Osmanlı İmparatorluğu ya da Osmanlı Devleti (Osmanlıca: دَوْلَتِ عَلِيَّهٔ عُثْمَانِیَّه, romanize: Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye), resmî olarak Devlet-i Aliyye ve yine resmî olarak antlaşmalarda ve uluslararası kullanımlarda Türkiye,Batı kroniklerindeki kullanımlarda ise Türk İmparatorluğu, 1299 yılında Oğuz TürklerindenOsman Gazi'nin kurduğu Osmanoğlu Hanedanı'nın hükümdarlığında Orta Çağ'dan Yakın Çağ'a kadar varlığını sürdürmüş bir imparatorluktur.
Osmanlı İmparatorluğu دَوْلَتِ عَلِيَّهٔ عُثْمَانِیّه Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye | |||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1299-1922 | |||||||||||||||||||||||||
Slogan
| |||||||||||||||||||||||||
Osmanlıların toprak kazanımları
| |||||||||||||||||||||||||
"1920'de Türkiye" (I. Dünya Savaşı'ndan sonraki plan) | |||||||||||||||||||||||||
Başkent | Söğüt (1299-1331) İznik (1331-1335) Bursa (1335-1363) Edirne (1363-1453) Kostantînīyye (1453-1922) | ||||||||||||||||||||||||
Resmî dil(ler) | Osmanlı Türkçesi | ||||||||||||||||||||||||
Yaygın dil(ler) | |||||||||||||||||||||||||
Resmî din | Hanefi fıkhına ve Mâtürîdî itikadına bağlı Sünni İslam | ||||||||||||||||||||||||
Demonim | Osmanlı | ||||||||||||||||||||||||
Hükûmet |
| ||||||||||||||||||||||||
Padişah | |||||||||||||||||||||||||
| |||||||||||||||||||||||||
Sadrazam | |||||||||||||||||||||||||
| |||||||||||||||||||||||||
Yasama organı | Meclis-i Umûmî | ||||||||||||||||||||||||
• Atanan meclis | Meclis-i Âyan | ||||||||||||||||||||||||
• Seçilen meclis | Meclis-i Mebûsan | ||||||||||||||||||||||||
Tarihçe | |||||||||||||||||||||||||
| |||||||||||||||||||||||||
Yüzölçümü | |||||||||||||||||||||||||
1481 | 1.220.000 km2 | ||||||||||||||||||||||||
1521 | 3.400.000 km2 | ||||||||||||||||||||||||
1683 | 5.200.000 km2 | ||||||||||||||||||||||||
1913 | 2.550.000 km2 | ||||||||||||||||||||||||
Nüfus | |||||||||||||||||||||||||
| |||||||||||||||||||||||||
Para birimi | Akçe, para, sultani, kuruş, lira | ||||||||||||||||||||||||
Osmanlı Devleti, bugünkü Türkiye'nin Bilecik ilinin Söğüt ilçesinde bir beylik olarak kuruldu. Bağımsız bir devlet olarak tarih sahnesine çıkması, yaygın kabule göre 1299 yılında oldu. Ancak Prof. Dr. Halil İnalcık ve bazı diğer akademisyenler, Osmanlı Devleti'nin 1299'da Söğüt'te değil, 1302'de Yalova'da, Bizans'a karşı yapılan Koyunhisar Muharebesi sonrasında devlet niteliğini kazandığını iddia etti.
İslam'dan kaynaklanan gaza ve cihat anlayışıyla sürekli genişleme eyleminde bulunan devletin egemenliği altındaki topraklarda yaşayan halklar, zaman zaman toplu ya da yerel ayaklanmalar ile Osmanlı iktidarına karşı çıktılar. Osmanlı İmparatorluğu meşruiyet kaynağını dinde bulması ve hukuk kurallarının oluşumu bağlamında, laik bir devlet değildi; Müslüman ve gayrimüslimlere yaklaşım farklılıkları bağlamında, seküler bir devlet değildi; dinin devlete hakim değil, devletin kontrolünde olması bağlamında, teokratik bir devlet değildi. Vicdan özgürlüğü Müslümanlara kıyasla gayrimüslimlere daha geniş kapsamda tanındı; inancını açıklama özgürlüğü ise gayrimüslimlere kıyasla Müslümanlara daha geniş kapsamda tanındı.
Osmanlı İmparatorluğu dönemi; Osmanlı Hanedanı'nın ve saray erkanının, Rum kadınlarla ve Slav Hristiyan halklardan (Sırplar, Bulgarlar, Ukraynalılar gibi) kadınlarla evlilik yapması,iskan politikası sebebiyle devşirilen Hristiyan çocukların Türk-İslam örf ve gelenekleri ile yetiştirilip yeniçeri ordusuna ve devlet kurumlarına alınmasıyla beraber,Türk tarihinin Roma-Doğu Roma tarihi ile kaynaştığı dönem olarak görülür.
1453 yılında II. Mehmed Konstantinopolis'i fethedip Bizans İmparatorluğu'na son vererek "Roma İmparatoru" (Kayser-i Rûm) unvanını üstlendi. 1517 yılında, I. Selim Büyük Mısır Seferi sırasında Ridâniye Muharebesi'nde Memlûk Devleti'ni yıkıp "İslam Halifesi" unvanını üstlendi ve Osmanlı hükümdarlarının (unvanlarına) yeni bir unvan daha ekledi.
Osmanlı İmparatorluğu 29 eyaletten ve özerklik tanınmış olan Boğdan, Erdel ve Eflak prensliklerinden oluşmaktaydı. Osmanlı Devleti, zaman zaman deniz aşırı topraklarda da söz sahibi oldu. Atlantik Okyanusu'ndaki kısa süreli toprak kazanımları Lanzarote (1585), Madeira (1617), Vestmannaeyjar (1627) ve Lundy (1655) bu duruma örnek olarak gösterilebilir.
Osmanlı İmparatorluğu gücünün doruğunda olduğu 16. ve 17. yüzyıllarda Avrupa, Asya ve Afrika'nın bazı bölgelerine yayıldı ve Balkanlar, Orta Doğu, Kuzey Afrika'nın bir bölümü ve Doğu Avrupa'nın küçük bir bölümünü egemenliği altında tuttu. Bu yüzyıllarda ülkenin sınırları batıda Cebelitarık Boğazı, doğuda Hazar Denizi ile Basra Körfezi'ne; kuzeyde Avusturya, Macaristan ve Ukrayna'nın bir bölümüne ve güneyde ise Sudan, Eritre, Somali ve Yemen'e kadar uzanmaktaydı. İmparatorluk 1699 yılında Karlofça Antlaşması sonrası gerileme dönemine girdi, toprak kayıplarının sonucunda sınırları sürekli daraldı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1 Kasım 1922 tarihinde Osmanlı saltanatını kaldırdı ve 3 Mart 1924 tarihinde hem Osmanlı halifeliğini kaldırdı hem de Osmanlı Hanedanı'nın Türkiye'den sürgün edilmesi kararını aldı. Günümüzde hanedan ile soy bağı olanların bir kısmı Türkiye'de, bir kısmı ise yurt dışında farklı ülkelerde yaşamaktadır.
Arnold Joseph Toynbee gibi bazı tarihçiler, Türkiye'nin Osmanlı Devleti'nin tek ardıl devleti sayılması gerektiğini savunurlar.
Ad
Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu olan Osman Gazi zamanında Anadolu'da yer alan tüm beyliklerde iktidarın babadan oğula geçtiği ataerkil bir yönetim biçimi hakimdi. Bu tip yönetim anlayışını benimseyen beylikler de ülke ve halk tabakasını hanedanın kurucusunun mirası şeklinde kabul görmekte ve beylikler, hanedanın kurucusunun adını almaktaydı. Osmanlı İmparatorluğu da hanedanın kurucusu olan Osman'ın adını aldı ve Osmanlı Devleti şeklinde anıldı. Osman'ın adı, Arapça عثمان (Othman) kelimesinin Türkçe formudur. Bazı kimselere göre hanedan, adını "Ataman" (İngilizcede Ottoman) adından almıştır.
Devlet, Osmanlı Türkçesinde "imparatorluk", günümüz Türkçesinde "yüce devlet" anlamına gelen Devlet-i Aliyye (Osmanlıca: دولت عليه) ve devleti yöneten hanedanı belirtmek için "Osmanlı Hanedanı" anlamına gelen Hanedan-ı Âl-i Osman isimlerini kullandı. Tanzimat Fermanı ilanının sonrasında ise adın sonuna eklenen Osmānīye (Osmanlıca: عثمانیه) kelimesiyle beraber "Yüce Osmanlı Devleti" anlamına gelen Devlet-i Alīyye-i ʿOsmānīye (Osmanlıca: دولت عليه عثمانیه) olarak isimlendirildi. Bu isimlendirme, 19. yüzyılın Türkçe belgelerinde de geçmektedir.(Cumhuriyet sonrasında kullanılan Türkçede) ise Osmanlı İmparatorluğu ya da Osmanlı Devleti isimleri de kullanıldı.
19. yüzyıldan önceki İngilizce kaynaklarda Turkey,Turkish Empire ve Ottoman Turkey şeklindeki kullanımlara da rastlanır. Uluslararası antlaşmalarda devlet hem Osmanlı hem de Türkiye ismini resmî olarak kullanmaktaydı. Tuncer Baykara İmparatorluğun modernleşme ve batı ile daha sıkı ilişkilere sahip olma sürecine girdiği 19. yy'dan itibaren elitler arasında devletin isminin sorun oluşturmaya başladığını belirtir. Fransa'ya eğitim almak için giden Şinasi bu kişilerden ilkidir. Şinasi, Mustafa Reşid Paşa'ya yazdığı bir şiirinde bu durumu Rûma bir Avrupalı büt vereli revnak ü şan, Reşk-i iklim-i frenk olmadadır Türkistan diyerek dile getirir. Tanzimat elitleri arasında Türklük düşüncesi önem kazandıkça bu durum devletin başına da sirayet eder. Sultan Abdülmecid 1856 Paris Anlaşması'nda ülkenin adını Türkistan olarak belirtir, aynı uygulamayı II. Abdülhamid 1879 Berlin Anlaşmasında devam ettirir. V. Mehmed'e kadar devam eden bu uygulama zamanla yerini Türkiye ismine bırakmaya başlar. 1918 Mondros ve 1920 Sevr antlaşmalarında artık Türkiye adı geçmeye başlar.
Batı Avrupa'da ise, Osmanlı İmparatorluğu (İngilizce: Ottoman Empire) ve Türkiye (İngilizce: Turkey) olmak üzere iki isim birbirinin yerine resmî olarak kullanıldı. "Türkiye" adı, hem resmî hem de resmî olmayan ortamlarda gitgide daha çok yaygınlaştı. Bu ikilem, Ankara merkezli yeni kurulan Türk hükûmetinin Türkiye'yi ülkenin resmî adı olarak seçtiği 1920-1923 yıllarında sona erdi. Günümüzde bazı tarihçiler, imparatorluğun çok uluslu karakterinden dolayı, Osmanlı'dan bahsederken Türkiye, Türkler ve Türk terimlerini kullanmazlar. Ancak İmparatorluk 19. yüzyıldan itibaren yaptığı uluslararası anlaşmalarda Turkey, Turquie ve Turkei isimlerini kullanmakta ve Osmanlı diplomatları bu anlaşmaları imzalamaktaydı.
Günümüzde modern Türkiye için de Turkey kullanımının yaygın olmasının yanı sıra Republic of Turkey kullanımıyla, Osmanlı İmparatorluğu dönemi (Ottoman Turkey) ile Cumhuriyet dönemi birbirinden ayrılır.
Kayı boyu ve Osmanlı ailesi
Genel görüşe göre Osmanlı ailesinin, Oğuzların Bozok kolunun Gün Han soyuna mensup olan Kayı boyundan geldiği kabul edilmektedir. Osmanlıların etnik kökenleri hakkında bilgi veren ilk dönem Osmanlı kronikleri, genel anlamda aynı görüşü paylaşmaktadırlar. İlk dönem kroniklerinde verilen bilgiler, Oğuz Kağan Destanı ile aynıdır. Destana göre Oğuz Han'ın Gün Han, Ay Han, Yıldız Han, Gök Han, Dağ Han, Deniz Han olmak üzere altı oğlundan ilk doğan üç tanesi (Gün Han, Ay Han, Yıldız Han) Oğuz boylarının sağ kolunu, diğer üçü ise sol kolunu oluşturuyorlardı.Oğuz Han'ın her bir oğlunun dört boyu mevcuttu. Oğuz boyları ise toplamda yirmi dört boydan meydana gelmekteydi. Oğuz Han'ın altı çocuğunun oluşturduğu bu boyların Gün, Ay ve Yıldız kollarına Bozoklar (ya da Bozoklu); Gök, Dağ ve Deniz kollarına ise Üçoklar (ya da Üçoklu) denmekteydi. Orduda ve şölen adı verilen ziyafetlerde Bozoklar Han'ın sağ tarafında, Üçoklar ise sol tarafında yer alırlardı. Bozoklar'da en başta Gün Han'a mensup olan boylar, Üçoklar'da ise Gök Han'a ait boylar gelirlerdi. En başta yer alan Gün Han'ın derecelerine göre sırasıyla Kayı, Bayat, Alkaevli ve Karaevli adlı dört boyu gelirdi.
Kayı, kelime anlamı olarak "muhkem, kuvvet ve kudret sahibi" demektir. Damgaları ya da şeklinde olup, bunlar "iki ok arası bir yaylı ok"u temsil etmektedir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşu hakkındaki bilgilerin büyük çoğunluğu, geç 15. yüzyıl ve erken 16. yüzyılda yazılmış Türkçe eserlere dayanmaktadır. Türk şair Ahmedî'nin İskendernâme isimli eseri, bu konuda yazılan ilk Osmanlı kaynağı olarak kabul edilmektedir. Yazıcızâde Ali'nin Tevârih-i Âl-i Selçuk isimli eserinde de Osmanlılar'ın Kayı boyundan geldiği kabul edilmektedir. Ahmedî'nin İskendernâme isimli eserinin Âğâz-ı Dâsitân bölümünde, Ertuğrul Gazi'nin Oğuzlardan Gök Han'ın soyundan geldiği yazmaktadır. Osmanlı tarihçisi Enverî ise, Osmanlıların Oğuz soyundan geldiğinden bahsederek Kayıların soyunu Nuh'a kadar götürdüğünü söylemiştir. 15. yüzyıl Osmanlı tarihçilerinden Şükrullâh ise Behcetü't Tevârîh isimli eserinde, Kayıları Nuh, Yafes, Kayı Han, Kara Han, Oğuz Han, Gök Alp, Kızıl Buğa, Kaya Alp, Süleyman Şah, Ertuğrul, Osman, Orhan, Murad, Bayezid, Murad ve Mehmed olarak sıralamıştır. II. Mehmed devrinde yaşayan Osmanlı tarihçisi Âşıkpaşazâde ise, Osmanlıların tarihini anlattığı Tevârîh-i Âl-i Osman isimli eserinde, Şükrullâh gibi Osmanlıları Nuh'a kadar götürmüştür. Ancak Şükrullâh'tan daha fazla isme yer vermiştir. Bunların dışında İbn-i Kemal,Naîmâ, Mahmûd el-Bayâtî,Oruç Bey,Neşrî,Kâtip Çelebi ve Mustafa Nuri Paşa gibi kronik yazarlarının kaynaklarında da bu silsileler hemen hemen benzerdir.
20. yüzyılın ilk yıllarından itibaren Herbert Adams Gibbons'un Osmanlıların gayrimüslim tebaadan geldiği iddiasıyla, Osmanlıların kuruluş ve etnik kökenleriyle ilgili yeni bir tartışma başladı. Gibbons'un iddiasına göre, Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu olan Osman Gazi, daha sonra kayınpederi olacak olan Şeyh Edebali'nin evinde onun verdiği Kur'an'ı sabaha kadar ayakta okur ve bir rüya görür. Rüyasında melek ona; bu ebedi sözleri büyük bir saygıyla okuduğundan dolayı, çocuklarının ve çocuklarının çocuklarının neslinin büyük bir onura sahip olacağını söyler. Osman bu sayede Müslüman olur. Gibbons'a göre Osman, Moğol istilasından kaçarak Söğüt'e gelen küçük bir aşiretin beyidir. Yine yazara göre Osmanlılar, özellikle İslam dinini kabul eden Rumlar ile birlikte Türk ırkının dışında yeni bir ırk oluşturmuşlardır. Gibbons bu düşüncesiyle Osmanlıların Oğuz ve Kayı soyundan geldikleri görüşünü kabul etmemiştir.
Alman tarihçi Josef Markwart, Dîvânü Lugati't-Türk'te geçen Kayları Kayı olarak kabul etmiştir ve bununla birlikte Osmanlıların Moğolların Kay kabilesinden geldiklerini ve Türkleşmiş bir Moğol olduklarını iddia etmiştir. Mehmet Fuad Köprülü ise Dîvânü Lugati't-Türk'te hem Kaylardan hem de Kayılardan (Kayığ) bahsedilmesi nedeniyle Markwart'ın bu tespitinin yanlış olduğunu belirtmiştir.
Tarihçi Paul Wittek ise, Osmanlıların şecerelerinin Oğuzların Kayı boyuna bağlı olmadığını savunmuştur. Wittek'e göre Kayı boyu ile ilgili şecereler, devletin kuruluşundan 150 yıl sonra yazılmaya başlanan Osmanlı kroniklerine dayanan efsaneleştirilmiş öykülerdir. Paul Wittek çalışmalarında Osmanlı kroniklerini sık kullanan tarihçilerden bir tanesi olsa da, Osmanlı'nın etnik geçmişi hakkında kroniklere güvenmemiştir. Osmanlı'nın toplama bir kabile olduğunu ve devleti Anadolu'nun uçlarında yaşayan gazilerin kurduğunu savunmuştur. Ayrıca II. Murad devrinden sonra Kayı ve Oğuz unsurlarının diğer beylikleri kontrol altına almak ve üstünlük kurmak amacıyla çokça vurgulandığı görüşünü belirtmiştir. da Kayı boyu şecerelerinin II. Murad devrinde diğer beyliklere karşı üstünlük sağlamak için uydurulduğunu iddia etmiştir. Lindner, 15. yüzyıl kroniklerine dayanarak Osmanlıların soyunu Oğuzlara çıkarmanın inandırıcı olmayacağını söylemiştir. Lindner, Osman'ın devleti yanındaki göçebelerle birlikte kurduğunu iddia etmiştir.
Türk tarihçi Prof. Dr. Feridun Emecen, 15. ve 16. yüzyıla ait bazı tahrir defterlerinde Osmanlı İmparatorluğu'nda Kayıların mevcut olduğunu belirtmiştir. O yıllarda Kayı boyuna mensubiyetin çok cazip olmadığı için, Osmanlıların diğer Anadolu Türkmen beyliklerine karşı üstünlük kurmak amacıyla böyle bir iddiada bulunmayacaklarını söylemiştir.Mehmet Fuad Köprülü de Feridun Emecen ile hemen hemen aynı görüşleri paylaşmıştır. Köprülü, Osmanlıların meşruiyet kazanmak amacıyla sonradan bir silsile uydurmadığını söylemiştir. Köprülü, böyle uydurma bir iddiada saray tarihçilerinin de ortak bir anlatıyı yazacaklarını savunarak, günümüzdeki kroniklerde bu konuyla ilgili farklılıkların olduğunu ve bunun sonucunda Kayı boyu görüşünün uydurma olmadığını belirtmiştir.
İsmail Hakkı Uzunçarşılı da Kayıların varlığını kesin olarak kabul eden tarihçilerdendir. Uzunçarşılı'ya göre Osman Gazi'nin ele geçirdiği toprakları Oğuz geleneğine göre yakınlarına ve silah arkadaşlarına dirlik olarak pay etmesi, Kayı görüşünün gerçek olabileceğinin en önemli işaretlerinden birisidir.
Prof. Dr. Halil İnalcık ise II. Murad zamanında, Timur'un Cengiz Han'ın soyundan gelmesini üstünlük unsuru sayarak Osmanlılar'a karşı egemen olmak istediğini ve buna karşı ise Osmanlıların Kayı boyu ve Oğuz hikâyesini uydurduklarını söylemiştir. Bu tarihten sonra ise dünyaya gelen şehzadelere Oğuz ismi konulmaya başlanmış, çeşitli silah ve topların üzerine de Kayı damgası işlenmiştir. Mehmet Ali Kılıçbay'a göre, I. Murad zamanında Osmanlıların Anadolu beyliklerinin üzerine gitmeye başlamasıyla ortaya çıkan soylu-soysuz tartışmaları sonucunda, Osmanlılar Kayı boyunu ortaya atarak diğer beyliklere üstünlük sağlamak istemiştir.
Oğuz Han | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Gün Han | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Kayı | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Saçıkaralılar | Kurtlu | Kızılkeçili | Karakeçili | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Atçekenler (Tanrıdağı Türkmenleri) | Sarıkeçili | Haculu | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Osmanlı Hanedanı | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Tarihçe
Osmanlı İmparatorluğu belirli tarihsel dönemlere ayrılarak incelenir. Dönemler, Osmanlı Devleti'nin yönetim yapısına ve dünya siyasetindeki yerine göre belirlenmiştir. Toprak büyüklüğünü temel alan ayrıştırmalardan daha detaylı bir bakış açısına izin vermektedir.
Beylik Dönemi
Anadolu'ya Oğuz-Türkmen göçleri ve Anadolu Selçuklu Sultanlığı
Oğuzların ve Türkmenlerin batıya doğru göç hareketleri başlıca iki aşamada gerçekleşti. Birincisi, Türkmenlerin Selçuklu Hanedanı önderliğinde 1020'lerden itibaren Azerbaycan'ı istilâ etmeleri ve Anadolu'ya akınları, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Sultanı Alp Arslan'ın 1071 yılındaki Malazgirt zaferiyle birlikte Anadolu'yu Türklere açmasıdır. Bu zaferle birlikte Türkmenler, Ege Denizi'ne kadar Anadolu'da birçok yeri istilâ ettiler. Bu yerlerde yaşayan Rum halk ise kıyılara kaçıyor ya da Türkmenlerle uzlaşarak yaşamak zorunda kalıyordu.
Asıl ikinci büyük göç hareketi ise, 1220'lerden sonra doğuda başlayan büyük Moğol istilası sebebiyle Türkmenlerin Orta Asya'dan ve yoğun olarak yaşadıkları Azerbaycan'dan Anadolu'ya doğru başladı. Moğol istilası sebebiyle Mâverâünnehir, Horasan ve Azerbaycan'dan Anadolu'ya gerçekleşen göçler ile beraber Anadolu'daki Türk nüfusu büyük bir artış gösterdi. 13. yüzyılda Anadolu'da tam anlamıyla bir Türk yurdu görünüşü hakimdi. İtalyan gezgin Marco Polo, 1279 yılında Doğu Anadolu'dan geçerken, Anadolu'yu Turkmenia ismiyle anmıştır. Türkmenlerin bir kısmı kendilerine uygun buldukları yerlerde köyler kurarak yerleşik düzende yaşamaya başladılar. Türkmenler 1240 yılında Baba İlyas ve Baba İshak önderliğinde Selçuklu idaresine karşı büyük bir ayaklanma gerçekleştirdi. Üç yıl sonra ise Moğol kumandanı Baycu Noyan Anadolu'yu istilâ etti. Bu ayaklanma, Anadolu'nun şekillenmesinde önemli bir yer tuttu. Vefâ'îyye tarikatından Baba İlyas'ın soyundan gelen Âşık Paşa, Muhlis Paşa ve onların halifeleri Babaîler, batı taraftaki sınır bölgelere yerleşerek, Osmanlı'nın toplum ve kültür hayatında önemli bir rol oynadılar. Bunlardan bir tanesi, Osmanlı Hanedanı'nın kuruluşunda önemli rol oynayan ve Osman Gazi'nin hocası ve kayınpederi olan Şeyh Edebali'dir.
Moğol kumandanı Baycu Noyan, 1243 yılında kalabalık ordusuyla Anadolu'yu istila etti. Baycu Noyan komutasındaki Moğol öncü birlikleri, 3 Temmuz 1243 tarihinde Sivas'ın doğusunda yer alan Kösedağ mevkiinde, II. Gıyaseddin Keyhüsrev yönetimindeki Anadolu Selçuklu ordusunu Kösedağ Muharebesi ile bozguna uğrattı.Anadolu Selçuklu Devleti bu savaşın ardından Moğol İlhanlı Devleti'ne bağımlı bir hâle geldi.
13. yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde ise Anadolu'daki Moğol baskısı giderek arttı. Bu baskı sonucunda ise Türkmenler Batı Anadolu'da Bizans topraklarını istilâ etmeye başladılar. Batı tarafında Bizans'a karşı en güçlü beylik Germiyanoğulları Beyliği'ydi. 1260 yılında Malatya'dan Kütahya'ya yerleştiler. Osman'ın babası Ertuğrul Bey'in de aşiretiyle beraber bu tarihlerde Eskişehir-Sakarya bölgesine yerleştiği tahmin edilmektedir.
Türkmenler, Anadolu'da Moğollara karşı direnen en önemli güç konumundaydılar. Moğol istilâlarına karşı koymak amacıyla İslam'ın gaza anlayışını benimseyerek Memlûk Sultanlığı ile iş birliği içerisine girdiler ve Anadolu'daki Moğollara karşı Türk bağımsızlığının kazanılmasında siyasî liderliği ele aldılar. Anadolu Selçuklu'nun sınır bölgeleri Akdeniz, Karadeniz ve Batı ucu olmak üzere üç hudut bölgesi olarak organize edildi. Her bölgeye, Selçuklu sultanının atamış olduğu bir emîr (bey) bulunuyordu. Dağlık bölgelerde ise yarı göçer Türkmenler mevcuttu. Bunlar, merkezi devlet siyasetinin etkisinden uzak bir yaşam sürüyorlardı. Uçlarda dinsel yaşam, dervişler ve Orta Asya Türk gelenekleri (Yesevîye ve Babaîyye) hâkimdi.
Osmanlı Beyliği'nin ortaya çıkışı
İslam devletlerinde, özellikle Anadolu'da gazâ ideolojisi ve hareketlerinde artış başlaması ve 1261 yılında Anadolu'daki Moğollara karşı başlayan geniş bir Türkmen hareketi, Osmanlı'nın da aralarında bulunduğu birçok Türkmen beyliğinin kurulmasına sebep oldu. Bu tarihten itibaren Anadolu, İran merkezli İlhanlı Devleti'nin egemenliğini kabul etmiş olan Selçuklu sultanlarının hüküm sürdüğü doğu kısmı ve Türkmenlerin hakimiyeti altında olan batı kısmı olarak iki siyasî bölgeye ayrılmıştı. Selçuklu'nun batı sınır bölgesinde kurulan Eşrefoğulları Beyliği, Hamitoğulları Beyliği, Sâhib Ataoğulları Beyliği, Germiyanoğulları Beyliği ve Çobanoğulları Beyliği ile Bizans topraklarını fethederek kurulan Batı uç beylikleri (Menteşe Beyliği, Aydınoğulları, Saruhanoğulları, Karesioğulları ve Osmanoğulları), Türkmen yönetimindeki yarı bağımsız Anadolu'yu temsil ediyorlardı.
Moğol İlhanlı yönetiminin merkezi kontrolüne ve mali sistemine karşı olan yarı göçer Türkmen boyları, Moğollar tarafından gelişigüzel bir şekilde Selçuklu tahtına geçirilen sultanlara karşı çıktılar. 1284 yılında Moğolların II. Gıyaseddin Mesud'u (1284-1296) tahta geçirip, onun saltanat rakibini destekleyen Germiyanoğulları'na karşı saldırmaları sonucunda Türkmen boyları hedeflerini Bizans topraklarına yönelttiler. Bunun sonucunda Batı Anadolu, Germiyanoğulları tarafından fethedildi. 1270 ile 1310 yılları arasında bölgede Menteşe, Aydın, Saruhan, Karesi gibi gazî Türkmen beylikleri kuruldu. Bölgede kurulan ilk beylik, 1269 yılında Teke Türkmenleri tarafından desteklenen Menteşeoğulları'dır. Bu beylikler, Osmanlı Beyliği gibi Selçuklu sınırlarının ötesinde Bizans topraklarının fethedilmesiyle ortaya çıkan yeni bir Türkmen beylikleri zincirini meydana getirmekteydi.
Osmanlı Beyliği, Batı Anadolu'da kurulan bu beylikler arasında en kuvvetli ve en zengini konumuna geldi. Daha sonra, ilki 1345'lerde Karesi Beyliği olmak üzere diğer beylikleri işgal etmeye başladı. Osmanlı Beyliği, Osman Gazi'nin yönetimi altında çevreye düzenlenen akınlarını çoğaltarak devam ettirdi ve iç bölgelerden gelen insanların da beyliğe katılmasıyla, Bizanslıların elinde olan kale ve kasabaları alabilecek kadar güçlendi. Osmanlılar, Karacahisar'ı ele geçirmelerinin ardından ilk defa 1299 yılında Söğüt ile birlikte Yarhisar, Yenişehir ve İnegöl'ü topraklarına kattı. 1299 yılında Karacahisar'ı ele geçiren Osman Gazi, rivayete göre kendi adına hutbe okutarak oraya bir kadı atadı ve kendi töre ile kanununu ilan ederek bağımsızlık iddiasında bulundu. Öz Türk geleneğine göre devletin kuruluşu, her şeyden evvel, egemenliğini Tanrı'dan aldığına inanılan karizmatik bir liderin ortaya çıkışına bağlı olduğu inanışına göre, Osmanlı'nın resmî kuruluşu yaygın olarak 1299 yılı olarak kabul görür.
Kuruluş (1299-1453)
1299 yılına gelindiğinde Anadolu'da hüküm süren Anadolu Selçuklu Devleti yıkılma süreci içindeydi. Bu yıllarda Osman Gazi, yakın arkadaşları ile birlikte Bilecik, Yarhisar ve İnegöl'ü fethetti. 1301'de Yenişehir fethedildi. Başta Âşıkpaşazâde olmak üzere Osmanlı kaynaklarına göre Osman Gazi, 1299 yılında resmen bağımsızlığını ilan etti. Bu tarih, birçok tarihçi tarafından beyliğin kuruluşu olarak nitelendirildi. Bunun yanı sıra tarihçilerin bazıları beyliğin kuruluşunu 1301 kabul eder. Halil İnalcık ise 1299 tarihinin daha sonraları Osmanlılar tarafından uydurulmuş bir tarih olmasının muhtemel olduğunu söyleyerek Bizans kaynaklarından, dönemin tarihçisi Paleologos Hanedanı'ndan Pahimeres'in yazdıklarını kanıt göstererek kuruluşun 1302 yılında yapılan Koyunhisar Muharebesi ile gerçekleştiğini öne sürdü.
1302'de Bizans İmparatorluğu kuvvetleri, Osman Gazi'yi durdurmak için yola çıktı. Osman Gazi, Bizans İmparatorluğu ile yaptığı ilk savaş olarak kabul edilen Koyunhisar Muharebesi'nin kazananı oldu.
1326'da Osman Gazi, Bursa'yı kuşattı. Fakat kendisinin rahatsızlanması üzerine kuşatmaya oğlu Orhan devam etti. Aynı yıl Bursa fethedildi ve başkent yapıldı.Orhan Bey, döneminde kendi adına para bastırarak beyliği devlet hâline getirdi. 1329'da III. Andronikos'un başında bulunduğu Bizans ordusu ile yaptığı Pelekanon Muharebesi'ni kazandı. 1331'de İznik'i, 1337'de İzmit'i topraklarına kattı. Ayrıca kendisinin döneminde devletin sınırları, komşu Türk beyliklerinin toprakları yönünde de genişlemeye başladı. 1345'te Karesioğulları Beyliği Osmanlı egemenliği altına girdi. Böylece Osmanlı, hem beyliğin donanmasından yararlandı, hem de Rumeli'ye geçiş için alınması gereken önemli bazı noktalara sahip olmuş oldu. 1352'de, taht kavgaları ile mücadele eden Bizans yöneticilerinden Matheos Kantakuzinos'a isteği üzerine yardım kuvveti gönderen Orhan Bey, yardımın karşılığı olarak Gelibolu Yarımadası'nda bulunan Çimpe Kalesi'nin sahibi oldu. Çimpe Kalesi'nin ele geçirilmesi ile Osmanlı Devleti, ilk Rumeli toprağını kazandı.
Orhan Bey'den sonra yerine I. Murad geçti. Murad Hüdavendigâr olarak da bilinen I. Murad, Osmanlı topraklarını Balkanlar yönünde genişletmeyi sürdürdü. İlk olarak Edirne yakınlarında yapılan Sazlıdere Savaşı ile Türk ilerleyişini durdurmak isteyen bir Bizans-Bulgar ordusunu yenilgiye uğrattı ve zaferin ardından Edirne'yi ele geçirdi. Kısa bir süre sonra, Edirne'yi geri almak isteyen Macar, Sırp, Bulgar, Eflâk ve Bosna birleşik ordusu ile Edirne yakınlarında karşılaştı. Yapılan Sırpsındığı Savaşı'nda karşı tarafı yenilgiye uğrattı. Döneminde Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan'ı ele geçirmeyi başardı. Buna ilaveten, Hamitoğulları Beyliği'nden para karşılığı Akşehir, Yalvaç, Beyşehir, Seydişehir, Karaağaç, Eğirdir ve Isparta'yı; Germiyanoğulları Beyliği'nden ise çeyiz yoluyla Kütahya, Simav, Tavşanlı ve Emet'i aldı. Balkan ve Avrupa devletlerinin Osmanlı'nın Avrupa yönündeki ilerlemesini durdurma çabaları I. Kosova Muharebesi ile devam etti. Osmanlı, savaşın kazananı oldu. Fakat I. Murad, savaşın bitmesinin ardından yaralı bir asker tarafından savaş meydanında hançerlendi ve öldürüldü.
I. Murad'ın I. Kosova Savaşı sonrasında ölmesi üzerine Osmanlı tahtına daha sonraları Yıldırım Bayezid ismiyle de anılacak olan I. Bayezid geçti. I. Bayezid, Balkanlar'ın yanı sıra Anadolu'da da siyasi birlik sağlama çabasına girişti. Bu kapsamda Aydınoğulları, Germiyanoğulları, Hamitoğulları, Menteşeoğulları ve Saruhanoğulları beyliklerini topraklarına kattı. 1392'de Candaroğulları topraklarını ele geçirdi. Saltanatı süresince dört kez İstanbul'u abluka altına aldı. Bunlardan üçüncüsünü 1396 yılında yaptı, fakat Haçlı ordusunun Niğbolu'ya kadar gelmesi üzerine ablukayı kaldırdı. Eylül 1396'da yapılan Niğbolu Savaşı'nı kazandı. Savaşın ardından İstanbul'u dördüncü kez abluka altına aldı, fakat bu ablukayı da doğuda beliren Timur tehlikesi sebebiyle kaldırdı.Çin'e sefer düzenlemek isteyen ve batısında güçlü bir devlet barındırmak istemeyen Timur, daha önceleri savaşarak yenilgiye uğrattığı Karakoyunlu ile Celayirîli hükümdarlarının Osmanlı'ya sığınmasını ve istediği şartların kabul edilmemesini ileri sürerek Osmanlı'ya uyarılarda bulundu. I. Bayezid ile aralarında geçen bazı hakaret dolu mektuplaşmaların ardından Timur, Osmanlı'ya savaş ilan etti. İki büyük ordu, Ankara'nın Çubuk Ovası'nda karşılaştı. 1402'de yapılan Ankara Savaşı'nda Yıldırım Bayezid, kendisine bağlı Türk beylerinin Timur'un tarafına geçmesinin de etkisi ile yenilgiye uğradı ve oğullarından Mustafa ve Musa ile birlikte Timur'a esir düştü. Yıldırım, 1403'te Akşehir'de öldü. Timur, Yıldırım'ın ölümü üzerine oğlu Musa'yı serbest bıraktı.
Yıldırım Bayezid'in esir düşmesi ve esaret hayatındaki ölümünden sonra, oğulları İsa, Mehmed, Musa ve Süleyman arasında taht kavgaları başladı. Fetret Devri adıyla bilinen dönemin başında Timur, Yıldırım tarafından ele geçirilen Anadolu beylerine eski topraklarında yeniden bağımsız beylikler kurdurdu. Tahtın sahibi olmak için şehzadeler arasında yapılan mücadelelerde ilk olarak Musa, İsa tarafından mücadelenin dışına atıldı ve ilk olarak Germiyanoğulları'na, ardından Karamanoğulları'na sığındı. 1406 yılında İsa, Mehmed'in tarafını tutan askerler tarafından öldürüldü. Böylece mücadele Süleyman ve Mehmed arasında devam etmeye başladı; Süleyman, devletin Rumeli yakasının; Mehmed ise Anadolu yakasının yöneticisi oldu. İki kardeş arasında süren çatışmalar sırasında Musa, yeniden harekete geçti ve 1411'de Süleyman Çelebi'nin bulunduğu Edirne'ye baskın yaptı. Aynı yıl Süleyman öldürüldü. 1411'den sonra çarpışmalar, Mehmed ve Musa arasında sürmeye başladı. İki kardeş arasındaki mücadele, 1413 yılında Mehmed'in Musa'yı öldürtmesi ile sonlandı ve Fetret Devri noktalanmış oldu. Aynı yıl Mehmed, Osmanlı tahtına oturdu.
I. Mehmed, saltanatı sırasında Ankara Savaşı sonrası Anadolu'da yitirilen toprakların birçoğunu yeniden ele geçirdi. Döneminde Venedikliler ile yapılan ilk deniz savaşı başarısızlıkla sonuçlandı.(Şeyh Bedrettin), (Börklüce Mustafa) ve Torlak Kemal isyanlarını bastırdı. Saltanatın sonlarında, Timur tarafından esir edilen ve kardeşi Mustafa olduğunu iddia eden bir kişinin kendisini Osmanlı padişahı ilan etmesi üzerine, bu sorun ile uğraştı ve Mustafa'nın üzerine yürüdü. Mustafa, yenilmesinin üzerine Bizans'a sığındı. I. Mehmed, 1421 yılına gelindiğinde öldü. I. Mehmed, Fetret Devri'ni sonlandırdığı için bazı tarihçiler tarafından "Osmanlı'nın ikinci kurucusu" olarak kabul edilir.
I. Mehmed'in ölümü üzerine tahta II. Murad çıktı. I. Mehmed'in ölümü üzerine Bizans tarafından serbest bırakılan Mustafa, II. Murad'ın saltanatının başında Düzmece Mustafa İsyanı olarak bilinen isyanı çıkardı. Mustafa, 1422'de yakalandı ve idam edilerek isyan sonlandırıldı. II. Murad, aynı yıl İstanbul'u kuşattı fakat başarılı olamadı. İki taraf da teknolojik bakımdan tamamen birbirine eşitti ve Türkler "bombardıman taşlarını almak için" barikat kurmak zorunda kalmışlardı. Yine aynı yıl, kardeşi Küçük Mustafa da tahta geçmek için isyan etti. İsyan, birkaç ay içinde bastırıldı. Döneminde, Aydınoğulları, Germiyanoğulları, Menteşeoğulları ve Tekeoğulları tamamen Osmanlı egemenliği altına girdi. 1444'te Macarlar ile Edirne-Segedin Antlaşması'nı imzaladı. Antlaşmaya göre, tarafların 10 yıl boyunca savaşmamaları kararlaştırıldı. Barışın hemen ardından, yaşadığı buhranlar ve sıkıntılar yüzünden Manisa'ya çekildi ve yerini, kendi isteği ile 12 yaşındaki oğlu II. Mehmed'e bıraktı. Osmanlı tahtına henüz 12 yaşındaki bir şehzadenin geçmesini fırsat olarak değerlendiren Haçlı birliği, Edirne-Segedin Antlaşması'nı yok sayarak Osmanlı'ya savaş açtı. Kasım 1444'te gerçekleştirilen Varna Muharebesi için II. Murad tekrar ordunun başına geçti ve bu muharebeyi kazandı. Ancak, savaşın hemen ardından tekrar tahta geçmedi; ikinci kez tahta geçmesi 1446 yılında gerçekleşti. 1448'de Osmanlı'nın Balkan hâkimiyetine son vermek amacıyla kendisine saldıran Eflak ve Macaristan orduları ile II. Kosova Muharebesi'ni yaptı ve muharebenin kazananı oldu. 1451 yılına gelindiğinde öldü. Ölümünün üzerine tahta tekrar oğlu II. Mehmed geçti.
Yükselme (1453-1683)
Yayılma ve doruk noktası (1453-1566)
Babasının ölümü üzerine tahta çıkan II. Mehmed, ilk iş olarak babasının Venedikliler, Cenevizler, Macarlar ve Sırplar ile yaptığı barış anlaşmalarını yeniledi. Ardından İstanbul'u kuşattı. Yaklaşık iki aylık yoğun bir kuşatmanın ardından, 29 Mayıs 1453'te şehri fethetti. 1058 yıllık Doğu Roma İmparatorluğu'nu yıktı. İslam dünyasında büyük bir itibar kazanan Osmanlılar, Ortodoks Kilisesi'ni de himayesi altına aldı. Bu önemli fetih, tarihçilerin birçoğu tarafından Orta Çağ'ın sonu ve Yeni Çağ'ın başlangıcı sayılan olaylardan biri olarak kabul edilir. II. Mehmed, fetihten sonra Fatih unvanıyla anılmaya başlandı.
