorlugu nun yazisma dili Latince olmakla birlikte Romalilarin ogrendikleri edebiyatin buyuk bolumu Yunanca kaleme alindigindan iyi egitimlilerin arasindaki konusma dili Yunanca idi Dogu imparatorlugunda Latince hicbir zaman Yunancanin yerini alamadi ve I Justinianus un olumunden sonra Yunanca Dogu Roma Imparatorlugu nun resmi dili oldu Roma Imparatorlugu nun genislemesiyle Latince Avrupa da yayilmis ve zaman icinde Genel Latince farkli yerlerde evrim gecirerek ve lehceleserek farkli Latin dilleri haline gelmistir Bugun akici bir sekilde konusabilenlerin sayisi oldukca az olmakla birlikte Latince Roma Katolik Kilisesi nin ve Vatikan in resmi dilidir Ayrica Latincenin Lingua franca nin kullaniminda da payi vardir 19 yuzyilda Fransizca 20 yuzyilda da Ingilizcenin yerini doldurdugu Latince yine de dini hukuki ve bilimsel terminolojilerde yogun bir sekilde kullanilir Ingilizcedeki bilimsel kelimelerin yuzde 80 inin dogrudan ya da dolayli olarak Latinceden geldigi hesaplanmistir Din Zeus bustu Roma nin eski dini en azindan tanrilar soz konusu oldugunda yazili anlatimlarla degil tanrilar ve insanlar arasindaki karmasik iliskilerle olusturulmustu Yunan mitolojisinin aksine tanrilar cisimlesmis degil numina adi verilen muglak bir sekilde tanimlanmis kutsal ruhlardi Romalilar ayni zamanda herkesin her yerin veya her seyin ebedi bir ruhu olduguna inanirlardi Roma Cumhuriyeti doneminde din senatorluk mevkisine gelmis kimselerin gorev aldigi ruhban makamlarindan olusan siki bir sistemin altinda orgutlenmisti Yunanlarla temas arttikca eski Roma tanrilari da giderek Yunan tanrilariyla iliskilendirilmeye baslandi Jupiter Zeus ile ayni tanri konumuna geldi Mars Ares ile Neptun de Poseidon ile ayni konuma geldi Roma tanrilari ayni zamanda Yunan tanrilarinin vasiflarini ve mitolojilerini de ustlendi Roma tanrilarinin antropomorfik nitelikler kazanmasi ve Yunan felsefesinin iyi egitimli Romalilar arasinda yayginlasmasiyla eski dini torenlere ilgi azaldi ve MO 1 yuzyilda eski ruhban makamlarinin siyasi nufuzu devam etmekle birlikte dini onemi ciddi bicimde azaldi Roma dini giderek daha fazla imparatorluk sarayina temerkuz etmeye basladi ve bazi imparatorlar olumlerinin ardindan tanrilastirildi Imparatorluk doneminde Romalilar ele gecirdikleri yerlerin mitolojilerini benimsediler ve bunun sonucunda geleneksel Italyan tanri ve tanricalarinin tapinaklari ve rahipleri yabanci tanrilarla yan yana yer almaya basladi Misir in Isis i ve Perslerin Mitras i gibi bircok yabanci inanc populer hale geldi 2 yuzyildan itibaren Hristiyanlik baslangicta karsilastigi zulme ragmen Imparatorluk icinde yayilmaya basladi Imparator Nero doneminden itibaren Roma nin Hristiyanliga karsi resmi tavri olumsuzdu Insanlar sirf Hristiyan olduklari icin olumle cezalandirilabiliyordu Imparator Diokletian yonetiminde Hristiyanlara yonelik zulum doruga cikti Ancak Buyuk Konstantin doneminde Hristiyanlik Roma devletinde resmi olarak desteklenen bir din haline geldi ve oldukca populer oldu Imparator Iulianos doneminde pagan inanisin basarisizlikla sonuclanan diriltilme cabalarindan sonra Hristiyanlik imparatorlugun kalici dini haline geldi 391 yilinda imparator I Theodosius un bir fermaniyla Hristiyanlik disindaki tum dinler yasaklandi Sanat muzik resim edebiyat vb Roma resim sanatinda Yunan etkileri gorulur Gunumuze kalan ornekler agirlikli olarak sehir disindaki villalarin duvarlarini ve tavanlarini suslemek icin kullanilan fresklerdir Ancak Roma edebiyatinda tahta fildisi ve baska malzemelerin uzerine yapilan resimlerden de bahsedilir Pompei de Roma resim sanatina ait bircok ornek bulunmustur ve bunlara dayanarak sanat tarihcileri Roma resim sanati tarihini dort doneme ayirirlar Roma resim sanatinin birinci uslubu MO 2 yuzyilin basindan MO 1 yuzyilin baslarina ya da ortalarina kadar olan donemde uygulanmistir Roma resminin ikinci uslubu MO 1 yuzyilin ilk yillarinda baslamis ve uc boyutlu mimari cizgileri ve manzaralari gercekci bir sekilde resmetmeyi amaclamistir M S 50 yili civarinda Nero doneminden bir genc kiz portresi Ucuncu uslup Augustus un MO 27 MS 14 doneminde ortaya cikmis ve basit suslemeyi tercih ederek ikinci uslubun gercekciligini reddetmistir Ufak bir mimari goruntu manzara veya soyut tasarim tek renkli bir fonun ortasina konuluyordu MS 1 yuzyilda ortaya cikan dorduncu uslup ise mimari detaylari ve soyut desenleri muhafaza ederek mitolojiden sahneler resmediyordu Portre heykelciligi genc ve klasik orantilari kullaniyordu daha sonradan gercekcilik ve idealizmin bir harmanina dogru evrilmistir Antonin ve Severan donemlerinde daha gosterisli saclar ve sakallar agirlik kazandi Ayrica Roma zaferlerini resmeden kabartma sanatinda da ilerleme kaydedilmistir Latince edebiyat baslangicindan itibaren Yunan yazarlardan ciddi bicimde etkilenmistir Gunumuze kalan en eski calismalardan bazilari Roma nin