II. Mehmed, 1460'ta Mora Despotluğu'na, 1461'de ise Trabzon Rum İmparatorluğu'na son verdi. Balkanlar'da Osmanlı topraklarını genişletmeye devam etti. 1468'de, Karamanoğulları Beyliği'ni ortadan kaldırdı. Karamanoğulları'nı koruyan ve Venedik'le iş birliği yapan Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'ı 1473'teki Otlukbeli Savaşı'nda yendi. Böylece devletin sınırlarını Fırat Nehri'nin batısındaki Anadolu topraklarına kadar genişletmiş oldu. Girit hariç Ege Denizi'ndeki tüm adalarda Venedik hâkimiyetini sonlandırdı. Sadrazam Gedik Ahmed Paşa'nın Toroslar'ı ve Akdeniz kıyılarını ele geçirmesiyle Memlûk Devleti ile sınır komşusu oldu. Yine Gedik Ahmed Paşa'nın Kırım'a yaptığı seferler ile Kefe, Sudak ve Kırım Hanlığı Osmanlı himayesine girdi. Böylece Karadeniz'deki Ceneviz hâkimiyeti sonlandırıldı ve Karadeniz, bir Türk gölü hâline geldi.
Eğitim, kültür ve bilime de oldukça önem veren Fatih Sultan Mehmed, inşaatı 1462 ile 1470 yılları arasında süren Sahn-ı Seman Medresesi'ni kurmuş ve medreseye müderrislik yapmak için gök bilimci Ali Kuşçu'yu İstanbul'a davet etmiştir. Medreselerde Ali Kuşçu tarafından düzenlenen bir okutma planının olduğu, hatta bunun “Kânûnnâme” şeklinde yapıldığı bilinmektedir. II. Mehmed, 1474’te Fatih Camii mihrabının kenarlarına yerleştirttiği, iki dolaba koyulan 800 cilt ile başlamış bir kütüphane de kurmuştur.
II. Mehmed, döneminde çıkardığı kanunları Fatih Kanunnamesi adıyla kitaplaştırdı. 1480'de düzenlenen Otranto Seferi sonucunda Napoli Krallığı'nın elinde bulunan Otranto, Osmanlı topraklarına katıldı. Fakat 1481'de, II. Mehmed'in bir sefer sırasında ölümü sonucunda sefer yarım kaldı. Osmanlı birliklerinin geri çekilmesi üzerine Otranto, Napoli Krallığı tarafından yeniden ele geçirildi.
II. Mehmed'in ölümü üzerine tahta, Yeniçerilerin desteğini alan II. Bayezid geçti. Fakat kardeşi Cem Sultan, kendisinin padişahlığını tanımadı. Böylece iki kardeş arasında taht mücadelesi başladı. Bayezid, Cem'i yenilgiye uğrattı. Bunun üzerine Cem, sırasıyla Memlûklar'a, Rodos Şövalyeleri'ne ve papaya sığındı. II. Bayezid, 1483'te Hersek'i, 1484'te Kili ve Akkerman'ı Osmanlı topraklarına kattı. Döneminde Memlûklar ile yapılan savaş sonuçsuz kaldı. Cem'in 1495'te ölümünden sonra Avrupa'da seferler yapmaya devam etti. Venedikliler ile 1499-1503 yılları arasında yaptığı savaşlar sonucunda devlete Modon, Koron, Navarin ve İnebahtı limanlarını kazandırdı; ülkeyi vergiye bağladı. 1500'lerin başında güçlenmeye başlayan Safeviler, Anadolu'da Şii mezhebini yaymak için çalışmaya başladı. Bu çalışmalar sonucunda 1511'de Osmanlı'ya karşı Şahkulu İsyanı çıktı. İsyan, aynı yıl Şahkulu'nun yakalanıp öldürülmesi ile bastırıldı. Nisan 1512'de, yoğun baskılar sonucunda tahtı oğlu Selim'e bırakmak zorunda kaldı. Olaydan bir ay sonra ise öldü.
Daha sonradan Yavuz Sultan Selim adıyla da anılacak olan I. Selim, ilk olarak babasının döneminde başlayan Şii tehdidine karşı mücadeleye girişti. Safevi hükümdarı Şah İsmail ile 23 Ağustos 1514 yılında yaptığı Çaldıran Muharebesi'ni kazandı ve ülkenin başkenti Tebriz'e kadar ilerledi. 1515'te, Sadrazam Hadım Sinan Paşa öncülüğünde gerçekleşen Turnadağ Muharebesi ile Dulkadiroğulları Beyliği'ni ortadan kaldırdı ve Anadolu'daki Türk siyasi birliği tam anlamıyla sağlandı. Seferden sonra İstanbul'a dönen I. Selim, bundan sonra Memlûklar'a karşı harekete geçmek için planlar yapmaya koyuldu.
Suriye önlerine gelen I. Selim komutasındaki Osmanlı ordusu, Ağustos 1516'da Halep civarında Memlûk ordusunu Mercidabık Muharebesi ile yenilgiye uğrattı; Memlûk Sultanı Kansu Gavri savaş meydanında öldü. Bu durum üzerine Memlûk tahtına hemen II. Tomanbay çıktı. Osmanlılar, Aralık 1516'daki Gazze Muharebesi ile Filistin'i aldılar, Ocak 1517'de ise Ridaniye Muharebesi ile Mısır'a dayandılar. I. Selim, hemen beş-altı gün sonra Memlûklar'a Kahire Muharebesi ile son darbeyi vurdu ve Kahire'nin düşmesiyle birlikte Osmanlılar şehre girdi; ayrıca son Memlûk Sultanı II. Tomanbay da savaş alanında öldü. Memlûk Devleti yıkıldı ve Suriye, Filistin, Mısır, Hicaz gibi mühim yerler Osmanlı'nın topraklarına katıldı. Devlet, Hint Okyanusu'na açılma olanağına kavuştu. Yavuz Sultan Selim, bu sefer esnasında hiçbir hükümdarın göze alamadığı bir işi yaptı ki, Sina Çölü'nü 13 günde geçti. Muhammed'in Kutsal Emanetler olarak kabul edilen eşyalarını İstanbul'a getirtti ve hilâfetin Osmanlı Hanedanı'na geçmesini sağladı. Böylece halife unvanını kullanan ilk Osmanlı padişahı olmuş oldu. 1520'de, batıya sefer düzenlemek amacıyla yola çıktığı sırada Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde öldü. Döneminde Osmanlı topraklarını 2,5 kat genişletti, hazineyi ağzına kadar doldurdu ve oğlu Süleyman'a iç karışıksız büyük bir devlet miras bıraktı.
Babasının ölümü üzerine tahta çıkan I. Süleyman, Yavuz Sultan Selim'in tek erkek çocuğu olduğu için herhangi bir iç karışıklıkla karşılaşmadı. Saltanatının ilk yıllarında Belgrad'ı ve Rodos'u fethetti. 1526'da, Macaristan ordusu ile yaptığı Mohaç Muharebesi sonucunda krallığı kendisine bağlı bir hale getirdi. Ardından 1529'da Avusturya'nın başkenti olan Viyana'yı kuşattı, ancak başarısız oldu. 1533'te Cezayir hükümdarı Barbaros Hayreddin Paşa, İstanbul'a geldi ve devlete bağlılığını ilan ederek imparatorluğun hizmetine girdi. Bir sonraki yıl ise kaptan-ı derya olarak görevlendirildi. Aynı yıl Süleyman, Bağdat ve Tebriz'i imparatorluğun topraklarına kattı. 1536'da Fransa ile ittifak kurdu; bu ittifakın bir parçası olarak yapılan Nice ve Korsika kuşatmalarını yaptı (İtalya Savaşı). 1538'de, Barbaros Hayreddin Paşa kumandasındaki Osmanlı donanması, Preveze açıklarında gerçekleşen Preveze Deniz Muharebesi'nden zaferle ayrıldı. 1540'ta Mora ve Dalmaçya kıyıları Osmanlı'ya katıldı. 1547'de, Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu ile İstanbul Antlaşması imzalandı. 1560'ta Tunus'un Cerbe Adası ele geçirildi. 1565 yılında Malta'yı kuşatsa da, kuşatma başarısız oldu. I. Süleyman, 1566'da, 71 yaşında 13. seferine çıktı ve Zigetvar'a vardı. 7 Eylül 1566'da, Zigetvar'ın alınmasından bir gün önce öldü. Ölümünün ardından tahta II. Selim çıktı. I. Süleyman, Batı'da Muhteşem Süleyman, Doğu'da ise Kanuni Sultan Süleyman olarak tanındı. Saltanatının son yıllarında, üç kıtaya yayılan imparatorluğunun topraklarında yaşayan insan sayısı 15 milyona ulaştı.
Krizler ve değişim (1566-1683)
Bu dönem, Osmanlıların büyük bir güç olmaya devam ettiği, fakat eski gücünde olmadığının sinyallerini vermeye başladığı dönemdir. Osmanlı, yavaş yavaş Avrupalılara karşı prestij kaybı yaşadı. 1606 yılında imzalanan Zitvatorok Antlaşması, bunun bir göstergesidir. Değişen ticaret yolları ve gelişen Avrupa teknolojisi, Osmanlıların Avrupalılar karşısında güç kaybetmesine neden olmuştur. Portekizlilerin Doğu Afrika ve Hindistan'da ticaret kolonileri kurmasından sonra, Osmanlılar bunun bitirilmesi gerektiğini düşündü. Doğu Afrika'ya yapılan seferlerdeki kısmî başarılara rağmen, Hindistan'a yapılan seferler başarılı olamadı.
Bu dönemde yapılan savaşlar, Avrupalılara Osmanlı'nın "yenilemez" olmadığını göstermiştir. Her ne kadar İnebahtı Deniz Muharebesi'nden sonra çabucak toparlanılmış olsa da, Avrupalılar Osmanlı'nın yenilebileceğini de anlamıştır. Ruslara yapılan seferler istenen etkiyi yapamadı. Hatta Molodi Muharebesi'nden sonra, Ruslar güçlenmelerini hızlandırarak sürdürmüşlerdir. Bu yüzden Duraklama Dönemi'nden itibaren Ruslar, Osmanlılar dağılana kadar, Osmanlıların en büyük düşmanı olacaktır. 1593 yılındaki Osmanlı-Avusturya Savaşı, Osmanlı'yı hem ekonomik hem de askerî açıdan zayıflattı. Asker eksikliği giderilse de, ekonomik zayıflık Celali ve Yeniçeri İsyanları'na neden oldu. Nüfusun büyüklüğü, ekonomik sorunları daha da büyüttü. IV. Murad döneminde daha çok Safevilerle uğraşıldı. Erivan ve Bağdat tekrar alındı (Osmanlı-Safevi Savaşı). Bu savaş sonunda imzalanan Kasr-ı Şirin Antlaşması ile Osmanlı'nın dağılıncaya kadarki doğu sınırı büyük ölçüde belirlenmiş oldu.
Bu dönemde, Osmanlı tarihinde ilk defa yeniçerilerin kaldırılması gündeme geldi. Ancak bunu düşünen II. Osman (Genç Osman), yeniçeriler tarafından öldürüldü. 1656 yılında Köprülü Mehmed Paşa’nın sadrazam olmasıyla Kadınlar saltanatı sona erdi. Bu değişim, Köprülüler Devri'ni başlattı. Bu devirde Osmanlı, kaybettiği gücünü az da olsa geri kazanmıştır. 1683 yılındaki II. Viyana Kuşatması'yla beraber Kutsal İttifak Savaşları başladı.
Ayanlar Çağı: Duraklama ve Reform (1683-1827)
Bu dönemde deneyimsiz kişilerin tahta geçmesi ile merkezi yönetimin bozulması sonucu devlet yönetiminde otoritenin sarsılması, halkın devlete olan güveninin azalmasına ve iç isyanların çıkmasına neden olmuştur. Özellikle Yeniçeriler, artık padişaha karşı gelmekteydi. Yeniçerilerdeki "Ocak, devlet içindir." anlayışı "Devlet, ocak içindir." anlayışına dönüşmüştür.
Avusturya ve İran seferleri sonucu oluşan ekonomik sıkıntılar, tımar sisteminin bozulması, nüfus artışının yarattığı sosyal hayattaki sıkıntılar ve çağın gerisinde kalınması ile eğitim alanındaki bozulmalar sonucu devlet duraklama dönemine girmiştir. Coğrafi Keşifler ile eski ticaret yollarının önem kaybetmesi, sık padişah değişmeleriyle çok verilen cülus bahşişi ve yeniçerilerin artmasıyla verilen ulufe miktarının da artması Osmanlı ekonomisini yıpratmıştır.
26 Ocak 1699 tarihinde Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu ile imzalanan Karlofça Antlaşması, Osmanlı-Kutsal İttifak Savaşları'nı bitirdi. Karlofça Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu'nun toprak kaybettiği ilk antlaşmadır. Bu tarihten sonra Osmanlı Devleti'nin gerileme dönemi başlamıştır. Papa tarafından Osmanlı Devleti'ne karşı Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu, Avusturya, Lehistan, Rusya, Maltalı Sen Jean Şövalyeleri ve Venediklilerden oluşan bir ittifak ile uzun süren savaşlar sonunda yorgun düşen Osmanlı Devleti, Banat ve Temeşvar hariç bütün Macaristan'ı ve Erdel Prensliği'ni Avusturya'ya, Ukrayna'nın kuzeyini ve Podolya'yı Lehistan'a, Mora'yı ve Dalmaçya kıyılarını da Venediklilere bırakmıştır.
Celali ayaklanmaları, Osmanlı toprak düzenini büyük ölçüde değiştirmiş, ağır vergiler yüzünden yerlerinden olan çiftçilerin toprakları mültezimlerin ya da yerel yöneticilerin eline geçmiştir. Vergiler yüzünden borca giren köylüler, işledikleri toprakları sonunda tefecilere kaptırdılar. Osmanlı toprak düzeninin bel kemiği olan tımar sistemi bozuldu. Büyük nüfus hareketleri ortaya çıktı ve kentlere büyük göçler oldu. Tarımsal üretim geriledi ve kıtlık, tarım ürünleri fiyatlarının yükselmesine yol açtı. On binlerce insan yaşamını yitirdi ve pek çok yerleşim yeri yıkıma uğradı. Osmanlı'da ilmiyenin bozulması da devleti geriletti. Avrupa'daki gelişmelerin (Reform, Rönesans) takip edilmemesi Osmanlı için büyük bir dezavantaj olmuştur.
Osmanlı Devleti'nin eğitim sisteminin bozulmasının nedeni, Beşik Ulemalığı denen sistemin ortaya çıkmış olmasıdır. Bu sisteme göre müderrislerin yeni doğan çocukları, doğduğu andan itibaren medrese öğretmeni sayılıyordu.
1718 yılında Avusturya ile imzalanan Pasarofça Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu'nda "Lale Devri" adı verilen dönem başlamıştır. III. Ahmed'in tahtta olduğu bu dönem, "zevk ve sefâ devri" olarak da bilinir. Bu dönemde devlette birçok yenilikler yapılmıştır: Avrupa başkentlerine elçilikler gönderilmiş, "Tulumbacılar" adı verilen yangın söndürme ekipleri kurulmuş, çiçek hastalığı aşısı uygulanmış, çini atölyeler ve kağıt fabrikaları açılmış, minyatür sanatında ilerleme kaydedilmiştir. Bunun yanı sıra, Avrupa'dan Said Efendi ve İbrahim Müteferrika tarafından matbaa getirilmiş ve Osmanlı matbaa ile tanışmıştır. Bu dönemde Sultan III. Ahmed tarafından Topkapı Sarayı ve Yeni Camii'nde birer kütüphane ve Üsküdar'da da padişahın adını taşıyan "III. Ahmed Çeşmesi" yapılmıştır. Bu dönemde halkın büyük bir bölümü zor durumdayken, İstanbul'da bazı devlet yetkililerinin rahat yaşamaları ve eğlenceye düşkün olmaları bazı huzursuzluklara yol açmış ve 1730'da Patrona Halil Ayaklanması ile birlikte III. Ahmed tahttan indirilmiş, Lale Devri de sona ermiştir.
Bu dönemde yaşanan diğer önemli olaylar
- 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı
- Küçük Kaynarca Antlaşması
- Nizam-ı Cedid
- Karlofça Antlaşması (1699)
- 1723-1727 Osmanlı-İran Savaşı
- Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması (1826)
Askeri Yenilgiler
Banat'ın ve Belgrad'ın (1717-1739) geçici olarak kaybedilmesinin yanı sıra, Tuna ve Sava üzerindeki Osmanlı sınırı 18. yüzyılda sabit kaldı. Ancak Rus genişlemesi büyük ve büyüyen bir tehdit oluşturuyordu. Buna göre, İsveç Kralı XII. Karl, Orta Ukrayna'da 1709 Poltava Muharebesi'nde (1700-1721 Büyük Kuzey Savaşı'nın bir parçası) Ruslar tarafından yenilgiye uğratılmasının ardından Osmanlı İmparatorluğu'nda bir müttefik olarak karşılandı. Charles XII, Osmanlı Padişahı III. Ahmed'i ikna etti. Boğdan'da 1710-1711 Prut Savaşı'nda Osmanlı zaferiyle sonuçlandı.
1716-1718 Osmanlı-Avusturya Savaşı'ndan sonra, Pasarofça Antlaşması, Banat, Sırbistan ve "Küçük Walachia"nın (Oltenia) Avusturya'ya kaybını doğruladı. Antlaşma ayrıca Osmanlı İmparatorluğu'nun savunmada olduğunu ve Avrupa'da daha fazla saldırganlık gösterme olasılığının düşük olduğunu ortaya koydu. 1739'da Belgrad Antlaşması ile sona eren Avusturya-Rus-Türk Savaşı (1735-1739), Kuzey Bosna, Habsburg Sırbistan (Belgrad dahil), Oltenia ve güney bölgelerinin Osmanlı'yı geri almasıyla sonuçlandı. Ama imparatorluk Kırım Yarımadası'nın kuzeyinde bulunan Azak limanını Ruslara karşı kaybetti. Bu antlaşmadan sonra Osmanlı İmparatorluğu, Avusturya ve Rusya'nın Prusya'nın yükselişi ile uğraşmak zorunda kalması nedeniyle bir nesil barışın tadını çıkarabildi.
İstanbul Teknik Üniversitesi gibi yüksek öğretim kurumlarının kurulması da dahil olmak üzere eğitim ve teknolojik reformlar gerçekleşti. 1734'te Batı tarzı topçu yöntemlerini öğretmek için bir topçu okulu kuruldu, ancak İslam din adamları teodise gerekçesiyle başarıyla itiraz etti. 1754'te topçu okulu yarı gizli olarak yeniden açıldı. 1726'da İbrahim Müteferrika, Sadrazam Nevşehirli Damad İbrahim Paşa'yı Başmüftü olarak ikna etti ve din adamlarının matbaanın verimliliğine ilişkin görüşleri ve daha sonra Müteferrika'ya (bazı hattatların ve dini liderlerin muhalefetine rağmen) Sultan III. Ahmed Müteferrika'nın matbaası ilk kitabını 1729'da yayınladı ve 1743'te her biri 500 ila 1.000 kopya olan 23 cilt halinde 17 eser yayınladı.
Kuzey Afrika'da İspanya, Cezayir'in özerk Deyliği'nden Oran'ı fethetti. Oran Beyi Cezayir'den bir ordu aldı, ancak Oran'ı geri alamadı ; kuşatma 1.500 İspanyol'un ve hatta daha fazla Cezayirli'nin ölümüne neden oldu. İspanyollar da birçok Müslüman askeri katletti. 1792'de İspanya Oran'ı terk ederek o bölgeyi Cezayir Deyliği'ne sattı.
1768'de Rus destekli Ukraynalı Haidamakas, Polonya konfederasyonlarını takip ederek, Ukrayna'nın Besarabya sınırında Osmanlı kontrolündeki bir kasaba olan Balta'ya girdi, vatandaşlarını katletti ve kasabayı yakıp kül etti. Bu eylem, Osmanlı İmparatorluğu'nu 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı'na kışkırttı. 1774 tarihli Küçük Kaynarca Antlaşması savaşı sona erdirdi ve Osmanlı kontrolündeki Eflak ve Boğdan eyaletlerinin Hristiyan vatandaşlarına ibadet özgürlüğü sağladı. 18. yüzyılın sonlarında, Rusya ile yapılan savaşlarda bir dizi yenilgiden sonra, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki bazı insanlar, I. Petro'nun reformlarının sona erdiği sonucuna varmaya başladılar. Ruslara bir avantaj sağlamıştı ve Osmanlılar daha fazla yenilgiden kaçınmak için Batı teknolojisine ayak uydurmak zorunda kalacaktı.
III. Selim (1789-1807) orduyu modernize etmek için ilk büyük girişimleri yaptı, ancak reformları dini liderler ve Yeniçeriler tarafından engellendi. Ayrıcalıklarını kıskanan ve değişime şiddetle karşı çıkan Yeniçeriler isyan etti. Selim'in çabaları tahtına ve hayatına mal oldu, ancak 1826'da Yeniçeri Ocağı'nı ortadan kaldıran halefi dinamik II. Mahmud tarafından görkemli ve kanlı bir şekilde çözüldü.
Sırp İsyanları (1804-1815), Doğu Sorunu sırasında Balkanlar'da bir ulusal uyanış döneminin başlangıcına işaret ediyordu. 1811'de el-Suud ailesi tarafından yönetilen Arabistan'ın köktendinci Vahhabileri, Osmanlılara karşı ayaklandı. Vahhabi isyancıları yenemeyen Babıali, Mısır Eyaleti valisi (valisi) Kavalalı Mehmed Ali Paşa'yı Arabistan'ı geri almakla görevlendirdi ve 1818'de Diriyah Emirliği'nin yıkılmasıyla sona erdi. Sırbistan'ın egemenliği kendi hanedanlığı altında kalıtsal bir monarşi olarak kabul edildi. 1821'de Yunanlar Sultan'a savaş ilan etti. Bir saptırma olarak Boğdan'da ortaya çıkan bir isyanı, Korint Körfezi'nin kuzey kısmıyla birlikte Osmanlı İmparatorluğu'nun bağımsızlığını kazanan ilk parçaları olan Mora Yarımadası'ndaki ana devrim izledi. 1830'da Fransızlar Cezayir Deyliği'ni işgal etti. 21 gün süren kampanya, 5.000'den fazla Cezayir askeri ve yaklaşık 2.600 Fransız askeri zayiatı ile sonuçlandı. Fransız işgalinden önce Cezayir'in toplam nüfusu büyük olasılıkla 3.000.000 ile 5.000.000 arasındaydı. 1873'te Cezayir'in nüfusu (yeni gelen birkaç yüz bin Fransız yerleşimci hariç) 2.172.000'e düştü. 1831'de Mehmed Ali Paşa, Sultan'ın Yunan isyanını bastırmak için askeri yardım göndermesi karşılığında kendisine söz verdiği Büyük Suriye ve Girit valiliklerini vermeyi reddetmesi nedeniyle Sultan II. Mahmud'a isyan etti. (1821-1829) Ve sonunda Yunanistan'ın resmî bağımsızlığı ile sona erdi. 1827'de Navarin Deniz Muharebesi'nde donanmasını kaybeden Mehmed Ali Paşa için maliyetli bir girişimdi. Böylece 1831-1833 Osmanlı-Mısır Savaşı başladı. Oğlu İbrahim Paşa komutasındaki Paşa, Anadolu'ya ilerlerken Osmanlı Ordusunu yendi ve başkent İstanbul'un 320 km (200 mil) yakınında Kütahya şehrine ulaştı. Çaresizlik içinde Sultan II. Mahmud, imparatorluğun geleneksel ezeli rakibi Rusya'dan yardım istedi ve İmparator I. Nikolay'dan kendisine yardım etmesi için bir seferi kuvveti göndermesini istedi. Ruslar, Hünkâr İskelesi Antlaşması'nın imzalanmasına karşılık, İbrahim Paşa'yı İstanbul'a doğru ilerlemekten caydıran seferi kuvveti gönderdi. 5 Mayıs 1833'te imzalanan Kütahya Antlaşması hükümlerine göre , Mehmed Ali Paşa, vilayetlerin () valisi (valisi) yapılması karşılığında Sultan'a karşı yürüttüğü seferden vazgeçmeyi kabul etti. Girit, Halep, Trablus, Şam ve Sayda (son dördü modern Suriye ve Lübnan'dan oluşuyor.) ve Adana'da vergi toplama hakkı verilmiştir. Rus müdahalesi olmasaydı, Sultan II. Mahmud devrilme riskiyle karşı karşıya kalabilirdi ve Mehmed Ali Paşa yeni padişah bile olabilirdi. Bu olaylar, Babıali'nin kendisini korumak için yabancı güçlerin yardımına ihtiyaç duyduğu tekrar eden bir kalıbın başlangıcını işaret ediyordu.
1839'da Babıali, fiilen özerk olana kaybettiklerini geri almaya çalıştı, ancak hukuken hala Mısır'ın Osmanlı Eyaleti, ancak güçleri başlangıçta yenildiler ve bu da 1840 Doğu Krizine yol açtı. Mehmed Ali Paşa'nın Fransa ile yakın ilişkileri vardı ve onun Mısır Sultanı olma ihtimali geniş bir kesim tarafından tüm Levant'ı Fransız nüfuz alanına sokmak olarak görülüyordu. Babıali'nin Mehmed Ali Paşa'yı, Britanya İmparatorluğu'nu ve Avusturya İmparatorluğu'nu yenmekte aciz olduğunu kanıtladığı için askeri yardım sağladı ve 1839-1841 Osmanlı-Mısır Savaşı, Osmanlı zaferi ve Mısır Eyaleti ve Levant üzerindeki Osmanlı egemenliğinin restorasyonu ile sona erdi.
19. yüzyılın ortalarına gelindiğinde Osmanlı İmparatorluğu "Avrupa'nın hasta adamı" olarak adlandırılıyordu. Üç hükümdar devleti - Sırbistan Prensliği, Wallachia ve Moldavia - 1860'lar ve 1870'lerde de jure bağımsızlığa doğru ilerledi.
Gerileme ve Modernleşme Hareketleri (1828-1908)
Osmanlı'daki gerileme dönemi, Osmanlı tarihinde Karlofça Antlaşması’ndan (1699) başlayarak Yaş Antlaşması'na kadar (1792) geçen süreye denir. Bu dönemin sonlarına doğru Osmanlı Devleti'ne Avrupalılar tarafından "Hasta Adam" denmeye başlanmıştır. Çünkü bu dönemde Osmanlı Devleti büyük oranda toprak kayıpları yaşamıştır.
Bu dönemde Osmanlı Devleti, Karlofça ve İstanbul Antlaşmaları ile kaybedilen yerleri geri almak ve mevcut toprakları korumak amacıyla batıda Avusturya ve Venedik, kuzeyde Rusya ve doğuda İran ile savaşlar yapmıştır.
Bu yüzyılda Avrupa’dan geri kalındığı Pasarofça Antlaşması’ndan itibaren kabul edilmiş ve yapılan ıslahatlarda Avrupa örnek alınmıştır.
Bu yüzyıl başlarında Osmanlı Devleti, kaybettiği toprakları geri alarak Avrupa'da tutunmayı ve eski gücünü korumayı amaçlamıştır. Ancak bir süre sonra bu amacına ulaşamayacağını anlayınca elindeki toprakları koruma politikası izlemeye başlamıştır. Osmanlı, imparatorluğu modernleştirmek ve Rusya'ya karşı korunmak için Britanya ile Hünkâr İskelesi Antlaşması'nı (1833) imzalamıştır.
3 Kasım 1839'da, Sultan Abdülmecid döneminde, Hariciye Nazırı Koca Mustafa Reşid Paşa tarafından Gülhane Parkı'nda okunan Tanzimat Fermanı ile birlikte Osmanlı, Batılılaşma yolunda ilk adımını atmıştır. 18 Şubat 1856 tarihinde ise, Tanzimat’ın ilanından sonraki uygulamalarla ilgili olarak özellikle gayrimüslimlere yeni haklar tanıyan Islahat Fermanı ilan edildi.
23 Aralık 1876'da II. Abdülhamid tarafından ilan edilen I. Meşrutiyet ile demokrasi yolunda büyük bir adım atılmış, Osmanlı'da ilk defa padişahın yetkileri sınırlandırılmış ve bu da anayasal monarşi rejiminin ilk dönemi olarak kayıtlara geçmiştir. Ancak bu süreç çok uzun sürmedi. I. Meşrutiyet, II. Abdülhamid'in 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı'ndaki yenilgiyi gerekçe göstererek Meclis-i Mebusan'ı kapatmasıyla 1878'de son bulmuştur. 1908 yılında II. Abdülhamid tarafından tekrar meşrutiyet yönetimine geçilmiş (II. Meşrutiyet), ancak bu da büyük sorunlara neden olmuştur.
13 Nisan 1909 tarihinde (Rumi 31 Mart 1325) meşrutiyet aleyhtarı olan bir grup tarafından bir darbe teşebbüsü (31 Mart Vakası) yapılmış, bu isyanda birçok sivil ve asker hayatını kaybetmiş ve Sultan II. Abdülhamid tahttan indirilip yerine V. Mehmed Reşad getirilmiştir.
Bu dönemde yaşanan diğer önemli olaylar
- 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı ve Bükreş Antlaşması (1812)
- 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı ve Edirne Antlaşması (1829)
- Mehmet Ali Paşa İsyanı
- Kırım Savaşı (1853-1856)
- 93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı), Ayastefanos Antlaşması ve Berlin Antlaşması (1878)
- Dömeke Savaşı (1897 Osmanlı-Yunan Savaşı)
Dağılma (1908-1922)
Osmanlı Devleti, Avrupalı devletlerin kendi aralarındaki çıkar çatışmalarından yararlanıp denge politikası izleyerek varlığını uzun süre korumayı başarmıştır. Ancak dağılmayı önlemek için Osmanlı devlet yönetiminde ıslahata yönelik çalışmalar yapılmış ise de, Avrupa'da çıkan isyanlar ve uzun süren Rus savaşları ile iyice yıpranmıştı.
1911 yılında İtalyan ordularının sömürge amacıyla Kuzey Afrika ülkesi Libya'ya saldırmaları sonucu Osmanlı Devleti ile İtalya arasında Trablusgarp Savaşı yapıldı. Savaş sonunda imzalanan Uşi Antlaşması ile birlikte Osmanlı, son Kuzey Afrika toprağını da kaybetti. Ancak tam bu sırada da Avrupa'da Balkan Savaşları patlak verdi.
1789 Fransız Devrimi'nden sonra dünyada yayılan milliyetçilik akımının etkisinden Osmanlı Devleti de nasibini aldı. Balkan Savaşları sonucunda birçok Balkan ülkesi, Osmanlı'dan ayrılarak bağımsızlığını ilan etti.
1914 yılında, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu arşidükü Franz Ferdinand'ın Saraybosna'da bir Sırp milliyetçisi tarafından suikasta uğrayıp öldürülmesinden sonra I. Dünya Savaşı başladı. Osmanlı Devleti, Almanya ile Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun yanında savaşa dahil oldu. Bu savaşta birçok cephede savaşan Osmanlı Devleti büyük kayıplar verdi ve savaş, 1918 yılında İtilaf Devletleri'nin zaferiyle sona erdi.
30 Ekim 1918 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu, İtilaf Devletleri ile Bahriye Nazırı Rauf Bey aracılığıyla Limni Adası'nın Mondros Limanı'nda Mondros Mütarekesi'ni imzaladı. Çok geçmeden İtilaf Devletleri, Osmanlı'nın başkenti İstanbul'a işgal etmek için ulaştı. O gün İtilaf filosundan, çoğu İngiliz 3000 civarı asker karaya çıktı. İstanbul'da çeşitli resmî ve gayriresmî binalara yerleştirildiler. Beyoğlu ve Rumeli yakası İngilizlerin, İstanbul yakası Fransızların ve Anadolu yakası İtalyanların kontrolüne bırakılmıştı. İşgal komutanı Maitland Wilson, Beyoğlu'ndaki İngiliz Kız Lisesi'nde törenle karargâh kurdu. Ve koca şehir işgal edilmeye başlandı. Bazı milletvekilleri tutuklanıp sürgüne gönderildi ve Meclis-i Mebûsan kapatıldı.
Yaşanan tüm bu olaylar ve Osmanlı İmparatorluğu'nun içinde olduğu bu kötü vaziyet, bağımsızlık kazanma tutkusuyla girişilecek olan Türk Kurtuluş Savaşı'nın başlamasına neden oldu.
23 Nisan 1920 tarihinde Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi kuruldu. Ardından, işgalci kuvvetlere karşı yapılan Kurtuluş Savaşı (1919-1922) başarıya ulaştı. 1 Kasım 1922 tarihine gelindiğinde ise, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 308 numaralı kararname ile 623 yıllık Osmanlı saltanatı kaldırıldı, son padişah VI. Mehmed Vahdettin yurt dışına sürgün edildi ve Osmanlı İmparatorluğu tarihe karıştı.
Devlet yapısı
Osmanlı İmparatorluğu, kurulduğundan itibaren bir monarşiydi. Çok uzun zaman mutlak monarşi, kısa zaman aralıklarında anayasal monarşi ülkede yürürlükte kaldı. Sultan, hiyerarşik Osmanlı sisteminde ve siyasi, askerî, hukuki, sosyal ve çeşitli başlıklarda en üstteydi. Saltanatına meşruiyet sağlanması için teorik olarak sadece Allahʼa ve yerine getirmesi gereken "Allah’ın yasaları"na (İslam’daki şeriat) karşı sorumlu olduğu ileri sürüldü. Bu meşruiyet çabasına göre onun ilahi görevi, İran-İslam geleneğinde hükümdarlara addedilen "Allah’ın yeryüzündeki gölgesi" (zill Allah fi’l-âlem) ve "yeryüzünün halifesi" (halife-i ru-yi zemin) olmaktı. Tüm devlet dairesi onun hükmündeydi ve verdiği her karar, ferman adı verilen kararnamelerde yayımlanırdı. Başkomutandı ve tüm yurttaki resmî unvanıydı. 1453'te, İstanbul’un Fethi’nden sonra kendilerini Roma İmparatorluğu’nun vârisi olarak görürlerdi. Bu nedenle ara sıra Kayser ve İmparator unvanını kullanırlardı. 1517’de, Mısır’ın Fethi’nden sonra Yavuz Sultan Selim, "halife" unvanını da benimsedi. Yakın zamanlarda Osmanlı hükümdarları tahta çıkmada Avrupa hükümdarlarının taç giyme törenlerine eşdeğer olarak Osman’ın Kılıcı ile kuşatılırdı. Kuşatılmayan sultanın çocukları verasete uygun değildi.
Teoride ve ilkelerde salt olmasına rağmen, uygulamada padişahın yetkileri sınırlıydı. Siyasi kararlarda hanedanın önemli üyelerinin görüş ve tutumlarını dikkate alırdı, bürokratik ve askerî kuruluşlarda aynı zamanda dini liderlerdi. 17. yüzyıldan bu yana, imparatorluk uzun süren durgunluk dönemine girdi, bu dönemde sultanlar çok güçsüzleştiler. Birçoğu, güçlü Yeniçeri Ocağı tarafından tahttan indirildi. Tahta geçmesi yasaklı olmasına rağmen Harem -özellikle hükümdarın annesi (Valide sultan olarak da bilinir)-, sahne arkası önemli politik rollerde kadınlar saltanatı dönemi boyunca etkili oldu.
Sultanların azalan güçleri, ilk sultanların ve sonrakilerin saltanat uzunluklarının farklılığından dolayı kanıtlandı. I. Süleyman, imparatorluğu 16. yüzyılda doruk noktasına çıkaran ve 46 yıllık saltanatı olan, Osmanlı tarihinin en uzun süre tahtta kalan padişahıydı. Onu 39 yıllık saltanatıyla IV. Mehmed ve 38 yıllık saltanatıyla Orhan Gazi takip etmektedir. V. Murad, 19. yüzyıl gerileme dönemine hükmeden, kayıtlardaki en kısa saltanatlı padişah idi; saltanatı sadece 93 gün sürdü.
Parlamenter monarşi, V. Murad'ın vârisi II. Abdülhamid zamanında I. Meşrutiyet ile resmîleşti.
Divan-ı Humayun
Osmanlı Devleti kurulduğunda bir divan vardı ve belli başlı üyeleri bulunmaktaydı. Bunlar: Padişah, Vezir-i Azam, Kazasker, Defterdar, Şeyhülislam, Kaptan-ı Derya ve Nişancı idi.
Fatih Sultan Mehmed'den sonra Vezir-i Azamların görüşlerini daha rahat söylemesi için padişahlar toplantıları arka tarafta bir bölümden izlemiş ve divana Vezir-i Azam başkanlık yapmıştır. Bu meclis, Osmanlı Devleti'nin yönetiminde padişaha yardımcı olurdu.
- Vezir-i Azam (Sadrazam): Padişahtan sonraki en yetkili devlet adamıdır. Padişahın mührünü taşırdı.
- Vezir: Sadrazamdan sonraki en yetkili kişidir. Sadrazamın verdiği görevleri yapardı.
- Kazasker: Anadolu ve Rumeli'de olmak üzere iki ayrı kazasker bulunurdu. Adalet işlerine bakardı. Ayrıca kadı ve müderrislerin atamasını ya da görevden alma işini yapardı. Bugünkü yargı görevini yaparlardı.
- Defterdar: Anadolu ve Rumeli'de iki ayrı defterdar vardı. Rumeli'deki başdefterdardı. Maliye işlerini yapardı. Bugünkü Maliye Bakanlığı görevini yürütürdü.
- Nişancı: Tapu, kadastro, fethedilen yerleri gelirlerine göre deftere kaydetmek gibi işleri yürütürdü.
- Şeyhülislam: Devlette verilen kararların İslam'a uygun olup olmadığına karar verir, bu karara göre fetva verirdi. Sadrazamla eşit rütbedeydi. Şeyhülislam, divan aslî üyesi değildi, gerekli görülen konularda çağrılır ve fikri alınırdı.
- Kaptan-ı Derya: Donanma ve denizcilikle ilgili işlerden sorumludur. İstanbul'dayken Divan toplantılarına katılırdı. Kaptan-ı Derya da aslî üye değildi, gerekli görülen konularda çağrılır ve fikri sorulurdu.
Divan-ı Hümayun, II. Mahmud döneminde kaldırılarak yerine nazırlıklar (bakanlıklar) kuruldu.
İdari bölümler
Osmanlı İmparatorluğu, ilk idari birimler olarak sancaklara bölünmüştü. Çoğu sancak, sancakbey adı verilen kişiler tarafından yönetilmekteydi. Bir kısmı ise şehzadeler ve onların lalaları tarafından yönetilmekteydi. Sancaklar da kazalardan ve nahiyelerden oluşmaktaydı. Ülkenin genişlemesiyle birlikte, sancakların birleşimiyle oluşacak olan beylerbeyliği kuruldu. İlk kurulan beylerbeyliği, Rumeli Beylerbeyliği'dir. 16. yüzyıldan itibaren, beylerbeyliği kelimesi yerine eyalet kelimesi kullanılmaya başlandı. Eyaletler, sâlyâneli (yıllıklı) ve sâlyânesiz (yıllıksız) olmak üzere ikiye ayrılmaktaydı. Sâlyânesiz eyaletler Has, Zeamet ve Tımar olmak üzere üç dirlik arazisine bölünmüştü. Tımar dirliğinde, ordunun uzun süre ordusunun ana gücü olan Tımarlı Sipahiler yetiştirilmişti. Sâlyâneli eyaletler, genellikle devletin doğrudan kontrol edemediği, merkeze uzak eyaletlerdi. Bu eyaletler dirliğe ayrılmazdı; vergilerini doğrudan para olarak merkeze gönderirlerdi. Burada daimi Yeniçeri garnizonları olurdu.
19. yüzyılda eyalet yapısı değişmeye başladı. 1864 yılında eyalet sistemi tamamıyla yıkılarak yerine vilayet sistemi getirildi. Bu sistem, Türkiye Cumhuriyeti'ndeki idari bölünüşün temelini attı.
Hukuk
Devlet, varlığı süresince birçok hukuk düzenini sentezlemiş ve Osmanlı hukukunu oluşturmuştur. Kanun, genellikle laik bir düzene sahipti. Ancak şer'i ve dini hukukla da uyumluydu. Hukuk kuralları, yerel özelliklere göre de esneklik gösteriyordu. Toprakların yönetimi ve sivil düzen konusunda yerel idareye haklar tanınıyordu. Böylelikle imparatorluk içindeki birçok unsurun adalet anlayışına cevap veriliyordu.
Osmanlı İmparatorluğu'nda "şerî" ve "örfi" olmak üzere iki tür hukuk vardı. Örfi hukuk, kanunlar çerçevesinde oluşan hukuk sistemidir. Şerî hukuk ise İslam dininin esasları üzerine kuruluydu.
Hükümdar unvanları
Roma İmparatoru
Halife
"Hilâfet" veya halifelik (Arapça: خلافة), Arap coğrafyasında dünyanın diğer coğrafyalarındaki krallık, hanlık, çarlık, imparatorluk ve şahlık gibi makamlara eşdeğer olarak kurulmuş bir devlet başkanlığı makamıdır. 632'de ölen İslam peygamberi Muhammed'in kurduğu İslam Devleti'nin liderliğini sürdüren hükümdarlar; "kral", "çar" veya "imparator" gibi bir unvan olan "halife" (Arapça: خليفة) unvanını kullanmıştır.