erken donem askeri tarihinin destansi anlatimlaridir Cumhuriyet gelistikce yazarlar da siir komedi tarih ve tragedya yazmaya basladilar Roma muzigi buyuk olcude Yunan muzigine dayaniyordu ve Roma hayatinin bircok alaninda onemli bir rolu vardi Roma ordusunda tuba uzun bir trompet ve cornu kornoya benzeyen bir calgi bazi emirleri vermek icin kullanilirdi Ote yandan bucina ve lituus torenlerde kullanilirdi Muzik amfitiyatrolarda dovus aralarinda ve odea da calinirdi Dini torenlerin cogunda muzik calinirdi Bazi muzik tarihcileri muzigin tum kamusal kutlamalarda kullanildigini dusunmektedir Ancak muzik tarihcileri Romali muzisyenlerin muzik kuramina veya calimina onemli bir katkida bulunup bulunmadigi konusunda emin degiller Pompei ve Herkulaneum da bulunan grafitiler genelevler resimler ve heykeller Romalilarin gayet seks doygunu bir kulture sahip olduklarini ortaya koymaktadir Oyunlar ve aktiviteler Roma gencligi ziplama gures boks ve yaris gibi cesitli oyun ve egzersizlerle ugrasirdi Tasrada zenginler bos zamanlarinda balik tutmakla ve avcilikla da vakit gecirirlerdi Romalilarin iclerinden biri Amerikan hentbolunu andiran cesitli top oyunlari da vardi Zar oyunlari kutu oyunlari ve kumar oyunlari Romalilar arasinda oldukca populerdi Kadinlar bu aktivitelere katilmazdi Zenginler arasinda zaman zaman muzik dans ve siir okumasinin da oldugu aksam yemegi davetleri bir eglence imkaniydi Her ne kadar eglence kabilinden yemekler genellikle tavernalari hor gormek anlamina gelse de plebler de bazen bu tur partilere kulupler veya tanidiklar vasitasiyla katilirlardi Cocuklar oyuncaklarla vakit gecirir ve birdirbir gibi oyunlar oynarlardi Populer bir eglence turu de gladyator dovusleriydi Gladyatorler muhtelif senaryolara gore muhtelif silahlarla ya olumune ya da ilk kana gore dovusurlerdi Bu dovusler imparator Claudius doneminde populerliklerinin zirvesine ulasti ve Claudius dovusun nihai sonucunun imparator tarafindan bir el jestiyle belirlenmesi kuralini getirdi Filmlerdeki yaygin uygulanisin aksine bazi uzmanlar olum icin verilen isaretin asagi gosteren basparmagi olmadigina inanmaktadir Her ne kadar hic kimse jestlerin tam olarak neler oldugunu bilmese de bazi uzmanlar imparatorun olum isaretini yumrugunu kazanan dovuscuye dogru uzatip basparmagini yukari dogru kaldirarak verdigini kaybeden dovuscuyu bagisladiginda ise yalnizca yumrugunu kaldirdigini dusunmektedir Baska ulkelerden getirilmis olan hayvanlarin halka teshir edildigi veya gladyator dovuslerine dahil edildigi hayvan gosterileri de Romalilar arasinda populerdi Bir mahkum ya da gladyator silahli veya silahsiz arenaya atilir ve bir hayvan da ayni arenaya saliverilirdi Dovuslere katilan gladyatorler senede yalnizca on gun dovusurlerdi ve tek bir olumune dovuste bugunun parasiyla 500 000 avro kazanirlardi Roma nin bir baska populer mekani Circus Maximus esas olarak at ve araba yarislari icin kullanilirdi ve hipodromu sel bastiginda deniz savaslari duzenlendigi bile olurdu Ayrica baska etkinlikler icin de kullanilirdi 385 000 kisilik kapasiteye sahip bu mekana Roma nin her yerinden insan gelirdi Birinde yedi buyuk yumurta digerinde de yedi yunus bulunan iki tapinak Circus Maximus un pistinin ortasinda bulunurdu ve yariscilar bir tur tamamladiklarinda ikisinden de birer tane azaltilirdi Bunun amaci izleyicileri ve yariscilari yarisin istatistiklerinden haberdar etmekti Spor mucadeleleri disinda Circus Maximus pazar ve kumar alaniydi Imparator gibi yuksek konumdaki yetkililer de Circus Maximus taki oyunlari izlerdi zira tersi kabalik kabul edilirdi Onlarla birlikte sovalyeler ve yarisla alakali bircok kisi herkesin yukarisindaki ozel koltuklarinda otururlardi Ayrica imparatorun bir takim tutmasi da kabalik kabul edilirdi Bin yildan uzun sure ayakta kalan Circus Maximus yilinda insa edilmis ve buradaki son at yarisi MS 549 da yapilmistir TeknolojiRoma donemine ait bir abakus RGZ Muzesi Mainz Antik Roma donemin en etkileyici teknolojik becerilerine sahipti Orta Cag da yok olacak ve ancak 19 ve 20 yuzyillarda yakalanacak bircok ilerleme kaydetmislerdi Ancak baska kulturlerin teknolojilerini benimsemek ve birlestirmek konusunda becerikli olmakla birlikte Roma medeniyetinin pek yenilikci ve ilerlemeci oldugu soylenemez Romalilarin bircok pratik yenilikleri daha evvelki Yunan tasarimlarindan uyarlanmisti Yeni fikirlerin gelistirilmesi pek tesvik edilmezdi Roma toplumu buyuk bir aileyi akillica yonetebilen belagati kuvvetli bir askeri ideal kabul ediyordu Roma hukuku fikri mulkiyet ya da kesiflerin desteklenmesiyle ilgili bir yasa icermiyordu Bilim adami ya da muhendis gibi kavramlar henuz yoktu ve ilerlemeler hunerlerine gore yeni teknolojileri ticaret sirri gibi gizleyen kiskanc zanaatkarlara havale edilmisti Yine de bir dizi hayati teknolojik hamle gelistirildi ve mukemmel bicimde kullanilarak Roma nin hakimiyetine ve Avrupa uzerindeki etkisine buyuk katki sagladi Muhendislik Roma muhendisligi Roma nin teknolojik ustunlugunde ve mirasinda buyuk bir paya sahipti Yuzlerce yol kopru su yolu hamam tiyatro ve arena insa edilmisti Kolezyum Pont du Gard ve Panteon gibi bircok anit Roma muhendisligi ve kulturunun mirasi olarak halen durmaktadir Mimari Romalilar ozellikle mimari calismalariyla unluydu Roma mimarisi Yunan gelenekleriyle birlikte klasik mimari icinde gruplandirilir Ancak Roma Cumhuriyeti boyunca Roma mimarisi uslup bakimindan Yunan mimarisiyle neredeyse ayni olmustur Roma ve Yunan binalari arasinda bircok fark olsa da Roma Yunanistan in degismeyen formule edilmis bina tasarimlari ve orantilarindan fazlasiyla etkilenmistir Iki yeni sutun duzeni ve Etrusk kemerinden alinan kubbe disinda Roma Cumhuriyeti nin sonuna kadar cok az mimari yenilige imza atilmistir MO 1 yuzyilda Romalilar sayisiz cesur mimari tasarima imkan veren betonu kullanmaya basladilar Daha onceleri insaat islerinde mermer kullaniliyordu Yine MO 1 yuzyilda Vitruvius muhtemelen tarihteki ilk bilimsel mimari inceleme olan De architectura yi yazdi MO 1 yuzyilin sonlarinda Romalilar MO 50 yili civarinda Suriye de icat edilen cam uflemeyi kullanmaya basladilar Mozaik de Sulla nin Yunanistan seferinden getirilen orneklerden sonra imparatorluk icinde cok populer hale geldi Istanbul daki Romalilardan kalma Bozdogan su kemeriYollar Beton dosemeli ve dayanikli Roma yollarinin yapimina imkan sagladi Bu yollarin buyuk bolumu Roma nin cokusunden bin yil sonra bile hala kullanilmaktaydi Roma Imparatorlugu icinde boyle genis ve etkin bir seyahat aginin insa edilmesi Roma nin gucunu ve nufuzunu carpici bir bicimde arttirmisti Baslangicta askeri amaclarla Roma lejyonlarini hizli bicimde konuslandirmak icin insa edilen bu yollarin cok buyuk ekonomik onemi vardi Roma nin bir ticaret kavsagi olarak konumunu guclendiriyorlardi Romalilar mola yerleri ve gereken yerlerde kopruler insa etmisler kuryeler icin 24 saatte 800 kilometre yol kat etmeye imkan veren vardiyali at sistemini kurmuslardi Su yollari Romalilar sehirlere sanayi bolgelerine ve tarim alanlarina su saglamak icin sayisiz su yollari insa etmislerdir Roma sehri toplamda uzunluklari 350 kilometre olan on bir su yoluyla besleniyordu Su yollarinin buyuk bolumu yerin altindaydi Yalnizca ufak bir bolumu kemerlerle desteklenmis olarak yerin ustundeydi Tamamen yercekimi gucuyle isleyen su yollari iki bin yildir asilamayan bir etkinlikle cok buyuk miktarda su tasiyorlardi Bazen 50 metreden daha derin cukurlarda suyu yukari cikarmak icin sifon kullanilirdi Kanalizasyon Romalilar saglik kosullarinda da buyuk ilerlemeler yaptilar Romalilar ozellikle thermae adi verilen hamamlariyla bilinirdi Hamamlar hijyen kadar sosyal amacli da kullanilirdi Cogu Roma evinde tuvalet boru tesisati ve Cloaca Maxima adi verilen karmasik bir kanalizasyon sistemi vardi Bazi tarihciler kanalizasyon ve boru tesisatlarinda kullanilan kursunun dogumlarda azalmaya ve Roma toplumunun gucten dusmesine neden olan genis capli bir zehirlenmeye sebep oldugunu bunun da Roma nin cokusune yol actigini dusunmuslerdir Ancak su yollarindan gelen suyun akisi durdurulamadigindan kursunun icerigi en aza inmis olmaliydi OrduEski Roma ordusu MO 500 civari donemin diger sehir devletleri gibi Yunan medeniyetinden etkilenmisti Bunlar hoplite adi verilen agir piyade taktikleri uygulayan vatandaslardan olusan milislerdi Ordu kucuktu askerlik cagina gelmis ozgur erkeklerin sayisi 9 000 kadardi ve ucu agir piyade ikisi de hafif piyadelerden olusan bes kisimda siyasi olarak vatandaslarin orgutlendigi comitia centuriata ya paralel olarak orgutlenmisti Eski Roma ordusu taktik bakimindan sinirliydi ve bu donemdeki varligi esas olarak savunmaya yonelikti MO 3 yuzyila gelindiginde Romalilar hoplite tertibinden vazgecerek muharebe alaninda daha bagimsiz hareket edebilen sayilari 120 ila 160 arasinda degisen maniple adinda daha esnek bir sistem kurdular Destek askerleriyle her biri on manipleden olusan uc destek hattinin olusturdugu 30 maniplelik bir grup bir lejyon oluyordu Eski cumhuriyet lejyonu her biri farkli donanima sahip ve dizilisteki yerleri farkli uc manipular agir piyade hastai principeler ve triarii bir hafif piyade gucu veliteler ve suvarilerden equiteler meydana gelen bes kisimdan olusuyordu Yeni orgutlenmeyle birlikte ordu komsu sehir devletlere karsi daha saldirgan ve mutecaviz bir yonelim icine girdi Trajan sutunundaki asker kabartmalari Tam gucuyle erken donemde bir Cumhuriyet lejyonu 3 600 ila 4 800 arasinda degisen miktarda agir piyade birkac yuz hafif suvari ve birkac yuz suvari ile toplamda 4 000 ile 5 000 arasinda degisen miktarda adamdan olusurdu Lejyonlar asker alimindaki noksanliklar ya da kazalar savaslardaki kayiplar hastali ve firar yuzunden sik sik guc kaybederdi Ic savas sirasinda