Muhammed'in ölümünden sonra İslam Devleti'ni devam ettiren Râşidîn halifelerinin sahabenin önde gelenlerinin seçimi ve biat alma yoluyla; Emevî ve Abbâsî halifeleri ve halife unvanını kullanan sonraki diğer hükümdarlarda ise babadan oğula geçen veraset yoluyla intikal ettiği görülmektedir. 1453'te II. Mehmed'in İstanbul'u fethiyle Doğu Roma İmparatorluğu'nu yıkıp "Roma İmparatoru" (Kayser-i Rûm) unvanını üstlenmesi gibi 1517'de I. Selim Ridâniye Muharebesi'yle İslam Devleti'ni devam ettiren Memlûk Devleti'ni yıkıp "İslam Halifesi" unvanını üstlenmiştir ve böylelikle Osmanlı hükümdarları sultan, han ve şah gibi çok sayıdaki unvanlarının yanına halife unvanını eklemiştir.
Halifelik makamının, tek bir toprak parçasından ibaret İslam Devleti'nin yönetim erkiyken, sonradan Papalık benzeri ulusötesi otoriteye sahip dinî-siyasi bir makam olarak algılanmaya başlayıp Sünnilerin veya "tüm dünya Müslümanlarının" temsilciliğine teşebbüs etmesi, Rus İmparatorluğu'nun Osmanlı Devleti'ndeki Ortodoksları himaye etmesini ve Osmanlı Devleti'nin Kırım'daki Müslümanları himaye etmesini sağlayan 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile başlamıştır. Böylelikle 7. yüzyılda Arap coğrafyasının bir bölgesi olan Hicaz'da Muhammed'in liderliğini yürüttüğü İslam Devleti'nde yaşayan ve sayıları henüz milyonları bulmamış insanları yönetmek için kurulup 13. yüzyıla kadar sürekli genişleme eğilimi gösteren Arap İslam İmparatorluğu'nun devlet başkanlığı makamı olan hilâfet, 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması'ndan çok daha sonra, Sulu Sultanlığı'ndaki Müslümanlara Amerika Birleşik Devletleri yönetimini kabul ettirenII. Abdülhamid yönetimi (1876-1909) ve bütün Müslümanları İtilaf Devletleri'ne karşı savaşa teşvik etmek için Mehmed Reşad'a cihad ilan ettirenİttihat ve Terakki yönetimi (1913-1918) tarafından, kıtalararası yetkiye sahip bir kurum veya unvan gibi kullanılmak istenmiştir ancak Arap Ayaklanması örneğindeki gibi başarısız olunmuştur. 29 Ekim 1923'te Türkiye'de cumhuriyetin ilanıyla ülkenin devlet başkanlığı makamına kimin, hangi unvanla geçeceği sorunu çözülmüş, birkaç ay sonra, 3 Mart 1924'te ise eski rejimden kalan hilâfet makamı kaldırılmıştır.
Ordu
Osmanlı İmparatorluğu'nun ordu teşkilatı Anadolu Selçuklu, İlhanlılar ve Memluk devletlerinin askerî teşkilat yapılarından belirli ölçülerde yararlanılarak kurulmuştur. Osmanlı ordusunda başkomutanlık görevini hakanlar yapmışlardır.
Yaya ve atlılardan oluşturulan ordunun atsız kısmı "yaya", süvarileri ise "müsellem" şeklinde adlandırılmıştı; bu yönetim ilk olarak Orhan Gazi döneminde yapılmıştı. Bunlar, Kapıkulu Ocakları'nın kuruluşuna kadar savaşlarda fiili olarak hizmet gördüler. Osmanlı Devleti'nin temelleri atılırken, süvari olan beylik kuvvetlerinin yerine Vezir Alâeddin Paşa ile Kadı Cendereli Kara Halil'in tavsiyeleriyle Türk gençlerinden oluşan ayrı ayrı biner kişilik yaya ve müsellem isimleriyle muvazzaf ade ve süvari kuvveti kuruldu.
Kara kuvvetleri
Yaya ve müsellemlerin temelini attığı ordu teşkilatı zamanla kuvvet ve sınıflara ayrılmıştır. Osmanlı ordusu başlıca üç ana kuvvetten oluşmaktadır. Bunlar; Kapıkulu Ocağı, Eyalet askerleri ve Akıncılardır.
Kapıkulu Ocağı, Osmanlı Devleti'nin daimi ordusunu oluşturan ve doğrudan padişaha bağlı olan yaya, atlı ve teknik sınıftan asker ocaklarına verilen addır. Kapıkulu ocaklarının kurulmasından önceki dönemde Osmanlı Devleti'nin askerî gücünü yayalar ve müsellemler oluşturuyordu.
Eyalet askerleri, devletin Tımar'a ayrılmış bölgelerinde yetişmiş askerlerdi. Kapıkulu askerleri gibi barış zamanında da askerlik yapmazlardı. Sadece savaş sırasında askerlik yaparlardı.
Donanma
Osmanlı İmparatorluğu'nun deniz kuvvetleri olan Donanma-yı Hümâyûn, 14. yüzyılda kuruldu. Osmanlı Devleti, 1323 yılında Karamürsel'i fethederek denize ulaştı. Karamürsel Bey komutasında ilk donanma oluşturuldu ve Kocaeli'de yapılan savaşlarda denizden destek sağlandı. 1327 yılında Karamürsel'de ilk Osmanlı tersanesi kuruldu ve böylece deniz gücünün kurumsallaşma çalışmaları başladı. Osmanlı donanmasında hiyerarşik sisteme geçildi, ilk derya beyi (donanma komutanı) Karamürsel Bey oldu. 1337 yılında Kocaeli ele geçirildi; böylece 1353 yılında gerçekleşecek olan (Rumeli'ye geçişin) önü açıldı. Bundan sonra donanmanın merkezi sırasıyla İzmit, Gelibolu ve son olarak da İstanbul oldu.
İstanbul'un Fethi'de II. Mehmed, donanmadan da yararlandı. Karadeniz'de ve Akdeniz'de etkisi artan Osmanlı donanması, Büyük Mısır Seferi'nde (1516-1517) Osmanlı kuvvetlerine lojistik destek sağladı.
1538 yılında Barbaros Hayreddin Paşa kumandasındaki Preveze Deniz Muharebesi kazanıldı ve Akdeniz'de Osmanlı hakimiyeti başladı. Bundan sonra, 1560'ta Cerbe Deniz Muharebesi de kazanıldı. 1565'te Malta kuşatıldı, ancak bir şey elde edilemedi. Osmanlı donanmasını büyütmek için birçok tersane kuruldu; ihtiyaç duyulan malzemeler Kocaeli'den, Biga'dan, Samsun'dan, Kastamonu'dan ve Aydın'dan getiriliyordu.
Kaptan-ı deryalara gelenek olarak Cezayir Beylerbeyliği verilirdi.Gelibolu, Akdeniz adaları ve İzmir'in bazı yerleri Osmanlı kaptanlarına dirlik olarak verilirdi.
16. yüzyılda, Hint Okyanusu'nda Portekiz Krallığı'na karşı Hadım Süleyman Paşa ve Piri Reis komutasında seferler düzenlendiyse de, Portekiz donanması üstün geldi ve Piri Reis 1554'te idam edildi. 1571 yılında İnebahtı Deniz Savaşı'ndan gelen yenilgiyle ağır kayıplar veren Osmanlı donanması, sonraları kayıplarını telafi etmeyi başardı.
Osmanlı İmparatorluğu, duraklama döneminden itibaren deniz ticaretinde Avrupalı devletlerden geri kaldı. 18.yüzyılda Mezomorto Hüseyin Paşa'nın girişimleri ile donanmada reform yapıldı. Fakat denizlerde ciddi bir üstünlük sağlanamadı. 1773 yılında Cezayirli Gazi Hasan Paşa'nın Kaptan-ı derya olmasıyla Bahriye Mektebi açıldı, burada modern eğitim verilmeye başlandı ve 1776 yılında Tersane-i Amire'nin yakınlarında ikinci Bahriye Mektebi olarak Hendesehane-i Bahri açıldı.
19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu, Fransa'nın Mısır Seferi'nde İngiliz donanmasından yardım aldı. Bundan sonra, III. Selim'in reformlarını devam ettiren II. Mahmud devrinde donanma, 1827 yılında Navarin'de imha edildi. II. Mahmud döneminde Amerikalı mühendislerin yardımlarıyla reformlar devam etti; Osmanlı tersanelerine modern deniz sanayi girdi ve dönemin en büyük savaş gemisi unvanını elinde tutan Mahmudiye de o dönemde denize indirildi. II. Mahmud'un ölümünden sonra bu mühendisler İstanbul'u terk etmek zorunda bırakıldı. Tahta çıkan Abdülmecid döneminde, 1840 yılında Bahriye meclisi kuruldu ve modern donanma çalışmaları devam etti. İlk denizcilik şirketi Şirket-i Hayriye de bu dönemde kuruldu. Abdülaziz döneminde ise, 1867 yılında Bahriye Nazırlığı kuruldu. Abdülaziz döneminde, devam eden reformlar ile yabancı ülkelerden çok sayıda modern savaş gemisi satın alındı.
1878'den itibaren II. Abdülhamid'in güvensizliği sonucu donanma, Haliç'te terk edildi ve denize açılmadı.1897 Osmanlı-Yunan Savaşı'nda Osmanlı donanması kendini gösteremedi. 1909 yılında Donanma Cemiyeti'nin çabaları ile modern donanma çalışmaları halkın bağışlarıyla devam etti. Bu cemiyetin çabaları ile çok sayıda modern savaş gemisi satın alındı, Alman subaylardan oluşan bir heyet ile reform çalışmaları canlandı. Trablusgarp Savaşı'nda (1911) ve Balkan Savaşları'nda (1912-1913) Osmanlı donanması etkinlik gösterdi, fakat I. Dünya Savaşı'nda Ege Denizi'nde sınırlı faaliyet göstermek zorunda kaldı, Çanakkale Deniz Savaşları'nda (1915) başarılı oldu. Donanma, I. Dünya Savaşı'nın ardından Marmara Denizi'nde İtilaf kuvvetlerinin kontrolü altına girdi.
Hava kuvvetleri
Harbiye Nazırı Mahmud Şevket Paşa tarafından 1909'da ilk adımı atılan Osmanlı askerî havacılığı, resmî olarak 1 Haziran 1911 tarihinde Fen Kıtaları Müstahkem Genel Müfettişliği 2. Şubesi bünyesinde Havacılık Komisyonu adıyla faaliyete geçirilmiştir. Havacılık Komisyonu'nun temellerini, Fransa’dan satın alınan biri 25, biri de 50 beygirlik iki uçak oluşturmuştur.
1912 yılında başlayan Balkan Savaşları'nda Deperdussin, Bleriot, Harlan ve Mars tipi uçaklarla Osmanlı tayyare bölükleri kendini mümkün olduğunca göstermiştir. Balkan Savaşları'nın acı hatıraları silmek ve Türk havacılığını dünyaya tanıtmak için Harbiye Nazırı Enver Paşa, iki tayyarelik bir filoyu 8 Şubat 1914'te Kahire'ye gönderdi.
I. Dünya Savaşı döneminde, müttefik olunan Almanya'dan gizlice getirilen uçaklar ve düşmandan ele geçirilen uçaklar kullanıldı. Savaşın pek çok döneminde hava harekâtı, yetersizliklerden ötürü kısıtlandı, ancak yine de kayda değer uçuşlar yapıldı.
Toplum yapısı
Osmanlı toplumu, askeri (yönetenler) ve reaya (yönetilenler) olmak üzere iki farklı tabakadan oluşmaktaydı. Askeriler dışındaki halk, "reaya", devlete vergi ödemekteydi. Şehirler, kasabalar ve köylerde yaşarlardı. Askeriler ise kendi içerisinde seyfiye (ehl-i örf), ilmiye (ehl-i şer) ve kalemiye (ehl-i kalem) olmak üzere üçe ayrılırdı. Seyfiye sınıfı askerlik ve yönetim işlerinden, ilmiye sınıfı din, adalet ve eğitim işlerinden, kalemiye sınıfı da bürokrasi, diplomasi ve mali işlerden sorumluydular.
Osmanlı siyasal uygulamasında askeri ve reaya kesin kurallarla ayrılmıştı. Toplumsal köken, yetişme koşulları ve resmî görev bakımından askeri sınıf; kılıç ve kalem ehli olarak ikiye ayrılmaktaydı. Halk ise Müslüman ve Müslüman olmayan milletlerden oluşuyordu.Gayrimüslimler ayrıca "cizye" vergisi ödemek dışında toplumdan bir ayrıma tabi değildi. Müslüman toplumun yaşantısı şeriat ile şekillenirken, farklı milletlerin din ve örflerine göre mahalli yaşam tarzlarını koruma imkânı vardı.
Ekonomi
Bundan bir müddet öncesine kadar ilk Osmanlı sikkesinin Orhan Bey döneminde basıldığı düşünülüyordu. Fakat yakın zamanda Osman Bey'e ait sikkenin bulunmasıyla birlikte bu eski bilgi geçerliliğini kaybetti. Buna göre ilk Osmanlı parasının Osman Gazi döneminde tedavüle çıktığı anlaşılmaktadır. Gümüşten mamul Osmanlı parasına "akça" deniyordu.
Her padişah, hükümdarlık alameti olarak kendi adına para bastırırdı. Osmanlı hükümdarları, Fatih Sultan Mehmed devrine kadar gümüş ve bakır para bastırdılar. Fatih Sultan Mehmed, döneminde ilk altın parayı bastırdı.
Osmanlı hazinesini en çok dolduran padişah ise Yavuz Sultan Selim'dir. Sultan Selim, 8 senelik iktidarı döneminde gerçekleştirdiği Mısır Seferi ile Mısır civarında hüküm süren Memlûk Devleti'ne son verdi ve Orta Doğu ile Afrika'daki mühim yerleri ve Kutsal Topraklar'ı Osmanlı Devleti'ne kattı. Mısır'ı ele geçirdikten sonra tüm Memlûk hazinesini başkent İstanbul'a getirtti ve Osmanlı hazinesine mührünü bastı. Daha sonradan, anlatılanlara göre şöyle bir emir verdi:
“ | Benim altınla doldurduğum hazineyi, benden sonra gelenlerden her kim daha çok mangırla doldurursa, hazine onun mührüyle mühürlensin, yoksa benim mührümle mühürlenmeye devam edilsin! | „ |
Osmanlı hazinesi bir daha hiç o kadar dolmadı ve devlet, yıkılana kadar hazineyi Yavuz Sultan Selim'in mührüyle mühürlemeye devam etti.
Osmanlı İmparatorluğu'nda ekonomiden ve türlü mali işlerden defterdar sorumluydu.
Son padişaha kadar bütün Osmanlı paralarının üzerinde "Kostantiniye" ibaresi kullanılmıştır. Daha sonradan, Türk Kurtuluş Savaşı'nda Yunanların bunu ilk Doğu Roma İmparatoru I. Konstantin yerine Yunan Kralı I. Konstantin'i kastederek kullanmaları üzerine kullanılmasından vazgeçilmiştir.
Osmanlı'da merkezi otoritenin her yerde etkin olmasını sağlayan, devlet hazinesinden para harcanmadan asker yetiştirilen ve toprağın işlenmesini de sağlarken en uç beylere kadar güvenliği taşıyabilen bir sistem vardı. Buna Tımar sistemi deniyordu. Bu sisteme göre, reayaya (yönetilenler) verilen toprakların 3 yıl bekletmeksizin işlenmesi ve kazancından bir kısmıyla da tımarlı sipahileri yetiştirilmesi gerekiyordu. Böylece devlet hazinesi de azalmıyor, üstüne üstlük her an savaşa hazır asker yetişmiş oluyordu.
Diplomasi ve uluslararası ilişkiler
Bu alt başlığın genişletilmesi gerekiyor. Sayfayı düzenleyerek yardımcı olabilirsiniz. |
Demografi
Nüfus
Yıl | Nüfus |
---|---|
1520 | 11.692.480 |
1566 | 15.000.000 |
1683 | 30.000.000 |
1831 | 27.230.660 |
1856 | 35.350.000 |
1881 | 17.388.604 |
1906 | 20.884.000 |
1914 | 18.520.000 |
1919 | 14.629.000 |
Osmanlı İmparatorluğu'nun 6 asırlık varlığının çoğunda toplam vatandaş sayısı kesin verilere dayanmamıştır. 1881'deki sayıma kadar nüfus bilgileri, vergi mükelleflerinin genel nüfusa oranlanmasıyla belirlenmekteydi. Vergiden hariç bir yöntem de, hanelerin sayılmasıydı. Her evde 5 hane halkının bulunmasına dayalı bir varsayım yapılabilmekteydi. Varsayımlara dayalı nüfus tahminlerine göre, 1520'de Osmanlı İmparatorluğu'nda 11.692.480 kişi yaşamaktaydı. 1683'te 30.000.000, 1856'da 35.350.000 nüfus olduğu düşünülmektedir.
Osmanlı Devleti'nde ilk nüfus sayımı, II. Mahmud döneminde yapılmıştır. II. Mahmud, 1826 yılında Yeniçeri Ocağı'nı kaldırmıştı ve onun yerine Müslüman çocuklardan oluşan Asakir-i Mansure-i Muhammediye adlı bir ordu kurmuştu. Bu orduya kaç asker alınacağını öğrenmek için nüfus sayımı emrini verdi. Bu nüfus sayımı 1831'de oldu ve sayımın nedenlerinden biri de halktan alınacak vergileri hesaplamaktı. Sayımda sadece erkekler kayda alınmıştır. Hicaz, bu sayımların dışında tutulmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu'nda ilk resmî sayım ise, 1881-1893 arasında 10 yıl süren bir çalışmayla yapılmıştır. İlk defa bu sayım vergi, askerlik ya da herhangi bir amaçla değil, demografik bilgi elde etmek için yapılmıştır. Nüfus; Müslümanlar, Yunanlar (Makedonlar, Anadolu Rumları, Pontus Rumları, Kafkas Rumları...), Ermeniler, Bulgarlar, Katolikler, Yahudiler, Protestanlar, Latinler, Asurlular, Çingeneler gibi etnik, dini ve cinsel kategorilerde belirlenmiştir. Bu sayımda 17.388.604 olan nüfus, 1919 sayımında 14.629.000 kişi olarak belirlenmiştir.
Nüfusun 18. yüzyılda, 16. yüzyıldakinden daha düşük olmasının nedeni ise belirsizdir. Fakat, 1800'lerle birlikte nüfus yükselmeye başlamış, Avrupa illerinde (öncelikle Balkanlar'da) 10 milyon civarı, Asya illerinde 11 milyon ve Afrika illerinde de 3 milyon civarı nüfusla 25-32 milyona ulaşmıştır.
1900'lerde de nüfus, 18.5 milyon ile 1800'lerdekine yakındır. Bu süre zarfında imparatorluğun sınırları 3 milyon kilometrekareden 1 milyon kilometrekareye gerilemiştir. Bu da nüfusun iki katına çıktığı ve dolayısıyla nüfus yoğunluğunun arttığı anlamına gelmektedir.
Salgın hastalıklar ve kıtlıklar da önemli bozulmalara ve demografik değişimlere neden olmuştu. 1785'te Mısır nüfusunun yaklaşık 1/16'i vebadan öldü ve 18. yüzyılda Halep nüfusu %20 oranında bir düşüş yaşadı. 1687-1731 yılları arasında sadece Mısır'ı 6 kıtlık vurdu. Ve son kıtlık, kırk yıl sonra Anadolu'yu vurdu. 19. yüzyılda gıda maddelerinin hijyen, sağlık ve ulaşımlarında yapılan iyileştirmeler ile durum kontrol altına alındı.
Buharlı gemiler ve demiryollarının gelişimi ile yükselen liman kentlerinde bu yükseliş, nüfusun kümeleşmesine yol açtı. Kentleşme, kasaba ve şehirlerdeki büyüme ile birlikte 1700-1922 arasında nüfus hızla arttı. Sağlık ve koruma tedbirlerindeki gelişmeler, bu şehirleri yaşama ve çalışma yönünden daha cazip kıldı.
Dil
Devletin resmî dili Türkçedir. Uluslararası yazışmalar Türkçedir. Yerel yönetimlerde ise Türkçe ve bölgenin yerel dili, resmî işlerde yürürlükte olan dildir. Bu yerel diller Arapça, Arnavutça, Berberice, Boşnakça, Bulgarca, Ermenice, Farsça, Hırvatça, Kürtçe, Macarca, Rumca, Rusça, Sırpça ve birçok yerel dildir. Merkezi ilgilendiren konularda Türkçe, yereli ilgilendiren konularda yerel diller kullanılmıştır.
Bilim dili olarak Türkçe ve Arapça, edebiyat dili olarak ise Türkçe ve Farsça kullanılmıştır.
Tanzimat Dönemi'nden sonra ülkedeki Fransızca konuşan kişi sayısı da artmıştı.
Din
Sünnilik, Osmanlı İmparatorluğu'nun hakim dini (gelenekler, yasal gelenekler ve din) iken, resmî mezhep (İslam hukuk okulu) Hanefilik idi. Devletin meşruiyet kaynağı dinde bulundu, din devletin kontrolünde kaldı ve Müslümanlarla gayrimüslimler arasında ayrım gözetildi.
Gayrimüslimler, özellikle Hristiyanlar ve Yahudiler, imparatorluğun tarihi boyunca mevcuttu. Osmanlı imparatorluk sistemi, gayrimüslimler üzerindeki resmî Müslüman hegemonyasının karmaşık bir bileşimi ve geniş bir dini hoşgörü derecesi ile karakterize edildi.
15. yüzyılın ikinci yarısına kadar Osmanlı tebaasının çoğunluğu Hristiyan'dı. Gayrimüslimler, 19. yüzyılda büyük ölçüde göç ve ayrılma nedeniyle önemli ölçüde azalmasına rağmen, önemli ve ekonomik olarak etkili bir azınlık olarak kaldılar. Müslümanların oranı 1820'lerde %60 iken, 1870'lerde kademeli olarak %69'a ve 1890'larda %76'ya yükseldi. 1914'e gelindiğinde, imparatorluğun nüfusunun beşte birinden azı (%19.1) gayrimüslimdi ve çoğunlukla Yahudiler ve Hristiyan Rumlar, Asuriler ve Ermenilerden oluşuyordu.
İslam
Osmanlı İmparatorluğu, geniş bir Müslüman nüfusa sahipti ve bu nüfus farklı mezheplere ve bu mezheplerin çeşitli dallarına mensuptu.
Yahudilik ve Hristiyanlık
İslam inancında "ehl-i kitap" olarak adlandırılan Yahudilik ve Hristiyanlık dinlerinin mensupları, millet sistemi denilen düzende kendi toplulukları içinde yaşamayı sürdürdüler. İnançları nedeniyle ikinci sınıf vatandaş muamelesi görerek aşağılayıcı bir sıfat olan "gâvur" sözcüğüyle etiketlendiler ve tâbi tutuldukları cizye ve haraç vergilerini ödemeleri koşuluyla varlıklarını sürdürebildiler. Hristiyanlığın Ortodoks ve Gregoryen kiliseleri, millet sistemi içinde meşru bir şekilde örgütlenmiş durumdaydı. Bu inançlara mensup kişiler, kendi dini kurallarına göre yargılanırdı. Buna karşılık, millet sistemine dâhil olmayan dinlerin devlet içinde meşru bir varlığı bulunmuyordu.
14. yüzyılda I. Murad ile başlayıp 17. yüzyıla kadar uzanan bir süreçte Osmanlı İmparatorluğu, genç Hristiyan erkek çocuklarının Balkanlar'daki topluluklardan alınıp Müslüman yapıldıktan sonra Yeniçeri ordusunda veya Osmanlı idari sisteminde görevlendirildiği bir tür haraç veya zorunlu askerlik sistemi olan devşirme sistemini kullandı. En çok gelecek vadeden öğrenciler, mezunları yüksek mevkileri dolduracak olan Enderun Okulu'na kayıtlıydı. Toplanan çocukların çoğu, devşirme sisteminin "kan vergisi" olarak anıldığı imparatorluğun Balkan topraklarındandı. Çocuklar, büyüdükleri ortam nedeniyle nihayet İslami hale geldiklerinde, sahip oldukları tüm çocuklar özgür Müslüman sayılıyordu.
Misyonerlik faaliyetleri
1820 yılında başlayan ve Kurtuluş Savaşı'nın sonuna kadar süren zaman içerisinde Osmanlı Devleti'nde misyonerlik faaliyetleri çok hızlı bir şekilde gelişmiştir. Misyonerlik faaliyetlerinin bu denli başarılı olmasında şüphesiz Osmanlı Devleti'nin Islahat Fermanı ile verdiği ayrıcalıklar, kapitülasyon anlaşmaları ile verilen ayrıcalıklar ve Osmanlı Devleti'nin bölgelerine ilgi göstermemesi etkili olmuştur. Başlangıçta kendilerine Anadolu'da hedef bulamayan misyonerler, daha sonradan Ermenilere odaklanıp çalışmalarında başarılı olmuşlardır. Açtıkları okullardan mezun olan kişilerin başarılı olmaları bu okulların etkilerini artırmıştır. Hatta zamanla Müslüman Türkler dahi çocuklarını bu okullara göndermişlerdir.
Misyonerlerin genel hedef kitleleri, İslamiyet'in yaygın olduğu bölgeler olmuştur. Bu çalışma Osmanlı Devleti ile sınırlı kalmayıp Afrika kıtası, Arap Yarımadası, İran ve Orta Asya halklarına yönelik de bir çalışmadır.
Ulaşım ve haberleşme
Ulaşım
Şehirler arası yollar ve ulaşım
Osmanlı İmparatorluğu, Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarında sahip olduğu topraklarla birlikte, 16. yüzyıl ortalarında muazzam bir büyüklüğe ulaştı. Ekonomik ve ticari faaliyetlerin yanı sıra, ulaşım, haberleşme ve nakliye gibi birçok hizmet ulaşım yoluyla yapılmaktaydı. Çok geniş topraklar üzerinde yer alan Osmanlı İmparatorluğu ise ihtiyacına göre Anadolu ve Rumeli'de çeşitli yol sistemleri yapıyordu. Daha önceden Bizans ve Selçuklu Hanedanından kalan eski yol güzergâhlarını da kendi ihtiyaçlarına göre yeniden düzenleyip, bu yollara köprüler, kaldırımlar ekleyerek, sağladığı alt yapı birimleriyle daha kullanışlı hale getirdi. İhtiyaca bağlı olarak ana yollar ve bunlara bağlı tali yollar yaptı.
1594-1595 tarihli menzil ve iskele defterinde, Osmanlı Devleti'nin karada ve denizde sahip olduğu yol sistemi anlatılmıştır. Bu deftere göre Osmanlı Devleti'nin karada kullandığı altı adet ana yol güzergâhı mevcuttu. Bu yolların üç tanesi Anadolu topraklarında, diğer üç tanesi de Rumeli topraklarındaydı. Kara yollarının isimleri, o yolun bulunduğu kıta ile birlikte İstanbul'a göre konumuna bağlı olarak verilirdi. Aynı deftere göre İstanbul'dan başlatılan iki, Üsküdar'dan da iki olmak üzere toplam dört adet deniz rotası da mevcuttu. Üsküdar'dan başlayan rotada yollar Anadolu sahillerini, İstanbul'dan başlayan rotada ise Rumeli sahillerini dolanmaktaydı. Osmanlı İmparatorluğu'nda yollar sağ kol, orta kol ve sol kol olmak üzere üç ana koldan meydana gelmekteydi.
Osmanlı İmparatorluğu'nda kara ulaşım şebekesinin güvenliği de önemliydi. Bu sebeple birçok vakıf kuruluşu ve hizmet grupları mevcuttu. Bunlar, derbentçilik, köprücülük, gemicilik ve diğerlerinden nitelik bakımından farklı olan kaldırımcılıktır. Osmanlılarda şehirler arası yol inşa ve bakım çalışmaları başlıca iki şekilde gerçekleşirdi. İlki barış zamanında, bir diğeri ise seferberlik ve savaş zamanlarında ordu ve muhtelif ağırlıkların geçeceği yol güzergâhlarında gerçekleşirdi. Yol yapım ve onarımı taş döşemenin yanı sıra, olası acil durumlarda toprak tesviyesi şeklinde de gerçekleşirdi.
İstanbul'dan Belgrad'a uzanan anayol ile İstanbul'u Suriye, Mısır, Arabistan ve Irak'a (Bağdat ve Basra'ya) bağlayan anayollar, Osmanlı Devleti'nin doğu ve batı seferlerinin ana yol güzergâhları olması nedeniyle, diğer yollara göre daha bakımlı ve düzgündü. Ayrıca bu yolların hac ve ticaret yolu olarak kullanılması sebebiyle, hükûmet tarafından yolun geçtiği eyalet ve sancak idarecilerine yolun bakımlı tutulması amacıyla emirler gönderilirdi.
Sefer sırasında ordunun her türlü ihtiyacı, daha önceden belirlenen yerlerden ve belli güzergâhlar üzerinden ihtiyaç mevkilerine ulaştırılırdı. Bunun gibi zamanlarda memlekette büyük bir ekonomik hareketlilik ve yollar üzerinde de büyük bir etkinlik meydana gelirdi. Ordu, savaş için cepheye hareket etmeden çok önce, kullanılacak yolların, konaklanacak menzillerin durumu kontrol edilerek bu konuda ilgili kişilerden rapor alınırdı.
Şehir içi yollar ve ulaşım
19. yüzyıl öncesinde, günümüzdeki modern kara ulaşım araçlarının gelişinden önce, İstanbul'da şehir için kara ulaşımının bazı belirgin özellikleri vardı. Şehir içi yolların dar olmasından ötürü araba işlemesine elverişsizdi. Bunun sonucunda da kara ulaşımı deniz ulaşımına göre daha yavaştı. Şehirde Bizans devrinden kalma büyük meydanlar ve görece geniş yollar mevcuttu. Şehir yolları ortalama 6-7 metre genişliğe sahipti. O zamanki şartlara göre şehirdeki yolların genişliği, nüfusun yaşayış tarzına, ulaşım ve nakil araçlarının şekline göre yeterliydi.Sahil surlarının içerisinde ve surlara yakın konumda bulunan birbirine yakın ana yollar vasıtasıyla, sahilden şehire ulaşım mümkündü. Bu güzergâh üzerinden sahilden gelen mallar tek bir araçla şehre ulaştırılabiliyordu. Bu yollar günümüzde de hâlen kullanılmaktadır.
Ana yolların temel ulaşım yükünü çekmesinden dolayı, şehrin yan sokakları çok dar durumdaydı. Yük arabaları bu ana yolları kullandıkları için, geniş ara yollara ihtiyaç duyulmamaktaydı. Bunun yanında dik, kıvrımlı yerlerde, merdivenle tamamlanan dar sokakları sadece yayalar kullanmaktaydı. Bu tür sokaklarda yükler hamallar ile taşınır, bunun yanında eşek ve katırlar da taşıma amaçlı kullanılırdı. Önceleri 6-7 metre genişliğindeki yollar, şehir nüfusunun zamanla artmasından sonra yer yer 2,5 metreye kadar düştü. Şehir yollarının darlığı sebebiyle araba kullanımı azdı. Şehirde ulaşım daha çok yaya olarak veya at ile yapılırdı. 18. yüzyılın ortalarına kadar şehirde arabaya binme hakkı, devlet adamları içerisinde yalnızca sadrazam ve şeyhülislama tanınmıştı. Sokakların araba kullanımı için müsait olmamasının yanında, Osmanlı'da ağırlıklı olarak saray mensupları ve askerî erkan araba kullanmayı hoş görmezler ve rahatlık unsuru sayarlardı. Bu sebeple araba daha çok kadınların ulaşım amacıyla kullandıkları bir vasıta olarak görülürdü. Halkın çoğunluğu yaya olarak ulaşımı tercih ederdi.
19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren teknik bilgisi yüksek, çizim ve ölçüm yapabilen iyi eğitimli mühendisler yol yapımlarında vazifelendirilmeye başlanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nda yapılan yolların bir kısmı yabancı özel şirketler tarafından yapılmıştır. Örneğin 1860 yılında Beyrut'tan Şam'a kadar olan karayolu, bir Fransız şirket tarafından yapılmıştır. Bu tarihlerde yoğun olarak Karadeniz bölgesi ile Orta Anadolu'da kullanılan kağnı arabalarının karayollarına zarar verdiği gerekçesiyle kullanımı yasaklanmış ve yerine dört tekerlekli Rumeli arabalarının kullanılması önerilmiştir.
1854 yılında kurulan Şirket-i Hayriye, Osmanlı İmparatorluğu'nda Boğaziçi'nde yolcu ve yük taşımacılığı yapacak olan bir vapur şirketi olmayı amaçlamıştır. Şirketin en önemli özelliği, Osmanlı'da kurulan ilk anonim ortaklık olmasıydı. Şirketin kuruluş Nizamnamesi Mecelle sahibi, Türk Hukuk ve Edebiyat adamı Ahmed Cevdet Paşa tarafından hazırlandı. Galatalı banker Manolaki Baltazzi, İngiltere'den yandan çarklı 6 vapur birden ısmarladı. Vapurların Osmanlı'ya gelmeleri 1854'ü buldu. İlk zamanlarda Tersane-i Amire vapurlarıyla aralarında rekabet olmaması için yalnız Eminönü ile Boğaz köyleri arasında sefer yapma hakkı verilen şirket, ilk seferini Üsküdar'a yaptı.
20. yüzyılın ilk yıllarında, 1900-1908 yılları arasında, Sultan II. Abdülhamid döneminde Hicaz Demiryolu inşa edildi. Bu, Şam ile Medine şehirleri arasında inşa ettirilen 1322 km uzunluğundaki bir demiryolu hattıydı. 1908 yılından sonraki eklemelerle 1.900 km uzunluğa kadar çıkmıştır. Demiryolunun teknik işlerinin başında Alman mühendis Meissner bulunuyordu. II. Abdülhamid, demiryolu boyunca bir telgraf hattı çekilmesini de emretmiştir. Demir yolunu Arap bedevilerin saldırılarından korumak için demiryolunun yanlarına birçok karakollar inşa edildi. Birçok devlet, Osmanlı İmparatorluğu'nun bu projesine karşı çıkmıştır. Bunların en başında İngiltere bulunmaktaydı. Demiryolu projesinin aleyhine birçok propaganda yaptılar. Bunların arasında, toplanan bağışların demiryoluna gitmediği ve Osmanlı Devleti'nin bu paraları hazinesine aktardığı gibi birçok şey vardı.
19. yüzyılın son çeyreğinde adı verilen toplu ulaşım aracı, Osmanlı İmparatorluğu'nda kullanılmaya başlanmıştır. İstanbul'da tramvayların işletmesine yönelik olarak Dersaadet Tramvay Şirketi ile 30 Ağustos 1869 tarihinde anlaşma yapılmış ve omnibüs işletme izni bu şirkete verilmiştir. Belli bir güzergâhta kurulan raylar üzerinde atlar tarafından çekilen ve birçok insan taşıma kapasitesine sahip olan büyük arabalar, ilk olarak 1872 yılında göreve başlamıştır. İstanbul'da yaygınlaşan omnibüsler, imparatorluğun çeşitli yerlerinde de kendini göstermiş; önce Selanik, daha sonra Şam, Bağdat, İzmir ve Konya'da hizmet vermeye başlamıştır. 1912 yılında başlayan Balkan Harbi nedeniyle tramvay şirketine ait 430 adet at, ordu için hükûmet tarafından 30 bin liraya satın alınmış ve İstanbul'da bir yıl süreyle tramvay çalışmamıştır. İki yıl sonra ise I. Dünya Savaşı'nın başlaması nedeniyle sekiz ay süreyle tramvay çalışmamıştır. Atlı tramvay işletmeciliği 1914 yılında tamamen son bulurken, 11 Şubat 1914 tarihinde tramvay şebekesine ilk cereyanın verilmesiyle elektrikli tramvay işletmeciliği başlamış oldu.
Haberleşme
Bu alt başlığın genişletilmesi gerekiyor. Sayfayı düzenleyerek yardımcı olabilirsiniz. |
Eğitim
Osmanlı İmparatorluğu'nda her millet, üyelerine hizmet eden bir eğitim sistemi kurmuştur. Bu nedenle eğitim, büyük ölçüde etnik ve dini çizgilere göre bölünmüştü: Müslüman öğrenciler için okullara giden az sayıda gayrimüslim vardı ve bunun tersi de geçerliydi. Tüm etnik ve dini gruplara hizmet veren kurumların çoğu, Fransızca veya diğer dillerde öğretildi.
Kültür
Osmanlı İmparatorluğu Türkleri, kuruluş öncesi yüzyıllardan beri birlikte getirdikleri Arap ve Pers İslam kültürlerinin geleneklerinden ve dillerinden büyük ölçüde etkilenmişlerdi. Anadolu'ya yerleştikten sonra başta Yunan, Ermeni ve Yahudi olmak üzere yerli halkların kültürleriyle bir ölçüde kaynaştılar. Böylece eklektik tarzda bir Osmanlı kültürü ortaya çıktı. Özellikle devlet, imparatorluk hâline geldikten sonra diğer kültürlerle değişim süreklilik kazandı.
Edebiyat, mimari, süs sanatları, müzik, sahne sanatları, mutfak, spor, bilim ve teknoloji gibi unsurlar Osmanlı kültürünün oluşumunda ve gelişmesinde etken sahibi oldular.
Osmanlı Hanedanı'nı yöneten erkekler, eşlerini çeşitli etnik gruplardan aldılar ve bu nedenle sultanlar karışık ırk ve kültürel mirasa sahip oldular.
Edebiyat
Anadolu Selçuklu Devleti'nin son yıllarında, bu devletin yıkılmasından sonra ve Osmanlı Devleti'nin başlangıç döneminde, Anadolu beyliklerinin merkezinde Arapça ve Farsçadan geniş bir çeviri hareketi gerçekleşti. Bu merkezlerde ilk yapıtlarını veren yazarlardan daha sonra Osmanlı sarayınca korunanlar oldu.Garibnâme (1330) mesnevisinin sahibi olan ve Yunus Emre yolunda ilahileri bulunan Kırşehirli Aşık Paşa, Moğol İlhanlılar'ının Anadolu valisi Timurtaş'ın vezirlerindendi. Süheyl-ü nevbahar (1350) mesnevisinin sahibi Hoca Mesud, "Kelile ve Dimne"nin çevirisini Aydınoğulları Beyliği'nde kaleme almıştı. Hüsrev ü Şirin (1367) mesnevisinin yazarı Fahri, Aydınoğulları Beyliği'nde yetişmişti.
Hurşidname (1387) mesnevisinin sahibi ; İskendername (1390), Cemşid ü Hurşid (1403) mesnevilerinin sahibi Ahmedi; Çengname (1402-1411) mesnevisiyle tanınan Ahmet Dai ve Hüsrev ü Şirin (1421-1429) mesnevisinin sahibi Şeyhi, Germiyanoğulları Beyliği'nde yetişmişlerdi. Bu dönemde, özellikle İran şairlerinin kaside ve gazellerinde işlenen içki, aşk, tasavvuf, eğlence konuları, onların kullandıkları imgeler, başvurdukları benzetmeler Türkçeye aktarıldı. Yine bu örneklere dayanan aşk, serüven, tasavvuf konularıyla ilgili mesneviler yazılıyordu. Ancak uzun ünlüsü olmayan Türkçenin aruz veznine uydurulması güçlükler yaratıyordu. Böyle olduğu hâlde başlangıçta Türkçe sözcüklere, deyimlere, hatta atasözlerine şiirde geniş yer veriliyordu. Halk diliyle kahramanlık işleyen yapıtlar, dinsel edebiyat ürünleri de vardı. Örneğin Tokat Kalesi dizdarı Arif Ali, Sultan I. Murad için Danişmentname'yi (1311, gününüze ulaşan yazması 1577) kaleme almıştı. Aynı nitelikli dinsel ve destansı yapıtlardan Battalname ve Saltukname metinleri, sonraki yüzyılın ürünleri arasındadır.Ahmedi'nin kardeşi Hamzavi'nin gene aynı nitelikli Hamzaviname'si, din ve kahramanlık konularını birlikte işleyen, halk diliyle yazılmış yapıtlardandır. Sadreddin'in Destan-ı geyik ve Destan-ı ejderha'sı, Dursun Fakih'in Kıssa-i mukaffa ve Gazavat-i emir ül-müminin Ali'si, 'ın Feth-i kale-i Selasil ve Cenadil Kalesi cengi gibi yapıtları halk kitapları arasındadır.
Bazı Padişahların Mahlasları | |
---|---|
Padişah | Mahlas |
II. Murad | Muradi |
II. Mehmed | Avni |
II. Bayezid | Adli |
I. Selim | Selimi |
I. Süleyman | Muhibbi |
III. Murad | Muradi |
I. Ahmed | Bahti |
III. Selim | İlhami |
Osmanlı İmparatorluğu'nda padişahların çoğu şiirle uğraşırdı ve çeşitli mahlaslar kullanırlardı. Murâdî mahlasıyla II. Murad, Avnî mahlasıyla Fatih Sultan Mehmed, Adlî mahlasıyla II. Bayezid, Selimî mahlasıyla Yavuz Sultan Selim, Muhibbî mahlası ile de Kanuni Sultan Süleyman şiirler kaleme almışlardır ve en başarılı şair yazarlar olarak da kabul edilirler. Bu padişahların şiirleri günümüze kadar ulaşmıştır. Kaynaklara göre ilk şair hükümdar, II. Murad'dır.