Pompey in lejyonlari yeni askerlerden kuruldugu icin tam guce sahipti Ote yandan Sezar in lejyonlari ise uzun Galya seferi yuzunden normal guclerinin cok altindaydilar Bu durum yardimci kuvvetler icin de gecerliydi Goldsworthy nin anlattigina gore gerek Yunan ve Romali phalanx mizrakli kalkanli asker alayi gerekse Roma lejyonlari dusmanla tek seferlik hizli ve sonuca goturen buyuk olcekli muharebelerde savasmak uzere tasarlanmisti Bunda genellikle oldukca basariliydilar Cumhuriyetin son donemlerinde MO 100 civarlari Marius un reformlari sirasinda orgutlenmede yapilan yeni degisiklikler orduyu daha esnek cabuk toparlanan ve cok yonlu bir guc haline getirdi Lejyon artik eski maniplenin artik adlari centuriae idi ve kumandanlari da centuriandi ucunden meydana gelen her biri 480 adamdan olusan on piyade taburuna bolunmustu Ayrica veliteler ve muhtemelen equiteler saf disi birakilmis yerlerine auxilia suvariler okcular ve sapancilardan olusan yedek birlikler ve hafif piyadeler genellikle vatandas olmayanlardan kurulurdu getirilmisti Lejyon icinde bundan baska alt bolumler olmamakla birlikte lejyonerlerin beraberinde doktorlar muhendisler teknisyenler topcular gibi cok sayida vasif sahibi adam bulunurdu Bir piyade taburundaki centuriaeler birlesik bir komuta yapisina sahiptiler ve taburdaki diger centuriaeler ile tek bir birim olarak calismakta deneyimliydiler Taburlar halinde orgutlenmis bir lejyonu kontrol etmek daha kolaydi Taburlari ayirmak kolaydi Muharebe alaninda gerekli oldugunda ya da birbirinden ayri daha kucuk kuvvetlere ihtiyac duyuldugunda bagimsiz hareket edebiliyorlardi Bu yuzden taburlar halinde orgutlenen lejyonlar neredeyse her olcekte harekati yurutebiliyordu Tarihte uc uzun sureli akim Roma ordusunun gelisimini belirler Profesyonellesmenin artmasi askere alinanlarin tabaninin genislemesi ve askeri birimlerin cesitliliginde ve esnekliginde bir artis Cumhuriyet doneminin sonuna kadar tipik bir lejyoner kirsal kesimden adsiduus mulk sahibi bir ciftci vatandasti Belirli harekatlarda genellikle yillik gorev yapar kendi techizatlarini ve equite iseler kendi binek hayvanlarini tedarik ederlerdi Harris e gore MO 200 e kadar ortalama bir ciftci eger hayatta kalirsa alti veya yedi harekatta gorev alabiliyordu Azlolunanlar koleler her nerede yasarlarsa yasasinlar ve sehirde oturan vatandaslar ender yasanan acil durumlar disinda orduda gorev yapmiyorlardi MO 200 den sonra insan gucune duyulan ihtiyacin artmasiyla kirsal alanlardaki ekonomik sartlar bozuldu dolayisiyla da askerlik icin gerekli mulk nitelikleri dustu MO 107 de Gaius Marius ile baslayarak mulksuz vatandaslar ve bazi sehirli vatandaslar proletarii da techizatlari saglanarak askere alinmaya basladi ancak lejyonerlerin buyuk bolumu yine kirsal kesimdendi Hizmet sureleri devamli ve uzun hale geldi Eger gerekirse 20 yil kadar surebiliyordu ancak Brunt bu surenin genellikle alti ya da yedi yil oldugunu savunur MO ucuncu yuzyildan baslayarak lejyonerlere stipendium odenirdi miktari tartismalidir ama Sezar in askerlerinin maaslarini yilda 225 denarii yaparak iki katina cikardigi bilinmektedir Lejyonerler basarili harekatlarda yagma yapabilir ve komutanlarindan ganimet alabilirlerdi Ayrica Marius zamanindan baslayarak emekliliklerinde toprak da verilebiliyordu Bir lejyona eslik eden suvari ve hafif piyadeler genellikle gorev yaptiklari bolgeden toplanirdi Bu askerler yerel sartlari tanir ve bolgeye uygun bir tarzda savasirlardi Sezar Galya seferinde gorev yapmalari icin Gallia Narbonensis deki vatandas olmayan nufustan Besinci Alaudae adinda bir lejyon kurmustu Ic savas sirasinda buyuk ordulara ihtiyac duyuldugundan iki taraf da vatandas olmayanlardan meydana gelen lejyonlar kurmustu Augustus donemine gelindiginde vatandas asker fikrinden vazgecildi ve lejyonlar tamamen profesyonel hale geldi Lejyonerler yillik 900 sesterius kazaniyordu ve emekliliklerinde 12 000 sesterius alabiliyorlardi Ic savasin sonunda Augustus askerleri tahliye edip lejyonlari dagitarak Roma askeri guclerini yeniden orgutledi 28 lejyon olusturdu Bunlar artik Ren ve Tuna nehirleri tarafindaki sinir ve Suriye deki daimi kamplarda konuslaniyordu 150 000 vatandas lejyonerden yaklasik ayni miktarda auxilia ve buyuklugu bilinmeyen deniz kuvvetlerinden olusan bu ordu imparatorlugun son donemlerine kadar standart bir sekilde devam etti Principate doneminde birkac istisna disinda savaslar daha kucuk olcekte yurutuldu Auxilia daha buyuk birimler halinde orgutlenmedi ve bagimsiz taburlar olarak kaldi Lejyoner askerler de lejyondan ziyade taburlar olarak faaliyet gosteriyordu Suvarileri ve lejyonerleri tek bir tertipte bir araya getiren yeni cohortes equitae garnizonlarda ve uc karakollarda konuslandiriliyordu Bunlar kendi baslarina ufak dengeli kuvvetler seklinde savasabildikleri gibi diger ufak birliklerle bir araya gelip lejyon