Mısır Seferi'nde iken, Yavuz Sultan Selim'in Mısırlı bir cariye hizmetlisi ile aralarında bir aşk münasebetinin yaşandığı rivayet edilen olayda, Sultan Selim'in bu olaydan sonra cariyeye atıfta bulunarak şöyle bir şiir yazdığı söylenir:
“ | Merdüm-i dideme bilmem ne füsûn etti felek Giryemi kıldı hûn eşkimi füzûn etti felek Şîrler pençe-i kahrımdan olurken lerzân Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek | „ |
Bir başka başarılı şair hükümdarlardan olan Kanuni Sultan Süleyman'ın, "Halk içinde mu'teber bir nesne yok devlet gibi / Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi" dizesi ise yüzyılları aşarak günümüze ulaşmış köklü ve özlü bir sözdür.
Fatih Sultan Mehmed'in Muhammed'e ithafen yazdığı şu dizeleri de onun başarılı şairliğinin göstergelerinden biridir:
“ | Sen kokmayan gülü neyleyim, Neyleyim sensiz baharı? Sen doğmayan günü neyleyim, Neyleyim sensiz ben dünyayı? Ben gönüllü bir köleyim, kulağımda küpem Kalbini fethedecekse geçerim Sina’yı birden Yoksa neyime? Bu fethi istemem, Mısır’ı istemem, cihanı istemem. Ben Sultan Fatih'im, önündeyim İstanbul’un Yakarım bu şehri yüzünde bir tebessüm için. | „ |
Mimari
Osmanlı mimarisi, kendinden önce gelen Erken dönem Anadolu Türk mimarisi, Selçuklu mimarisi, Bizans mimarisi, İran mimarisi ve Memluk mimarisinden etkilenmiştir. Erken Osmanlı mimarisi, 13. ila 15. yüzyıllar arasında birden fazla yapı tipiyle deneyler yaptı ve aşamalı olarak 16. ve 17. yüzyılların Klasik Osmanlı stiline dönüştü ve yine Ayasofya'dan güçlü bir şekilde etkilendi. Saray sanatçılarının en büyüğü, geleneksel Bizans sanatını Çin sanatının unsurlarıyla karıştırmak gibi birçok çoğulcu sanatsal etkiyle Osmanlı İmparatorluğu'nu zenginleştirdi. 16. yüzyılın ikinci yarısı, özellikle İznik çinilerinin kullanımında olmak üzere bazı süsleme sanatlarının zirvesini gördü.
Erken dönem Osmanlı mimarisi
Erken dönem mimarisinde, yapılar ağırlıklı olarak İznik, Bursa ve Edirne şehirlerinde yer aldı. Yapılar daha çok Bizans mimarisi ve Selçuklu mimarisi etkilerini taşısa da, bu dönemde bir sonraki döneme dayanak oluşturacak fikirlerin ilk uygulamaları gerçekleşti. Bu uygulamalardan birisi, yapılarda kubbe kullanılması pratiğidir.
Klasik dönem Osmanlı mimarisi
İstanbul'un Fethi'den itibaren, mimari eserler İstanbul'da yoğunlaşmaya başladı. Bu dönemde daha çok yüksek ve görkemli yapılar inşa edildi. Bu yapılar daha çok dinî yapılar ve kamu binalarıydı. Klasik dönemin en önemli mimarı Mimar Sinan'dır. Başlıca eserleri Şehzade Camii, Süleymaniye Camii ve Selimiye Camii'dir.
Sonraki dönemler
Lâle Devri'yle beraber (1718-1730), Batılılaşmanın etkisiyle Batılı tarzda binalar yapılmaya başlandı. Bu dönemde Boğaz kıyısına köşk yapma modası ortaya çıktı.
Bu dönemlerde çeşmeler ve Aynalıkavak Kasrı gibi sahil kıyısındaki rezidanslar yaygınlaştı. Bir su kanalı (diğer adı Cetvel-i Sim) piknik alanı olarak, Kâğıthane ise dinlenme alanı olarak tesis edildi. Lâle Devri'nin Patrona Halil İsyanı ile son bulmasına rağmen, Batılılaşma davranışının bir modeli oldu.
Süs sanatları
Müzik ve sahne sanatları
Türk sanat müziği Osmanlı elitlerinin eğitiminin önemli bir parçasıydı. Osmanlı sultanlarının birçoğu müzisyen ve besteciydi. III. Selim'in besteleri günümüzde hâlâ icra edilmektedir. Osmanlı klasik müziği büyük ölçüde Bizans müziği, , ve birleşmesinden oluşuyordu. Besteler Batı müziğindeki biraz benzer olan usûl adı verilen ritmik birimler etrafında düzenlenmiştir. Melodi birimlerine Batı'daki moda biraz benzeyen makam denir.
Müzik aletleri olarak ise, Anadolu ve Orta Asya enstrümanlarının (saz, bağlama, kemençe) bir karışımı, diğer Orta Doğu enstrümanları (ut, tambur, kanun, ney) ve daha sonraları geleneksel Batı enstrümanları (keman ve piyano) kullanılırdı. Başkent ile diğer alanlar arasındaki coğrafi ve kültürel ayrım nedeniyle Osmanlı İmparatorluğu'nda Türk sanat müziği ve Türk halk müziği şeklinde iki ayrı müzik tarzı ortaya çıktı. Eyaletlerde birkaç çeşit halk müziği oluştu. Ayırt edici müzik tarzlarıyla en baskın müzikler; Balkan-Trakya Türküleri, Kuzeydoğu Türküleri, Ege Türküleri, Orta Anadolu Türküleri, Doğu Anadolu Türküleri ve Kafkas Türküleridir. Ayırt edici tarzlardan bazıları ise mehter, , oryantal dans ve Türk halk müziğidir.
Karagöz ve Hacivat adı verilen geleneksel gölge oyunu, Osmanlı İmparatorluğu genelinde yaygındı ve bu kültürdeki tüm büyük etnik ve sosyal grupları temsil eden karakterler içeriyordu. Tek bir usta tarafından, tef eşliğinde tüm karakterler seslendirilir ve oynatılırdı. Gölge oyununun kökeni ise belirsizdir. Yine Osmanlı Devleti'nde ortaya çıkan mehter takımları, dünya tarihinin en eski askeri bandolarından biridir.
- Sultan Abdülaziz bir müzik bestecisiydi.
-
- Gölge oyunu Karagöz ve Hacivat Osmanlı İmparatorluğu'nda yaygındı.
Mutfak
İmparatorluğun yönetim merkezi olan saray, aynı zamanda padişahın ve hanedan üyelerinin ikametgâhıydı. Saray mutfağının birçok kişiye ve hanedan üyelerine hizmet vermesi sebebiyle, kaliteye ve çeşitliliğe önem verilmekteydi. Günümüzde ayrıntılı bilgi edinilebilecek saray mutfağı, kaynak çeşitliliği sebebiyle II. Mehmed dönemindeki Topkapı Saray mutfağıdır.
Mutfak aşçıları Acemi Ocağı'ndan seçilir ve belirli aşamalardan geçerek aşçı olurlardı. Her mutfaktaki aşçı adayları çıraklık, kalfalık gibi kademelerde görev yaptıktan sonra ustalık (aşçılık) mertebesine yükselirlerdi. Daha sonra aşçıbaşı olurlar ve başaşçıbaşına bağlı olarak görev yaparlardı.
Mutfaklarda çalışan görevlilerin sayısı, saray nüfusuna bağlı olarak değişkenlik göstermiştir. II. Mehmed döneminde (1451-1481) 100 kişi olan personel sayısı, I. Süleyman'ın (1520-1566) saltanatının başlarında 250 iken, sonlarında 500 olmuştur. 16. yüzyıl sonunda 1000 kişiye ulaşan personel sayısı, 17. yüzyıl ortalarında 1300 civarına çıkmış ve 17. yüzyılın sonlarında 1253 civarına inmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetim merkezi olan saray, İstanbul'ndan ayrı bir şehir olabilecek kadar büyük bir nüfusu içerisinde barındırıyordu. Sarayın nüfusu, 16. yüzyılın ilk yıllarında 4-5 bin, 17. yüzyıl başlarında ise 10 bin civarındaydı. Tüm gıda alımlarında öncelikli olarak sarayın iaşesi düşünülmüş ve sarayın gıda ihtiyacı karşılanmadan hiç kimsenin gıda alımı yapmasına izin verilmemiştir. Böylelikle kaliteli malların saraya ayrılması sağlanmıştır. Saray mutfağına dayanıksız tüketim mallarının tamamı ile diğer besin maddelerinin bir kısmı İstanbul'dan, temel gıda maddelerinin büyük bir bölümü ise taşradan temin edilirdi.
İstanbul'un Fethi ile birlikte saraydaki Osmanlı yemeklerinde ciddi bir değişim görülmüştür. Bu dönemde deniz ürünlerinin tüketimi artarken, yemeklerde çeşitlilikten ziyade doyuruculuğa önem verilmiştir. Lahana çorbası, baklava, yoğurtlu ve ıspanaklı büryan, pekmezli yoğurt tatlısı, yoğurtlu pazı, ayran ve şerbet, sarayda görevli olan personele verilen başlıca yemeklerdi.Et, süt, yoğurt, peynir, yağ gibi besinler, hayvansal gıdalarda toplumun ana besin kaynaklarındandı. Yapılan et yemeklerinde mevsimine göre kuzu, bazı zamanlarda ise koyun eti, dana etinin yerine kullanılmaktaydı. Saray mutfak ananesinde zengin sofralarda tavuk ve piliç gibi kümes hayvanlarının yanında, güvercin, keklik, kaz, bıldırcın, ördek ve 18. yüzyıldan itibaren Amerikan kökenli hindi görülmekteydi.
Deniz ürünlerinden birisi olan balık, padişah ve yakın çevresinin sıklıkla tükettiği gıdalardan birisiydi. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren saray mutfağına giren domatesin, bu tarihten önce Osmanlı mutfağında kullanımına rastlanmaz. Çünkü domates, Amerika'nın keşfedilmesinden (1492) sonra diğer kıtalara yayılmıştır. Günümüzde sıklıkla tüketilen sebzelerden olan fasulye, patates ve bazı kabak çeşitlerinin yanı sıra kakao, mısır ve hindi de Amerika kıtasının keşfinden sonra, 18 ve 19. yüzyıllarda Osmanlı mutfağına girmiştir.
Vakıf imaretlerinde fakirler ve yolcular öncelikli olmak üzere isteyen herkese ücretsiz yemek verilmekteydi. İmparatorluk topraklarının genişlemesine paralel olarak, mutfak kültürü de bu konuda önemli gelişme göstermiştir. Sarayda önemli görevlerdeki kişilerin bir sofrada toplanıp yemek yemesi, devrin en büyük sosyal faaliyetlerinden birisi hâline gelmiştir.
Yiyecek türü | Yiyecekler |
---|---|
Baklagiller ve tahıllar | Bulgur, pirinç, un, mercimek, buğday nişastası, nohut |
Sebzeler | Pırasa, lahana, ıspanak, pazı, şalgam, hıyar, soğan |
Yağlar | Zeytinyağı, kuyruk yağı, sade yağ |
Otlar ve baharat | Misk, safran, zeytin, maydanoz, hardal, sarımsak, kişniş, nane, kimyon, Eflak tuzu, sakız, sirke, fülfül (karabiber), tarçın, karanfil, anber |
Hayvansal gıdalar | Yumurta, tavuk, peynir, süt, yoğurt, kaymak, istiridye, karides, paça, kaz, sığır işkembesi, bal, av kuşları, balık |
Kaynak: |
Saray mutfağı, Sultan II. Mehmed'in 15. yüzyılın ikinci yarısında Topkapı Sarayı'nın ikinci avlusuna yaptırdığı mutfaklarla gelişme göstermiştir. Sarayda Matbah-ı Hümayun ve Matbah-ı Amire olmak üzere iki ana mutfak mevcuttu. Yalnızca padişahın yemeklerini hazırlamakla görevli mutfak, Matbah-ı Hümayun'du. Saray mutfağı oldukça karmaşık ve geniş bir sisteme sahipti. Günlük yemekler ayrı ayrı bölümlerde hazırlanırdı. Kuşçubaşılar, padişah için hazırlanan yemeklerden sorumluyken; has mutfak aşçıları ise Valide sultan, şehzadeler ve harem halkına yemek pişirmekle görevliydiler. Matbah- Amire olarak isimlendirilen birim ise, Birûn ve Enderûn halkı ve herhangi bir nedenle sarayda yemek yemesi gereken kişilerin yemeklerini hazırlardı.
Saray mutfağına ikinci avlu revaklarından üç kapı ile girilmektedir. Bunlar Kiler-i Âmire (Aşağı Mutfak) kapısı, Has Mutfak kapısı ve Helvahane kapısıdır. 16. yüzyılın sonu ile 17. yüzyılın ilk yarısında güney kısımdan başlayarak, mutfaklar hizmet verdikleri birimlere göre isimlendirilmiştir. Has Mutfak, padişah ve ailesi ile Has Oda'ya hizmet vermekteydi. Saray mutfağından her gün, sayısı 4-5 bin kişiyi bulan Birûn ve Enderûn halkının yemek ihtiyacı karşılanmaktaydı. Dîvân-ı Hümâyun üyelerine her üç ayda bir ulûfe dağıtılırken, sayısı on beş bine kadar çıkan yeniçerilere, elçilere ve törene gelen görevlilere yemek hazırlanırdı. Ayrıca her Ramazan'ın on beşinci günü yeniçerilere baklava yapılırdı.
Osmanlı İmparatorluğu'nda sofranın da belli bir düzeni ve kuralları vardı. Genellikle sofrada temiz bir örtü yere serilirdi. Üzerine yerden çok yüksek olmayan bir sehpa ve bunun üzerine de kaşık, çatal ve diğer yemek araç gereçlerinin konduğu geniş ve yuvarlak, sini olarak adlandırılan bir tepsi koyularak yemek yenirdi. Osmanlı İmparatorluğu'nda II. Mehmed'e kadarki tüm padişahlar, sofralarında başka insanlarla yemekler yemişlerdir. II. Mehmed'den sonra gelen tüm padişahlar, Abdülaziz'in saltanatına kadar yemeklerini tek başına yemişlerdir. Padişahlardan artan yemekler has nedimelerine ve şehzadelere verilirdi. Örneğin, yirmiden fazla erkek çocuğu olan III. Murad'dan (1574-1595) kalan yemekler, otuz büyük tepsiye konularak hareme gönderilirdi. Her biri için de ayrı sofralar hazırlanırdı.
Osmanlı'da mutfak kültürü, imparatorluğun son yıllarında farklı kültürlerin etkisi altında kalmıştır. Tanzimat Fermanı'nın ardından ülkede Batılılaşma hareketi başlamıştır. Bunun sonucunda sofrada minder yerine sandalye, sini yerine masa, herkesin ortak olarak kullandığı tek bir yemek kabı yerine kişisel tabak, çatal, bıçak ve su takımları saray ve konaklarda kullanılmaya başlanmıştır.II. Abdülhamid zamanında Batılı ülkelerdeki gibi yemeklerin ayrı bir oda veya salonda yenmesi yaygınlaşmıştır. 19. yüzyıl sonuna ait menülere göre, Fransız yemekleri ile Türk yemekleri bir arada sunulmaya başlanmıştır. Bu dönemdeki Osmanlı yemek kitaplarında Avrupa kökenli yemek tarifleri yayımlanmıştır.
Bir İslam ülkesi olan Osmanlı İmparatorluğu'nda, Ramazan ayı geldiğinde bu aya özgü çeşit çeşit yemekler yapılırdı. Ramazan için değişik yerlerden özel aşçılar getirilir, bir aylık yemek listesi önceden kendilerine verilirdi. Ramazan ayının ekmeği ise pideydi. Ramazan’ın en önemli çorbası işkembe çorbasıydı. Toplumda hindi derisinden işkembe çorbası yapanlar bile görülmüştür. Hatta işkembe çorbasına o kadar rağbet vardı ki, iftar saatine beş on dakika kala kâselerini alıp işkembeci dükkânına koşanlar, hatta nöbete kalanlar bile görülmüştür. İftar sofralarının en gözde tatlısı ise güllaçtı. Halk arasında özellikle kaymaklı güllaç meşhurdu. Yemekler bittikten sonra kahve içmek, her evde değişmeyen bir adetti. Hatta tiryakisi olanlar iki, yahut üç fincan kahve içerlerdi.
Bilim ve teknoloji
Osmanlı İmparatorluğu, tarihi boyunca diğer kültürlerden çevrilen el yazması kitaplar ile geniş bir kütüphane koleksiyonu oluşturmayı başardı. Yerli ve yabancı el yazmaları arzusunun büyük bir kısmı 15. yüzyılda geldi. Fatih Sultan Mehmed, döneminde Trabzonlu Yunan bilim insanı Georgios Amirutzis'e Batlamyus'un coğrafya kitabını tercüme ettirdi ve Osmanlı eğitim kurumları için kullanılabilir hale getirtti. Başka bir örnek ise, aslen Semerkandlı gökbilimci, matematikçi ve fizikçi olan Ali Kuşçu idi. II. Mehmed, daha önce Akkoyunlular Devleti'nde çalışan Ali Kuşçu'yu İstanbul'a davet etti ve onu, yeni inşa ettirdiği Sahn-ı Seman Medresesi'ne müderris olarak atadı. Çeşitli diğer medreselerde Ali Kuşçu tarafından düzenlenen bir okutma planının olduğu ve hatta bunun “Kânûnnâme” şeklinde yapıldığı bilinmektedir. Ali Kuşçu, İstanbul'da sadece ölümünden önceki 2 ya da 3 yılını yaşamasına rağmen, yazıları ve öğrencilerinin faaliyetleri sonucu Osmanlı çevrelerini derinden etkiledi. II. Mehmed aynı zamanda, 1474’te Fatih Camii mihrabının kenarlarına yerleştirttiği, iki dolaba koyulan 800 cilt ile başlamış bir kütüphane de kurmuştur.
1577'de Takiyüddin, 1580'e kadar astronomik gözlem yapacağı Takiyüddin'in Rasathanesi'ni kurdu. Güneş yörüngesinin dışmerkezliğini ve apsisin yıllık hareketini hesapladı. Rasathanesi 1580'de yıkıldı.
1660'ta Osmanlı bilim insanı Tezkireci Köse İbrahim Efendi, Noël Duret'in 1637'de yazdığı Fransızca astronomik çalışmasını Arapçaya çevirdi.
Şerafeddin Sabuncuoğlu, ilk cerrahi atlas yazarı ve İslam tıbbının son majörüdür. Çalışmaları büyük ölçüde Ebû'l-Kasım Zehrâvi'nin Al-Tasrif eserine dayansa da, Sabuncuoğlu kendine ait birçok yenilik getirdi. Kadın cerrahlar da ilk defa resimlendirilmiştir.
Dakika ölçen ilk saat örneği, Osmanlı saatçisi tarafından 1702'de yapıldı.
, 1719 yılında Osmanlı Devleti tarafından yapılan dünyanın ilk denizaltısıdır. III. Ahmed zamanında tersanenin baş mimarı İbrahim Efendi tarafından yapıldı. Timsah şeklinde olan denizaltının deneme sürüşü, III. Ahmed'in çocuklarının sünnet merasimine denk getirilmiştir.
Dünyanın özellikle mühendislik eğitimini hedefleyen ilk enstitülerinden biri olan İstanbul Teknik Üniversitesi, 1773 yılında kuruldu. Bu üniversite, III. Mustafa tarafından Mühendishane-i Bahr-i Humayun adı altında gemi mühendislerini eğitmek amacıyla faaliyete geçirildi. 1795'te enstitünün alanı genişletildi ve Avrupa standartlarını yakalamak ve orduyu modernize etmek için ordu mensuplarına da teknik eğitim verilmeye başlandı. 1845'te mühendislik fakültesi geliştirildi ve buna ilaveten mimarlık eğitimi verilmeye başlandı.
Spor
Osmanlı İmparatorluğu'nda spor büyük önem taşımaktaydı ve hâliyle spor yapan kişi büyük ilgi ve saygı görmekteydi. Osmanlı'nın uğraştığı başlıca sporlar arasında güreş, avcılık, kemankeşlik (ok atıcılığı), binicilik (cündicilik), cirit oyunları, bilek güreşi ve yüzme bulunmaktaydı.
Futbol, Osmanlı İmparatorluğu'nda 20. yüzyılın başlarında Rum ve Ermeni azınlıklar arasında oynanmaya başlamıştı. Bu sporu gören ve beğenen Türk sporseverler, kendi spor kulüplerini kurmaya başlamıştır. İstanbul'da 1905 yılında Galatasaray, 1907 yılında Fenerbahçe, 1903 yılında da Beşiktaş futbol takımları kurulmuştur. Bu üç büyük kulüp, cumhuriyetin ilanına kadar Rum ve Ermenilerin kurmuş olduğu kulüplerle İstanbul liglerinde boy göstermiş ve önemli başarılar kazanmışlardır.
Ayrıca bakınız
Notlar
- ^ 1856 Paris Barış Antlaşması'nın resmî Türkçe nüshasında Türkistan, İngilizce nüshasında Turkey ve Almanca nüshasında ise Türkei ismi geçmektedir. 1920 Sevr Antlaşması'nın resmî Türkçe versiyonunda Türkiye, İngilizce versiyonunda Turkey ve Fransızca versiyonunda Turquie geçmektedir.
- ^ Genel görüşe göre Osmanlı Beyliği, 1299 yılında bağımsızlığını resmen ilan etti. Bunun yanı sıra, bazıları beyliğin kuruluşunu 1301 kabul eder. Prof. Dr. Halil İnalcık ve bazı diğer akademisyenler ise, beyliğin 1302 yılında kurulduğunu savunmaktadırlar.
- ^ Kâşgarlı Mahmud, Dîvânü Lugati't-Türk adlı eserinde Oğuzların 22 boyunu listelese de toplamda 24 boy olduğunu belirtmiştir. Kaşgarlı, Divân'ın üçüncü cildinde "Türkmenler aslında 24 kabiledir" cümlesiyle(Kaşgarlı, I, 1992) konargöçer Türkmen olan Halaç ve Karlık boylarını Oğuzlardan ayrı saymıştır. Bknz:
- Ataniyazov, Soltanğa. (PDF). 28 Mart 2017 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi.
- ^ Bu görüş, 1334 yılında seyyah İbn Battuta'nın gözlemi sonucudur.
- ^ Halil İnalcık ve bazı diğer akademisyenler, Osmanlı Devleti'nin 1299'da Söğüt'te değil, 1302'de Yalova'da Bizans'a karşı yapılan Bafeus Muharebesi (Koyunhisar Muharebesi) sonrasında devlet niteliğini kazandığını iddia ederler. Bknz:
- "Prof. İnalcık: Osmanlı 1302'de kuruldu". 27 Kasım 2014 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 27 Temmuz 2009.
- ""Osmanlı Yalova'da kuruldu"". 27 Temmuz 2009. 4 Aralık 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mart 2021.
- ^ "Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, hukuku hâkimiyet ve hükümraninin mümessili hakikisi olduğuna dair" adlı kararname
- ^ Hüseyin Paşa'ya verilen Mezomorto lakabı, Venedikliler tarafından verilmiş bir lakaptır ve "yarı ölü" anlamına gelmektedir. Bazı kaynaklarda mezomorta ve mezemorto olarak da geçmektedir.
Kaynakça
- Özel
- ^ a b c d (September 1997). "Expansion and Contraction Patterns of Large Polities: Context for Russia". . 41 (3): 498. doi:10.1111/0020-8833.00053. JSTOR 2600793. 19 Kasım 2018 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 8 Temmuz 2019.
- ^ Turchin, Peter; Adams, Jonathan M.; Hall, Thomas D (December 2006). "East-West Orientation of Historical Empires". Journal of World-Systems Research. 12 (2): 223. ISSN 1076-156X. 20 Mayıs 2019 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 12 Eylül 2016.
- ^ Erickson, Edward J. (2003). Defeat in Detail: The Ottoman Army in the Balkans, 1912–1913. Greenwood Publishing Group. s. 59. ISBN .
- ^ a b Ekmeleddin İhsanoğlu (2004). Osmanlı askerlik literatürü tarihi. İslâm Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi. s. 741.
- ^ "Osmanlı banknotu". 28 Mart 2017 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 3 Ağustos 2010.
- ^ "Bilen bilmeyen herkes konuşuyor! Osmanlı Devleti'nin resmî adı 'DEVLET-İ ALİYYE'dir". Habertürk. 11 Aralık 2023 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 12 Aralık 2023.
- ^ "Paris Antlaşması'nın (30 Mart 1856) orijinal Türkçe nüshasının Türk Tarih Kurumu tarafından Arap harflerinden Latin harflerine aktarılmış hali" (PDF). Türk Tarih Kurumu. 11 Aralık 2023 tarihinde kaynağından (PDF). Erişim tarihi: 12 Aralık 2023.
Bizki bilutfulmevla Türkistan ve şamil olduğu memalik ve büldanın Padişahı essultan ibnussultan essultanülgazi Abdülmecid Han ibnussultanülgazi Mahmud Han ibnussultanülgazi Abdülhamid Hanız...
- ^ "Declaration respecting maritime law. Signed by the plenipotentiaries of Great Britain, Austria, France, Prussia, Russia, Sardinia, and Turkey, assembled in Congress at Paris, April 16, 1856. Presented to both Houses of Parliament by Command of Her Majesty, 1856". University of Toronto (İngilizce). 19 Temmuz 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Aralık 2023.
- ^ "Sevr Antlaşması'nın (1920) orijinal Türkçe nüshasının Türk Tarih Kurumu tarafından Arap harflerinden Latin harflerine aktarılmış hali" (PDF). Türk Tarih Kurumu. 14 Aralık 2023 tarihinde kaynağından (PDF). Erişim tarihi: 14 Aralık 2023.
Bir taraftan işbu muahedede başlıca düvel-i müttefika olarak zikiredilen Britanya İmperatorluğu, Fransa ve İtalya ve Japonya ve işbu başlıca devletlerle birlikte düvel-i müttefikayı teşkil eden Ermenistan, Belçika, Yunanistan, Hicaz, Lehistan,Portekiz, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven ve Çekoslovakya: Diğer taraftan Türkiye...
- ^ a b "A Study into the Concepts of Turkey and Türkistan which were used for the Ottoman State in XIXth Century". Tuncer Baykara (İngilizce). 26 Ocak 2024 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 24 Mart 2024.
"Türkistan ve Türkiye / Türkiya", Avrupa'yı tanıyan ve batı dili konuşan Türkler tarafından ülkelerini tanımlamak için kullanılan yaygınlaşmamış iki kavramdır. Ancak XIX. Yüzyılın ortalarından itibaren, 1856'dan sonra, Türkistan Osmanlı ülkelerinde resmi kayıtlarda ve daha sonra edebi eserlerde kullanılmaya başlandı. Bu kavramlar, resmi belgelerde XX. Yüzyılın başlarına kadar daha uzun süre yaşamaya devam etti.
- ^ Halil İnalcık. . İslam Ansiklopedisi. 23 Haziran 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Eylül 2020.
- ^ . NTV. 27 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Eylül 2021.
- ^ "Osman Gazi". atilim.edu.tr. Erişim tarihi: 21 Nisan 2009.[]
- ^ "OSMANLILAR Batı Anadolu'nun kuzeyinde bir Türkmen beyliği olarak ortaya çıkıp üç kıtaya yayılan ve kurucusunun adıyla anılan Türk-İslâm dünyasında en uzun ömürlü devlet (1300-1922)". Feridun Emecen İslam Ansiklopedisi. 24 Eylül 2019 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 24 Mart 2024.
Osmanlı Hânedanı. İlk Osmanlı tarihçilik geleneğine göre Osmanlı ailesi (Âl-i Osmân), Oğuz Han nesline dayanan ve kendilerine beylik kurma yetkisi tanınmış olan Kayı boyundan gelmektedir. Kayı boyuna mensubiyet sadece ilk kronik yazarlarınca değil Osmanlı hânedanınca da benimsenmiş ve bu boya ait damgalar maddî malzemelerde gösterilmiştir. Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Osman Bey’in tarihî bir şahsiyet olarak ortaya çıkışı, Bizans’a karşı gazâ yapan Selçuklu uç bölgesindeki Türkmen beyliklerinin oluşturduğu siyasî şartların bir sonucudur.
- ^ Halil İnalcık. . İslam Ansiklopedisi. 23 Haziran 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Eylül 2020.
İlk Osmanlı kaynaklarına göre Anadolu’ya gelen bir Türkmen boyuna mensup olup Söğüt uç (uc) bölgesine yerleşen Ertuğrul Gazi’nin oğludur. İbn Battûta adını Osmancuk şeklinde de verir.
- ^ . Hakan Yılmaz Türk Dünyası Tarih Kültür Dergisi. 24 Mart 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Mart 2024.
Yakın zamâna kadar Osmanlı Devleti’nin Kuruluş Dönemi ve ön kuruluş evresini, özellikle Osmanlılar’ın nesep, soy ve ataları ile ilgili rivâyetlerin literatürel kökenini görmemizi sağlayacak çağdaş hiçbir târihî bulgu ve orijinal materyal ortaya konulamamış; bu orijinal belge ve kanıtların yokluğu ise Osmanlılar’ın aslî etnik kimliği ve “Atalar târihi”ne ilişkin meşhur rivâyetleri yok sayma, spekülasyonlara boğma, keyfî bir çizgide yorumlama ya da istenildiği yönde şekillendirmeye kalkışma… gibi birtakım istismarlara yol açmıştır. Biz, Paris Bibliothèque Nationale’e intikâl etmiş eski belge ve köhne materyaller üzerinde yaptığımız kapsamlı bir araştırma sırasında, yaklaşık iki yüz yıldır devâm eden bu spekülasyon ve çarpıtmaları kökünden izâle edecek, yukarıda saydığımız müphem noktaları güvenilir bir biçimde çözümleyecek nitelikte, Osmanlılar’ın ilk kuruluş yıllarından kalma en eski ve en önemli orijinal belge ile karşılaştık.
- ^ "Prof. İnalcık: Osmanlı 1302'de kuruldu". 27 Kasım 2014 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 27 Temmuz 2009.
- ^ Bilim.org - "Osmanlı İmparatorluğu Söğüt'te değil Yalova'da kurulmuştur". 28 Mayıs 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde . 23 Mayıs 2009 tarihinde erişilmiştir.
- ^ Stone, Norman "Turkey in the Russian Mirror" pp. 86–100 from Russia War, Peace and Diplomacy edited by Mark & Ljubica Erickson, Weidenfeld & Nicolson: London, 2004 .
- ^ a b c d Demir, Hande Seher (2013). "Klasik Dönem Osmanlı Devleti'nde Din-Devlet İlişkilerinin Laiklik, Sekülerizm, Teokrasi ve Din Devleti Sistemleri Kapsamında İncelenmesi". Ankara Barosu Dergisi. 27 Eylül 2013 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 25 Eylül 2013.
- ^ "Osmanlı padişahlarının nikâhlanması". 18 Ağustos 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2014.
- ^ "Osmanlı Hanedan Evlilikleri Üzerine Bazı Notlar" (PDF). Tarih Okulu Dergisi (TOD), XV. 2013. ss. 57-89. 20 Nisan 2014 tarihinde kaynağından (PDF). Erişim tarihi: 19 Nisan 2014.
- ^ 10. Sınıf Tarih Ders Kitabı. MEB. 2009. ss. 30-55. ISBN .
- ^ . 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2014.
- ^ . 3 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2014.
- ^ "Neither Muslims nor Zimmis: The Gypsies (Roma) in the Ottoman State" (PDF).[]
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 6 Mayıs 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2014.
- ^ . 31 Ocak 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2014.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 6 Mayıs 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2014.
- ^ İnalcık, Halil (2021). Devlet-i Aliyye: Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar - I. 1. cilt. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. s. 111. 24 Temmuz 2023 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 24 Temmuz 2023.
- ^ Demirkent, Işın. "KAYSER". TDV İslâm Ansiklopedisi. 19 Haziran 2023 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 24 Temmuz 2023.
- ^ a b Dr. Aybars Pamir. Osmanlı Egemenlik Anlayışında Senedi İttifak'ın Yeri. Yıl 2004 C.53 Sa.2 s.66-67. Tam metin 17 Kasım 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- ^ . 20 Ocak 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Ocak 2009.
- ^ "Discover South Iceland-Vestmannaeyjar". 24 Temmuz 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Nisan 2009.
- ^ . tripatlas.com. 26 Nisan 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Aralık 2009.
- ^ . 23 Mayıs 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Mayıs 2009.
- ^ "Sürüldüler ama bitmediler". turkiyegazetesi. 10 Mart 2013. 22 Nisan 2016 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 7 Ağustos 2013.
- ^ "Osmanlı Hanedanı dört kıtada yaşıyor". milliyet. 15 Temmuz 2010. 5 Mart 2016 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 7 Ağustos 2013.
- ^ E. J. Brill (1974). "The Ottoman state and its place in world history". Brill Academic Publishers. ss. s. 18.
- ^ Soygüzel, Hasan. Ayla, Elif (Ed.). Metodoloji: Bilinmezlik Mağarasının Haritası (2 bas.). İstanbul: Hayy Kitap. s. 36.
- ^ (İngilizce). 3 Temmuz 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ağustos 2010.
- ^ Murat Bardakçı (18 Ocak 2015). "Bilen bilmeyen herkes konuşuyor! Osmanlı Devleti'nin resmî adı 'DEVLET-İ ALİYYE'dir". Haberturk.com. 26 Şubat 2021 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 22 Mart 2021.
- ^ Soucek, Svat (2015). Ottoman Maritime Wars, 1416-1700 (İngilizce). İstanbul: The Isis Press. s. 8. ISBN .
The scholarly community specializing in Ottoman studies has of late virtually banned the use of "Turkey", "Turks", and "Turkish" from acceptable vocabulary, declaring "Ottoman" and its expanded use mandatory and permitting its "Turkish" rival only in linguistic and philological contexts.
- ^ Hamish Scott (2015). The Oxford Handbook of Early Modern European History, 1350-1750: Volume II. s. 612. ISBN ."The Ottoman Empire-also known in Europe as the Turkish Empire"
- ^ Raphaela Lewis (1988). Everyday Life in Ottoman Turkey. Dorset Press. ISBN . 28 Mart 2017 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 22 Mart 2021.
- ^ Godfrey Goodwin (1977). Ottoman Turkey. Scorpion Publications. 28 Mart 2017 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 22 Mart 2021.
- ^ Soucek, Svat (2015). Ottoman Maritime Wars, 1416-1700. İstanbul: The Isis Press. s. 8. ISBN .
The scholarly community specializing in Ottoman studies has of late virtually banned the use of "Turkey", "Turks", and "Turkish" from acceptable vocabulary, declaring "Ottoman" and its expanded use mandatory and permitting its "Turkish" rival only in linguistic and philological contexts.
- ^ a b c d Uzunçarşılı 1998, s. 93
- ^ Şimşirgil 2015, s. 17
- ^ a b c d Fatma, Acun (2000). "İlk Osmanlılara Dair". Kebikeç, 10. s. s. 60-61.
- ^ a b Uzunçarşılı 1998, s. 94
- ^ Sümer, Faruk. Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri - Boy Teşkilatı - Destanları. İstanbul: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı. s. 212-213. ISBN .
- ^ asf (1983). Ünver, İsmail (Ed.). İskender-Nâme. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. s. 65.
- ^ Enverî (2012). Öztürk, Necdet (Ed.). Düstûrnâme-i Enverî. İstanbul: Çamlıca. ss. 3-20.
- ^ Kaynakta bu isimler dağınık bir şekildedir. Bunları toplayan Nihal Atsız'dır: Şükrullâh (2010). Almaz, Hasan (Ed.). Behcetü’t Tevârîh. İstanbul: Mostar. s. 306.
- ^ Yavuz, Kemal; Saraç, M. A. Yekta, (Ed.) (2014). Tevarih-İ Alî Osman. İstanbul: Gökkubbe. s. 273.
- ^ İbn-i Kemal (1991). Turan, Şerafettin (Ed.). Tevarih-İ Alî Osman. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. s. 44-45.
- ^ Nâimâ Mustafa Efendi (1967). Danışman, Zuhuri (Ed.). Nâimâ Tarihî. İstanbul: Zuhuri Danışman Yay. s. 22.
- ^ Hasan bin Mahmud Bayati (1331). Emîrî, Alî (Ed.). Câm-ı Cem Ayîn. Dersâdet Matbuası.; eserin içerisinde şecere sırasıyla anlatılmaktadır
- ^ Oruç Beğ (2014). Öztürk, Necdet (Ed.). Oruç Beğ Tarihi. İstanbul: Bilge Kültür Sanat.
- ^ Mevlânâ Mehmed Neşrî (2013). Öztürk, Necdet (Ed.). Cihannümâ (Osmanlı Tarihi 1288-1485). İstanbul: Bilge Kültür Sanat Yay. s. 7-8.
- ^ Çelebi, Kâtip (2009). Fezleketü akvâli’l-Ahyâr fî’İlmi’t-Târîh v’l-Ahbâr. Ankara: Türk Tarih Kurumu.
- ^ Mustafa Nuri Paşa (2014). Kurt, Yılmaz (Ed.). Netayicü'l vukuat. Ankara: Türk Tarih Kurumu.
- ^ a b Gibbons, Herbert Adams (1916). The Foundation of the Ottaman Empire. New York: The Century Co. s. 23.; Müellif bu alıntıyı kroniklerden derlemiştir.
- ^ Köprülü, Mehmet Fuat (1943). Osmanlı İmparatorluğu’nun Etnik Menşei Mes’eleleri. c.7. s. 28.
- ^ Wittek, Paul. Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu. Berktay, Fatmagül tarafından çevrildi. İstanbul: Kaynak Yayınları. s. 1-25.
- ^ Fatma, Acun (1997). Ahmet Yüksel (Ed.). "İlk Osmanlılara Dair". Kebikeç, 10. s. s. 59-73.
- ^ Bulduk, Üçler (1999). Eren, Güler (Ed.). Osmanlı Beyliği’nin oluşumunda Oğuz-Türkmen Geleneğinin Yeri. c.1. Ankara: Yeni Türkiye Yayınları. s. 161.
- ^ Lindner, Rudi Paul (2010). Explorations in Ottoman Prehistory (İngilizce). s. 25-26.
- ^ Lindner, Rudi Paul (2000). Ortaçağ Anadolu’sunda Göçebeler ve Osmanlılar. s. 83.; Osmanlıların etnik tartışmaları için ayrıca bkz. Lindner, Rudi Paul (1999). Eren, Güler (Ed.). Selçuklular, Moğollar ve Osmanlılar Arasında. Ankara: Yeni Türkiye Yayınları.
- ^ Emecen, Feridun. Osmanlı Devleti’nin Kuruluşundan Fetret Devrine” Türkler, IX. Ankara: Yeni Türkiye Yayınları. s. 18-19.
- ^ Köprülü, Mehmet Fuat (1943). Osmanlı İmparatorluğu’nun Etnik Menşei Mes’eleleri. s. 297.
- ^ Uzunçarşılı 1998, s. 97-105
- ^ İnalcık, Halil. Ayla, Elif (Ed.). Tarih: Sadece Tarihten İbaret Midir?” Kuruluş (2.baskı bas.). İstanbul: Hayy Kitap. s. 118.
- ^ İnalcık, Halil (2010). Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları (1302-1481). Ankara. s. 18-21.
- ^ Kılıçbay, Mehmet Ali (2004). Osmanlı Kuruluşunun Efsanevi Yanı”, Efsaneler ve Gerçekler, (Panel Bildirileri) (2 bas.). Ankara: İmge Kitabevi. s. 30.
- ^ a b İnalcık 2009, s. 4
- ^ a b c d e f İnalcık 2009, s. 5-6
- ^ Uzunçarşılı 1998, s. 10
- ^ İnalcık 2009, s. 9
- ^ İnalcık 2017b, s. 11
- ^ a b İnalcık 2009, s. 7
- ^ a b c İnalcık 2009, s. 8
- ^ a b Akşin 1989, s. 21
- ^ Özdamarlar, Metin (2009). "Kuruluş". İlk Adımlar. Timaş Yayıncılık. ss. 12-13. .
- ^ a b c İnalcık 2009, s. 13
- ^ "Prof. İnalcık: Osmanlı 1302'de kuruldu". ntvmsnbc.com. 27 Temmuz 2009. 27 Kasım 2014 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 18 Kasım 2012.
- ^ Nicol, Donald M. (1988). Byzantium and Venice: A Study in Diplomatic and Cultural Relations (İngilizce). Cambridge: Cambridge University Press. s. 223. ISBN .
- ^ . bursa.bel.tr. 10 Nisan 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Kasım 2012.
- ^ Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1945), "Gazi Orhan Beyin hükümdar olduğu tarih ve ilk sikkesi", Belleten C.VIII, s.207-211
- ^ Heath, Ian and Angus McBride, Byzantine Armies 1118-1461 AD, (Osprey Publishing, 1995), 8.
- ^ A History of the Byzantine State and Society, Treadgold, W., Stanford Press, 1997
- ^ R.G. Grant, Battle: A Visual Journey Through 5,000 Years of Combat, Dorling Kindersley Publishers Ltd, 2005.
- ^ İsmail Hakkı Uzunçarşılı "Karesi Vilâyeti Tarihçesi", Zağnos Kültür ve Eğitim Vakfı (2000), sf.68. .
- ^ Halil İnalcık, Devlet-i Aliyye, Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar-I, Klasik Dönem (1302-1606): Siyasal, Kurumsal ve Ekonomik Gelişim, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2009, s. 49-53.