buyuklugunde bir kuvvet olusturabiliyorlardi Esneklikteki bu artis zaman icinde Roma askeri guclerinin uzun vadeli basarilarinin saglanmasinda yardimci oldu Imparator Gallienus imparatorlugun nihai askeri yapisini olusturacak yeni bir orgutlenme baslatmistir Sinirlardaki sabit noktalardan bazi lejyonerleri ceken Gallienus yeni seyyar kuvvetler Comitatenses veya arazi ordulari yaratmis ve stratejik yedek gucler olarak sinirlarin gerisine ve belirli bir uzakliga konuslandirmistir Bu yapilanma saldiri durumunda siniri guclendirmek icin askerleri bir eyaletten digerine tasima ihtiyacini azaltmistir Sabit noktalardaki sinir askerleri limitanei savunmanin birinci hatti olmaya devam etmistir Diocletianus bu yeni orgutlenmeyi eski haline getirmis ancak bu yapilanma 4 yuzyil ortalarinda ornek haline gelmistir Diokletianus ayrica Tetrarsi adi verilen imparatorlugun dogu ve bati kisimlarinin birer Augustus imparator ve Sezar imparator vekili tarafindan yonetildigi sistemi de getirmistir Her biri sinirlara yakin farkli yerlerde ikamet edecek ve sorumlu olduklari bolgedeki askerlere komuta edeceklerdi Arazi ordusunun temel birimi alaydi Piyadeler lejyonlar ve auxilia dan suvariler ise vexellationelerden olusuyordu Eldeki bulgulara gore piyade alaylarinin gucu 1 200 asker suvarilerin ise 600 askerdi Ancak cogu kayitlar asker sayilarinin daha az oldugunu gostermektedir 800 e 400 Cogu piyade ve suvari alaylari bir comesin kumandanliginda ciftler halinde gorev yapiyorlardi Romali askerlere ilaveten arazi ordularinda foederati adi verilen muttefik kabilelerden alinmis barbar alaylari da bulunuyordu 400 yilina gelindiginde foederati alaylari Roma ordusunun daimi birlikleri haline geldi Imparatorluk techizatlarini sagliyor ve maaslarini veriyordu Baslarinda Romali bir tribune vardi ve bu alaylar tipki diger Romali alaylar gibi kullaniliyordu Foedetainin disinda imparatorluk lejyonlarla birlikte savasmak uzere baska barbar gruplarini da arazi ordularina entegre etmeden kullanmistir Onderliklerini mevcut en yetkili Roma generalinin kumandanliginda kendi subaylari yapardi Trireme maketi Ordunun liderlik yapisi Roma tarihi icinde buyuk evrimler gecirmistir Monarsi doneminde hoplite ordular Roma krallarinin yonetimindeydi Roma Cumhuriyeti nin erken ve orta donemlerinde ise askeri gucler her yil secilen iki konsulden birinin komutasindaydi Cumhuriyetin sonraki donemlerinde senato seckinleri cursus honorum olarak bilinen kamu gorevlerinin normal sirasinca once quaestor genellikle arazi kumandanlarina vekil olarak atanirlardi sonra praetor bazen eyalet valisi olarak atanir ve bolgedeki askeri guclerden sorumlu olurlardi sonra da konsul tum askeri guclerin bas kumandani olarak gorev yapiyorlardi Praetor veya konsul gorevi tamamlandiktan sonra bir senator senato tarafindan propreator veya proconsul bir onceki en yuksek konumuna gore olarak bir dis eyaleti yonetmekle gorevlendirilebilirdi Alt kademe yoneticiler centurion seviyesindekiler degil kendi clientelaelerindeki kumandanlar tarafindan ya da senato seckinleri icindeki siyasi muttefiklerin onerdikleri kisiler arasindan secilirdi En onemli siyasi onceligi orduyu daimi ve tek bir kumandanlik altinda toplamak olan Augustus doneminde imparator tum lejyonlarin yasal komutani oldu Ancak kumandanligi senato seckinleri arasindan tayin ettigi legatus elci araciligiyla yapiyordu Tek bir lejyonun oldugu bir eyalette elci lejyona kumandanlik eder legatus legionis ve ayni zamanda eyaletin valiligini yapardi Ote yandan birden fazla lejyonun oldugu bir eyalette her lejyon bir elci tarafindan komuta edilir ve elcilere de eyalet valisi kumandanlik ederdi daha yuksek rutbeli bir elci Imparatorluk doneminin sonraki asamalarinda Diokletian dan itibaren denilebilir Augustus un modelinden vazgecildi Eyalet valilerin elinden askeri otorite alindi ve eyaletlerdeki ordularin komutasi imparator tarafindan tayin edilen generallere duceler verildi Bunlar Romali seckinlerden degildi Ordu kademelerinden yukselmis ve daha fazla askerlik tecrubesi olan kimselerdi Giderek artan bicimde bu generaller bazen basarili da olarak kendilerini tayin eden imparatorlarin konumlarina el koymaya calismislardir Azalan kaynaklar artan siyasi kargasa ve ic savas sonunda Bati Imparatorlugu nu komsu barbarlarin saldirilarina ve el koymalarina musait hale getirmistir Ote yandan Roma donanmasi hakkinda Roma ordusuna kiyasla daha az bilgi vardir MO 3 yuzyil ortalarina kadar duumviri navales adi verilen subaylar esas amaci korsanlarla mucadele olan yirmi gemilik filolara kumandanlik ederdi MO 278 yilinda bu filolarin yerini muttefik gucler aldi Birinci Pon Savasi sirasinda daha buyuk filolarin insasi zorunlu hale geldi ve muttefiklerin yardimlari ve finansmanlariyla daha buyuk filolar insa edildi Muttefiklere yonelik bu itimat Roma Cumhuriyeti nin sonuna kadar devam etti Quinquireme