- ^ Aktepe, M. Münir (1950) "Osmanlıların Rumelide ilk fetihleri: Çimpe kalesi", Tarih Dergisi, C.2 say.283-307
- ^ . amasya.gov.tr. 25 Ekim 2012 tarihinde kaynağından (DOC) arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Kasım 2012.
- ^ Feridun Bey, Münşeattü's Selâtin, İstanbul, Hicri. 1274-1275 (Osmanlıca)
- ^ a b Alphonse de Lamartine (Eylül 2005) [1854]. Historie de la Turquie (Aşiretten Devlete). Bilge Kültür Sanat. (Çeviren: Dr. Reşat Uzmen). ss. 120,126,154,159, 160. ISBN .
- ^ Yücel, Yaşar M. (1963) "Kastamonu'nun ilk fethine kadar Osmanlı-Candar muüasebetleri", Tarihi Araştırmalar Dergisi C.I say.133-144
- ^ Charanis,P. (1942) "The strife among Palaeologi and the Ottoman Turks (Palaeiologlar ile Osmanlı Türkleri arasında çekişmeler)", Byzantion C.16 say.286-314 (İngilizce)
- ^ . tsk.tr. 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Kasım 2012.
- ^ Öztuna,T.Yılmaz (1946). Ankara Muharebesi, İstanbul
- ^ a b c d e f g h i j k Sakaoğlu, Necdet (1999), Bu mülkün sultanları, İstanbul: Oğlak yayınları , say.52, 62, 67
- ^ Norwich, John Julius (1982) A History of Venice, Londra:Penguin (İngilizce) say. 193-194
- ^ Norwich, John Julius (1982), Byzantium: Decline and Fall, Londra:Penguin (İngilizce) say.378
- ^ Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1995). Büyük Osmanlı Tarihi. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları.
- ^ a b Stephen Turnbull, The Walls of Constantinople, AD 324-1453 27 Eylül 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Osprey Publishing, .
- ^ Joseph von Hammer: Osmanlı Tarihi Vol I (condensation: Abdülkadir Karahan), Milliyet yayınları, İstanbul. ss 79-80
- ^ Ahdnameler ışığında Osmanlı-Venedik diplomatik ilişkileri - Ottoman-Venetian diplomatics, the Ahd-Names (İngilizce) 9 Kasım 2005 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Dr. Hans Theunissen, Leiden Üniversitesi, Hollanda, 1998, içinde 5. bölüm Venedik ile Türkmen Beylikleri Menteşe and Aydın - Venice and the Turcoman Begliks of Menteşe and Aydın 29 Nisan 2005 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- ^ Sugar, Peter (1977). "Chapter 1: The Early History and the Establishment of the Ottomans in Europe". Southeastern Europe Under Ottoman Rule, 1354-1804 (Reprint) . University of Washington Press. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2007.
- ^ a b İnalcik, Halil (1995) a.g.e. s.61-67
- ^ Larousse (1993). Théma Larousse Cilt-1 sf.141. İstanbul: Milliyet.
- ^ Atilla Şahiner (2008). "Osmanlı Tarihi". Lacivert Yayınları. s. 80.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Osmanli Imparatorlugu ya da Osmanli Devleti Osmanlica د و ل ت ع ل ي ه ع ث م ان ی ه romanize Devlet i Aliyye i Osmaniyye resmi olarak Devlet i Aliyye ve yine resmi olarak antlasmalarda ve uluslararasi kullanimlarda Turkiye Bati kroniklerindeki kullanimlarda ise Turk Imparatorlugu 1299 yilinda Oguz TurklerindenOsman Gazi nin kurdugu Osmanoglu Hanedani nin hukumdarliginda Orta Cag dan Yakin Cag a kadar varligini surdurmus bir imparatorluktur Osmanli Imparatorluguد و ل ت ع ل ي ه ع ث م ان ی ه Devlet i Aliyye i Osmaniyye1299 1922Bayrak 1844 1922 Arma 1882 1922 Slogan دولت ابد مدتDevlet i ebed muddetMars cesitli Osmanlilarin toprak kazanimlari Osmanli Beyligi 1300 1359 yillari arasindaki ilk genisleme 1359 1451 yillari arasindaki genisleme 1451 1481 yillari arasindaki genisleme 1512 1520 yillari arasindaki genisleme 1520 1566 yillari arasindaki genisleme 1566 1683 yillari arasindaki son genisleme 1920 de Turkiye I Dunya Savasi ndan sonraki plan BaskentSogut 1299 1331 Iznik 1331 1335 Bursa 1335 1363 Edirne 1363 1453 Kostantiniyye 1453 1922 Resmi dil ler Osmanli TurkcesiYaygin dil ler Farsca klasik donemde edebiyat dili Arapca Islami liturji dili Yunanca Millet i Rum Fransizca Tanzimat doneminde edebiyat ve egitim dili ve digerResmi dinHanefi fikhina ve Maturidi itikadina bagli Sunni IslamDemonimOsmanliHukumet Mutlak monarsi 1299 1876 1878 1908 1920 1922 Anayasal parlamenter monarsi 1876 1878 1908 1913 1918 1920 Tek partili otoriteryan askeri diktatorluk idaresinde parlamenter monarsi 1913 1918 Padisah 1299 1326Osman Gazi ilk 1918 1922VI Mehmed son Sadrazam 1320 1331Alaeddin Pasa ilk 1920 1922Ahmed Tevfik Pasa son Yasama organiMeclis i Umumi Atanan meclisMeclis i Ayan Secilen meclisMeclis i MebusanTarihce Kurulus1299 Bursa nin Fethi1326 Edirne nin Fethi1365 Ankara Savasi1402 Fetret Devri1402 1413 Istanbul un Fethi29 Mayis 1453 Imparatorluga donusum1453 Buyuk Misir Seferi1517 Lale Devri1718 1730 I Mesrutiyet1876 1878 II Mesrutiyet1908 1920 Dagilisi1 Kasim 1922Yuzolcumu14811 220 000 km215213 400 000 km216835 200 000 km219132 550 000 km2Nufus 191224 000 000Para birimiAkce para sultani kurus liraOnculler ArdillarAnadolu Selcuklu DevletiAnadolu beylikleriBizans ImparatorluguBosna KralligiIkinci Bulgar ImparatorluguSirp DespotluguMacaristan KralligiHirvatistan KralligiMemluk DevletiHafsilerMaltaTilimsan KralligiTrabzon ImparatorluguSamtshe AtabeyligiMora DespotluguZeta PrensligiLes Birligi TurkiyeYunanistanKafkasya Genel ValiligiBosna HersekSirbistan PrensligiArnavutluk Gecici HukumetiRomanya KralligiBulgaristan PrensligiIEDTYIrak MandasiHicaz KralligiFransiz CezayiriBritanya KibrisiFransiz TunusuItalyan LibyasiKuveyt SeyhligiYemen Mutevekkili KralligiOsmanli Imparatorlugu nun 1593 yilindaki durumunu gosteren ayrintili bir harita Osmanli Devleti bugunku Turkiye nin Bilecik ilinin Sogut ilcesinde bir beylik olarak kuruldu Bagimsiz bir devlet olarak tarih sahnesine cikmasi yaygin kabule gore 1299 yilinda oldu Ancak Prof Dr Halil Inalcik ve bazi diger akademisyenler Osmanli Devleti nin 1299 da Sogut te degil 1302 de Yalova da Bizans a karsi yapilan Koyunhisar Muharebesi sonrasinda devlet niteligini kazandigini iddia etti Islam dan kaynaklanan gaza ve cihat anlayisiyla surekli genisleme eyleminde bulunan devletin egemenligi altindaki topraklarda yasayan halklar zaman zaman toplu ya da yerel ayaklanmalar ile Osmanli iktidarina karsi ciktilar Osmanli Imparatorlugu mesruiyet kaynagini dinde bulmasi ve hukuk kurallarinin olusumu baglaminda laik bir devlet degildi Musluman ve gayrimuslimlere yaklasim farkliliklari baglaminda sekuler bir devlet degildi dinin devlete hakim degil devletin kontrolunde olmasi baglaminda teokratik bir devlet degildi Vicdan ozgurlugu Muslumanlara kiyasla gayrimuslimlere daha genis kapsamda tanindi inancini aciklama ozgurlugu ise gayrimuslimlere kiyasla Muslumanlara daha genis kapsamda tanindi Osmanli Imparatorlugu donemi Osmanli Hanedani nin ve saray erkaninin Rum kadinlarla ve Slav Hristiyan halklardan Sirplar Bulgarlar Ukraynalilar gibi kadinlarla evlilik yapmasi iskan politikasi sebebiyle devsirilen Hristiyan cocuklarin Turk Islam orf ve gelenekleri ile yetistirilip yeniceri ordusuna ve devlet kurumlarina alinmasiyla beraber Turk tarihinin Roma Dogu Roma tarihi ile kaynastigi donem olarak gorulur 1453 yilinda II Mehmed Konstantinopolis i fethedip Bizans Imparatorlugu na son vererek Roma Imparatoru Kayser i Rum unvanini ustlendi 1517 yilinda I Selim Buyuk Misir Seferi sirasinda Ridaniye Muharebesi nde Memluk Devleti ni yikip Islam Halifesi unvanini ustlendi ve Osmanli hukumdarlarinin unvanlarina yeni bir unvan daha ekledi Osmanli Imparatorlugu 29 eyaletten ve ozerklik taninmis olan Bogdan Erdel ve Eflak prensliklerinden olusmaktaydi Osmanli Devleti zaman zaman deniz asiri topraklarda da soz sahibi oldu Atlantik Okyanusu ndaki kisa sureli toprak kazanimlari Lanzarote 1585 Madeira 1617 Vestmannaeyjar 1627 ve Lundy 1655 bu duruma ornek olarak gosterilebilir Osmanli Imparatorlugu gucunun dorugunda oldugu 16 ve 17 yuzyillarda Avrupa Asya ve Afrika nin bazi bolgelerine yayildi ve Balkanlar Orta Dogu Kuzey Afrika nin bir bolumu ve Dogu Avrupa nin kucuk bir bolumunu egemenligi altinda tuttu Bu yuzyillarda ulkenin sinirlari batida Cebelitarik Bogazi doguda Hazar Denizi ile Basra Korfezi ne kuzeyde Avusturya Macaristan ve Ukrayna nin bir bolumune ve guneyde ise Sudan Eritre Somali ve Yemen e kadar uzanmaktaydi Imparatorluk 1699 yilinda Karlofca Antlasmasi sonrasi gerileme donemine girdi toprak kayiplarinin sonucunda sinirlari surekli daraldi Turkiye Buyuk Millet Meclisi 1 Kasim 1922 tarihinde Osmanli saltanatini kaldirdi ve 3 Mart 1924 tarihinde hem Osmanli halifeligini kaldirdi hem de Osmanli Hanedani nin Turkiye den surgun edilmesi kararini aldi Gunumuzde hanedan ile soy bagi olanlarin bir kismi Turkiye de bir kismi ise yurt disinda farkli ulkelerde yasamaktadir Arnold Joseph Toynbee gibi bazi tarihciler Turkiye nin Osmanli Devleti nin tek ardil devleti sayilmasi gerektigini savunurlar AdOsmanli Imparatorlugu nun kurucusu olan Osman Gazi zamaninda Anadolu da yer alan tum beyliklerde iktidarin babadan ogula gectigi ataerkil bir yonetim bicimi hakimdi Bu tip yonetim anlayisini benimseyen beylikler de ulke ve halk tabakasini hanedanin kurucusunun mirasi seklinde kabul gormekte ve beylikler hanedanin kurucusunun adini almaktaydi Osmanli Imparatorlugu da hanedanin kurucusu olan Osman in adini aldi ve Osmanli Devleti seklinde anildi Osman in adi Arapca عثمان Othman kelimesinin Turkce formudur Bazi kimselere gore hanedan adini Ataman Ingilizcede Ottoman adindan almistir Devlet Osmanli Turkcesinde imparatorluk gunumuz Turkcesinde yuce devlet anlamina gelen Devlet i Aliyye Osmanlica دولت عليه ve devleti yoneten hanedani belirtmek icin Osmanli Hanedani anlamina gelen Hanedan i Al i Osman isimlerini kullandi Tanzimat Fermani ilaninin sonrasinda ise adin sonuna eklenen Osmaniye Osmanlica عثمانیه kelimesiyle beraber Yuce Osmanli Devleti anlamina gelen Devlet i Aliyye i ʿOsmaniye Osmanlica دولت عليه عثمانیه olarak isimlendirildi Bu isimlendirme 19 yuzyilin Turkce belgelerinde de gecmektedir Cumhuriyet sonrasinda kullanilan Turkcede ise Osmanli Imparatorlugu ya da Osmanli Devleti isimleri de kullanildi 19 yuzyildan onceki Ingilizce kaynaklarda Turkey Turkish Empire ve Ottoman Turkey seklindeki kullanimlara da rastlanir Uluslararasi antlasmalarda devlet hem Osmanli hem de Turkiye ismini resmi olarak kullanmaktaydi Tuncer Baykara Imparatorlugun modernlesme ve bati ile daha siki iliskilere sahip olma surecine girdigi 19 yy dan itibaren elitler arasinda devletin isminin sorun olusturmaya basladigini belirtir Fransa ya egitim almak icin giden Sinasi bu kisilerden ilkidir Sinasi Mustafa Resid Pasa ya yazdigi bir siirinde bu durumu Ruma bir Avrupali but vereli revnak u san Resk i iklim i frenk olmadadir Turkistan diyerek dile getirir Tanzimat elitleri arasinda Turkluk dusuncesi onem kazandikca bu durum devletin basina da sirayet eder Sultan Abdulmecid 1856 Paris Anlasmasi nda ulkenin adini Turkistan olarak belirtir ayni uygulamayi II Abdulhamid 1879 Berlin Anlasmasinda devam ettirir V Mehmed e kadar devam eden bu uygulama zamanla yerini Turkiye ismine birakmaya baslar 1918 Mondros ve 1920 Sevr antlasmalarinda artik Turkiye adi gecmeye baslar Bati Avrupa da ise Osmanli Imparatorlugu Ingilizce Ottoman Empire ve Turkiye Ingilizce Turkey olmak uzere iki isim birbirinin yerine resmi olarak kullanildi Turkiye adi hem resmi hem de resmi olmayan ortamlarda gitgide daha cok yayginlasti Bu ikilem Ankara merkezli yeni kurulan Turk hukumetinin Turkiye yi ulkenin resmi adi olarak sectigi 1920 1923 yillarinda sona erdi Gunumuzde bazi tarihciler imparatorlugun cok uluslu karakterinden dolayi Osmanli dan bahsederken Turkiye Turkler ve Turk terimlerini kullanmazlar Ancak Imparatorluk 19 yuzyildan itibaren yaptigi uluslararasi anlasmalarda Turkey Turquie ve Turkei isimlerini kullanmakta ve Osmanli diplomatlari bu anlasmalari imzalamaktaydi Gunumuzde modern Turkiye icin de Turkey kullaniminin yaygin olmasinin yani sira Republic of Turkey kullanimiyla Osmanli Imparatorlugu donemi Ottoman Turkey ile Cumhuriyet donemi birbirinden ayrilir Kayi boyu ve Osmanli ailesiKayi boyu damgalari Genel goruse gore Osmanli ailesinin Oguzlarin Bozok kolunun Gun Han soyuna mensup olan Kayi boyundan geldigi kabul edilmektedir Osmanlilarin etnik kokenleri hakkinda bilgi veren ilk donem Osmanli kronikleri genel anlamda ayni gorusu paylasmaktadirlar Ilk donem kroniklerinde verilen bilgiler Oguz Kagan Destani ile aynidir Destana gore Oguz Han in Gun Han Ay Han Yildiz Han Gok Han Dag Han Deniz Han olmak uzere alti oglundan ilk dogan uc tanesi Gun Han Ay Han Yildiz Han Oguz boylarinin sag kolunu diger ucu ise sol kolunu olusturuyorlardi Oguz Han in her bir oglunun dort boyu mevcuttu Oguz boylari ise toplamda yirmi dort boydan meydana gelmekteydi Oguz Han in alti cocugunun olusturdugu bu boylarin Gun Ay ve Yildiz kollarina Bozoklar ya da Bozoklu Gok Dag ve Deniz kollarina ise Ucoklar ya da Ucoklu denmekteydi Orduda ve solen adi verilen ziyafetlerde Bozoklar Han in sag tarafinda Ucoklar ise sol tarafinda yer alirlardi Bozoklar da en basta Gun Han a mensup olan boylar Ucoklar da ise Gok Han a ait boylar gelirlerdi En basta yer alan Gun Han in derecelerine gore sirasiyla Kayi Bayat Alkaevli ve Karaevli adli dort boyu gelirdi Kayi kelime anlami olarak muhkem kuvvet ve kudret sahibi demektir Damgalari ya da seklinde olup bunlar iki ok arasi bir yayli ok u temsil etmektedir Osmanli Imparatorlugu nun kurulusu hakkindaki bilgilerin buyuk cogunlugu gec 15 yuzyil ve erken 16 yuzyilda yazilmis Turkce eserlere dayanmaktadir Turk sair Ahmedi nin Iskendername isimli eseri bu konuda yazilan ilk Osmanli kaynagi olarak kabul edilmektedir Yazicizade Ali nin Tevarih i Al i Selcuk isimli eserinde de Osmanlilar in Kayi boyundan geldigi kabul edilmektedir Ahmedi nin Iskendername isimli eserinin Agaz i Dasitan bolumunde Ertugrul Gazi nin Oguzlardan Gok Han in soyundan geldigi yazmaktadir Osmanli tarihcisi Enveri ise Osmanlilarin Oguz soyundan geldiginden bahsederek Kayilarin soyunu Nuh a kadar goturdugunu soylemistir 15 yuzyil Osmanli tarihcilerinden Sukrullah ise Behcetu t Tevarih isimli eserinde Kayilari Nuh Yafes Kayi Han Kara Han Oguz Han Gok Alp Kizil Buga Kaya Alp Suleyman Sah Ertugrul Osman Orhan Murad Bayezid Murad ve Mehmed olarak siralamistir II Mehmed devrinde yasayan Osmanli tarihcisi Asikpasazade ise Osmanlilarin tarihini anlattigi Tevarih i Al i Osman isimli eserinde Sukrullah gibi Osmanlilari Nuh a kadar goturmustur Ancak Sukrullah tan daha fazla isme yer vermistir Bunlarin disinda Ibn i Kemal Naima Mahmud el Bayati Oruc Bey Nesri Katip Celebi ve Mustafa Nuri Pasa gibi kronik yazarlarinin kaynaklarinda da bu silsileler hemen hemen benzerdir 20 yuzyilin ilk yillarindan itibaren Herbert Adams Gibbons un Osmanlilarin gayrimuslim tebaadan geldigi iddiasiyla Osmanlilarin kurulus ve etnik kokenleriyle ilgili yeni bir tartisma basladi Gibbons un iddiasina gore Osmanli Imparatorlugu nun kurucusu olan Osman Gazi daha sonra kayinpederi olacak olan Seyh Edebali nin evinde onun verdigi Kur an i sabaha kadar ayakta okur ve bir ruya gorur Ruyasinda melek ona bu ebedi sozleri buyuk bir saygiyla okudugundan dolayi cocuklarinin ve cocuklarinin cocuklarinin neslinin buyuk bir onura sahip olacagini soyler Osman bu sayede Musluman olur Gibbons a gore Osman Mogol istilasindan kacarak Sogut e gelen kucuk bir asiretin beyidir Yine yazara gore Osmanlilar ozellikle Islam dinini kabul eden Rumlar ile birlikte Turk irkinin disinda yeni bir irk olusturmuslardir Gibbons bu dusuncesiyle Osmanlilarin Oguz ve Kayi soyundan geldikleri gorusunu kabul etmemistir Alman tarihci Josef Markwart Divanu Lugati t Turk te gecen Kaylari Kayi olarak kabul etmistir ve bununla birlikte Osmanlilarin Mogollarin Kay kabilesinden geldiklerini ve Turklesmis bir Mogol olduklarini iddia etmistir Mehmet Fuad Koprulu ise Divanu Lugati t Turk te hem Kaylardan hem de Kayilardan Kayig bahsedilmesi nedeniyle Markwart in bu tespitinin yanlis oldugunu belirtmistir Tarihci Paul Wittek ise Osmanlilarin secerelerinin Oguzlarin Kayi boyuna bagli olmadigini savunmustur Wittek e gore Kayi boyu ile ilgili secereler devletin kurulusundan 150 yil sonra yazilmaya baslanan Osmanli kroniklerine dayanan efsanelestirilmis oykulerdir Paul Wittek calismalarinda Osmanli kroniklerini sik kullanan tarihcilerden bir tanesi olsa da Osmanli nin etnik gecmisi hakkinda kroniklere guvenmemistir Osmanli nin toplama bir kabile oldugunu ve devleti Anadolu nun uclarinda yasayan gazilerin kurdugunu savunmustur Ayrica II Murad devrinden sonra Kayi ve Oguz unsurlarinin diger beylikleri kontrol altina almak ve ustunluk kurmak amaciyla cokca vurgulandigi gorusunu belirtmistir da Kayi boyu secerelerinin II Murad devrinde diger beyliklere karsi ustunluk saglamak icin uyduruldugunu iddia etmistir Lindner 15 yuzyil kroniklerine dayanarak Osmanlilarin soyunu Oguzlara cikarmanin inandirici olmayacagini soylemistir Lindner Osman in devleti yanindaki gocebelerle birlikte kurdugunu iddia etmistir Turk tarihci Prof Dr Feridun Emecen 15 ve 16 yuzyila ait bazi tahrir defterlerinde Osmanli Imparatorlugu nda Kayilarin mevcut oldugunu belirtmistir O yillarda Kayi boyuna mensubiyetin cok cazip olmadigi icin Osmanlilarin diger Anadolu Turkmen beyliklerine karsi ustunluk kurmak amaciyla boyle bir iddiada bulunmayacaklarini soylemistir Mehmet Fuad Koprulu de Feridun Emecen ile hemen hemen ayni gorusleri paylasmistir Koprulu Osmanlilarin mesruiyet kazanmak amaciyla sonradan bir silsile uydurmadigini soylemistir Koprulu boyle uydurma bir iddiada saray tarihcilerinin de ortak bir anlatiyi yazacaklarini savunarak gunumuzdeki kroniklerde bu konuyla ilgili farkliliklarin oldugunu ve bunun sonucunda Kayi boyu gorusunun uydurma olmadigini belirtmistir Ismail Hakki Uzuncarsili da Kayilarin varligini kesin olarak kabul eden tarihcilerdendir Uzuncarsili ya gore Osman Gazi nin ele gecirdigi topraklari Oguz gelenegine gore yakinlarina ve silah arkadaslarina dirlik olarak pay etmesi Kayi gorusunun gercek olabileceginin en onemli isaretlerinden birisidir Prof Dr Halil Inalcik ise II Murad zamaninda Timur un Cengiz Han in soyundan gelmesini ustunluk unsuru sayarak Osmanlilar a karsi egemen olmak istedigini ve buna karsi ise Osmanlilarin Kayi boyu ve Oguz hikayesini uydurduklarini soylemistir Bu tarihten sonra ise dunyaya gelen sehzadelere Oguz ismi konulmaya baslanmis cesitli silah ve toplarin uzerine de Kayi damgasi islenmistir Mehmet Ali Kilicbay a gore I Murad zamaninda Osmanlilarin Anadolu beyliklerinin uzerine gitmeye baslamasiyla ortaya cikan soylu soysuz tartismalari sonucunda Osmanlilar Kayi boyunu ortaya atarak diger beyliklere ustunluk saglamak istemistir Oguz Han Gun Han Kayi Sacikaralilar Kurtlu Kizilkecili Karakecili Atcekenler Tanridagi Turkmenleri Sarikecili Haculu Osmanli Hanedani TarihceOsmanli Imparatorlugu belirli tarihsel donemlere ayrilarak incelenir Donemler Osmanli Devleti nin yonetim yapisina ve dunya siyasetindeki yerine gore belirlenmistir Toprak buyuklugunu temel alan ayristirmalardan daha detayli bir bakis acisina izin vermektedir Beylik Donemi Anadolu ya Oguz Turkmen gocleri ve Anadolu Selcuklu Sultanligi Selcuklu Devleti dagildiktan sonra Oguz Turkmen boylarinin bir araya gelerek yaptigi toplanti ve Ertugrul Gazi nin kilic kusanmasini anlatan tablo Oguzlarin ve Turkmenlerin batiya dogru goc hareketleri baslica iki asamada gerceklesti Birincisi Turkmenlerin Selcuklu Hanedani onderliginde 1020 lerden itibaren Azerbaycan i istila etmeleri ve Anadolu ya akinlari Buyuk Selcuklu Imparatorlugu Sultani Alp Arslan in 1071 yilindaki Malazgirt zaferiyle birlikte Anadolu yu Turklere acmasidir Bu zaferle birlikte Turkmenler Ege Denizi ne kadar Anadolu da bircok yeri istila ettiler Bu yerlerde yasayan Rum halk ise kiyilara kaciyor ya da Turkmenlerle uzlasarak yasamak zorunda kaliyordu Mogol istilalari sonucunda Mogol Imparatorlugu nun 1259 daki sinirlari Asil ikinci buyuk goc hareketi ise 1220 lerden sonra doguda baslayan buyuk Mogol istilasi sebebiyle Turkmenlerin Orta Asya dan ve yogun olarak yasadiklari Azerbaycan dan Anadolu ya dogru basladi Mogol istilasi sebebiyle Maveraunnehir Horasan ve Azerbaycan dan Anadolu ya gerceklesen gocler ile beraber Anadolu daki Turk nufusu buyuk bir artis gosterdi 13 yuzyilda Anadolu da tam anlamiyla bir Turk yurdu gorunusu hakimdi Italyan gezgin Marco Polo 1279 yilinda Dogu Anadolu dan gecerken Anadolu yu Turkmenia ismiyle anmistir Turkmenlerin bir kismi kendilerine uygun bulduklari yerlerde koyler kurarak yerlesik duzende yasamaya basladilar Turkmenler 1240 yilinda Baba Ilyas ve Baba Ishak onderliginde Selcuklu idaresine karsi buyuk bir ayaklanma gerceklestirdi Uc yil sonra ise Mogol kumandani Baycu Noyan Anadolu yu istila etti Bu ayaklanma Anadolu nun sekillenmesinde onemli bir yer tuttu Vefa iyye tarikatindan Baba Ilyas in soyundan gelen Asik Pasa Muhlis Pasa ve onlarin halifeleri Babailer bati taraftaki sinir bolgelere yerleserek Osmanli nin toplum ve kultur hayatinda onemli bir rol oynadilar Bunlardan bir tanesi Osmanli Hanedani nin kurulusunda onemli rol oynayan ve Osman Gazi nin hocasi ve kayinpederi olan Seyh Edebali dir Kosedag Savasi nda Selcuklu askerlerini kovalayan Mogol oncu birlikleri Mogol kumandani Baycu Noyan 1243 yilinda kalabalik ordusuyla Anadolu yu istila etti Baycu Noyan komutasindaki Mogol oncu birlikleri 3 Temmuz 1243 tarihinde Sivas in dogusunda yer alan Kosedag mevkiinde II Giyaseddin Keyhusrev yonetimindeki Anadolu Selcuklu ordusunu Kosedag Muharebesi ile bozguna ugratti Anadolu Selcuklu Devleti bu savasin ardindan Mogol Ilhanli Devleti ne bagimli bir hale geldi 13 yuzyilin ikinci yarisina gelindiginde ise Anadolu daki Mogol baskisi giderek artti Bu baski sonucunda ise Turkmenler Bati Anadolu da Bizans topraklarini istila etmeye basladilar Bati tarafinda Bizans a karsi en guclu beylik Germiyanogullari Beyligi ydi 1260 yilinda Malatya dan Kutahya ya yerlestiler Osman in babasi Ertugrul Bey in de asiretiyle beraber bu tarihlerde Eskisehir Sakarya bolgesine yerlestigi tahmin edilmektedir Turkmenler Anadolu da Mogollara karsi direnen en onemli guc konumundaydilar Mogol istilalarina karsi koymak amaciyla Islam in gaza anlayisini benimseyerek Memluk Sultanligi ile is birligi icerisine girdiler ve Anadolu daki Mogollara karsi Turk bagimsizliginin kazanilmasinda siyasi liderligi ele aldilar Anadolu Selcuklu nun sinir bolgeleri Akdeniz Karadeniz ve Bati ucu olmak uzere uc hudut bolgesi olarak organize edildi Her bolgeye Selcuklu sultaninin atamis oldugu bir emir bey bulunuyordu Daglik bolgelerde ise yari gocer Turkmenler mevcuttu Bunlar merkezi devlet siyasetinin etkisinden uzak bir yasam suruyorlardi Uclarda dinsel yasam dervisler ve Orta Asya Turk gelenekleri Yeseviye ve Babaiyye hakimdi Osmanli Beyligi nin ortaya cikisi Islam devletlerinde ozellikle Anadolu da gaza ideolojisi ve hareketlerinde artis baslamasi ve 1261 yilinda Anadolu daki Mogollara karsi baslayan genis bir Turkmen hareketi Osmanli nin da aralarinda bulundugu bircok Turkmen beyliginin kurulmasina sebep oldu Bu tarihten itibaren Anadolu Iran merkezli Ilhanli Devleti nin egemenligini kabul etmis olan Selcuklu sultanlarinin hukum surdugu dogu kismi ve Turkmenlerin hakimiyeti altinda olan bati kismi olarak iki siyasi bolgeye ayrilmisti Selcuklu nun bati sinir bolgesinde kurulan Esrefogullari Beyligi Hamitogullari Beyligi Sahib Ataogullari Beyligi Germiyanogullari Beyligi ve Cobanogullari Beyligi ile Bizans topraklarini fethederek kurulan Bati uc beylikleri Mentese Beyligi Aydinogullari Saruhanogullari Karesiogullari ve Osmanogullari Turkmen yonetimindeki yari bagimsiz Anadolu yu temsil ediyorlardi Kosedag Savasi ndan sonra Anadolu da kurulan Turk beylikleri Mogol Ilhanli yonetiminin merkezi kontrolune ve mali sistemine karsi olan yari gocer Turkmen boylari Mogollar tarafindan gelisiguzel bir sekilde Selcuklu tahtina gecirilen sultanlara karsi ciktilar 1284 yilinda Mogollarin II Giyaseddin Mesud u 1284 1296 tahta gecirip onun saltanat rakibini destekleyen Germiyanogullari na karsi saldirmalari sonucunda Turkmen boylari hedeflerini Bizans topraklarina yonelttiler Bunun sonucunda Bati Anadolu Germiyanogullari tarafindan fethedildi 1270 ile 1310 yillari arasinda bolgede Mentese Aydin Saruhan Karesi gibi gazi Turkmen beylikleri kuruldu Bolgede kurulan ilk beylik 1269 yilinda Teke Turkmenleri tarafindan desteklenen Menteseogullari dir Bu beylikler Osmanli Beyligi gibi Selcuklu sinirlarinin otesinde Bizans topraklarinin fethedilmesiyle ortaya cikan yeni bir Turkmen beylikleri zincirini meydana getirmekteydi Osmanli Beyligi Bati Anadolu da kurulan bu beylikler arasinda en kuvvetli ve en zengini konumuna geldi Daha sonra ilki 1345 lerde Karesi Beyligi olmak uzere diger beylikleri isgal etmeye basladi Osmanli Beyligi Osman Gazi nin yonetimi altinda cevreye duzenlenen akinlarini cogaltarak devam ettirdi ve ic bolgelerden gelen insanlarin da beylige katilmasiyla Bizanslilarin elinde olan kale ve kasabalari alabilecek kadar guclendi Osmanlilar Karacahisar i ele gecirmelerinin ardindan ilk defa 1299 yilinda Sogut ile birlikte Yarhisar Yenisehir ve Inegol u topraklarina katti 1299 yilinda Karacahisar i ele geciren Osman Gazi rivayete gore kendi adina hutbe okutarak oraya bir kadi atadi ve kendi tore ile kanununu ilan ederek bagimsizlik iddiasinda bulundu Oz Turk gelenegine gore devletin kurulusu her seyden evvel egemenligini Tanri dan aldigina inanilan karizmatik bir liderin ortaya cikisina bagli oldugu inanisina gore Osmanli nin resmi kurulusu yaygin olarak 1299 yili olarak kabul gorur Kurulus 1299 1453 Ilk kumandanlardan Akcakoca Bey ile Konur Alp ve ortada beyligin kurucusu Osman Gazi 1299 yilina gelindiginde Anadolu da hukum suren Anadolu Selcuklu Devleti yikilma sureci icindeydi Bu yillarda Osman Gazi yakin arkadaslari ile birlikte Bilecik Yarhisar ve Inegol u fethetti 1301 de Yenisehir fethedildi Basta Asikpasazade olmak uzere Osmanli kaynaklarina gore Osman Gazi 1299 yilinda resmen bagimsizligini ilan etti Bu tarih bircok tarihci tarafindan beyligin kurulusu olarak nitelendirildi Bunun yani sira tarihcilerin bazilari beyligin kurulusunu 1301 kabul eder Halil Inalcik ise 1299 tarihinin daha sonralari Osmanlilar tarafindan uydurulmus bir tarih olmasinin muhtemel oldugunu soyleyerek Bizans kaynaklarindan donemin tarihcisi Paleologos Hanedani ndan Pahimeres in yazdiklarini kanit gostererek kurulusun 1302 yilinda yapilan Koyunhisar Muharebesi ile gerceklestigini one surdu 1302 de Bizans Imparatorlugu kuvvetleri Osman Gazi yi durdurmak icin yola cikti Osman Gazi Bizans Imparatorlugu ile yaptigi ilk savas olarak kabul edilen Koyunhisar Muharebesi nin kazanani oldu 1326 da Osman Gazi Bursa yi kusatti Fakat kendisinin rahatsizlanmasi uzerine kusatmaya oglu Orhan devam etti Ayni yil Bursa fethedildi ve baskent yapildi Orhan Bey doneminde kendi adina para bastirarak beyligi devlet haline getirdi 1329 da III Andronikos un basinda bulundugu Bizans ordusu ile yaptigi Pelekanon Muharebesi ni kazandi 1331 de Iznik i 1337 de Izmit i topraklarina katti Ayrica kendisinin doneminde devletin sinirlari komsu Turk beyliklerinin topraklari yonunde de genislemeye basladi 1345 te Karesiogullari Beyligi Osmanli egemenligi altina girdi Boylece Osmanli hem beyligin donanmasindan yararlandi hem de Rumeli ye gecis icin alinmasi gereken onemli bazi noktalara sahip olmus oldu 1352 de taht kavgalari ile mucadele eden Bizans yoneticilerinden Matheos Kantakuzinos a istegi uzerine yardim kuvveti gonderen Orhan Bey yardimin karsiligi olarak Gelibolu Yarimadasi nda bulunan Cimpe Kalesi nin sahibi oldu Cimpe Kalesi nin ele gecirilmesi ile Osmanli Devleti ilk Rumeli topragini kazandi I Murad doneminde Osmanli Devleti sinirlarini gosteren harita Orhan Bey den sonra yerine I Murad gecti Murad Hudavendigar olarak da bilinen I Murad Osmanli topraklarini Balkanlar yonunde genisletmeyi surdurdu Ilk olarak Edirne yakinlarinda yapilan Sazlidere Savasi ile Turk ilerleyisini durdurmak isteyen bir Bizans Bulgar ordusunu yenilgiye ugratti ve zaferin ardindan Edirne yi ele gecirdi Kisa bir sure sonra Edirne yi geri almak isteyen Macar Sirp Bulgar Eflak ve Bosna birlesik ordusu ile Edirne yakinlarinda karsilasti Yapilan Sirpsindigi Savasi nda karsi tarafi yenilgiye ugratti Doneminde Bulgaristan Yunanistan ve Sirbistan i ele gecirmeyi basardi Buna ilaveten Hamitogullari Beyligi nden para karsiligi Aksehir Yalvac Beysehir Seydisehir Karaagac Egirdir ve Isparta yi Germiyanogullari Beyligi nden ise ceyiz yoluyla Kutahya Simav Tavsanli ve Emet i aldi Balkan ve Avrupa devletlerinin Osmanli nin Avrupa yonundeki ilerlemesini durdurma cabalari I Kosova Muharebesi ile devam etti Osmanli savasin kazanani oldu Fakat I Murad savasin bitmesinin ardindan yarali bir asker tarafindan savas meydaninda hancerlendi ve olduruldu Ankara Muharebesi ni gosteren bir minyatur I Murad in I Kosova Savasi sonrasinda olmesi uzerine Osmanli tahtina daha sonralari Yildirim Bayezid ismiyle de anilacak olan I Bayezid gecti I Bayezid Balkanlar in yani sira Anadolu da da siyasi birlik saglama cabasina giristi Bu kapsamda Aydinogullari Germiyanogullari Hamitogullari Menteseogullari ve Saruhanogullari beyliklerini topraklarina katti 1392 de Candarogullari topraklarini ele gecirdi Saltanati suresince dort kez Istanbul u abluka altina aldi Bunlardan ucuncusunu 1396 yilinda yapti fakat Hacli ordusunun Nigbolu ya kadar gelmesi uzerine ablukayi kaldirdi Eylul 1396 da yapilan Nigbolu Savasi ni kazandi Savasin ardindan Istanbul u dorduncu kez abluka altina aldi fakat bu ablukayi da doguda beliren Timur tehlikesi sebebiyle kaldirdi Cin e sefer duzenlemek isteyen ve batisinda guclu bir devlet barindirmak istemeyen Timur daha onceleri savasarak yenilgiye ugrattigi Karakoyunlu ile Celayirili hukumdarlarinin Osmanli ya siginmasini ve istedigi sartlarin kabul edilmemesini ileri surerek Osmanli ya uyarilarda bulundu I Bayezid ile aralarinda gecen bazi hakaret dolu mektuplasmalarin ardindan Timur Osmanli ya savas ilan etti Iki buyuk ordu Ankara nin Cubuk Ovasi nda karsilasti 1402 de yapilan Ankara Savasi nda Yildirim Bayezid kendisine bagli Turk beylerinin Timur un tarafina gecmesinin de etkisi ile yenilgiye ugradi ve ogullarindan Mustafa ve Musa ile birlikte Timur a esir dustu Yildirim 1403 te Aksehir de oldu Timur Yildirim in olumu uzerine oglu Musa yi serbest birakti I Mehmed Fetret Devri ne son verdi Yildirim Bayezid in esir dusmesi ve esaret hayatindaki olumunden sonra ogullari Isa Mehmed Musa ve Suleyman arasinda taht kavgalari basladi Fetret Devri adiyla bilinen donemin basinda Timur Yildirim tarafindan ele gecirilen Anadolu beylerine eski topraklarinda yeniden bagimsiz beylikler kurdurdu Tahtin sahibi olmak icin sehzadeler arasinda yapilan mucadelelerde ilk olarak Musa Isa tarafindan mucadelenin disina atildi ve ilk olarak Germiyanogullari na ardindan Karamanogullari na sigindi 1406 yilinda Isa Mehmed in tarafini tutan askerler tarafindan olduruldu Boylece mucadele Suleyman ve Mehmed arasinda devam etmeye basladi Suleyman devletin Rumeli yakasinin Mehmed ise Anadolu yakasinin yoneticisi oldu Iki kardes arasinda suren catismalar sirasinda Musa yeniden harekete gecti ve 1411 de Suleyman Celebi nin bulundugu Edirne ye baskin yapti Ayni yil Suleyman olduruldu 1411 den sonra carpismalar Mehmed ve Musa arasinda surmeye basladi Iki kardes arasindaki mucadele 1413 yilinda Mehmed in Musa yi oldurtmesi ile sonlandi ve Fetret Devri noktalanmis oldu Ayni yil Mehmed Osmanli tahtina oturdu I Mehmed saltanati sirasinda Ankara Savasi sonrasi Anadolu da yitirilen topraklarin bircogunu yeniden ele gecirdi Doneminde Venedikliler ile yapilan ilk deniz savasi basarisizlikla sonuclandi Seyh Bedrettin Borkluce Mustafa ve Torlak Kemal isyanlarini bastirdi Saltanatin sonlarinda Timur tarafindan esir edilen ve kardesi Mustafa oldugunu iddia eden bir kisinin kendisini Osmanli padisahi ilan etmesi uzerine bu sorun ile ugrasti ve Mustafa nin uzerine yurudu Mustafa yenilmesinin uzerine Bizans a sigindi I Mehmed 1421 yilina gelindiginde oldu I Mehmed Fetret Devri ni sonlandirdigi icin bazi tarihciler tarafindan Osmanli nin ikinci kurucusu olarak kabul edilir Varna Muharebesi 1444 I Mehmed in olumu uzerine tahta II Murad cikti I Mehmed in olumu uzerine Bizans tarafindan serbest birakilan Mustafa II Murad in saltanatinin basinda Duzmece Mustafa Isyani olarak bilinen isyani cikardi Mustafa 1422 de yakalandi ve idam edilerek isyan sonlandirildi II Murad ayni yil Istanbul u kusatti fakat basarili olamadi Iki taraf da teknolojik bakimdan tamamen birbirine esitti ve Turkler bombardiman taslarini almak icin barikat kurmak zorunda kalmislardi Yine ayni yil kardesi Kucuk Mustafa da tahta gecmek icin isyan etti Isyan birkac ay icinde bastirildi Doneminde Aydinogullari Germiyanogullari Menteseogullari ve Tekeogullari tamamen Osmanli egemenligi altina girdi 1444 te Macarlar ile Edirne Segedin Antlasmasi ni imzaladi Antlasmaya gore taraflarin 10 yil boyunca savasmamalari kararlastirildi Barisin hemen ardindan yasadigi buhranlar ve sikintilar yuzunden Manisa ya cekildi ve yerini kendi istegi ile 12 yasindaki oglu II Mehmed e birakti Osmanli tahtina henuz 12 yasindaki bir sehzadenin gecmesini firsat olarak degerlendiren Hacli birligi Edirne Segedin Antlasmasi