Pon Savaslari sirasinda her iki tarafin da kullandigi baslica savas gemisiydi Augustus doneminde yerini daha hafif ve manevra kabiliyeti daha yuksek olan gemiler aldi Trireme ile kiyaslandiginda quinquireme tecrubeli ve tecrubesiz adamlarin karisimindan olusan bir murettebatin kullanilmasina imkan veriyordu esas olarak kara gucu olan bir ordu icin avantaj Gemilere genellikle vatandas olmayan navarch centurionun muadili bir rutbe kumandanlik ederdi Potter a gore filo agirlikli olarak yabancilardan olustugu icin donanma da Romali kabul edilmezdi ve bu sebeple de baris donemlerinde korelmeye musaitti Eldeki bilgilere gore imparatorlugun son doneminde 350 civari Roma donanmasi savas gemileri ile ikmal ve ulastirma amacli gemilerden olusan birkac filodan olusuyordu Savas gemileri uc veya bes sira kurekci tarafindan cekiliyordu Filolarin usleri batida Ravenna Arles Aquilea Misenum ve Somme nehrinin agzi doguda ise Iskenderiye ve Rodos gibi limanlardi Onde gelen generallerin hem orduya hem de donanmaya kumandanlik etmis olmalari deniz kuvvetlerinin bagimsiz bir kuvvet olarak degil ordunun yedek gucu olarak goruldugunun gostergesidir Bu donemdeki komuta yapisi ve filolarin gucu bilinmemekle birlikte filolarin valilerin komutasinda oldugu bilinmektedir Populer kulturde RomaBen Hur 1959 William Wyler in yonetmenligini yaptigi film Spartakus 1960 Stanley Kubrick in yonetmenligini yaptigi film Gladyator 2000 Ridley Scott in yonetmenligini yaptigi film Rome 2006 TV Dizisi Imparatorluk Roma nin Yukselisi ve Cokusu 2006 BBC yapimi belgesel drama Spartakus Kan ve Kum 2010 Starz yapimi dizi Bilimsel calismalarAntik Roma ya yonelik ilgi muhtemelen Fransa da Aydinlanma Cagi nda baslamistir Charles Montesquieu Considerations sur les causes de la grandeur des Romains et de leur decadence adli bir kitap yazmistir Konuyla ilgili ilk buyuk calisma Edward Gibbon in 2 yuzyilin sonundan Dogu Roma nin 1453 te yikilisina kadarki donemi iceren Roma Imparatorlugu nun Gerileyis ve Cokus Tarihi adli kitabiydi Montesquieu gibi Gibbon da Roma vatandaslarinin faziletini ovmustur Barthold Georg Niebuhr Roma Tarihi adli kitapta Birinci Pon Savasi na kadarki donemi anlatmistir Napolyon doneminde Victor Duruy Romalilarin Tarihi adli kitabi yazmistir Kitapta o donemde populer olan Jul Sezar donemini one cikarmistir Theodor Mommsen in Roma Tarihi Roma anayasa hukuku ve Corpus Inscriptionum Latinarum adli kitaplarinin hepsi birer kilometre tasidir Daha sonralari Guglielmo Ferrero nun Roma nin Buyuklugu ve Cokusu yayimlanmistir Ayrica bakinizAntik Roma da teknoloji Antik Roma da gecen filmler listesiKaynakcaAdkins Lesley 1998 Handbook to Life in Ancient Rome Oxford Oxford University Press ISBN 0 19 512332 8 Casson Lionel 1998 Everyday Life in Ancient Rome Baltimore The Johns Hopkins University Press ISBN 0 8018 5992 1 Duiker William 2001 World History Wadsworth ISBN 0 534 57168 9 Durant Will 1944 The Story of Civilization Volume III Caesar and Christ Simon and Schuster Inc Elton Hugh 1996 Warfare in Roman Europe AD350 425 Oxford Oxford University Press 0 19 815241 8 Flower editor Harriet I 2004 The Cambridge Companion to the Roman Republic Cambridge Cambridge University Press 0 521 00390 3 Edward Gibbon The History of the Decline and Fall of the Roman Empire Goldsworthy Adrian Keith 2003 The Complete Roman Army Londra Thames and Hudson Ltd 0 500 05124 0 Goldsworthy Adrian Keith 1996 The Roman Army at War 100BC AD200 Oxford Oxford University Press 0 19 815057 1 Grant Michael 2005 Cities of Vesuvius Pompeii and Herculaneum Londra Phoenix Press ISBN 1 898800 45 6 Haywood Richard 1971 The Ancient World David McKay Company Inc Keegan John 1993 A History of Warfare New York Alfred A Knopf 0 394 58801 0 Livy 1998 The Rise of Rome Books 1 5 Oxford Oxford University Press ISBN 0 19 282296 9 Mackay Christopher S 2004 Ancient Rome A Military and Political History Cambridge Cambridge University Press ISBN 0 521 80918 5 Matyszak Philip 2003 Chronicle of the Roman Republic Londra Thames amp Hudson Ltd ISBN 0 500 05121 6 O Connell Robert 1989 Of Arms and Men A History of War Weapons and Aggression Oxford Oxford University Press ISBN 0 19 505359 1 Scarre Chris 1995 The Penguin Historical Atlas of Ancient Rome Penguin Books ISBN 0 14 051329 9 Scullard H H 1982 From the Gracchi to Nero Routledge ISBN 0 415 02527 3 Werner Paul 1978 Life in Rome in Ancient Times Cenova Editions Minerva S A Willis Roy 2000 World Mythology The Illustrated Guide Collingwood Victoria Ken Fin Books ISBN 1 86458 089 5 Cassius Dio Dio s Rome Volume V Books 61 76 A D 54 211 7 Subat 2014 tarihinde kaynagindan Notlar Adkins 1998 s 3 7 Mart 2015 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 8 Mart 2007 a b Livy 1998 s 8 a b c d e f g h i Durant 1944 s 12 14 Livy 1998 ss 9 10 Livy 1998 ss 10 11 Myths and Legends Rome the Wolf and Mars 29 Eylul 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 8 Mart 2007 Matyszak 2003 s 19 Duiker 2001 s 129 Kerrigan Michael Ancient Rome and the Roman Empire Dorling Kindersley London 2001 ISBN 0 7894 8153 7 s 12 Matyszak 2003 ss 43 44 Adkins 1998 s 41 42 Hooker Richard 6 Haziran 1999 Washington State University 14 Mayis 2011 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 24 Mart 2007 Livy II Adkins 1998 s 39 Haywood 1971 ss 350 358 Lendering Jona Pyrrhus of Epirus 9 Kasim 2014 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 21 Mart 2007 Haywood 1971 s 357 358 Haywood 1971 s 351 Haywood 1971 ss 376 393 Hooker Richard 6 Haziran 1999 Washington Eyalet Universitesi 1 Mayis 2011 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 22 Mart 2007 Bagnall 1990 Hooker Richard 6 Haziran 1999 Washington Eyalet Universitesi 1 Mayis 2011 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 22 Mart 2007 Duiker 2001 ss 136 137 1 Haziran 2015 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 24 Mart 2007 a b Lendering Jona Eques Knight Purdue Universitesi 7 Agustos 2014 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 24 Mart 2007 Adkins 1998 s 38 Durant 1944 s 120 122 11 Ocak 2012 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 23 Mart 2007 Scullard 1982 chapters I IV Scullard 1982 chapters VI VII Julius Caesar 100BC 44BC 12 Mayis 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 21 Mart 2007 Fagan Garrett G 5 Temmuz 2004 27 Eylul 2017 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 21 Mart 2007 Scullard 1982 chapter VIII Augustus 63 BC AD 14 15 Kasim 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 12 Mart 2007 Duiker 2001 s 140 The Julio Claudian Dynasty 27 B C 68 A D Department of Greek and Roman Art The Metropolitan Museum of Art Ekim 2000 16 Mayis 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 18 Mart 2007 Benario Herbert W 10 Kasim 2006 De Imperatoribus Romanis 12 Ekim 2017 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 18 Mart 2007 Suetonius UNRV History 16 Mayis 2015 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 12 Mart 2007 O Connell 1989 page81 Kreis Steven 28 Subat 2006 6 Eylul 2015 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 21 Mart 2007 a b c Scarre 1995 Haywood 1971 ss 589 592 Knox E L Skip Boise State University 2 Nisan 2009 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 20 Mart 2007 Haywood 1971 s 592 596 W Mathisen Ralph 17 Subat 1997 21 Mayis 2015 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 20 Mart 2007 Pohlsander Hans A 8 Ocak 2004 21 Mayis 2015 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 20 Mart 2007 Mathisen Ralph W 2 Haziran 1999 2 Mayis 2015 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 21 Mart 2007 Duiker 2001 s 155 The University of Calgary Agustos 1996 12 Agustos 2013 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 22 Mart 2007 Lapham Lewis 1997 The End of the World New York Thomas Dunne Books ISBN 0 312 25264 1 s 47 50 Duiker 2001 s 157 Mathisen Ralph W 26 Agustos 1997 1 Haziran 2015 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 22 Mart 2007 Duiker 2001 s 347 a b c Hooker Richard 6 Haziran 1999 The Byzantine Empire Washington State University 22 Temmuz 2007 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 8 Nisan 2007 Duiker 2001 s 349 Holmes Catherine 1 Nisan 2003 13 Mart 2015 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 22 Mart 2007 Gibbon Edward PDF 26 Haziran 2008 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 11 Nisan 2007 Ozgen Korkut Mehmet II Theottomans org 30 Nisan 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 3 Nisan 2007 Duiker 2001 s 149 Storey Glenn R 1 Aralik 1997 HighBeam Research 16 Ekim 2015 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 22 Nisan 2007 Oates Whitney J The Population of Rome 22 Mayis 2020 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 22 Nisan 2007 Matyszak 2003 s 16 42 Adkins 1998 s 46 a b c Duiker 2001 s 146 a b Casson 1998 s 10 11 Saller Richard 2001 The University of Chicago Library Digital Collections Fathom Archive 8 Mayis 2015 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 4 Nisan 2007 Adkins 1998 s 339 Adkins 1998 s 340 a b Kreis Steven 11 Ekim 2006 2 Ekim 2015 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 2 Nisan 2007 Adkins 1998 s 211 a b Werner 1978 s 31 Duiker 2001 s 143 a b c Lindzey Ginny Eylul 1998 Latin ExCET Preparation Texas Classical Association 9 Aralik 2008 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 27 Mart 2007 Lehmann Winfred P 15 Subat 2007 Latin Online Series Introduction Linguistics Research Center The University of Texas at Austin 29 Nisan 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 1 Nisan 2007 Calvert J B 8 Agustos 1999 The Latin Alphabet University of Denver 13 