ni yok sayarak Osmanli ya savas acti Kasim 1444 te gerceklestirilen Varna Muharebesi icin II Murad tekrar ordunun basina gecti ve bu muharebeyi kazandi Ancak savasin hemen ardindan tekrar tahta gecmedi ikinci kez tahta gecmesi 1446 yilinda gerceklesti 1448 de Osmanli nin Balkan hakimiyetine son vermek amaciyla kendisine saldiran Eflak ve Macaristan ordulari ile II Kosova Muharebesi ni yapti ve muharebenin kazanani oldu 1451 yilina gelindiginde oldu Olumunun uzerine tahta tekrar oglu II Mehmed gecti Yukselme 1453 1683 Yayilma ve doruk noktasi 1453 1566 Fausto Zonaro nun Osmanli Donanmasi nin Halic e Indirilmesi adli tablosu Istanbul un Fethi Babasinin olumu uzerine tahta cikan II Mehmed ilk is olarak babasinin Venedikliler Cenevizler Macarlar ve Sirplar ile yaptigi baris anlasmalarini yeniledi Ardindan Istanbul u kusatti Yaklasik iki aylik yogun bir kusatmanin ardindan 29 Mayis 1453 te sehri fethetti 1058 yillik Dogu Roma Imparatorlugu nu yikti Islam dunyasinda buyuk bir itibar kazanan Osmanlilar Ortodoks Kilisesi ni de himayesi altina aldi Bu onemli fetih tarihcilerin bircogu tarafindan Orta Cag in sonu ve Yeni Cag in baslangici sayilan olaylardan biri olarak kabul edilir II Mehmed fetihten sonra Fatih unvaniyla anilmaya baslandi II Mehmed 1460 ta Mora Despotlugu na 1461 de ise Trabzon Rum Imparatorlugu na son verdi Balkanlar da Osmanli topraklarini genisletmeye devam etti 1468 de Karamanogullari Beyligi ni ortadan kaldirdi Karamanogullari ni koruyan ve Venedik le is birligi yapan Akkoyunlu hukumdari Uzun Hasan i 1473 teki Otlukbeli Savasi nda yendi Boylece devletin sinirlarini Firat Nehri nin batisindaki Anadolu topraklarina kadar genisletmis oldu Girit haric Ege Denizi ndeki tum adalarda Venedik hakimiyetini sonlandirdi Sadrazam Gedik Ahmed Pasa nin Toroslar i ve Akdeniz kiyilarini ele gecirmesiyle Memluk Devleti ile sinir komsusu oldu Yine Gedik Ahmed Pasa nin Kirim a yaptigi seferler ile Kefe Sudak ve Kirim Hanligi Osmanli himayesine girdi Boylece Karadeniz deki Ceneviz hakimiyeti sonlandirildi ve Karadeniz bir Turk golu haline geldi II Mehmed in olumunde Osmanli Imparatorlugunun sinirlarini gosteren harita Egitim kultur ve bilime de oldukca onem veren Fatih Sultan Mehmed insaati 1462 ile 1470 yillari arasinda suren Sahn i Seman Medresesi ni kurmus ve medreseye muderrislik yapmak icin gok bilimci Ali Kuscu yu Istanbul a davet etmistir Medreselerde Ali Kuscu tarafindan duzenlenen bir okutma planinin oldugu hatta bunun Kanunname seklinde yapildigi bilinmektedir II Mehmed 1474 te Fatih Camii mihrabinin kenarlarina yerlestirttigi iki dolaba koyulan 800 cilt ile baslamis bir kutuphane de kurmustur II Mehmed doneminde cikardigi kanunlari Fatih Kanunnamesi adiyla kitaplastirdi 1480 de duzenlenen Otranto Seferi sonucunda Napoli Kralligi nin elinde bulunan Otranto Osmanli topraklarina katildi Fakat 1481 de II Mehmed in bir sefer sirasinda olumu sonucunda sefer yarim kaldi Osmanli birliklerinin geri cekilmesi uzerine Otranto Napoli Kralligi tarafindan yeniden ele gecirildi II Mehmed in olumu uzerine tahta Yenicerilerin destegini alan II Bayezid gecti Fakat kardesi Cem Sultan kendisinin padisahligini tanimadi Boylece iki kardes arasinda taht mucadelesi basladi Bayezid Cem i yenilgiye ugratti Bunun uzerine Cem sirasiyla Memluklar a Rodos Sovalyeleri ne ve papaya sigindi II Bayezid 1483 te Hersek i 1484 te Kili ve Akkerman i Osmanli topraklarina katti Doneminde Memluklar ile yapilan savas sonucsuz kaldi Cem in 1495 te olumunden sonra Avrupa da seferler yapmaya devam etti Venedikliler ile 1499 1503 yillari arasinda yaptigi savaslar sonucunda devlete Modon Koron Navarin ve Inebahti limanlarini kazandirdi ulkeyi vergiye bagladi 1500 lerin basinda guclenmeye baslayan Safeviler Anadolu da Sii mezhebini yaymak icin calismaya basladi Bu calismalar sonucunda 1511 de Osmanli ya karsi Sahkulu Isyani cikti Isyan ayni yil Sahkulu nun yakalanip oldurulmesi ile bastirildi Nisan 1512 de yogun baskilar sonucunda tahti oglu Selim e birakmak zorunda kaldi Olaydan bir ay sonra ise oldu Daha sonradan Yavuz Sultan Selim adiyla da anilacak olan I Selim ilk olarak babasinin doneminde baslayan Sii tehdidine karsi mucadeleye giristi Safevi hukumdari Sah Ismail ile 23 Agustos 1514 yilinda yaptigi Caldiran Muharebesi ni kazandi ve ulkenin baskenti Tebriz e kadar ilerledi 1515 te Sadrazam Hadim Sinan Pasa onculugunde gerceklesen Turnadag Muharebesi ile Dulkadirogullari Beyligi ni ortadan kaldirdi ve Anadolu daki Turk siyasi birligi tam anlamiyla saglandi Seferden sonra Istanbul a donen I Selim bundan sonra Memluklar a karsi harekete gecmek icin planlar yapmaya koyuldu I Selim in olumunde Osmanli Imparatorlugu Suriye onlerine gelen I Selim komutasindaki Osmanli ordusu Agustos 1516 da Halep civarinda Memluk ordusunu Mercidabik Muharebesi ile yenilgiye ugratti Memluk Sultani Kansu Gavri savas meydaninda oldu Bu durum uzerine Memluk tahtina hemen II Tomanbay cikti Osmanlilar Aralik 1516 daki Gazze Muharebesi ile Filistin i aldilar Ocak 1517 de ise Ridaniye Muharebesi ile Misir a dayandilar I Selim hemen bes alti gun sonra Memluklar a Kahire Muharebesi ile son darbeyi vurdu ve Kahire nin dusmesiyle birlikte Osmanlilar sehre girdi ayrica son Memluk Sultani II Tomanbay da savas alaninda oldu Memluk Devleti yikildi ve Suriye Filistin Misir Hicaz gibi muhim yerler Osmanli nin topraklarina katildi Devlet Hint Okyanusu na acilma olanagina kavustu Yavuz Sultan Selim bu sefer esnasinda hicbir hukumdarin goze alamadigi bir isi yapti ki Sina Colu nu 13 gunde gecti Muhammed in Kutsal Emanetler olarak kabul edilen esyalarini Istanbul a getirtti ve hilafetin Osmanli Hanedani na gecmesini sagladi Boylece halife unvanini kullanan ilk Osmanli padisahi olmus oldu 1520 de batiya sefer duzenlemek amaciyla yola ciktigi sirada Tekirdag in Corlu ilcesinde oldu Doneminde Osmanli topraklarini 2 5 kat genisletti hazineyi agzina kadar doldurdu ve oglu Suleyman a ic karisiksiz buyuk bir devlet miras birakti Mohac Muharebesi ni gosteren bir minyaturI Suleyman in olumunde Osmanli Imparatorlugunun sinirlarini gosteren harita Babasinin olumu uzerine tahta cikan I Suleyman Yavuz Sultan Selim in tek erkek cocugu oldugu icin herhangi bir ic karisiklikla karsilasmadi Saltanatinin ilk yillarinda Belgrad i ve Rodos u fethetti 1526 da Macaristan ordusu ile yaptigi Mohac Muharebesi sonucunda kralligi kendisine bagli bir hale getirdi Ardindan 1529 da Avusturya nin baskenti olan Viyana yi kusatti ancak basarisiz oldu 1533 te Cezayir hukumdari Barbaros Hayreddin Pasa Istanbul a geldi ve devlete bagliligini ilan ederek imparatorlugun hizmetine girdi Bir sonraki yil ise kaptan i derya olarak gorevlendirildi Ayni yil Suleyman Bagdat ve Tebriz i imparatorlugun topraklarina katti 1536 da Fransa ile ittifak kurdu bu ittifakin bir parcasi olarak yapilan Nice ve Korsika kusatmalarini yapti Italya Savasi 1538 de Barbaros Hayreddin Pasa kumandasindaki Osmanli donanmasi Preveze aciklarinda gerceklesen Preveze Deniz Muharebesi nden zaferle ayrildi 1540 ta Mora ve Dalmacya kiyilari Osmanli ya katildi 1547 de Kutsal Roma Germen Imparatorlugu ile Istanbul Antlasmasi imzalandi 1560 ta Tunus un Cerbe Adasi ele gecirildi 1565 yilinda Malta yi kusatsa da kusatma basarisiz oldu I Suleyman 1566 da 71 yasinda 13 seferine cikti ve Zigetvar a vardi 7 Eylul 1566 da Zigetvar in alinmasindan bir gun once oldu Olumunun ardindan tahta II Selim cikti I Suleyman Bati da Muhtesem Suleyman Dogu da ise Kanuni Sultan Suleyman olarak tanindi Saltanatinin son yillarinda uc kitaya yayilan imparatorlugunun topraklarinda yasayan insan sayisi 15 milyona ulasti Krizler ve degisim 1566 1683 Ferhat Pasa Antlasmasi ile doguda en genis sinirlarina ulasan Osmanli Imparatorlugunun sinirlarini gosteren harita Bu donem Osmanlilarin buyuk bir guc olmaya devam ettigi fakat eski gucunde olmadiginin sinyallerini vermeye basladigi donemdir Osmanli yavas yavas Avrupalilara karsi prestij kaybi yasadi 1606 yilinda imzalanan Zitvatorok Antlasmasi bunun bir gostergesidir Degisen ticaret yollari ve gelisen Avrupa teknolojisi Osmanlilarin Avrupalilar karsisinda guc kaybetmesine neden olmustur Portekizlilerin Dogu Afrika ve Hindistan da ticaret kolonileri kurmasindan sonra Osmanlilar bunun bitirilmesi gerektigini dusundu Dogu Afrika ya yapilan seferlerdeki kismi basarilara ragmen Hindistan a yapilan seferler basarili olamadi Bu donemde yapilan savaslar Avrupalilara Osmanli nin yenilemez olmadigini gostermistir Her ne kadar Inebahti Deniz Muharebesi nden sonra cabucak toparlanilmis olsa da Avrupalilar Osmanli nin yenilebilecegini de anlamistir Ruslara yapilan seferler istenen etkiyi yapamadi Hatta Molodi Muharebesi nden sonra Ruslar guclenmelerini hizlandirarak surdurmuslerdir Bu yuzden Duraklama Donemi nden itibaren Ruslar Osmanlilar dagilana kadar Osmanlilarin en buyuk dusmani olacaktir 1593 yilindaki Osmanli Avusturya Savasi Osmanli yi hem ekonomik hem de askeri acidan zayiflatti Asker eksikligi giderilse de ekonomik zayiflik Celali ve Yeniceri Isyanlari na neden oldu Nufusun buyuklugu ekonomik sorunlari daha da buyuttu IV Murad doneminde daha cok Safevilerle ugrasildi Erivan ve Bagdat tekrar alindi Osmanli Safevi Savasi Bu savas sonunda imzalanan Kasr i Sirin Antlasmasi ile Osmanli nin dagilincaya kadarki dogu siniri buyuk olcude belirlenmis oldu Bu donemde Osmanli tarihinde ilk defa yenicerilerin kaldirilmasi gundeme geldi Ancak bunu dusunen II Osman Genc Osman yeniceriler tarafindan olduruldu 1656 yilinda Koprulu Mehmed Pasa nin sadrazam olmasiyla Kadinlar saltanati sona erdi Bu degisim Koprululer Devri ni baslatti Bu devirde Osmanli kaybettigi gucunu az da olsa geri kazanmistir 1683 yilindaki II Viyana Kusatmasi yla beraber Kutsal Ittifak Savaslari basladi Ayanlar Cagi Duraklama ve Reform 1683 1827 II Viyana Kusatmasi ni tasvir eden bir eser 1683 Bu donemde deneyimsiz kisilerin tahta gecmesi ile merkezi yonetimin bozulmasi sonucu devlet yonetiminde otoritenin sarsilmasi halkin devlete olan guveninin azalmasina ve ic isyanlarin cikmasina neden olmustur Ozellikle Yeniceriler artik padisaha karsi gelmekteydi Yenicerilerdeki Ocak devlet icindir anlayisi Devlet ocak icindir anlayisina donusmustur Avusturya ve Iran seferleri sonucu olusan ekonomik sikintilar timar sisteminin bozulmasi nufus artisinin yarattigi sosyal hayattaki sikintilar ve cagin gerisinde kalinmasi ile egitim alanindaki bozulmalar sonucu devlet duraklama donemine girmistir Cografi Kesifler ile eski ticaret yollarinin onem kaybetmesi sik padisah degismeleriyle cok verilen culus bahsisi ve yenicerilerin artmasiyla verilen ulufe miktarinin da artmasi Osmanli ekonomisini yipratmistir Osmanli Devleti nin duraklama doneminden gerileme donemine girmesine neden olan Karlofca Antlasmasi muzakereleri 1699 26 Ocak 1699 tarihinde Kutsal Roma Cermen Imparatorlugu ile imzalanan Karlofca Antlasmasi Osmanli Kutsal Ittifak Savaslari ni bitirdi Karlofca Antlasmasi Osmanli Imparatorlugu nun toprak kaybettigi ilk antlasmadir Bu tarihten sonra Osmanli Devleti nin gerileme donemi baslamistir Papa tarafindan Osmanli Devleti ne karsi Kutsal Roma Cermen Imparatorlugu Avusturya Lehistan Rusya Maltali Sen Jean Sovalyeleri ve Venediklilerden olusan bir ittifak ile uzun suren savaslar sonunda yorgun dusen Osmanli Devleti Banat ve Temesvar haric butun Macaristan i ve Erdel Prensligi ni Avusturya ya Ukrayna nin kuzeyini ve Podolya yi Lehistan a Mora yi ve Dalmacya kiyilarini da Venediklilere birakmistir Celali ayaklanmalari Osmanli toprak duzenini buyuk olcude degistirmis agir vergiler yuzunden yerlerinden olan ciftcilerin topraklari multezimlerin ya da yerel yoneticilerin eline gecmistir Vergiler yuzunden borca giren koyluler isledikleri topraklari sonunda tefecilere kaptirdilar Osmanli toprak duzeninin bel kemigi olan timar sistemi bozuldu Buyuk nufus hareketleri ortaya cikti ve kentlere buyuk gocler oldu Tarimsal uretim geriledi ve kitlik tarim urunleri fiyatlarinin yukselmesine yol acti On binlerce insan yasamini yitirdi ve pek cok yerlesim yeri yikima ugradi Osmanli da ilmiyenin bozulmasi da devleti geriletti Avrupa daki gelismelerin Reform Ronesans takip edilmemesi Osmanli icin buyuk bir dezavantaj olmustur Osmanli Devleti nin egitim sisteminin bozulmasinin nedeni Besik Ulemaligi denen sistemin ortaya cikmis olmasidir Bu sisteme gore muderrislerin yeni dogan cocuklari dogdugu andan itibaren medrese ogretmeni sayiliyordu Osmanli da Istanbul da gorev yapan bir Tulumbacilar heyetiLale Devri nde yapilan III Ahmed Cesmesi 1718 yilinda Avusturya ile imzalanan Pasarofca Antlasmasi ile Osmanli Imparatorlugu nda Lale Devri adi verilen donem baslamistir III Ahmed in tahtta oldugu bu donem zevk ve sefa devri olarak da bilinir Bu donemde devlette bircok yenilikler yapilmistir Avrupa baskentlerine elcilikler gonderilmis Tulumbacilar adi verilen yangin sondurme ekipleri kurulmus cicek hastaligi asisi uygulanmis cini atolyeler ve kagit fabrikalari acilmis minyatur sanatinda ilerleme kaydedilmistir Bunun yani sira Avrupa dan Said Efendi ve Ibrahim Muteferrika tarafindan matbaa getirilmis ve Osmanli matbaa ile tanismistir Bu donemde Sultan III Ahmed tarafindan Topkapi Sarayi ve Yeni Camii nde birer kutuphane ve Uskudar da da padisahin adini tasiyan III Ahmed Cesmesi yapilmistir Bu donemde halkin buyuk bir bolumu zor durumdayken Istanbul da bazi devlet yetkililerinin rahat yasamalari ve eglenceye duskun olmalari bazi huzursuzluklara yol acmis ve 1730 da Patrona Halil Ayaklanmasi ile birlikte III Ahmed tahttan indirilmis Lale Devri de sona ermistir Bu donemde yasanan diger onemli olaylar 1768 1774 Osmanli Rus Savasi Kucuk Kaynarca Antlasmasi Nizam i Cedid Karlofca Antlasmasi 1699 1723 1727 Osmanli Iran Savasi Yeniceri Ocagi nin kaldirilmasi 1826 Askeri Yenilgiler Banat in ve Belgrad in 1717 1739 gecici olarak kaybedilmesinin yani sira Tuna ve Sava uzerindeki Osmanli siniri 18 yuzyilda sabit kaldi Ancak Rus genislemesi buyuk ve buyuyen bir tehdit olusturuyordu Buna gore Isvec Krali XII Karl Orta Ukrayna da 1709 Poltava Muharebesi nde 1700 1721 Buyuk Kuzey Savasi nin bir parcasi Ruslar tarafindan yenilgiye ugratilmasinin ardindan Osmanli Imparatorlugu nda bir muttefik olarak karsilandi Charles XII Osmanli Padisahi III Ahmed i ikna etti Bogdan da 1710 1711 Prut Savasi nda Osmanli zaferiyle sonuclandi 1716 1718 Osmanli Avusturya Savasi ndan sonra Pasarofca Antlasmasi Banat Sirbistan ve Kucuk Walachia nin Oltenia Avusturya ya kaybini dogruladi Antlasma ayrica Osmanli Imparatorlugu nun savunmada oldugunu ve Avrupa da daha fazla saldirganlik gosterme olasiliginin dusuk oldugunu ortaya koydu 1739 da Belgrad Antlasmasi ile sona eren Avusturya Rus Turk Savasi 1735 1739 Kuzey Bosna Habsburg Sirbistan Belgrad dahil Oltenia ve guney bolgelerinin Osmanli yi geri almasiyla sonuclandi Ama imparatorluk Kirim Yarimadasi nin kuzeyinde bulunan Azak limanini Ruslara karsi kaybetti Bu antlasmadan sonra Osmanli Imparatorlugu Avusturya ve Rusya nin Prusya nin yukselisi ile ugrasmak zorunda kalmasi nedeniyle bir nesil barisin tadini cikarabildi Istanbul Teknik Universitesi gibi yuksek ogretim kurumlarinin kurulmasi da dahil olmak uzere egitim ve teknolojik reformlar gerceklesti 1734 te Bati tarzi topcu yontemlerini ogretmek icin bir topcu okulu kuruldu ancak Islam din adamlari teodise gerekcesiyle basariyla itiraz etti 1754 te topcu okulu yari gizli olarak yeniden acildi 1726 da Ibrahim Muteferrika Sadrazam Nevsehirli Damad Ibrahim Pasa yi Basmuftu olarak ikna etti ve din adamlarinin matbaanin verimliligine iliskin gorusleri ve daha sonra Muteferrika ya bazi hattatlarin ve dini liderlerin muhalefetine ragmen Sultan III Ahmed Muteferrika nin matbaasi ilk kitabini 1729 da yayinladi ve 1743 te her biri 500 ila 1 000 kopya olan 23 cilt halinde 17 eser yayinladi Kuzey Afrika da Ispanya Cezayir in ozerk Deyligi nden Oran i fethetti Oran Beyi Cezayir den bir ordu aldi ancak Oran i geri alamadi kusatma 1 500 Ispanyol un ve hatta daha fazla Cezayirli nin olumune neden oldu Ispanyollar da bircok Musluman askeri katletti 1792 de Ispanya Oran i terk ederek o bolgeyi Cezayir Deyligi ne satti 1768 de Rus destekli Ukraynali Haidamakas Polonya konfederasyonlarini takip ederek Ukrayna nin Besarabya sinirinda Osmanli kontrolundeki bir kasaba olan Balta ya girdi vatandaslarini katletti ve kasabayi yakip kul etti Bu eylem Osmanli Imparatorlugu nu 1768 1774 Osmanli Rus Savasi na kiskirtti 1774 tarihli Kucuk Kaynarca Antlasmasi savasi sona erdirdi ve Osmanli kontrolundeki Eflak ve Bogdan eyaletlerinin Hristiyan vatandaslarina ibadet ozgurlugu sagladi 18 yuzyilin sonlarinda Rusya ile yapilan savaslarda bir dizi yenilgiden sonra Osmanli Imparatorlugu ndaki bazi insanlar I Petro nun reformlarinin sona erdigi sonucuna varmaya basladilar Ruslara bir avantaj saglamisti ve Osmanlilar daha fazla yenilgiden kacinmak icin Bati teknolojisine ayak uydurmak zorunda kalacakti III Selim 1789 1807 orduyu modernize etmek icin ilk buyuk girisimleri yapti ancak reformlari dini liderler ve Yeniceriler tarafindan engellendi Ayricaliklarini kiskanan ve degisime siddetle karsi cikan Yeniceriler isyan etti Selim in cabalari tahtina ve hayatina mal oldu ancak 1826 da Yeniceri Ocagi ni ortadan kaldiran halefi dinamik II Mahmud tarafindan gorkemli ve kanli bir sekilde cozuldu Sirp Isyanlari 1804 1815 Dogu Sorunu sirasinda Balkanlar da bir ulusal uyanis doneminin baslangicina isaret ediyordu 1811 de el Suud ailesi tarafindan yonetilen Arabistan in koktendinci Vahhabileri Osmanlilara karsi ayaklandi Vahhabi isyancilari yenemeyen Babiali Misir Eyaleti valisi valisi Kavalali Mehmed Ali Pasa yi Arabistan i geri almakla gorevlendirdi ve 1818 de Diriyah Emirligi nin yikilmasiyla sona erdi Sirbistan in egemenligi kendi hanedanligi altinda kalitsal bir monarsi olarak kabul edildi 1821 de Yunanlar Sultan a savas ilan etti Bir saptirma olarak Bogdan da ortaya cikan bir isyani Korint Korfezi nin kuzey kismiyla birlikte Osmanli Imparatorlugu nun bagimsizligini kazanan ilk parcalari olan Mora Yarimadasi ndaki ana devrim izledi 1830 da Fransizlar Cezayir Deyligi ni isgal etti 21 gun suren kampanya 5 000 den fazla Cezayir askeri ve yaklasik 2 600 Fransiz askeri zayiati ile sonuclandi Fransiz isgalinden once Cezayir in toplam nufusu buyuk olasilikla 3 000 000 ile 5 000 000 arasindaydi 1873 te Cezayir in nufusu yeni gelen birkac yuz bin Fransiz yerlesimci haric 2 172 000 e dustu 1831 de Mehmed Ali Pasa Sultan in Yunan isyanini bastirmak icin askeri yardim gondermesi karsiliginda kendisine soz verdigi Buyuk Suriye ve Girit valiliklerini vermeyi reddetmesi nedeniyle Sultan II Mahmud a isyan etti 1821 1829 Ve sonunda Yunanistan in resmi bagimsizligi ile sona erdi 1827 de Navarin Deniz Muharebesi nde donanmasini kaybeden Mehmed Ali Pasa icin maliyetli bir girisimdi Boylece 1831 1833 Osmanli Misir Savasi basladi Oglu Ibrahim Pasa komutasindaki Pasa Anadolu ya ilerlerken Osmanli Ordusunu yendi ve baskent Istanbul un 320 km 200 mil yakininda Kutahya sehrine ulasti Caresizlik icinde Sultan II Mahmud imparatorlugun geleneksel ezeli rakibi Rusya dan yardim istedi ve Imparator I Nikolay dan kendisine yardim etmesi icin bir seferi kuvveti gondermesini istedi Ruslar Hunkar Iskelesi Antlasmasi nin imzalanmasina karsilik Ibrahim Pasa yi Istanbul a dogru ilerlemekten caydiran seferi kuvveti gonderdi 5 Mayis 1833 te imzalanan Kutahya Antlasmasi hukumlerine gore Mehmed Ali Pasa vilayetlerin valisi valisi yapilmasi karsiliginda Sultan a karsi yuruttugu seferden vazgecmeyi kabul etti Girit Halep Trablus Sam ve Sayda son dordu modern Suriye ve Lubnan dan olusuyor ve Adana da vergi toplama hakki verilmistir Rus mudahalesi olmasaydi Sultan II Mahmud devrilme riskiyle karsi karsiya kalabilirdi ve Mehmed Ali Pasa yeni padisah bile olabilirdi Bu olaylar Babiali nin kendisini korumak icin yabanci guclerin yardimina ihtiyac duydugu tekrar eden bir kalibin baslangicini isaret ediyordu 1839 da Babiali fiilen ozerk olana kaybettiklerini geri almaya calisti ancak hukuken hala Misir in Osmanli Eyaleti ancak gucleri baslangicta yenildiler ve bu da 1840 Dogu Krizine yol acti Mehmed Ali Pasa nin Fransa ile yakin iliskileri vardi ve onun Misir Sultani olma ihtimali genis bir kesim tarafindan tum Levant i Fransiz nufuz alanina sokmak olarak goruluyordu Babiali nin Mehmed Ali Pasa yi Britanya Imparatorlugu nu ve Avusturya Imparatorlugu nu yenmekte aciz oldugunu kanitladigi icin askeri yardim sagladi ve 1839 1841 Osmanli Misir Savasi Osmanli zaferi ve Misir Eyaleti ve Levant uzerindeki Osmanli egemenliginin restorasyonu ile sona erdi 19 yuzyilin ortalarina gelindiginde Osmanli Imparatorlugu Avrupa nin hasta adami olarak adlandiriliyordu Uc hukumdar devleti Sirbistan Prensligi Wallachia ve Moldavia 1860 lar ve 1870 lerde de jure bagimsizliga dogru ilerledi Gerileme ve Modernlesme Hareketleri 1828 1908 Osmanli daki gerileme donemi Osmanli tarihinde Karlofca Antlasmasi ndan 1699 baslayarak Yas Antlasmasi na kadar 1792 gecen sureye denir Bu donemin sonlarina dogru Osmanli Devleti ne Avrupalilar tarafindan Hasta Adam denmeye baslanmistir Cunku bu donemde Osmanli Devleti buyuk oranda toprak kayiplari yasamistir Bu donemde Osmanli Devleti Karlofca ve Istanbul Antlasmalari ile kaybedilen yerleri geri almak ve mevcut topraklari korumak amaciyla batida Avusturya ve Venedik kuzeyde Rusya ve doguda Iran ile savaslar yapmistir Bu yuzyilda Avrupa dan geri kalindigi Pasarofca Antlasmasi ndan itibaren kabul edilmis ve yapilan islahatlarda Avrupa ornek alinmistir Bu yuzyil baslarinda Osmanli Devleti kaybettigi topraklari geri alarak Avrupa da tutunmayi ve eski gucunu korumayi amaclamistir Ancak bir sure sonra bu amacina ulasamayacagini anlayinca elindeki topraklari koruma politikasi izlemeye baslamistir Osmanli imparatorlugu modernlestirmek ve Rusya ya karsi korunmak icin Britanya ile Hunkar Iskelesi Antlasmasi ni 1833 imzalamistir I Mesrutiyet in ilani ve Meclis i Mebusan in acilisi 1876 3 Kasim 1839 da Sultan Abdulmecid doneminde Hariciye Naziri Koca Mustafa Resid Pasa tarafindan Gulhane Parki nda okunan Tanzimat Fermani ile birlikte Osmanli Batililasma yolunda ilk adimini atmistir 18 Subat 1856 tarihinde ise Tanzimat in ilanindan sonraki uygulamalarla ilgili olarak ozellikle gayrimuslimlere yeni haklar taniyan Islahat Fermani ilan edildi 23 Aralik 1876 da II Abdulhamid tarafindan ilan edilen I Mesrutiyet ile demokrasi yolunda buyuk bir adim atilmis Osmanli da ilk defa padisahin yetkileri sinirlandirilmis ve bu da anayasal monarsi rejiminin ilk donemi olarak kayitlara gecmistir Ancak bu surec cok uzun surmedi I Mesrutiyet II Abdulhamid in 1877 78 Osmanli Rus Savasi ndaki yenilgiyi gerekce gostererek Meclis i Mebusan i kapatmasiyla 1878 de son bulmustur 1908 yilinda II Abdulhamid tarafindan tekrar mesrutiyet yonetimine gecilmis II Mesrutiyet ancak bu da buyuk sorunlara neden olmustur 13 Nisan 1909 tarihinde Rumi 31 Mart 1325 mesrutiyet aleyhtari olan bir grup tarafindan bir darbe tesebbusu 31 Mart Vakasi yapilmis bu isyanda bircok sivil ve asker hayatini kaybetmis ve Sultan II Abdulhamid tahttan indirilip yerine V Mehmed Resad getirilmistir Bu donemde yasanan diger onemli olaylar 1806 1812 Osmanli Rus Savasi ve Bukres Antlasmasi 1812 1828 1829 Osmanli Rus Savasi ve Edirne Antlasmasi 1829 Mehmet Ali Pasa Isyani Kirim Savasi 1853 1856 93 Harbi 1877 1878 Osmanli Rus Savasi Ayastefanos Antlasmasi ve Berlin Antlasmasi 1878 Domeke Savasi 1897 Osmanli Yunan Savasi Dagilma 1908 1922 Italyan donanmasi Trablus u kusatiyor Trablusgarp Savasi 1911 6 Osmanli Ordusu askerleri Irak taki Kut ul Amare Kusatmasi sirasinda I Dunya Savasi 1916 Sevr Antlasmasi na gore Osmanli Devleti nin paylasilmasi Osmanli Devleti Avrupali devletlerin kendi aralarindaki cikar catismalarindan yararlanip denge politikasi izleyerek varligini uzun sure korumayi basarmistir Ancak dagilmayi onlemek icin Osmanli devlet yonetiminde islahata yonelik calismalar yapilmis ise de Avrupa da cikan isyanlar ve uzun suren Rus savaslari ile iyice yipranmisti 1911 yilinda Italyan ordularinin somurge amaciyla Kuzey Afrika ulkesi Libya ya saldirmalari sonucu Osmanli Devleti ile Italya arasinda Trablusgarp Savasi yapildi Savas sonunda imzalanan Usi Antlasmasi ile birlikte Osmanli son Kuzey Afrika topragini da kaybetti Ancak tam bu sirada da Avrupa da Balkan Savaslari patlak verdi 1789 Fransiz Devrimi nden sonra dunyada yayilan milliyetcilik akiminin etkisinden Osmanli Devleti de nasibini aldi Balkan Savaslari sonucunda bircok Balkan ulkesi Osmanli dan ayrilarak bagimsizligini ilan etti 1914 yilinda Avusturya Macaristan Imparatorlugu arsiduku Franz Ferdinand in Saraybosna da bir Sirp milliyetcisi tarafindan suikasta ugrayip oldurulmesinden sonra I Dunya Savasi basladi Osmanli Devleti Almanya ile Avusturya Macaristan Imparatorlugu nun yaninda savasa dahil oldu Bu savasta bircok cephede savasan Osmanli Devleti buyuk kayiplar verdi ve savas 1918 yilinda Itilaf Devletleri nin zaferiyle sona erdi 30 Ekim 1918 tarihinde Osmanli Imparatorlugu Itilaf Devletleri ile Bahriye Naziri Rauf Bey araciligiyla Limni Adasi nin Mondros Limani nda Mondros Mutarekesi ni imzaladi Cok gecmeden Itilaf Devletleri Osmanli nin baskenti Istanbul a isgal etmek icin ulasti O gun Itilaf filosundan cogu Ingiliz 3000 civari asker karaya cikti Istanbul da cesitli resmi ve gayriresmi binalara yerlestirildiler Beyoglu ve Rumeli yakasi Ingilizlerin Istanbul yakasi Fransizlarin ve Anadolu yakasi Italyanlarin kontrolune birakilmisti Isgal komutani Maitland Wilson Beyoglu ndaki Ingiliz Kiz Lisesi nde torenle karargah kurdu Ve koca sehir isgal edilmeye baslandi Bazi milletvekilleri tutuklanip surgune gonderildi ve Meclis i Mebusan kapatildi Yasanan tum bu olaylar ve Osmanli Imparatorlugu nun icinde oldugu bu kotu vaziyet bagimsizlik kazanma tutkusuyla girisilecek olan Turk Kurtulus Savasi nin baslamasina neden oldu 23 Nisan 1920 tarihinde Ankara da Turkiye Buyuk Millet Meclisi kuruldu Ardindan isgalci kuvvetlere karsi yapilan Kurtulus Savasi 1919 1922 basariya ulasti 1 Kasim 1922 tarihine gelindiginde ise Turkiye Buyuk Millet Meclisi tarafindan 308 numarali kararname ile 623 yillik Osmanli saltanati kaldirildi son padisah VI Mehmed Vahdettin yurt disina surgun edildi ve Osmanli Imparatorlugu tarihe karisti Itilaf Devletleri nin Istiklal Caddesi ndeki gecit toreni Istanbul un Isgali Osmanli Imparatorlugu nun 1920 deki sinirlariSon Osmanli padisahi VI Mehmed Vahdettin in Istanbul dan ayrilmasi 1922 Devlet yapisiI Osman dan V Mehmed e kadarki Osmanli Imparatorlugu padisahlari montaji Osmanli Imparatorlugu kuruldugundan itibaren bir monarsiydi Cok uzun zaman mutlak monarsi kisa zaman araliklarinda anayasal monarsi ulkede yururlukte kaldi Sultan hiyerarsik Osmanli sisteminde ve siyasi askeri hukuki sosyal ve cesitli basliklarda en ustteydi Saltanatina mesruiyet saglanmasi icin teorik olarak sadece Allahʼa ve yerine getirmesi gereken Allah in yasalari na Islam daki seriat karsi sorumlu oldugu ileri suruldu Bu mesruiyet cabasina gore onun ilahi gorevi Iran Islam geleneginde hukumdarlara addedilen Allah in yeryuzundeki golgesi zill Allah fi l alem ve yeryuzunun halifesi halife i ru yi zemin olmakti Tum devlet dairesi onun hukmundeydi ve verdigi her karar ferman adi verilen kararnamelerde yayimlanirdi Baskomutandi ve tum yurttaki resmi unvaniydi 1453 te Istanbul un Fethi nden sonra kendilerini Roma Imparatorlugu nun varisi olarak gorurlerdi Bu nedenle ara sira Kayser ve Imparator unvanini kullanirlardi 1517 de Misir in Fethi nden sonra Yavuz Sultan Selim halife unvanini da benimsedi Yakin zamanlarda Osmanli hukumdarlari tahta cikmada Avrupa hukumdarlarinin tac giyme torenlerine esdeger olarak Osman in Kilici ile kusatilirdi Kusatilmayan sultanin cocuklari verasete uygun degildi Teoride ve ilkelerde salt olmasina ragmen uygulamada padisahin yetkileri sinirliydi Siyasi kararlarda hanedanin onemli uyelerinin gorus ve tutumlarini dikkate alirdi burokratik ve askeri kuruluslarda ayni zamanda dini liderlerdi 17 yuzyildan bu yana imparatorluk uzun suren durgunluk donemine girdi bu donemde sultanlar cok gucsuzlestiler Bircogu guclu Yeniceri Ocagi tarafindan tahttan indirildi Tahta gecmesi yasakli olmasina ragmen Harem ozellikle hukumdarin annesi Valide sultan olarak da bilinir sahne arkasi onemli politik rollerde kadinlar saltanati donemi boyunca etkili oldu Sultanlarin azalan gucleri ilk sultanlarin ve sonrakilerin saltanat uzunluklarinin farkliligindan dolayi kanitlandi I Suleyman imparatorlugu 16 yuzyilda doruk noktasina cikaran ve 46 yillik saltanati olan Osmanli tarihinin en uzun sure tahtta kalan padisahiydi Onu 39 yillik saltanatiyla IV Mehmed ve 38 yillik saltanatiyla Orhan Gazi takip etmektedir V Murad 19 yuzyil gerileme donemine hukmeden kayitlardaki en kisa saltanatli padisah idi saltanati sadece 93 gun surdu Parlamenter monarsi V Murad in varisi II Abdulhamid zamaninda I Mesrutiyet ile resmilesti Divan i Humayun Osmanli Devleti nde iftihar nisani Osmanli Devleti kuruldugunda bir divan vardi ve belli basli uyeleri bulunmaktaydi Bunlar Padisah Vezir i Azam Kazasker Defterdar Seyhulislam Kaptan i Derya ve Nisanci idi Fatih Sultan Mehmed den sonra Vezir i Azamlarin goruslerini daha rahat soylemesi icin padisahlar toplantilari arka tarafta bir bolumden izlemis ve divana Vezir i Azam baskanlik yapmistir Bu meclis Osmanli Devleti nin yonetiminde padisaha yardimci olurdu Vezir i Azam Sadrazam Padisahtan sonraki en yetkili devlet adamidir Padisahin muhrunu tasirdi Vezir Sadrazamdan sonraki en yetkili kisidir Sadrazamin verdigi gorevleri yapardi Kazasker Anadolu ve Rumeli de olmak uzere iki ayri kazasker bulunurdu Adalet islerine bakardi Ayrica kadi ve muderrislerin atamasini ya da gorevden alma isini yapardi Bugunku yargi gorevini yaparlardi Defterdar Anadolu ve Rumeli de iki ayri defterdar vardi Rumeli deki basdefterdardi Maliye islerini yapardi Bugunku Maliye Bakanligi gorevini yuruturdu Nisanci Tapu kadastro fethedilen yerleri gelirlerine gore deftere kaydetmek gibi isleri yuruturdu Seyhulislam Devlette verilen kararlarin Islam a uygun olup olmadigina karar verir bu karara gore fetva verirdi Sadrazamla esit rutbedeydi Seyhulislam divan asli uyesi degildi gerekli gorulen konularda cagrilir ve fikri alinirdi Kaptan i Derya Donanma ve denizcilikle ilgili islerden sorumludur Istanbul dayken Divan toplantilarina katilirdi Kaptan i Derya da asli uye degildi gerekli gorulen konularda cagrilir ve fikri sorulurdu Divan i Humayun II Mahmud doneminde kaldirilarak yerine nazirliklar bakanliklar kuruldu Idari bolumler 1899 yilinda imparatorlugun idari bolunusu Osmanli Imparatorlugu ilk idari birimler olarak sancaklara bolunmustu Cogu sancak sancakbey adi verilen kisiler tarafindan yonetilmekteydi Bir kismi ise sehzadeler ve onlarin lalalari tarafindan yonetilmekteydi Sancaklar da kazalardan ve nahiyelerden olusmaktaydi Ulkenin genislemesiyle birlikte sancaklarin birlesimiyle olusacak olan beylerbeyligi kuruldu Ilk kurulan beylerbeyligi Rumeli Beylerbeyligi dir 16 yuzyildan itibaren beylerbeyligi kelimesi yerine eyalet kelimesi kullanilmaya baslandi Eyaletler salyaneli yillikli ve salyanesiz yilliksiz olmak uzere ikiye ayrilmaktaydi Salyanesiz eyaletler Has Zeamet ve Timar olmak uzere uc dirlik arazisine bolunmustu Timar dirliginde ordunun uzun sure ordusunun ana gucu olan Timarli Sipahiler yetistirilmisti Salyaneli eyaletler genellikle devletin dogrudan kontrol edemedigi merkeze uzak eyaletlerdi Bu eyaletler dirlige ayrilmazdi vergilerini dogrudan para olarak merkeze gonderirlerdi Burada daimi Yeniceri garnizonlari olurdu 19 yuzyilda eyalet yapisi degismeye basladi 1864 yilinda eyalet sistemi tamamiyla yikilarak yerine vilayet sistemi getirildi Bu sistem Turkiye Cumhuriyeti ndeki idari bolunusun temelini atti Hukuk Devlet varligi suresince bircok hukuk duzenini sentezlemis ve Osmanli hukukunu olusturmustur Kanun genellikle laik bir duzene sahipti Ancak ser i ve dini hukukla da uyumluydu Hukuk kurallari yerel ozelliklere gore de esneklik gosteriyordu Topraklarin yonetimi ve sivil duzen konusunda yerel idareye haklar taniniyordu Boylelikle imparatorluk icindeki bircok unsurun adalet anlayisina cevap veriliyordu Osmanli Imparatorlugu nda seri ve orfi olmak uzere iki tur hukuk vardi Orfi hukuk kanunlar cercevesinde olusan hukuk sistemidir Seri hukuk ise Islam dininin esaslari uzerine kuruluydu Hukumdar unvanlari Roma Imparatoru Halife Osmanli ve Memluk ordularinin Mercidabik Muharebesi ndeki carpismasini betimleyen bir resim Hilafet veya halifelik Arapca خلافة Arap cografyasinda dunyanin diger cografyalarindaki krallik hanlik carlik imparatorluk ve sahlik gibi makamlara esdeger olarak kurulmus bir devlet baskanligi makamidir 632 de olen Islam peygamberi Muhammed in kurdugu Islam Devleti nin liderligini surduren hukumdarlar kral car veya imparator gibi bir unvan olan halife Arapca خليفة unvanini kullanmistir Muhammed in olumunden sonra Islam Devleti ni devam ettiren Rasidin halifelerinin sahabenin onde gelenlerinin secimi ve biat alma yoluyla Emevi ve Abbasi halifeleri ve halife unvanini kullanan sonraki diger hukumdarlarda ise babadan ogula gecen veraset yoluyla intikal ettigi gorulmektedir 1453 te II Mehmed in Istanbul u fethiyle Dogu Roma Imparatorlugu nu yikip Roma Imparatoru Kayser i Rum unvanini ustlenmesi gibi 1517 de I Selim Ridaniye Muharebesi yle Islam Devleti ni devam ettiren Memluk Devleti ni yikip Islam Halifesi unvanini ustlenmistir ve boylelikle Osmanli hukumdarlari sultan han ve sah gibi cok sayidaki unvanlarinin yanina halife unvanini eklemistir Halifelik makaminin tek bir toprak parcasindan ibaret Islam Devleti nin yonetim erkiyken sonradan Papalik benzeri ulusotesi otoriteye sahip dini siyasi bir makam olarak algilanmaya baslayip Sunnilerin veya tum dunya Muslumanlarinin temsilciligine tesebbus etmesi Rus Imparatorlugu nun Osmanli Devleti ndeki Ortodokslari himaye etmesini ve Osmanli Devleti nin Kirim daki Muslumanlari himaye etmesini saglayan 1774 Kucuk Kaynarca Antlasmasi ile baslamistir Boylelikle 7 yuzyilda Arap cografyasinin bir bolgesi olan Hicaz da Muhammed in liderligini yuruttugu Islam Devleti nde yasayan ve sayilari henuz milyonlari bulmamis insanlari yonetmek icin kurulup 13 yuzyila kadar surekli genisleme egilimi gosteren Arap Islam Imparatorlugu nun devlet baskanligi makami olan hilafet 1774 Kucuk Kaynarca Antlasmasi ndan cok daha sonra Sulu Sultanligi ndaki Muslumanlara Amerika Birlesik Devletleri yonetimini kabul ettirenII Abdulhamid yonetimi 1876 1909 ve butun Muslumanlari Itilaf Devletleri ne karsi savasa tesvik etmek icin Mehmed Resad a cihad ilan ettirenIttihat ve Terakki yonetimi 1913 1918 tarafindan kitalararasi yetkiye sahip bir kurum veya unvan gibi kullanilmak istenmistir ancak Arap Ayaklanmasi ornegindeki gibi basarisiz olunmustur 29 Ekim 1923 te Turkiye de cumhuriyetin ilaniyla ulkenin devlet baskanligi makamina kimin hangi unvanla gececegi sorunu cozulmus birkac ay sonra 3 Mart 1924 te ise eski rejimden kalan hilafet makami kaldirilmistir Ordu Osmanli zirhi 1480 1500 Osmanli Imparatorlugu nun ordu teskilati Anadolu Selcuklu Ilhanlilar ve Memluk devletlerinin askeri teskilat yapilarindan belirli olculerde yararlanilarak kurulmustur Osmanli ordusunda baskomutanlik gorevini hakanlar yapmislardir Yaya ve atlilardan olusturulan ordunun atsiz kismi yaya suvarileri ise musellem seklinde adlandirilmisti bu yonetim ilk olarak Orhan Gazi doneminde yapilmisti Bunlar Kapikulu Ocaklari nin kurulusuna kadar savaslarda fiili olarak hizmet gorduler Osmanli Devleti nin temelleri atilirken suvari olan beylik kuvvetlerinin yerine Vezir Alaeddin Pasa ile Kadi Cendereli Kara Halil in tavsiyeleriyle Turk genclerinden olusan ayri ayri biner kisilik yaya ve musellem isimleriyle muvazzaf ade ve suvari kuvveti kuruldu Kara kuvvetleri Yaya ve musellemlerin temelini attigi ordu teskilati zamanla kuvvet ve siniflara ayrilmistir Osmanli ordusu baslica uc ana kuvvetten olusmaktadir Bunlar Kapikulu Ocagi Eyalet askerleri ve Akincilardir Kapikulu Ocagi Osmanli Devleti nin daimi ordusunu olusturan ve dogrudan padisaha bagli olan yaya atli ve teknik siniftan asker ocaklarina verilen addir Kapikulu ocaklarinin kurulmasindan onceki donemde Osmanli Devleti nin askeri gucunu yayalar ve musellemler olusturuyordu Eyalet askerleri devletin Timar a ayrilmis bolgelerinde yetismis askerlerdi Kapikulu askerleri gibi baris zamaninda da askerlik yapmazlardi Sadece savas sirasinda askerlik yaparlardi Donanma Osmanli Imparatorlugu nun deniz kuvvetleri olan Donanma yi Humayun 14 yuzyilda kuruldu Osmanli Devleti 1323 yilinda Karamursel i fethederek denize ulasti Karamursel Bey komutasinda ilk donanma olusturuldu ve Kocaeli de yapilan savaslarda denizden destek saglandi 1327 yilinda Karamursel de ilk Osmanli tersanesi kuruldu ve boylece deniz gucunun kurumsallasma calismalari basladi Osmanli donanmasinda hiyerarsik sisteme gecildi ilk derya beyi donanma komutani Karamursel Bey oldu 1337 yilinda Kocaeli ele gecirildi boylece 1353 yilinda gerceklesecek olan Rumeli ye gecisin onu acildi Bundan sonra donanmanin merkezi sirasiyla Izmit Gelibolu ve son olarak da Istanbul oldu Istanbul un Fethi de II Mehmed donanmadan da yararlandi Karadeniz de ve Akdeniz de etkisi artan Osmanli donanmasi Buyuk Misir Seferi nde 1516 1517 Osmanli kuvvetlerine lojistik destek sagladi Preveze Deniz Muharebesi 1538 Inebahti Deniz Muharebesi 1571 1538 yilinda Barbaros Hayreddin Pasa kumandasindaki Preveze Deniz Muharebesi kazanildi ve Akdeniz de Osmanli hakimiyeti basladi Bundan sonra 1560 ta Cerbe Deniz Muharebesi de kazanildi 1565 te Malta kusatildi ancak bir sey elde edilemedi Osmanli donanmasini buyutmek icin bircok tersane kuruldu ihtiyac duyulan malzemeler Kocaeli den Biga dan Samsun dan Kastamonu dan ve Aydin dan getiriliyordu Kaptan i deryalara gelenek olarak Cezayir Beylerbeyligi verilirdi Gelibolu Akdeniz adalari ve Izmir in bazi yerleri Osmanli kaptanlarina dirlik olarak verilirdi 16 yuzyilda Hint Okyanusu nda Portekiz Kralligi na karsi Hadim Suleyman Pasa ve Piri Reis komutasinda seferler duzenlendiyse de Portekiz donanmasi ustun geldi ve Piri Reis 1554 te idam edildi 1571 yilinda Inebahti Deniz Savasi ndan gelen yenilgiyle agir kayiplar veren Osmanli donanmasi sonralari kayiplarini telafi etmeyi basardi Osmanli Imparatorlugu duraklama doneminden itibaren deniz ticaretinde Avrupali devletlerden geri kaldi 18 yuzyilda Mezomorto Huseyin Pasa nin girisimleri ile donanmada reform yapildi Fakat denizlerde ciddi bir ustunluk saglanamadi 1773 yilinda Cezayirli Gazi Hasan Pasa nin Kaptan i derya olmasiyla Bahriye Mektebi acildi burada modern egitim verilmeye baslandi ve 1776 yilinda Tersane i Amire nin yakinlarinda ikinci Bahriye Mektebi olarak Hendesehane i Bahri acildi Mahmudiye kalyonu 1829 Istanbul 19 yuzyilda Osmanli Imparatorlugu Fransa nin Misir Seferi nde Ingiliz donanmasindan yardim aldi Bundan sonra III Selim in reformlarini devam ettiren II Mahmud devrinde donanma 1827 yilinda Navarin de imha edildi II Mahmud doneminde Amerikali muhendislerin yardimlariyla reformlar devam etti Osmanli tersanelerine modern deniz sanayi girdi ve donemin en buyuk savas gemisi unvanini elinde tutan Mahmudiye de o donemde denize indirildi II Mahmud un olumunden sonra bu muhendisler Istanbul u terk etmek zorunda birakildi Tahta cikan Abdulmecid doneminde 1840 yilinda Bahriye meclisi kuruldu ve modern donanma calismalari devam etti Ilk denizcilik sirketi Sirket i Hayriye de bu donemde kuruldu Abdulaziz doneminde ise 1867 yilinda Bahriye Nazirligi kuruldu Abdulaziz doneminde devam eden reformlar ile yabanci ulkelerden cok sayida modern savas gemisi satin alindi 1878 den itibaren II Abdulhamid in guvensizligi sonucu donanma Halic te terk edildi ve denize acilmadi 1897 Osmanli Yunan Savasi nda Osmanli donanmasi kendini gosteremedi 1909 yilinda Donanma Cemiyeti nin cabalari ile modern donanma calismalari halkin bagislariyla devam etti Bu cemiyetin cabalari ile cok sayida modern savas gemisi satin alindi Alman subaylardan olusan bir heyet ile reform calismalari canlandi Trablusgarp Savasi nda 1911 ve Balkan Savaslari nda 1912 1913 Osmanli donanmasi etkinlik gosterdi fakat I Dunya Savasi nda Ege Denizi nde sinirli faaliyet gostermek zorunda kaldi Canakkale Deniz Savaslari nda 1915 basarili oldu Donanma I Dunya Savasi nin ardindan Marmara Denizi nde Itilaf kuvvetlerinin kontrolu altina girdi Hava kuvvetleri I Dunya Savasi nda bir Osmanli ucaginin montaji Harbiye Naziri Mahmud Sevket Pasa tarafindan 1909 da ilk adimi atilan Osmanli askeri havaciligi resmi olarak 1 Haziran 1911 tarihinde Fen Kitalari Mustahkem Genel Mufettisligi 2 Subesi bunyesinde Havacilik Komisyonu adiyla faaliyete gecirilmistir Havacilik Komisyonu nun temellerini Fransa dan satin alinan biri 25 biri de 50 beygirlik iki ucak olusturmustur 1912 yilinda baslayan Balkan Savaslari nda Deperdussin Bleriot Harlan ve Mars tipi ucaklarla Osmanli tayyare bolukleri kendini mumkun oldugunca gostermistir Balkan Savaslari nin aci hatiralari silmek ve Turk havaciligini dunyaya tanitmak icin Harbiye Naziri Enver Pasa iki tayyarelik bir filoyu 8 Subat 1914 te Kahire ye gonderdi I Dunya Savasi doneminde muttefik olunan Almanya dan gizlice getirilen ucaklar ve dusmandan ele gecirilen ucaklar kullanildi Savasin pek cok doneminde hava harekati yetersizliklerden oturu kisitlandi ancak yine de kayda deger ucuslar yapildi Toplum yapisi19 yuzyil sonlarinda Osmanli toplumu Osmanli toplumu askeri yonetenler ve reaya yonetilenler olmak uzere iki farkli tabakadan olusmaktaydi Askeriler disindaki halk reaya devlete vergi odemekteydi Sehirler kasabalar ve koylerde yasarlardi Askeriler ise kendi icerisinde seyfiye ehl i orf ilmiye ehl i ser ve kalemiye ehl i kalem olmak uzere uce ayrilirdi Seyfiye sinifi askerlik ve yonetim islerinden ilmiye sinifi din adalet ve egitim islerinden kalemiye sinifi da burokrasi diplomasi ve mali islerden sorumluydular Osmanli siyasal uygulamasinda askeri ve reaya kesin kurallarla ayrilmisti Toplumsal koken yetisme kosullari ve resmi gorev bakimindan askeri sinif kilic ve kalem ehli olarak ikiye ayrilmaktaydi Halk ise Musluman ve Musluman olmayan milletlerden olusuyordu Gayrimuslimler ayrica cizye vergisi odemek disinda toplumdan bir ayrima tabi degildi Musluman toplumun yasantisi seriat ile sekillenirken farkli milletlerin din ve orflerine gore mahalli yasam tarzlarini koruma imkani vardi EkonomiOrhan Bey doneminde basilmis gumus para Bundan bir muddet oncesine kadar ilk Osmanli sikkesinin Orhan Bey doneminde basildigi dusunuluyordu Fakat yakin zamanda Osman Bey e ait sikkenin bulunmasiyla birlikte bu eski bilgi gecerliligini kaybetti Buna gore ilk Osmanli parasinin Osman Gazi doneminde tedavule ciktigi anlasilmaktadir Gumusten mamul Osmanli parasina akca deniyordu Her padisah hukumdarlik alameti olarak kendi adina para bastirirdi Osmanli hukumdarlari Fatih Sultan Mehmed devrine kadar gumus ve bakir para bastirdilar Fatih Sultan Mehmed doneminde ilk altin parayi bastirdi 20 kurus banknot 1852 Osmanli hazinesini en cok dolduran padisah ise Yavuz Sultan Selim dir Sultan Selim 8 senelik iktidari doneminde gerceklestirdigi Misir Seferi ile Misir civarinda hukum suren Memluk Devleti ne son verdi ve Orta Dogu ile Afrika daki muhim yerleri ve Kutsal Topraklar i Osmanli Devleti ne katti Misir i ele gecirdikten sonra tum Memluk hazinesini baskent Istanbul a getirtti ve Osmanli hazinesine muhrunu basti Daha sonradan anlatilanlara gore soyle bir emir verdi Benim altinla doldurdugum hazineyi benden sonra gelenlerden her kim daha cok mangirla doldurursa hazine onun muhruyle muhurlensin yoksa benim muhrumle muhurlenmeye devam edilsin Osmanli hazinesi bir daha hic o kadar dolmadi ve devlet yikilana kadar hazineyi Yavuz Sultan Selim in muhruyle muhurlemeye devam etti Osmanli Imparatorlugu nda ekonomiden ve turlu mali islerden defterdar sorumluydu Son padisaha kadar butun Osmanli paralarinin uzerinde Kostantiniye ibaresi kullanilmistir Daha sonradan Turk Kurtulus Savasi nda Yunanlarin bunu ilk Dogu Roma Imparatoru I Konstantin yerine Yunan Krali I Konstantin i kastederek kullanmalari uzerine kullanilmasindan vazgecilmistir Osmanli da merkezi otoritenin her yerde etkin olmasini saglayan devlet hazinesinden para harcanmadan asker yetistirilen ve topragin islenmesini de saglarken en uc beylere kadar guvenligi tasiyabilen bir sistem vardi Buna Timar sistemi deniyordu Bu sisteme gore reayaya yonetilenler verilen topraklarin 3 yil bekletmeksizin islenmesi ve kazancindan bir kismiyla da timarli sipahileri yetistirilmesi gerekiyordu Boylece devlet hazinesi de azalmiyor ustune ustluk her an savasa hazir asker yetismis oluyordu Diplomasi ve uluslararasi iliskilerBu alt basligin genisletilmesi gerekiyor Sayfayi duzenleyerek yardimci olabilirsiniz DemografiNufus Yil Nufus1520 11 692 4801566 15 000 0001683 30 000 0001831 27 230 6601856 35 350 0001881 17 388 6041906 20 884 0001914 18 520 0001919 14 629 000 Osmanli Imparatorlugu nun 6 asirlik varliginin cogunda toplam vatandas sayisi kesin verilere dayanmamistir 1881 deki sayima kadar nufus bilgileri vergi mukelleflerinin genel nufusa oranlanmasiyla belirlenmekteydi Vergiden haric bir yontem de hanelerin sayilmasiydi Her evde 5 hane halkinin bulunmasina dayali bir varsayim yapilabilmekteydi Varsayimlara dayali nufus tahminlerine gore 1520 de Osmanli Imparatorlugu nda 11 692 480 kisi yasamaktaydi 1683 te 30 000 000 1856 da 35 350 000 nufus oldugu dusunulmektedir Osmanli Devleti nde ilk nufus sayimi II Mahmud doneminde yapilmistir II Mahmud 1826 yilinda Yeniceri Ocagi ni kaldirmisti ve onun yerine Musluman cocuklardan olusan Asakir i Mansure i Muhammediye adli bir ordu kurmustu Bu orduya kac asker alinacagini ogrenmek icin nufus sayimi emrini verdi Bu nufus sayimi 1831 de oldu ve sayimin nedenlerinden biri de halktan alinacak vergileri hesaplamakti Sayimda sadece erkekler kayda alinmistir Hicaz bu sayimlarin disinda tutulmustur Osmanli Imparatorlugu nda ilk resmi sayim ise 1881 1893 arasinda 10 yil suren bir calismayla yapilmistir Ilk defa bu sayim vergi askerlik ya da herhangi bir amacla degil demografik bilgi elde etmek icin yapilmistir Nufus Muslumanlar Yunanlar Makedonlar Anadolu Rumlari Pontus Rumlari Kafkas Rumlari Ermeniler Bulgarlar Katolikler Yahudiler Protestanlar Latinler Asurlular Cingeneler gibi etnik dini ve cinsel kategorilerde belirlenmistir Bu sayimda 17 388 604 olan nufus 1919 sayiminda 14 629 000 kisi olarak belirlenmistir 1914 yilinda Osmanli Imparatorlugu nda Musluman Yunan ve Ermeni nufusu Nufusun 18 yuzyilda 16 yuzyildakinden daha dusuk olmasinin nedeni ise belirsizdir Fakat 1800 lerle birlikte nufus yukselmeye baslamis Avrupa illerinde oncelikle Balkanlar da 10 milyon civari Asya illerinde 11 milyon ve Afrika illerinde de 3 milyon civari nufusla 25 32 milyona ulasmistir 1900 lerde de nufus 18 5 milyon ile 1800 lerdekine yakindir Bu sure zarfinda imparatorlugun sinirlari 3 milyon kilometrekareden 1 milyon kilometrekareye gerilemistir Bu da nufusun iki katina ciktigi ve dolayisiyla nufus yogunlugunun arttigi anlamina gelmektedir Salgin hastaliklar ve kitliklar da onemli bozulmalara ve demografik degisimlere neden olmustu 1785 te Misir nufusunun yaklasik 1 16 i vebadan oldu ve 18 yuzyilda Halep nufusu 20 oraninda bir dusus yasadi 1687 1731 yillari arasinda sadece Misir i 6 kitlik vurdu Ve son kitlik kirk yil sonra Anadolu yu vurdu 19 yuzyilda gida maddelerinin hijyen saglik ve ulasimlarinda yapilan iyilestirmeler ile durum kontrol altina alindi Buharli gemiler ve demiryollarinin gelisimi ile yukselen liman kentlerinde bu yukselis nufusun kumelesmesine yol acti Kentlesme kasaba ve sehirlerdeki buyume ile birlikte 1700 1922 arasinda nufus hizla artti Saglik ve koruma tedbirlerindeki gelismeler bu sehirleri yasama ve calisma yonunden daha cazip kildi Dil Devletin resmi dili Turkcedir Uluslararasi yazismalar Turkcedir Yerel yonetimlerde ise Turkce ve bolgenin yerel dili resmi islerde yururlukte olan dildir Bu yerel diller Arapca Arnavutca Berberice Bosnakca Bulgarca Ermenice Farsca Hirvatca Kurtce Macarca Rumca Rusca Sirpca ve bircok yerel dildir Merkezi ilgilendiren konularda Turkce yereli ilgilendiren konularda yerel diller kullanilmistir Bilim dili olarak Turkce ve Arapca edebiyat dili olarak ise Turkce ve Farsca kullanilmistir Tanzimat Donemi nden sonra ulkedeki Fransizca konusan kisi sayisi da artmisti Din Sunnilik Osmanli Imparatorlugu nun hakim dini gelenekler yasal gelenekler ve din iken resmi mezhep Islam hukuk okulu Hanefilik idi Devletin mesruiyet kaynagi dinde bulundu din devletin kontrolunde kaldi ve Muslumanlarla gayrimuslimler arasinda ayrim gozetildi Gayrimuslimler ozellikle Hristiyanlar ve Yahudiler imparatorlugun tarihi boyunca mevcuttu Osmanli imparatorluk sistemi gayrimuslimler uzerindeki resmi Musluman hegemonyasinin karmasik bir bilesimi ve genis bir dini hosgoru derecesi ile karakterize edildi 15 yuzyilin ikinci yarisina kadar Osmanli tebaasinin cogunlugu Hristiyan di Gayrimuslimler 19 yuzyilda buyuk olcude goc ve ayrilma nedeniyle onemli olcude azalmasina ragmen onemli ve ekonomik olarak etkili bir azinlik olarak kaldilar Muslumanlarin orani 1820 lerde 60 iken 1870 lerde kademeli olarak 69 a ve 1890 larda 76 ya yukseldi 1914 e gelindiginde imparatorlugun nufusunun beste birinden azi 19 1 gayrimuslimdi ve cogunlukla Yahudiler ve Hristiyan Rumlar Asuriler ve Ermenilerden olusuyordu Islam Osmanli Imparatorlugu genis bir Musluman nufusa sahipti ve bu nufus farkli mezheplere ve bu mezheplerin cesitli dallarina mensuptu Yahudilik ve Hristiyanlik Osmanli yetkilisi Hristiyan erkek cocuklari devsirme icin kaydediyor 1558 Islam inancinda ehl i kitap olarak adlandirilan Yahudilik ve Hristiyanlik dinlerinin mensuplari millet sistemi denilen duzende kendi topluluklari icinde yasamayi surdurduler Inanclari nedeniyle ikinci sinif vatandas muamelesi gorerek asagilayici bir sifat olan gavur sozcuguyle etiketlendiler ve tabi tutulduklari cizye ve harac vergilerini odemeleri kosuluyla varliklarini surdurebildiler Hristiyanligin Ortodoks ve Gregoryen kiliseleri millet sistemi icinde mesru bir sekilde orgutlenmis durumdaydi Bu inanclara mensup kisiler kendi dini kurallarina gore yargilanirdi Buna karsilik millet sistemine dahil olmayan dinlerin devlet icinde mesru bir varligi bulunmuyordu 14 yuzyilda I Murad ile baslayip 17 yuzyila kadar uzanan bir surecte Osmanli Imparatorlugu genc Hristiyan erkek cocuklarinin Balkanlar daki topluluklardan alinip Musluman yapildiktan sonra Yeniceri ordusunda veya Osmanli idari sisteminde gorevlendirildigi bir tur harac veya zorunlu askerlik sistemi olan devsirme sistemini kullandi En cok gelecek vadeden ogrenciler mezunlari yuksek mevkileri dolduracak olan Enderun Okulu na kayitliydi Toplanan cocuklarin cogu devsirme sisteminin kan vergisi olarak anildigi imparatorlugun Balkan topraklarindandi Cocuklar buyudukleri ortam nedeniyle nihayet Islami hale geldiklerinde sahip olduklari tum cocuklar ozgur Musluman sayiliyordu Misyonerlik faaliyetleri 1820 yilinda baslayan ve Kurtulus Savasi nin sonuna kadar suren zaman icerisinde Osmanli Devleti nde misyonerlik faaliyetleri cok hizli bir sekilde gelismistir Misyonerlik faaliyetlerinin bu denli basarili olmasinda suphesiz Osmanli Devleti nin Islahat Fermani ile verdigi ayricaliklar kapitulasyon anlasmalari ile verilen ayricaliklar ve Osmanli Devleti nin bolgelerine ilgi gostermemesi etkili olmustur Baslangicta kendilerine Anadolu da hedef bulamayan misyonerler daha sonradan Ermenilere odaklanip calismalarinda basarili olmuslardir Actiklari okullardan mezun olan kisilerin basarili olmalari bu okullarin etkilerini artirmistir Hatta zamanla Musluman Turkler dahi cocuklarini bu okullara gondermislerdir Misyonerlerin genel hedef kitleleri Islamiyet in yaygin oldugu bolgeler olmustur Bu calisma Osmanli Devleti ile sinirli kalmayip Afrika kitasi Arap Yarimadasi Iran ve Orta Asya halklarina yonelik de bir calismadir Ulasim ve haberlesmeUlasim Sehirler arasi yollar ve ulasim 1820 li yillara ait bir cift okuzun cektigi bir ulasim araci Osmanli Imparatorlugu Asya Avrupa ve Afrika kitalarinda sahip oldugu topraklarla birlikte 16 yuzyil ortalarinda muazzam bir buyukluge ulasti Ekonomik ve ticari faaliyetlerin yani sira ulasim haberlesme ve nakliye gibi bircok hizmet ulasim yoluyla yapilmaktaydi Cok genis topraklar uzerinde yer alan Osmanli Imparatorlugu ise ihtiyacina gore Anadolu ve Rumeli de cesitli yol sistemleri yapiyordu Daha onceden Bizans ve Selcuklu Hanedanindan kalan eski yol guzergahlarini da kendi ihtiyaclarina gore yeniden duzenleyip bu yollara kopruler kaldirimlar ekleyerek sagladigi alt yapi birimleriyle daha kullanisli hale getirdi Ihtiyaca bagli olarak ana yollar ve bunlara bagli tali yollar yapti 1594 1595 tarihli menzil ve iskele defterinde Osmanli Devleti nin karada ve denizde sahip oldugu yol sistemi anlatilmistir Bu deftere gore Osmanli Devleti nin karada kullandigi alti adet ana yol guzergahi mevcuttu Bu yollarin uc tanesi Anadolu topraklarinda diger uc tanesi de Rumeli topraklarindaydi Kara yollarinin isimleri o yolun bulundugu kita ile birlikte Istanbul a gore konumuna bagli olarak verilirdi Ayni deftere gore Istanbul dan baslatilan iki Uskudar dan da iki olmak uzere toplam dort adet deniz rotasi da mevcuttu Uskudar dan baslayan rotada yollar Anadolu sahillerini Istanbul dan baslayan rotada ise Rumeli sahillerini dolanmaktaydi Osmanli Imparatorlugu nda yollar sag kol orta kol ve sol kol olmak uzere uc ana koldan meydana gelmekteydi Filistin de bazi yolcular 1900 Osmanli Imparatorlugu nda kara ulasim sebekesinin guvenligi de onemliydi Bu sebeple bircok vakif kurulusu ve hizmet gruplari mevcuttu Bunlar derbentcilik kopruculuk gemicilik ve digerlerinden nitelik bakimindan farkli olan kaldirimciliktir Osmanlilarda sehirler arasi yol insa ve bakim calismalari baslica iki sekilde gerceklesirdi Ilki baris zamaninda bir digeri ise seferberlik ve savas zamanlarinda ordu ve muhtelif agirliklarin gececegi yol guzergahlarinda gerceklesirdi Yol yapim ve onarimi tas dosemenin yani sira olasi acil durumlarda toprak tesviyesi seklinde de gerceklesirdi Istanbul dan Belgrad a uzanan anayol ile Istanbul u Suriye Misir Arabistan ve Irak a Bagdat ve Basra ya baglayan anayollar Osmanli Devleti nin dogu ve bati seferlerinin ana yol guzergahlari olmasi nedeniyle diger yollara gore daha bakimli ve duzgundu Ayrica bu yollarin hac ve ticaret yolu olarak kullanilmasi sebebiyle hukumet tarafindan yolun gectigi eyalet ve sancak idarecilerine yolun bakimli tutulmasi amaciyla emirler gonderilirdi Sefer sirasinda ordunun her turlu ihtiyaci daha onceden belirlenen yerlerden ve belli guzergahlar uzerinden ihtiyac mevkilerine ulastirilirdi Bunun gibi zamanlarda memlekette buyuk bir ekonomik hareketlilik ve yollar uzerinde de buyuk bir etkinlik meydana gelirdi Ordu savas icin cepheye hareket etmeden cok once kullanilacak yollarin konaklanacak menzillerin durumu kontrol edilerek bu konuda ilgili kisilerden rapor alinirdi Sehir ici yollar ve ulasim 19 yuzyil oncesinde gunumuzdeki modern kara ulasim araclarinin gelisinden once Istanbul da sehir icin kara ulasiminin bazi belirgin ozellikleri vardi Sehir ici yollarin dar olmasindan oturu araba islemesine elverissizdi Bunun sonucunda da kara ulasimi deniz ulasimina gore daha yavasti Sehirde Bizans devrinden kalma buyuk meydanlar ve gorece genis yollar mevcuttu Sehir yollari ortalama 6 7 metre genislige sahipti O zamanki sartlara gore sehirdeki yollarin genisligi nufusun yasayis tarzina ulasim ve nakil araclarinin sekline gore yeterliydi Sahil surlarinin icerisinde ve surlara yakin konumda bulunan birbirine yakin ana yollar vasitasiyla sahilden sehire ulasim mumkundu Bu guzergah uzerinden sahilden gelen mallar tek bir aracla sehre ulastirilabiliyordu Bu yollar gunumuzde de halen kullanilmaktadir Ana yollarin temel ulasim yukunu cekmesinden dolayi sehrin yan sokaklari cok dar durumdaydi Yuk arabalari bu ana yollari kullandiklari icin genis ara yollara ihtiyac duyulmamaktaydi Bunun yaninda dik kivrimli yerlerde merdivenle tamamlanan dar sokaklari sadece yayalar kullanmaktaydi Bu tur sokaklarda yukler hamallar ile tasinir bunun yaninda esek ve katirlar da tasima amacli kullanilirdi Onceleri 6 7 metre genisligindeki yollar sehir nufusunun zamanla artmasindan sonra yer yer 2 5 metreye kadar dustu Sehir yollarinin darligi sebebiyle araba kullanimi azdi Sehirde ulasim daha cok yaya olarak veya at ile yapilirdi 18 yuzyilin ortalarina kadar sehirde arabaya binme hakki devlet adamlari icerisinde yalnizca sadrazam ve seyhulislama taninmisti Sokaklarin araba kullanimi icin musait olmamasinin yaninda Osmanli da agirlikli olarak saray mensuplari ve askeri erkan araba kullanmayi hos gormezler ve rahatlik unsuru sayarlardi Bu sebeple araba daha cok kadinlarin ulasim amaciyla kullandiklari bir vasita olarak gorulurdu Halkin cogunlugu yaya olarak ulasimi tercih ederdi 19 yuzyilin ikinci yarisindan itibaren teknik bilgisi yuksek cizim ve olcum yapabilen iyi egitimli muhendisler yol yapimlarinda vazifelendirilmeye baslanmistir Osmanli Imparatorlugu nda yapilan yollarin bir kismi yabanci ozel sirketler tarafindan yapilmistir Ornegin 1860 yilinda Beyrut tan Sam a kadar olan karayolu bir Fransiz sirket tarafindan yapilmistir Bu tarihlerde yogun olarak Karadeniz bolgesi ile Orta Anadolu da kullanilan kagni arabalarinin karayollarina zarar verdigi gerekcesiyle kullanimi yasaklanmis ve yerine dort tekerlekli Rumeli arabalarinin kullanilmasi onerilmistir 1854 yilinda kurulan Sirket i Hayriye Osmanli Imparatorlugu nda Bogazici nde yolcu ve yuk tasimaciligi yapacak olan bir vapur sirketi olmayi amaclamistir Sirketin en onemli ozelligi Osmanli da kurulan ilk anonim ortaklik olmasiydi Sirketin kurulus Nizamnamesi Mecelle sahibi Turk Hukuk ve Edebiyat adami Ahmed Cevdet Pasa tarafindan hazirlandi Galatali banker Manolaki Baltazzi Ingiltere den yandan carkli 6 vapur birden ismarladi Vapurlarin Osmanli ya gelmeleri 1854 u buldu Ilk zamanlarda Tersane i Amire vapurlariyla aralarinda rekabet olmamasi icin yalniz Eminonu ile Bogaz koyleri arasinda sefer yapma hakki verilen sirket ilk seferini Uskudar a yapti II Abdulhamid tarafindan 1900 1908 yillari arasinda insa edilen Hicaz Demiryolu hatti 20 yuzyilin ilk yillarinda 1900 1908 yillari arasinda Sultan II Abdulhamid doneminde Hicaz Demiryolu insa edildi Bu Sam ile Medine sehirleri arasinda insa ettirilen 1322 km uzunlugundaki bir demiryolu hattiydi 1908 yilindan sonraki eklemelerle 1 900 km uzunluga kadar cikmistir Demiryolunun teknik islerinin basinda Alman muhendis Meissner bulunuyordu II Abdulhamid demiryolu boyunca bir telgraf hatti cekilmesini de emretmistir Demir yolunu Arap bedevilerin saldirilarindan korumak icin demiryolunun yanlarina bircok karakollar insa edildi Bircok devlet Osmanli Imparatorlugu nun bu projesine karsi cikmistir Bunlarin en basinda Ingiltere bulunmaktaydi Demiryolu projesinin aleyhine bircok propaganda yaptilar Bunlarin arasinda toplanan bagislarin demiryoluna gitmedigi ve Osmanli Devleti nin bu paralari hazinesine aktardigi gibi bircok sey vardi 19 yuzyilin son ceyreginde adi verilen toplu ulasim araci Osmanli Imparatorlugu nda kullanilmaya baslanmistir Istanbul da tramvaylarin isletmesine yonelik olarak Dersaadet Tramvay Sirketi ile 30 Agustos 1869 tarihinde anlasma yapilmis ve omnibus isletme izni bu sirkete verilmistir Belli bir guzergahta kurulan raylar uzerinde atlar tarafindan cekilen ve bircok insan tasima kapasitesine sahip olan buyuk arabalar ilk olarak 1872 yilinda goreve baslamistir Istanbul da yayginlasan omnibusler imparatorlugun cesitli yerlerinde de kendini gostermis once Selanik daha sonra Sam Bagdat Izmir ve Konya da hizmet vermeye baslamistir 1912 yilinda baslayan Balkan Harbi nedeniyle tramvay sirketine ait 430 adet at ordu icin hukumet tarafindan 30 bin liraya satin alinmis ve Istanbul da bir yil sureyle tramvay calismamistir Iki yil sonra ise I Dunya Savasi nin baslamasi nedeniyle sekiz ay sureyle tramvay calismamistir Atli tramvay isletmeciligi 1914 yilinda tamamen son bulurken 11 Subat 1914 tarihinde tramvay sebekesine ilk cereyanin verilmesiyle elektrikli tramvay isletmeciligi baslamis oldu Haberlesme Bu alt basligin genisletilmesi gerekiyor Sayfayi duzenleyerek yardimci olabilirsiniz EgitimOsmanli Imparatorlugu nda her millet uyelerine hizmet eden bir egitim sistemi kurmustur Bu nedenle egitim buyuk olcude etnik ve dini cizgilere gore bolunmustu Musluman ogrenciler icin okullara giden az sayida gayrimuslim vardi ve bunun tersi de gecerliydi Tum etnik ve dini gruplara hizmet veren kurumlarin cogu Fransizca veya diger dillerde ogretildi 1880 lerde Mekteb i Sultani Galatasaray Lisesi Darulfunun 1900 Mekteb i Asiret i Humayun 1892 KulturYeni Cami ve Eminonu pazari Istanbul 1895 ler Osmanli Imparatorlugu Turkleri kurulus oncesi yuzyillardan beri birlikte getirdikleri Arap ve Pers Islam kulturlerinin geleneklerinden ve dillerinden buyuk olcude etkilenmislerdi Anadolu ya yerlestikten sonra basta Yunan Ermeni ve Yahudi olmak uzere yerli halklarin kulturleriyle bir olcude kaynastilar Boylece eklektik tarzda bir Osmanli kulturu ortaya cikti Ozellikle devlet imparatorluk haline geldikten sonra diger kulturlerle degisim sureklilik kazandi Edebiyat mimari sus sanatlari muzik sahne sanatlari mutfak spor bilim ve teknoloji gibi unsurlar Osmanli kulturunun olusumunda ve gelismesinde etken sahibi oldular Osmanli Hanedani ni yoneten erkekler eslerini cesitli etnik gruplardan aldilar ve bu nedenle sultanlar karisik irk ve kulturel mirasa sahip oldular Edebiyat Husrev ile Sirin i tasvir eden bir cizim Anadolu Selcuklu Devleti nin son yillarinda bu devletin yikilmasindan sonra ve Osmanli Devleti nin baslangic doneminde Anadolu beyliklerinin merkezinde Arapca ve Farscadan genis bir ceviri hareketi gerceklesti Bu merkezlerde ilk yapitlarini veren yazarlardan daha sonra Osmanli sarayinca korunanlar oldu Garibname 1330 mesnevisinin sahibi olan ve Yunus Emre yolunda ilahileri bulunan Kirsehirli Asik Pasa Mogol Ilhanlilar inin Anadolu valisi Timurtas in vezirlerindendi Suheyl u nevbahar 1350 mesnevisinin sahibi Hoca Mesud Kelile ve Dimne nin cevirisini Aydinogullari Beyligi nde kaleme almisti Husrev u Sirin 1367 mesnevisinin yazari Fahri Aydinogullari Beyligi nde yetismisti Hursidname 1387 mesnevisinin sahibi Iskendername 1390 Cemsid u Hursid 1403 mesnevilerinin sahibi Ahmedi Cengname 1402 1411 mesnevisiyle taninan Ahmet Dai ve Husrev u Sirin 1421 1429 mesnevisinin sahibi Seyhi Germiyanogullari Beyligi nde yetismislerdi Bu donemde ozellikle Iran sairlerinin kaside ve gazellerinde islenen icki ask tasavvuf eglence konulari onlarin kullandiklari imgeler basvurduklari benzetmeler Turkceye aktarildi Yine bu orneklere dayanan ask seruven tasavvuf konulariyla ilgili mesneviler yaziliyordu Ancak uzun unlusu olmayan Turkcenin aruz veznine uydurulmasi guclukler yaratiyordu Boyle oldugu halde baslangicta Turkce sozcuklere deyimlere hatta atasozlerine siirde genis yer veriliyordu Halk diliyle kahramanlik isleyen yapitlar dinsel edebiyat urunleri de vardi Ornegin Tokat Kalesi dizdari Arif Ali Sultan I Murad icin Danismentname yi 1311 gununuze ulasan yazmasi 1577 kaleme almisti Ayni nitelikli dinsel ve destansi yapitlardan Battalname ve Saltukname metinleri sonraki yuzyilin urunleri arasindadir Ahmedi nin kardesi Hamzavi nin gene ayni nitelikli Hamzaviname si din ve kahramanlik konularini birlikte isleyen halk diliyle yazilmis yapitlardandir Sadreddin in Destan i geyik ve Destan i ejderha si Dursun Fakih in Kissa i mukaffa ve Gazavat i emir ul muminin Ali si in Feth i kale i Selasil ve Cenadil Kalesi cengi gibi yapitlari halk kitaplari arasindadir Bazi Padisahlarin MahlaslariPadisah MahlasII Murad MuradiII Mehmed AvniII Bayezid AdliI Selim SelimiI Suleyman MuhibbiIII Murad MuradiI Ahmed BahtiIII Selim Ilhami Osmanli Imparatorlugu nda padisahlarin cogu siirle ugrasirdi ve cesitli mahlaslar kullanirlardi Muradi mahlasiyla II Murad Avni mahlasiyla Fatih Sultan Mehmed Adli mahlasiyla II Bayezid Selimi mahlasiyla Yavuz Sultan Selim Muhibbi mahlasi ile de Kanuni Sultan Suleyman siirler kaleme almislardir ve en basarili sair yazarlar olarak da kabul edilirler Bu padisahlarin siirleri gunumuze kadar ulasmistir Kaynaklara gore ilk sair hukumdar II Murad dir Misir Seferi nde iken Yavuz Sultan Selim in Misirli bir cariye hizmetlisi ile aralarinda bir ask munasebetinin yasandigi rivayet edilen olayda Sultan Selim in bu olaydan sonra cariyeye atifta bulunarak soyle bir siir yazdigi soylenir Merdum i dideme bilmem ne fusun etti felek Giryemi kildi hun eskimi fuzun etti felek Sirler pence i kahrimdan olurken lerzan Beni bir gozleri ahuya zebun etti felek Bir baska basarili sair hukumdarlardan olan Kanuni Sultan Suleyman in Halk icinde mu teber bir nesne yok devlet gibi Olmaya devlet cihanda bir nefes sihhat gibi dizesi ise yuzyillari asarak gunumuze ulasmis koklu ve ozlu bir sozdur Fatih Sultan Mehmed cok basarili siirler kaleme alirdi Fatih Sultan Mehmed in Muhammed e ithafen yazdigi su dizeleri de onun basarili sairliginin gostergelerinden biridir Sen kokmayan gulu neyleyim Neyleyim sensiz bahari Sen dogmayan gunu neyleyim Neyleyim sensiz ben dunyayi Ben gonullu bir koleyim kulagimda kupem Kalbini fethedecekse gecerim Sina yi birden Yoksa neyime Bu fethi istemem Misir i istemem cihani istemem Ben Sultan Fatih im onundeyim Istanbul un Yakarim bu sehri yuzunde bir tebessum icin Mimari Osmanli mimarisi kendinden once gelen Erken donem Anadolu Turk mimarisi Selcuklu mimarisi Bizans mimarisi Iran mimarisi ve Memluk mimarisinden etkilenmistir Erken Osmanli mimarisi 13 ila 15 yuzyillar arasinda birden fazla yapi tipiyle deneyler yapti ve asamali olarak 16 ve 17 yuzyillarin Klasik Osmanli stiline donustu ve yine Ayasofya dan guclu bir sekilde etkilendi Saray sanatcilarinin en buyugu geleneksel Bizans sanatini Cin sanatinin unsurlariyla karistirmak gibi bircok cogulcu sanatsal etkiyle Osmanli Imparatorlugu nu zenginlestirdi 16 yuzyilin ikinci yarisi ozellikle Iznik