Temmuz 2007 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 1 Nisan 2007 PDF s 2 10 Agustos 2007 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 2 Nisan 2007 Adkins 1998 s 203 Matyszak 2003 s 24 Willis 2000 s 168 Willis 2000 page 166 Roberts Walter 19 Subat 2002 15 Mart 2015 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 4 Nisan 2007 Woods David 2 Subat 1999 15 Mart 2015 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 4 Nisan 2007 a b Adkins 1998 pages 350 352 a b Roman Painting Department of Greek and Roman Art The Metropolitan Museum of Art 10 Ekim 2004 10 Mart 2015 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 22 Nisan 2007 a b c Grout Donald Jay Chronology Ancient and Medieval Ancient Rome iClassics 22 Ocak 2020 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 22 Nisan 2007 Adkins 1998 s 89 Adkins 1998 s 349 350 Adkins 1998 s 300 Grant 2005 pages 130 134 a b Casson 1998 pages 98 108 a b SPQR Online 1998 28 Mayis 2013 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 22 Nisan 2007 a b c Adkins 1998 page 350 The Gladiator and the Thumb Encyclopedia Romana University of Chicago 22 Mayis 2020 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 24 Nisan 2007 Circus Maximus Encyclopedia Romana University of Chicago 22 Mayis 2020 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 19 Nisan 2007 11 Aralik 2007 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 13 Eylul 2007 Frontinus Roman Aqueducts and Water Supply by A T Hodge 1992 John Keegan A History of Warfare Alfred A Knopf New York 1993 ISBN 0 394 58801 0 s 263 David Potter The Roman Army and Navy in Harriet I Flower editor The Cambridge Companion to the Roman Republic Cambridge University Press Cambridge U K 2004 ISBN 0 521 00390 3 s 67 69 Hoplite taktikleri ve sosyokulturel yapilari ile gorusler icin bkz Victor Davis Hanson The Western Way of War Infantry Battle in Classical Greece Alfred A Knopf New York 1989 ISBN 0 394 57188 6 Keegan s 264 Potter s 69 70 Keegan s 264 Adrian Goldsworthy The Roman Army at War 100 BC AD 200 Oxford University Press Oxford 1996 ISBN 0 19 815057 1 s 33 Jo Ann Shelton ed As the Romans Did A Sourcebook in Roman Social History Oxford University Press New York 1998 ISBN 0 19 508974 X s 245 249 Goldsworthy The Roman Army s 22 24 37 38 Adrian Goldsworthy Caesar Life of a Colossus Yale University Press New Haven 2006 ISBN 0300120486 ISBN 978 0 300 12048 6 s 384 410 411 425 427 Goldsworthy tarafindan incelenen bir baska faktor de bagimsiz gorevdeki lejyonlarin eksikligidir Goldsworthy The Roman Army s 33 37 Later in the Imperial period the first cohort grew to a nominal strength of 800 men organized in five centuriae commanded by the primi ordines the senior centurions of the legion Goldsworthy The Roman Army s 14 Goldsworthy The Roman Army s 16 17 Goldsworthy The Roman Army s 33 35 Between 343 BCE and 241 BCE the Roman army fought every year except for five Stephen P Oakley The Early Republic in Harriet I Flower editor The Cambridge Companion to the Roman Republic Cambridge University Press Cambridge U K 2004 ISBN 0 521 00390 3 s 27 P A Brunt Army and Land in the Roman Republic in The Fall of the Roman Republic and Related Essays Oxford University Press Oxford 1988 ISBN 0 19 814849 6 p 253 William V Harris War and Imperialism in Republican Rome 327 70 B C Oxford University Press Oxford 1979 ISBN 0 19 814866 6 s 44 Keegan pp 273 274 Brunt pp 253 259 Harris pp 44 50 Keegan s 273 274 Brunt s 253 259 Harris s 44 50 a b Goldsworthy The Roman Army s 35 36 Goldsworthy Caesar s 391 Karl Christ The Romans University of California Press Berkeley 1984 ISBN 0 520 04566 1 s 74 76 Christopher S Mackay Ancient Rome A Military and Political History Cambridge University Press Cambridge U K 2004 s 249 250 Mackay illa ki lejyonerlerin sayisinin arttigini gostermese bile lejyonlarin sayisinin MS 125 te 30 a Severus donemi MS 200 235 sirasinda ise 22 e ulastigini belirtir Ornegin Pannonian Isyani MS 6 9 Parthiyanlara karsi yapilan donemsel savaslar ve Dacianlara karsi Domonitian ve Trajanca yapilan harekatlar gibi Goldsworthy The Roman Army s 36 37 Mackay s 275 279 281 Hugh Elton Warfare in Roman Europe AD 350 425 Oxford University Press Oxford 1996 ISBN 0 19 815241 8 s 89 96 T Correy Brennan Power and Process Under the Republican Constitution in Harriet I Flower editor The Cambridge Companion to the Roman Republic Cambridge University Press Cambridge U K 2004 ISBN 0 521 00390 3 Chapter 2 Potter s 66 88 Goldsworthy The Roman Army s 121 125 Galya da Julius Sezar in en yetenekli etkili ve guvenilir madunu Titus Labienus kendisine Pompey tarafindan tavsiye edilmistir Goldsworthy The Roman Army s 124 Mackay s 245 252 MacKay s 295 296 ve 23 24 Bolumler Bu paragrafta Potter s 76 78 temel alinmistir Bu aciklamada Elton s 97 99 ve 100 101 temel alinmistir