cinilerinin kullaniminda olmak uzere bazi susleme sanatlarinin zirvesini gordu Erken donem Osmanli mimarisi Haci Ozbek Camii Iznik Erken donem mimarisinde yapilar agirlikli olarak Iznik Bursa ve Edirne sehirlerinde yer aldi Yapilar daha cok Bizans mimarisi ve Selcuklu mimarisi etkilerini tasisa da bu donemde bir sonraki doneme dayanak olusturacak fikirlerin ilk uygulamalari gerceklesti Bu uygulamalardan birisi yapilarda kubbe kullanilmasi pratigidir Klasik donem Osmanli mimarisi Istanbul un Fethi den itibaren mimari eserler Istanbul da yogunlasmaya basladi Bu donemde daha cok yuksek ve gorkemli yapilar insa edildi Bu yapilar daha cok dini yapilar ve kamu binalariydi Klasik donemin en onemli mimari Mimar Sinan dir Baslica eserleri Sehzade Camii Suleymaniye Camii ve Selimiye Camii dir 1478 de II Mehmed tarafindan insa ettirilen Topkapi Sarayi Istanbul Ayasofya Istanbul Bayezid Camii nin insasi 1501 1505 Klasik donemin baslangici olarak kabul edilir Mimar Sinan in ustalik eserim dedigi Selimiye Camii Edirne Sonraki donemler Lale Devri yle beraber 1718 1730 Batililasmanin etkisiyle Batili tarzda binalar yapilmaya baslandi Bu donemde Bogaz kiyisina kosk yapma modasi ortaya cikti Bu donemlerde cesmeler ve Aynalikavak Kasri gibi sahil kiyisindaki rezidanslar yayginlasti Bir su kanali diger adi Cetvel i Sim piknik alani olarak Kagithane ise dinlenme alani olarak tesis edildi Lale Devri nin Patrona Halil Isyani ile son bulmasina ragmen Batililasma davranisinin bir modeli oldu Sus sanatlari Sultan II Mehmed i gul koklarken tasvir eden Nakkas Sinan Bey in minyaturuOsmanli kadin muzisyenleriMatrakci Nasuh un 1537 de yayimlanan eserinde yer alan Istanbul u betimledigi minyaturu Muzik ve sahne sanatlari Turk sanat muzigi Osmanli elitlerinin egitiminin onemli bir parcasiydi Osmanli sultanlarinin bircogu muzisyen ve besteciydi III Selim in besteleri gunumuzde hala icra edilmektedir Osmanli klasik muzigi buyuk olcude Bizans muzigi ve birlesmesinden olusuyordu Besteler Bati muzigindeki biraz benzer olan usul adi verilen ritmik birimler etrafinda duzenlenmistir Melodi birimlerine Bati daki moda biraz benzeyen makam denir Muzik aletleri olarak ise Anadolu ve Orta Asya enstrumanlarinin saz baglama kemence bir karisimi diger Orta Dogu enstrumanlari ut tambur kanun ney ve daha sonralari geleneksel Bati enstrumanlari keman ve piyano kullanilirdi Baskent ile diger alanlar arasindaki cografi ve kulturel ayrim nedeniyle Osmanli Imparatorlugu nda Turk sanat muzigi ve Turk halk muzigi seklinde iki ayri muzik tarzi ortaya cikti Eyaletlerde birkac cesit halk muzigi olustu Ayirt edici muzik tarzlariyla en baskin muzikler Balkan Trakya Turkuleri Kuzeydogu Turkuleri Ege Turkuleri Orta Anadolu Turkuleri Dogu Anadolu Turkuleri ve Kafkas Turkuleridir Ayirt edici tarzlardan bazilari ise mehter oryantal dans ve Turk halk muzigidir Karagoz ve Hacivat adi verilen geleneksel golge oyunu Osmanli Imparatorlugu genelinde yaygindi ve bu kulturdeki tum buyuk etnik ve sosyal gruplari temsil eden karakterler iceriyordu Tek bir usta tarafindan tef esliginde tum karakterler seslendirilir ve oynatilirdi Golge oyununun kokeni ise belirsizdir Yine Osmanli Devleti nde ortaya cikan mehter takimlari dunya tarihinin en eski askeri bandolarindan biridir Sultan Abdulaziz bir muzik bestecisiydi Yenicerilerin mehterini gosteren Levni tarafindan yapilmis bir minyatur Golge oyunu Karagoz ve Hacivat Osmanli Imparatorlugu nda yaygindi Osmanli kahvehanesinde gosterisini yapan bir meddahMutfak Ekmek pisiren Turk kadini 1790 Imparatorlugun yonetim merkezi olan saray ayni zamanda padisahin ve hanedan uyelerinin ikametgahiydi Saray mutfaginin bircok kisiye ve hanedan uyelerine hizmet vermesi sebebiyle kaliteye ve cesitlilige onem verilmekteydi Gunumuzde ayrintili bilgi edinilebilecek saray mutfagi kaynak cesitliligi sebebiyle II Mehmed donemindeki Topkapi Saray mutfagidir Mutfak ascilari Acemi Ocagi ndan secilir ve belirli asamalardan gecerek asci olurlardi Her mutfaktaki asci adaylari ciraklik kalfalik gibi kademelerde gorev yaptiktan sonra ustalik ascilik mertebesine yukselirlerdi Daha sonra ascibasi olurlar ve basascibasina bagli olarak gorev yaparlardi Mutfaklarda calisan gorevlilerin sayisi saray nufusuna bagli olarak degiskenlik gostermistir II Mehmed doneminde 1451 1481 100 kisi olan personel sayisi I Suleyman in 1520 1566 saltanatinin baslarinda 250 iken sonlarinda 500 olmustur 16 yuzyil sonunda 1000 kisiye ulasan personel sayisi 17 yuzyil ortalarinda 1300 civarina cikmis ve 17 yuzyilin sonlarinda 1253 civarina inmistir Osmanli Imparatorlugu nun yonetim merkezi olan saray Istanbul ndan ayri bir sehir olabilecek kadar buyuk bir nufusu icerisinde barindiriyordu Sarayin nufusu 16 yuzyilin ilk yillarinda 4 5 bin 17 yuzyil baslarinda ise 10 bin civarindaydi Tum gida alimlarinda oncelikli olarak sarayin iasesi dusunulmus ve sarayin gida ihtiyaci karsilanmadan hic kimsenin gida alimi yapmasina izin verilmemistir Boylelikle kaliteli mallarin saraya ayrilmasi saglanmistir Saray mutfagina dayaniksiz tuketim mallarinin tamami ile diger besin maddelerinin bir kismi Istanbul dan temel gida maddelerinin buyuk bir bolumu ise tasradan temin edilirdi Istanbul un Fethi ile birlikte saraydaki Osmanli yemeklerinde ciddi bir degisim gorulmustur Bu donemde deniz urunlerinin tuketimi artarken yemeklerde cesitlilikten ziyade doyuruculuga onem verilmistir Lahana corbasi baklava yogurtlu ve ispanakli buryan pekmezli yogurt tatlisi yogurtlu pazi ayran ve serbet sarayda gorevli olan personele verilen baslica yemeklerdi Et sut yogurt peynir yag gibi besinler hayvansal gidalarda toplumun ana besin kaynaklarindandi Yapilan et yemeklerinde mevsimine gore kuzu bazi zamanlarda ise koyun eti dana etinin yerine kullanilmaktaydi Saray mutfak ananesinde zengin sofralarda tavuk ve pilic gibi kumes hayvanlarinin yaninda guvercin keklik kaz bildircin ordek ve 18 yuzyildan itibaren Amerikan kokenli hindi gorulmekteydi Deniz urunlerinden birisi olan balik padisah ve yakin cevresinin siklikla tukettigi gidalardan birisiydi 19 yuzyilin ikinci yarisindan itibaren saray mutfagina giren domatesin bu tarihten once Osmanli mutfaginda kullanimina rastlanmaz Cunku domates Amerika nin kesfedilmesinden 1492 sonra diger kitalara yayilmistir Gunumuzde siklikla tuketilen sebzelerden olan fasulye patates ve bazi kabak cesitlerinin yani sira kakao misir ve hindi de Amerika kitasinin kesfinden sonra 18 ve 19 yuzyillarda Osmanli mutfagina girmistir Vakif imaretlerinde fakirler ve yolcular oncelikli olmak uzere isteyen herkese ucretsiz yemek verilmekteydi Imparatorluk topraklarinin genislemesine paralel olarak mutfak kulturu de bu konuda onemli gelisme gostermistir Sarayda onemli gorevlerdeki kisilerin bir sofrada toplanip yemek yemesi devrin en buyuk sosyal faaliyetlerinden birisi haline gelmistir II Mehmed Doneminde Saray Mutfaginda Kullanilan Gidalar Yiyecek turu YiyeceklerBaklagiller ve tahillar Bulgur pirinc un mercimek bugday nisastasi nohutSebzeler Pirasa lahana ispanak pazi salgam hiyar soganYaglar Zeytinyagi kuyruk yagi sade yagOtlar ve baharat Misk safran zeytin maydanoz hardal sarimsak kisnis nane kimyon Eflak tuzu sakiz sirke fulful karabiber tarcin karanfil anberHayvansal gidalar Yumurta tavuk peynir sut yogurt kaymak istiridye karides paca kaz sigir iskembesi bal av kuslari balikKaynak Topkapi Sarayi nin ikinci avlusunda yer alan Osmanli mutfaklari ve bacalari Saray mutfagi Sultan II Mehmed in 15 yuzyilin ikinci yarisinda Topkapi Sarayi nin ikinci avlusuna yaptirdigi mutfaklarla gelisme gostermistir Sarayda Matbah i Humayun ve Matbah i Amire olmak uzere iki ana mutfak mevcuttu Yalnizca padisahin yemeklerini hazirlamakla gorevli mutfak Matbah i Humayun du Saray mutfagi oldukca karmasik ve genis bir sisteme sahipti Gunluk yemekler ayri ayri bolumlerde hazirlanirdi Kuscubasilar padisah icin hazirlanan yemeklerden sorumluyken has mutfak ascilari ise Valide sultan sehzadeler ve harem halkina yemek pisirmekle gorevliydiler Matbah Amire olarak isimlendirilen birim ise Birun ve Enderun halki ve herhangi bir nedenle sarayda yemek yemesi gereken kisilerin yemeklerini hazirlardi Saray mutfagina ikinci avlu revaklarindan uc kapi ile girilmektedir Bunlar Kiler i Amire Asagi Mutfak kapisi Has Mutfak kapisi ve Helvahane kapisidir 16 yuzyilin sonu ile 17 yuzyilin ilk yarisinda guney kisimdan baslayarak mutfaklar hizmet verdikleri birimlere gore isimlendirilmistir Has Mutfak padisah ve ailesi ile Has Oda ya hizmet vermekteydi Saray mutfagindan her gun sayisi 4 5 bin kisiyi bulan Birun ve Enderun halkinin yemek ihtiyaci karsilanmaktaydi Divan i Humayun uyelerine her uc ayda bir ulufe dagitilirken sayisi on bes bine kadar cikan yenicerilere elcilere ve torene gelen gorevlilere yemek hazirlanirdi Ayrica her Ramazan in on besinci gunu yenicerilere baklava yapilirdi Osmanli Imparatorlugu nda sofranin da belli bir duzeni ve kurallari vardi Genellikle sofrada temiz bir ortu yere serilirdi Uzerine yerden cok yuksek olmayan bir sehpa ve bunun uzerine de kasik catal ve diger yemek arac gereclerinin kondugu genis ve yuvarlak sini olarak adlandirilan bir tepsi koyularak yemek yenirdi Osmanli Imparatorlugu nda II Mehmed e kadarki tum padisahlar sofralarinda baska insanlarla yemekler yemislerdir II Mehmed den sonra gelen tum padisahlar Abdulaziz in saltanatina kadar yemeklerini tek basina yemislerdir Padisahlardan artan yemekler has nedimelerine ve sehzadelere verilirdi Ornegin yirmiden fazla erkek cocugu olan III Murad dan 1574 1595 kalan yemekler otuz buyuk tepsiye konularak hareme gonderilirdi Her biri icin de ayri sofralar hazirlanirdi Osmanli mutfaginda kahve cok yaygindi Osmanli da mutfak kulturu imparatorlugun son yillarinda farkli kulturlerin etkisi altinda kalmistir Tanzimat Fermani nin ardindan ulkede Batililasma hareketi baslamistir Bunun sonucunda sofrada minder yerine sandalye sini yerine masa herkesin ortak olarak kullandigi tek bir yemek kabi yerine kisisel tabak catal bicak ve su takimlari saray ve konaklarda kullanilmaya baslanmistir II Abdulhamid zamaninda Batili ulkelerdeki gibi yemeklerin ayri bir oda veya salonda yenmesi yayginlasmistir 19 yuzyil sonuna ait menulere gore Fransiz yemekleri ile Turk yemekleri bir arada sunulmaya baslanmistir Bu donemdeki Osmanli yemek kitaplarinda Avrupa kokenli yemek tarifleri yayimlanmistir Bir Islam ulkesi olan Osmanli Imparatorlugu nda Ramazan ayi geldiginde bu aya ozgu cesit cesit yemekler yapilirdi Ramazan icin degisik yerlerden ozel ascilar getirilir bir aylik yemek listesi onceden kendilerine verilirdi Ramazan ayinin ekmegi ise pideydi Ramazan in en onemli corbasi iskembe corbasiydi Toplumda hindi derisinden iskembe corbasi yapanlar bile gorulmustur Hatta iskembe corbasina o kadar ragbet vardi ki iftar saatine bes on dakika kala kaselerini alip iskembeci dukkanina kosanlar hatta nobete kalanlar bile gorulmustur Iftar sofralarinin en gozde tatlisi ise gullacti Halk arasinda ozellikle kaymakli gullac meshurdu Yemekler bittikten sonra kahve icmek her evde degismeyen bir adetti Hatta tiryakisi olanlar iki yahut uc fincan kahve icerlerdi Bilim ve teknoloji Takiyuddin in Rasathanesi nde calisan bilim insanlari 1577 1884 te kurulan Beyazit Devlet KutuphanesiIstanbul un Fethi nde kullanilan sahi toplari Osmanli Imparatorlugu tarihi boyunca diger kulturlerden cevrilen el yazmasi kitaplar ile genis bir kutuphane koleksiyonu olusturmayi basardi Yerli ve yabanci el yazmalari arzusunun buyuk bir kismi 15 yuzyilda geldi Fatih Sultan Mehmed doneminde Trabzonlu Yunan bilim insani Georgios Amirutzis e Batlamyus un cografya kitabini tercume ettirdi ve Osmanli egitim kurumlari icin kullanilabilir hale getirtti Baska bir ornek ise aslen Semerkandli gokbilimci matematikci ve fizikci olan Ali Kuscu idi II Mehmed daha once Akkoyunlular Devleti nde calisan Ali Kuscu yu Istanbul a davet etti ve onu yeni insa ettirdigi Sahn i Seman Medresesi ne muderris olarak atadi Cesitli diger medreselerde Ali Kuscu tarafindan duzenlenen bir okutma planinin oldugu ve hatta bunun Kanunname seklinde yapildigi bilinmektedir Ali Kuscu Istanbul da sadece olumunden onceki 2 ya da 3 yilini yasamasina ragmen yazilari ve ogrencilerinin faaliyetleri sonucu Osmanli cevrelerini derinden etkiledi II Mehmed ayni zamanda 1474 te Fatih Camii mihrabinin kenarlarina yerlestirttigi iki dolaba koyulan 800 cilt ile baslamis bir kutuphane de kurmustur 1577 de Takiyuddin 1580 e kadar astronomik gozlem yapacagi Takiyuddin in Rasathanesi ni kurdu Gunes yorungesinin dismerkezligini ve apsisin yillik hareketini hesapladi Rasathanesi 1580 de yikildi 1660 ta Osmanli bilim insani Tezkireci Kose Ibrahim Efendi Noel Duret in 1637 de yazdigi Fransizca astronomik calismasini Arapcaya cevirdi Serafeddin Sabuncuoglu ilk cerrahi atlas yazari ve Islam tibbinin son majorudur Calismalari buyuk olcude Ebu l Kasim Zehravi nin Al Tasrif eserine dayansa da Sabuncuoglu kendine ait bircok yenilik getirdi Kadin cerrahlar da ilk defa resimlendirilmistir Dakika olcen ilk saat ornegi Osmanli saatcisi tarafindan 1702 de yapildi 1719 yilinda Osmanli Devleti tarafindan yapilan dunyanin ilk denizaltisidir III Ahmed zamaninda tersanenin bas mimari Ibrahim Efendi tarafindan yapildi Timsah seklinde olan denizaltinin deneme surusu III Ahmed in cocuklarinin sunnet merasimine denk getirilmistir Dunyanin ozellikle muhendislik egitimini hedefleyen ilk enstitulerinden biri olan Istanbul Teknik Universitesi 1773 yilinda kuruldu Bu universite III Mustafa tarafindan Muhendishane i Bahr i Humayun adi altinda gemi muhendislerini egitmek amaciyla faaliyete gecirildi 1795 te enstitunun alani genisletildi ve Avrupa standartlarini yakalamak ve orduyu modernize etmek icin ordu mensuplarina da teknik egitim verilmeye baslandi 1845 te muhendislik fakultesi gelistirildi ve buna ilaveten mimarlik egitimi verilmeye baslandi Spor 19 yuzyilda Osmanli gurescileri Osmanli Imparatorlugu nda spor buyuk onem tasimaktaydi ve haliyle spor yapan kisi buyuk ilgi ve saygi gormekteydi Osmanli nin ugrastigi baslica sporlar arasinda gures avcilik kemankeslik ok aticiligi binicilik cundicilik cirit oyunlari bilek guresi ve yuzme bulunmaktaydi Futbol Osmanli Imparatorlugu nda 20 yuzyilin baslarinda Rum ve Ermeni azinliklar arasinda oynanmaya baslamisti Bu sporu goren ve begenen Turk sporseverler kendi spor kuluplerini kurmaya baslamistir Istanbul da 1905 yilinda Galatasaray 1907 yilinda Fenerbahce 1903 yilinda da Besiktas futbol takimlari kurulmustur Bu uc buyuk kulup cumhuriyetin ilanina kadar Rum ve Ermenilerin kurmus oldugu kuluplerle Istanbul liglerinde boy gostermis ve onemli basarilar kazanmislardir Ayrica bakinizOsmanli Hanedani Osmanli padisahlari listesi Osmanli Imparatorlugu kronolojisi Eski Osmanli topraklarinda su an bulunan devletler listesiNotlar 1856 Paris Baris Antlasmasi nin resmi Turkce nushasinda Turkistan Ingilizce nushasinda Turkey ve Almanca nushasinda ise Turkei ismi gecmektedir 1920 Sevr Antlasmasi nin resmi Turkce versiyonunda Turkiye Ingilizce versiyonunda Turkey ve Fransizca versiyonunda Turquie gecmektedir Genel goruse gore Osmanli Beyligi 1299 yilinda bagimsizligini resmen ilan etti Bunun yani sira bazilari beyligin kurulusunu 1301 kabul eder Prof Dr Halil Inalcik ve bazi diger akademisyenler ise beyligin 1302 yilinda kuruldugunu savunmaktadirlar Kasgarli Mahmud Divanu Lugati t Turk adli eserinde Oguzlarin 22 boyunu listelese de toplamda 24 boy oldugunu belirtmistir Kasgarli Divan in ucuncu cildinde Turkmenler aslinda 24 kabiledir cumlesiyle Kasgarli I 1992 konargocer Turkmen olan Halac ve Karlik boylarini Oguzlardan ayri saymistir Bknz Ataniyazov Soltanga PDF 28 Mart 2017 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Bu gorus 1334 yilinda seyyah Ibn Battuta nin gozlemi sonucudur Halil Inalcik ve bazi diger akademisyenler Osmanli Devleti nin 1299 da Sogut te degil 1302 de Yalova da Bizans a karsi yapilan Bafeus Muharebesi Koyunhisar Muharebesi sonrasinda devlet niteligini kazandigini iddia ederler Bknz Prof Inalcik Osmanli 1302 de kuruldu 27 Kasim 2014 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 27 Temmuz 2009 Osmanli Yalova da kuruldu 27 Temmuz 2009 4 Aralik 2017 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 22 Mart 2021 Turkiye Buyuk Millet Meclisi nin hukuku hakimiyet ve hukumraninin mumessili hakikisi olduguna dair adli kararname Huseyin Pasa ya verilen Mezomorto lakabi Venedikliler tarafindan verilmis bir lakaptir ve yari olu anlamina gelmektedir Bazi kaynaklarda mezomorta ve mezemorto olarak da gecmektedir KaynakcaOzel a b c d September 1997 Expansion and Contraction Patterns of Large Polities Context for Russia 41 3 498 doi 10 1111 0020 8833 00053 JSTOR 2600793 19 Kasim 2018 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 8 Temmuz 2019 Turchin Peter Adams Jonathan M Hall Thomas D December 2006 East West Orientation of Historical Empires Journal of World Systems Research 12 2 223 ISSN 1076 156X 20 Mayis 2019 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 12 Eylul 2016 Erickson Edward J 2003 Defeat in Detail The Ottoman Army in the Balkans 1912 1913 Greenwood Publishing Group s 59 ISBN 978 0 275 97888 4 a b Ekmeleddin Ihsanoglu 2004 Osmanli askerlik literaturu tarihi Islam Tarih Sanat ve Kultur Arastirma Merkezi s 741 Osmanli banknotu 28 Mart 2017 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 3 Agustos 2010 Bilen bilmeyen herkes konusuyor Osmanli Devleti nin resmi adi DEVLET I ALIYYE dir Haberturk 11 Aralik 2023 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 12 Aralik 2023 Paris Antlasmasi nin 30 Mart 1856 orijinal Turkce nushasinin Turk Tarih Kurumu tarafindan Arap harflerinden Latin harflerine aktarilmis hali PDF Turk Tarih Kurumu 11 Aralik 2023 tarihinde kaynagindan PDF Erisim tarihi 12 Aralik 2023 Bizki bilutfulmevla Turkistan ve samil oldugu memalik ve buldanin Padisahi essultan ibnussultan essultanulgazi Abdulmecid Han ibnussultanulgazi Mahmud Han ibnussultanulgazi Abdulhamid Haniz Declaration respecting maritime law Signed by the plenipotentiaries of Great Britain Austria France Prussia Russia Sardinia and Turkey assembled in Congress at Paris April 16 1856 Presented to both Houses of Parliament by Command of Her Majesty 1856 University of Toronto Ingilizce 19 Temmuz 2007 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 12 Aralik 2023 Sevr Antlasmasi nin 1920 orijinal Turkce nushasinin Turk Tarih Kurumu tarafindan Arap harflerinden Latin harflerine aktarilmis hali PDF Turk Tarih Kurumu 14 Aralik 2023 tarihinde kaynagindan PDF Erisim tarihi 14 Aralik 2023 Bir taraftan isbu muahedede baslica duvel i muttefika olarak zikiredilen Britanya Imperatorlugu Fransa ve Italya ve Japonya ve isbu baslica devletlerle birlikte duvel i muttefikayi teskil eden Ermenistan Belcika Yunanistan Hicaz Lehistan Portekiz Romanya Sirp Hirvat Sloven ve Cekoslovakya Diger taraftan Turkiye a b A Study into the Concepts of Turkey and Turkistan which were used for the Ottoman State in XIXth Century Tuncer Baykara Ingilizce 26 Ocak 2024 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 24 Mart 2024 Turkistan ve Turkiye Turkiya Avrupa yi taniyan ve bati dili konusan Turkler tarafindan ulkelerini tanimlamak icin kullanilan yayginlasmamis iki kavramdir Ancak XIX Yuzyilin ortalarindan itibaren 1856 dan sonra Turkistan Osmanli ulkelerinde resmi kayitlarda ve daha sonra edebi eserlerde kullanilmaya baslandi Bu kavramlar resmi belgelerde XX Yuzyilin baslarina kadar daha uzun sure yasamaya devam etti Halil Inalcik Islam Ansiklopedisi 23 Haziran 2019 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 14 Eylul 2020 NTV 27 Eylul 2015 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 7 Eylul 2021 Osman Gazi atilim edu tr Erisim tarihi 21 Nisan 2009 olu kirik baglanti OSMANLILAR Bati Anadolu nun kuzeyinde bir Turkmen beyligi olarak ortaya cikip uc kitaya yayilan ve kurucusunun adiyla anilan Turk Islam dunyasinda en uzun omurlu devlet 1300 1922 Feridun Emecen Islam Ansiklopedisi 24 Eylul 2019 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 24 Mart 2024 Osmanli Hanedani Ilk Osmanli tarihcilik gelenegine gore Osmanli ailesi Al i Osman Oguz Han nesline dayanan ve kendilerine beylik kurma yetkisi taninmis olan Kayi boyundan gelmektedir Kayi boyuna mensubiyet sadece ilk kronik yazarlarinca degil Osmanli hanedaninca da benimsenmis ve bu boya ait damgalar maddi malzemelerde gosterilmistir Osmanli Devleti nin kurucusu olan Osman Bey in tarihi bir sahsiyet olarak ortaya cikisi Bizans a karsi gaza yapan Selcuklu uc bolgesindeki Turkmen beyliklerinin olusturdugu siyasi sartlarin bir sonucudur Halil Inalcik Islam Ansiklopedisi 23 Haziran 2019 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 14 Eylul 2020 Ilk Osmanli kaynaklarina gore Anadolu ya gelen bir Turkmen boyuna mensup olup Sogut uc uc bolgesine yerlesen Ertugrul Gazi nin ogludur Ibn Battuta adini Osmancuk seklinde de verir Hakan Yilmaz Turk Dunyasi Tarih Kultur Dergisi 24 Mart 2024 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 24 Mart 2024 Yakin zamana kadar Osmanli Devleti nin Kurulus Donemi ve on kurulus evresini ozellikle Osmanlilar in nesep soy ve atalari ile ilgili rivayetlerin literaturel kokenini gormemizi saglayacak cagdas hicbir tarihi bulgu ve orijinal materyal ortaya konulamamis bu orijinal belge ve kanitlarin yoklugu ise Osmanlilar in asli etnik kimligi ve Atalar tarihi ne iliskin meshur rivayetleri yok sayma spekulasyonlara bogma keyfi bir cizgide yorumlama ya da istenildigi yonde sekillendirmeye kalkisma gibi birtakim istismarlara yol acmistir Biz Paris Bibliotheque Nationale e intikal etmis eski belge ve kohne materyaller uzerinde yaptigimiz kapsamli bir arastirma sirasinda yaklasik iki yuz yildir devam eden bu spekulasyon ve carpitmalari kokunden izale edecek yukarida saydigimiz muphem noktalari guvenilir bir bicimde cozumleyecek nitelikte Osmanlilar in ilk kurulus yillarindan kalma en eski ve en onemli orijinal belge ile karsilastik Prof Inalcik Osmanli 1302 de kuruldu 27 Kasim 2014 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 27 Temmuz 2009 Bilim org Osmanli Imparatorlugu Sogut te degil Yalova da kurulmustur 28 Mayis 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde 23 Mayis 2009 tarihinde erisilmistir Stone Norman Turkey in the Russian Mirror pp 86 100 from Russia War Peace and Diplomacy edited by Mark amp Ljubica Erickson Weidenfeld amp Nicolson London 2004 0 297 84913 1 a b c d Demir Hande Seher 2013 Klasik Donem Osmanli Devleti nde Din Devlet Iliskilerinin Laiklik Sekulerizm Teokrasi ve Din Devleti Sistemleri Kapsaminda Incelenmesi Ankara Barosu Dergisi 27 Eylul 2013 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 25 Eylul 2013 Osmanli padisahlarinin nikahlanmasi 18 Agustos 2014 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 22 Nisan 2014 Osmanli Hanedan Evlilikleri Uzerine Bazi Notlar PDF Tarih Okulu Dergisi TOD XV 2013 ss 57 89 20 Nisan 2014 tarihinde kaynagindan PDF Erisim tarihi 19 Nisan 2014 10 Sinif Tarih Ders Kitabi MEB 2009 ss 30 55 ISBN 978 975 11 3213 0 4 Mart 2016 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 22 Nisan 2014 3 Mart 2016 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 22 Nisan 2014 Neither Muslims nor Zimmis The Gypsies Roma in the Ottoman State PDF olu kirik baglanti Arsivlenmis kopya 6 Mayis 2014 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 6 Mayis 2014 31 Ocak 2014 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 6 Mayis 2014 Arsivlenmis kopya 6 Mayis 2014 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 6 Mayis 2014 Inalcik Halil 2021 Devlet i Aliyye Osmanli Imparatorlugu Uzerine Arastirmalar I 1 cilt Turkiye Is Bankasi Kultur Yayinlari s 111 24 Temmuz 2023 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 24 Temmuz 2023 Demirkent Isin KAYSER TDV Islam Ansiklopedisi 19 Haziran 2023 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 24 Temmuz 2023 a b Dr Aybars Pamir Osmanli Egemenlik Anlayisinda Senedi Ittifak in Yeri Yil 2004 C 53 Sa 2 s 66 67 Tam metin 17 Kasim 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde 20 Ocak 2009 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 27 Ocak 2009 Discover South Iceland Vestmannaeyjar 24 Temmuz 2008 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 21 Nisan 2009 tripatlas com 26 Nisan 2009 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 28 Aralik 2009 23 Mayis 2011 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 3 Mayis 2009 Surulduler ama bitmediler turkiyegazetesi 10 Mart 2013 22 Nisan 2016 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 7 Agustos 2013 Osmanli Hanedani dort kitada yasiyor milliyet 15 Temmuz 2010 5 Mart 2016 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 7 Agustos 2013 E J Brill 1974 The Ottoman state and its place in world history Brill Academic Publishers ss s 18 Soyguzel Hasan Ayla Elif Ed Metodoloji Bilinmezlik Magarasinin Haritasi 2 bas Istanbul Hayy Kitap s 36 Ingilizce 3 Temmuz 2017 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 26 Agustos 2010 Murat Bardakci 18 Ocak 2015 Bilen bilmeyen herkes konusuyor Osmanli Devleti nin resmi adi DEVLET I ALIYYE dir Haberturk com 26 Subat 2021 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 22 Mart 2021 Soucek Svat 2015 Ottoman Maritime Wars 1416 1700 Ingilizce Istanbul The Isis Press s 8 ISBN 978 975 428 554 3 The scholarly community specializing in Ottoman studies has of late virtually banned the use of Turkey Turks and Turkish from acceptable vocabulary declaring Ottoman and its expanded use mandatory and permitting its Turkish rival only in linguistic and philological contexts Hamish Scott 2015 The Oxford Handbook of Early Modern European History 1350 1750 Volume II s 612 ISBN 9780191020001 The Ottoman Empire also known in Europe as the Turkish Empire Raphaela Lewis 1988 Everyday Life in Ottoman Turkey Dorset Press ISBN 978 0 88029 175 0 28 Mart 2017 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 22 Mart 2021 Godfrey Goodwin 1977 Ottoman Turkey Scorpion Publications 28 Mart 2017 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 22 Mart 2021 Soucek Svat 2015 Ottoman Maritime Wars 1416 1700 Istanbul The Isis Press s 8 ISBN 978 975 428 554 3 The scholarly community specializing in Ottoman studies has of late virtually banned the use of Turkey Turks and Turkish from acceptable vocabulary declaring Ottoman and its expanded use mandatory and permitting its Turkish rival only in linguistic and philological contexts a b c d Uzuncarsili 1998 s 93 Simsirgil 2015 s 17 a b c d Fatma Acun 2000 Ilk Osmanlilara Dair Kebikec 10 s s 60 61 a b Uzuncarsili 1998 s 94 Sumer Faruk Oguzlar Turkmenler Tarihleri Boy Teskilati Destanlari Istanbul Turk Dunyasi Arastirmalari Vakfi s 212 213 ISBN 978 9754 982 36 7 asf 1983 Unver Ismail Ed Iskender Name Ankara Turk Dil Kurumu Yayinlari s 65 Enveri 2012 Ozturk Necdet Ed Dusturname i Enveri Istanbul Camlica ss 3 20 Kaynakta bu isimler daginik bir sekildedir Bunlari toplayan Nihal Atsiz dir Sukrullah 2010 Almaz Hasan Ed Behcetu t Tevarih Istanbul Mostar s 306 Yavuz Kemal Sarac M A Yekta Ed 2014 Tevarih I Ali Osman Istanbul Gokkubbe s 273 Ibn i Kemal 1991 Turan Serafettin Ed Tevarih I Ali Osman Ankara Turk Tarih Kurumu Basimevi s 44 45 Naima Mustafa Efendi 1967 Danisman Zuhuri Ed Naima Tarihi Istanbul Zuhuri Danisman Yay s 22 Hasan bin Mahmud Bayati 1331 Emiri Ali Ed Cam i Cem Ayin Dersadet Matbuasi eserin icerisinde secere sirasiyla anlatilmaktadir Oruc Beg 2014 Ozturk Necdet Ed Oruc Beg Tarihi Istanbul Bilge Kultur Sanat Mevlana Mehmed Nesri 2013 Ozturk Necdet Ed Cihannuma Osmanli Tarihi 1288 1485 Istanbul Bilge Kultur Sanat Yay s 7 8 Celebi Katip 2009 Fezleketu akvali l Ahyar fi Ilmi t Tarih v l Ahbar Ankara Turk Tarih Kurumu Mustafa Nuri Pasa 2014 Kurt Yilmaz Ed Netayicu l vukuat Ankara Turk Tarih Kurumu a b Gibbons Herbert Adams 1916 The Foundation of the Ottaman Empire New York The Century Co s 23 Muellif bu alintiyi kroniklerden derlemistir Koprulu Mehmet Fuat 1943 Osmanli Imparatorlugu nun Etnik Mensei Mes eleleri c 7 s 28 Wittek Paul Osmanli Imparatorlugunun Dogusu Berktay Fatmagul tarafindan cevrildi Istanbul Kaynak Yayinlari s 1 25 Fatma Acun 1997 Ahmet Yuksel Ed Ilk Osmanlilara Dair Kebikec 10 s s 59 73 Bulduk Ucler 1999 Eren Guler Ed Osmanli Beyligi nin olusumunda Oguz Turkmen Geleneginin Yeri c 1 Ankara Yeni Turkiye Yayinlari s 161 Lindner Rudi Paul 2010 Explorations in Ottoman Prehistory Ingilizce s 25 26 Lindner Rudi Paul 2000 Ortacag Anadolu sunda Gocebeler ve Osmanlilar s 83 Osmanlilarin etnik tartismalari icin ayrica bkz Lindner Rudi Paul 1999 Eren Guler Ed Selcuklular Mogollar ve Osmanlilar Arasinda Ankara Yeni Turkiye Yayinlari Emecen Feridun Osmanli Devleti nin Kurulusundan Fetret Devrine Turkler IX Ankara Yeni Turkiye Yayinlari s 18 19 Koprulu Mehmet Fuat 1943 Osmanli Imparatorlugu nun Etnik Mensei Mes eleleri s 297 Uzuncarsili 1998 s 97 105 Inalcik Halil Ayla Elif Ed Tarih Sadece Tarihten Ibaret Midir Kurulus 2 baski bas Istanbul Hayy Kitap s 118 Inalcik Halil 2010 Kurulus Donemi Osmanli Sultanlari 1302 1481 Ankara s 18 21 Kilicbay Mehmet Ali 2004 Osmanli Kurulusunun Efsanevi Yani Efsaneler ve Gercekler Panel Bildirileri 2 bas Ankara Imge Kitabevi s 30 a b Inalcik 2009 s 4 a b c d e f Inalcik 2009 s 5 6 Uzuncarsili 1998 s 10 Inalcik 2009 s 9 Inalcik 2017b s 11 a b Inalcik 2009 s 7 a b c Inalcik 2009 s 8 a b Aksin 1989 s 21 Ozdamarlar Metin 2009 Kurulus Ilk Adimlar Timas Yayincilik ss 12 13 ISBN 978 975 263 887 7 a b c Inalcik 2009 s 13 Prof Inalcik Osmanli 1302 de kuruldu ntvmsnbc com 27 Temmuz 2009 27 Kasim 2014 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 18 Kasim 2012 Nicol Donald M 1988 Byzantium and Venice A Study in Diplomatic and Cultural Relations Ingilizce Cambridge Cambridge University Press s 223 ISBN 0 521 34157 4 bursa bel tr 10 Nisan 2017 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 18 Kasim 2012 Uzuncarsili Ismail Hakki 1945 Gazi Orhan Beyin hukumdar oldugu tarih ve ilk sikkesi Belleten C VIII s 207 211 Heath Ian and Angus McBride Byzantine Armies 1118 1461 AD Osprey Publishing 1995 8 A History of the Byzantine State and Society Treadgold W Stanford Press 1997 R G Grant Battle A Visual Journey Through 5 000 Years of Combat Dorling Kindersley Publishers Ltd 2005 ISBN 0 7566 1360 4 Ismail Hakki Uzuncarsili Karesi Vilayeti Tarihcesi Zagnos Kultur ve Egitim Vakfi 2000 sf 68 ISBN 975 94473 3 9 Halil Inalcik Devlet i Aliyye Osmanli Imparatorlugu Uzerine Arastirmalar I Klasik Donem 1302 1606 Siyasal Kurumsal ve Ekonomik Gelisim Turkiye Is Bankasi Kultur Yayinlari Istanbul 2009 s 49 53 ISBN 978 9944 88 465 1 Aktepe M Munir 1950 Osmanlilarin Rumelide ilk fetihleri Cimpe kalesi Tarih Dergisi C 2 say 283 307 amasya gov tr 25 Ekim 2012 tarihinde kaynagindan DOC arsivlendi Erisim tarihi 18 Kasim 2012 Feridun Bey Munseattu s Selatin Istanbul Hicri 1274 1275 Osmanlica a b Alphonse de Lamartine Eylul 2005 1854 Historie de la Turquie Asiretten Devlete Bilge Kultur Sanat Ceviren Dr Resat Uzmen ss 120 126 154 159 160 ISBN 975 6316 54 3 Yucel Yasar M 1963 Kastamonu nun ilk fethine kadar Osmanli Candar muuasebetleri Tarihi Arastirmalar Dergisi C I say 133 144 Charanis P 1942 The strife among Palaeologi and the Ottoman Turks Palaeiologlar ile Osmanli Turkleri arasinda cekismeler Byzantion C 16 say 286 314 Ingilizce tsk tr 4 Mart 2016 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 18 Kasim 2012 Oztuna T Yilmaz 1946 Ankara Muharebesi Istanbul a b c d e f g h i j k Sakaoglu Necdet 1999 Bu mulkun sultanlari Istanbul Oglak yayinlari ISBN 975 329 299 6 say 52 62 67 Norwich John Julius 1982 A History of Venice Londra Penguin ISBN 0 14 101383 4 Ingilizce say 193 194 Norwich John Julius 1982 Byzantium Decline and Fall Londra Penguin ISBN 0 679 41650 1 Ingilizce say 378 Uzuncarsili Ismail Hakki 1995 Buyuk Osmanli Tarihi Ataturk Kultur Dil ve Tarih Yuksek Kurumu Turk Tarih Kurumu Yayinlari a b Stephen Turnbull The Walls of Constantinople AD 324 1453 27 Eylul 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde Osprey Publishing ISBN 1 84176 759 X Joseph von Hammer Osmanli Tarihi Vol I condensation Abdulkadir Karahan Milliyet yayinlari Istanbul ss 79 80 Ahdnameler isiginda Osmanli Venedik diplomatik iliskileri Ottoman Venetian diplomatics the Ahd Names Ingilizce 9 Kasim 2005 tarihinde Wayback Machine sitesinde Dr Hans Theunissen Leiden Universitesi Hollanda 1998 icinde 5 bolum Venedik ile Turkmen Beylikleri Mentese and Aydin Venice and the Turcoman Begliks of Mentese and Aydin 29 Nisan 2005 tarihinde Wayback Machine sitesinde Sugar Peter 1977 Chapter 1 The Early History and the Establishment of the Ottomans in Europe Southeastern Europe Under Ottoman Rule 1354 1804 Reprint bicim kullanmak icin url gerekiyor yardim University of Washington Press Erisim tarihi 19 Mayis 2007 a b Inalcik Halil 1995 a g e s 61 67 Larousse 1993 Thema Larousse Cilt 1 sf 141 Istanbul Milliyet Atilla Sahiner 2008 Osmanli Tarihi Lacivert Yayinlari s 80